16

Klozet Fanzin #11

Embed Size (px)

DESCRIPTION

organik beslenip,hijyenik klozetlerine bol tahıllı pisleyen gelişmiş ülke insanlarına ithafen

Citation preview

Page 1: Klozet Fanzin  #11
Page 2: Klozet Fanzin  #11

Her istek, bir gereksinimden, bir yoksunluktan, bir acıdan doğar; giderildiği zaman insan yatışır.

Arthur Schopenhauer

Page 3: Klozet Fanzin  #11
Page 4: Klozet Fanzin  #11

“Mülksüz harf kümesi olsun bunun adı”dediğim ama bunu buraya

yazdığım için olmadığı şiir.

Bilmiyorum.Parmak uçlarım ile tüm bedenime hükmedebildiğimi keşfettiğimden beri,Bilmiyorum.Tanrı’nın 7. katta yaşadığını bir asansöre bindiğimde gördüğümden bu yana.Cennette bile bar çıkışlarında konteynerlerde ateş yakıldığına şahit oldum ben.Ama söylemiştim, cennete girme kriterleri değiştirildi demiştim.İnsanız biz, sizler kadar.Bilmiyorsunuz, sizler bizim neler bilebileceğimizi bilmiyorsunuz.Gözlerimi ellerinize döksem bile, avuç içleriniz ıslanmışlığıyla kalır yalnızca.Özümüz bir. Doğanın özünde karıldı alayımızın teni.Sonra bir ağacı keselim diye elimize bir parça taş verdiler.Üzüldü doğa, ensemizde kırdı oklavasını.Yıkılmadı mı başımıza mağaralar.Bilmiyorum.Elbet vardır bir bileni bu düzensizliğin çaresizliğini.İki nokta üst üste koyabileni var mıdır şu yoksunluğun.Bilmiyorum.Kimse sorusunu cevaplamıyor artık.Unutuyor herkes. Sonra, doğa. Doğa yine vuruyor insanoğlunun diz kapaklarının arkasındaki yumuşak dokudan, ken-di kestiği tomrukla.Yanıyor tüm cevapsızlıklar.Devam edemiyorum.Ellerim bana ait değil gibi.Bazen parmak sayım çoğalıyor. Bazen ise azalıyor. Bana ait olsa böyle olmazdı. Her-kesinki kadar, benimki kadar olurdu. Bugün tabelaları tersten okumak zorunda kaldım. Aklım bazen öyle yanlış yöne dönüyor. Uyumam gerek.Bilinçsizlik anında yazılmıştır. Sonsuzluğu bundandır.

Pijamalı Lama

04

Page 5: Klozet Fanzin  #11
Page 6: Klozet Fanzin  #11

Göz torbalarımın altında uykusuzluğumun beslediği pireler yiyor şimdi bedenimi.

Gözyaşımda boğarken acımıyordum onlara. Şimdiyse onlar acımıyor bana.

Kalbimin üstündeki etleri sıyırarak yediklerini hissediyorum.

Ben ölüyorum ve elim şaraba yetişmiyor.

İnanamazsın.

Şarap uzaklaştıkça uzaklaşıyor ve atomlarına ayrılıyor.

İlk bir şişe şarap, bir salkım üzüme dönüşüyor.

Sonra yok. Boşluğunda pireler hücum etmeye başlıyor.

Ağzımdan içeriye sayısını asla bilmek istemeyeceğim kadar pire doluşuyor.

İçimden yiyorlar artık, insanı en çok içi öldürüyor.

İçime girmeye devam ediyor, gözümü kapadığımda pireler, açtığımda seviştiğim adam.

Her kapayışımda içimden ölmeye devam ediyorum.

Her açtığımda adamın orgazmına yaklaşıyorum.

Gözümü açık tutmakta zorlanmaya devam edersem öleceğim biliyorum.

Kapadıkça seviştiğim adam pireleniyor. O pirelendikçe orgazm oluyor.

Sonra hala sayısını bilmek istemeyeceğim kadar pire çıkan bir boşalma yaşıyor içime.

Boşalınca,ölüyorum.

Neria Lukachirinka

PIRE.

06

Page 7: Klozet Fanzin  #11
Page 8: Klozet Fanzin  #11

Sessizlik.Çöküyor bazen,Zamanın her hangi bir dilimine.Yalnızlaştırıyor kulak sahibi insanı,Kim-sesizleştiriyor gökyüzünü.Sabırsız, güvensiz, kıskanç,Düpedüz bir sessizlik,Tedavisiz bir hastalık gibi,Kifayeti yarım. Rivayeti meçhul,Kusursuz bir cinayet gibi.Belli anlar da en yakın arkadaşBazı zamanlar da eli kanlı cellat.Velhasıl, yırtılmaya yüz tutmuş,Kırılmaya mahkumVe terkedilmeye muhtaç.Ne de olsa, Doğmasa bile güneşYükselir neşe ya da acı dolu nara!Bağırır ölüm habercisi,Siyah bir karga.

Ufkum Ç.

...

08

Page 9: Klozet Fanzin  #11

Arkamı dönüyorum. Kimse yok. Önümde de kimse olmadığına göre yalnızım. İçime kaçan yalın bir yalnızlık var. Tebrik ediyorum uğultuları. Dünya asla yaşanılabilir bir yer değil. Ani bir fren yapıyor ruhum. Merhaba ben. Tanımıyorsun beni. Yüz yüze gelince kaçıyorum. Ağzımda biraz sarımsak kokusu, makarna sosundan beridir. Hayal etmek için hiç birinci olmadım. Bu işte büyük bir yanlışlık olmalı. Arkamı deniyorum. Kane-penin önünde oturan bir ayna kadar gerçek değil hiçbiri. Büyük bir delik görüyorum. Merhabalar efendim. Duyabileceğim en güzel ses sizin olmalı. Biterken daha güzel-siniz. Daha kılsız, daha heyecansız. Her şey ağdalı olmak zorunda değil ya da vurucu.

İtiraz etmiyoruz. Kalorifer peteğinin içerisinde ölmüş ve sonra da tüm nemini kaybedip kurumuş olan böceğin daha söyleyecek bir şeyleri olmalıydı. Şu anda senden dinliyorum. Tüm sesleri kapatan tanrının yarattığı bir memeydi. Akmıyor ve kupkuru insanlık. Ellerini açıyorsun, dua ediyorsun. Kabul oldu. Ruh alışıyor böylece ve Godot daha bir beklenesi.

GODOT DAHA BIR BEKLENESI..

hassas zemin

09

Page 10: Klozet Fanzin  #11

sirenler dökülüyor alevleresirenler çatlatıyor damarlarıallı morlu güller paslı ellerdesaçını başını yoluyor analaray tutuluyor güneş tutuluyorsirenler dolanıyor seralarda

yonga oldu, talaş oldusaman oldu ziynet

kara kafamankafakıllar dökülüyor çıplak omuzlaraanlık sevinçlerde tuz-buz galatayüksek kaldırım, beşlik simitler demodekardelenler budanıyor en ücra köşelerdesevdasız sevişmeler çoğalıyor

nefes nefeseuçana kaçanaağızlarda salyasüt taslarında sidikpedofolia

ağustos ortasında karkir saçaklarında

şölen sofralarındaşeref-namus-vicdan, toz dumanirin dudaklarında

SANATKâRANE

10

Page 11: Klozet Fanzin  #11

heves emziriyor nefsin döşeğierdemsizliğin yalazında haşlanıyor tinyalan yalançarşaflara sıvanan baldırbaldıran

menüde kebap, tavanda anason, bıyıkta zemzemdir şarappeçeteler kanıyorham hum şaralop acı yiyenleracıyla döllenenler çoğalıyor

doğuyor okyanus dolusu kara uçurtmalartenine sonbahar gizlenen taze yapraklaruçurum yüzlü çocuklaruçurum sözlürüzgâra çığlıklar bırakıyorlar

bir kasığında ateş, bir kasığında kükürtdoğum sancısı çekiyor insanlıkinsan işgal altında

rahimlere düşen ağulu yarınlarbin ağız, çatal dillereğreti kimlikleruyluk kemiğinde gezinir rotasız gemilerköyden kente, kentten kızıl ötesinekarakapkara izler

eşikler aşındı, kilitler yalamakapılar ardına kadar açıksilindi baba ocağı yaşamın belleğinden

11

Page 12: Klozet Fanzin  #11

unuttu gün, gün olduğunuonuru kemirilmiş ay doğduparamparçadöküldü üstümüzegece utandı geceliğinden

ağlatan türkülere sığınıpanalar yudumluyorlar şafağa soyunmuş yıldızlarısoluklarında kar kokuları

sızılı susmalar kurtarılıyor göçük altındahiçbir yara benzemiyor bir başka yaraya

şimdipaslı dilinizle kimliksiz göndere çekmeyin ahlak bayrağınıkırmayın zemberekleri, kanırtmayın ıssız özün kabuğunuyarınlara kanayan ana kucağıdır zamantanrılar kapayın çenenizisöz bitmiştir

MüsaDenizle

12

Page 13: Klozet Fanzin  #11
Page 14: Klozet Fanzin  #11

Döndüm işte. Kapıyı çalmadan önce koridoru geçip arka bahçeye yürüdüm. Sağıma soluma bakıyorum. Yerler çamurlu ve başkalarınca birçok kez gerçekleşen gidiş gelişlerden ko-ridorun ortası aşınmış. Bu da onu toprak parçası olmaktan çıkarıp yol haline getirmiş. Solum-da kışa soyunmuş olanca dallarıyla erik ağacı. Sağımdaki evin yan duvarına, kireçlerini vak-tiyle soyduğum evin yan duvarına, bir haritaya bürünmüşçene sermiş gölgesini. Buradayım yine. Köşedeki üç araba tekerlekleği fırlatılmış halde, üzerindeki tozları hiç eksiltmeden orada duruyorlar. Geldim. Tepemdeki sarı sokak lambası burada işte. Zamanında oyun oynarken gelen bir coşkuyla çitlere astığım hasır şapkam, şimdiye dek şahit olduğu mevsimlerin etki-siyle çürümeye yüz tutmuş rüzgarda uçuşuyor. Birçok renkte ve cinste güvercini tanıdığımkuş kümesi tekrar karşımda. Tam önündeki yerde bir su birikintisi, suyun üzerinde yüzen ilkin oyuncağım olan, evin eski iki tenceresi. Sonrasında güvercinlere kap yaptığım. Terk edilene el koymuşcasına yerleşen sokak kedileri her yere sinmiş. Ancak bir yabancıya yönelen gözler-le bana bakıyorlar. Güvercin seslerini hala duyabilir miyim diye düşünerek kulağımı kümes-in pencereyi andıran bölmesine dayıyorum. Fakat ortada kuru bir sessizlik ve anıların paslı kokusundan başka bir şey yok. Neyle karşılaşmayı bekliyordum? Kim karşılayacaktı beni? Kapıya geri dönüyorum. Kapının gerisindeki kim? Evin ışıkları yanmış. Pencereye televizyonun ışığı yansıyor. Kapı, uzun süre kapalı tutulmuş bir ağızın çatallı sesini de beraberinde getirerek açılıyor. Evinde misin? Onu tanıyor musun? Emin olamıyorum, bilmiyorum. Annemin evi ama eşyalar, eski bir fotoğraf albümündeki fotoğraflar gibi, sanrılar halinde. Tıpkı şahit olduğu mev-simlerin şiddetiyle çürümeye yüz tutmuş hasır şapkam gibi, onlar da maruz kaldıkları yılların ve anıların şiddetiyle bu hale gelmiş olmalılar. Sanki hepsi benim kaçırdığım ya da dahil ol-madığım hayatlarına dalmışlar. Odadaki duruşum bir eğreti yaratıyor sanki. Öylece duruyorum. Bu oda, üzerinde oturduğum bu yatak benim miydi? Peki ya yan odadaki sesler? Onları tanıyor muydum? Ne konuştuklarını duymaya çalışam da buradan hiçbir şey seçemiyorum. Bir kadın ve bir erkek sesi, seçebildiklerim bunlar. Kapıya biraz daha yaklaşıyorum. Dinledikçe, bu an uzadıkça, yabancılığım da artıyor. Hatta sanki içinde olduğum orayla onların içinde olduğu odanın arasındaki uzaklık da artıyor. Kafamda belirecek bir görüntü kalmayana dek. Bu dili bilmediğimi hissedene dek. Geriye televizyonun cızırtılı sesi ve saatin tik takları kalıyor. Onlar-dan da emin değilim, bir şey anlamaya çabaladığım için kulaklarımın bana oynadığı bir oyun da olabilirler. Bunların dışındakiler, oradakilerin sırrı. Kapıyı açıp evden çıkıyorum. Ya arkam-dan seslenirlerse? O zaman, bir sırrım olmaz mı benim de? Öyle görünmez miyim? Neyse ki seslenen olmadı. İşleyişini durduran bir şey olmadı. Hasır şapkam rüzgarda. Evin ışıkları titreyerek aydınlığını vermeye devam ediyor. Her şey mevsimine uygun işliyor işte. İşte ben de buradayım. Biraz önce tepemde olan sarı sokak lambasının yanındayım. Sahip olduğum tek şey, gölgem, ayaklarımın dininde ve ben yürüdükçe, tıpkı haritaya bürünen gölgesini duvara sermiş erik ağacı gibi yola seriyor kendisini. İşte tek arkadaşım ayaklarım. Onlar da yerindeler. Ay bu gece yarım. Kulaklarımda, başka bir yerden gelen köpeğin uluması. Ağzımda, sırrı olan

Merve Gülgü

ADIm

14

Page 15: Klozet Fanzin  #11

Merve Gülgü

Page 16: Klozet Fanzin  #11