29
HEMġĠRELĠK BAKIM YÖNETĠMĠ HAFTA 6 Solunum Sistemi Hastalıklarında HemĢirelik Bakım Yönetimi HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Solunum sisteminin anatomisi hakkında bilgi sahibi olacak Solunum sistemine ait problemleri belirleyebilmek için gerekli olan veri toplama, değerlendirme ve tanı yöntemlerinin: İsimlerini bilecek Gerekli hemşirelik uygulamalarını bilecek Solunum sistemi hastalıklarından bronşektazi, atelektazi, pnömoninin: Patofizyolojisini bilecek Etyolojisini bilecek Belirtilerini bilecek Hemşirelik tanısı koyabilmek ve gerekli uygulamaları yapabileceksiniz.

Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

  • Upload
    aakcali

  • View
    930

  • Download
    9

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

HEMġĠRELĠK

BAKIM

YÖNETĠMĠ

HAFTA

6

Solunum Sistemi Hastalıklarında

HemĢirelik Bakım Yönetimi

HEDEFLER

Bu üniteyi çalıştıktan sonra;

Solunum sisteminin anatomisi hakkında bilgi sahibi olacak

Solunum sistemine ait problemleri belirleyebilmek için

gerekli olan veri toplama, değerlendirme ve tanı

yöntemlerinin:

İsimlerini bilecek

Gerekli hemşirelik uygulamalarını bilecek

Solunum sistemi hastalıklarından bronşektazi, atelektazi,

pnömoninin:

Patofizyolojisini bilecek

Etyolojisini bilecek

Belirtilerini bilecek

Hemşirelik tanısı koyabilmek ve gerekli

uygulamaları yapabileceksiniz.

Page 2: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

[KONU BAġLIĞI (Times New Roman, 14, K)]

[İçerik (Times New Roman, 12)

Bu bölümde konu anlatımına yer verilmektedir.

1.GiriĢ

Göç insanlık tarihinin bütün dönemleri boyunca var olan bir olgudur. Göç

kavramı ile öncelikle belli bir nüfusun bir bölgeden başka bir yere olan hareketi akla

gelmekle birlikte, göç coğrafi bir yer değiştirmeden çok daha kapsamlı ve köklü bir

muhtevaya sahiptir. Sonuçları itibariyle sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik bir çok

ĠÇĠNDEKĠLER

1. Solunum Sistemi Anatomi ve Fizyolojisi

1.1. Üst Solunum Yolları

1.1.1. Burun

1.1.2. Farenks

1.1.3. Larenks

1.1.4. Trakea

1.2. Alt Solunum Yolları

1.2.1. Bronşlar

1.2.2. Akciğerler

1.3. Solunum Sisteminin Fonksiyonları

1.3.1. Akciğer ventilasyonu

1.3.2. Difüzyon

1.3.3. Perfüzyon

1.3.4. Solunumun düzenlenmesi

1.4. Akciğerlerin Solunum Dışı İşlevleri

2. Solunum Sisteminde Veri Toplama Fizik Muayene ve Tanılama

2.1. Hemşirelik Öyküsü

2.2. Fizik Muayene

2.2.1. İnspeksiyon

2.2.2. Palpasyon

2.2.3. Perküsyon

2.2.4. Oskültasyon

2.3. Solunum Tipleri

2.4. Anormal Solunum Sesleri

2.5. Tanı Yöntemleri

2.5.1. Akciğer Fonksiyon Testi

2.5.2. Pulse Oksimetri

2.5.3. Laboratuar Bulguları

2.5.4. Radyolojik İncelemeler

2.5.5. Endoskopik İncelemeler

2.5.6. Biyopsi

Page 3: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

3. Solunum Sistemi Hastalıkları

3.1. BronĢektazi

3.1.1. Tanım

3.1.2. Etyoloji

3.1.3. Klinik Belirtileri

3.1.4. Olası Hemşirelik Tanıları

3.1.5. Hemşirelik Bakımı

3.2. Atelektazi

3.2.1. Tanım

3.2.2. Etyoloji

3.2.3. Klinik Belirtileri

3.2.4. Olası Hemşirelik Tanıları

3.2.5. Hemşirelik Bakımı

3.3. Pnömoni

3.3.1. Tanım

3.3.2. Etyoloji

3.3.3. Klinik Belirtileri

3.3.4. Olası Hemşirelik Tanıları

3.3.5. Hemşirelik Bakımı

Page 4: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

GĠRĠġ

Solunum sisteminin temel görevi bedenin yaşamsal gereksinimi olan oksijeni sağlamak

ve karbondioksidi atmaktır. Solunum fizyolojik bir olay olup, kişinin yaşamı için gerekli

oksijeni sağlar. Bu nedenle soluk alma ve hayatta kalma eş anlamda algılanır. Solunum

sistemi hastalıkları sık görülen hastalıklardır. Tüberküloz, pnömoni, Kronik Obstriktif

Akciğer Hastalıkları, amfizem bu sistemin en sık görülen hastalıklarındandır. Bu

hastalıkların bakımı erken tanı ve tedavi ile birlikte hemşirelik girişimlerini kapsar.

Solunum sistemi hastalıkları beden oksijenlenmesini olumsuz etkilediğinden, bu sisteme

ilişkin hastalıklardan korunma ve oksijenlenmenin sağlanması bakımın temel amacı

olmalıdır.

1. Solunum Sistemi Anatomi ve Fizyolojisi

Solunum sistemi üst ve alt solunum yollarından oluşur ve ventilasyondan yani

soluk alıp vermekten sorumludur. Üst solunum yolları havayı ısıtır, nemlendirir ve

yabancı maddelerden temizler. Alt solunum yolarını oluşturan bronşlar ve akciğerler gaz

alışverişini gerçekleştirir. Gaz alışverişi oksijenin kan yoluyla dokulara iletilmesi ve

karbondioksit gibi atık maddelerin dışarıya atılmasıdır (Olgun ve ark. 2010).

1.1. Üst Solunum Yolları

1.1.1. Burun: Burun, havanın akciğerlere giriş ve çıkışını sağlayan yoldur. Piramit

şeklinde kemik ve kıkırdak yapıdan oluşur. Os nasale denilen kemik yapı ortada sptum ile ikiye

ayrılır. Burun boşluklarının her iki lateralinde alt, orta ve üst olmak üzere üç çift konka vardır.

Konkalar kavisli yapıları nedeniyle türbülansa neden olur. Soluk alma esnasında hava bu yoldan

geçerken filtre edilir, ısınır ve nemlendirilir. Konkalar bol damarlı, üzerini tüycüklerin örttüğü

mukoz tabakalı, erektil bir yapıdadır. Mukoz yapı 5-55 derecedeki havayı 31-37 dereceye

çevirebilme özelliğine sahiptir. Nazal mukozada koku alma reseptörleri lokalize olduğu için

burnun koku alma fonksiyonu vardır.

Burun boşluğunun yapısına katılan kemikler içinde bulunan çeşitli şekil ve

büyüklükteki dört çift boşluk vardır. Bunlar paranazal sinüslerdir. Mukus salgılama, kafa

Page 5: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

kemiklerini hafifletme, ses rezonansına katkı yapma, sıcak ve soğuk havadan koruma,

travmalara engel olma görevleri vardır. Bulunduğu bölgeye göre isimlendirilirler:

Maksiler sinüs

Etmoid sinüs

Frontal sinüs

Kafa tabanı sinüsü (Olgun ve ark. 2010, Akdemir 2005).

1.1.2. Farenks: Farenks ya da boğaz tüp şeklinde bir organ olup, nazal kavite ve

larenks ile bağlantılıdır. Farenks üç bölümden oluşur; nazal, oral ve larengeal farenks.

• Nazofarenks burnun arkasında yumuşak damağın üstünde yer alır.

• Orofarenks (oral) ağzın hemen arkasındadır.

• Larengeal farenks, farenksin hemen arkasındadır ve biri arkada özefagusa, diğeri

önde trakeaya giden iki açıklığı vardır

Boğazın çevresinde tonsiller, adenoidler ve diğer lenfoid dokular yer alır. Bu

dokuların vücuda boğaz ve burun yoluyla gelen organizmalara karşı önemli koruyucu

görevi vardır. (Akdemir ve Birol 2005).

1.1.3. Larenks: Larenks, dil kökü ile trakea arasında, üzerinde vokal kordlar olan

bölümüdür. Vokal kordların arasındaki boşluğa glotis adı verilir. Glotisin üzerinde ve dilin

arkasında epiglotis adı verilen, yutma sırasında besinlerin trakeaya geçişini engelleyen yaprak

biçiminde bir çıkıntı vardır. Larenksin yumuşak dokularını taşıyan, hava yolunun açık kalmasını

sağlayan troid kıkırdak bulunur. Larenks, sadece solunum havasının geçtiği basit bir yol

değildir. Bu işlevinin yanı sıra, sesin oluşumunu sağlar ve yabancı cisimlerin solunum yoluna

geçişini engelleyen bir sfinkter görevi yapar. Çünkü larenks, solunum yolunu daraltacak ve hatta

tamamıyla kapatacak bir mekanizmaya sahiptir. Bu nedenle yabancı cisimlerin akciğerlere

kaçmasını önleyebilir. Ayrıca larenksin mukozası da küçük tüylerle kaplı olup, soluk alırken

giren toz ve yabancı maddeleri süzer. Öksürme ve aksırma ile de bu yabancı maddeler dışarı

atılır (Olgun ve ark. 2010, Akdemir ve Birol 2005).

1.1.4. Trakea: Trakea, yaklaşık 10-11 cm uzunluğunda, larenks ile bronş

arasındaki kısımdır. Trakea düz kaslardan oluşur, ön yüzünde C harfi biçiminde kıkırdak,

arka yüzünde fibro-elastik bağ dokusu ve kaslar bulunur. Kıkırdaklar trakeanın sürekli

açık kalmasını sağlar. Arka kısmının elastik yapısı da lokma yutarken genişlemesini

kolaylaştırır.

Page 6: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

Büyük bronşlarda olduğu gibi, trakeanın epiteli üzerinde titrek tüylü epitel

hücreleri (silialar) ve goblet hücreleri vardır. Siliaların dalgalanma hareketleri ile goblet

hücrelerinin mukus salgılamaları, solunum yoluna giren yabancı maddeleri, aşağıdan yukarı

doğru hareketlendirerek dışarı atılmasını sağlar (Akdemir ve Birol 2005).

1.2. Alt Solunum Yolları

1.2.1. BronĢlar: Trakeanın ikiye ayrıldığı sağ ve sol ana bronşlardır. Sağ bronş

trakeanın devamı gibidir, sol bronş ise yatay olarak akciğere girer. Bu nedenle yabancı

cisimler ve mikroorganizmalar daha çok sağ tarafa yerleşir. Bunların akciğerle birleşme

kısmına hilus denir. Akciğerin kan damarları ve sinirleri buradan girer çıkar (Olgun ve

ark 2010, Akdemir ve Birol 2005).

Bronşlar akciğere girdikten sonra dallara ayrılır. Tıpkı bir ağacın dallarına benzer.

Bronşlar, giderek düzensiz bir biçimde dallanır ve bronşiolleri, bronşioller dallanarak

terminal bronşçukları, bunlarda iki dala ayrılarak solunum bronşçuklarını, solunum

bronşçukları da 2-9 alveol kanalını oluşturur. Alveol kanalın en uç noktası alveol ke-

seleridir. Alveoller 15-20 adedi bir arada üzüm salkımı görünümünde olup, çeperi epitel

hücrelerinden oluşur. Bu noktada alveol kapiller membranın kesit alanı inanılmaz şekilde

artarak 70-80 m2 olur. Kılcal damar ağı ile çevrelenen alveol kapiller membranın epitel

yüzeyi, gaz değişim yeridir. Özel hücreler tarafından akciğerlerin kollapsını önleyen

sürfaktan üretilir (Akdemir ve Birol 2005).

1.2.2. Akciğerler: Akciğerler solunum sisteminin en önemli organıdır. Akciğerler

göğüs boşluğunda, kalbin de bulunduğu mediastenin her iki yanında yer alır. Sağ akciğer,

karaciğerin sağ tarafta yukarı doğru daha fazla uzaması nedeniyle, sol akciğerden daha

kısadır. Sol akciğer ise kalbin büyük kısmının sol tarafta bulunması nedeniyle sağ

akciğerden daha geniştir.

Her akciğer loblara bölünmüştür. Sol akciğer, yukarı ve aşağı lob olmak üzere iki,

sağ akciğer de üst, orta ve alt lob olmak üzere üç lob'a bölünmüştür. Akciğer viseral plevra

ile çevrilmiştir. Göğüs duvarı ise parietal plevra ile çevrilmiştir. Plevra yaprakları

arasında sürtünmeyi engelleyen plevra boşluğu ve bu boşlukta viseral sıvı bulunur.

Akciğerin hemen altında solunuma en önemli katkı sağlayan diyafragma vardır.

1.3. Solunum Sisteminin Fonksiyonları

Beden hücrelerinin enerji gereksinimleri, karbonhidratlar, yağ ve proteinlerin

Page 7: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

oksidasyonu için oksijene gereksinim vardır. Bedende yaşamsal değeri olan beyin ve kalp

gibi organlara, sürekli oksijen sağlanması zorunluluğu vardır. Dokularda, oksidasyon

sonucu oluşan karbondioksidin de hücrelerden dışarı atılması gerekir. Bu önemli görev,

solunum sistemi tarafından dört aşamada gerçekleştirilir.

1.3.1. Akciğer ventilasyonu: Havanın atmosfer ve akciğer alveolleri arasında içe

ve dışa akımı. Ġnspirasyon; soluk alma ve ekspirasyon; soluk verme aşamalarından

oluşur.

İnspirasyon aktif bir olaydır ve inspirasyon kaslarının yardımı ile gerçekleşir.

Inspiryum sırasında solunum kaslarının kasılması, intratorasik volümü artırır. Bu solunum

yollarının basıncını, atmosfer basıncının altına düşürür ve havanın akciğere girmesine neden

olur. Diyafragmanın kasılması, batın organlarını aşağı iter, kostaları yukarı ve dışa hareket

ettirir. Abdominal basınç artışı, karın duvarının dışa doğru hareketi, diyafragma

kasılmasının göstergesidir. Yardımcı kaslar, özellikle sternokloidomastoid ve skalen

kaslar, doğrudan göğüs duvarını yükselterek inspiryumu kolaylaştırır. Böylece maksimal

inspirasyonda göğüs kafesinin arkadan öne doğru çapı, ekspirasyonundaki çapının %20'si

kadar artar.

Ekspirasyon pasif bir olaydır. Solunum gereksinimi artmadıkça ya da önemli solunum

yolu tıkanıklığı gelişmedikçe fazla ekspiryum kas aktivitesi gerekmez. İç interkostal kaslar,

inspirasyonun tersine, kaldıraç gibi kaburgaları aşağı çekmek suretiyle ekspirasyon kasları

olarak görev yapar. Karın kaslarının kasılmasıyla da karın organlarının diyaframı alttan yukarı

doğru itmesi, ekspirasyona yardımcı olur.

Ekspiryum sırasında hava yolları ve keseleri, göğüs kafesi ve akciğerler eski

durumlarına gelerek volüm küçülür ve basınç artar. Diğer bir deyişle, akciğerdeki basınç,

atmosfer basıncından daha yüksek olduğundan, hava atmosfere doğru çıkar.

1.3.2. Difüzyon: Alveoller ile kan arasında oksijen ve karbondioksit değişimi (gaz

alış verişi). Akciğerler kanı bronşiyal dolaşım ve pulmoner dolaşım ile alır.

Bronşiyal dolaşım yoluyla alveoller dışındaki tüm yapıların beslenmesinin yaklaşık

%1-2'sini karşılar. Bronşiyal arter kanı, oksijenlenmiş kandır. Bağ dokusu, septa ile

büyük ve küçük bronşları içeren akciğerin destek dokusunu besler. Bu bronşiyal arteriyel

kan, destek dokularını besledikten sonra, pulmoner venlere boşalır ve sağ atriyuma geri

dönmek yerine, sol atriyuma girer.

Page 8: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

Sağ ventikül apeksi arkasından çıkan pulmoner arter, sadece beş santim kadar uzanır,

sonra sırasıyla iki akciğere kan taşıyan sağ ve sol dallara ayrılır. Pulmoner arter sistemi,

hilustan perifere kadar solunum yolları ile birlikte seyreder ve terminal dalları da alveol

duvarlarında gaz alış verişinin yapıldığı kılcal dallara ayrılır. Pulmoner arterler ve arteriollerin

yapısı ince, çapları geniş ve esnektir. Gazlar, alveollerle-kan ve dokularla-kan arasındaki,

parsiyel basınçların farkına bağlı olarak hareket eder.

Her soluk alışta alveoler havanın ancak 1/17'si yeni atmosfer havası ile yer

değiştirir. Alveoler havanın bu yavaş değişimi, kandaki gaz konsantrasyonlarının ani

değişimlerinin önlenmesi bakımından önemlidir.

Solunum Membranı: Alveollere ulaşan inspirasyon havasında oksijenin

alyuvarlara ve karbondioksidin de ters yönde alveollere geçmeleri, solunum membranından

difüzyon ile gerçekleşir. Solunum membranı oldukça geniştir. Normal erişkin bireyde 70

m2'ye kadar ulaşır. Bir gazın membrandan geçiş hızını belirleyen faktörler; membranın

kalınlığı, membranın yüzey alanı, membranın içindeki gazın difüzyon katsayısı ve

membranın iki tarafı arasındaki gazın basınç farkıdır.

Herhangi bir nedenle örneğin, akciğer ödeminde, membranın intertisyel aralığında

ve al-veolde ödem sonucu, solunum membranının kalınlığı artabilir. Bu durumda solunum

gazlarının yalnız membrandan değil buradaki sıvıdan da geçmesi gerekir.

Sonuçta gaz değişimi önemli ölçüde bozulur. Amfizem hastalığında, alveol

duvarının erimesiyle alveoller birleşebilir. Alveol duvarlarının kaybı solunum membranın

yüzey alanını beş kat azaltır. Bu durum; giderek gazların değişmesinin bozulmasına neden

olur.

1.3.3. Perfüzyon (oksijen ve karbondioksidin kanda ve beden sıvılarında

taĢınması): Gerekli oksijenin hücrelere taşınması ve oluşan karbondioksidin hücrelerden

uzaklaştırılması. Bu iki yolla gerçekleşir.

1. Eritrosit içindeki hemoglobin ile birleşerek

2. Plazmada fiziksel eriyik halinde.

Normal koşullar altında, oksijenin dokulara taşınması hemen hemen tamamıyla

hemoglobin ile olur. Oksijen, eritrosit içindeki hemoglobin ile birleşerek oksihemoglobin

(Hb02) şeklinde dokulara iletilir. Hemoglobin bir protein bileşimindedir ve oksijen ile

kolayca birleşir ve ayrışır. Hemoglobinin temel sorumluluğu, dokulardaki oksijen

Page 9: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

basıncının stabilizasyonudur. Normal bir kişinin kanında, her 100 mililitrede 15 gr

hemoglobin bulunur.

Dokularda kullanılmak için hazır bulunan oksijen, fiziksel eriyik halindedir. Doku

hücreleri tarafından erimiş oksijen kullanıldıkça, plazmadaki oksijenin parsiyel basıncı

düşer ve bu nedenle oksihemoglobin ayrışmaya başlar. Böylece eritrositler içinde serbest

hale geçen oksijen, plazmaya difüze olur ve dokular tarafından kullanılmaya hazır hale

gelir.

Kan tarafından belirli bir dokuya verilecek oksijen miktarı, sadece o dokunun

oksijen basıncına bağlı değil. Karbondioksit basıncı ve vücut ısısının yüksek ve pH'ın

düşmüş olduğu durumlarda Oksihemoglobin daha fazla oksijeni serbest bırakabilir.

Belirtilen bu faktörler, sağlığın koruyucusu olarak görev yaptıklarından çok önemlidir.

Çözünmüş olarak dokulara taşınan oksijen miktarı totalin sadece %3’ü kadardır.

Yorucu egzersiz süresince, hemoglobinin dokulara oksijen bırakması üç kat arttığı zaman

çözünmüş halde taşınan miktar %1,5’a kadar düşer. Eğer kişi çok, ama çok yüksek

alveoler PO2’lerle soluk alırsa, çözünmüş halde taşınan oksijen miktarı daha çok artabilir.

Bazen, dokulardaki bu aşırı oksijen “oksijen zehirlenmesine” neden olabilir.

Oksijen gereksinimini artıran stres vb. fizyolojik durumlar için rezerv-yedek

oksijen yoktur. Aspirasyon, bronkospazm, hipotansiyon ya da kardiyak aritmi gibi ciddi

durum-arda akciğerlerden oksijen alımı azalır, sonuçta doku hipoksisi oluşur.

Karbondioksitin kanda taĢınması: Taşınma sürecine başlamak için,

karbondioksit, çözünmüş karbondioksit şeklinde doku hücrelerinin dışına çıkar.

Karbondioksidin ancak %7'si akciğerlere çözünmüş olarak taşınır. Karbondioksit aynı

zamanda bikarbonat iyonu şeklinde de taşınır. İlk aşamada erimiş haldeki karbondioksit

su ile reaksiyona girer ve karbonik asit (H2C03) oluşur (C02+H20=>H2C03). Arteriyel

kan, venöz kan haline gelince karbondioksidin artması ile H2C03, H+ ve bikarbonat’a

HCO2 iyonize olur. H2CO3 ===> H+CO3

İkinci aşamada, su ile etkileşimine ek olarak, karbondioksit, hemoglobin

moleküllerinin amin radikalleri ile de reaksiyona girerek karbaminohemoglobin (C02 Hgb)

bileşiğini oluşturur. Karbondioksidin hemoglobin ile olan bu bileşimi gevşek bir bağ ile

oluşan geri dönüşümlü bir reaksiyondur. Karbondioksit, PCO2’nın doku kapillerine göre

daha düşük olan alveollere kolayca bırakılır. Karbondioksidin küçük bir bölümü plazma

Page 10: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

proteinleri ile kimyasal bileşikler halinde bulunur. Bütün bu biçimlerde kanda bulunan

karbondioksidin total miktarı PCO2’nı belirler.

Karbondioksit dokulardan kana geçtiğinde oluşan karbonik asit kan pH’sını

düşürür. Kandaki tamponlar H+ konsantrasyonunun büyük ölçüde yükselmesini engeller.

1.3.4. Solunumun düzenlenmesi: Sinir sistemi, organizmanın gereksinimine göre,

arteriyel oksijen (PO2) ve karbondioksit (PCO2) basınçlarını egzersiz ve çeşitli solunum

güçlüklerinde bile sabit tutacak şekilde düzenler. Bu düzenleme işleminde solunum

sisteminin üç ayrı kontrol unsuru işlev görür.

* Solunum Kontrol Merkezleri: Medulla oblangata ve ponsta bilateral olarak

yerleşim gösteren çeşitli nöron gruplarından oluşmuştur.

* Solunum Algılayıcıları: Merkez kemoreseptörler, karbondioksit ve hidrojen

iyonu yoğunluğundaki artışlara, solunumu süratle hızlandırarak yanıt verir. Periferik

reseptörler (karotid arterin bifurkasyonu ile arkus kavsi boyunca yerleşmiştir) daha çok

hipoksiden etkilenir. Göğüs duvarında bulunan mekanoreseptörler, interkostal kasların

gerilmesine yanıt verir ve refleks yolla solunum hızı ile derinliğini düzenler.

* Solunum Uç Organları: Solunum merkezinden çıkan uyarıların solunum kaslarına

ulaşması dört yoldan yapılır: Bunlar:

Diyafragmayı inerve eden frenik sinir, inter kostal ve abdominal kasları inerve eden

interkostal sinirler, sternomastoid kasları inerve eden aksesuar kranial sinirler ve skalen

kasları inerve eden alt servikal sinirlerdir. Ayrıca, damak bölgesinde bulunan birkaç kas ile

dil ve hiyoid kemiği solunum yolunun açık kalması işlevi ile solunum kaslarının

oluşturduğu negatif basınç gücüne karşı koyma işlevi yapar.

1.4. Akciğerlerin Solunum DıĢı ĠĢlevleri

Akciğerler esas işlevleri olan gaz değişimine ek olarak,

Sıvı-elektrolit asit-baz dengesini sağlar,

Bazı maddelerin sekresyonu, inaktivasyonu ve metabolizmasını gerçekleştirir,

Tip II hücreleri tarafından sürfaktan yapımı da akciğerin önemli metabolik

işlevlerinden biridir,

Seratonin, bradikinin ve prostoglandin’i de içeren bir çok biyolojik aktif maddenin

atılmasını ya da inaktive edilmesini gerçekleştirir,

Page 11: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

Anjiyotensin I’in anjiyotensin II’ye dönüştüğü yer akciğerlerdir.

2. SOLUNUM SĠSTEMĠ VERĠ TOPLAMA, FĠZĠK MUAYENE VE TANILAMA

Solunum sistemine ilişkin sorunları olan bireyin değerlendirilmesi; hemşirelik

öyküsünün alınması, fiziksel değerlendirme, solunum sistemi hastalıklarında görülen belirti

ve bulgular ve tanı testlerinin sonuçları yorumlanarak yapılır (Akdemir ve Birol 2005).

2.1. HemĢirelik öyküsü: Hemşirelik öyküsünde hastanın;

Biyografik verileri (yaş, cinsiyet, eğitim, meslek, …)

Sağlık kurumuna başvuru nedeni ve mevcut hastalığı(dispne, öksürük,

balgam çıkarma, hemoptizi, göğüs ağrısı)

Geçirdiği hastalıklar

Aile öyküsü

Solunum sistemine ait belirtiler(öksürük, balgam, dispne, siyanoz, ağrı

gibi)

Sigara kullanma durumu hakkında bilgileri toplanır (Birol 2005, Akdemir

ve Birol 2005, Olgun ve ark. 2010).

Solunum sistemi hastalıklarının bir çoğu kronik ve ilerleyici olduğundan, hastada

ekonomik sorunlar ve anksiyete gibi psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir. Bu nedenlerle

hemşirenin, hastayı fiziksel ve psikolojik yönden devamlı değerlendirmesi, gerekli

hemşirelik girişimlerini ve eğitim programını düzenlemesi gerekir (Akdemir ve Birol

2005).

2.2. Fizik Muayene

Verilerin kapsamlı ve sistemli bir şekilde toplanması için Roper, Logan, Tierney

Günlük Yaşam Aktiviteleri Modeli, Gordon’un Fonksiyonel Sağlık Örüntüleri Modeli,

Henderson’un Modeli kullanılabilir (Birol 2005, Akdemir ve Birol 2005).

Fizik muayenede inspeksiyon, palpasyon, perküsyon ve oskültasyon yöntemleri

kullanılır (Durna 2009, Braunwald et al. 2004, Lewis et al. 2004, Uçan ve Kocabaş 2005,

Akdemir ve Birol 2005).

Page 12: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

2.2.1. Ġnspeksiyon

Göğüs ön ve arka duvarı; büyüklük/şişlik/simetri olup olmadığı, sınırları ve cilt

muayene edilir (Durna 2009, Braunwald et al. 2004, Andreoli et al. 2008, Uçan ve

Kocabaş 2005).

Anormal Bulgular:

Posterior lateral deviyasyon, interkostal çekilmeler, zona lezyonu, eritem,

döküntüler

Kunduracı göğsü (pektus cavatum), güvercin göğsü (pektus carına), ortopne

pozisyonu, fıçı göğüs, siyanoz

Skar vb. izler

Omurga: kifoz, skolyoz (Durna 2009).

Solunum; hızı, tipi, ritmi ve derinliği, inspirasyon/ekspirasyon oranı, göğüs

hareketleri tırnaklar, dudaklar, burun kanatları, cilt (dudak, burun kanatları cildi), yardımcı

solunum kasları kullanma durumu değerlendirilir (Durna 2009, Braunwald et al. 2004,

Andreoli et al. 2008, Uçan ve Kocabaş 2005).

Anormal Bulgular:

Ekspirasyonda uzama, dispne, ortopne, paroksismal noktürnal dispne, taşipne,

hipopne, cheynes- stokes solunum, biot solunum, kussmaul solunum, stridor,

yardımcı solunum kasları kullanımı

Akciğerlerin asimetrik ekspansiyonu, tek taraflı veya çift taraflı

kabarma/bombeleşme, ekspirasyon sırasında kabarma

Çomak parmak, pursed-lips solunum, siyanoz, dudak veya tırnaklarda solukluk,

kötü kokan nefes (Durna 2009).

2.2.2. Palpasyon

Torasik kasları ve iskelet, toraks expansiyonu, trakea'nın pozisyonu, konuşma

seslerinin titreşimleri ve lenfadenopati varlığı gibi durumlar değerlendirilir (Andreoli et

al. 2008, Lewis et al. 2004, Durna 2009, Braunwald et al. 2004, Uçan ve Kocabaş

2005).

Anormal Bulgular

Pulsasyon, hassasiyet, kabarma, çökme, anormal hareketler,

Asimetrik ekspansiyon,

Page 13: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

Krepitasyon,

Taktil fremitus: fremitusta azalma, olmaması veya artış, pulsasyon, çekilme

(Durna 2009).

2.2.3. Perküsyon

Göğüs duvarına parmaklarla yapılan darbelerde oluşan sesin dinlenmesi ve

hissedilmesi, hava ve doku değişiklikleri hakkında bilgi verir (Uçan ve Kocabaş 2005).

Anormal Bulgular

Akciğer dokusu üzerinde hiperresonans (amfizem ya da plevral boşlukta hava

olduğunda) (Durna 2009, Braunwald et al. 2004, Uçan ve Kocabaş 2005, Lewis

et al. 2004).

2.2.4. Oskültasyon (Steteskop ile)

Akciğer sesleri değerlendirilir. Seslerin kalitesi, yoğunluğu ve seslerin olup

olmadığı kontrol edilir (Durna 2009, Braunwald et al. 2004).

Anormal Bulgular

Akciğer seslerinin olmaması veya azalması, wheezing, ronküs, plevral friksiyon

sesi, raller, frotman (Durna 2009).

2.3. Solunum Tipleri

Öpne: Normal solunum

Apne: Solunumun geçici olarak durması

Bradipne: Bradipne solunumun anormal sayıda yavaşlaması (Dakikada 10'un altına inmesi).

Beyin kanaması, beyin tümörleri, KİBAS (kafa içi basıncın artışı sendromu) anestezi ve hipnotik

ilaç kullanımı sonrası görülür.

Takipne: Solunumun anormal sayıda hızlanması (Dakikada 24'ün üzerine çıkması).

Hiperpne: Solunumun derinliğinin artmasıdır.

Hipopne: Solunum derinliğinin azalmasıdır.

Hiperventilasyon: Solunum hızı ve derinliğinin artmasıdır.

Hipoventilasyon: Solunum hızı ve derinliğinin azalmasıdır.

Dispne: Zorlu ve güç sarfederek yapılan solunum şekli. Eğer egzersiz ile bağlantılı olursa

normal olabilir.

Ortopne: Dik oturma ve ayakta durma dışındaki pozisyonlarda görülen solunum güçlüğü.

Biot Solunum: Düzensiz solunum tipidir. En sık menenjitte görülür

Page 14: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

Kussmaul Solunum: Birbirine eşit, derin inspirasyon ekspirasyon hareketlerinin bulunduğu,

orta derece de ya da hızlı, düzenli bir solunum şeklidir. Hasta genelde solunum sıkıntısından

yakınmaz. Asidoz bulunan dekompanse diyabet, böbrek yetmezliği ve salisilat

zehirlenmelerinde görülür.

Cheyne-Stokes Solunum: Birbirini izleyen apne-hipoventilasyon-hiperventilasyon-apne

periyodlarından oluşur. Yaşlılarda, kalp hastalıklarında, morfin kullanımı, hipnotik ilaç

zehirlenmeleri, ağır pömoni ve KİBAS durumlarında görülür.

Hipoksi : Hücre fonksiyonları için yetersiz oksijen sağlanması.

Hipoksemi: Arter kanında gerçek oksijen miktarında azalma

Siyanoz: Cildin morumsu renk almasıdır (Olgun ve ark. 2010, Akdemir ve Birol 2005).

2.4. Anormal Solunum Sesleri:

Raller: Sıvı, mukus veya cerahat ile yapışkan hale gelen havanın daralmış yollardan

geçerken çıkardığı sesdir.

Ronküs: Ekspirasyonda duyulan uzun ve kesintisiz sestir.

Wheezing: Ötme veya ıslık sesine benzer müzikal sesdir.

Frotman; Plevral sürtünme: Plevra inflamasyonu sonucu plevra yapraklarının birbiri

üzerine sürtmesiyle çıkan sestir.

Stridor: Larenks ve trakea daralmalarında hem inspirasyon hem de ekspirasyonda

duyulan sestir (Olgun ve ark. 2010).

2.5. Tanı Yöntemleri

2.5.1. Akciğer Fonksiyon Testi

Solunum sistemi bozukluklarını değerlendirmek için bir sipirometre yardımıyla

yapılan testtir.

Tidal Volüm: Her soluk almada akciğere giren ve çıkan hava miktarıdır. Yaklaşık

500ml’dir.

İnspiratuar Rezerv Volüm: Normal solunumdan sonra, maksimum inspirasyon

çabası ile alınan hava miktarıdır. Yaklaşık 3000ml’dir.

Ekspiratuvar Rezerv Volüm: normal solunumdan sonra zorlu ekspirasyon çabası

ile atılan hava miktarıdır. Yaklaşık 1100ml’dir.

Rezidüel Hacim: En zorlu ekspirasyondan sonra bile akciğerlerde kalan hava

miktarıdır. Yaklaşık 1200ml’dir.

Page 15: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

Anatomik ölü boşluk: Solunan hava doğrudan akciğerlere gitmez. Önce üst

solunum yollarından (burun, ağız, farenks, larenks, trekea) bronş ve bronşiollerden geçer.

Solunan havanın geçtiği bu yollarda, O2 ve CO2 alışverişi yapılmadığı için, bu hava

yollarının iç hacmine "anatomik ölü boşluk" denir.

Vital kapasite: maksimum inspirasyonla akciğerleri şişirdikten sonra, maksimum

düzeyde ekspire ettiği hava miktarıdır. Yaklaşık 4600ml’dir.

İnspiratuar kapasite: normal ekspirasyon düzeyinden başlayarak, akciğerlerin

maksimum şişirildiğinde soluyabildiği hava miktarıdır.

Fonksiyonel rezidüel kapasite: normal ekspirasyon sonunda akciğerlerde kalan

hava miktarıdır.

Total akciğer kapasitesi: akciğerlerin en zorlu inspirasyonla genişleyebileceği

hacmidir. 5800ml’dir (Olgun ve ark. 2010, Akdemir ve Birol 2005).

2.5.2. Pulse Oksimetri

Non invaziv olarak arteryel O2’nin ölçümüdür. Parmağa takılan propla ölçülür ve

moniterize edilir. %85’in altı dokuların yeterince oksijenlenemediğini gösterir (Olgun ve

ark. 2010, Lewis et al. 2004).

2.5.3. Laboratuar Bulguları

Kan testleri ve balgam incelemeleri değerlendirilir (Olgun ve ark. 2010, Lewis et

al. 2004, Akdemir ve Birol 2005).

Akciğerler hem bedenin oksijen gereksinimini sağlar hem de metabolizma sonunda

ortaya çıkan karbondioksidi dışarı atarak asit-baz dengesinin korunmasında yardımcı olur.

Bunun yeterli yapılıp yapılmadığını arteryel kan gazları (PO2, PCO2) ile anlayabiliriz. Aynı

zamanda kanın pH’ına bakarak böbreklerin bikarbonat iyonu atımı ve emilimini yeterli

yapıp yapmadığını anlamamızı sağlar. Arteriyel kan örneği radyal, brakiyal ya da femoral

arterlerden birinden heparinlenmiş enjektör ile alınır. Normal değerleri;

PO2: 80-100 mmHg

PCO2: 35-45 mmHg

Ph: 7.35-7.45 (Akdemir ve Birol 2005)

Oksijen akciğerlerden dokulara, eritrosit içindeki hemoglobin ile birleşerek

oksihemoglobin (Hb02) şeklinde taşınır. Kanda Kandaki hemoglobin konsantrasyonu,

hemotokrit testi ile belirlenir ve tüm kandaki eritrosit oranını verir. Eritrosit sedimantasyon

Page 16: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

hızı, hücre yıkımına neden olan kanser, tüberküloz ve bazı enflamatuar ve enfeksiyon

hastalıklar hakkında bilgi verir. Lökosit miktarı solunum sistemi hastalıklarının allerjik,

enflamatuar veya enfeksiyon nedeniyle olup olmadığı hakkında ayrıntılı bilgi verir

(Akdemir ve Birol 2005).

Balgam incelemesi birçok solunum sistemi hastalığında tanıya yardımcı olur.

Balgam incelemeleri mikroskopik ve makroskopik olarak yapılır. Ayrıca kıvamı, rengi ve

miktarı hastalığın tanımlanmasında önemlidir. Balgam örneği sabah saatlerinde temiz ve

geniş ağızlı bir kaba alınmalıdır. Gerektiğinde bronkoskopi ile alınabilir(Lewis et al. 2004,

Olgun ve ark. 2010, Akdemir ve Birol 2005).

2.5.4. Radyolojik Ġncelemeler

Akciğer filmi: En sık kullanılan yöntemdir. Akciğer filmi ile yumuşak dokular,

kemik yapıları, sıvı/hava toplanması, mediastenal yapılar ve akciğer alanı değerlendirilir

(Akdemir ve Birol 2005, Braunwald et al. 2004, Lewis et al. 2004). Film çekilmeden

önce, hasta belden yukarı soyunur, varsa madeni takılarını çıkarır ve bir gömlek giyer

(Akdemir Birol 2005, Olgun ve ark. 2010, Lewis et al. 2004).

.

Bilgisayarlı tomografi: Göğüs kafesi, plevra ve mediasten ve akciğer dokusundaki

patalojik lezyonların, yerleştiği yer, büyüklüğü, yapısı ve diğer özelliklerini 1cm

kalınlığında inceltilmiş kesitler halinde görüntülenir. Özellikle akciğer kanserinin tanınma-

sında ve evrelendirilmesinde kullanılmaktadır. Pulmoner arter embolisi hakkında da bilgi

verir (Akdemir Birol 2005, Olgun ve ark. 2010, Andreoli et al. 2008, Lewis et al. 2004,).

Magnetik rezonans görünütüsü (MRI): Genellikle toraksın büyük damarlarının

(anevrizma, trombüs gibi) ve göğüs kafesi yapılarının tanılanmasında kullanılmaktadır.

MR, kapalı yerde kalamayan (klostrofobisi olanlar), kalp pili olanlara yapılamamaktadır.

Klostrofobisi olan bireylere, yarı açık yöntem ile uygulanan MR önerilmektedir (Akdemir

Birol 2005, Olgun ve ark. 2010). Akciğerlerin görünümü hakkında yeterli bilgi

veremediğinden, akciğer hastalıklarının değerlendirilmesindeki rolü sınırlıdır (Braunwald

et al. 2004, Lewis et al. 2004).

Pulmoner damarların anjiyografisi: Radioopak bir madde verilerek akciğerlerin,

pulmoner emboli ve pulmoner vasküler yapısı hakkında bilgi edinilir. İV olarak verilen

radioopak maddenin pulmoner damarlar içinde dağılışı, seri filmler çekilerek izlenir ve

Page 17: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

kaydedilir (Akdemir Birol 2005, Olgun ve ark. 2010, Braunwald et al. 2004, Lewis et al.

2004, Andreoli et al. 2008).

2.5.5. Endoskopik Ġncelemeler

Bronkoskopi: Ucunda ışık, mercek ayna bulunan flexible fiberoptik bronkoskop

yardımıyla larenks, trakea ve bronş sisteminin görüntülenmesidir. Lokal ya da genel

anestezi ile yapılır (Uçan ve Kocabaş 2005, Braunwald et al. 2004).

Bronkoskopinin Amaçları:

Sekresyon alınması

Patolojik oluşumun yeri ve büyüklüğünün belirlenmesi ve tanı için örnek alınması

(forseps/fırçalar ile)

Akciğer tümörlerinin cerrahi yöntem ile çıkarılıp çıkarılamayacağına karar

verilmesi

Hemoptizi olduğunda, kanayan yerin saptanması

Trakeobronşiyol sistemdeki yabancı cismi çıkarmak için

Hastanın solunum yollarındaki sekresyonu çıkaramadığı durumlarda, solunum

yollarının açıklığını engelleyen sekresyonun çıkarılması

Lezyonların çıkarılması ya da yok edilmesi için uygulanmaktadır.

Perforasyon, kanama, enfeksiyon, bronkospazm gibi komplikasyonları vardır.

(Akdemir Birol 2005).

HemĢirelik GiriĢimleri

İşlem hakkında bilgi verilir, izni alınır.

6 saat öncesinden sıvı ve katı gıda verilmez, protezleri çıkarılır,

Premedikasyon yapılır

Genellikle lokal anestezi ile yapılır.

İşlem sonrası yatak istirahati sağlanır.

Öksürük refleksi gelene kadar ağızdan bir şey verilmez.

Yaşam bulguları, şuuru takip edilir.

Kanama, enfeksiyon, solunum durması, alerjik reaksiyon, laringospazm, solunum

depresyonu yönünden değerlendirilir (Akdemir ve Birol 2005, Lewis et al. 2004).

Torasentez

Page 18: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

Paryetal ve viseral plevra yaprakları arasında normal koşullarda solunum

hareketleri sırasında sürtünmeyi önleyen toplam 3.5 ml kadar ince bir film şeklinde sıvı

bulunur. Malignansı, enfeksiyon ya da ampiyem vb. gibi durumlarda, paryetal ve visseral

plevra yaprakları arasında normalden fazla sıvı birikir. Teşhis ve tedavi amacıyla plevra

boşluğuna girilerek aspire edilmesi işlemine torasentez denir.

Hasta yatak kenarına dik olarak oturtulur,omuzları yukarı kaldırlır,sırtı ve boynu öne

doğru eğdirilir. Hasta yatak kenarına dik olarak oturtulur,omuzları yukarı

kaldırlır,sırtı ve boynu öne doğru eğdirilir. Torasentez ile alınan sıvının;

Rengi, dansitesi, protein miktarı incelenir.

Sıvı protein miktarına göre TRANSÜDA

Veya EKSÜDA olarak adlandırılır.

TRANSÜDA;

Berrak, dansitesi 1015, protein miktarı 3gr’ın altındadır.

Örn; kalp hast, sirozda, nefrotik sendr, a. glomerulonefritte

EKSÜDA;

Dansitesi 1015’in protein miktarı 3gr üstündedir. Enfeksiyon hast, neoplastik hast.

hemotoraksta (Akdemir Birol 2005).

2.5.6. Biyopsi: Dokudan parça alınarak incelenmesi yöntemidir. Alındığı bölgeye

göre lokal veya genel anesteziyle alınır. Bronkoskopi ile akciğer ve bronşlardan

yapılabilir (Akdemir ve Birol 2005, Olgun ve ark. 2010, Lewis et al. 2004).

3. Solunum Sistemi Hastalıklarında HemĢirelik Bakımı Yönetimi

3.1. BronĢektazi

3.1.1. Tanım: Bronşektazi, çeşitli nedenlerle bronş ve bronşiol duvarlarının

elastik ve kas tabakalarındaki hasar sonucunda gelişen anormal ve kalıcı kas genişleme-

sidir (Akdemir ve Birol 2005, Andreoli et al. 2008, İlinç 2005, Braunwald et al. 2004,

Lewis et al. 2004). Eskiden KOAH içerisinde yer alan bu hastalık şu anda KOAH dışında

bir hastalık olarak incelenmektedir (Olgun ve ark. 2010)

3.1.2. Etyoloji: Havayolu obstrüksiyonu, pulmoner infeksiyonlar ve bronş

tıkanmaları, yabancı cisim, kusmuk ya da üst solunum yollarında bulunan maddelerin

aspirasyonu, genişlemiş lenf nodülleri, genişlemiş kan damarları ya da tümörlerin basıncı

sonucu gelişebilir.

Page 19: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

Kistik fibrozis gibi genetik bozukluklar, romotoid artrit ve idiyopatik nedenler

hastalığın oluşmasında rol oynamaktadır (Akdemir ve Birol 2005, Olgun ve ark. 2010,

Uçan ve Kocabaş 2005). Normal siliar mekanizmanın bozulması ile bakteriler ve

mukusun birikimi gelişir (Lewis et al. 2004, Uçan ve Kocabaş 2005, Braunwald et al.

2004).

Erken çocukluk döneminde tekrarlayıcı solunum enfeksiyonları, kızamık,

enfluenza, tüberküloz ve İmmün sistem yetersizlikleri bireyin bronşektaziye yatkınlığını

artırabilir (Akdemir ve Birol 2005, İlinç 2005).

3. 1. 3. Fizyopatoloji: Kronik enfeksiyon nedeniyle bronş duvarının hasarı ve

destek dokusunda kayıp vardır. Sonuçta dilate olan bronşiollerde sekresyon birikimi

oluşur. Bronş duvarları kalıcı olarak genişler, şekil bozukluğu oluşur ve mukosiliar te-

mizlik işlevi bozulur (Akdemir ve Birol 2005, Olgun ve ark. 2010, Lewis et al. 2004,

Braunwald et al. 2004, Uçan ve Kocabaş 2005).

3.1.4. Klinik Belirtileri: Bronşektazide kronik öksürük, nefes darlığı, siyanoz,

kötü kokulu, bol miktarda pürülan ve bazen kan bulaşmış balgam çıkarma öyküsü karak-

teristiktir (Akdemir ve Birol 2005, Andreoli et al. 2008, Lewis et al. 2004). Balgam

miktarı günde birkaç ml ile bir litre arasında olabilir. Balgam sıklıkla sabah uyanıldığında

çıkar. Genişlemiş bronşlarda gece biriken balgam kitle halinde dışarı atılır. Solunum

yetmezliği nedeniyle çomak (Hipokrat) parmak görülür (Akdemir ve Birol 2005).

Modern tedavi yaklaşımlarına rağmen bu hastalarda ortalama yaşam süresi 55 yaş

civarındadır (Olgun ve ark. 2010).

Tedavisi: Bronşektazi tedavisi zordur. Amaç akciğer fonksiyonlarında azalmayı

önlemek ve akut alevlenmelerin tedavi edilmesidir (Lewis et al. 2004). Bronşlarda

sekresyon arttığında inhalasyon yoluyla steroid ve bronkodilatör, balgam yayması ve kültürü

yapılarak, uygun antibiyotikler, mukolitikler kullanılmaktadır (Akdemir ve Birol 2005,

Lewis et al. 2004, Braunwald et al. 2004). Yeterli hidrasyonun sağlanması, göğüs

fizyoterapisi yararlıdır (Uçan ve Kocabaş 2005, Lewis et al. 2004). Enfluenza ve

pnömokoksik pnömoniye karşı aşılanması önerilir/sağlanır. Bronşektazinin cerrahi tedavisi,

hastalığın bir ya da iki lobu etkilenmiş olması durumunda, solunum yetmezliğine neden

olmadan uygulanabilmektedir (Akdemir ve Birol 2005).

Page 20: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

3.1.5. Olası HemĢirelik Tanıları

Etkisiz Solunum

İştahsızlık

Beden Gereksiniminden Az Beslenme

3.1.6. HemĢirelik Bakımı

Bronşektazili hastanın bakımı semptomların rahatlatılması, sekresyonların

çıkarılması ve enfeksiyonu kontrol altına almak ya da önlemektir

Hasta ve ailesine postüral drenaj uygulaması öğretilir.

Hastanın çıkardığı balgam toplanarak günlük miktarı kaydedilir (Akdemir ve

Birol 2005)

Fazla miktarda sekresyon, pürülan ve kokulu olduğundan iştahını etkileyebilir. Bu

nedenle hastaya sık sık ağız bakımı verilir ve hastanın yeterli besin alıp almadığı

izlenerek gerektiğinde müdahale edilir.

Buhar uygulanır,

Derin solunum ve öksürek egzersizleri yaptırılır ve hastaya göğüs fizyoterapisi

uygulanır

Bazen muko-pürülan balgamın boşaltılması amacıyla bronkoskopi yapılması

gerekebilir.

Hastanın yeterli hidrasyonu, sekresyon atılımı bakımından önemlidir. Bu nedenle

hastanın yeterli sıvı alması sağlanır, hastaya ve ailesine bunun önemi anlatılır.

Hastaya bol proteinli, vitamin yönünden zengin besinler verilir.

Sigara içimi siliar hareketleri paralize ederek, bronşial sekresyonun artmasına ve

mukoz membranın enflamasyonuna neden olduğundan bırakması desteklenir.

Hasta enfeksiyonlardan, kuru hava ve sigara dumanından, tozlardan korunmalıdır.

Genellikle nemli havası olan bölgelerde örneğin Akdeniz bölgesinde yaşaması

önerilir (Akdemir ve Birol 2005, Olgun ve ark. 2010).

3.2. Atelektazi

3.2.1. Tanım: Akciğerlerin yetersiz genişlemesi veya daha önce genişlemiş olan

akciğerin kollabe olması ile göreceli olarak daha az hava içeren akciğer parankiminin

oluşmasıdır (Akbayrak ve ark. 2007, Karadeniz 2008).

Page 21: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

3.2.2. Etyoloji: İnfeksiyonlar, plevral efüzyon, toraks ve batın cerrahi işlemleri,

hareketsizlik, etkisiz soluk alıp verme, sürfaktan yapım eksikliği, akciğer dokusu sıkışması

(kanser, obezite, pnömotoraks vb. nedenlerle), hava yollarının obstrüksiyonu atelektaziye

neden olur (Akdemir ve Birol 2005, Olgun ve ark. 2010).

3.2.3. Patofizyolojisi: Herhangi bir nedenle oluşan tıkanmanın gerisinde hapsedilen

hava, pulmoner kapillerde akan kan tarafından birkaç dakika ya da saatte absorbe olur. An-

cak absorbe olan havanın yerine obstrüksiyon nedeniyle alveollere hava gelemez. Sonuçta

izole olan akciğerin o kısmı havalanamadığından kollebe olur(büzülür) (Akdemir ve Birol

2005, Olgun ve ark. 2010).

Postoperatif hastalar özellikle yüksek risk grubunu oluşturmaktadır. Bunun nedenleri

olarak; tidal volümün düşük olması, ağrı ve abdominal distansiyon sayılabilir. Anestezi

nedeniyle solunum yollarında sekresyonun artması ve sırt üstü yatan hastanın siliar

fonksiyonlarının azalması sonucu sekresyon birikimi olması ve öksürük refleksinin

bozulması sonucu postoperatif dönemde mikroatelektazilere neden olmaktadır (Olgun ve

ark. 2010).

3.2.4. Klinik Belirtileri: Öksürük, balgam çıkarma, hafif ateş, hipoksemi, dispne,

halsizlik görülür. Olay geniş bir alanı tutuyorsa ve hızlı ise ani ve ileri derecede dispne,

siyanoz, tansiyonda düşme, taşikardi, şok, anksiyete ve ateş görülür (Olgun ve ark. 2010,

Akbayrak ve ark. 2007).

Tedavi ve bakımında temel amaç ventilasyonu düzeltmek, sekresyonların atılımını

sağlamak ve komplikasyonların gelişimini önlemektir (Karadeniz 2008, Akbayrak ve ark.

2007). Bronkodilatörler, mukolitikler, postüral drenaj uygulanır.

3.2.5. Olası HemĢirelik Tanıları

Aktivite İntoleransı

Ağrı

Ateş/Hipertermi

Gaz Değişiminde Bozulma; Potansiyel Komplikasyon: Solunum Disfonksiyonu

Hava Yolu Temizlemede Yetersizlik (Akbayrak ve ark. 2007)

3.2.6. HemĢirelik Bakımı

Temel amaç ventilasyonu düzeltmek ve sekresyon atımını sağlamaktır.

Hava yolları daima temiz tutulur.

Page 22: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

Sık sık pozisyon verilir, sekresyonlar aspire edilir.

Aralıklı (+) basınçlı ventilasyon uygulanır.

Sedatif ve narkotik verilmesinden sakınılır.

Abdominal distansiyon önlenir.

Hasta hareket etmesi için cesaretlendirilir.

Derin solunum ve öksürük egzersizleri yaptırılır.

Bronkospazm çözülür.

Buhar uygulaması yaptırılır.

Kontrendike değilse bol sıvı verilir.

3.3. Pnömoni

3.3.1. Tanım: Pnömoni akciğer dokusunun (parankimasının) akut

inflamasyonudur. Çeşitli virüsler, bakteriler, parazitler ve mantarlar neden olmaktadır.

Yenidoğan ve 65 yaş üstünde, bağışıklığı baskılanmış kişilerde sık olmakla beraber bütün

yaş gruplarında pnömoni görülebilir (Akdemir ve Birol 2005, Olgun ve ark. 2010,

Karadeniz 2008, Akbayrak ve ark. 2007, Braunwald et al. 2004).

3.3.2. Etyoloji: En sık pnömokok ve streptekok bakteriler neden olmaktadır.

Diyabet, lösemi, alkol kullanımı, kalp hastalığı, organ nakli, hasar görmüş mukusillier

hareketler (sigara içme, hava kirliliği, viral solunum yolu enfeksiyonları, yaşlanma

nedeniyle) gibi durumlarda görülür (Lewis et al. 2004, Karadeniz 2008). Özellikle İmmün

sistemi bozuk hastalar pulmoner enfeksiyonlardan çok etkilenir (Akdemir ve Birol 2005,

Uçan ve Kocabaş 2004).

Pnömonilerin sınıflandırılması:

1. Aspirasyon pnömonisi: Orofarengeal florada bulunan virüs yada bakterilerin

alt solunum yollarına aspirasyonu ile gelişen en yaygın görülen mekanizmadır. Toksik

sıvılar, yiyecek, su, yabancı madde aspirasyonuda neden olmaktadır (kafa travması, strok,

anestezi, alkol alımı gibi nedenlerle) (Lewis et al. 2004, Braunwald et al. 2004)

2. Toplumdan kazanılmıĢ pnömoni: İmmün yetersizliği bulunmayan kişilerin

hastane dışında oluşan s.pnömokokların etken olduğu pnömonilerdir (Olgun ve ark. 2010).

Haemophilus influenzae toplum kökenli pnömoni nedenidir ve yaşlı, kronik hastalığı olan

bireylerde görülme sıklığı daha fazladır (Akdemir ve Birol 2005).

Page 23: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

3. Hastaneden kazanılmıĢ pnömoni: Hastanın hastaneye yatışından 48 saat sonra

gelişen akciğer parankiminin infeksiyonudur. Yoğun bakım ünitelerinde en sık görülen

infeksiyonlardır (Olgun ve ark. 2010). Hastanın savunma mekanizmasını bozan, ölümcül

hastalığın olması, koma, malnütrisyon, uzun süre hastanede yatma, hipotansiyon ve

metabolik bozukluklar gibi kronik hastalıkların olması bireyi hastane kökenli pnömoniye

yatkın kılar. Ayrıca hastanede solunum aygıtlarının kullanılması ve sağlık personelinin

elleri ile patojen bakterilerin hastaya taşınması söz konusudur (Akdemir ve Birol 2005).

4. Ġmmunosupresif hastalarda oluĢan pnömoni: Bağışıklık sistemi bozulan

bireylerde görülen pnömonin etkeni, toplumdan ve hastaneden kazanılmış pnömoniler ile

aynıdır (Akdemir ve Birol 2005).

3.3.3. Patofizyoloji: Burundan terminal bronşiollere kadar, bütün solunum yolları,

yüzeyi örten bir mukus tabakası ile nemli tutulur. Mukus, ispirasyon havasındaki

partikülleri tutarak alveollere girmelerini önler. Alt solunum yollarındaki silialar yukarı

doğru, burundakiler ise aşağı doğru hareket ederek solunum yollarının temizliğini sağlar.

Bu iki mekanizma bozulduğunda pnömoni gelişebilir (Akdemir ve Birol 2005, Braunwald

et al. 2004). Sigara kullanımı, viral alt solunum yolu infeksiyonları, hipoksemi, toksik gaz

inhalasyonu, hava kirliliği kortikosteroid ve diğer immunsüpresif ilaçlar, yaşlılık, KOAH

ve nörolojik problemler öksürük refleksini, mukosilyer aktiviteyi, hücresel ve hümoral

korunma mekanizmalarını etkileyerek pnömoniye zemin hazırlar (Olgun ve ark. 2010).

3.3.4. Klinik Belirtileri: Ani başlayan ateş ve titreme, plöretik göğüs ağrısı

balgamlı öksürük klasik semptomlardır. Bazı hastalarda özellikle yaşlılarda ateş, kuru

öksürük, baş ağrısı ve kas ağrısı gibi üst solunum yolu semptomları ile daha sinsi bir seyir

olabilir (Akdemir ve Birol 2005, Medical Nursing, Braunwald et al. 2004). Bulantı,

kusma, diyare görülebilir (Olgun ve ark. 2010, Lewis et al. 2004).

Pnömonide Risk Faktörleri

Mukus oluşturarak bronşial drenajı engelleyen ya da normal akciğer drenajını

bozan (kanser, KOAH, sigara içme) durumlar

İmmünosupresif hastalar (notröpenik)

Sigara içme (mukosiliar ve makrofaj aktiviteyi bozduğu için)

Uzun süren immobilite ve yüzeyel solunum

Öksürük refleksinin baskılanması (ilaç, solunum kaslarının zayıflaması gibi)

Page 24: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

Bilinçsiz hastanın akciğerlerine yabancı madde aspirasyonu (kafa travması,

anestezi nedeni ile)

Ağızdan beslenemeyen nazogastrik tüp ya da endotrakeal tüp olması

Alkol intoksikasyonu (Alkol refleksi, lökositlerin mobilizasyonunu ve

trakeabronşial siliar hareketleri baskılar)

Genel anestezi, sedatifler (solunumu baskılayarak yüzeyel solunuma neden olması

ve potansiyel pnömonin oluşmasına zemin sağlayan bronşiyal sekresyonun

birikmesi)

Yaşlılık (öksürme ve glotik refleksin depresyonu olasılığı ve beslenme yetersizliği)

Solunum yolları tedavisinde uygun şekilde temizlenmemiş araç-gereç

kullanılması (Akdemir ve Birol 2005 )

Pnömoniden Korunma: Patojenlerle karşılaşma olasılığının azaltılması ve

patojenle karşılaştığında konakçının direncinin artırılması ile sağlanabilir (Braunwald et al.

2004). Pnömonide koruyucu önlemler;

Öksürmesi sağlanır

Sekresyonu çıkarması sağlanır

Sigarayı bırakması önerilir ve önemi anlatılır

Enfeksiyona karşı koruyucu önlemler alınır

Sigarayı bırakması için desteklenir

Sık sık pozisyon değiştirilir. Solunum egzersizleri yaptırılır. Etkili öksürmesi

öğretilir

Aspirasyonu önlemek için sık sık pozisyon değiştirilir.

Aspirasyon riski olanların ilaçları çok dikkatli verilir

Endikasyon varsa aspire edilir

Oral hijyene önem verilir. Aspirasyon riskini önlemek için tüplerin durumu sık sık

kontrol edilir

Alkol almaması ya da az alması anlatılır. Alkol koması durumu varsa aspirasyonu

önlemek için uygun pozisyon verilir

Genel anestezi alan hastaya ilaç verilmeden önce solunum hızı ve derinliği izlenir.

Eğer belirgin solunum depresyonu varsa ilaç verilmez, durum rapor edilir

Page 25: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

Sık sık pozisyon değiştirme, erken ambulasyon ve mobilizyon, etkili öksürme ve

solunum egzersizleri yapması ve yeterli beslenmesi sağlanır

Tedavide kullanılan araç gerecin uygun şekilde temizlenmiş olduğundan emin

olunmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır (Akdemir ve Birol 2005).

3.3.5. Olası HemĢirelik Tanıları

Trakeobronşiol sekresyonların fazla olması ile ilgili olarak “Hava yollarının

açıklığında yetersizlik”

Solunum fonksiyonunda bozulma sonucu oksijen sağlanmasında azalma olmasına

bağlı olarak "Aktivite intorelansı"

Ateş ve dispne ile ilgili olarak "Sıvı volüm yetersizliği riski"

"Beslenmede değiĢiklik-beden gereksiniminden az beslenme"

Tedavi planı ve koruyucu sağlık uygulamaları ile ilgili "Bilgi eksikliği"(Akdemir

ve B irol 2005)

Ağrı, Anksiyete, Enfeksiyon Riski, Gaz Değişiminde Bozulma, Hipertermi

(Akbayrak ve ark. 2007).

3.3.6. HemĢirelik Bakımı

Akciğerlerdeki O2 – CO2 değişimini bozduğundan sekresyonlar temizlenir

Hastanın hidrasyonu sağlanarak sekresyonların atımı kolaylaştırılır(solunum

hızıyla artan görünmeyen sıvı kayıpları nedeniyle gelişebilen dehidratasyon da

önlenmiş olur)

Odanın havası nemlendirilir

Etkili öksürme ve solunum egzersizleri öğretilir

O2 verilir, arteryel kan gazları izlenir.

Hastanın istirahati sağlanır

Hastaya rahat soluk alabileceği pozisyon verilir

Günlük yaşam aktivitelerinde yardım edilir

Dispne ve yorgunluk nedeniyle iştahsız olan hastanın beslenmesi gereksinimini

karşılayacak şekilde sağlanır (Akdemir ve Birol 2005).

Page 26: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

ÖZET

Solunum sistemi üst ve alt solunum yollarından oluşur ve ventilasyondan yani

soluk alıp vermekten sorumludur. Solunum sistemine ait hastalıklar erken tanı ve tedavi

ile kontrol altına alınabilen hastalıklardır. Bu sisteme ait en sık görülen hastalıkların

başında astma, bronşit, amfizem, KOAH, pnömoni, tüberküloz gelmektedir. Bu sisteme ait

hastalıklarda en sık gözlenen ve yaşanan hasta sorunları yetersiz hava yolu temizliği,

etkisiz solunum, gaz alışverişinin bozulması ve anksiyetedir. Hemşire bakımını

planlamadan önce hastaya ilişkin çok yönlü bilgi toplamalı ve topladığı veriler

doğrultusunda bakım planını belirlemeli ve uygulamalıdır.

Page 27: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

DEĞERLENDĠRME SORULARI

1. AĢağıdakilerden hangisi alt solunum yollarına ait yapı değildir?

a- Akciğerler

b- Bronşlar

c- Bronşioller

d- Trakea

e- Alveoller

2. ĠV olarak verilen radioopak maddenin pulmoner damarlar içinde dağılıĢı,

seri filmler çekilerek izlenerek kaydedilmesi hangi iĢlemdir?

a- Akciğer filmi

b- Pulmoner anjiografi

c- Bilgisayarlı tomografi:

d- Bronkoskopi

3. AĢağıdakilerden hangisi difüzyonu tanımlamaktadır?

a- Alveoller ile kan arasında oksijen ve karbondioksit değişimi

b- İnspirasyon

c- ekspirasyon;

d- Perfüzyon

e- Akciğer ventilasyonu

4. AĢağıdakilerden hangisi aspirasyon pnömonisinin en sık görülen

mekanizmadır?

a- Toksik sıvıların aspirasyonu

b- Yiyeceklerin aspirasyonu

c- Su aspirasyonu

d- Yabancı maddelerin aspirasyonu

e- Orofarengial floradaki virüs yada bakterilerin aspirasyonu

Page 28: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

5. AĢağıdakilerden hangisi özellikle akciğer kanserinin tanınmasında ve

evrelendirilmesinde kullanılmaktadır?

a-Akciğer filmi

b- Bilgisayarlı tomografi

c- Magnetik rezonans görünütüsü

d- Pulmoner damarların anjiyografisi

e- Ultrason

CEVAPLAR

1. D

2. B

3. A

4. E

5. B

Page 29: Hemşirelik bakım ve yönetimi Hafta 6

Solunum

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

YARARLANILAN KAYNAKLAR

1. Akdemir N, Birol L. İç Hastalıkları ve Hemşirelik Bakımı. Sistem Ofset, Ankara

2005.

2. Birol L. Hemşirelik Süreci. Etki matbaacılık. İzmir, 2005.

3. Olgun N, Eti Aslan F, Sert H. Solunum Sistemi. Ed: Karadakovan A, Aslan FE,

Dahili ve Cerrahi Hastalıklarda Bakım. Nobel Kitabevi, Adana 2010.

4. Durna Z. İç Hastalıkları Hemşireliği Uygulama Rehberi. Cinius yayınları, İstanbul

2009.

5. Akbayrak N, İlhan ES, Ançel G, Albayrak A. Hemşirelik Bakım

Planları(Dahiliye-Cerrahi Hemşireliği ve Psiko-sosyal Boyut). Alter Yayıncılık, Ankara

Nisan 2007.

6. Lewis SM, Heitkemper MM, Dirksen SR. Medical-Surgical Nursing. 6th edition.

Mosby, Philadelphia 2004.

7. Braunwald E, Faucı AS, Kasper DL, Hauser SL, Longo DL, Jameson JL.

Harrison İç Hastalıkları Prensipleri. Çeviri Ed: Sağlıker Y. Nobel Tıp Kitabevleri, 2004.

8. Andreoli TE, Carpender CCJ, Griggs RC, Benjamin IJ. Cecil Essentials of

Medicine. 7th Edition. Çeviri Ed: Mıstık S. Özgün Ofset, 2008.

9. Karadeniz G. İç Hastalıkları Hemşireliğinde Teoriden Uygulamaya Temel

Yaklaşımlar. Göktuğ Yayıncılık, Ankara 2008.

10. Uçan ES, Kocabaş A. Solunum Sistemi Hastalıkları. Ed: İliçin G, Biberoğlu K,

Süleymanlar G, Ünal S. İç Hastalıkları, Cilt 1. Güneş Kitabevi. Ankara, 2005.

11. Özkara Ş, Aktaş Z, Özkan Z, Ecevit H. Türkiye’de Tüberkülozun Kontrolü İçin

Başvuru Kitabı. Ankara: T.C. Sağlık Bakanlığı Verem Savaş Daire Başkanlığı; 2003.

s.7-11.