100
7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 1/100

Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

  • Upload
    drmario

  • View
    248

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 1/100

Page 2: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 2/100

RİCA

Sevgili okuyucu, bir kitabı epub yapmak gerçekten zor bir iştir. Eğer ufakta olsa yardmak isterseniz, karşılaştığınız kelime hatalarını bildirmenizi rica ediyorum. Keyifli okuma

Kitabı Kindle tarzı e-kitap okuyucudan okuyorsanız, Highlights(Altını Çizme) özellirşılaştığınız hataların altını çiziniz. Daha sonra e-kitap okuyucunuzun içindeki clippinrzı dosyadan bu hataları alıp bize iletebilirsiniz.

(http://notepad.cc) sitesine hataları kopyala-yapıştır yapıp linki bize mail atabilirsiniz y

tp://notepad.cc/hatalikitap) sitesine linki yapıştırabilirsiniz.

Page 3: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 3/100

Jules Verne Ne Altı Var Ne Üstü

Özgün Adı: Şans dessus dessous

İthaki Yayınları - 149Edebiyat - 138

2. Baskı Temmuz 2009, İstanbule-Kitap:SA**, Ağustos 2014, V1

© Türkçe Çeviri: Volkan Yalçıntoklu, 2002© İthaki, 2002

Yayıncının yazılı izni olmaksızın herhangi bir alıntı yapılamaz.

Yayına Hazırlayan: Şule Cepcepoğlu Koçak Sanat Yönetmeni: Murat Özgül

Redaksiyon: Alev Özgüner Sayfa Düzeni ve Baskıya Hazırlık: Yeşim Ercan Aydın

Kapak, İç Baskı: İdil Matbaacılık Emintaş Kazım Dinçol Sanayi Sitesi No: 81/19 Topkapı-İstanbul

Tel: (0212) 674 66 78

İthaki™ Penguen Kitap-Kaset Bas. Yay. Paz. Tic. Ltd. Şti.’nin yan kurulurudur. Mühürdar Cİlter Ertüzün Sok. 4/6 34710 Kadıköy İstanbul

Tel: (0216) 330 93 08 - 348 36 97 Faks: (0216) 449 98 [email protected]  - www.ithaki.com.tr  - www.ilknokta.com

Page 4: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 4/100

Jules Verne

 NE ALTI VAR NE ÜSTÜ

ÇevirenVOLKAN YALÇINTOKLU

Page 5: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 5/100

1- Doktor Ox’un Deneyi - Çeviren: Alev Özgüner Kardaş2- Madenin Esrarı - Çeviren: Kerem Eksen3- Dünya’dan Ay'a - Çeviren: Z. Zühre İlkgelen4- Karpatlar Şatosu - Çeviren: Işık Ergüden5- Ay’ın Çevresinde Seyahat  - Çeviren: Aysen Altınel6- Dünya’nın Merkezine Seyahat  - Çeviren: Mehveş Omay7- Kaptan Grant’in Çocukları 1. Cilt  - Çeviren: Işık Ergüden8- Dünyanın Ucundaki Fener  - Çeviren: Alev Özgüner Kardaş

9- Kaptan Grant’in Çocukları 2. Cilt  - Çeviren: Işık Ergüden10- Altın Volkanı - Çeviren: İdil Gürbüz11- Wilhelm Storitz’in Sırrı - Çeviren: Pınar Güzeiyürek 12- Kaptan Grant’in Çocukları 3. Cilt  - Çeviren: Işık Ergüden13- Balonla Beş Hafta - Çeviren: Feridun Aksın14- Zacharius Usta ve Olağanüstü Öyküler  - Çeviren: Elif Gökteke15- İnatçı Keraban 1. Cilt  - Çeviren: Nihan Özyıldırım16- İnatçı Keraban 2. Cilt  - Çeviren: Nihan Özyıldırım

17- Denizler Altında 20 Bin Fersah 1. Cilt - Çeviren: Mehveş Sorkun18- Ne Altı Var Ne Üstü - Çeviren: Volkan Yalçıntoklu

Page 6: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 6/100

 Jules Verne Kitaplığı; Jules Vkitaplarını yıllar

Türkçeye kazandırmış A. İhsan Tokgöz’e ithaf edilm

* A. İhsan Tokgöz:  Türk yazar, yayıncı ve siyaset adamı. Jules Verne’in romanlarını Türkççeviren kişidir. 1890 yılında Âlem Basımevi’ni kurdu ve Edebiyat-ı Cedide akımının y

ganı olan Servet-i Fünun Dergisi’ni yayımlamaya başladı. İkinci Meşrutiyetten Birinci Dvaşı sonlarına değin Yüksek Ticaret Mektebi’nde coğrafya öğretmenliği yaptı. 191rupa’ya giderek Heyet-i Temsiliye’nin amaç ve fikirlerini batı kamuoyuna duyurmaya çazan Barış Konferansı sırasında da Türk Basın Bürosunun yöneticiliğini yaptı. 1931’de lletvekili olarak girdiği TBMM’de yasama görevini ölümüne değin sürdürdü. Başlıca yapıtı Hafta Nil’de Seyahat, Avrupa’da Ne Gördüm, Tuna’da Bir Hafta, Tirol Cephesinde ttında, Matbuat Hatıralarım.

Page 7: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 7/100

1

“NORTH POLAR PRACTICAL ASSOCIATION ” İKİ

DÜNYANIN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BİR BİLDİRYAYIMLIYOR 

“Demek oluyor ki Bay Maston, bir kadının matematikte ya da deneysel bilimlerde asla bamayacağını, ileri sürüyorsunuz!” “Üzülerek Bayan Scorbitt, ama buna mecburum,” diye yanT. Maston. “Özellikle Rusya’da birkaç değerli matematikçi olduğunu kabul ediyorum. Ancak bpısı dikkate alındığında, bir kadının hiçbir zaman Arşimed’in ve Newton’un düzeyine ulaklenemez!”

“Oh! Bay Maston, buna cinsiyetimiz adına karşı çıkmama izin verin...”“Cinsiyetiniz ne kadar çekiciyse de Bayan Scorbitt, kendini bilimsel çalışmalara adamakdar uzaktır!”“Yani Bay Maston, size göre düşen elmayı gören hiçbir kadın, 17. yüzyılın sonunda ünlü İnginin yaptığı gibi evrensel çekim yasalarını bulamaz!”“Elmayı düşerken gören bir kadının, Bayan Scorbitt, aklına gelecek tek şey, tıpkı Havva anamptığı gibi onu yemektir!”“Şunu iyi anlıyorum ki, bizim üst düzey soyutlamalar yapmaya uygun olmadığnıyorsunuz...”“Uygun olmadığınıza?.. Hayır, Bayan Scorbitt! Yine de şunu belirtmek isterim ki, yeryüzanların ve doğal olarak kadınların görülmeye başladığı günden beri, bilim alanında, Aristotelkleides’in, Kepler’in, Laplace’ınkilere eşdeğer bir buluşu borçlu olduğumuz bir kadın betlamak mümkün olmamıştır.”“Geçmişte yapmamış olmamız, gelecekte de yapamayacağımızın göstergesi olabilir mi?”“Hımm! Binlerce yıldır yapılamamış olan, kuşkusuz ki hiçbir zaman yapılamayacaktır.”“O halde şunu kabul etmemiz gerekir ki Bay Maston, gerçekten de bu işler için uygun değiliz..“İyi yürekli olmaya uygunsunuz ama!” diye yanıtladı. J.-T. Maston.

Bunu, kafası x’lerle dolu bir bilginin inceliğiyle söylemişti. Zaten Bayan Scorbitt de buinmeye razıydı.“Tamam! Bay Maston,” diye devam etti Bayan Scorbitt, “bu dünyada herkes kendine dpmalı. Siz muhteşem bir hesapçı olmaya devam edin. Kendinizi, dostlarınızla birlikte hayaadığınız bu olağanüstü girişimin problemlerini çözmeye verin! Ben de olmam gerektiği gibi ‘idın’ olarak, size ekonomik destek sağlamayı sürdüreceğim.”“Bu yüzden size sonsuz bir minnet duyacağız,” diye yanıtladı J.-T. Maston.Bayan Evangelina Scorbitt zevkle kızardı, çünkü bütün bilimadamlarına olmasa da, J.-T. Masrşı büyük bir yakınlık duyuyordu. Kadın yüreği dipsiz bir uçurum değil miydi?Gerçekten de Amerikalı zengin dul olağanüstü bir girişime, büyük bir sermaye yatırmıştı.

Page 8: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 8/100

Şimdi bu girişimin ve öncülerinin hedefinin ne olduğunu açıklayalım.Maltebrun, Reclus, Saint-Martin ve diğer coğrafyacılardan edindiğimiz bilgilere göre, kprakları şu bölgelerden oluşmaktadır:1° Kuzey Devon, yani Baffin Denizi’nin ve Lancastre Boğazı’nın buzlarla kaplı adaları;2° Banks topraklan ve Sabine, Byam-Martin, Griffith, Comwallis ve Bathurst gibi birçok aduşan Kuzey Georgie;3° Kuzey topraklarının, Cumberland, Southampton, James-Sommerset, Boothia-Felix, Melviğer az bilinen çeşitli bölümlerini kapsayan Baffin-Parry Takımadaları.

Yetmişsekizinci paralelle çevrelenmiş bu bölgede karalar bir milyon dört yüz mil, denizledi yüz bin milkarelik bir alan kaplıyorlardı.Son zamanlarda gözüpek kâşifler, bu paraleli aşarak, seksendördüncü enlem derecesine rlemeyi başardılar, yüksek bankiz sıralarının arkasında gizlenmiş kıyıları ortaya çıkararak, Kghlands olarak adlandırılabilecek bu geniş topraklardaki burunlara, körfezlere, kıyılara isimrdiler. Ancak, seksen dördüncü paralelin ötesi gizemini koruyor, haritacıların gerçekleşkânsız hayalleri arasında yer alıyordu ve henüz kimse Kuzey Kutbu’nun buz yığınları arklanmış, altı derecelik bu alanın denizlerle mi yoksa karalarla mı kaplı olduğunu bilmiyordu.

Oysa, 189. yılında Birleşik Devletler hükümeti beklenmedik bir şekilde henüz keşfedilmzey Kutup bölgelerinin ihale ile satışını önermişti.Birkaç yıl önce, Berlin Konferansında, işletme ya da ticari pazarlar açma bahanesiyle başkalraklarına sahip olmayı isteyen büyük devletlere yönelik özel bir yasa çıkmıştı. Bununla bir

tup bölgesinde kimse yaşamadığına göre, bu koşullar altında, bu yasanın geçerliliği kalmıyordolsa kimseye ait olmayan, herkese aitti, zaten yeni Şirket gelecekteki itirazların önünü kesmebölgeyi “zaptetmek” değil, onu “satın almak” istiyordu.Birleşik Devletler’de en gözüpek hatta gerçekleşmesi imkânsız projelere bile, onun rarlarından faydalanmak isteyen ve sermayelerini hiç çekinmeden akıtacak girişimciler her z

lunur. Bu durumun en güzel örneği, birkaç yıl önce Baltimore’daki Gun-Club’ın uydumğrudan iletişim kurabilmek amacıyla Dünya’dan Ay’a bir gülle göndermeye giriştiğinde yaşanm

girişimci Yankee’ler, bu ilginç deney için gerekli maddi kaynaklan kolaylıkla sağlamamydı? Ve eğer başarılsaydı, bu insanüstü girişimin tehlikelerini göze alan, söz konusu kulübüesi sayesinde olmayacak mıydı?Lesseps, Atlantik kıyılarından Çin Denizi’ne kadar Avrupa ve Asya’yı kat edecek büyüknalın kazılmasını önerdiğinde; dâhi bir kuyucu toprağı kazarak akışkan halinde bulunan smanlarına ulaştıktan sonra Dünya’nın merkezine doğru inmeyi düşündüğünde; girişken

ktrikçi, dünya yüzeyine yayılmış olan akımları bir araya getirerek, bitmez tükenmez bir ısı vynağı oluşturmak istediğinde; gözüpek bir mühendis yaz sıcaklarını geniş alıcılarda depoın soğuktan etkilenen bölgelere göndermeyi tasarladığında; sıradışı bir su mühendisi ısı yerji üretmek için gelgitlerin gücünden yararlanmayı denediğinde, bu tür yüzlerce projeyi hçirmek için anonim ve komandit şirketler kurulduğunda, yanlarında her zaman şirket kasazey Amerika’nın okyanuslara dökülen geniş nehirleri gibi dolar ırmaklarıyla dol

merikalıları bulmuşlardı.Kuzey Kutbu’nun ihaleye çıkarılarak en yüksek arttırımı yapana satılacağı haberi yayıldığğal olarak kamuoyunda büyük bir heyecan yaşanmıştı. Zaten sermayelerin önceden yatırıldı

ış için, halka hiçbir çağrı yapılmamıştı. Gerisi, daha sonra, alan yeni sahipleri taraf

Page 9: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 9/100

lanıma açıldığında düşünülürdü.Kutup bölgesini işletmek!.. Gerçekten de bu ancak çılgınların aklına gelebilirdi!Yine de herkes bu girişimi konuşuyordu. Haber, Avrupa, Afrika, Okyanusya, Asya gazetel

merikada’kilerle aynı anda ulaşmıştı. New York Herald  bu belgeyi ilk yayımlayan gazete olmim ve endüstri dünyasında hızla yayılarak, çeşitli yorumlara neden olan bu haber, 7 Kasım srdon Bennett’in köşesinde yerini almıştı.“Dünya Sakinlerine Çağrı “Seksendördüncü kuzey paralelinin ötesinde Kuzey kutup bölgnüz keşfedilememiş olduklarından dolayı, işletmeye açılmamışlardır.

“Değişik uluslardan gelen denizcilerin ulaştıkları en son noktalar şöyle sıralanabilir: “Tem47’de, İngiliz Parry, Spitzberg’in kuzeyindeki yirmisekizinci batı meridyeninde, 82° rmıştı.”“Mayıs 1876’da, İngiliz Sör John George Nares’in düzenlediği seferde, Markham, Grraklarının kuzeyindeki ellinci batı meridyeninde, 83° 20’ 28” ye ulaşmıştı.“Demek ki seksendördüncü paralelden kutba kadar uzanan ve dünyanın çeşitli devletleri tarafylaşılmamış olan bu bölgenin, ihale sonrası özel mülkiyete dönüşmesi olanaksız değildir.“Oysa hukuk ilkelerine göre, hiç kimse bölünmez mülkiyet koşulları altında yaşamaya zorlana

yüzden Amerika Birleşik Devletleri bu ilkelere dayanarak, ortaklığın giderilmesine rmiştir.“Baltimore’da kurulan North Polar Practical Association  adlı şirket resmi olarak Amenfederasyonunu temsil etmektedir. Bu şirket, düzenlenecek sözleşme doğrultusunda, topraalar, adacıklar, kayalıklar, nehirler, akarsular ve onu kaplayan sonsuz buzullardan oluşalgenin mutlak sahibi olmayı istemektedir.“Bu mülkiyet hakkının, dünyanın coğrafi ve meteorolojik koşullarında meydana geğişikliklerde dahi, geçersiz olmayacağı özellikle bilinmelidir.“Bu durum, iki dünyanın sakinlerinin bilgisine sunulurken, en yüksek arttıranı yapacak o

zanacağı bu ihaleye isteyen bütün devletler katılabilecektir.“İhale, Birleşik Devletler’in Maryland eyaletinde, Baltimore’daki ‘Müzayede’ salonunda, buAralık günü yapılacaktır.“Bilgi için North Polar Practical Association’ın, 93 High-street Baltimore adresindeki grevlisi William S. Forster’e başvurulması rica olunur.”Bu bildiri ne kadar saçma bulunursa bulunsun, kabul edilmeli ki kesinliği ve açık yüreksından tartışılacak hiçbir yanı yoktu. Zaten belgeyi önemli kılan, federal hükümetin şimleyi kazanması olasılığını dikkate alarak, kuzey toprakları üzerinde ayrıcalığı oldu

settirmesiydi.Sonuçta değişik görüşler ortaya çıktı. Kimileri bunun ancak insanoğlunun alıklığının yutlara varması halinde kabul edilebilecek eşsiz bir Amerikan martavalı olduğunu öne süremileri ise özellikle yeni şirketin halkın parasında gözü olmadığını, kutup bölgesini kenynaklarıyla satın almak istediğini göz önüne alarak, bu öneriyi önemsemek gerekşünüyordu. Yani yolunacak kazların altınları, gümüşleri, dolarlarıyla kasasını doldurmak gibyeti yoktu. Hayır! yalnızca kendi parasıyla söz edilen kutup bölgesinin mülkiyetini almak istiyoDurumu derinlemesine inceleyenlere göre, adı geçen şirket, satışa çıkarılmasını sağladığı börak, oraya ilk ulaşan olma hakkını elde edecekti. Ama işte tamda burada asıl sorun o

ıyordu. O güne dek, kimseye kutup bölgesine giriş izni verilmemişti. Bu yüzden Birleşik Dev

Page 10: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 10/100

lgenin sahibi olduğunda, imtiyaz sahiplerinin sonradan kimsenin karşı çıkamaması için eksikszleşme istemeleri hiç de kınanacak bir durum sayılmazdı. Çok tedbirli davranıyorlardı ve başmalar söz konusu olduğunda, yasal önlemlere bel bağlamak doğru değildi.Zaten, belge gelecekte ortaya çıkacak karışıklıkları dikkate alan bir maddeyi içeriyordu. Bişkili yoruma yol açacak olan bu maddenin gerçek anlamı en keskin zekâlarca vranamıyordu. Söz konusu olan sonuncu maddeydi ve özel koşul olarak şunları koyuyitelikleri ne olursa olsun, Dünya’nın coğrafi ve meteorolojik durumunda ortaya çığişiklikler, bu mülkiyet hakkını geçersiz kılmayacaktır.”

Bu tümcenin anlamı neydi? Gelecekte ortaya çıkabilecek hangi olayı öngörüyordu? Birryüzü coğrafyasının ve meteorolojisinin böyle bir değişime uğrayacağı nasıl düşünülebilellikle ihaleye çıkarılması düşünülen bölge göz önüne alındığında?“Kuşkusuz,” diyordu bazı uyanıklar, “bunun altında birşeyler olmalı!”Değişik yorumlar için uygun bir ortam oluşmuştu, belge adeta birilerinin kavrayışını, meraklıamak için kaleme alınmıştı.İlk değerlendirme Philadelphia’da yayımlanan Ledger  gazetesince, şu ilginç haberle yapıldı:“Kuşkusuz Kuzey Kutbu’nun gelecekteki sahipleri, dünyaya sert çekirdekli bir kuyrukluyı

pacağını ve çarpışmanın yaratacağı sarsıntının etkisiyle, sözü edilen coğrafi ve meteoroğişimlerin ortaya çıkacağını hesaplıyorlar.”Tümce bilimsellik payesini hak etmek için yeterince uzundu ama yine de hiçbir şeye airmiyordu. Zaten bir kuyrukluyıldızın çarpma olasılığının aklı başında insanlar tarafından rmeyeceği belliydi. Ne olursa olsun, imtiyaz sahiplerinin böyle varsayımsal bir ihtimaleracaklarına inanmak zordu.“Acaba, yeni şirket, ekinoksların geri kalışının, bölgedeki işletme koşullarını olumlu yileyebileceğini mi düşünüyor?” diye soruyordu, New Orleans’tan Delta.“Bu hareket yerküremizin ekseninin paralelliğini etkilediğine göre neden olmasın?” diyere

ri benimsediğini belirtti Hamburger Correspondant.“Aslında Adhemar Denizin Devrimleri kitabında, Dünya yörünge ekseninin yüz yıllık harekarlanan ekinoksların geri kalışının, iki kutup bölgesindeki buzul kütlesinin hacminde ve yeryüzğişik noktalarının ortalama sıcaklığında uzun süreli değişikliklere neden olabileceğinimemiş miydi?” diye yanıtladı, Paris’ten Revue Scientifique.“Bunun kesin doğru olduğu söylenemez, öyle olduğu kabul edilse bile, sözü edilen olaydan ga’nın kutupyıldızımız haline gelmesi ve kuzey bölgelerinde iklimsel anlamda değişiklik o

n on iki bin yıllık bir süre gerekmiyor mu?” diye karşılık verdi Revue d’Edinbourg.“Tamam, o zaman on iki bin yıl sonra yatırım yapılması düşünülebilir! Ama o tarihten öncron riske etmek mi? Asla!” diye tartışmaya katıldı, Kopenhag’dan Dagblad.Bununla birlikte Revue Scientifique'in Adhemar’ın tezleriyle haklı olduğu düşünülse bile, bsılıkla North Polar Practical Association ekinoksların geri kalışı ile ortaya çıkacak değişi

saba katmamıştı.Gerçek olan şuydu ki, kimse ne bu belgenin ünlü maddesinin anlamını ne de gelecekte na-szmik değişimin meydana geleceğini bilemiyordu.Bunu bilmek için, belki de yeni şirketin yönetim kuruluna, özellikle de başkanına danı

ecekti. Ancak ne başkan, ne sekreter, ne de üyeler ortada yoktu. Hatta belgeyi kimin yayıml

Page 11: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 11/100

e belli değildi. New York Herald  bürolarına, Newfoundland’de bulunan Ardrinell ve Ortaı şirkete ait morinaların güvenilir depocusu Baltimore’lu William S. Forster diye biri tarafirilmişti. Bu adamın kuşkusuz belgeyle ilgisi yoktu. En meraklı ve en becerikli muhabinuyla ilgili soruları karşısında, deposundaki mallar kadar sessiz kalmıştı. Sözün kısası, bu Nlar Practical Association o kadar anonimdi ki önüne bir isim yerleştirmek mümkün değildi. Oinmezliğin son sözü söylenmişti.Yine de bu sınai girişimin öncülerinin kimliklerini tam bir gizlilik içinde tutmakta ısrar etmdünya halklarının bilgisine sunulan belgeyle ortaya konan hedeflerin ne kadar açık ve net oldu

steriyordu.Aslında söz konusu olan, merkezinde Kuzey Kutbu’nun bulunduğu, seksendördüncü recesiyle çembersel olarak sınırlandırılmış kutup bölgelerinin mülkiyetini tamamıylaçirmekti.Çağdaş kâşifler arasında, bu ulaşılmaz noktaya en çok yaklaşanlardan Parry, Markham, LockBrainard bile bu noktaya erişmeyi başaramamışlardı. Diğer kutup denizcilerine gelince,

en belirgin biçimde, daha aşağı paralellerde kalmışlardı: Payez 1874’te,82° 15’ daki Franz JoYeni Zemlya topraklarının kuzeyine; Leout, 1870’te Sibirya’nın yukarısındaki 72° 47’ya; De

misi Jeannette’le 1879’da, 78° 45’daki ismini taşıyan adaların yakınma ulaşmıştı. Diğerleri birya’yı ve Grönland’ı Bismark Burnu’na dek aşmalarına rağmen, yetmiş altı, yetmiş yemiş-dokuzuncu enlem derecelerini aşamamışlardı. Demek ki, North Polar Practical Associgede de belirtildiği gibi Lockwood ve Brainard’ın ayak bastığı -83° 35’ diyelim- nokt

ksendördüncü paralel arasında, yirmi beş dakikalık bir yay boşluğu bırakarak, önceden ulaşnlara tecavüz etmiyor, insanoğlunun ayak izlerinin görülmediği bakir bir toprağın sahibi olarlıyordu.Şimdi, seksendördüncü paralel ile çevrelenmiş bu yeryüzü parçasının büyüklüğünü inceleyeli84° ile 90° arasındaki, birbirlerine uzaklığı altmış mil olan altı dereceden oluşmuş dairesel a

rıçapı üç yüz altmış mil, çapı yedi yüz yirmi mildir; böylece ortada çevresi iki bin iki yüz al, yüzölçümü yuvarlak hesapla dört yüz yedi bin milkare olan boş bir alan bulunmaktadır.Yani söz konusu olan, büyüklüğü Avrupa’nın onda birine yaklaşan, iştah kabartıcı bir torçasıydı.Bilindiği gibi belgede, şimdiye dek coğrafi olarak keşfedilmemiş olan bölgenin kimseymadığı için herkese ait olduğu ilkesi benimseniyordu, bundan dolayı birçok devletin hak memesi düşünülebilirdi. Ancak, -en azından- sınırdaş ülkelerin, bu bölgeleri kendi topraklazeye doğru uzantısı kabul ederek, mülkiyet hakkı talep etmeleri öngörülebilirdi. Ayrıca, k

lgelerinin tamamında yapılan keşiflerin kendi uluslarının yürekliliği sayesinde gerçekleştiğinebilirlerdi. Bunun için yeni şirket tarafından temsil edilen federal hükümet, diğerlerini haklğer biçmeye zorlayarak, satış fiyatıyla bu değeri tazmin etmeyi öneriyordu. North Polar Prasociation yandaşları, hiç durmadan mülkiyetin bölünmez olduğunu, kimsenin ortak müşullarında kalmaya zorlanamayacağı için bu geniş alandaki paydaşlığın giderilmesine amayacağını tekrarlıyordu.Sınırdaş oldukları için bölge üzerindeki hakları tartışılmayacak altı devlet vardı: Amegiltere, Danimarka, İsveç-Norveç Birliği, Hollanda, Rusya. Ancak, diğer devletler de knizcileri ve gezginlerinin katıldığı keşif yolculuklarını ileri sürebilirlerdi.

Bu çerçevede, Fransa kutup topraklarının fethi için düzenlenen yolculuklara katılan evlatların

Page 12: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 12/100

erek devreye girebilirdi. Onlardan biri olarak, John Franklin’i aramak üzere 1853’te Phenixmiyle çıktığı seferde Beechey Adası dolaylarında ölen yürekli Bellot’dan söz etmeden geçil? 1884’te Sabine Burnu yakınlarında, Conger kalesindeki görevi sırasında ölen Doktor Ovy unutulabilir mi? Ve 1838-39 seferinde Spitzberg denizlerine ulaşan Charles Martins, Maravais ve gözüpek yol arkadaşlarını anmamak haksızlık olmaz mı? Buna rağmen Fransa, bilmaktan ziyade sınai hedefler gözeten ve diğer ülkelerin altından kalkamayacağını düşündüğişime katılmaya hevesli değildi, kutup pastasından kendine düşen payda gözü yoktu. Belklıydı ve iyi etmişti.

Almanya’nın bakışı da farklı değildi.1671’de Hamburglu Frederic Martens’in Spitz-berg’e düzenlediği sefer ve 1869-70’de KoldHegeman yönetiminde, Grönland kıyıları boyunca uzanarak, Bismark Burnu’nda nihayetl

rmania  ve Hansa  adlı gemilerle gerçekleştirilen yolculuklar bu devletin başarılan arayılabilirdi. Yine de Alman imparatorluğunun küçük bir kutup parçasını dahi sınırlarına katmak

niyeti yoktu.Sibirya’nın kuzey kıyısındaki Franz-Joseph topraklarının sahibi olmasına rağmen, Avustacaristan için de aynı durum söz konusuydu.

Ne kadar inanılmaz görünse de, İtalya, herhangi bir hak iddia edecek durumda olmadığı için rışmadı.Asya Samoyedleri, özellikle Kuzey Amerika topraklarına yayılmış Eskimolar, Asya ve Amsında yerleşmiş Grönland’ın, Labrador’un, Baffin-Parry Takımadası’nın, Aleut Adala

rlileri ve 1867’de Amerikalı olan eski Rus Alaskası’nın sakinleri Çukçiler de bölge üzerindhibi olması gereken halklar olarak sayılabilirdi. Ancak, kuzey bölgelerinin en doğal ve tartışmhibi olan bu yerlilerin görüş belirtecek güçleri yoktu. Ve zaten bu yoksul insanlar, en düşük fiypılsa bileNorth Polar Practical Association’ın teşvik ettiği ihaleye nasıl katılacaklardı? Bedelini ka

yvanlarla, mors dişleri ya da fok yağıyla mı ödeyeceklerdi? Yine de bölgenin ilk yerleşerak onların da mülkiyet hakkına sahip olmaları beklenebilirdi! Ama, Eskimoları, Çukçmoyedleri kimsenin ciddiye aldığı yoktu.Dünyanın gidişatı böyleydi!

Page 13: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 13/100

2

İNGİLTERE, HOLLANDA, İSVEÇ, DANİMARKA VE

RUSYA’NIN TEMSİLCİLERİ OKUYUCUYA TANITILIYOBelge yanıtlanmayı hak ediyordu. Gerçi yeni şirket kutup bölgelerini satın aldığında, bu toprasin sahibi, topraklarını durmaksızın genişletmekte olan Amerika, daha doğrusu Birleşik Devcaktı. Daha birkaç yıl önce, kuzeybatıda Bering Boğazı ile kuzey sıradağları arasında ksların terk ettiği önemli bir toprak parçasını sınırlarına dahil etmişti. Bu durumda, vletlerin, federal cumhuriyetin kuzey bölgelerine doğru genişlemesini hoş karşılamayşünülebilirdi.Bununla beraber, bölgeye sınırdaş olmayan Avrupa ve Asya’nın çeşitli ülkeleri, sonucu ben bu garip ihaleye katılmaya hevesli değildiler. Yalnızca kıyıları seksendördüncü enleme yn devletler, resmi temsilcilerini ihalede haklarını korumak üzere görevlendirmişlerdi. Yinzü doymaz Ingiltere, temsilcisine ihalede kullanmak üzere küçümsenmeyecek bir kredi açnu hemen belirtelim: kutup topraklarının mülkiyetinin devri, Avrupa’daki dengeler için herhtehdit oluşturmayacaktı, yani uluslararası bir anlaşmazlığa yol açması beklenemezdi. Bism

yük şansölye hayattaydı daha- kaim kaşlarını çatmaya bile gerek duymamıştı. Buna ltimore’daki takdir komisyonunun önünde ihaleye katılarak Birleşik Devletleri zorlayacak beşıyordu: İngiltere, Danimarka, İsveç-Norveç Birliği, Hollanda ve Rusya. Ticari değerinin

tışılabilir nitelikte olmasının dışında kayda değer bir özelliği bulunmayan bu buzul kümeülkiyeti en çok arttıranda kalacaktı.Şimdi bu Avrupa ülkelerinin ihalenin kendilerinde kalmasını istemelerini akılcı hale getiren kdenleri sıralayalım.Yetmişinci paralelde konumlanmış Kuzey Burnu’nun sahibi olan İsveç-Norveç Birliği Spitzbta daha da ötesi kutba kadar uzanan geniş alanlar üzerinde hak sahibi olduğunu açıkça söylüytekim, NorveçliKheilhau ve ünlü isveçli Nordenskiöld, bu bölgelerin coğrafi keşiflerine katkıda bulunmamydı? Bu tartışma götürmezdi.Danimarka ise şunu söylüyordu: kutup dairesinin hemen yakınındaki İzlanda ve Feroe Adndi sınırları dahilindeydi, kutup bölgesinin en kuzeyinde yer alan Davis Boğazındaki Disko Affin Denizi’ndeki Holsteinborg, Proven, Godhavn, Upernavik ve Grönland’ın batı kıyısırleşim merkezleri kendi yönetimi altındaydı. Ayrıca, Rusya hesabına çalışsa da, Danimarka lü denizci Behring, ekibindeki otuz adamıyla, adını taşıyan adanın kıyısında sefalet içinde ölmüç yıl önce, 1728’de ismini verdiği boğazı aşmamış mıydı? Daha da gerilere gidersek, 15

nizci Jean Munk Grönland’ın doğu kıyılarını keşfedip, önceden bilinmeyen birçok noktayı oarmamış mıydı? Demek ki Danimarkanm’da bölgenin sahibi olabilmek için önemli gerek

rdı.

Page 14: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 14/100

16. yüzyıl sonlarından itibaren, HollandalI denizcilerden Barentz ve Heemskerk, Spitzberg ve mlya’ya ulaşmışlardı. 1611’de yetmişbirinci enlem derecesinde bulunan adaya adını ver

kesinin topraklarına katmış olan; evlatlarından Jean Mayen’in gözüpek yolculuğunu da unutmrek. Demek ki geçmişi Hollanda’yı görevini yerine getirmeye çağırıyordu.Ruslara gelince, Aleksis Çirikof 1751’de, Kuzey Buz denizi’nin sınırlarına ulaşan Paul39’da bu bilinmeyen denizlere korkusuzca dalan Yüzbaşı Martin Spanberg ve Teğmen Wialton sayesinde, Asya ve Amerika’yı ayıran boğazda önemli araştırmalarda bulunmuşlardı. mi derecelik bir alanda, Kamçatka’nın en uç sınırlarına kadar uzanan, Samoyedlerin, Yakut

kçilerin ve diğer sömürge halkların yaşadığı bu geniş Asya kıyısının durumu göz önüne alızey okyanusunun yarısı Rusların sayılmaz mıydı? Bunun dışında, 18. yüzyıl başlarında keşfe

atkow Takımadası ve kutba dokuz yüz mil uzaklıktaki, yetmişbeşinci paralelde bulunan birya ada ve adacıkları onun topraklarının bir parçası değil miydi? Nihayet, İngilmerikalılar, isveçlilerden önce 1764’te denizci Çitşagof iki kıta arasındaki uzaklığı kısaltmakni bir kuzey geçidi aramamış mıydı?Yine de, yerkürenin bu ulaşılmaz noktasına sahip olabilmek için Amerikalıların özel bisterdiği ortadaydı. Sör John Franklin, arama çalışmalarına kendini adayan Grinnel, Kane, H

eely, De Long ve diğer yürekli denizcilerle, onlar da bölgenin bilinmez köşelerine yolpmışlardı. Onlarda, ülkelerinin, Bering Boğazı’ndan, Hudson Körfezi’ne kadar kutup çemğrultusunda uzanan coğrafi konumunu öne sürebilirlerdi. Takımadanın binlerce adacığını hmasak bile, Wollaston, Prince-Albert, Victoria, Roi-Guillaume, Melville, Cockburne, Bffin gibi adalar ve topraklar onları seksendördüncü enleme bağlayan uzantılar değil miydi? Ayzey Kutbu’nun kesintisiz bir çizgiyle dünyanın en büyük kıtalarından biriyle birlşünüldüğünde, Amerika’nın, Asya ve Avrupa’ya göre daha avantajlı bir konumda olduğu bi

gerçek değil miydi? Demek ki hiçbir şey federal hükümetin, bir Amerikan kuruluşu aracılılgenin mülkiyetini almak için getirdiği teklif kadar doğal olamazdı ve sözü geçen alanın s

ması tartışma götürmeyen bir devlet aranıyorsa, o Amerika Birleşik Devletleri’ydi.Bununla birlikte, Kanada ve İngiliz Kolombiyası’nı egemenliği altında tutan ve lculuklarında birçok denizcisini yitiren Birleşik Krallık’ın da bu yeryüzü parçasını geniş sömparatorluğuna katmak için yeterli nedenleri olduğunu unutmamak gerekti. Bu yüzden gazetelenu gelmeyen, hararetli tartışmalar yaşanıyordu.Ünlü İngiliz coğrafyacısı Kliptringan Times’ ta yayımlanan ve büyük ilgi uyandıran makalenları yazıyordu: “Evet, İsveçlilerin, Danimarkalıların, HollandalIların, Rusların ve Amerikallge üzerinde hak iddia etmeleri son derece doğaldır! Ancak Ingiltere’nin, bu toprak

ülkiyetinin başkalarına geçmesini kabul etmesi mümkün değildir. Zaten yeni kıtanın kuzey böndi sınırları içinde kalmıyor mu? Bu bölgeyi oluşturan adalar ve topraklar, 1739’da Willoughitzberg ve Yeni Zemlya’ya ulaşmasıyla başlayan ve 1753’te Mac Clure’ün gemisiyle kuzeçidini aşmasıyla nihayetlenen bir süreçte, kendi denizcileri tarafından keşfedilmedi mi?”“Ve sonra,” diye yazıyordu Amiral Fize, Standard   gazetesinde, “acaba Frobisher, Davis, eymouth, Hudson, Baffin, Cook, Ross, Parry, Bechey, Belcher, Franklin, Mulgrave, Scoresby, ntock, Kennedy, Nares, Collinson, Archer, Anglo Sakson kökenli değil miydiler? Ve hangi

nüz bu denizcilerin erişemedikleri kuzey bölgelerinin daha ileri noktalarına ulaşabildiğini ebilirdi?”

“Tamam,” diye karşılık verdi Kaliforniya’da yayımlanan Courrier de San-Diego  gaz

Page 15: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 15/100

ademki mesele Birleşik Devletler ile Ingiltere arasında bir onur savaşı haline dönüşmeye baaman konuyu doğru bilgilerin ışığında tartışalım: Eğer, Nares seferi sırasında İngiliz Markha

° 20’ kuzey enlemine ulaştığı öne sürülüyorsa, Amerikalı Lockwood ve Brainard’in Gferinde, otuz sekiz yıldızlı Birleşik Devletler bayrağını, bu noktanın on beş dakika ilerisindek da dalgalandırarak, Kuzey Kutbu’na en çok yaklaşan olma onuruna kavuştuklarını da kabul e

rekir!”Ve böylece saldırılar ve yanıtları sürüp gidiyordu.Nihayet, kuzey bölgelerindeki bu gözükara yolculuklara katılan denizciler silsilesinin a

rak, 1498 ve 1500’de Grönland ve Labrador’u keşfeden Venedikli Cabot’yu ve Portertereal’i de anmamız gerek. Ancak ne İtalya ne de Portekiz, bu bölgenin nimetlerinden h

kenin faydalanacağını önemsemeyerek, ihaleye katılmayı akıllarından geçirmemişlerdi.Dolar ve sterlin desteğiyle, gerçek anlamda sadece Amerika ile Ingiltere arasında çeticadele yaşanacağı anlaşılıyordu.Bu arada, kuzey bölgelerine sınırdaş olan ülkelerde, North Polar Practical Association’ın önari ve bilimsel kongrelerde titizlikle incelenmişti. Hararetli tartışmalardan sonra, 3 Aihinde, Baltimore’da yapılacak ihaleye katılma kararı alınmış, temsilcilere belirlenen

amayacakları bir kredi ayrılmıştı. Satış sonunda elde edilecek gelir, bölgedeki tüm haklarzgeçmeleri karşılığında tazminat olarak beş devlet arasında bölüşülecekti.Birkaç önemsiz tartışmanın da çözülmesiyle, mesele karara bağlandı, ilgili devletler, ihaderal hükümetin belirlediği gibi Baltimore’da yapılmasını kabul ettiler. Temsilciler ktuplarıyla birlikte, Londra’dan, Lahey’den, Stockholm’den, Kopenhag’dan, Petersburg’dan

karak, satış için kararlaştırılan tarihten üç hafta önce, Birleşik Devletler’e vardılar.O tarihte Amerika hâlâ, ismine yalnızca 7 Kasım tarihli New York Herald   gazetetladığımız, North Polar Practical Association’ın adamı, şu William S. Forster tarafından tliyordu.

Avrupa devletlerinin temsilcilerini de, bazı özelliklerinden söz ederek, tanıtmamız yerinde oluHollanda Hindistanı’nın eski elçilik müsteşarı olan Jacques Jansen, elli üç yaşında, tıknazllu, kısa çarpık bacaklı bir adamdı. Alüminyum çerçeveli gözlüğü, yuvarlak, kanlı canlı eli saçları ve kırlaşmış favorileriyle, böyle bir girişimin pratik sonuçlan konusunda biraz kurüst bir insana benziyordu.Danimarka: Grönland sömürgesinin geçmişteki vali yardımcısı olan Eric Baldenak Danimar

msil ediyordu, bir omzu daha aşağıda duran, orta boylu, göbekli, koca kafalı bir adamdı. Burnu, defterlerin, kitapların içine gömülecek kadar miyop olduğu belli oluyordu. Ülkesinin

hibi olduğuna inandığı kuzey bölgeleri söz konusu olduğunda, hiç ödün vermeyecekrünüyordu.İsveç ve Norveç: ihaleye, İsveç-Norveç Birliği adına, Nordenskiöld seferinin en stekçilerinden biri olan, Christiania Üniversitesi kozmografi profesörü Jan Harald katılıyordnakları, olgun buğday sarısı saç ve sakalıyla tam bir kuzeyli görüntüsü sergiliyor, Paleoknizlerle kaplandığına adı gibi emin olduğu kutup bölgesinin beş kuruş etmeyeceğine inanıyne de görevini yerine getirmek için orada bulunuyordu.Rusya: Rusya’yı temsil etmekle görevlendirilen Albay Boris Karkof, uzun boyu, sert bakenk içindeki saçı, sakalı, bıyığı ile, yarı asker, yan diplomat bir görünüm sunuyordu

şkanlıkla, bir zamanlar taşıdığı kılıcının kabzasına uzanıp onu yerinde bulamadığında

Page 16: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 16/100

ılıyordu. North Polar Practical Association’ın önerisinin altında yatan gerçeği ortaya çıkarışırken, bunun ileride uluslararası bir çatışmaya yol açıp açmayacağını düşünüyordu.Son olarak, İngiltere: Binbaşı Donellan ve yardımcısı Dean Toodrik gelmişlerdi. Ticari ve nelimleri adına, kendini, yeryüzünün kimseye ait olmayan, kuzey, güney ve ekvator topraklağal sahibi gibi gören Birleşik Krallık’ın iştahı ve açgözlülüğü yüzlerinden akıyordu.Bu Binbaşı Donellan, iri kemikleri vücudunun köşelerinde belirginleşen, ince, uzun bir adçulluğununkine benzeyen boynu, Palmerston’u1  andıran kafasını oynak omuzlarına bağlıytmış yaşlarında olmasına rağmen oldukça dinç görünüyordu -bu özelliğini, Hindistan ile Birm

sındaki sınırın belirlenmesi sırasındaki çalışma temposuyla kanıtlamıştı. Hiç gülmüyordu, beyatı boyunca hiç gülmemişti. Zaten gülmenin ne gereği vardı, bir lokomotifin, bir kaldıracıharlı geminin güldüğü hiç görülmüş müydü?Kırışık küçük gözleri, alnına düşmüş saçları ile konuşkan, neşeli, nüktedan bir genç olan sekan Toodrink bu özellikleriyle binbaşıya hiç benzemiyordu. İskoçya doğumluydu, neşeli sohbtekerlemeleri hiç şaşırmadan söylemesiyle tanınmıştı. Ancak, Büyük Britanya’nın kabul edizor talepleri gündeme geldiğinde binbaşınınkinden hiç de aşağı kalmayan, uzlaşmaz, ödün vetavır takınıyordu.

Bu iki temsilci, kuşkusuz Amerika’nın en zorlu rakipleri olacaktı. Kuzey Kutbu, tarihönemlerden beri onlara aitti, sanki Yaratıcı, dünyanın kendi ekseni etrafında dönmeumluluğunu bile İngilizlere vermişti, bu ayrıcalığı kimseye kaptırmak istemiyorlardı.Bu arada Fransa’nın, temsilci gönderme konusunda bir kararı olmamasına rağmen, bir müheneslek aşkıyla” bu tuhaf ihaleyi yakından izlemek için orada bulunduğunu belirtmemiz gmanı geldiğinde onunla tanışacağız.Nihayet, Kuzey Avrupa ülkelerinin temsilcileri Baltimore’a varmışlardı, adeta birbirleriyle rmaktan korkarcasına, her biri farklı gemileri tercih etmişlerdi, ne de olsa rakiptiler. Hepbinde, ihalede üstünlüğü sağlamak için gerekli kredi vardı. Ancak, eşit silah

vüşmeyecekleri de ortadaydı. Birisinin artırabileceği limit bir milyonu bile aşmazken, diğerimiktarın çok üstündeydi. Ve gerçeği söylemek gerekirse, ulaşılması imkânsız görünen bu yer

rçasını elde etmek oldukça pahalıya patlayacaktı! Bu bakımdan, en avantajlı görünen, Biallık’ın, yüklü bir krediyle donattığı İngiliz temsilcisiydi. Bu kredi sayesinde, Binbaşı Doneçli, DanimarkalI, HollandalI ve Rus rakiplerini alt etmekte zorlanmayacaktı. Ancak, söz ko

merika olunca iş değişiyordu, dolarların uçuştuğu bir arenada, onu yenmek daha zor olalında, bu gizemli topluluğun, ihale için hatırı sayılır bir kaynak ayırdığını anlamak hiç dğildi. Büyük bir olasılıkla, milyonların su gibi akacağı ihale Birleşik Devletler ile B

itanya’nın çekişmesiyle geçecekti.Avrupalı temsilcilerin gelmesiyle kamuoyunun ihaleye ilgisi daha da arttı, ilginç söylentiler gyfalarını süslerken, kutup bölgesinin satışıyla ilgili çeşitli varsayımlar ortaya atılmaya başlandpılmak isteniyordu? Ve ne yapılabilirdi? Yeni ve Eski Dünya’nın buzluklarının bakımı dışbir şey! Hatta gazetenin biri, Paris’in Figaro’ su, bu düşünceyi gülünç bir biçimde işledi. Anun için önce, seksendördüncü paralelin aşılması gerekiyordu.Bu arada, Atlantik ötesi yolculuklarında, birbirlerinden uzak durmaya özen gösteren temsilltimore’a gelmelerinden kısa bir süre sonra, yakınlaşmaya başlamışlardı.Şimdi bunun nedenlerine bir göz atalım:Oraya vardıktan sonra her biri, diğerlerine fark ettirmeksizin, North Polar Practical Associati

Page 17: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 17/100

ki kurmaya çalışmıştı. Bu işin altında neyin yattığını, şirketin bu satıştan ne gibi beklenduğunu öğrenmek istiyorlardı. Oysa, şu ana kadar ne bir büroya ne de çalışanlara rastlanmamrünen oydu ki, bilgi için başvurulması gereken, High-street’in, güvenilir morina depocusu WForster’in konuyla ilgili bilgisi, sokaktaki sıradan bir hamaldan fazla değildi.Temsilciler, bu şekilde, hiçbir yere varamayacaklarını, halkın arasından yayılıp gelen, ipemez söylentilerle yetinmek zorunda kalacaklarını anlamaya başlamışlardı. Ortaya çıkmaya

rene kadar şirketin esrarı çözülemeyecek miydi? Herkesin kendine sorduğu soru buydu. Kuşksizliğini, satış işlemi yapılmadan önce bozmayacaktı.

Sonunda, tanışmaya, görüş alışverişinde bulunmaya karar verdiler, hatta bazılarının akimdan, şman olarak kabul ettikleri bu Amerikan şirketine karşı birlikte hareket etme düşüncesiçiyordu.Nihayet, 22 Kasım akşamı, Wolesley Oteli’nde Binbaşı Donellan ve sekreteri Dean Toodrituğu dairede bir araya geldiler. Aslında, bu ortak girişimin temelleri, diplomasi alanınneyimleriyle tanınan Albay Boris Karkofun usta manevraları sayesinde atılmıştı.Görüşmede her şeyden önce, şirketin kutup bölgesinin mülkiyetini alarak neyi hedefltışmaya açıldı. Profesör Jan Harald, görevdeşlerinin arasında konuyla ilgili herhangi bir bi

şan olup olmadığını sordu. Ve yavaş yavaş, her biri, belgede danışman olarak tanıtılan Williars ter ile iletişim kurmaya çalıştıklarını itiraf etmeye başladılar.“Ama, çuvalladım,” dedi Eric Baldenak.“Ben de ona ulaşamadım,” diye ekledi Jac-ques Jansen.“Bana gelince,” diye yanıtladı Dean Toodrink, “Binbaşı Donellan adına, High-street mağazalaştığımda, siyah elbisesinin üzerinde botlarından çenesine kadar yükselen beyaz önlüğndir şapkalı, iriyarı bir adamla karşılaştım. Konuyla ilgili bilgi almak istediğimi söylediğiuth-Star 'ın, Newfo-undland’den, yüklü bir şekilde gelmek üzere olduğunu ve bana Ardrinetakları hesabına büyük bir parti taze morina verebileceğini belirtti.”

“Eh! iyi!” diye karşılık verdi, her şeyden kuşkulanan Hollanda Hindistanı eski müsteşarı, “pz Denizi’ne atmaktansa, bir gemi dolusu morina satın almak daha akıllıca olur.”“Sorun bu değil,” dedi Binbaşı Donellan, kesin ve kibirli bir ses tonuyla. “Söz konusu olanmi dolusu morina balığı değil, kutbun takkesi...”“Amerika’nın başına geçirmeye can attığı,” diye ekledi Dean Toodrink, taşı gediğine koymşnutluğuyla.“Bu yüzden nezle olabilir,” dedi Albay Karkof, zekice.“Sorunumuz bu değil,” diye yeniden sözü aldı Binbaşı Donellan, “ve toplantımızda şu nezle

sılığının ne yeri var anlamıyorum. Kesin olan şu ki North Polar Practical Associatiygulamalı’2  sözcüğüne dikkatinizi çekerim beyler- şu yada bu nedenle, şimdilik, -şimzcüğüne de dikkatinizi çekerim beyler- Kuzey Kutbu’nu çevreleyen, seksendördüncü paralırlanmış, dört yüz yedi bin milkarelik bir alanı satın almak istiyor.”“Bunu fazlasıyla biliyoruz Binbaşı Donellan,” diye çıkıştı Jan Harald. “Ama, bilmediğimiz brsa o da, şirketin, eğer kara parçaları denebilirse, bu kara parçalarını, deniz denebilirsnizleri, sınai anlamda nasıl işleteceğidir...”“Sorun bu değil,” diye üçüncü kez yanıtladı Binbaşı Donellan. “Bir devlet, bedelini ödeyğrafi konumu açısından, İngiltere’ye ait olarak kabul edilen bir alanı satın almak istiyor...”“Bence, Rusya’ya ait olan,” dedi Albay Karkof.

Page 18: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 18/100

“Hollanda’ya,” dedi Jacques Jansen.“İsveç-Norveç Birliği’ne,” dedi Jan Harald.“Danimarka’ya,” dedi Eric Baldenak.Beş temsilci de, horoz gibi dikilmişlerdi, görüşmenin yakışıksız sözlerle sona erebilecseden Dean Toodrink araya girdi:“Baylar,” dedi yatıştırıcı bir ses tonuyla, “şefim Binbaşı Donellan’ın sıklıkla kullandığı sözcüünç alarak, şunu belirtmek isterim ki, sorun bu değil. Kutup bölgelerinin satışıyla ilgili prran alındığına göre, zaten, bu bölgenin mülkiyeti, temsilcisi olduğunuz devletler arasında, ih

yüksek bedeli ödeyenin olacak. Madem İsveç-Norveç Birliği, Rusya, Danimarka, Hollandgiltere temsilcilerine, bu ihale için gerekli krediyi açmış bulunuyor, bir sendikada olanaklarleştirerek, Amerikan şirketinin karşısına, başa çıkamayacağı bir güçle dikilmemiz daha ye

maz mı?”Temsilciler göz göze geldiler. Galiba, Dean Toodrink işin püf noktasını bulmuştu. Bir sendnümüzde, bu sözcük her ihtiyacı karşılıyor. Sendikalaşmak, tıpkı soluk almak, yemek, içumak gibi doğal bir eylem haline dönüşüyor. İş dünyasında olduğu gibi politikada da, hiçbir şzcük kadar çağdaş değil.

Yine de karşı çıkmaları ya da daha doğrusu bir açıklama istemeleri gerekmiyor muydu? Jansen, görevdeşlerinin hislerine tercüman oldu:“Ya sonra?...”Evet!... ihaleyi sendikanın kazandığı varsayılırsa ne olacaktı?“Bana öyle geliyor ki İngiltere!..” dedi Binbaşı Donellan, sertçe.“Ve Rusya!...” dedi albay kaşlarını hiddetle çatarak.“Ve İsveç-Norveç Birliği!” dedi, Jan Harald.“Ve Hollanda!” diye ekledi, müsteşar.“Tanrı, Danimarka’yı DanimarkalIlara verdiğinde...” diye görüş belirtti, Eric Baldenak.

“Kusura bakmayın ama,” diye araya girdi, Dean Toodrink, “Tanrı tarafından verilen tek ülke vİskoçya.”“Nedenini açıklayabilir misiniz?” diye sordu, İsveç temsilcisi.“Şair, ' Deus nobis Ecotia fecit' 3 dememiş mi?” diye lafı yapıştırdı bu komik adam, Virgilius’rinin altıncı mısrasındaki hoec otia’yı kendince tercüme ederek.Binbaşı Donellan’ın dışında herkes gülmeye başladı, böylece toplantının tatsız bir meüklenmesi, ikinci kez engellenmiş oluyordu.Ortamın uygun olduğunu sezinleyen Dean Toodrink sözlerine devam etti:

“Beyler, birbirimize düşmemizin kimseye bir yararı yok, bir an önce sendikamızı kuralım...”“Ya sonra,” diye yineledi Jan Harald.“Sonra mı?” diye yanıtladı, Dean Toodrink. “Sonrası çok basit beyler, ihaleyi kazandığınızdalikte kutup bölgesinin mülkiyetini elinizde tutabilirsiniz, ya da ortaklar arasında belirlenecek

tazminat bedeli karşılığında, mülkün tamamına sahip olabilirsiniz. Ancak ulaşılması gecelikli hedef, Amerikan temsilcilerini safdışı etmek olmalıdır!”Bu öneri en azından şu an için, herkesçe kabul edilebilirdi, ama bunca tartışmaya rağmen, nrayacağı belli olmayan bölgenin nihai sahibinin belirlenmesi gündeme geldiğinde, temsilcileria -hepsinin saçı vardı- baş başa gelmekten geri durmayacağı ortadaydı. Yine de Dean Toodri

kice belirttiği gibi, Birleşik Devletler, her koşulda yarış dışında kalacaktı

Page 19: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 19/100

“Bana göre, akıllıca,” dedi Eric Baldenak.“Ustaca,” dedi Albay Karkof.“Zekice,” dedi Jan Harald.“Kurnazca,” dedi Jacques Jansen.“Çok İngilizvari,” dedi Binbaşı Donellan.Hepsi saygıdeğer görevdeşleriyle sonradan hesaplaşmak üzere, son sözlerini söylemişlerdi.“Böylece beyler, sendikalaştığımız takdirde, her devletin gelecekteki haklarının güvence nacağı kesinleşmiş görünmekte...” diye, gelinen son aşamayı değerlendirdi Boris Karkof.

Ortak bir görüşe varılmıştı.Şimdi yapılması gereken, her temsilcinin kullanabileceği kredinin sınırını açıklamaşkusuz, North Polar Practical Association’ın kaynakları, bu kredilerin toplamını aşmeyecekti.Soruyu, Dean Toodrink ortaya atmıştı.O zaman, işin rengi değişmiş, ortalığı sessizlik kaplamıştı. Kimse soruyu yanıtlanaşmıyordu. Sıra, cüzdanların ağırlığını belli etmeye, cebindekileri sendikanın kasşaltmaya, ihalede fiyatı nereye kadar yükseltebileceğini açıklamaya gelince kimsenin ağzını

mıyordu, ilerde yeni ortakların arasında bir uyuşmazlık çıktığında ya da koşullar tek başlreket etmeye zorladığında, güç bir duruma düşmüş olmazlar mıydı. Hiç çekinmeden görevdeşrşı dolaplar çevirebilecek olan Binbaşı Donellan’ın aşağılamalarından bıkan Jan Harald’ın,nliklerine sinirlenen Eric Baldenak’ın, onun entrikalarından sıkılan Jacques Jansrnazlıklarından incinen diplomat Karkofun durumları göz önüne alındığında, eldeki tüm kap, kredilerin sınırlarını açıklamak, riske atılmak olmayacak mıydı?Aslına bakılırsa, Dean Toodrink’in haklı ama zamansız sorusu, iki farklı şekilde yanıtlanab

miktar abartılarak söylenecek -ki bu durum, ödeme aşamasına gelindiğinde, büyük sratacaktı- ya da gülünç bir şekilde olduğundan çok düşük gösterilerek iş şakaya vurulacak ve

çiştirilmiş olacaktı.En ufak bir ciddiyet kırıntısı dahi taşımayan bu fikir, ilk önce, eski Hollanda Hindüsteşarının aklına gelmişti, görevdeşleri de onu izlemekte gecikmediler.“Beyler,” dedi Hollanda’nın sesi, “üzgünüm ama ihalede verebileceğim en son fiyasdal’dir.4”“Benimki de otuz beş rubleyi geçmiyor,” dedi Rusya.“Benim ki ancak yirmi kronor,” dedi İsveç-Norveç Birliği.“Benden de on beş kuron,” dedi Danimarka.

“Peki o zaman,” diye yanıtladı Binbaşı Donellan, Büyük Britanya’ya özgü aşağılayıcı binuyla, “demek ki, ihale sizin lehinize sonuçlanacak, çünkü İngiltere’nin bölge için ayırdığı kren altı penny’yi geçmiyor.”5

Page 20: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 20/100

3

KUZEY KUTUP BÖLGELERİ İHALESİ GERÇEKLEŞİYO

1 Aralık’tâki ihale için, çoğunlukla mobilya, araç, gereç, müzik aletleri gibi taşınabilir eşyaim, heykel gibi sanat eserlerinin, madalyaların, antikaların satışının yapıldığı müzayede salonilmesi kafalarda soru işaretleri uyandırıyordu. Taşınamaz bir mülk üzerindeki payda

derilmesi türündeki işlemlerin, bir mahkeme heyetinin ya da noterin huzurunda yapırekmiyor muydu? Nihayet, yeryüzünün bir bölümünün satışı sırasında, bir eksperin rolünüduğu bir türlü anlaşılamıyordu. Ev eşyalarıyla bir tutulan bu yeryüzü parçası, yeterince taşınlunmuyor muydu?Aslında, bu durum, hiç de akla uygun görünmüyordu. Yine de Kuzey Kutbu bölgelerinin satı

şullarda yapılacak, sözleşmenin gereklerine uyulacaktı. Ve, iyi düşünülürse, North Polar Prasociation’ın söz konusu bölgeyi sanki yeri değiştirilebilecek bir taşınabilir olarak gördüğüülemez miydi? Bu tuhaf durum, Amerika’da çok nadir bulunan keskin zekâlıların dahi kaf

rıştırıyordu.Bununla birlikte buna benzer bir olay daha önce de yaşanmış, gezegenimizin bir parçassperin aracılığıyla, müzayede salonunda, açık artırmayla satılmıştı. Kuşkusuz, bu işlem de Amgerçekleşmişti.Gerçekten de bundan birkaç yıl önce, Kaliforniya eyaletinin San Francisco şehrinde yapılan

ırmada, Pasifik Okyanusu adalarından Spencer, Stockton’lu rakibi J. R.Taskinar’a göre beş yülar daha fazla fiyat veren William W.Kolderup adlı parababasına satılmıştı. Adaya dört mlar ödenmişti. Doğrusu, ekilmeye uygun tarlaları ve çayırları, verimli toprağı, ırmamanlarıyla yerleşmeye elverişli bir adaydı ve belki de aşılmaz bankizlerle kuşatılmış ve denmsenin yararlanamayacağı sonsuz buzullarla kaplı olan geleceği belirsiz bir bölgeyle kıyaslanümkün değildi. Şu halde, satışa çıkarılan bu ne idüğü belirsiz kutup parçasına, böyle yükseat verilmeyeceği öngörülebilirdi.Yine de, meselenin garipliği, işin ciddiyetini kavramamış olsa da, sonucunu sabırsızlıkla bekğınların ilgisini çekmişti. Mücadelenin çok ilginç olacağı tartışma götürmezdi.

Zaten, Baltimore’a vardıkları andan itibaren, Avrupalı temsilciler kendilerini yoğun bir ilgi yunde bulmuşlar, kendileriyle görüşmek isteyen birçok kişiyi peşlerinden koşturmuşlardı.

merika’da yapılacağı için, kamuoyunun aşırı duyarlı hale gelmesinde şaşılacak bir şey ymerika’da sansasyon yaratacak her olayda boy gösteren akıl almaz bahislerin bulaşıcı egiltere’de de yayılmaya başlamıştı. Amerikan konfederasyonunun ya da Yeni İngiltere’nin orta,ney eyaletlerinde, her biri ülkelerinin çıkarlarını gözetmesine rağmen farklı görüşler omaya başlıyordu. Kuzey Kutbu’nun, otuz sekiz yıldızlı bayraklarının kıvrımları altında güvencağını umuyorlardı. Yine de kafalarda ufak tefek soru işaretleri yok değildi. Bu kaygıların n

Rusya, ne Danimarka, ne Hollanda, ne de İsveç-Norveç Birliğiydi, zaten onlara hiç ımıyorlardı. Ama, Birleşik Krallık, topraklarını genişletme ve her şeye sahip olma tutku

Page 21: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 21/100

slenen bildik inatçılığıyla gündemdeydi. Bu işe ayırdığı banknotlarının fazlalığı endişe yaratıypkı at ya-rışlarında olduğu gibi oynanan bahisler, Amerika ve Büyük Britanya üzeğunlaşmıştı ve neredeyse başa baş gidiyorlardı, ama iş Danimarka, İsveç, Hollanda ve Rusince, bire 12 ve 13 1/2 vermelerine rağmen alıcı bulamıyorlardı.Satış saati öğlen on iki olarak belirlenmişti. Sabah saatlerinden itibaren, yığılan meraklabalığı yolu tıkamıştı. Daha bir gün önceden, kitlelerin heyecanı doruklara ulaşmıştı. Atsinden gazetelere gelen telgraflar, Amerikalıların önerdiği bahislerden birçoğunun İngiliz

bul edildiğini bildiriyordu. Dean Toodrink, müzayede salonunda, bahis oranlarını açıklam

cikmeyecekti. Büyük Britanya hükümetinin, Binbaşı Donellan’ın kullanımı için yüklü mikedi açtığı söylentiler arasındaydı. New York Herald’ın   gözlemlerine göre, Amirallik loleye gereken önemin verilmesini ve önceden tasarlandığı gibi, Kuzey kutup bölgelerinin ad

giliz sömürgeleri arasında anılmasını istiyordu.Bu haberlerden hangisinin doğru, bu söylentilerden hangisinin gerçeğe yakın olduğunu kmiyordu. Ama, aklı başında insanlar, tek başına bırakıldığı takdirde, North Polar Pracsociation’ın, İngilizlerle başa çıkacak gücü olmadığını düşünüyorlardı. Bu durumu göz önlunduran ateşli Yankee’ler Washington hükümeti üzerinde baskı oluşturmaya çalışıyorl

lliam S. Forster’in sakin görünümünde somutlaşan yeni şirket ise, adeta zaferinin kesinliğin bir halde, bu restleşmeleri ciddiye almaz görünüyordu.Her geçen dakika, Bolton-street’teki kalabalık artıyordu. Kapıların açılmasından üç saat ış salonuna ulaşmanın imkânı kalmamıştı. İzleyicilere ayrılan bölüm, şimdiden duvrlayacak kadar dolmuştu. Avrupalı temsilciler için, en önde, bariyerlerle çevrilmiş, ayrı bir buşturulmuştu. Satışın evrelerini izleyebilmeleri ve arttırımlarını zamanında yapabilmelerigundu bu.Eric Baldenak, Boris Karkof, Jacques Jansen, Jan Harald, Binbaşı Donellan ve sekreteri odrink oradaydılar. Saldırıya hazırlanan askeri birlik gibi safları sıklaştırıyorlar, adeta K

tbu’na baskın yapmaya hazırlanıyorlardı.Yüzündeki kayıtsız ifadeyle, sıradan biri gibi görünen morina depocusu da olmasaydı, ort

merika’yı temsil eden kimsenin olmadığı söylenebilirdi. İzleyiciler arasında kimin en az heyeduğu sorulsa, onun ismi üzerinde görüş birliğine varılabilirdi, kuşkusuz Newfoundland’denacak gemilere yüklenen morinalardan başka bir şey düşünmüyordu. Peki, bu kendi halinde cılığıyla, belki de milyonlarca doları seferber edecek olan sermayedarlar neredeydi? Hrakını en çok uyandıran da buydu.Kimse J.-T.Maston ve Bayan Evangelina Scorbitt’in bu işin içinde olabileceklerine ih

rmiyordu. Zaten nasıl tahmin edilebilirdi ki? Kendilerine ayrılmış bölmenin dışında, Gun-Clde gelen üyeleri ve J.-T.Maston’ın meslektaşlarıyla çevrelenmiş bir halde, kalabalığın iybolmuşlardı. Görünüşte olaya karşı tamamen ilgisiz, sıradan izleyiciler gibiydiler. Williarster’in dahi onları tanır gibi bir hali yoktu.Bu özel durumda, müzayede salonlarının yerleşik kurallarının aksine, satılacak eşya sterilemeyecekti. Kuzey Kutbu’nun, antika bir biblo gibi elden ele gezdirilerek, bütün ayrıntılelenmesi mümkün değildi, ne büyüteçle bakılabilinir, ne de üzerindeki pasın sahte mi y

rçek mi olduğunu anlamak için parmaklarla tırtıklanabilirdi. Yine de taş, bronz, demir ihöncesi çağlardan kaldığı hatta, dünyanın oluşumundan beri orada olduğu dikkate alı

erince antika olduğu kabul edilebilirdi!

Page 22: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 22/100

Müzayede memurunun masasının üstünde, kutbun kendisi bulunmasa da, renkli çizgilerle klgelerinin sınırlarını belirleyen büyük bir harita, ilgililerin görüşlerine sunulmuştu. Kresinin on yedi derece üzerindeki seksendördüncü paralel, görünür bir şekilde, kırmızgiyle çevrelenerek, North Polar Practical Association’ın satışını istediği alan belirtilmiştlgenin, üzeri yeterince kalın bir buz tabakasıyla kaplı bir denizden ibaret olduğu ilk akla gesındaydı. Ama, bu alıcıların bileceği şeydi. Alacakları malın özellikleri konusunda yanmazlardı.Saat on ikiyi vurduğunda, müzayede memuru Andrew R. Gilmour, duvar doğramasının aras

lan küçük bir kapıdan salona girip, masasının önündeki yerini aldı. Çığırtkan Flint, şimdndini halktan ayıran bariyer boyunca, kafesteki ayı gibi belini kıra kıra, ağır adımlarla geziniyr ikisi de, bu işin sonunda alacakları yüzdenin dolgun olacağı düşüncesiyle merünüyorlardı, paraları kasalarına yerleştirme zahmetine seve seve katlanacaklardı. Satış, rak Amerikan kurallarınca “cash” yani peşin olarak yapılacaktı. Satış bedeline gelince, ne k

k olursa olsun, eksiksiz olarak, bölgenin sahibi olamayacak ülkelerin adına, temsilcilerinin yılacaktı.O anda, salonun çanı var gücüyle çalarak, dışarıya -urbi et orbi6 -  açık artırmanın açıl

yurdu.Oldukça görkemli bir başlangıçtı. Yalnız salonda değil, bütün şehirde kalpler hızla çarpmşlamıştı. Bolton-street ve onunla kesişen sokaklardaki kalabalığın çalkantısı arasından yayılaultu bütün salonu kaplamıştı.Andrew R. Gilmour sözlerine başlamak için, kitlelerin dalgalanmasından kaynaklanan bu çağrulmasını beklemek zorunda kaldı.Az sonra doğrularak, bakışlarıyla izleyicileri taradı, gözlüğünü göğsünün üstüne düşyecanını belli eden bir sesle şöyle dedi:“Beyler, federal hükümetin önerisinin Yeni Dünya’nın çeşitli eyaletlerince, hatta Eski Kıtanınvletlerince kabul edilmesi üzerine, Kuzey Kutbu ile şu an için seksendördüncü paralel araan kıtaların, denizlerin, boğazların, adaların, adacıkların, bankizlerin ve katı ya da sıvı oldu

sin olarak bilemediğimiz alanların satışına karar verilmiştir.” Sonra parmağını duvara doğrulteyler, en son keşiflerden elde edilen bilgilerin ışığında hazırlanan haritaya göz atmak lütflunursanız, bu bölgenin yüzölçümünün, dört yüz yedi bin milkare olduğunu göreceksiniz. emlerini kolaylaştırmak için arttırımların milkare üzerinden yapılması uygun görülmüştür. Böysentlik 7 bir yükseltme, dört yüz yedi bin sente, bir dolarlık bir yükseltme dört yüz yedi bin d

kabül edecektir. Biraz sessiz olalım, beyler!”

Açıklamanın ayrıntılarına girilememişti, çünkü yığınların sabırsızlığı, temsilcilerin sesstıracak bir homurdanmaya dönüşmüştü.Sisli havalardaki siren gibi gürleyen Flint’in müdahalesiyle sağlanan yarım yamalak sesssat bilen Andrew R. Gilmour konuşmasına devam etti:“Başlamadan önce satış sözleşmesindeki maddelerden birini tekrar hatırlatmak isterim: Geleuşabilecek coğrafi ya da meteorolojik değişimlerin sonuçları ne olursa olsun, şu an için seksenrece kuzey enlemi ile sınırlanmış olan kutup taşınmazının mülkiyeti, satıcıların ilerideki itirkkate alınmaksızın, açık artırmayı kazanan devletin olacaktır.”Kimilerine şaka gibi gelen, kimilerinin ise merakını uyandıran bu madde yine gündeme gelmiş“Arttırma başlamıştır!” dedi, heyecanı artıran bir sesle.

Page 23: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 23/100

Fildişi tokmağı elinde titreşirken, genizden gelen bir sesle, her zamanki girişi yaptı:“Milkareye, on sente alıcımız var!”On sent ya da bir doların onda biri8 yani kuzey taşınmazının tamamı için başlangıç olarak, kırdi yüz dolar 9 önerilmişti.Andrew R. Gilmour’un bu fiyata alıcısı olup olmadığına pek de aldırmayan Eric Baldenaklemeden, Danimarka hükümeti adına artırımını yaptı.“Yirmi sent!” dedi“Otuz sent!” dedi Jacques Jansen Hollanda adına.“Otuz beş,” dedi Jan Harald, İsveç-Norveç Birliği adına.“Kırk,” dedi Albay Boris Karkof, Rusya adına.Henüz yeni başlamasına rağmen açık artır-mada şimdiden, yüz altmış iki bin dolarlık 10 bir bşılmıştı.Şunu da belirtmemiz gerekir ki, o ana dek Büyük Britanya temsilcisi ağzını bile açmamış, ce sıktığı dudaklarını bile gevşetmemişti.Morina depocusu, William S. Forster kendi âlemine dalmış bir halde anlaşılmaz suskunluruyordu. Hatta o sırada, Mercurial of New-Found-Land ’ın içine gömülmüş, Ame

rsasındaki günlük tahıl ve yiyecek fiyatlarını inceliyordu.“Milkaresi, kırk sente!” diye tekrarladı Flint bülbülü andıran ses tonuyla, “kırk sente!”Binbaşı Donellan’ın dört görevdeşi birbirlerine baktılar. Daha yarışın başında, tüm kredi

ketmişler miydi? Şimdiden, suskunluğa mahkûm mu olmuşlardı?“Haydi, beyler,” diye yineledi Andrew R. Gilmour, “kırk sent! Yok mu arttıran?... Kırk setup takkesi bundan çok daha fazla eder...”“Saf buzdan yapılmış,” diye ekleyecekti sanki.Ama, Danimarka temsilcisi araya girdi:“Elli sent!”Ve Hollanda temsilcisi on sent daha yükseltti.“Milkaresine altmış sent verildi!” diye bağırdı Flint. “Söyleyecek bir şeyiniz yok mu?”Bu altmış sentle, şimdiden, iki yüz kırk dört bin iki yüz dolar 11 gibi hiçte yabana atılmayacaat ortaya çıkmıştı.İzleyiciler, Hollanda’nın artırımını hoşnutluk ifade eden bir mırıldanma ile karşıladı. İşin duğu kadar insani yanı ise, oradaki çulsuz yoksulların, ceplerinde metelik olmayan garibanlarların havada uçuştuğu bu gösteriye herkesten daha fazla ilgi göstermeleriydi.Bu arada, Jacques Jansen’in müdahalesinden sonra, Binbaşı Donellan kafasını kaldırarak, sek

an Toodrink’e baktı. Ama, onun kimseye çaktırmadan verdiği olumsuz işareti fark edince, susrar verdi.William S. Forster, hâlâ fiyat listelerini okumakla meşguldü, sayfa kenarına notlar yazıyordu.J.-T.Maston’a gelince, o da başını hafifçe sallayarak, Bayan Evangelina Scorbitt’in gülümsemrşılık veriyordu.“Haydi beyler biraz canlanın!.. Beklemekten yorulduk! Biraz hareket!” diye seslendi Andremour. “Haydi görelim!.. Kimse arttırmıyor mu?.. Satıyor muyuz?..”Elindeki tokmağı, papazın parmakları arasındaki serpmeç12 gibi indirip kaldırıyordu.

“Yetmiş sent!” dedi Profesör Jan Harald, hafifçe titreyen sesiyle.“Seksen!” diye karşılık verdi, hemen arkasından Albay Boris Karkof.

Page 24: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 24/100

“Evet, seksen sent verildi!” diye haykırdı Flint, fiyatların yükselmesiyle alev alev yzleriyle.Dean Toodrink’in bir el hareketiyle, Binbaşı Donellan ok gibi ayağa fırladı.“Yüz sent!” dedi, Büyük Britanya temsilcisi, sert bir ses tonuyla.Bu iki sözcük, İngiltere’yi dört yüz yedi bin dolarlık 13 bir yükümlülüğün altına sokuyordu.Birleşik Krallık için bahse girenler, “yaşasın” diye bağırdılar karşıdakilerin sesleri de adenkı gibi kendilerine yöneldi.Satışın Amerika lehine sonuçlanmasını umanlar ise birbirlerine umutsuzca baktılar. Dört yüzn dolar? Bu Kuzey Kutbu macerası için yeterince yüksek bir bedeldi! Buzdağları, buz tarlalankizler için dört yüz yedi bin dolar!Ve North Polar Practical Association’ın adamı hâlâ ağzını açmamış, kafasını bile kaldırmamaba, fiyatı yükseltmeye niyeti yok muydu?Eğer Danimarka, İsveç, Hollanda ve Rus temsilcilerinin kredilerini tüketmelerini bekliyord

mdi tam zamanıydı. Gerçekten de Binbaşı Donellan’ın “yüz sent”inden sonraki davranışları nını terk etmeye hazırlandıklarım gösteriyordu.“Milkaresine yüz sent verildi!” diye iki kere bağırdı müzayede memuru.

“Yüz sent!.. Yüz sent!.. Yüz sent!” diye tekrarladı çığırtkan Flint, yarı kapalı elini megafonllanarak.“Kimse arttırmıyor mu?” diye sözü aldı Andrew R. Gilmour. “Buraya kadar mı?.. Tamam nra pişman olmayın... Satıyor muyuz?..”Mırıldanmalar, heyecanlı bir sessizliğe dönüşürken, tokmağı salladığı kolu kafasının üzdırarak, izleyicilere kışkırtıcı bir bakış fırlattı.“Sayıyorum, bir?., iki?..”“Yüz yirmi sent,” dedi William S. Forster sakin sakin, gözlerini kaldırmaya bile gerek duymnra gazetesinin sayfasını çevirdi.“Yaşasın!” diye haykırdı, Amerika Birleşik Devletleri için en yüksek bahisleri oynayanlar.Bu kez de Binbaşı Donellan doğruldu. Uzun boynu tıpkı bir robot gibi iki omzunun üzenüyor, dudakları gaga gibi uzuyordu. Bakışlarını sertçe Amerikan şirketinin soğukkanlı temsilcnelterek, göz göze gelmeyi deniyor, ama ona ulaşamıyordu. Şu William S. Forster şeytanı isbozmuyordu.

“Yüz kırk,” dedi Binbaşı Donellan.“Yüz altmış,” dedi Forster.“Yüz seksen,” diye haykırdı binbaşı.

“Yüz doksan,” diye mırıldandı Forster.“Yüz doksan beş sent!” diye bağırdı, Büyük Britanya temsilcisi.Bunun üzerine, konfederasyonun otuz sekiz eyaletine meydan okurcasına kollarını kavuşturdu.Salona öyle bir sessizlik çökmüştü ki, karıncanın adımları, incibalığının yüzüşü, kelebeğin uucanın ilerleyişi, hatta mikrobun kımıldayışı bile duyulabilirdi. Bütün yürekler çarpıyordu.şam, Binbaşı Donellan’ın ağzından çıkacak sözlere bağlanmıştı. Fler zaman hareketli olan k

mdi hiç kımıldamıyordu. Dean Toodrink’e gelince, saçlarını yolarcasına kafasını kaşıyordu,Andrew R. Gilmour, “asırlar kadar uzun gelen” birkaç saniyenin geçmesini bekledi. Mpocusu gazetesini okumaya devam ederken, konuyla hiç ilgisi olmayan rakamlar yazıyordu. Ada kredisinin sınırlarına mı gelmişti? Fiyatı bir kez daha yükseltmeye niyeti yok muydu? Y

Page 25: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 25/100

lkare için yüz doksan beş sent ya da yedi yüz doksan üç bin elli dolarlık meblağ bu saçmalık a yeterince fazla mı görünüyordu?“Yüz doksan beş sent!” diye söze girdi müzayede memuru. “Satıyoruz....”Tokmağı masanın üzerine inmeye hazırdı.“Yüz doksan beş sent!” diye tekrarladı Flint.“Satın!.. Satın!..”Birçok sabırsız izleyici tarafından dile getirilen bu sözler, Andrew R. Gilmour’un duraksamalrşı gösterilen bir tepkiydi.

“Bir... iki..!” diye haykırdı.Şimdi bütün bakışlar North Polar Practical Association’ın temsilcisine yönelmişti.Hay Allah! Bu inanılmaz adam, burun deliklerine sıkıca yapıştırdığı damalı geniş mendiline un sümkürmekle meşgûldü.Oysa, J.-T. Mas ton ve Bayan Evangelina Scorbitt gözlerini ona dikmişlerdi. Bastırıştıkları heyecanın yoğunluğu yüzlerinin renginden belli oluyordu. William S. Forster, Binellan’ın verdiği fiyatı yükseltmek için, neden tereddüt ediyordu?William S. Forster, abartılı ve tekrarlayan bir foşurtuyla ikinci bir kez, sonra üçüncü bi

mkürdü. Ancak, bu son iki sümkürme arasında, yumuşak ve alçakgönüllü bir sesle mırıldanmış“İki yüz sent!”Salona uzun süren bir ürperti dalgası yayıldı. Sonra, Amerikalıların coşkulu naraları, caeterek yankılandı.Binbaşı Donellan, ezik büzük, iki büklüm bir halde, en az kendisi kadar yıkılmış olan odrink’in yanma çöktü. Milkare için verilen bu fiyatla, sekiz yüz on dört bin dolar 14 gibi ylmayacak bir rakama ulaşılmıştı, ve görünen oydu ki Britanya’nın kredilerinin sınırı bdardı.“İki yüz sent!” diye tekrarladı Andrew R.Gilmour.

“İki yüz sent!” diye haykırdı Flint.“Bir...İki!” diye saymaya başladı müzayede memuru. “Kimse artırmıyor mu?....”Binbaşı Donellan, isteksizce ayağa kalkarak,Kuzey Kutbu’nun Avrupa devletlerinin elinden kaçmaması için kendinden başka umudu kalmn diğer temsilcilere baktı. Ama, onun da yapacak bir şeyi kalmamıştı. Binbaşı ağzım açtı, esizce kapadı, İngiltere, onun kişiliğinde iskemlesinin üzerine yığıldı.“Sattım!” diye bağırdı Andrew R. Gilmour, fildişi tokmağının ucunu masaya vurarak.Birleşik Devletler için üç kere: Yaşa!.. Yaşa!.. Yaşa!., diye uğuldadılar muzaffer Amerik

hisçileri.Satışın sonucu, önce Baltimore’un bütün mahallelerine, sonra telgraf telleriyle konfederasymamına, oradan da sualtı hatlarıyla Eski Dünya’ya yayıldı.Böylece görevlendirdiği William S. Forster aracılığıyla, North Polar Practical Associksendördüncü paralelin gerisinde kalan kutup bölgesinin sahibi oluyordu.Ertesi gün, William S. Forster satış işlemlerini yapmaya gittiğinde, alıcı kişinin Barbicane veketi adına Impey Barbicane olduğunu açıkladı.

Page 26: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 26/100

4

YENİ OKURLARIMIZ ESKİ TANIDIKLARLA

KARŞILAŞIYOR Barbicane ve Ort.L To pçular demeğinin başkanı!.. Böyle bir meselenin içinde topçuların ne bilirdi?.. Bunu birazdan öğreneceğiz.Baltimore’daki Gun-Club’ın başkanı Impey Barbicane’i, Yüzbaşı Nicholl’ü, J.-T. Maston’ı, caklı Tom Hunter’i, hızlı Bilsby’i, Albay Bloomsberry’yi ve diğer arkadaşlarını resmi oıtmamıza gerek var mı?  Hayır! Bu tuhaf kişilikler, dünyanın bütün ilgisini üzerlerine çektnemden beri, sadece yirmi yıllık bir yaşlanmanın dışında, önemli bir değişikliğe uğramamışsik vücutlarına rağmen, sıradışı bir maceraya atılmak konusundaki hırsları ve yüreklilikleriylenleri aratmıyorlardı. Zamanın, bu topçu birliği üzerinde yıpratıcı bir etkisi olmamıştı, tıpkıah müzelerini süsleyen topları gibi onlara da ilişmemişti.Gun-Club’ın kuruluşu sırasında, aza sayısının bin sekiz yüz otuz üçü bulunduğu ve -buradnusu olan kişilerdir, birçoğunun uzun süredir yoksun olduğu kol ve bacak gibi azalar değilçen kulübe kendilerini bağlı hisseden otuz bin beş yüz yetmiş beş kişinin birbirleriyle yazışmrur duyduğu düşünülürse, bu sayılarda hiçbir azalma söz konusu değildi. Tam tersine. Dünya isında doğrudan bir iletişim kurmak amacıyla gerçekleştirdikleri inanılmaz girişim sayelübün ünü büyük ölçüde artmıştı.15

Birkaç satırla özetlememizin uygun düşeceği bu unutulmaz deneyin yankıları hâlâ sürmekteydiKuzey-Güney Savaşı’ndan birkaç yıl sonra, boş durmaktan sıkılan bazı Gun-Club üyelerinin avasa bir Columbiad aracılığıyla Ay’a gülle yollamak gelmişti. Dokuz yüz ayak uzunluğunda, içkuz ayak olan bir top, Florida Yarımadası’ndaki Moon-City bölgesinde dökülmüş, sonrada rt yüz bin librelik fulmikoton16  yerleştirilmişti. Bu top tarafından, altı milyar litrelik gazıncüyle fırlatılan konik silindir bir obüs17 Ay’a doğru yolculuğuna başlamıştı. Bir tur attıktan srüngesindeki sapma sonucu, Dünya’ya geri dönerek, koordinatları 27° 7' kuzey enlemi ve 4ylamı ile belirlenen bir noktada Pasifik’in sularına dalıvermişti. O sırada, olay y

kınlarından geçmekte olan, Susquehanna  isimli federal donanma firkateyni tarafından, içinuklarıyla birlikte kurtarılmıştı.Gerçekten de konuklar vardı! Gun-Club’ın iki üyesi, yani başkanı Barbicane ve Yüzbaşı Nichberaberlerinde gözüpekliği ile tanınmış bir Fransız ile bu vagon-gülle içinde yerlerini almışr üçü de bu yolculuktan sağ salim dönmüşlerdi. Ancak, iki Amerikalı yeni bir maceraya atılmzırlığı içindeyken, Fransız Michel Ardan orada değildi. Avrupa’dan kesesini doldurmuş ondüğü söyleniyordu -bu durum kimseyi şaşırtmamıştı- ve şimdi en doğru haber kaynakldirdiğine göre, köşesine çekilmiş, lahanalarını ekiyor, onları yiyor, hatta sindiriyordu.Bu büyük olaydan sonra, Impey Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl, ünlerini, nispeten daha sakiamda sürdürmüşlerdi. Her zamanki gibi, büyük serüvenleri sabırsızlıkla beklerken, her

Page 27: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 27/100

fasını karıştıracak bir gündemin hayalini kuruyorlardı. Yeterince paraları vardı. Son işlerinde Eski Dünya kamuoyunun desteğiyle, beş buçuk milyon dolarlık bir gelir elde edilmiş, bunun ik

n doları kendilerine kalmıştı. Bunun dışında, kafesteki garip yaratıklar gibi, alüminyum günde bütün Amerika’yı dolaştıklarında, iyi paralar kazanmış, en aç gözlü insani tutkularıyurabilecek bir üne kavuşmuşlardı.Can sıkıntısı içlerini kemirmeseydi, Impey Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl bununla yetinebilirşkusuz, kutup bölgelerini satın alma işine, bu uyuşukluktan kurtulmak için girmişlerdi.Bununla birlikte, sekiz yüz bin doların üstünde bir fiyatla bölgenin satın alınmasında, B

angelina Scorbitt’in katkılarını unutmamak gerek. Amerika, Avrupa’yı bu eli açık kadın sayenebilmişti.Şimdi, bu cömertliğin nedenlerine geçelim:Döndüklerinden beri, Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl benzeri görülmemiş bir şöhretin tarıyorlardı. Bunda bir kişinin önemli bir rolü vardı. Tahmin ettiğiniz gibi, Gun-Club’ın

kreteri J.-T. Maston’dan söz ediliyor. Yukarıda anlattığımız muhteşem deneyin gerçekleşmesreken matematiksel formüllerin bu usta hesapçıya borçlu olunduğu bir gerçek... İki arkadaşınılculuğunda yalnız bırakması korktuğundan değildi. Ancak, çolak sağ kolu ve savaş sırasınd

rülen kazalarda edindiği gutta-percha19

 kafatasıyla, Ay sakinlerinde, dünyalılar hakkında oluizlenim bırakabilirdi. Ne de olsa bizim basit bir uydumuzdu.Derin bir üzüntüyle, onlara eşlik edemeyeceğini kabullenmek zorunda kaldı. Ama bu onunracağı anlamına gelmiyordu. Kayalık Dağlar zincirinin en yüksek tepelerinden biri olan Lak’in zirvesine yerleştirmeyi planladığı büyük bir teleskopun yapımına girişmiş, kendini tamaişe vermişti. Sonra gülle, görkemli yörüngesini izleyerek, gökyüzünde belirdiği andan iti

zlem istasyonunu terk etmemişti. Devasa aletin merceğinin önünde, kendini, bu garip hava taşnde, uzaya doğru süzülen dostlarını izlemeye adamıştı.Bu yürekli yolcuların, yeryüzünden hiçbir zaman dönmemek üzere uzaklaştıkları düşünüleb

llenin Ay’ın çekim gücünün etkisiyle yeni bir yörüngeye yerleşerek, bir uydu gibi sonsuzaun etrafında dönmek zorunda kalması olasılığı yeterince ürkütücüydü. Ama hayır! Beklenmedpma sayesinde yönünü değiştiren gülle, Ay’a varması beklenirken, onun etrafında bir tur atmtikçe artan bir düşüş hızıyla Dünya’ya yönelmişti, deniz yüzeyine çarparak derinliklere gömülşladığı anda, bu hız, saatte elli yedi bin altı yüz fersaha20  ulaşmıştı. Ne mutlu ki Amekateyni Susquehanna’nın da şahit olduğu gibi Pasifik’in sıvı kütlesi etkisini yumuşatmıştı.aston haberi alır almaz Long’s Peak’deki gözlem istasyonunu terk ederek, kurtarma çalışmalılmak üzere olay yerine gelmişti. Araştırmalar, güllenin suya gömüldüğü bölge dolayla

pılıyordu. J.-T. Maston, arkadaşlarını çıkarabilmek için dalgıç giysisini üzerine geçirmekteddüt etmemişti.Aslında,ortada bu kadar paniğe kapılmayı gerektirecek bir durum yoktu. Alüminyum gülle, hdalış yaptıktan sonra, kendi ağırlığından daha fazla bir su kütlesinin yerini değiştirerek Pasi

zeyine çıkmıştı. Başkan Barbicane, Yüzbaşı Nicholl ve Michel Ardan, dalgalanan hücrelemino oynuyorlardı.Şimdi, J.-T. Maston’a geri dönersek, bu olağanüstü girişimlerde oynadığı rol, onun hafızrleşmesini sağlamıştı.Kuşkusuz, eklemelerle dolu kafası ve sağ ön koluna takılı metal kancasıyla yakışıklı bir yılmazdı. Genç de değildi, hikâyemiz başladığı dönemde tamı tamına elli sekiz yaşındaydı. A

Page 28: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 28/100

iliğinin ilginçliği, zekâsının keskinliği Evangelina Scorbitt’i büyülüyor, etrafındaki her nlılık katması ve bakışlarındaki ateşli ifade onu mükemmel bir insan haline getiriyordu. Sontta-percha kılıfıyla özenle sarmalanmış beyni yerli yerindeydi ve hâlâ haklı olarak, zamanınemli hesapçıları arasında anılıyordu.Evangelina Scorbitt’e gelince, en ufak bir işlemin bile migrenini azdırmaya yettiği bu ktematiğe olmasa da matematikçilere karşı fazlasıyla ilgiliydi. Onları üstün ve özel bir

nlıları olarak görüyordu. Bir düşünsenize! İçinde x’lerin çuvaldaki cevizler gibi oynaştığı kabirsel işaretlerle oynayan beyinler, elindeki şişeleri ustalıkla çeviren ip cambazı gibi üç

egralleri dans ettiren eller, bir bakışta şu tip formülleri kavracayak zekâlar:

Evet! Bu bilginler onun için bütün övgüleri hak ederken, bir kadını kendilerine kütlelerle daklıkların karesiyle ters orantılı olarak çekmeye çok yatkındılar. Ve şu açıktı ki, J.-T. Mastovdesiyle dayanılmaz bir çekicilik yaratmaya uygundu, aralarındaki uzaklığa gelince, o da bi

birlerinin olduklarında tamamıyla sıfırlanacaktı.Bu durum, mutluluğu hiçbir zaman bu tür yakın ilişkilerde aramamış olan Gun-Club’ın sekrela endişelendirmiyordu. Zaten, Bayan Evangelina Scorbitt de kırk beş yaşı, tekrar tekrar boyamaşlar gibi şakaklarına yapıştırdığı saçları, eksiksiz, uzun dişleriyle donanmış ağzı, sopacudu ve zerafetten yoksun yürüyüşüyle, birinci baharını -hatta İkincisini- çoktan gerünüyordu. Kısacası, henüz birkaç yıl önce evlenmiş olmasına rağmen, yaşlı bir kız izlenriyordu. Ancak, ismi Baltimore salonlarında bayan J.-T. Maston olarak yankılandığında, dünzların hiçbirinden yoksun kalmayacak, olağanüstü bir kişiliğe sahipti.Bu dul kadın hatırı sayılacak bir mal varlığına sahipti. Ama yine de, servetleri milyarı aşa

thschild’lere sadaka verecek ölçüde varlıklı olan, Gouldlar, Mackay’ler, Vanderbilt’lerdon Bennett’ler kadar zengin değildi. Serveti, üç dullar olarak adlandırılan ve sırasıyla, üçyüz ve seksen milyon dolara sahip olan Bayan Moses Carper, Bayan Stewart ve B

ocker’ınkiyle de kıyaslanamazdı, hatta Bayan Hammersley, Bayan Helly Green, Bayan Myan Marshall, Bayan Para Stevens, Bayan Mintury ve diğerleri kadar parası da yoktu! Yinw York’taki Fifth-Avenue Hotel'de düzenlenen ve davetlilerin en az beş milyon doları olsından seçildiği, bu muhteşem şölene çağırılmıştı. Aslında, Bayan Evangelina Scorbitt’in,

yaları ve tuzlanmış domuz ticareti yaparak zenginleşmiş olan John P. Scorbitt’ten kalan dört m

ları, yani yaklaşık yirmi milyon frangı vardı. Ve bu cömert dul kadın, servetini, kaynağı kursevgi pınarı gibi, J.-T. Maston’ın uygun gördüğü işler doğrultusunda harcamaktan büyük muyacaktı.J.-T. Maston’ın önerisi üzerine, North Polar Practical Association’ın girişimine, birkaç yülar koymayı seve seve kabul etmişti. Konuyla ilgili hiçbir bilgisi olmamasına rağmen, aston’ın içinde olduğu bir işin yeterince soylu, görkemli ve insanüstü olacağından emindi. ub’ın sekreterinin geçmişi geleceğinin teminatıydı.Nitekim, arttırmayı kazanan yeni şirketin yönetim kurulu başkanlığını, Gun-Club’ın, ticari urbicane ve Ort. olan yan kuruluşunun başkanının yaptığını öğrendiğinde, tahminlerinde

duğunu anlamıştı. J.-T. Maston da “ve Ort.”nın bir üyesi olduğuna göre, bu işte en büyük hi

Page 29: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 29/100

hip olmasına sevinmesi gerekmez miydi?Böylece, Bayan Evangelina Scorbitt, seksendördüncü paralel ile çevrelenmiş kuzey bölgeleryük bölümünün- sahibi oluyordu. Bundan iyisi olamazdı! Ama, burayı nasıl kullanacaktı? Yha doğrusu, şirket, bu ulaşılmaz alandan nasıl bir fayda sağlamayı umuyordu?Soru, her zamanki gibi aynıydı ve BayanEvangelina Scorbitt’in, konunun üzerinde önemle durmasının bir nedeni maddi çıkarlarıysa, drkes gibi içinde uyanan meraktı.Bu mükemmel -aynı zamanda ağzı sıkı-kadın, kaynaklarını bu işin öncülerine sunmadan önce,

aston’a bu durumu hissettirmeye çalışmıştı. Ama, J.-T. Maston, konunun gizli tutulmasınmanki gibi özen gösteriyordu. Bayan Evangelina Scorbitt, çok yakında neler “döndüğrenecekti, ama bu durum, yeni şirketin hedefinin, tüm dünyayı şaşkına çevirmesinden rçekleşmeyecekti!Kuşkusuz, söz konusu olan, Jean-Jacques’ın dediği gibi “bundan önce benzeri görülmemrülmeyecek” bir girişimdi ve Gun-Club’ın, Dünya ile uydusu arasında doğrudan iletişim kuacıyla gerçekleştirdiği deneyimin pabucunu dama atmayı hedefliyordu.İsrarını sürdürdüğünde, J.-T. Maston, kancasını yarı kapalı dudaklarına götürerek, şunu söylem

iniyordu:“Sevgili Bayan Scorbitt, bana güvenin!”Ve, “önceden” güvenen Bayan EvangelinaScorbitt’in, “sonradan” yani ateşli sekreter, Kuzey Avrupa’nın yıkılışını ve Amerika Birvletleri’nin zaferini ona atfettiğinde yaşayacağı coşkuyu bir düşünün.“Ama şimdi öğrenemez miyim?..” diye gülümseyerek sordu, değerli matematikçiye.“Çok yakında!” diye yanıtladı J.-T. Maston, ortağının elini Amerikan usulüyle kuvvetlice sarsBu sarsıntı, Bayan Evangelina Scorbitt’in sabırsızlığını gidermeye yetmişti.Birkaç gün sonra, North Polar Practical Association’ın akıl almaz projesi kamuoyunun bilg

nulduğunda, Eski ve Yeni Dünya’da yaşanan sarsıntı da -gelecekte yaşanacaktan söz etmendan daha az şiddetli olmayacaktı.Şirketin, kutup bölgelerini satın almaktaki amacı bu bölgeleri işletmeye açmaktı... Ktbu’ndaki taşkömürü ocaklarını!

Page 30: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 30/100

5

HER ŞEYDEN ÖNCE, KUZEY KUTBU CİVARINDA

TAŞKÖMÜRÜ OCAKLARININ BULUNDUĞU KABULEDİLEBİLİR Mİ?

Biraz mantıklı düşünebilen kişilerin aklına ilk gelen buydu.“Kutup yakınlarında neden taşkömürü ocakları olsun ki?” diye soruyordu bazıları.“Neden olmasın ki?” diye yanıtlıyorlardı diğerleri.Bilindiği gibi, yeryüzünün birçok bölgesinde kömür yatakları yaygın olarak bulunmakrupa’nın çeşitli ülkelerinde ve her iki Amerika’da sıklıkla rastlanmaktadır. Hatta, Bir

vletler’in en yoğun rezervlere sahip olduğu bile söylenebilir. Dahası, ne Afrika’nın, ne Asyade Okyanusya’nın kömürden yana sıkıntısı olmadığı bilinmektedir.Dünya hakkındaki bilgimiz arttıkça, her jeolojik katmanda bu damarlardan bol miklunduğunu öğreniyoruz, antrasit ilkel zaman katmanlarında, taşkömürü daha üst karmanlarda, stipit, ikinci, linyit ise üçüncü zaman katmanlarında yer almaktadır. Bu yanıcı mad

sikliği, yüzyıllarla ifade edilebilecek bir dönemden önce hissedilmeyecektir.Bununla birlikte, yalnızca İngiltere’nin, bir yılda çıkardığı kömür miktarı, yüz altmış milyoup, bütün dünyada bu rakam, dört yüz milyon tona ulaşmaktadır. Sınai alandaki gelişmeler dindığında, tüketimin giderek artacağı öngörülmektedir. Elektriğin, devindirici güç olarak burini alması da çok şey değiştirmeyecek, bu gücün üretimi için de aynı oranda taşköketilecektir. Sanayinin midesi tıpkı “kömürobur” bir hayvan gibi kömürden başka bir şeyi kmediği için, onu iyi beslemek gerekecektir.Kömür, yalnızca yanıcı özelliğiyle değil, toprakta bol bulunmasından dolayı çeşitli ürünlern ürünlerin hammaddesi olarak kullanılmasıyla da önemli bir yer tutmaktadır. Laboraplarında uğradığı değişimler sayesinde, onu boyayabilmekte, tatlandırabilmkulandırabilmekte, buharlaş-tırabilmekte, saflaştırabilmekte, ısıtabilmekte, aydınlatabilmek

masa dönüştürerek, aksesuvar olarak kullanabilmekteyiz. Kömür en az demir kadar, hatta o

ha önemli bir maden olarak ağırlığını hissettirmektedir.Ne mutlu ki, yerkürenin bileşiminde yüksek oranlarda bulunan bu metal hiç tükennzememektedir.Aslında Dünya, sağlam kayaların ve suyun, üzerini camekân gibi kapladığı, kaynayan akindeki az çok karbonlanmış bir demir kütlesine benzetilebilir. Tıpkı su ve taş gibi, diğer metnyanın ağırlığında önemli bir yer tutmazlar.Ancak, demir tüketimi sonu gelmeyecek gibi görünen bir kaynak tarafından güvence altına ala bile, taşkömürü için aynı şey geçerli değildir. Gelecek üzerine planlar yapan aklı ba

mselerin, tükenmesi yüzyıllar sürecek olsa dahi, öngörücü doğanın jeolojik zamanlardankladığı madenkömürlerini şimdiden aramaya başlamaları gerekmektedir.

Page 31: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 31/100

“Harika!” diye yanıtlıyordu muhalifler.Her yerde olduğu gibi Amerika’da da, kıskanan ya da kin duyan kişilerin girişime kara çalıştıkları görülüyordu, karşı çıkmanın tadını çıkarmak için karşı çıkanlardan ise burada hi

meyeceğiz.“Harika!” diyordu, bu muhalifler. “Ama, Kuzey Kutbu’nda kömürün ne işi olsun ki?”“Neden?” diye yanıtlıyorlardı Başkan Barbicane’in yandaşları, çünkü M.Blandet’nin teorik net olarak görüldüğü gibi, jeolojik oluşumlar döneminde, güneşin hacmi o derece fazlayvator ile kutuplar arasındaki sıcaklık farkı önemsenmeyecek kadar azdı. İnsanoğlunun henüz d

hnesine çıkmadığı, gezegenimizin sürekli bir şekilde ısının ve nemin etkisi altında olduğnemlerde, kuzey bölgeleri uçsuz bucaksız ormanlarla kaplıydı.Şirkete gönül vermiş gazetelerin, dergilerin, bazen mizahi, bazen bilimsel başlıklarla, kamuoyndemine yerleştirmeye çalıştıkları konu buydu. Dünyanın şu anki halini almasından önce, yerküst eden büyük sarsıntılar sırasında derinliklere gömülen bu ormanlar, zamanın, suların aklığın etkisiyle, hiç kuşkusuz taşkömürüne dönüşmüşlerdi.Bu varsayıma dayanılarak, kutup bölgesinin zengin taşkömürü yataklarıyla, madencinin kazmklediği ileri sürülebilirdi.

Bunun dışında yadsınamayacak gerçekler de vardı. Basit olasılıklara bel bağlamak istemrçekçi zekâlar, kutup topraklarında bulunduğundan emin oldukları değişik kömür çeşitştırma eğilimindeydiler.Birkaç gün sonra, Binbaşı Donellan, Two Friends  meyhanesinin en kuytu köşesinde, sekretnı konuyu görüşüyordu.“Acaba,” diyordu Dean Toodrink, “bu Allah’ın cezası Barbicane haklı olabilir

Mümkündür,” diye yanıtladı Binbaşı Donellan, “hatta kesinlikle haklıdır.”“Ama, o zaman, kutup bölgelerinin altında bir hâzinenin yattığını kabul etmemiz gerekecek!”“Kuşkusuz!” diye karşılık verdi binbaşı. “Eğer Kuzey Amerika’da, bu yanıcı madenin

akları varsa ve her gün buna yenileri ekleniyorsa, en az bir o kadar da keşfedilmeyi bekleyemektir Bay Toodrink. Zaten görünüş ve oluşum açısından, Kuzey toprakları Amerikan kıtavamıymış izlenimi veriyor. Özellikle Grönland, Yeni Dünya’nın uzantısı olduğunu çok açıkilde belli ediyor, tıpkı...”“Tıpkı gövdesine kavuşmak isteyen bir at başı gibi,” diye tamamladı, Binbaşı Donelkreteri.“Şunu da eklemek isterim ki,” diye sözlerini sürdürdü binbaşı, “Profesör Nordenskönland’da yaptığı incelemeler sırasında, önemli miktarda fosil bitkinin üzerini kaplaya

mtaşlarından, yaprak-kayaçlardan ve linyit tabakalarından oluşmuş tortullarla karşnimarkalI Stoenstrup, yetmiş bir maden yatağına rastladığı Disko dolaylarında, bir zamanlar seninin etrafında kümelenen sıkı bir bitki örtüsünün kalıntısı olduğu anlaşılan izlere ulaştı.”“Ama daha yukarıda?..” diye sordu Dean Toodrink.“Daha yukarıda ya da daha uzakta,” diye karşılık verdi binbaşı, “kuzeye doğru gidildiğkömürü kaynaklarına erişilebileceği bilimsel olarak kanıtlanmış durumda ve görünen o kilamak için yalnızca eğilmek gerekiyor. Ayrıca, bu bölge topraklarında kömürün bu kadar ya

duğu düşünüldüğünde, yatakların yerkabuğunun derinliklerine kadar uzandığı düşünülemez mi?“Binbaşı Donellan haklıydı. Kuzey Kutbu’nun jeolojik oluşumları hakkında derin bilgiye

ması, onu en tepkili İngiliz haline getiriyordu. Ve belki de meyhanenin gediklilerinin

Page 32: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 32/100

barttığını fark etmese, daha uzun süre konuşacaktı. Her ikisi de tedbirli davranarak, sözüsmeye karar verdiler. Dean Toodrink görüşmeyi bitirmek üzere son bir gözlemini aktardı.“Bir şey dikkatinizi çekti mi Binbaşı Donellan?”“Ne gibi?”“Kutup ve taşkömürü yataklarıyla ilgili bir girişimde, mühendislerin ya da en azından gemiclunması gerekirken, topçuların orada ne aradıklarını hiç düşündünüz mü?”“Haklısınız,” diye yanıtladı binbaşı, “çok şaşırtıcı bir durum.”Bununla birlikte, gazeteler, her sabah, maden yataklarıyla ilgili karşılıklı atışmalara s

uyordu...“Maden yatakları mı? Hani neredeler?” diye soruyordu, Pall Mail Gazette, üst sınıf İcarlarının etkisi altında attığı öfkeli manşetlerle, North Polar Practical Association’ın kanıt

rütmeye çalışırken.“Neredeler?” diye yanıtladılar, Başkan Barbicane’in Charleston’daki kararlı yandaşları, Dws’teki yazılarıyla. “Ama, önce, 1875-76’da, seksendördüncü paralelin sınırında, gürgvaklar, fındık ağaçları ve kozalaklıları içeren miyosen bir floranın varlığını işaret eden tabakşan Yüzbaşı Nares’i anmamız gerek.”

“Ve, 1881-1884’te,” diye ekliyordu  New York Witness ’in bilim tarihçisi, “Teğmen Greeldy-Franklin Körfezi yolculuğu sırasında, Watercourse Koyu’ndaki Conger kalesinin yakınlarrttaşlarımız bir kömür yatağı bulmamışlar mıydı? Yine Doktor Pavy, öngörücü doğanın, bir güzünlü toprakların soğuğuyla başa çıkabilmek için saklamış olduğu kömür depolarını kastedlgenin bu madde açısından bir hayli zengin olduğunu savunmamış mıydı?”Yürekli Amerikan kâşiflerinin isimlerinin geçtiği bu inandırıcı kanıtlar karşısında, Brbicane’in rakipleri verecek yanıt bulamıyorlardı. Yoksa, “Kuzey Kutbu’nda kömür ne ararşüncesinin savunucuları, “neden olmasın ki?” görüşünün yandaşlarının haklılığını kabul etmeyşlamışlardı?

Evet! Kömür vardı -ve büyük bir olasılıkla fazlasıyla vardı. Bir zamanlar, zengin bir üsüyle kaplı olan kutup topraklarının derinlikleri, bu değerli yakıtı bol miktarda içeriyordu.Kutup topraklarında taşkömürünün varlığı konusunda köşeye sıkışan muhalifler, meseleyi farktforma taşıyarak, rövanşı almaya çalışıyorlardı.“Kabul!” dedi Binbaşı Donellan, Gun-Club’ın salonunda, Başkan Barbicane’e içtelenerek başlattığı sözlü tartışma sırasında. “Tamam! Kabul ediyorum, hatta doğruluyoketinizce satın alınan bölgede taşkömürü var. Ama, o zaman gidip işletsenize!..”“Zaten, biz de bunu yapacağız,” diye sakince yanıtladı Impey Barbicane.

“Şimdiye dek, hiçbir kâşifin ötesine geçmeyi başaramadığı seksendördüncü paraleli aşsanıza!“Aşacağız!”“Öyleyse kutba da ulaşın!”“Ulaşacağız!”Gun-Club’ın başkanının soğukkanlı ve kendinden son derece emin yanıtlarını duyanlarınşüncenin bu kadar kesin bir şekil-de savunulduğunu görenlerin, ne kadar inatçı olsalar faları karışıyordu. Geçmişteki yeteneklerinden hiçbir şey kaybetmemiş, bir kronometre kadar dtehlikeli girişimlere bile pratik çözümler getirebilen, soğuk, sakin, maceracı bir adamla

rşıya olduklarını hissediyorlardı. Her ne kadar Binbaşı Donellan rakibini alt etmek için öfke

u duyuyorsa da, bu saygıdeğer ama bir o kadar da fırtınalı beyefendiyi yakından tanımış ola

Page 33: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 33/100

lak vermek gerekliydi. Başkan Barbicane, moral ve fizik açıdan çok sağlamdı, fırtınalargalara karşı koyacak güçteydi, Napolyon’un bir metaforunu kullanmak gerekirse, “gemisinında kalan kısmı yeterince fazlaydı. Düşmanları, rakipleri ve onu çekemeyenler bunirlerdi?”Yine de, nasıl ki soytarıların ağzından soğuk şakaların dökülmesi engellenemezse, yeni şirşı duyulan öfkenin dışa vurulması da bu şekilde olmuş, iş giderek karikatürize edilşlanmıştı. Özellikle, Avrupa’da ve dolarların, poundları yendiği bu savaştaki başarıszmedemeyen Birleşik Krallıkla, Gun-Club’ın başkanı, en gülünç projeler içinde resmedilmekt

Bak sen şu yankee’ye! Demek şu ana kadar kimsenin ayak basamadığı Kuzey Kutbu’na ulaşamek, diğer bölgeler günlük hareketlerini yaparken, daima hareketsiz duran, yer yuvarlağınktasına, Birleşik Devletler bayrağını dikecekti!işte, o zaman, karikatürcüler dilediklerini çizmekte özgürdüler.Avrupa’nın büyük şehirlerindeki kitabevleri ve gazete bayilerinin vitrinlerinde olduğu nfederasyonunkilerde de Başkan Barbicane’i kutba ulaşmak için en çılgın yöntemleri densteren krokiler ve resimler görülmeye başlamıştı.Birinde, gözüpek Amerikalı, Gun-Club üyelerinin desteğiyle, elinde kazmasıyla, suya gömü

z kitlelerinin arasından bir deniz altı tüneli kazarak, doksanıncı derece kuzey enlemindeki ktasına ulaşmaya çalışıyordu.Diğerinde, Impey Barbicane yanında kendine çok benzeyen J.-T.Maston ve Yüzbaşı Nicholikte, balonla arzulanan bölgeye iniş yapıyordu, binlerce tehlikeyi barındıran ürkütüclculuktan sonra her birinin elinde yarım librelik kömür parçaları görülüyordu. Kuzey lgelerinin meşhur yataklarındaki kömürün hepsi bu kadardı.Punch isimli İngiliz gazetesinin bir sayısında, karikatüristlerin gözüne en az Barbicane kadar T. Maston görülüyordu.Kutbun manyetik çekim gücüne kapılan Gun-Club’ın sekreteri, metal kancasıyla toprağa s

unuyordu.Burada şunu da belirtelim ki, ünlü hesapçı, dış görünüşünü hedef alan bu tür bir şakaya işin gnından yaklaşarak bakabilecek hoşgörüye sahip değildi. Fazlasıyla incinmişti ve hemen akleceği gibi, Bayan Evangelina Scorbitt bu incinmişliği paylaşacak son kişi değildi.Brüksel’de yayımlanan Lanterne magique’teki diğer bir resimde, Impey Barbicane ve şirnetim kurulu üyeleri, alevlerin arasında yanmaz salamandra sobaları olarak gösteriliyleokristik okyanusun buzlarını eritmek için bütün yüzeye alkol döküp sonrada tutuşturmaya rmişlerdi -böylece kutup havuzunu devasa bir punch  bolüne çevireceklerdi. Bu arada, p

zcüğü ile oynayan Belçikalı desinatör, Gun-Club’ın başkanını gülünç bir soytarı21

 olarak gösygısızlığından kaçınmamıştı.Ancak, tüm karikatürler arasında en çok ilgi çekeni, Charivari  adlı bir Fransız gazetesimci Stop’un imzasıyla yayımlanan oldu. Kapitone mobilyalarla döşenmiş bir balina midespey Barbicane ve J.-T. Maston, hedeflerine ulaşmayı beklerken, masaya oturmuş sanuyorlardı. Başkan ve sekreteri, dev bir deniz memelisi tarafından yutulmak konusunda ter

meyip ve bu son model yunuslarla yeni bir yolculuk modası yaratarak, bankizleri aşarak, eriştup bölgesine varmayı planlıyorlardı.Aslında, yeni şirketin soğukkanlı yöneticisi, kalem oyunlarındaki bu aşırılıkları peemsemiyordu. Dilediklerini söyleyebilirler, taklit yapabilirler, karikatür çizebilirlerdi. Onun k

Page 34: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 34/100

nızca kendi işiyle meşgüldü.Federal hükümetin kutup bölgesinin işletme hakkını sonsuza dek, şirkete vermesi üzerine, yörulunca alman karar doğrultusunda, kamuoyuna, on beş milyon dolarlık bir yardım kampanyasğrı yapıldı. Piyasaya çıkarılan yüz dolarlık hisse senetleri peşin olarak satılacaktı. Barbicant.’nın saygınlığı öyle büyüktü ki, kâğıtlar, destekçiler tarafından kapışıldı. Şunu da ekleyeliseler konfederasyonun otuz sekiz eyaletinde de aynı ilgiyi görüyordu.“Daha iyi,” diye haykırdılar North Polar Practical Association’ın yandaşları. “Bu iş, yal

merikalıların eseri olacak.”

Kısacası, Barbicane ve Ort.’nın itibarı öylesine büyüktü ki, destekçiler, sınai girişimrçekleşmesi konusunda sonsuz bir güvene sahiptiler, destekçilerin Kuzey Kutbu’nda taşköduğuna ve onların işletilebileceğine olan inancı öyle sarsılmazdı ki, yeni şirke’in sermayema çıkmıştı.Bu durumda desteklerin üçte iki oranında indirilmesi gerekiyordu, 16 Aralık tarihinde şirmayesi, on beş milyona çıkarıldı.Bu, Gun-Club’ın Dünya’dan Ay’a gülle göndermesi sırasında toplanan yardımın üç katına ututardı.

Page 35: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 35/100

6

BAYAN EVANGELİNA SCORBİTT İLE J.-T. MASTON

ARASINDAKİ TELEFON KONUŞMASI YARIDA KESİLİYOBaşkan Barbicane yalnızca hedefine ulaşacağını belirtmekle kalmamış, topladığı sermaye ile hgele takılmaksızın yoluna devam edeceğini de göstermişti -kuşkusuz başarısından emin olyle bir destek çağrısında bulunması beklenemezdi.Nihayet, insanoğlunun gözüpek dehası sayesinde Kuzey Kutbu fethedilecekti.Kesin olan şuydu ki, Başkan Barbicane ve yönetim kurulunun, birçoklarının başaramarçekleştirebilmek için yeterli olanakları vardı. Franklinlerin, Kane’lerin, Nares’lerin, Greelypamadığını yapacaklardı. Seksendördüncü paraleli aşarak, açık artırma ile mülkiyetini aldrkürenin bu geniş parçasına fiili olarak da sahip olurken, Amerikan konfederasyonuna bağuzdokuzuncu eyaletin göstergesi olarak Amerikan bayrağına otuzdokuzuncu yıldızeyeceklerdi.“Üçkâğıtçılar” diye hiç durmadan tekrarlıyordu, Avrupalı temsilciler ve onların Eski Dündaşlan.Bundan daha gerçek bir şey yoktu oysa ve Kuzey Kutbu’nun fethinin bu pratik, akılcı ve tartürmez yöntemini -çocukça denebilecek kadar basit bu yöntemi- onların akıllarına sokmuş olMaston’dı.

Bu büyük coğrafi girişimin ve onu istenilen sonuca ulaştırmanın planı, fikirlerin beyinddenin içinde sürekli olarak fokurdayarak olgunlaştığı bu kafada yapılmıştı.Tekrar tekrar söylemeye gerek yok ki Gun-Club’ın sekreteri önemli bir matematikçiydi -halkıntığı lakapla taban tabana zıt olmasaydı, ona “seçkin” bile diyebilirdik. Onun için en karmtematik problemlerini çözmek oyun gibiydi. Cebiri oluşturan büyüklük ilminin, aritmetiği olu

kamlar ilminin zorluğuna gülüp geçiyordu. Onun, sembolleri, cebirin alfabesini oluşturan kretleri, nicelikleri ve büyüklükleri gösteren harfleri, niceliklerin ve işlemlerin arrleştirdiğimiz eşleştirici ya da çaprazlama çizgileri ustaca çekip çevirişinden bahsetmemize r mı?Ah! bu katsayılar, indisler, kökler, üsler ve bu dilin kullandığı diğer simgeler! Kaleminin, ğrusu kara tahtada çalışmayı sevdiği için, demir parmaklarının ucuna iliştirdiği tebeşirinin asıl da uçuşuyorlardı. Ve on metrekarelik bu alanda -daha azı J.-T.Maston’a yetmezdi- kenbirci kimliğinin ateşliliğine kaptırıyordu. Hesaplamalarında küçük rakamlara rastlamak müğildi, asla! Coşkulu bir elden çıkmış, devasa, görkemli rakamlar vardı. 2’leri ve 3’leri gezimış kâğıt topakları gibiydi, 7leri darağacını andırıyordu, bir tek idamlık mahkûm eksikti, 8'let geniş gözlük gibi kıvrılıyordu, 6 ve 9'ları sonu gelmeyen kuyruklarla imzalarını atıyordu.Formüllerinde yararlandığı, a, b, c gibi alfabenin ilk harflerini bilinen ya da verilmiş nicelikl

z gibi son harfleri de bilinmeyen ya da tanımlanması istenen nicelikleri belirtmek için kullanıy

Page 36: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 36/100

ellikle z’leri baş döndürücü zikzaklar çizerek kıvrımlar oluşturuyordu. Arşimed’in ve Ökğsünü kabartmış olan Yunan harfleri, π(pi)’ler, λ(lambda)’lar, ω(omega)’lar ne muhteşemrüntü oluşturuyorlardı.Tertemiz ve lekesiz bir tebeşirle çizilen işaretlere gelince, tek kelimeyle harikaydılar. +’lareliğin toplandığını gösteriyordu. Daha alçakgönüllü olan -’leri sevimli görünüyorlardı. Xint-Andre haçı gibi yükselirken, her iki çizgisi de tam tamına eşit olan =’leri, J.-T. Mastşadığı ülkede, en azından beyaz ırk arasında olsa da, eşitliğin anlamsız bir formül olmadirtiyordu. Olağanüstü boyutlarda çizdiği <’leri , >’leri ve ≤’leri içinde aynı görkemli manzar

nusuydu. Bir sayının ya da niceliğin karekökünü simgeleyen √’e gelince, bu onun zaferini tyordu, üzerindeki yatay çizgiyi uzatarak,

haline getirdiğinde, bu güçlü kolun bütün dünyayı, öfkeli denklemiyle sararak, tehdit edşünülebilirdi.

Ve sanmayın ki J.-T. Maston’ın matematik zekâsı, temel cebirin ufkuyla ‘sınırlanıyordu! Hayıreransiyel, ne integral, ne de varyasyon hesapları ona yabancı değildi ve ürkütücü olduğu ksit olan ve sonsuz küçüklerin sonsuzluğunun toplamını belirten § işaretini güvenli biriyordu. Sonlu elemanla-rın sonlu sayılarının toplamını gösteren Σ işareti, matematikçiler

nsuzluğu simgeleyen ∞ işareti ve ölümlüler topluluğunun bu anlaşılmaz dilince kullanılanmboller için aynı şey geçerliydi.Anlaşıldığı gibi, bu şaşırtıcı adam, yüksek matematiğin en ileri aşamalarına ulaşmış bulunuyorİşte, J.-T. Maston böyle bir adamdı! Bu yüzdendi, dostlarının, en akıl almaz hesapların çözüma bıraktıklarındaki sonsuz güveni! Bu yüzdendi Gun-Club’ın Dünya’dan Ay’a gülle gönderil

ilgili hesaplamaları ona bırakması! Ve nihayet, zaferinin sarhoşluğu içindeki Bayan Evangorbitt’in hayranlığının aşka dönüşmesi bu yüzdendi.Bununla birlikte, söz konusu durumda -yani Kutup bölgesinin fethi sorununun çözümünde- aston’ın analizin yüce doruklarına yükselmesi gerekmeyecekti. Kuzey topraklarının hiplerince işletilebilmesi için, Gun-Club’ın sekreteri, çözmek zorunda olduğu mekanikoblemle karşı karşıyaydı -kuşkusuz problem, ustalıklı ve belki de yeni formülleri gerektiüde karmaşıktı, ama J.-T. Maston bunlardan yararlanmayı bilecekti.Evet! en küçük bir hatanın milyonların kaybına neden olacağı bilinmesine rağmen, J.-T. Mas

venilebilirdi. Çocuk kafasıyla, aritmetiğin temel bilgileriyle tanıştığı günden beri, tek bir hatapmamıştı -hatta uzunlukla ilgili hesaplamalar söz konusu olduğunda, mikron’un22 binde biri e şaşmamıştı. Virgülden sonraki yirminci rakamda yanılmış olduğunu anlasa, hiç duraksamtta-percha kafasına bir kurşun sıkabilirdi!J.-T. Maston’ın son derece dikkat çekici bu yeteneğinin üzerinde durmak önemliydi; şimdi sırgulama aşamasına geliyor, bunun için de zorunlu olarak, birkaç hafta öncesine dönmemiz gerekBelgenin, iki dünyanın sakinlerine duyurulmasından bir ay kadar önce, J.-T. Maston, dostlarika sonuçlarını beklediği projenin temel hesaplamalarını yapmaya koyulmuştu.J.-T. Maston uzun zamandır kentin en sakin caddelerinden Franklin-street’te 179 numaralı uruyor, Baltimore’un iş merkezlerinden ve kalabalığın tiksindirici gürültüsünden uzak bir y

Page 37: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 37/100

üyordu.Topçu subaylığından kalan emekli maaşı ve Gun-Club sekreterliğinden aldığı aylıktan başkiri olmaksızın, Balistic-Cottage adıyla anılan bu mütevazı evde yalnız yaşıyordu. Takma adıe-Fire’ı fazlasıyla hak eden zenci uşağı, aslında hizmetçi değil, birinci sınıf bir topçu eriyndisine bir zamanlar topuna bağlı olduğu kadar bağlıydı.J.-T. Maston, ayla dünya arasında kalan bu âlemde bekârlığın kabul edilebilecek en uygun dduğuna inanan, kararlı bir bekârdı. “Bir kadın, saçının tek bir teliyle, arabaya koşulmuş dört ökktiğinden fazlasını çeker,” diyen Slav atasözünü aklından çıkarmıyor ve cinsi latife güvenmiyo

Balistic-Cottage’de tek başına yaşamayı kendi seçmişti. Bilindiği gibi, istese bir tek hareknızlığını iki kişilik bir yalnızlığa, yetersiz gelirini bir milyonerin servetine dönüştürebşkusuz, Bayan Evangelina Scorbitt bu durumdan mutluluk duyacaktı, ama J.-T. Maston’a geazından şu ana kadar mutlu olduğu söylenemezdi. Ve görünen oydu ki, sevecen dulun düşüncre birbirleri için yaratılmış olan bu iki varlık böyle bir dönüşümü asla gerçekleştiremeyecekleKüçük kır evi oldukça sadeydi. Verandalı bir zemin ve üzerindeki bir kattan oluşuyordu. Alt kçük bir salon, yemek odası ve küçük bahçeye çıkma yapılmış binanın içindeki mutfak ve rdı. Yukarıda caddeye bakan bir yatak odası ve dışarıdaki gürültünün asla ulaşamayacağı bah

ren bir çalışma odası bulunuyordu. Bilginin ve bilgenin Buen retiro’su23

  olan bu mvarlarının arasında binlerce çözülmüş problemiyle, Newton’u, Laplace’ı ya da Caucrendirecek nitelikteydi.Ancak Bayan Evangelina Scorbitt’in Anglosakson, gotik ve Rönesans mimarisinin yonslemeleriyle bezenmiş balkon cepheleri, salonlarındaki görkemli mobilyaları, geniş holü, ağrak Fransız ustaların resimlerinin yer aldığı koridorları, çifte devirli merdivenleri, çok smetçisi, ahırları, arabalıkları, çimenli bahçesindeki büyük ağaçları, fıskiyeli havuzları, zirveorbitt’lerin mavi ve altın sarısı bayrağının dalgalandığı, şehrin bütün binalarına tepeden blesiyle, kentin zengin semtlerinden biri olan New-Park’ta yükselen konağı bu evle kıyaslandığ

aya büyük bir tezat çıkıyordu.Üç mil, evet! New-Park’taki konakla, Balistic-Cottage’i ayıran üç uzun mil vardı. Ama iki kbirine bağlayan özel bir telefon hattı sayesinde, evle konak arasında iletişim kurulabiliyrekli “Alo! Alo!” sözcüklerinin arasından konuşma gerçekleşiyordu. Konuşmacılar birbirremeseler de, seslerini duyabiliyorlardı. Kimsenin şaşırmayacağı gibi, J.-T. Maston’ı titzenin başına davet eden çoğunlukla Bayan Evangelina Scorbitt oluyordu. O zaman, matem

ylenerek çalışmasına ara veriyor, dostça bir merhabaya, elektrik akımının yumuşattığı pek de mayan bir homurdanmayla karşılık verdikten sonra, problemlerinin arasına dönüyordu.

3 Ekim günü yapılan uzun bir toplantıdan sonra, J.-T. Maston işinin başına geçmekstlarından izin istedi. Kutbun sahibi olarak, buzulların altına gömülmüş maden yataketebilmek için gereken mekanik hesaplamaları yapmak söz konusu olduğundan, üstlendiemli görevlerden biriyle karşı karşıyaydı.J.-T. Maston, mekanik, üç boyutlu analitik geometri, kutup geometrisi ve trigonometri ile nklemleri çözümleyerek, bu gizemli ve karmaşık görevi tamamlaması için kendine sekiz günlüman dilimi gerektiğini düşünüyordu.Konsantrasyonunu bozabilecek tüm karmaşadan uzakta olabilmesi için Gun-Club sekreterinin panması uygun görülmüştü, böylece kimse tarafından rahatsız edilmeyecekti. Bu durum, Bangelina Scorbitt için büyük bir üzüntü kaynağı oluştursa da, katlanmak zorunda kalmıştı. B

Page 38: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 38/100

rbica-ne, Yüzbaşı Nicholl, meslektaşları hızlı Bilsby, Albay Bloomsberry ve tahta bacaklı nter ile birlikte o da, son bir ziyaret için öğleden sonra J.-T. Maston’a gitmişti.“Başaracaksınız, sevgili Maston,” dedi ayrılırlarken.“Özellikle hata yapmamaya dikkat edin!” diye ekledi gülerek, Başkan Barbicane.“Hata mı? O mu?” diye haykırdı, Bayan Evangelina Scorbitt.“Tanrı’nın mekanik yasalarını hazırlarken yaptığından fazla hata yapacağımı sanmayın,” ütevazı bir şekilde yanıtladı Gun-Club sekreteri.Sonra, el sıkışmaları, birinin iç çekişleri, başarı dilekleri ve kendine fazla yüklenme

nusundaki tavsiyeler arasında, her biri matematikçiden izin isteyerek ayrıldı. Balistic-Cottage’in kapıları kapandı. Fire-Fire’a, gelen Amerika Birleşik Devletleri başkanı dahi pıyı kimseye açmaması doğrultusunda talimat verilmişti.İnzivanın ilk iki günü boyunca tebeşiri almadan, kafasında problemin genel hatlarını tasaementler, Dünya’nın ağırlığı, yoğunluğu, hacmi, şekli, ekseni etrafındaki dönme harekerüngesi boyunca yaptığı hareketi ile ilgili çalışmaları gözden geçirdi -bunlar hesaplamaların elerini oluşturacaktı.İşte okuyucuya sunulması gereken önemli verilerden bazıları:

Dünya’nın şekli: En uzun yarıçapı, yuvarlak hesapla, 6 377 398 metre ya da 1594 fersometre, en kısa yarıçapı 6 356 080 metre ya da 1589 fersah olan dönüş halinde bir elipsorküremizin kutuplardaki yassılaşmasından kaynaklanan bu fark 21 318 metre olup yaklasahtır.Dünya’nın ekvatordaki çevresi: 40 000 kilometre ya da 10 000 fersah 4 kilometredir.Dünya’nın yüzölçümü -yaklaşık değer olarak: 510 milyon kilometrekare.Dünya’nın hacmi: Yaklaşık 1000 milyar kilometreküp, yani uzunluğu, genişliği ve yüksekliği tre olan küpler.Dünya’nın yoğunluğu: Yaklaşık olarak suyun beş katı olup, spat’ınkinden biraz fazla, hemen h

dunki kadardır - Dünya’nın yüzeyindeki parçaların peş peşe tartılmasıyla ortaya çıkan yakkam, metreküp başına 5 480 kilogramdır; bu rakam Mitchell’in geliştirdiği bir terazi sayevendish’in saptadığı rakamdır. Baily ise daha kesin bir ölçümle bu ağırlığın 5 670 kilo

duğunu ileri sürer. Wilsing, Cornu, Baille vs. de o zamandan beridir bu ölçüleri kmektedirler.Dünya’nın Güneş etrafındaki dönüş süresi: Bir Güneş yılını oluşturan, 365 gün 6 saattir, yha kesin söylemek gerekirse, 365 gün 6 saat 9 dakika 10 saniye 37 salisedir -böylece yerküniyedeki hızı, 30 400 metre ya da 7,6 fersahtır.

Dünya’nın ekvator üzerinde konumlanmış noktalar itibariyle kendi ekseni etrafında kat safe: Saniyede 463 metre ya da saatte 417 fersahtır.Şimdi, J.-T. Maston’ın hesaplamalarında kullandığı uzunluk, kuvvet, zaman ve açı birimeleyelim: Metre, kilogram, saniye ve merkez açısı yarıçapa eşit bir yayı kapsayan bir çember5 Ekim günü, öğleden sonra beşe doğru -böylesi unutulmaz bir deneyim söz konusu olduğsin tarihleri belirtmek yerinde olur- J.-T. Maston iyice düşünüp taşındıktan sonra, yazılı çalışyuldu. Ve Dünya’nın en büyük çemberi olan ekvatorun çevresini yazarak işe başladı.Odanın köşesinde, bahçeye doğru açılan pencerelerin birinden sızan ışıkla aydınlanmış kara alı meşeden bir ayaklığın üzerine oturtulmuştu. Küçük tebeşir parçaları, tahtanın altına ekle

kutuya yerleşmişti. Silgi, matematikçinin sol elinin hemen altındaydı. Sağ eline ya da t

Page 39: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 39/100

ncasına gelince, o, şekilleri çizmek ve formülleri, rakamları yazma işini üstlenmişti.J.-T. Maston ilk önce, yerküreyi gösteren bir çember çizdi. Dünya’nın ekvatordaki eğriliğafta tam bir çizgiyle, arka tarafta kesik kesik bir çizgiyle, derinliği de verilerek belirtilmişttuptan çıkan eksene gelince, ekvator düzlemine dikey gelen bir çizgiyle gösterilmiş ve iki tarve S harfleri konulmuştu.Sonra, tahtanın sağ köşesine Dünya’nın metre ölçüsüyle çevresini yazdı:40 000 000Bunun ardından J.-T. Maston, hesaplama serisine başlamak için gerekli havaya girdi.

Problemlerin içine öyle bir gömülmüştü ki, gökyüzündeki değişikliklerin farkına varamamva öğleden sonra belirgin şekilde değişmişti. Bir saattir, tüm canlıları etkileyen şu bınalardan biri giderek şiddetini artırmaktaydı. Soluk bulutlar, donuk gri bir zemin üze

yazımtırak yumaklar halinde kümelenerek, ağır ağır şehrin üzerinden geçiyorlardı. Uzrüldemeler, Dünya’nın ve uzayın, akustiği düzgün boşluklarında yankılanıyordu. Elektrilimin en yüksek noktaya ulaştığı gökyüzünü, şimdiden birkaç şimşek, yol yol çizmişti.Kendini işine iyice kaptırmış olan J.-T. Maston hiçbir şey duymuyor, hiçbir şey görmüyordu.Bir anda çınlayan bir zilin sesi odadaki sessizliği bozdu.

“Çok güzel!” diye haykırdı J.-T. Maston. “Haddini bilmezler kapıdan olmasa da, telefon hattebiliyorlar!.. Kafasını dinlemek isteyenler için ne güzel bir buluş!.. Çalıştığım süre boyunca hsmem gerekecek!”Ve ahizeye doğru ilerleyerek:“Ne istiyorsunuz?” diye sordu.“Birkaç saniyelik bir görüşme!” diye yanıtladı bir kadın sesi.“Kiminle görüşüyorum?”“Beni tanımadınız mı, sevgili Maston? Benim... Bayan Scorbitt.”“Bayan Scorbitt!.. Demek beni bir an bile rahat bırakmayacak!”

Ama, kibar bir dul için pek de hoş olmayan bu son sözleri, ahizeye ulaşamayacak bir tedbirlrıldanarak söylemişti.Sonra, J.-T. Maston nazik bir cümleyle yanıt vermesi gerektiğini anlayarak seslendi: “Ooosiniz Bayan Scorbitt?”“Evet, benim sevgili Maston!”“Ne için aramıştınız Bayan Scorbitt?..”“Size şiddetli bir fırtınanın patlamak üzere olduğunu haber verecektim!”“Evet ama buna engel olamam...”

“Hayır, hayır, yalnızca pencerelerinizi kapatıp kapatmadığınızı soracaktım.”Bayan Evangelina Scorbitt daha sözünü yeni bitirmişti ki, korkunç bir gök gürültüsü duyuldu. nsuz uzunluktaki bir ipek parçası yırtılıyordu. Yıldırım, Balistic-Cottage yakınlarına düşmüktrik akımı telefon hattını takip ederek, matematikçinin odasını doldurmuştu.Ahizenin üzerine eğilmiş olan J.-T. Maston, şimdiye dek, hiçbir bilginin yanağını okşamamış

voltaj şamarı yedi. Sonra, kıvılcım demir kancasından akıp giderken, iskambil kâğıdı gibiğıldı. Düşerken çarptığı kara tahta, odanın öbür ucuna doğru uçtu. Neden sonra, yıldırım cinin görülmez deliğinden çıkarak, yeni bir istikamete yöneldi ve toprağın içinde kayboldu.J.-T. Maston, allak bullak olmuş bir halde ayağa kalktı, bedeninin çeşitli uzuvlarını yoklay

ralanıp yaralanmadığını anlamaya çalıştı. Sonra, eski bir Columbiad topçusundan beklenece

Page 40: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 40/100

ğukkanlılıkla, odadaki her şeyi yerine yerleştirdi, ayaklığı kaldırdı, tahtayı üzerine oturttu, herine dağılan tebeşir parçalarını topladı ve aniden kesilmiş olan işinin başına döndü.Ancak, düşen tahtanın üzerinde yazılı olan, Dünya’nın ekvator çevresini belirten rakamlarımının silinmiş olduğunu fark etti. Tekrar yazmaya başlamıştı ki, telefonun zili coşkullamayla yankılandı.“Yine mi!” diye haykırdı J.-T. Maston.Ve ahizeye yöneldi.“Kim o?..” diye sordu.

“Bayan Scorbitt.”“Niçin aramıştınız Bayan Scorbitt?”“Bu korkunç yıldırım, Balistic-Cottage üzerine mi düştü yoksa?“Evet demek için yeterince nedenim var!” “Aman Tanrım!.. Yıldırım...”“Sakin olun, Bayan Scorbitt!”“Bir şeyiniz yok ya sevgili Maston?” “Hayır.”“Etkilenmediğinizden emin misiniz?..” “Etkilendiğim tek şey sizin gösterdiğiniz yakınlık,”arca yanıtlamak zorunda kaldı J.-T. Maston.

“iyi geceler, sevgili Maston!”“İyi geceler sevgili Bayan Scorbitt.”Ve yerine dönerken ekledi:“Mükemmel bir kadın ama canı cehenneme! Beni ahmakça telefona çağırmasaydı, yıllikesiyle karşı karşıya kalmayacaktım!”Bu kez kararını vermişti. J.-T. Maston’ı artık kimse rahatsız edemeyecekti. Çalışmaları için gekûneti sağlamak amacıyla, elektrik kablosunu sökerek, aleti tamamıyla sessiz bir hale getirdi.Tahtaya yazmış olduğu rakamı temel alarak, çeşitli formüllere ulaştı ve nihayet yazdıklapsini silerek, elde ettiği kesin formülü tahtanın sol köşesine yerleştirdi.

Ve o zaman, sonu gelmeyecek gibi görünen bir dizi cebirsel işareti yazmaya koyuldu.Sekiz gün sonra, 11 Ekim’de bu görkemli mekanik hesaplama tamamlanmıştı, Gun-Clkreteri, problemin sonucunu büyük bir sevinçle, kendisini sabırsızlıkla bekleyen dostklıyordu.Taşkömürü madenlerinin işletilmesi amacıyla Kuzey Kutbu’na ulaşmak için en uygun yötematiksel olarak hazırdı. Bunun üzerine, Washington hükümetinin, açık artırmayı kazaninde, kuzey topraklarının kullanım hakkını vermeyi taahhüt ettiği North Polar Practical Assocı bir şirket kurulmuştu. Bilindiği gibi, açık artırma Amerika Birleşik Devletlerinin l

nuçlanmış ve yeni şirket, her iki dünyanın sermayedarlarına ortaklık çağrısında bulunmuştu.

Page 41: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 41/100

7

BAŞKAN BARBİCANE GÜLÜNECEK ŞEYLER SÖYLÜYO

22 Aralık’ta, Barbicane ve Ort.’nın hissedarları, genel kurul toplantısına çağırılmışylemeye gerek yok ki, görüşmeler, Gun-Club’ın toplanma yeri olan, Union-square Oteonlarında gerçekleşecekti. Square’ın salonları bile, bu sabırsız hissedar topluluğunu ağırlamemişti. Ancak, ısının, buzun ergime derecesi olan sıfırın on derece altında olduğu düşünültimore meydanlarının birinde, bir açık hava toplantısı düzenleme olanağı bulunmuyordu.Gun-Club’ın geniş holü, her zamanki gibi, üyelerinin soylu mesleğine borçlu olduğu güllar ve her çeşit silahla süslenmişti. İnsan kendini gerçek bir topçu müzesinde sanabemleler, koltuklar, masalar ve divanlar dahi, ilginç şekilleriyle, zamanı geldiğinde yatağında h

nde ölme arzusunu içlerinde saklayan onca yürekli insanı öbür dünyaya gönderen şu öldüahlara benziyordu.O gün, bu kalabalığa çekidüzen vermek gerekliydi. Bu savaşla ilgili bir görüşme değil, Irbicane’in yöneteceği sınai ve barışçıl bir toplantıydı. Birleşik Devletler’in değişik eyaletlermiş olan çok sayıda hissedar için geniş bir alan ayrılmıştı. Union-square’ın ortasına kadar uz

nu gelmez kuyruğu gözardı etsek dahi, holde ve bitişiğindeki salonlarda, insanlar itibirlerini sıkıştırıyor, kimi zaman nefes alamayacak duruma düşüyorlardı.Kuşkusuz yeni şirketin hisselerinin ilk alıcıları olan Gun-Club üyeleri, ön sıraları işgal ediy

ların arasında, her zamankinden daha gururlu yüz ifadeleriyle, Albay Bloomsberry, tahta bam Hunter ve hızlı Bilsby seçilebiliyordu. Kuzey taşınmazının en büyük hissedarı olma özelliyan Evangelina Scorbitt’in Başkan Barbicane’in yanına oturmaya hakkı vardı, Gun-Club yönyük bir nezaket göstererek, onun için rahat bir koltuk hazırlamıştı. Zaten, kentin bütün sıflarından gelen çok sayıda kadın da, çiçekli, rengârenk kurdelalı ve ilginç tüylü şapkalalün camlı kubbesi altında sıkışan gürültücü kalabalığın içinde çiçek açmış gibiydiler.Aslında salonda toplananların büyük bir çoğunluğu, yönetim kurulunun yandaşları olmaktanların kişisel dostları olarak kabul edilebilirdi.Bu arada bir gözlemimizi aktaralım. İsveçli, DanimarkalI, HollandalI, Rus ve İngiliz temsi

n özel bir bölme ayrılmıştı, aldıkları hisse senetleriyle, genel kurulda oy kullanma hakkına muşlardı. Eksiksiz olarak bir araya gelmeleri, satın alma işlemini gerçekleştirme amacına yöduğu kadar, alıcılara verip veriştirmek içindi de. Başkan Barbicane’in yapacağı konuşmayı rakla bekledikleri yüzlerinden anlaşılabiliyordu. Bu konuşma hiç kuşku yok ki kutba ulaşma

sıl bir yöntem izleneceği konusunda aydınlatıcı olacaktı. Oradaki kömür yataklarını işletmçlüğü hâlâ güncel bir mesele olarak varlığını sürdürmüyor muydu? itiraz etmeyi gerektişeyler söylediğinde, Eric Baldenak’ın, Boris Karkofun, Jacques Jansen’in, Jan Harald’ı

makta tereddüt etmeyecekleri gün gibi ortadaydı. Dean Toodrink tarafından yeterince dolduru

n Binbaşı Donellan’ın cephesinde ise rakibi Impey Barbicane’i gücünün son sınırlarınarlama kararlılığı hâkimdi.

Page 42: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 42/100

Saat akşamın sekiziydi. Gun-Club’ın holü, salonları, avluları, Edison avizelerinden yatıyla parıldıyordu. Halkın önüne yığıldığı kapıların açılmasından beri, katılımcıların bmez mırıldanmalarının gürültüsü geliyordu. Ancak, mübaşirin, yönetim kurulunun salona gere olduğunu bildirmesi üzerine herkes sustu.Başkan Barbicane, sekreter J.-T. Mas ton ve Yüzbaşı Nicholl, kumaşla kaplanmış bir erinde, siyah örtülü bir masanın önünde yerlerini aldılar. Ardından homurdanmalar ve yadi, üç kez tekrarlanan “yaşasın” sesleri salonda yankılanarak oteli çevreleyen sokaklara d

yıldı.

J.-T. Mas ton ve Yüzbaşı Nicholl, bir tören havası içinde, tanınmışlıklarının verdiği taygusuyla koltuklarında oturmaktaydılar.O zaman, ayakta duran Başkan Barbicane, sol elini cebine, sağ elini yeleğinin içine sozlerine başladı:“Sayın Hissedarlar “North Polar Practical Association yönetim kumlu sizi önemli bir konuda bilgilendirmek aman-Club salonlarına davet etmiş bulunmaktadır.“Gazetelerdeki tartışmalardan yeni şirketin hedefinin, federal hükümetin kullanım ha

ndisine verdiği Kuzey Kutbu topraklarındaki kömür yataklarını işletmek olduğunu öğrenmuya açık bir satışla alınmış olan bu bölge, sahiplerinin ortaklık payları doğrultusetilecektir. Geçtiğimiz 11 Aralık’ta yapılan kapalı oturumda kullanımlarına ayrılan kaynaklaa dek hiçbir sınai ve ticari teşebbüste rastlanmamış kazançlar sağlayacak olan bu girişimlara olanak sağlayacaktır.”Bu sırada, ilk onaylayıcı mırıldanmalar, konuşmacının sözünü yarıda kesti.“Kutup bölgelerindeki taşkömürü yataklarının, hatta belki de fildişi fosillerinin varlığındanberdar olduğumuzu biliyorsunuz. Tüm dünya basınında yer alan belgeler, bölgede kömürün mduğunu kuşkuya yer bırakmayacak bir şekilde açıkladılar.

“Taşkömürü, modern endüstrinin en önemli enerji kaynağı haline gelmiştir. Isınma için ya da belektrik üretimi için kullanımından söz etmeksizin, size yalnızca bazı türevlerini saymak istiyoılkök, kırmızı menekşe, çivit, fuksin, lal boyaları, vanilya, acıbadem, erkeçsakalı, karanfil, k

ümü, anason, kâfur, timol ve siğilotu esansları, pikratlar, salisilik asit, neft, fenol, antipirin, beftalin, priogallik asit, hidrokinon, tanen, sakarin, katran, asfalt, çam sakızı, makine yağları, vusiat24 sarısı potas, siyanür vs., vs., vs.”Konuşmacı, bu sıralamayı yaptıktan sonra, soluk soluğa kalmış bir koşucu gibi dinlenmek zordı. Sonra, derin bir nefes alarak konuşmasına devam etti:

“Bu değerli madenin aşırı tüketim sonucunda, sınırlı bir zaman dilimi bitiminde tükentışılmaz bir gerçektir. Bugün işletilmekte olan taşkömürü yataklarının beş yüz yıl işalacağı...”“Üç yüz!” diye bağırdı izleyicilerden biri. “İki yüz!” diye karşılık verdi bir diğeri. “Daha uzukısa bir sürede olacağını bir yana bırakarak,” diye sözünü sürdürdüBaşkan Barbicane, “taşkömürü kaynaklarının, ondokuzuncu yüzyılın sonunda tükenecrsayalım ve kendimize yeni üretim alanları bulmaya çalışalım.”Burada, izleyicilerin dikkat kesilmesini sağlamak amacıyla, kısa bir süre ara verdi, sonra sözrdürdü:“Bu yüzden, bayanlar, baylar, ayağa kalkın ve beni izleyin, kutba doğru yola çıkalım!...”

Page 43: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 43/100

leler, sanki Başkan Barbicane kutba doğru yola çıkmak üzere olan bir gemiyi işaret etmişçvullarını kilitlemeye hazır bir halde harekete geçtiler.Binbaşı Donellan’ın sert sesiyle yönelttiği bir soru, coşkulu olduğu kadar yersiz olareketlenmeyi durdurdu:“Yola çıkmadan önce şunu bilmek istiyorum, kutba deniz yoluyla mı ulaşmayı düşünüyorsunuz“Ne deniz, ne kara, ne de hava yoluyla,” diye sakince yanıtladı Başkan Barbicane.Katılımcılar, içlerini kaplayan bir merakla tekrar yerlerine oturdular.“Dünyanın bu ulaşılmaz noktasına varabilmek için denenen onca girişimin yabancısı değils

ye devam etti konuşmacı. “Yine de özet olarak size hatırlatmanın yararlı olacağı kanısındayımnı zamanda, hâlâ yaşayan ya da bu insanüstü yolculuklar sırasında hayatını kaybetmiş olan yünizcilerin adlarını gururla anmamız için bir vesile olacak.”Milliyeti ne olursa olsun tüm dinleyiciler arasında bir onaylama dalgası yayıldı.“1845’te,” diye devam etti Barbicane, “İngiliz Sör John Franklin, Erebus  ve Terror   ile, şabilmek için yaptığı üçüncü yolculukta, Kuzey sularına gömüldü ve bir daha ondan hiçbir namadı.“1854’te Amerikalı Kane ve teğmeni Morton, Sör John Franklin’i aramak ama

rçekleştirdikleri seferden, gemileri Advanced  kaybetmiş olarak geri döndüler.“1859’da, İngiliz Mac Clintock, Erebus  ve Terror’un seferinden hiç kimsenin sağ ortulamadığını gösteren bir belgeye ulaştı.“1860’ta, United-States  isimli iki direkli yelkenlisiyle Boston’dan ayrılan Amerikalı Hnizcilerinin gösterdiği olağanüstü gayretlere rağmen, seksenbirinci paralelin daha yukaramadan, 1862’de geri döndü.“1869’da, Alman Koldervey ve Hegeman, Hansa  ve Germania  isimli gemileriyle, Breven’den yola çıktılar. Buzların arasına sıkışan Hansa, yetmişbirinci enlem derecesi yakınlaya gömülürken, mürettebatı, kurtarma sandalları sayesinde Grönland kıyılarına ulaşabildi.

nslı olan Germania ise, yetmişyedinci paraleli aşamadan, Bremerhaven’e geri döndü.“1871’de, Polaris  isimli firkateyn ile New-York’tan ayrılan yürekli Kaptan Hail, dört ay ndurucu soğuğa dayanamayarak hayatını kaybetti. Bir yıl sonra, buzdağlarının sürüklediği Poşıboş buzulların arasında battığında, Teğmen Tyson ve emrindeki on sekiz adamı, kurtulmakzey denizlerinin akıntısında sürüklenen bir buzul salının üzerine çıkmak zorunda kallaris'le birlikte kaybolan on üç kişiden bir daha hiç haber alınamadı.“1875’te, İngiliz Nares, Portsmouth’tan Alerte  ve Decouverte  isimli gemilerle ayrıldutulmaz sefer sırasında, kışlık karargâhını seksen iki ve seksenüçüncü paralel arasında

ürettebat, Kaptan Markham’ın çabalarıyla, o ana dek kimsenin ulaşamamış olduğu, kutbun dörl25 yakınına kadar vardılar.“1879’da, değerli yurttaşımız Gordon Berinett...”Bir anda New York Herald  yöneticisi için sevinç çığlıkları arasında, üç kere yaşasın çekildi."...Jeanette  isimli geminin kumandasını Fransız kökenli bir aileden gelen De Long’a verdi.ilik mürettebatıyla San Francisco’dan yola çıkan Jeanette, Bering Boğazı’nı aştıktan sonra, Hası civarında buzların arasında sıkışarak, yetmişyedinci paralel yakınlarındaki Bennett Aklarında sulara gömüldü. Kanolarla güneye doğru yönelmekten başka çaresi kalmayan denizyük bir sefalet bekliyordu. De Long Ekim’de öldü, birçok arkadaşının sonu da kendisininkdu, bu yolculuktan geriye, ancak on iki kişi dönebildi.

Page 44: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 44/100

“Nihayet, 1881’de, seksenikinci paralelin biraz altındaki Grant topraklarının yakınında, anklin Körfezi’nde bir konaklama istasyonu kurmak amacıyla, Saint-Jean limanından, Prkateyni ile ayrılan Amerikalı Greely ve yanındaki gözüpek denizciler kışı Conger kaleçirdikten sonra, batıya ve körfezin kuzeyine yöneldiler. Teğmen Lack-wood ve yol arkainard, 1882 Mayısında, Kaptan Markham’ı birkaç mil geçerek, seksen üç derece otuz beş dktasına vardılar.“Bugüne dek ulaşılan en yüksek, kutup haritalarının gösterebildiği en uç noktadır bu!”Amerikalı denizciler için, hurralara karışan yaşa sesleri yeniden yükseldi.

“Ancak,” diye devam etti Başkan Barbica-ne, “yolculuğun sonu kötü bitti. Yirmi dört kiuşan ekip, büyük bir sefalet içine düştü. Bir Fransız olan Doktor Pavy ve diğer birçoğu bşullara dayanamayıp hayatlarını kaybetti. 1883’te Thetis Greely’nin yardımına geldiğinde yalkiz kişiyle geri döndü. Ve, yolculuğun kahramanlarından biri olan Teğmen Lockwood’da, bu ynlerin listesine adını yazdırdı!”Bu kez salona saygılı bir sessizlik hâkim olurken, herkes aynı duyguları paylaşıyordu.Sonra, heyecanlı bir ses tonuyla sözlerini sürdürdü:“Böylece, onca özveri ve yürekliliğe rağmen, seksendördüncü paraleli aşmak mümkün olm

rek bankizleri geçmek için kullanılan gemilerle, gerek buz tarlalarını aşmak için kullanılan cılığıyla, yani bugüne kadar kullanılan yöntemlerle hiçbir zaman kutba ulaşılamayacağıülebilir. Hatta insanoğlunun yapısal olarak, bu tür tehlikelere, bu ölçüde düşük ılanamayacağı söylenebilir. Demek ki kutbun fethi için daha değişik yolların denen

rekmektedir.”Dinleyicilerdeki hareketlenmeden de anlaşılacağı gibi, herkesin öğrenmeye can attığı, mesef noktasına gelinmişti.“Peki, ne yapmayı düşünüyorsunuz, bayım?..” diye sordu İngiliz temsilcisi.“On dakika içinde öğreneceksiniz, Binbaşı Donellan,” diye yanıtladı Başkan Barbicane2

tün hissedarlarımıza şunu da söylemek isterim ki: Bu işin öncülerinin konik silindir...”“Komik silindir!” diye haykırdı, Dean Toodrink.“....içinde Ay’a yolculuk etmekten kaçınmayan insanlar olduğunu göz önünde bulundurarak,veniniz...”“Ve görüldüğü gibi geri geldiler!” diye ekledi, yersiz çıkışları şiddetli protestolara nedennbaşı Donellan’ın sekreteri.Ancak, Başkan Barbicane omuzlarını silkerek, sert bir sesle sözlerine devam etti:“Evet, değerli hissedarlar, on dakika içinde ne yapmak istediğimizi öğreneceksiniz.” İzleyicile

nıta uzatılmış ahlar, ohlar ve ehlerle karşılık verdiler.Sanki konuşmacı, kitleye “on dakika sonra kutba varacağız” demek ister gibiydi.“Öncelikle, orada kutup şapkası gibi uzanan bölgenin, bir kara parçasından mı yoksa Naleokristik deniz’ olarak adlandırdığı gibi ilkel dönem buzullarından oluşmuş bir denizden mi i

duğuna karar vermeliyiz, biz ikinci olasılığın doğru olduğuna inanmıyoruz.”“İnanmamak yetmez!” diye atıldı Eric Baldenak, emin olmak gerek...”“Peki öyleyse bundan eminiz diye yanıtlayacağım, ateşli temsilciyi. Evet! North Polar Prasociation’ın mülkiyetini aldığı ve hiçbir Avrupa devletinin karşı çıkamayacağı şekilde Birvletler’e ait olan bu bölge, su dolu bir havuzdan değil, sağlam bir toprak parçasından oluşuyoEski Dünya temsilcilerinin sıralarından mırıldanmalar duyuldu.

Page 45: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 45/100

“PehL.Suyla dolu bir çukur... Boşaltmaya gücünüzün yetmeyeceği bir küvet!” diye yeniden hayan Toodrink.Ve temsilcilerin gürültülü onayını aldı.“Hayır, bayım,” diye hızla yanıtladı Başkan Barbicane. “Orada, -belki de Orta Asya’daki lü gibi- deniz seviyesinden üç dört kilometre yükseklikte uzanan bir kara parçası var. Klgesinin uzantısı olduğu sınırdaş topraklarda yapılan incelemeler dikkate alınarak, kolaylıkntıklı bir şekilde bu sonuca ulaşılabilir. Nordenskiöld’ün, Peary’nin, Maaigaard’ın yaptştırmaların sonunda, Grönland’ın kuzeye doğru yükselerek ilerlediği anlaşılmıştır. D

asından yüz altmış kilometre içeri doğru gidildiğinde yüksekliği iki bin üç yüz mlmaktadır. Bu incelemelerin ışığında, değişik ürünlerin, yüzyıllar boyunca sertleşmiş buıflarının altındaki memeli iskeletlerinin, fildişlerinin, kozalaklıların gövdelerinin varrenmiş bulunmaktayız, böylelikle bu bölgenin, bir zamanlar hayvanların ve hatta belki de insaşadığı verimli topraklardan oluştuğunu öne sürebiliriz. Orada, bugün işletmesini üstlendikömürü yataklarını oluşturan tarihöncesi çağların sık ormanlarının, toprağın altına gömü

duğunu iddia edebiliriz! Evet! Kutbun etrafında, üzerine Amerika Birleşik Devletleri’nin bayrkeceğimiz, insan elinin değmediği bakir bir kara parçası uzanıyor!”

Bir alkış tufanı koptu.Son alkışların gürültüsü de Union-squ-are’ın derinliklerinde kaybolurken, Binbaşı Donellan’ıi yankılandı:“Şimdiden, kutba varabilmemiz için yeterli olan on dakikanın yedisi geçti bile...”“Biz de üç dakika içinde orada oluruz,” diye soğuk bir sesle yanıtladı Başkan Barbicanevam etti:“Ancak,yeni taşınmazımız bir kara parçası olsa da, bulunduğu yükseklik göz önüne alındığplı olduğu buzdağları ve ulaşımı engelleyen sonsuz buzulları düşünüldüğünde, işletmenin oldr...”

“İmkânsız!” dedi Jan Harald, sözünü bir işaretle destekleyerek.“İmkânsız,” bunu ben de kabul ediyorum diye yanıtladı Impey Barbicane. “Zaten bu yüzden şimdar ki çabalarımız, bu imkânsızlığı yenmeyi başaramadı. Hayır, kutba gitmek için gemileaklara ihtiyacımız olmayacak; ancak kullanacağımız yeni teknikler sayesinde, sermayemizdelar bile harcamadan, bir dakikalık çalışmaya bile gerek kalmadan, tıpkı bir mucize gerçeklei eski ya da yeni, tüm buzulların erimesine şahit olacağız!”Bir anda salonu tam bir sessizlik kapladı. Dean Toodrink’in Jacques Jansen’in kulağına fısıldar sözcük dikkate alınırsa dananın kuyruğu kopmak üzereydi.

“Beyler,” diye devam etti Gun-Club’ın başkanı, “Arşimed dünyayı kaldırmak için yalnızcstek noktası istiyordu, işte bu destek noktasını bulmuş durumdayız! Siracusa’lı büyük geoadının işini görecek olan kaldıracı elde etmiş bulunmaktayız! Yani, kutbun yerini değiştirecek

hibiz...”“Kutbun yerini değiştirmek!..” diye haykırdı Eric Baldenak.“Onu Amerika’ya getirmek!..” diye bağırdı Jan Harald.Kuşkusuz, Başkan Barbicane şimdilik her şeyi açıklamak istemiyordu, şöyle devam etti:“Bu destek noktasına gelince...”“Sakın söylemeyin!... Sakın söylemeyin!..” diye bağırdı dinleyicilerden biri, korkunç bir sesle

“Bu kaldıraca gelince...”

Page 46: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 46/100

“Sırrınızı saklayın!.. Saklayın onu!..” diye bağırdı dinleyicilerin çoğunluğu.“Saklayacağız!” diye yanıtladı Başkan Barbicane.Avrupalı temsilciler haklı olarak bu yanıta içerlemişlerdi. Ancak itirazlara rağmen konuşrıntılara girmek istemeden şu sözleri ekledi:“Katkılarınız sayesinde gerçekleştireceğimiz ve başarılı bir sona ulaştıracağımız, sınai yıllıknzerine rastlanmamış mekanik çalışmamızın meyvelerine gelince, bu konuda sizi hgilendireceğim.”“Dinleyin!.. Dinleyin!..”

Ve dinlendi!“Öncelikle,” diye başladı Başkan Barbicane, “eserimizin fikir babası olan en bilge, en fedaklü meslektaşımızı tanıtmak isterim. Bu düşünceyi teoriden pratiğe geçirmek için gsaplamaların başarısı da kendine aittir, çünkü Kuzey’deki taşkömürü yataklarının işletmeun gibi görünse de, kutbun yerini değiştirmek yalnızca üst düzey mekaniğin çözümleyebildiyette bir problemdir. İşte bu yüzden Gun-Club’ın değerli sekreteri J.-T. Maston’a danıştık!”“J.-T.Maston için! Yaşa!.. Yaşa!.. Yaşa!..” diye bağırdı bu seçkin ve olağanüstü kişiliğin varlıyülenmiş olan dinleyiciler.

Ah! ünlü hesapçının etrafındaki bu hayranlık dalgası, Bayan Evangelina Scorbitt’i yecanlandırmıştı ki yüreği büyük bir hazla, yerinden fırlayacakmış gibi çarpıyordu!O ise, alçakgönüllü bir edayla başını sağa sola çevirerek, kancasını sallayarak coşkulu kalabamlıyordu.“Değerli hissedarlar,” diye sözlerini sürdürdü Başkan Barbicane, “daha Ay’a yolculuğumukaç ay önce, Fransız Michel Ardan’ın Amerika’ya gelişini kutlamak üzere gerçekleştirdiyük toplantı sırasında....” Bu Yankee, bu önemli yolculuktan, sanki Baltimore ile New sında düzenlenen sıradan bir geziymiş gibi bahsediyordu.“...J.-T. Maston şöyle haykırmıştı: ‘Makineler icat edelim, bir destek noktası bulalım ve Düny

senini dikleştirelim!’ Ve şimdi hepiniz şunu iyi bilin ki makineler icat edildi, destek nolundu ve çabalarımız Dünya’nın eksenini dikleştirmek üzerine yoğunlaştı!”Bunun üzerine salonda, Fransa’da çok kullanılan “Bunun aklı başında değil” deyimine uşecek bir şaşkınlık yaşandı.“Ne yani!.. Ekseni dikleştireceğinizi mi ileri sürüyorsunuz?” diye haykırdı Binbaşı Donellan.“Evet bayım,” diye yanıtladı Başkan Barbicane, “ya da daha doğrusu, yeni bir eksen oluştkânına sahibiz diyelim, bundan böyle günlük devir hareketi bu eksenin etrafında gerçekleşecek“Günlük devir hareketini değiştirmek!..” diye tekrarladı Albay Karkof ateş saçan gözleriyle.

“Tam anlamıyla ve süresini değiştirmeksizin!” diye karşılık verdi Başkan Barbicane. “Bu yesinde kutup, yaklaşık olarak altmış-yedinci paralel seviyesine gelmiş olacak ve bu koında Dünya’nın ekseni tıpkı Jüpiter gezegeninde olduğu gibi yörünge düzlemini neredeyse dkilde kesecek. Böylece, yirmi üç derece yirmi sekiz dakikalık bu yer değişimi, ınmazımızda binlerce asırdır birikmiş olan buzların erimesi için yeterli olacak ısının lmesini sağlayacak!” Salondakilerin soluğu kesilmişti. Kimse konuşmacının sözünü y

smeyi ya da alkışlamayı aklından geçirmiyordu. Hepsi basit olduğu kadar dâhiyane olan; Dünyerinde döndüğü ekseni değiştirmek düşüncesiyle büyülenmiş gibiydiler.Avrupalı temsilcilere gelince, her biri afallamış, şok olmuşlardı, dilleri tutulmuş bir halde b

şaşkınlığa kapılmışlardı.

Page 47: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 47/100

“Böylece, buzdağlarını ve bankizleri eriterek, bize Kuzey Kutbu’nu hediye etmek işini Glenmiş olacak!”Başkan Barbicane konuşmasını basit olduğu kadar yüce bir anlamı olan bu sö

mamladığında salonda büyük bir alkış koptu.“Yani,” diye sordu Binbaşı Donellan, “madem ki insanoğlu kutba gidemiyor, kutup ona gelle mi?..”“Tam da söylediğiniz gibi,” diye yanıtladı Başkan Barbicane.

Page 48: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 48/100

8

GUN-CLUB’IN BAŞKANI “JÜPİTER’DEKİ GİBİ”Mİ

DEMİŞTİ?Evet! Tıpkı Jüpiter’deki gibi.Konuşmacının da hatırlattığı gibi, Michel Ardan’ın onuruna düzenlenen karşılama töreni sırasT. Maston’ın hararetli bir şekilde “Dünya’nın eksenini dikleştirelim” diye haykırmasının nenya’dan Ay’a Yolculuk un   kahramanlarından biri olan, Başkan Barbicane’in ve Yücholl’ün yol arkadaşları gözüpek ve düş gücü yüksek Fransız’ın, Güneş sisteminin bu en özegenini göklere çıkaran bir şiirinden etkilenmiş olmasıydı. Michel Ardan muhteşem övgüsde edilecek avantajları eksiksiz olarak sıralıyordu.Demek ki, Gun-Club’ın hesapçısının çözdüğü problem doğrultusunda, “Dünya’nın dünyari” üzerinde döndüğü eski ekseninin yerini yenisi alacaktı. Bundan başka, bu yeni erüngesinin düzlemine dik olacaktı. Bu koşullar altında, eski Kuzey Kut-bu’nun iklimsel durumiçin Norveç’in Trondhei kentinin ilkbaharıyla eşit olacaktı. Paleokristik kabuğu güneş ışınla

ında erirken, iklimler de yerküremiz üzerinde tıpkı Jüpiter’de olduğu gibi dağılacaktı.Aslında, bu gezegenin ekseninin eğikliği, ya da başka bir şekilde ifade edersek, ekserüngesi üzerindeki dönüş açısı; 88 derece 13 dakikaydı. Bir derece, seksen yedi dakika faaydı, güneş etrafındaki yörüngesinin düzlemine tamamen dik olacaktı.

Zaten açıkça belirtmek gerekirse, Barbicane ve Ort.’nın Dünya’nın şu anki iklimsel koşulğiştirmek üzere uygulayacakları güç, eksenini dikleştirmeye yönelik değildi. Mekanik oyüklüğü ne olursa olsun hiçbir kuvvetin bu değişikliği yaratamayacağı biliniyordu. Dünyteki piliç gibi istendiğinde ele alınıp değiştirilebilecek bir ekseni yoktu. Ancak, yeni bir ratmak mümkündü, hatta, Arşimed’in düşlediği destek noktası ve kaldıracın bu gözhendislerin ellerinin altında olduğu düşünülürse, bu iş kolay bile sayılabilirdi.Yeni buluşlarını yeni bir emre kadar gizli tutmak istediklerine göre, şimdilik, değişikliklerin ncağı sonuçları incelemekle yetinmek gerekiyordu.Jüpiter’in ekseninin yörüngesinin düzlemi üzerinde hemen hemen dik olarak bulunduğunu bileırlatıp, bilgisizlere öğretirken gazetelerin ve dergilerin yaptığı da zaten bu oldu.Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Satürn, Uranüs ve Neptün gibi güneş sisteminin üyesi olan Jüpak ısı kaynağının iki yüz milyon fersah uzağında bulunmakta olup, hacmi Dünya’nınkinden binz defa fazladır.Jüpiter’de yaşayan canlılar varsa, işte gezegenlerinin onlara sunduğu bazı avantajlar şunla’a yolculuğun öncesinde düzenlenen unutulmaz toplantıda olağanüstü bir şekilde sıra

antajlar.Öncellikle, Jüpiter’in Güneş’in etrafındaki günlük devrini 9 saat 55 dakikada tamamladığı

ngi enlem derecesinde olursa olsun gece ve gündüzün, sürekli bir şekilde eşit olarak, 4 sa

Page 49: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 49/100

kika sürdüğünü belirtelim.“İşte, düzenli insanlar için harika bir ortam,” diye açıklıyordu, Jüpiter’de yaşam oldunanlar. “Bu düzene seve seve katlanılır!”Evet, eğer Başkan Barbicane girişimini tamamlamış olsaydı, Dünya’nın karşılaşacağı durucaktı. Dünya’nın yeni ekseni etrafındaki devir hareketinin süresi, uzayıp kısalmayacağınbirinin ardı sıra gelen iki öğlenin arasında her zamanki gibi yirmi dört saat olacağına göre, gegündüzler Dünya’nın neresinde olursa olsun, on ikişer saatten oluşacaktı. Gündoğumla

nbatımları, günleri daima eşit bir şekilde uzatacaklardı. Güneş’in ekvator düzlemindeki eğ

ediği zaman 21 Mart ve 21 Eylül günlerinde yaşanan gün-tün eşitliği, yeryüzüne sürekli bir şekim olacaktı.“Ancak ilginç olduğu kadar, en fazla merak uyandıracak olan iklimsel değişiklik, mevsimadan kalkmasıyla gerçekleşecek!” diye haklı olarak ekliyorlardı coşkulu taraftarlar.Aslında, ilkbahar, yaz, sonbahar, kış adlarıyla bilinen yıllık değişimler, eksenin yörünge düzerindeki eğikliği sayesinde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle Jüpiter sakinlerinin mevsnusunda en küçük bir bilgileri dahi yok. Demek ki bundan böyle, dünya sakinlerinin de, meğişikliği gibi bir sıkıntıları kalmayacaktı. Yeni eksen yörüngesine dik olacağına göre, art

ğuk kuşak ne de tropik kuşak var olmayacak, tüm dünya ılıman bir iklimin keyfini sürecek.Şimdi bunun nedenlerine geçelim.Tropik kuşak nedir? Dünya’nın, oğlak ve yengeç dönenceleri arasında bulunan bölgeleridişağın her noktası, güneşi iki kere zenit27  noktasında görme ayrıcalığına sahiptir, bu dnenceler üzerindeki noktalar için yılda bir kez tekrarlanır.Ilıman iklim kuşağı nedir? Dönenceler ve kutup daireleri yani her iki yarımkürede 23 dereckika ile 66 derece 72 dakikalık enlem dereceleri arasında kalan bölgelerdir. Burada Güneş hman zenit noktasına kadar yükselmese de her zaman ufkun üzerinde görünmektedir.Soğuk kuşak nedir? Kutupların çevresindeki bölgelerdir. Bu bölgelerde, Güneş uzun bir z

imi boyunca kendini göstermez, hatta bu süre kutup noktalarında altı aya ulaşır.Anlaşılacağı gibi, Güneş’in ufkun üzerinde yükseldiği noktalara bağlı olarak, tropik kuşaktasıcaklık, ılıman iklim kuşağında dönencelerden uzaklaştıkça değişse de daha ölçülü bir sıc

tup daireleriyle kutuplar arasında kalan soğuk kuşakta ise aşırı bir soğuk hâkimdir.Görünen o ki, yeni eksenin dikliğinin etkisinin görülmeye başlanmasından sonra, Dünya’dakisi gibi gitmeyecekti. Güneş, sürekli olarak ekvator düzleminde bulunacak, yıl boyunca vatora yakınlığına göre belirlenecek zenit noktasına ulaşarak, on iki saat boyunca değişmez sedürecekti. Böylece, yirminci enlem derecesi üzerinde sıralanan ülkeler için her gün ufkun y

rece üstüne kadar, kırkdokuzuncu enlem derecesi üzerinde sıralanan ülkeler için kırkbreceye kadar, altmışyedinci paralel üzerinde sıralanan ülkeler içinde yirmiüçüncü dereceye kkselecekti. Demek ki Güneş’in her on iki saatte bir ufkun aynı noktasından doğup batacağamda, günler düzenli bir şekilde akıp gideceklerdi.“Avantajlarını görüyor musunuz?” diye tekrarlıyordu Başkan Barbicane’in dostları. Şu ankn sıkıcı sıcaklık değişimlerinin yaşanmayacağı bir dünyada herkes nezlesine ve romatizmagun gelecek, değişmez iklimi seçebilecek!”Barbicane ve Ort. yerkürenin, yörüngesine doğru eğilerek Dünya haline gelmek için uğrnemden beri var olan gidişatı değiştireceklerdi.Gerçekten, gözlemci gökyüzünde görmeye alışık olduğu yıldızlardan ve takımyıldızlardan birk

Page 50: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 50/100

ybedecekti. Şair, modem mısralarının içinde kullanacağı uzun kış gecelerinden ve uzunnlerinden mahrum kalacaktı! Ama, sonuçta insanoğlu bu değişiklikten büyük yarar sağlayacakt“Dahası,” diye tekrarlıyordu Başkan Barbicane’e yakın gazeteler, “toprak ürünleri bir düğlanacağından, her bitki türü kendine en uygun gelen iklimde yetiştirilecektir!”“Peki!” diye karşılık veriyordu karşıt görüşlü gazeteler, “çiftçilerin ve ürünlerin geleceğini

şekilde tehdit eden yağmur, fırtına, dolu, hortum, kasırga ve gökyüzü olaylarınatlanmayacak mı?”“Kuşkusuz ki evet,” diye yanıtlıyordu dostlar korosu, “ancak atmosferdeki karışıkl

gelleyecek olan iklimsel düzenliliğin devreye girmesiyle bu tür felaketlerle daha az karşılaşılet, bu Dünya için gerçek bir dönüşüm olacak! Evet! Barbicane ve Ort. gece ve gündtsizliğine son vererek, mevsim farklılıklarını ortadan kaldırırken, şimdiki ve gelecek kuşayük bir hizmet götürmüş olacaklar! Evet! Michel Ardan’ın söylediği gibi her zaman çok sıcağçok soğuğun etkisi altındaki yerküremiz, bundan böyle nezlelilerin, griplilerin, göğüs

kenlerin gezegeni olmayacak! Nezle olmak isteyenlerin dışında, bu hastalığa rastlanmayacak, çrkes kendi bronşuna uygun bir ülke seçmekte özgür olacak!”Ve 27 Aralık tarihli sayısında New York’un Sun gazetesi en anlamlı başlığı atıyordu:

“Başkan Barbicane ve yürekli dostlarıyla, yalnızca Amerikan kıtasına yeni bir kara paeyerek, konfederasyonun geniş topraklarını daha da büyüttükleri için değil, Dünya’yı daha saürünün kışın zaman kaybetmeksizin, ekildikten kısa bir süre sonra biçileceği daha üretken birirecekleri için gurur duyuyoruz! Yalnızca zengin taşkömürü yataklarının işletilerek, uzun yyunca, bu değerli madenin tüketiminin garanti altına alınmasını sağladıkları için değil, dünrarına olarak iklim koşullarında gerçekleşecek değişikliklerden dolayı da onlarla gurur duyuyratıcının eserini türdeşlerinin çıkarına hizmet etmek için değiştirerek, insanoğlunun iyiliğışanlar arasında ilk sıraya yükselecek olan Barbicane ve dostlarıyla gurur duyuyoruz!”

Page 51: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 51/100

9

FRANSIZ KÖKENLİ BİR “DEUS EX MACHINA”28

BELİRİYOR Başkan Barbicane’in Dünya’nın ekseninde yapacağı değişikliğin sağlayacağı faydalar bunten bilindiği gibi, bu değişikliğin yerküremizin Güneş etrafındaki dönüş hareketine önemisi olmayacaktı. Dünya uzaydaki değişmez yörüngesini izlemeyi sürdürecek, Güneş yralları bozulmayacaktı.Eksende yapılacak değişikliğin sonuçlarının dünya kamuoyuna açıklanması olağanüstü bir rattı. Bu yüksek mekanik problemi, duyulduğu ilk andan itibaren büyük bir coşkuyla karşıevsimlerin değişmezliği ve dileyenin istediği iklimde yaşayabileceği düşüncesi oldukça çrünüyordu. Bütün ölümlülerin, Telemakhos’un şairinin Kalipso Adası’na atfettiği sonsuz ilkba

dını çıkaracağı hatta serin ya da ılık bir ilkbahar için seçim yapabileceği bir dünyanın hanları büyülüyordu. Günlük devir hareketinin üzerinde gerçekleşeceği yeni eksene gelincşkan Barbicane, ne Yüzbaşı Nicholl, ne de J.-T. Maston kamuoyuna açıklama yapmaya isrünmüyordu. Önceden açıklayacaklar mıydı? Yoksa ancak deney gerçekleştikten sonrarenilecekti? Kamuoyunun yavaş yavaş endişelenmeye başlaması için daha fazlasına gerek yoktAkıllara, doğal olarak, gazetelerde de tartışılmaya başlanan bir soru geliyordu. Hangi mekanikyle bir değişiklik için gereken olağanüstü kuvveti sağlayacaktı?

New York’un önemli dergilerinden Forum haklı olarak şu noktaya değiniyordu:“Eğer Dünya bir eksen etrafında dönmüyor olsaydı, belki de ona keyfe göre seçilmiş bir afında dönme hareketi kazandırabilmek için görece hafif bir sar sıntı yetecekti; ancak bu h

dukça hızlı bir şekilde yol alan ve bir doğa yasasının sabit bir şekilde aynı eksenin etranmesini istediği devasa bir Jiroskop’a benzetilebilir. Leon Foucault bilinen deneyleriyle nıtlamıştır. Bu durumda, onun yönünü değiştirmenin imkânsız demeyelim ama çok zor oladadır!”Gerçekten yerinde bir saptamaydı. Bu nedenle, mühendislerinin nasıl bir kuvvet uygulayaca

o kadar önemlisi de bu kuvvetin yavaş yavaş mı yoksa aniden mi devreye sokulacağı soular arasındaydı. Bu sonuncu olasılık durumunda, Barbicane ve Ort.’nın yöntemleriyle ğişikliği gerçekleştiği anda, Dünya üzerinde korkunç felaketlerin ortaya çıkması söz konusu ydi?Bu durum, iki dünyanın bilginleri kadar cahillerin de kafasını kurcalıyordu. Sonuçta şokmekti, kimse bunun ne etkisiyle ne tepkisiyle karşılaşmak istemezdi. Öyle görünüyordu ki, bcüleri değişikliğin sağlayacağı yararları gözü kapalı olarak sıralarken, eserlerinin yol açkımlarla hiç ilgilenmiyorlardı. Bu arada yenilgilerinin ağırlıyla hiç bu kadar ezilmemişrupalı temsilciler bu durumdan yararlanarak Gun-Club’ın başkanına karşı kamuoyu oluştur

şladılar.

Page 52: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 52/100

Hatırlanacağı gibi, açık artırmaya çıkarılmış olan kutup bölgelerine Fransa gereken stermemişti. Yine de resmi olarak temsilci göndermedikleri bu satış, bir Fransızın özel ilgi alamiş ve onu bu dev girişimin çeşitli aşamalarını izlemek üzere Baltimore’a sürüklemişti.Otuz beş yaşını biraz aşmış bir maden mühendisiydi bu. Politeknik okuluna birincilikle giincilikle mezun olmuştu. Onu, sıra-dışı olsa da bir hesapçı olan J.-T. Maston’dan üstün, bıf bir matematikçi olarak tanıtmak yerinde olurdu, Laplace ya da New-ton’un yanındarrier’nin yeri ne ise, onun yanında da J.-T. Maston’ın yeri aynıydı.Her şeye iyi yanından bakmayı bilen bu mühendis, köprülerde bazen rastlansa da, m

aklarında pek sık karşılaşılmayacak türden zeki ve düş gücü yüksek bir adamdı. Olayları kegü bir tarzla, eğlenceli bir şekilde anlatıyor, en yakın dostlarıyla, bilim üzerine konuşurkenrisli yumurcakların kayıtsızlığıyla davranıyordu. Halk dilinin sözcüklerini ve kolayca modayişleri kullanmaktan hoşlanıyordu. Kendini kaybettiği bu anlarda, dilinin cebir formülleriyle nde olduğu söylenemezdi, ancak kalemi eline almak zorunda kaldığında aklı başına geliyasasının başında on saat kalarak, mektup yazar gibi cebir sayfalarını dolduran sıkı bir araştırduğunu da belirtmek gerekir. Gün boyunca süren yüksek matematik çalışmalarından sonra, basılıkları hesaplamasına rağmen bir türlü başarılı olamadığı whist29  partileriyle gevşe

ışıyordu. Eli kötü olduğunda, avam bir Latinceyle şöyle bağırdığı duyulabilirdi: “Cadussandum est!”30

Bu kendine özgü kişiliğin adı Akide Pierdeux idi, sınıf arkadaşlarının hepsinde görülen kısastalığının kurallarına göre imzasını çoğunlukla i’nin üzerine nokta koymadan APıerd olarak, Pı diye atardı. Tartışmalarda o kadar ateşliydi ki, arkadaşları ona Alcide sülfürik 31 leniyorlardı. Yalnızca uzun değildi, “yüsek” demek belki de daha doğruydu ona; boyunun

yrek meridyenin beş milyonda birine eşit olan iki metreye yakın olduğu iddia ediliyordu. Coşknattığı kafası güçlü bedenine ve geniş omuzlarına göre küçük kalıyor, kelebek gözlükledındaki mavi gözlerinden parıltılı bakışlar saçıyordu. Sınıflardaki gaz lambalarının ışığı allaca cebir problemi çözmekten zamansız dökülmüş saçlarıyla, neşeli olduğu kadar ağırbaşrünümü vardı. Bu harika çocuk okulda hep bu yönüyle ve sahtelikten eser taşımayan yapırlanacaktı. Bağımsız kişiliğine rağmen, politeknisyenler arasında dostluğun ve üniforma aş

mgesi olan X yasasının hükümlerine hep uymuştu. Avluda olduğu kadar, yatakhanede laplarını mutlak bir düzene göre yerleştirirdi-takdir toplardı.Alcide Pierdeux’nün kafası, iri gövdesinin üzerinde ne kadar küçük görünürse görünsün, larına kadar bilgiyle dolu olduğu tartışılmazdı. Ne de olsa arkadaşları gibi matematikçiydi, tematikle, deneysel bilimlere uygulamak için uğraşıyordu; deneysel bilimlerse, kullanım al

düstri olduğu için cezbediyordu onu sadece. Burada karakterinin aşağı bir yanı ortaya çıkmakan mükemmel olmuyordu. Yine de, ilgi alanı, büyük gelişmeler kaydetmelerine ra

gulayıcıları için daima koruyacak sırları olan bilimsel çalışmalardı.Bu arada, Alcide Pierdeux’nün bekâr olduğunu da belirtelim. Hâlâ “bire eşit” olduğunu ama lanmayı seve seve kabul edeceğini söylüyordu. Dostları onu Martigues’li zeki, çekici ve neşela evlendirmeyi düşünmüşlerdi. Ama ne yazık ki kızın babası bu ilk açılımları Martigues usu

yle yanıtlamıştı:Sanki hiçbir gerçek bilgin alçakgönüllü ve sade olmazmış gibi!“Hayır, sizin Alcide’iniz çok bilgiç! Anlaşılmaz sohbetlerle, zavallı kızımın kafasını karıştırırBunun üzerine oldukça kırılmış olan mühendisimiz, kendisiyle Provence arasında belli bir

Page 53: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 53/100

safesi bırakmaya karar verdi. Bir yıllık izin isteyerek, bu süreyi North Polar Prasociation’ın girişimini izlemeye ayırdı. İşte bu yüzden, o dönemde Birleşik Devletlunuyordu.Alcide Pierdeux Baltimore’a vardığından beri, Barbicane ve Ort.’nın bu büyük girişimi kaşgul ediyordu. Eksen değişikliği sayesinde, Dünya’nın Jüpiter’e benzemesi umurunda değildil ilgilendiren bunu hangi yöntemle gerçekleştirecekleriydi.Kendine özgü diliyle, şunları söylüyordu:“Kuşkusuz Başkan Barbicane küremize esaslı bir darbe indirmeye hazırlanıyor!.. Ama nas

ngi yönde?.. Asıl sorun burada! Yandan etki yaratmak için onu bilardo topu gibi ‘hassas’ keceğini umarım!.. Eğer ‘dolgun’ kabul ederse, onu yörüngesinin dışına fırlatabilir, o zamannde değişiklikler yapılabilecek şimdiki yıllar cehennemi boylayacaktır. Hayır! Bu yürekli adaşkusuz eski ekseni yenisiyle değiştirmeyi düşünüyorlar!.. Buna şüphe yok!.. Ancak, destek norak nereyi alacaklarını ve nasıl bir sarsıntı yaratacaklarını kestiremiyorum!.. Ah! eğer gü

vir hareketi olmasaydı, bunun için bir fiske yetecekti!.. Oysa günlük devir diye bir şey var!.. zardı etmek mümkün değil!”Bu akıl almaz adam, çözülmesi güç bir sorunla karşı karşıya olduğunu söylemek istiyordu!

“Hangi yöntemi kullanırlarsa kullansınlar, genel bir altüst oluşun yaşanması kaçınılmaz,”edi.Sonuçta bilginimiz boşuna kafa yoruyordu, daha Barbicane ve Maston’ın hangi yönşündüklerini dahi bilmiyordu. Yöntemin ne olduğunu öğrenebilseydi, mekanik formülleri hzümleyebilecekti.Ve 29 Aralık tarihinde, Fransız Maden Ocakları Ulusal Birliği mühendisi Akide Pier-deux pi açtığı uzun bacaklarıyla, Baltimore’un hareketli caddelerini arşınlıyordu.

Page 54: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 54/100

10

KAYGILAR YAVAŞ YAVAŞ ARTMAYA BAŞLIYOR 

Gun-Club salonlarında yapılan genel kurul toplantısının üzerinden bir ay geçmişti. Bu süre içmuoyunun düşüncesi gözle görülür bir şekilde değişmişti. Eksen değişikliğinin sağlayacağı yautulmuş, zararları tartışılmaya başlanmıştı! Değişiklik güçlü bir sarsıntıyla gerçekleşeceğine felaket yaşanması kaçınılmazdı. Ancak bu felaketin etkilerinin ne olacağı konusunda kimse b

yleyecek durumda değildi! İklimlerin iyileştirilmesi bu kadar arzu edilir bir şey miydi? Aslınrumdan, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan Laponlar, Samoyedler, Çukçiler kazançlı çıkanızca.Şimdi, Başkan Barbicane’in eserine ağır eleştiriler getiren Avrupalı temsilcilere kulak ve

rekliydi! Öncelikle hükümetlerine rapor hazırladılar, denizaltı hatlarıyla gönderilen bitmek bzışmalarla üstlerinden talimatlar beklediler! Diplomasi sanatının kurallarına göre belirdbirlilik içeren bu kalıplaşmış sözcükler kimseye yabancı değildi: “Çok çaba sarf ediniz,kümetinizi güç durumda bırakmayınız! -Kararlı davranınız ama dengeleri bozmamaya dniz!”Bu arada Binbaşı Donellan ve meslektaşları hiç durmadan tehdit altındaki ülkeleri kilerini dile getiriyorlardı.“Amerikalı mühendisler,” diyordu Albay Boris Karkof, “Birleşik Devletler toprakla

sıntıdan etkilenmemesi için gerekli önlemleri almışlardır muhakkak!”“Ama bunu nasıl başarabilirler?” diye sordu Jan Harald. “Zeytin zamanında, zeytin ağladığınızda, bütün dallar etkilenmiyor mu?” “Göğsünüze bir yumruk yediğinizde, bütün vücudsılmıyor mu?” diye araya girdi Jacques Jansen.“Belgedeki ünlü maddenin ne demek istediği şimdi anlaşılıyor!” diye haykırdı Dean Toodemek bu yüzden yer yüzeyinde oluşacak coğrafi ve meteorolojik değişikliklerden söz ediliyor“Evet!” dedi Eric Baldenak, “öncelikle korkulması gereken eksen değişikliğinin etkinizlerin yataklarının dışına taşmasıdır.”“Ve değişik noktalarda okyanus seviyesinin alçalmasıyla bazı insanların türdeşleriyle iletişim

sileceği bir yüksekliğe çıkabilecekleri de öngörülebilir,” diye değerlendirdi Jacques Jansen.“Hatta yoğunluğu düşük hava tabakalarının etkisiyle soluksuz kalabilirler,” diye ekledi Jan Ha“Londra’yı Mont-Blanc yüksekliğinde düşünebiliyor musunuz?” diye haykırdı Binbaşı DonellVe bacaklarını açıp, kafasını geriye atan bu centilmen, sanki Birleşik Krallık’ın başkenti bulusında kaybolmuş gibi zenite doğru bakıyordu.Kısacası, eksen değişikliğinin sonuçlarının neler olacağını kestirmeye çalışan insanlar arayük bir panik havasının hâkim olmaya başladığı hissediliyordu.Aslında söz konusu olan, Dünya’nın eski kutuplarından yassılaştırılmasının ardından deni

yük ölçüde yer değiştirmesine yol açacak olan yirmi üç derece yirmi sekiz dakikalık bir ğişikliğinden başka bir şey değildi. Dünya, geçtiğimiz yıllarda Mars gezegeninin yüze

Page 55: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 55/100

şanana benzer altüst oluşların tehdidi altında mıydı, öyleyse? Orada, aralarında Schiaparelli’nlunduğu bütün topraklar su altında kalmış, gezegenin kırmızımtrak rengi, koyu maviye dönüşmoeris Gölü ortadan kaybolmuş, güneydeki okyanuslar bir zamanlar kapladıkları geniş yatakk ederken, kuzeydeki altı yüz bin kilometrekarelik alan değişikliğe uğramıştı! Birkaç merhaan Mars’taki “su baskını mağdurları” yararına yardım kampanyası düzenlemeyi bile düşünmki ya Dünyalı su baskını mağdurlarının hali ne olacaktı?Her taraftan tepkiler yağmaya başlayınca, Birleşik Devletler hükümeti gerçeği görmek zordı. İyice düşünülürse, felaketlere yol açacağı kesin olan böyle bir deneyime girişilme

rektiği sonucuna varılabilirdi. Yaratıcı, her şeyi yerli yerine koymuştu. Onun eserinin üzeraklı ellerin dolaşmasına hiç gerek yoktu.Böyle ciddi sorunlarla dalga geçen düşüncesiz kişilerin varlığına inanmak gerçekten güçtü!“Şu Yankee’lere bir bakın!” diye tekrarlıyorlardı. “Dünya’yı başka bir eksene geçirecekleri, bir makaranın ya da tekerleğin dingilini değiştirir gibi, milyonlarca asırlık devir harekisiyle yıpranmış milini de yenikseler! Yaratılışın ilk günlerindeki haline dönmek hiç de

maz!”Buna nasıl bir yanıt verilebilirdi ki!

Bütün bu suçlamaların arasında, mühendis Akide Pierdeux, J.-T. Maston’ın indirmeyi düşünrbenin yönünü, şiddetini ve uygulama noktasını bulmaya çalışıyordu. Bu sırrı bir öğrenebilsrkürenin tehdit altındaki bölgelerini ortaya çıkarması kolay olacaktı.Yukarıda da belirtildiği gibi Eski Kıta’nın kaygıları yenisince paylaşılmıyordu. Aslında, Barbicane’in, Yüzbaşı Nicholl’ün ve J.-T. Maston’ın Amerikalı oldukları düşünüldüğünde, eğişikliğinin Avrupa’nın, Asya’nın, Afrika’nın ve Okyanusya’nın değişik noktalarında yaratakımlardan, Birleşik Devletler’i uzak tutmayı planladıkları akıl alır bir durum muydu?nkee’sindir ya da değil ve her üçü de öyleydi, üstelik az bulunur derecede -Başkan Barbica’a yolculuk planını hazırlarken söylediği gibi, “kaya gibi sertleşmiş” Yankee’lerdi hem de.

Kuşkusuz, Yeni Kıta’nın Meksika Körfezi ile kuzey bölgeleri arasında kalan bölümünün ilerisnlanan bir sarsıntıdan endişelenmek için fazla bir nedeni yoktu. Hatta Amerika’nın sınır

nişleteceği bile söylenebilirdi. Şu an kıyılarını sulayan iki okyanusun yataklarını terk etmeki de bayrağındaki yıldız sayısı kadar yeni ülkeyi topraklarına katacaktı.“Evet, kuşkusuz! Ancak,” diye tekrarlıyordu, olaylara her zaman kötü yanından bakan ürkek kiu dünyada hiçbir şeyin garantisi yok. Ya J.-T. Maston hesaplarında yanıldıysa? Ya Barbicane uygulama esnasında bir hata yaparsa? Bu en usta topçuların başına bile gelebilir

man hedefi tutturmak mümkün değil!”

Bu kaygılar Avrupa devletlerinin temsilcileri tarafından ayrıntılarıyla tartışılmıştı. Dean Tooandard   gazetesinde, Jan Harald İsveç’in Aftenbladet   gazetesinde, Boris Karkof ise yüksek voya-Vremia  gazetesinde konuyla ilgili ateşli yazılar yazıyorlardı. Amerika’da bile görklıydı. Liberal olan cumhuriyetçiler Başkan Barbicane’i desteklerken, muhafazakâr mokratlar ona karşı çıkıyorlardı. Başta Journal de Boston  ve New York’ta yayımlanan Trmak üzere, Amerikan basının bir bölümü Avrupa basınıyla birlikte davranıyorlardı.  Assocess  ve United   Press’in kuruluşundan beri, gazete Birleşik Devletler’de en önemli ileçlarından biri haline gelmişti, yerel ve yabancı kaynaklı haberlere ödenen yıllık ücret lyon doları aşıyordu.

Diğer gazetelerin North Polar Practical Association’a destek verme çabaları boşunaydı. Fe

Page 56: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 56/100

berlerinin kuruntudan ibaret olduğunu ispatlamak için Evangelina Scorbitt’in başyazıkelelerin, mizahi yazıların satırına on dolar ödemesi boşunaydı! Bu ateşli dulun, J.-T. Mast

saplarında yanılma olasılığının bulunmadığını kanıtlamak için gösterdiği gayretler de boşunnuç olarak, dehşetin pençesindeki Amerika yavaş yavaş Avrupa’nın görüşlerine katılmşlıyordu.Buna rağmen, ne Başkan Barbicane, ne Gun-Club sekreteri, ne de yönetim kurulu üyeleri crme gereğini duyuyorlardı. Söylenenlere aldırmıyor, tutumlarını değiştirmiyorlardı. Hatta bv bir girişimin gerektirdiği yoğun hazırlıklara başlamış gibi bir halleri de yoktu. Başlan

ojelerini büyük bir coşkuyla karşılayan kamuoyunun görüş değiştirmesinden ve giderek artan şnutsuzluktan mı etkilenmişlerdi? Hiç de öyle görünmüyordu.Kısa bir süre sonra, Evangelina Scorbitt’in fedakârlıklarına ve harcanan onca paraya rağşkan Barbicane, Yüzbaşı Nicholl ve J.-T. Maston iki dünyanın güvenliğini ciddi bir şekilde ten tehlikeli kişiler haline gelmişlerdi. Federal hükümet, Avrupa devletleri tarafından olayması ve elebaşlarının sorgulanması konusunda uyarılmıştı. Eski eksenin yerine yerleştirmek isteyen bu adamlar kullanacakları yöntemi ve hangi araçlardan yararlanacakklamak zorundaydılar. Böylece genel güvenlik açısından girişimin sonuçları ortaya çık

rkürenin doğrudan tehdit altındaki bölgeleri belli olacaktı, tek kelimeyle kamusal kaymediği ve tedbirinse bilmek istediği her şey açığa çıkacaktı.Washington hükümetinin ağırdan almasına imkân yoktu. Kuzey, merkez ve güney eyaletlerini yecan duraksamasına izin vermiyordu. 19 Şubat tarihli bir kararnameyle John Prşkanlığında mekanikçilerden, matematikçilerden, mühendislerden, subilimcilerden ğrafyacılardan oluşan elli kişilik bir soruşturma komisyonu kurulmasına karar verildi. Komişimi incelemeye ve gerekirse yasaklamaya yetkiliydi.İlk önce Başkan Barbicane ifade vermek üzere komisyona çağrıldı.Başkan Barbicane gelmedi.

Polis memurları Baltimore’da, Cleveland-street No. 95’teki evine gittiler. Başkan Barbiclamadılar.Neredeydi?..Bunu kimse bilmiyordu.Ne zaman gitmişti?..Beş hafta önce, 11 Ocak’ta, Yüzbaşı Nicholl ile birlikte büyük Maryland kentini ve aryland’ı terk etmişti.İkisi birlikte nereye gitmişlerdi?..

Bu soruya da kimse yanıt veremiyordu.Kuşkusuz Gun-Club’ın iki üyesi, hazırlıkların kendi yönetimlerinde sürdürüleceği bu esrarlgeye doğru yola çıkmışlardı.Ama, gittikleri yer neresi olabilirdi?..Anlaşılacağı gibi bunu bilmekte büyük yarar vardı, bu tehlikeli mühendislerin girişimini başgellemek için vakit geç sayılmazdı.Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl’ün ortadan kaybolmaları büyük bir hayal kırratmıştı. North Polar Practical Association yöneticilerine karşı ekinoks dönemlerindeki barmalarını andıran bir öfke dalgası yükselmeye başlıyordu.

Başkan Barbicane ve meslektaşının yerini ancak bir kişi bilebilirdi. Bütün dünyayı ilgilendir

Page 57: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 57/100

emli soruya yanıt verecek bir kişi vardı.Bu kişi J.-T. Maston’dı.J.-T. Maston, John Prestice’in önerisi üzerine komisyona çağrılmıştı.Ancak, J.-T. Maston ortada yoktu.Acaba o da mı Baltimore’u terk etmişti? Bütün dünyanın haklı bir endişeyle sonuçlarını bekgirişime destek vermek için dostlarının yanına mı gitmişti?Hayır! J.-T. Maston her zamanki gibi Franklin-street, 109 numaradaki Balistic-Cottaışmalarını sürdürüyor, dinlenmek için başka hesaplamalara dalıyordu, bazı akşamlar B

angelina Scorbitt’in New-Park’taki görkemli konağına gitmek için çalışmalarına ara veriyorduSoruşturma komisyonu başkanınca gönderilen bir polis memuru J.-T. Maston’ı getirmrevlendirilmişti.Polis memuru kır evine gelip, kapıyı çalarak içeri girdiğinde, zenci Fire-Fire ve ev safından hiç de hoş karşılanmamıştı. Yine de J.-T. Maston bu çağrıya uymak zorunda kuşturma komisyonunun önüne çıktığında günlük çalışmalarının kesintiye uğratılmasının canıntığını gizlemedi. Kendisine yöneltilen ilk soru şöyleydi: Gun-Club sekreteri, Başkan Barbicazbaşı Nicholl’ün nerede olduğunu biliyor muydu?

“Biliyorum,” diye yanıtladı J.-T. Maston sert bir ses tonuyla, “ama bunu açıklamaya yğilim.”Ardından ikinci soru geldi:İki meslektaşı Dünya’nın ekseninin değiştirilmesiyle ilgili girişimin hazırlıklarıylaşgüldüler?“Bu da gizli tutmam gereken bilgiler arasında yer alıyor ve yanıtlamayı reddediyorum,”rşılık verdi J.-T. Maston.Şirketin projelerinin uygulanması için gerekli iznin verilmesi amacıyla, komisyona, çalışmalili bilgi verecek miydi?

“Hayır, elbette ki vermeyeceğim!.. Özgür Amerika’nın özgür bir yurttaşı olarak çalışmalanuçlarını kimseye açıklamamaya hakkım var!”“Evet böyle bir hakkınız olabilir Bay Mas-ton,” diye karşılık verdi Başkan Prestice, sanki nya adına konuşur gibiydi, “ancak dünya halklarının yaşadığı korkuları yatıştırmak gibreviniz de olmalı.”J.-T. Maston böyle bir görevi olduğunu düşünmüyordu. Onun tek görevi susmaktı, susacade.Tüm ısrarlara, yalvarmalara ve tehditlere rağmen, soruşturma komisyonu üyeleri demir ka

amın ağzından tek bir sözcük bile alamamıştı. Asla, hayır! Asla gutta-percha bir kafatasının iyle bir inatçılığın gizlenmiş olduğu tahmin edilemezdi!J.-T. Maston geldiği gibi gitmişti, söylemeye gerek yok ki, kararlı tutumundan dolayı Bangelina Scorbitt tarafından tebrik edilmişti.J.-T. Maston’ın soruşturma komisyonu önündeki tavırları öğrenildiğinde, halkın öfkesi bu emçunun güvenliği açısından tehlikeli boyutlara ulaşmıştı. Kamuoyunun ve Avrupalı temsilc

skısının üst düzey hükümet görevlilerinin üzerinde hissedilmesi uzun sürmedi, Devlet BakanıWright hükümet üyelerinden zor kullanma yetkisi istedi.13 Mart akşamı, J.-T. Maston çalışma odasında rakamlarına gömülmüş bir haldeyken, te

dı.

Page 58: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 58/100

Telefonun ahizesinden derin bir endişeyle titreyen “Alo!.. Alo!..” sesleri geliyordu.“Kiminle görüşüyorum?” diye sordu J.-T. Maston.“Ben Bayan Scorbitt.”“Niçin aramıştınız Bayan Scorbitt?”“Kendinize dikkat edin!.. Aldığım duyumlara göre bu akşam...”J.-T. Maston Scorbitt’in cümlesini anlamaya fırsat bulamadan Balistic-Cottage’in kapısı rbeleriyle kırılmıştı.Çalışma odasına çıkan merdivende bir gürültü koptu. Bir ses yalvarıyor, diğer sesler

turmaya çalışıyordu. Sonra birinin düştüğü duyuldu.Boşuna bir çabayla efendisinin evini savunmaya çalışan Fire-Fire merdivenden varlanıyordu.Bir saniye sonra çalışma odasının kapısı yerle bir olmuştu. Yanında bir manga polisle bir fi belirdi.Polis şefinin evi arama, J.-T. Maston’ın kâğıtlarına el koyma yetkisi vardı.Gun-Club sekreteri bir anda tabancasına sarılarak polisleri tehdit etti.Ancak sayılarının çokluğu sayesinde polisler silahı elinden aldılar, ellerini masaya dayadılar

da çevik bir hamleyle ellerinden kurtulan J.-T. Maston masasının üzerini kaplayan rakamlmüllerle dolu kâğıtlar arasından bir not defterini kapmayı başardı.Polisler defteri almak için üzerine atıldılar -gerekirse hayatı pahasına...Ama, J.-T. Maston kaşla göz arasında not defterinin son sayfasını yırtarak, bir hap gibi yuttu.“Şimdi alabilirsiniz!” diye haykırdı Thermopylai’yi savunan Leonidas edasıyla.Bir saat sonra, J.-T. Maston Baltimore cezaevine kapatılmıştı.Halkın artan tepkisinin polisin müdahale edemeyeceği boyutlara ulaştığı düşünüldüğünde onuhayırlısı buydu.

Page 59: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 59/100

11

J.-T. MASTON'IN NOT DEFTERİNDE BULUNANLAR VE

BULUNMAYANLAR Baltimore polisince ele geçirilen not defteri, formül, denklem ve sayılardan oluşan otuz sayüksek mekanik çalışmasını içeriyordu. Dünya’dan Ay’a probleminde kullanılan

formülü ve Ayın çekim gücüyle ilgili cebirsel ifadeler de defterde yer alıyordu.Sonuç olarak, sıradan insanlar bu çalışmadan hiçbir şey anlayamıyorlardı. Bu yüzden nyanın haftalardır endişeyle beklediği verileri ve sonuçları açıklamak gerekiyordu...Ünlü hesapçının formüllerini inceleyen bilimadamlarından alınan bilgiler, ayrım gözetmektün gazetelerde yayımlanmaya başladı.Problem doğru bir şekilde açıklanmış, yarı yarıya çözülmüştü. Hesaplamalar o kadar netuşturma komisyonu üyeleri doğruluğundan ve sonuçlarından şüphe etmeyi akıllarından

çirmiyorlardı. Eğer girişim sonuna kadar götürülürse, Dünya’nın ekseni kaçınılmaz oğişecek ve öngörülen felaketler gerçekleşecekti.Baltimore’daki soruşturma komisyonunca, iki dünyanın gazetelerinde yayımlanmak zırlanan bildiri şöyleydi:“North Polar Practical Association yönetim kurulunun, Dünya’nın eksenini değiştirmek amaığı karar doğrultusunda, gereken sarsıntıyı yaratmak için yerkürenin belirli bir nokt

rleştirilecek olan bir aygıtın geri tepme etkisinden yararlanılacaktır. Eğer bu aygıt topğlantılı bir şekilde yerleştirilirse, kuşkusuz ki yaratacağı sarsıntı gezegenimizin tamileyecektir.

“Şirketin mühendislerince kullanılması düşünülen aygıt, düşey olarak ateşlendiğinde etkisicak olan dev bir toptan başka bir şey değildir. En büyük etkiyi yaratmak için kuzeye ya da güğru yatay olarak ateşlenmesi gerekmektedir, Barbicane ve Ort. güney yönünü seçmişlerdişullar altında, tıpkı hassas bir bilardo topu gibi, geri tepme etkisiyle Dünya kuzeye nelecektir.”Gerçekten de şu akıllı Alcide Pierdeux’nün tahminleri doğru çıkmıştı!“Ateşleme yapılır yapılmaz, Dünya’nın merkezi sarsıntıya paralel bir yöne doğru hareket ednun sonucunda yörünge düzlemi ve yılın süresi önemsenmeyecek bir şekilde değişecektir.

da, Dünya ekvator düzlemi üzerinde bulunan bir eksen etrafında dönmeye başlayacak ve sarsınce günlük devir hareketi olmasaydı bu yeni eksen etrafında sonsuza dek dönecekti.

Page 60: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 60/100

“Ancak kutup çizgileri etrafında bu hareketin mevcut olduğu ve geri tepmenin etkisiyle oluvir hareketi ile etkileşime gireceği dikkate alınırsa, kutbun, eskisine göre x niceliğindeğiştireceği ve yeni bir eksenin oluşacağı söylenebilir. Bunun dışında eğer ateşleme ilkktasının -ekvator ve tutulumun32 iki kesişim noktasından biri- ateşleme noktasının nadirde33 o

anda yapılir ve eski kutbu 23° 28’lık bir yer değişimine uğratırsa, tıpkı Jüpiter’de olduğunya’nın yeni ekseni yörünge düzlemine dik olacaktır.“Bu dikeyliğin sonuçlarının neler olacağı 22 Aralık’taki toplantıda Başkan Barbicane tarafklanmıştı.“Ancak, Dünya’nın kütlesi ve hareketinin niceliği göz önüne alınırsa, şu anki kutbu 23° 28’lr değişimine uğratacak bir geri tepme etkisini nasıl bir top gerçekleştirecektir?“Evet, mekanik yasalarının izin verdiği ölçülerde dökülecek bir ya da bir dizi top sayesindeölçüler tutturulamazsa gülleye eksen değişikliğini gerçekleştirecek bir ilk hızı verebilecek patlayıcı aracılığıyla girişim başarıyla tamamlanabilecektir.

“Örnek olarak saniyede beş yüz metre bir hızla yüz seksen kilogramlık bir gülleyi fırlataansız Donanmasının kullandığı yirmi yedilik topu alırsak, yüz seksen bin tonluk güalabilmesi için bu topun boyutlarının yüz kere, yani hacminin bir milyon kere büyütü

rekmektedir. Ayrıca barutun gülleye yeterli ilk hızı verebilmesi için eski baruta oranla beş biz kere güçlü olması lazımdır. Aslında saniyede iki bin sekiz yüz kilometrelik bir hıza 34 ulaşşünülürse, güllenin, geri tepme etkisiyle altüst edeceği Dünyaya geri döndüğünde her şeyiine getirebileceği varsayılabilir.

uVe Dünya’nın güvenliği açısından ne üzücüdür ki J.-T. Maston ve meslektaşları Columbia’a gönderdikleri gülle için kullandıklarından çok daha güçlü olan bu patlayıcıyı ellelundurmaktadırlar. Yüzbaşı Nicholl’ün keşfettiği bu patlayıcının bileşiminde bulunan madnusunda J.-T. Maston’ın not defterinden net bir sonuç çıkarılamamaktadır yalnızca bu patlayli-melonit olarak isimlendirildiği anlaşılmaktadır.“Bu konuyla ilgili bilinen tek şey, azotik asit ve organik maddelerin tepkimeye girmesi so

uştuğudur gibi tek atomlu köklerin, aynı sayıda hidrojen atomlarıyla yer değiştirmemikotona benzeyen ve temel yanıcı ve yakıcıların basit bir karışımıyla değil, ciddmbinasyonla elde edilen bir barut türü ortaya çıkmaktadır.“Kısacası, hangi patlayıcı olursa olsun, yüz seksen bin tonluk bir gülleyi yerçekimini yeatacak bir güce sahip olduğu düşünülürse, geri tepmenin sonucu olarak ortaya çıkabiişmeler şöyle sıralanabilir: eksen değişikliği, kutbun 23 derece 28 dakikalık yer değişimi,

senin yörünge düzlemine dik bir hale gelmesi. Bu değişikliklerden dolayı da dünya sakinlygılandığı tüm felaketler...“Bununla birlikte, insanoğlunun, iklimsel ve coğrafi koşullarda büyük bir değişikliğe yol ayle bir deneyin sonuçlarından kaçınması için tek bir şansı kalmış gibi görünmektedir.“Yirmi yedi santimlik topun hacim olarak bir milyon katı büyüklüğünde bir topun yapımı mümüdür? Metalürji alanındaki gelişmelerin, Tay ve Forth köprülerini, Garabit viyadüklerini, lesi’ni yapabilecek düzeye ulaşmış olmasına rağmen, mühendislerin, yüz seksen bin tonlulleyi uzaya fırlatacak olan böylesi devasa bir topu yapmaları olası mıdır?“Bu durumdan haklı olarak şüphe duyulabilir. Barbicane ve Ort.’nın girişiminin baş

şamaması için yeterince neden olduğu ileri sürülebilir. Ancak, yeni şirketin işe koyulduğu

Page 61: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 61/100

üne alınırsa, onlarca kaygılandırıcı olasılığa açık kapı bırakıldığı düşünülebilir.“Bilindiği gibi, adı geçen Barbicane ve Nicholl, iki aydan fazla bir süre önce, Baltimore

merika’yı terk ettiler. Nereye gittiler?.. Hiç kuşkusuz, girişimi başlatmak için gereken her zır bulunduğu bu bilinmeyen bölgeye.“Bu bölgenin nerede olduğu bilinmiyor ve bunun sonucunda, yeni taşkömürü yataklarını işhanesiyle dünyayı altüst etmeye niyetli olan bu gözüpek bozguncuların peşine düşmek mürünmüyor.“Şüphesiz ki, bu bölge, J.-T. Maston’ın not defterinin, çalışmaları özetleyen son sayfa

irtilmişti. Ancak, bu son sayfa, Impey Barbicane’in suç ortağı tarafından dişleriyle parçalaetiyle ortadan kaldırılmıştır, ve şu an Baltimore cezaevinde tutulan bu suç ortağı konuş

ddetmektedir.“Durum bundan ibarettir. Başkan Barbicane dev topunu ve güllesini yapmayı başarırsa, kısaişim yukarıda açıklanan koşullarda gerçekleşirse, eksen değişecek ve Dünya altı ay içindedilmez deneyin’ sonuçlarına katlanacaktır.“Aslında, ateşlemenin tam kapasite ile yapılarak, sarsıntının yerküre elipsoidine en şiddetli pabilmesi için bir tarihte belirlenmiştir.

“Ateşleme, 22 Eylül günü, Güneş’in x bölgesi meridyenini geçmesinden on iki saat pılacaktır.“Uygulamanın şu koşullar altında yapılacağı saptanmıştır: 1-Ateşlemenin yapılacağı top, diliğe oranla, bir milyon kere daha büyük olacaktır; 2-Bu topa, yüz seksen bin tonluk bir rleştirilecektir; 3-Bu gülle, iki bin sekiz yüz kilometrelik bir başlangıç hızıyla gönderilecekteşleme, 22 Eylül günü, Güneş bölge meridyenini geçtikten on iki saat sonra yapılacaktışullar altında, x bölgesinin yerini belirlemek mümkün müdür?“Tabii ki hayır!..” diye yanıtladılar komisyon üyeleri.“Gerçekten de, J.-T. Maston’ın çalışmasında yeni eksenin Dünya’nın neresinden geçeceği,

ğrusu, Dünya’nın yeni kutuplarının nereye yerleşeceği konusunda herhangi bir bşılamamıştır. Eski kutba 23 derece 28 dakikalık bir mesafede olduğunu kabul etsek de hridyen üzerinde olduğunu bilemediğimiz için x noktasının yerini saptamamız imkânsızrünmektedir.“Bu durumda, okyanuslarda oluşacak seviye değişiklikleri sonucu, alçalacak ya da yükselecekrçalarının, denizlere dönüşecek kıtaların ve kıtalara dönüşecek denizlerin hangileri olacstirmek de mümkün değildir.“Bununla birlikte, J.-T. Maston’ın hesaplamaları dikkate alınırsa, seviyelerde ortaya çık

ğişikliklerin önemli ölçülerde olacağı söylenebilir. Sarsıntıdan sonra, deniz yüzeyi, yeni kseninin etrafında elipsoid bir şekil alacak ve su tabakalarının seviyesi yeryüzünün tüm noktalağişecektir.“Eski ve yeni deniz seviyelerinin kesişim noktası iki eğri düzlemden oluşacaktır. Her iki dü

kutup eksen açısını iki eşit parçaya bölecek ve kutup eksenlerine dik olarak uzanacesapçının not defterinden alınmıştır.)“Seviye değişiklikleri eskisine oranla en fazla 8415 metre olacak ve yeryüzünün dektalarında bu miktarda yükselme ya da alçalma kaydedilecektir. Bu miktar, kademe kaalarak, yeryüzünü dört parçaya bölen sınır çizgilerinde sıfıra eşitlenecektir.

“Dikkati çeken diğer bir nokta da, yerkürenin yassılaşması sonucu, Dünya’nın merkezine

Page 62: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 62/100

kın bir mesafede bulunduğu için eski kutbun suyun 3000 metre altına gömülecek olmasıdışullarda North Polar Practical Association’ın satın aldığı bölgenin, sular altında kaetilemez hale gelmesi gerekmektedir. Ancak, bu durum Barbicane ve Ort. tarafından dinmış, son coğrafi keşiflerden elde edilen bilgilerin ışığında, Kuzey Kutbu’nda yüksekliği treyi aşan bir kara parçasının bulunduğu anlaşılmıştır.“Seviye değişikliklerinin 8415 metreye ulaşarak, yıkıcı sonuçlara yol açacağı bölgelere genları tanımlamak da imkânsızdır. En yetenekli hesapçılar dahi bunu açıklamakta yeacaklardır. Bu denklemde hiçbir formülün açığa çıkaramayacağı bir bilinmeyen bulunmak

, ateşlemenin yapılacağı, ardından da sarsıntının gerçekleşeceği x noktasının konumunun tam oresi olduğudur, oysa ki bu x, bu acıklı deneyin elebaşlarının sırrıdır.“Özetlersek, hangi enlemde yaşıyor olurlarsa olsunlar, dünya sakinleri Barbicane ve Orişiminden doğrudan etkileneceklerinden dolayı, bu sırrın çözülmesi konusunda duyarlı olmrekmektedir.“Ayrıca, Avrupa, Asya, Amerika, Afrika, Avustralya ve Okyanusya sakinlerine, bölgelerrşılaşacakları, top dökme, barut ve gülle yapımı gibi tüm balistik çalışmalara ve şüpheli kirşı dikkatli olmalarını, gerekli hallerde, ABD, Maryland eyaleti, Baltimore adresinde bu

uşturma komisyonuna bilgi vermelerini öneririz.“Tanrı’dan dileyelim ki bu haber, Dünya’daki yerleşik düzenin altüst olacağı 22 Eylül tarihice gelsin.”

Page 63: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 63/100

12

J.-T. MASTON SUSKUNLUĞUNU KAHRAMANCA

SÜRDÜRÜYOR Dünya’dan Ay’a gülle göndermek için kullanılan toptan sonra, şimdi de ekseni değiştirmekllanılan top! Top! İlle de top! Ama, bu Gun-Club topçularının kafasında toptan başka bir şeyu? Demek ki derin bir topçuluk çılgınlığına kapıldılar! Topu bu dünyadaki ultima ratio35  hiriyorlar. Top hukuku tanrıbilimin kurallarını koyduğuna, hükümdar top kozmolojinin ve sanasalarını düzenlediğine göre, bu kaba silah evrenin hâkimi mi öyleyse?Evet! İtiraf etmek gerekir ki top Barbicane ve meslektaşlarının zihnine kazınmış bir silahtı. Bşamlar boşu boşuna balistiğe adanmamıştı. Florida’da döktükleri Columbiad’dan sonlgesinde dev bir topun yapımına hazırlanıyorlardı! Ve şimdiden, onların yankılanan sesi dubiydi:“Ay’a nişan alın!.. İlk atış... Ateş! “Dünya’nın eksenini değiştirin... ikinci atış... Ateş!”“Cherenton’e!36  üçüncü atış... Ateş!..” Gerçekten de girişimleri bu eserin başlığını arıyordu! Akide Pierdeux’nün deyişiyle sarsıntıyı izleyecek olan “büyük altüst oluşun” etkilerüne alındığında, hiçbir şeyin ne altı ne de üstü kalmayacaktı, bu nedenle İşler Karışık’ın yerinı Var Ne Üstü’nü kullanmak daha doğru değil mi?37

Kabul etmek gerekir ki, soruşturma komisyonunun yayımladığı basın bildirisi, kimsenin kafası

u işaretlerini gidermemiş, kimsenin içini rahatlatmamıştı. J.-T. Maston’ın hesapları, meoblemin bütün verileriyle çözümlenmiş olduğunu gösteriyordu. Başkan Barbicane ve Yücholl tarafından hazırlanan bu deney, günlük devir hareketinde son derece acıklı bir değişikliğacaktı. Yeni bir eksen eskisinin yerini alacaktı... Ve bu değişimin sonuçları da biliniyor. BarbiOrt.’nın eseri, kamuoyu tarafından değerlendirilmiş, kınanmış ve lanetlenmişti. Tıpkı Yeni Kı

duğu gibi, eskisinde de North Polar Practical Association yönetim kurulu üyelerinin karşğalmıştı. Birleşik Devletlerdeki birkaç çılgın dışında, kendilerini destekleyen kimse kalmamışGerçekten de, Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl Baltimore’u ve Amerika’yı terk etmekle

venlikleri açısından akıllıca bir iş yapmışlardı. Çünkü ortalıkta görünmeleri halinde, başlarınaketin gelmesi kaçınılmazdı. Yeryüzündeki yaşam koşullarını değiştirip, bütün dünyayı tecek bir felakete yol açarak, bir milyar dört yüz milyon insanın alışkanlıklarını altüst etmenin,şamlarını tehlikeye atmanın cezasız kalacağı düşünülemezdi.Şimdi, sorulması gereken, Gun-Club’ın iki yöneticisinin, hiçbir iz bırakmadan, ortadan ybolduklarıydı. Bunun dışında, böyle büyük bir girişimin gerektireceği malzeme ve personek edilmeden, bölgeye nasıl ulaşmıştı? Demiryoluyla gidilmesi düşünülmüşse, yüzlerce vniz yolu kullanılmışsa, yüzlerce gemi, metal, kömür ve melimelonit yüklerini taşımeyecekti. Bu işlerin nasıl olup da böyle gizlice yapıldığını anlamak mümkün değildi. Ay

di araştırmalar yapılmış, ancak, her iki dünyanın kimyevi ürün ve metal üreten fabrikalarına,

Page 64: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 64/100

siparişte bulunulmadığı anlaşılmıştı. Ne kadar anlaşılmaz olursa olsun, bir gün her şey oacaktı.Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolarak, ani bir saldrşı kendilerini sağlama aldılarsa da, yerinde bir kararla cezaevine konan dostları J.-T. Makın tepkisinden çekinmesi gereken bir durumdaydı. Bu onun umurunda bile değildi! Bu hesap

kkafalılığı, hayranlık uyandıracak bir düzeydeydi! Sanki bütün bedeni, tıpkı önkolu gibi dempılmıştı. Hiçbir şey ona geri adım attıramazdı.Gun-Club’ın sekreteri, Baltimore cezaevindeki hücresinde, eşlik edemediği dostlarıyla

şüncelere dalıyordu. Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl’ü, kendilerini kimsenin rahemeyeceği bu bilinmeyen bölgede, dev girişimin hazırlıklarını yaparken hayal ediyordu. Ovasa topu yaparken, meli-melonit’i hazırlarken, Güneş’in yakında küçük gezegenleri arasına eceği gülleyi dökerken görür gibi oluyordu. Bu yeni yıldız, New-Park’lı zengin sermayyulan saygının bir göstergesi olarak, Scorbetta adıyla anılacaktı. J.-T.Maston, kendine kısa onu ateşleme gününe yaklaştıran günleri sayıyordu.Nisan ayının başıydı, iki buçuk ay sonra, Güneş, gündönümünde yengeç dönencesi üzeracak, sonra oğlak dönencesine doğru geri dönecekti. Bundan üç ay sonra da, son

noksunda, ekvator çizgisini geçecekti. İşte o zaman, milyonlarca asırdır düzenli bir şekildhmakça” birbirlerini izleyen mevsimlerin sonu gelecekti. 189. yılında, Dünya gece ve gündütsizliğine son kez katlanacaktı. Dünya’nın bütün ufuklarında, Güneş’in doğuşu ile batışı arasıne hep aynı olacaktı.Aslında, bu muhteşem ve insanüstü bir girişimdi! Gözü, sarsıntının kozmografik sonuçlarşka bir şey görmeyen J.-T. Maston, kutup bölgesini ve taşkömürü yataklarının varlığını unutuyni şirketin temel hedefi, Dünya’nın görünümünü değiştirecek dönüşümlerin arasında kayboluyNe var ki, dünya görünümünü değiştirmek istemiyordu. Hâlâ, Tanrı’nın yaradılışın ilk saatlea bahşettiği kadar gençti!

Hücresinde yalnız ve savunmasız kalan J.-T. Maston’a gelince, üzerindeki tüm baskılara ymayı sürdürüyordu. Düzenli olarak her gün onu ziyaret eden soruşturma komisyonu üyzından tek bir kelime bile akmıyorlardı. O zaman John Prestice, kendilerininkilere oranla ili olacağına inandığı Bayan Evangelina Scorbitt’in nüfuzunu kullanmayı düşündü. J.-T. Mastumlulukları söz konusu olduğunda, bu saygıdeğer dulun ne gibi özverilerde bulunabileceğia karşı duyduğu sınırsız ilgiyi herkes biliyordu.Böylece komisyonun aldığı karar doğrultusunda, Bayan Evangelina Scorbitt’e mahkûmu diman ziyaret etme izni verildi. Kendisi de dünyanın diğer sakinleri gibi, dev topun geri t

isinin tehdidi altında değil miydi? Felaketten sonra, New-Park’taki konağı, ormanların sışucusunun kulübesinden ya da çayırdaki Kızılderilinin çadırından daha mı az hasar görecyatı, Samoyedlerin sonuncusundan ya da Pasifik’in en ıssız adasında yaşayan yerliden daha likedeydi? Komisyon başkanı işte bu yüzden, Bayan Evangelina Scorbitt’in durumu anlaması

T. Maston üzerindeki nüfuzunu kullanmasını istiyordu.Eğer, J.-T. Maston sonunda konuşmaya karar verip, Başkan Barbicane, Yüzbaşı Nichoraberlerindeki pek çok yardımcının yerlerini söylerse, izlerini bulup, insanoğluna büyük ren bu işkenceyi sona erdirmek için yeterli zaman kalacaktı.Bayan Evangelina Scorbitt cezaevine giriş iznini almıştı. Polislerin, kır evindeki hu

şamından zorla koparıp aldıkları J.-T. Maston’ı yeniden görebilmeyi her şeyden çok istiyordu.

Page 65: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 65/100

Güçlü Evangelina’yı insani zaafların esiri olarak görmek onu hiç tanımamak demekti! 9 Nisanyan Scorbitt, ilk kez hücrenin kapısından içeri süzüldüğünde, kapıya dayanmış patavatsılağın duyabilecekleri şunlardı:“Nihayet, sizi tekrar görebildim sevgili Maston!”“Siz, Bayan Scorbitt?”“Evet, dostum, dört haftadan, dört uzun ayrılık haftasından sonra...”“Tam yirmi sekiz gün, beş saat ve kırk beş dakika,” diye yanıtladı J.-T. Maston saatine göz attnra.

“Nihayet, yeniden bir aradayız!...”“Ama sevgili Bayan Scorbitt beni görmenize nasıl izin verdiler?”“Sınırsız bir saygıdan kaynaklanan etkililiğini mahkûm üzerinde kullanması koşuluyla!”“Nasıl olur!.. Evangelina,” diye haykırdı J.-T. Maston. “Demek beni etkilemeyi düşündünmek dostlarıma ihanet edebileceğime inandınız!”“Ben mi? Sevgili Maston!.. Beni bu kadar yanlış mı tanıdınız?.. Ben!., size onurunuzun ynınızı düşünmeyi nasıl önerebilirim?.. Yüksek mekaniğin en üst düzey soyutlamalarına adanmşama böyle bir utancı nasıl layık görebilirim?...”

“Hele şükür Bayan Scorbitt! Sizi tekrar şirketimizin cömert hissedarı kimliğiyle görmek çok gyır!., sizin soylu yüreğinizden asla şüphe etmedim!”“Teşekkürler, sevgili Maston!”“Bana gelince, eserimizi ortaya çıkarıp, büyük ateşlemenin yapılacağı yeri açıklayarakrbarların dostlarımızın peşine düşüp bize ün ve yarar sağlayacak bir eylemi yarıda kesmeğlamaktansa ölmeyi yeğlerim!..”“Yüce Maston!” diye yanıtladı Bayan Evangelina Scorbitt.Aslında, aynı coşkuyla bir araya gelmiş olan ve uçlarda dolaşma konusunda birbiriyle yarışkişi çok iyi anlaşıyorlardı.

“Hayır! Hesaplamalarımın sonunda ortaya çıkan ve ölümsüz bir üne kavuşacak olan bu ülmini asla öğrenemeyecekler!” diye ekledi J.-T. Maston. “İsterlerse beni öldürsünler, ama sır

bir zaman ulaşamayacaklar!”“Ve beni de sizinle birlikte öldürsünler!” diye haykırdı Bayan Evangelina Scorbitt. “Benimzımdan tek bir kelime alamayacaklar...”“Ne mutlu ki sevgili Evangelina, sizin de bu sırrı bildiğinizin farkında değiller!”“Sevgili Maston, kadın olmamdan dolayı sırrımızı açıklayabileceğime, dostlarıma ve size iebileceğime inanıyor musunuz?.. Hayır, dostum, hayır! Bu insafsızlar, isterlerse şehirleri, kö

e karşı ayaklandırsınlar, bütün dünya sizi linç etmek için hücrenin ka-pısından içeri dolduğn de burada olacağım ve en azından birlikte ölebilmenin tesellisini yaşamış olacağız!....”Bu J.-T. Maston için bir teselli olamazdı, onun Bayan Evangelina Scorbitt’in kollarında ölmha tatlı bir hayali vardı.Bu eşsiz kadının cezaevine her gelişinde sohbet bu şekilde sonuçlanıyordu.Komisyon üyeleri görüşmenin nasıl geçtiğini sorduklarında,“Şimdilik, bir şey yok!” diyordu. “Belki zamanla bu bilgiye ulaşırım...”Ah bu kadın kurnazlığı!Zamanla! diyordu. Ancak zaman geniş adımlarla ilerliyordu. Haftalar günler gibi, günler s

bi, saatler dakikalar gibi akıp gidiyorlardı!

Page 66: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 66/100

Şimdiden Mayıs’a gelinmişti bile. Bayan Evangelina Scorbitt J.-T. Maston’dan hiçbirrenememişti ve bu nüfuzlu kadının başaramadığını, kimsenin yapamayacağı düşünülüyordman, korkunç sarsıntıya engel olmanın imkânsızlığı kabullenilerek beklemek mi gerekecekti?Elbette hayır! Böyle ciddi bir durumda, boyun eğerek beklemek kabul edilemezdi! Avr

msilciler her zamankinden daha ısrarcı bir tavır almaya başlamışlardı. Komisyon üyellarında hiç bitmeyen tartışmalar yaşanıyordu. Sakinliğiyle tanınan Jacques Jansen llandalIlara özgü soğukkanlılığını kaybetmiş, suçlamalarıyla komisyon üyelerini bunaltıyorduAlbay Boris Karkof bile komisyonun sekreteriyle, rakibini hafifçe yaraladığı bir düello yapmı

Binbaşı Donellan’a gelince, İngiliz kurallarına ters olduğu için ateşli ya da ateşsiz silah kullanNorth Polar Practical Association’ın adamı olan, soğukkanlı morina depocusu William S. FoDean Toodrink’in-de izlediği kurallara uygun bir boks karşılaşması yapmıştı.

Bütün dünya, Impey Barbicane’in sevilen bir Amerikan vatandaşı olduğunu ileri süremlerinden Birleşik Devletler’in sorumlu tutulması konusunda görüş birliğine varıyordu.

ha da ileri gidilerek, bu tedbirsiz hükümete güven mektuplarını sunmuş olan büyükelçilermsilcilerin geri çekilmesi ve savaş ilan edilmesi gündeme getiriliyordu.Zavallı Birleşik Devletler! Barbicane ve Ort.’nı ele geçirmekten çok ne isterdi ki. Avrupa, A

rika ve Okyanusya devletlerine görüldükleri yerde tutuklanmaları için tam yetki vermesi de bramamıştı, kimse Birleşik Devletleri dinlemiyordu bile. O ana dek, başkan ve arkadaşlarınkünç işi nerede tezgâhladıklarını anlamak mümkün olmamıştı.Yabancı devletler şunu savunuyorlardı:“Suç ortakları olan J.-T. Maston elinizdedir! Ve Barbicane’in neler planladığını bilmekpmanız gereken J.-T. Mastoriı konuşturmaktır!”J.-T.Maston'ı konuşturmak! Sessizlik Tanrısı Harpokrates’in ağzından laf almak bile, bundan laydı.Dünyadaki kaygıların öfkeleri kabarttığı bir ortamda, bazı pratik zekâlılar Ortaçağ işkencel

gulanmasının yerinde olacağını ileri sürüyorlardı, işkence üstadının mengenesi, memelerin krpetenle gerilmesi, erimiş kurşun, kızgın yağ, işkence sehpası ve denizaltı38  gibi yöntemlankâr dilleri bile çözmeyi başarmıştı. Bir zamanlar adaletin kitleleri doğrudan etkilemeyenemsiz koşullarda bile kullandığı bu araçlardan neden yararlanılmasındaAma, şunu da kabul etmek gerekir ki, o dönemin yaşam tarzına uygun olan bu araçlar, insanoğlkineli tüfek ve yedi milimetrelik mermi gibi buluşlara damgasını vurduğu, uluslararası ilişkli-melonit’in yanında hafif kalan melinit’ten, roburit’ten, bellit’ten, panklastit’ten, meganit’timum itli maddelerden yapılmış obüslerin kullanıldığı bir yumuşama ve hoşgörü çağında g

mazdı.J.-T. Maston böyle sıradan ya da sıradışı sorgulamalara pabuç bırakacak bir adam değildi. Ulmesi gereken tek şey, sorumluluklarının bilincine vararak, konuşmaya karar vermesiydi, yun yerine talih konuşacaktı.

Page 67: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 67/100

13

J.-T. MASTON OLDUKÇA DESTANSI BİR YANIT VERİYO

Zaman akıp gidiyor ve büyük bir olasılıkla Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl'ün çalışminanılmaz koşullar altında ilerliyordu.Bununla birlikte, büyük bir fabrikanın ve yirmi yedilikten bir milyon kere daha büyük bir toz seksen bin tonluk bir güllenin dökümünün yapılacağı yüksek fırınların inşasını, binlerce işınmasını ve işbölümünü gerektirecek bu dev girişim, nasıl olup da meraklıların gözüçıyordu. Barbicane ve Ort. çevrede yaşayanlara hissettirmeden, Eski ya da Yeni Kıta’nın hlgesine yerleşmişlerdi? Pasifik ya da Hint Okyanusu’nun ıssız bir adasında olabilirler miydi? gilizler keşfedilmemiş ada bırakmamışlardı ki. Belki de yeni şirket, özellikle bu deney için ye

a keşfetmişti. Kuzey ya da Güney kutup bölgelerinde fabrika kurmaları düşünülebilir miydi? Hrth Polar Practical Association zaten bu yüksek enlem derecelerine ulaşamadığı için bişmişti. Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl’ü bu kara parçalarının ve adaların arasında arman kaybından başka bir şey değildi. Gun-Club’ın sekreterinin not defterinde, ateşlemenin ekkınlarında yapılması gerektiği belirtilmemiş miydi? O bölgelerde uygar olmasalar da insanşadığı biliniyordu. Girişimcilerin ekinoks çizgisi dolaylarındaki Amerika’da, Peru ve Brezilymatra ya da Bor-neo adalarında, Yeni Gine’de ve Selebes Adaları’nda bulunma olasılığı bölşayanların varlığı göz önüne alındığında, ortadan kalkıyordu. Yine ekvatorun geçtiği Afrik

rkezindeki büyük göller bölgesinde de, böyle bir çalışmanın gizlice yürütülemeyeceği ortadriye, Hint Denizi’ndeki Maldivler, Pasifik’teki Gilbert, Admiralty, Christmas, Galaplantik’teki San Pedro adaları kalıyordu. Ancak, bu bölgelerde yapılan araştırmalardan bir s

mak mümkün olmamıştı. Bu yüzden, insanların kaygılarını gidermek için, anlamsız tahmiinilmek zorunda kalınmıştı.Peki, olup bitenler hakkında Alcide Pier-deux ne düşünüyordu? Her zamankinden daha “sülf

halde, problemin değişik sonuçlarına kafa yoruyordu. Yüzbaşı Nicholl’ün savaşta kullanıldetli patlayıcıdan üç ya da dört bin kere daha güçlü, atalarımızın kullandığı baruttan beş biz kere daha kuvvetli olan meli-melonit’i bulmuş olması çok şaşırtıcıydı, “hatta çok ‘patlayıc

yordu, ama imkânsız da değildi. Orduların istenilen mesafeden yok' edilmesini sağlayacak bişmelerin gelecekte nelere yol açacağını şimdiden kestirmek zordu. Ne olursa olsun, bir topunmesiyle Dünya ekseninin dikleştirilmesi, Fransız mühendisin aklını karıştırmak nlanmamıştı. Sanki girişimin öncüsüne seslenirmiş gibi şunları söylüyordu:“Şüphesiz ki Başkan Barbicane,” diyordu, “Dünya her gün yüzeyinde oluşan sarsıntılara yuyor! Yüz binlerce insan, birbirlerine birkaç kilogramlık binlerce gülle ya da birkaç gralyonlarca mermi gönderdiklerinde, ya da sadece yürüdüğümde, sıçradığımda, kolumu uzattığ

da bir kan küreciği damarlarımda dolaştığında, yerkürenin kütlesi üzerinde bir sa

rçekleştirilmiş oluyor! Dev topunun istenilen sarsıntıyı yaratacağını kabul etsek de, entegral anyayı yerinden oynatmaya yetecek mi? J.-T. Maston’ın denklemleri bunu kesin olarak o

Page 68: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 68/100

armış gibi görünse de, yine de gözden geçirmek gerek!”Aslında, Alcide Pierdeux, Gun-Club sekreterinin, soruşturma komisyonunca konuyu anlayabirumda olan bilimadamlarına dağıtılmış olan dâhiyane hesaplamalarına hayranlık duymuyor decebiri gazete okur gibi okuyan Alcide Pierdeux yazılanların büyüsüne kapılmış gibi görünüyo

Ama, altüst oluş başladığında, felaketler yeryüzünü kaplayacak, şehirler yıkılacak, dsılacak, milyonlarca insan hayatını kaybedecek, sular yataklarından taşarak büyük zararlara ncaktı!Şimdiye dek görülmemiş bir yer sarsıntısı yaşanacaktı.

“Hiç olmazsa,” diye homurdandı Alcide Pierdeux, “hiç olmazsa Yüzbaşı Nicholl’ün şu merutu yeterince güçlü olmasa, böylece gülle Dünya etrafında bir tur attıktan sonra, atektasının yakınlarında bir yere çarparak, kısa bir sürede her şeyi eski haline getirebilir- ekaç büyük yıkıma yol açarak! Ama, sen boşuna kafanı yorma! Onların meli-melonit’leri sayeslle yarım hiperbol çizdikten sonra, Dünya’ya dönüp onu rahatsız ettiğinden dolayı emeyecek!” Alcide Pierdeux, hiç durmadan yanıp sönen bir semafor cihazı hareketliliğiyltre yarıçapındaki bir dairenin içindeki her şeyi kırıp dökecek gibiydi.Sonra, kendi kendine konuşmaya devam etti:

“En azından ateşlemenin yapılacağı yeri bilseydim, seviye değişikliğinin hangi bölgede sıfır, hlgede en yüksek olacağını saptayabilirdim! Evleri başlarına yıkılmadan önce insanlpraklardan uzaklaştırılabilirdi! Ama nasıl öğrenilebilinir ki?”Neden sonra, elini, kafasını süsleyen bir tutam saçın üzerinde gezdirerek:“Düşündüm de,” diye ekledi, “sarsıntının sonuçları sanıldığından daha da karmaşık olalkanlar, tıpkı deniz tutmasıyla midesi altüst olmuş bir yolcu gibi, içlerindeki lavları püskürn böyle bir fırsatı neden kaçırsınlar? Yükselen okyanusların bir bölümü, neden onların kraterlnelmesinler? Ah bir anlayabilseydim! Dünyayı yerle bir edecek sarsıntılar olabilir! Ahnrı’nın cezası Maston, hâlâ suskun kalmakta inat ediyor! Dünyamıza bilardo topu gibi fal

rerek, ne dolaplar çeviriyor!”Alcide Pierdeux böyle düşünüyordu. Bir süre sonra, bu korkunç varsayımlar iki dünzetelerinde ele alınarak tartışıldı. Barbicane ve Ort.’nın yaratacağı büyük karmaşanın yanman zaman yeryüzünün küçük bir bölgesinde görülen tufanların, deniz baskınlarının, hortumlarkmü olabilirdi? Bunlar ne de olsa yerel felaketlerdi! Olsa olsa birkaç bin kişi hayatını kaybo kadarı da evinden barkından olurdu! Uğursuz gün yaklaştıkça, en cesur insanların yüreğin

rku sarıyordu. Kâhinler rahatlıkla dünyanın sonunun geldiğini açıklıyorlardı. Tıpkı insanüler imparatorluğuna doğru yola çıkmaya hazırlandığı 1000 yılında olduğu gibi bir panik dö

şanıyordu.O dönemde nelerin yaşandığını kısaca anımsayalım. Kitleler, İncil’in son kitabındaki bir pasla çıkarak, son yargılanma gününün yaklaştığına inanmışlardı. Kutsal kitapta belirtilen öfretlerini bekliyorlardı. Baştan çıkarıcının oğlu Deccal ortaya çıkacaktı.“X. asrın son yılında,” diye anlatır H. Martin, “insanlar, işten güçten, eğlenceden, hatta zırlıklarından vazgeçmişlerdi. Neden olmayacak bir geleceğin hayalini kuralım ki? Onun yrından itibaren misafiri olacağımız öbür dünyayı düşleydim!” diyorlardı kendi kendillnızca, günlük ihtiyaçların karşılanmasıyla yetiniliyor; topraklar, şatolar, gidilecek olan g

allığında korunabilmek için bağışlanıyordu. Kiliselerdeki bağış belgelerinin çoğu şöyle başlıy

ünyanın sonu yaklaşırken ve yıkımların eli kulağındayken...’ Kaçınılmaz son yaklaştığında, ins

Page 69: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 69/100

iselerde ve kutsal topraklarda toplandılar, korkudan titreyerek, yargılamanın yedi meleğininrazanının göklerin zirvesinde yankılanmasını beklediler.”Bilindiği gibi, 1000 yılının ilk günü sona erdiğinde, doğanın yasalarında en ufak bir değişiklik

mamıştı. Ancak, bu kez söz konusu olan, kutsal kitabın karanlıkta kalmasından kaynaklanaüst oluş değildi. Sözü edilen, balistik ve mekanik bilimlerindeki gelişmelerin, gerçekleşmnaklı kıldığı bir deneyimdi ve tartışılmaz hesaplamalara dayanılarak, Dünya’nın de

ğiştirilmek isteniyordu. Bu kez deniz ölülerini geri vermek şöyle dursun, milyonlarca insanıkurlarının içine çekecekti.

Çağdaş düşüncelerin zihinlerde yarattığı değişimler hesaba katılsa da, yaşanan panik ındakinden daha az olmamıştı. Daha güzel bir dünyaya kavuşmak için hiç bu kadar lmemişti! Günahların, günah çıkarma bölmesinde, bu kadar yoğun olarak açığa çıktığrülmemişti! Ölmek üzere olanların pişmanlık duydukları günahları hiç bu kadar çğışlanmamıştı! Hatta, Papa’nın iyi niyetli -ve hatta iyice korku içindeki- tüm insanların günahluca çıkarması bile gündeme gelmişti.Bu koşullar altında, J.-T. Maston’ın durumu her geçen gün daha kritikleşiyordu. Bayan Evangorbitt, onun toplumsal öfkenin kurbanı olacağı düşüncesiyle titriyordu. Hatta benzersiz bir

klamaya çalıştığı o sözcüğü açıklaması için telkinde bulunmayı bile aklına getirmiş, ama söylesaret edememişti, iyi de olmuştu. Çok kesin bir ret cevabı alacağı belliydi.Dehşetin pençesindeki Baltimore kentinde, konfederasyon gazetelerinin yazılarıylaminitianus döneminde yaşamış olan Saint Jean’ın sözleriyle ifade edersek, “dünyanın döşesinden gelen” haberlerle uyarılmış olan halkı yatıştırmak giderek güçleşiyordu. Kuşkusuz kiaston bu zalimin ülkesinde yaşasaydı, hesabı hemen görülecek, vahşi hayvanların önüne atılama onun şunu söylemekle yetineceği tahmin edilebilirdi:“Ben buradayım!”Ne olursa olsun, x noktasının yerini açıkladığında, Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nicho

ışmalarına devam etmelerinin mümkün olmadığının bilincinde olan J.-T. Maston’ın ağzındasözcük dahi çıkmıyordu.

Yine de, bir adamın tek başına tüm dünyaya kafa tutması bazılarının hoşuna gidiyordu. Bu duT.Maston’ı Gun-Club’daki meslektaşlarının ve Bayan Evangelina Scorbitt’in gözyütüyordu. Belirtmek gerekir ki bu yürekli adamlar, emekli topçuların dikkafalılığıyla, BarbOrt.’nın yanında yer alıyorlardı. Gun-Club sekreterinin ünü öyle artmıştı ki, onu tanınmış kattutan bazı meraklılar, dünyayı yerle bir edecek bu adamın elinden çıkacak birkaç satır yazı u

a mektup göndermeye başlamışlardı.

Böyle hoş yanları da olsa durum giderek tehlikeli bir hal almaya başlamıştı. Halk, gece-gümeden Baltimore cezaevinin etrafında toplanıyor, bağırıp çağırıyor, çevreyi büyük bir uplıyordu. Öfkeden kudurmuş insanlar, J.-T. Maston’ı hemen oracıkta linç etmek istiyorlardı. Pu korumakta yetersiz kalacağı zamanın yaklaşmakta olduğunu görüyordu.Amerikan ve yabancı ülke halklarını hoşnut edebilmek için Washington hükümeti, J.-T. Masrgılanmak üzere ağır ceza mahkemesinin önüne çıkarmaya karar verdi.Şimdiden dehşetin pençesindeki jüri üyeleri göz önüne alındığında “işinin pek uzun sürmeyeliydi. Bu inatçı hesapçıya karşı bir tür sempati besleyen Akide Pierdeux de aynen böyle diyor5 Eylül sabahı, soruşturma komisyonu başkanı mahkûmun hücresine gitti. Bayan Evang

orbitt’in ısrarlı ricaları sonuç vermiş, başkana eşlik etme iznini almıştı. Belki de son görüşme

Page 70: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 70/100

vimli dulun sayesinde bir sonuca ulaşılabilecekti... Her olasılığı dikkate almak gerekiyorduarı çözebilecek son sözcüğe ulaşabilmek için her yol denenebilirdi. Sonuç olumsuz olur

man çaresine bakılacaktı.“Çaresine bakılacak!” diye tekrarlıyordu biraz mantıklı düşünebilenler. “Felaket brkunçluğuyla gerçekleşecek olduktan sonra, J.-T. Maston’ı asmak neye yarar?”Saat on bire doğru, soruşturma komisyonu başkanı John Prestice ve Bayan Evangelina ScorbiMaston ile bir araya geldiler.Hemen konuya girildi. Konuşmada, bir tarafın tutumu çok sert, diğerininki ise çok sakindi.

Sakin tarafın J.-T. Maston olmasını sağlayan koşulların ortaya çıkacağını kim tahmin edebilird“Son bir kez daha soruyorum yanıt verecek misiniz?” diye sordu John Prestice.“Hangi konuda?..” diye karşılık verdi Gun-Club’ın sekreteri.“Barbicane’in nereye gittiği konusunda.” “Size yüz kere söyledim.”“Yüzbirinci kez söyleyin.”“Ateşlemenin yapılacağı yere.”“Ateşleme nerede yapılacak?”“Dostum Barbicane’in gittiği yerde.” “Kendinize dikkat edin, J.-T. Maston!” “Neden?”

“Yanıt vermeyi reddetmenizin doğuracağı sonuçlar...”“Bilmemeniz gereken bir konuyu öğrenmenizi engellemek olacaktır.”“Bunu öğrenmeye hakkımız var!” “Sanmıyorum.”“Ağır ceza mahkemesine çıkarılacaksınız!” “Çıkarın.”“Jüri sizi mahkûm edecek!”“Mümkündür.”“Karar hızla alınıp, infaz edilecek!” “Olabilir!”“Sevgili Maston,” demeye cesaret etti tehditlerden yüreği sıkışan Evangelina Scorbitt. “Oyan!” dedi öfkeyle J.-T. Maston. Evangelina Scorbitt, başını eğdi ve sustu. “Yargılam

nucunun ne olacağını bilmek ister misiniz?” diye devam etti BaşkanJohn Prestice.“Anlatmak isterseniz,” diye karşılık verdi J.-T. Maston.“Hak ettiğiniz gibi ölüme mahkum edileceksiniz! Ve iki kere ikinin dört ettiği kadar kesikilde asılacaksınız.”“O zaman hâlâ şansımın olduğu söylenebilir bayım” diye anlaşılmaz bir yanıt verdi J.-T. Ma

Matematikten biraz anlamış olsaydınız ‘iki kere ikinin dört ettiği kadar kesin’ demezdiniz. Budar iki sayının toplamının o sayının iki katına eşit olduğunu yani iki kere ikinin dört ettiğin

en bütün matematikçilerin deli olmadığını kim kanıtlayabilirdi.”“Bayım!” diye haykırdı başkan afallamış bir şekilde.“Ah! diye devam etti J.-T. Maston, “eğer ‘bir kere birin iki olduğu kadar eminim,’ deseydinbul edilebilirdi! Çünkü bu bir teorem değil bir tanımlama olacaktı.”Bu aritmetik dersinden sonra başkan pes ederken, Bayan Evangelina Scorbitt’in gözleşlerindeki hesapçıyı hayranlıkla izleyebilmek için yeterli parıltı kalmamıştı!

Page 71: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 71/100

14

ÇOK KISA, ANCAK XİN COĞRAFİ KONUMU

BELİRLENİYOR J.-T. Maston için ne mutlu ki, federal hükümet, Zanzibar’daki Amerikan konsolosundan aşağgrafı almış bulunmaktadır.“Devlet Bakanı John S. Wrigth’aWashington, A.B.D.“Zanzibar, 13 EylülYerel saatle sabahın beşi“Kilimancaro Sıradağlarının güneyindeki Wamasai’de yoğun çalışmaların yapıldığı o

karılmıştır. Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl, sekiz aydan beri, sultan Bali -Banetimindeki birçok zenci ile birlikte bölgede bulunmaktadırlar. Durumu bilgilerinize sunarım.“Konsolos RICHARD W. TRUST”Ve böylece J.-T. Maston’ın sırrı açığa çıkmış oldu. Ve bu yüzden, Gun-Club’ın sekreteri asılmcezaevinde kalmaya devam etti.

Ama, kim bilir belki de daha sonraları, zaferinin doruğundayken ölememenin üzüntüşayacaktı!

Page 72: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 72/100

15

YERKÜRE SAKİNLERİNİN BİLGİSİNE SUNULAN ÇOK

İLGİNÇ AYRINTILAR Böylece, Washington hükümeti Barbicane ve Ort.’nın ateşlemeyi nerede gerçekleştirecekrenmiş bulunuyordu. Bu haberin doğruluğundan kuşkulanılamazdı. Zanzibar konsolosu göndeginin kesinliğinden şüphe edilemeyecek kadar güvenilir bir adamdı. Zaten daha sonra graflar da haberin kaynağını doğruluyordu. Ekvator çizgisinin biraz altında, kıyının yüz fdar batısında, Kilimancaro bölgesinin tam ortasındaki Wamasai’de bulunan North Polar Pracsociation mühendisleri muazzam girişimlerini sonuçlandırmaya çalışıyorlardı.Nasıl olmuş da, 1849’da Doktor Rebviani ve Doktor Krapf'ın keşfettiği, daha sonra Otto Ehlebot’ın zirvesine ulaştığı tanınmış dağın eteğindeki bu yitik bölgeye gizlice yerleşmiş

ölyeleri, dökümhaneyi nasıl inşa etmişler, o kadar personeli nasıl bir araya getirmişlerdi? Bu bileler ve onların kurnaz olduğu kadar acımasız olan şefleriyle hangi aracılar sayesinde rmuşlardı? Bunların yanıtını kimse bilmiyordu. Ve 22 Eylül’e birkaç gün kaldığına göre, belbir zaman öğrenilemeyecekti.Zanzibar’dan gelen resmi yazı ile Kilimancaro’nun esrarının çözüldüğünü, Bayan Evangorbitt’ten öğrenen J.-T. Maston, demir kancasına havada şaşırtıcı bir zikzak çizdirerek konuştu“Henüz yolculuklar, ne telgrafla ne de telefonla yapılıyor ve altı gün sonra... patapata-bumb

ntada keklik!..”Gun-Club sekreterinin yankılanan ses taklidini duyanların, bu yaşlı topçularda var olan yerjisine hayran kalmaması mümkün değildi.Kuşkusuz ki J.-T. Maston haklıydı. Başkan Barbicane’i durdurmak için yola çıkacak polilgeye ulaşması için yeterli zaman kalmamıştı. Bu polislerin, Cezayir’den ya da Mısır’danen’den, Massouah’tan, Madagaskar’dan ya da Zanzibar’dan yola çıkarak hızla sahile ulaştşünülse bile, ülke içinde karşılaşılacak güçlükler, dağlık bir arazide ilerlemenin zorluklanci olduğu kadar otoriter bir sultanın çıkarlarına sadık olan kabile üyelerinin direnişi deünde bulundurulmalıydı.Bu durumda, girişimciyi durdurarak, girişimi engellemek düşüncesinden vazgeçmek gerekiyorAncak, girişimi engellemek olanaksız görünse de, ateşleme noktası bilindiği için yaratacağı etzümlemek kolaydı. Kuşkusuz karmaşık bir problemdi, yine de özel olarak cebircilerin ve rak matematikçilerin çözümleyemeyeceği türden bir hesaplama de-ğildi.Zenzibar konsolosundan gelen yazı doğrudan Washington’daki Devlet Bakanlığı’na gönderduğu için, federal hükümet önceleri haberi gizli tuttu. Denizlerin seviyelerindeki değişiksından, eksenin yerinin değişmesinin ne gibi sonuçlara yol açacağını ortaya çıkartmak istiynya sakinleri yaşadıkları bölgeye göre, kendilerine nasıl bir son hazırlandığını öğreneceklerd

Başlarına neler geleceğini sabırsızlıkla bekledikleri biliniyordu!

Page 73: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 73/100

14 Eylül günü, yazı, sonuçlarının balistik ve coğrafi açıdan çözümlenmesi amacıyla, Washinridyen dairesine gönderildi. İki gün sonra, durum netliğe kavuşmuştu. Çalışmanın sonu

nizaltı hatlarıyla Yeni ve Eski Dünya devletlerinin bilgisine sunuldu. Binlerce gazetede yayımnuçlar, çığırtkanların attığı çığlıklarla dört bir yana yayıldı.“Neler olacak?”Dünyanın her yanında, bütün dillerde sorulan soru buydu.Sorunun yanıtını meridyen dairesinin açıklamaları veriyordu.ACİL ÇAĞRI

“Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl’ün giriştikleri deneyim şöyle özetlenebilir: 22 ihinde yerel saatle gece yarısından sonra, yirmi yedi santimlikten bir milyon kere daha büyüla, iki bin sekiz yüz kilometrelik bir başlangıç hızı verecek bir barutun sayesinde, yüz sekse

nluk bir gülle fırlatılarak, bunun yaratacağı geri tepme etkisinden yararlanılacaktır.“Ateşleme, ekinoks çizgisinin biraz altında, Paris’e göre otuzdördüncü doğu merilaylarındaki Kilimancaro Dağı’nın eteklerinde yapılacaksa, mekanik sonuçları aşağıdakicaktır:“Dünya’nın günlük devir hareketiyle uyum içinde tasarlanan sarsıntının gerçekleşmesinden h

nra, yeni bir eksen oluşacak ve J.-T. Maston’ın çalışmalarından öğrenildiği gibi, eski eksenrece 28 dakikalık yer değiştirmesiyle, yeni eksen yörünge düzlemine dik olacaktır.“Yeni eksen Dünya’nın hangi noktalarından geçecektir? Ateşlemenin yapılacağı yer bilindiğinnu hesaplamak kolaylaşmış, hesaplama da yapılmıştır.“Yeni eksenin kuzeydeki başlangıç noktası, Grönland ile Grinnel toprakları arasında, Bnizi’nin şu an için Kuzey kutup dairesini kestiği bölgede yer alacaktır. Güneyde ise, bu nney kutup dairesi üzerinde, Adelie toprağının birkaç derece doğusunda olacaktır.“Bu koşullar altında yeni bir sıfır meridyeni, yeni Kuzey Kutbu’ndan başlayarak, İrlanblin’den, Fransa’da Paris’ten, Sicilya’da Palermo’dan, Trablusgarb’da Büyük Sirte Körfezi’

rfur’da Obeit’ten, Kilimancaro’dan, Madagaskar’dan, Güney Pasifik’teki Kerguelen adalarıni Güney Kutbu’ndan, Paris’in taban karşıtından, Okyanusya’daki Cook ve Societe Adaları’giliz Kolombiyası açıklarındaki Quadra ve Vancouver adalarından, Kuzey Amerika’daki itain topraklarından ve Kuzey Kutbu yakınlarındaki Melville Adası’ndan geçecektir.“Kuzeyde Baffin Denizi’nden, güneyde ise Adelie topraklarından çıkan bu yeni eksenin oluşuiben, Güneş’in, üzerinde günlük seyrini aralıksız olarak sürdüreceği yeni bir ekvator oacaktır. Bu ekinoks çizgisi Kilimancaro’da Wamasai’den, Hint Okyanusu’ndan Kalküta’nın ında bulunan Goa ve Chicacola’dan, Siyam Krallığındaki Mangala’dan, Tonkin’deki Kesho

ng-Kong’dan, Pasifik’teki Rasa, Marshall, Gaspar-Rico, Walker adalarından, Arjtlarından, Rio-de-Janeiro’dan, Atlantik’teki Trinite ve Sainte-Helene adalarından, Kongoint-Paul-de-Loanda’dan geçerek Kilimancaro’nun tam ters noktasındaki Wamasai’ye ulaşacak“Yeni eksenin oluşumuyla ortaya çıkan bu yeni ekvatoru tanımladıktan sonra, dünya sakinlevenliği için önemli bir tehdit oluşturan denizlerdeki seviye değişikliği sorununa değinebiliriz.“Her şeyden önce, North Polar Practical Association yöneticilerinin şokun etkisini hafiflen, imkânlar dahilinde gerekli önlemleri almış olduklarını belirtmeliyiz. Gerçekten de, atezeye doğru yapılmış olsaydı, dünyanın uygarlaşmış bölgeleri, daha yıkıcı sonuçlarla karşılaşacak, ateşlemenin güneye doğru yapılacak olması, en azından su altında kalacak bölgeler göz ö

ndığında, daha az uygarlaşmış bölgelerin daha fazla etkilenmesine neden olacaktır.

Page 74: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 74/100

“Şimdi, yerkürenin eski kutuplarda yassılaşmasının ardından, yataklarının dışına taşacakarın dağılımını açıklayabiliriz.“Kilimancaro’da ve ekinoks okyanusundaki taban karşısında dik açıyla kesişecek olan iki bre Dünya’yı bölecektir. Bunun sonucunda, ikisi kuzey, ikisi de güney yarımkürede olmak ü

viye değişikliğinin sıfır olduğu çizgilerle ayrılacak olan dört bölme ortaya çıkacaktır.“1-Kuzey yarımküre:“Kilimancaro’nun batısındaki birinci daire parçası, Afrika’nın Kongo’dan, Mısır’a kadar ulümünü, Avrupa’nın Türkiye’den Grönland’a kadar olan bölümünü, Amerika’nın İn

lombiyası’ndan Peru ve Brezilya’ya kadar olan bölümünü, nihayet, Kuzey Atlantik Okyanusumamını ve ekvator Atlantiği’nin büyük bir bölümünü kapsayacaktır.“Kilimancaro’nun doğusundaki ikinci daire parçası, Avrupa’nın, Karadeniz’den İsveç’e kanan büyük bir bölümünü, Avrupa Rusya’sını, Asya Rusya’sını, Arabistan’ı, hemen hemenndistan’ı, İran’ı, Belucistan’ı, Afganistan’ı, Türkistan’ı, Çin İmparatorluğu’nu, Moğolisponya’yı, Kore’yi, Hazar Denizi’ni Pasifik’in yukarı bölümünü, Kuzey Amerika’daki Apraklarını ve ne yazık ki North Polar Practical Association’a kaptırılan kutup bölgesini içerece“2- Güney yarımküre:

“Kilimancaro’nun doğusundaki üçüncü daire parçası, Madagaskar’ı, Marion Adaları’nı, Kergaları’nı, Maurice ve Reunionda dahil olmak üzere tüm Hint Denizi adalarını, yeni kutba anan Antarktika Okyanusu’nu, Malacca Yarımadası’nı, Java’yı, Sumatra’yı, Bomeo’yu, Saları’nı, Filipinler’i, Avustralya’yı, Yeni Zelanda’yı, Yeni Gine’yi, Yeni Kaledonya’yı, ney Pasifik’i ve şu anki yüzaltmışıncı meridyene kadar uzanan birçok takımadayı kapsayacakt“Kilimancaro’nun batısındaki dördüncü daire parçası, Kongo ve Mozambik Kanalı’ndan, rnu’na kadar Afrika’nın güney bölümünü, sekseninci paralele kadar uzanan Güney Atyanusu’nu, Pemambuco ve Lima hattından itibaren tüm Güney Amerika’yı, Bolivya’yı, Brezilyuguay’ı, Arjantin Cumhuriyeti’ni, Patagonya’yı, Tierra del Fuego’yu, Malvinas,40  Sandetland adalarını ve yüzaltmışıncı boylam derecesine kadar uzanan Güney Pasifik’i sınhilinde bulunduracaktır.“Seviye değişikliklerinin sıfır olacağı çizgilerle ayrılacak olan dört daire parçası bu şeuşacaktır.“Şimdi, denizlerin yer değiştirmesinin, dört daire parçasında ne gibi etkiler oluşturacirtmek gerek.“Bu dört daire parçasının her biri üzerinde, denizler geri çekilse de ilerlese de sarsıntının etkyoğun hissedileceği merkezi bir nokta bulunmaktadır.

“J.-T. Maston’ın kesin bir doğrulukla saptadığı gibi bu noktalarda değişiklik 8415 meşacak, daire parçalarının sınır çizgilerine doğru gidildikçe azalarak sıfır olacaktır. Barbicane’in girişiminden dolayı bu noktalarda genel güvenlik açısından çok ciddi sıkışanacaktır.“Sonuçlarının her birinde iki etki de söz konusudur.“Kuzey yarımküre ve güney yarımkürede, birbirlerinin tam karşısında yer alan iki rçasından çekilen deniz, yine aynı şekilde her iki yarımkürede yer alan karşılıklı iki rçasına hücum edecektir.“Birinci daire parçasında, Atlantik Okyanusu neredeyse tamamıyla boşalacak ve en büyük alçviyesi Bermuda dolaylarında gerçekleşecek, eğer burada derinlik 8415 metreden azsa, denizin

Page 75: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 75/100

ğa çıkacaktır. Bunun sonucu olarak, Amerika ile Avrupa arasında, Birleşik Devletlgiltere’nin, Fransa’nın, İspanya’nın ve Portekiz’in coğrafi büyüklükleri oranında, anlaşabiliırlarına dahil edecekleri geniş topraklar ortaya çıkacaktır.“Ancak, suların alçalmasıyla, hava katmanlarının da alçalacağını belirtmek gerekmektedirumda, Avrupa ve Amerika kıyıları, öyle bir yüksekliğe ulaşacaklardır ki, maksimum noktalami otuz derece mesafede bile olan şehirler şu an için atmosferde bir fersah yüksekliğe ulaşanmanına sahip olacaklardır en fazla. Bu kentlerden en önemlileri, New York, Filadearleston, Panama, Lizbon, Madrid, Paris, Londra, Edinburg, Dublin olacaktır. Yalnızca, bir ta

hire, İstanbul, Danzig ve Stockholm, diğer taraftaysa Batı Amerika’nın sahil kentleri, viyeye oranla normal durumlarını koruyacaklardır. Bermuda’ya gelince, tıpkı 8000 mksekliğe çıkan havacıların maruz kaldığı, Tibet Dağları’nın zirvesinde hissedildiği gibi, ersiz olacak, yani yaşamak imkânsız hale gelecektir.“Hint Okyanusu’nu, Avustralya’yı ve Pasifik Okyanusu’nun dörtte birlik bölümünü kapsayan re parçasında da aynı etkiler görülecek, Pasifik Okyanusu’nun bir bölümü de Avustralya’nın g

yılarına hücum edecektir. Orada en büyük seviye değişikliği Nuyts topraklarında yaşanacelaid ve Melbourne kentleri ise okyanus seviyesinin kendilerinden yaklaşık sekiz kilometre

ağıya indiğine tanık olacaklardır. İçine gömülecekleri hava tabakası ne kadar saf olursa ounum ihtiyacını karşılamaya yeterli yoğunlukta bulunmayacaktır.“Her iki daire parçasında da, yataklarını boşaltan denizlere oranla yükselecek olan toprakrşılaşılacak değişiklik genel olarak böyledir. Denizlerin tamamıyla boşalmayacağı bölgelerdnizaltı dağlarının tepelerinden oluşmuş yeni adalar ortaya çıkacaktır.“Atmosferin daha üst katmanlarına yükselecek kıtalardaki hava tabakalarının azalan yoğuli başlı sıkıntılar yaratsa da, denizlerle kaplanan topraklarda neler yaşanacaktır? Atm

sıncının altında olan bir hava basıncında kısıtlı olsa da soluk alınabilir, ama suyun birkaç ında böyle bir imkân bulunmamaktadır, işte diğer iki arazi parçası için böyle bir durum söz ko

caktır.“Kilimancaro’nun kuzeydoğusundaki daire parçasında, etkinin en yoğun yaşanacağı bbirya’daki Yakust şehridir. Suyun 8415 metre altında kalacak olan bu bölgeden itibaren,akaları Rusya’nın Asya’daki topraklarının ve Hindistan’ın büyük bir bölümünü, Çin’i, JaponBering Boğazı’nın ötesindeki Amerikan Alaska’sını kaplayarak etkinin sıfır olduğu bölgeye d

alarak uzanacaktır. Belki de Ural Dağları, Avrupa’nın doğusunda adacıklar halinde belirecekler taraftan Petersburg, Moskova, diğer yandan Kalküta, Bangkok, Saygon, Pekin, Hong-Konkyo değişik derinliklerdeki su tabakalarının altında kaybolacaklardır. Eğer Ruslar, Hint

yamlılar, Koşinşinliler, Çinliler ve Japonlar kaçmaya vakit bulamazlarsa, boğulmrtulamayacaklardır.“Kilimancaro’nun güneybatısındaki daire parçasında Malvinos Takımadalarında sular 8415 mkselecek olmasına rağmen, bölgenin büyük bir bölümünün Atlantik ve Pasifik Okyanusu’yla masından dolayı felaketlerin etkisi daha hafif olacaktır. Yine de, Aşağı Gine ile Kilimancarobaren Ümit Burnu’na kadar Güney Afrika’nın köşesi ve Peru, Orta Brezilya, Şili ve Arjmhuriyeti’nin oluşturduğu ve Tierre Fuego ile Horn Burnu’na kadar uzanan şu Güney Amgeni başta olmak üzere, geniş topraklar bu yapay taşkının etkisiyle ortadan kaybolacaklyları ne kadar uzun olursa olsun, Patagonyalılar kendilerini suların altında bulacaklar ve en yü

eleri dahi suya gömülecek olan Antlar’a sığmamayacaklardır.

Page 76: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 76/100

“Yerkürenin yüzeyindeki seviye değişikliklerinin sonuçları yukarıda belirtildiği gibi olacşkan Barbicane’in canice girişimi zamanında durdurulamazsa, ilgililerin göz önünde bulundureken olasılıklar bunlardır!”

Page 77: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 77/100

16

ÖFKELİLERİN KOROSU KREŞENDO VE

RİNFORZANDO'YA DÖNÜYOR Acil çağrıya göre, sarsıntının etkisinin sıfır olacağı sınır çizgilerine doğru kaçılarak, tehlikelrtulunabilirdi.Tehdit altındaki insanlar iki bölüme ayrılıyordu: Havasızlıktan boğulacaklar ve suağulacaklar.Bu yazının etkisi çeşitli değerlendirmelere yol açsa da, hepsi şiddetli protestolara dönüşmcikmedi.Havasızlıktan boğulacaklar arasında Birleşik Devletlerin Amerikalıları, Fransa’nın, İngiltereanya’nın vs.nin Avrupalıları sayılabilirdi. Okyanus dibinin ortaya çıkmasıyla sınırlarına

ecekleri toprakların varlığı, bu değişikliği kabullenmeleri için yeterli değildi. Zaten, yeni kkisine oranla, aşağı yukarı aynı mesafede bulunacak olan Fransa bu işten pek de kazmayacaktı. Sürekli bir ilkbahardan yararlanacağı doğruydu, ama hava tabakasını önemli öirecekti. Bu durum, bol bol oksijen tüketmeye alışkın olan Parisliler için hiç de hoş olmayacakSualtında kalacaklar ise Güney Amerikalılar, Avustralyalılar, Kanadalılar, Hintlandalılardı. Büyük Britanya, Barbicane ve Ort.’nın, kendilerini sakson öğesinin yerini esinin aldığı en zengin sömürgelerinden yoksun bırakmasını kabul etmeyecekti. Kuşkusu

eksika Körfezi’nin boşalmasıyla oluşacak geniş bir Antil Krallığı üzerinde Meksikalılankee’ler Monroe doktrini gereğince hak iddiasında bulunacaklardı. Yine kuşkusuz ki, İngilizlanyollar, Sunda, Filipin ve Selebes adalarının havzaları kuruyunca ortaya çıkacak uçsuz bucraklara gözlerini dikeceklerdi: Boşuna bir çaba! Yine de bu durum sualtında kalmanın getirarla karşılaştırılamayacaktı.Ah! Keşke yeni denizlerin altında kaybolacaklar, Samoyedler, Sibirya’nın Laponları, Fuetagonlar, Tatarlar, Çinliler, Japonlar ve birkaç Arjantinli olsaydı, belki o zaman uygar devletlveriyi kabul edeceklerdi. Ama birçok büyük devlet bu felaketten payını alacaktı.Orta kısmı büyük bir değişime uğramayacak olan Avrupa’nın batı bölümü yükselirken, lümü alçalacaktı, yani yarısı havasız kalacak, yarısı suyun altına gömülecekti. Bu durum lemezdi. Bunun dışında, Akdeniz’in tamamıyla boşalması, kıyılarında yaşayarak bu de

erinde tartışmasız hakları bulunan Fransızların, İtalyanların, İspanyolların, Yunanlıların, TürkMısırlıların hiç hoşuna gitmeyecekti. Ya sıfır çizgisi üzerinde yer almasından dolayı korunn Süveyş Kanalı ne işe yarayacaktı? Bir tarafında Akdeniz olmadıkça, diğer yanında yüzsahlık Kızıldeniz uzanmadıkça, Bay de Lesseps’in takdir edilecek eserinden nasıl yararlanılacNihayet, İngiltere, bir zamanlar savaş gemilerinin yanaşmakta olduğu Cebelitarık’ın, Malta’nbrıs’ın dağların tepeleri haline dönüşmelerine asla katlanamayacaktı! Eski Atlantik havza

şalmasıyla sınırlarına katacağı topraklar da onu hoşnut etmeye yetmeyecekti! Ve bu arada, Bi

Page 78: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 78/100

nellan,Barbicane ve Ort.’nın girişimi başarılı olursa, bu yeni topraklar üzerinde ülkesinin hakğerlendirmek üzere Avrupa’ya dönmeyi çoktan aklına koymuştu.Dünyanın dört bir yanından, hatta sarsıntıdan doğrudan olmasa da dolaylı olarak etkilenecekgisi üzerindeki devletlerden bile tepkiler yağıyordu. Yukarıda açıklanan ve pek de iç

mayan çağrının yapılmasına neden olan resmi yazının Zanzibar’dan gelmesiyle bu protestdeti artmaya başlamıştı.Kısacası Başkan Barbicane, Yüzbaşı Nicholl ve J.-T. Maston insanlığın can düşmanları o

bul ediliyorlardı.Bununla birlikte, her türden gazeteler için ne büyük bir mutluluktu! Tirajları artmış, ek baspmaları gerekmişti! Belki de ilk defa olarak, her konuda uyuşmazlık içinde bulunan gyfaları, aynı tepkiyi gösteriyorlardı: Novisti, Novoye-Vremia ,  Messager de Kronstadt, Ruselo Gazette de Mosco, Gredjanine, Journal de carlscrona, Handelsbad, Vaderemdenblatt, Neue Badische, Landeszeitung, Gazette de Magdebourg ,  Neue Freie Prrliner Tagblatt, Extrablatt, Post , Volhsb-ladtt, Boersencourier, Gazette de Siberie, GazetCroix, Gazette de Voss, Reichsanzeiger, Germania, Epoca, Correo, Imparcal, Corresponden

eria, Le Temps, Le figaro, Intransigeant, Gaulois, Univers, Justice, Republique Françtorite, Presse, Motin, XIX. Siece, Liberte, Illustration , Monde lllustre, Revue des Deux-Mosmos, Revue Bleue, Nature, Tribuna, Osservatore romano, Esercito romano, Fanjulla, Capacassa, Riforma, Pester Lloyd , Ephymeris, Acropolis, Palingenesia, Courrier de Cuba, Piollahabad, Srpska Nezavinost, Indépendance roumaine,  Nord, İndependance belge, Sy

orning Herald, Edinburg Review, Manchester Guardian, Scotsman, Standard, Times, Truth, ntral News, Pressa Argentina, Romanul de Bucarest, Courrier de San Francisco, Commezette, Son Diego de Californie, Mani toba, Echo du Pacifique, Scientifique Americain, Cou

s Etats Unis, New York Herald, World de   New  York, Daily Chronicle, Buenos Ayres He

veil du Maroc, Hu-Pao, Tching-Pao, Courrier de Hoü-phong, Moniteur de le Republiquunani. Ekonomi politik sorunlarıyla ilgilenen bir İngiliz gazetesi olan Mac Lane Express da

mpanyanın dışın-da kalmamış, geniş topraklar üzerinde kıtlığın yaşanacağını öngörüylnızca Avrupa’nın değil, tüm dünyanın dengesi bozulacaktı! XIX. yüzyılın sonunda, öfkdurmuş bir dünyada sinir hastalıklarında görülen artış dikkate alınırsa, bu son durumun her gınlığa ve akıl dışı davranışa yol açacağı düşünülebilirdi.J.-T. Maston’a gelince, son saatinin geldiği düşünülebilirdi.Gerçekten de, 17 Eylül akşamı öfkeli bir kalabalık, onu linç etme niyetiyle cezaevinin kap

yandı ve belirtmek gerekir ki polis memurları en ufak bir müdahalede bulunmadı.J.-T. Maston’ın hücresi boştu. Bu değerli topçu için ağırlığınca altın sayan Bayan Evangorbitt onu kurtarmayı başarmıştı. Gardiyan yaşlılığının son günlerine kadar kendisine fazlaecek olan bu hâzinenin çekiciliğine karşı koyamamıştı. Aslında Baltimore; Washington, New diğer önemli sahil kentleri gibi, yükselecek bölgeler arasında bulunuyordu, ama yin

kinlerinin günlük gereksinimlerini karşılayacak hava yeterli miktarda bulunacaktı.J.-T. Maston gizli bir inzivaya çekilmiş ve halkın öfkesinden kaçabilmişti. Böylece dünyayı ecek olan bu adamın hayatı, sevgi dolu bir kadının fedakarlığı sayesinde kurtulmuştu. rbicane ve Ort.’nın işlerini tamamlamaları için yalnızca dört gün kalmıştı.

Acil çağrı dünyanın dört bir yanında işin ciddiyetinin yeterince kavranmasını sağlamıştı. Ön

Page 79: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 79/100

görülen felaketlerin yaşanacağına kuşkuyla yaklaşanlar çıksa da, artık herkes sarsınnuçlarının önemini anlamıştı. Denizlerle kaplanacak ülkelerin hükümetleri, havanın azalkelerin hükümetlerine göre daha aceleci davranıyorlardı.Dünyanın beş kıtasına gönderilen telgraflarda belirtilen düşüncelerin etkisiyle, Arilerin doğıya göçlerinde bile rastlanmamış bir hareketlenme başladı. Hotantulardan, Melanezyal

ncilerden kızıl, sarı, esmer ve beyaz ırklara kadar herkesi kapsayan bir göç dalgasına unuyordu.Ne yazık ki zaman daralıyordu, saatler sayılıydı. Birkaç aylık bir süre daha olsaydı, Çinliler

ustralyalIlar Avustralya’yı, Patagonlılar Patagonya’yı, SibiryalIlar Sibirya’yı terk edebilecekAncak sarsıntının etkilerinin görüleceği bölgelerin belli olması genel panik havasını yatıştırzı eyaletler, hatta bazı devletler oldukça rahatlamıştı. Doğrudan tehdit altında olan bölg

ymazsak, insanoğlu için korkunç bir sarsıntıyı beklemekten başka yapacak bir şey kalmamıştı.Alcide Pierdeux, eski zamanların telgraf makineleri gibi bedeninin her tarafını oynatarak şurarlıyordu:“Ama bu Başkan Barbicane, yirmi yedilik topun bir milyon kere daha büyüğünü yapmayı şaracak? Ya o lanet Maston! Başa çıkamayacağı bir soru sormak için onunla karşılaşmak iste

girişimin akla uygun hiçbir yanı yok, hatta atmasyon olduğu bile söylenebilir!”Ne olursa olsun, yerkürenin bazı bölümlerinin, bu büyük felaketten kurtulabilmek için tek mıştı, o da girişimin başarısızlığa uğramasıydı.

Page 80: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 80/100

17

BU UNUTULMAZ YILIN SEKİZ AYI BOYUNCA

KİLİMANCARO’DA YAŞANANLAR Wamasai ülkesi, Orta Afrika’nın doğusunda, Zanzibar kıyısıyla, Victoria-Nyanza ve Tanganikdenizleri oluşturduğu büyük göller bölgesi arasında yer almaktadır. Bölgeyle ilgili bilgilere, İhnston’un, Kont Tekeli’nin ve Alman Doktor Meyer’in yolculukları sayesinde ulaşılabilinmekuz, kırk bin civarında zencinin yaşadığı bu dağlık arazide, Sultan Bali-Bali hüküm sürmektedirEkvatorun üç derece altında, en yüksek tepesi Kibo’nun 5704 metreye41  ulaştığı Kilimağları uzanır. Bu görkemli sıradağ, güneye, kuzeye ve batıya doğru, Wamasai’nin geniş ve berealarını tepeden izleyerek, Mozambik topraklarındaki Nyansa Gölü’ne ulaşır.Kilimancaro’nun ilk bayırlarının birkaç fersah altında, Sultan’ın daimi olarak yaşadığı Kishri yükselir. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu başkent büyük bir köyü andırmaktadır. Buli-Bali’nin demir yumruğu altında, köle gibi çalışan zeki ve yetenekli bir insan toplşamaktadır.Bu sultanın adı haklı olarak, Orta Afrika’nın İngiliz  sömürgeciliğine direnen kavimlkümdarları arasında yer almaktadır.Bu yılın Ocak ayının ilk haftasında, Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl, beraberlerindedık ustabaşıyla birlikte Kisongo’ya gelmişlerdi.

Gidecekleri yeri Bayan Evangelina Scorbitt ve J.-T. Maston’ın dışında kimsenin bilmedilculuk için önce New York’tan Ümit Burnu’na giden bir gemiye binmiş, oradan başka bir gemnzibar Adası’na geçmiş, daha sonra gizlice kiraladıkları bir tekne ile Afrika kıyısındaki Mom

manına varmışlardı. Sultan’ın gönderdiği muhafız takımı onları bekliyordu, geçit vermmanlarla kaplı, bataklıklarla dolu, engebeli bir arazide yapılan yüz fersahlık bir yolculuktan aliyet topraklarına ulaşmışlardı.J.-T. Maston’ın hesaplamaları sona erdiği sırada, Başkan Barbicane, Afrika’nın bu bölgekaç yıl kalmış olan isveçli bir kâşif aracılığıyla, Bali-Bali ile ilişki kurmuştu. B

rbicane’in Ay’a yaptığı seyahatten sonra, en ateşli taraftarlarından bir olan Sultan’ın ona yük bir sempatisi vardı. Impey Barbicane daha amacının ne olduğunu bile söylemeden, Glimancaro’nun eteklerinde önemli çalışmalar yapmak için gerekli izni almıştı. Üç yüz bin do

bedel karşılığında, Bali-Bali gerekli tüm personeli karşılamayı kabul etmişti. Bunun dışlimancaro’da dilediğini yapmak için de izin almıştı. Koca sıradağı istediği gibi kullanabileyfi isterse onu kazarak yeni bir şekil verebilir, gücü yeterse alıp götürebilirdi. Sıkı pazarlıklnra, Sultan kendini tatmin edecek rakamı elde etmiş, böylece North Polar Practical Assockı kutup bölgelerinde olduğu gibi bu arazinin de sahibi olmuştu.Başkan Barbicane ve arkadaşı Kisongo’da çok sıcak karşılanmışlardı. Bali-Bali, Ay’a ula

n kendilerini uzayın boşluğuna fırlatmış olan bu ünlü gezginlere karşı tapınmaya yakın bir hayr

Page 81: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 81/100

yuyordu. Ayrıca, krallığında yürütülecek gizemli çalışmaların yaratı-alarma karşı da büyüvgi besliyordu. Amerikalılara çalışmaların mutlak bir gizlilik içinde yürütüleceğine dairmişti. Şantiyelerde çalışan zencilerden hiçbiri bir gün dahi olsun işyerlerini terk edemeyecekna karşı çıkanlar ağır cezalara çarptırılacaktı.İşte bu yüzden Amerika’nın ve Avrupa’nın en usta ajanları dahi meselenin üzerindeki sır perddırmayı başaramamışlardı. Olayın şimdi açığa çıkmasının nedeni ise, çalışmaların sona ermeltan’ın katı tutumunu yumuşatması ve her yerde olduğu gibi zencilerin arasında da muhbirlervezelerin bulunmasıydı. Zanzibar konsolosu Richard W. Trust’ın Kilimancaro’da olup bitenl

beri ancak bu sayede olmuştu. Ancak tarih 13 Eylül’ü gösteriyordu ve Başkan Barbicanlarını engellemek için çok geçti.Şimdi Barbicane ve Ort.’nın girişimi sahneye koymak için neden Wamasai’yi seçtiklğinelim. Öncelikle ülkenin Afrika’nın az bilinen bir yerinde konumlanmış olması ve gezginlıkla kullandıkları yollara uzak olması bölgeyi çekici hale getiriyordu. Ayrıca Kilimancaro rek konumu, gerekse dayanıklılığı açısından eserin gerçekleşmesi için uygun bir uşturuyordu. Dahası gerek duyulan hammaddeler, ülke topraklarında işletilmeye hazır bir lunuyordu.

Birleşik Devletleri terk etmeden birkaç ay önce Başkan Barbicane, isveçli kâlimancaro’nun eteklerinde bol miktarda, demir ve taşkömürü bulunduğunu öğrenrkabuğunun binlerce ayak altında maden damarı aramak için kazı yapmaya hiç gerek yoktu. Dkömürü almak için yalnızca eğilmek ye terliydi ve hiç şüphesiz ki miktarı, tüketi

görülenden çok daha fazlaydı. Bundan başka, dağın çevresinde, meli-melonit üretimi için gn sodyum nitrat ve demir piriti içeren zengin yataklar bulunmaktaydı.Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl, son derece güvendikleri on ustabaşının dışında, kimirmemişlerdi. Bu adamlar, Bali-Bali’nin dev topun ve ondan hiç de aşağı kalmayan dllenin üretimini gerçekleştirmek üzere görevlendirdiği on bin zenciyi yöneteceklerdi.

Başkan Barbicane ve meslektaşının Wamasai’ye gelmelerinden iki hafta sonra, Kilimancaroney yamacında, üç büyük şantiyenin inşası tamamlanmıştı, bunlardan biri topun, diğeri gükümü için, üçüncüsü ise meli-melonit’in hazırlanması için kullanılacaktı.Öncelikle, Başkan Barbicane dev boyutlu bir topu dökmek sorununu nasıl çözümlemişti? receğiz ve iki dünya sakinlerinin kurtuluşu için son şans olan, bu devasa aletin yapımıçlüklerin üstesinden nasıl gelindiğini anlayacağız.Gerçekten de, yirmi yedilikten bir milyon kez daha büyük bir topu dökmek insanüstü birrektiriyordu, iki yüz yetmiş dört kilogram barutla, yedi yüz seksen kiloluk bir gülleyi fırlata

k iki santimliğin parçalarının üretiminde bile ciddi sorunlarla karşılaşılmıştı. Bu yüzden, Brbicane ve Yüzbaşı Nicholl bir top ya da havan topu yapmayı hiç düşünmemişlerdi, yallimancaro’nun dirençli topraklarında bir yeraltı geçidi ya da başka bir deyişle bir lağım çumayı hedefliyorlardı.Kuşkusuz, bu devasa lağım çukuru, üretimi çok güç ve pahalıya mal olacak ve ateşleme sıralamaması için olağanüstü bir kalınlık verilmesi gereken kocaman bir metal topun yerini alabrbicane ve Ort. başlangıçtan beri bunu tasarlamışlardı, J.-T. Maston’ın not defterinde bir tz edilmesinin nedeni, hesaplamalarda yirmi yedilik topun temel alınmasıydı.Sonuçta, altında uçsuz bucaksız ovaların uzandığı dağın yüz ayak yükseğinde bir yer se

limancaro Dağı’nın içine açılan bu büyük topun ateşleyeceği gülleyi hiçbir

Page 82: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 82/100

gelleyemeyecekti.Yerin doğru seçilmesi kadar, yeraltı geçidinin kazılmasındaki güçlüklerin de çözülrekiyordu. Ancak, Barbicane’in dağlardan akan suların gücüyle elde edilen sıkışmış haisiyle çalışan delme makinelerini hazırlaması uzun zaman almadı. Sonra, delme makinelulan deliklere meli-melonit dulduruldu. Ortoz feldispat ve hornblent amfibolünden oluşan oldğlam bir siyenitten yapılmış kayaları parçalamak için bu şiddetli patlayıcıdan fazlaca kullarekti. Kayaların yapısı gazların genleşmesiyle oluşacak korkunç basınca dayanabilecek güçten, Kilimancaro’nun yüksekliği ve kalınlığı her tür dış çatlağa karşı koymaya yeterliydi.

Kısacası, on ustabaşının denetimi ve Başkan Barbicane’in üst yönetimi altındaki binlerceirliğiyle büyük bir gayret göstererek bu büyük eseri altı aydan az bir süre içinde başa

mamladılar.Geçidin çapı yirmi yedi metre, derinliği ise altı yüz metreydi. Güllenin oldukça kaygan bperde, patlama gazlarında kayba yol açmadan ilerleyebilmesi için geçidin iç yüzeyi, rdahlanmış dökme demirden bir kılıfla kaplanmıştı.Aslında, bu çalışma, Moon-City’de Ay’a alüminyum bir gülle göndermek amacıyla hazırlumbiad deneyimine göre önemli farklılıklar içeriyordu. Ancak, modern dünyanın mühend

n gerçekleştirilmesi olanaksız bir şey var mıydı?Kilimancaro’nun yamacında delme işlemleri sürerken, ikinci şantiyedeki işçiler dermuyorlardı. Bir yandan metal kaplamayı hazırlarken, diğer yandan dev güllenin üretimraşıyorlardı.Sadece bu üretim için, yüz seksen milyon kilogramlık ya da yüz seksen bin tonluk konik silindtle elde etmek gerekiyordu.Anlaşılacağı gibi, gülleyi tek parça halinde dökmek mümkün değildi. Birbirinin ardından gezına getirilerek, önceden meli-melonit ile doldurulmuş bölmenin karşısına yerleştirilecek olai biner tonluk kütlelerden yararlanılacaktı. Birbirlerine somunla tutturulduktan sonra bir

ine gelecek ve iç duvarlar üzerinde yol almaya hazır olacaktı.Demek ki ikinci şantiyeye, yaklaşık dört yüz bin ton demir filizi, yetmiş bin ton kastin ve fırınenerek iki yüz seksen bin ton kok kömürüne dönüşecek olan dört yüz bin ton yağlı taşköirmek gerekliydi. Ancak maden yataklarının Kilimancaro yakınlarında olması, taşıma laylaştırmıştı.En büyük güçlük, filizin dökme demir haline getirilmesini sağlayacak olan yüksek fırıasında yaşanmıştı. Yine de bir ayda, her biri günde yüz seksen ton üretim yapacak olantrelik, on yüksek fırın çalışmaya hazır hale gelmişti. Bu durumda, yirmi dört saatte, bin seki

nluk üretim yapılacağına göre, yüz işgününün sonunda gerekli materyal sağlanmış olacaktı.Meli-melonit üretimine ayrılan üçüncü şantiyeye gelince, orada işler daha kolay yürüyor, girallarına göre kimse bu patlayı-cının bileşimini tam anlamıyla bilmiyordu.Her şey yolunda gitmişti. Creusot, Cail, Indret, Seyne, Birkenhead, Woolwich ya da Cocbrikalarında bile bu kadar başarılı sonuçlar alınamazdı.Sultan durumdan çok memnundu. Gelişmeleri büyük bir titizlikle inceliyor, kolayca akla geli otoriter majestelerinin varlığı sadık zencilerinin çalışma temposunu artırıyordu.Bali-Bali bazen bunca çabanın ne işe yarayacağını soruyordu.“Söz konusu olan dünyanın çehresini değiştirecek bir eserdir!” diye yanıtlıyordu. B

rbicane

Page 83: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 83/100

“Öyle bir eser ki,” diye ekliyordu Yüzbaşı Nicholl “görkemiyle Sultan Bali-Bali’nin adını, rika kralları arasında unutulmaz kılacak!”Sultan’ın Wamasai’nin hükümdarı olmaktan duyduğu gururla içinin titrediğini belirtmeye k.29 Ağustos tarihinde çalışmalar tamamlanmıştı. İstenilen çapta açılan ve yüzeyi perdahlı geçiz metre uzunluğundaydı. Dipte fulminat kutusuyla bağlantılı bir halde iki bin ton meli-mğılmıştı. Barutun ve güllenin kapladığı uzunluğu düşersek, geçidin ağzına kadar gazın itici güedeceği dört yüz doksan iki metrelik bir mesafe kalacaktı.

Bu arada akıllara gelen bir balistik sorusu vardı: gülle, J.-T. Maston’ın belirlediği yörüngespacak mıydı? Hiçbir şekilde sapmayacaktı. Hesaplar doğruydu. Dünya’nın ekseni etrafınme hareketi gereğince, güllenin Kilimancaro meridyeninin doğusuna doğru hangi ölçüpacağı hesaplarda belirtilmiş, başlangıç hızının sayesinde çizeceği hiperbolik eğrinin şeklincağı saptanmıştı.İkinci soru ise şöyleydi: yol alışı sırasında görülebilecek miydi? Hayır, çünkü geçitten çıktığr’in gölgesine42 girecek ve fark edilmeyecekti, zaten hafifçe yükselerek eğimli bir hız kazanak alanına43 girdikten sonra, hacminin zayıflığından dolayı en güçlü dürbünlerce dahi izleneme

yerin çekim gücünden kurtulduktan sonra sonsuza dek Güneş’in etrafında dönmeye decekti.Kuşkusuz, Başkan Barbicane ve YüzbaşıNicholl sonuna kadar getirdikleri çalışmalarından gurur duyuyorlardı.Ancak, J.-T. Maston hesaplamalarının kesinliğiyle esin kaynağı olduğu hazırlıkların gidiemek için neden orada değildi?.. Ve, özellikle bu olağanüstü patlamanın yankılarının Afriknsuz ufuklarında duyulacağı bir zamanda neden bu kadar uzaklardaydı?İki dostu onu hayal ederken, Balistic-Cottage’i terk etmek, Baltimore cezaevinden kaçtıktan sğerli varlığını korumak için bir yerlerde saklanmak zorunda kaldığını hiç tahmin etmiyorrth Polar Practical Association yöneticilerine karşı duyulan tepkinin hangi boyutlara ulaştığ

berleri yoktu. Hatta, ele geçirildikleri takdirde nasıl, parça parça edilerek öldürüleceklekında değillerdi. Doğrusu, ateşlemenin yapılacağı anda, Doğu Afrikalı bir kavmin çığlıklaamlanacak olmalarına sevinmeleri gerekiyordu!“Nihayet!” dedi Yüzbaşı Nicholl Başkan Barbicane’e, 22 Eylül akşamı, tamamladıkları eserleünde keyifle dinlenirlerken.“Evet!.. Nihayet!..” dedi Impey Barbicane derin bir soluk vererek.“Ya yeniden başlamamız gerekseydi...” “PehL Başlardık!”

“Ne kadar şanslıyız ki,” dedi Yüzbaşı Nicholl, “elimizin altında bu olağanüstü meli-melonit v“Sizi ünlendirmeye yetecek kadar, Nicholl.”“Kuşkusuz Barbicane,” diye yanıtladı, Yüzbaşı Nicholl mütevazı bir şekilde. “Biliyor musmizde yalnızca Columbiad’ı Ay’a gönderirken kullandığımız fulmikoton bulunslimancaro’nun eteklerinde kaç yeraltı geçidi açmamız gerekecekti?”“Söyleyin, Nicholl.”“Yüz seksen geçit Barbicane!”“Olsun, açardık yüzbaşı!”“Ve yüz seksen bin tonluk, yüz seksen gülle dökmemiz gerekecekti!”“Dökerdik, Nicholl!”

Page 84: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 84/100

Gelin de bu ruh halindeki insanlara söz dinletmeye çalışın! Ama Ay’ın etrafında tur attıklre, bu işi de neden başarmasınlardı ki?Aynı gece, ateşlemeden yalnızca birkaç saat önce, Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nibirlerini kutlarken, Baltimore’daki çalışma odasına kapanmış olan Alcide Pierdeux, kendçmiş bir halde Kızılderili çığlıkları atıyordu. Sonra, aniden cebir formülleriyle dolu kâğıplı masasından fırlayarak, haykırdı:“Alçak Maston!.. Lanet herif.. Beni bu kadar uğraştırdı!.. Bunu daha önce nasıl fark edemedsinüs adına!.. Nerede olduğunu bilseydim, onu akşam yemeğine davet etmek isterdim,

unun her şeyi yerle bir etmek üzere gürleyeceği anda bile bir kadeh şampanya içebilirdik!”Briç partilerinde olduğu gibi, vahşi naralarından birini daha attıktan sonra:“İhtiyar kaçık!.. Elbette, Kilimancaro’daki topun ona yeteceğini sandı!.. Çok daha frekirdi... Okulda dediğimiz gibi, sine qua non44 ya da sine canon bir şey bu.”

Page 85: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 85/100

18

WAMASAİ HALKI BAŞKAN BARBİCANE’İN YÜZBAŞI

NİCHOLL’E ATEŞ EMRİ VERMESİNİ BEKLİYOR Hava muhteşemdi. Pırıl pırıl bir ufkun gerisindeki Güneş Wamasai ovalarının üzerinden baereydi. Güllenin uzağa gönderilmesi için bundan daha güzel, daha sakin, daha yıldızlı bir lunamazdı. Meli-melonit’in patlamasıyla oluşacak yapay buharlara karışacak tek bir buluktu.Kim bilir? Belki de Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl güllenin içinde olamamaktan üzyuyorlardı! Daha ilk saniyede, iki bin sekiz kilometre kat etmiş olacaklardı! Ay’ın gizemli âlezüldükten sonra, Güneş sisteminin esrarlı havasını solumuş olacaklar ve bunu Gyrukluyıldızının yüzeyine erişen Fransız Hector Servadac’ınkinden daha ilginç koşurçekleştireceklerdi.Sultan Bali-Bali, saray erkânından maliye bakanı ile cellat ve çalışmaya katkıda bulunan srsonel, ateşlemenin çeşitli evrelerini izlemek üzere bir araya gelmişlerdi. Hava katmanınıncünden korunmak için tedbirli davranarak, Kilimancaro geçidinin üç kilometre uzanumlanmışlardı.Sultan Bali-Bali’nin emriyle, bu görkemli gösteriyi seyretmek için Kisongo’dan ve ülneyine dağılmış küçük kasabalardan binlerce yerli getirtilmişti.

Elektrik bataryası ve geçidin dibine yerleştirilen fulminat arasına, fitilin ateşlenmesini ve lonit’in patlaması için gerekli akımı taşıyacak bir tel gerilmişti.Önce akşam, Sultan’ın masasında, Amerikalı konukları ve başkentin ileri gelenleri muhteşemafet için toplandılar. Yemeğin giderlerini Bali-Bali karşılamış gibi görünse de, bunlar BarbiOrt.’nın kasasından masraf olarak ödenecekti.Yedi buçukta başlayan bu kutlama yemeği, saat on birde Sultan’ın North Polar Prasociation yöneticileri ve girişimin başarısı için kadeh kaldırmasıyla sonuçlandı.Bir saat sonra, Dünya’nın coğrafi ve iklimsel koşullarında değişiklik yaratacak olan grçekleşecekti.Başkan Barbicane, Yüzbaşı Nicholl ve on ustabaşı elektrik bataryasının bulunduğu kulübrlerini aldılar.Barbicane elindeki kronometreye bakarak, kendisine yıllar gibi değil, asırlar gibi uzun kikaları sayıyordu.Gece yarısına on kala, Yüzbaşı Nicholl ile birlikte, Kilimancaro’daki geçitle bir tel aracılığlantılı olan aygıtın başına geçtiler.Sultan, saray erkânı ve yerliler etraflarında geniş bir halka oluşturuyorlardı.Ateşlemenin J.-T. Maston’ın hesaplamalarında belirtildiği gibi, Güneş’in bundan böyle asla

meyeceği yerkürenin yörüngesi olan ekinoks çizgisini keseceği anda yapılması gerekiyordu.

Page 86: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 86/100

Gece yarısına beş vardı! -Dört vardı! -Üç vardı! -İki vardı! -Bir vardı!..Başkan Barbicane ustabaşlarından birinin tuttuğu fenerin ışığında saatinin saniyelerini izlezbaşı Nicholl parmağını, elektrik akımı devresini kapamaya hazır biçimde aygıtın düğmesi üz

ymuştu.Sadece yirmi saniye vardı! Sadece on saniye! Sadece beş saniye! Sadece bir saniye!..Soğukkanlı Nicholl’ün elinde en ufak bir titreme dahi yoktu. Meslektaşı ve o, Columbindilerini Ay’a fırlatacağı anda, güllenin içinde hissettiklerinden daha fazla heyecanlı değildile“Ateş!..” diye bağırdı Başkan Barbicane.

Ve Yüzbaşı Nicholl işaretparmağı ile düğmeye bastı.Gümbürtüsünün yankıları Wamasai ufuklarının son sınırlarına kadar yayılan korkunç bir patdu, iki bin ton meli-melonit’in patlamasıyla açığa çıkan milyarca litre gazın itiş gücüyle akalarını aşan bir kütlenin tiz vınlaması duyuldu. Sanki Dünya’nın üzerinden, doğanınçlerini kendinde toplayan bir meteor geçmişti. Dünyanın tüm toplarının patlaması bütünrültüleriyle birleşse bundan korkunç bir gümbürtü kopamazdı.

Page 87: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 87/100

19

J.-T. MASTON HALKIN KENDİSİNİ LİNÇ ETMEK İSTEDİ

GÜNLERİ ÖZLÜYOR İki dünyanın başkentleri, orta ölçekli şehirleri ve en mütevazı kasabaları korkulu bir bekndeydiler. Yeryüzünde çok sayıda basılan gazeteler sayesinde, bu yerleşim yerlerinin herlimancaro’nun gece yarısına denk düşen kendi yerel saatini tamı tamına biliyordu.Güneş’in dört dakikada, bir derece kat ettiğini dikkate alarak, dünyanın bazı önemli kentleatin kaç olacağını sıralayalım:Paris’te........................Akşam 9.40Petersburg’da...............Akşam 11.31Londra’da.....................Akşam 9.30Roma’da......................Akşam 10.20Madrid’de.....................Akşam 9.15Berlin’de......................Akşam 11.20İstanbul’da...................Akşam 11.26Kalküta’da....................Sabah 3.04Nanking’de...................Sabah 5.05Önce de belirttiğimiz gibi, Güneş’in Kilimancaro meridyeninin üzerinden geçişinden on ik

nra Baltimore’da öğleden sonra 4.24’tü.O an yaşanan sıkıntıları anlatmayı bir yana bırakalım. Bunalım edebiyatının en güçlü kalehi bu durumu tasvir etmekten âciz kalırdı.Baltimore sakinleri, deniz yükselmelerinin kendilerini silip süpürmesi tehlikerşılaşmayacaklardı, tamam! Chesapeake Koyu’nun boşalıp, Hatteras Burnu’nun, kurlantik’in üzerinde dağın tepesi gibi yükselmesine de tanık olmayacaklardı, kabul. Açoklarının yaşayacağı gibi, sualtında ya da havasız kalma tehlikesi olmasa da sarsıntının etk

naları yerle bir olup, mahalleleri toprak yüzeyinde açılan çatlakların dibine gömülmeyecek m, yükselmiş sularla kaplanmasa da, dünyanın birçok bölgesinde yaşanacaklar düşünüldüğündygıların yersiz olduğu iddia edilebilir miydi?Kuşkusuz edilemezdi.Bu yüzden insanoğlu bu kaçınılmaz anın korkusunu iliklerinde hissederek titriyordu. Eveinin, mühendis Alcide Pierde-ux’nün dışında herkes titriyordu. Son çalışmasında açığa çıkarçeği kamuoyuna duyuracak zamanı olmamıştı, şehrin en güzel barlarından birinde, Eski Dünyefine şampanya içiyordu.Saatler, Kilimancaro’nun gece yarısına denk düşen beşi yirmi dört geçeyi gösteriyordu...Beltimore’da hiçbir değişiklik yoktu!

Londra’da, Paris’te, Roma’da, İstanbul’da, Berlin’de, sarsıntının en ufak bir etkisi görülmemi

Page 88: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 88/100

Takoshima (Japonya) taşkömürü ocağındaki tronometreyi45  inceleyen John Milne, dünyanlümünde anormal bir hareketliliği gösteren en ufak bir titreşim dahi gözlemleyememişti.Baltimore’da da hiçbir hareket yoktu. Zaten, havanın bulutlu olmasından dolayı, ekğişikliğinin belirtilerinden biri olan yıldızların konumundaki farklılıklar tespit edilemiyordu.J.-T. Maston’ın, Bayan Evangelina Scorbitt’in dışında kimsenin bilmediği yeni mekânında, gece geçirdiğini tahmin etmek zor değildi! Ateşli topçu yerinde duramıyor, içi içine sığmıy

eşlemenin başarısının tartışılmaz kanıtı olan Güneş’in eğrisindeki değişikliği görmekbırsızlanıyordu. Bu değişikliğin olup olmadığı, Güneş’in her zaman Dünya’nın bütün noktalarğudan doğduğu 23 Eylül sabahı anlaşılacaktı.Ertesi sabah, Güneş her günkü gibi ufukta göründü.Avrupalı temsilciler otellerinin terasında toplanmışlardı. Yanlarında Güneş’in ekvator düzlemr zamanki eğrisini çizip çizmediğini kesin bir doğrulukla saptayacak duyarlı aygıtlar vardı.Hiçbir değişiklik yoktu ve doğuşundan birkaç dakika sonra, parlak teker güney yarımküreye nelmekte, her zamanki güzergâhını izlemekteydi.Binbaşı Donellan ve meslektaşları göksel meşaleyi coşkulu çığlıklarla selamlayarak, tiyimiyle onun için “giriş” yaptılar.

Gökyüzü pırıl pırıldı, gecenin pusu ufukta kaybolmuştu ve büyük aktör hiçbir zaman kenyranlıkla bekleyen seyircinin önünde böyle görkemli bir şekilde sahne almamıştı.“Astronomi yasalarına göre her zamanki yerinde!..” diye haykırdı Eric Baldenak.“Bu kaçıkların yok etmeye çalıştıkları eski astronomimizin yasalarına göre,” diye yanıtladı rkof.“Hem paralarından hem onurlarından oldular!” diye ekledi Jacques Jansen, onun ağzından

m Hollanda konuşmaktaydı.“Ve kutup bölgesi sonsuza dek buzullarının altında kalacak!” diye karşılık verdi Profesörald.“Yaşasın Güneş!” diye haykırdı Binbaşı Do-nellan, “olduğu gibi duruyor Dünyreksinimlerini karşılamak için yeterli!”“Yaşasın! yaşasın!” diye tek bir ses halinde tekrarladı Avrupalı temsilciler.O ana kadar sesi hiç duyulmamış olan Dean Toodrink, akla uygun gelen bir saptamasınıirdi: “Ateşlemeyi gerçekleştirmemiş olabilirler mi?..”“Ateşlemeyi gerçekleştirmemek mi?..” diye bağırdı binbaşı. “Tersine, inşrçekleştirmişlerdir, hatta bir değil iki kere.”J.-T. Maston ve Bayan Evangelina Scorbitt de aynı konuyu tartışıyorlardı. Durumu mantıki a

rumlamak için bir araya gelmiş olan bilginler ve cahiller de aynı soruyu soruyorlardı.Alcide Pierdeux de aynı şeyi tekrarlıyordu: “Ateşlesinler ya da ateşlemesinler!.. Dünyarüngesi üzerinde dönmeyi ve bildiği yolda ilerlemeyi sürdürüyor!”Sonuç olarak, Kilimancaro’da nelerin olup bittiğini kimse bilmiyordu. Ancak, günün sormadan bütün insanlığın beklediği yanıt gelmişti.Zanzibar konsolosu Richard W. Trust’un Birleşik Devletler’e gönderdiği resmi yazının içyleydi:“Zanzibar, 23 Eylül Sabah yedi yirmi yedi“Devlet Bakanı John S. Wright,“Güney Kilimancaro’da gece yarısı belirlenen saatte ateşleme yapılmıştır. Gülle korkun

Page 89: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 89/100

lamanın ardından, ürkütücü bir vızıl-tıyla göğe yükselmiştir. Eyalet, hortumların etkisiyle yermuştur. Sular Mozambik Kanalı’na dek yükselmiş, rotasını şaşıran birçok gemi karaya oturmusabalar ve köyler yıkılmıştır. Her şey yolunda.RICHARD W. TRUST.”Evet! her şey yolundaydı, çünkü Wamasai’deki hava tabakalarının yer değiştirmesiyle oluşan zaları ve yapay hortumun etkisiyle ortaya çıkan yıkımların dışında Dünya’da herhangğişikliğe rastlanmamıştı. Ünlü Columbiad Ay’a gülle yolladığında da böyle olmamış mrsıntı, Florida topraklarından yayılarak, yüz millik bir alanda etkisini göstermemiş m

şkusuz öyleydi! Ancak, bu kez etkinin yüz kat daha fazla olması gerekirdi.Ne olursa olsun, Eski ve Yeni Dünya’nın ilgilileri, yazıdan şu sonuçları çıkarabilirlerdi:1- Dev top, Kilimancaro yamaçlarında yapılmıştı.2- Ateşleme önceden belirlenen zamanda yapılmıştı.Bütün dünyadan sevinç çığlıklarını izleyen kahkahalar yayıldı. Barbicane ve Ort.’nın girnacak bir başarısızlığa uğramıştı. J.-T.Maston’ın formülleri çöpe atılmayı hak ediyordu. North Polar Practical Association’ın  ifklamaktan başka çaresi kalmamıştı.

Acaba, Gun-Club sekreteri hesaplarında yanılmış olabilir miydi?“Üzerimde bıraktığı etkinin gerçekliği konusunda yanılmış olmayı tercih ederdim!” diyordu ndine Bayan Evangelina Scorbitt.Ve, dünya üzerinde en çok hayal kırıklığına uğramış bir insan varsa, o da J.-T. Mastonyanın yaradılışından beri içinde yaşadığı koşullarda hiçbir değişiklik olmadığını görünce

saklıklar yüzünden Barbicane ve Nicholl’ün ateşlemede geciktikleri umudunu taşışlamıştı...Ancak, Zanzibar’dan gelen yazıya göre ateşleme başarısızlıkla sonuçlanmıştı.Başarısızlık!.. Girişimin başarısı için hazırladığı denklemlere, formüllere ne olmuştu? Acaba

z metre uzunluğunda, yirmi yedi metre genişliğinde bir topun, iki bin tonluk meli-melonit’incüyle, iki bin sekiz yüz kilometrelik bir başlangıç hızıyla, yüz seksen milyon kilogramlılleyi fırlatması, kutupların yerini değiştirmeye yetmemiş miydi?Hayır!.. Bu kabul edilemezdi!Ve yine de!..Şiddetli bir taşkınlığın etkisi altındaki J.-T. Maston, gizlendiği yerden çıkmaya karar verdi. Bangelina Scorbitt boşuna bir çabayla onu engellemeye çalıştı. Tehlike bittiğinden dyatından endişelenmek için herhangi bir neden kalmamıştı. Ancak, talihsiz hesapçıyı ke

neltilecek alaylardan, hesaplamalarının yanlışlığı üzerine yağmur gibi yağacak taşlamalardanmak istiyordu.Daha da önemlisi Gun-Club’daki dostları kendisini nasıl karşılayacaklardı? Kendilerini gruma düşüren bu başarısızlıktan dolayı sekreterlerine çatmayacaklar mıydı? Bu yenilgininumluluğu, hesaplamaların yaratıcısına ait değil miydi?J.-T. Maston hiçbir şey duymak istemiyordu. Bayan Evangelina Scorbitt’in gözyaşlarınkarışlarına aldırmadan gizlendiği evden dışarı çıktı. Baltimore sokaklarında belirdiğinde hu tanımıştı. Suskunluğundaki ısrarıyla, canlarını ve mal varlıklarını tehdit ettiği, büyük kaynde bıraktığı insanlar şimdi arkasından alay ederek acılarını çıkarıyorlardı.

Parisli veletleri hiç aratmayan bu şu Amerikalı yumurcakları duymalıydınız!

Page 90: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 90/100

“Yürüü.. eksen doğrultucusu!”“Yürüü.. duvar saati bakımcısı!”“Yürüü.. bozuk saat tamircisi!”Aşağılanan ve azarlanan Gun-Club sekreteri, bütün sevecenliğiyle kendini teselli etmeye çyan Evangelina Scorbitt’in New-Park’taki konağına döndü. Ama boşunaydı, Niobe gibi onelli etmek mümkün değildi, çünkü topunun yeryüzü üzerinde basit bir Saint-Jean fişeği kadaisi olmamıştı!Böylece on beş gün geçti, dünya eski kaygılarından kurtulmuş, North Polar Pra

sociation’ın girişimini unutmaya başlamıştı.On beş gün boyunca ne Başkan Barbicane’den ne de Yüzbaşı Nicholl’den haber alınamamksa patlama sonucu Wamasai’de meydana gelen yıkımlar sırasında ölmüş müydüler? Mo

ğların bu en uydurma girişimine kalkışmayı canlarıyla mı ödemişlerdi?Hayır!Patlamadan sonra, Sultan, saray erkânı ve binlerce yerli yere yıkılmış, ancak sağ salim akmışlardı.“Başarılı oldu mu?..” diye sordu Bali-Bali omuzlarını silkerek...

“Şüphe mi ediyorsunuz?”“Ben... şüphelenmek!.. Ne zaman öğrenebiliriz?..”“Birkaç gün içinde!” diye yanıtladı Başkan Barbicane.Girişimin başarısız olduğunu anlamış mıydı?.. Belki de! Ama, bunu Wamasai hükümdarının önklamak istememişti.Kırk sekiz saat sonra, iki meslektaş, kraliyet topraklarındaki hasarların karşılığında yüklü bir eyerek, Bali-Bali’den izin istediler. Zencilerinin yüzünü bile göremeyeceği bu dolarların Sultel kasasına akacağı düşünüldüğünde, Bali-Bali’nin bu kârlı işten pişmanlık duyduğu söylenemUstabaşlarıyla birlikte Zanzibar’dan Süveyş’e hareket eden bir gemiye bindiler. Oradan takm

llanarak, Messageries deniz yollarının Moeris isimli gemisiyle Marsilya’ya vardılar. OL.M. ile Paris’e ve hiçbir kazaya uğramadan Havre’a ulaştılar, nihayet Bourgogne transatlantimerika’ya geldiler.Wamasai’den New York’a yirmi iki günde gelmişlerdi.Ve 15 Ekim günü, öğleden sonra, iki arkadaş New-Park konağının kapısını çalıyorlardı.Kısa bir süre sonra kendilerini Bayan Evangelina Scorbitt ve J.-T. Maston’ın karşısında buldu

Page 91: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 91/100

20

NANILMAZ OLDUĞU KADAR GERÇEK OLAN BGARİP HİKÂYE SONA ERİYOR 

wBarbicane?.. Nicholl?..”“Maston!”“Siz?..”“Biz!..”İki arkadaşın aynı anda garip bir tonla söyledikleri bu zamirin altında hafif bir alay ve ıyordu.

J.-T. Maston demir kancasını alnında gezdirdi. Sonra dudaklarının arasından tıslayan bir senson du Terrail’a kalsa, aynı bir engerek yılanı gibi derdi:“Kilimancaro’daki geçidiniz altı yüz metre uzunluğunda ve yirmi yedi metre genişliğinde miye sordu.“Evet!”“Güllenizin ağırlığı yüz seksen milyon kilogram mıydı?”“Evet!”“Ateşleme iki bin ton meli-melonit ile mi yapıldı?”

“Evet!”Bu üç evet J.-T. Maston’ın kafasına birer topuz darbesi gibi inmişti.“Öyleyse olay ortada...” diye devam etti.“Nasıl?..” diye sordu Başkan Barbicane“Girişimin başarısızlığı, barutun gülleye iki bin sekiz yüz kilometrelik başlangıç hızını veremmasından kaynaklanıyor,” diye yanıtladı J.-T. Maston.“Sahi mi!..” dedi Yüzbaşı Nicholl.“Sizin meli-melonitiniz ancak mantar tabancası patlatmaya yarar!”Yüzbaşı Nicholl bunu duyunca yerinden sıçradı, büyük bir hakaret gibi görüyordu yapılanı.

“Maston!” diye haykırdı.“Nicholl!”“Meli-melonit’e meydan okumayı isterseniz...”“Hayır!.. Fulmikoton’a... daha güvenlidir çünkü!”Bayan Evangelina Scorbitt iki öfkeli topçuyu yatıştırmak için araya girdi:“Beyler!., beyler!..” dedi. “Bu yaptığınız dostluğa yakışmaz!”O zaman Başkan Barbicane sakin bir sesle söze girdi:“Birbirinizi suçlayarak bir yere varamazsınız. Dostumuz J.-T. Maston’ın hesaplamaları ne k

ğruysa, dostumuz Nicholl’ün patlayıcısı da o kadar güçlüdür! Evet!.. Bilimin verilerini büyüzlikle pratiğe geçirdik!.. Yine de girişim başarısız oldu! Bunun nedenlerini belki de

Page 92: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 92/100

renemeyeceğiz!..”“O zaman!” diye haykırdı Gun-Club sekreteri, “yeniden başlayacağız!”“Peki ya boşu boşuna harcanan onca para ne olacak?” diye sordu Yüzbaşı Nicholl.“Zaten kamuoyu Dünya’nın kaderiyle bir kez daha oynamanıza izin vermeyecektir,” diye eyan Evangelina Scorbitt.“Kutup bölgesindeki topraklarımız ne olacak?” diye devam etti Yüzbaşı Nicholl.“North Polar Practical Association hisseleri ne kadar düştü?” diye haykırdı Başkan BarbicanHisseler dibe vurmuştu!.. Tahviller şimdiden eski gazete kâğıdı fiyatına satılıyordu.

İşte bu devasa girişimin sonu böyle olmuştu. Barbicane ve Ort.’nın insanüstü tasarıları unutufiyasko ile sonuçlanmıştı.

Halkın alaylarının bu yürekli mühendisleri bunaltması için bundan uygun bir ortam olamzetelerin ilginç başlıkları, karikatürler, şarkılar, parodiler için hiçbir zaman bu kadar bol mallunamazdı.Başkan Barbicane, yeni şirketin yöneticileri, Gun-Club’daki meslektaşları tam anlamıyla muşlardı. Bazen onlarla ilgili öyle açık saçık değerlendirmeler yapılıyordu ki, bu sözleri Larak aktarmak dahi mümkün değildi -hatta Volapükçe 46  olarak bile. Avrupa, zincir

şanmışçasına alaylarını sürdürürken, Yankeeler bu duruma kızmaya başlamışlardı. Unutmayalrbicane, Nicholl, ve Maston Amerikalı olup, Baltimore’daki ünlü bir kuruluşun üyeleriydilderal hükümeti Eski Dünya’ya savaş ilan etmeye zorlamalarına ramak kalmıştı.Son darbe, o devirde hâlâ hayatta olan ünlü Paulus’un popülerleştirdiği bir Fransız şarkısmişti. Bu parça tüm dünyanın çalgılı kahvelerinin gözdesi olmuştu. En çok alkış top

plelerinden biri şöyleydi:Eski ekseni bozulan,Yaşlı dünyamızı değiştirmek için,Her şeyi altüst etmek için!

Sizi dehşete düşürmek için!Size yönelttikleri bir top yaptılar Emir bile çıkartıldıBu üç ahmağı yakalamak içinAma... birdenbire!Ateşleme yapılsa da, yaprak bile kımıldamadı!Yaşasın eski dünyamız!Bu başarısızlığın nedeni hiçbir zaman bilinemeyecek miydi? Bu başarısızlık, insanoğ

rcayacağı enerjinin, Dünya’nın devir hareketini değiştirmek ve Kuzey Kutbu’nun bankizlerinzullarının güneş ışınlarıyla eriyebileceği bir noktaya doğru yer değiştirmesini sağlamak içinerli olamayacağının bir kanıtı mıydı?Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Nicholl’ün Birleşik Devletler’e dönüşünden sonra, bu ndemin baş köşesine yerleşmişti.17 Ekim tarihli Temps gazetesinde basit bir yazı yayımlandı; gazete sahibi Bay Hebrard dünvenliği açısından önemli bilgiler içeren bu yazıyı yayımlamayı görev bilmişti.Yazı şöyleydi:“Yeni bir eksen oluşturulmasıyla ilgili girişimin sonuçları bilinmektedir. Bununla birlikte, aston’ın doğru verilere dayanan hesaplamaları, başlangıçta yapılan bir hatadan etkilenmes

Page 93: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 93/100

enilen sonuca ulaşılabilecekti.“Gerçekten de, Gun-Club’ın ünlü sekreteri, temel olarak aldığı yerküre çevresini kırkometre yerine kırk bin metre olarak yazmış, bu da problemin yanlış çözülmesine yol açmıştır.“Böylesi bir hata nasıl yapılabildi?.. Bu hataya kim neden olabildi? Bu denli önemli bir hesıl böyle bir yanılgıya düşebildi?.. Bunların cevabını aramak boş tahminlerle vakit kaybetmşka bir sonuç vermeyecektir.“Kesin olan şudur ki, ekseni değiştirmeyle ilgili problem eksiksiz olarak ortaya konabilsğru bir şekilde çözümlenebilecekti. Ancak, üç sıfırın unutulması, sonuçta on iki sıfırlık bir yan

yına neden oldu.“Yüzbaşı Nicholl’ün meli-melonit’inin yeterince güçlü olduğunu kabul etsek bile, kutbun y° 28’lık bir değişime uğratacak olan topun, yirmi yedilikten bir milyon kere değil, bir trilyonyük olması ve yüz seksen bin tonluk güllelerden bir trilyon adet fırlatması gerekmekteydi.“Sonuç olarak, Kilimancaro’dan yapılan tek atış, kutbun üç mikronluk (milimetrenin binde 3’üğişimine yol açmış, sularda görülen maksimum yükselme mikronun binde dokuzu kadar olmuşt“Gülleye gelince, bundan böyle Güneş’in çekim kuvvetinin etkisiyle sistemimizde yer alan,çük bir gezegen olacaktır.

“Akide Pierdeux”Böylece, J.-T. Maston’ın dalgınlığının neden olduğu üç sıfırlık bir hata, yeni şirketinağılanacak bir duruma düşmesine yol açmıştı.Ancak, Gun-Club’daki meslektaşları ona karşı ne kadar öfkeli olsalar ve sövgüleriyle onu ne naksalar da, kamuoyunda bu zavallı adamın lehine bir tepki oluşmaya başlamıştı. Ne de olsa, dşanacak felaketlerin en korkuncundan bu hata sayesinde kurtulmuştu.Dünyanın dört bir yanından gelen iltifat dolu milyonlarca mektup, J.-T. Maston’ı üç sasından dolayı kutluyordu.Kendini hiç bu kadar aşağılanmış hissetmeyen J.-T. Maston, dünyanın onun şerefine attığı “

lıklarını duymak istemiyordu. Başkan Barbicane, Yüzbaşı Nicholl, tahta bacaklı Tom Hubay Bloomsberry, hızlı Bilsby ve diğer meslektaşları onu asla affetmeyeceklerdi...Geriye bir tek Evangelina Scorbitt kalıyordu. Bu eşsiz kadın ona kızamazdı.J.-T. Maston bu noktada yanıldığını kabul etmeyerek, yeniden hesaplarına dalmıştı.Ama yine de gerçek ortadaydı! Mühendis Alcide Pierdeux haksız değildi. Son anda hatayıp türdeşlerinin içini rahatlatacak haberi verecek zamanı bulamadığında, büyük bir huzur i

ması bu yüzdendi. Kilimancaro’dan ateşlemenin yapıldığı anda, yaşlı dünyanın şerefine kdırması bu yüzdendi.

Evet! Yerkürenin çevresinin ölçümünde üç sıfır unutulmuştu!..Ansızın J.-T. Maston’ın aklına çalışmalarına başladığı dönemdeki ayrıntılar gelmişti. Balttage’deki çalışma odasına kapandığında, 40 000 000 sayısını kara tahtaya eksiksiz bir şezmıştı...O an telefonun çınlaması duyuluyor! J.-T. Maston ahizeye yöneliyor... Evangelina Scorbitt ile ne çalıyor... Yıldırımın etkisiyle yere düşerken, tahtası da devriliyor... Ayağa kalkıyor... Düasında silinen rakamı yeniden yazıyor... 40 000’i henüz yazmışken, telefon ikinci kez çalıyor.niden çalışmaya koyulduğunda, üç sıfırı eklemeyi unutuyor!Evet! Bütün bunlar Evangelina Scorbitt’in yüzündendi. Eğer onu rahatsız etmeseydi, bel

ktrik akımına kapılmayacaktı! Belki de yıldırım ona böyle kötü bir oyun oynamayacak,

Page 94: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 94/100

saplarının geleceği tehlikeye girmeyecekti!J.-T. Maston hatanın hangi koşullarda gerçekleştiğini anlattığında, bu bahtsız kadın naskılmıştı!.. Evet!., bu başarısızlığın sebebi oydu!.. Onun yüzünden J.-T. Maston yaşamının gan uzun yıllarını onuru kırılmış bir halde geçirecekti, çünkü saygın Gun-Club üyeleri yüz yaşce ölmüyorlardı!Bu görüşmeden sonra, J.-T. Maston New-Park konağından hızla uzaklaşarak, Balistic-Cottndü. Çalışma odasında mekik dokurken hep aynı şeyi tekrarlıyordu:“Artık, bu dünyada hiçbir işe yaramam!..”

“Evlenmeye de mi?..” diye sordu yürek parçalayıcı bir ses!Bu Bayan Evangelina Scorbitt’ti. Gözyaşlarıyla çılgına dönmüş bir halde J.-T. Maston’ı izlem“Sevgili Maston!” dedi.“Tamam! Kabul!.. Ama bir şartla.. Artık matematikle hiç uğraşmayacağım!”“Dostum, zaten onu hiç sevmemiştim!” diye yanıtladı eşsiz dul.Ve böylece Gun-Club sekreteri, Bayan Evangelina Scorbitt’in Bayan J.-T. Maston olmasına rdi.Akide Pierdeux’ye gelince, yazısı sayesinde bu mühendis mesleki anlamda ve kişisel olarak b

saygınlık ve ün kazanmıştı. Bütün dillere çevrilip, bütün gazetelerde yayımlanan bu yazıtün dünyada tanınmasını sağlamıştı. Hatta onu “çok bilgili olduğu” için reddeden güzel Provinın babası bile yazıyı Petit Marseillais'de okumuştu. Kimsenin yardımı olmadan, anlateneni anlayarak, vicdan azabı duymuş ve yazarı akşam yemeğine davet etmişti.

Page 95: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 95/100

KISACIK, AMA DÜNYANIN GELECEĞİ AÇISINDAÇOK RAHATLATICI

Bundan böyle, dünya sakinlerinin içi rahat olabilir! Başkan Barbicane ve Yüzbaşı Ninacak bir şekilde başarısızlığa uğrayan girişimlerine yeniden başlayamayacaklar. J.-T. M

a yapmasa da, hesaplamalarına geri dönmeyecek. Çünkü yararı olmayacak. Alcide Pierdeuxklı olarak belirttiğine ve mekanik yasalarına göre meli-melonit kullanılsa bile 23° 28’lık bğişikliği yaratmak için Kilimancaro’da hazırlanan toptan bir trilyon adet dökülmesi gerekirdi. zegenimizin tüm kara parçaları kullanılsa bile böyle bir gereksinimi karşılayamayinmektedir.Bu durumda, yeryüzü sakinleri rahat uyuyabilirler. Dünyanın koşullarını değiştirmek inbalarının üstündedir; evrensel sistemde Yaratıcı’nın koymuş olduğu kurallarda herhangğişiklik gerçekleştirmek insanoğlunun elinde değildir.

Page 96: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 96/100

[←]

1.1855-58,1859-1865 yılları arası İngiltere’nin başbakanlığını yapmış ve bu dönemdeFransa’ya karşı İngiltere’nin haklarını hararetle savunmuş siyaset adamı, (ç.n.)

[←]

2.Practical: Uygulamalı, (yhn.)

[←]

3. Deus nobis hœc otia fecit: (Lat.) Tanrı bize bu boş zamanı verdi. Burada hœc otia E(İskoçya) gibi düşünülüyor, (yhn.)

[←]

4.Riksdal: Eskiden Kuzey ve Kuzeydoğu Avrupa’da kullanılan bir gümüş para, (yhn.)

[←]

5.Riksdal=5.21 Frank, Ruble=3.92 Frank, Kronor=1.32 Frank, Kron=1.32 Frank, Şilin1.15 Frank. (J V.)

[←]

6.(Lat.) Şehre (Roma’ya) ve dünyaya anlamında, (yhn.)

[←]

7.Bir doların yüzde biri-yaklaşık bir sol. Peru para birimi.

[←]

8.50 santim. (J.V.)

[←]

9.203.500 frank. (J.V.)

[←]

10.814.000 frank. (J.V.)

[←]

11.1.221.000 frank. (J.V.)

[←]

Page 97: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 97/100

12.Kilisede kutsal suyu serpmek için kullanılan şişe, (ç.n.)

[←]

13.2.035.000 frank. (J.V.)

[←]

14.4.070.000 frank. (J.V.)

[←]

15.Bkz. Jules Verne’in Dünya’dan Ay’a ve Ay’ın Çevresinde Seyahat  isimli kitapları.

[←]

16.Pamuk barutu, (ç.n.)

[←]

17.Havan topu mermisi, (ç.n.)

[←]

18.Burada bir hata söz konusudur. Yüzbaşı Nicholl Gun-Club üyesi değildir, metin orihaliyle bırakılmıştır, (yhn.)

[←]

19.Kablo yapımında kullanılan kauçuğa benzer bir madde olup, o dönemde protez dolgmaddesi olarak yararlanılmaktadır, (ç.n.)

[←]

20.4.000 metre uzunluğundaki ölçü birimi, (ç.n.)

[←]

21.Punch İngilizcede soytarı anlamına gelir.

[←]

22.Optikte kullanılan ve milimetrenin binde birine eşit olan uzunluk birimi.

[←]

23.(Lat.) Mutlu sığınak, (yhn.)

[←]

Page 98: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 98/100

24.Kimi siyanürleri belirtmekte kullanılan eski terim, (yhn.)

[←]

25.740 kilometre. (J.V.)

[←]

26.Barbicane kutba ulaşmayı deneyen kâşifler arasında, doksanıncı derecede bayrağın

dalgalandırmasına ramak kalan Kaptan Hatteras’ın adını anmayı unutmuştu. Anlaşılacağı gibsöz konusu kaptan hayaliydi. (Bkz. Jules Verne’in İngilizler Kuzey Kutbu’nda ve Buz Çölükitapları.)

[←]

27.Başucu noktası; Güneş’in çıkabileceği en yüksek noktaya ulaşarak çubuğun gölgesinsıfırladığı konumu, (ç.n.)

[←]

28.Bir tiyatro oyununda, bir makine aracılığıyla sahneye inen doğaüstü bir varlık ya datanrı. Onun inişiyle, son derece elim bir durum, gerçek olamayacak kadar mutlu bir sona ula(yhn.)

[←]

29.Dört kişiyle oynanan briç’e benzer bir oyun, (ç.n.)

[←]

30.(Lat.) “Ölüyü canlandırmak gerek!” (yhn.)

[←]

31.Sülfürik asit bazlarla şiddetli tepkimeler veren bir asit, (ç.n.)

[←]

32.Tutulum: Bir yıl boyunca Güneş’in gökküresi üzerinde çizdiği çemberin sınırladığıdaire, (yhn.)

[←]

33. Nadir: Ayakucu, Dünya’nın merkezine doğru ve düşey doğrultuda yer alan yön. (yhn

[←]

34.Paris’ten Petersburg’a bir saniyede ulaşabilmek için gereken hız. (J.V.)

Page 99: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 99/100

[←]

35.Ultima ratio: Son delil, son kitap, (yhn.)

[←]

36.1660’da Paris banliyösünde kurulan akıl hastanesi, (ç.n.)

[←]

37.Sans dessus dessous: İşler karışık. Sens dessus dessous: Ne altı var ne üstü. Yazarve sens arasındaki ses benzetmesini kullanıyor, (yhn.)

[←]

38.Ters askıyla kafanın su ya da atık su dolu bir fıçıya batırılıp çıkarılması, (ç.n.)

[←]

39.Şaşırtıcı: étonnant  patlayıcı: détonant  yazar ses benzerliğinden yararlanıyor, (yhn.

[←]

40.Falkland Adaları. (yhn.)

[←]

41.Mort-Blanc’tan 1000 metre daha yüksek. (J.V.)

[←]

42.Yer’in gölgesi: Yer ve Güneş kürelerine dıştan çizilen teğetlerin oluşturduğu koninarkada kalan parçası, (ç.n.)

[←]

43.Yıldızlararası alan, (ç.n.)

[←]

44.Olmazsa olmaz, (yhn.)

[←]

45.Tronometre, salınımlarıyla yerkabuğundaki hareketleri kaydeden bir sarkaç türüdürJaponya’da olduğu gibi birçok ülkenin maden ocaklarında grizu tehlikesine karşı benzer aygkullanılmaktadır. (J.V.)

[←]

Page 100: Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

7/25/2019 Jules Verne, Ne Altı Var Ne Üstü

http://slidepdf.com/reader/full/jules-verne-ne-alti-var-ne-uestue 100/100

46.Volapük: 1879’da Konstanz yakınında Litzelstetlen papazı J.M. Schleyer tarafındanyaratılan evrensel yardımcı dil. (yhn.)