Upload
others
View
4
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
j j i İ3 j^ , n ,H Û D S Û R E S İ
Hûd Sûresi 123 âyet olup 12. 17. ve 114. âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de nâzil olmuştur. 50-60. âyetlerde Arabistan halkına gönderilm iş peygamberlerden biri olan, Hûd Aleyhisselâm 'ın hayatından bahsedildiği için sûreye bu isim verilm iştir. Yûnûs Sû- resi'nden sonra inm iş olup onun devamı niteliğindedir. İtikada ait esasları, Kur'an'ın mucize oluşunu, ahiret ile ilgili meseleleri, sevap ve cezayı ve Hûd'dan başka, Nûh, Sâlih, İbrahim, Lût, Şu- ayb ve Mûsâ Aleyhisselâm gibi peygamberlerin kıssalarını ihtiva etmektedir.
1- ^ 5 - İ J J j a İ L S ı i f ' i C - i 4 ^ J J I
JJI Âllâhû e'lemû bi muradihi ve bi zalike. Âllâh CelleCelâlûhû
muradına âlemdir, biz burada reyim izi karıştırmayacağız.
Bu bir k itaptır ki âyetleri (hüccet ve delillerle) muhkem kılınmış, sonra (akaid, ahkâm, mev'iza ve ihbarla) tafsil olunmuştur. Hakim ve her şeyden haberdar olan  llâh-û Teâlâ tarafından inzal edilmiştir.
u . A *2- ^İİİ ü l J l IjjU-AJ "Jl
216 • Tefsir Sohbetleri
Bu kitap size ancak Âllâh-û Teâlâ'ya ibadet edesiniz için inzal
olundu. Ben, size, Âllâh-û Teâlâ tarafından (sizi ş irk ve isyanın
ukubetinden) korkutan ve (imân ve tevhidin sevabını) müjdele
yen bir peygamberim.
Ve Rabbinizden mağfiret dilemeniz, sonra da O'na tevbe et
meniz için (nâzil olundu.) Eğer bu em ir olunanları yaparsanız, sizi
tayin edilm iş bir süreye kadar güzel bir şekilde yaşatır ve faziletli
olan herkese kendi lütfunu verir. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin
başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım.
Dönüşünüz ancak Âllâh-û Teâlâ'yadır ki O, her şeye kadirdir.
Haberiniz olsun ki münafıklar, ondan (Râsûl-û Ekrem Sa llâ l
lâhû Aleyhivesellem 'den düşmanlıklarını) g izlem ek için göğüsleri
ni bükerler. Halbûki d ikkat edin, hakkı işitmemek için elbiselerini
örtündükleri zaman. Â llâh-û Teâlâ, onların gizlendiklerini de açığa
vurduklarını da bilir. Çünkü O, göğüslerin özünü bilen, her şeye
vâkıftır.
5-
Hûd Sûresi • 217
6- t g p i j L Ü j l i J l i - H f & j ig î^ i l J p "Jl ^ J l o l ! j , U j
t /-HS <_®
^ jV ! o lS j - , U>j " m in " tekit içindir. Yani o lS U>j dâbbe ,
yedübbü, debbe, yedübbü yürür, yeryüzünde yürüyen bütün
mahlûkat. Yani hayat sahibi olan bütün mahlûkat, ister insan ol-l ' *
sun ister hayvan olsun hepsine de. LgSjj 4ül ^İP J l Onların rızkını,
Âllâh tekeffül etmiştir. Âllâh, lütf-ü kerem ile bütün mahlûkatın
rızkını tekeffül etmiştir, hem de fJu o j yerde diyor. Ya semavattaki
mahlûkat ki meleklerdir, hurilerdir. Onların kısmeti yerden değil,
tesbih-i tehlildir. tg P S ji-L iJ /iJâi_U> f - i i j j Âllâh bilir bütün mah
lûkatın mahall-i kararı, meskeni, LgPSji_U>J / iJ â i_ L i nereye gi- î >,
deceğini de bilir. J S Bütün bu haller; mahlûkatın rızkı yetişmesi,
istikrarı, mahall-i kararı, hepsi ^ / - iS _i muayyen olan, ki-
tabullah olan Levh'il Mahfuz'da, zâhir olarak Cenâb-ı Hak tayin
etmiştir.
7- < _İP i—İJP OlSj f l_-Jl İi_^ ^_i <_ j JIJ o l j U J l (3-i - ^ 3 J l j - i j
î ü jJ Ü j J l P f - S & ü '
J ı ı l i .Sı ij^ iS j j j j ı <j^ jis j o j - i i ı
f/-Jl ÜL» > j JIJ o l j l_ L î l j i i - 3Jl J_aJ Nasıl inkâr edersiniz?
O 'dur ki halk etm iş bu semavatı, yedi kat felekleri, arş-ı kürsiyi
ve yedi kat yerleri ile araları da dâhil, f L-Jl altı günde halk
etmiş. Ama Âllâh CelleCelâlûhû isterse, murat ederse bir lahzada
da halk eder. İnsanlara tâlimdir, dâima teenni ile hareket ediniz,
acele etmeyiniz. *H J l ^_İP İ-a J P o ZSJ Sizi imtihan etmek için Arş'ı,
218 • Tefsir Sohbetleri
su üzerinde iken gökleri ve yeri altı günde yaratandır. Su üzerinde
idi mânâsı, suyun üzerinde Arş-ı İlâhi vardı demek değildir. Buna
müfessirin-i izam iki mânâ vermişler. Cenâb-ı Hak, her şeyden
evvel Nur-u Muhammedi'yi halk etti. Nur-i Muhammedi, Mer'at-ı
İlâhi'dir. Cenâb-ı Hak'kı oradan göreceğiz, bileceğiz ve anlayaca
ğız. Ve sebeb-i hilkat-ı kâinat da odur. Onu halkettikten sonra,
onun nurundan bir cevher halketmiştir. Evvela o nur kabzayı İlâhi
olduktan sonra, marifet-i İlâhiye denizinde müsteğra oldu, terle
rinden katreler zuhur etti, her katre bir peygamberin vücuduna
sebep oldu, bu bir tevildir. Sonra o nurdan, bir cevher halk etti.
Cenâb-ı Hak nazar etti ona, iki parça oldu. Parçanın birisine hey
betle baktı, eridi su oldu. O heybetten dolayıdır ki sular, kıyamea
te kadar hareket halinde bir parçada kaldı. O parçadan da arş-ı
kürsü vesaireyi halk etti. İşte *LU1 y_LP l^ j p budur demişler.
İkinci tevil; *LIJ1 y_—JLP l—i j p 0/5j Hâlik-i Kâinat'ın arşı suyun
üzerindedir. Su, bugün nerededir? Yerin üzeri ve yedi kat yerlerin
altında, Arş-ı İlâhi ise yedi kat feleklerin üstünde, o vakitte böyle
idi, halk ettiği zaman. Fakat arasında semavat ve yerler yoktu,
arasında yok olduğundan dolayı, ke-ennehü üstündedir. Bunların
hepsini halk eden ve murad-ı İlâhi nedir? J - I P j-l>-1 »-Sol »-j j il-P
Sizi getirdi, halk etti dünyaya getirdi. İn'am ve ihsan etti rızkınızı
verdi, peygamber gönderdi, kitap gönderdi. Sizi imtihan eder Âle
lâh, bu dünyada hanginiz daha güzel bir amel ile amel edeceksi-
-i Âdemin hali budur.
Eğer desen onlara bir ahiret vardır, j - j j J l <j_JjL—J o j_U 1 Jl-İJ j_ ?
ölümden sonra bir hayat var, kabirden çıkıp huzur-u İlâhi'de he
" " i $ niz deneyecektir. Oj-Sj*--? » S il c-Jû j_sJj Ben
Hûd Sûresi • 219
sap vereceksin, o zamanda inkâra kalkışıyor. Hâlik-i Kâinat'ın bu
kudret-i kuvvetini zahir olarak görüyor. Gördüğü halde ne zaman
desen Âllâh'ın emri böyledir. Öldükten sonra hayat bulacaksın, o
zaman şüpheye düşüyor. J l İ l i ö| I j j -^ j-A J I j-J jâ lJ
İmanı o lmayanlar ancak derler ki; "bu bir sihirdir, a ldatm ak ve
kendine tâbi etmektir, memleketi elim izden alm aktır" d iyerek işi
siyasete dökerler.
Arş; Kâinattaki bütün cisim leri kuşatan bir cisim olup, yüksekliğinden ötürü bu ismi almıştır. Müfessirlerin bu âyetteki açık
lamalarına göre; Â llâh-û Teâlâ önce arşı, sonra suyu, daha sonra da gökleri ve yeri yaratmıştır. Arşın su üzerinde olması ona bitişik olmasını gerektirmez. Nitekim göklerin de yerin üzerinde olduğu söylenir fakat bununla göklerin, yere bitişik olduğu kasdedilmez.
Sonra ahiretin azabı ile tehdit olunduğu zaman,
8 - ^ j i ıa j j y j s S j i i a 3^1 ^ ji ç u ü i »4 1 * j j ü j
O Ij-jZS' Z-a (3 /-^J » f i* Z-ijJ-^a -J
j - U J Eğer lâm-ı kasemdir, ulûhiyetime yem in ederim diyor.
âSjjL-ia 3_İI ^ J| tÇI j_AJI » - f i* U j i- I Azabı teh ir edersek bir vakte
kadar, o zaman da istihzaya başlarlar. "Hani azap nerede, bunu
men eden ne?" derler. 4- 1 * : Z-a j - J j-â l Onların hali budur; inkâr
ederler, inkârı da teyid ederek "bu sih ir gibidir, bizi a ldatm ak ister"A»
derler. Hâlik-i Kâinat buyuruyor ki; 4 . 1 ^ /a Nedir bunu hapsedi
yor, azap gelm iyor? J l Âgâh olunuz, fj-5 azab-ı İlâhi geldiği
zaman Bedir Vak'ası gibi, vesaire, » -fi* Z-SjJ-^a onlardan ref
olmaz. Azap geldiği zaman asla geri döndürülecek değildir. <3/-_>-J
220 • Tefsir Sohbetleri
l ' *yani n e ze le . Nâzil olur onlara, 5 j> g H j ij-j^ LJ> onların yap
tığı istihzanın cezası başlarına gelecektir.
Yine onların ahlâklarından buyuruyor ki;
9- j j i s ' J - j d & İ l* UHP>5 İS IaJ-5 / L 6 n j J ı UsSı j ü jv ' ' ' '
J - j J j Eğer ûL_1jVl l_ JİS1 böyle kâfir-i fasık olanlara, izake et
tik tattırdık. l.AJ-5 '“^s Onlara rahmet verdik, sıhhat afiyet verdik,
mal-û servet verdik. LL> L a Lİp> » i Tekrar onu aldığım ız zaman,
ne oluyor? Bizim kuvvet-i kudretim ize hamletmiyor. ü l
Meyus olarak oturur, ümidini keser, geçm işini unutur. Küfran-ı nis
met eder ve nankör olur. Çünkü küfre nâzil olan âyetler, asilere
etek atıyor. Bir nimetten sonra, küfrün başına gelen musibetler
için sahibine intikal etmiyor. Halbûki bu musibetler sık ıntılar ne
reden, ne için geldi? "Sebep olan benim" demiyor. Hâlikine rucû
etmiyor.
10- ç —AS (j-Jj.â- J «-1 j-¥? J—kj «-La-k-İ al_XÎSl j - i J j9 > < 9 t > ? ı jj_>e3 r- j_İJ 4_ıl
«1 J-¥? KJ «-La-K-J oliSSI J j J j Eğer biz Azimüşşan, onlara s ık ın tı
dan sonra (sıhhat ve zenginlik gibi) bir nimet tattırırsak, o vakitte
(_r lp o L L l l J l Ç_as başına bir daha sıkıntı gelmeyece
ğini sanır, "benden şiddet ve musibet g itti" der. Çünkü o şımarıktır.
Kâfir-i münafıkın hali budur, Âllâh'dan geldiğini bilmiyor. £-j_Ü Ü1
jj_4eS O oturuyor ferahlı, iftihar ediyor. Ne sıkıntı ne de ferahta,
Âllâh'a iltica etmiyor. Benden şiddet ve musibet gitti der şımarır,
övünür (şükrü unutur.)
Hûd Sûresi • 221
Sonra buyuruyor ki onun akibinde, Mü'm inlerin hali böyle değildir.
:> - l j â j İ J L a i L l i j l o l ^ L a - i l i j l ı P j l j j - ı - « a jy j'J -il J l
1,O ljL*JLa İI I j-J ıP j ljj.1^ j_j.J.il JJ! Ancak Mü'min olanlar; sıkıntıü
ya sabreden, Âllâh'a imân eden, kaza ve kadere razı olan, sabırla
beraber âmâl-i sâliha ile meşgul olan, nimetler zamanında Âllâh'a
şükreden, sJ_L*Jİ *_.i d u J j l işte bunlara mağfiret-i İlâhiye var. Âl- s c s
lâh, onların geçm iş kusurlarını affediyor j- j-^ j-4 - lj ve büyük bir* \
ecir vardır, (en azı cennet.) Mü'min musibet geldiğinde sabreder,
"E lham dülillah" der. Cenâb-ı Hak'ka şükreder. İyilik geldiği zaman
da tabii o larak Âllâh'a şükreder. Her iki takdirde de gelen Âllâh'tan
geliyor.
12- J I (1)1 o i L J I L* iİjLs _Ljk.1
^ j l j p A ı j c J i ı l j İ u * ü * ; ı^ j i 5-1 <4İP p P i* ^ t J ı f J
İLIJI iL U lS Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aley-
hivesellem 'e çok eziyet verirlerdi. Kur'an-ı Azîm üşşan'a imân
etmezlerdi, şairdir, sahird ir derlerdi. Çok üzülürdü, tebliğ-i İlâ-
hi'yi nasıl yapsam da kabul etsin ler diye düşünürdü. Âllâh Cel
leCelâlûhû, Habibine emrediyor, d iyor ki; Ya Ekmelerrusûl Sa l
lâllâhû A leyhivesellem , sıkıntı görüyorsun onlar ittiba etm iyorlar
diye. Vahyolunanın bir kısm ını terk ediverecek m isin? «l_- ^ - ^ j
£ j Jl-^ Senin kalbin darlaşıyor onların inkârından, sen böyle yap
ma, sen emrime memursun. Emr-i İlâhi'm i yerine getireceksin.
222 • Tefsir Sohbetleri
Onların yaptığı kendilerine aittir. Senin kalbin dar oluyor onların
bu sözlerinden. J-^l û' Müşriklerin, "ne olurdu,' " ■y - _
ona bir hazine indirilseydi d ü u 4_*J> *L>-jl veya onunla beraber bir
melek gelseydi" demeleri yüzünden, için daralarak sana vahyoluüi» ^
nan âyetlerin bir kısm ını terk mi edeceksin? j_û5 o - i l L I i l Senin
vazifen; onların sözlerine ehemm iyet verme, sen nezirsin inzar
etmek için gönderilm işsin, senin vazifen tebliğdir, adem-i kabul
bana aittir. J —-5j t K y_—JP ^İJ Âllâh CelleCelâlûhû her şeye
vekildir, hafızdır, mücazât eder. İstediğine ceza verir, istediğine
mükâfat verir. Yalnız O'na tevekkül et. O onların hallerini pekiyi
bilir. Sözlerinin ve yaptıklarının cezasını verir.? o 9 i> 4 4 ^
13- j —? lj_lj O L jja İ? ‘L—Ji? İj-SıS J -3 4 -jjlSİ Oj-JjLJ l^ «* 0 0 ✓"' ? ( \ j ♦ 0 o > o f ^ o ,j - ş /.. , ı . 5 01 ^1 O ji j —? —*1
4 \ S* ^4—j j i i l O j- jjL 1 Yoksa müşrikler, "Kur'anı uydurdu mu?" diyor
lar. Kur'an-ı Kerim, evvel-i ahirden bahsediyor. Önce gelen ümmet
ve kitaplardan bahsediyor, gelecek olan kıyametten bahsediyor.
Bütün fusahayı Arap uğraştıkları halde, Kur'an-ı Kerim 'in bir satır
kelâm-ı İlâhi'si gibi söyleyemediler. Kur'an'ın delilleri içindedir.i O 5!^ ® 4 o * a ji ^
o L jj.ijs ? 4JIİ? jj_^, j_L*_> İj-slS _3 De ki; "Eğer davanızda gerçek
seniz, haydi siz de ona benzer on sûre meydana getirin. 1j--PilJ
f i l i l L I I j ? Hatta Âllâh-û Teâlâ'dan gayri, gücünüzün yettiklerini,
çağırabildiklerin izi (yardıma) çağırın. -oil O ji j —-? Âllâh'ın gayrına
ibadet ettiğinizi, hepsini çağırın. Ol Eğer siz davanız
da sadık iseniz.
Hûd Sûresi • 223
14- j i J ] a j] J OİJ i \ f - L cJ -Si L—İ i j ^ l S f Ü ı^ L ^ L i f J lS' ' - . s ®
O?—-!—i» f-S-J
f_xJ i j İ ^ - L İ J f J lS (Şayet çağırdıklarınız) putlarınız eğer size
cevap vermezlerse. Öyle ise imân etmekten başka çare yok, me
ğer küfr-ü inadi olursa. \j_UplS Biliniz ki yapamazsın ız onu. L —İl 0 ' o*
-oil » L o J y i l Bu Kur'an-ı Azîmüşşan ancak Allâh-û Teâlâ'nın ilm iy
le nâzil olmuştur. Beşerin bunda hiçbir dahli yoktur. Beşer, böyle
bir kelâm söyliyemez." Kelâm, mütekellim in sıfatıdır. Â llâh'ın ilmi,
her ilmin fevkindedir. Kitabı da her kitabın fevkindedir. Hiç kimse£ \ "7 o s
oraya yetişemez. J i a J i J O\J Biliniz ki bir mabud, maksut,
mevcut yok ancak İlâh, Allâh-û Teâlâ'dır. O?—-L-1» f_iSİ Artık
(ihlâs ile Âllâh'a teslim oluyor,) İslam 'da karar kılıyor musunuz? O
halde, Müslüman oluyor musunuz?
İmam-ı Gazali Kaddesallâhû Sırrahülaziz, bu âyet-i kerimeyi
sûretinden geçiyor da çok tehdittir. Fakat tefsirler, biraz daha ge
nişletiyorlar. İmam-ı Gazali zahirine hükmediyor, buyuruyor ki;
Dünyanın muhabbeti, doğrudan doğruya insanı cehenneme götü
rüyor. Tefsirler ise dünyaya muhabbet eder de ahireti vesile etse
dünyaya, böyle izah ediyorlar. Sarahat, İmam-ı Gazali'nin hükmü
nü açıklıyor. Lâkin müfessirlerin sözleri de esastır.
15- f i j L fc i f-JJUpİ f - ^ i l - ^ j j l-jSİJI V ^ J i ^ j-J OlS
O j-İ^ İJ J L ^ i
jj> Her kim ki L p lJ i Sj_ >J\ l - j O l S dünyanın hayatını isterse,\
severse l^ ü jjj ve dünyanın zinetini, mal-û servetini sever meyle
224 • Tefsir Sohbetleri
der, ahireti arkaya bırakmış. •f_^Ui.1 f-fcP] Biz tevfiye ederiz,
veririz hazinem iz çok zengin, onun istediğini veririz. L İ i f J b J L^ i
J Onlar dünyada talep ettiğinden noksan kalmazlar, dün
yada ne isterlerse veririz. Çünkü muvakkat bir meta'dır.
16- /_» k ^ j J/Jü1 J1 sj_^J1 f - i j . 4 ) j - j j i 4 - ^
1 jn-j/S l_» J-^ /jj /-■£;j
J/Jü1 J1 sj_>- /1 f_£) j- J jJ1 4 L jJ j 1 Onlar, ahirette kendi
leri için ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir. k ; -J
ü j-U — 1j^lS/_» J-k/JJ /-İ^i 1j-— /_» (Dünyada) yaptıkları da boşa
gitm iştir, halen yapmakta oldukları şeyler zaten bâtıldır. Dünyada
yaptığı amel işleri ne için yaptı? Dünya için yaptı, ahirette hiçbir
alacağı kalmadı. Ahiret amelini, dünyaya vesile yapıyor, bununla
dünyayı kazanm ak istiyor. Müfessirler, böyleleri hakkındadır diyor.
17- 4A-IS <0.3 j » J ü » J a Lİ. j » ^ J l P OlS j - i ü
t. >1 j>-J1 —_» o j -^Sj —-»j Oj î »3 4Lj Jj 1 4w»j>-j j /-»/»1s \ s S x ^
j_î^1 j-S J j 4 L_>j —_» ,3->sJ1 <j1 <-i» ‘L j » ( -i 4-3 J - i <>Jl.pj» J / jJ / i
J ^j-^1
JlaLİ- sjh-İ^J <-JJ j-» 3-IIj O/S (j_ li1 Rabbin tarafından gel
miş, açık bir delile dayanan ve kendisini Rabbinden bir şahit takip
eden ki Peygamberan-ı İzam ve Mü'minlerdir. Şahit de arkasında
onu teyid ediyor, mucizeler zuhur ediyor. aJZj 3JL>b o ' ' ^/-»/»1 Ondan evvel de Mûsâ A leyhisselâm 'ın kitabı, bir reh
ber ve rahmet olan, kitabı kendisini tasdik eden bir kimse. Artık
Hûd Sûresi • 225
onlara (dünya hayatını ve onun zinetini isteyenlere) benzer mi? ' 2 o '' ~ *
(Hayır,) böyle olanlar Kur'an'a imân ederler. BöyleS s ^
beyyine üzerine olanlar, mucizeyi izhar edenler, onlardır Kur'an'aS* jj o
imân ederler. o J_ i£ j j j> j Kur'an'a imân etmeyenler,
ahzaptan, hiziplerden yani kâfirlerin herhangi bir kısm ından olur
sa olsun, a i_p ji j lİ J lS onun varacağı yer cehennemdir. d ı i J J
i_L> İ J J , Bundan asla şüphe etmeyin. Râsûl-û Ekrem şüphe ets
mez ya, murad ümmettir. Şüphe etmeyiniz ki bu Kur'an, hak ve3 0 '
hakikattır. Bu Kur'an'ı inkâr edenlerin yeri cehennemdir. <3_>Jl i_ ilr- s s0 's* '
(j-, Rabbinden nâzil olmuş hak ve hakikattır^-LUl JÜSİ j_£JJ
J fakat insanların pek çoğu imân etmezler.
18- f-g jj ^-İ-P Oj-M j -*; i Lj Jj I /JiS«üil ^-İp ^ j-ü l j - n f-i-^l (j_^j
^ İ p i ı i_ ı* j J l I_g£ ^ İP ij-^İS" j - û l ı * J j _ i i ig -^ J ı j j - i j
L-JiS <xil ^_İP ^ J - ii l j - I ı f - i k l j _ i j İstifam-ı inkâridir. Âllâh-û' -- ' ' T j
Teâlâ'ya kizb ve iftira edenden daha zalim kim olabilir? dı_sJjl' j! o ^
f_g jj < -iP Oj- m J-*; Onlar, (kıyamet gününde) Rablerine arz edi-f s t t
lecekler, alg—s,Jl Jj__âjj şahitler de (melekler, peygamberler veya
insanın kendi uzuvları.) Bu şahitler, f—gjj ^_İP Ij-JİS j - A Î l ^ J j- i
"Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir" diyecekler. ^_ip * ü 1 İ ü J l^ 5Î
j_ ş -J lk J l Agâh olunuz ki  llâh'ın lâneti za lim ler üzerinedir. Onlar,
Rahmet-i İlâhiye'den uzaklaşırlar.
19- O jJ ilS f i âjj>-JZj f i j l >"jp igij^-juj <ul (j p OjJ-vaj j j İ J l
O 6 ^ ^4ül j P Oj A_^j j_ A ! l Onlar ki (insanları,) Âllâh'ın yolundan
226 • Tefsir Sohbetleri
s s $ o(İslam dininden) men eder, LJ-jp ^ j i l J J bazıları da var ki Müs-o f ° o >
lümanlığı ve Müslümanları eğriltm ek isteyenlerdir. ».ASJ3 -V I
OjJ-s/5 Çünkü onlar, özellikle ahireti inkâr ederler.
20- j_? 4 1 O ji (j_? »gJ 0/5 /-?J j J l y - j j - j — l j - i j S f-J dJLdjl
ij_i/5 /—? j ^ lU ı O j i - ^ i- i j ijJ /5 /-? vL iûlİ J i »-4J A p ü .* frC jji♦. *0jj-v2-?J
j^ JV ! y _ i 1 j—ijS J î- J d L jJ j l Onlar bilsin ler ki Âllâh-û' s ' ’ '
Teâlâ'yı yeryüzünde aciz bırakamazlar, şiddetli azap ile azap-
landırmaktan aciz bırakamazlar. Yani azab-ı İlâhi'den kaçam az
lar. frÜ-JJİ j_ ? <is1 O ji j_ ? »gJ 0/5 U>J Kendilerini, Âllâh-û Teâlâ'dan
gayri azabından kurtaracak bir yardımcıları da yoktur. î_^ <A-pliaj < ° J o ji ^
t i t l l i J l Azap onlara kat kat olur 1j_i/5 /-?J ^_I_Ul O ji—a i-İJ 1j_i/5 /—?
0jj- a-l* çünkü onlar hakkı işitmeye kadir değillerdir, doğru yolu da
görem ezlerdi.
21- O j jH j 1 j i/ 5 /? » g ■ p » 4 — âil l j j ı ^ jj-j^Jl d üd jl
-î-4-li.ij l j j _ ı* j - j i J l d - j J j l İşte bunlar, nefislerine yazık etm iş> * \ s 5Î
kimselerdir. O jj- i^ İj——i/5 /—_? f gip <_J_Kıyamette onların yaptığı
iftiralar, uydurdukları şeyler (putlar da) kendiliklerinden kaybolur.
22- Û j j l - V l » i oJ,*Sji y i f j i i f j - J
Şüphesiz ahirette en ziyade hüsranda, ziyanda olanlardır.
23- 4 ^ ı d -jiJji y-Ji İ j ^ i j o i^ JU kJ i ij-L ip j ij_i?i j- j.jj ı Oı
0JjJ/>- / 4-j 1
Hûd Sûresi • 227
o L^JLa JI lj__lıPJ lj_ı*)l j - j J J l di  llâh-û Rasûlûllah'a, Kur'an'a
imân eden ve imânını da âmâl-i sâliha ile tezyin ve takviye eden,
* - . 3 ^ ! lj^ j#-lj Rabbinin, Hâlikinin ibadetine. Rabbinin, Hâlik o l
duğuna kalbi sakin oldu. Kalpleri zikr-i İlâhi ile mutmain oldu.
İşte bunlar OjjJL#- L - j i <-L>Jl ıi» l_ ^ l d u J j l ehli cennettir, onlar
orada ebedi kalırlar.
24- dljjL_^j J_A *j-ı_^Jlj j j.ştf?ilj *-■Mî’J l j ı P J l i j - j b j i . i l J —i*' ' " " ' ' L 'i ~ " i -t,
Ojj_j Jl3 J_âl J_i>>
-0 O j!*_^JlJ i P J l i (j_ jâ j^ l J - i* Bu her iki fırkanın, (kâfirle Mü'mi-\ ' S ^
nin) misali neye benzer? Kâfirin misali buna benzer; ( _ iPJlS '
1_^JIJ kör ve sağırdır, ne hakkı bilir ne de hakkı görür. Âllâh'ın
âyetlerini görmez ve işitmez. Mü'min ise * n . l i l j j —a l i l j hem gö
rür ve hem de işitir. JÜLi JJ> Bunların durumu hiç müsavi
olur mu? OjjjOJs J -J İ Niçin tezekkür etm iyorsunuz, asi ile muti
olan bir olur mu? Hâlâ ibret alm ıyor musunuz?
25- jyj-4* j jJ - 1 I^-i ^ l A*j5 J l l>-jj liL* Jİ Jlâİj
J oS \ s f S* s' 6o>y ^_!l U - y l i L i j l jL-âJj Biz Azimüşşan, gönderdik Nûh Aley-
hisselâm 'ı, (İsmi Abdulgaffar'dır. Nûh; nevhadandır. Ah-u figan
ettiği için, Cenâb-ı Hak, Nûh ismini verdi. Lakaptır, bu lakabı sev
diğinden Kur'an-ı Azimüşşan'da Nûh Aleyhisselâm olarak beyanm f ,
buyrulmuştur.) kavm ine peygamber olarak. j-_j-J> j - J *-xJ J>!
Onlara dedi. Ben geliyorum Âllâh'tan, size nezirim , cehennem
azabı ile korkutuyorum, j-_j-J> beyan ediyor açıklıyorum.* î
26- * j i p j .^ iJP *İ;:İp ^ ı# i J>j & ı "Jj i j l i i s J d i
228 • Tefsir Sohbetleri
<ü\ J\ ijl_L*5 J o) A llâh-û Teâlâ'dan başkasına ibadet etmeyin.
ç j \ Ben f -x lL * JsL^ i korkuyorum , sizin için f_ J\ fj_J L ’i j * acıklı
bir günün azabından korkuyorum. Böyle yum uşak nasihat eder
ken, aldığı cevap öyle değildi.
27- l_»j L iİ !» \j_Lj J i d —j j j l_» a_»j3 j_» i j j—iS j_ jjJ\ J _ J \ Jl_2j
U İ * f Ü ^ j i l » îjJ i L & i j i f i j j j j i J ] d_*J\ d L y
f& JaS j j j j k i j.»
a_ _?3 j - » 1 j j _iS' j_ jjJ \ J ——J\ J L ü Kavminden ileri gelen kâfir
ler dediler ki; l_lLL> \j_^ J\ d - j j U» Nûh A leyhisselâm 'a üç şey
söylediler. 1) Sen de bizim gibi bir beşer insansın. 2) Sana, bizim
basit görüşlü alt tabakam ızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz.
3) Ve sizin, bize karşı bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Böyle
olunca sana nasıl tâbi olalım? f i j - jU i J\ dJ*İs\ d_jJ5 U>j Üzeri
mize hiçbir üstünlüğünü görmüyoruz ki sana ittiba edelim. U ü ilj l
Bizden aşağı olanlardır, ^ I jJ i ^ l_ j bizden reyleri aşağı olanlardır.
(Aynen Râsûl-û Ekrem 'e de böyle söylediler.) LİİL* f_xJ ^ J J U>J
J -h S j-» Biz, kendim iz üzerine sizin bir faziletinizi görmüyoruz ki
size tâbi olalım. f x l k s J J Onun için sizi, risalet davasında
bilakis yalancı biliyoruz dediler.
28- j » ç ^ i j ç - j j j » 3 - ilj ^-L* L _ iS O] f-a jİji f ? J l_J cJlİ
O j- ij lS l_$J f i s i j l_ i j—Üı^Ljİ f Ü lL * L - l —* aJL-i*
J l J Nûh Aleyhisselâm dedi onlara hitaben; f - i j i j i f j J LJ Ey
kavm im bana haber veriniz. 3JuJ L _ İS O\ Eğer ben, Rabbim-
den (doğruluğunu tasdik eden) açık bir delil üzerinde isem, (böy
Hûd Sûresi • 229
le düşünün takd ir ediniz) j_a 0 ^ 5 . _ju 3İJ , _ m j_a Âllâh'tan^ - u ' l ~* ' \ ,
rahmet olarak bize bu nübüvvet gelm iş ise » Jc llP size de-s 0liller kapanm ış ve kör olmuşsanız görmezseniz. Z_Aji.x£^JbI Ben,
cebren sizi ilzam edebilir m iyim? Elimde sizi mecbur etmeye kuv
vet gücüm yok dini kabule zorlam ak için. Dinin kabulüne mecbur
edebilir m iyim sizi? Tâbii mümkün değil. Dj-* j o L$J Mademki
siz ikrah ediyorsunuz, ben sizi mecbur edebilir m iyim? (Asla) teb
ligattan başka benim kuvvet-i kudretim yok.
29- i j ü ı j LSI ZJİJ <ÜJİ ^.İP J i ^ jJ-İ O) J/_a 4_İİP » d : , ! J fj_3 /j j
O j lp '2 l-a ji »-Cjjİ —_ CJJ »_.>j I j J j a *- i lj_ial j-jj-Jl
-kjj J2 J2 s»j_3 l_JJ Ve ey kavm im, J/_J> o l i P » C ; : i J ben bu tebliğ ve
risalet üzerine sizden mal ve ücret istem iyorum. J l I Oll '
4ii,l Benim ecr-i ücretim, mükafatım ancak Âllâh-û Teâlâ'ya aittir.
I jjJ>I J-jjJI i j l - k j Z-Sl ZJ>J Sizin dediğiniz gibi "o aşağılar tâbi olmuş- s •s»lardır" diyorsunuz, ben imân edenleri yanımdan kovacak değilim.
»h P' Onlar kıyamette Rablerine kavuşacaklardır. —-İCJj\ h s ) s ' 0 ^ 4 —3 L a j î » C j j l Fakat ben sizi cahil bir kavim görüyorum.
Nûh A leyhisselâm 'ın kavm i, inanm ış fakir kimselere tenezzül
etm iyor ve onlarla beraber olmak istem iyorlardı. Bunun için, Nûh Aleyhisselâm 'ın onları yanından kovmasını teklif ettiler. O büyük
peygamber, elbette cahillerin sözüne bakarak, Âllâh'a imân etmiş Âllâh katında değeri olan kimseleri yanından kovacak değildi.
30- J.3İ » 4 . 3 i Ol hJû I j a — J j a p î /JJ
(O) 4İ1I J_-a —-_Sj-^ <j-a p-3 Z-jJ Ve ey kavm im, eğer ben
230 • Tefsir Sohbetleri
onları tard edersem, Âllâh-û Teâlâ'nın azabından beni kim kurtaT
rır? 5 jj-? jû J-İ1 İstediğinizin doğru olmadığını düşünmez m isiniz?
31- İ L j j i Jj-Sİ vS_^1 J İP İ i i jJ i> £ cJj-Sİ J j
LAj »İPİ Ü î j J i . A i j j j j & p ] ^S>5 j û l J cJj-Sİ J j
5 -^ L L ji j _ J ıSı J j ı ^ - i j i
^ i r- i "~S<xii j_5l>£- ^JlJLp J_xJ cJj-Si J j Ben, size "Âllâh'ın hazineleri be
nim yanım dadır" dem iyorum. Ç-1^1 J j Gaybı da bilm iyorum~9 * ’ ~
ki istediklerinizi haber vereyim . d ı_U j_j1 <Jj_31 J j Bir meleğim de
dem iyorum ki bana, sen de bizim gibi insansın diye itiraz edi-j! tJ j! ^
yorsunuz. J_£ ILp 1 ^ js> J j-_;jJJ Jj-31 J j Ve sizin hor gördüğünüz
Mü'm inler hakkında Âllâh-û Teâlâ, 1J-12- &1 J g;“j j j J onlara asla
hayır (tevfik, imân ve ecir) vermez de diyemem. j J LA_> J_Lp 1 AÜJİ
Jg - î j  llâh-û Teâlâ, onların nefislerinde olan hayır ve şerri çok
iyi bilir, onlardan razıdır. j - j J L k J l j _ J isi j j i Eğer bunları dersem
veya kâlplerinde olan şeyi bilmediğim için kovup imânlarını kabul
etmezsem , bu takdirde nefislerine zulmedenlerden olurum, ben
gerçekten zalim lerden olurum.
32- Û] l_ jİK LAj V-IsU Ü JIj^ o j i s f ö L_I£JS/j>- Ü 1J 1jjl3
£-j_i LJ 1 j_Jl3 Mevzu, Nûh Aleyhisselâm 'ın ahvalini beyan bun
yuruyor. Nûh A leyhisselâm 'a dört hususu söylediler, dediler ki:
a) B izim le mücadele ettin ve bize yaptığın mücadelede çok ileri
gittin. b) Sana tâbi olanlar aşağı kimselerdir. c) Bizden fazla bir
Hûd Sûresi • 231
ilm-i malûmatınız da yoktur. d) Sizin, bize karşı üstünlüğünüz de
yoktur. Onların dört sualine de cevaben buyurdular ki; "Ben gay-
bı bilirim demedim. Âllâh, bana ne bildirirse onu söylerim . Bana
tâbi olanların ahvaline de mükellef değilim. İman etm işler Âllâh'a,
imânları zâyi olmaz Cenâb-ı Hakk'ın nezdinde. Ben de meleğim
demedim, sizin gibi bir beşerim, beşer olduğumu söyledim. Yalnız
vahy-i İlâhi bana zuhur etmiştir, onu haber veriyorum " dedi, ce
vaplar verdi. Onların elinde bir şey kalmayınca, nihayet başladı
lar sert davranmaya. Edepsiz olana cevabını müdellel verdiğinde,
baktı ki karşılığını veremiyor, o zaman terbiye haricine çıkmaya
başlar. Cevapları işittikten sonra dediler; "Ey Nûh! U-iüiU- Jus Sen,
bize husumet yaptın, mücadele yaptın, şimdiye kadar da cidalux o x
husumetin devam etti. L l!1 i^ o j_ îS ^ j Ziyadeleştirdin bu cidâlini,
öyle ise biz sana imân etm iyoruz. UblS Getir bize, LjJuıS /_»_> bize
vaad ettiğin azabı getir. Bizi, azab-ı İlâhi vard ır diye korkutuyor-' t - °sun, öyle ise o azabı getir bize. j_ J iU 2 J1 j_» c - J o 01 Eğer sadık
doğrulardan isen, kendisiyle bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir."
J/_3 Nûh Aleyhisselâm müteessif olarak, onların haline
üzülerek, bahr-i merhamettirler, azab-ı İlâhi tahakkuk ettikteni o 5
sonra ne yapsınlar? 4ü1 o f - S s l j L»j 1 Size gelecek bu azabı ancak
dilerse Âllâh getirecek, ben size haber veriyorum . Münkirlere, bu
azabı Âllâh getirecek. Azabın geleceğini, Â llâh'tan haber aldım. O
azabı isterse ta'cil eder, dilerse tehir eder. f j j l /-»J */J- 01
O azabı size ancak Allâh-û Teâlâ getirir ve siz Âllâh'ı aciz bırakacak
değilsin iz.
232 • Tefsir Sohbetleri
34- i& j a J Oı j l j^ ı 5/5 0j » SJ cji Oı » S i i l J J j* } s *£ Mi"' ° Sü* s 20_J-*-—j-1 4—J IJ -t._S.jj _A
y_>cÜi f - S A i^ J J Benim nasihatlarım size fayda vermiyor, (Jl
î_S j (Jl ü j l ben size nasihat etmeyi irade etsem bile, yen i
den başlasam bile size yine fayda vermez. î S j j i j Ol J* jj ^1 0/5 (Jl/V ^ ^Âllâh-û Teâlâ, sizin iğvanızı, idlâlinizi, azabınızı isterse, benim na-
sihatım ne fayda verecek? Sizin iğvanızı istiyor Âllâh, akabinde de
azabınızı istiyor. f S İ j j i Rabbiniz O'dur, sizi yoktan var eden, te r
biye eden yetiştiren, bu hale getiren O'dur. Oj-A—jS 4J J İ J Nihayet
siz, O'na rucû edersiniz, yaptığınız amele göre ceza verir. Âllâh, iyi
amel üzerine mükâfat, fena amel üzerine mücazat verir. * S 8 Jl J) 9 9 s*
_ f f O > 1 S $ <— >> 1 ^ 1 ^ I ^ 0 I t ' " ' ♦ i ♦ t 0 j35- Oj?jj>tS L ? j j o lj y o l j—l y * A ijj is l J l . 3 <Ujisl O jJjİj fi
Bu âyet-i kerimeye, Müfessirin-i İzam iki mânâ vermişler. Birs * * S
kısm ı, mevzu Nûh A leyhisselâm 'ın kıssasıdır. OjJj^j fi Onlar d iyor
lardı; 4_jji]l "Nûh Aleyhisselâm , kendinden uyduruyor bu vah iy
leri, iftiraları." Nûh Aleyhisselâm , onlara dedi; y_L*İ 4-^ J^ 1 01 J -3
y —-?lj4-l "Eğer benim iftiram olursa, bu söylediğim sözler benim
ise onun cezası benimdir ve ben cezamı çekerim. /—_!? fr^J-J l i l j
0j-^j.:^s Sizin yaptıklarınızdan da ben beriyim. Kendi cezanızı siz
çekeceksiniz." Müfessirlerin verdiği diğer mânâ da; cümleyi muM
tariza o larak bu âyetin muhatabı, Râsûl-û Ekrem 'dir (Sallâllâhû
Aleyhivesellem .) Eğer ki Nûh A leyhisselâm 'ın bahsidir fakat gaye
Râsûl-û Ekrem'dir. Onun düşmanları da Kur'an-ı Kerim hakkında
aynen öyle diyorlardı. Onlar, "Kur'an'a iftiradır m ı?" diyorlardı. De
Hûd Sûresi • 233
ki; "Eğer onu uydurduysam günahı bana aittir fakat ben, sizin
işlediğiniz günahtan uzağım."
36- 5^1 . l i ' ı ^ j j u ı £^4 ^ ji" " eV.' ' i 0 y o
Oji-ft-Âj Ij - Zj /_ ı
^ j-i ^ J l c -^ jlj  llâh-û Teâlâ buyuruyor ki; Biz, Nûh Aleyhis-V ' o ' t s s o ' S'
selâm 'a vahyettik, bildirdik. j i l Jl_S j i J l d L , j î j , j - ı j j j_J i- i l
Senin kavm inden, bundan sonra kimse imân etmez. İman etmiş
olanlardan başkası, (sana) asla inanmayacak. LT -J^ J -* Meyus
olma ey Habibim, burası Râsûl-û Ekrem 'e karşı olabilir. Nûh Aley-
hisselâm 950 sene uğraştı, 80 küsür kişi imân etti. ü ji* İ : i j i lS /Ij
Öyle ise onların şirklerinden müteessir olma. Nihayet Cenâb-ı
Hak, peygamberine yardım eder. Onların düşmanını imha eder.
37- f g l İ j- lİS j û J l J j H ^ j j U iŞ P l dLİİİl ç-i-^lj
Oj_âjA»
0 0 Odü liJI £_w>lj Ey Nûh Aleyhisselâm nezaretim iz altında ve vah
yim ize göre bir gemi yap, l - l ^ j j L i i i P l j gözlerim izin önünde,
vahyim iz (emrim iz) dâhilinde. ij - l i fe j - A i l < -i ^ - ilk /A s J j Âllâh
CelleCelâlûhû, bilir ki peygamberdir kalbi yanıyor halkın mahvol
masına, rahmet fazladır. Cenâb-ı Hak; "H itap etme hâlas o lm a
ları için, onların hâlas olmaları için benden duâ etme" diyor. f gil o
Oj-Sj- ı Boğulmaya hükmedilm işlerdir. Çünkü onlar mutlaka boğu
lacaklardır.
Rivâyet edilir ki Cebrail A leyhisselâm , Nûh Aleyhisselâm 'a;
"Âllâh-û Teâlâ, senin bir gemi yapmanı em rediyor" dedi. Nûh
234 • Tefsir Sohbetleri
Aleyhisselâm dedi ki; "Ben nasıl gemi yaparım ki dülger değilim.
Cebrail A leyhisselâm ; "Âllâh, seni ona muvaffak eder, yol göste
rir" dedi.
38- Ol J U A-i* ijj^e—ı j5 jj_*> A—jİP j-*> l_ı l i j iL _ liJ i £_l a j j
Ojj^_15 L i İ * J : i j j^_L5 L-ili l_1j ljj^_15
0 Jl 0i _ l i . i l .LlAajJ Nûh Aleyhisselâm gemiyi yapıyor, Cebrail
$ J1 ^
Aleyhisselâm da talim tarif ediyordu. L l l i j Ne zamanki <_jiP J_Jo" o 9" '4_j J3 j_ j J_ J cemaatinden birisi veya kavm inin ileri gelenlerinden
birisi, (yanına) her uğradıkça L i* ij j* -^ onunla alay ediyorlar
dı. "Ş im diye kadar peygamberlik iddiasında idi, şimdi ise dülger
oldu" diyorlardı. Jl_-3 Nûh Aleyhisselâm , onlara cevaben, vahy-i
İlâhi ile diyordu. il* Ij a -L j d)! "Eğer cehlinizden dolayı siz, bugün
bize alay yapıyorsanız. Ojj,A_L3 l_ li *_x Lj 1-5 u l ! İyi bilin ki siz
nasıl alay ettinizse, biz de sizinle alay edeceğiz, gark olduğunuz
zaman görürsünüz halinizi."
39x s % y, y
■ * -j^âJ —’l J"P Aj I p J ^ j ^ j j ^ j — ->! Jl p ( j - j c J ^ j ı i
Sonra anlayacaksınız, O j io t—IJlP j_J ken
disini rezil edecek azabın geleceği *_JiJ t— !J_P A_jlP J->oJ ve daimi
bir azabın kimin başına ineceğini bileceksiniz.
40- j - j î - j s j i j * j - i - ı ı_ıl5 ^_1uı j U j ı_5jJİ ;ı_— ıSj J s.
J l 4_ .j jj-*! 1-j j (j-Jİ (j-Jj Jj-â-il a -jIp 3 —*•“ (j-J '■Jl i —Ja Ij (j-ji^l
ı H 3
U jJ I XI.— iSl Nihayet em rim iz, (emr-i İlâhi) geldi. Hareket
Hûd Sûresi • 235
etme zamanı geldi, azab-ı İlâhi'nin geldiğinin haberi. jj_ li!1 J U J
Tennur kaynadığı vakit, U Jû biz Nûh A leyhisselâm 'a emrettik.o # )
L ^ i J-^>-1 Sefineye gem iye, ham let yüklet J S her hayvandan
iki çift (erkekli dişili.) d L U l j Ehlini de al, ehli ki hepsi
değil. Oğlu Kenan ile ikinci zevcesi Vâile, ikisi de kâfirlerdendi. J1j /O X A
j j> j JJ_2J1 aJ I * j l ! » j-* A leyhinde söz geçm iş olanlar dışında, A l
lâh-û Teâlâ'nın hükmü geçenler müstesna, evlât ve iyâlini ve sana
imân edenleri gem iye yükle. J-JLS J 1 4 - ü j-J>1 U>j Zaten onunla
beraber pek azı imân etm işti. İman edenlerden üç evladı; Ham,
Sam, Yaves. Üç gelini de onların hanım ı, oldu altı. Nûh AleyhisÜ
selâm ve hanım ı, oldu sekiz. Yetmiş iki de ümmet, hepsi seksen.
Âyet-i kerimede geçen "Tennur" kelimesi; lugatta tandır dediğim iz, içinde ekm ek pişirilen bir ocaktır, bir çeşit fırındır. Mü- fessirler tandırın kaynamasını, çeşitli şekillerde tefsir etmişlerdir. Nûh Aleyhisselâm 'ın gem isinin buharlı bir vapur olduğuna işaret etm ektedir ki o zaman "tand ır kaynadı" demek, "vapur ocağı yandı ve harekete hazır duruma getirild i" demek olur.
L ^ i 1j-4Sj1 J l i j Nûh Aleyhisselâm , vahy-i İlâhi ile hitap etti
ümmetine. Dedi; "Gem iye binin." ^ B ism il
lah ile mecrası var. <ü1 deyince cereyan eder, geminin durm alı 9 ' '
sı da yine ^1 _L-> iledir. Fakat bu besmele, Nûh Aleyhisselâm 'ın
lisanı ile çıkıyor. < -jj 01 Muhakkak benim Rabbim, is
tiğfar eden, mağfiretini talep eden, kusurunu göz önüne getirip
de dergah-ı İlâhi'de yalvarana mağfireti vasi'dir. Rahimdir Âllâh,
236 • Tefsir Sohbetleri
helâk etmez günah ile. Rahim 'dir Âllâh, bu kadar kusurları yap ı
yoruz yine nafakam ızı veriyor, kesmiyor.
42- u jJj-*» ç J O iS j a_Li jL i îd is '^ j j) ç j ^ j^ ç - i j
j ^ l Ü i ı C-» j ü "JJ l i ü 4 -? j\ ç i, - ^
ç _ i j Bu gemi ^ j-^ cereyan ediyor, f_gj o Müslümanlarla. ç J
J L İ ; J lS ^-j-» Gemi dağlar gibi dalgalar arasında, onlarla birlikte
yüzüp gidiyordu. a_ij\ ^ jJ ^ iU J Nûh Aleyhisselâm oğlunu gördü,
oğlu Kenan'a seslendi. Jy*.» ç J O ^ Mazildeydi, azildeydi, ayrı idi.
Filan adam azloldu yani vazifeden ayrıldı. Nûh A leyhisselâm 'ın Ke
nan isimli oğlu da, Nûh Aleyhisselâm 'ın dininden ayrı idi, inkârda
idi. Nûh Aleyhisselâm , ona dedi, oğluna. H*J> ç Ju U "(Müs
lüman ol) gel bizim le beraber gem iye bin, j_ jjil£ J\ £-» j i o J J kâ
firlerden olma (ki selâmete kavuşasın, helâk olmayasın)" diye
seslendi.
43-j-al j-» f - f l * J J lS *L—Jl j-» ç-i-—
j-j-Sj-*-—J\ j-» £?-——Ji (Jl_ "j j-» J\ ü\
« L—Ji j_» ç - i — J_İ>- ^ J] cJ l_S Kenan, oğlu; "(Ne Müs
lüman olur, ne gem iye girerim .) Yüksek bir dağa sığınırım o beni
boğulmadan korur" dedi. Ona cevaben, Nûh Aleyhisselâm dedi.' 0 ^ /V
<ü\ j-» j.» f jJÜi f _ f l* J (J/.S "Bugün Âllâh'ın emrinden (azabından)
koruyacak hiçbir şey yoktur f_ ^ j j - » J i ancak merhamet sahibi
 llâh'tan başka koruyucu yoktur" dedi. Bu sual ve cevabın içindeo 0 0
j - J j i i J i j-» OlÜ_S ç-j-Hi l_—4-^ cJl^J derken, dalgalar aralarına g ir
di, böylece o da boğulanlardan oldu.
Hûd Sûresi • 237
Nûh Aleyhisselâm dedi. "Ya Rabbi, va'detm işsin benim ehlimi hâlâs etmeye." Cenâb-ı Hak'ta buyuruyor ki; "Onlar, senin ehlin değildir."
44- J Sj «.L_aJ 1 ^ _».Jf’j j _k.Lî1 «.La_m l_jj ijftl_a j _k.İj 1 y^ji L-J J _*-îj
j _j a j LLji ı l K J ^ j ^ s j j J ı ^_lp O j l m i j j_avı
(J_jJsj Denildi, Âllâh tarafından yere buyruldu ki j-*JJ1 y j i L-J
"çıkardığın suyu içine al." Yer, emr-i İlâhi ile çıkardığı suyu
içine aldı. Semâvata emretti, j -k LS1 «LA-M L-Jj "ey gök (sen de su-o ' o J!
yunu) tut" denildi. «LAJ1 ^ - ^ j Su çekilip azaldı, JJ>V1 emr-i
İlâhi yerine geldi, helâk tamam oldu ^ s jJ J i ^-LP o j lM - i j ve gemiCî ""V o . ^
Cûdi Dağı üzerine durdu. j - j J l k J i p - î L İJ_KJ J - j j j O nefislerine
zulmeden kavme, "uzak olsunlar" denildi. Elhamdûlillah, za lim le
rin helâkı için denilir. Bir zalim in helâkı için "E lham dûlillah" demek
caizdir.
Rivâyet edildiğine göre; Nûh Aleyhisselâm , gem iye Recep
ayının onunda binm işti. Altı ay su üzerinde kaldı. N ihayet Mu-
harrem 'in onuncu günü yeri buldu. Nûh Aleyhisselâm ve bera
berindekiler o gün, Â llâh-û Teâlâ'ya şükretm ek maksadıyla oruç
tu tm uşlard ı.
45- C-Jılj 3- eJi iİJ—Pj Û ij J İ A İ j-a> J-IJİ (1)1 J l- İİ 3-JJ j" ^sL-jj
SJJ ^j^ ^ sL ij Nûh Aleyhisselâm , Rabbine niyaz etti, yalvardı,
dedi. . -_L&1 . _ ıJ l di JL İS "Ya Rabbi, benim oğlum Kenan,i r ° ' S
benim ehlim idi. <>- 1 _Pj d ij Senin va'din de hak ve hakikat
238 • Tefsir Sohbetleri
idi. Va'detm işsin ki oğlum hâlas olur, va'dın hak ve hakikattır, hulf
yoktur. Nasıl oldu da hâlas olmadı. Belki Nûh A leyhisselâm 'ın mak-
senin dininden i'tizal ettiği için seninle onun aranızda karabet kal
mamıştır. Mü'min ile kâfirin arasında akrabalık kalmıyor. Birbirine
Bu âyetten anlaşılıyor ki insanlar arasındaki yakınlığ ın asıl sebebi din birliğidir. Â llâh'ın dinine inanmış ve peygamberlerini tasdik etm iş kimseler, birbirinin manevi akrabası, yakını ve dostudurlar. Bunların aralarında manevi bir b irlik vardır. Mü'm inlerle kâfirler ırk bakım ından birbirlerinin akrabası o lsalar bile, bu akrabalığın Âllâh katında hiçbir değeri yoktur. Nitekim Nûh A leyhisselâm 'ın oğlu, babasına inanmadığı için Âllâh-û Teâlâ, onu Nûh Aleyhisselâm 'ın ailesinden saymamıştır.
$ s * ^sadı bu değil de va'd-ı İlâhi'yi an lam ak içindi. j-^ -^UJl f —S —1 c - J lj
Hakim lerin ahkemi sensin Ya Rabbi" dedi.
£ j—-5 / J JL3 Nûh A leyhisselâm 'a cevaben buyuruyor, Cenâb-ı
Hak. dLLA l J~—4J 4JÜ1 Senin bu oğlun sende i'tizal ettiği için,
s ™ **vâris olmuyorlar, ülfet kalmıyor. J_1p J - l * 4-51 Çünkü o, sâÇ
s s s O s
lih olmayan bir amel sahibi idi (kâfirdi.) o d ü L? j l ük o \ ' y
Senin ilmin olmayan şeyden bana sual etme, o halde kün-
hüne vakıf olmadığın şeyi benden isteme. j_ ? 0 j——S (Jl d L k p l y j lo * * \l Ben, seni cahillerden olmaktan men ederim.
Hûd Sûresi • 239
d i-j ij_p| __j| —j cJi-3 Nûh Aleyhisselâm dedi. "Ey Rabbim, ben' J ^ s' >
hakkında ilmim olmayan şeyi senden istemekten sana sığınırım . (OlC 0 o''»_U o —_! U> dJÜJL:.! Ya Rabbi, sana sığınıyorum, benim ilmim
olmayan şeylerden sana sual etmeye. —_IL£-J5j —_J J_ ii5 JJJ Eğer
senin mağfiretin olmazsa bana, eğer bu hatalarım ı affetmezsen,o } *
bana merhamet etmezsen, j ^ l ^ l j a j s I hüsranda kalanlardan,t ^
ziyankârlardan olurum Ya Rabbel alemin.
48 ■ d i—*a j» -a »a I ^-İPj dL_J>P d /S j-jj /-.a k * *I j j-S Z-J J - j î
I —Jİl-P /-.a {—1 » . ** ** . : {—a lj
"K â le " malûmdur. J J Meçhul yani görünmeyen Âllâh tarafın
dan denildi. Ey Nûh Aleyhisselâm , sana ve seninle beraber olan
ümmetlere bizden selâm ve bereketlerle gemiden in! Selâm ım ız
ile yahut selâmetle necat ile. Berakât-ı kesire, hayrat-ı kesire nân' o ' * ~ ' a '
zil o lur sana. dLAa j_ la »J>l ^ -İPj d L l lP (Onların içinden gelecek
nesiller içinde,) kendilerini (dünyada bol rızıklarla) faydalanacağı
nız, faydalandıracağım ız nice (kâfir) ümmetler de olacak ki »J>lj
nice ümmetler de olacak ki biz, onları da dünyanın metaıfi fi ♦* 0 4$) oj $
ile rızıklandırırız. » J l — I IP i l a { -6 -^ f - 3 Dünyanın metaı ile faya
dalanır, sonra isyan ettiği zaman kendilerine, bizden elim bir azap
dokunacak.
Hâlik-i Kâinat, Habibine buyuruyor:
49- J j ç i l Z -J lu s C - iS ı_a J L j j / . ^ jS ,_._1a]i */4 $İ d L b
i - j u d ı oj J -^ iS İ l- * J - Ş j - * d L i j i
j ü l *l_pl d L b Burada sekiz peygamberin kısa ahvalini
240 • Tefsir Sohbetleri
beyan buyuruyor. Bu gayipteki ahvaldir bilsinler, bu haberler ancak
vahiy ile bilinir. O zamanda Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû A leyh ivesel
lem hiçbir yerden duymam ış, okumam ış, tahsil etmemiş. Bu ha
berler ancak Cenâb-ı Hak'tan bildirilen vahiy ile olur. dLİJl l-g ^ jis s s * } '
d ı i j s J j î i L g li iS ı î - i S l- i İşte bunlar, sana vahyettiğ im iz gayb
haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kav-
min. j - ş â i l i J İ L î l i j l (Ol J-l^Zİ l i - i J-L® j - i O halde, (Nûh A leyh is
selâm gibi) ey Habibim Sallâllâhû A leyhivesellem , sen de sabret.
(Kavminden gelen eziyet ve meşakkate sabret.) Dünyada zafer,
ahirette ecr-i ücret, akıbet, şirk ve masiyetlerden sakınanlarındır.
50- «J-Şp <Jl j - i f - Ü l- i <ül Ij J^^I fj-S l-J Jl-S l i j - i f_-i/ -l aLP ^ J ij
O jJ - lÜ J l f ü l Ol
Bu Nûh A leyhisselâm 'ın kıssası, gayb haberlerindendir ki sana
vahyediyoruz. Bundan evvel, onu ne sen ve ne kavm in bilmediniz.
O halde Ey Ekmelerrâsul Sallâllâhû A leyhivesellem , sen de Nûh
Aleyhisselâm gibi kavm inden gelen eziyet ve meşakkate sabret.
(Dünyada zafer, ahirette sevap,) akıbet (şirk ve masiyetlerden)
sakınanlarındır.
Ve Âd kavm ine, kardeşleri Hûd Aleyhisselâm 'ı gönderdik. De
ki; Ey kavmim! Âllâh-û Teâlâ'ya ibadet edin ki sizin, O'ndan gayrı
ilahınız yoktur. Siz (O'na şerik koşmakla) yalancılardan başka bir
şey değilsiniz.
51- J J ^ j i i t f j J ı ^_İP J ı ^ jJ - l Oı İJ-^l j4 İP f ü L ü l J fj-S zj
Oj-İâaj
Hûd Sûresi • 241
Ey kavm im, buna (bu tebliğime) karşılık sizden bir ecir ücret
istem iyorum. Benim ecr-i ücretim , ancak beni yaratana aittir. Ak
lınızı kullanmaz m ısınız? Hala aklınızı kullanm ıyor musunuz?
52- IJIj Jl j *_£wj-p * L _ J l A-jil ij-jjj *-^jj IjJ-iÂs— ıl j_3 l_jj
j j * l^jaS J j *Joj5 J j â j-3 ( h j j
Ve ey kavmim! Rabbinizin mağfiretini isteyin. Sonra yine O'na
tevbe ve rucû edin ki üzerlerinize gökten (tarla ve bahçelerinizi su lam ak için) bol bol yağm ur yağdırsın. Ve kuvvetinize kuvvet
katsın. Günahlarınızda ısrar ederek imândan yüz çevirmeyin.
Mem leketlerinde kuraklık vardı, kadınları kısırdı. Ziraatçı o lmaları hasebiyle yağmura ve düşmandan savunm ak için nüfusa
muhtaçtılar.
53- U j d ü y Iİ14J1 jJ .5 U j 3 ^ l ı * i— U L> I^Jlî
İ U
ij__A l_j I jJÛ Âd kavmi cevaben istihza ettiler. Dediler ki; l__Jo
3 - ij l- l l s i — "Sen, bize açık bir beyyine, mucize ile gelmedin. l_Jj
d J y j_P jJ tS Biz de senin sözünle ilâhlarım ıza ibade
ti terk edeceklerden değiliz. Senin sözünle biz, âbâ-û ecdadım ızın
ilâhlarını terk etmeyiz. d J j J t i l_Jj Senin de peygamber
olduğuna biz inanm ıyoruz. Senin bu sözlerin nereden geliyor.
54- i j J . A lj 4ül J . •*«■! ^Jİ Jl_3 «-j-l-- l 1S.il y 2_jj d-jjS-Pİ J l Jj-Â i ( i
( j i 1 _Ij -5İ
242 • Tefsir Sohbetleri
Jj_2j tl)\ Senin bu sözlerin; « j - İ I (Ja-* ji_j_JS_*I J i sen bi
zim mâbudlarım ıza dokunuyorsun, onların yalan olduğunu söy
lüyorsun, bu sözlerinden dolayı onlar seni çarpmışlar. Senin bu
sözlerin akılsızlığından gelir. . p l J I İ Hûd Aleyhisselâm , onlara cem
vaben dedi. <üI Jg Âl ç -s i Ben, Allâh-û Teâlâ'yı şahit tutuyorum.
Ben Âllâh'ın hak peygamberiyim , emri ile geldim, aklım da yerin-'T ® * o ' c '
dedir. \jjjJg_Â\J Siz de şahit olunuz, O y j-Â i Lİ» ç i l sizin şerik-- ' \ s
ortak koştuğunuz şirkten beriyim.
jJu.^ 4_jji j-» Haydi, hepiniz bana tuzak kurm ak üzere top-s $
lanınız. .>■ Hepiniz topluca benim helâkım için çalışın. J f_3
tl)jj_ki.j Sonra mühlet vermeyin elinizden geleni yapın aleyhimde,
bakalım bana bir şey yapabilecek m isiniz? Ben Âllâh'ın hıfzında,
emniyetteyim . Hiçbir zaman bana zarar yapamazsınız.
k 1j_ f Oj
i ' t # f_ x j j j ü\ < -L* L-LSj5 ç-j] Ben, benim de Rabbim, sizin de
Rabbiniz olan Âllâh'a tevekkül ettim. Bütün gücünüzü sarf etse
niz, bana zarar veremezsiniz. l g i l^ l l ju>-\ j_* J i o \S j.» /_» " m in "
tekit içindir. lâ dabbetin, yok yeryüzünde yürüyen, yeryüzünde
hayatlı olan bütün mahlûkat; insanlar, cinler, hayvanlar da nasiye-
si, A llâh-û Teâlâ'nın elinde olmasın. (Hepsinin hükm-ü tasarrufu' 5Î
ve yönetem i, O'nun kudret elindedir.) f â —l» k l j - f ^_L* d))
Muhakkak benim Rabbim, hak ve adalet üzerindedir. (Kimseye
Hûd Sûresi • 243
haksızlık ve zulüm etmez.) Benim Rabbim, hak ve adalet üzerine
hükmeder. S iz tecavüz ettiğinizde, mukabilini bulursunuz. İkinci
mânâ da; Rabbim, sizden doğruyu ister.
i K57- L» jî j 45 c iU L - l J j f - O o c J l-mJI l2 J & İ L J l Ü ijJjS û/J
«J-^ J -Jj Û] L- ^ ’ J j
ijJ jS û l i Şayet imândan yüz çevirirseniz, Âllâh'a karşı ne yaç
pabilirsiniz? Bana da bir şey yapamazsın ız nihayet kendinize za- ° } } s s s
rarınız olur. c J l .m/ ,1 L» f_xiİJû1 .i-âİ Ben, işte size göndeg
rildiğim şeyi tebliğ ettim. Rabbim, beni mes'ul etmez ve sizin de
Âllâh'a karşı bir mazeretiniz kalmamıştır. j
Âllâh CelleCelâlûhû, sizi helâk eder. Rabbim dilerse, sizden başe
ka bir kavmi yerinize getirir de ona hiçbir zarar veremezsiniz. J j
Sizin yerinize gelecek kimselere de hiçbir ziyan vere
mezsiniz. j - j - i i- J i ^JüP j JJ di Muhakkak benim Rabbim, her
şeyi hakkıyla gözetler, gözetendir. Hiçbir şey, O'nun bilmesinden
gizli değildir. Bütün halim izi murakabe ediyor.
58- lljjjtİ j l_I» O a>-j j İK-a 1 j-Iai j - j j J i j İsj-.A Li-jjjö L jja i «-L>- LaJj
j : L* t_Jİ —l_P j-»
L5j»1 «L>- LA Jj Vaktaki azap em rim iz geldi, 1sj_i l-il^^j Hûd
Aleyhisselâm ve onunla beraber imân edenleri rahmetim izleE j. s ı ,» ' S
kurtardık. Li » < A - j j oK» ij-ia i j- j J ij Tefsir diyor; 4.000 kişi imân
etm iş idi, imân edenler hiçbir ziyan görmediler beraber o ldukla
rı halde. Rüzgâr topluca hepsine geliyordu. Rüzgârın malûmatı
vardır, Â llâh'ın dostu ile düşmanını fark eder. Mevlâna Celâleddin
Rumi buyuruyor; "Bütün kâinat, Â llâh'ın dostuna dost, düşmanına
düşmandır."
k i j H -p Ve onları galiz, ağır azaptan da kur
tardık. Denildi ki ağ ır azap, ahiret azabıdır. Onları dünya azabınn
dan kurtardığım ız gibi, ahiret azabından da kurtarırız. Bu 4.000
imân etm iş kişi idi, dünya azabından olduğu gibi ahiret azabından
da hâlas ettik.
Bu Âd kavmi ki imân etmeyenler, berdül acuz, koca-karı soğuğu denilen yedi gece, sekiz gün devam eden şiddetli bir kasırga ile helâk olup, ağaç kütükleri gibi yerlere y ık ılıp kaldılar.
59- j J S j_*1 1j-^^1j 1 j y frj o L j/j 1j Jlj>s:>- i/-P CLLjj
244 • Tefsir Sohbetleri
o / J L 1j J _>< - i/-_P d L -b j Hâlik-i Kâinat, Hûd kavminin
helâkının sebebini bildiriyor. İşte bunlar, Âd kavmidir. Rabbinden
nâzil olan âyetleri inkâr ettiler ve Rasûlleri, Hûd Aley-
hisselâm 'a inkâr isyan ettiler. Bir peygambere inkâr isyan, bütün
peygamberlere inkâr isyandır. Jl- iP jLİ£- J S -*1 1j_i^1J Tabi o ldu
lar. İnatçı, muanit olan cebbarların emrine tâbi oldular. İnatçı olan
reislerinin emrine tâbi oldular.
60- J1 1j _i.S 1i/_p d)1 J1<-a..JLİ1 ^j_jj u;_*J LpjJ1 aJl-a ^_s 1 jJL;.j 1j
p -3 I JlJo
s fa }H U L a j J1 sJl.* 1jJLJ1j Böylece onlar, bu dünyada (şiddetli
rüzgârla) ve ahirette (ateşle) lânete, (cezasına) tâbi tutuldular.i. O ^1^_lii1 p j j Kıyamette de lânete. (Lânet; kıyamet gününde Âllâh'ın
Hûd Sûresi • 245
rahmetinden tard olmaktır.) f-gJJ l j J - iS laL-P Ol J l İyi bilin ki Âd
kavm i, Rablerini inkâr ettiler. (Âllâh'ın tevhidini, nimetini inkâr
ettiler.) i j _ i fj_S i/_*J İJlJ u J l Agâh olunuz, bilin ki Hûd A leyh is
selâm 'ın kavmi olan Âd kavmi, Âllâh'ın rahmetinden uzak kılındı.
61- J l j - i f -ü j i- i 4İii Ij Jl_ipi fj_S z j j / i Zj j l * ^ z İ S j_ l ^ J ıj
|j_jjj f _j aj^iAS-^U _ ulj J l fS /—*->l j_ i aj—şP£ î.ı *tı
t , t
l^ JUs f il^ - l Sj_lj ^ J lj Biz Azimüşşan, Semûd kavm ine de kar
deşleri Sâlih A leyhisselâm 'ı gönderdik. (Salih Aleyhisselâm 180
sene yaşamıştır.) «J_Şp <Jl j _ i f_üU U> ü jI Ij Jl-Lp I fj_S l_J jl_3 Sâlih
Aleyhisselâm , kavm ine dedi. "Ey kavm im, Âllâh-û Teâlâ'ya ibadet,o'0 o *' s jl
kulluk edin ki sizin O'ndan gayrı ilâhınız yoktur. ^ J J l j> fTüL il j i
O'dur, sizi yeryüzünde topraktan halk etti, ig s i fS’,Jl_*H_ l_J ve size
o toprakta ömür sürmeye ve imara kudret verdi ve onu size em
retti. <gi I jJ j i f i «jJ-i-îH^Zi O halde Âllâh'a rucû ediniz, yaptığınız
şirkten mağfiret isteyin, O'na tevbe nedamet ediniz. (Ol Mu
hakkak benim Rabbim, itaat edenlere r - j y çok yakın r_ş>J> ve• ", " ;
duâ edenlerin duâlarını kabul edendir."
Böyle Sâlih Aleyhisselâm kavm ine nasihat ettikten sonra, kavmi cevap vermeye başladı.
62- l_i .4*5 Ol l l ş g l i l i l i J l lj-4-Ji /-işi î i S .-S L-J ijJ lS
r j j i i-ŞJl l i j P J J L— d l i . ^ - İ Z-iilJ l i jÇ İ Jlİ *
IIlİ J l i j j - j i /-İşi î- lS JL .S l-j İj-J/S Dediler ki; "Ey Sâlih
(Aleyhisselâm ,) sen bundan evvel aram ızda ümid beslenen bir
kimse idin." ü ijÇ l l i J u /—? Jl.İİ5 oİ /— İsti fam-ı inkâridir. "Şimdi
bizi, babalarım ızın ibadet ettiği ilahlara ibadet etmekten nehiy mi
ediyorsun? 4JÜİ /_1? dLİ> y i ] U jİJ Gerçekten senin,
bizi davet ettiğin tevhidden şek ve şüphe içindeyiz."
63- i l - j 4_ı? y i i s l j y - j j j - ? i-* ıJ C — (Jl » a j lj l j-3 U J U
ji_ ı» e j j- -P y - ijjJ j^ j L l 4 01 4 1 j_? y —5j-«^J j - l# ' ' t ' ' \
/_J J U Sâlih Aleyhisselâm dedi. "Ey kavm im C - iT û l » ü İ jİ
iJ L İ J y I P siz inanm ıyorsunuz, bir lahza dinleyiniz. Eğer ben vazıh
apaçık bir beyan üzerinde isem, benim bildiğim hak ve hakikat ise.
y>j j ? Rabbimden, ben hakikat bir peygamber isem (ki öyleyim .)
S iz şüphe ediyorsunuz da şüphenize nazaran. i l —j 4JL? y i l s l j O,
bana kendinden bir rahmet, peygamberlik verm işse, buna ne der
siniz? 4Üil j_ ? y j j - a i J j - l O'na isyan ettiğim takdirde, azabından
beni kim kurtarabilir? j i - ıÂ S j —İPy^ijJu^s U i i i l s k P (Jl Bu durum
karşısında O'na asi olursam, beni  llâh'tan (O'nun azabından) kim
korur? Siz, bana ziyan vermekten başka bir şey yapm ıyacaksınız.
Bunun neticesinde, öyle ise dediler ki delil istiyoruz. Delil de nasıl olacak? Bu taş, dağdan bir deve çıkacak ve deve de bir yavru doğuracak, bunu istediler. Cenâb-ı Hak, her şeye kudret sahibi ve Sâlih A leyhisselâm 'ın bu şekilde yaptığı duâsını kabul buyurdu.
) " " i * ts ' s 0 \ ' s '64-/Aj 1 1 * J j «Üil ^^jl y İ (_pl-3 /—A jj J i-Jİ ,_S «Üil i_3/j a j_A p —3 U j
9 9 \ \ ' * i W ~(—‘-Jj3 ( >lJ_P jJ -U J «• j - ı J, * \ * *
-oil İ J l i a jJk fLs U j Ey kavm im dedi. İşte  llâh-û Teâlâ'nın, size '" \ * ' , > *
mucize olarak devesidir, alâmet-i lütfudur. o l »_SJ Size bir âyettir,
246 • Tefsir Sohbetleri
Hûd Sûresi • 247
i S ~ £ s 'benim nübüvvetime alâmettir. ^ l ^ j l JSus l_ * j j J Onu haline
bırakın, Âllâh'ın arzında yesin içsin. « j - i j l * j - İ i J j Ona fenalık
la dokunmayın. Eğer fenalıkla dokunursanız, 4-_j>» — !J—P
sonra sizi yakın bir azap yakalar.
65- t.—j J^Ij j-jp J-Pj ü i ^Çl *.üjls i j j ü (Jlâ.â i.* jjÂj.s
Rivâyet edildiğine göre; Sâlih A leyhisselâm 'ın kavmi, ondan
mucize olarak bir kayadan bir deve çıkarmasını istemişler. Sâ
lih Aleyhisselâm da onlardan imân edeceklerine dair söz aldık
tan sonra, namaz kılm ış, Â llâh-û Teâlâ'ya duâ etm iş ve mucize
olarak büyük bir kayadan bir deve meydana gelmiştir. Sonra bu
deve, kendisi gibi büyükçe bir yavru doğurmuştur. Fakat kavminin
pek azı imân etm iş, diğerleri yine kâfirlik lerinde devam etm işler
dir. l__*jjjLjS Semûd kavm i, o deveyi ayaklarını keserek öldürdü' ' ' s s' S s } '
ler. JL â i Sâlih A leyhisselâm , onlara dedi. (S'_,IS
Evlerinizde temettü edin oturunuz, üç gün daha yaşarsınız. İJU İ
— jJl£J> j_l* J^ j (Sonra helâk olacaksınız.) Bu bir va'idd ir ki onda
yalan yoktur.
Sâlih A leyhisselâm , kavm ine "evlerin izde" veya "dünyanızda üç gün yani Çarşamba, Perşembe ve Cuma gününe kadar yaşayacaksınız. Birinci gün yüzlerin iz sararacak, ikinci gün kızaracak, üçüncü gün kararacak, dördüncü gün helâk olacaksınız. Bu bir vaiddir ki onda yalan yoktur" demiş.
Netice onun dediği gibi çıkmıştır.
66- j - j j ı_ L i_ j j ij- lJ i j- jJü ij u j u * u j J İ «ı_— ı_Hs
5_.j5.jJl ^ j  i i j—* j l Jj ((i J _ ij j j
248 • Tefsir Sohbetleri
L5j.il «L>-LÜS Vaktaki azap em rim iz geldi. U JU ? L i l l o Biz Azi-
müşşan, Sâlih A leyhisselâm 'ı hâlas ettik, Sj*İ 1j_iİ\ j- jjd \J onunla
beraber imân edenleri de. l_ L 3-—j î - j Rahmetim izle onları hâlas
ettik. jLi-oy ıj'j-*- O günün yani kıyamet gününü işaret ediyor,* ' ' s ' ' 9 } s * 2 s s $
o günün zilletinden kurtardık. >_j>*J1 cSj-âJi j_ i d - j j O\ Senin Rab-
bin, kuvvet-i kudret sahibidir. Ey Habibim, dostunu hâlas eder,
düşmanını helâk eder. Çünkü senin Rabbin kuvvetli ve (her şeye)
galip olandır.
Sâlih Aleyhisselâm , inkârda olanlara azabın geleceğini haber verdiği zaman, geldiler yalvarmaya başladılar. Sâlih A leyhisselâm , onlara dedi. Bu azap mübrem olmuştur fakat bir rica yapm ak için yavrusunu arayınız. Yavrusu da anası öldürüldüğünde dağa kaçıp gitm iş, kimse yavrusuna yetişememiş. Sâlih Aleyhisselâm , onlara gidin yavrusunu bulun, biz yine rica eder, yalvarırız Cenâb-ı Â llâh'a diyor. Gittiler, aradılar, ne yaptılarsa yavrusunu bulamadılar.
Buradan Mevlâna Celâleddin-i Rumi bir mânâ alıyor, diyor ki; Evliyâullah, Cenâb-ı Hakk'ın ayâlidir. Eğer Evliyâullah'ı bulursa bir kişi, kahr-ı gazabı geri durması muhtemeldir.
6 7 - j . — f i j l ^ i ç ® I j ^ t j - f l S -yJi I?—-L k j j j J i J 3 - İ J
i?-—I k j- j jJ \ ju£-\j Cibril-i Emin'in bir sayhası, o küfürle
nefislerine zulmedenleri, korkunç bir ses alıverdi (kâlpleri parça
landı.) j _ .—uL^ f - i j L o ç® i j J s l f l® Evlerinde, diyarlarında diz üstü
çökekald ılar (helâk oldular.)
6 8 - İ j ü J ı J * "Jİ f g j j \ j j i S ] i j — O ] J i l g . ® \ j i i 5 f J O / S
Lg.® i j - i i i f-J OlS Sanki orada oturmam ış gibi oldular. d)) J i
Hûd Sûresi • 249
İ s ^j ' j j ü j - i i Âgâh olunuz, biliniz ki Semûd kavmi, gerçekten
Rablerini inkâr ettiler. Küfrün semeresini böyle buldular. Her kim
ki Rabbine küfran ederse, Âllâh CelleCelâlûhû böyle değil de diğer
nev'ilerde azap verecektir. Â llâh'ın azabından kurtuluş yoktur an
cak O'nun rahmetine iltica ve O'na imân itaat, yalvarm akla olur.s ' * s "Sj_üU IJlJu VI Yine bilesiniz ki Semûd kavm i, Âllâh'ın rahmetinden
uzak kaldılar.
69- l - J /-*j J/-3 /* J_ i IjJ ti j-j-* _y1 b J - i j o«-/->- JlJLİj
*■/->■ d)1n_ .4 ^
Ü JL ij o«/->- JLâJj Geldi meleklerim iz, Rasûllerim iz yani
azap ile memur olan melekler geldi. İbrahim A leyhisselâm 'a gel-o
meleri ne için? ^_^-!ii/j Tebşirat için, müjde getirdiler. Tebşirat ne
d ir beyan ediyor. Melekler geldiği zaman /* IjJ/S ilk evvel se lâ
mı söylediler. "Esselâmû Aleyküm yâ İbrahim" dediler. Bu selâm,
Âdem Aleyhisselâm 'dan kalmıştır. İbrahim Aleyhisselâm da se lâ
ma mukabil "ve aleyküm selâm ve rahmetullah" dedi. Ondan son-S S S S X
ra Jl- ^ «/->-d)1 i _ J U J J U çok kalmadı. l _ J ikâmet
demektir. «/>- 01 Geldi Ju-i^ haniz; buzağa derler, kızartılm ış
olan bir buzağı eti. İbrahim Aleyhisselâm , m isafir olmadan hiçbir
defa yem ek yememiş. Günün birinde aram ış bir ihtiyarı bulmuş,
ihtiyarla birlikte yemeğe oturmuşlar. İbrahim Aleyhisselâm , bes
meleyi söylem iş bakmış ki m isafirde bir hareket yok. Buna karşılık
o m isafire, "Âllâh'ın nimetine karşı oturup da ismini getirmeyen,
250 • Tefsir Sohbetleri
Âllâh'ın nimetine karşı bir nankörlük olur" deyince, o m isafir de
"biz Âllâh'ı tan ım ıyoruz" demiş. İbrahim A leyhisselâm 'ın kalbine
gelen düşünce, "ben bu kefereyi nereden buldum" diyerek üzül
müş. Bunun üzerine gelen vahy-i İlâhi'de, Cenâb-ı Hak buyur
muş. "Ya İbrahim, 70 senedir bu münkir inkârında devam ettiği
halde onun kısmetini veriyorum . Sen bir öğün kısmet vermekten
mi aciz oldun?" buyurmuştur.
Denildi ki Râsuller-Meleklerin verdikleri müjde; evlât müjdesi yahut Lût kavm inin helâkıydı. Lût Aleyhisselâm ve ailesinin korunacakları ve kurtarılacakları haberiydi.
Denildi ki maksat; sulhtü yani biz, sana emniyet ve salahla geldik. Yoksa korkutm ak ve zarar verm ek maksadıyla değil dem işlerdi.
İbrahim Aleyhisselâm , onlara hemen gidip sem iz bir buzağı kebabı ikram etti.
Bu, ziyafetin meşruiyyetine delildir.
fj_S ^ Jl HL^ Jl Zj İ
} s s \ s ' •O l J_*aS J f-gİJjl İJ i l i İbrahim Aleyhisselâm baktı ki onların
kebaba el uzatmadıklarını gördü. Ellerini yemeğe uzatm adıkları
nı görünce, (m isafir bir eve g irer de onun yemeğini yemezse o
misafir, m isafir olduğu eve karşı iyi bir fikirde değildir.) İbrahim
Aleyhisselâm da f - i j ü onları yadırgadı ve onlardan kalbine bir
korku girdi. Herhalde bunlarda bir şey var, niye yemeğim i yem i
yorlar? Kalbine bir nev'i korku gizledi, İ iş * - f-g l* r _ - J l J bir korku
Hûd Sûresi • 251
eseri kalbine geldi. Acaba bunların ne niyeti var? Sonra diyor;
"N iye yem iyorsunuz, Âllâh'tan kısmet gelm iştir?" Onlar da "biz
bedel mukabili y iyoruz" demişler. İbrahim Aleyhisselâm da öyle
ise bunun bedeli, oturduktan sonra » -^ J j l j-^>-jJI ^ l »— di ye
ceksiniz. Kalktıktan sonra j-^-J/AJI » j 4ü Jl.L>JI diyeceksiniz. Bunu
deyince Cebrâil, Mikâil A leyhisselâm 'a bakıyor. "Cenâb-ı Hak, onu
hâlil dost ittihaz etm iş ki haktır" diyor. IjJZ î Gördüler ki İbrahim
Aleyhisselâm 'ın kalbinde bu düşünce var, dediler. J "Korkma
biz, Âllâh tarafından gönderilm iş melekleriz, bizim yemekle a laka
mız yoktur. J?jJ p J ^ Jl Z .L : j l Z-Sİ Biz, Lût kavm ine gönderilm işiz.
Onların helâkı için geldik."
71- » j i * i ^>t:l t i j j j a j Z*ZS <*-»/3 <j ! ja l j
o-C>^23 iu iU 4 Jİja ij İbrahim Aleyhisselâm 'ın o esnada hanımı
ayakta idi. (Bu sözleri duyunca,) bu söz üzerine sevinerek güldü.
_: i j /AlSJ—I lâ Hâlik-i Kâinat emrediyor. Biz, melekler lisanı ile
Cibril-i Emin'in lisanı ile tebşir ettik, Sârâ Radıyâllâhû Anhâ'yı.
I Biz, ona İshak'ın ve İshak Aleyhisselâm 'dan
sonra oğlu Yakub'un müjdesini verdik. İşaret budur ki İbrahim
Aleyhisselâm , İshak'tan sonra Ya'kub Aleyhisselâm 'ı da görecek.
Ya'kub Aleyhisselâm 'ı müjdeledik.
Burada varid olan, niçin İbrahim A leyhisselâm 'a tebşir etm iyor
da Sârâ Radıyâllâhû Anha'ya tebşir ediyor. Halbûki İbrahim A leyhisselâm babadır. İbrahim Aleyhisselâm 'ın Hacer Radıyâllâhû An-
hâ'dan, İsmail adında oğlu vardı. 13 sene evvel dünyaya gelmişti.
O vakit, Mekke-i Mükerreme'de bulunuyordu. En ziyade evlada
müştak olan Sârâ idi. İbrahim A leyhisselâm 'ın iştiyaki, Sârâ kadar
değildi.
72- « j İ J i l ; Ûi t â l i . j -LK l İ Â j ^j-AP ISİj JL-Jİ; ^ İL J j L-J c J lS9
\
c -JU Söyledi Sârâ utanarak; Lj "Ne acayiptir Sun-i İlâhi,
JÜI* ben evlât doğuracak m ıyım? 35-AP IİU Ben ihtiyar olmuşum,"
(Sârâ Radıyâllâhû Anhâ 99 yaşında idi.) Ia -L . j-U u IjJkj Bu, efen- (_> (dim İbrahim Aleyhisselâm da ihtiyar olmuş, o da 120 yaşında idi.
Bu şaşılacak acayip bir şey, ben ve efendim ihtiyar olduğumuz
halde çocuk mu doğuracağım ve evladın da evladını görecek m i
y iz? v -i a P « J - İ 1j^; di Muhakkak bu iki ihtiyarın arasında böyle
bir evladın zuhuru, acayip bir şeydir lütf-û İlâhi'den."
Melekler cevaben d iyorlar ki Sarâ'ya;
252 • Tefsir Sohbetleri
73- 4 31 j J i j c İ L p 4İii C - ü j <ui j-aı
? * ) s s1j -JL3 Dediler melaikeyi kiram, oil j_ai j-» j- ı^ K S l Sarâ'ya hita-
bendir. Âllâh-û Teâlâ'nın emrine taaccüb ediyorsun. (Hiç taaccüb* * } * * \
etme. O, ne irâde ederse o olur.) j ^;1 f - x lL P S l i j j j aÎi1 C - Ü jJ , ® A
c J -p i Melekler dediler ki; Â llâh-û Teâlâ'nın emrine taaccüb ediyor
şaşıyor musun? (Hiç taaccüb etme. O, ne irade ederse o olur.) Ey
ehl-i beyt, Â llâh-û Teâlâ'nın rahmet-i bereketleri üzerinize olsun.
Bunları söyledikten sonra artık korku oradan kalktı, bir serbestlik
hâsıl oldu. İbrahim Aleyhisselâm , başladı Lût kavmi için yalvar
Hûd Sûresi • 253
maya. Jlj*» Juı>- <ü ! Şüphe yok ki O, Hamid'dir, Mecid'dir dediler.î ** ) ^
O, övülmeye layıktır, iyiliği boldur.
74- J?ji lLisL>ej ^ j l İ İ l i-Z l—j j jil *j-aJJI j P d -* İ i l i l
£ £ j | *_j-A jj! (j-P d - * İ l - Ü İbrahim A leyhisselâm 'dan korku
gittikten sonra ve tebşiratı da hanımı Sârâ işittikten sonra, j
^ j—l İ i l tebşiratı işittikten sonra l? j J »j-J L l is U o Lût kavmi
hakkında bizim le mücadeleye başladı. Yani Lût Aleyhisselâm
orada olduğu için, azabın kaldırılmasını istedi.
75- d - j lJ aljl *j-L>J *"-j*jj! O
Zira İbrahim Aleyhisselâm çok halim, kendisini tamamen Âl-
lâh-û Teâlâ'ya verm iş bir kimseydi. Cidden yum uşak huylu, içli,
kendisini Âllâh-û Teâlâ'ya verm iş idi.
76 ' t— İJJ-P * .j- l _4-5 lj İ - J j j_Jİ «L— Jl-9 4-jl i J_A jj_P j-Pİ *-j* jj! l_j} o S yo?
2j Sj - j
IJl_A (j_P j - P İ l_-j Melekler dediler ki; "Ey İbrahim, bu
mücadeleden vazgeç. İ l J j j_J>1 «1— JlS ü I Çünkü Rabbinin (azap)
emri gelmiştir. Tahakkuk etm iş, mübrem olmuş. Bunun duâ ile
çevrilme imkânı yok. sjSj-J j- jP — I IP *_fj-l *-45 ij Muhakkak onlara
gelecek bir azap, (mücadele ve duâ ile) reddi kabul olmayan bir
kazadır, kazayı mübremdir. Muhakkak gelecektir" dediler.
77- j_j i j_A Jl_3j l_Pjİ *“ .• ^l-^J * .J l-^ji llJ-^ j O * /— l_ ıij
254 • Tefsir Sohbetleri
l_LjJ i lL İ - J o*L>- l _ l j Vaktaki Râsullerim iz (gayet güzel birer
delikanlı suretinde,) Lût A leyhisselâm 'a geldi. f-g j <3l_ j f - g
Kavminin pisliğinden dolayı dayk oldu, darlaştı LPJS kalbi. (Fakat
kavmi görür de sataşırlar korkusuyla hüzün duydu,) göğsü daral
dı. (Zira mücadeleden acizdi.) J/_Sj Kendi kendine diyordu; l l _ i
f j j "Bu şiddetli bir gündür benim için, m isafirim i muhafaza
etmek istiyorum elimden gelmez. Bu kavim de kötü işleri yap
maktadır, tecavüz edecekler. Benim için elemli gündür, Ya Rabbi
ne yapayım. Bu ne şedit bir gün" dedi.
Melekler, İbrahim A leyhisselâm 'ın yanından çıkınca, öğle za
manı Lût A leyhisselâm 'ın yanına gelmişler. Lût Aleyhisselâm tar
lasında çalışırm ış. Bir rivâyette odun kesermiş. Â llâh-û Teâlâ, o
meleklere em ir buyurmuş. "Lût A leyhisselâm 'ın kavm inin kötü
fiillerine dört defa şehadet etmedikçe, onları helâk etmeyin" de
miş. Lût A leyhisselâm , melekleri insan zannederek evinde m isafir
etmek istemiş. Yolda giderlerken melekler kendisine, o belde aha
lisini sormuşlar. Lût Aleyhisselâm , hemşehrilerinin yeryüzünün en
kötü insanları olduğunu yemin ederek söylem iş ve bu sözü dört
defa tekrarlam ış. Ondan sonra beraberce evine varmışlar.
Rivâyet edildiğine göre; Melekler, Lût A leyhisselâm 'ın evine
geldikleri vakit, evinde ailesinden başka kimse yoktu. Fakat zev
celerinden biri münafıktı. Bir iş için dışarı çıkıyormuş gibi yaparak,
hemen kavm ine gitti. Lût'a fevkalâde güzel çocuklar geldi, kendi
sine m isafir oldular, dedi.
78- i-j j ı i o U i L ji O j i l u ij-iıs ' j i j i Ş ı Oj-£J45 i- ijS «*/.—
Hûd Sûresi • 255
Âiy ^ & y * (Jj5— J j <XJİ lj-Âi/S , —S j_ ^ i j -A y - jH j * J j-A f j-3
Ju _ .j » S ı? j 3
4_?j3 s£L>-j Lût A leyhisselâm , m isafir şeklinde gelen melekleri
evine getirdi. Lût A leyhisselâm 'ın bir ailesi vardı. Seyyiet'ü l Hulk,
fena bir hanım, Lût kavmi ile alakası vardı, o da mahkûm dur bu
gazabı görmeye. Onlara haber verdiler, böyle bir insanlar ge lm iş
ler diye. Delikanlı şeklindeki melekleri gören Lût kavmi, koşarak
onun yanına geldiler. 4JÜİ 0 j- ij4 J Hem de sür'atle bir nimet gör
müşler gibi. o L i l L J l O j-İ1*j lj—-j/5 J J i j ? Daha önce de o kötü
işlerini yapmaktaydılar. Lût A leyhisselâm 'dan misafirlerini istedi
ler. Hayâsızlıklarından kötü hallerini açığa vurmaktan çekinmez
olmuşlardı. y —j/ij *Jj_Â /»j_3 LJ J U Lût A leyhisselâm , ey kavmim
işte kızlarım , (onlar vaktiyle kızlarını istiyorlardı, ahlakları pis o l
duğundan verm iyordu) onları nikâhlayın. Böylelikle m isafirlerini
himaye etmek istedi mamafih kavm ine kendi öz kızlarını teklif et
miş değildi. Esasen iki kızı vardı, kastedilen şehrin bütün k ızlarıy
dı. Peygamberler, gönderild ikleri kavmin manevi babaları gibidir.
Bu itibarla kavm inin kızlarına, "k ız larım " diye hitap etmişti. *Jj_A
«Sil 1 j-âJ/j î_SJ j_4kl j —A y ——3/IJ "İşte kızlarım , onlar sizin için daha
temizdirler. Â llâh'tan korkunuz, fahişeyi terk ediniz. y j 0 j> *3 J jt 9 "
Misafirlerim in önünde beni rezil etmeyin. f-S İ?$ x ■Ju -i.j İçinizde sizi bu kötülükten alıkoyacak aklı başında bir adam
\
yok mu?" dedi.
* ? < *■ ? \ » •79 J u ^ j /? d l i l j j , ? d b / i j y â L ü /? Jl2J 1 jJ* \ ' \ ' ' '
256 • Tefsir Sohbetleri
o * * s o 0 '£-J- j_» d u l l j ç _ i U J U> e - —.* Jl-IJ Ij_Jlî Lût Aleyhisselâm 'a
dediler. "Herhalde bilirsin ki senin kızların da bir hakkım ız o lm adı
ğını biliyorsun. (Onlara karşı bir şehvet hissi duymuyoruz.) d JÜ J
J_jjj lJ> f i i i ü Ve sen, bizim ne istediğim izi elbette bilirsin" dediler.
Melekler, Lût A leyhisselâm 'ın halini böyle görünce üzüldüler. Lût Aleyhisselâm , Cenâb-ı Hak'ka şikâyet sûreti ile buyurdu.
80- J^iâ» j S j çJ] ^j\ j i S jî ç J O\ jJ J l î
a j j ç_! 01 j_J J U Lût Aleyhisselâm , onlara dedi. "Eğer sizi
(def'e) kudretim olsaydı JuJ_İ> j _S5 ,_l\ ^Jİ Ji yahut muhkem bir
yere sığınm ış (kuvvetli bir aşirete istinad etm iş) bulunsaydım,
(sizi bundan men ederdim") dedi.
Böyle deyince melekler, Lût A leyhisselâm 'ı çağırmaya başladılar. Müfessirler derler ki; Lût Aleyhisselâm evinin kapısını ki- litlem işti. Kavm ine kapının arkasından yalvarıyor ve onları fena maksatlarından vazgeçirmeye çalışıyordu fakat bir türlü ikna edemiyordu. Evin duvarlarını yıkmaya başlam ışlardı. Melekler, kendileri yüzünden Lût A leyhisselâm 'ın uğradığı musibeti ve çektiği ızdırabı gördüler.
81- j_» * d-Lftlj j_»U d —Jİ l _L*aj j J d —>j J -^ j k^J 1_j I^JU' ' ' ' ' ' ' ' ' ' £ ' s
O] f45U*İ a ı g L y i i ] cdsİj^i J i U i f i : L J j J4J\
c—- j ' y * I / I JI f —ii-P o.g
5! j! ^k j J l J Ij_Jlî Melekler dediler ki; Ey Lût, üzülme müteessir
olma, rükn-ü şedit biziz, Â llâh'tan geldik sana. d - J j l^i Biz,, , ~ i? '
senin Rabbinden gelm iş melekleriz. d_ lJ\ ij-J-y j j- J Onların hiçbir
Hûd Sûresi • 257
9 / /sûrette fenalığı yetişmez, ne sana ne de bize. Ls, j J* Ij
J J J ' Esra; gece yolcularına derler. Geceleyin ehlinden bir kısm ını,
hangisidir? İmân edenleri. "Gecenin bir kısm ından sonra siz yola§ o o ® ^
çıkınız, yola çıktıktan sonra Jl->-I f_ x i» L - iiU u J J içinizden kimse
geriye bakmasın. Arkaya baktığınız zaman, onların başına gelen
musibeti görürsünüz. Peygambersin, kalbin dayanmaz, başlar
sın duâ etmeye. Onun için hiç kimse arkaya bakmasın. du5lJ»l J li» ^
Yalnız bu hanımı beraber götürme. ^-gjL^l L-» l -Sl Kader-i
İlâhi'de budur, onların başına gelen musibet, bunun başına da
gelecek zira o da onlardandı." Lût Aleyhisselâm , musibetin vakti
ni soruyor, "helâkları ne zamandır?" ^-IJaJI -.aJlpJ» öl Dediler ki;
"Onların mev'idü, va'dolunan helâk vakti sabahtır." ^-L^Jl J~-1J1
"Sabah vakti yakın değil m i?" dediler.
82- j .» ûjL-^>- L-Sj L»Ij l^ liL^ L^J/p L-jJ»l *L->- L -d i j! O ^
liJ İ I *L>- LÜS Vaktaki bizim emrim iz, azap ile helâk ile geldik- o
ten sonra /g j îL r Z-k-JiP UÜJu;- biz, o mem leket şehirlerinin üstünü
altına getirdik, beş şehir idi. Cibril-i Emin evvela, Lût Aleyhisselâm
ile ailesi ve imân eden evlâtlarını kanatlarının üzerine aldı. Zârâ
namında bir yere götürdü ki bu hududun haricine. Şam hududuna
dâhil oldu. Ondan sonra geldi. Cibril-i Emin, beş şehri kanatları ile
kald ırıyor ve baş aşağı ediyor, taşlar ve topraklar üzerine düşü- s s s
yor. Lut Gölü bundan ibaret oluyor. j-» «jl-?»- l-^-P /-sJL»Ij
Ve başlarına, üzerlerine (balçık) çamurundan pişirilm iş, dam ga
258 • Tefsir Sohbetleri
lanarak istif edilm iş taşlar yağdırdık. O taşlar da İ j- İ i I» birbirinin
arkasında.
rini buldu. Hâlik-i Kâinat, tehdit için buyuruyor ki bütün zalim lere,
Ey zalim ler! Kudret-i İlâhiye'yi görüyorsunuz, bu gazap za lim ler
den uzak değildir. Âllâh istediği zaman böyle gazabı zalim lere
gönderir. Zalim oldu mu, Âllâh bir yerden musallat eder, şekiller
değişse bile azap değişmiyor. Böylece Lût kavmi de azgınlıklarının
cezasını çekti, hepsi helâk oldu ve mem leketleri taş yığını haline
geldi. İşte Âllâh, zalim leri böyle cezalandırır.
Bundan sonra da bir başka peygamberin, haksızlıklara karşı verdiği mücadele anlatılmaktadır.
hir bugün de mevcuttur. Medyen, İbrahim A leyhisselâm 'ın evlât-
larındandır. İbrahim A leyhisselâm 'ın meşhur olan evlâtları, İshak
ile İsmail Aleyhisselâm 'dır. Peygamber oldular, peygamber o lm a
yan birkaç evladı var ki şöhret bulmamışlardır.
Mualleme olarak, her taş kime ait ise onun başına, JJLp
d i j j Rabbin katında işaretlenerek yağdırılm ıştır. O taşlar yerli ye-
L ı*ıbu cüm le yalnız Lût kavm ine ait değildir. Ju K j j - ı J i y i j-a j a ü>j
IİIK-Af;U-1 Medyen, Kahire'ye sekiz konaktır. O şe
Hûd Sûresi • 259
Cenâb-ı Hak buyuruyor; Medyen şehrine de kardeşleri olan Şuayb Aleyhisselâm 'ı gönderdik.
Şuayp Aleyhisselâm 'a, hatib'ül embiya derler. Onun ifadesi, müracaatı o kadar latif idi ki Râsûl-û Ekrem müstesna, diğer peygam berler böyle beyanatta bulunmamışlar, aynı mealde ama ifade başka türlüdür.
Her peygamber, bir kabileye gönderilm iş. Şuayb Aleyhisselâm
ise iki kabileye gönderilm iştir. <xı1 1j Jl İ p 1 p J Lj J / İ Şuayb A leyh is
selâm dedi. Ey kavm im , Âllâh'ı tevhid ve Âllâh'a ibadet ediniz,/V S ) *Âllâh'tan başka ibadete müstahak kimse yoktur. <U1 ^ j - a l ;
Ondan başka bir ilâh ve mâbud yok. Â llâh-û Teâlâ'yı birleyip} *
yalnız O'na ibadet edin. Ondan başka ilâhınız yoktur. J jo x 0 0
01\_^J1j J L X J 1 (Alış veriş ederken) ölçeği, tartıyı eksik tutmayın.. r ' » > ' s
j - 4 ^ j-x jj1 J>1 Ben görüyorum ki siz nimet içindesiniz, sizi hal-i
vakti yerinde (ve kimsenin hakkına muhtaç değil) görüyorum.
Muhakkak ben, eğer benim sözümü kabul etmezseniz, J îU-IJ* * *
korkuyorum sizin için k> p J cl>1Jl-p bütün halinizi ihata
edecek, helâk edecek bir azaptan korkuyorum.
İki nasihat. Biri, Vahdaniyet-i İlâhiye. Diğeri, halkın hukuku. Eğer bunu kabul ederseniz, siz hayr-u nimet içindesiniz, bu nimet devam edecek. Bunu kabul etmezseniz, azab-ı İlâhi'nin geleceğinden korkuyorum.
85- j - ö ^ ° 1>-r^1J ^ & /ş^jJl- uS; L^jV1 ^3 1j-L*j
»J_3 L j j Ey benim kavm im, ö ly - j- J lj j / _ ia j1 1j_9j1 ölçüyü ve
tartıyı adaletle yapın. k ".siL Adâletle, j.i«/Li;>] J L İ i1 1j_L^I5 J j
260 • Tefsir Sohbetleri
insanlara eşyalarını eksik vermeyin. j j- j- i-â J j j J l lj_ ü - 'J j
Yeryüzünde fesatçılık ederek fenalık yapmayın. Yeryüzünde boz
guncular olarak dolaşmayın.
86
*_£i j_ j î- 4İil İ- j-â J Eğer Mü'min iseniz, Â llâh'ın (helâlinden)
bıraktığı (kâr) sizin için daha hayırlıdır, j - i j j J * ü i di eğer Âllâh'a
Rasûlûllah'a imânınız varsa. *_x jlP L il l__Jj Benim vazifem
nasihattır. Ben, size hafız-ı rakib değilim. Ben, sizi azaptan hıfz
eder değilim.
87- J i l d i j j l î j Ç i JLİ^ l_J i i j J i di Iij_Jl- İ L - j U i d i i l-j ij-Jli
Ju-aJJI * J ^ l c J J İ L j j jj_X5 l_J H j j J İ
Ij-Jli Dediler ki cevaben, 44-*-^ 4; istihzaya başladılar. İsmi ile
zikretm ekte istihzadır. Ü jÇ l JJ-Jj U I l j J iû ' İJıjjJusl "Ey Şu-
ayb! Babalarım ızın taptıklarını, putları bırakmam ızı yahut malla
rım ızda (eksik veya fazla verme hususunda) dilediğim izi yapmayı
terk etmem izi sana namazın mı emrediyor? L l i l j J l dİ j l
lj_£j 1_j Malım ızda istediğim iz şeyi yapmamayı, senin namazın mı** ■ ) ' 0 o" x ^emrediyor?" (İstihza ediyorlar.) J j - i j J l ‘ -j-^ ! İ - 5 J İ 5 İ "Sen ara
mızda halim bir zat idin, âkil ve kâmil bir kişi idin. Nasıl bunları
yapıyorsun? Hakikaten sen yum uşak huylusun, çok ak ıllısın" (di
yerek alay ettiler.)
88 l i j j H * ^“ j j j ^-Jj <>» j-1j-j C -1 ' ° j *-S j j j f j J l-j CJl-i
Hûd Sûresi • 261
j r J v i ı "Jj <oj fC-jSı ı-a « J ı »C i j /^i «Ol JlJ /-aj İ L i^
d_Sİ o ı j c i h s <j I p İ l j i f _L*;s /-aj c j & l ;,i /-a
—-jj j-a 2J uj .LP C S O ) ^»-liljl f jJ l-i JZ-Ü Şuayb Aleyhisselâm, dedi ki; "Ey kavmim eğer ben, Rabbimden apaçık bir delil üzerinde isem ve O, Bana ilim, akıl, nübüvvet vermiş düşününüz. Bana haber veriniz. Rabbimden beyyine ile apaçık hakikat peygamber gelmişsem ki doğrudur. Sizin zannınıza göre söylüyorum. —- Jo j jJ» îS '/1_1>- U^j LL> O, bana, tarafından güzel bir rızk, hasen olan nübüvveti vermişse, ben de L İP {-C.4SI Z_a ^ Jl _CİlJ/ I (Ol J—ijl l_ajben size muhalefet etmezsem. Size ma'rufu, emir ve münkerden nehyetmezsem!
Size yasak ettiğim şeylerde, aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum. d a L ^ I ZJ> p j_ ? j l j l i_>jl (Ol Benim maksadım; gücüm yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. j l , _ U j3 l_aj, " ' ~y
tüiL; Tevfik ancak Âllâh'tandır, kudret Cenâb-ı Hakk'ındır. Âllâh'ın j* s o 5Î s
yardımı iledir. td_<1 «lÜİJ C JjfjS «LÜP Âllâh'a tevekkül ediyorum.Emrimi, Âllâh'a bıraktım. O'na rucû ediyorum.
* j S S «—• $ O 2 0 * } s S S89- jl j j-3 f j-ü »__L?I l-a J -!La »_C * . ygj (Ol —3/jla f C a ^ J f j-ü i-ij
J_.a<—> »-Ca t j- j f'j-ü l- j ^-Ji? fj-ü jl ij-* f j"3
p i L j Ey kavm im , J bana olan muhalefetiniz,
düşmanlığınız, sizi sevk etmesin başınıza bir belâ gelmesine. (Ols * } $
£-jJ fj_5 _>L?I Z_a jJL> »j C L ^ Nûh kavm ine gelen musibet gibi,
suda gark olmaya f j J j l ij-* f j i j l yahut Hûd kavm ine gelen
rüzgâr musibeti, Salih kavm ine gelen Cibril-i Emin'in sayhası ile
262 • Tefsir Sohbetleri
s s
evlerinde diz üstü çökekaldılar, helâk oldular. f - C L > l? j J LJ>j
j -1-k.Ij Hele Lût kavm inin başına gelen alt üst çevrilmesi helakı,
sizden uzak değildir. (Onlar yakın zamanda helâk oldular. Onların
başına gelen felaketten ibret alm ıyor musunuz?)
90- i j i j j j d] Ij jS f J f C j j 1jji-*-"- »1j
A_lJ1 1j_jjS f J f - C j j 1jji.ii_-l.1j Rabbinizden mağfiret dileyin.
(İman edip mağfiret talep ediniz.) O l ij^jS f j Sonra O'na tevbe
ile rucû edin. Em ir O'nundur. f - ı^ j j - J j di Benim Rabbim, mübam
lağa ile merhametlidir. Tevbe edenlere rahmetini izhar eder, i j i j
hem de muhabbet eder sever kulunu.
Bu izahatı, böyle yum uşak söyledikten sonra cevap verdiler.
^ ^ s s ^ \ s ' ' s ^ ^ s £ Î s ' s ' $ ** ® ^ s $ o s s ^ ^
91- Il İ d —> j J L-İİj J sJLj 1_l» 1 La t_> U l î
>^>0 LIILp vc-îi l-aj ^ LiL i-JJ d L k A j V j j j# t
j! ^1j_Jt5 Dediler ki 4 4 * - . ’ 4: yine ismi ile zikrederler, maksat hür
m etsizliktir başka bir şey değil. a_2İ5 ü > Biz bilm iyoruz, anlam ıyo
ruz, Jj_â5 t_L> i j - ı^ söylediklerinin çoğunu anlam ıyoruz. (Hepsini
anladıkları halde yalan söylüyorlar.) Yani imân etm iyoruz demektir.
LL-* is t L i dL jJU t-îij Seni aram ızda cidden zayıf (aciz) görüyoruz.
Senin bize karşı hiçbir kuvvet-i kudretin yok. *İULL4-JJ jL a_*j
Eğer senin kabilen olmasa, (akrabaların olmasa) seni taşa tutarak
öldürürüz. >j>o t L İ P C - îi tâ j Sen, nezdim izde makbul bir kimses* \
değilsin.
Hûd Sûresi • 263
92- (Jl L)j..£k t_5«.ljj aj—LjjLAjlj «üil jj_? , S J.P j_pl y JaA jl p-3 l-j Jl-3
k ■ ? Oj-Jl-^J / - . y -Jj
Jl_3 Şuayb Aleyhisselâm diyor, onlara cevaben. y L A j l fj-3 l_J\ jl >*■' <*■' ' J,
«Sil j_? » S l iP j_Pl Benim kabilem akrabalarım ın kıymeti, Âllâh'tan
daha mı makbûldür sizin nezdinizde? Benim Âllâh'ın peygamberi
olduğumu düşünmüyorsunuz da belirli akrabalarım vardır, onu mui o j! _ jlf^tJ /v
düşünüyorsunuz? L—Jj4k f —T t lj j oj_İjjLA3İJ Âllâh'ın kuvvet-i kudren
tini arkaya atıyorsunuz, kıymetsiz bırakıyorsunuz da değersiz bir9 * f S
şey kabul ediyorsunuz. k -»J» Oj—J l . L . y -J j (Jl Muhakkak benim
Rabbim, yaptığınız bu fenalık, amellerden, ilm-i ihâta etm iş ve sizi
cezalandırır. Bunun üzerine;i?
93- 4-i j Ij jj_? (Jj_lLftj <>3j-~" j ? l p y -jl f-S ıj/S» y-Jp lj_ iıP İ p J l_jj£ - - •0^^ !ı | >,ı^^ ^—ı—j j j »—S*.? y-Jİ lj-î-Â-’j l j t—>i/j j—-A j)-?j 4— —JİJ_P
t *j_3 LJj Ve ey kavm im, (hatib'ül enbiyadır, yum uşak söylüyor)9 ' „ „ K , -> ' -» „J ? lP y j l » -S j/SA y i p lj_U.pl elinizden geleni yapın, ben de vazi
femi yapacağım . İmânın üzerine devam edeceğim. 0 j - i l « J j? - .J» , , *
—ö d j—A (j_?j 4_j j;îtJ t—ljLp «ListJ j_? İleride, yakında anlayacaksınız,
kim in başına azab-ı elim gelecek ve kimin yalancı olduğunuj! ^
yakında bileceksiniz. f s A ? y-jl lj—İâSj İJ İntizar ediniz akıbet-i
emri, ben de sizinle beraber intizar edeyim. Ben de sizin le beraber
bekliyorum.
94- o a * ! j l_i? i . . - - j j !_.? 1 j_i.?l j- j.jJ lj /.-.■«-.ii l— /—jj.?! *-l_>- !_.J j
» A jU j y i ı>i ; ; , /i ^
264 • Tefsir Sohbetleri
Ü j i i IlJsr l_—JJ Hâlik-i Kâinat emrediyor. Bizim em rim iz onların
helâkı üzerine zuhur ettikten sonra, l l^ - Â l - l ^ Şuayb Aleyhis-
selâm 'ı halâs ettik. 1 j_ı^\ j - j j J \ J Onunla beraber imân eden
leri de halâs ettik, UL><_—J-Jj nâzil olan rahmetim izle onları halâs
ettik. İ_j>JL^\ \ j - ^ j-A ^ i dÛL-^İj Cibril-i Emin'in sayhâsı, o za
limleri ahzetti ve mahvetti. f -* j lja ç-S ij-^ l^ lS Evlerinde
sabahladılar, korkunç bir ses alıverdi, bir gürültü yakaladı, yurtla
rında diz üstü çökekaldılar,
95- i j —j o Juo l—S j j j — I Jl*.j J I lg -S I_ji-*J f ûlS"
(5 ^ © o ^ o 0 0 . ^
Lg^i \ j_ io f-J O/S Sanki orada oturmam ış gibi oldular. \Jl_*j J i
i? - —5 /-—S' J_ jJl—J İyi biliniz ki Semûd kavmi, nasıl Âllâh-û
Teâlâ'nın rahmetinden uzak kaldıysa, Medyen kavmi de öylece
uzak kaldı.
f ° 2 "" ' ' f A o'"'»''''''96- ö l v j lı^/jlu l l l V j i ü J J
Biz Azîmüşşan, gönderdik Mûsâ Aleyhisselâm 'ı UblŞ lı âyetler
le, mucizelerle, apaçık bir delil ile. Mûsâ Aleyhisselâm 'ın dokuz
mucizesi vardı. Sekizi sûreyi Araf'ta geçti. Biri de sûreyi Yûnûs'ta
geçiyor. Âyetlerle yani bu dokuz mucize ile Mûsâ Aleyhisselâm 'ı
gönderdik ve yahutta Tevrat ile gönderdik. û lk l—Vj Sultan;
burhan demektir. Mübin; beyyin, zâhir, delil demektir.
97- Ju-â<jj Oj*j-S j- I l *j (öj^j* j- I Ij-*-pl* i j J a j Oj*j* ç J i
'AjJCaj öl-*')*, J \ (Onu) Fir'avne ve onun ileri gelen cemâatına
Hûd Sûresi • 265
E , ,5j__Pjj j _Jl ij_Ji-lS fakat onlar, o cemâat ise Fir'avnın emrine tâbi
oldular, Mûsâ A leyhisselâm 'ın emrine değil. J j -^ j j 5 j_ P ji j_ Jl l_-Jj
Halbûki Fir'avnın emri, onlara iyi bir akıbet değil, halas edecek
değildi. Onlar hakkı, bâtıldan tefrik edemediler.
98- S j j jU l s j j i l ^ j j l l i l <i_ji.il p j 4»j3 Jlâ
4_Jj3 >Jl_İ Zira Fir'avn kıyamet gününde kavm inin önüne dü-\ 9 o i j ^
şecek, 3^ ljiİ l *j_j kıyamet gününde j L l i l L -A s j j l i onları (çekip)
cehennem ateşine götürecektir. S j j j_ l i l s j j J l J~ _ ijj Varacakları
yer ne kötü bir yerdir.
99- S jij.ı-ii J.ijJl <i_ji.il ^jjj < ij i aJ_* ( gjb ljj^L-lj
s ' )<_Lii a J_.A i j - i ı - l j Fir'avnın kavm-i cemâatı, m ilyânı tâbi o l
dular bu dünyada lânete, lânete tâbi oldular. Onlar, burada da
kıyamet gününde de lânete tâbi tutuldular. Bu dünyada rahmet-i
İlâhi'den tard oldu uzaklaştılar, aynen kıyamette de rahmet-i İlâ. 0 j! e o
hi'den uzak kalacaklar. S j_ ijü l JlİJJI <_IjiJl ^j_jj K ıyamet gü
nünde (onlara) verilen bu veriliş, ne kötü bir veriliştir. Ne fena bir
yerdir.
3100' **-j *.513 1 . 1 » İ İ j Lp 4 -.■»s 5 ^ j i İ l « L - j ! j j » Ü i
> •İ Ü i İşte bunlar, bu ahvali beyan etmek, ^ j- ii l *lI5l j.» helâk
olan memleketlerin kıssaları haberleridir. İL p ıP 4_*ai5 Ey Habibim,
sana bildirdik helâk olan bu mem leketleri, sen de kavm ine bildi
receksin, ibret ders alsınlar. Onlar da inkârda devam ederlerse bu
önceki kavim ler gibi, onlar da helâk olacaklardır. Eğer bu dünyada
266 • Tefsir Sohbetleri
helâkini görmezlerse, ebedi cehennemi görecekleri muhakkaktır.
J l i ^ J f j/S 14i» Biz, onu sana anlatıyoruz. Onlardan (bugüne ka
dar izleri) ayakta kalan da vardır, biçilm iş ekin (gibi yok olan) da
vardır.
101- ^ J1 L i i ı ı ü f j - i i 3 ı f i m l s
J-ıP f_A jÜ j l-»J lLL-JJ J-»l «■/->- H j-» ^ l <3j j » Ûj-Pju
l_»J Biz Azîmüşşan, onlara zulm etm edik çünkü Allâh
zulümden münezzehtir. f j - l i 5 l I j J I k Fakat onlar kendilerine
zulmettiler. Ş irk yaptılar, Âllâh'ı inkâr ettiler. L _ İpİ
Böyle yaptıkları için, onların ibadet ettiği batıl olan mâbudları,
helâk zamanında hiçbir fayda vermedi. j_» -oil û j j_» ü j - P j < - 1
Âllâh'ı bırakıp da taptıkları putlar, put gibi insanlar, onlar hiç
bir fayda vermedi. Â llâh'ın kahr-ı gazabı geldiği zaman, ne putlar
ne de put gibi o lanlar hiçbir şeyi çeviremedi. d J J J_»l £/->■ L U Ne
zamanki Rabbinin emri, onların helâkine geldiğinde, em ir Cenâb-ı
Hakk'ındır, hiçbir mani zuhur etmedi. J-İP f-* j£ l5 l-»J Z iya
deleşmedi onların ibadeti, onların putları, put gibi insanlara ibadet
ettikleri ancak onlara hüsran oldu.ç s s s 0 ' $ $ «" f 0 t> ' ' '
102- J j J_& f i J l aJj>-l d)l 4_ULk -®j ^jiLİl J->-l İÜ Lİİ-Jj J>-l lLU
d ü j i ' J Ey Habibim Ekmelerrâsul Sallâllâhû Aleyhivesellem ,
bunlara kahr-ı gazap ettiğ im iz gibi, azab-ı İlâhi böyle nâzil oluyor.
d L jJ Jl-î I Rabbinin intikamı! Allâh isterse intikam ını rüzgârla ya- s** ' s ' ~
par, sayha ile yapar, zelzele ile alt üst etmekle yapar. ^ jlJ l J> l İÜ
Hûd Sûresi • 267
Ne zaman Rabbin, zalim bir memleketi azabı ile tu tar
sa, azabı böyle şiddetlidir. JuJlİ- aJj-1 01 Âllâh-û Teâlâ'nın ahzı,
azabı şedittir elimdir. İstidraç böyledir, nimet şeklinde görülüyor
fakat nimet değildir. Cezayı ikmâl etmek için veriyor. Uzun ömür,
mal-û servet, nüfus veriyor. Bunları ne için veriyor, hikmeti nedir?
Cezasını tamam etsin. Eğer bunları vermezse Âllâh, ceza ortada
kalıyor. Onun cezası çok büyüktür. Cezayı tamam etmek için im
kân veriyor ki tamam etsin, sonra cezayı İlâhi şedid olarak gelir.
103- A-J d _ J î aj_:>-V1 t_.>1J_P t3/_:>- aJ 4—jV C L J i ^ -î 019 f 9> * U * ->ıst( _i ; p _* ^C-Jîj xj1
i \* x f s ssJ-->-V1 t_1j_P 3 L İ - J - U d ü i tl)1 Azab-ı ahireti tasav
vur eden, ahiret azabından korkanlar için elbette bir ibret var
dır. p J d U i K ıyamet günü öyle bir gündür ki insanlar ora
da toplanır. L , ' i ; d ü i j J-Lİİ1 AJ O gün, bütün insanların bir
araya toplandığı bir gündür ve o gün (bütün mahlûkatın) hazır
bulunduğu bir gündür. Müşahede edilir bir gündür.
104- ijJm .; J1 “ L j
Ecel-i ma'dud, vakt-i muayyen, vakti malûm var. O da dün
yanın ömrü bittikten sonra ahiret başlar. Biz o günü ancak mu
ayyen bir zamana kadar geciktiririz (O, Âllâh-û Teâlâ'nın indinde
malûmdur.)
105- i j j ' * a î A-î/j J1 J OL»
0 * *o L J p - j Ahiret öyle bir gündür, geldiği vakit J1 J
268 • Tefsir Sohbetleri
4 -Jö l> Â l l â h ' ı n iz n i o l m a d a n h i ç k i m s e k o n u ş a m a z ( v e ş e f a a t e d e
' ^ ^ 9
m e z . ) J - * _ l j J â - A f g ° L ^ O e h l - i m a h ş e r , b i r k ı s m ı ş a k î d i r v e b i r
k ı s m ı d a s a i d .
1 0 6 - j - g . j t f - J f g J j h J i — 1 j ^ . . j j t j . i1 l a Lj
1 j .2 _ . j - j j J 1 L_»Ij Ş e k a v e t s a h i b i ki  l l â h ' a i n a n m a m ı ş k ü f r e g i t a
m i ş , p e y g a m b e r l e r e i n a n m a m ı ş , o n l a r j t l ! 1 j i i c e h e n n e m e s e v k
e d i l i y o r . f _ | J O n l a r a v a r t _ g —j c e h e n n e m d e i 5 s e d â , b a ğ ı r m a k\ 1 "t \ç a ğ ı r m a k , <3—- g - i j ( ç o k f e c i ) n e f e s ç ı k a r g i r e r , b o ğ a z ı n d a ç i r k i n s e k
d a l a r o lu r .
1 0 7 - d —>j d i d —>j « - t -A t a J i ^ ^ ^ V i j o i j l _ ~ J 1 C - a i s t a t g—j j _ j j J l > -
J L - j^ t-LJ cJ / -^
L f —j j - j j J t £ - O n l a r o r a d a e b e d i k a l ı r l a r . ^ j V i j o i j L _ L J 1 c J > 1 s LJ>
R a b b i n i n d i l e d i ğ i h a r i ç , ( o n l a r ) g ö k l e r v e y e r l e r d u r d u k ç a tJ> J1
' i ~ 9 İd ı J j o a t e ş t e e b e d i k a l a c a k l a r d ı r . J j j j t L J t * d U j j d i Ç ü n k ü
t ^R a b b i n , i s t e d i ğ i n i h a k k ı y l a y a p a n d ı r . İ s t e d i ğ i n e i s t e d i ğ i n i y a p a n d ı r .
1 0 8 - o i j l _ w>J1 c _ » İ s L_a t g—j j _ j j J t > - <_ı.>d1 j - i ® 1 jJ . * _ l « j _ j , j J l L_»1j
' ' J» ,,,,, 'i j j L - î A a j ——P « L - l a P d —j j « -L -A t - a J i ^ y j J i j
1j J k_1 jA H ta ij Saadet sahibi olanlar. Saadet sahibi olan, kal
bini Âllâh-û Teâlâ'ya rapteder, rızayı İlâhi'ye çalışır, ahkâm ına razı 0
olur. Böyle kim seler de, L_g—i j - j j J t^ <_L*J1 onlar da cennete
gönderilir. dU jj «La ü> J i ^ j V i j o ijL_LJ1 oJ>1s La> Rabbinin d iledi
ği hariç, gökler ve yerler durdukça onlar da orada ebedi kalacak
Hûd Sûresi • 269
lardır. İ j I —* £UaP Bu nimetler bitmez, tükenmez bir lütuftur.
Ebedi olan bir atâ-i İlâhi devam eder.
109- »fcjljl J-ş-*-) Z-O Jİ (OjJ-ş-*-i la t jJ_A J-ş-*-) /-«-a 4-ij-a —_â dL-J J-SC * . f s s 2 *•S O 7 O $ s 1 ° 2 I ?("• I *«• *(j ?jâ.Xa s » * j S j l i-»|j <J—şÜ j a
İ j j a — i d U J_J Ey Habibim, bu münafıkların ara sıra namaz
kılması, oruç tutması ve huzuruna gelmesi, şüphe etme onların
nifakındandır. J I ü j -* »-AjÇl -i-î-Aj /-«J J l û j -J-IA; La tJ j-* J J J u l- la ' <r* ^
0 halde artık müşriklerin ibadet ettikleri şeylerin dalalet olduğu
na şüphe etme. Çünkü onlar ancak daha önce babalarının taptığıj! ^
gibi tapıyorlar. Münafıktırlar, küfür üzerine gidecekler. { J k y j iJ u l j1 } O^ j-â la J_lp » f i —J Biz Azîmüşşan, vereceğiz onlara azaptan na
sibini hissesini. Âbâ-û ecdadına cehennem azabı, ahiret azabı ne
kadar verm işsek, onlar gibi senin zamanında sana karşı gelenlere
de vereceğiz.
110- j - a C-JL— ı İ-ıi-S" J j - J j İ-.S lJî-J-Iî /S » L lC J l ^— ıja L lJ İ J_âJj
^ j i ü * A i , ^ » ^ j j ^ vIiLjj
» l iC J I Z-lpI -JJÜj Biz Azîmüşşan, Mûsâ Aleyhisselâm 'ai,
Tevrat'ı verdik. i - J ûa_lü-lS Tevrat'ta da ihtilaf başladı. 72 fırka
oldu yahudiler, yine ihtilaf ettiler, tasd ik etmediler. C-2İC» İ U J j J j
d l j j j a Biz Azîmüşşan, dünyaya bir ömr-ü ecel tayin etmeseydik,' ' o s o
azabı da nimeti de ahirette tahsis etmeseydik, c>^âJ dünya
da onların arasındaki hükmü verirdik. Dünyada onları cehenneme
gönderirdik, iyileri de cennete gönderirdik. Biz dârulcezayı ahiret
270 • Tefsir Sohbetleri
yaptık. d - j j- J 4-1» Ü . *-4ijJ Şüphesiz ki onlar, (Mekkeliler)
Kur'an'dan şek ve şüphededirler fakat cezâlarını göreceklerdir.
s ' * K 'L U Jo d lj Şüphesiz, m uhakkak bütün m ahlûkâtao ' o ^tevfiye edeceğ iz vereceğ iz. *_4JU_Pl İ - j M uhakkak Rabbin,
on ların her birin in am ellerin in karşılığ ın ı, on lara tam o larak$ s
verecektir. j- j-^ ( j-J-Iİ; L l Ü l Gerçekten Rabbin, onların bütün
yaptık la rından haberdardır.
o j_ j| l _ l ' E y Habibim Ekmelerrâsul Sallâllâhû A leyh i
vesellem , bunların imân etmediğinden müteessir olma. O halde
seninle beraber, tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dos
doğru ol. ijJLk - J j İ İ - i» — U j _ J j Seninle beraber, tevbe ederek
imâna gelenler, aşırı gitmeyin. Onların cezası bana aittir. L l ^ j ij!
dj-J-l-Jj Âllâh CelleCelâlûhû yaptıklarınızı görüyor, ona göre
size ceza ve mükâfat yapar.
Eshab-ı Kiram 'dan rivâyet edildiğine göre; Kur'an'da, Rasûlûl- lah Sallâllâhû Aleyhivesellem için bu âyetten daha şiddetli ve daha
meşakkatli bir âyet inmemiştir. Rasûlûllah buyurmuştur ki; "Beni,
Hûd sûresi kocattı. Çünkü bu sûrede ona "emrolunduğun gibi dosdoğru ol" denilm işti ve bu kolay bir iş değildi. Âllâh-û Teâlâ yalnız ona değil, onunla beraber Mü'm inlere de istikameti em retm ektedir. İşte asıl onu ihtiyarlatan, ümmetinin bu emri yerine getirip
getiremeyeceği endişesidir.
Hûd Sûresi • 271
113- 4İİİ O ji j ? » S L ? j j l İ J l f S l l i S İ j_ ilS j û J l y j i l j ls 'j s J j
0 jJ- ‘ -iJ J » J «L—İJjİ j- ?
lj_—.Ji» j —j-jJ! y J l lj——İ5J5 J j Kâfirlere, nefsine zulmedip de küf- “ s ' 1 , ) ,
re sevk edenlere meyl-i muhabbet etmeyiniz. J l—İDİ Aksi
halde size ateş dokunur (cehennemde yanarsın ız.) Meyli, böyle
izah açık lıyor tefsirler; a) Kendini onlara benzetmek. b) Müdahe-
ne yapmak, işlerine razı olmak. c) Zaruretsiz onları sevmek, mu
habbet tazim etmek, bunların hepsi dâhild ir diyor. Biz bu mem le
kette keferelerle birlikte yaşıyoruz. Görüşmek başka, muhabbet
başkadır. O jj— i.3 J f —J «l—P j ' j ? ^1 O ji j ? f —S l-?j Eğer siz, onlara
meyleder muhabbet ederseniz, onları dost ittihaz ederseniz, bi
liniz ki azab-ı İlâhi size gelecek. Hiçbir evliya, dost, hıfz edecek
kimseniz olmaz, sonra da size yardım da edilmez.
114- jj—j-ftju oli_ı.:>dl (Jl J _ J l jj_? l—iJ j j jL g iJ l (y_Jjls aj-LaJl ,_31 j
j_ jjS l jılJ ^ j-5 i d ü i o U L l l J lSs s s s ' S
' 1 sSj_UaJl ^ 3 lj Namaza devam ediniz, namaza devam etmek Âl-
lâh'a meyletmektir. Namaza devam edince, Müslümanlar birbiriyle
konuşmasalar bile kâlplerinde bir muhabbet hâsıl olur. j/g il! y i j^
Namazınızı kılın, gündüzün her iki tarafı. Her iki tarafı nasıl olur?
Faraza zeval zamanı, tam istivâ zamanı. İstivâ zamanının üst tav
rafı, sabah namazı var. A lt tarafı da öğle ile ikindi var. Üç namaz
buradan çıkıyor. Sonra j_ İ l i j - ? LÂ Jjj biraz da geceden ki akşam'' ' 0 ti
ile yatsıdır, beş vakit namaz buradan çıkıyor. o lH * J l (Jl Hasenat,■k 0
beş vakit namazdır, o l —LİIJİ j —l* j kötülükleri (günahları) giderir.
272 • Tefsir Sohbetleri
İnsan namaza devam etti mi, namaz aralarındaki küçük günahları
götürür, Âllâh-û Teâlâ affeder. j_ j jS 'l i l! ^ j-T i d ü i Bu nasihatlar,s' ' ' '
öğüt a lm ak isteyenlere (güzel bir) hatırlatmadır.
Rasûlûllah Sallâllâhû Aleyhivesellem buyurmuştur ki; "Ne
dersiniz, sizden birisinin kapısı önünde bir ırmak bulunsa da her
gün beş defa onda yıkansa, kendisinde kir namına bir şey kalır
m ı?" Ashab, "Hayır" dediler. Bunun üzerine Rasûlûllah buyurdu ki;
"İşte beş vakit namaz da bunun gibidir ki Âllâh, o sayede bütün
hataları arıtır."
115- jyj1w>»:>t£jl j:;-! -V»j j 'kül j-u«^lj
Ey Habibim Muhammed Sallâllâhû A leyhivesellem , sabret
kavm inin ezâ ve cefasına. Âllâh CelleCelâlûhû, iyilerin ecrini zâyi
etmez.
116- jj_p d j gı j â-j-âj ij-Jjl ( j J-âJI jj_» d/^ j j - l j
<jj ij-jj- l /_» i j-U-k j-j-ÂJ i ^-plj ft g ı * / -j:?t-,l (j-^j J l
j j - j ^ J lj- ^ j
> ' > ° s * ' S ,^ j j Oj J-âJ! j _ j d/^ V j - l i Sizden önceki asırlarda, yeryü
zünde (insanları) bozgunculuktan alıkoyacak, fesattan nehyetsin-
ler, faziletli kimselerin bulunması gerekli idi. j_ P dj gl j Â-j-Â; i j J j l
t-g-İJ l i j ^ l j-1» JLjJû j l ^ j j l i l_ lU l Fakat onlardan kurtuluşa
erdirdiğim iz az bir kısmı müstesnadır.
Zulm edenler ise kendilerine verilen refahın peşine düştüler.
Zâten günahkâr idiler. j_ j* jA J ij i l^ j <_jj ij-M l /_» ij-llk» j_ jjJ l £_olj
Hûd Sûresi • 273
Zalim olanlar nimetler içinde olduklarından, diğerleri de zalim lere
tâbi oldular, hepsi de mücrim lerden oldular.
117- IjİAİ j f-J^ ^ jÂİl d U jİJ lLİj j Z»j
^J-i!1 d L İ j i! d ıİ jL )^ L»>j Âllâh CelleCelâlûhû, yalnız zulm
ile Allâh'a karşı olan, (hatta ibade ahalisi muhlis iken sırf ş irk yü
zünden.) İ'bad ki insanlara karşı zulüm olmazsa helâka götürmez.
Allâh CelleCelâlûhû, bir kavmin yaptığı zulüm le, cürüm le biraz im-
hâl eder. Ne zamanki İbadullah'a da zulme başladılar, o vakit hem
Allâh'a karşı hem de kula karşı zulüm cem olur, o zaman hepsi
beraber mahvolur L j i l l j eğer ehl-i Mü'min olursa.
Bu âyet-i celilede Allâh-û Teâlâ'nın, pek Rahim ve haklarında müsam ahakâr olduğuna dâirdir. Bu sebepledir ki fukaha, kul haklarını Hukukullâh'a takdim ederler.
"Küfürle mülk kalır fakat zulüm le y ık ılır" denilmiştir.
N s % s $ ' s s ' ' Is s ~ s118- jı_iİ5.s»c» J j «JL>"Ij 4-»l ^ u/iJl J*j>J lL İjj frlA j Jj
t ' * S ' ' ' ) ~ s 's j _j IJ <_»l J-Z Jj I d J J fr/_A> j J J Eğer Rabbin isteseydi Ey
Habibim Sallâllâhû A leyhivesellem , bütün insanları Mü'm in, bir tek
m illet yapacaktı. Nitekim Adem Aleyhisselâm 'ın zamanında böy-
leydi. Habil ile Kabil'e kadar muhalefet yoktu. J J
Hikmet-i İlâhiye budur, onlar daima ihtilâf edip duracaklardır. Hâ-
lik-i Kâinat'ın Cemâl sıfatları var, Celâl sıfatları var. Cemâl sıfatları
ile muttasıf o lmak için, iyi insanların halk edilmesi lazım gelir. Celâl
sıfatlarıyla muttasıf o lmak için de bazı fenâ insanları halk etmesi
lazım gelir. Azamet-i İlâhiye'nin icâbatı, halkın muhtelif olmasıdır.
274 • Tefsir Sohbetleri
119- j-^l» J d L j j <_—-İS" L - —.jj f_£âiiî- d U jJ j <İLjj j-» 0
j - j L —f-i ^ U S ij 4_S_S>cJ 1 j_aı
icd_jj j _ i J i Ancak Âllâh-û Teâlâ'nın rahmet ettiği k im se
ler, bu ihtilaftan hâlâs olur. Kalbini Âllâh'a bağlayan ve her şeyin
 llâh'tan geldiğini anlayan, Âllâh'tan başka bir fail olmayan, fail
olmadığını bilen daima rahattır. Geleni Âllâh'tan bilir. Fakat bunu
bilmeyip de dil ile ikrar eder de kalbinde heyecan, "efendim böy
le olsaydı böyle olurdu, filan verseydi şöyle olurdu" diyen daima
üzüntü içinde bulunur. O üzüntü de hiçbir yere götürmez. Evliya-
ullâh daima rahat içindedir çünkü her şeyi oradan biliyorlar. Fakat
o dereceye varmayan avam, bizim gibi, daima üzüntülüdür. Âllâh
alırsa kimse veremez, Âllâh verirse kimse alamaz. Şu halde veren
Âllâh'tır, alan Âllâh'tır, halk eden Âllâh'tır, götüren Âllâh'tır. Halkıo '''' s * '
görürse muhtelif olur, hakikati görürse vahit bir olur. f g i i i - d ü j J j
 llâh-û Teâlâ, onları bu ihtilaf için halk etmiştir. d L J j 4_—AS' L _ —i j
Rabbin kelimeleri, Hâlik-i Kâinat'ın kelimeleri tamam olmuştur.
 llâh-û Teâlâ, bizi daha halk etmeden çok evvel kelimesi budur.
j-jj*—*-] ^ lİ J iJ 4_L»J\ j_a fJLgf- j i l â J Âllâh CelleCelâlûhû, cennet
ile cehennemi va'detm iş, cenneti de cehennemi de insanlarla cin
lerle dolduracaktır. "Ahdim olsun cehennemi cin ve insanların (asi
leriyle) dolduracağım" şeklindeki sözü yerini buldu.e
120- ç_â ÎJ«-l_>-j iJ.SİJ-9 O L -a Ü La J l j J i *Lp\ j-a dLj-İP y 2-âj J S jo ° 0 9 ' } 0 * \
j-j-Sa .—.lJ ^ j A—iaP'jj.aj j- J 1 û j —A
J l^ J I t lZ i) j_a d - j lp y - â J S j Ey Habibim Sallâllâhû Aleyhi-
Hûd Sûresi • 275
vesellem , bu Peygamberan-ı İzam 'ın ahvalini sana beyan ettik.
IlSl o Senin kalbin sabit olacak, senin kalbini (tatmin ve) J ' ' ' , . , - _
teskin edeceğim iz her haberi sana anlatıyoruz. oJla^J*İ*1_>-jo 0 o x '
J - ^ j l l J <£j-Sîj Bu sözler ki Peygamberan-ı İzam 'ın ahvae
linden, sana hak ve hakikatları beyan ettik. Mev'izadır, Mü'm inlere
de nasihattır, senin için de tesellidir.
121- Oj-b/p b1 j-SO-j/Ss.; ^J-P 1j-Ja.p1 J jjJ -J i J j
J J-J.Jİ.İ cJ_3j Ey Habibim, imân etmeyenlere de ki 1j Ü p 1
^Jp Ey imân etmeyen kefereler, (İslam iyetin zayıf zamanı
var, kuvvetli zamanı vardır.) Zayıf zamanında Hâlik-i Kâinat, harbe
emretmedi. Fakat kuvvetli zamanında "fak tû lû l m üşrik ine küffe-
ten " emretti. Nasıl İslam iyet başlam ış ve öylece nihayetlenir. L —1ı >0j_L>/P İman etmeyenlere de ki "gücünüzün yettiğini yapın, şüp
hesiz biz de icap edeni yapacağız."
122- OjJ&LÜ li] İjJ ^ 2 S1j
Akibetinizi intizar ediniz, (azab-ı İlâhi ile.) 0jj_k£lj> / J 1 Biz de
intizar ediyoruz, (size azap nüzulünü) bekleyeceğiz. Biz intizar
ediyoruz, bu azap gelecektir. S iz de intizar ediniz ki başınıza ge
lecektir.
123- J s ' j i j S jLiPti j_;v1 ^ jV 1 j co1j -^J1 4 4 ^ A jx j! o x X J! i ^dj-Ja-s-J /-a-P J j L i j Cİ—jj /-;j 4_J.P
' yv r - r -
4jbj Âllâh'a mahsustur, (j^ jV1 j o1Jİ_LJ1 v - Ip göklerin ve yerin
gaybı Âllâh-û Teâlâ'nındır. Âllâh, insanların görmediği, bilmediğini
276 • Tefsir Sohbetleri
bilir. Yerde ve göklerde hiç kimsenin bilmediğini, Âllâh bilir. Net $ s* s
takd ir etm iş ve ne vakit zuhur edecek. Ü S jJ>Vl 4--P'j Bütün
em irler de Âllâh'a rucû eder. Öyle ise bir Âllâh var, başka bir şeyo s * } -k * 0 ^
yok. aJL-İPlj O'na ibadet et, O'nu bir bil. J - i t L d _ jj <_-İP jS j-S jjj ^ ^ ^ ^
5j_LL-KS L_Lp Âllâh'a tevekkül et, itimat et. Senin Rabbin, ey Habia
bim! Gafil değild ir onların yaptığından. Gafil değildir, onların yap
tığını kiramen kâtibin tespit ediyor. Hepsi de amellerinin cezasını
bulacaktır, sen müteessir olma. Çünkü Rabbin, sizin yaptıklarınızs
dan gafil değildir.