16
ANAYASA BÖLÜM KARAR RECEP UYGUN 2016/76351) Karar Tarihi: 12/6/2018

İKİNCİ BÖLÜM KARAR - Anayasa · güvenliği hakkının; arama ve el koyma işlemlerinin hukuki olmaması, ... örgüte müzahir olduğu belirtilen dergi, gazete, soru bankası

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

RECEP UYGUN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/76351)

Karar Tarihi: 12/6/2018

Başvuru Numarası

Karar Tarihi

Başkan

Üyeler

Raportör

Başvurucu

Vekili

: 2016/76351 : 12/6/2018

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

Engin YILDIRIM

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

Celal Mümtaz AKINCI

Muammer TOP AL

M. Emin KUZ

Hüseyin KAYA

Recep UYGUN

Av. Hakan ÜZENLİ

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması, soruşturma dosyasına ilişkin olarak kısıtlılık kararı verilmesi ve gözaltı süresinin makul olmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; arama ve el koyma işlemlerinin hukuki olmaması, ceza infaz kurumunda avukatla gizlilik içinde görüşülememesi ve savunma hakkının kısıtlanması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir .

il. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/12/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucu ile birlikte başvuruda bulunan A.E. yönünden kişi

yönünden ayırma kararı verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından

yapılmasına karar verilmiştir .

111. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UY AP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

7. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askeri bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hal ilan edilmesine karar verilmiş

2

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2016/76351 : 12/6/2018

ve olağanüstü hal bugüne kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır

faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu

değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

8. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, darbe girişimiyle bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan

bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar yürütülmüş ve çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/01/2018, § 12).

9. Başvurucu hakkında FETÖ/PDY'nin Ezine ilçesinde iş dünyasına ilişkin örgütlenmesine yönelik olarak Ezine Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kaspamında 22/7/2016 tarihinde gözaltı kararı uygulanmış ve başvurucu Ezine Sulh Ceza Hakimliğinin 28/7/2016 tarihli kararıyla adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. Başvurucu 18/10/2016 tarihinde tekrar gözaltına alınmış ve Ezine Sulh Ceza Hakimliğinin 19/10/2016 tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Kararın ilgili bölümü şöyledir:

,,

şüphelinin delilleri karartma şüphesinin bulunduğu, şüphelinin üzerine atılı suç yönünden kuvvetli suç süphesi altında bulunduğuna dair somut delillerin mevcut olduğı anlaşılmıştır.

Şüphelilere isnat edilen Silahlı Terör Örgütüne Üye olma suçunun CMK'nın 100/3-a madesinde sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedeninin de mevcut olduğu Hakimliğimizce kabul edilmiştir.

Şüphelilere isnat edilen suçun ceza miktarı da dikkate alındığında adli kontrol tedbirlerinin, etkin kontrol tedbirleri olarak değerlendirilmeyecekleri nazara alındığında ölçülülük kriterinin de gerçekleştiği anlaşıldığından, şüphelilerin üzerine atılı suçtan CMK.nun 100. maddesi gereğince TUTUKLANMALARINA karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

il

10. Başvurucu, tutuklama kararına ıtıraz etmiş; Çanakkale Sulh Ceza Hakimliği 27/10/2016 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.

11. Başvurucu, anılan kararı 28/11/2016 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.

12. Başvurucu 5/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13 . Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığının 21/12/2016 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma ve 16/2/2013 tarihli 6415 sayılı Terörizmin Finansmanın Önlenmesi Hakkındaki Kanun'a muhalefet suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açılmıştır.

3

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2016/76351 : 12/6/2018

14. Başvurucu hakkında düzenlenen iddianamede başvurucunun üzerine atılı suçlan işlediğine ili şkin olarak;

i. FETÖ/PDY liderinin talimatı sonrası başvurucunun Bank Asyada hesap açtırması ve öncesinde de bu Bankayı aktif olarak kullanması,

ii. Örgüte himmet adı altında para toplayarak ve para vererek finansal destek sağlaması ,

iii. Örgüt talimatı ile düzenlenen ve örgüt liderinin videolarının izletildiği haftalık toplantılara katılması,

iv. Başvurucunun ikametinde/işyerinde/araçlannda yapılan adli arama sonucu örgüte müzahir olduğu belirtilen dergi, gazete, soru bankası ve darbe oyunu adlı kitabın ele geçmesi,

v. Örgüte müzahir olduğu belirtilen Şirkete ortak olması,

vi. Örgüte müzahir olduğu belirtilen FEM dershanesi kurumunda yöneticilik yapması,

vii. Örgüte müzahir olduğu belirtilen televizyon kanallarının çeşitli televizyon platformlardan çıkarılması sonrası bu durumu protesto etmek amaçlı başvurucunun televizyon platform aboneliklerini sonlandırması ,

viii. Örgüte müzahir olduğu belirtilen gazete ve dergilerin abone sayısını artırma yönünde çalışma yürütmesi,

ix. Örgüte mensup olduğuna ilişkin olarak yer, zaman ve somut olgu isnadı içeren tanık beyanlarının bulunması , bu kapsamda;

- Tanık M.S.P.nin başvurucunun yöneticisi olduğu dershanenin de bağlı olduğu Şirketin muhasebecisi olduğunu, yıllık ortalama 70.000 TL himmet adı altında

örgüte para toplandığını , başvurucunun da bu şekilde para verdiğini , her hafta Salı günü FEM dershanesinin üst katında saat 20.00 ile 21.00 arasında rutin olarak yapılan toplantılara başvurucunun da katıldığını , bu toplantılarda örgüt liderinin video kayıtlarının izletildiğini, tüm yatırımların Bank Asyaya yapılması yönünde telkinlerde bulunulduğunu, bu toplantıların bazı zamanlarda başvurucunun evinde de yapıldığını beyan etmesi,

- Tanık A.Y.nin başvurucuyu birçok kez örgüte ait olduğu belirtilen eve girip çıkarken gördüğünü , toplantılar için gerekli gıda alışverişini başvurucunun yaptığını beyan etmesi,

- Tanık H.Y.nin başvurucunun haftalık örgüt toplantılarına katıldığını beyan etmesi,

- Tanık M.Ç.nin örgüte müzahir olduğu belirtilen yurtta görevli olduğunu ve yurtla ilgili çeşitli zamanlarda para lazım olduğunda başvurucunun yanına giderek

4

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2016/76351 : 12/6/2018

kendisinden para aldığını, başvurucunun örgüt toplantılarına katıldığını beyan etmesi,

x. Başvurucunun yöneticiliğini yaptığı örgüte müzahir eğitim kurumunda bulunan kasa içinde iki adet 1 dolarlık banknot ele geçmesi olgularına dayanıldığı görülmüştür.

15. Başvurucu hakkında düzenlenen iddianamede eğitim-öğretim faaliyetlerinin FETÖ/PDY içindeki anlam ve önemi konusunda yapılan değerlendirme şu şekildedir:

,,

Örgütün önemli bir ayağını 'öğrenciler' oluşturmaktadır. Bu öğrenciler, toplumun çeşitli kesimlerinden özellikle de kırsal bölgelerden şehirlere gelen fakir aile çocuklarından oluşmaktadır. Örgütün, okul ve dershanelere yönelmesinin temel amacı PDY'ye öncülük edebilecek ve zamanla kadrolarında yer alabilecek zeki kişileri yetiştirmektir. Bugün gelinen noktada; yıllardır her dile getirildiğinde reddedilmeye çalışılan ve tepki gösterilen; 'F. Gülen ve örgütünün amacının, açtıkları okullar sayesinde Türkiye'de ve çevre ülkelerde bir yönetici sınıfı oluşturmak' iddiasının doğrulandığı görülmüştür. Işık evleri ile alakalı olarak F. Gülen; 'Bu evler; bir medrese gibi işler, bir mektep gibi işler, hususi/ile her şeyin kapandığı bütün kapılara kilit vurulduğu bir dönemde bu evler geçmişte olan misyonlarından büyük misyon yüklenirler, çünkü geçmişte bu evlerin yaptığı vazifeterin bazılarını medrese yapar, bazılarını zaviye yapar' ifadelerini kullanmıştır. Örgüt evleri yurtları ya da dershanelerinden yetişerek kendilerine değişik görev, sorumluluk ve misyon yüklenmiş kişilerin kamuoyuna yansımış açıklamalarından sistemin isleyişine ilişkin

aşağıdaki bazı tespitleri yapmak mümkündür;

1- Örgütle ilk karşılaşmalar genellikle dershanelerde ya da benzeri eğitim kurumlarında olmakta,

2- Temas sağlanan öğrenciler ahilerin sorumlu oldukları evlere dağıtılmakta,

3- Öğrenciler belirli bir okula yerleştirilmek isteniyorsa, sınavlara bir kaç ay kala gruplar halinde farklı yurtlara çıkarılmakta, bu gruplar, daha sonra daha küçük gruplara ayrılmaktadır.

4- Her öğrenciye 'kod' adı verilmektedir, 'Paralel Devlet' dediğimiz yapılanma

içerisinde, aslında bölgesinden birimlerine kadar herkes 'kod isim' kullanmıştır. Hatta kalınan öğrenci evlerine bile kod adı verilmiştir.

5- Mülki İdare, Emniyet, TSK ve Yargı gibi stratejik kurumlar için hazırlanacak öğrenciler, daha özel şartlarda seçilip, özel şartlarda hazırlanmaktadır. Bunlar özellikle 'dörder kişilik gruplar' halinde hazırlanrnakta ve bunların mümkün olduğunca diğerleriyle teması sınırlanmaktadır, Bunlara 'hücre tipi' yapılanma modeli uygulanmaktayken okullara, Polis Akademisi ve Polis Koleji'ne sokulacak öğrenciler, kesinlikle kendi dershanelerine gerçek isimleri ile kayıt edilmemektedir. Bu öğrencilere sınav sorulrı sınavlardan önce verilir. Buna örgüt jargonunda 'Fetih okutmak' denir. 'Fetih okutmak', 'sınavda çıkacak

soruların öğrencilere okutulup ezberletilmesi' demektir.

6- Özellikle Hukuk Fak. okuyan öğrencilere 'top-sakal' bıraktırıp, küpe taktırarak, girecekleri ortamda kimliklerini gizlemeleri için 'stil çalışması' yaptırdıkları,

5

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2016/76351 : 12/6/2018

7- Dershaneler. örgütün adeta vesayet araçlarıdır. Çocukların ve ailelerin bilgilerinin depolandığı bir veri tabanıdır. Bu yapının, her ilde en az bir okulu olmakla birlikte, aileler çocuklannın etiketlenmesini istemediği için pek fazla göndermemektedir/er. Fakat dershaneler için bu ihtimal daha az olduğundan, dershanelerine daha fazla öğrenci gitmekte ve aileleri bu yapının içine çekebilmektedir. Dolayısıyla konunun sadece eğitim olmadığı, PDY 'nin; dershaneler üzerinden çocuklara, ailelere, il ve ilçelere, köylere ulaştığı ve kontrol ettiği anlaşılmaktadır. Bu bağı kopartacak şekilde, dershanelere gerek kalmayan bir sistem getirildiğinde artık PDY'ye ya da benzeri bir yapıya ihtiyaç kalmayacaktır.

Dershanelerin kapatılmasına yönelik siyasi iktidarca yapılan çalışmalara cemaatin yoğun tepki gösterdiği,

8- PDY 'ahilik' ve 'ablalık' müessesiyle çocukları adeta ailelerinden daha iyi tanır haü. gelmekte. gelişimini takip etmekte ve bu çocuklar bahanesiyle ailelerinin evlerine gelip bilgi toplayıp, not etmektedir. Ailenin dini, siyasi, ekonomik, demografik, eğitim. kültürel, etnik vb. durumu o defterlerde kayıtlı olup, adeta aileler fişlenmektedir. Bu şekilde Gülen örgütünün elinde, 'geniş bir demografik arşivin oldugu, bilinmektedir.

Sonuçta 'eğitim alanı', örgüt için adeta bir 'ara yüz' konumundadır. Zira 'eğitim alanı',

örgüt açısından 'üç temel' fonksiyon görmektedir. Her şeyden önce 'insan' kaynağı

sağlamakta; ikinci olarak ekonomik kaynak temin etmekte ve üçüncü olarak ise, belki her şeyin ötesinde, hareketin meşru gibi görünmesini sağlamaktadır. Üçüncü fonksiyon diğer ikisinden daha önemlidir çünkü eğitim faaliyetleri, diğer gayri meşru faaliyetleri kamufle etmektedir.

,,

16. Mahkemenin 11/12/2017 tarihli kararı ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyeliği suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir. Mahkemenin gerekçeli kararında;

i. Başvurucunun örgüte müzahir olarak değerlendirilen Şirkete ortak olması ve bu Şirkete ait eğitim kurumunda yöneticilik yapması,

ii. Başvurucunun terör örgütü liderinin 25/12/2013 tarihli Bank Asyaya para yatırılmasına yönelik talimatından sonra 9/1/2014 tarihinde 7.500 TL tutarında

katılım hesabı açtırması ve 11/2/2014 tarihinde söz konusu katılım hesabına 5.000 TL daha yatırması,

iii. Tanık beyanlarına göre başvurucunun örgütsel faaliyet kapsamındaki

toplantılara katılması ve örgüte finansal destek vermesi,

iv. İddianamede belirtilen deliller dışında başvurucunun örgüt üyelerinin gizli haberleşme ihtiyacını karşılamada kullanıldığı iddia edilen Kakao Talk isimli programı cep telefonunda kullanması hususlarının mahkumiyet kararına esas alındığı görülmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tutuklama nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

6

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2016/76351 : 12/6/2018

"(]) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklam, kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişineKarşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

il

18. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(]) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına

Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerdf. mutlaka gerekçe gösterilir ve adlf kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukf ve jiilf nedenlere yer verilir.

(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir. "

7

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2016/76351 : 12/6/2018

19. 5271 sayılı Kanun'un "Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi" kenar başlıklı 153. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

"(2) Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hakim kararıyla kısıtlanabilir. Bu karar ancak aşağıda sayılan suçlara ilişkin yürütülen soruşturmalarda verilebilir:

a) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

7. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 316),

,,

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Mahkemenin 12/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Gözaltı Süresinin Makul Olmadığı İddiası

a. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu, beş gün boyunca gözaltında kalmasına rağmen hakkında herhangi bir adli işlem yapılmadığını belirterek gözaltında tutulduğu sürenin makul olmadığını ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

22. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresının aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkanının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).

23. Öte yandan Anayasa Mahkemesi olağanüstü hal ilanı sonrasında uygulanan olağan döneme göre daha uzun süreli gözaltı tedbirleri yönünden de bu sürelerin makul olmadığı şikayetlerini incelemiş ve bu konuda 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkanının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Neslihan Aksakal, B. No: 2016/42456, 26/12/2017, §§ 30-37; Mehmet Hasan Altan (2), §§ 84-93).

8

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2016/76351 : 12/6/2018

24. Somut olayda yakalama ve gözaltı sürecinden sonra tutuklanan başvurucu

yönünden, gözaltında tutulma süresinin makul olmadığına ilişkin iddialarla ilgili olarak anılan kararlarda varılan sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının

tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu; tutuklanmasına delil olarak gösterilen hususların yasal birtakım

işlemlerden ibaret olduğunu ve bunların tutuklanmasına delil olarak ileri sürülemeyeceğini, aynca aynı soruşturma kapsamında daha önce hakkında verilen adli kontrol tedbirine üç ay boyunca uygun davranmış olmasına rağmen hakkında tutuklama karan verildiğini belirterek tutuklama kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

27. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13 . maddesi şöyledir :

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgilı

maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. "

28. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir :

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı

zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir. "

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

i. Uygulanabilirlik Yönünden

30. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve

9

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2016/76351 : 12/6/2018

hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddf ve manevf varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya

zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz. "

31. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvurulan incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki

yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hal ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).

32. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması halinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

ii. Genel İlkeler

33. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konulduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013 , § 42).

34. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale olarak tutuklamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen;

kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).

35. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tutuklama ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla

tutuklamanın ön koşulu, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).

36. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, tutuklama kararının kaçma ya da "delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacıyla verilebileceği belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesine göre de şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya

10

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2016/76351 : 12/6/2018

sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe

oluşturması hallerinde tutuklama kararı verilebilecektir. Maddede ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması şartıyla tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlara ilişkin bir listeye yer verilmiştir (Halas Aslan, §§ 58, 59).

3 7. Diğer taraftan Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda dikkate alınacak hususlardan biri tutuklama tedbirinin isnat edilen suçun önemi ve uygulanacak olan yaptırımın ağırlığı karşısında ölçülü olmasıdır (Halas Aslan , § 72).

38. Her somut olayda tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin olup olmadığının, tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığının ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün takdiri öncelikle anılan tedbiri uygulayan yargı mercilerine aittir. Zira bu konuda taraflarla ve delillerle doğrudan temas halinde olan yargı mercileri Anayasa Mahkemesine kıyasla daha iyi konumdadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 123). Bununla birlikte yargı mercilerinin belirtilen hususlardaki takdir aralığını aşıp aşmadığı Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir. Anayasa Mahkemesinin bu husustaki denetimi, somut olayın koşulları dikkate alınarak özellikle tutuklamaya ilişkin

süreç ve tutuklama kararının gerekçeleri üzerinden yapılmalıdır (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 79; Selçuk Özdemir, § 76; Gülser Yıldırım (2) , § 124).

iii. İlkelerin Olaya Uygulanması

39. Başvurucu, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.

Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı

bulunmaktadır.

40. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

41. Başvurucu hakkındaki soruşturma belgeleri incelendiğine başvurucunun

tutuklanmasına karar verilirken FETÖ/PDY örgütüne üye olması ve bu kapsamda Çanakkale'nin Ezine ilçesinde örgüt adına faaliyet yürüterek örgüte finans kaynağı sağlaması, Ezine ilçesindeki örgüt yapılanması içerisinde üst düzeyde bulunan kişiler arasında yer alması olgularına dayanıldığı görülmektedir. Başvurucu hakkında düzenlenen iddianamede söz konusu olguların delillendirilmesinde belirtilen, başvurucunun örgüt liderinin talimatı

sonrası Bank Asyada hesap açtırması ve bu Bankaya para yatırması, başvurucunun örgüt üyesi olduğu yönündeki tanık anlatımları , başvurucunun darbe teşebbüsünden sonra kapatılan örgüte müzahir eğitim kurumunda yöneticilik yapması (bkz. § 14) eylemlerinin başvurucunun tutuklanması için gerekli olan kuvvetli belirtiyi oluşturup oluşturmadığı hususunda inceleme yapılacaktır.

42. Başvurucu hakkındaki mahkumiyet hükmünün gerekçesinde başvurucunun

2014 yılının Şubat ayında Bank Asyada katılım hesabı açtırdığı ve bu hesaba toplam 12.500 TL para yatırdığı tespitlerine yer verilmiştir. Başvurucu; söz konusu hesap açtırma ve para yatırma işlemi ile ilgili olarak vermiş olduğu savunmada iş adamı olması nedeniyle birçok bankayla çalıştığını, örgüt liderinin talimatı ile para yatırmadığını belirtmiştir. Soruşturma ve

11

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2016/76351 : 12/6/2018

kovuşturma makamlarınca, başvurucunun belirtilen tarihte anılan Bankada hesap açtırmasının FETÖ/PDY örgüt liderinin 2013 yılı sonunda yapmış olduğu çağrıdan kısa bir süre sonra gerçekleşmiş olması başvurucunun örgüt ile bağı hususunda kuvvetli delil olarak kabul edilmiştir. Bu doğrultuda, başvurucunun tutuklanması olgularına dayanak teşkil eden ve başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan kuvvetli belirtinin dosya kapsamında bulunduğu yönündeki yargılama makamlarınca yapılan değerlendirmelerin keyfi ve temelsiz olduğu söylenemez (benzer yöndeki karar için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744,4/4/2018, § 59).

43. Başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olduğu konusunda yargı mercilerince kuvvetli delil olarak kabul edilen haftalık ve aylık düzenlenen rutin FETÖ toplantılarına katıldığı, çeşitli tarihlerde birçok kez örgüte maddi destek sağladığı, FETÖ ile irtibatlı kişi ve kurumlarla sıkı irtibat içinde olduğu yönünde tanık anlatımları da (bkz. § 14) bulunmaktadır. Söz konusu tanık anlatımları yer, zaman, kişi ve eylem bilgileri ihtiva etmekte ve bu anlamda yargı makamlarına denetim yaparak söz konusu beyanları doğrulama ya da çürütme imkanı tanımaktadır. Bu doğrultuda başvurucunun tutuklanmasında söz konusu tanık anlatımlarının yargı makamlarınca kuvvetli bir belirti olarak kabul edilmesi yönündeki değerlendirmelerinin keyfi ya da temelsiz olduğu söylenemeyecektir (benzer yöndeki karar için bkz. Metin Evecen, § 58).

44. Öte yandan Anayasa Mahkemesi FETÖ/PDY'nin örgüt yapısı ve özellikleri konusunda Aydın Yavuz ve diğerleri (§ 26) kararında yargı makamlarının çeşitli

değerlendirmelerine yer vermiştir. Bu kapsamda genel olarak FETÖ/PDY hakkında yürütülen soruşturmalar ve kovuşturmalarda, söz konusu örgütün eğitim-öğretim faaliyetlerine ayrıca bir önem verdiği ifade edilmiştir. Benzer şekilde başvurucu hakkında düzenlenen iddianamede de eğitim ve öğretim faaliyetlerine ayrıntılı olarak yer verilmiş ve bu hususun örgüt için son derece önemli olduğu belirtilmiştir (bkz. § 15). Söz konusu değerlendirmelerde örgütün devlete gizli şekilde sızmak ve etkin noktaları ele geçirmek için ihtiyacı olan insan kaynağını sahip olduğu eğitim kurumları ile elde ettiği ve yönettiği, ayrıca bu kurumlar aracılığı ile kendisine finans kaynağı da yarattığı bilgilerine yer verilmiştir. FETÖ/PDY'nin insan ve finans kaynağı temininde oldukça etkin şekilde kullandığı iddia edilen bünyesindeki eğitim ve öğretim kurumlarının yönetimini de bu doğrultuda çok güvendiği üyelerine -hatta bunların içinde güven bakımından daha önceliği bulunan kişilere- teslim ettiği yönünde temelsiz sayılamayacak yargısal değerlendirmeler bulunmaktadır.

45. Soruşturma makamı başvurucunun 17/12/2013 tarihinde Çanakkale'nin Ezine ilçesinde faaliyet yürüten FEM dershanesi işletmesine ortak olduğunu ve bu kurum kapatılana kadar da kurumun yöneticiliğini yaptığını iddia etmiştir. İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında ise 15 Temmuz darbe girişimi sonrası anılan eğitim Kurumunun ait olduğu şirketin FETÖ/PDY ile iltisakı nedeniyle 670 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesi ile kapatıldığı belirtilmiştir. Başvurucunun başvuru formu ve/veya eklerinde bu iddiaların doğru olmadığı yönünde bir şikayetinin de bulunmadığı tespit edilmiştir.

46. Yargı makamlarının örgütün eğitim kurumları hakkındaki yukarıda belirtilen (bkz. § 15) genel değerlendirmeleri de gözönüne alındığında FETÖ/PDY'nin kuruşundan beri temel faaliyet alanlarının başında eğitim faaliyetinin geldiği anlaşılmaktadır. FETÖ/PDY'nin eğitim alanındaki faaliyetleri yapılanmanın insan kaynağı ve maddi kaynak elde etmesinin başlıca aracı olmuştur. Bu nedenle başta FETÖ/PDY'nin kurucusu ve lideri Fetullah Gülen olmak üzere örgüt yöneticilerinin yapılanmayla bağlantılı eğitim kurumlarına ayrı bir önem

12

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2016/76351 : 12/6/2018

verdikleri ve örgütsel faaliyetlerin önemli bir bölümünün de bu kurumlar üzerinden gerçekleştirildiği, bu kurumlarda örgütsel toplantıların yapıldığı bilinmektedir. Bu durumda bir kişinin FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu tespit edilen bir eğitim kurumunda yöneticilik yapmasının ve/veya bu kurumlarda ortak olarak yer almasının söz konusu kurumlarda istihdam edilen ve yönetici talimatı ile hareket etmekle yükümlü olan kişilerden farklı

değerlendirilmesi gerekir.

47. FETÖ/PDY'nin özellikleri, eğitime verdiği önem, FEM dershanelerinin bu yapılanmayla olan bağlantısına ilişkin olgular, başvurucunun bu kurumda ortaklık ve yöneticilik yaptığı dönem ile bu süreçte FETÖ/PDY ile ilgili ülke genelinde yaşanan olgular (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 12-25) birlikte değerlendirildiğine başvurucunun söz konusu eğitim kurumunda açıklanan şekilde yöneticilik yapmasının da FETÖ/PDY ile örgütsel bir ilişki içinde olduğuna ve dolayısıyla suç işlediğine dair kuvvetli bir belirti olarak kabul edilmesi gerektiğine yönelik değerlendirmenin keyfi ve temelsiz olmadığı sonucuna varılmaktadır.

48. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının da değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkanı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri,§§ 271,272; SelçukÖzdemir, §§ 78, 79).

49. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.

50. Somut olayda Ezine Sulh Ceza Hakimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken tutuklama nedeni olarak başvurucunun üzerine atılı suçun tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar listesinde olmasına dayanıldığı görülmektedir. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ezine Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu

söylenebilir.

51. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır ( Gülser Yıldırım (2), § 151). Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64).

13

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2016/76351 : 12/6/2018

Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır ( Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

52. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Ezine Sulh Ceza Hakimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfi ve temelsiz olduğu söylenemez.

53. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

54. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

3. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

55. Başvurucu, soruşturma dosyasında bulunan kısıtlama kararı nedeni ile hakkında toplanan delillerin neler olduğunu bilmediği için etkin bir savunma geliştiremediğini ve tutuklama kararına itiraz edemediğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

56. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyalarına erişime yönelik olarak verilen kısıtlama kararlarının tutuklu kişilerin özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarına karşı

itirazda bulunma hakkı üzerindeki etkisini birçok kararında incelemiştir. Bu kararlarda öncelikle yakalanan veya tutuklanan kişiye yakalama ya da tutuklama sebeplerinin ve hakkındaki iddiaların bildirilmesi gerektiği ancak buradaki bildirim yükümlülüğünün isnat edilen suçlamalara esas tüm bilgi ve delilleri kapsamadığı belirtilmiş; bu bağlamda başvurucunun tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurları bilip bilmediği dikkate alınmıştır (Günay Dağ ve diğerleri, §§ 168-176; Hidayet Karaca, §§ 105-107; Süleyman Bağrıyanıkve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 248-257).

57. Somut olayda ifade ve sorgu tutanakları, tutukluluğa ilişkin kararlar, başvurucu veya müdafileri tarafından verilen tutukluluğa ilişkin dilekçeler ve soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde başvurucunun tutukluluğa temel teşkil eden bilgi ve belgelerden haberdar olduğu, bunların içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip bulunduğu, tutukluluk durumuna karşı itirazlarını sunma konusunda kendisine yeterli imkanın tanındığı görülmektedir.

58 . Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

14

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2016/76351 : 12/6/2018

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Başvurucunun İddiaları

59. Başvurucu; hakkında açılan adli soruşturma kapsamında yapılan adli arama ve el koyma işlemleri sırasında el konulan dijital verilerin bir kopyasının kendisine verilmediğini, ceza infaz kurumunda avukatı ile yaptığı görüşmelerin kayda alındığını ve bu görüşmenin zaman sınırlamasına tabi tutulmasının savunma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

60. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikayetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

61. Adil yargılanma hakkı kapsamında dile getirilen ihlal iddialarının bireysel başvuruya konu olabilmesi için yargılamanın hakkaniyetinin zedelenecek olması ve bu ihlallerin yargılama sürecinin ileriki aşamalarında telafi edilemeyecek nitelik taşıması

gerekir. Belirtilen koşulların oluşmaması halinde ikincillik ilkesi gereği adli süreç sonunda verilecek nihai karardan sonra bireysel başvuruda bulunulmalıdır (Afitap Salman [GK], B. No: 2013/2105, 11/11/2015, § 22).

62. Somut olayda başvurucunun hak ihlali olarak ileri sürdüğü hususların

yargılamanın bütünü içinde her zaman telafi edilebilecek nitelikte ihlal iddialarından ibaret olduğu ve başvurucu hakkındaki yargılamanın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.

63. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gözaltı süresinin makul olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği

hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği

hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

15

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2016/76351 : 12/6/2018

3. Soruşturma dosyasına erışımın kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması

nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Üye Üye Başkan

Engin YILDIRIM Osman Alifeyyaz PAKSÜT Celal Mümtaz AKINCI

Üye Muammer TOPAL

Üye M.EminKUZ

16