84
JAARGANG. 01 NUMMER 13 15 NOVEMBER 2011 Ayna: Şöhretin zehrinden uzak durduk GÜZEL VE BAKIMLI GÖRÜNMEK HER KADININ GÖREVİ HOLLANDA EĞİTİMLİ TÜRK İŞÇİ ARIYOR ROTTERDAM’DA ZÜLFÜ LİVANELİ RÜZGÂRI CELAL ORUÇ’TAN VAN’A YARDIM NASIL İYİ BİR EŞ OLABİLİRİM? AHMET KARACADAL: 2011 BİZİM BAŞARI YILIMIZ OLDU EKRANLARIN EN SEVİLEN KÖTÜSÜ YİĞİT ÖZŞENER ABONE KAMPANYAMIZ SÜRÜYOR

Karizma Dergisi Kasım 2011

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Karizma Dergisi Kasım 2011, Sayı 13

Citation preview

Page 1: Karizma Dergisi Kasım 2011

JAAR

GAN

G. 0

1 •

NU

MM

ER 1

3 •

15

NO

VEM

BER

2011

Ayna:

Şöhretin zehrinden uzak durduk

GÜZEL VE BAKIMLI GÖRÜNMEK HER KADININ GÖREVİ

HOLLANDA EĞİTİMLİ TÜRK İŞÇİ ARIYOR

ROTTERDAM’DA ZÜLFÜ LİVANELİ RÜZGÂRI

CELAL ORUÇ’TAN VAN’A YARDIM

NASIL İYİ BİR EŞ OLABİLİRİM?

AHMET KARACADAL: 2011 BİZİM BAŞARI YILIMIZ OLDU

EKRANLARIN EN SEVİLEN KÖTÜSÜ YİĞİT ÖZŞENER

ABONE

KAMPANYAMIZ

SÜRÜYOR

Page 2: Karizma Dergisi Kasım 2011
Page 3: Karizma Dergisi Kasım 2011
Page 4: Karizma Dergisi Kasım 2011

4

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Colo

fon

10DOSYAAyna: Şöhretin zehrinden uzak durduk

34

5064

KARİYER İşkolik olabilir misiniz?

AİLENasıl iyi bir eş olabilirim?

OYUNKatil yapan oyunlar

prijs € 2,90

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara ve reklamların içeriğinden reklam verenler sorumludur. Doğacak hukuki sorumluluk hiçbir şekilde dergimizi bağlamaz. Dergimizde yer alan yazı, resim, karikatür ismimiz belirtilmek süretiyle kullanılabilir. Reklamlar müsade alınmadan kesinlikle kullanılamaz.

Sahibi / UitgeverKarizma

Genel Yayın Yönetmeni / HoofdredacteurTarık OKAN

Yazı İşIeri Müdürü / EindredacteurSongül TEKGÜL

Kültür ve SanatSemra YURTSEVER

Sinema ve TelevizyonHayriye BÜYÜKEKEN

Haber AraştırmaSümeyye Betül BILGI, Semra TÜRKMEN, Hülya TEMEL, M.İsmet FURKAN, M.Esra

Yayım KuruluAhmet DURU, Selim İLERİ, Nur KAYA, Selvi TAŞYÜREK,Özge AYDIN

Marketing/Reklam:Özlem AKIN - M: 06 149 30 210

Süleyman BİLGİ - M: 06 34 03 99 57

Bu sayıda katkıda bulunanlarBayram ALTINTAŞ, Av.Bahattin AYDIN, Tenzile ERDAL, Nuray BOSSINK-TUNA,

Hukuk danışmanı : Av.İsmet ÖZKARA

Abone Ücreti : Hollanda Senelik 15,- euroBelçika 30,- euro. Diğer ülkeler 50,- euro

ISSN: 1574-022638-4014-29 8-13

Yazışma adresi:Postbus 23854, 2502 GW Den Haag

M: 06 340 39 957, M: 06 149 30 210E-mail : [email protected]

w w w. k a r i z m a m e d i a . n l

Karizma Dergisi her ayın 15’inde yayımlanmaktadır

J a a r g a n g 01 • N r : 13 • 15 N o v e m b e r 2 011

Dağıtım:Hollanda geneli

Tasarım / Lay-out : P-Ajans, ([email protected])

Page 5: Karizma Dergisi Kasım 2011

5

KarizmaMagazine

Edito

rTarık OKANKARİZMA DERGİSİ EDİTÖRÜ

HABER Celal Oruç’tan Van’a yardım

Hollanda’ya Bu Yakışmıyor

Ahilik geleneği tartışıldı

Nasıl iyi bir eş olabilirim

Ahmet Karacadal: 2011 Bizim Başarı Yılımız Oldu

Avrupalı gençler evlenmek istemiyor

Hollanda eğitimli Türk işçi göçü peşinde

Avrupa’da ırkçılık yükselişte

ARABA DÜNYASI Ferrari’nin yeni modeli FF

BİLİM VE TEKNOLOJİ Sorular ve bilimsel cevapları

EMLAK Verschil tussen erfpacht en eigendom

GEÇMİŞ ZAMAN ODUR Kİ Abdullah Gül

MODA Daha uzun ömürlü giysiler için

Şöhretin zehrinden uzak durdukİlk yola çıktığımızda yabancı grup-lara çok büyük hayranlığımız vardı. Diğer yaşıtlarımız gibi emperyaliz-min etkisinde kalan gençler olarak büyüdük. Anadolu’nun farkında bile değildik. Fakat ilk albümden sonra gittiğimiz konserlerde gördüğümüz Anadolu bizde şok etkisi yarat-tı. Orada yaşadıklarımız ve kalıplarımızı kırma anının keşke sözle bir ifadesi olsaydı. Ancak bunu ondan sonra yazdığımız şarkılarda belki ifade edebildik

Biz müzik yapıyoruz. Hayatımızı anlamlandırmaya çalışıyoruz. Biz kalıcı şarkılar yapmak istiyoruz. Türküleşen şarkılar yap-mak istiyoruz. Biz sahnede 400–500 yıllık türküleri seslendiri-yoruz. Keşke günün birinde o adını bilmediğimiz insanlardan biri de biz olabilsek.

Bazı sanatçılar gibi içinde yaşadıkları topluma sırtını dönme-diklerini söyleyen Ayna grubunun solisti Erhan Güleryüz, “Biz-ler mahallenin çocuklarıyız. Köklerimizle meyvelerimiz arasın-da bir sıkıntı yok.” diyor. Gerçekten beğeni ile okuyacağınız bir söyleşi gerçekleştirdik. Aslında fazla zaman kayıp etmeden hemen röportajı okumanızı öneririm.

22 yaşındaki çocuklarının Hollanda polisi tarafından öldü-rüldüğünü iddia eden gözü yaşlı Gürz ailesi, Hollanda’dan adalet istiyor. 2 Temmuz günü yaşanan olayın ardından aylar geçmesine rağmen, savcılık tarafından hazırlanan ikinci rapo-run açıklanmamasına isyan ediyor aile. Adeta insanlığın yer-de süründüğü bu olayda devletin yetkili organlarının ve insan hakları savunucularının nerede olduğunu merak ediyoruz. Ha-berin detayını ileriki sayfalarımızda okuduğunuzda buda olur mu diyeceksiniz.

Saygı değer okuyucularımız. Dergimiz sadece bu konulardan ibaret değil elbette. Hukuk, Aile, Kültür ve sanat, Sinema, Moda, Teknoloji, Sağlık, Fıkralar, ilginç röportajlar, bulmaca, karikatür ve haberlerimizle beğeni ile okuyacağınız bir sayı oldu.

Gelecek sayımızda tekrar birlikte olmak istiyoruz…

Hoşça kalın.

Page 6: Karizma Dergisi Kasım 2011

6

KarizmaMagazine | 15 Haziran-Juni 2011

Bakı

nca

Page 7: Karizma Dergisi Kasım 2011

7

KarizmaMagazine

Bakı

nca

Page 8: Karizma Dergisi Kasım 2011

8

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Bakı

nca

Page 9: Karizma Dergisi Kasım 2011

9

KarizmaMagazine

Page 10: Karizma Dergisi Kasım 2011

Şöhretin zehrinden uzak durduk

Ayna:

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Kapa

k

10

Page 11: Karizma Dergisi Kasım 2011

Röportaj: Ali Pektaş

Bazı sanatçılar gibi içinde yaşadıkları topluma sırtını dönmediklerini söyleyen grubun

solisti Erhan Güleryüz, “Bizler mahallenin çocuklarıyız. Köklerimizle meyvelerimiz

arasında bir sıkıntı yok.” diyor.

KarizmaMagazine

Kapa

k

11

Page 12: Karizma Dergisi Kasım 2011

12

KarizmaMagazine | 15 November 2011

12

Kapa

k Klasik soruyla başlayalım. Gözlükleri ne zaman çıkaracaksınız?(Gülüyor) Sanırım çıkarmayacağım. Ben popülariteden ve ünlü olmaktan birazcık imtina ediyorum. İyi bir şey olmadığını düşünüyorum. Sahnede iki saat ünlü biri ol-mak bana yetiyor. Normal hayatta ise bunu istemiyorum. Çünkü sokaktan besleniyorum. Oradan aldıklarımla ürün verebiliyorum. O yüzden sahnede ve televizyonda gözlük takıyorum. Onun dışındaki zamanlarda takmıyorum.

Gözlükleri çıkarınca kimse sizi tanımıyor mu?Evet tanımıyor. Türkiye’de ve dünyanın neresine gidersem gideyim en sıcak havalarda bile güneş gözlüğü kullan-mıyorum. Rahatça dolaşabiliyor ve çevremi gözlemleye-

biliyorum. Şöhretin bir hastalık olduğunu düşünüyorum.

Sizi en çok rahatsız eden nedir?Özellikle insanın özgürlüğünü elinden alan bir yönü var. Ben özgürlük ve bağımsızlığın çok önemli olduğunu dü-şünüyorum. Birçok popüler arkadaşım var ve onlar benim kadar özgür değil. Onlar adına üzülüyorum.

Single çağında 12 şarkılık bir albüm yapmanın risk olduğunu düşünmediniz mi?Bizim için bir risk değil. Çünkü biz müziğe madde göz-lükleriyle bakmıyoruz. Günümüzde iyi müzik gerçekten onu seven müzisyenlerin yaptığı bir uğraş halini aldı. Biz 15 yıldır müzikseverlerden gördüğümüz ilgi ve sevgi,

Biz müzik yapıyoruz. Hayatımızı anlamlandırmaya çalışıyoruz. Biz kalıcı şarkılar yapmak istiyoruz. Türküleşen şarkılar yapmak istiyoruz. Biz sahnede 400-500 yıllık türküleri seslendiriyoruz. Keşke günün birinde o adını bilmediğimiz insanlardan biri de biz olabilsek.

Page 13: Karizma Dergisi Kasım 2011

13

KarizmaMagazine

Kapa

k

maddi ve manevi bizi donatmalarına karşılık olarak hep müziğe yatırım yaptık. Bir stüdyo yaptık. Burada sadece Ayna değil, birçok sanatçı arkadaşlarımızın üretimlerine ev sahipliği yapıyoruz. Albümlerimizin her şeyini kendi-miz yaptığımız için, çok ciddi harcamalarımız olmuyor. En çok ihtiyaç duyduğumuz şey, yeni yaptığımız albüm-lerin tanıtımı. Klip çekimi ve diğer konular.

Aslolan, yaptığınız şarkıların yıllar sonra da söylenecek kadar izler bırakması

Size karşı bir defans mı var?Endüstrinin pazar payı çok küçüldüğü için, piyasaya para bazlı bakan kurumlar iyice küçülmüş o pastadan en büyük dilimi almak istiyorlar. Alternatiflerin hepsini kullanmak istiyorlar. Bizim bir şansımız var. 15 yıllık bir grubuz ve çok fazla promosyona ihtiyacımız yok.

Bu taş medyaya mı?Medyadan yüksek derecede destek almasak da biz yolu-muza devam ediyoruz. Konserlere gidiyoruz, halkla bu-luşuyoruz. Medyanın dinleyici ile kurduğumuz elektrikten medyanın bihaber olması bizim çok da umurumuzda de-ğil. Aslolan, yaptığınız şarkıların yıllar sonra da söylene-cek kadar izler bırakması, sahiplenilmesi ve sevilmesi. 15 yılda 12 albüm yaptık. Sahneye çıktığımızda ben ağzımı açmadan konser bitirecek bir durumumuz var. Konserle-rimizde şarkılarımızı söyleyen yüz binlerce kişilik korola-rımız oluyor. Bu bizim için onur verici.

Sadık bir dinleyici bir kitleniz var ve bunlar korsan albüm almamak için bir kampanya yapıyorlar. Bu kampanyanın diğer fan klüplerine de örnek oldu-ğu söyleniyor.Dünyada yaşayan herkesin bir vicdanı var. İnsanların haklarına hiçbir şekilde tecavüz etmememiz gerektiği-ni biliyoruz. Dinleyicimizin düzgün bir şekilde kimsenin hakkına müdahale etmeden müzik tüketmesi bizi çok mutlu ediyor. Ama maalesef dünyada bu üretimler inter-net yoluyla gasp ediliyor.

Hayatın paylaşılmaya değer yerlerini paylaşmayı sevdiğim için müzik yapıyorum

Müzik üreten insanlar ne yapmalı peki?Burada müzisyenin yapması gereken tek şey, ‘Ben neden müzik yapıyorum?’ sorusunu kendisine sormaktır. Ben müziği para kazanmak için değil, çok sevdiğim için yapı-yorum. Hayatın paylaşılmaya değer yerlerini paylaşmayı sevdiğim için müzik yapıyorum.

Sanırım şarkılarınızın sevilmesinin nedeni bu sa-mimiyet ve az önce söylediğiniz gibi sürekli halkın içinde olmanız.Bizler mahallenin çocuklarıyız. Köklerimizle meyvelerimiz arasında bir sıkıntı yok.

Bu albümdeki şarkıların tamamını Avustralya’da yazmışsınız. Çok uzun bir süre mi kaldınız orada?Hayır, sadece 10 gün kaldık. Biz grup olarak se-feri sayılabilecek bir ekibiz. Sürekli yollarda-yız. Müzik ve Ayna’dan dolayı dünyayı dolaşı-yoruz. Ayna bir okul ve bu okulda gittiğimiz her yerde bir şeyler öğreniyoruz. Geçtiğimiz şubat ayın-

Ben müziği para kazanmak için değil, çok sevdiğim için yapıyorum.

Hayatın paylaşılmaya değer yerlerini paylaşmayı sevdiğim için

müzik yapıyorum.

Page 14: Karizma Dergisi Kasım 2011

14

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Kapa

k

da Avustralya turnemiz oldu. Orada yaz sonuydu. Okyanus kıyısına oturduk ve çok mutlu olduk. Orada arkadaşlara ‘Ya arkadaşlar şöyle deniz kokan mavi bir şarkı yapsak, mavi şarkılar yapsak’ dedik ve albümün adı böyle çıktı.

Ayna’nın şarkıları genelde hep pozitif ve enerji ve-ren şarkılar. Bir rock grubu için tezat değil mi bu?Evet rock müziğinde bir sertlik var. Fakat ben kötü ve ne-gatif duygulardan kendi şiirlerimi ve şarkılarımı arındır-maya çalışıyorum. Çünkü bunun ilk başta kendime zararı olduğunu düşünüyorum. Tabii ki dünyada korkunç savaş-lar oluyor. Üzücü bir açlık var. Bunları bir insan olarak hissetmemek mümkün değil. İnsanın içi yanıyor. Ama di-ğer tarafta bu dünyada 7 milyar insan yaşıyor. Bütün bu kötü şeyler dışında iyi şeylerden de bahsetmek gerekiyor. bizim de nefes almamız gerek, ancak nefes aldığımızda diğer insanlara yardım edebiliriz.

Büyük başarılara imza atmanıza rağmen popüler kültüre teslim olmadınız. Bu nedenle başarınızın göz ardı edildiğini düşünüyor musunuz?Umurumuzda değil. Biz ne yaptığımızı biliyoruz. Keşke herkes ne yaptığını bilse ama başkasının ne yaptığını bilmemesi beni hiç ilgilendirmiyor. Biz müzik yapıyo-ruz. Hayatımızı anlamlandırmaya çalışıyoruz. Biz kalıcı şarkılar yapmak istiyoruz. Türküleşen şarkılar yapmak istiyoruz. Biz sahnede 400-500 yıllık türküleri seslendiri-yoruz. Keşke günün birinde o adını bilmediğimiz insan-lardan biri de biz olabilsek.

Peki magazinden uzak durmak size ne kaybettir-di, ne kazandırdı?Kaybettirdiklerinin çok fazla olduğunu sanmıyorum. İlle de magazinde polemiklerin içinde yer alarak bu iş yapıl-mıyor. Türkiye’de sadece müzik yaparak para kazanan birçok müzisyen var. Onlar bence pop müziğin, rock mü-

İlk yola çıktığımızda yabancı gruplara çok büyük hayranlığımız vardı. Diğer yaşıtlarımız gibi emperyalizmin etkisinde kalan gençler olarak büyüdük. Anadolu’nun farkında bile değildik. Fakat ilk albümden sonra gittiğimiz konserlerde gördüğümüz Anadolu bizde şok etkisi yarattı. Orada yaşadıklarımız ve kalıplarımızı kırma anının keşke sözle bir ifadesi olsaydı. Ancak bunu ondan sonra yazdığımız şarkılarda belki ifade edebildi

Page 15: Karizma Dergisi Kasım 2011

KarizmaMagazine

ziğin Kahtalı Mıçı’ları. Medyaya pek de ihtiyaç duymu-yorlar. Çünkü toplum neyi seçeceğini çok iyi biliyor.

Anadolu’da sevgiyi gördük

Ayna bugüne kadar Türki-ye’de bir müzik gru-bunun ulaşabileceği en yüksek sayısal değerlere ulaştı. Bu sizde bir kibir oluşturdu mu?Şöhretin zehrinden uzak durduk. Sayılar çok da önemli değil, bence son yaptığınız şey önemli. İyi bir şey yapmak ve onu sürdürmek önemli.

15 yıl boyunca gidip gelenlerin dışında ne değişti Ayna’da?Çok şeyler değişti. İlk yola çıktığımızda yabancı grupla-ra çok büyük hayranlığımız vardı. Diğer yaşıtlarımız gibi emperyalizmin etkisinde kalan gençler olarak büyüdük. Anadolu’nun farkında bile değildik. Fakat ilk albümden sonra gittiğimiz konserlerde gördüğümüz Anadolu bizde şok etkisi yarattı. Orada yaşadıklarımız ve kalıplarımızı kırma anının keşke sözle bir ifadesi olsaydı. Ancak bunu ondan sonra yazdığımız şarkılarda belki ifade edebildik.

Ne gördünüz Anadolu’da?İlk başta bizden saklanılanları ve saçma sapan kompleks-lerle büyüdüğümüzü gördük. Anadolu’da sevgiyi gördük. Bütün dünyayı dolaştık ama Anadolu gibi insana insan gibi davranan bir toprak parçası görmedik. Bize küçücük bir fanus gösterilirken Anadolu’da okyanusu gördük.

Peki şimdi müzikal anlayışınız ne düzeyde?Şimdi felaha yaklaşıyor. Ancak ermedik daha. Çünkü ne kadar okursak okuyalım ne kadar araştırırsak araştıralım cahil olduğumuzun farkındayız. Mümkün olduğunca der-li toplu olmaya çalışıyoruz. Zaman zaman düştüğümüz küçük imla hatalarımız olabiliyor.

Anadolu bir mozaik ve biz de şarkıları-mızı bu mozaiğin her rengi ile söylemek istiyoruz

Grubunuz sosyal projelere de destek veriyor...Popüler olmaktan kaçıyoruz ama bazen çok büyük faydalı olabiliyor. Çağımız iletişim ve paylaşım çağı. Bu iletişim sa-dece bilgide ve teknolojide olmamalı. Sağlıkta da, eğitim-de de olmalı. Ben yaptığımız şeylere yardım demiyorum, paylaşım diyorum. Bu konuda koşturuyoruz. Bir ucundan tutmaya çalışıyoruz. Ama reklam amaçlı değil, bundan ödümüz kopar. Aynı zamanda yapılan işe de çok büyük haksızlık olur.

Geleceğe dair hedefleriniz ve hayalleriniz neler?Sağlığımız yerinde oldukça zarar vermeden müzik üret-meye çalışıyoruz. Konser vermekten çok haz alıyoruz. Ayna, bir konser grubu. Sahnede olmayı ve konser ver-meyi çok seviyoruz. Birlikte müzik yapmak, hayatımızı anlamlı kılıyor. Önümüzdeki günlerdeki hedefimiz, hep birlikte söylenebilecek şarkıların sayısını artırmak. Yan yana oturmayan insanları konserlerde aynı şarkıyı söylet-mek büyük bir onur. Bu bir görevdir. Anadolu bir mozaik ve biz de şarkılarımızı bu mozaiğin her rengi ile söyle-mek istiyoruz.

Aslında grup olarak böyle bir mozaiksiniz...Evet. Anadolu mozaiği denince aklınıza ne geliyorsa ta-mamını içinde barındıran bir grubuz. Grup elemanları Anadolu’nun farklı renklerinden oluşuyor. Bu manada Anadolu’nun aynasıyız. Böyle bir aynadan yansıyacak tek şey de sevgidir.

Page 16: Karizma Dergisi Kasım 2011

16

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Hab

er Celal Oruç’tan Van’a 250 bin TL yardımİstanbul’daki evini depremzedelere tahsis eden Oruç, Van’da 100 kadar konut yapmayı planlıyor

ROTTERDAM - Hollanda’da şirketi bulunan Türk iş ada-mı Celal Oruç, Van’daki deprem mağdurlarına 250 bin TL yardımda bulundu. Rotterdam kentinde düzenlenen programda yardım çekini Kimse Yok Mu Derneği Benelüks temsilcisi Ziya Bekmen’e veren Oruç, başta iş adamları ol-mak üzere Avrupa’da yaşayan tüm Türkleri Van’a yardım yapmaya çağırdı.

Aynı zamanda Avrupa genelinde Kurban Bayramı’na kadar sürecek bir kampanya başlattığını duyuran Oruç, “Avrupa’da 5 milyon kadar vatandaşımız var. Her biri 5 avro verse 25 milyon avro eder. Ayrıca 150 bin kadar da iş adamımız var. Her iş adamı da 100 avro bağışlasa 15 milyon avro toplanır. Herkesi duyarlı olmaya davet ediyorum” diye konuştu. Oruç, bu çerçevede bazı iş adamalarıyla görüşerek, onları yardım kampanyasına katılmaya teşvik etmeyi düşündüğünü aktardı.

İstanbul’da bulunan dayalı döşeli evini de boşaltarak bir depremzedeye tahsis etme kararı aldığını ifade eden Oruç, buna ek olarak Van’a 50 ila 100 konut yapmayı planladığı-nı açıkladı. Kimse Yok Mu Derneği Benelüks Temsilcisi Ziya Bekmen de iş adamı Celal Oruç’un bu duyarlı davranışı-nın takdire şayan olduğunu söyledi. Bekmen ayrıca Celal Oruç’a yaptığı yardımlardan dolayı bir de teşekkür mahiye-tinde hediye sundu.

Hollanda IHH’dan kahvaltılı toplantıHollanda Uluslararası İnsani Yardım Vakfı (IHH), Hol-landa’daki Türk basın mensuplarının davetli olduğu kah-valtılı bilgilendirme toplantısı gerçekleştirdi.

Amsterdam Konak restaurantta gerçekleştirilen toplan-tıya, Hollanda’da yayın yapan Türk gazete, dergi ve tv kanallarının temsilcileri katıldı. Toplantıda, Hollan-da IHH’nın en son çalışması olan Somalili mültecilere yönelik olarak Somali ve Kenya’daki kamplardaki da-ğıtımlarla ilgili bilgiler, çalışmalara bizzat katılan IHH yönetim kurulu üyesi Murat Kurt tatarfından görüntüler eşliğinde basın mensuplarına aktarıldı. IHH başkanı Hü-seyin Gündüz’de IHH’nın yapısı ve çalışmaları hakkın-da bilgilendirmelerde bulundu.

Page 17: Karizma Dergisi Kasım 2011

17

KarizmaMagazine

Page 18: Karizma Dergisi Kasım 2011

18

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Hab

er

Beverwijk Belediye binasında Beverwijk Belediye Başkanı Han Van Leeuwen ve Velsen Belediye Başkanı Franc We-erwind huzuruna çıkan anne Ayten ve baba Cengiz Gürz, ‘Çocuğumuzun ölümünden sonra hayatımız karardı. Artık ilaçlarla yaşıyoruz. Tamamen aptallaştık. Çocuğumuzu Hol-landa polisi öldürdü. Siz delilleri karartmak için işi ağırdan alıyorsunuz. Biz sizlerden adalet istiyoruz, başka bir şey iste-miyoruz. Suçlu kimse ortaya çıkarılsın. Çocuğumuza şiddet uygulayıp onun ölümüne neden olan polisler, hiçbir şey ol-mamış gibi aramızda dolaşıyor. Eğer İhsan yaşamış olsaydı 22 Kasım günü onun 23’üncü doğum gününü kutlayacaktık. Ne olur yetkinizi kullanıp suçluların ortaya çıkarılması için bizlere yardımcı olun’ diyerek kendilerinden adaletin ortaya çıkması için yardım talebinde bulundular.

BELEDİYE BAŞKANLARINDAN UYARIAilenin şikayet ve isteklerini dinleyen Belediye Başkanları Le-euwen ve Weerwind, ailenin üzüntüsünü paylaştıklarını söyle-yerek ‘Evlat acısının ne kadar zor olduğunu biliyoruz. İnanın gereken neyse biz onu yapmaya çalışacağız. Ama siz bir an önce Avukatınız aracılığıyla suç duyurusunda bulunun, hu-kuksal süreci başlatın’ diyerek aileyi uyarıp, savcılıktan ikinci raporun açıklanmasının beklenmemesi gerektiğini söylediler.

Trabzon ADLİ TIP SUÇLANDITrabzon’dan gelen ikinci ek otopsi raporunun Hollanda’da ki otopsi raporu ile çelişkili olmasında, Hollanda yetkililerinin Türk yetkililerini suçladığını öne süren baba Gürz, ‘Trabzon Adli Tıp Kurumu’nda yapılan ikinci otopsi raporunda çocuğu-muzun iç organları, kalbi ve beyninin tamamen alınıp yerlerinin kağıt parçaları ve bezlerde doldurulduğu ortaya çıktı. Hatta o raporda çocuğumuzun uyuşturucu kullanmadığı da belirlendi. Şimdi Hollanda ki yetkililer, Trabzon Adli Tıp Kurumu’ndan ve-rilen raporun doğruları yansıtmadığını iddia ediyor.

Türk yetkilileri işlerinde profesyonel olmamakla suçluyorlar. Kısacası, bunların yaptıklarının hepsi doğru, bizimkiler yan-lış’ diyerek mağdur olmamaları için başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek ‘Sayın başbakanım, ne olur bizleri bu mücadelemizde yalnız bırakmayın. Çocuğumuz Hollanda polisinin şiddetine kurban gitti, bizim hayatımız karardı’ diye-rek başbakandan yardım talebini tekrarladılar.

2 Temmuz günü Hollanda’da polis tarafından göz altına alı-nan Türk genci İhsan Gürz (22), 3 Temmuz günü Beverwijk polis merkezinde göz altıda tutulduğu hücresinde sabahın erken saatlerinde hayatını kaybetmişti.

Hollanda’ya bu yakışmıyor

22 yaşındaki çocuklarının Hollanda polisi tarafından öldürüldüğünü iddia eden gözü yaşlı Gürz ailesi, Hollanda’dan adalet istiyor. 2 Temmuz günü yaşanan olayın ardından aylar geçmesine rağmen, savcılık tarafından hazırlanan ikinci raporun açıklanmamasına isyan eden aile, belediye başkanlarından yardım talebinde bulunup şikayetlerini dile getirdi.

Page 19: Karizma Dergisi Kasım 2011

19

KarizmaMagazine

Page 20: Karizma Dergisi Kasım 2011

20

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Hab

er Ahilik geleneği tartışıldıHollanda Göçmenler Konsorsiyumu’nun öncülüğünde düzenlenen Ahilik sempozyumuna, birçok Sivil Toplum Kuruluşu destek verdi.

M. İsmet Furkan / Amsterdam - Sempozyumun açılış konuşmasını, Hollanda Göçmenler Konsorsiyumu danışmanı Ronal Lucadie yaptı. Lucardie konuşmasında; ahilik sistemi-nin daha iyi tanıtılması gerektiğini vurguladı. Daha sonra Mesnevi’yi (Mevlana) ve Seyahatname’yi ( EvliyaÇelebi)Hollandacaya çeviren ve şu anda ahilik üzerine bir kitap yazmakla meşgul olan Hollandalı araştırmacı, düşünür, ya-zar Abdulwahid Van Bommel kürsüye geldi.Bommel ahilik üzerine yaptığı konuşmada, bu geleneğin

giderk büyük önem kazandığının altını çizdi. Abdulwa-hid Van Bomme; “ Ahilik sitemi, günümüzde Hollanda ve Batı gündeminde ‘sosyal girişimcilik bilinci’nin karşılığı olarak her zaman tartışılan bir sistemin yüzyıllar önce Anadolu’da uygu-lanmış biçimidir. Günümüzde artan sosyal sorunlar karşısında her şeyi devletten beklemek yerine, sivil toplum ve sosyal giri-şimcilik adına yenilikçi çözümler üretmek ahilik siteminde yer bulmaktadır.” ifadesini kullandı. Van Bommel ahiliğin, cehale-te karşı ilmi, tembelliğe karşı çalışmayı, miskinliğe karşı üretme-yi ve ayrılığa karşı da birliği savunduğunu aktardı. Etkinlikte sempozyuma destek veren ve katılımda bulunan ku-rumların sözcüleri de birer konuşma yaptılar. Hollanda İşçi Sendikaları Konfederasyonu (FNV) sendikası adına söz alan bayan Ans Elser ise, sendika olarak ahilik prensiplerine ta-mamıyla katıldıklarını, hatta ahilik sisteminin Hollanda’da hayat geçirilmesiyle işlerinin kolaylaşacağını, belki de sendi-kalara gerek kalmayacağını söyledi.

Page 21: Karizma Dergisi Kasım 2011

21

KarizmaMagazine

Page 22: Karizma Dergisi Kasım 2011

22

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Hab

er

Amsterdam - Yaz sezonu ile ilgili he-deflerini yakaladıklarını belirten Anado-luline Hollanda Genel Müdürü Ahmet Karacadal, yaklaşık işçi ve turistik bazda 100 binin üzerinde kişiye hizmet verdikle-rini, bu sayıyı 2012’de daha da artırmayı planladıklarını söyledi.Seyahat alanındaki tecrübelerine daya-narak bu hedefi rahatlıkla yakalayacak-larına inancının tam olduğunu belirten Karacadal şöyle konuştu: “2011 yılı Allah’a şükürler olsun çok güzel geçti. Anadoluline olarak bu güzellik sadece bi-zim açımızdan değil Türkiye açısından da hakikaten olumlu geçti. Şirket olarak yaza hedeflerimizi yakalamış olduk. Bunun ya-nında belirlediğimiz uçuş noktalarına da ulaşmış olduk. Anadoluline olarak hede-fimiz 100 bin yolcu taşımaktı. Bu rakamın üzerine çıkmış olduk. Bu yüz bin yolcu uçağa binen yolcu. Bunun içinde yüzde 10 ila yüzde 15’lik turistik uçuş hedefle-miştik. Bu rakamları da yakaladık.” dedi.

İstanbul özel programı yaptıkAnadoluline olarak kış sezonunu geçmiş yıllara farklı bir konsept ile çıkıyoruz diyen Karacadal, “Nasıl ki Avrupa’da Barselo-na, Roma, Paris ve Londra’ya gidiyorlar

ise biz de Anadoluline olarak İstanbul’u nasıl ön plana çıkartabiliriz bunun içinde özel İstanbul programı yaptık .İstanbul ko-nusunda bu yıl çok iddialıyız. Türkiye’nin en büyük özel havayollarından biri olan Onur Hava Yoları ile iyi bir anlaşma yap-tık. Anadoluline olarak İstanbul Atatürk Havaalanı’na haftada 3 sefer Salı, Cuma ve Pazar olarak başlattık. Onur Hava Yolları ile direkt olarak Avrupa yakasına Atatürk Havalimanı’na uçuyoruz. Bu ko-nuda biz bir araştırma yaptık. İstanbul Sabiha Gökçen’den uçuşlarda Avrupa yakasına geçişler de en az 2 ila 3 saat zaman kaybı oluyordu. Bizde o vesile ile İstanbul’dan insanlarımızı soğutmamak amacı ile THY’den sonra İstanbul Ata-türk Havaalanı’na Onur Hava Yolları ile beraber program yaptık. Çünkü Atatürk Havaalanı’ndan yolcularımızı otellerine 25 dakikada götürebiliyoruz. Bir diğer konu ise vatandaşlarımızın yüzde sekseni İstanbul’u tanımıyor. Özellikle Sultan Ah-met Camii, Eyüp Sultan ve Süleymaniye Camii ve diğer tarihi yerleri doğru dürüst bilmiyor. Yapmış olduğumuz özel paket-ler ile İstanbul’u tanıtıcı seferler başlattık. Paketimizde üçlü, beşli ve haftalık paket-lerimiz mevcut. Bizim insanımız gerçekten

İstanbul’a gitmek istiyor. İstanbul’u öğ-renmek istiyor. Bunun için özel rehberler eşliğinde özel turlar ayarladık. Bunun yanında gençlere yönelik İstanbul’umu-zu tanıtmak için tur paketleri hazırladık. İstanbul’a özellikle gençlere tarihi ve kül-türel zenginlikleri göstermenin yanında sportif faaliyetler amaçlı turlar düzenledik. Galatasaray, Trabzon, Beşiktaş ve Fener-bahçe takımlarımız arasında oynanacak tüm maçlarının kombine biletlerini aldık. Anadoluline sitesine önümüzde ki hafta bu programlar yerleştirilecektir. İki gün oteli ile beraber ve bunun yanında maç bileti de bizden. Hangi maç olursa olsun. Bu-nun yanında Hollanda Türkiye arasında 2012’de başlayacak 400. yılı diplomatik ve dostluk yılı kapsamında bir çalışmamız var. Özellikle iki ülkeye karşılıklı seyahatler ve fuar organizelerinde özel koltuklar ayır-mış bulunmaktayız. İki ülke arasında etkin-likler İstanbul üzerinde yoğunlaşacağı için bu çalışmayı başlattık.” şeklinde konuştu.

Saygın şirketlerle çalışıyoruzAnadoluline olarak THY, Corendon, Sun Expres, Onur Air, Pegasus ve Tran-savia gibi saygın havayollarıyla işbirliği yapıyoruz diyen Karacadal, “İstanbul, İzmir, Dalaman, Bodrum, Ankara, Kayse-ri, Antalya, Konya, Sivas ve Elazığ gibi noktalara direkt uçuşlarımız var. En iyi havayolu şirketleriyle yaptığımız uçuş-larımızda bilet satışı yanında, seyahat paketlerimizle de 2012 yılında hedefle-rimize rahat ulaşacağımızı tahmin edi-yoruz. Hollanda’da seyahat alanında 16 yıllık tecrübemiz var. Dolayısıyla bu tecrübemizle 2011 yılında iyi bir çıkış yaptığımıza inanıyoruz. Tabii ki bu çıkışta Corendon’un büyük desteği oldu. Biz bu işi çok iyi biliyoruz demiyoruz; çünkü ek-siklerimiz var. Ancak çok iyi bir ekibimiz var ve onlara güveniyoruz. Anadoluline olarak hizmeti insanımızın ayaklarına ge-tirdik. Bundan dolayı mutluyuz. Anado-luline 2011 yılında da başarılı bir sezon geçirecektir.” dedi.

Ahmet Karacadal:

2011 başarı yılımız olduAnadoluline Hollanda Genel Müdürü Ahmet Karacadal Amsterdam’daki genel merkezinde basın mensuplarına kış sezonu ile ilgili çalışmaları ve önemli projeleri hakkında önemli bilgiler verdi.

Page 23: Karizma Dergisi Kasım 2011

23

KarizmaMagazine

Rotterdam Engels Cafe kongre merkez-inde İOT öncülüğünde gerçekleşen basın toplantısına Avrupa Türk De-mokratlar Birliği Hollanda (UETD), Hol-landa Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB), Amsterdam Türkiyeli Kadınlar Birliği (ATKB), Demokratik İşçi Dernekler Fed-erasyonu (DİDF), Hollanda Türk De-mokratlar Birliği (HTDB) ve HAK-DER, Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu (HTGF), Hollanda Kürt Dernekleri Federasyonu (Fed-Kom) yöneticileri, Amsterdam Kürt Kültür Merkezi (KNCCA) yöneticileri ile birlik-te az sayıda gazeteci katıldı.Yaklaşık 1 saat süren basın bilgile-ndirme toplantısında her türlü şiddete karşı olunduğu, gruplar arasında çatışmanın önüne geçilmesi gerektiği, şiddetin ön plana çıkmaması gerektiği konularında fikir birliğine varıldı. STK temsilcileri, gerginliğe son verebilmek için ortak çalışmaya hazır olduklarını söylediler.

“Türkiye’de olan bir olayı Hollanda’ya taşımak ve toplumun huzurunu bozmak doğru bir şey değildir. Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip edebilir-siniz. Orada yaşanan acı olaylardan

dolayı da acı çekebilirsiniz. Ama ora-daki olayları, Hollanda’da şiddet kulla-narak protesto etmek bir çözüm değil, aksine çatışmayı ve gerginliği artırır. Hollanda toplumu huzur istiyor. Bu hu-zuru bozmaya hiçbir kimsenin hakkı yoktur” denildi.“Türkiye’de olan bir olayı buraya taşımak ve burada ki insanların hu-zurunu bozmak hiç kimsenin hakkı değildir” diyerek sağduyu çağrısında bulundu.Kulsan başta olmak üzere Kültür sanat vakıflarının bile katıldığı basın ve uzlaşı toplantısına Hollanda Türk Federasyonu’nun katılmaması dikkat çekti. Türk basınından ise Yalçın Çakır (Sabah), Ergun Kula (Hürriyet), Ömer Ilık (Aktuel TV) ve Son Medya’nın hazır bulunduğu toplantıda İOT Başkanı Aydın Akkaya, Son Haber’e gün-demi takip eden haberciliği ve olay-lara gösterdiği hassasiyetten dolayı teşekkür etti.

Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Türkiye Dostları Grubu’ndan sonra Bosna-Hersek Dostları Grubu kuruldu. Başkanlığını Türk asıllı AP Hollanda Milletvekili Emine Bozkurt’un yaptığı Bosna Hersek Dostları Grubu’nun ilk toplantısına AP genişlemeden sorumlu Komiseri Stefan Füle ile Bosna Hersek Dışişleri Bakanı Sven Alkalaj katıldı.Bosna-Hersek’in AB üyelik sürecinin ele alındığı ilk toplantıda açılış konuşmasını yapan Emine Bozkurt, Bosna-Hersek’in Avrupa Birliğine tam üyesi olabilmesi için tam destek vereceklerini aktardı. Bu toplantıyla birlikte dostluklarının res-miyet kazandığını da aktaran Bozkurt,

Bosna-Hersek’in çok büyük bir potansiyel olduğunu ve içerisinde büyük imkânlar barındırdığını ifade etti. Bozkurt, “ Bosna-Hersek büyük imkanlara sahip. AB olarak bu imkânlardan faydalanmak lazım. Ayrıca kültürel zenginliği ile de Avrupa’ya çok şey katabilir.” dedi. Bosna Hersek Dışişleri Bakanı Sven Alka-laj ise Bosna-Hersek’in AB’yi hak ettiğini ve ülke halkının yüzde 90’ından fazlasının da AB’ye üyeliği desteklediğini ifade etti. AB üyeliğinin kendileri için çok önemli bir hedef olduğunu da ifade eden Alkalaj, Bosna-Hersek’in Avrupa’nın kenarında değil, kalbinde olan bir ülke olduğunu ifade etti. Bosna-Hersek Dışişleri Bakanı

Sven Alkalaj ülkesinin 2020 tarihinde tam üye olmayı hedeflediklerini aktardı. Stefan Fule ise Bosna’yı zor bir sürecin beklediğini belirtti. Bosna’daki devlet re-formundan da bahseden Füle, Bosna’nın AB yolunda çalışmalara güçlü bir şekilde devam etmesi gerektiğini vurguladı.

İOT’nin ateşle imtihanı başarılı geçti

AP’de Bosna-Hersek Dostları Grubu kuruldu

Kısa adı İOT olan Türkler İçin Danışma Kurulu; huzuru ve barışı sağlamak için gece gündüz demeden çalışıyor. 23 Ekim tarihinde Amsterdam’da düzenlenen “Şehitlere saygı ve Terörü Lanet Yürüyüşü”nün ardından meydana gelen olaylar sonrası yaşanan gerginliği gidermek için hareket geçen İOT, Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ile Rotterdam’da basın önüne çıktı.

Aydın Akkaya

Page 24: Karizma Dergisi Kasım 2011

24

KarizmaMagazine | 15 Haziran-Juni 2011

Hab

er

Page 25: Karizma Dergisi Kasım 2011

25

KarizmaMagazine

Hab

er

Page 26: Karizma Dergisi Kasım 2011

26

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Arab

a dü

nyas

ı

Ferrari’nin kendine özgü geliştirdiği dört tekerden çekiş sistemi, standart yapıdaki bir motora göre yarı yarıya daha hafif olması nedeni ile ağırlık dağılımını neredeyse kusursuz hale getiriyor.

Yeni Ferrari FF, sadece motor yapısı ile değil, markanın diğer modellerinde göre daha farklı bir tasarım yapısı ile de karşımıza çıkıyor. Daha agresif olarak tanımlayabileceğimiz yeni FF, Cenevre’de otomobil severlerin beğenisine sunulacak.

Yeni FF, 12 silindirli 660 beygir gücünde motoru ile 0-100km /s hıza 3.7 saniyede erişebiliyor. Maksimumda ise 335 km/s hıza erişebiliyor. FerMas distribütörlüğünde satılacak olan Ferrari FF ile ilgili fiyat bilgisi şu anda belirli değil.

Ferrari’nin tarihindeki ilk dört tekerden çekiş sistemine sahip olan arabası FF, önümüzdeki ay düzenlenecek olan Cenevre Otomobil Fuarında tanıtılacak ve yaz aylarında Avrupa ile eş zamanlı olarak Türkiye’de de satışa sunulacak.

Ferrari yeni modeli FF’i Avrupa ile aynı anda Türkiye’de de satışa sunacak

Ferrari yeni modeli FF’i Avrupa ile aynı anda Türkiye’de de satışa sunacak

Page 27: Karizma Dergisi Kasım 2011

27

KarizmaMagazine

Hab

er

Page 28: Karizma Dergisi Kasım 2011

28

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Test

• Her sabah kalkıp işe gitmek için sabırsızlanırım. EVET HAYIR

• İşim hakkında olumlu konuşurum. EVET HAYIR

• İş arkadaşlarıma yardım edecek zaman bulurum. EVET HAYIR

• İşten çıkarılmaktan korkmam çünkü kullanabileceğim birçok beceriye sahibim. EVET HAYIR

• İnsanlarla ilişki kurmayı ve kendimi ifade etmeyi bilirim. EVET HAYIR

• İnsanlar sık sık kariyerleriyle ilgili tavsiye almak için bana gelir. EVET HAYIR

• İş ve yaşam dengesini iyi kurdum. EVET HAYIR

Her ”evet” cevabınız 1 puan değerindedir.

İşinizi seviyor musunuz?

Page 29: Karizma Dergisi Kasım 2011

29

KarizmaMagazine

• Para, bir sonraki kariyer hamlemi yapmak için beni harekete geçirecek güç değil. EVET HAYIR

• Takımımla /iş arkadaşlarımla çalışmak hem öğretici hem de eğlendirice. EVET HAYIR

• Eğer serbest meslek sahibi olaydım, bana tavsiye verecek ve cesaretlendirecek profesyonellerden oluşan bir takım kurardım. EVET HAYIR

• Yaratıcılığımı beslediği için gelecekteki projelerim beni çok heyecanlandırıyor. EVET HAYIR

• İş yerimde bir terslikle karşılaşırsam bunu çabuk bir şekilde anlatmayı başarabilirim. Çünkü bunu yapacak enerji ve özgüvene sahibim. EVET HAYIR

• Kendimi motive ederim ve yapılacakları listemin büyük bir kısmını bitiririm. EVET HAYIR

• Her zaman modern ve tarz sahibiyim. EVET HAYIR

• İş hayatımın geleceği konusunda olumlu hisler sahi-bim. EVET HAYIR

• 5 Yıl sonra nerede olmak istediğimi biliyorum. EVET HAYIR

• 1 Yıl sonra nerede olmak istediğimi biliyorum EVET HAYIR

• Yaptığım işin karşılığını parasal açıdan alıyorum. EVET HAYIR

• Patronuma saygı duyuyorum. EVET HAYIR

• Çalışma arkadaşlarımın (yada müşterilerimin) en sorunlu olanlarıyla bile anlaşıyorum. EVET HAYIR

• Büro entrikalarının üstesinden gelmeyi başarıyorum. EVET HAYIR

• İşimi iyi yapmam için gerekli olan eğitime sahibim. EVET HAYIR

• Bir işte benim için neyim önemli olduğu konusunda hiçbir şüphem yoktur. EVET HAYIR

• Dürüst bir şirketle ( yada müşteriyle) çalışıyorum. EVET HAYIR

• Güncel gelişmeleri takip etmek için, işimle ilgili pro-fesyonel / ticari birliğin toplantılarına katılıyorum. EVET HAYIR

Sonuçlar:21-25 Tebrikler İşinizi Seviyorsunuz.

16-20 Çok İyi Gidiyorsunuz. Bu Çok İyi Bir Sonuç.

11-15 Fena Değilsiniz Ama Biraz Daha İlerleme Gösterebilirsiniz.

6-10 Evet Sizin İçin Kat Edilecek Çok Yol Var. Kariyerinizi Geliştirmek İçin Bir Koçla Çalışmayı Düşünmelisiniz.

0-5 Yalnız Değilsiniz. Kendiniz İçin En Doğru İş Alanını Seçmek İçin Zaman Ve İstek Gereklidir. Bu Testi Bir Başlangıç Noktası Olarak Görmelisiniz.

Page 30: Karizma Dergisi Kasım 2011

30

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Sine

ma

Bir röportajında ‘Ancak beni tanıyan bir yönetmen bana kötü-yü oynatır’ demiş. Onu tanıyınca bu cümlenin ne anlama geldi-ğini anladım. Köşeli, dalgalı bir adam Yiğit Özşener. Sağı solu belli değil. Röportaj boyunca her an ‘Sıkıldım, oynamıyorum’ diyecek yaramaz bir çocuk gibi... Peki ona kızdım mı? Hayır... Çünkü canlandırdığı kötü karakterleri sevmemizi sağlayan şey her neyse, kendisinde de bolca mevcut.

Son olarak Çağan Irmak’ın fi lmi ‘Dedemin İnsanları’nda rol aldınız. Ne zaman vizyo-na giriyor?25 Kasım Cuma günü...

Ne anlatıyor bize Dedemin İnsanları?Girit’ten göç etmiş ve bir süredir Ege’de yaşa-yan bir ailenin hikayesi var fi lmde... İsminden de anlaşılacağı gibi temelde bir dede torun hikayesi. Arka planında ise üç kuşağın hikaye-si anlatılıyor. 80 öncesi ve 80 sonrası döneme yayılmış bir hikaye. Hani farklı alışkanlıklar, farklı kültürler, farklı birikimler, nasıl birbirini zengin-leştiriyordu; birbirini nasıl çölleştirmeye başladı? Bunun hikayesi.

Siz nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz? Ben dede rolündeki Çe-tin Tekindor’un dama-dını oynuyorum. Aynı zamanda kasabanın belediye başkan yar-dımcısı bu adam. Bir kere çok naif, dürüst, düzenin değişmesine ayak uyduramayan bir adam. Bu özellikle-

rinin yanı sıra bir o kadar da hayattan zevk almasını bilen aykırı birini de göreceğiz ama. Sürprizleri olan bir karak-ter yani. Ama işte istediği kadar dürüst, naif, insan sevgisiy-le dolu ve bilgili biri olsun, hatta belki de öyle olduğu için, hakim gücün değişmesiyle yarışı kaybetmeye mahkum, çoğu kişi tarafından enayi olarak tanımlanan biri.

İnsanlar neden izlesin bu fi lmi?Eğlenmek için izlesin. Bence herkesin gerçekten

izlemesi gereken bir fi lm.

Mesajı var mı, yoksa sadece eğlen-mek için mi?Bana göre hiçbir seyirciye ‘Ey seyirci bakın bu fi lm böyle bir mesaj veriyor. Bu fi lme gidin’ denmez. Sinemaya neden gidilir?

Yönetmenin yeni çektiği işi merak edersiniz, evde canınız sıkılmıştır, hava çok kapalıdır. Kimse de ‘Ya bakalım bugün bana ne mesaj

verecekler’ diye sinemaya gitmez. Mesaj tele-fona has bir şey. Filmin içerisine girersiniz ya da

girmezsiniz. Çok kişisel bir deneyimdir o bana göre.

Bir çocuğun gözünden anlatı-lıyor hikaye. Evet. Sonuçta bir dede torun hi-kayesi. Otobiyografi k bir şey de anlatıyor Çağan orada. Kendi hikayesi yani.

GÜNEŞLİ BİR ÇOCUKLUK GEÇİRDİMSizin çocukluğunuz na-sıldı, bulutlu mu güneş-li mi?

Niye kimse jönlere ‘yine mi iyi adam oynayacaksın’ diye sormuyor?Ekranların en sevilen kötüsü Yiğit Özşener ‘Neden hep kötü karakter’ sorusundan sıkılmış. Başarılı oyuncu “Birisi de çıkıp hep jön oynayan adamlara, ‘Yine mi iyi adamı oynayacaksın’ diye sorsun’ diyor ve ekliyor: “Benim işim beğenilen karakterleri canlandırmak değil, canlandırdığım karakterlerin beğenilmesini sağlamak”

Arzu Akyol

Page 31: Karizma Dergisi Kasım 2011

31

KarizmaMagazine

Ben çok güzel, güneşli bir çocukluk geçirdim. İzmir Karşıyaka’da doğdum. Benden 11 ay küçük bir kız kardeşim var. Evli, çocuğu var. Babam avukat, hala da devam ediyor. Annem ev hanımı. Çocukluğum sokakta, ağaç tepelerinde bol arkadaşla geçti. Gayet keyifl iydi.

Oyunculuk nasıl başladı?Ben aslında mühendislik okudum ve işletme masterı yaptım. Oyunculuk adını çok koyamadığım içsel bir yolculuktu. Daha önce de ufak tefek girişimlerim olmuştu. 1994 yılında yolum Studio Oyuncularıyla kesişti ve orada eğitim almaya başladım. Oyunlar oynadım. Uzunca seneler sadece tiyatro vardı. Son-ra televizyon, ardından sinema girdi işin içine. Bir süre başka işler de yaptım mesleğimle ilgili. Baktım bütün o karpuzlar aynı anda bir koltukta taşınamayacak. Bir süre sonra tamamen oyunculuğa yöneldim.

Oyunculuğu seçtikten sonra işletme masterı yap-manız oyuncuğu meslek olarak görmemenizden mi kaynaklandı?Evet aslında meslek olarak görmedim hiç. Çok severek ya-pıyordum ama ücret karşılığı yapılan bir şey değildi benim kafamda. Bir süre sonra kendiliğinden işim haline geldi. Ama iyi ki de gelmiş. Çünkü benim kurumsal hayatla da problemim var. Onu çalışırken gördüm. Benim ritmime çok uygun bir şey değil o.

Neden başrol değil de hep yan roller? Tipiniz jön oy-namaya da çok müsait aslında. Bilmiyorum ki... Ben verilen rolü oynuyorum. Bunu yapım-cılara sormak lazım. Benim işim, oynadığım rol ne olur-sa olsun, seyirciye izletmek ve sevdirmek. Rol seçerken ‘Acaba seyirci benden ne oynamamı ister’ diye sormu-yorum. ‘Seyirci bunu seyredecek’ diyorum. Yani, benim işim, seyircinin beğeneceği rolleri seçmek değil, ortaya koyduğum oyunculukla seçtiğim rolleri seyircinin beğen-mesini sağlamak.

Canlandırdığınız karakter-lerden sonra artık kötü adamlar sadece kötü değil, aynı zamanda insan. Zaafl arı var. Düşüyorlar, kalkıyorlar, ağlıyorlar, gü-lüyorlar. Bunu nasıl başarıyorsunuz?Seyirci dediğimiz kitle seneler boyunca bir şeye alışıyor. Ve onu kırmak gerçekten zor oluyor. Kırıldığı zaman hoşuma gidi-yor. Ben sürprizi, riski, değişik şeyler yapmayı seviyorum. De-diğim gibi ‘Ne oynayayım?’ diye kimseye sormuyorum. Hiçbir zaman da sormayacağım. Benim bir yolum var. O yolda da sanırım yanıma gelenler var.

Kötü adam sorularından sıkılmış olabilir misiniz?En basitinden şunu soruyorum. Siz hiç iyi adam oynayan biri-ne ‘Neden hep iyi adam oynuyorsun, ne zaman kötü adam oynayacaksın?’ diye soruyor musunuz? Biri de çıkıp bir gün o jönlere bunu sorsun, ‘Ya yine mi iyi adam oynayacaksın?’ diye. Bu da algı ile ilgili çok önemli bir gösterge bence.

OYUNCULUK İÇİN CESUR OLMAK YETEREngin Şenkan oyunculuk futbol gibidir. Karşıda-ki oyuncu pas atacak ki sen gol atasın demişti. Paslarını gole çevirmekten en çok keyif aldığınız oyuncu kim?Çok doğru. Ben de öyle düşünüyorum. Şu isim bu isim diye-mem ama şimdiye kadar oynadığım bütün oyuncularla çok iyi paslaştım. O konuda çok şanslıyım.

Bu iş için eğitim şart mı size göre?Bence cesur olmak gerekiyor. O kadar. Sonuçta herkes aynı kitapları okuyor. Neden eğitim alan herkes başarılı olmuyor? Demek ki fark ettiren başka bir şey var.

Hiç bir yere ait değilimİzmir mi İstanbul mu?İkisi de değil. Hiçbir yere ait değilim ben. Neden ikisinden birini seçmek zorunda kalayım ki. Daha bir sürü yer var.

İstanbul’u anlatın biraz bize. Sizin için ne an-lam ifade ediyor bu şehir?İstanbul çok sevdiğim aynı zamanda çok nefret ettiğim bir yer. İlişkim bu İstanbul’la...

Niye seviyorsunuz, niye nefret ediyorsunuz?Ya seviyorum, özlüyorum, bana hareketli, kısa mesa-fede atmosferi çok değiştirebileceğim, gizlisi saklısı çok olan bir yer gibi geliyor. Nefret ediyorum çünkü çok yoruyor bazen. Çok kısırlaşıyor. Bütün bu hare-ketin içi çok boş geliyor. O zaman uzaklaşmak gere-kiyor. İnsan uzaklaştığı zaman da özlüyor garip bir şekilde. Yani öyle aşk nefret ilişkisi.

‘Dönüp dolaşıp geleceğim yer İstanbul mu’, yoksa ‘Bir gün bu şehirden mutlaka kaçaca-ğım mı’ diyorsunuz?Ne dönüp dolaşıp geleceğim yer İstanbul, ne de bir gün bu şehirden mutlaka kaçacağım. Ne olacağını ben de bilmiyorum.

Page 32: Karizma Dergisi Kasım 2011

32

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Ödüllerle aranız nasıl? Ödül beni motive eder mi yoksa ben işime bakarım mı?Ben işime bakarım.

Meslekle ilgili kurduğunuz en deli hayaliniz ne? Yurtdışına açılmak ister misininz mesela?İsterim tabi. Ben her yere bulaşmak isterim bu meslekle ilgi-li. Mesela tiyatroda da farklı kültürlerle, farklı memleketler-den insanlarla bir arada bulunmayı, çalışmayı çok severim. O konuda da önümde bir şeyler açılacak olsa tabi ki beni mutlu eder. Ki açılması için de ben elimden geleni yapıyo-rum. Bir başlangıcım var. Avrupa’ya gidiyorum, geliyorum, konuşuyorum. Değişik kontaklar oluyor. Nasıl olacak bilmi-yorum, bakalım. Zaman gösterecek.

İyi şarkı söylermişsiniz. Şarkı söyleyebileceğiniz bir filmde rol almak ister misiniz? İyi şarkı söylediğimi söylüyorlar. Niye olmasın ki. Kim yapmak istemez. Böyle değişik işlere bulaşmak insana çok şey öğretir. Riskli evet biliyorum ama böyle gelişiyorsun.

Star havanız yok hiç...Ben bu halimle mutluyum. Sokakta yürürken, istediğim gibi bir iş yaparken mutluyum.

Şöhreti sevmiyorum demişsiniz? Ne değiştirdi ha-yatınızda?(Gülüyor) Oooo, para, pul, şan, şöhret, gırla...Limuzinlerle ge-ziyorum. Boğaz’dan başka yerde yemek yemiyorum falan:))

Hala aynı insanlar, aynı mekanlar mı mesela?Üç aşağı beş yukarı öyle kesinlikle...

Bu koşuşturma içinde kendiniz için yaptığınız bir şeyi söyleyin...Süt banyosu dermişim (Kahkahalar...). Seyahat etmek di-yebilirim. Kendimi bir yerde yabancı hissetmeyi seviyorum. İstanbul’da hiç gitmediğim semtlere gidip dolaşmayı, keşfet-meyi, kalabalıkların içine girmeyi seviyorum. Bir de insanın ha-yatında öyle çok fazla dostu olmuyor. Onlarla vakit geçirmek güzel oluyor.

BU DEFA BAŞROL OYNAYACAKYarışma programı devam ediyor mu?Evet, ediyor. 17 Ekim’den itibaren haftada bir gün ‘Sen Hak Ediyorsun’ la yeniden ATV ekranlarında olacağız.

Sizin gibi yetenekli bir oyuncuyu yarışma programın-da görmekten hoşlanmayanlar var söyleyeyim...Valla onların beklemediği daha birçok şeyi yapacağım galiba. Çünkü ben gerçekten seyirciye sormuyorum. Benim istemem çok önemli.

Ne gibi şeyler?Ya mesela sırası gelince komedi de oynamak istiyorum. Tek kanaldan gitmek bana göre değil.

Nasıl bir formatı var yarışmanın?Yarışma programı sunmamla ilgili daha önce de çok teklif gel-di. Hiçbirini kabul etmedim. Bu sefer format etkiledi beni. ‘Şu kadar kazandınız, a işte bütün parayı kaybettiniz’ gibi bir ku-mar havası yok. Bir de insanların dayanışıyor olması gerçekten güzel. Önde adına yarışılan kişi var. Onun için yarışan biri var. Kendisi tek kuruş almıyor. Ve desteklemek için gelmiş olanlar var. Onlar imece usulüyle bir şey yapıyorlar ve ben sadece aracıyım orada.

Peki bu sene dizi yok mu?Var. Bir dizi projemiz var. Şu an çok fazla detay veremeyiz. Ama Ay Yapım’la çalışacağım. Değişik, riskli bir proje. Ama inanın hangi kanalda yayınlanacağını dahi bilmiyorum. Ocak’ta ekranlarda olacak. (Kendisi söylemiyor ama dünya tatlısı basın danışmanı Şeyda Taluk ‘Bu defa başrol olacak’ diye atılıyor.)

İyi misiniz kötü mü?Asıl onu söylemeyiz. Ama benim çok istediğim, içinde olmak-tan keyif alacağım bir proje.

Çocuklar için her şeye varım“TEGEV’in Urfada’ki eğitim parkında Urfalı çocuklarla çalış-tım. Yetişkinlerden farklılar mesela. Yetişkinler gibi kafaları kod-lu değil. Onlarla inanılmaz verimli inanılmaz güzel bir zaman geçirdim. Çocuklarla bildiğim, bilmediğim her şeyi yaparım”

Sine

ma

Page 33: Karizma Dergisi Kasım 2011

33

KarizmaMagazine

Page 34: Karizma Dergisi Kasım 2011

34

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Kariy

er

İşkolik olabilir misiniz?

Ömer Faruk Kuzu

Page 35: Karizma Dergisi Kasım 2011

35

KarizmaMagazine

Çevremizdeki insanları kim olduklarına, ne yaptıklarına ve elde ettikleri sonuçlara göre değerlendirdiğimiz günümüz-de, işkolikler bu üçü arasında kuramadıkları denge ile çok çalışanlardan ayrılırlar. Çok çalışan ve sıhhatlı bakış açısı-na sahip olan insanlar bu üç değerlendirme mekanizması-nı, kendilerine ve çevrelerine bakarken bir dengede tutabi-lirken, işkolikler ne yaptıkları ve ne elde ettikleri sorularına kim oldukları sorusunu unutacak kadar önem verirler. İş-kolikler için işleri, kendi hayatlarından ve duygularından uzak durmak için bir çıkış kapısı olabileceği gibi; mükem-meliyetçiliklerinin ve imkansızı gerçekleştirme isteklerinin bir sonucu da olabilir. Çok çalışan insanların işkoliklerden en büyük farkı nerede durmaları gerektiğini doğru tespit edebilmeleri ve iş hayatı dışında kalan zamanlarını etkili değerlendirebilmeleridir. İşkolikler, sevdiklerine ve kendile-rine ayırdıkları zamanlar da dahil olmak üzere her zaman akıllarının bir kısmında işle ilgili problemleri düşünürler ve planlar yaparlar.

İşkoliklik ile çok çalışmak arasındaki mesafenin dengesini yitirmesi; hem kendi hayatınız ve sev-dikleriniz hem de iş hayatınız ve şirketiniz için tehlikeli sonuçlar doğurabilir. İşkolizm;• Sosyal ilişkilerinin bozulması,• Evliliklerin parçalanması,• Günlük hayat düzeninin bozulması,• Kişinin kendisine zaman ayırmaması,• Depresyon,• Huzursuzluk,• Bitkinlik,• Stres temelli sıhhat sorunları,• Verimliliğin düşmesi,• Üretkenliğin düşmesi,• Yaratıcılığın azalması,• Hata yapma oranınızın artması

gibi olumsuz sonuçlar yaratır, dolayısıyla işkolizm, şirketlere ve kişilerin kariyerlerine zarar verebilmektedir.

İşkolizmin önüne geçebilmek için stratejilerKendinizin ya da bir yakınınızın işkolik olduğunu düşünü-yorsanız ve işkolizmin getirebileceği olumsuzlukların önüne geçmek istiyorsanız yapabileceğiniz bazı şeyler var. Kabul, onay ve saygı isteği günümüz koşullarında işkolikliğin en önemli nedenleri arasındadır. İşinin, hayatının tek kabul, onay ve saygı kaynağı olduğunu düşünen işkolikler için ya-pabileceklerinin başında hayatın başka alanlarında da bu kazanımların elde edilebileceğini görmek geliyor. Ailenin ve arkadaşların da işkoliklikten kurtulmak için önemli rolle-ri olsa da ilk adımda önemli rol kişinin kendisine düşüyor. Bunlar arasında;

• İş-yaşam dengesi kurmanın kişinin hem duygusal hem de fi ziksel sağlığı için önemli olduğunu kavramak,• İşkolikliğinin sebebini bulmak, kişinin kendini fark et

mesi, işe verilen anlamı doğru tanımlamak,• İş dışında geçirilen zamanı işi düşünmeyerek geçirmek,• İşe gelirken, eve giderken ve molalarda mutlaka ailey le ya da arkadaşla bağlantı kurmak, görüşmek,• Planı aksatacak görevlere hayır demeyi öğrenmek,• Spora ya da yeni hobilere vakit ayırmak,• Planlama ve organizasyon becerilerini geliştirmek,• İletişimin önemini kavranmak ve doğru mesajları doğ ru kişilere ulaştırmak,• Gerektiğinde yardım istemek,• Beslenme ve yaşam tarzına dikkat etmek,• Etkili ve uzun vadeli kararları verebilmek,• Hafta sonu tatillerine çıkmak,• Dinlenmenin ve uyumanın bir ihtiyaç olduğunun anla mak,• Özel günleri hatırlamak için bir ajanda hazırlamak ve bu günlere zaman ayırmayı prensip haline getir mek,• Sosyal sorumluluk aktivitelerine katılmak,• Her şeyin mükemmel olamayacağının ve hatalar yapı labileceğinin kabullenmek,• Bunların hiç biri uygulanamıyorsa profesyonel yardım alma gerekliliğinin anlamak ve kabullenmek gibi unsurlar vardır. Zamanın herkese aynı anda ve eşit miktarda verildiği dü-şündüğümüzde işkolizmin kaynağının yetersiz zaman de-ğil, kendimiz olduğunu açıkça görürüz. Zamanı algılama ve yönetme biçimimiz, bizi ya doğru iş-yaşam dengesine ya da sıhhatsız çalışma biçimlerine yönlendirecektir. Sağ-lıksız çalışma biçimlerinin önüne geçmenin; hem kendimiz, hem çevremiz, hem de şirketimiz için önemini anladığımız anda yapmamız gereken zamana ve çalışma biçimlerine bakış açımızı değiştirmektir. Zamanı yönetmek, kendimizi ve bizimle ilgili her alanı sıhhatlı geliştirmektir dolayısıyla iş-yaşam dengesinde değişim, imkansız değil zorunludur.

Page 36: Karizma Dergisi Kasım 2011

36

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Bilim

ve

Tekn

eloj

i

Sorular ve bilimsel cevapları

Hazırlayan: Tarık Okan

Page 37: Karizma Dergisi Kasım 2011

37

KarizmaMagazine

Denize dalarak size doğru ateşlenen silahın kurşunlarından ko-runabileceğinizi biliyor muydunuz?Belki bu hileyi şimdiye kadar izlediğimiz James Bond filmlerinde görmüş ama olayın heyecanından kendimizi kurtardığımız anda böyle bir şeyin sadece filmlerde olabileceğini düşünmüştük. Fakat ‘Discov-ery’ kanalının en hit şovlarından ‘Mythbusters’ın yapımcıları bu hilenin ve bunun gibi onlarca ilginç şehir efsanesinin gerçekten de hayat kurtardığını bilimsel verilerle açıkladı.

Şimşeklerin çaktığı bir havada cep telefonuyla konuşan bir kişiyi elektrik çarpar mı?‘Mythbuster’ ekibi bu teoriyi bir kuklaya 200 bin voltluk elektrik verer-ek test etti. Ve sorunun cevabının kesinlikle ‘çarpar’ olduğunu kanıtladı.

Tavanda dönen bir pervane yerinden çıkıp bir insanın üzerine gelirse o kişinin kafasını keser mi?Dönen pervanelerle bir dizi deney gerçekleştiren ‘Mythbuster’ ekibi pervane son hızda dönse bile bir insana çarptığında kırılıp kimseye zarar vermeyeceğini ispatladı.

Balıkların hafızası 3 saniyede bir silinir mi?Bir grup balığı engel testlerinden geçiren Mythbuster ekibi bir ay sonra aynı teste tabi tuttuğu balıkların testi nasıl tamamlayacaklarını hatırladıklarını ortaya çıkardı. Bu sonuca göre yukarıdaki sorunun cevabı için kesinlikle ‘hayır’ diyebiliriz.

Benzin istasyonunda cep telefonuyla konuşmak patlamaya ne-den olur mu?‘Bir cep telefonu statik elektrik birimini keserek benzini tutuşturamaz. Yine de telefonunuzla sürekli arabaya çıkıp girerseniz düşük bir ihtimal bile olsa bu durum bir patlamaya neden olabilir’. Mythbuster ekib-inin ortaya koyduğu bu bilimsel gerçeklerin ışığı altında bu sorunun cevabına rahatlıkla ‘hayır’ diyebiliyoruz.

İnsan sesi bir bardağı çatlatabilir mi?Bir bardağı çatlatacak insan sesi frekansını bulmak için en son teknolo-jiyle donatılmış araçlarla deney yapan çılgın ekip bu deneyimlerine opera sanatçısı Jaime Vendera’yı da ortak etti. ‘Mythbuster’ ekib-inin bulduğu frekansı sesiyle taklit eden Vendera cam bir bardağı çatlatmayı başardı. Bu deneyin sonucuna göre bir insanın sesini bir şarap bardağını çatlatacak frekansa getirerek eğitmesi mümkün.

Bir köpekbalığının burnuna yumruk atarsanız saldırıya uğrar mısınız?Bu konuda da çalışmalar yapan ekip köpekbalıklarının aldıkları dar-belere kaçarak tepki verdiklerini fakat siz onları yumrukladıktan kısa bir süre sonra geri geldiklerini belirtti. Eğer hayatta kalmak istiyorsanız köpekbalığını yumruklamaya devam etmeniz gerektiği de sıra dışı ekib-in verdiği bir başka tüyo.

Bir gökdelenden düşen bozuk para birinin kafasına gelirse ölümcül sonuçlar doğurabilir mi?‘Mythbuster’ ekibi bozuk paranın bir silahtan çıksa bile derinin içine işlemeyeceğini fakat temas ettiğinde insanın canını feci şekilde yakacağını belirtirken bu sorunun cevabını ‘hayır’ olarak belirledi.

Page 38: Karizma Dergisi Kasım 2011

38

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Bilim

ve

Tekn

oloj

i

Google’ın internet tarayıcısı Chrome’un geçen yıl 70 milyon olan dünya çapındaki kullanıcı sayısının bir yıl-da 160 milyona ulaştığına dikkat çeken Google Türkiye Tüketici Ürünleri Pazarlama Müdürü Zeynep İnanoğlu, “Avrupa’da en yüksek büyüme Türkiye ve Rusya’da oldu. Biz de Türkiye’de tüketiciye daha fazla dokunmak için televizyon reklamlarına başladık” dedi.

Bağımsız internet ölçümleme şirketi Stat Counter’ın verilerine göre Türkiye’deki Chrome kullanıcı sayısı-nın geçtiğimiz nisan ayında Firefox kullanıcı sayısını

geçtiğini belirten İnanoğlu, “Bu verilere göre eylül ayında Türkiye’deki internet kullanıcılarının yüzde 27’sinin tercihi Chrome oldu” dedi.

Chrome’un 6 haftada bir tamamen güncellenerek kulla-nıcılara sunulduğuna ve bu işlemin kullanıcı fark etme-den gerçekleşebildiğine dikkat çeken Zeynep İnanoğlu, “Dünyanın en büyük hacker yarışması olarak kabul edilen Hacking Contest etkinliğinde son 3 yıldır çöker-tilemeyen tek internet tarayıcısı Google Chrome” diye konuştu.

Chrome’un mobil cihaz uygulamalarına benzer mağa-zası da bulunduğunu belirten İnanoğlu, Chrome Webs-tore adlı verilen bu mağazada, ücretli ve ücretsiz web uygulamaları ve HTML 5’e uygun internet sitelerinin yer aldığını söyledi.

SES TANIMA PATENTLERİNE SAHİPGülşen Bubikoğlu ile Türker İnanoğlu’nun kızı olan Zeynep İnanoğlu, ABD’de Harvard Üniversitesi’nden Elektrik Elektronik Mühendisliği eğitiminin ardından İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktorasını tamamladı.

Londra’dayken kurduğu yapay ses sentezleme ve ko-nuşma şirketi Phonetic Arts’ın Google tarafından satın

alınmasının ardından Google’da ürün pazar-lama müdürü olarak çalışmaya başla-

yan İnanoğlu’nun ABD’de de ses tanıma üzerine patentleri

bulunuyor.

Avrupa pazarında en hızlı Rusya ve Türkiye’de büyüyen Google’ın internet tarayıcısı Chrome, daha fazla kişiye ulaşmak için televizyon reklamlarına başladı...

1 yılda 70 milyonluk artış!

Page 39: Karizma Dergisi Kasım 2011

39

KarizmaMagazine

Hab

er

Page 40: Karizma Dergisi Kasım 2011

40

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Günc

el

Bu ayki köşe yazımda aile hayatının dışında bir konuyu ele almak istedim. Avrupa gençliği özgürlüğün sınırlarını zorlamakla kalmadı artık suç işlemeyi alışkanlık

haline getirmeye başladı.

Türk ailesinin başına gelen bir olayı paylaşmak istiyorum siz okuyucularımla. Dün çok iyi tanıdığım bir Türk gencinin sevdi-ği kızının eski erkek arkadaşı tarafından hunharca dövüldüğü haberini aldım. Bu genç bir sokak uzağımda yaşayan ve beni sürekli ziyarete gelen mütevazi bir kişiliği olan seviyeli bir deli-kanlı idi. Geçtiğimiz günlerde beni kız arkadaşıyla tanıştırmış-tı. Dün akşam saatlerinde istasyonda yaptıkları randevuyu ya-kın arkadaşlarından birinin bildirmesiyle saldırıya uğradı. Feci halde yaralanan ve dün gece başka hastaneye sevki yapılan bu değer verdiğim genç şu anda yoğun bakım ünitesinde yat-maktadır. Bu yazı dergimiz tarafından yayınlanıncaya kadar olayın gidişatını bilemem ama bu olayın tüm ebeveynlere ders olmasını umut ediyorum.

Genellikle yapılan araştırmalar sonucu boşanmış ailelerin ço-cukları daha kolay başına dert açabiliyor. Nedenine gelince huzursuz bir yuvanın bitişi akabinde mutluluğu aşık oldukları insanda bulmaya çalışıyorlar. Son yıllarda Avrupa da boşan-ma olayları hızlı bir yükseliş gösterdi. Aile huzurunu evde dol-duramadığı boşluğu gençlik ya partnerinin yüreğinde ya da uyuşturucu kullanımında buluyor. Aileler çocukları söz konusu olduğunda gevşek tavır sergilemek tutumundalar ve bu tutum çocuklarımızı evden koparıyor. Özenti gençlik dediğimiz kesim kabadayı olabilmenin bir krallık zihniyetinde olduğuna inanıyor aslında bu inanç yitirdikleri huzursuzluğa bir başkaldırış eylemi şeklinde. Ya hırsızlık yapıp ekonomik özgürlüklerini elde etmeye çalışıyorlar ya da depresyon durumunu hafifletmek için uyuştu-rucu ve alkole bağımlılık yapıyorlar. Son yıllarda Türk gençliği-nin savcılık dosyaları hızla kabarmaya başladı. Peki, bu suç ya da suçlular nasıl ortaya çıkıyor?

Öncelikle eşlerimizle ayrılık nedenimizi oluşturan faktörler ne olursa olsun hepimiz kendi hikâyelerimizin kahramanıyız. Her-kesin hikâyesi kendine trajik dram oluşturuyor. Bu arada ihmal ettiğimiz gençlik ya babasıyla geçmişte yaşadığı günlerin anısı ile dolu evi terk etmeyi, ya da acısını hafifleten onların tabiriyle

kullandığımda uçuyorum dedikleri uyuşturucuya yönleniyor. Bu dönemde bize büyük görevler düşüyor. Yanlış ortam ve yanlış arkadaş kurbanı gençliğe fırsat vermemek adına çocuklarımızla iletişim sorunumuzu çözümlemek zorundayız. Onlar bizim aile-mizin önemli bireyleri. Görevde biz ebeveynlere düşüyor.

Çocuklarımızı iyi takip altına almadığımız zaman yanlış ortam ve yanlış aşkın kurbanı olmak gibi bir süreç onları şüphesiz bek-lemektedir. Türk ailesinin başına gelende yine yanlış arkadaş edinmenin çıkardığı acı bilançodur.Tanıdığım bu genç en ya-kın arkadaşının saldırısına uğradı, suçu aynı kıza aşık olmaktı.Sıradan gençlik aşkı dediğimiz olayın bu acı tabloya varması kötü bir durumu oluştur du.Şu anda hayat mücadelesi veren bu yakınımız olan genç yine en yakın dost bildiğinin kurbanı oldu.Buradan çıkan sonuç evlatlarımızın kimlerle görüştüğünü, günlük yaşantısını nasıl geçirdiğini, herhangi bir alışkanlık edi-nip edinmediğini bilmek zorunluluk olduğunun göstergesidir.Eski bir atasözü ama yerinde olur diye düşündüğümden tekrar söylemekte sakınca görmüyorum.BASKISIZ TAHTAYI YEL ALIR diyen atalarımız muhakkak doğru sözün üzerindeler.Günümüz genciliği kıskançlık nedeniyle en yakın arkadaşını bile harca-yabilecek psikolojik potansiyele sahip, bunun altında yıllarca hasret kaldığı sevgiyi bir başkasının yüreğinde bulup onu kay-betmemek adına yapılan en vahşi eylemler yatmaktadır.Aile sevgisi çocuğunuza vereceğiniz en güzel ruh besin kaynağıdır.İletişim en kolay araç ve çocuklarınızın gözlerinin içine direk bakarak doğduğu andaki duyduğunuz sembiyoz heyecanını onlara sürekli yaşatın..hatayı sadece evlatlarımız üzerine yükle-mek cehalet taşıyan bir davranış şeklidir..

Bir Kızıldereli atasözünü anımsadım yazımın bitimine ramak kala şöyle der atasözü..birini suçlarken işaret ettiğiniz parma-ğınızın arkasında kalan 3 parmak farkındaysanız sizi işaret ediyor..umarım mesajım alınmıştır...geleceğe en güzel gençlik yetiştirebilmek umudu ile sevgiyle kalın..

Aşka Kurban Olmadan…Nilüfer Çakıroğlu

Page 41: Karizma Dergisi Kasım 2011

41

KarizmaMagazine

Hab

er

Page 42: Karizma Dergisi Kasım 2011

KarizmaMagazine | 15 November 2011

42

Emla

k

Wat is het verschil tussen erfpacht en volle eigendom van de grond?

Als je erfpacht krijgt van de grond, moet je de eigenaar daarvoor een vergoeding (canon) betalen. Dit kan een-malig zijn, maandelijks, per half jaar, jaarlijks of wat ook maar wordt overeengekomen.

De vergoeding betaal je voor het gebruik van de grond. In veel gevallen wordt de vergoeding voor een bepaalde periode vastgesteld. Als die periode afgelopen is, wordt een nieuwe (meestal hogere) vergoeding bepaald.

Daarnaast kan het zijn, dat de erfpacht is afgesproken voor een bepaalde periode en dat daarna de erfpacht afloopt (waardoor je het huis moet teruggeven aan de grondeigenaar).

Voordeel van eigen grond is dus: je bent niemand geld verschuldigd voor het gebruik van jouw eigen grond en je raakt de grond (eigendom) niet kwijt.

Wat zijn de voordelen van erfpacht?

Waarschijnlijk zijn er voor jou (als koper) geen voordel-en. Als je geld betaalt voor de erfpacht (de canon), is het huis waarschijnlijk wel goedkoper dan als het op eigen grond had gestaan (al is dat niet altijd het geval).Maar je moet wel steeds (ieder jaar of iedere maand) de canon betalen, dus het totaalbedrag voor grond en huis blijft op zijn minst even hoog. Voor het bedrag dat je aan canon uitgeeft, had je ook een perceel grond kunnen kopen.

In de praktijk blijkt nogal eens dat de koper van een huis op erfpachtgrond duurder uit is dan een koper van een huis op eigen grond. De betalingen van de canon worden meestal niet voor honderd procent verrekend bij de bepaling van de koopprijs van een woning. En dan is nog niet eens meegerekend dat de canon (die betaald wordt voor de erfpacht) ook nog flink kan stijgen.

Tip!!!! investeer eerder in eigengrond dan een luxe bad-kamer.

Arzu Sönmez

Verschil tussen erfpacht en eigendom

Page 43: Karizma Dergisi Kasım 2011

43

KarizmaMagazine

Page 44: Karizma Dergisi Kasım 2011

44

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Zülfü Livaneli konsere başlamadan önce seyirciyle Hollanda’da yaşadığı bir anısını paylaştı: Zülfü Livane-li: “Hollanda’ya çok geldim, bazen konserler için geldim hatta burda da konser verdim, bazen de başka vesileler için geldim. “Poetry International” adında Hollanda’da düzenlenen Dünya Şiir Festivali var, onun için birkaç kez geldim. Rahmetli Fazıl Hüsnü Dağlarca’yla bir sefer bera-ber gelmiştik. Onunla çok ilginç anılarımız oldu; bir otelde kalıyorduk, Fazıl bey Hollanda’da üretilen bir içkinin insa-na çok sağlık verdiğini söylüyordu. Bana; bunu iç bebek gibi olursun, yeni doğmuş gibi olursun derdi. Ben de; nasıl içerim bu sırf alkol derdim, sonra bana koluma gir de kah-

valtı salonuna gidelim derdi çünkü yürüyemeyecek halde olurdu. Kahvaltı salonuna vardığımızda, orda da içerdi. Bir gün ona otelde saz çalıyordum ve o büyük şair eline kağıt ve kalemi aldı ve benim için şöyle bir şey yazdı. Saz çaldın mı sağ elin geçmiştedir, sol elin gelecekte.” Bu söz-leri seyirciler tarafından alkışlanan Livaneli sözlerine şöyle devam etti. “Bugün tekrar burada sizlerle beraber şarkıla-rımızı söyleyeceğiz ve tabi ben tek söylemeyeceğim sizde bana eşlik edeceksiniz, çünkü biz yalnız ülkede, hükümette ve siyasette değil, konser salonunda da demokrasiye ina-nan insanlarız”, diyen Livaneli konsere sevilen parçası olan Güneş Topla benim İçin’le başladı.

Müz

ik

Ünlü müzisyen Zülfü Livaneli Hollanda’nın Rotterdam şehrinde verdiği konserde sevenleriyle buluştu. Konsere gelen seyirciler, Livaneli’nin sevilen parçalarını hep bir ağızdan söylediler. Mystiek Productions tarafından düzenlenen konser yaklaşık 2 saat sürdü.

Rotterdam’da Zülfü Livaneli rüzgarı

Banu Çelik

Page 45: Karizma Dergisi Kasım 2011

45

KarizmaMagazine

Müz

ikBu parçadan sonra Livaneli Türkiye’nin son dö-nemde yaşadığı sıkıntılardan bahsetti. Zülfü Livaneli: “Biliyorsunuz Türkiye çoğu zaman olduğu gibi son zamanlarda da gene çok zor günler geçiriyor, deprem bir yandan, ölümler bir yandan ve bugünlerde Türkiye’de yine ağıtlar yükseliyor. Belki televizyonda izlemişsinizdir, İstanbul’da Van depremi için bir dayanışma konseri vardı, ben de ordaydım. Hollanda’ya geldim diye Van’ı Türkiye’yi acılarımızı, yiğitlerimizi, toprağa genç yaşta verdiğimiz de-likanlılarımızı unutacak değiliz. Bu Van depreminin şöyle bir önemi oldu, elbetteki hepimiz elimizden geleni yapma-ya çalıştık, bu seferde ölenlerimize çok üzüldük, bağrımız yandı, fakat bu depremin bir özelliği daha vardı sanki bu depremden önce Türkiye ayrışıyormuş gibiydi, bütünlüğü bo-zuluyormuş gibiydi, duygusal olarak kalıplara ayrılıyormuş gibi bir hava vardı ama bu deprem gösterdi ki Türkiye’deki insanların yürekleri hala beraber, hala aynı anda çarpıyor. Biz her şeye rağmen yüzlerce yıl beraberliğimizi, bütün acı-lara haksızlıklara rağmen korumaya çalışıyoruz ve bu dep-rem bize sosyal depreminde olduğu bir dönemde geldi ve tahmin ediyorum ki bütün Türkiye’ye ve bütün dünyaya bir ders verdi. Üç beş kendini bilmezlerin mesajları dışında ben onlara ‘twitter kabadayıları’ diyorum, bunlar dışında herkes büyük bir sorumlulukla Van’daki kardeşlerimize sahip çıktı ve depremden sonra da sahip çıkmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin her köşesine, her köyüne ulaşacağız diyen Liva-neli parçasına başlamadan önce son olarak şunları ekledi; “Şimdi hem Van’da kaybettiklerimiz için, hem de toprağa düşen gençlerimiz için Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor.”

Konserde Livaneli seyirciye sadece kendi yazdı-ğı şarkıları değil, Ispanyol sanatçı Federico Garci Lorca’nın Cordoba yani Atlının Türküsü parçasını da seslendirdi. Bunun dışında Livaneli senaryosunu yazdığı, yönettiği ve mü-ziklerini yaptığı “Veda” filminin müziklerini seslendiren Elçin Bulut’u sahneye davet etti ve sahne daha da renklendi, filmin müzikleri seyirciden de büyük alkış topladı. Konser bitmeden önce Livaneli’nin eskilerden olan iki şarkısı Sus Söyleme, ve kendisinin söylemediği ama Sezen Aksu’ya verdiği Belalım şarkısını Livaneli’nin vokalisti Burcu Sinem seslendirdi. Livaneli arka arkaya klasikleşmiş parçalarını söy-ledikten sonra, konser Eşkıya Dünya’ya Hükümdar Olmaz şarkısıyla sona erdi.

Konseri izleyen seyircilerden gelen tepkilerSerpil Ünver (53): “Ben Zülfü Livaneli konserine ilk kez 1974 yıllarında Rotterdam’da Dünya Müzik Festivali vardı, ilk o zaman canlı performansını izlemiştim ve odur budur kendi-sinin fanatik bir hayranıyım. O zaman konseri Hollandalı sanatçı Liesbeth List’le vermişti ve Leylim Ley parçasını Hol-landacaya çevirmiş Neem Maar Mij sözleriyle seslendir-mişlerdi. O konserin üzerinden onca yıl geçtikten sonra şimdi tekrar bu muhteşem konserdeyim, konser boyunca bildiğim parçalara eşlik etmeye çalıştım, sözlerini bilmediğim şarkılar-

da vardı onlarda sadece nakaratlarda eşlik ettim.”Livaneli konserini izlemeye gelenler arasında sadece Türk seyirci değil Hollandalı seyircilerde vardı. Pieter Brouwer (71) : “Ik vind het zeer schitterend mooi con-cert, ik kan het niet verstaan maar kan het voelen. Ik vind het heel erg mooi en heel erg gevoelig. Ik kan niet uitdrukken maar het is schitterend wat ik voel. Ik ben erg blij met de Turkse muziek en kan het erg waarderen.”

Konserde müzikleri seslendirilen Veda filmiVeda’nın konusu; Atatürk ve Salih Bozok’un Selanik’te ço-cuklukta başlayan arkadaşlıkları önce silah arkadaşlığına, sonrasında cumhuriyetle birlikte aynı ideallerin peşinde yü-rüyen yarım asırlık dostluğa ve ölene kadar süren kardeşliğe dönüştü. Veda, Salih Bozok’un anlatımıyla, bu dostluğun, Atatürk’ün hayatının dönüm noktalarının, vatanı kurtarmak için ölüme meydan okuyan bir kuşağın komutanının hikayesi. Veda’nın amacı, Atatürk’ü sadece Türkiye’ye anlatmak de-ğil, aynı zamanda tüm dünyada Atatürk’ün tanınmasını sağ-lamak. Filmle ilgili diğer bilgiler ise şöyle: Senaryosunu Zülfü Livaneli’nin yazdığı ve yönettiği filmin görüntü yönetmenli-ğini Peter Steguer yaptı. Müzikler yine Zülfü Livaneli’ye ait. Çekimlerine 27 Ekim’de başlanan filmin senaryo çalışması 3 yıl sürdü ve çekimler 7 haftada tamamlandı. İtalya’dan ekipleriyle gelen Aldo Signoretti ve Vittorio Sodano saç ve makyajı yaptı. Veda için Türkiye’ye 1200 kg makyaj mal-zemesi geldi. Bu proje için 150 adet gerçek saçtan peruk yapıldı. Makyaj ve saç ekibi için 2 mobil kuaför ve makyaj salonu ve 1 adet makyaj laboratuarı özel olarak tasarlandı ve üretildi. Filmde Mustafa Kemal Atatürk’ü Burhan Güven ve Sinan Tuzcu canlandırmaktadır.

Page 46: Karizma Dergisi Kasım 2011

46

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Hab

er

AB ülkelerinde doğan çocukların yaklaşık yüzde 28’inin evlilik dışı dünyaya geldikleri bildirildi. AB istatistik ku-rumu Eurostat’ın verilerine göre, AB ülkelerinde gençler arasında evlenme oranı giderek düşüyor. Güney Avru-pa ülkelerinde evlenmeden birlikte yaşamayı tercih eden çiftlerin oranı yüzde 8 ila 15 olarak belirlenirken, bu oran Kuzey Avrupa ülkelerinde yüzde 53 ila 70’e kadar yükseliyor.

Veriler, 1970 yılında AB ülkelerinde çocukların yüzde 6’sının evlilik dışı ilişkilerden doğduğunu, bu oranın 2010’da yüzde 38’a yaklaştığını gösterdi. İsveç’te ço-cukların yüzde 56’sı, Danimarka, Fransa, Finlandiya ve İngiltere’de yüzde 40’ı ve Belçika’da yüzde 20’si evlilik dışı dünyaya geliyor. Son 20 yılda evlilik dışı doğan ço-cuk oranının Yunanistan’da yüzde 1,5’tan yüzde 4,1’e, İtalya’da yüzde 4,3’ten yüzde 9,6’ya, İspanya’da yüzde 3,9’dan yüzde 17’ye yükseldiği belirlendi.

AB ülkelerinin genelinde her 3 evlilikten 1’inin boşan-mayla sonuçlandığı, nikah sayısında da sürekli düşüş olduğu belirtiliyor.

Eurostat’ın verilerine göre, AB ülkeleri genelinde evlilik-lerin 1960’lı yıllarda yüzde 14’ü, 1970’li yıllarda yüzde 22’si ve 1980’li yıllarda yüzde 27’si boşanmayla so-nuçlanırken, 2.000’li yıllarda bu oran ortalaması yüzde 35’i buldu. AB üyeleri arasında en fazla boşanma gö-rülen ülkelerin Belçika (yüzde 50’den fazla), İsveç (yüz-de 50), Finlandiya (yüzde 49), İngiltere (yüzde 45) ve Danimarka (yüzde 41) olduğu belirtiliyor.

ABD’de boşanma oranının Avrupa’dan daha fazla ol-duğunu ortaya koyan Eurostat’ın rakamlarına göre, ev-

lenen her 2 Amerikalı çiften 1’i boşanıyor. Belçika Ulu-sal İstatistik Enstitüsü (INS) verilerine göre de, Belçika’da 2010 yılında 40 bin 400 çift evlendi, 30 bin 600 çift boşandı. Son 5 yılda evlilik oranının yüzde 20 azaldığı-nı, boşanmaların yüzde 30 arttığını belirten INS’in veri-leri, Belçika’da boşanma ile sonuçlanan evlilik oranının yüzde 60’a yaklaştığı gösterdi.

Her 3 evlilikten 1’inin boşanmayla sonuçlandığı Avrupa Birliği ülkelerinde, gençler arasında evlenme oranı giderek düşüyor. Güney Avrupa ülkelerinde evlenmeden birlikte yaşayan çiftlerin oranı yüzde 8 ila 15 olarak belirlenirken, bu oran Kuzey Avrupa ülkelerinde yüzde 53 ila 70’e kadar yükseliyor.

Avrupalı gençler evlenmek istemiyor

Selim Turan

Page 47: Karizma Dergisi Kasım 2011

47

KarizmaMagazine

Page 48: Karizma Dergisi Kasım 2011

48

Geçm

iş o

dur k

i

48

Abd

ulla

h G

ül

Süleyman Bilgi

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Page 49: Karizma Dergisi Kasım 2011

49

KarizmaMagazine

Geçm

iş o

dur k

i

Abdullah Gül (d. 29 Ekim 1950) Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. ve günümüz cumhurbaşkanıdır. Bu görevinden önce 2002 yılında Başbakan olarak 58. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’ni kurdu. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döne-minde ise Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı gö-revlerini yerine getirdi. Kayseri’de doğan Gül 1974 yılın-da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde mezun oldu. Lisans eğitimini aldığı fakültede doktorasını yaptı. Sakarya Üniversitesi’nin Endüstri Mühendisliği Bölümü’nün kurulu-şunda görev alarak bu fakültede beş yıl ekonomi dersleri verdi.1983 yılında Cidde’de bulunan İslam Kalkınma Bankası’nda ekonomist olarak çalıştı. Bu görev süresince ailesiyle birlikte 8 yıl Cidde’de yaşadı. Ayrıca 1989 yılın-da ekonomi dalında doçent ünvanı aldı.

İlk yılları ve kariyeri Orta öğretimini Kayseri Lisesi’nde tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi ‘ne girdi. Aynı fakülteden doktorasını ve doçentliğini aldı. Daha sonra, Sakarya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde iktisat dersleri verdi. Öğrencilik yıllarında Gençlik Örgütü Millî Türk Talebe Birliği bünyesinde yer aldı. Memle-ketinde Necip Fazıl Ekolünden Söğüt Fikir Kulübü’nde çalıştı. Ali Biraderoğlu’nun çevresinde bulundu.Siyasal yaşamı Abdullah Gül1983-1991 yılları arasında İslam Kalkınma Bankası’nda ekonomi uzmanı olarak çalışan Gül, 1991 yılında Re-fah Partisi’nden 19. Dönem Kayseri Milletvekili olarak TBMM’ye girdi. 1993’te Refah Partisi’nde genel başkan yardımcılığı görevine getirilen Abdullah Gül, 1995’te yapılan genel seçimlerde, ikinci kez Refah Partisi 20. Dönem Kayseri Milletvekili seçildi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu üyelikleri de yapan Abdullah Gül, 28 Haziran 1996’da kurulan RP-DYP Ko-alisyon hükûmetinde Devlet Bakanlığı ve Hükûmet Söz-cülüğü görevlerinde bulundu. Refah Partisi’nin 16 Ocak 1998’de Anayasa Mahkemesi’nce kapatılmasından önce kurulan Fazilet Partisi’ne geçen Abdullah Gül, 18 Nisan 1999 genel seçimlerinde Fazilet Partisi’nden 21. Dönem Kayseri Milletvekili olarak tekrar parlamentoya girdi. [6] Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi 1996 yılında Refah-Yol hükûmeti döneminde devlet bakanlığı yaptığı dönemde,18. Asliye Hukuk Mahkemesi 1 milyar 652 milyon (1.652 YTL = 1500$) lira %50 faiziyle birlikte geri ödeme kararı verdi. Avrupa Konseyi Parla-menterler Meclisi üyeliğini de yürüten Abdullah Gül, 8 Mart 2000 tarihinde, partide “yenilikçi kanat” olarak adlandırılan milletvekillerinin desteğini alarak, genel başkanlığa adaylığını koydu. 14 Mayıs 2000 tarihin-de yapılan Fazilet Partisi 1. Olağan Kongresi’nde 521 oy alarak, 633 oy alan Recai Kutan’ın gerisinde kaldı. Kongre sonuçları, siyasi çevrelerce, “parti tabanının Ye-nilikçi olarak adlandırılan kanadı geniş ölçüde destekle-diği, ancak partinin henüz bir yönetim değişikliğine ha-zır olmadığı” şeklinde yorumlandı [kaynak belirtilmeli]. Fazilet Partisi’nin 22 Haziran 2001’de Anayasa Mah-kemesi tarafından kapatılmasından sonra bir süre ba-

ğımsız kalan Gül, 14 Ağustos 2001’de kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (Ak Parti) Kurucular Kurulu üyesi olarak partinin kuruluşunda aktif rol aldı. Hakkında kayıp trilyon davasında fezleke hazırlandı. Milletvekili dokunulmazlığı nedeniyle yargılanamadı.Gül hakkın-daki fezleke dosyasına 2010 yılında takipsizlik kararı verildi. Ak Parti Kayseri Milletvekili ve Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. Gül, 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde Kayseri Milletvekili olarak yeniden seçildi. AK Parti Genel Baş-kanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasaklı olması nedeniyle 16 Kasım 2002’de 58. Hükûmeti kurmakla görevlendirildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin 58. Hükûmeti, Başbakan Abdullah Gül tarafından, 18 Kasım 2002’de kuruldu. Recep Tayyip Erdoğan’ın, 9 Mart 2003 Siirt Milletvekili Yenileme Seçimi’nde meclise girmesinden sonra, Abdullah Gül başkanlığındaki 58. Hükûmet, 11 Mart’ta istifa etti. Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, 14 Mart 2003’te kurulan 59. Hükûmet’te (2. AK Parti Hükûmeti), Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı ola-rak görev aldı. 3 Ekim 2005’te başlayan Avrupa Birliği müzakereleri için birçok yetkisini Baş Müzakereci Ali Babacan’a devretti.

Cumhurbaşkanlığı seçimi 24 Nisan 2007 tarihinde yapılan AK Parti Grup top-lantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından 11. Cumhurbaşkanı adayı olduğu açıklandı. 27 Nisan tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı birinci tur seçim-lerinde 357 kabul oyu çıkmasına karşın 367 sayısına ulaşılamadığı için, seçim ikinci tura kalmış; Anayasanın ilgili hükmü gereği, ilk oturumun açılabilmesi için 367 üyenin Mecliste hazır bulunması gerektiği gerekçesi ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından oturumun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne açılan dava sonucu Meclis’in bu birinci oturumu, Anayasa Mahkemesi’nin 1 Mayıs 2007 tarihli kararı ile iptal edidi.6 Mayıs 2007 tarihinde Mecliste yapılan iki yoklamada da toplantı yeter sayısının bulunamayışı yüzünden 11. Cumhur-başkanı seçilememiştir. 22 Temmuz 2007 seçimlerinin ardından AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesinde Gül’ün cumhurbaşkanı seçilememesinin etkili olduğu görüşü öne çıktı. Bunun sonucu olarak da Abdullah Gül tarafından “bunun cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin açık bir mesaj olduğu” yorumu benimsendi. 13 Ağus-tos tarihinde kulislerde konuşulan 11. Cumhurbaşkanı adaylığı kesinleşti. 20 Ağustos 2007 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi birinci turunda 341 oy aldı.24 Ağustos 2007 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçi-mi ikinci turunda 337 oy aldı. Anayasaya göre ilk iki turda üçte iki çoğunluk olan ANAP ve DYP oylamaya katılmadığı için 367 sayısına ulaşılamadı. ANAP ve DYP oylamaya katılmaması için emekli Orgeneral İsma-il Hakkı Karadayı’nın baskı yaptığı da iddia edilmiştir. Abdullah Gül 28 Ağustos 2007 tarihinde yapılan cum-hurbaşkanlığı seçiminin üçüncü turunda 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyetinin 11. cumhurbaşkanı seçildi. Böy-lece Nisan 2007’de başlayan Türkiye’nin 11. Cumhur-başkanını seçim süreci sona erdi.

Page 50: Karizma Dergisi Kasım 2011

50

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Aile

Nasıl iyi bir eş olabilirim?

Mehtap Kayaoğlu

Page 51: Karizma Dergisi Kasım 2011

51

KarizmaMagazine

Aile

Son günlerde özellikle hanımların, yazdıklarım ve söyledikle-rimle ilgili itiraz ettikleri bir nokta var.“Konularınızı kadın erkek farklılığından değil, insan ilişkileri üzerinden değerlendirin.” diyorlar. Kadınlar “Neden benim düşündüğümü ya da benim ona yaptığımı o da bana yapmıyor, o da bana söylemiyor, sonuçta bu yaşadıklarımız insani bir şey.” diyor.Çok kaba bir karşılaştırma olacak ama hayvanlar âleminde, nasıl olsa hepsi hayvan, diye balığı, kediyi, aslanı, solucanı, fi li aynı kategoriye koyabilir miyiz? Birine yaptığımız can acıt-mayacak bir davranış başka bir hayvan için zülüm olabilir.Kadın ve erkeğin insan cinsinden olması aynı şeylerden hoş-lanıp aynı şeylere tepki göstermelerini gerektirmiyor. Kadına göre insani olarak yapılması gereken bir şey, erkeğe göre çok da lüzumlu olmayabilir. Ya da diğeri için tam tersi. Bu yüzden mutlu olmak isteyen çiftlerin öncelikle öğrenmesi gereken şey-ler birbirleri ile ilgili yaratılış farklılıkları olmalı.Mesela pek çok kadından şu sözleri duymuşumdur.“Benim kocam dengesiz.”“Nasıl yani?” diye sorduğumda:“Bir bakıyorum bana çok yakın davranıyor, bir bakıyorum buz gibi davranıyor. Yani kendi keyfi ne göre hareket ediyor. Soğuk davranma sebebini bir türlü anlayamıyorum.”Mesela karı koca sohbetli, muhabbetli güzel bir akşam geçi-riyorlar. Kadın bekliyor ki kocası onu öpücüklerle uyandırsın. Sabah bir uyanıyor, akşam muhabbet ettiği adam sabah mu-habbeti devam ettirmiyor. Ciddi bir yüz ifadesiyle işine gitmek için hazırlanıyor.Ya da karı- koca çok güzel muhabbetli birkaç gün geçiriyorlar sonrasında erkek birkaç gün karısına biraz mesafeli davranı-yor. Kadın başlıyor düşünmeye..Kadın beyni senaryo yazma-ya zaten hazırdır. Ne oldu? Akşam bir şeye mi canı sıkıldı da onu hatırlayıp bana soğuk davranıyor? Yoksa annesi ya da kız kardeşi aleyhime konuştu da kocamı bana karşı doldurdu-lar mı? Yoksa başka bir kadın mı var? vs..vs..Kadın hızlı bir şekilde son günleri gözden geçirir, birkaç şeye takılır. “Acaba şunun için mi yoksa bunu için mi?” diye. Kocası-na sorar soğukluk sebebini o da “Bir şey yok.” der. Kocasının duygusal uzaklık sebebini öğrenemeyen kadın, erkeğe kırgın-lık duymaya başlar.Erkekler niçin bu şekilde davranırlar? Bu, dengesizlik, ya da sevme yeteneğinden yoksunluk değildir. Pek çok kadının anlam veremediği bu durumun psikolojide iyi bir açıklaması var.Çocuklar da anneye duyulan bağlılık hissi vardır. Ancak, kız-lar annelerine olan bağlılıklarını sürdürdükleri halde, iki yaş civarındaki erkek çocuklarında bir değişim görülür. Giderek annelerinden farklı olduklarını ve babalarına daha çok ben-zediklerini fark eder ve bu aşamada kadın gibi olmamak için annelerinden kopmaya ve babalarını kendilerine örnek alma-ya başlayarak erkekliğe ilk adımlarını atarlar. Fakat anne sevgisine ve yakınlığına da ihtiyaç duydukları için

anneden tamamen kopamazlar. Anneye yaklaşırlar fakat en yakın oldukları zamanda baba gibi olmak için kendilerini çe-ker ve uzaklaşmaya çalışırlar.Bu karşıt güçler erkek karakterinin temelini oluşturur. Erkekler kadınlarla ilişkilerinde ayrılık ve birleşme noktaları arasında gidip gelirler.Kadınların kendilerini en çok rahat hissettikleri yakınlık de-recesinde, erkekler, kendilerini elleri kolları bağlı ve tuzağa düşmüş gibi hissederler. Bu zıtlık kadın erkek ilişkisinde büyük bir çelişki gibi görünür. Fakat bunun pek çok hikmeti var. Eğer erkekler de kadınlar gibi olsaydı hayat zor devam ederdi. Erkekler evdeki muhabbeti bırakıp işe güce gidemezlerdi ya da gitseler bile karısını düşünmekten işlerine kendilerini vere-mezlerdi.Ayrıca her daim mucuk mucuk muhabbet olsaydı çiftler birbir-lerinden kısa zamanda bıkarlardı. Erkeğin bir süre kendi içine çekilmesi ve tekrar dönmesi küçük bir duygusal ayrılık ve ka-vuşmadır. Tabi olay doğru değerlendirildiğinde. Aksi takdirde erkek karısından biraz uzak durmaya başladığında kadın ya çok üstüne düşer bunaltır ya da “sen bana böyle davranırsan ben de sana öyle davranırım.” diyerek erkeğe karşı tavır alır. O zaman da tatsız sonuçlar ortaya çıkar.Erkek uzaklaşma aşamasını atlatıp karısına yakın olmak is-tediğinde kadın onu duygusal olarak kabul etmez, soğuk davranır. Erkek davranışlarını karısından uzak durmak olarak görmez. Onun davranışında bir kasıt yoktur, kendi normal davranmaktadır, karısı aşırı sevgi ya da ilgi beklentisi yüzün-den saçmalamaktadır.İki tarafta konu ile ilgili bilgi sahibi olmayınca muhabbete vesi-le olacak bir durum, düşmanlığa sebep olabiliyor.İyi bir eş olabilmek doğuştan kazanılmış bir özellik değildir. İyi bir eş olmak için elimizdeki malzemeler genellikle anne ve babamızdan gözlemlediklerimiz, medya ve çevreden öğren-diklerimizdir. Bunlar da genellikle yanlış bilgiler olur.Eğitimle iyi bir eş olmayı öğrenebiliriz. Günümüzde özellikle bu eğitime ihtiyaç var; çünkü evlilik üzerine çok tuzak var. Bun-dan elli yıl kadar önce, kadınlar erkeklerdeki yakınlık-uzaklık özelliğini bilmese de olurdu. Çünkü o zaman kadın, kocası kendinden uzak durduğunda bunun altında yüz tane anlam aramazdı. İşten güçten, çoluk çocuk ve büyüklere hizmetten kadının konuyu düşünecek zamanı bile olmazdı.Oysa günümüzde kadınların kafayı kocaya sarmak için ye-terince zamanları oluyor. Bir meseleyi “Neden böyle dav-ranıyor?” diye enine boyuna düşünmek, irdelemek, masaya yatırmak (kafaya yatırmak da denilebilir) için şartlar mevcut. Bu yüzden de evlilik eğitimi almak gerekiyor ki yanlış şeyler yapılmasın. Hayra vesile olacak durumlar, şerre dönüştürül-mesin, diye.Kim demiş, değişim mümkün değil diye? İnsanoğlu da insan kızı da her daim değişime ve gelişime açıktır, yeter ki doğru eğitimler yapılsın. Mutlu yuvalar ve mutlu nesiller için.

Eğitimle iyi bir eş olmayı öğrenebiliriz. Günümüzde özellikle bu eğitime ihtiyaç var; çünkü evlilik üzerine çok tuzak var.

Page 52: Karizma Dergisi Kasım 2011

52

KarizmaMagazine | 15 Haziran-Juni 2011

Hab

er

Page 53: Karizma Dergisi Kasım 2011

53

KarizmaMagazine

Huk

uk

Bu yazımızda size Hollanda’da oturma izni olmayan kişilerin

yaşayabilecek sıkıntıları ve haklarını belirtmeye çalışacağız.

Hollanda’da geçici oturuma müsaadesi veya vizesi bittiği taktir-

de ülkesine geri dönmeyen yabancılar belirli şartlara uydukları

taktirde vizelerini uzatma haklarına sahiptirler. Veya IND’den

randevu talep edip yeni bir prosedür başlatma haklarına sa-

hiptir. Fakat hemen hemen her başvuruda IND tarafından MVV

vizesi istenmektedir. Türk vatandaşları için istisna olarak ticari

oturum başvurusunda MVV vizesi istenmemektedir.

Oturma müsaadesi olmayan yabancılar, yabancılar polisi

tarafından gözaltına alınabilirler. Hollanda Yabancılar Yasa-

sına göre, yabancılar polisinin her gördüğü yabancıya kimlik

sorma hakkı yoktur. Yabancılar polisi de yasada belirtilen kri-

terlere uymak zorundadır. Eğer bir yabancının kimliği tespit

edilemediği takdirde o kişi yabancılar polisi tarafından ya-

bancılar şubesine götürebilir. Eğer bu kişinin bilgileri IND ve

polisin kayıtlarında geçmiyor ise, bu kişi yabancılar yasasına

göre kaçak durumundan yabancılardan sorumlu yardımcı

savcılığa sevk edilir.

Avukat hakkınız

Savcı şahsı dinlemek üzere ifade odasına alır. Burada avukat

hakkınız vardır. Tercüman ve avukat aracılığıyla ifade alınır ve

daha sonra yurtdışı edilmek üzere yabancılar koğuşuna gön-

derilir. Avukat ise müvekkili için mahkemeye itiraz dilekçesi

gönderir. Avukatın itirazından sonra 14 gün içinde mahkeme

olması gerekmektedir. Fakat bazı durumlara eğer kişinin pa-

saportu geçerli ise mahkeme günü beklenmeden kişi yurtdışı

edilir. Yurtdışı kararını durdurmak için avukatın yıldırım mahke-

mesine başvurması gerekir. Aksi takdirde mahkeme olmadan

kişi yurtdışı edilir. Veya o kişi sınır dışı olmadan oturum baş-

vurusu talebinde bulunabilir. 14 gün sonra mahkeme davayı

inceler ve kararını duruşmadan en geç bir hafta sonra bildirir.

Mahkeme itirazı kabul etmediği takdirde karara bir hafta için-

de itiraz edilebilir.

Oturma müsaadesi olmayan kişilerin yasal hakları

Tenzile Erdal(H

ukukçu /Arabulucu)t.erdal@

kadindergisi.nl

Page 54: Karizma Dergisi Kasım 2011

KarizmaMagazine | 15 November 2011

YıkamaGiysilerinizin, yıkanmadan önce, çok fazla kirlenmesine izin vermeyin.

Giysilerinizin, yıkanmadan önce, her zaman havalandırılmış ve kuru olmasına özen gösterin.

Giysilerinizin, yıkanmadan önce ceplerini boşaltın, düğme-lerini çözün ve yakalarını kaldırın.

Çamaşır makinanızı gereğinden fazla doldurmayın.

Hiçbir zaman belirtilen en üst ısılarda yıkama-yın.

Elde yıkamaİlk yıkamalarda giysi renk verebilir ve su bo-yanabilir, dolayısıyla ilk yıkamada giysinizi diğer giysilerle birarada yıkamayın.

Elde yıkamayı her zaman soğuk su ile yapın ve önceden suya bastırmayın.

Giysiyi suya sokmadan önce sabun veya de-terjanın tamamen çözülmüş olmasına dikkat edin.

Giysiyi çitilemeyin, nazikçe yıkayın. İyice durulayın.

Kuru temizlemeAğır giysilerinizi deforme olmamaları için katlayın.

Eğer giysiniz renkli ise doğrudan güneş ışığına ve kuvvetli rüzgara bırakmayın.

Eğer kapalı mekanda bir çamaşır askısında kurutulacaksa, mekanda hava akımı olmasına özen gösterin.

Örgü giysilerinizi düz bir yüzeye serilmiş havlu üzerinde kurumaya bırakın, güneşe asmayın, kalorifer üzerine sermeyin.

Deforme olabilecek giysilerinizi formları-nın bozulmaması için gererek serin.

Çamaşır suyu kullanımıÇamaşır suyu kullanmadan önce lütfen giysinizin bakım etiketini dikkatle okuyun. Yalnızca soğuk su kullanın ve en fazla bir saat uygulayın.

Demir, bakır ya da pirinç kap kullanmayın.

Mod

a

54

Daha uzun ömürlü giysiler için

Sema Türkmen

Page 55: Karizma Dergisi Kasım 2011

55

KarizmaMagazine

ÜtülemeÜtülenecek giysilerinizi bakım etiketlerindeki talimatlara göre grupladıktan sonra en düşük ısı derecesi ile ütüleme-ye başlayın.

Yüksek ısı derecesinden daha düşük ısı derecesine geçmek için bir kaç dakika bekleyin.

Giysilerinizi hafi f nemli iken ütüleyin.

Ütünüzü soğumaya bırakmadan önce altına yapışmış olabi-lecek herhangi bir artığı nemli bir bez ile temizleyin.

Kumaş türlerini biliyor musunuz?DOĞAL KUMAŞLAR

YünYüksek ısıda yıkandığında çeker ve eğer asılarak kurutulur-sa deforme olur.

Isıyı çok iyi yalıtır, yüksek nem emme özelliği vardır ve kay-bettiği şeklini kolayca bulur.

Keçeleşmeye ve sararmaya eğilimlidir.

PamukYüksek ısıda yıkandığında çeker, ütülenmeye karşı daya-nıklıdır ve eğer renkli ise ilk yıkamada tek başına olmasına dikkat edilmelidir.

Serin tutar ve esnektir, sürtünme ve darbelere karşı daya-nıklıdır.

Yıkamalar karşı renk dayanıklılığı yüksek değildir ve kırışma-ya eğilimlidir.

KetenDaima elde ve soğuk su ile yıkanmalıdır, santrifüjlü makina-da kurutulmamalı ve çok sıcak su ile yıkanmamalıdır.

Ütülenmeye dayanıklıdır.

Serin tutar ve dokunuşu yumuşaktır, kire dayanıklıdır.

Kırışma eğilimi çok yüksektir.

İpekÇok yüksek ısıda ve santrifüjlü makinada yıkanmaz.

İnatçı lekeler söz konusu olduğunda bir uz-mana başvurmak gereklidir.

Düşük ısıda ve buharsız ütülenmelidir.

Dayanıklıdır, çok hafi ftir, dokunuşu yumuşak ve hoştur.

Renk dayanıklılığı yüksektir.

Terlemeye ve çitilenmeye karşı hassastır.

Suni kumaşlarAsetat, Rayon ve Viskoz

Deforme olmamaları için santrifüjlü makinada yıkanma-malıdırlar.

Dokunuşları oldukça yumuşaktır ve renk dayanıklılıkları yüksektir.

Nem emme özellikleri düşüktür, kolay yanabilir ve statik elektrik taşırlar.

Sentetik kumaşlar

Polyester, Naylon ve Lycra

Isıya karşı çok duyarlıdırlar, ılık su ile yıkanmalı ve dü-şük ısıda buharsız ütülenmelidirler.

Fazla kırışmazlar ve renk dayanıklılıkları yüksektir.

Kolayca yanabilirler ve statik elektrik taşırlar.

Verilen bilgiler kompozisyonu saf olan kumaşlar için geçerlidir. Karışımlar söz konusu olduğunda her ku-maşın yüzdesi öğrenilerek bakım yapılmalıdır.

Mod

a

Page 56: Karizma Dergisi Kasım 2011

56

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Bakı

m

Semra Türkmen

Güzel ve bakımlı görünmek her kadının hayalidirGüzel ve bakımlı görünmek her kadının hayalidir. Bu nedenle kişisel bakım ürünleri ve çoğunlukla makyaj malzemlerinden yardım alınır.Ancak bilinçsiz makyaj, kadını güzel göstermeye yetmemekle birlikte; cilt sağlığı üzerinde de pek çok olumsuz etkiye neden olabilir.

Page 57: Karizma Dergisi Kasım 2011

57

KarizmaMagazine

Bakı

mBilindiği gibi, makyaj malzemelerinin en büyük yan etkisi alerjik reaksiyon-lardır. Özellikle yüze sürülen fondöten, pudra ve far malzemeleri alerjiye daha çok neden olan malzemelerdir. Bu riski engellemek için ne yapmalı?

1- Makyaj malzemesini önce test edinBu ürünleri almadan önce test ürünü alıp kullanmakta yarar vardır. Bir ürün 72 saat sonra herhangi bir alerjik reak-siyona yol açmazsa, ilerleyen günlerde alerji gelişme ihtimali düşüktür, ama yine de olabilir. Özellikle hassas deriye sahip olanlar dikkatli olmalıdır.

2- Makyajla yatmayınUygulanan ürünler yüzde uzun süre kal-mamalıdır. Özellikle yatarken mutlaka bir sabunla yıkanmalı, nemlendirici sü-rülmelidir. Bu reaksiyonlardan kaçınmak için, aşırı derecede makyaj yapmamak, makyaj ürünlerini kullanmadan önce deriyi temizlemek ve nemlendirmek yine uyulması gereken kurallardır.

3- Yanlış makyaj sivilce ve siyah nokta yaparMakyajın bilinen en önemli yan etki-lerinden biri de komedondur. Gerek “siyah nokta” olarak bilinen açık ko-medonlar, gerekse de “kapalı kome-don” olarak bilinen “beyaz nokta”ların oluşmasında en büyük pay, bilinçsiz kullanılan makyaj malzemelerinindir. Kişi deri tipine uygun olmayan ürünleri kullandığında gözenekler tıkanır, tıkan-mış gözenekler içinde biriken yağ yüz-de akneye ya da komedonlara neden olur. Cilt tipini iyi bilmek kuru deriye sahipse yağlı ürünler kullanmak, yağlı cilde sahipse su bazlı ya da matlaştırıcı ve de yağ emici ürünler kullanmak ge-rekir. En iyisi profesyonel kişilerin öne-risine uyarak alınan ürünleri kullanmak daha doğrudur.

4- Cildiniz nemlendiriciyi emdik-ten sonra makyaj yapınRenklendirici ürünler olan allık, far, maskara, ruj ve diğer ürünlerin kulla-nılmasında da dikkat edilmesi gereken kurallar vardır. Yüze uygulanan bir nem-lendiriciden hemen sonra uygulanacak

makyaj malzemeleri ciltte hoş olmayan görüntülere neden olur. Bu yüzden nem-lendiricinin emmesini beklemek gerekir. Makyajla ilgili bir önemli nokta da aşırı ve su bazlı rujların bazen dudakta çat-lamalara ve kurumalara neden olduğu-dur. Bunu engellemek için dudağa ya yağ bazlı bir nemlendirici sürülmeli ya da yağ bazlı rujlar kullanılmalıdır.

5- “Bitkisel” adı altında satılan ürünlere karşı da dikkatli olunMaskaralar ve farlar, yüzde görülen alerjik reaksiyonların en önemli sebe-bidir. Bir ürüne karşı gelişen reaksiyon genelde bir başka ürüne karşı da ge-lişebilir. Bu durum, derinin toleransının düşük olduğunu gösterir. Bazı hassas derili kişiler hayatları boyunca mak-yaj ürünleri kullanamayabilir. Natürel, mineral, bitkisel ürünler başlığı ile pa-zarlanan ürünlere karşı bile alerjik re-aksiyon gelişebilir. Çoğu zaman yapı-lan alerji testleri de bu konuda kişilerin toleransız olduğunu gösterir.

6- İyi temizlenmeyen cilt erken kırışabilirYapılan hataların başında yapılmış makyajın temizlenmemesi gelir. Deride kalan makyaj ürünleri, derinin kalınlaş-masına, erken kırışıklıklara, gözenek-lerinin genişlemesine, derinin mat ve homojen olmayan renk değişiklikle-rine neden olur. Bu yüzden uygun bir ürünle makyajın çıkarılması makyaj yapmak isteyen kişi için gerekliliktir.

7- Arkadaşınızın mak-yaj malzemesini kul-lanmayınBir başkasının makyaj ürünlerini kullanmamak dikkat edilmesi gereken en önemli kuraldır. Bu sayede kişisel enfeksiyon ajanlarının kişiden kişiye yayılması söz konusudur. Hele kişide açık yara varsa bulaşıcılık riski da ha da artar. Kozmetiklerin yanı sıra kozmetikleri uygulamak için kullanı-lan fırça, pamuk, sünger gibi ajanların birden fazla kişi tarafından ortak kulla-nılması, kişiler arası mikropların yayıl-ması açısından büyük bir sorundur.

8- Makyaj yapmadan önce elle-rinizi yıkayınKozmetikler uygulanmadan önce eller mutlaka yıkanmalı, uygulanacak deri mutlaka temiz olmalıdır. Uygulama aparatları mümkünse tek kullanımlık ol-malı, fırçalar ise temizlenmeli ve de sık sık değiştirilmelidir.

9- Makyaj malzemelerinizi doğ-ru muhafaza edinÜrünler kullanım talimatına göre uygu-lanmalı, kapakları sıkıca kapatılmalı, sıcak ortamda tutulmamalı (özellikle araç içinde ) , kullanım zamanı geçmiş ürünler atılmalıdır. Güneşe ve sıcağa maruz kalmış ürünler, koruyucu madde-lerini kaybederler. Bu da ürünün kulla-nım zamanının azaltır. Erken bozulma-sına, bakteri üremesine neden olur.

10- Cilt yaralarınızı makyajla kapatmayınDeri bütünlüğünü bozan yara, sıyrık, enfeksiyon, egzama gibi bir durum varsa bu bölgelere makyaj yapmaktan kaçınmak gerekir. Aksi takdirde enfek-siyon gelişebilir yada problemin daha da şiddetlenmesi söz konusu olur.

Page 58: Karizma Dergisi Kasım 2011

58

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Hab

er

İngiliz think-tank kuruluşu Demos yayınladığı bir raporda, aşırı ırkçı görüşün Avrupalı gençler arasında yükselişte olduğunu belirtti. Avrupa’daki aşırı ırkçı partilere destek veren kişilerin sanal ortamdaki etkinliklerini araştıran Dem-os, internette kendini açıkça aşırı sağcı olarak tanımlayan binlerce Avrupalı gencin Müslüman göçmenlerin sayısının artmasından endişe duyduklarını ileri sürdü.İngiliz think-tank kuruluşu, Facebook sayfalarında ver-dikleri reklamlar yoluyla, 11 ülkedeki aşırı sağ görüşlü 14 parti ve sokak organizasyonlarına üye 10 bin destekçiyi ayrıntılı şekilde anket yapmaya ikna ettiğini belirtti. Temmuz ve Ağustos aylarında yapılan araştırma sonuçlarına göre, aşırı ırkçı partileri destekleyen Avrupalı gençlerin büyük bir çoğunluğu, özellikle İslam’ın yayılmasından duydukları endişe sebebiyle, göçmenleri ülkelerinde istemiyor.Avrupa Konseyi Dış ilişkiler bölümünden Thomas Klau konuyla ilgili Guardian’a yaptığı açıklamada, 1910,20 ve 30’lı yıllarda aşırı ırkçı partilerin ‘Yahudi karşıtlığında (anti-semitizm)’ birleştiklerini hatırlatırken, “21. Yüzyılın başında ise Avrupalı aşırı sağ görüşlüler, İslamafobya konusunda

birlikte hareket ediyor.” diye konuştu.Öte yandan, ırkçı politikalar konusunda uzman ve ‘Çok kültür-lülük çatışması’ kitabının yazarı Gavan Titley ise Avrupa’daki gençler arasında İslamafobia’nın yaygınlaşmasında merkez partileri suçlu buluyor. ‘Terörle savaş’ politikaları kapsamında Müslümanların hedef haline getirildiğini ve İslam dininin gündelik politi-kalara kurban edildiğini ifade eden Titley, “Son 10 yıldır Avrupa’daki Müslüman toplumuna, nasıl bir geçmişe sahip olduklarına bakılmaksızın, düşman damgası vuruldu veya şüpheli gözle bakıldı. Bu topluluklar bunu kesinlikle hak etmiyordu.”ifadelerini kullandı.Söz konusu araştırma raporunu hazırlayan Demos yetkilisi Jamie Bartlett de Avrupa’daki aşırı sağcı gençlerin sayısının sanılandan çok daha fazla olduğunu belirterek, “Bu kişiler merkezi partilerin politikalarından memnun değil. Kültürel ve milli kimliklerini kaybetmekten büyük endişe duyuyorlar. Bu sebeple seslerini duyurabilecekleri radikal görüşlü organi-zasyonlara destek veriyorlar. Merkezi partilerin bu kişilere kulak vermeli.” şeklinde düşüncelerini ortaya koydu.

Avrupa’da ırkçılık yükselişteİngiliz think-tank kuruluşu Demos tarafından hazırlanan bir raporda aşırı ırkçı görüşün Avrupalı gençler arasında yükselişte olduğu belirtiliyor

Page 59: Karizma Dergisi Kasım 2011

59

KarizmaMagazine

Page 60: Karizma Dergisi Kasım 2011

60

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Hab

er Hollanda eğitimli Türk işci göçü peşinde

Hollanda, IT sektöründe ihtiyaç duydu-ğu en az 40 bin kişilik işgücü ihtiyacını karşılayabilmek için dünyadan iki ülke seçti. Bunlardan biri Hindistan, diğeri Türkiye oldu. 28 Eylül - 2 Ekim tarihleri arasında düzenlenen istanbul Design Week’e katılan ülkelerden biri olan Hollanda, Galata Köprüsü üzerinde düzenlenen etkinlikte tasarımcıları ka-dar ekonomik anlamdaki işbirlikleriyle de dikkat çekti.

İki ülkeden biri Türkiye Hollanda’nın Brainport Bölgesi Ekono-mi ve Uluslararası İlişkiler Bakanı L.W.L Pauli’nin 10 tasarımcı, 15 işadamıyla katıldığı etkinlik sırasındaki görüşmeler sonrasında yaptığı açıklamalar, Galata Köprüsü’nün Hollanda ile Türkiye ara-sında iş bağlantılarına da sahne oldu-

ğunu ortaya koydu.

Bakan, IT sektöründe ihtiyaç duydukla-rı en az 40 bin kişilik iş gücünü Hindis-tan ile birlikte Türkiye’den karşılamayı düşündüklerini belirterek, “Hollanda nüfusu oldukça yaşlı. Bizim genç ve eğitimli işgücüne ihtiyacımız var. Hede-fimiz tüm dünyada sadece Türkiye ve Hindistan” dedi.

Pauli, beraberindeki 15 işadamının Hollanda’ya önemli iş bağlantılarıyla döneceğini de vurguladı. Kurulmuş iş bağlantılarından biri olarak Avrupa’nın bir numaralı çevre sistemleri üreticisi firmalarından biri olan Techno Tra-ding International’ın Albayrak Şirketler Grubu ile işbirliğini gösteren Pauli, iki firmanınn gelecekte Türkiye’de birlikte

üretim yapabileceğini kaydetti.

Bakan Pauli, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Murat Yalçıntaş ve İş Bankası ile de görüşmeler gerçekleştir-diklerini belirtti.

‘Dünyanın akıllı kalbi’nin bakanı L.W.L Pauli’nin bakanlığını yaptığı böl-ge olan Brainport, Hollanda açısından ileri teknolojide stratejik bir bölge. İleri teknolojide konumunu, kendine bağ-lı şehirlerden biri olan Eindhowen’in New York’ta 400 dünya şehrinin katıl-dığı uluslararası yarışmada 1’inci olma-sıyla tescil eden bölgede uzmanlaşılan alanlar ileri teknoloji, tarım bilimi, tarım bilimi, sürdürülebilir enerji, otomotiv ve tasarımdan oluşuyor.

Üretimin % 35’i Dünya cep telefonlarında kullanılan chiplerin yüzde 80’ini üreten ASML’nin de bölgede bulunduğuna dikkat çeken Pauli, buranın Hollanda ekonomisi açı-sından ulaştığı boyutu ise şu rakamlarla ortaya koydu:

- Hollanda’da üretimin yüzde 35’lik kıs-mını Brainport sağlıyor. - Yabancı yatırımların yüzde 40’ı böl-gede yer alıyor. - Hollanda’da alınmış patenlerin yüzde 50’si bölgeye ait.

Hollan’da, en az 40 bin kişilik işgücü ihtiyacını karşılamak için dünyadan iki ülke seçti

Page 61: Karizma Dergisi Kasım 2011

61

KarizmaMagazine

Hab

erTürkiye’nin itirazı etkisini gösterdi

Türk asıllı Hollandalı Sosyalist par-lamenter Bozkurt, Türkiye’nin ayrın-tılı gerekçesiyle yaptığı açıklama-dan sonra Hollanda hükümetinin Eylül ayından bu yana bir daha konuyu gündeme getirmediğini ifa-de etti.

Bozkurt, şu bilgileri verdi:‘’Hollanda hükümeti, Türk vatan-daşlarının Hollanda’da kazandık-ları bazı sosyal güvenlik haklarını etkileyecek birtakım tedbirleri gün-deme getirdi. Ancak Türk hükümeti bu tür tedbirlerin Türkiye ve Hollan-da arasındaki sosyal güvenlik söz-leşmesinin, Avrupa Sosyal Güvenlik Sözleşmesi ve 3-80 sayılı Türkiye AB ortaklık konseyi kararının 3. ve 6. maddesinin 1 fıkrasına aykırılık teşkil edeceğini dile getirdi. Konu şu anda kapanmış görünmektedir. Hollanda hükümeti Eylül ayından sonra bu konuya geri dönüş yap-mamıştır.’’

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Baka-nı Faruk Çelik, geçen ay Paris’te AA’ya verdiği özel mülakatta, ‘’Hollanda’da çalışıp emekli olup, Türkiye’ye dönen Türk işçilerinin kendilerine verilmiş sosyal hakların ellerinden alınmasına Türkiye’nin sert tepki göstereceğini’’ söylemişti.

Çelik, verilen hakların geri alınama-yacağını ve bu konuda Türkiye’nin

gerekli hassasiyeti göstereceğini vurgulamıştı.

Hollanda’nın Türkiye’ye geri dönen ailelere verilen çocuk ödemelerini kal-dırmak veya kısıtlamak istediğini be-lirten Çelik, yine Hollanda’da emekli olup Türkiye’ye dönmüş işçilere, ya-şadığı ülke koşullarına göre emeklilik ücreti verilmesi ve burada bir kısıtla-maya gidilme eğilimi olduğuna işaret ederek, bu konudaki teklifi kabul edi-

lemez bulduklarını söylemişti.

Çelik, ‘’Vatandaş sanki Türkiye’de çalışarak emekli olmuş gibi dav-ranmak, bu teklifi getirmek, çalıştığı ülkenin koşullarında emekliliği hak etmiş kimseye, ülkesine geri dönün-ce emekli haklarında kısıtlama yap-mak hangi evrensel, hangi AB hu-kukuna uygun bir davranıştır? Bunu doğrusu hayretle karşılıyorum’’ diye konuşmuştu.

Avrupa Parlamentosu’nun Sosyal Demokrat Grup üyesi Emine Bozkurt, Türk hükümetinin itirazından sonra Hollanda’nın, Türk işçilerin kazandıkları bazı sosyal hakları etkileyecek tedbirler konusunu yeniden gündeme getirmediğini bildirdi.

Emine Bozkurt

Page 62: Karizma Dergisi Kasım 2011

CENAZERüyada cenaze görmek iyidir. Bir cenaze gören kişi uzun zamandır haber alamadığı biriyle karşılaşır demektir. Cenazeye katı-lan kişi hayatında güzel bir yenilikler yapar anlamındadır. Kendi tabutunu görmek ise mal ve para kazanılacağının haberidir.

Hazırlayan: S.Betül Bilgi

RÜYA TABİRLERİ

Not: Rüya tabirleri kesinlikle kendi yorumlarım olmayıp güvenilir kaynaklardan faydalanılarak hazırlanmaktadır.

ACI ÇEKMEKVücudunda veya başında bir ağrı veya acı bulun-duğu şeklinde bir rüya görmek, özel meselelerini başkalarına anlatmaması ve bazı şeyleri kendisine saklamayı öğrenmesi gerektiğine işarettir. Diş ağrısı: Rüyada diş ağrıması yakında sevindirici bir haber alacağınıza işarettir.Bir yerinizi acıttığınızı görmeniz ise dostlarınızın iğneli sözleriyle karşıla-şacağınızı gösterir.

AMELİYATRüyasında ameliyat olduğunu gören kişi-nin sağlığı mükemmeldir.

ÇEYİZSağlığa ve yeni eşyalara yorulur. Düğün çeyizi iyi niyetliliğiniz sonucunda zarara uğrayacağınıza işarettir. Çeyiz bulundur-mak sonu olmayacak yasak ilişkilere girmek anlamına gelir. Çeyiz dikmek hiç beklemedi-ğiniz bir şekilde aldatılacağınıza işarettir.

BABARüyasında babası tarafından sevildiğini gören kimse önünde hayırlı bir yol açılacak demektir. Sorunların üstesinden gelineceğine işarettir. Rüyasında babasını gören kimse güç bulur ve olayların üstüne cesaretle gidebilir. Böylece sorunlardan sıyrılır. Rüyayı gören kişinin babası yaşıyorsa bu işbirliği mutlu edecektir. Babası ölmüşse, bir süre sonra bir müjde ve sevilen biri gelecektir.

AŞKRüyada sevgilisi ile başka birisini görmek, kadın için, tehlikeli bir rakibi olduğuna erkek içinse sevgilisinin kendisine çok sadık olduğu-na, işarettir. Aşık olduğunu görmek çok mutlu olacağınız anlamına gelir. Bu rüya, çevre-nizdeki insanlardan memnun olduğunuza, sıkıntıdan uzak olduğunuza işarettir.

BOŞANMABoşandığınızı görmek, evliliğinizde bazı sıkıntılar olduğu anlamına gelir. Bekarsanız sevgilinizden ayrılacağınız demektir.

DEFİNEHiç ummadığınız zamanda para ya da bir mi-rasa yorumlanır. Bazılarına göre de karşılıksız bir aşka işarettir. Define soymak ticarette zarar etmeye, üzüntüye ve yolculuğa yorulur.

KarizmaMagazine | 15 November 2011

62

Rüya

Tab

irler

i

Page 63: Karizma Dergisi Kasım 2011

63

KarizmaMagazine

Sofr

aPALAMUT KREP

YUFKALI KÖFTE

VİŞNELİ EKMEK TATLISI

AFİYET OLSUN...

MALZEME2 adet palamut15 adet mantar2 adet sivri biber1 adet defne yaprağı2 çorba kaşığı margarin1 çay kaşığı tuz Yarım çay bardağında az sıvıyağ

SOS İÇİN:150 gr un

200 ml süt2 adet yumurta3 çorba kaşığı margarin

KREP İÇİN:100 gr un4 adet yumurta1 çay kaşığı tuz150 ml süt2 çorba kaşığı sıvıyağ

MALZEMEYarım kg vişne veya konserve3 su bardağı şeker3 su bardağı su1.5 paket etimekYarım paket krem şantiYarım su bardağı süt1 adet muz

MALZEME2 yufka200gr tavuk eti150gr dana eti100gr kuzu eti1 yumurta2 adet kuru soğan

1 çay kaşığı kimyon1 çay kaşığı karabiber1 çay kaşığı tuz1 su bardağı çekilmiş antep fıstığı4 dilim bayat etmekYarım demet maydanoz

HAZIRLANIŞI:Mantarları dilmleyin.Sivri biberleri küçük küçük kesin.Palamudu küp şeklinde doğrayın.Sivribiber,mantar ve palamudu 2 çorba kaşığı margarinde sote edin.Pişmesine yakın defne yaprağı ve tuzu ilave edin.Malzemeler yumusadığında bir kenara alın.Defne yaprağını çıkarın.Krep için yumurta,un,süt,yağ ve tuzu mikserle çırpın.Teflon tavaya sıvıyağ damlatın.Krep hamurunu kepçe ile tavaya alın,arkalı önlü kızartın.Tüm hamuru kullanarak krepleri hazırlayın.Kreplerin içine hazırlanmış soteyi koyun.Bohça biçiminde katlayıp,fırın tepsisine dizin.Sos için,unu yağda sarartın.İçine sütü ve yumurtayı çırparak azar azar ilave edin.Koyu kıvama geldiğinde ocaktan alın.Palamut kreplerinin üzerine dökün.Tepsiyi fırına verin.20 dakika pişirdikten sonra çıkarıp servis yapın.

HAZIRLANIŞI:Vişnelerin çekirdeklerin çıkarıp, tencereye alalım.Şeker ve su ilave edip kaynatalım.Etimeklerin ilk katını tepsiye dizelim.Üzerine sıcak vişne taneleriyle birlikte dökelim.Diğer etimekleri üzerine dizelim.Tekrar vişne şerbetinden dökelim.Şerbetini emene dek bekletelim.Krem şanti tozu ile sütü karıştıralım.Koyulaştırdığınız krem şanti ile süs-leyelim.İnce kesilmiş muz dilimlerini her bir ekmek diliminin üzerine gelecek şekilde dizelim.Üzerine dövülmüş antep fıstığı serpelim.Soğuduktan sonra servise hazır

HAZIRLANIŞI:Tavuk,dana ve kuzu etini rendelenmiş soğan,ekmek içi kıyılmış maydonoz,tuz ve baharatları ve fıstığı ekleyip iyice yoğurun.Elde etiğiniz köfte harcını rulo haline getirip yufkay-la sarın.Bu şekilde buzdolabında yarım saat dinlendirin.2-3cm genişliğinde dilimler kesip şişlere dizin.Izgarada pişirip sıcak olarak servis tabağına alın.

Page 64: Karizma Dergisi Kasım 2011

64

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Oyun

ca

Toplumdaki genel kanı bilgisayar oyunlarının çocuklara yö-nelik yapımlar olduğunu düşünür. Ancak sektör o kadar bü-yük ki, çocuklar kadar büyüklere ve hatta daha farklı zevklere sahip insanlara bile hitap eden oyunlar bulunuyor.Aklınıza gelecek en kanlı film ve kitaptan daha etkili olan bu yapımlar, en vahşi düşüncelerinizi gerçekleştireceğiniz bir tarza sahip.

Seri Katillere Hitap EdiyorlarEsas hedefleri insanlara işkence yapmak ve düşmanları en vahşi şekilde öldürmek olan bu oyunlar olayı bazen senaryo yardımıyla da harmanlıyor.Bu listede kullanılan en kanlı 10 oyunun hemen her biri dün-yadaki çeşitli ülkeler tarafından yasaklandı. Fimlerden farklı olarak bu tarz yapımlarda kullanıcılar gerçekten birilerini öl-dürdüğü için daha vahşi düşüncelere kapılabiliyor.

İşte oynamanın yürek istediği en şiddet dolu 10 oyun...

10 Numara90’lı yıllarda yıldızı parlayan Carmageddon serisi oyuncuların içlerindeki trafik canavarlarına hitap ediyordu. O zamana ka-dar en şiddetli oyunda bile sadece yaratıklar öldürülürken bu yapımda, özel modifiye aracınızla sokaktaki mahsum insan-ları en vahşi şekilde öldürerek puan alıyordunuz.Trafik canavarlarının sevgilisi bu oyun neredeyse tüm dünya devletleri tarafından yasaklılar listesine alındı.

9 Numara3D teknolojisinin nimetlerini kullanan Soldier of Fortune dünyanın en vahşi FPS oyunlarından biri. Kimsenin ala-mayacağı kadar tehlikeli görevleri kabul eden paralı askeri yönettiğimiz bu iki oyunda önümüze çıkan herkesi en vah-

Katil yapan oyunlarSon yıllarda Hollywood’u ezip geçen oyun sektörünün sadece çocuklara hitap ettiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bazı oyunlar en karanlık duygularınızı tamin edecek kadar vahşi.

Page 65: Karizma Dergisi Kasım 2011

65

KarizmaMagazine

şi şekilde öldürüyorduk. Oyun abartılı şekilde parçlanan uzuvlar ve düşmanların attığı acı dolu çığlıklarla ünlüydü. Yine de seride bir nevi kanunun yanındaki bir karakteri oy-nuyorduk. Soldier of Fortune da ABD ve Avrupa Birliği’nde yasaklananlar listesine girmişti.

8 NumaraMortal Kombat serisi şiddeti dövüş sanatıyla birleştiren en popüler oyunlardan biri. Kısa sürede tüm dünyada adı du-yulan oyun iki sinema filmi, çizgi film ve bir de diziye sahip.Oyun kıran kırana biten dövüşler sonunda, rakibin en vahşi şekilde öldürülmesine izin veren bir yapıya sahipti. Fatallity adlı hareketlerde düşmanın kafasını ve ya da vücut organla-rını kopartabiliyorduk.Mortal Kombat vahşeti mizahla harmanladığı için sadece sansürler ve yaş sınırıyla cezalardan kurtuldu.

7 Numara1998 yılında daha piyasaya çıkmadan PlayStation yetkilileri tarafından yasaklanan bu oyun korsan sayesinde güçlü bağ-lantıları olanlar arasında yayıldı.Oyunda bir odaya kilitlenmiş 4 idam mahkumunu seçip ha-yatta kalmak için en vahşi ve sadistçe yöntemlerle dövüşmek gerekiyordu.

6 NumaraSinemada vahşet severlerin favori serisi olan Testere geçti-ğimiz yıl oyun dünyasına da bir geçiş yapmıştı. Saw 1 ve 2 oyunlarında, tıpkı filmlerdki gibi hayatta kalmak için Jigsaw’un tuzaklarından kurtulmak gerekiyordu.Gerilimin üst seviyede olduğu oyunda, tuzaklardan kurtul-mak için gerektiğinde vücut parçalarımızı kesmemiz gereki-yor. Testere filmlerini ve tarzı sevenler için oyun kanlı ve vahşi bir içeriğe sahip.

5 NumaraGod of War serisi vahşet ve görselliği en iyi şekilde birleşti-ren oyunlardan biri. Seri o kadar beğenildi ki, tüm dünyada milyonlar aşan bir satış rakamı yakaladı.Kratos adlı Spartalı generalin savaş hırsı yüzünden tanrıla-ra esir düşmesi daha sonraysa Olimpus’un vahşi katili olma macerasını anlatan yapımda, agresif karakterimizin gücüyle düşmanları en vahşi şekilde öldürmesi gerekiyordu.

Göz çıkartmak, kol, bacak koparmak ve bazen de düşman-ları ikiye bölmek için hamlerle birlikte God of War mitolojinin vahşetini modern dünyanın teknolojisiyle birleştirmişti.

4 NumaraKarikatür gibi hazırlanmış bir oyun ne kadar kanlı ve vahşi olabilir? Madworld adlı oyun 2009 yılında tüm dünyaya bu sorunun cevabını verdi.Hayatta kalmak için düşmanlarınızı en acımasız şekilde öl-dürmeniz gerekiyordu.

3 NumaraÜnlü barbar karakter Conan’ın maceralarında esinlenerek yapılan bir oyun ne kadar vahşi olabilir? Age of Conan adlı yapım bu sorunun cevabını en kanlı şekilde veriyordu.Kendi karakterinizi yaratıp ilk çağların ilkel koşullarında ha-yatta kalmaya çalıştığınız oyunda, rakiplerinizi en kanlı şekil-de idam edebiliyordunuz.Düşmanın iki kolunu kesip, acı işinde bağrışını izlemek daha sonra da kafasını kopartmak oyundaki en insaflı hareketler-den biriydi.Her karakterin onlarca farklı şekilde idam hareketi gösterdiği oyun yaş sınırlaması ve yasaklılar listesindeki yerini aldı.

2 NumaraDünyanın en çabuk yasaklanan ikinci oyunu ise Postal 2 adı-nı taşıyordu. Bunun nedeni ise yapımda karşımıza arşımıza çıkan insanları en insaflı, olarak sadece vurarak öldürdüğü-müz bu yapım kısa sürede sadistlerin favorisi oldu. Düşman-ları yakmak, cesetlerini parçalamak gibi öldürme yöntemleri de Postal 2 de bulunuyor.

1 NumaraDünyanın en çabuk yasaklanan oyunu ise Manhunt adını ta-şıyordu. Neredeyse her ülkede satışı durdurulan bu yapımı oynayıp da zevk alan birinin mutlaka psikolojik yardım alması gerekli.Hayatta kalma temelli oyunda, kaçırılan bir adamı kontrol ediyordu. Bu kişi dev bir film stüdyosunda karşısına çıkan herkesi en vahşi şekilde öldürmek gerekiyordu.Poşetle düşmanı boğma, cam kırığıyla insanların gözünü çı-kartmak ve boğaz kesmek gibi yöntemlerle birlikte oyunda her türlü sadistliği yapmak mümkündü.

Page 66: Karizma Dergisi Kasım 2011

66

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Kita

plık Kan Muskaları -

1. Kitap AnstorraDarius Lancelot, Hamit Çağlar Özdağ

Doğunun meyveleriyle efsunlanmış, Anadolu üzümlerini harmanlayan, batıda kök salan meşelerden ehil el-lerce bükülen fıçılarda olgunlaşmış içimi güzel bir şarap var elinizde, yeterince yıllandı, artık zihninizin seçici damağına sunulmaya hazır. Destan altı kitaba hükmedecek, nargile tüttüren külhanbey-leri bir köşeden etrafı izlerken tesbih çeken kabadayılarsa şehri parsellemiş hâlde keyif çatıyor. Sokakları silkeleyip kendine getirecek sekiz diri delikanlıysa sizi bekliyor, zifiri gecenin korkusu yüreklere dolmadan efsunlu kelimelerin raksı başlamalı.Kandır bu kitabın mürekkebi, boğazı ke-silen fahişelerin, tecavüze uğrayan bakirelerin, bebeklerini ölü doğuran kadının kanıdır kelimelere can veren. Yetme-miştir bu kadarı, boğazına ok saplanan savaşçının kanına sokakta hadım edilen oğlanın çığlığı katılmış, noktalama işaretleri vazifesi görsün diye aşk ateşinin tutkulu pareleri cümlelerin arasına serpiştirilmiştir. Yaşam mücadelesi kat-merli düşmanın ta kendisidir Anstorra şehrinin sokakların-da, adalet unutulmuş, mutluluksa minik katreler hâlinde taşların altına saklanmıştır.

Ölü Ruhlar OrmanıJean-Christophe Grange

Jeanne Korowa tek bir hata yaptı. Ka-tili ormanda arıyordu. Oysa orman katilin içindeydi. İnsanın içindeki vahşi çocuk gibi. Genç ve yalnız bir kadın olan Yargıç Jeanne Korowa, tesadü-fen şahit olduğu bir psikiyatri seansı sayesinde Paris’te işlenen tüyler ürper-tici seri cinayetlerin failini keşfetmiştir.

Ama elinde hiçbir kanıt yoktur ve katilin peşine tek başı-na düşmek zorundadır. Böylece Guatemala, Nikaragua ve Arjantin’de soluk soluğa ve kanlı bir takip başlar.

Vatikan Komplosu Jonathan Cross

“Amerikan ulusu dehşet ve ardından da panik duygusuyla uyandı. Bütün gazetelerde, televizyonlarda ve rad-yolarda Washington Anıtı’nın nasıl yok edildiği anlatıyordu. Dünyanın her köşesindeki büyük kanalların haber muhabirleri ve kameralar, bu muazzam yıkımı göstermekteydi. Geniş bomba çukuru ve garip bir biçimde bükülerek kıs-men iskelete dönmüş basamaklar televizyon kanallarında durmadan yayınlanmaktaydı. Kararmış molozlar büyük

parçalar halinde Kongre Binası’nın arazisine dağılmıştı. Bir zamanlar bembeyaz olan Kongre Binası’nın kubbesi, yağmurun da yardımıyla devasa bir örümcek ağına ben-zeyen ve aşağı akan uzun, siyah çizgilerle kaplıydı. Büyük binaların kırık camları siyah plastik poşetlerle kaplanmış, binalar devasa bir dama tahtası görünümüne bürünmüş-tü.” Yahudi asıllı Amerikalı bir Papa, genç ve tecrübesiz bir Cizvit papazı, tek çocuğunu uyuşturucu yüzünden kaybet-miş, Silahlı Hizmetler Komitesi başkanı olan Amerikalı bir senatör, Cizvit papazının dayısı olan Sicilyalı acımasız bir Mafya lideri, alkol ve uyuşturucu sorunu olan Kolombiyalı bir lobici… Bir araya gelmeleri neredeyse imkansız olan bu kişiler, insanlığın en büyük belası olan uyuşturucu soru-nunu çözmek için birlikte hareket etmeye karar vermişlerdi. Girdikleri bu tehlikeli yolda umulmadık kişi ve kurumlarla stratejik ortaklık yapmaktan başka çareleri olmayan bu insanların, mücadelelerini başarıya ulaştırmak için kendi-lerini ve ailelerini tehlikeye atmaktan başka çareleri yoktu. Uyuşturucuya karşı verecekleri savaşta Amerikan başkanı, DEA, FBI, CIA, NSA, Sicilya Mafyası, Amerikan Mafyası, Japon suç örgütü Yakuza, Kolombiya kartelleri, Rus Maf-yası, Triad ve Tong örgütleri ve radikal Arap teröristlerle karşı karşıya kalacaklardı ve verecekleri bu mücadeleyi kazanabilmek için usta bir satranççı gibi hareket etmek zorundaydılar. Birbirlerine zıt karakterleri zekice ve usta-ca bir araya getiren Jonathan Cross, olağanüstü başarılı kurgusuyla geleceğin Dan Brown’u olmaya aday olduğunu tüm dünyaya ispat ediyor. Keyifli okumalar dileriz…

Muhteşem Süleyman Ve Hürrem Fairfax Downey

Bu eserin Fransızca metni Mustafa Kemal Atatürk tarafından okunup beğenilmiş ve Türkçeleştirilmesinde fayda görülmüştür. Atatürk, dönemin Kültür ve Milli Eğitim Bakanlarına bu önemli eserin Türkiye’de yayımlan-ması için bizzat istekte bulunmuştur. Ve bu ister üzerine bu kitap Türkçeye kazandırılmıştır… Çünkü Osmanlı İmparatorluğu’nun; Avrupa’da en çok konuşulduğu ve en çok tartışıldığı “Kanuni Dönemi’ne” ait bu kitap, Avrupalı bir yazar tarafından, çok tarafsız ve çok başarılı bir biçim-de kaleme alınmıştır. Fairfax Downey romanında, Kanu-ni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan ilişkisini, Barbaros Kardeşlerle tanışmasını, Bağdat’ın Fethi’ni, Malta Şöval-yeleri ile mücadelesini, saray içindeki entrikaları, Şehzade Mustafa’yı Hürrem Sultan ve Rüstem Paşa’nın yalanlarıyla öldürtmesini ve Avrupa içindeki denge oyunlarını çarpıcı bir biçimde gözler önüne sermiştir. Bu kitap, yazarın ede-bi derinliği açısından ele alındığında; bir başyapıt olarak karşımıza çıkmaktadır. “Osmanlı padişahları arasında adından en çok söz ettiren Kanuni Sultan Süleyman’ın ha-yatını anlatan bu kitabı, tarih meraklılarının heyecanla ve keyifle okuyacağına inanıyoruz.”

Page 67: Karizma Dergisi Kasım 2011

67

KarizmaMagazine

Başu

cu n

otla

Bir düşünün, hayatınız boyunca ne kadar kırıldınız, üzül-dünüz, kızdınız ? Kaç kere nefret ettiniz, öfkelendiniz ? Hiç kin güttünüz mü, intikam almak için beklediniz mi ? Ya da affedemediğiniz oldu mu hiç? Cevabı-nız kocaman bir “evet”se okumaya devam edin.Peki bu hislerinizi geçmişte bırakabildiniz mi? Yani bugün size sorsalar, yukarıda bahsedilen duyguların kaç tanesinin yanına “şu anda da böyle hissediyorum” yazarsınız ? 10 yıl önceki bir olay için; “şu anda da kırgınım, kızgı-nım, asla affetmem” der misiniz ? Ce-vabınız yine “evet” mi ?Sabah uyandığınızda, yataktan kal-karken sırtınızda müthiş bir ağırlık hissettiğinizi düşünün; duşunuzu alırken, dişinizi fırçalarken, mak-yaj yaparken, birşeyler atıştırır-ken, işe gidiş yolunda sırtınızdaki bu ağırlık hissinin geçmediğini; çalışırken , otururken, eve dö-nerken, televizyon seyrederken devam ettiğini, hatta yatarken biraz daha ağırlaştığını düşünün. Her geçen gün , bir önceki güne göre; her geçen yıl bir önceki yıla göre daha ağır sırtınızdaki yük… neden mi; çünkü sırtınızdaki gö-rünmez sırt çantanızı, her gün yeni kırgınlıklar, öfkeler, üzüntüler ve kinle dolduruyorsunuz.Hayatın akışında, her birimiz, sahip-lendiğimiz rollerimiz gereği pek çok sosyal ortamda bulunuyor, sayısız ilişki içine giriyoruz; anne-çocuk, yönetici-memur, şoför-yolcu, alan-satan, vb… Bu ilişkiler ve iletişimler sırasında olum-lu duygular kadar olumsuz duygular da oluşabilir. Örneğin her taksi şoförü yolcu buldum diye, her yolcu da taksi buldum

diye mutlu olmaz, aksine bir de bozuk para yüzünden uzun uzun tartışır, birbirlerini kırarlar.

Önemli olan olumsuz duyguların içimize yer-leşmesini önleyebilmemiz. Olduğu zamanda olduğu gibi kabul edip bıramakdığımız her olay, affedemediğimiz her kişi, günlük ya-şantımızda küçücük bir benzerini bile bulsa

yapışacak ve o olayı ağırlaştıracak. Yine taksi örneğine dönecek olursak; sabah işe giderken

bindiğiniz taksinin şoförüyle tartıştıktan sonra, taksinin kapısını kapatıp kız-

gınlığınızı orada bırakamazsanız, iş yerine gittiğinizde, çayına şeker ister misin diye soran iyi niyetli çaycıya,geç açılan bilgisayara, ça-lan telefona kızacak ve bütün gün daha kızacak pekçok şey bulmuş olarak eve dönecek bir de eşinize ve çocuklarınıza kızarak günü ka-

patacaksınız. Böylece sırt çantanız hızla dolacak, ağırlaşacak. Bu duygu-

larla yatağa yatarsanız ertesi sabah bine-ceğiniz taksi şoförü, size hayal edebile-ceğinizden bile iyi davransa da , onunla da tartışacağınızdan emin olun.Oysa ki affedebilsek, olduğu gibi kabul edebilsek, çantamız boş ve kalbimiz rahat yeni güne başlayabileceğiz. Gün içinde yaşadığımız olaylar geçmişi-mizin etkisiyle soruna dönüşmeyecek, büyümeyecek, hayatımızda yeni direnç noktaları yaratmayacağız.Öyleyse sırt çantalarını boşaltma, hafi f-letme vaktidir. Peki nereden başlayaca-ğım diyorsanız,en eski kırgınlığınızı, af-fedemediğiniz ilk kişiyi düşünün. Önce kendinizi, sonra da anne-babanızı affe-derek işe başlayın.Sevgiyle

Kaç kere nefret ettiniz?Enes Akın

Page 68: Karizma Dergisi Kasım 2011

68

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Ayın

kar

ikat

ürü

Page 69: Karizma Dergisi Kasım 2011

TERCÜME

İngilizce dersinde öğretmeni çocuğa sordu:— Oğlum, sana Türkçe bir cümle vereceğim, sen bunu İngilizceye çevi-receksin...Çevireceğin cümle, “Çocuk, koştu koştu, denize düştü, boğuldu...”Öğrenci yanıt verdi :- The boy tıkıdık, tıkıdık, culup, glu, glu...

HATIRLA HATIRLA

Temel savaşta yanında 10 arkadaşıyla birlikte düşmana esir düşmüş. İlk günİşkence sonunda ekipten 5 tanesi bülbül gibi konuşmuş. İkinci gün 3 kişi dahadayanamamış itiraf etmiş. Üçüncü gün so-nunda bir tek Temel kalmış. Dördüncügün işkencenin dozu artmış Temel den çıt yok. Beşinci gün işkence iyiceağarlaşmış ama Temel yine aynı. İki hafta sonra Temel i kaldığı hücredeİzlemeye karar vermişler. Bizim Temel hem kafayı duvara vurmakta hem desöylenmekteymiş:—Hatırla... Hatırla... Hatırlaaaa...

DOĞRAMASINI BİLMEYEN

Yolda yemek için yanına aldığı pastırmayı çaldıran Kayserili, hayli hiddetlenir. Onun “of, puff” diye sıkıntısını anlayan hemşerisi,—Kendisine bu kadar dert etme.” diyerek onu teselli etmeye çalışır: —Bir parça pastırmayı çaldırdığına bu kadar hayıfl anmanın bir anlamı yok. Boş ver, gel bend-ekini beraber yeriz. Yol arkadaşı, pastırmayı çaldırdığına bu kadar hayıfl anmadığını belirterek durumu izah eder: —Adamın çaldığına yanmıyorum, pastırma doğramasını bilmeyen bir adamın eline geçmişse diye ona üzül-üyorum, demiş.

ÇOĞU YABANCI

Trende yolculardan birisi, yanında oturan gencin Kayserili olduğunu öğrenince ona takılmak ister: —Ben Kayseri’yi hiç görmedim. Ama orada eşeğin çok olduğunu söylerler doğru mu? Kayserili genç bu sözden huylanır ve hemen de taşı gediğine koyar: —Onlar yerli değildir, çoğu yabancıdır.

DİL BİLGİSİ

Dilbilgisi dersinde Karadenizli öğretmen, Er-zurumlu öğrencisini sözlüye kaldırıp sormuş:— Bakmak fi ilinin çekiminu yap bakalım...Erzurumlu öğrenci hemen atlamış:- Bakirem, bakirsen, bakir..Öğretmen, öğrencisinin bu cevabı karşısında onu azarlamış:— Uy diluni eşekarisu soksun. Öyle mi denur daa! Onun aslı pöyledir: Pakayrum, pakaysun, pakay...

AYAĞA KALKSIN

Okula yeni gelen öğretmen ilk dersinde öğrencilere ilginçbir çağrıda bulunmuş: — Kendini geri zekâlı hisseden varsa ayağa kalksın... Sınıfta çıt yok. Nihayet biri kalkmış: — Sen kendini geri zekâlı mı hissediyorsun? — Hayır, demiş çocuk, ama sizin tek başına ayakta kalmanıza gönlüm razıolmadı da...

S.Betül Bilgi

Fıkr

alar

KarizmaMagazine

69

Page 70: Karizma Dergisi Kasım 2011

70

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Hay

atın

İçin

den Güzel konuşma

teknikleri Sevgi Tekden

Page 71: Karizma Dergisi Kasım 2011

71

KarizmaMagazine

Hay

atın

İçin

den1. Dinleyiniz. Doğru ve güzel konuşmanın ilk şartı dinlemesini

bilmektir. Siz dinlemesini bilirseniz, bu alışkanlığın sirayeti yo-luyla herkes dinlemesini bilir ve siz de dinlenen bir konuşma yapabilirsiniz. Dinlenmeyen, gürültülü, ilgisiz bir yerde güzel konuşma da yapılamaz, orada konuşmanın da tadı olmaz.2. Doğru ve güzel konuşmanın ikinci şartı, onun sağlam ve sistemli bir fi kre dayanmasıdır. Konuşarak düşünme yerine, düşünerek konuşma esas olmalıdır. Boş konuşulmamalıdır.3. Konuşmanın hazırlıklı bir sunuş konuşması olması duru-munda hazırlığın usulüne göre yapılması ve konuşmanın planlanması şarttır.4. Konuşma ne bıktıracak kadar ağır, ne de makineli tüfek gibi süratli olmalıdır.5. Konuşma ile nefes alıp verme ahenkli olmalı, nefessiz ve ne-fes nefese konuşulmamalı, nefeslenme sesi hissedilmemelidir.6. İnsanın kişiliğini yansıtan sesin konuşmada önemli bir unsur olduğu unutulmamalıdır. Zira ses dalgınlık, korkaklık, aptallık, mahcupluk, kibirlilik, tatsızlık, bünyece zayıfl ık vb. birçok özellikleri ortaya koyar. Kaba, pürüzlü, sert, haşin, hım hım, genizden gelen, ince sesler dinleyenler üzerinde iyi bir etki bırakmaz.7. Konuşmada ses tonu sözün, fi krin ve duygunun mahiyeti-ne uygun bir tarzda ayarlanmalıdır. Sesin duyguları yansıt-maya, heyecanları duyurmaya, her anlamı ifadeye elverişli olması ve yerine göre tonunu değiştirmesi de konuşanın ba-şarısı için önemli bir etkendir.8. Konuşmada mümkün olduğu kadar zengin bir kelime kad-rosu kullanılmalı, sınırlı bir dilden, tekrarlanan belli kelimeler-den kaçınmalıdır.9. Konuşmada kelimeleri doğru söylemeye özen gösterilme-lidir. Telaffuzun şive ve ağız özellikleri taşımamasına çalışıl-malı, edebi dil, kültür dili ile konuşmaya gayret edilmelidir.10. Konuşma veciz denecek şekilde ölçülü olmalı, mana ve fi kir ile söz arasında seçkin bir uyum olmalı, söz fi kri tam iha-ta ve ifade etmeli, fi kir sözü tam doldurmalı, ondan taşma-malıdır. Söz konuya ve mekâna, duruma uygun düşmelidir.11. Konuşmada söz açık ve seçik olmalı, anlaşılır ve tatminkâr bir vasıf taşımalıdır.12. Konuşmada cümleler düzgün olmalı, cümle yanlışı yapıl-mamalı, uzun cümlelere tam hakimiyet yoksa mümkün oldu-ğu kadar kısa cümle tercih edilmelidir.13. Konuşmada doğrunun yanında güzel de ihmal edilme-melidir. Bunun için sanatkârane bir dil ve ifade kullanılmalı; benzetmeler, mecazlar, başka anlama gelecek kelimeler, imalar, tezatlar, tekrarlar, parlak anlamlar, abartmalar, ki-şileştirmeler, çift anlamlı ve benzer kelimeler, paralellikler, ünlemler, hitaplar, örnekler, fıkralar gibi çeşitli söz ve anlam ustalıklarına yerli yerinde müracaat olunmalıdır.14. Konuşmada inandırıcı olmaya dikkat edilmeli, bunun için konuştuğuna önce kendisinin inandığını ispat eden bir üslup ve tavır ortaya konmalıdır.15. Konuşmada mimik ve jestlerden; sözün ve fi krin âhengine uygun bir şekilde ve ölçülü olarak, şuurla istifade etmelidir.

Ses kadar, vücudun da canlı olması, bezgin, isteksiz tavırlar takınmak, hatta yerine göre anlamı bakışlarımızla da ifade etmek dinleyenlerin ilgisini çeker.16. Konuşmada tek bir noktaya değil, dinleyenlerin hepsine ve her tarafa bakacak şekilde ölçülü ve kavrayıcı bir hitap tarzı seçilmelidir.17. Konuşma ne doyurmayan bir kısalıkta ne de sabır taşıra-cak bir uzunlukta olmalıdır.18. Konuşmada dinleyenlerin nabzı tutulmalı, konuşmanın dozu dinleyenlerin tepkilerine göre ayarlanmalıdır.Dinleyiciler, âdeta bitir de gidelim diyen yalvaran gözlerle size bakmaya başlamışlarsa sözü fazla uzatmadan konuş-mayı toparlamakta fayda vardır. Dinleyenlerin bakışlarından yapılan bu konuşmadan haz aldıkları seziliyorsa konuşma aynı canlılıkta örneklerle biraz daha genişletilebilir.

Güzel konuşma kurallarını kısaca özetlemek istersek:1. Dinleyiniz.2. Az konuşunuz. Şu nükte düşündürücüdür:Bir bilgeye sormuşlar:- Bir insanın zekâsını nereden anlarsınız?- Konuşmasından.- Ya hiç konuşmazsa?- O kadar akıllı insan yoktur ki.3. Çok az şaka yapınız.4. Zarif iltifatlarda bulununuz.5. Dedikodu yapmayınız.6. Övünmeyiniz.7. Muhatabınıza önem veriniz.8. Kaba ve argo sözlere yer vermeyiniz.9. Söyleyişe dikkat ediniz.10. Konuşmanızı yerine, kişisine ve zamanına göre yapınız.11. İçtenlikten uzaklaşmayınız.12. Kendinize güveniniz. Rahat olunuz.13. Sözü gereksiz yere uzatmayınız.14. Ses, konu ve anlam uyumuna dikkat ediniz.

Güzel konuşma teknikleri

Page 72: Karizma Dergisi Kasım 2011

72

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Kültü

r San

at Değerli okuyucular! Platform Dergisi 7. Avrupa şiir yarışmasına katılan ve beğenilen şiirlerden örnekler vermeye devam ediyoruz.

İyi okumlar dileğiyle.

DÜZEN VER AŞK SAZINA

DÜZEN VER AŞK SAZINA VURMADAN MIZRABINIGÖNLÜMÜN TELLERİNE BAM ETME GÜZEL AMAN KENDI RIZASIDIR DE SORANDA HESABINIAŞKINLA PİŞİR BENİ HAM ETME GÜZEL AMAN GEZEYİM MEHTABINI İÇEYIM ŞARABINIŞU KÖRPE GENÇLİĞİMİ GAM ETME GÜZEL AMAN KİMSELERE DUYURMA RUHUMUN AZABINIADIMI DİLDEN DİLE NAM ETME GÜZEL AMAN FEDA ET BENİM İÇİN BİR GECELİK HABINISENSİZ KOCA ÖMRÜ TAM ETME GÜZEL AMAN SEYRETMEK DİLİYORUM OL MÜBAREK CENABINIKAFİ BU DENLİ HASRET ZAM ETME GÜZEL AMAN KAZANMAK PAHASINA KAYBEDER HİCABINIŞU EŞKIYA KALBİMİ RAM ETME GÜZEL AMAN

(İsimsiz)

Sen’siz Geçen Günler

Sensiz geçen günlere bilmem nideyim ?Yad ellerde kimsesiz kime ne söyleyim ?***Her ayrılık eder yüreğim pare pare,Bir şey gelmez elden gönül, buna ne çare ?***Derdetme gönül, kavuşursun elbet yare,Elemin, derdin duyulmasın hiç ağyare…

Bahri Bölükcü (Fransa)

GELMEDİM Mİ?

Kaç gece bekledim insafsız,Kaç gece uykusuz ettim sabahı,Bana bıraktığın bu çile gamı,Bırak da gel dedin. GELMEDİM Mİ ?

Hani bahar gelecekti, bize de gülecek ti kader,Ne baharım geldi, nede bitecek bu keder,Neylesin bu Aşık , dertten olur derbeder,Bırak da gel dedin. GELMEDİM Mİ ?

Bir bakışın etti beni perişan,Seni anlamaya yetmiyor tek bir lisan.Vefasız bu kadar mı olur bir insanBırak da gel dedin. GELMEDİM Mİ ?

Meftunum sana ey güzel kaşlı,Gözlerim bakar, kirpiğim yaşlı,Ölüm karşısında bu can telaşlıÖlde gel dedin. GELMEDİM Mİ ?

Belma Yeşilkaya (Almanya)

Page 73: Karizma Dergisi Kasım 2011

73

KarizmaMagazine

Kültü

r San

at

YOKLUĞUNA

Bir şiirin gölgesinde serinlerken yorgun bedenim,Kelimelerin her hecesinde vazgeçilmezliğin şahikasında bulurum kendimiAb-ı Hayat suyunun berraklığı gezinirken gözlerimde, Bir tebessümün büyüsüne kapılır gider yüreğim..

Hayatın en ücra köşelerinde yer alırken avare gönlüm Birde üzerine eklenince beyhude suskunluğum, kalırım yapayalnız..Bir dağın en doruğuna çıkmak gibi tek başınaUfuklara haykırmak yitik sevdanıHüma kuşlarıyla donatmak dört bir yanı..Işte öylesine hasretim uzaktan görünen visaline..Ve böylesine tutkunum ardından yakılan türkülere..

Serinlerken gölgesinde ahenkle dans eden yapraklarınGidişinin nedenlerini düşünürüm usanmadan.. Hayalini canlandırırım..Nihavende ulaşmanın yollarını ararken şehla bakışlarındaÜlkemin ayazlı akşamlarında bulurum benliğimi..Ve bir sabıkadır elime tutuşturulan..Ve yine sürgündür bana düşen..Yüreğinden kovulmanın acı gerçeğidir yüzüme tokat gibi vurulan..

Biliyorum sen güçlü bir yiğitsin ferdalara uzananBen ise yarip bir şeyda, kaldırımlara takılanYüreğinde yerim med ve cezirYüreğimde yerin asırlık bir makam..

Hatice Özdemir (Nijmegen)

Bulamadım

Denedim yüreğim inanama toparlayamadım parçalarını

dökülmüşler dört bir yanaaradım ama bulamadım.

Bazısını geçen zaman süpürmüşbazısını ayaz rüzgar uçurmuş

bazısını kayıp aşklar götürmüşaradım ama bulamadım.

Koştum durdum dört bir yanasordum durdum sağa sola

ağladım yana yakılaaradım ama bulamadım.

Çattım çetin gurbete çattım hayırsız yare

« verin beni bana »diye aradım ama bulamadım.

Sayfa sayfa baktım geçmişe belki orada bulurum diye

ne hüzün kalmış,ne de neşe aradım ama bulamadım.

Yüreğim yine de sen üzülme yarım kalsan bile

başka baharlara sakla hayallerini unutma ki umutlar hâlâ seninle...

Hatice NAS-Fransa

Page 74: Karizma Dergisi Kasım 2011

74

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Boşanmanın psikolojisi

Sağl

ık

Doğru zamanda, doğru adım atmak önemli. Boşanma evlilik gibi mutluluk vermese de bir gerçeklik olarak

karşımızda duruyor.

Psk. Ayşe Toker

Page 75: Karizma Dergisi Kasım 2011

75

KarizmaMagazine

Sağl

ıkBüyük bir heyecan ve mutlulukla yapılan evlilikler büyük bir hüsranla noktalanabiliyor. Tanışma, anlaşma, söz, nişan derken bir yastıkta kocama sözü veriliyor ama zamanla bir yastıkta kocama isteği kayboluyor.

Şaşırtıcı değil mi?Sanki birisi gelmiş rüyadan uyandırır gibi sizi mutlu aile ha-yatınızdan, hayallerinizden uyandırıyor. Bu noktada Meh-met Sungur Hoca’nın sözü geliyor aklıma: ‘Aşk bir görme kusurudur, tedavisi evliliktir.’ Birbirine bu kadar bağlı, bir-birlerini bu kadar seven insanların kolayca birbirlerinden vazgeçmeleri aşk rüyasından uyanmak mı, aşk bitimindeki uyanıklık halimi bilinmez ama boşanma her iki eş için, eşle-rin aileleri için çocuklar için zor bir durum.

Boşanma sayıları her geçen yıl artıyor. Buna rağmen, evlilik sayısında da bir azalma söz konusu. Hala evlilik insanları cezbediyor. Ancak biliyoruz ki, boşan-ma sayısı arttıkça ortaya daha başka toplumsal sorunlar çık-maya başladı. Parçalanmış ailelerin çocukları; depresyona giren, cinnet geçiren eşler az değil. Tüm ailenin geleceğini belirleyen kararın sağlıklı düşünmeden, duygusal baskıyla alınması daha ciddi sıkıntılar doğurabiliyor. Doğru zaman-da, doğru adım atmak önemli. Boşanma evlilik gibi mutluluk vermese de bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor.

Boşanmalar evliliğin ilk yıllarında yoğunlaşmakta. Çocuk-suz aileler bu kararı daha kolay alabiliyorlar. Nafaka, çocukların velayeti, çocukları görme sıklığı, çocuklardan dolayı iletişime devam etmek zorunda olmak, boşanmayı zorlaştırmakta.

Çiftlerin birlikte geçirdikleri keyifli zamanının azalması, paylaşımların düşmesi, problemleri çözmede yetersizlikler, sıkıntı, stres yavaş yavaş çiftleri birbirlerinden uzaklaşması-na neden oluyor.

Çiftler toparlanmanın yolunu kimi zaman bir çocuk yap-makla bulurlar ancak yeni bir birey evde ki sorunları çoğu zaman çözmek yerine daha da karmaşık hale ge-tirir. Boşanma öncesinde, çiftler arası ortaya çıkan ya-bancılaşma, içe kapanma, agresyon boşanmayla birlikte depresyona neden olabilir. Hele de eşlerden birisi diğe-rine duygusal ve maddi olarak bağımlıysa durum daha ciddi noktalara gelebilir. Ülkemiz şartlarında genel ola-rak bu konuda kadının mağduriyeti söz konusu. Her ne kadar kültürümüz evlenmeyi teşvik etse, desteklese de boşanma sürecine çok sıcak bakmamakta.

Ailenin desteğinin doğru zamanda gelmesi önemli.Basit konularda bile gereksiz aile destekleri çiftlerin bir bü-tün olmasını ve kendi sorunlarına çözüm üretme becerisini sekteye uğratmakta. Aynı şekilde ölmüş bir evliliği devama zorlamak tüm aile bireyleri için özellikle çocuklar için duygu-sal zorlanmalara neden olmakta.

Boşanma sürecinde çatışmaların üst seviyede devam etme-si hem çocuklar açısından hem eşler açısından boşanmayı zorlaştırıyor. Mahkeme sürecinde her iki tarafın yakınları da devreye girince durum herkes için içinden çok zor çıkı-lır bir hal alıyor. Bu nedenle mahkeme sürecine gelmeden çatışmaları çözmeli, azami müştereklerde buluşarak anlaş-malı bir şeklide boşanma sürecine gidilmeli. Özellikle çocuk varsa eski eşiniz dahi olsa iletişiminizi ve paylaşımınızı ke-semiyorsunuz. Sonsuza dek neredeyse akraba oluyorsunuz çünkü anne ve babalıktan boşanma söz konusu olamıyor. Bu bilinçle en önemli ortak noktası olan çocukların gelecek-leri için yüz yüze bakılamayacak sözler sarf etmek tamiri imkânsız yaralara neden olacağını düşünerek bu süreçte dikkatli ve soğukkanlı davranılmalı.

İlk zamanlar her iki taraf için kabulü zor olsa da eşler için tekrar güven duygusunu kazanma, hayata dâhil olma zihin-sel, bedensel ruhsal bütünlüğe erişme süreci başlamış olu-yor. Duygusal yatırımlarında sadece eşine bağımlı olan eş-lerin boşanmayı çok zor kabullendikleri görülmüştür. Başka duygusal yatırımların olmaması, ya da telafi kaynaklarının; örneğin arkadaş, aile gibi destek ilişkilerin olamaması bo-şanma sürecinin kabulünü zorlaştırıyor.

Kişinin hayatla bağını güçlendirecek ilgi alanları oluşturma-sı her türlü strese karşı eşlerin toleransını arttıracaktır. Eşler arasında, zevkli geçirilen zamanın artırılması, problemleri tek tek ele alarak büyümeden önüne geçilmesi, tarafların sınırlarını koruyarak evlilikte kendini var etmesi her iki taraf için evliliğin devamında önemli tedbirlerden olacaktır.

Page 76: Karizma Dergisi Kasım 2011

76

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Spor Avrupa’nın en

popüler 20 kulübüTarık Okan

Page 77: Karizma Dergisi Kasım 2011

77

KarizmaMagazine

Hab

er

En zengin kulüplerReal Madrid üst üste 4. kez dünyanın en zengin kulübü oldu. Deloitte şirketince her yıl hazırlanan Futbol Para Ligi araştırmasında Real Madrid’i, Manchester United izledi. Fenerbahçe de ilk 20’de.

Deloitte şirketince her yıl hazırlanan Futbol Para Ligi araş-tırmasında 2009’da, İspanya’nın Real Madrid kulübünü; İngiltere’den Manchester United, İspanya’dan Barcelona, Almanya’dan Bayern Münih ve İngiltere’den Chelsea izledi.

Araştırmada kulüpler, 2007-2010 sezonundaki gelirlerine göre sıralandı. Sıralamada, ilk 20 sırada yer alan kulüple-rin yedisi İngiltere’den.

Ancak gözlemciler İngiliz Sterlini’nin Euro karşısında değer kaybetmesinin, İngiliz kulüplerinin daha yukarı sıralarda yer almasının önlediğini söylüyor.

Real Madrid’den önce ise üst üste sekiz yıl İngiltere’nin Manchester United kulübü Deloitte’in listesinde ilk sıradaydı.

Fenerbahçe de ilk 20’deÖte yandan Deloitte şirketinin zenginler listesinde ilk kez Türkiye’den bir kulüp, ilk 20’ye girmeyi başardı.

Fenerbahçe, 111 milyon euroyu aşan geliriyle, listede 19. sırada yer aldı.

Listenin ilk 20 sırasında bulunan Fenerbahçe dışındaki tüm takımlar; Avrupa’nın ‘5 büyük’ ligi olarak nitelendirilen İn-giltere, İspanya, İtalya, Almanya ve Fransa liglerinde mü-cadele ediyor. G.Saray Avrupa’da da popülerAlmanya’nın pazarlama şirketlerinden Sport Markt’ın yap-tığı araştırmaya göre Avrupa’nın en popüler takımları sı-ralamasında Galatasaray 15., Fenerbahçe ise 17. sırada yer alıyor.

Galatasaray Kulübü’nün resmi internet sitesinde, ‘’Avru-pa’daki en popüler Türk takımı Galatasaray’’ başlığıyla verilen araştırmaya göre, ‘’Football Top 20’’ adı altında 16 Avrupa ülkesinde yapılan araştırma ve anket sonrasın-da, Avrupa’da en çok taraftar ve hayran kitlesine sahip olan kulüpler belirlendi.

Galatasaray’ın Avrupa çapında 9 milyon hayran ve taraf-tar kitlesiyle 15. sıraya yükseldiği belirtilerek, ilk 20 takım

içinde yüzde 54 ile en çok kadın taraftar oranına sahip kulübün de Galatasaray olduğu bildirildi. Bayan taraftar sıralamasında Galatasaray’ı yüzde 50 ile Milan’ın izlediği kaydedildi.-

AVRUPA’NIN EN POPÜLER 20 KULÜBÜ‘’Avrupa’nın En Popüler 20 Kulübü’’ sıralamasında ilk sı-rada 44,2 milyon hayran ve taraftar kitlesiyle İspanya’nın Barcelona takımı yer alıyor.

Deloitte şirketi Futbol Para Ligi araştırmasında en zengin kulüpleri, Sport Markt ise Avrupa’nın en popüler takımlarını açıkladı. Sıralamada Türkiye’den iki takım yer aldı.

‘’Avrupa’nın En Popüler 20 Kulübü’’ sıralaması ile hayran ve taraftar kitlesi sayısı şöyle:

Sıra Takım Taraftar Sayısı1. Barcelona 44,2 milyon2. Real Madrid 41 milyon3. Manchester United 37,6 milyon4. Chelsea 25,6 milyon5. Zenit 23,9 milyon6. Liverpool 23 milyon7. Arsenal 21,3 milyon8. Milan 21 milyon9. Bayern Münih 19,8 milyon10. Juventus 17,5 milyon11. CSKA Moskova 11,1 milyon12. Inter 10,3 milyon13. Olympique Lyon 9,4 milyon14. Olympique Marsilya 9,4 milyon15. Galatasaray 9 milyon16. Spartak Moskova 8,1 milyon17. Fenerbahçe 7,3 milyon18. Wisla Krakow 6,5 milyon19. Ajax 6,5 milyon20. Dinamo Moskova 5,7 milyon

Page 78: Karizma Dergisi Kasım 2011

Müz

ik

78

KarizmaMagazine | 15 Haziran-Juni 2011

Page 79: Karizma Dergisi Kasım 2011

79

KarizmaMagazine

Bulm

aca

1 8 3 9

9 3 7

6 8 1

5 3

6 3 2 9

9 2

4 5 9

8 9 2

6 5 1 3

9 7 8 1 3

1 3 5 8 9

5 3 9 2 1

1 4 3 7 5

8 7 1 5 6 3 4 2

3 5 8 2 7

8 9 5 7

3 7 1 6 5

5 2 6 7 8 1

5 6 9

7 2

3 9 2 6

2 6

4 7 1

1 2

4 7 8 2

6 3

1 2 4

9 2 7 5 1

4 9 6 8

8 1 4 9 6 5

2 6 3 7 1 9

1 9 7 4 6 3 5

3 6 1 5 9 4

7 5 2 1 3 6

2 5 3 7

1 3 8 5 4KO

LAY

ZO

R

OR

TAÇ

OK

ZO

R

Page 80: Karizma Dergisi Kasım 2011

80

KarizmaMagazine | 15 November 2011

Geliş

im

Hatasını görebilen ise ‘onurlu’ gözükmek adına bu davranıştan uzak durur. Halbuki hatalar karşısında özür dile-mek, olumlu bir değişim oluşturabilme imkanı sağlar. Bize düşünce ve hislerimizi kontrol etme fırsatı verir.Özür dilemek neden zordur? İnsanlar, içlerindeki pişmanlık ve olumsuz hissiyata rağmen nedn özür dilemeyi bir seçenek olarak düşünmezler ve içlerindeki bu huzursuzluğu giderme adına çeşitli etkinliklerle kafa dağıtmaya çalışırlar. Peki neden özür dilemeyi tercih etmeyiz? Neden bu kadar zordur özür dilemek-dileyebilmek?İnsan davranışı, oldukça karmaşıktır ve her birey kendi değerleri ve deneyimleri ölçüsünde hareket eder. Zira özür durumunda da “insanın biricikliği” rol oynar. Özür dileme salt yanlışlıklara ve suçluluklara karşı bir cevap düşünülür. Nitekim hata yapmadığını düşünen biri kuvvetle ihtimal özür dilemeyecektir. Hata yaptığını kendince fark eden ve hatasını kabul eden biri de özrü zayıflık olarak gördüğü için

karşısındaki kişiye “güçlü”, “onurlu” gözükebilmek adına özür dilemeyebilir. Kimimiz de hatayı kabul etmenin bizi hep kusurlu davranmaya yönelteceğini, hataya yatkın insanlar yapacağını düşündüğünden özür dilemez.Özür dilemekle bir nevi sorumluluğu bir seviyede üzeri-mize alıyoruz, kusurlarımızı düzeltmek için değişimi başlatıyoruz demektir. Hepimiz biliyoruz ki kimse mükemmel değildir; önemli olan, hatanın mümkün olduğunca bir daha tekrarlanmamasıdır. Ne kadar çok kusurumuzu kabul edebil-iyorsak, o kadar çok kendimize olumlu değişim oluşturabilme adına çalışabiliyoruz demektir.Özür dileme kapasitesini geliştirmek zor olabilir, nitekim za-man da alacaktır. Fakat gururu ve gelişimimizi engelleyen düşünceleri bir kenara bırakıp olaya kişisel gelişimimiz ve psikolojik açıdan bakarsak, özür dilemek bizlere düşünce ve hislerimizi izleme imkânı verebildiği gibi daha sağlıklı bir iletişim imkânı da sunacaktır.

Özür dileyebilmek bize değişme fırsatı sağlar

Özür dilemeyi bir zayıflık olarak görürüz. Zaten hata yaptığının farkına varamayan insan özür dilemeyi de düşünmez.

Asiye Aslan

Page 81: Karizma Dergisi Kasım 2011

81

KarizmaMagazine

Bulm

aca

Page 82: Karizma Dergisi Kasım 2011
Page 83: Karizma Dergisi Kasım 2011

De Stem van de Multi-Culti Vrouw!

+ 31

(0)2

0 61

4 53

63

Postbus 69026 • 1060 CA Amsterdam • t. +31 (0)20 - 614 53 63 • f. +31 (0)20 - 613 24 23 • [email protected] • www.kadindergisi.nl

Artık Kadın’ın Adı Var

Hollanda’da Bir İlk

Page 84: Karizma Dergisi Kasım 2011

Natuursteen Centrum Den HaagÜrettik, üretiyoruz, üretmeye devam edeceğiz...

Met onze professionele vakmensen staan wij u bij

voor al uw verbouwings werkzaamheden, en wij

bieden u onze service graag aan tegen een zeer

voordelig tarief.

•Wij leveren maatwerk

en ontwerpen voor alle soorten tuinen.

Graniet stenen, travertin, basalt zijn verkrijgbaar en eventueel kunnen wij

uw vloer ook leggen.

AanrechtbladenDrempelsMarmer

VensterbankenOpenhaarden

HardsteenGraniet

Alle soorten natuursteen vloeren

Evinizin her türlü tamir ve dekorasyonunda en uygun fiyatlarla hizmetinizdeyiz...

De La Reyweg 208 • 2571 GH Den Haag • Tel: 070 - 346 84 47Fax: 070 - 360 86 65 • www.natuursteencentrum.com • [email protected]

LAMINAAT NATUURSTEEN

TIMMERWERK LOODGIETERWERK

STUCWERK SCHILDERWERK

VLOERVERWARMING TUINVLOER

NATUURSTEEN NATUURSTEEN