16
Hür Kalem Öğrenci Uygulama Gazetesi [email protected] ‘FAYDASIÇOK’ BİR DÖNEM BAŞLIYOR D ünyanın kaynayan kazanı Orta Doğu, son dönem- de yine kaynamaya devam ediyor. Orta Doğu’nun kanayan yarası haline gelen IŞİD, bölgedeki katliam- larına devam ediyor. Orta Doğu ve IŞİD meselesi hak- kında muhabirimize açıklamalarda bulunan Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaman, “IŞİD’in Hilafet ilanı, Müslü- manlar nezdinde hiçbir heyecan uyandırmadı” dedi. ARAŞTIRMA/İNCELEME/ 9 D iğer büyük iller gibi Konya’nın da ulaşımı büyüme- ye bağlı olarak bir sorun haline geliyor. Konya’daki taksicilik sıkıntılarını Beyhekim Mahallesi’ndeki şato taksi durağı şöförü Ahmet Kaplan, Galip Doğan ve Babalık Mahallesi’ndeki yapıcı taksi durağı şöförü Hü- seyin Alptekin gazetemiz Hür Kalem’e değerlendirdi. Taksicilik mesleğini 1985’ten beri yaptığını söyleyen şato taksi şoförlerinden Ahmet Kaplan, “Taksilerin pa- halı olduğu yanlıştır, hem böyle bir algı yıkılmalı hem de vatandaşımızın taksi kullanım kültürü artmalıdır” dedi. ŞEHİR/ 6 BİNMEYE KORKULAN ULAŞIM ARACI ‘TAKSİ’ ORTA DOĞU’NUN KANAYAN YARASI ‘IŞİD’ RÖPORTAJ GAZETECİ/YAZAR: IŞIK KANSU 03 TEKNOLOJİ 11 İNTERNET BANKACILIĞI NE KADAR GÜVENLİ T orku Selçuk Üniversitesi Basketbol kulübünün Haziran ayında yapılan genel kurulundan sonra isminin Torku Konyaspor Basketbol olarak değiştirildiği belirtildi. Genel kuruldan sonra Yunus Derebağ’ın yerine başkanlık koltuğuna oturan Hakan Faydasıçok Hür Kalem’e açıklamalarda bulundu. Faydasıçok yaptığı açıklamada, Torku Konyaspor Basketbol’un başarası için çalışacaklarını ancak ilk hedeflerinin takımı ligde tutmak olduğunu vurguladı. SPOR/ 14 Konya’da ‘35 bin Suriyeli’ yaşıyor A fet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı(A- FAD) ve Konya Valiliği öncülüğünde Kon- ya’da yaşayan Suriyelilerin eğitim, sağlık ve çalışma şartları konulu toplantı gerçekleştirildi. Toplantı sonrası ise Valilik resmi sitesinde toplantı sonuç raporu yayımlandı. Yayımlanan raporda Kon- ya’da 35 bin Suriyelinin yaşadığı belirtildi. SURİYELİLERİN EĞİTİM SORUNU Konya’da yaşayan Suriyelilerin eğitim sorunları için gerçekleştirilen toplantıya İl Milli Eğitim Müdürlü- ğü, İl Müftülüğü, Üniversite temsilcileri, Büyükşehir Belediyesi ve İlçe Kaymakamlık temsilcileri katıldı. Valilik resmi sitesinden edinilen bilgiye göre top- lantıda, Türkiye’ye gelen Suriyeliler için “Misafir Suriyeliler” tabiri kullanıldı. Konya’da yaşayan Su- riyelilerde geçici T.C. kimlik numarası bulunanların kayıtlarının yapıldığı fakat geçici T.C. kimlik numa- rası olmayan öğrencilerin kayıtlarının yapılamadığı belirtildi. Suriyelilerin eğitimi konusunda yaşanan sorunlar ise; üniversite okuyan Suriyelilerin Türki - ye’de bulundukları süre içerisinde aksadığı, vatan- daşın Suriyelilerle iletişim kurmakta sıkıntı yaşa- maları olarak belirlendi. EĞİTİM SORUNUNA ÖNERİ VE ÇÖZÜMLER Toplantıda sorunlara öneri olarak, T.C. kimlik nu- marası olmayan öğrencilerin eğitiminin devamı için e-okul kayıt sistemi üzerinden işlem yapılması, Halk Eğitim Merkezleri, TÖMER, KOMEK tarafınca talebe bağlı olarak öncelikle Türkçe dil kursu ve- rilmesi, dil bilenlere ise meslek edindirme, kültürel uyum ve bezeri konularda kurs verilmesi verilen eğitimin içeriğine göre belge düzenlenmesi, Suri - yeli Misafirlerle iletişim kurmak amaçlı İmam Hatip Liseleri ve Müftülüklerden, Arapça dil bilen perso- nelden yararlanılarak bu kişilerin listelerinin isteni - lerek gerektiğinde tercüman konusunda ihtiyaçla- rın karşılanması kararı verildi. BULAŞICI HASTALIK RİSKİ VAR Suriyelilerin eğitim sorunu tartışıldıktan sonra toplantıda önemli bir diğer maddesi ise Suri- yelilerin sağlık sorunları idi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından hazırla- nan raporunun detaylarının konuşulduğu top- lantıda en önemli sağlık problemleri arasında kayıt dışı bulunan Suriyelilerin, aşılanmama- larından dolayı; poliovirus, çiçek, kızamık gibi bulaşıcı hastalık risklerinin arttığı yönündeki görüş aktarıldı. KAÇAK İŞÇİLİĞİN ÖNÜNE GEÇİLECEK Konya’da yaşayan Suriyelilerin iş konusundaki sıkıntılarının da konuşulduğu bir diğer toplan- tıda ise Türkiye’ye gelmiş ve emniyet makam- larınca ikamet izni alanların çalışma izni için 4817 Sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Kanu- nu ve uygulama usul ve esasları gereği Bakan- lığa başvurdukları takdirde 6 ay ya da 1 sene içerisinde çalışma izinlerinin çıktığı belirtildi. Ancak bu sürenin uzun olması nedeniyle ya- bancı uyruklu işçi çalıştırmak isteyen işveren- lerin resmi prosedürü izlemesinde sanayiciler ve işverenler tarafından sıkıntılar yaşandığı dile getirildi. 15 Mart 2011 Arap Baharı ile başlayan Suriye iç savaşı devam ediyor. Savaştan kaçan Suriyeliler ise Lübnan, Türkiye gibi çevre ülkelere sığınıyor. Türkiye’ye gelen 600 bin Suriyeliden yaklaşık 35 bini ise Konya’da yaşıyor © Halkın hür sesi Sayı:1 Hür Kalem 12 KÜLTÜR-SANAT HUKUKÇU, EĞİTİMCİ, RESSAM: TAHSİN VURAL Hür Kalem1.indd 1 23.11.2014 10:51:14

Hür Kalem

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Ders Kapsamında Yapılan Öğrenci Uygulama Gazetesi 1. Sayı

Citation preview

Page 1: Hür Kalem

Hür Kalem Öğrenci Uygulama Gazetesi [email protected]

‘FAYDASIÇOK’ BİR DÖNEM BAŞLIYOR

Dünyanın kaynayan kazanı Orta Doğu, son dönem-de yine kaynamaya devam ediyor. Orta Doğu’nun

kanayan yarası haline gelen IŞİD, bölgedeki katliam-larına devam ediyor. Orta Doğu ve IŞİD meselesi hak-kında muhabirimize açıklamalarda bulunan Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaman, “IŞİD’in Hilafet ilanı, Müslü-manlar nezdinde hiçbir heyecan uyandırmadı” dedi. ARAŞTIRMA/İNCELEME/ 9

D iğer büyük iller gibi Konya’nın da ulaşımı büyüme-ye bağlı olarak bir sorun haline geliyor. Konya’daki

taksicilik sıkıntılarını Beyhekim Mahallesi’ndeki şato taksi durağı şöförü Ahmet Kaplan, Galip Doğan ve Babalık Mahallesi’ndeki yapıcı taksi durağı şöförü Hü-seyin Alptekin gazetemiz Hür Kalem’e değerlendirdi. Taksicilik mesleğini 1985’ten beri yaptığını söyleyen şato taksi şoförlerinden Ahmet Kaplan, “Taksilerin pa-halı olduğu yanlıştır, hem böyle bir algı yıkılmalı hem de vatandaşımızın taksi kullanım kültürü artmalıdır” dedi. ŞEHİR/ 6

BİNMEYE KORKULAN ULAŞIM ARACI ‘TAKSİ’

ORTA DOĞU’NUN KANAYAN YARASI ‘IŞİD’

PO

RTA

J

GAZETECİ/YAZAR: IŞIK KANSU

03 TEK

NO

LOJİ

11İNTERNET BANKACILIĞINE KADAR GÜVENLİ

Torku Selçuk Üniversitesi Basketbol kulübünün Haziran ayında yapılan genel kurulundan sonra isminin Torku Konyaspor Basketbol olarak değiştirildiği

belirtildi. Genel kuruldan sonra Yunus Derebağ’ın yerine başkanlık koltuğuna oturan Hakan Faydasıçok Hür Kalem’e açıklamalarda bulundu. Faydasıçok yaptığı açıklamada, Torku Konyaspor Basketbol’un başarası için çalışacaklarını ancak ilk hedeflerinin takımı ligde tutmak olduğunu vurguladı. SPOR/ 14

Konya’da ‘35 bin Suriyeli’ yaşıyor

A fet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı(A-FAD) ve Konya Valiliği öncülüğünde Kon-ya’da yaşayan Suriyelilerin eğitim, sağlık

ve çalışma şartları konulu toplantı gerçekleştirildi. Toplantı sonrası ise Valilik resmi sitesinde toplantı sonuç raporu yayımlandı. Yayımlanan raporda Kon-ya’da 35 bin Suriyelinin yaşadığı belirtildi.

SURİYELİLERİN EĞİTİM SORUNU Konya’da yaşayan Suriyelilerin eğitim sorunları için gerçekleştirilen toplantıya İl Milli Eğitim Müdürlü-ğü, İl Müftülüğü, Üniversite temsilcileri, Büyükşehir Belediyesi ve İlçe Kaymakamlık temsilcileri katıldı. Valilik resmi sitesinden edinilen bilgiye göre top-lantıda, Türkiye’ye gelen Suriyeliler için “Misafir Suriyeliler” tabiri kullanıldı. Konya’da yaşayan Su-riyelilerde geçici T.C. kimlik numarası bulunanların kayıtlarının yapıldığı fakat geçici T.C. kimlik numa-rası olmayan öğrencilerin kayıtlarının yapılamadığı belirtildi. Suriyelilerin eğitimi konusunda yaşanan sorunlar ise; üniversite okuyan Suriyelilerin Türki-ye’de bulundukları süre içerisinde aksadığı, vatan-

daşın Suriyelilerle iletişim kurmakta sıkıntı yaşa-maları olarak belirlendi.

EĞİTİM SORUNUNA ÖNERİ VE ÇÖZÜMLERToplantıda sorunlara öneri olarak, T.C. kimlik nu-marası olmayan öğrencilerin eğitiminin devamı için e-okul kayıt sistemi üzerinden işlem yapılması, Halk Eğitim Merkezleri, TÖMER, KOMEK tarafınca talebe bağlı olarak öncelikle Türkçe dil kursu ve-rilmesi, dil bilenlere ise meslek edindirme, kültürel uyum ve bezeri konularda kurs verilmesi verilen eğitimin içeriğine göre belge düzenlenmesi, Suri-yeli Misafirlerle iletişim kurmak amaçlı İmam Hatip Liseleri ve Müftülüklerden, Arapça dil bilen perso-nelden yararlanılarak bu kişilerin listelerinin isteni-lerek gerektiğinde tercüman konusunda ihtiyaçla-rın karşılanması kararı verildi.

BULAŞICI HASTALIK RİSKİ VARSuriyelilerin eğitim sorunu tartışıldıktan sonra toplantıda önemli bir diğer maddesi ise Suri-yelilerin sağlık sorunları idi. Afet ve Acil Durum

Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından hazırla-nan raporunun detaylarının konuşulduğu top-lantıda en önemli sağlık problemleri arasında kayıt dışı bulunan Suriyelilerin, aşılanmama-larından dolayı; poliovirus, çiçek, kızamık gibi bulaşıcı hastalık risklerinin arttığı yönündeki görüş aktarıldı.

KAÇAK İŞÇİLİĞİN ÖNÜNE GEÇİLECEKKonya’da yaşayan Suriyelilerin iş konusundaki sıkıntılarının da konuşulduğu bir diğer toplan-tıda ise Türkiye’ye gelmiş ve emniyet makam-larınca ikamet izni alanların çalışma izni için 4817 Sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Kanu-nu ve uygulama usul ve esasları gereği Bakan-lığa başvurdukları takdirde 6 ay ya da 1 sene içerisinde çalışma izinlerinin çıktığı belirtildi. Ancak bu sürenin uzun olması nedeniyle ya-bancı uyruklu işçi çalıştırmak isteyen işveren-lerin resmi prosedürü izlemesinde sanayiciler ve işverenler tarafından sıkıntılar yaşandığı dile getirildi.

15 Mart 2011 Arap Baharı ile başlayan Suriye iç savaşı devam ediyor. Savaştan kaçan Suriyeliler ise Lübnan, Türkiye gibi çevre ülkelere sığınıyor. Türkiye’ye gelen 600 bin Suriyeliden yaklaşık 35 bini ise Konya’da yaşıyor

© Halkın hür sesiSayı:1Hür Kalem 12KÜLTÜR-SANAT

HUKUKÇU, EĞİTİMCİ, RESSAM:TAHSİN VURAL

Hür Kalem1.indd 1 23.11.2014 10:51:14

Page 2: Hür Kalem

Halkın hür sesi

©

Hüseyin KILAVUZ↘

2 Hür Kalem Ekonomi

Son zamanlarda gazeteciliğin biteceğine dair çok şey konuşuluyor fakat bence gazetecilik ölmüyor, çeşitleniyor, farklılaşıyor ve çok farklı bir yere doğru gidiyor. Bu değişim ve farklılaşmanın çok başındayız. Şu an kullandığımız cihazların çoğu 5-10 yıl öncesine kadar yoktu. Bir iletişim cihazı bir öncekinden daha hızlıysa, daha şeffaf iletişim imkânı sağlıyorsa ve daha kolaysa, biz ona yeni medya diyoruz. Yeni olan ne varsa onu elde etmek istiyoruz. Çünkü artık erişim imkânlarımız artmış durumda. İnternetin yaygınlaşması ve bilgisayar teknolojisi-nin çeşitlenmesi ile birlikte medya büyük bir değişim sürecinden geçiyor. Bir zamanlar küçük bir azınlığın elinde olan yayın yapma ayrıcalığı ortadan kalktı; artık hepimiz yayıncıyız. Herkesin içerik oluşturduğu bir ortamda muazzam da bir veri üretiliyor. Bugün Youtube’a bir dakikada yüklenen video süresi yüz sa-ati aşmış durumda. Twitter’da 1 dakikada 278.000 tweet atılıyor. İnstagram’da 1 dakikada 200.000 fotoğraf paylaşılıyor. O denli muazzam bir veri üreti-yoruz…

Bu kadar çok yayıncının olduğu bir medya orta-mında gazetelerin rakibi artık sadece diğer gazeteler değil… Bu rakiplere sosyal medya, oyun, kısa mesaj, müzik gibi farklı mecralar da eklendi. Gazeteler oku-yucunun ilgisini çekmek için eskisinden daha farklı, daha inovatif (yenilikçi) yöntemler keşfetmek zorun-da. Öyle bir hale gelindi ki şuan dünyanın en önemli haber ajansı Twitter oldu. İstediğimiz haberleri oku-yoruz, paylaşıyoruz, yorum yapıyoruz. Enformasyona erişim kolaylaştıkça, enformasyon yığınlarını anlam-landırma, analiz etme ve çözümleme kabiliyetinin de-ğeri artıyor. Örneğin, Irak’da bir bomba patladı. Olayla ilgili olarak yarın haber almanın anlamı yok. Çünkü Twitter’dan haberi zaten okumuş, hatta fotoğrafla-rını görmüş oluyorum. Bu durumda gazeteci olarak Irak’daki durumla ilgili analiz ve değerlendirmeler yapmak, konunun arka planını vermek; bu beni ne-den ilgilendiriyor, ben buradan hayatıma ne katmalı-yım, bunun bölgeye sonuçları ne olacak gibi sorulara cevaplar bulmak gazetecilerin asıl görevi oluyor. Ar-tık haberi ilk verebilme özelliği kaybolmuş durumda. Çünkü habere gidene kadar zaten onlarca, yüzlerce insan bize bu haberi oradan ulaştırıyor. O zaman ne olması gerekiyor? Gazeteci o bilgiyi kavrayıp, o bilgiyi analiz ederek daha üst bir pozisyona geçmeli. Burada asıl maharet bilgi yığınları arasında istediğimiz bilgiye ulaşmak; o kadar veri içerisinde işe yarayacak olanı bulup sunmak…

Peki, nedir bu İnovatif Gazetecilik?Kullanıcıların internet ve dijital araçlar yardımı ile önemli bilgileri kavramalarına ve çözümlemelerine yardımcı olacak yeni ve anlamlı yollar geliştirmektir. Burada temel nokta internet ve dijital araçlardır. İno-vatif gazetecilik, yazılımcıların gazetecilere, gazeteci-lerin de yazılımcılara yaklaştığı bir süreçtir. İki tarafın bir araya gelerek ekip oluşturması ve emek harcaya-rak sonucunda katma değeri çok yüksek olan bir içerik üretmesidir; temeli veri gazeteciliğidir.

Dünya’da çok örneği vardır İnovatif gazeteciliğin. Hatta bazı medya kuruluşları sırf bu iş için çalışan ekipler kurmuşlar. Gelgelelim Türkiye’ye… Bırakın ekip çalışmasını, Türkiye’de İnovatif gazeteciliğin ne ol-duğunu bilmeyen medya kuruluşları var. Türkiye’de büyük toplumsal olaylarda inovatif gazeteciliği yan-sıtacak haberler yapılmıyor. Bunların nedeni haber merkezlerinin günlük habere yoğunlaşmasıdır. Deği-şen medya ortamında okuyucuyu nasıl çekebiliriz? Okuyucuyu nasıl haberin bir parçası yapabiliriz? Bu soruların cevabı inovatif gazeteciliktir. Bunları yap-mak bizi farklılaştırır. İnovatif gazeteciliği değerli kılan şey etkileşiminin çok yüksek olmasıdır.

İnovatif gazetecilik vakit alan, zahmetli bir iş. Ama ortaya çıkan sonuç üzerinde yıllarca konuşabilirsiniz. Zaman içerisinde güncelleyebilirsiniz. Okuyup kenara atacağınız bir iş değildir. Okuyucunun bizzat deneyip, keşfedebildiği ve haberin parçası haline geldiği bir de-neyimdir.

Bazılarına göre internet ve yeni teknolojiler yüzün-den “Gazetecilik Öldü”. Bu doğru değil, gazetecilik öl-medi, ölmeyecek de… İnternet ve yeni teknolojiler ga-zeteciliğin yapılış biçimlerini değiştirdi. Gazete derken artık sadece kâğıda basılı bir medya aracından söz etmiyoruz. Yazılı basın öldü diyenler olabilir ama bunu tartışmayı bırakalım; bunu kâğıt üreticileri düşünsün...

Yeni Düzen Habercilik: Multimedia Journalism

METİN KÖSE

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Adına Sahibi

METİN KÖSE

Genel Yayın Yönetmeni: Öğr. Gör. YASEMİN GÜLŞEN YILMAZ

Yayın DanışmanıEREN KARATAŞOĞLU

Yazı İşleri Müdürü MUSTAFA KARAKAYA

Sayı:1Basım Tarihi: 23 Aralık 2014

Yayın Türü: Yerel, Süreli

EditörMetin KÖSE

Editör YardımcısıKıvanç UĞUR

Sayfa SorumlularıMelike İŞDAR Eren KARATAŞOĞLUKıvanç UĞURHüseyin KLAVUZSerdar KUTLUOĞLUMert İZBUDAKBurak KARACAMehmet ÇALIŞKANBerkay GÖÇEKLINecati KIRIŞDoğan Burak TUNLUMustafa KARAKAYAÖzlem KALKAN

Tasarım-UygulamaDoğan Can ÇELİKBerkay GÖCEKLİCan ARMAĞAN

FotoğrafBerkay GÖCEKLİ

Adres: S.Ü İletişim Fakültesi Kampüs/Konya

Tel: 05357969844e-mail: hü[email protected]

Baskı: Selçuk Üniversitesi Basımevi Tel: 0332 223 37 44

Kampüs/Konya

Hür KalemHalkın hür sesiSayı:1

Geçen yıl Konya Büyükşehir Belediye’si ta-rafından tadilatı başlatılan tarihi bedesten çarşısı esnafı bir türlü huzura kavuşama-

dı. Tadilat nedeni ile 6-7 ay işlerinin aksadığını belirten esnaflar, şimdi de Belediye’nin tezgâh açmalarına izin vermemesi sorunu ile karşılaştı. Büyükşehir Belediyesi zabıta ekipleri tarafın-dan gece baskını ile tezgâhları kaldırıldığını iddia eden esnaflar, Belediye Başkanı Akyürek’in se-çim öncesinden verdiği sözleri tutmamasından yakındı. Bedesten Çarşısı’nda işyeri bulunan es-naflardan Mehmet Küçükcivil, Akyürek’in tadilat öncesinde esnafa verdiği sözleri yerine getir-mediğini söyledi. Küçükcivil, “Belediye başkanı, esnafa bir söz vermişti. Tezgâhlar için dükkân sahiplerine 30-40 santimetre yer verilerek dü-

zenleme yapılacağını söylemişti. Ama 10 gün önce esnafa ‘Hiçbir şekilde tezgâh bulunmaya-cak’ şeklinde tebligat gönderildi. Ama tebligat günü beklenmeden gece operasyonuyla zabıta tezgâhlarımızı kaldırdı.” dedi.

“BAŞKAN AYÜREK, SEÇİMDEN ÖNCE SÖZ VERDİ AMA ESNAFA GECE OPERASYONU YAPIYOR”Belediye Başkanı’nı verdiği sözü yerine getirme-diği için protesto amaçlı olarak kepenk indirdikle-rini anlatan Küçükcivil, “Başkan oylarını alıp kol-tuğuna oturdu, şimdi gelip bize ‘Sizin sorununuz nedir?’ demiyor. Başkan Akyürek, seçimlerden önce bize ‘Buraya düzenleme getireceğiz. Bele-diye olarak esnaflar için özel tezgâh yaptıraca-ğız. Herkes de ona uyacak’ dedi. Ama ne tezgâh yaptı, ne de bize yaptırdı. Kendi yaptığımızı da

gece baskınla alıp götürdü. Biz kandırıldığımızı hissediyoruz” şeklinde konuştu.

“ESNAFA ‘ÖRGÜT’ GİBİ BASKIN YAPILDI”Esnaflardan Mehmet Eker, Bedesten Çarşısı’n-daki sorunu şu şekilde anlattı: “Buradaki sorun, esnafın dükkânlarının çok küçük olması ve ge-leneksel olarak tezgâhlarda çalışmasıyla ilgili. Çoğu işyeri sadece 2-3 metrekarelik dükkân-lardan oluşuyor. Yani o kadar küçük ki dükkâna üçüncü bir kişi dahi giremiyor. Çarşıda, sağlıklaş-tırma amaçlı tadilat yapıldı ve bu yüzden 5 ay kapalı kaldık ve mağdur olduk. Belediye başkanı şimdide tezgâhları kaldırtıyor. Sanki burada bir örgüt var gibi 40-50 zabıtayla çarşıyı basıp tez-gâhları toplatmış. Sabah geldik ki tezgâhlarımı-zın yerlerinde yeller esiyor.”

Konya’da 2 bin yıllık tarihi olan Bedesten

Çarşısı’ndaki yüzlerce esnaf

Konya Büyükşehir Belediyesi’nin uygulamalarını protesto etmek

amacı ile kepenk kapattı. Protesto

ile seslerini Belediye Başkanı Tahir Akyürek’e

duyurmaya çalıştı

Bedesten esnafı kepenk kapattı

TESİAD Konya Şube Sekreteri Ahmet Tutal:

“En büyük sorun, Ağır vergiler”Hüseyin KILAVUZ↘

Tüm Etkin Sanayici, İş adamları ve İş kadın-ları Federasyonu (TESİAD) Konya Şube

Sekreteri ve hukuk bürosu işletmecisi Ahmet Tutal TESİAD’ın misyonu ve Türkiye ekonomisi üzerine çeşitli değerlendirmelerde bulundu. İş dünyasının en önemli sorununu ‘’ağır vergiler’’

olarak tanımlayan Tu-tal, bu durumun

işverenin önünü kestiğini vur-

guladı. Dünya st a n d a r t l a -rında firmalar

kuramamamızın bu durumun

bir sonucu o lduğunu

bildiren Tutal,

işsizliği tetikleyen faktörlerin başında da bu olayı gösterdi.

EKONOMİMİZ İYİYE GİDİYOR”Türkiye ekonomisini dünyadaki olaylar çerçe-vesinde değerlendiren Tutal, ekonomimizin eskisine nazaran daha sağlam bir görüntü verdiğini ifade etti. Amerika ve Avrupa ekonomilerinin kan kaybettiğini söyleyen Tutal, Türkiye’nin böyle bir dönemde dahi dik durabildiğini belirtti.

“17 ARALIK KÖTÜ ETKİLEDİ”17 Aralık ve sonrasındaki olayların eko-nomimizi beklenmedik şekilde yıprattığını dile getiren Tutal, seçimlerden sonrada bu olumsuz havanın devam ettiğini öne sür-dü. Bu etkinin temel nedenini ise döviz-deki artış ve belirsizliğe bağladı. Merkez

Bankası’nın faiz arttırmasının etkisiz kaldığını savunan Tutal, dövizin bundan etki-

lenmediğini savundu.

“ÇEK-SENET YASASI ESNAFI VURDU”Son çek-senet yasası ile es-

nafların büyük darbeler yediğini belirten Tutal, ticaretin artık tamamen kişisel güvene dayandırıldığını öne sürdü. Yasalardan sonra bu yönde ortaya çıkan adli vakalarda 3-4 kat artış gözlendiğini bildiren Tutal, güvensizliğin çözümünü ise ithalat limanına sığınmakta buldukları-nı belirti. Esnafların daha güvenli ve rahat olduğu için ithalata yöneldiğini söyledi.

“2050’NiN SÜPER GÜCÜ TÜRKİYE”Gelecek için umutlu olduğunu ifade eden Tutal, Türkiye’nin ileride güçleneceği ve geli-şeceğini düşündüğünü açıkladı. Tesiad Genel Başkanı İlyas Bozkurt’un ‘’Türkiye 20. yy.ın ilk çeyreğinde dünyada bende varım diyecek, 20. yy.ın ikinci çeyreğinde ise dünyada yalnız ben varım diyecektir.’’ Sözlerini hatırlatan Tutal, bu sözlere olan inancını belirtti. Bu gücünde eko-nomi ile mümkün olduğunu dile getiren Tutal, Türkiye ekonomisinin gelişmeye çok açık oldu-ğunu da sözlerine ekledi.

Hür Kalem1.indd 2 23.11.2014 10:51:19

Page 3: Hür Kalem

Kıvanç UĞUR↘

3Hür Kalem Röportaj

Işık Kansu, mesleğinde 40 yılı ardında bırak-mış bir gazeteci. Gazetecilik mesleğine Rüz-gârlı Sokak’ta adım atan Kansu, polis-adliye

muhabiri olarak başladığı mesleğini Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarı olarak sürdürüyor. Işık Kansu, yarım asra merdiven dayayan meslek ya-şamını Hür Kalem’e anlattı

Türk Edebiyatının önemli kalemlerinden Ceyhun Atıf Kansu’nun oğlusunuz. Gaze-tecilik mesleğini seçmenizde edebiyatçı bir babanın oğlu olmanızın payı var mı?Babam gazeteciliği seçmem konusunda doğru-dan yönlendirici olmadı. Büyüdüğümüz ortam-dan, eve giren gazetelerden, kültürle, sanatla, haberle iç içe bir ortamdan etkilendim. Üniver-site seçiminde de Ankara Üniversitesi Siya-sal Bilgiler Fakültesi Basın-Yayın Yüksekokulu tercih listemde üçüncü sıradaydı. Diyebilirim ki, gazetecilik bir heves olarak başladı daha sonra mesleğe dönüştü. Babanızın edebi kişiliğini gazetecilik ya-şamınızda örnek aldınız mı?İnsanlar babalarıyla onur duyarlar, övünürler. Şair Süreyya Berfe’nin bir dizesi vardır: “Çocuk-lar yaşamın ölüme verdiği gözdağıdır” der. Ben, bir gazeteci olarak babamın kültürel kalıtını ya-şatmaya çalışıyorum. Babamın düşünsel çizgisi yurtsever ve hümanistti. Ben de o çizgiyi sür-dürmekte kararlıyım. Gazetecilikle ve yaşamım-da babamı örnek alıyorum. Gazeteciliğe hangi gazetede başladınız?Gazetecilik mesleğine Rüzgârlı Sokak’ta Anka-ra Ekspres gazetesinde başladım. Flaş Ankara gazetesinde çalıştım. Bunlar Ankara’nın yerel gazeteleriydi. Ankara Ekspres, Ulus gazetesi-nin akşam çıkardığı bir gazeteydi. Bunlar daha çok kapalı devre çıkan gazetelerdi. Tamamen ilandan para kazanmaya dönük gazetelerdi. Biz orada, matbaa kokusunu, bir haberin nasıl değerlendirileceğini öğrendik. 19 yaşındayken Flaş Ankara gazetesini neredeyse tek başıma çıkarıyordum. Çok önemli bir deneyim oldu be-nim için. Bu deneyim, beni yaygın basına, tek hedefim olan Cumhuriyet gazetesine taşıdı.

Bir gazeteci olarak Rüzgârlı Sokak’ın son dönemine tanıklık ettiniz. O döneme ilişkin izlenimlerinizi paylaşır mısınız?O dönemde Rüzgârlı Sokak ölüyordu. Ulusal basın oradan ayrılmıştı. Hatırladığım kadarıyla yalnızca Hürriyet gazetesi vardı orada. Rüzgârlı Sokak o yıllarda, kapalı devre çalışan, ilan almak için çıkan gazetelerden oluşuyordu.

Ulus gazetesi o yıllarda yayınlanıyor muy-du?Evet, yayınlanıyordu. Derya Sazak, Selahattin Du-man gibi isimler Ulus’ta çalışıyordu. Ama dediğim gibi kapalı devre bir gazetecilik vardı.

1970’li yıllarda başlayan bir meslek hayatı-nız var. Meslekte 40 yılı geride bıraktınız. O dönemde yapılan gazetecilikle bugün dev plazalarda, medya centerlerde yapılan ga-zeteciliği kıyaslamak gerekirse ne söyler-siniz?Gazetecilikten gelen, gazeteciliği bir gelenek ola-rak sürdüren Nadir, Simavi, Karacan Aileleri gibi ga-zetecilerin elinde bir basın hayatı vardı o dönem-de. Basın elbette çok daha özgür ve bağımsızdı. Bizim basın geleneğimize baktığımızda her zaman iktidara yakın durma anlayışı vardır. O zamanda da vardı. Daha sonra bu, iktidarla birlikte hareket et-meye dönüştü.

Medyanın sahiplik yapısına baktığımızda 30 yılı aşkın süredir basın dışı sermayenin sektörde sürekli güç kazandığını görüyo-ruz. Bu gelişmeler ışığında bağımsız gaze-teciliğin geleceğini nasıl görüyorsunuz?Bağımsız gazetecilik her zaman yapılıyor. Aslın-da bu söylediğiniz, işadamlarının kar elde etmeyi amaçlayarak basın sektöründe yatırım yapması egemen çevrelerin basına egemen olma isteğiyle koşut gidiyor. Fakat bu gazetelerde çalışan gaze-tecilik ilkelerine bağlı çok sayıda arkadaşımız çalışı-yor. İlkeli habercilik yapıyorlar. Bağımsız gazetecili-ği silmek, yok etmek zordur. O zaman halk der ki: “Beni aldatıyorsunuz, bazı şeyleri örtüyorsunuz”

Cumhuriyet gazetesine geçişiniz nasıl ger-çekleşti?Ben Rüzgârlı Sokak’ta çalışıyordum. 1978 yılı Ma-yıs ayı idi. O dönemde çok çatışmalı bir ortam var-

dı. Bir kardeş çatışması yaşanıyordu. O dönemde Cumhuriyet gazetesi Ankara Bürosu polis-adliye muhabirine gereksinim duymuş. Yılmaz Gümüş-baş beni önerdi. 6 Haziran 1978’de Cumhuriyet gazetesinde polis-adliye muhabiri olarak başladım.

Nasıl bir çalışma ortamı vardı o yıllarda?O yıllarda Fikret Otyam, Mustafa Ekmekçi, Yalçın Doğan, Ahmet Tan, Engin Karadeniz, Füsun Öz-bilgen vardı. Onların arasında ben, 21-22 yaşında adeta gencecik bir çocuktum. İyi yetiştim. Po-lis-adliye muhabirliği çok tehlikeliydi. Ölüm tehdit-leri aldım. Gazeteciliğin özünde olan şeyler bunlar. Ya mesleğinizi yapacaksınız ya da bırakıp gidecek-siniz. Bizim mesleğin bin türlü hali var, bin türlü sı-kıntısı var. Bu sıkıntıları aşabilirseniz iyi bir gazeteci olabilirsiniz. Bunu ben iyi gazeteciyim anlamında söylemiyorum fakat iyi yetiştiğimi düşünüyorum.

12 Eylül 1980 askeri müdahalesini gazete-ci olarak yaşadınız. Neler yaşadınız 12 Ey-lül’de?12 Eylül gecesi beni Hasan Cemal aradı. Bir ha-reketlenme olduğunu, büroya gitmemi söyledi. O zaman gazete bürosu Konur Sokak’taydı. Ben Meşrutiyet Caddesi’nden geçerken hareketlen-meyi gördüm. Bütün arkadaşlara haber verdim. Dönemin Genel Yayın Müdürü Oktay Kurtböke’ye teleksle haber verdim. Sonrasında malum kara-basanı yaşamaya başladık. Özgürlüklerin baskı-landığı, insanların asıldığı faşist dikta dönemini yaşadık. Gazetemiz kapatıldı. Zor günler geçirdik. Ama gazetecilik ilkelerinden asla taviz vermedik. Gazete kapandığı dönemde Ankara Temsilcisi Hasan Cemal’di. Her zaman yaptığımız gibi gün-dem toplantıları yaptık. Haber yapmayı sürdürdük. İstanbul’a haber geçtik. Kendimizi diri tuttuk. 20 günden fazla gazetemizin kapandığı günler oldu. O süreçte benim edindiğim bir sendikalar toplu iş sözleşmesi Milli Güvenlik Konseyi’ne sunuldu. 20 gün boyunca ben o haberi atlattım. 20 gün sonra yayınlandığımızda o haberim manşetten çıktı.

12 Eylül’den sonraki gazetecilik yaşamınız nasıl devam etti?Ben 12 Eylül’den önce polis-adliye muhabirliğinin yanında siyasi muhabirlik de yaptım. Başbakanlık muhabirliği görevinde bulundum. İhtilalden sonra 12 Eylül Başbakanına soru dahi sorulamıyordu.

Başbakanlık binasının önünde durmak yasaklan-mıştı. Başbakanlık muhabirliğini yapma olanağı kalmadı. Danışma Meclisi kurulduktan sonra Da-nışma Meclisi çalışmalarını da muhabir olarak iz-ledim. Daha sonra yoğun olarak yaptığım işlerden biri de emek muhabirliğiydi.

Bildiğim kadarıyla Cumhuriyet gazetesi An-kara Haber Merkezi’nin yöneticilik görevini de üstlendiniz. Bu, hangi döneme denk ge-liyor?Yalçın Doğan Ankara Temsilcisiyken İstihbarat Şefliği yaptım. Ahmet Tan’ın döneminde ise, Ha-ber Müdürü olarak görev yaptım. 1991’de gazete-den ayrıldım. Daha sonra Cüneyt Arcayürek’in An-kara Temsilciliği döneminde 1993’e kadar Haber Müdürlüğü yaptım.

Cumhuriyet’te köşe yazmaya nasıl başladı-nız?1993’ten beri bana verilen bir sorumluluk ola-rak ‘Ankara Kulisi’ başlıklı köşemde düşüncelerimi okurlarla paylaşıyorum. Siyasetle, emek dünyasıy-la, dış politikayla hemhal olmuş olduk. Benimki ma-kale yazarlığından farklı. Köşe muhabirliği tarifine uyuyor. Haberden uzaklaşmadan günceli yakala-yarak yürüttüğümüz bir görev. Haberci nasıl çalı-şıyorsa, muhabir nasıl çalışıyorsa ben de o şekilde çalışıyorum. Araştırma, kaynakla bire bir görüşme, elde ettiğiniz bilgilerin doğruluğunu test etme süreçlerini izliyorum. Makale yazarından beni ayı-ran temel nokta bu. Bunun en iyi örneklerini Melih Aşık’ta görürüz. İnsan isimleri geçiyor, günceli ya-kalıyorsunuz. Biraz ironisi olan, kulis bilgilerini içe-ren, haberde fazla veremediğiniz ayrıntıları içeren ama yorumu da olan bir köşem var.

Ankara gazeteciliği hakkında ne söylemek istersiniz?Tabii, Ankara Türkiye’nin kalbi. Yasama, yürütme ve yargı erkleri burada. Ankara gazeteciliği her şey-den önce sorumluluk gerektirir. Ankara gazeteci-liğinin bir avantajı da haber bulmakta zorluk çek-memektir. Ankara gazeteciliğinde muhabir – haber kaynağı ilişkisi çok önemlidir. Gazeteciyle haber kaynağı arasındaki mesafe ne kadar daralırsa ba-ğımsızlık yitirilebilir. Ankara gazetecisi genellikle bu mesafeyi ayarlama güdüsüyle yetişir. Ama son dönemde bu geleneğin yıprandığını söyleyebilirim.

Gazeteci – Yazar Işık Kansu:

“Ankara gazeteciliği sorumluluk ister”

Hür Kalem1.indd 3 23.11.2014 10:51:25

Page 4: Hür Kalem

4 Hür Kalem Kampüs-Şehir

15 Mart 2011 Arap Baharı

ile başlayan Suriye iç savaşı

devam ediyor. Savaştan kaçan Suriyeliler ise

Lübnan, Türkiye gibi çevre ülkelere

sığınıyor. Türkiye’ye gelen

600 bin Suriyeliden

yaklaşık 35 bini ise Konya’da yaşıyor.

Konya’da 35 bin Suriyeli yaşıyor”

Yaz aylarında yenileri alınan ve Konya kent içi ulaşımında önemli bir boşluğu dolduran

tramvaylarla ilgili yeni bir gelişme ortaya çıktı. Artan tramvay sayısı yüzünden tramvayları park edecek alan bulunamıyorHali hazırda 94 adet tramvaya sahip olan Kon-ya’da yeni tramvayların filoya dahil olması ile beraber ulaşım sorunu kısmen çözüldü. Fakat bu seferde tramvay sayısı arttığı için park soru-nu yaşanmaya başladı. Büyükşehir Belediyesi, tramvay park sorununa geçici bir çözüm bulmak için şimdilik tramvayları Selçuk Üniversitesi Ala-eddin Keykubat Yerleşkesi içerisindeki hatlara park ediyor. Merkez Selçuklu ilçesi Dumlupınar

Mahallesi’nde bulunan hat bakım istasyonunda yapımı süren park yeri tamamlanana kadar yer-leşke içerisindeki tramvay seferleri yapılamıyor ve yerleşke içinde ulaşım Büyükşehir Belediyesi Otobüs İşletmesi’ne bağlı körüklü otobüsler ara-cılığıyla sağlanıyor. Tramvayların park yeri sorunun çözümüyle ilgili Büyükşehir Belediyesi yetkililerinden edinilen bilgiye göre ise Dumlupınar Mahallesi’nde bu-lunan hat bakım istasyonu içerisine yeni park yeri yapılıyor. İnşası süren park yerinin tamam-lanmasının ardından sefere çıkmayan tramvaylar bu alana park edilecek. Birkaç ay önce başlayan tramvay park yeri inşaatının Kasım ayı içerisinde bitirilmesi planlanıyor.

Tramvay çok park yeri yok

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı(A-FAD) Konya Valiliği arasında gerçekleşen toplantıda Konya’da yaşayan Suriyelilerin

eğitim, sağlık ve çalışma şartları konuşuldu. Toplan-tı sonrası ise Valilik resmi sitesinde toplantı sonuç raporu yayımlandı.

SURİYELİLERİN EĞİTİM SORUNUKonya’da yaşayan Suriyelilerin eğitimi konusunda bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıya İl Milli Eğitim Müdürlüğü, il müftülüğü, üniversite temsilcileri, bü-yükşehir belediyesi(KOMEK) ve ilçe kaymakamlıkla-rından temsilciler katıldı.Valilik resmi sitesinden edinilen bilgiye göre toplan-tıda, Türkiye’ye gelen Suriyeliler için ‘Misafir Suriye-liler’ tabiri kullanıldı. Konya’da yaşayan Suriyelilerde geçici T.C. kimlik numarası bulunanların kayıtlarının yapıldığı fakat geçici T.C. kimlik numarası olmayan öğrencilerin kayıtlarının yapılamadığı belirtildi. Su-riyelilerin eğitimi konusunda yaşanan sorunlar ise; üniversite okuyan Suriyelilerin Türkiye’de bulunduk-ları süre içerisinde aksadığı, vatandaşın Suriyelilerle iletişim kurmakta sıkıntı yaşamaları olarak belirlendi. Bu sorunlar kapsamında Halk Eğitim Merkezleri, TÖ-MER, KOMEK tarafınca talebe bağlı olarak öncelikle Türkçe dil kursu verilmesi, dil bilenlere ise meslek edindirme, kültürel uyum ve benzeri konularda kurs-lar tertip edilerek verilen eğitimin içeriğine göre bel-ge düzenlenmesi kararlaştırıldığı dile getirildi.

EĞİTİM SORUNUNA ÖNERİ VE ÇÖZÜMLERToplantıda sorunlara öneri olarak, T.C. kimlik nu-marası olmayan öğrencilerin eğitiminin devamı için

e-okul kayıt sistemi üzerinden işlem yapılması, Halk Eğitim Merkezleri, TÖMER, KOMEK tarafınca talebe bağlı olarak öncelikle Türkçe dil kursu verilmesi, dil bilenlere ise meslek edindirme, kültürel uyum ve bezeri konularda kurs verilmesi verilen eğitimin içeriğine göre belge düzenlenmesi, Suriyeli Misa-firlerle iletişim kurmak amaçlı İmam Hatip Liseleri ve Müftülüklerden, Arapça dil bilen personelden yararlanılarak bu kişilerin listelerinin istenilerek gerektiğinde tercüman konusunda ihtiyaçların kar-şılanması kararı verildi. Ayrıca Suriyelilerin dini ko-nuda bilgilendirilmesi için müftülükler aracılığıyla talebe bağlı olarak kursların açılması önerisi de su-nuldu. Suriyeli misafirlerden üniversite öğrencileri-nin de durumlarının gözden geçirilerek eğitimlerine devam etmeleri konusunda gerekli mevzuat çalış-maların yapılması kararlaştırıldı.

BULAŞICI HASTALIK RİSKİ VARSuriyelilerin eğitim sorunu tartışıldıktan sonra top-lantıda önemli bir diğer maddesi ise Suriyelilerin sağlık sorunları idi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından hazırlanan raporunun detaylarının konuşulduğu toplantıda en önemli sağlık problemleri arasında kayıt dışı bulunan Su-riyelilerin, aşılanmamalarından dolayı; poliovirus, çiçek, kızamık gibi bulaşıcı hastalık risklerinin arttığı yönündeki görüş aktarıldı. Toplantıda Konya’da bu-lunan Suriyelilerin yaşadığı ve Hastanelerde yaşa-nan sorunlar ise şu şekilde sıralandı:Herhangi bir kamp tarafından kayıt altına alınma-mış, konaklamasını kendi imkânları ile sağlayan has-talar ile sınırdan acil durumda giriş yapan hastala-rın Ülke genelindeki herhangi bir sağlık merkezine müracaatı veya nakli halinde faturaların ödenmesi

noktasında sıkıntıların bulunduğu. Sağlık hizmetleri verilirken Arapça bilen tercümanlara ihtiyaç duyul-duğu. Zaman zaman sevk zincirine uyulmaksızın özel hastanelerde, tedavilerinin yapıldığı. Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) kapsamına göre sevk zincirine uyulması gerektiğinden bunların ödeme-leri AFAD tarafından yapılamadığı. Suriyeli misa-firlerin sağlık hizmetlerinden yararlanmaları konu-sunda fatura ve kayıtlar ile ilgili (muayene takip için) bir veri bankası bulunmadığından mükerrer fa-tura ödemeleri ya da gereksiz muayene kontrolleri yapılmakta olup hastane yoğunluklarının arttığı. Tebliğ Tebellüğ belgelerinde fotoğraf bulunma-dığından, usulsüz işlemlere sebep olacağı ve Aile Hekimlerine müracaatta bulunan Suriyeli misafirle-rin sağlık hizmetlerinin performans dışı işleme tabi tutulması gerektiği.

5 YAŞ ALTI ÇOCUKLAR AŞILANACAKGerçekleştirilen toplantıda yaşanan sağlık sorun-larının konuşulmasının ardından bu sorunların çö-zümü ile ilgili fikir ve görüşler tartışıldı. Özellikle Suriye’de poliovirus dolaşımı tespit edildiğinden, Suriye’den Ülkemize gelen misafirlerle birlikte Ül-kemizde risk altında bulunan 5 yaş altı Suriyeli ço-cuklara aşılarının yapılması konusunda fikir birliğine varılan toplantıda;Konaklamasını kendi imkânları ile sağlayan hastalar ile sınırdan acil durumda giriş yapan hastaların Ülke genelindeki herhangi bir sağlık merkezine müraca-atı veya nakli halinde Valilik tarafından faturaların ödenmesi. Geçici koruma altına alınan Suriyeli misafirlere ve-rilen koruyucu sağlık hizmetleri ve 1.basamak sağ-lık hizmetlerinin kişi başı faturalandırılması ve ilaç,

protez, diş, gözlük, işitme cihazı gibi malzemelerin Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) belirtilen usul ve esaslara göre temin edilmesi.Sağlık Hizmeti veren kuruluşlarda; Suriyeli misa-firlerin sağlık hizmetlerinin aksamadan yürütül-mesini sağlamak için gerektiğinde İlgili kurum ve kuruluşlardan, STK’lardan Arapça bilen tercüman-lardan yararlanılması. Aile Hekimlerine müracaatta bulunan Suriyeli Misafirlerin sağlık hizmetlerinin performans dışı işleme tabi tutulması ve İlaçların karekod uygulaması dâhilinde depodan alındıktan sonra, deaktivasyonu yapılması konusunda görüş birliğine varıldı.

KAÇAK İŞÇİLİĞİN ÖNÜNE GEÇİLECEKKonya’da yaşayan Suriyelilerin iş konusundaki sı-kıntılarının da toplantıda konuşulduğu bir diğer toplantıda ise Türkiye’ye gelmiş ve emniyet ma-kamlarınca ikamet izni alanların çalışma izni için 4817 Sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Kanunu ve uygulama usul ve esasları gereği Bakanlığa başvurdukları takdirde 6 ay ya da 1 sene içerisinde çalışma izinlerinin çıktığı belirtildi. Ancak bu sü-renin uzun olması nedeniyle yabancı uyruklu işçi çalıştırmak isteyen işverenlerin resmi prosedürü izlemesinde sanayiciler ve işverenler tarafından sıkıntılar yaşandığı dile getirildi. Yine Konya’da geçici korunma için gelen ve ikamet tezkeresi bulunmayan Suriyeli misafirlerin çalışma ihtiyacı bulunduğu zaman fabrika ve işyerlerinde kaçak çalıştığının görülmesi ancak konu ile ilgili kanuni düzenlemenin bulunmaması da başlıca sorunlar arasında gösterildi. Bu sorunların giderilmesi için-de gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiği vur-gulandı.

Mustafa KARAKAYA↘

Mustafa KARAKAYA↘

Hür Kalem1.indd 4 23.11.2014 10:51:31

Page 5: Hür Kalem

S elçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Çiftliği’nde bir tanesi yavru olan 8 tane Al-paka bulunduğunu belirten Selçuk Üniver-

sitesi Veteriner Fakültesi Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esad Sami Polat, 4-6 yaş aralığında bir Alpaka sürüsü-nün ellerinde olduğunu söyledi. Bütün Alpakaların gebeliklerinde son dönemleri yaşadıklarını söyle-yen Polat, “Normalde bu hayvanlar güney yarım kürede yaşıyorlar. Bu anlamda Alpakaların üreme planlaması ilkbaharda olması gerekiyor. Fakat şu anda Türkiye’de kuzey yarım kürede yaşadıkları için bir yaz mevsimini fazla ve uzun gördüler. Bu yüzden doğum zamanları kış mevsimine denk ge-liyor. Bu aslında bizler için biraz sıkıntılı bir durum. Kış aylarında hem onların üşümemeleri hem de do-ğum zamanlarında yıpranmamalarını sağlamamız gerekmektedir. Bu yüzden bizde Alpakaların kışın kalacağı binaları tekrar gözden geçirerek yeni ted-birler alıp kışa daha hazırlıklı hale getiriyoruz. Ça-lışmalar sadece kalacakları binalarda değil, bizzat Alpakalar üzerinde de olacak. Bu yüzden en kısa sürede bitecek olan Alpakalara göre paltolar dik-tiriyoruz. Kışın hem soğuktan koruyacak hem de yağmur yağdığı zaman Alpaka fazla ıslanmayacak. Bunun bizleri de çok rahatlatacağını düşünüyo-rum” dedi.

“ALPAKALAR EL ÜSTÜNDE TUTULUYOR”Alpakaların Konya’ya uyum sağlaması için 3 alanda uğraş verdiklerini ifade eden Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zooteknik ve Hayvan Besle-me Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esad Sami Polat, “Alpakaların Konya’ya uyum sağlamaları için onları bağışıklık, beslenme, iklim ve bitki örtüsüne adapte etme adına 3 başlıkta hazırlıyoruz” dedi. Alpakaların Konya’ya uyum sağlanması için ellerin-den gelen her şeyi yaptıklarını dile getiren Öğre-tim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esad Sami Polat, Alpakalar için 3 alanda verdikleri uğraşları anlattı. Polat, “Biz Alpakalar için elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Tabiri yerinde ise onları el üstünde tutuyoruz. Alpakaların Türkiye’de yaşayıp yaşa-mayacağını veya yaşaması için hangi şartların ge-rekli olduğuna dair çalışma yapıyoruz. Bu çalışma kapsamında Türkiye’de ki yaygın olan Alpaka’ların etkilenebileceği bir bağışıklık programı hazırladık. Alpakalar için ikinci olarak bir beslenme programı hazırladık. Hangi yemleri yerlerse hayatları daha ra-hat devam eder, zorluk yaşamazlar onu düşünüyo-ruz. Bunun içinde kaba yem ağırlıklı besleniyorlar. Kaba yem kapsamında yulaf, arpa ve yonca samanı yemleri yiyorlar. Onlardan ayrı olarak Koransantile yem dediğimiz ayrı bir yem yediriyoruz. Bağışıklık ve beslenme programı dışında 3. olarak Alpaka’ları Konya’nın iklim ve bitki örtüsüne nasıl adapte edi-leceğine dair çalışmalar yapılıyor” diye konuştu.

“YÜNÜNDEN VE ETİNDEN YARARLANABİLİRİZ”Alpakaların 20 yaşına kadar yaşadıklarını belirten Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zooteknik ve Hayvan Besleme Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esad Sami Polat, değerlendirildiği takdirde Alpa-kaların hem yünlerinden hem de etlerinden azami derecede faydalanılabileceğini ifade etti. Şu an el-lerinde bulunan Alpakaların yaşlarının küçük olması ve sayılarının azlığı nedeniyle etlerinden yararlan-mak için biraz daha zaman gerektiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr Sami Polat, Alpaka etlerinin hem değerli hem de lezzetli olduğunu dile getirdi. İlerleyen za-manlarda Alpakalardan faydalanacaklarını söyleyen Polat, “Biraz daha zaman ilerlesin biz Alpakalardan faydalanmayı da düşünüyoruz. Alpaka etleri yünleri kadar değerlidir. Alpaka develerinde bulunan etler-de kolesterol seviyesi düşüktür. Diğer hayvanların etlerinde bulunan kolesterol seviyesinden daha az oranda kolesterol içerir ve bu da kolesterol hastala-rı için önemli bir avantajdır” şeklinde konuştu. Türkiye’de fazla tanınmaması nedeniyle Alpaka yünü ve etinin pazarı bulunmadığını ifade eden Polat, “Bu kadar yararlı bir hayvanın Türkiye’de ta-nınmaması nedeniyle bir pazarı da maalesef yok. Bu pazarın oluşması içinde Alpakaların Konya ve Türkiye’ye uyum sağlamaları gerekiyor. Alpakalar uyum sağladıktan sonra sektör gelişir ve bu alana yatırım yapılırsa daha hızlı ilerlemeler yaşanır” şek-linde konuştu.

“EN KALİTELİ LİFLER ALPAKA YÜNÜNDEN YAPILIR”Alpakaların Selçuk Üniversitesi’nde yetiştirilmesi için büyük emek sarf eden Yrd. Doç. Dr. Polat, Al-pakalar hakkında bilgi verdi. Alpakaların görünüş-leri itibariyle Lamalara benzetildiğini dile getiren Yrd. Doç. Dr. Esad Sami Polat, Alpaka’ların Güney Amerika’nın yüksek kesimlerinde yaşayan Lama-lardan farklı olduğunu söyledi. Alpakaları, Lamalar-dan ayırmak için yün ve boylarına bakılması gerek-tiğini belirten Polat, “Alpakalar yünleri ve boyları itibariyle Lamalardan ayrılır. Genellikle ilk defa Al-paka görenler ‘Bunun Lama’dan farkı yok’ diye söyleniyorlar. Oysa Alpakalar, Lamalardan yün ve boy olarak farklıdır. Ayrıca Alpakaların yünleri de diğer hayvanların yünlerine göre daha kaliteli ve zengindir. Dikkat ederseniz dünyanın en kaliteli ve pahalı liflerinin Alpaka yünlerinden yapıldığını göreceksiniz” diye konuştu.Görünüş itibariyle Lamalara benzemesi yüzünden yanına yaklaşıldığı zaman tükürüleceği zanne-dilen Alpakaların insan canlısı olduklarının altını çizen Polat, “Alpakaları gören hocalar ya da in-sanlarımız Lamalara benzettikleri için yanlarına yaklaşıldığı zaman tükürecekleriniz zannediyorlar. Ancak Alpakalar öyle insanlara tükürecek kadar pişkin hayvanlar değillerdir. Aksine son derce sı-cakkanlı ve insanlara yakınlık kuran hayvanlardır” ifadelerini kullandı.

Avustralya’dan Selçuk

Üniversitesine getirilen Alpaka

develerinin Konya’ya uyum sağlamaları için

çalışmalar devam ediyor.

Doğum yapan Alpakalara,

kışı daha rahat geçirebilmeleri

için palto dikiliyor

Selçuk Üniversitesi(SÜ) Veteriner Fakül-tesi, SELVEFA adı altında çeşitli ürünler

üreterek fakültenin yan tarafında bulunan satış yerinde satışlarını gerçekleştiriyor. Et ve sütten dondurmaya kadar çeşitli yiye-cekler üreten fakültenin durumunu hakkında Veteriner Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Uğur Uslu’dan bilgi aldık.SELVEFA’nın patentini bu sene aldıklarını ifa-de eden Uslu, logo çalışmalarının da en kısa süre içinde bitirilerek daha sistemli bir şekilde çalışacaklarını söyledi. SELVEFA adı altında et, süt, yumurta ve Maraş Dondurması üret-tiklerini belirten Prof. Dr. Uğur Uslu, ürünlerin yok sattığını ve öğrencilerin bu uygulama-dan çok memnun olduğunu dile getirdi.

“ÜRÜNLERİN TAMAMI ORGANİK”Üretilen yiyecekler hakkında bilgi veren Ve-teriner Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Uğur Uslu, et, süt, yumurta ve Maraş Don-durması ürettiklerini söyledi. Ürünlerin tama-men organik ve hijyenik olduğunu belirten Uslu, “ürünlerimizi Besin Hijyen ve Teknoloji-

si Kürsü’sünde üretiyoruz. Fakülte olarak et-ten İnegöl Köfte, sucuk, salam, sosis ve pas-tırma yapıyoruz. Ayrıca yumurta satışımız da var. Veterinerlik Fakültesi çiftliğinde sağılan sütlerimizi de pastörize ederek satıyoruz. Bu sütlerimizden de peynir ve yoğurt yapıyoruz. Bu konuda sadece satış yapmıyoruz. Süt ile ilgili bir koşu yarışı düzenliyoruz ve yarışma-ya katılan öğrencilerimize süt ikramında bu-lunuyoruz. Üretilen ürünleri de fakültemizin yan tarafında bulunan satış yerimizde satışa sunuyoruz” ifadelerini kullandı.

“SELVEFA YENİ MARKAMIZIN ADIDIR”Üretilen ürünlerin bir patent alınarak daha düzenli hale getirilmesi için çaba sarf ettikle-rini söyleyen Uslu, marka tescili için SELVEFA adı ile başvuru yaptıklarını dile getirdi. Baş-vuru yaptıktan sonra bir isim benzerliği için kısa bir süre aksaklık yaşandığını ifade eden Uslu, bu yıl içerisinde isim hakkını aldıklarını belirtti. Markalaşma süreciyle ilgili bilgi veren Uslu, “İsim hakkını aldıktan sonra şimdi logo çalışması üzerinde duruyoruz. İnşallah 1-2 gün içerisinde de logo çalışmamız bitecek ve daha sistematik çalışmaya başlayacağız.

Öğrencilerimizin uygulamada daha verimli olabilmesi için çalışmalarımız devam edecek. Yine öğrencilerimiz için fakültemizin yanın-da bulunan satış yerine ek olarak şimdi Ede-biyat Fakültesi’nin karşısına yapılan alışveriş merkezinden bir yer kiraladık. Oradan da sa-tış yapılarak hem öğrencilerimiz çalışmaları-nı tanıtacak hem de üniversite kadrolarımız bundan faydalanacak. Bizler bu ürünleri kar amaçlı satmıyoruz, maliyetine satarak üre-tim yapıyoruz. Çünkü amacımız öğrencileri-mizin uygulama yaparak daha çok deneyim kazanmalarını sağlamak” diye konuştu.

“MARAŞ DONDURMASI İKRAM ETTİK”Üretilen ürünlerden öğrenciler, akademik ve idari personelin çok memnun olduğunu ifade eden Veteriner Fakültesi Dekan Yar-dımcısı Prof. Dr. Uğur Uslu, kendisinin de ba-zen bir şeyler almak için satış yerine gittiği zaman eli boş döndüğünü vurguladı. Diğer ürünlere göre farklı olan Maraş dondurma-sı ürettiklerini belirten Uslu, bu sene Selçuk Üniversitesini kazanan öğrencilere ve ailele-rine de dondurmadan ikram edildiğini sözle-rine ekledi.

Selçuk Üniversitesi’nin yeni markası ‘SELVEFA’

Alpakalara palto dikiliyor5Hür Kalem Kampüs-Şehir

Mustafa KARAKAYA↘

Mustafa KARAKAYA↘

Fotoğraf: Berkay GÖCEKLİ

Fotoğraf: Berkay G

ÖCEK

Hür Kalem1.indd 5 23.11.2014 10:51:34

Page 6: Hür Kalem

6 Hür Kalem Kampüs-Şehir

D iğer büyük iller gibi Konya’nın da ulaşımı büyü-meye bağlı olarak bir sorun haline geliyor. Kon-ya’daki taksicilik sıkıntılarını Beyhekim Mahalle-

si’ndeki şato taksi durağı şöförü Ahmet Kaplan, Galip Doğan ve Babalık Mahallesi’ndeki yapıcı taksi durağı şöförü Hüseyin Alptekin gazetemiz Hür Kalem’e de-ğerlendirdi. Taksicilik mesleğini 1985’ten beri yaptı-ğını söyleyen şato taksi şoförlerinden Ahmet Kaplan, “Taksilerin pahalı olduğu yanlıştır, hem böyle bir algı yıkılmalı hem de vatandaşımızın taksi kullanım kültürü artmalıdır” dedi. “VATANDAŞTA YANLIŞ ALGI VAR”29 senedir taksi şoförlüğü yaptığını ifade eden Ah-met Kaplan, eskiden beri vatandaşın faytona, yaylı arabalara bindiğini fakat o zamandan beri taksi kulla-nımının olmadığını belirtti. Taksileri eskiden beri zen-ginlerin ve eğlence hayatının daha çok kullandığını söyleyen Kaplan, eğlence hayatı yaşayan kişilerin tak-sileri kullandığı için vatandaşta yanlış bir algı oluştu-ğunu dile getirdi. Bu algı yüzünden zorluk çektiklerini vurgulayan Ahmet Kaplan, “Vatandaşımızdaki sorun kesinlikle maddi anlamda değil. Biz çok para almıyoruz, çarşıdan Mevlana arası 10 TL gibi çok ucuz bir fiyat. Hem sizi bulunduğunuz yerden alıyoruz hem de sıcak güvenli ve hızlı bir şekilde gideceğiniz yere götürüyo-ruz. Ama vatandaşımız maalesef bunu düşünmüyor ve bunun bir lüks olduğunu düşünüyor” ifadelerini kullandı.

“TAKSİCİLER İÇİN KENDİ ARAMIZDA KRİTERLER VAR”Taksicilik mesleği için fazla bir kriter olmadığını dile ge-tiren Kaplan, bunların bir resmiyetinin olmadığını ve bir zorunluluk haline getirilmesi durumunda daha kaliteli bir hizmetin verilebileceğini söyledi. Kaplan kriterleri şöyle sıraladı: “Taksicilik mesleğini yapacak kişi önce-likle başka bir işle meşgul olamamalıdır. İkincisi, şoför-ler cemiyeti taksi şoförlüğü için 1 haftalık bir kurs veri-yor. Taksi şoförlerimiz buna dikkat etmelidir. Sabıkasız ve şehri iyi tanıyan bir kişi bu mesleği layıkıyla yerine getirebilir. Şuanda açıkçası bu durumu kendi aramızda pek yaygınlaştırdığımız söylenemez. Aslında burada birazda denetimlerin yapılması gerekmektedir. Bu biz-ler için de iyi olacaktır” dedi.

“TAKSİ KM’DE 2,5 TL YAZAR”Taksilerin pahalı olduğu konusuna açıklık getirmek istediğini ifade eden Kaplan, konuyu şöyle özetledi:

“Bizler duraktan durağa gidiş geliş yapıyoruz. Arada yolcu alamıyoruz. Örneğin çarşıdan Bosna Hersek’e gidiş buradan 50 TL ama biz zaten vatandaşımıza yardımcı oluyoruz. Bizim taksimetremiz kilometrede 2,5 TL yazar. Taksimetreyi de 2.850 TL’den açıyoruz. İnanın bunlar vatandaş için hiçte pahalı olmayan ra-kamlardır” şeklinde konuştu.

“MÜŞTERİYE ANKET YAPARIM”Şato taksi durağında 4 yıldır taksicilik yaptığını belirten Galip Doğan ise ara sıra müşterilerine hissettirmeden anket yaptığını söyledi. Kenar mahallelerde oturan müşterilerin kapının önüne gelmeden indiğini ifade eden Doğan, “ben ara sıra vatandaşa anket yaparım. Mesela biraz şehrin dışarı kesiminde oturan müşteriyi evine götürdüğüm zaman tam kapının önünde inmez. Ya 100 metre ileride ya da 100 metre geride iner. Ba-kıyorum taksiden indikten sonra evine kadar yürüyor. İnsanlarımızda maalesef taksinin pahalılığı gibi bir algı oluşmuş. Birde eskiden taksileri genelde bu eğlence hayatına düşkün insanlar kullanıyordu. Ondan dolayı vatandaş evinin önünde inmez, ileride iner ve yürür. Eğer bir başkası görürse ‘vay taksiyle gelmiş’ gibi bir düşünceye sahip olacağını düşünür. Bu algıdan kur-tulmamız gerekir” şeklinde konuştu.

“EK İŞ OLMAZSA BU MESLEK ZOR”Ek gelir olmadan taksicilik yapmanın çok zor olduğunu belirten Doğan, bu işte ya ek gelirinin olmasını ya da emekli olmanın zorunlu olduğunu söyledi. Diğer araç-lara göre sigorta bedellerinin fazla olduğuna vurgu yapan Doğan, gelirlerinin giderlerini ucu ucuna karşı-ladığını belirtti.

“AKŞAMLARI MEVLANA TARAFINA GİTMİYORUZ”Mesleğin zorluklarından birtanesinin de insanlarla uğ-raşmak olduğunu dile getiren Galip Doğan, kendi ara-larında bu konuda bir karar aldıklarını ifade etti. Özel-likle Mevlana tarafına gidecek bazı müşterilerin çok sıkıntılı olduğunu belirten Doğan, bazen müşteriden paralarını alamadıklarını vurguladı. Bu tür durumlarda kullanıldıklarını dile getiren Doğan, “Biz şehrin en işlek yerinde çalışıyoruz. Kimin ne için geleceğini bilemiyo-ruz. Özellikle Mevlana tarafına akşamları gitmemeye ya da müşteri götürürsek geri getirmemeye karar ver-dik. Çünkü o tarafa giden bazı yolcuların ne yapacakla-rını bilemiyoruz. Bazıları bir iki dakika sonra geleceğim diyerek taksiden iniyor ve bir daha o kişiyi göremiyoruz. Ya da biniyor taksiye gidiyoruz, orada ne yapacağı belli olmuyor. Uyuşturucu mu alacak ne yapacak bilmiyo-

ruz. Hatta geçenlerde 5 kişi taksime bindi Mevlana tarafı diyerek yola çıktık. En son geldiğimiz yer Yeni Mahalle oldu. Ben bu insanların ne için oraya gittiğini bilmiyorum o yüzden de zor durumda kalıyorum” diye-rek sıkıntısını dile getirdi.

“TAKSİ KULLANIMI İÇİN REKLAM OLMALI”Konya’daki taksi kullanımıyla ilgili olarak konuşan Ba-balık Mahallesi’ndeki yapıcı taksi durağı şoförlerinden Hüseyin Alptekin ise, Konya’daki taksilerin diğer bü-yük illerdeki taksilere göre normal olduğunu ve diğer illerdeki taksicilerle aynı vergileri ödediklerini belirtti. Taksicilerin, belediye, bağlı bulunduğu dernek ve trafik ekiplerinden destek beklediğini dile getiren Alptekin, vatandaşın taksileri pahalı zannettiklerini söyledi. Alp-tekin, bir ailenin veya 3-4 kişinin bir araya gelerek taksi kullanmasının çok avantajlı olduğunu dile getirdi. 17 yıldır taksicilik yaptığını belirten Alptekin konuyla ilgili olarak şunları kaydetti: “Bizim mesleğimiz için bence en önemli eksik reklam ve tanıtımın olmaması. Eğer reklam ve tanıtım yeteri kadar yapılsa bence bizim mesleğimizde de çok önemli iyileşmeler olabilir. Bu an-lamda bizim mağdur olduğumuzu söylemem gerekir. Bizler taksi duraklarında saatlerce bekliyoruz, zorlu bir iş yapıyoruz, uzun çalışıyoruz ve az para kazanıyoruz. Bunların biraz daha iyileşmesi için taksi kültürünün art-ması ve tanıtımımızın yapılması gerekir.”

“TAKSİLERİN BİZE YILLIK MALİYETİ 15-20 MİLYAR”Taksiler için büyük meblağlar ödediklerini ifade eden Hüseyin Alptekin, “biz bu taksilerimiz için yıllık nereden bakarsanız bakın 15-20 milyar para ödüyoruz. Bu pa-ranın zaten 5 bin TL’si sigorta, normal vergi ve beledi-yeye ödediğimiz kiralarla beraber bu parayı buluyoruz. Senede 15-20 milyarı zaten zor kazanıyoruz. Bizler asgari ücretli gibi çalışan insanlarız ve günlük sadece 3-4 gidiş geliş yapıyoruz. Bu da haliyle masraflarımızı karşılamada yeterli olmuyor” diye konuştu.

“TAKSİCİLERE EĞİTİM ŞART OLMALI”Taksi şoförü olmak için herhangi bir eğitimden geçilme-diğini belirten Alptekin, böyle bir eğitimin kesinlikle bu meslekte çalışan insanlar için gerekli olduğunu söyledi. Zaman ilerledikçe tecrübelerinde zayıflayabileceğini dile getiren Alptekin, taksicilik mesleği için gencinden yaşlısına eğitim verilmesinin çok faydalı olacağını ifade etti. Geçen yıllarda meydana gelen taksici cinayetleri hakkında kısa bir değerlendirmede bulunan Alptekin, “Allah’a şükür eskisi gibi böyle olaylar yaşanmıyor ve inşallah bundan sonrada böyle olaylar yaşanmaz. Bu

olaylara neden olan insanlar bilinçsiz ve bedava para kazanmak için böyle şeyler yaptılar. Temennimiz bun-dan sonra böyle şeylerin bir daha yaşanmamasıdır” şeklinde konuştu.

“ZORDA KALMAZSAM TAKSİ KULLANMAM”Konya’da yaşadığını belirten Selçuk Üniversitesi Yük-sek Lisans Öğrencisi Aysun Solmaz ise, Konyalı birisi olarak taksi kullanımının istenilen düzeyde olmadığını belirtti. Konya halkının büyük bir kesiminin tarım ve hay-vancılıkla ilgilendiğini ifade eden Solmaz, bu yüzden maddiyat anlamında yetersizlik olduğunu dile getirdi. Taksi kullanımının otobüs ve tramvaya göre biraz daha lükse kaçtığını vurgulayan Solmaz, öğrencilerin maddi-yattan dolayı taksi tercih etmediğini söyledi. Taksilerin pahalılığı konusuna da değinen Aysun Solmaz, bir kar-şılaştırma yaparsak, “kısa mesafeye gidilmek istendiği zaman tramvaya 1,15 TL, minibüse 1,50 TL, taksiye 7-8 TL ödüyoruz. Diğer araçlara göre tabi ki pahalı. O yüzden taksi kullanmıyoruz” şeklinde konuştu. Çok zor durumda kaldığı zaman taksi kullandığını ifade eden Solmaz, taksicilerin eğitimi konusunda şunları söyledi: “Bence taksiciler eğitim almalı. O eğitimle hem müş-teri memnuniyeti hem de duyarlılık artar. Ayrıca eğitimli bir taksi şoförüyle seyahat etmek aynı zaman-da güvenilir ve bilinçli bir y o l c u l u ğ a işaret eder.”

Diğer büyük iller gibi Konya’nın

da ulaşımı büyümeye bağlı olarak

sorun yaşıyor.Konya’daki taksicilik

sıkıntılarını Beyhekim

Mahallesi’ndeki şato taksi durağı

şöförü Ahmet Kaplan, Galip Doğan ve

Babalık Mahallesi’nde-ki yapıcı taksi durağı şöförü

Hüseyin Alptekin gazetemiz

Hür Kalem’e değerlendirdi.

ŞATO Taksi şöförü Ahmet Kaplan:

“Taksi kültürü artmalı”

Mustafa KARAKAYA↘

Fotoğraf: Berkay GÖCEKLİ

Hür Kalem1.indd 6 23.11.2014 10:51:39

Page 7: Hür Kalem

7Hür Kalem Fotoğraf

Acı bir haberle sarsıldı Soma,Türkiye matemde, haber bekledi,İnsanlar telaşlı, büründü yasa,Madenci evine bugün dönmedi.

Grizu patladı, kimler hatada?Çareler arandı, göçük altında,Ölümler çoğaldı, ekmek uğrunda,Madenci evine bugün dönmedi.

Ağıtlar sarıyor, gece karanlık,Yaşlı analarla, geline yazık,Çocukların boynu büküktür artık,Madenci evine bugün dönmedi.

Yarına uyanmak, dayanmak zor-dur,Eksildi nüfusu, sözleri sustur,Somunu kömürlü, bağırlar kordur,Madenci evine bugün dönmedi.

Allah’ım Rahmet Et, şehit olana,Yardım eli uzat yetim kalana,Acımız büyüktür, eller duada,Madenci evine bugün dönmedi…

#SOMA “Bizden önce var miydi? Biz yaptık biiz” diyeceği 1 konu daha var artık Türkiye’nin, en büyük Madenci Mezarlığı!”

#SOMA “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, orada insanların nasıl öldüklerine bakın”~ Albert Camus

Metin KÖSE

Hür Kalem1.indd 7 23.11.2014 10:51:41

Page 8: Hür Kalem

8

“TARAFSIZLIK YEMİNİ”Liberal Demokrat Parti(LDP ) Genel Başkanı Cem Toker, yeni Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın farklı olacağını ve tarafsız olmayacağını vurguladı. Recep Tayyip Erdoğan’ın hükümetin sorumluluğu olan konulara karıştığını ve karışmaya devam edeceğini de belirten Toker, tarafsızlık yemini etmiş olmasına rağmen, geçmiş Cumhurbaşkanlarının yapmadığını yaparak muhalefet partilerini de eleştirildiğini vur-guladı. Toker, bu tutumun yakında ülkede anayasal krizlere yol açacağını da dile getirdi.

“ARAŞTIRINIZ GÖRECEKSİNİZ”‘Özgürlük seçebilmektir’ diyen LDP Genel Başkanı Cem Toker, 2011’de seçime giren 15 parti varken Cumhurbaşkanlığına sadece 3 aday gösterilmesi-nin demokratik bir fiyasko olduğunu söyledi. Kenya, Mısır gibi Afrika ülkelerinde bile 8-10 adaylı Cum-hurbaşkanlığı seçimleri olduğunu vurgulayan Toker, “araştırınız göreceksiniz” diye düşüncelerini ifade etti. Son Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye için farklı bir görüntü verdiğinin de altını çizen Toker, farklı siyasi ideolojileri savunan aday adaylarının toplumun değerlerinden kopuk gerekçesiyle dış-landıklarını da sözlerine ekledi.

“CUMHURBAŞKANI’NI MECLİSİN SEÇMESİ HALKIN İRADESİNİ GÖSTERMİYORDU” Türkiye gündeminde hala konuşulmaya devam edilen Cumhurbaşkanı seçimlerine ilişkin Kanal 7 Ankara İstihbarat Şefi Mehmet Kıvanç, Cumhur-başkanının meclisi seçmesi halkın iradesini göster-

mediğini dile getirdi. Kıvanç, “Ahmet Necdet Sezer örneği verilirse o seçim halkın iradesi içerisinde değildi” şeklinde konuştu. Halkın Ahmet Necdet Sezer’i seçmediğini vurgulayan Kıvanç, milletvekil-lerinin oldu bittiye getirerek seçim yaptığını öne sürdü. Abdullah Gül ve Turgut Özal’ın partilerini destekleyen geniş bir halkın olduğunu belirten Mehmet Kıvanç, genele vurulduğu zaman Ahmet Necdet Sezer ve Süleyman Demirel de dâhil hiçbiri-nin halkın iradesiyle köşke çıkmış Cumhurbaşkanları olmadığını vurgulayarak bu konudaki tepkisini dile getirdi.

“ŞİMDİ TAYYİP ERDOĞAN YARIN BAŞKA BİRİ”Halk iradesinin en son yapılan Cumhurbaşkanı se-çimlerinde kendini göstermesi Türkiye’de büyük yankı uyandırdı. Halkın iradesi hem Türkiye Cumhu-riyetine hem de halka farklı katkılar sağladı. Halkın iradesiyle başa gelen ilk Cumhurbaşkanı çok ko-nuşuldu. Kanal 7 Ankara İstihbarat Şefi Mehmet Kıvanç, “Ekmeleddin İhsanoğlu ya da Selehattin Demirtaş da seçilseydi halkın ilk Cumhurbaşkanı olacaktı. Şimdi Tayyip Erdoğan yarın başka biri. So-nuçta halkın isteğiyle gelmiş biri olacak” şeklinde konuştu. Bu seçimin Türkiye’ye ve halka katkısını da değerlendiren Kıvanç, devlete şüphesiz katkısı oldığunu fakat halka daha çok fayda sağladığını vurguladı. Kıvanç, halkın iradesinin bu konuda söz sahibi olduğunun da altını çizdi.

“HALKIN İRADESİYLE SEÇİM, TEMSİLİ DE-MOKRASİYİ DAHA DEMOKRATİK YAPMIYOR”Bugüne kadar meclisin seçmiş olduğu fakat en son seçimde halkın iradesiyle ilk kez Cumhurbaşkanı

seçilen Recep Tayyip Erdoğan, seçimlerin ardından üç ay geçmesine rağmen hala konuşulmaya devam ediliyor. Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) Kocaeli Mil-letvekili Haydar Akar, Cumhurbaşkanını halka seç-tirmenin Türkiye’yi temsili demokrasi sisteminden daha demokratik hale getirmediğini söyledi. Temsili demokrasinin bir sonucu olarak seçilen Cumhurbaş-kanı’nda halkın iradesi var diyen Akar, burada halkın doğrudan iradesi olmadığını seçilen milletvekilleri aracılığıyla halk iradesinin gösterilmeye çalışıldığını ifade etti. Ak Partinin (AKP) amacının doğrudan se-çim ile başkanlık için zemin hazırlamak olduğunu da belirten Akar, kendi kişisel egolarını tatmin etmek için ülkenin düşeceği durumu göz ardı eden anlayı-şın demokrasiye katkı sunmadığını aksine demok-rasiye zarar verdiğini de sözlerine ekledi.

“BAŞBAKANLIĞI’NDA OLDUĞU GİBİ TOPLU-MU AYRIŞTIRMAKTADIR”Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görevi sindirmeyi başaramadığı-nı belirten CHP Milletvekili Haydar Akar, Erdoğan’ın bir siyasi partinin Genel Başkanı gibi davranmakta olduğunu ve Başbakanlığında yapmış olduğu gibi toplumu ayrıştır-maya çalıştığını ifade etti. 10 Ağustosta t a r a f s ı z olacağına dair Erdo-ğan’ın ant içtiğini de b e l i r te n

Akar, Erdoğan’ın bugün muhalefet partilerine haka-ret ederek taraf olduğunu ve tarafsız olmayacağını da beyan ettiğini dile getirdi.

“ÇATI ADAY EKMELEDDİN İHSANOĞLU”Cumhurbaşkanlığı sürecinin başından beri o ma-kama dürüst, namuslu, adı hiçbir yolsuzluğa ka-rışmamış, şaibeden uzak ve en önemlisi toplumu ayrıştırmayan bir aday belirlemeyi düşündüklerini ifade eden Akar, Parti Genel Başkanı veya Belediye Başkan Adayı belirlemediklerini, dünyada saygın-lığı kabul edilmiş bir aday olarak Ekmeleddin İhsa-noğlunu ortak aday olarak seçtiklerini vurguladı. İhsanoğlu’nun hem donanımlı hem de birikimli bir aday olduğunu söyleyen Akar, İhsanoğlu’nun 57 İslam ülkesine Genel Sekreterlik yapmış olduğunu ve 57 İslam ülkesini yönettiğini, içeride ve dışarıda saygınlığından doğru bir aday olduğunu da özellikle vurguladı.

“RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN İTİBARI SIFIR-LANMIŞTIR”Cumhurbaşkanlığı koltuğuna Recep Tayyip Erdo-ğan’ın oturmasının ardından CHP Milletvekili Hay-

dar Akar, Cumhurbaşkanlığı makamında, hakkında birçok yolsuzluk ve rüşvet iddiaları bulunan biri-nin bulunduğunu söyledi. Yolsuzluk ve rüşvet id-

diaları dosyasının yandaş savcılar tarafından kapatıldığını da belirten Akar, “ülkemize dışarıdan bakıldığında manzara daha net görülebilmektedir, Erdoğan’ın iti-barı kendi tabiri ile sıfırlanmıştır” dedi.

↘ Özlem KALKAN

Hür Kalem Araştırma / İnceleme

Cumhurbaşkanı’nı ilk defa

halkın seçmesi Türkiye Cumhuriyeti

Demokrasi’sine olan bakış açılarına

farklılıklar getirdi.

Hür Kalem muhabiri; Liberal Demokrat Par-

ti(LDP) Genel Başkanı

Cem Toker, Cumhuriyet Halk Parti-

si (CHP) Kocaeli Milletvekili

Haydar Akar ve Kanal 7 İstihbarat Şefi Meh-

met Kıvanç ile üç farklı

bakışı inceledi.

Cumhuriyet Halk Partisi(CHP)

Kocaeli Milletvekili Haydar Akar

‘Cumhur’ Başkanı’nı seçtiFo

toğr

af: B

erka

y G

ÖCE

KLİ

Hür Kalem1.indd 8 23.11.2014 10:51:43

Page 9: Hür Kalem

Dünyanın kaynayan kazanı Orta Doğu son dönemde yine

kaynamaya devam ediyor. Hür Kalem, IŞİD Meselesi hakkında

Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahi-yat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaman, Selçuk Üniversitesi

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Davut Ateş ve

Irak Türkleri Derneği Başkanı Mahmut Kasapoğlu’nun görüşlerini

kaleme aldı.

9Hür Kalem Araştırma / İnceleme

“POLİTİKADA TABAN TABANA FARKLILIK VAR”Türkiye’nin Orta Doğu’ya yönelik politikasının 2006 yılındaki politikayla taban tabana farklılıklar içerdiğini söyleyen Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Davut Ateş, önceki yıllarda Orta Doğu ülkeleriyle resmi düzeyde ilişkiler kurulurken, 2007 sonrası politikanın Osmanlı Devleti zamanındaki siyasal yapıya geçişin zeminini hazırlamaya yönelik olduğunu ifade etti. Yeni poli-tikanın temelinde ortak dinin, mezhebin, tarihin ve kültürel bağların kulla-nıldığını dile getiren Ateş, “Türkiye, Suriye iç savaşı başladığı andan itiba-ren Özgür Suriye Ordusuna aktif destek verdi ve Esad’ın iktidardan gitmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca bakıldığı zaman aktif bir şekilde diğer Orta Doğu sorunlarında da rol aldı. Bunlar düşünüldüğü zaman politika değişiklikleri rahat bir şekilde anlaşılabilir” dedi.

“ÇOK ACIMASIZ YÖNTEMLER KULLANIYORLAR”Türkiye’nin Orta doğu politikasına değindikten sonra Doç. Dr. Davut Ateş, IŞİD’in bölgeye yönelik stratejilerini de değerlendirdi. IŞİD’in en başından beri çok acımasız yöntemler kullandığını dile getiren Ateş, bu yöntemin örgütün karşısında bulunan herkesi korkuttuğunu vurguladı. Örgütün son 4-5 aydır bir politika değişikliğine gittiğini ifade eden Ateş, “Özel-likle Musul alındıktan sonra IŞİD düzenli bir ordu kur-ma ve normalleşerek devlet olma emaresi göster-meye başladı. Eğer bu şekilde politikasını devam ettirebilirse IŞİD’in bölgede kalıcı olabileceğini dahi düşünüyorum. Yapısındaki özellikler sebebiyle Sünni bir devlet kurarsa bu bölgedeki sınırların ye-niden çizilmesine neden olabilir. Fakat halen şiddet yanlısı eylemler yaptığı için insanların tepkisine ne-den olacakları için kalıcı olma ihtimalleri çok az” dedi.

“ESAD, IŞİD’E DESTEK VERİYOR OLABİLİR”IŞİD’e destek verenlerin kimler olabileceği konusunda net bir şey söyle-menin mümkün olmadığını belirten Doç. Dr. Davut Ateş, bölgeye gazetecilerin gidemediğini ve gittikleri takdirde ölümle karşı karşıya geldiklerini dile getirdi. ‘Varsayım olarak’ Esad’ın konumunu güçlendirmek için IŞİD’e destek verebileceğini ifade eden Ateş, “Esad, hapishanede ki bir kısım radikal dinci terör örgütü üyesi diye ad-landırılan mahkûmları serbest bırakmıştı. Buradaki amaç ‘Madem beni istemiyorsunuz o zaman be-nim alternatifim böyle bir yapıdır’ diyerek kendi-ni kurtarmaktır. Böyle bir destek Esad müttefiki İran’dan da gelmiş olabilir. Ancak tekrar söyle-meliyim ki bunlar sadece varsayımdır” şeklinde konuştu.Türkiye’nin IŞİD’e destek vermesi konusuna da de-ğinen Ateş, Türkiye’nin IŞİD’e doğrudan destek ver-diğine inanmadığını söyledi. Dolaylı bir desteğinde Suriye iç savaşında yardım edilen Öz-

gür Suriye Ordusu’na giden silahların IŞİD’e geçme-siyle mümkün ola-cağını sözleri-ne ekledi.

“IŞİD VE PEŞMERGE ARASINDA KALDIK”

Irak Türklerinin kendilerine mahsus bir po-litikasının olmadığını belirten Irak Türkleri Derneği Başkanı Mahmut Kasapoğlu, bu yüzden IŞİD ve Kürt peşmergeler arasın-da kaldıklarını söyledi. Türkiye Cumhuri-yeti Devleti’nin, Irak Türkleri üzerinden politika geliştirdiğini ifade eden Kasa-poğlu, aynı zamanda Türkiye’nin Irak po-litikasında da net bir karar veremediğini dile getirdi. Başkan Kasapoğlu, “Mesela Saddam Hüseyin iktidarı yıkıldıktan sonra Türkiye bize merkezi hükümet ile iyi ge-çinip peşmergelerle çok fazla ilgilenilme-mesini telkin etti. Daha sonraki yıllarda ise politika değiştirerek peşmerge ile aramızı iyi tutmamızı söyledi. Bizler bu tür karar-ları kendimiz vermeliyiz. Kendi politikamızı kendimiz oluşturmadığımız için hep arada kalıyoruz” ifadelerini kullandı.

“ATATÜRK SONRASI POLİTİKA DEĞİŞTİ”

Devletin ana-baba olarak görülerek kut-sal sayıldığını ve bunun devletin kuruluş felsefesi olduğunu ifade eden Başkan Kasapoğlu, Atatürk’ün ölümünden sonra bu felsefenin ortadan kalktığını vurgu-ladı. Lozan Antlaşması’nda geçen Musul Meselesi’nin sadece Irak Türklerinin me-selesi olmadığını dile getiren Kasapoğlu, meselenin Musul’da yaşayan 3 milyon kişiye indirgendiğini belirtti. Musul me-selesinde tüm sorumluluğun Irak Türkle-rine bırakıldığını sözlerine ekleyen Kasa-poğlu, “Musul, Musul’da yaşayan mazlum ve yıpranmış Irak Türklerine bırakıldı. Bu konuda bizlere daha fazla yardım edil-meli. Benim kanaatim orada bulunan Türkler üzerinden politika geliştiriliyor” diye konuştu.

Selçuk Üniversitesi

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi

Doç. Dr. Davut Ateş

Orta Doğu’nun yeni sorunu: IŞİD“HİLAFET İLANI SADECE FANTEZİDEN İBARETTİR”IŞİD’in hilafet ilanının Müslümanlar nez-dinde hiçbir heyecan uyandırmadığını söyleyen Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaman, aksine birçok ilim kurumu-nun bu durumu gayrı meşru olarak adlan-dırdığını vurguladı. IŞİD’in meşru bir devlet yapılanması olmadığını belirten Yaman, bu yapılanmanın aynı zamanda Müslü-manların ortak onayını almadığını ve fikri, maddi temellerinin de bulunmadığını dile getirdi. IŞİD Terör Örgütü’nün ne yaptı-ğını bilmediğini ifade eden Yaman, “IŞİD, içte ve dışta Müslümanların hukukunu savunabilme ve temsil etme gücüne sa-hip değildir. İslam’ı başarıyla uygulamaya koymuş bir siyasi yapılanma yokken hilafet ilanı sadece bir fanteziden ibarettir” dedi.

“IŞİD, RASTGELE YARGILAMALARLA

İNSAN KELLESİ ALIYOR”IŞİD’in kendilerince doğru ve adil gördükleri bir İslam devleti kur-mak istediklerini dile getiren Prof. Dr. Yaman, örgütün yine Müslüman toplumlara karşı bir mücadele içerisinde olduğu-nu vurguladı. Yaman, kendile-rine tabi olmayan Müslümanları kadın ve çocuk ayırımı yapmadan acımasızca katleden IŞİD’in, gayri Müslimleri de öldürdüğünü veya göçe zorladığını dile getirdi. Farklı mezhebe mensup kişileri örgütün iş-kencelerle öldür-düğünü sözle-rine ekleyen Yaman, “IŞİD, m a s u m insanları çarmı-

ha gererek işkence ediyor. Aynı zamanda rastgele yargı-

lamalar yapıp insanların kellesini alıyor. Bununla yetinmeyen örgüt yer-leşim yerlerini de yakıp yıkıyor” diye konuştu.

↘Doğan Burak TUNLU

Fotoğraf: Berkay GÖCEKLİ

Hür Kalem1.indd 9 23.11.2014 10:51:44

Page 10: Hür Kalem

10 Hür Kalem Sağlık

AMATEM hayat kurtarırÇağın önemli sorunları arasında ekonomik krizler, işsiz-lik ve eğitim olduğu düşünülür. Günlük yaşamın verdiği iş stresi, zamanını yetiştirme kaygısı bizlere sağlığımız konusunda düşünme fırsatı vermiyor. Birçok insan, sağlığının kıymetini ancak önemli bir sağlık sorunu ile karşı karşıya kaldığı zaman anlıyor. Sigara kullanımının on altı yaşın altına düşmesi, gençlerin alkol kullanımı-nın önemsenmemesi ve gençlerin yakalandığı madde bağımlılığı. Tüm bu görmezden gelinen sorunların ce-vapları, Beyhekim Devlet Hastanesi sınırları içerisine yapılan Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi (AMATEM) Psikiyatri Kliniği’nde asistan doktor olarak çalışan Halil İbrahim Öztürk’ten edinildi.

“HASTALARIMIZLA BERABER SAVAŞIYORUZ”Asistan Doktor Halil İbrahim Öztürk, AMATEM’in görevinin öncelikle hem toplumu hem bağımlılığı olan bireyi bilinçlendirmek ve vatandaşların teda-vilerini üstlenmek olduğunu belirtti. Konya’da yeni bir kurum oldukları için çok fazla şey öğrendikle-rini ifade eden Öztürk, AMATEM görevlileri olarak hastalarla madde kullanımına karşı beraber müca-dele ettiklerini söyledi. Her şeyin kitapta yazıldığı gibi olmadığını, tedavi gören hastalardan çok şey öğrendiklerini vurguladı. Amaçlarının tedavi olmak isteyen bireylere hem ilaç tedavisiyle hem de psi-koterapi yöntemleriyle yardım etmek olduğunu dile getirdi. “BAĞIMLILIĞIN NEDENİ MERAK”Sigara ve diğer bağımlılık yapan maddelere genç yaşta başlanma sebebinin merak olduğunu ifade eden Öztürk, “Gençlik dönemi, yenilik arayışının en fazla olduğu dönemdir. Yani kişinin hayatı öğren-meye çalıştığı, yaşantısını planlamadan hareket et-tiği ergenlik dönemlerine denk gelir. Bu dönem de

birey çok fazla cesaretlidir, aile ve toplum normla-rından ziyade, arkadaşları ile olan ilişkilerini ön plan-da tutar. Yani arkadaşlarının sözü çoğu zaman anne ve baba sözünden daha kıymetli hale gelir. İşte bu dönemde arkadaşlar birbirlerini kötü alışkanlıklara yöneltebiliyorlar. Gençler, arkadaşlarının bu yön-lendirmesi sonucunda da madde bağımlısı haline gelebiliyor” şeklinde konuştu.

“MADDE KULLANIMININ ZARARLARI ANLATILMALI”Sigara ve alkol gibi maddelerin zararlarının bireylere küçük yaşlarda anlatılması gerektiğini vurgulayan Öztürk, zararlı alışkanlıklar konusunda öncelikli gö-rev eğitim-öğretim kurumlarına düştüğünü belirtti. Kişinin bağımlı olmadan önce maddeler hakkında bilgilendirilmesi ve zararlarının anlatılmasına dikkat çeken Öztürk, “kişi ilerleyen zamanlarda kendisine herhangi ortamda zararlı bir madde teklif edildiğin-de onun zararlarını bildiği için teklifi rahatlıkla geri çevirebilir” diye konuştu.

“SİGARA KULLANIMI ÖNEMSENMİYOR”Toplumumuzun dünyada sigara kullanımı nokta-

sında üst sıralarda yer aldığının altını çizen İbrahim Öztürk, özellikle batıyla kıyaslandığında doğu top-lumlarının daha fazla sigara tükettiğini vurguladı. Bu durumun biraz kültürel boyutunun da olduğu-nu ifade eden Öztürk, sigara içmeye başlamanın erişkinliğe adım atmak olarak algılandığını belirtti. Ailelerin “Oğlum büyüdü, artık sigara kullanıyor” gibi mesajlarının bu durumda çok etkili olduğunu söyleyen Öztürk, sözel olmasa da ebeveynler ço-cuklarına bu bakış açısını bir şekilde yansıtıyor dedi. Topluma baktığımızda da sigara kullanımının önem-senmediğini belirten Öztürk, “toplumda yaygınlığı, yüksek bir oran olduğu için ebeveynler çocuklarını ilk sigara kullandıklarında tepki vermek yerine nor-malmiş gibi davranıyorlar. Maalesef sigara ile ilgili böyle bir problemimiz var” dedi

“ALKOL UZUN SÜREDE BAĞIMLI YAPAR”Alkol kullanımında Konya’nın on üçüncü sırada yer aldığını belirten Öztürk, alkol kullanımının hem dini hem de toplumsal olarak sigarayla kıyaslandığında biraz daha halk tarafından yadsındığını dile getirdi. Alkole yaş olarak hiç kimsenin yirmi beş veya otuz yaşında başlamadığını belirten Öztürk, alkolünde ilk

adımlarının sigara gibi gençlik çağında atıldığını vur-guladı. Alkol bağımlılığının oluşabilmesi için sigara ve madde bağımlılığıyla kıyasladığımız zaman biraz daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu söyleyen İbrahim Öztürk,” yani kişi, ilk deneyimini belki 14-15 yaşında ediniyor. Bu durum rutine bindiğinde, kendisinin denetimi ortadan kalktığında bağımlılık profili oluşuyor. Tabi ki bağımlılık profili oluştuktan sonra da bunun tedavi edilebilmesi ilk başlara göre çok daha güç oluyor. Alkol bağımlılığının önlenebil-mesi için diğer maddelere oranla denetimi daha sık olmalı” dedi.

“BİRLİKTE MÜCADELE ETMELİYİZ”Sigara alkol ve madde bağımlılığı konusunda kurum ve kuruluşların birlikte hareket etmesi gerektiğine dikkat çeken H. İbrahim Öztürk, bağımlılığın önüne nasıl geçilir, sorusunun cevabının işbirliğinde giz-li olduğunu belirtti. AMATEM olarak tek başlarına yeterli hizmet sağlayamadıklarını, bunun için Valilik, Emniyet, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gibi ku-rumlarla birlikte mücadele edilmesi gerektiğini dile getirdi.

↘Necati KİRİŞ

↘Necati KİRİŞ

Araştırma Görevlisi Tansu Çimen: “Ağız ve diş sağlığı hafife alınmamalı”Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Arş. Gör. Tansu Çimen, ağız ve diş sağ-lığı konusunda Hür Kalem’e açıklamalarda bulundu. Çimen, Ağız ve diş sağlığının hafife alınmaması gerektiğini vurguladı

Vücudumuzda görülen hastalıkların büyük çoğunluğunun ağız ve diş bakımına gereken önemin göste-

rilmemesinden kaynaklandığını belirten Çimen, ağız ve diş bölümünün sağlıklı ol-ması gerektiğine dikkat çekti. Ağız ve diş bölümünün sağlıklı olması hastalıkların bulaşmasını, yayılmasını engelleyebile-ceğini ifade eden Çimen, sağlıklı dişlere sahip olmak için öncelikli olarak şekerli gıda tüketiminden kaçınılması gerekti-ğini dile getirdi. Dişlerin birincil düşmanı olarak şekerli gıdaları örnek gösteren Çimen, bu tür gıdaların oldukça az tüke-tilmesi gerektiğini söyledi. Çimen, şekerli gıdaların tüketildikten sonra ağzın çalka-lanması ve dişlerin fırçalanması gerekti-ğini vurguladı. “ÖNEMLİ OLAN FIRÇALAMA YÖNTE-Mİ”Diş fırçalamanın önemli olduğunu ifade

eden Çimen, fırçalama işleminin günde en az iki defa yapılması gerektiğini söy-ledi. Sabah kahvaltıdan sonra ve gece yatmadan önce mutlaka dişlerin fırçalan-ması gerektiğini dile getiren Çimen, diş fırçalamada önemli olan fırça ve macun kalitesinden ziyade, fırçalama yöntemi olduğunu vurguladı. 45 derecelik açıyla diş etinden dişe doğru dairesel hareket-ler yaparak dişlerin ön yüzlerinden fırça-lanmasını belirten Çimen, ön dişlerden arka dişlere doğru bütün dişlerin fırça-lanmasına dikkat çekti. Ön dişlerin arka yüzlerini fırça dikine tutularak temizle-nebileceğini ifade eden Çimen, dişlerin çiğneyici yüzlerinin de ileri geri hareket-lerle temizlenebileceğini dile getirdi.

“DÜZENLİ OLARAK KONTROL ŞART”Diş hastalıklarının çeşitli sebeplerden dolayı meydana gelebildiğini belirten Çimen, bazı diş hastalıklarının genetik olabileceğini, bazılarının ise ağız ve diş sağlığı için gerekli olan bakımların dü-

zenli olarak yaptırılmamasından kaynak-landığını ifade etti. Hastalıklardan korun-manın en önemli yolunun düzenli olarak kontrol olduğunu vurgulayan Çimen, her altı ayda bir diş taşı temizleme tedavisi-nin uygulanması gerektiğine dikkat çekti.

“ÖLÜME KADAR GÖTÜREBİLİR”Ağız ve diş sağlığının yüksek derecede dikkate alınması gerektiğinin altını çizen Çimen, hemen hemen bütün hastalıkla-rın kaynağı olarak ağız kısmını işaret etti. Hastalıkların ağız kısmından ve tüketi-len gıdalardan kaynaklandığını belirten Çimen, ağız sağlığının kötü olması diş eksilmelerine ve düşük doğumlara ne-den olduğunu vurguladı. Dişlerde mey-dana gelen iltihap ve rahatsızlıklar kalp hastalığı bulunan kişileri ölüme kadar götürdüğünü dile getiren Çimen, sağlıklı bir vücuda sahip olmanın yolu öncelikli olarak ağız ve diş sağlığından geçtiğinin altını çizdi. Çimen, bu sebeplerden dolayı vatandaşlar ağız ve diş sağlığını hafife

almamalı ve bu ko-nuda ne ge-rekiyorsa yapmalı-dır dedi.

Fotoğraf: Berkay G

ÖCEK

Hür Kalem1.indd 10 23.11.2014 10:51:48

Page 11: Hür Kalem

Günümüzde giderek yaygınlaşan

internet bankacılığında

yaşanan hırsızlık olayları

kullanıcıların sistemi

sorgulamasına yol açıyor.

11Hür Kalem Teknoloji

Microsoft yeni işletim sistemi Windows 10’un önizleme sürümünü piyasaya sundu. Windows 9 olarak gelmesi bek-

lenen yeni işletim sisteminin adının Windows 10 olarak gelmesi otoriteleri şaşırttı. Win-dows 10 adını taşıyan yeni işletim sistemi, 2015 yılının ortalarından itibaren kullanıcı-larıyla buluşacak. Tanıtılan sürüm henüz test aşamasında olduğundan, çıkış tarihine kadar sistemdeki sorunların giderilmesi planlanıyor. Ayrıca Windows 10 Microsoft cihazlarının

genelini kapsayan bir işletim sistemi olacak. Yani telefon, tablet ve bilgisayar için farklı iş-lerim sistemleri olmayacak.

GENİŞLETİLMİŞ BAŞLAT MENÜSÜ Başlat menüsü, yeni sürümünde kullanıcıya çok daha fazla özelleştirme olanağı sunacak. Başlat menüsünün ve genel olarak son işle-tim sisteminin Windows 7’den farklı olmama-sındaki en büyük sebep ise milyonlarca Win-dows 7 kullanıcısının yeni işletim sistemine geçiş sürecini sıkıntısız atlatabilmesi olarak gösterildi.

PENCERELİ UYGULAMALARYeni işletim sistemiyle birlikte Windows 8’deki gibi karışık uygulamalar yerine daha doğal bir yapı gelecek. Bu şekilde kullanı-cıların Windows deneyimini daha iyi bir şe-kilde yaşamaları planlanıyor. Yani bundan sonra Windows uygulamaları birer pencere ile çalışacaklar, bu pencereler yeniden bo-yutlandırılabilir, taşınılabilir ve küçültülebilir olacak. Ayrıca Snap Assist denilen araç sa-yesinde tüm açık uygulamalar arasında ge-çiş sağlanabilecek.

CİHAZA ÖZEL ARAYÜZStandart bir bilgisayar kullanıcısıysanız Win-dows 10 size klasik bir masaüstü arayüzü sunacak fakat tablet kullanıyorsanız işletim sistemi tablet moduna geçerek klavyeyi devre dışı bırakıp tamamen dokunmatik ara-yüze geçecek.

DOSYALARI DAHA HIZLI BULUNDosya Gezgini ile aradığınız dosyayı ve sık-ça kullandığınız dosyaları çok daha hızlı bir şekilde bulabileceksiniz.

Microsoft’tan yeni sürpriz

Burak KARACA↘

Yazılım dünyasının lider ismi Microsoft,

Windows 10 işletim

sisteminin tanıtımını

gerçekleştirdi

İnternet bankacılığı ne kadar güvenli?

Bankacılık işlemlerini internet üzerinden gerçek-leştirmek çoğu insan için artık çok kolay bir hal aldı. Bunu desteklemek için finans kurumları

ve bankalar kullanıcılarına birçok kolaylık sağlıyor. İn-sanlar internet bankacılığı hizmetinden yararlandık-larında bankaya kadar yorulmak, park yeri aramak gibi dertlerden kurtuluyorlar. Sadece çok özel durumlarda şubeye bizzat gitmek gerekebiliyor ki bu çok nadir rastlanan bir durum. Türkiye’de internet bankacılığı şu an için Avrupa’daki kadar yaygın değil ama sürekli bir gelişim içinde. Avrupa ülkelerinde nüfusun dörtte üçü bankacılık işlemlerini internet üzerinden yürütür-ken, Türkiye’de bu oran çok daha az bir durumda. Tabi internet bankacılığı ve internet üzerinden alışveriş gibi kavramlar her geçen gün daha da yaygınlaşınca, güvenlik konusu önem kazanmaya başladı. Bunun nedeni, gazete ve televizyonlarda sıklıkla gördüğü-müz internet üzerinden yapılan soygun haberleri. Bu, “kullanıcılar hiç mi risk oluşturmuyor?” sorusunu akla getiriyor olabilir. Kullanıcılar zaten çok az olan gü-venlik kurallarına uymadıkça, risk faktörü inanılmaz boyutlara ulaşabiliyor.

GÜVENLİK İÇİN NELER YAPABİLİRSİNİZ?Son yıllarda çoğu banka, internet bankacılık sistemle-rini daha güvenli hale getirebilmek için çalışıyorlar ve bunları reklamlarında da belirtiyorlar. Şifrematik uy-

gulamaları, güvenlik resimleri ve sadece sanal klav-ye ile girilebilen parolalar gibi yöntemlerle davetsiz misafirlerin banka hesaplarına sızmasının önüne ge-çilmeye çalışılıyor; en azından teoride amaçlanan bu. Pratikteyse durum biraz farklı. Banka ve kredi kartla-rında olduğu gibi, internet bankacılığında da kullanıcı-lar dikkatsiz davrandıkları sürece çok güvenli olduğu düşünülen bankacılık sistemi bile işe yaramıyor.Almanya’da yapılan bir araştırma çok ilginç sonuç-ları ortaya çıkartmış. Bankacılık işlemlerini internet üzerinden gerçekleştiren kullanıcıların çoğunun bil-gisayarı donanımsal olarak en güncel durumdayken, güvenlik konusuna yeterince önem verilmiyor. Saldı-rılara maruz kalmamak için öncelikle anti-virüs yazı-lımları kesinlikle düzenli olarak güncellenmeli. Banka-nızın web adresi, asla ‘sık kullanılanlar’ klasöründe yer almamalı, adresi her seferinde adres satırına yazma-lısınız. Ayrıca her bankacılık işlemi öncesinde adres satırına bakarak adresin ‘http’ ile başladığından emin olmalısınız.İnternet bankacılığına ilk girişi yaptığınız şifreyi, gü-venlik açısından mutlaka değiştirmeniz gerekiyor. Yeni şifreyi kolay tahmin edilebilecek kelimelerden, örneğin çocuğunuzun adı veya doğum tarihinizden oluşturmamaya özen göstermelisiniz. Bunların dı-şında, internet bankacılığı sistemine girmeden önce bilgisayarınızdaki tüm programları ve tarayıcı pence-relerini kapatmanız güvenliği artıracaktır. Güvenlik açısından en büyük riski, halka açık yerler-den, örneğin; internet cafe veya kütüphanelerden yapılan bankacılık işlemleri taşır. Çünkü bankanın si-tesinde yaptığınız her işlemde arkanızda dijital izler bırakırsınız ve bu izler saldırganların işine yarayabi-lecek çok değerli bilgileri içerir. İnternet şubesinde yaptığınız işlemler bittiğinde, mutlaka oturumu ka-patmalısınız. Çünkü oturum sırasında oluşan geçici verileri azaltmanın tek yolu budur.

HİÇBİR ŞEYE GÜVENMEYİN: PAROLA AVCILARIModern dolandırıcılar sadece internetle sınırlı kalmı-yor. Dolandırıcılar sanki bankacılık işlemlerini yürüt-tüğünüz bankanın bir çalışanıymış gibi sizi telefonla arayıp kişisel bilgilerinizi ele geçirmeye çalışabiliyor.Olta (Phishing) saldırıları genellikle size gönderilen e-postalardan güya bankanın bilgi işlem departmanı-na olan bir sahte bağlantı üzerinden yapılır. Beklenen bu bağlantıya tıklamanız ve bütün kişisel bilgilerinizi ortaya dökmenizdir. “Lütfen internet bankacılığı he-

sap bilgilerinizi güncelleyiniz” gibi isteklerle kurbanlar hileli sayfalara çekiliyor. Olta e-postalar, alıcıda ciddi bir etki yaratabilmesi için çok ustaca hazırlanıyor. Sizi oltaya getirmeye çalışan dolandırıcılar her ge-çen gün kendilerini daha da geliştiriyorlar. Kişisel banka bilgilerinizi çalabilmek için, bankaların web adreslerine benzer adresleri kullanıyorlar ve yolladık-ları e-postalarda sanki bankada çalışan biriymiş gibi sahte isimleri tercih ediyorlar. Olta e-postalarındaki bağlantılar, genellikle yurtdışında bir sunucuya ulaşı-yor. Çünkü özellikle gelişmemiş ülkelerdeki sunucular üzerinden bir suçun takibini yapmak neredeyse ola-naksız.Olta mafyasının becerileri sadece bunlarla da sınırlı değil. Dolandırıcılar yeni buldukları bir yolla amaçla-rına daha kolay ulaşıyorlar. ‘Pencere ile oltacılık’ adı verilen yeni yöntemde, dolandırıcılar yeni sayfada açılan web sitelerinin içerikleri ile oynuyorlar. Eğer bir olta e-postasında yer alan ve tıklamanız için özenle hazırlanmış bağlantıya tıklarsanız, bu web sitesi gizli bir şekilde arka planda yükleniyor, siz ise farkına bile varamıyorsunuz. Daha sonra siz internet şubesine girmek için bankanın sayfasındaki bağlantıya tıkla-yınca, aslında daha önceden açılmış ve arka planda çalışan sahte site ekrana geliyor. Siz de farkında bile olmadan tüm bilgilerinizi buraya giriyorsunuz. İnternet üzerinden herhangi bir bankacılık işlemi

yapmadan önce web tarayıcınızı kapatıp tekrar açın. Böyle yaparsanız internet dolandırıcılarının yeni yön-temini boşa çıkarmış olacaksınız. Çünkü arka planda açılmış olan bir web sitesi olsa bile, siz tarayıcıyı ka-patınca otomatik olarak kapanacaktır.

GÜVENLİ İNTERNET BANKACILIĞININ PÜF NOKTALARISiz ne kadar bilgili ve donanımlı olursanız, internette o kadar güvenlidir. Güvenli bir işlem için dikkat etme-niz gerekenler şunlar;- İnternet şubesine giriş yaparken kullandığınız kul-lanıcı adı, şifre veya parola gibi bilgileri bilgisayarınız-da kayıtlı tutmayın.- İnternet bankacılığı işlemleri sırasında bilgisayarı-nızdaki diğer bütün programları kapatın.-Güvenlik yazılımı kullanın ve daima güncel sürümü-ne yükseltin.- Güvenli bir parola seçin. Parolanız en az altı haneli olmalı ve bir kelime oluşturmayacak harf, sayı ve işa-retlerden oluşmalı.- Bankanın adresini adres satırına elinizle yazın, her-hangi bir bağlantıya (linke) tıklamayın.- Karşınıza herhangi bir hata mesajı çıkarsa, derhal sistemden çıkın. Daha sonra tekrar bağlanın.- İnternet bankacılığı sisteminden ‘Çıkış’ veya ‘Lo-gout’ bağlantısına tıklayarak çıkın.

Mert İZBODAK↘

Hür Kalem1.indd 11 23.11.2014 10:51:49

Page 12: Hür Kalem

K onya Büyükşehir Belediyesi, ildeki çe-şitli kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde toplumun tüm kesimlerine değerler eği-

timini anlatmayı amaçlayan “Medeniyet Okulu” projesini başlattı. Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, projenin insanların değerlerine sahip çıkması ve değerleriyle geleceğe yürü-mesi için katkıda bulanacağını belirterek, “Kon-ya, maneviyat erlerinin, değerlerine sahip çık-maya çalışan insanların şehridir. Bu çalışmanın yaygın bir şekilde Konya’dan başlıyor olması hem Konya’mıza yakışmaktadır, hem de anlam-lıdır” dedi.

MEDENİYET OKULUYLA BİRLİKTE UNU-TULAN DEĞERLER HATIRLATILACAKMedeniyet Okulu projesi ile Konya’da yaşayan tüm insanlar karşılaştıkları sorunları unutulan değerler ile çözüme kavuşturacak. Belirlenen 32 değer 4 yıllık bir zaman diliminde insanlara eğitim seminerleri, kısa filmler, kitaplar ve çe-şitli etkinliklerle sunulacak. Cömertlik, hoşgörü, sevgi, dostluk gibi sekiz tane birinci yıl değer-leri proje başlangıcı olarak seçildi. Seçilen bu sekiz değer çerçevesinde çalışmalara başlandı. Medeniyet Okulu projesi kapsamında belirle-nen ahlak temeli esaslı 32 temel değer 4 yıl boyunca başta öğrenciler olmak üzere toplu-mun tüm kesimleriyle paylaşılacak.

“DEĞERLERİMİZE YAKIŞAN BİR PROJE”Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Ak-yürek, toplumun her kesimine doğrudan yapıla-cak bir hizmetin takdiminde olduklarını vurgu-layarak, projenin insanların değerlerine sahip çıkması ve değerleriyle geleceğe yürümesi için katkıda bulanacağını dile getirdi. Konya’nın şehircilik geçmişi ile medeniyetin anlamını id-

rak edebilecek bir şehir olduğunu kaydeden Akyürek, “Konya bazen Belde-i Muhayyere diye anılır. Konya, büyüklerimizin, maneviyat erlerinin, değerlerine sahip çıkmaya çalışan insanların şehridir. Bu yönüyle bu çalışmanın yaygın bir şekilde Konya’dan başlıyor olması hem Konya’mıza yakışmaktadır, hem de anlam-lıdır. Bu, Yeni Büyükşehir Yasası çerçevesinde 31 ilçemizde, tüm mahallelerimizde, 800’den fazla okulumuzda, sokaklarımızda, caddeleri-mizde, kıraathanelerde ve diğer mekânlarda uygulanacak yaygınlıkta bir projedir. İnsanı-mızın tamamına ulaşmayı hedeflemektedir. Aynı zamanda sürekliliği olan bir projedir. Tüm öğrencilerimize ve tüm insanımıza aynı anda ulaşmaya çalışan etkinlikler de yapılacaktır. Bu da medeniyetimize ve değerlerimize yakışan bir bakış açısını oluşturmaktadır” dedi. Türki-ye’de 21. yüzyılda tüm yeryüzüne kendi mede-niyet ışıklarını ulaştırabilecek çalışmaların son dönemlerde yapıldığını vurgulayan Akyürek, bunun devlet-millet kucaklaşmasıyla, sivil top-lum kuruluşlarıyla, değer ve bilgi üreten tüm insanlarla birlikte yapıldığını ifade etti.

“MEDENİYET OKULU PROJESİ”Medeniyet Okulu projesi kapsamında belirle-nen ahlak temeli esaslı 32 temel değer 4 yıl boyunca başta öğrenciler olmak üzere toplu-mun tüm kesimleriyle paylaşılacak. Proje kap-samında Mesnevi’den hikâyelerin bulunduğu 400 bin adet dergi ve kitap dağıtılacak. Milli Eğitim ile ortaklaşa hem öğretmenler hem de veliler için eğitim seminerleri gerçekleştirile-cek. 100 okulda 100 kütüphane çalışması ya-pılacak. Çanakkale ve Beyşehir’de kamplar dü-zenlenerek bu kamplarda gençlerin değerlerle buluşması sağlanırken; şiir, münazara, kompo-zisyon, resim, bilgi, maket yapımı gibi alanlarda farklı yarışmalar düzenlenecek.

Konya’dan örnek proje: ‘Medeniyet Okulu’

12

Konya Büyükşehir Belediyesi, toplumun tüm kesimlerine değerler eğitimini anlatmayı amaçlayan “Medeniyet Okulu” projesini başlattı. Proje kapsamında gündelik hayatın karmaşasıyla unutulan birçok değerin ele alınması planlanıyor

Çağdaş sanatın içindeki sanatçı; Tahsin Vural Konya’nın Bozkır ilçesinde dünyaya gelen 1940 doğumlu Tahsin Vural, 74 yıllık yaşamına eğitimcilik hukukçuluk ve ressamlık gibi birçok uğraşı sığdırdı

Hür Kalem Kültür Sanat

Konya’nın Bozkır ilçesinde dünyaya gelen 1940 doğumlu Tahsin Vural, 1962 yılında Ankara Gazi Üniversitesi Fen bölümünden,

1979 yılında Ankara Hukuk Fakültesinden mezun oldu. İlkokuldan bu yana hayatının her yerinde res-mi eksik etmeyen Vural, resmin eğitimini almadığını, kendi çabaları ve merakı ile resimde ilerlediğini dile getirdi. Resmin kendisini dışa vurum şekli olduğunu da söyleyen Vural, bu işi ticari bir amaç gütmeden yaptığını ve geçimini bu yolla temin etmediğini bu sebeple bazen fırçanın uzun süre bıraktığı yerde kal-dığını sözlerine ekledi.

“EĞİTİMLE SANATKÂR YETİŞMEZ” Resmin hayatına girişini anlatan Vural, her insanın yaratılırken bazı yeteneklerle doğduğunu belirtti. Vural; “birisine bakarsın fevkalade resim yapar, di-ğerine bakarsın muhteşem bir sesi vardır. Eğitimini almadan 4-5 yaşındaki çocuk çok iyi resim yapabi-liyor çünkü onun yaratılışında bir nüe vardır” dedi. Resmin öğretilebilir olduğunu fakat öğretmek su-retiyle sanatkâr yetişmeyeceğini de söyleyen Vu-ral, “alınan eğitim ve öğretim o yeteneğin üzerine bir takviyedir, hızlandırmadır. Ben hiç resmin eğiti-mini almadım. Lisede resim bölümüne ayrıldık ama daha çok resim alanında ilerlemem kendi çabalarım, merakım ve zevkim ile olmuştur” dedi. İlkokulda re-simle tanıştığını söyleyen Tahsin Vural, okulda çoğu zaman resim alanında ilk beşin arasında olduğunu ve yılın sonunda resim sergisi olduğunda sınıfın bir

duvarının komple kendisinin resimleriyle dolu ol-duğunu ifade etti. Ortaokulu kazada okuduğu için resim öğretmeninin olmadığını belirten Vural, resim derslerine matematik, tarih gibi diğer branşlar-dan öğretmenlerin girdiğini söyledi. Konya lisesine gelince müzik, Almanca dersi ya da resim derslerinin seçmeli olarak yer aldığını anlatan Vural, kendisinin baştan beri neyi seçeceğinin belli olduğunu ve resim bölümünü seçtiğinde ilk yağlı bo-yayla lisede tanıştığını ifade etti.

“3 BÜYÜK SERGİ”İlk sergisini Konya’da 1962 yılının şubat sömestr tatilinde belediyenin evlendirme salonun-da açtığını söyleyen Vural, “fazla büyük bir yer değildi. Şim-di düşündüğüm de hem sayısal hem de kalite b a k ı m ı n d a n pekte yeterli bir çalışma değildi. Sergimde klasik ve soyut resim-ler vardı. Hatta o zaman bir gaze-teci de gelmişti. Benim soyut

resimlere dedi ki, sen bana bunu bedava versen eve götürüp asmam. Niye dedim? Bana deli derler dedi. Peki, nasıl olacak dedim? Nehir olacak, su akacak,

ağaçlar olacak, dibinde de bir çoban otur-muş olacak. Kaval da çalacak mı dedim?

He ya öyle olacak dedi. Kasap dük-kânlarına git orada bulursun dedim. O tip resimleri görmüşsünüzdür ça-lakalem yapılmış resimlerdir. Benim

soyut resimlerimi vaktiyle çalakalem resimlerle kıyaslamışlardır” dedi. İkinci

sergisini Konya Kültür müdürlüğünün resim salonunda açtığını söyleyen

Vural, üçüncü sergisini ise Eskişehir’de açtı. Eskişe-

hir’de belediye kültür müdürlüğünün sa-

lonunda resimlerini sergileyen Vural, Eskişehirli insanla-rın Konya’daki in-

sanlardan daha zevk sahibi ol-duklarını dile getirdi. Eski-şehir ve Kon-ya’daki sergi-

lerine çok gelen olduğunu dile

g e t i r e n Vural, “İki şehri kıyas-

ladığımda Eskişehir’deki ilgi çok fazlaydı. Yakın çev-remden de tespit ettiğim kadarıyla halk klasik resim seviyor ama Eskişehir’de mesela soyut resimleri inceleyen kişiler dikkatimi çok çekti. Hatta belediye başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen üç tane eseri-mi aldı. Bu durum çok hoşuma gitmişti” ifadelerini kullandı.

“BAZEN FIRÇA YÜRÜMEZ”Sergilerinden bu yana bazı rahatsızlıklarından ötü-rü çalışmalarına sadece üç beş tane resim eklediği-ni ifade eden Vural, daha çok kışın ve geceleri ça-lışabildiğini söyledi. Kışın gece diliminin daha uzun olduğunu ve geceleri daha verimli çalışabildiğini belirtti. Vural, “bazı devreler kısa bazı devreler ise daha uzun ara verdim. Tuvalin karşısına geçtiğim-de bazen fırça yürümez gitmez. Öyle zamanlarda çalışmanın bir anlamı yoktur” dedi. Eserlerini ticari amaçla yapmadığını belirten Vural, bu sebeple gün-lerce fırçanın bıraktığı yerde kalabildiğini sözlerine ekledi.

“49 METRE KARELİK ATATÜRK POSTERİ”Resme âşık olduğunu ve resmi sanat için icra ettiği-ni ifade eden Vural, her çalıştığı ortaokul ve lisede binaya asılan Atatürk posterlerini kendisinin yaptı-ğını söyledi. Vural, “her okul binasının dışında bulu-nan Atatürk posterlerini ben yaptım. En son emekli olduğum Erbil Koru Lisesi’nde 49 metre karelik Ata-türk Posterini yaptım. Yaparken, pastel boya, kuru pastel, sulu boya ve yağlı boya kullandım. Hiç unu-tamadığım eserlerimden birisi bu posterdir” dedi.

Melike İŞDAR↘

Melike İŞDAR↘

Hür Kalem1.indd 12 23.11.2014 10:51:54

Page 13: Hür Kalem

13Hür Kalem Kültür Sanat

2015 Avustralya yılı olacakTürkiye ve Avustralya

arasında güçlü bir kültür köprüsü

kuruluyor. 2015 yılı boyunca

Türkiye’de Avustralya tarafından çok sayıda

etkinlik düzenlenecek

VİZY

ONDA

KİLE

R

A vustralya, bugüne kadar kültür ve sanat dünyalarına sayısız eser ve yetenek sun-muş oldukça zengin bir coğrafyaya sahip.

Avustralya özellikle 1970’ler ve sonrasında çağdaş sanatlar, sinema, müzik, tasarım, gastronomi ve spor alanlarında uluslararası birçok başarıya imza atmıştır. Avustralya’yı genç, heyecanlı ve yenilikçi bir bakış açısıyla yeniden tanıyacağımız 2015 yılı boyunca Türkiye’de çok sayıda etkinlik gerçekleş-tirilecek. Avustralya eski Başbakanı Gillard’ın 2012 yılında yaptığı bir açıklamayla, 2015’te iki ülke ara-

sında sosyal, kültürel ve tarihsel bir köprü kurulaca-ğının ipuçlarını vermişti.

AVUSTRALYA’NIN KÜLTÜR SANAT HAYATIAvustralya hükümeti ve Avustralya Uluslarası Kül-tür Konseyi (AICC) işbirliği ile 2015 yılında Türki-ye’de hayata geçecek olan proje ve yapılacak et-kinlikler 2015 yılı boyunca aralıksız devam edecek. Avustralya’nın kültür sanat hayatına popüler bir bakış açısı sunarak daha geniş kitlelere ulaşmayı amaçlayan etkinlikler, ağırlıklı olarak İstanbul ve Ankara’da olmak üzere Bodrum, Mardin, İzmir, Di-

yarbakır, Göreme ve Karadeniz dahil Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde gerçekleşecek. Görsel sanatlar, tasarım, gastronomi, müzik, sinema, sahne sanatla-rı, eğitim, spor ve teknoloji gibi kategoriler altında toplanacak olan bu etkinlikler, Anzak Günü kutla-malarına paralel ancak bağımsız bir atmosferde gerçekleştirilecek.ÖNE ÇIKACAK ETKİNLİKLERModern dünyanın en hızlı gelişen, dinamik ve genç toplumlarından birine sahip olan Avustralya’nın su-nacağı 2015 Türkiye’de Avustralya’nın öne çıkan etkinlikleri arasında; sıra dışı tasarımcı Joost’un Şiş-hane Park’ta kuracağı sürdürülebilir restoran pro-

jesi, Greenhouse, tiyatro, dans ve sirk gösterilerini birleştiren hipnotize edici performansıyla Strange Fruit, kıtalar arası kısa film festivali Tropfest, ani-masyon, projeksiyon, multimedya ve canlı müzik eşliğinde gerçekleşen bol ödüllü kukla gösterisi, The Adventures of Alvin Sputnik: Deep Sea Exp-lorer, İstanbul Film Festivali, Ankara Film Festivali ve SineMardin Film Festivali’nde özel gösterimler, dostluk temalı futbol karşılaşmaları, Avustralyalı sporcuların katılacağı Karadeniz Dağ Bisikleti Şam-piyonası, İstanbul Babylon ve Göreme’de yapılacak Avustralya Müzik Festivali, mimarlik atölyeleri ve Microsoft Oyun Projesi gibi projeler yer alıyor.

Melike İŞDAR↘

Susan Collins imzalı Açlık Oyun-ları serisinin üçüncü halkası olan film, 21 Kasım'da vizyona girmeye hazırlanıyor. Film, Kat-niss Everdeen, evi 12. Bölge'nin tamamen yıkıma uğradığını öğrendiğinde neler olup bitti-ğini görebilmek için oraya geri dönmesiyle başlar. Karşılaştığı manzara dehşet vericidir. Kat-niss gerçekten de protesto ha-reketinin yüzü olmaya başlar ve bu sorumluluğu bir türlü kabul-lenemez. Filmin yönetmenliği-ni, ikinci filmi de yönetmiş olan Francis Lawrence üstlenirken; başrollerde bir kez daha Jennifer Lawrence ve Josh Hutcherson ikilisi yer alıyor.

Açlık Oyunları :Alaycı Kuş Bölüm 1

5 Aralık'ta vizyona girecek olan film, kahramanların ikinci filmde yaşadıkları deney kobaylığı tecrübe-sinden sonra hayatlarına “denetimli serbestlik” ko-şulu ile devam etmekte-dirler. Yönetmenliğini yine Murat Şeker'in üstlendiği serinin üçüncü filminde, çakalların maceraları bu sefer Del Piero Hikmet’in öyküsüyle kaldığı yerden devam ediyor. Devam fil-minin başrolleri ise ilk iki filmde olduğu gibi Şevket Çoruh, İlker Ayrık, Timur Acar ve Murat Akkoyunlu yer alıyor.

Çakallarla Dans : Sıfır Sıkıntı

7 Kasım'da vizyona gi-recek olan filmin yönet-menliğini Esra Saydam ve Nisan Dağ üstlendi. Dram türünde yer alan filmin başrollerinde Damla Sön-mez, Ahmet Rıfat Şungar ve Jacob Fishelve gibi isim-ler yer almaktadır. Deniz Seviyesi, 8 sene önce Ay-valık'ı terk etmiş ve Ame-rika'ya yerleşen bir kadının hikayesini ele almaktadır. Damla karakterine can ve-ren Damla Sönmez, bir gün Türkiye'den aldığı bir ha-berle geri gelir ve her şey-le yeniden barışabilmek için senelerce sakladığı sırrını ortaya çıkarır.

Deniz Seviyesi14 Kasım'da vizyona gire-cek olan filmde, Mark Sc-hultz ve kardeşi Dave Sc-hultz dünya ve Olimpiyat şampiyonu ABD'li güreş-çilerdir. Bir gün paranoyak şizofreni hastası olan John du Pont, Dave'i öldürür.Gerçek hikayeden uyarla-nan yarı biyografik filmin yönetmenliğini Bennett Miller üstlenirken, filmin oyuncu kadrosu ise Chan-ning Tatum, Mark Ruffalo ve Steve Carell gibi yıldız-lardan oluşuyor.

Foxcatcher

Hür Kalem1.indd 13 23.11.2014 10:51:55

Page 14: Hür Kalem

SPORDAKİ BİLİNMEYENLER

İşte spordaki bilinmeyen gerçekler;*Rus orta saha oyuncusu Andrey Arshavin modaya oldukça ilgili. Yıldız oyuncu moda üzerine ihtisas yapmış ve 3 adet kitabı var.*Fabio Cannavaro, 1990 yılında İtalya’da gerçekleşen Dünya Kupası’da top toplayı-cıydı. Efsane defans, 16 yıl sonra o kupayı kaptan olarak kaldırdı.*Chelsea’nin Çek kalecisi Petr Cech, İngi-lizce, Portekizce, İspanyolca, Fransızca ve doğal olarak ana dili olan Çekçe’yi akıcı bir şekilde konuşabiliyor.*Futbolda hükmen galibiyet 3-0 iken, bas-ketbolda 2-0’dır.*İlk resmi milli futbol karşılaşması 1872 yılında yapılmıştır.*Futbolda dünya kupasını en çok kazanan ülke 5 kez ile Brezilya’dır.*Patrice Evra’nın 23, Alex Song’un 27 kardeşi vardır.*NBA’de bir maçın ilk yarısında en fazla sayı atma rekoru Lakers’ın süperstarı Kobe Bryant’a aittir.*NBA’de uzun yıllar basketbol oynayan yıl-dız oyuncu Allen İverson bir dönem hapis yatmıştır.*Ünlü futbolcu Ronaldinho bir zamanlar Gaziantepspor’a önerilmiş ancak kulüp yetkilileri tarafından transfer gerçekleşme-miştir.*NBA’in efsane logosu Jerry West’e aittir.*Türkiye’de 1933 yılında ilk resmi basket-bol müsabakaları oynanmaya başlamıştır.

Ben bu sene Torku Konyaspor Basketbol’un oynadığı oyunu bir yerlerden hatırlıyor gibi-yim. Bu oyun geçen sene Cengiz Karadağ yönetimindeki Torku Selçuk Üniversitesi’nin aynısı. Lakin geçen sene de böyle güzel baş-layan Konya temsilcisi sonunu çok zorlanarak bitirmişti. Son maçta ligde kalabilmişti. Yine aynı şekilde güzel bir başlangıç yaptık. İyi bir seri yakaladık. Ama geçen sene olduğu gibi 7. haftadan sonra zorlu maçlar serisine girdik ve takım için korkulu günler başladı. Arka arkaya alınan mağlubiyetlerle önce takımın mağlubi-yetleri arttı ardından da Cengiz Karadağ istifa etti. Bence Cengiz hoca istifa etmeyip, takımı bu kötü günlerden çıkarabilirdi. Ama o kolay yolu seçti. İstifa etti. Ve takımını ligin 6. haf-tasında yalnız bıraktı.

***Bu senede aynısı olur mu dersiniz?

Takım yine zorlu maçların olduğu bir seriye giriyor. Ama Aziz Bekir, takımı çok iyi yöneti-yor. Eğer Galatasaray maçını izlediyseniz bilir-siniz. Takım saldırıyor ve o koca Galatasaray’ı adeta bir NBA takımı havasında zorluyordu. Hatta son periyotta bir ara fark 20 sayıdan 2 sayıya indi ama Konya temsilcisi bu avantajı iyi değerlendiremedi ve maçın sonunu getire-medi. Zorlu maç serisinden Torku Konyaspor Basketbol en az bir galibiyet alırsa, bence bu sıkıntılı dönemi atlatır ve moral bozmadan yo-luna devam eder. Ama bu zorlu serilerin ardın-dan, baş antrenör Aziz Bekir istifa ederse işi iyice zorlaşır Torku Konyaspor’un. Böyle güzel bir şehre böyle güzel bir taraftara bu takımın ligde kalarak güzel bir hediye vermesi gerek. Konyaspor bu sene ligde kaldığı takdirde, seneye daha iyi bir kadro ile bence bu takım Play-Off’lara kalır diye düşünüyorum.

DEJA-VU!

ERENKARATAŞOĞLU

14 Hür Kalem Spor

T orku Selçuk Üniversitesi Basketbol kulübü-nün Haziran ayında yapılan genel kurulundan sonra isminin Torku Konyaspor Basketbol

olarak değiştirildiği belirtildi. Genel kuruldan sonra Yunus Derebağ’ın yerine başkanlık koltuğuna otu-ran Hakan Faydasıçok Hür Kalem’e açıklamalarda bulundu. Faydasıçok yaptığı açıklamada, Torku Konyaspor Basketbol’un başarası için çalışacaklarını ancak ilk hedeflerinin takımı ligde tutmak olduğunu vurguladı. Takımın ismiyle birlikte sarı mavi olan for-

ma renklerinin de yeşil beyaz olarak değiştirilmesine değinen Faydasıçok, “isim ve renk hakkının değiştiril-mesi yönetim kararı” dedi.

“TAKIMIMIZ İYİ BİR SAYI ORTALAMASI YAKALADI”Sezona iyi bir başlangıç yaptıklarını belirten Torku Konyaspor Basketbol Başkanı Hakan Faydasıçok, takımın iyi bir sayı ortalaması yakaladığını ifade etti. Her maç 78,3 sayı ortalamasıyla oynadıklarını vur-gulayan Faydasıçok, Torku Konyaspor Basketbol’un iç sahada ligdeki en yüksük galibiyet yüzdesine sa-hip takım olduğunu dile getirdi. Gelen yeni transfer-ler ile birlikte yeni bir takım iskele- ti oluş-turmayı hedeflediklerini belirten Hakan Fayda-sıçok, takıma yeni katı-lan yabancı oyunculardan beklentilerinin yüksek oldu-ğunu söyledi. Faydasıçok, Türk oyuncuların kulüp için maddi fedakârlık yaptıklarının da altını çizdi.

“KONYA’YA BASKETBOLU SEVDİRMEYE ÇALIŞIYORUZ”Yeni salona taşınmalarını da değerlendiren Hakan Faydasıçok, kampüsteki salondan daha büyük bir salonda oynadıklarını dile getirdi. Sezonun ilk iç saha maçında yaklaşık 3000 kişinin maçı izlediğini vurgu-layan Faydasıçok, bu durumun Konya basketbolu için çok büyük başarı olduğunu ifade etti. Konya’ya basket-bolu sevdirmeye çalıştıklarını ve bilet konusunda ellerinden gelen fedakârlığı yaptıklarının altını çizen Faydasıçok, bir maç bedeline kombine bilet sattıkla-rını söyledi. Hakan Faydasıçok,” örnek olarak geçen

sezon 100 lira olan kombine biletimiz bu sezon 75 lira. Büyük takımlarda siz bu paraya çok iyi olmayan bir yerden maç izlersiniz. Ama Konya’da bu paraya bütün bir sezon boyunca basketbol maçı izleyebilir-siniz” şeklinde konuştu.

“KAMPÜSTEKİ SALONDA ÖĞRENCİLERİN İLGİSİ FAZLAYDI”Kampüsteki salonda Selçuk Üniversitesi öğrencile-rinin maçlara daha çok ilgi gösterdiğini dile getiren Hakan Faydasıçok, maç günleri kampüsten yeni salona servis ayarlamayı düşündüklerini vurguladı.

Öğrencilerden gelen tepkileri de değerlendi-ren Faydasıçok, “Selçuk Üniversitesi öğrencile-ri eski salonumuzdaki maça daha çok geliyor-lardı. Yeni salonda oy-nadığımız maçlarda da öğrencilerimizi oldukça fazla görüyoruz. Fakat yönetim olarak aldığımız karar doğrultusunda bundan sonra maçları-

mızı Selçuklu Belediye Salonu’nda oynayacağız. Bü-tün taraftarlarımızı bu salona bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

“TAKIMIN ADININ DEĞİŞMESİ YÖNETİMİN KARARI”Takımın renklerinin değiştirilmesi konusuna da de-ğinen Hakan Faydasıçok, “Genel kurul sonrası yö-netim ile masaya oturduk ve ortak bir karar verdik. Yönetim olarak hem takımın adını hem de renklerini değiştirme konusunda oy birliğiyle böyle bir karar aldık” dedi. Renkler konusunu da değerlendiren başkan Faydasıçok, Konyaspor’un renkleri olan yeşil beyazı tercih ettiklerini belirtti. Renklerin önemini vurgulayan Faydasıçok, çok uzun yıllardan beri Konya ekiplerinin spor dallarında yeşil beyaz

olarak temsil edildiğine dikkat çekti. Fut-boldaki diğer Konya temsilcisi Anadolu Selçukspor’unda renklerinin yeşil beyaz olduğunu söyleyen Faydasıçok, takımın

logosunda da ufak değişiklikler yapıldı-ğını dile getirdi. Takımın adının değiştiril-

mesinden sonra Konyalı vatandaşlardan son derece olumlu geri dönüşler aldıkla-

rının altını çizen Faydasıçok, “İsim değişikliği bizim için hem maddi hem manevi manada artı oldu. Seyirci potansiyelimiz ciddi oranda arttı. Belediyelerimizden olsun, gerekli sivil toplum kuruluşlarından olsun ciddi bir des-tek var. Artı oldu yani” ifadelerini kullandı.

“SELÇUKÜNİVERSİTESİ’NDEN TAMAMEN KOPMADIK”Selçuk Üniversitesi’nden ayrıldıktan sonra bağların tamamen kopmadığını vurgulayan başkan Faydasıçok, Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hakkı Gökbel’in iç sahada oynanan her maça geldiğini belirtti. Rektör Gökbel’in deplasmanda oynadığımız maç-lardan sonra kendisini sürekli aradığı söyle-

yen Faydasıçok, alınan her galibiyetten sonra Hakkı Gökbel’in kendisini arayarak tebrik ettiğini ifade etti. Selçuk Üniversitesi ile tamamen kopmadıklarının altını çizen Faydasıçok, üniversitenin etkinliklerine hala katıldıklarını ve maç biletlerinin satılması konu-sunda Selçuk Üniversitesi’nden hala çok büyük bir destek gördüklerini ifade etti.

“HEDEFİMİZ LİGDE KALMAK”Henüz yeni kurulan bir kadro ve iskeleti tam anla-mıyla oluşmuş bir takım olmadıklarını söyleyen Ha-kan Faydasıçok, öncelikli hedeflerinin ligde kalmak olduğunu dile getirdi. Faydasıçok, ligde kalmak için en az 10 galibiyet almaları gerektiğini ifade etti. Bu-rak Selen’in sezon başında Galatasaray Liv Hospital takımıyla oynanan hazırlık maçında sakatlanmasıyla birlikte takımdan 6 ay uzak kalacağını dile getiren Faydasıçok, Burak’ın yerini Alexander Rasic ile dol-durmak istediklerini belirtti. Takım olarak hedefleri-nin bu seneyi orta sıralarda bitirip, seneye daha iyi hazırlanıp, daha iyi bir kadro kurup önce Play-Off’lara kalmak ardından da Avrupa kupalarına katılmak oldu-ğunu söylen başkan Faydasıçok, Konya halkının ve

şehrin Torku Konyaspor Bas-ketbol’a güvenmeleri

gerektiğini, güven-dikleri takdirde ta-kımın daha başarılı yerlere geleceği-

ne dikkat çekti.

Haziran ayındaki genel kuruldan sonra

Yunus Derebağ görevini eski kulüp başkan yardım-

cısı Hakan Faydasıçok’a

bıraktı. Hür Kalem’e

açıklamalarda bulunan Hakan

Faydasıçok, Torku Konyaspor

Basketbol için ellerinden geleni

yapacaklarını vurguladı

Eren KARATAŞOĞLU↘

‘FAYDASIÇOK’ bir dönem başlıyor

Fotoğraf: Berkay G

ÖCEK

Hür Kalem1.indd 14 23.11.2014 10:51:58

Page 15: Hür Kalem

15Hür Kalem Spor

Nalçacılılar Taraftar Grubu Başkanı İbrahim Apalı: “Biz seyirci değiliz, taraftarız”

N alçacılılar taraftar grubu başkanı İbrahim Apalı Konyaspor’u Hür Kalem’e değerlendir-di. Mesut Bakkal’ın ayrılış sürecinden, Aykut

Kocaman’ın gelişine, yeni stadyuma ve passolige dair görüşlerini gazetemize değerlendiren Apalı, Aykut hocanın yerinde ve zamanında geldiğini belirtti. Apa-lı, her sezon teknik direktör değiştirmenin Konyaspor’ da artık bir gelenek haline geldiğini ifade etti.Nalçacılılar taraftar grubunun 30 yıllık bir mazisinin olduğunu belirten Apalı, kendisinin 20 yıldır bu gruba üye olduğunu vurguladı. 10 yıldır Nalçacılılar taraftar grubuna başkanlık yaptığını söyleyen Apalı, “şu an için 3 bin üyemiz ve yeni bir projemiz var. Eğer bu pro-jeyi uygulamaya geçirebilirsek 10 bine yakın bir üye beklentimiz var” dedi. Yeni projelerinin stadın kuzey üst bölümünü yönetimden almak olduğunu söyleyen Apalı, “Statta bir seyirci bir de taraftar var. Biz seyirci değiliz, taraftarız. Projemizle birlikte 5 bin taraftar ve 5 bin de seyirci bekliyoruz. Eğer bu projeyi hayata so-karsak 3 büyük dediğimiz takımların taraftar grubun-dan bile fazla bir sayıya ulaşacağız “ diye konuştu.

“HER SEZON HOCA DEĞİŞİMİ GELENEK OLDU”Mesut Bakkal’ın ayrılışını ve Aykut Kocaman’ın gelişi-ni değerlendiren İbrahim Apalı, 3 sezonda 4.hocanın geldiğini hatırlatarak, “Konyaspor’ un sezon ortasın-da hoca değiştirmesi adeta bir gelenek oldu. Kötü gidişatın faturası hep hocaya kesiliyor” dedi. Mesut Bakkal’ın birazda şanssız olduğunu belirten başkan, “Mesut hocanın başında birazda şansızlık vardı. Takı-mın Djalma, Marica, Hasan Kabze ve Ömer Ali gibi hü-cum hattında ki önemli oyuncuları sakatlık yaşadı. Bu da Konyaspor’ un ligde en az gol atan takımlarından birisi olmasına sebep oldu” diye konuştu. Bu tür şan-sızlıkların her takımın başına gelebileceğini belirten Apalı, sakat futbolcularında iyileşmesiyle daha iyi bir takım olacaklarını belirtti. Bu sezon yeni statla birlikte beklentilerin iyice arttığını belirten Apalı, Mesut Bak-kal’ın aslında çok ta kötü olmadığını ancak beklen-

tilerin altında kaldığını ifade etti. Aykut Kocaman’ın Mesut Bakkal’dan bir kaç adım önde olduğunu vurgu-layan Apalı, “Takımda bir kan, bir hava değişikliği gere-kiyordu. Bence yönetim doğru bir zamanda, doğru bir yerde değişiklik yaptı. Bu sezon taraftarın beklentileri

ligde kalmak değil daha üst sıralarda yer almak ve şu an ki tablo bunu karşılamıyordu. Bu değişiklikle adeta vites arttırdık ve inşallah sezon sonunda beklentileri-mize ulaşacağız” dedi.

“BU SEZON PAROLAMIZ AVRUPA”Konyaspor’un sezona yeni bir stat ve yeni transfer-lerle hızlı bir giriş yaptığını belirten Apalı, “Artık mo-dern ve harika bir stadımız var. Torje, Djalma, Marica gibi kaliteli transferlerde bu işin tuzu biberi oldu. Ha-liyle taraftarın beklentisi iyice arttı. Artık parolamız Avrupa kupalarına katılmak. Tabi şampiyonlar ligi ha-rika olurdu ama gerçekçi olmak gerekirse bu sezonki

tek hedefimiz UEFA” dedi. Ziraat Türkiye Kupası’nda bir yarı final görmek istediklerini belirten İbrahim Apalı, “Konyaspor gibi köklü bir kulübün henüz Zira-at Türkiye Kupası’nda bir başarısının olmaması utanç verici. Aykut hocaya ilk sezonda bu kadar yüklenmek

yanlış olur ancak önümüzdeki sezon en kötü bir yarı fnal görmek isteriz” şeklinde konuştu.

“PASSOLİG’İ YENİ STAT SATTIRIYOR”Passolig’in yeni bir sistem olduğunu söyleyen İbra-him Apalı, diğer takımlar için bu sistemin çok kötü so-nuçlar doğurduğunu söyledi. Diğer takımların taraf-tarının passolige ilgi göstermediğini söyleyen Apalı, “Passolig diğer takımların seyirci sayısını azaltırken Konyaspor’ da tam tersi bir etki yarattı. Konyaspor en çok passolig satan 3. takım. Bunun sebebini insanla-rın yeni stada olan ilgisine bağlıyorum. Yani passoligi yeni stat sattırıyor. Çünkü eski statta çok az seyirci

ortalamasıyla oynuyorduk. Eski statta olsaydık sanı-rım en az passolig satan takım olurduk” dedi.

“HER MAÇ ORTALAMA 13 BİN SEYİRCİ GELİ-YOR”Yeni stadyumun yerini de değerlendiren Apalı, “Eski stadyum Konya’nın merkezindeydi ancak 2-3 bin seyirci ortalamasıyla oynuyorduk. Şimdi stadyumun yeri değişti. İnsanlar merkeze ulaşabildikleri gibi yeni stadyuma ulaşamıyor olabilirler fakat ortalama 13 bin seyirciyle oynuyoruz. Bu çok büyük bir rakam” diye konuştu. Torku Arena’nın ileriye dönük bir pro-je olduğunu söyleyen Başkan Apalı, artık Konya’nın merkezinin kaydığını ve bunun şehrin büyümesiyle ilgili olduğunu söyledi. Ulaşımda yaşanan aksaklıkla-ra da değinen Apalı, “Konya’nın en önemli toplu taşıt aracı tramvay, Torku Arena’ya uzak kalıyor. İnsanlar bu yüzden otobüs ve dolmuşlara akın ediyor ancak otobüs ve dolmuşlarında yolcu taşıma kapasitesi belli. Maç günü dolmuşlarda otobüslerde tıklım tıklım oluyor” dedi. Büyükşehir Belediyesine de teşekkür eden Apalı, “belediyemiz sağ olsun, maç günü tek geçiş ücreti ile 2-3 sefer toplu taşıt aracına binme hakkı tanıyor. Tramvay ile gelen vatandaşlarımıza stada kadar gitmesi için ücretsiz otobüs tahsis edi-yor. Ayrıca maç çıkışında Konya’nın dört bir ucuna, her mahallesine yine ücretsiz otobüs kaldırıyor” dedi. Henüz Konyaspor’ un 3 büyüklerle maç yapmadığını hatırlatan Apalı, böyle büyük maçlarda 30 binin üs-tünde bir taraftar beklentilerin olduğunu ve bunu şehrin henüz kaldıramayacağını söyledi. Nalçacıların kurulduğundan bu güne gitmediği hiçbir deplasman kalmadığını söyleyen Apalı, “Kemik dedi-ğimiz bir grup var. Bunlar yağmur, çamur, deplasman demeden her maçta Konyaspor’umuzun yanında olur. Bende böyle bir grubun başkanlığını yaptığım için gurur duyuyorum” diye konuştu. Deplasman maçlarına hayırsever iş adamlarının sayesinde git-tiklerini söyleyen Başkan Apalı, Konya halkına böyle insanlar yetiştirdiği için teşekkür ederek herkesi gru-buna beklediğini söyledi.

Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nde

tenis antrenörlüğü yapan

Abdurrahman Kılıç, sporcuların gelişim

göstereceği çağda okul ya da spor

arasında tercih yapmak

zoruda kaldığını söyledi.

Sporcuların 13-14

yaşlarına geldiği dönemde bir tercih

yapmak zorunda kaldığını ifade eden Kılıç, “Ailelerinin, ço-

cuklarının tenisten para

kazanacaklarına inanmamaları işimizi

zorlaştırıyor” dedi

Mehmet ÇALIŞKAN↘

Eğitim sistemimiz sporcu yetiştirmemize izin vermiyor

2010 y ı l ı n d a n beri Kon-ya’da tenis

antrenörlüğü yaptığını ifade eden Kılıç, Konya’nın ve Türkiye’nin son 2-3 yılda tenis sporunun tanıtımı an-lamında önemli mesafe kat ettiğini söyledi. Göreve ilk başladığında 80-90 civarında sporcusunun olduğunu belirten Kılıç, ilk yıllarda tek tek bütün okulları dolaşarak öğrencileri bilgilen-dirdiklerini ifade etti. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın sayesinde ücretsiz eği-tim ve servis hizmetleri verdikleri-ni aktaran Abdurrahman Kı-lıç, “Artık sporcu bulmak gibi bir problemle karşılaşmıyoruz. Bu sezon 600 civarında öğ-renciye ulaş-tık. Hatta öyle ki bu yaz aşırı yo ğ u n l u k t a n dolayı kayıtları durdurduk. Bu ge-lişmeler bize gerçek-ten önemli ve olumlu me-sajlar veriyor. Şu an Konya’da tenis branşında sadece Konya Tenis ve Dağcılık Kulübü var, öğrenci sayısı-nın artmasıyla kulüpler ve yatırım da artacaktır” diye konuştu.

“DÜNYADA TENİSİNDE 14 YAŞA KADAR ÖNEMLİ BİR YERDEYİZ”Teniste yaş aralığının çok önemli ol-duğunu söyleyen Abdurrahman Kılıç, bunun nedeninin fiziksel farklılıklar olduğunu belirtti. Teniste boy, kilo gibi etmenlerin hayati öneme sahip

olduğunu ifade eden Kılıç, “14 yaş grubuna kadar uluslararası turnu-valarda birincilik dâhil çok önemli başarılarımız var. Bu yaş grubuna kadar dünya tenisinde söz sahibi olan ülkelerden biriyiz. Ancak bu yaş grubundan sonra herhangi bir başa-rıya ulaşamıyoruz” diye konuştu. Bu istatistiğin tesadüf olamayacağını aktaran Kılıç, bunun sebebinin eğitim sistemimiz olduğunu dile ge-tirdi. Sporcular için en önemli yaş gru-bunun 14 -

15 yaş olduğunu aktaran Kılıç, sporcuların tam da bu yaşlarda eğitim hayatı için çok önemli olan sınavlara tabi tutulduğunu beyan etti. Aslın-da tüm sporlarda alt yaş grubunda çok başarılı olduklarını ancak bunu ileriye taşıyamadıklarını belirten Kılıç, “Bunu şöyle düşünün, günümüzün en önemli tenisçilerinden Rafael Na-dal’ı, Sharapova’yı 14 yaşında hayal

edin. Benim öğrencim ikisini de mağ-lup ederek dünya şampiyonu oluyor. Ancak 10 yıl sonra bu iki isim dünya çapında nam salmışken benim öğren-cim ya üniversite öğrencisi oluyor ya da bir işsiz. Bu kesinlikle tesadüfle ya da kaderle açıklanamaz” dedi.

“ULUSAL VE ULUSLARARASI BAŞARILARIMIZ VAR”Öğrencilerinin ulusal ve uluslararası turnuvalara katıldığını belirten Kılıç,

bu tür turnuvaların sporculara ö z g ü -

ven ve deneyim ka-

zandırdığını söyledi. Geçtiğimiz sene Antalya’da düzenlenen uluslararası bir turnuvada 9 yaşındaki bir öğren-cisinin 9 - 10 yaş grubunda birincilik kazandığını belirten Kılıç, aynı öğren-cinin bu sene düzenlenen Türkiye Mi-nik Tenisçiler turnuvasında da birinci-lik elde ettiğini söyledi. 14’lü yaşlara geldiğinde bu öğrenciyi de kaybet-

mek istemediğini belirten Abdurrah-man Kılıç,”Bunun için ailesi ile özel görüşmeler yaptım. Öğrencim teniste gerçekten çok yetenekli ve başarılı. Tenis oynarken de ne kadar mutlu olduğunu anlayabiliyorum. Dünya çapında bir tenisçi yetiştireceksek mutlaka bu yetenekleri değerlendir-memiz lazım” diye konuştu.

“ÇOCUKLAR TENİS’E TV SAYESİN-DE YÖNELİYOR”Çocukların tenise yönelmesindeki en önemli etkenin televizyon olduğunu söyleyen Kılıç, “Çocuklar tenisle tele-

vizyon sayesinde tanışıyorlar. Tenis göze hoş gelen

bir spordur. Devle-tin desteğiyle

k u r s l a r ı m ı z da ücretsiz

ve servis h i z m e t i de verince a i l e l e r d e

razı oluyor” diye konuştu.

Tenise duyu-lan ilginin bir diğer

etmeninin ise teniste rakiple herhangi bir fiziksel

müdahalenin olmaması olduğunu söyleyen Kılıç, “Tenis mücadeleye da-yalı bir oyun olsa da fiziksel bir müda-hale söz konusu değil. Yani bu spor-da rakibinizin sizi gelip sakatlaması mümkün değil. Ebeveynler bu yüzden tenise çok sıcak bakıyor” dedi. Her çocuğun muhakkak bir sporla uğraş-ması gerektiğini söyleyen Kılıç, “Veli-ler sporu yalnızca para kazanma aracı olarak görmesinler” diyerek sözlerini tamamladı.

Mehmet ÇALIŞKAN↘

Hür Kalem1.indd 15 23.11.2014 10:52:00

Page 16: Hür Kalem

K onya’dan yola çıktık Şanlıurfa’ya gitmek için. İki şehir arası yaklaşık 700 km. Şanlıurfa’ya in-diğimizde sabah saatleriydi. Bizi ilk karşılayan

beklediğimiz gibi eski, iki katlı, çatısız evlerle sıralanmış tepeler değildi. Aslında bizi karşılayan gelişmiş bir şe-hir görünümüydü. Biraz şaşkınlıktan sonra öğrendik ki eski yerleşim yeri aynen korunmuş etrafı yeni ve mo-dern yerleşim birimleri ile çevrilmiş. Şanlıurfa bilindiği üzere peygamberler şehridir. Burada peygamberlerle ilgili çeşitli rivayetler var. Efsanelere göre; Âdem ile Havva’nın yeryüzüne ayak bastıkları ilk topraklar, Har-ran ovasıdır. İlk çift, burada sürülmüş, İbrahim Peygam-ber burada doğmuş, putları kırmış ve ateşe atılmıştır. Eyyüb Peygamber, hastalığına burada sabır göster-miş ve vefat edince, bu topraklara gömülmüştür. Hz. İsa’nın kutsal mendili, burada muhafaza edilmiştir. Hz. Davut, burada yaşamış, Hz. Şuayp, Şanlıurfa yakınla-rındaki Şuayp Şehrini kurmuştur. Hz. Musa ise, Soğ-matar Şehrinde yaşamıştır. Bunlardan dolayı; Şanlıur-fa’ya Peygamberler Şehri de denir. Şanlıurfa’nın tarihi de epey eskidir. Öyleki 12 bin yıl öncesinden yerleşim birimi ve mabet kalıntıları var. Kent, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Şehrin her köşesinde bu uygarlık-lardan bir iz bulmak mümkündür. En son Osmanlı me-deniyetinden sonra 1920 yılında Fransız işgalinden kurtularak bağımsızlığına kavuşmuştur.

GENEL ÖZELLİKLERMezopotamya’nın en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Şanlıurfa, su kaynaklarına yakın olması ve ticaret yolları üzerinde bulunmasından dolayı, tarih boyunca stratejik bir öneme sahip olmuştur. Kentin,

11 bin yıllık tarihi bir geçmişi vardır. Merkeze bağlı Örencik Köyü sınırları içinde yer alan Göbekli Tepe’de yapılan kazılarda ele geçen buluntular, bu tarihi geçmişi kanıtlamaktadır. Şanlıurfa; bugün de, mimari dokusunun zenginliğiyle, Anadolu’nun önde gelen illeri arasında yer almakta ve bu özelliğinden dolayı “Müze Şehir” adıyla da tanınmaktadır. İl merkezinde, Kültür Bakanlığınca tescil edilmiş; 180 tarihi ev, 32 cami ve mescit, 5 kilise, 7 medrese, 9 han, 8 hamam, 8 kapalı çarşı, 6 köprü, 13 çeşme, 2 sebil, 1 su kemeri, 2 anıt, şehir surları ve iç kale bulunmaktadır.Gezilecek Yerler

ŞANLIURFA KALESİ’Uzaktan baktığınızda, gayet heybetli bir görünü-mü var. Ayrıca, iki uzun sütun parçasını görecek

ve bunların ne olduğunu merak edeceksiniz. Evet, kaleye gidelim. Günümüzde, kentin ortasında kalan, Halil-ür Rahman ve Aynzeliha göllerinin güneyindeki tepe üzerinde kuruludur. Doğu, batı ve güney yanları, kayadan oyma derin savunma hendeği ile çevrilidir. Kuzey tarafı ise, sarp kayalıktır. Hz. İbrahim, Nem-rut tarafından bu tepeden ateşe atılmıştır. İç kale: Kale’nin Roma imparatorluğu zamanında, MÖ.4-5’nci yüzyıllarda Şanlıurfa’da hüküm süren, Abgarlar döneminde yapıldığı tahmin ediliyor. Damlacık dağının güney eteğinde, yüksek bir düzlük üzerinde ve yuvarlak planlı olarak yapılmış. Düzgün kesilmiş kalker taşından yapılmış olan kalenin, doğu, batı ve güney tarafları, kayadan oyma derin hendeklerle çevrili. Kuzey tarafı ise, sarp kayalıktır. Kalenin içine, batıya açılan kapıdan giriliyor. Dağın içinden, kayaya oyulmuş basamaklı kaleye çıkan yol, son yıllarda bulunmuş ve temizlenerek ziyarete açılmış. Kale içinde, bugün yalnızca iki sütun ayakta kalmış. Kale üzerindeki korint başlıklı bu iki sütundan, doğuda olanının kente bakan kuzey cephesindeki Süryanice olan kitabede: “Ben Eftuhayım, güneşin oğluyum. Bu sütunlar ve üzerindeki heykeli, kral Mano’nun kızı Shalmet için yaptırdım.” yazılıdır. Kral Mano, MS.240-242 yıllarında hüküm sürmüştür. Kitabede belirtilen heykel, bugün yerinde bulunmamaktadır.Kale’de, Roma devrinden başlamak üzere, Bizans ve İslami devirlere ait, temel halinde çok sayıda yapı kalıntısı bulunmaktadır. Ancak, burada ayrıntılı arkeolojik kazı çalışmaları yapılmamıştır. Kalede, bir kıl çadırda, günübirlik tesis oluşturulmuş. Dış Kale (Surlar): Kale’nin dış surları, dikdörtgen şeklinde olup, çevresi 4 km kadardır. Surların, MS.812 yılında Hıristi-yanların Arap akınlarına karşı kenti korumak amacıyla yaptırdıkları bilinmektedir. Şanlıurfa Surlarında; Har-ran Kapısı, Bey Kapısı’na ait Mahmutoğlu Kulesi, yer yer bazı duvar ve burç kalıntıları, günümüze kadar ulaşabilmiştir. Ancak, büyük ölçüde yıkıntı halindedir.

‘BALIKLIGÖL’Şanlıurfa denilince Balıklıgöl, Balıklıgöl denilince Şanlıurfa akla gelir. Diğer adı: Halil-ül Rahman Gölü. Dünyada eşi benzeri bulunmayan kocaman bir akvaryum. Anlamı çok büyüktür. Üç dininde atası sayılan, Hz. İbrahim’in ateşe düştüğü yerdir.

‘HALİL-ÜL RAHMAN CAMİİ’Halil-ül Rahman Gölünün güneybatı köşesinde bulunmaktadır. Medrese, mezarlık ve Hz. İbrahim’in ateşe atıldığında düştüğü yerdeki makamdan oluşan bir külliyeden ibarettir. Cami; Melik Eşref emriyle, 1225 yılında yaptırılmıştır. Caminin yapımından önce, aynı yerde 504 yılında, Bizans döneminde yaptırılan Meryem Ana Kilisesinin bulunduğu öğrenilmiştir.Minare süslemeleri ve şerefedeki sütunların akantüs yapraklı başlıkları, Bizans devri süsleme özelliklerini yansıtmakta ve minarenin 504 tarihli Meryem Ana Kilisesinin çan kulesi olabileceği ihtimali akla gelmek-tedir. Caminin doğusundaki harim kapısı üzerinde bulunan kitabede: “Peygamberlerin atası Halil-ül Rahman’ın makamı olan bu cami, 1225 yılında yapılmıştır.” yazılıdır. Caminin batısına bitişik makam kısmının kapısı üzerindeki 1871 tarihli kitabede: “Hz.

İbrahim’in ateşe atılması ile ilgili ayet-i kerime yazı-lıdır.” Eyyubiler döneminde inşa edilen cami, 1810 yılında, temelden başlanarak önemli değişiklikler geçirmiştir.

‘HZ. İBRAHİM’İN DOĞDUĞU RİVAYET EDİLEN

MAĞARAŞehir merkezinde, Mevlid-i Halil Camii yanındadır. Şanlıurfa’nın en çok turist çeken ve Dergâh da denilen bu mağaranın yakınında; mescit, hücre ve havuzlarla birlikte, küçük bir camii ve önünde havuzlu avlusu bulunmaktadır. Burada, Hz. Muham-med’in sakalından bir teli saklanmaktadır. Ayrıca; Hz. İbrahim’in doğduğu mağara içinde bulunan su, ziyaretliler tarafından ve özellikle yerli halk tarafından şifalı olduğu düşüncesiyle içilmekte ve hatta şişelere doldurulup götürülmektedir. Dergâh, dini turizm po-tansiyeli açısından önemlidir. Mağara, zaman içinde yapılan düzenlemeyle, Mevlid-i Halil Camii avlusu içine alınmıştır. İçinde, su da olan mağaranın, sinir ve ruh hastalarına iyi geldiği de öne sürülmektedir. Bir kapıdan bu mağaraya girmek mümkündür. Buraya gir-diğinizde mağara içinde bir su kaynağı göreceksiniz. Buraya zincirlerle bağlı su kapları ile akan çeşmeden su içebilirsiniz. Ama diğer çeşmede olduğu gibi bura-da da herkes tarafından kullanılan kupalar var.

‘EYYÜP PEYGAMBER MAĞARASI VE KUYUSUSabır Peygamberi Hz.Eyyüp’ün hastalık çektiği mağa-ra ve kutsal suyundan yıkanarak şifa bulduğu kuyu, Urfa şehir merkezinin Eyyüp Peygamber semtinde bulunuyor. Şanlıurfa’nın bilinen adak yerlerinden biridir. Eyyüp Peygamber, bu mağarada, 7 yıl şid-detli bir hastalık çekmiştir. MS.460 yılında Piskopos Nona tarafından, Eyyüp Peygamber kuyusunun, cüzamlı hastaları iyileştirdiğinin keşfedilmesi üzerine, hastalar, bu kuyunun suyu ile yıkatılarak sağlıklarına kavuşturulmuşlardır. Bu kuyunun batısında, kaya-lara oyulmuş ve Hamam diye anılan bir mekânın bulunması da; buranın bir tedavi merkezi olduğunu

anlatmaktadır. Hz. İsa’nın Urfa Kralına gönderdiği mucizevî mendili, bir hırsız tarafından çalınarak Eyyüp Peygamber kuyusuna atılmıştır. Bu olay, 1145 yılın-da, Urfa’yı alan İslam Komutanı İmadeddin Zengi’ye, Süryani Kilisesinin reisi Basil Bar Şumana tarafından, şöyle anlatılır.” Urfa’yı ziyarete gelenlerden birisi, Hz.

İsa’nın mendilini çalar ve cebine koyar. Kosmas Manastırında geceleyen ziyaretçinin cebin-deki bu mendil, karanlıkta ışık ve nur saçmaya başlar. Yanmaktan korkan hırsız, mendili Eyyüp Peygamber kuyusuna atar. Kuyudan, güneş misali bir ışık çıkar, kuyunun içini-dışını aydınlatır. Böylece, mendil bulu-narak kuyudan çıkarılır ve manastırdaki yerine iade edilir.”

‘BEDESTEN (KAPALI ÇARŞI)’Gümrük Hanın güneyine bitişik, bir çarşıdır. Bu çarşı-da, mahalli kadın ve erkek giysileri, yaşmak, puşu gibi başörtüleri satılmaktadır.

‘NE YENİR?’Kent mutfağı oldukça zengin ve lezzetlidir. Şanlıurfa geleneksel mutfak kültürünün yanı sıra Halil İbrahim Sofrasıyla da ünlüdür. Yerel halk yemeğini paylaşmayı çok sever. Bu durum İbrahim Peygamber’in misa-firsiz sofraya oturmamasının meydana getirdiği bir gelenektir. Şanlıurfa Türkiye’de kebapları ile de ünlü bir kenttir. Etli kebap, kemeli kebap, tike kebabı, kazan kebabı, tas kebap, Urfa kebabı, balcanlı kebap şehrin zengin kebap menüsü örnekleridir. Kebapların yanın-da servis edilen ve bir salata türü olan Bostana da yine Urfa mutfağının ünlü lezzetleri arasında yer alır. Yoğurt çorbası, hamurlu, pit pit, sarı çorba, çağla aşı, ağzı yumuk, arpa lebeni, aya köfte, ciğer kebabı, çiğ köfte, çömlek, dolmalı köfte, renkli kebap, domatesli bulgur pilavı, duvaklı pilav, elma aşı, haşhaş kebabı, içli köfte, kabak oturtma, kadayıf tatlısı, mercimekli köfte, patates kebabı, patlıcan kebabı, pırpırım kavur-ma ve fazlası yerel mutfak kültürünün zenginliğine zenginlik katan yemeklerdir.

Peygamberler şehri: Şanlıurfa

Serdar KUTLUOĞLU↘

Hür Kalem1.indd 16 23.11.2014 10:52:02