12
GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE TEDAVİ SÜRECİ UYKU VAKTİ: MIŞIL MIŞIL MI YOKSA… ÇOCUKLARDA KANSIZLIK (Anemi) MOTOR-MENTAL GELİŞME NEDİR? “BEN ÇOCUK BAKICISI DEĞİLİM” DAHA İYİ ANA-BABA OLMAK İSTER MİSİNİZ? OKUL BAŞARISI HAKKINDA... Gelişimsel Çocuk Nörolojisi Derneği • Çocuk Sağlığı ve Gelişimi Dergisi • 2012 • Sayı: 4

GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE UYKU …Televizyonla çocuklar arasına bir sınır koyma nedenleri şunlardır: - Televizyon çocuğu şiddete yöneltir. - Çocuk televizyonu

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE UYKU …Televizyonla çocuklar arasına bir sınır koyma nedenleri şunlardır: - Televizyon çocuğu şiddete yöneltir. - Çocuk televizyonu

GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE TEDAVİ SÜRECİ

UYKU VAKTİ: MIŞIL MIŞIL MI YOKSA…

ÇOCUKLARDA KANSIZLIK (Anemi)

MOTOR-MENTAL GELİŞME NEDİR?

“BEN ÇOCUK BAKICISI DEĞİLİM”

DAHA İYİ ANA-BABA OLMAK İSTER MİSİNİZ?

OKUL BAŞARISI HAKKINDA...

Gelişimsel Çocuk Nörolojisi Derneği • Çocuk Sağlığı ve Gelişimi Dergisi • 2012 • Sayı: 4

Page 2: GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE UYKU …Televizyonla çocuklar arasına bir sınır koyma nedenleri şunlardır: - Televizyon çocuğu şiddete yöneltir. - Çocuk televizyonu

editör

Sevgili Anne ve Babalar,

Anne ve babaların eğitiminde çocuklarının sağlık sorunlarını ayrıntılı olarak gündeme getiriyoruz.

Aile içinde iletişim ve davranış konularında temel bilgi eksikliğini çok defa gözden kaçırıyoruz. Özellikle çocuğun davranışı, topluma uyumu ve okul başarısındaki yeri açısından önemlidir.

Bu sayımızda Psikolog Lale Vanlı’nın çoğunlukla kişisel deneyimine dayanan gözlem ve önerileri sorunlara yaklaşımımızı düzeltecek niteliktedir.

Anne ve Babaların çocuklara karşı davranışının temel prensipleri ve toplumdaki yoğun uyaranları da göz önüne alarak tekrar irdelenmelidir.

Çocuğunuzu en iyi koşullarda yetiştirmek her zaman koşulsuz sevgi, düzen ve disiplin ile mümkündür.

Gelişimsel Çocuk NörolojisiDernek BaşkanıProf. Dr. Kalbiye YALAZ

Yayın SahibiGelişimsel Çocuk Nörolojisi Derneği adına Dernek Başkanı Prof. Dr. Kalbiye YALAZ,

Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Banu ANLAR

Yayına HazırlayanlarBanu ANLAR, Birgül BAYOĞLU, Ayşe VURAL,

Handan ERCAN, Damla SEYDAN, Hazan OĞUZ, Kaan TÜRKÖZ

Yayına Katkıda BulunanlarDemet AÇIKGÖZ, İclal ERTAŞ,

A. Şebnem SOYSAL, Nihal TANRIÖĞER, Lale B. VANLI

Page 3: GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE UYKU …Televizyonla çocuklar arasına bir sınır koyma nedenleri şunlardır: - Televizyon çocuğu şiddete yöneltir. - Çocuk televizyonu

GELiŞiMSEL ÇOCUK NÖROLOJiSi DERNEĞi

GÇN Derneği, çocukluk çağında sinir sisteminin gelişimsel sorunlarının tanınması ve nedenlerinin ortaya konulması, tedavisi, özellikle bu sorunların önlenmesi konusunda çalışmalar yapmak amacı ile 2007 yılında Prof. Dr. Kalbiye Yalaz önderliğinde Ankara’da kurulmuştur.

Çocuklarda beyin ve sinir sistemi gelişimi alanında hizmet, eğitim ve araştırma yapmayı hedeflemektedir. Gelişimsel sorunlarla çalışan Çocuk Nörologları, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanları, Çocuk Ruh Sağlığı Uzmanları, Psikologlar, Fizyoterapistler, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanları, Sosyal Hizmet Uzmanları, Odyolog ve Eğitim Odyologları derneğimize üye olabilir ve dernek çalışmalarına katılabilirler.

Nöroloji, Beyin cerrahisi, Kadın Doğum Hastalıkları Uzmanları, Ortopedi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Kulak Boğaz Burun ve Göz Hastalıkları, Pratisyen Hekim ve Halk Sağlığı Uzmanları, Hemşire, Ebe, Özel Eğitim Öğretmenleri dernek çalışmalarına katkıda bulunabilir, klinik ve eğitim programlarına katılabilirler.

Derneğin çalışma konuları; nörolojik gelişim konusunda kitap, broşür, dergi, görsel ve yazılı eğitim materyali yayımlamak; konferanslar, seminerler, kurslar ve kongreler düzenlemek, Gelişimsel Çocuk Nörolojisi alanında araştırma, inceleme ve yayın yapmak ve gelişimsel değerlendirmeyi yaygınlaştırmaktır.

NASIL SÖYLEDİĞİNİZ ÖNEMLİDİR!Gözleri görmeyen bir çocuk, sokakta ayaklarının dibinde bir şapka ile oturuyormuş. Önünde büyükçe bir kâğıt ve kâğıdın üzerinde de bir yazı varmış:

“ Ben körüm! Lütfen yardım edin!”

Şapkanın içinde sadece birkaç adet demir para varmış. O sırada elinde çantası ile oradan geçmekte olan bir adam cebinden biraz bozuk para çıkarmış ve onları şapkanın içine koymuş. Tam gidecekken durmuş ve çocuğun önündeki kâğıdı almış. Kalemini çıkarmış ve kâğıda bir şeyler yazmış. Kâğıdı herkesin yazdıklarını görebileceği şekilde koymuş ve yürüyüp gitmiş. Kısa bir süre içinde şapka dolmaya başlamış. İnsanlar kör çocuğa daha fazla para vermeye başlamışlar.

Öğleden sonra kâğıttaki yazıyı değiştiren adam geri gelmiş. Çocuk, adamın yürüyüşünden onu tanımış.

“Siz, sabah yazımı değiştiren kişisiniz değil mi? Siz gittikten sonra bugüne kadar hiç dolmadığı kadar çabuk doldu şapkam. Söyler misiniz ne yazdınız oraya ?”

Adam gülümsemiş. “Sadece doğruyu yazdım. Senin söylediğini farklı bir şekilde söyledim o kadar” demiş.

Ne mi yazıyormuş kâğıtta? BUGÜN HARİKA BİR GÜN VE BEN ONU GÖREMİYORUM...

Page 4: GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE UYKU …Televizyonla çocuklar arasına bir sınır koyma nedenleri şunlardır: - Televizyon çocuğu şiddete yöneltir. - Çocuk televizyonu

Çocuklarda en sık DEMİR Eksikliğine bağlı kansızlık görülür. Ayrıca Akdeniz anemisi, B12, folik asit eksikliği ve kronik hastalıklara bağlı kansızlık olabilir.

Özellikle yaşamın ilk 2 yılında oluşan kansızlık, çocukların ZEKA GELİŞİMİNİ etkileyerek ALGILAMA VE ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNE yol açar.

DEMİR EKSİKLİĞİ SEBEPLERİ: Büyümenin çok hızlı olduğu 0-2 yaş ile ergenlik döneminde gıdalarla alınan demirin yetersiz olması kansızlığa sebep olur. Fazla çay tüketimi, inek sütüne erken başlanması ya da aşırı tüketim demir eksikliği yapabilir. Çünkü inek sütünün hem demir içeriği yetersizdir hem de bağırsaktan gizli kanama yaparak kansızlığa sebep olabilir. Aşırı süt tüketimi ise tokluk hissi yaratarak farklı gıdaların alımını azaltır.

Dışkı ve idrarla kan kaybı da demir eksikliği yapar. Mide ülseri, inek sütü alerjisi, barsak polipleri ve makattaki çatlaklar dışkı ile kan kaybı yapan nedenlerdir.Aspirin ve bazı romatizma ilaçları da mide barsak sisteminde kanama yaparak kansızlığa yol açabilirler.

BELİRTİLER: 1. İştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, çarpıntı, baş ağrısı, baş dönmesi, aşırı terleme.2. Huy değişiklikleri: huysuz, huzursuz, hırçın aşırı sinirli, uyku problemi olan çocuklar.3. Katılma nöbetleri (ağlarken nefes tutma).4. Vücut savunma sisteminin zayıflaması sonucu sık hastalık.5. Büyüme ve gelişme geriliği.6. Algılama, öğrenme güçlüğü ve dikkat dağınıklığı. (ÇOCUKLARDA OKUL BAŞARISINI AZALTIR).

7. Ciltte solukluk, tırnakların incelmesi.8. Toprak, kum, kağıt, buz yeme gibi davranışlar.9. Oturma, emekleme, yürüme gibi motor gelişmede gecikme.

KANSIZLIKTAN KORUNMAK İÇİN:**Anne sütünün ilk 6 ay tek başına, 6 aydan sonra ise demirden zengin ek gıdalarla beraber 2 yaşına kadar verilmesi en ideal beslenmedir.

**Dengeli beslenme şarttır. Özellikle 6 aylıktan sonra inek sütü ağırlıklı beslenip ek gıdaların yetersiz alınması demir eksikliğine yol açabilir.

**Mümkünse 1 yaşından önce inek sütü verilmemeli, 1 yaşından sonra da günlük inek sütü tüketimi 1-2 bardaktan fazla olmamalı

**Çocukların demirden zengin gıdalarla beslenmesine dikkat edilmelidir.

Demirden zengin gıdalar: Kırmızı et, karaciğer, yumurta sarısı, yeşil sebze ve kuru baklagiller, üzüm, pekmez gibi gıdalar.

Buğday ve yulaf, taneli iken demirden zengindir. Buğday öğütülürken içerdiği demirin yarıdan fazlası kepeğinde kalır. C vitamini içeren meyvalar demir emilimini artırır, çay ise emilimi azalttığından çocukların diyetinde yer almamalıdır.

**Demir eksikliğini önlemek için erken doğan bebeklere 2 aylık, zamanında doğanlara ise 4-6 aylıkken düşük doz demir takviyesi yapılmakta olup demir ilaçları sağlık ocaklarından ücretsiz olarak temin edilebilmektedir.

Nihal TANRIÖĞER, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

ÇOCUKLARDA KANSIZLIK (Anemi)

Page 5: GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE UYKU …Televizyonla çocuklar arasına bir sınır koyma nedenleri şunlardır: - Televizyon çocuğu şiddete yöneltir. - Çocuk televizyonu

“BEN ÇOCUK BAKICISI DEĞİLİM”Hazan Oğuz

Türk halkı, günde 4 saat televizyon izleme süresiyle dünya sıralamasında ilk sırada yer alıyor. Televizyon karşısında etkiye en fazla açık durumdakiler ise çocuklar. Televizyon izleme alışkanlığı nesiller arasında kültürel olarak geçiyor. Sabah uyanınca aile bireylerinin elii pencereyi açmak yerine televizyon kumandasına uzanıyor. Seyredilmese bile televizyon hep açık. Bu nedenle yıllar içinde aile bireyleri arasındaki iletişim de azaldı. Eskiden konuk olunan evlerde sohbet edilirken artık misafirliğe gidilen evde hep birlikte televizyon izleniyor. Televizyonu hayatımızdan çıkarmak mümkün değil ama kontrollü kullanmak mümkün. Çocuğun seyredebileceği programın başlama saatinde açıp, bittiğinde kapatmak en etkili yollardan birisi. Aynı şekilde anne babalar da kendi izleyecekleri diziler/filmler için aynı davranışı sergileyerek çocuklara örnek olabilirler.

TELEVİZYONUN ÇOCUK ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ: Televizyonla çocuklar arasına bir sınır koyma nedenleri şunlardır: - Televizyon çocuğu şiddete yöneltir. - Çocuk televizyonu tek başına izlediğinde, televizyonun sunduğu her şeyi gerçekmiş gibi kabul eder. - Televizyona soru soramadığı için bu durum çocuğun düşünmesini, eleştirmesini engeller. - Konuşmasında gecikmeye neden olur. - Çocuğun televizyon karşısında uzun süre kalması şişmanlamasına neden olur. - Uzun süre yere yüzükoyun yatıp, dirseklerini yere dayayarak kıpırdamadan televizyon seyreden çocuk, eklem rahatsızlıklarına yakalanır. - Çocuğun zihinsel, duygusal ve sosyal gelişiminde önem taşıyan insan ve arkadaş ilişkilerini azaltır. - Çocuğun aşırı televizyon izlemesi ders çalışma ve arkadaşlarıyla oyun oynama gibi olumlu faaliyetlerden, hatta yemek yemekten bile alıkoyar. - Çocuklar reklamda gördüğü yiyecekleri, oyuncakları isteyebilir. Bu istekler, aileye ekonomik açıdan zarar verir.

NE YAPILMALI?Televizyonu hayatımızdan çıkarmak mümkün değildir. Ancak doğru kullanabilmek ve olumsuz etkilerden korunmak için;

- Kendinize ya da ev işlerine zaman ayırmak için de olsa, kesinlikle televizyon karşısında çocuğunuzu yalnız bırakmayın. - Çocuğunuza örnek olarak, televizyon karşısında daha az vakit geçirin. - Televizyonu sürekli açık tutmayın, sadece izleyeceğiniz zamanlar açık olsun. - Yemek yerken televizyon seyretmeyin ve çocuğunuzun da seyretmesine izin vermeyin. - Çocuğunuza doğru örnek olun. - Program seçimi ve süresi konusunda kararlı olun. - Çocuğunuzun hangi programları seyredeceğine yönelik planı önceden yapın. - Televizyondaki şiddet programlarını izletmeyin. - Çocuk oyunları içeren programları seyretmesini sağlayın.

TELEVİZYON YERİNE HANGİ ETKİNLİKLER KONABİLİR?Tüm günümüzü ya da akşamımızı, çocuğunuzla birlikte televizyon karşısında geçirmek yerine televizyon için bir süre belirleyin, ve bunun dışında kalan sürede;Birlikte spor yapın, Birlikte veya ayrı kitap okuyun, Tüm aile bireylerinin katıldığı oyunlar oynayın: tavla, yap-boz, lego gibi, Birlikte yemekler yapın, Evde bulunan kağıt, karton, boya, hamur gibi bazı malzemelerle çocuğunuzun ilgisini çekecek oyunlar hazırlayın, Ev işlerini yaparken çocuğunuza bunları açıklayın, Gün içinde yaptıklarını çocuğunuza anlattırın, siz de anlatın.

Unutmayın: Televizyon önemli bir buluştur ve doğru kullanıldığında size hizmet eder. Önemli olan onun bakıcı olmadığını ve kontrolün sizin elinizde olduğunu unutmamanızdır.

KAYNAKLAR:www.birguluralbayoglu.com / www.bsm.gov.tr / www.bengisemerci.com

Page 6: GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE UYKU …Televizyonla çocuklar arasına bir sınır koyma nedenleri şunlardır: - Televizyon çocuğu şiddete yöneltir. - Çocuk televizyonu

Otuz yılı aşkın süredir çocukların davranış sorunlarıyla ilgilenmekteyim. Çok sayıda ve çeşitli ortamlardan gelen, sosyoekonomik düzeyi farklı ana-babalar ve çocukları ile çalıştım. Elde ettiğim deneyim bana her çocuğun üç temel gereksinimi olduğunu öğretti: Koşulsuz sevgi, düzen ve disiplin. Birçok düşünceli, iyi niyetli ana-babalar bile, bu üç temel gereksinimi çocuklarına sağlamakta yetersiz kalmakta. Böylelikle de çocuklarını aslında ihmal etmekteler. Bu ihmal içinde çocuklarıyla yeterli iletişim kuramama, sevgilerini gösterememe, onları doğru biçimde onaylamama ve davranışlarına sınır koymama, her isteklerine çanak tutma yer almakta.

Disiplin sözcüğünün ana-babalar tarafından genelde, sertlik, hükmetme gibi olumsuz anlam taşıdığını gördüm. Bu tutum eğitilmiş, meslek sahibi ana-baba için de geçerli. Dolayısı ile günümüzde ana-babalar ile çocukları arasında ciddi bir iletişim kopukluğu yaşanmakta; uyum sorunu olan çocukların sayısı artmaktadır.

Sizlerle, mesleki deneyimim ve kendi çocuklarım ile yaptığım hataları göz önünde bulundurarak, bu sorunun üstesinden nasıl gelebiliriz konusunu işlemek istiyorum.

İyi ana-babalık öğrenilir Her ana-babanın en önemli görevlerinden biri, çocuklarını topluma uyumlu bireyler olarak yetiştirmek. Ana-babaların büyük bir çoğunluğu, çocuk sahibi olduklarında ana-babalığın doğal olarak geliştiğini düşünüyorlar. Oysa bu doğru değil. Hepimiz mesleklerimizi, görevlerimizi, işlerimizi yürütmek için eğitim görüyoruz ama ana-babalık yapmada eğitimsiziz; çocuklarımıza uygulamamız gereken kuralları, davranışlarını nasıl biçimlendireceğimizi bilmiyoruz.

Geçenlerde bir dostum, torununun davranışı için başvurdu. İki yaşındaki Emre arkadaşları ile oynarken onların karşısında güçsüz kalıyormuş, dövüldüğü bile oluyormuş. Dostum bu durumda Emre’ye de o çocuklara vurmasını söylemenin doğru bir öneri olup olmadığını sordu. Kendini savunmak için bile olsa, bir çocuğa vurmayı öğretmek, onu şiddet kullanmaya teşvik eder. Ayrıca, bu önerimizi çocuk yerine getiremiyebilir. Bu dostuma, kişiliğimizin gelişiminde, en önemli unsurun kalıtım olduğundan söz ettim. Her kişinin farklı yapısı vardır. Buna saygı duymalıyız. Çekingen ya da yumuşak huylu bir çocuğu temelde değiştiremeyiz. Ondan doğasına aykırı davranmasını istediğimizde, bu ona, bizim onun davranışını onaylamadığımızı hissettirir. Böylelikle hem onu değiştiremeyiz, hem de onunla olan ilişkimiz zedelenmiş olur. Çocuğu, doğuştan gelen özellikleri ile kabul edersek onun kendine güven duymasını sağlarız. Peki davranış hiç mi değişmez? Değişse de, bu o kişinin kendi yaşam deneyimi ile oluşur, bizim nasihatımız ile değil.

Bu ve bunun gibi, çocuklarla yaşadığımız sorunlar için en işe yarar çare aile terapisi yapan merkezlere başvurmaktır. Bu merkezlerde psikolog ve terapistler ana-babalara çocukları ile daha etkili iletişim yollarını öğretirler.

İyi ana-babalar sınır koyarlarGünümüzde ana-babalar neredeyse çocuklarının denetiminin altına girmişler. Yaşamlarının büyük bir bölümünü çocuklarının isteklerine ‘boyun eğme’, ‘istenilmeyen davranışlarına çanak tutma’, genelde onları her an ‘mutlu kılma’ çabası içindeler. Buna gerekçe olarak da “çocuğumun kişiliği gelişsin diye, onu serbest bırakıyorum” “seçimlerine karışmıyorum”, “özgür olmasını istiyorum”, gibi sözler ediyorlar. Hem de çocukları henüz iki, üç yaşlarındayken. Yani henüz ne seçeceğini bilmezken. Tahminim bu tutumun son 15-20 yılda artış göstermesi, evlilik ve ana-babalık yaşının 20’li yıllardan 30’lu yıllara yükselmesi. Hem yaşam deneyimi hem de ekonomik açıdan daha güçlü durumda olduklarından çocuklarına daha çok vakit ayırabiliyor, onları bir ‘proje’ haline getiriyorlar. Çocuklarını, kendileri için bir ‘hobi’ gibi görüyorlar. Hem aşırı koruma içindeler, hem de çocuklarını kendilerine bağlamak için onları ‘şımartma’ eğilimindeler.

Öncelikle, hiç kimsenin kişiliği ‘kolayı’ yaşıyarak gelişmez. Kişilik emek sarfederek, sorunların üstesinden gelmeyi öğrenerek gelişir; ana-babalarının ‘aferin’ demeleri ile değil.

Eğer evde, ana-baba yerine çocuğun dediği olursa çocuklar kendilerini korumasız hisseder. Küçük çocuklar kendi başlarına yaşıyamadıkları için ana-babalarının bakımına muhtaçtırlar. Ana-babalar, çocuklarının dediklerini yerine getirirlerse bu koruma görevlerini yapamadıklarını belirtmiş olurlar. Çocuklar “annem benim dediğimi yaparsa bana kim sahip çıkacak?’ kaygısına kapılırlar, kendilerini güvensiz hissederler.

Sıklıkla karşılaştığım bir yanılgı da – özellikle eğitim düzeyi yüksek olan ana-babalarda – “Biz çocuğumuzla arkadaşız” tutumu. Ümidimiz çocuğumuzun pek çok arkadaşı olması. Ama anne baba tektir ve çocuklarının arkadaşı konumunda değildirler. Siz, onunla, isteseniz de arkadaşlık edemezsiniz; enerji, ilgi ve bilgi

Daha İyi Ana-Baba Olmak İster misiniz?

Lale B. Vanlı, Psikolog

Page 7: GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE UYKU …Televizyonla çocuklar arasına bir sınır koyma nedenleri şunlardır: - Televizyon çocuğu şiddete yöneltir. - Çocuk televizyonu

düzeyiniz farklıdır. Çocuk arkadaşları ile oynamak ister, ana-babalarıyla değil. Dolayısıyla, çocuğumuza karşı en doğru tutum bizim anne babalığımızı korumamızdır.

Ana-babanın görevi çocuklarına yapmaları gerekeni yapmayı , bir düzen içinde yaşamayı öğretmektir. Bu düzen kendi evinin, toplumun içinde uyumlu yaşamayı sağladığı gibi, iş bulmayı, görevini doğru yapmayı, kendi kuracağı aillesinin sorumluluğunu taşımayı öğretir. Çocuklar hep bizimle yaşamayacaklardır, onları kendi yaşamlarında başarılı olmaya hazırlamak ise bizim görevimizdir.

İyi ana-babalar çocuklarının her isteğine boyun eğmezlerÇocuklarımız bizim en değerli varlığımız. Onları mutlu kılmak isteriz. Bunu da çoğunlukla onların her istediğini yerine getirmekle sağlarız. Ne var ki gerçek dünyada her istediğimizi istediğimiz anda elde edemeyiz. Biz ana-baba olarak çocuğumuzun kölesi olmaya karar verebiliriz. Bunu yapmaya psikologlar dahil kimse bizi engelleyemez. Ancak şunu bilmemiz gerekir, çocuğumuzun her istediğini yapmakla ona iyilik değil kötülük yapmış oluruz. Çocuk yalnız bizimle değil başka insanlarla da iletişim kuracak. Onlardan da her istediğinin yapılmasını bekleyecek. Bu elbette mümkün değil. Ayrıca, biz çocuklarımızın hayatı boyunca onlarla beraber olamayız. Bizi yitirdikten sonra yaşamlarını nasıl sürdürecekler?

Bir başka engel daha var. Çocuklar küçükken istekerini yerine getirmek kolay ama büyüdükçe istekleri şeker, çikolata, oyuncak gibi basit olmayacak. Pahalı tatillere çıkmak, araba almak gibi belki de karşılayamayacağımız istekler olacak.

Varlıklı ana-babalar için bu istekler yerine getirilebilse de, çocukların, hiçbir ana-babanın yerine getiremeyeceği istekleri vardır. Bunlardan biri, çocuğumuzun istediği mesleği ona veremeyiz. İkincisi, istediği kişiyle evlenebilmesini sağlayamayız. Her istedikleri ana-babalar tarafından sağlanmış çocuklar bu durumu nasıl karşılayacaklar? Düş kırıklığı ve ana-babalarına öfke duyarak!

İyi ana-babalar “HAYIR” demesini bilirler‘Hayır’ dediğimizde en geçerli yol tartışmaya girmemek, çocuğu ‘hayır’ a alıştırmaya çalışmamak. Biz lafı uzattıkça o da bize söyleyecek laf bulur, böylelikle konu dağılmış olur. Ayrıca onu ikna etmeye çalışmak bizim güçsüz olduğumuzu gösterir ya da ‘hayır’ da kararlı olmadığımız ortaya çıkar. Ana-baba olarak çocuğumuzu sınırlamak bizim sadece hakkımız değil, görevimizdir.

İyi ana-babalar çocukları ile iyi iletişim kurarlarDoğada her büyüyen canlı için uygun bir ortam olduğu gibi, çocuğumuzun en iyi gelişmesi için de uygun bir ortam yaratabiliriz. Bu ortamın bazı özellikleri nedir? - Çocuğumuzun değerini kayıtsız şartsız kabullenmemiz, onu ‘iyi’ olduğu, ‘başarılı’ olduğu için değil, ‘çocuğumuz’ olduğu için koşulsuz sevmek. - Hayalleri hakkında konuşurken onu dinlemek; onun varlığına, isteklerine saygı duymak. Ona sadece alışılmış denenmiş yollarda destek olmak yerine, yeniyi denemesi için yüreklendirmek. - “Hiç öyle yapılır mı, hayatımda mor kedi görmedim ” gibi alayvari eleştirilerden kaçınmak. - Onu kardeşleri, arkadaşlarıyla karşılaştırmamak (“sen neden … gibi olamıyorsun?), kendi yaşamınızdan (“ben senin yaşındayken…) örnekler vermemek. - Oyun oynamanın, sevdiği faaliyetleri yapmanın, dersini çalışmak kadar önemli olduğunu vurgulamak. - Duygularını geliştirmesini ve kullanmasını öğretmek. - Hayal gücünü kullandığında, soru sorduğunda, çeşitli konulara ilgisini belirttiğinde, okuduğu bir kitabı tartışmak istediğinde, onu pekiştirmek.

Bu yazımda, ana-baba olarak çocuklarımıza olan bazı sorumlulukları sizlerle paylaşmak istedim. Paylaşmak istediğim başka konuları da daha sonraki yazılarımda işleyeceğim.

Sanırım ana-baba olarak bizim en zorlanacağımız konu: Bir zamanlar çocuklarımızın yaşamında en önemli kişiler iken onları önce arkadaşları, sonra eşleri, daha sonra da onların yaşamında en önemli kişiler olacak, sevgili torunlarımız ile paylaşmak; çocuklarımızın bizim birer uzantımız değil bizden çok farklı bireyler olduğu fikrine kendimizi alıştırmak.

Ne mutlu ki çocuk sahibiyiz. Çocuklarımız bizimle yaşarken onların tadına varalım, kendi yaşamlarını kurduklarında onlara dostluğumuzu gösterelim.

Daha İyi Ana-Baba Olmak İster misiniz?

Lale B. Vanlı, Psikolog

Page 8: GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE UYKU …Televizyonla çocuklar arasına bir sınır koyma nedenleri şunlardır: - Televizyon çocuğu şiddete yöneltir. - Çocuk televizyonu

İclal ERTAŞ, Odyolog Fizyoterapist

GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE TEDAVİ SÜRECİ

Çocuğunuzun konuşması yaşından beklenenden belirgin derecede geriyse ya da konuşması yavaş gelişiyorsa bu “gecikmiş konuşma” olarak adlandırılır.

Çocukların konuşması fiziksel veya zihinsel yetersizlikler nedeniyle gecikebilir. Ama daha sıklıkla, konuşma bu nedenler olmaksızın gecikir. Bunda rol oyanayan nedenler nelerdir? Aile ve eğitmenler ne yapmalıdır?

En sık neden; uyarıcıların eksik kalmasıdır. Çocuğun bakımı ile ilgilenen kişilerin anadilini tam ve doğru kullanması, konuşurken göz teması kurmaları ve iletişim fırsatları yaratmaları gerekir. Seslerin kaynakları, farklılıkları oyun ve taklitlerle tanıtılmalı, çocuğun duyularını keşfetmesi ve kullanması sağlanmalıdır. Çocuğun ihtiyaçlarını karşılarken eylemleri, sözcükleri tekrar etmeli ve bu arada yüzüne bakarak konuşmalıyız. Dili basit düzeyde kullanmalı, çocuğun da ses çıkartmasına ve konuşmasına fırsat vermeliyiz. İşaret dilini kabul etmemeliyiz. Bizim ona seslenmelerimizde yumuşak ve melodik bir ses tonu kullanmalı, çocuğun bizimle iletişime geçmesine fırsat vermeliyiz, ve ona sesle, gülümseme ile cevap vermeliyiz. Yarım ve eksik cümlelerini, çocuğun konuşması bittikten sonra doğru olarak tamamlamalıyız.

Oyun zamanları en önemli uyaran anlarıdır. Basit cümlelerle konuşarak, oyunu çocuğun da taklit etmesine, yönetmesine fırsat vererek oyun oynamalıyız. Çocuğun ait olma, sevme ve sevilme, kabul edilme gibi gereksinimlerinin giderilmesi anne ve babanın çocukları ile oyun oynayarak, sosyal ve çevresel uyaranlarla destekleyerek geçirmesiye gerçekleşmektedir. DİL VE KONUŞMA UZMANLARI NE ZAMAN VE NASIL DEVREYE GİRMELİDİR?Çocuğunuz, yaşıtları gibi kendisini ve duygularını ifade edemiyorsa, basit yönergelerinize cevap vermiyor ve

akranları ile oyun iletişimi kuramıyorsa, bireysel etkinlikleri (TV-Bilgisayar gibi) tercih ediyorsa, göz teması kurmayıp, kendi istediği oyunu istediği şekilde, genellikle kısa süreli ve amaçsız oynuyor, çabuk sıkılıyor ise lütfen dil ve konuşma bozuklukları uzmanına başvurunuz.

Page 9: GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE UYKU …Televizyonla çocuklar arasına bir sınır koyma nedenleri şunlardır: - Televizyon çocuğu şiddete yöneltir. - Çocuk televizyonu

Demet Açıkgöz, Klinik Nöropsikoloji Uzmanı

OKUL BAŞARISI HAKKINDA..

Banu ANLAR, Çocuk Nörolojisi Uzmanı

MOTOR-MENTAL GELİŞME NEDİR

“Gelişme” terimi çocuklarda boy, kilo artışı gibi vücut ölçülerindeki artışı da kapsamakla birilikte, konumuz içinde “gelişme” sözcüğü ile çocuğun oturma, yürüme, gülümseme, konuşma gibi işlevlerini kasdetmekteyiz. Gelişim genellikle çocuğun bu tür işlevleri ne zaman başardığına, bu bakımdan yaşıtlarından geri kalıp kalmadığına bakılarak değerlendirilir. Hangi işlevi, hangi yaşta başarması gerekir? Bütün biyolojik değerlerde ve ölçümlerde olduğu gibi motor-mental gelişimde de tek bir “normal değer” yoktur. Örneğin kan basıncının, boyun, kilonun,... normal bir erişkin için ya da 6 yaş çocuğu için değeri “.... olmalıdır” şeklinde değil, “... ila .... arasında olmalıdır” şeklinde normal bir aralık ile ifade edilir.

Gelişmede yapısal ve çevresel etkenler belirleyici rol oynar. Bunlar;Yapısal etmenler büyük ölçüde aileden kalıtılan özelliklerdir. Bunların dışında cinsiyet (örneğin kızlarda beyin dokusunun daha erken olgunlaşması), kişilik yapısı (olumsuz koşullara uyum yeteneği), gibi kişiye has özelliklerin tümü yapısal özelliklerdir.

Çevresel etkenler arasında, beslenme, anne/baba ile ilişki*, streslerin niteliği ve birlikteliği, sosyal ve kültürel özellikler, yaşanan deneyimler gibi pek çok örnek sayılabilir.

* Beyin gelişimi için bebekle annenin yakınlığı büyük önem taşır: bu ilişki gerek doğum öncesinde, gerekse de sonrasında bebeğin beynindeki stres hormonlarını etkiler. Çok sevilen, temas edilen, kucağa alınan bebekler ileride stres karşısında daha dayanıklı ve daha az kaygılı kişiler olurlar.

Öğrenme ve eğitim için temel koşul, erken uyaran olanaklarının zamanında seferber edilmesidir. Aslında öğrenme ve eğitim yaşam boyu süren, kişiyi sosyal bir varlığa dönüştüren biyo-psikolojik bir deneyimdir. Eğitim ailede ve özellikle anneyle başlar. Bebek annesinin rehberliğinde pek çok davranışını ortaya koyar. Aile ortamında yapılanmaya başlayan eğitim süreci okul yaşantısının devreye girmesiyle yeni bir nitelik kazanır. Okul yaşamında, eğitim ve öğrenim belirli bir sisteme dönüşür. Okul hayatı ağırlıklı olarak “Sözel Öğrenme” ortamıdır ve özellikle bu yüzden karmaşık beyin faaliyetleri sözkonusudur. Örneğin yatakta ders çalışmak gibi bir gevşeme eğilimi,

öğrenmeyi engelleyici bir durumdur. Diğer taraftan çok aşırı uyarılmışlık hali de öğrenmeyi engelleyicidir. Sınavlara çalışan öğrenciler programlı çalışmaz ve kaygı düzeylerini makul bir düzeyde tutmayı başaramazlarsa sınavlarda paniğe kolayca kapılabilirler. Bu durumda dikkatleri dağılır ve sınav kaygısı oluşmaya başlar.

Öğrenmenin yolunda gitmesi ve dolayısıyla okul başarısının sağlanması için pek çok koşul bulunmaktadır. Bunlardan en belirleyici olanı, çocuğun zeka düzeyinin ve bilişsel kapasitesinin takvim yaşıyla uyumlu olmasıdır.

Gelişimleri ve zeka düzeyleri yaşıtlarıyla uyumlu olmayan çocukların ilköğretim müfredatına tam anlamıyla dahil olmaları zihinsel kapasitelerindeki kısıtlılıklar nedeniyle mümkün değildir. Ancak zeka sorunu bulunan çocukların, özellikle yaşamın ilk iki yılında içinde uzman bir psikolog, çocuk hastalıkları doktoru ve çocuk gelişimi uzmanının yer aldığı sağlık ekibince değerlendirilmesi sonucunda “erken müdahale” adı verilen özel eğitim programlarına dahil olması ve zihinsel becerilerini geliştirme olanağına kavuşması büyük önem taşır.

Page 10: GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE UYKU …Televizyonla çocuklar arasına bir sınır koyma nedenleri şunlardır: - Televizyon çocuğu şiddete yöneltir. - Çocuk televizyonu

UYKU VAKTİ: MIŞIL MIŞIL MI YOKSA…A. Şebnem Soysal Acar, Psikolog

Çocuklarıyla ilgili uyku sorunu yaşayan ailelerin sayısı bir hayli fazladır. Bu durumun nedeni uyku konusunda belli bir düzen ve ritmin tutturulamamasıdır. Çocuklarınızın hemen uyumamak istememesi hayat düzenimizle ilgilidir. İş yaşantısı nedeniyle eve geç saatte gelmek aile olarak paylaşacağımız saatleri öteler. Gün boyu annesiyle ve babasıyla zaman geçirmeyi bekleyen çocuk önce yemek saati hazırlıklarının bitmesini, ardından televizyon ile mücadelesinde galip gelip oyun oynamayı düşler. Çocuk tam anne-babasına kavuşup oyun oynayacakken o büyü bozan cümle ile karşılaşır: “Haydi yatağa, uyku vakti geldi…”

Anne-babalar genellikle çocuklarının uykuda geçirdikleri sürenin yaşına uygun olup olmadığı konusunda endişelenirler. Çocuğun uykuya direnmesi, uykuya dalmada yaşadığı güçlükler anne-babaları çok yoran meselelerdir. Okul öncesi dönemde çocukların %15 ile 20’si uykuya geçiş sırasında sorunlar yaşar. Bu durumun pek çok nedeni olabilir. Uykunun niteliği ve düzeni sinir sisteminin olgunlaşmasından, çocuğun mizacına kadar pek çok etkene göre belirlenir.

Bu sorunların çözülmesinde yatış pozisyonu çok önemlidir. Uyku pozisyonu bebeğin rahat uykuya dalabildiği ve uyumayı sürdürebildiği biçimde olmalıdır. Bebeğin yan yatırılması kusmuğunu yutmaması için de daha uygun olabilir. Böylece boğulma gibi kazalar da önlenmiş olur.

Bebekler bir yaşına gelinceye kadar, özellikle ilk üç ayda geceleri daha sık uyanır çünkü karınları acıkır. Karnı doyan bebek hemen uykusuna geri döner.

Bebekler dördüncü aydan sonra geceleri beslenmek için hiç uyanmayabilir. Bazen de bir-iki kez meme emmek için uyanabilir ancak kısa sürede uykuya dalarlar. Bu dönem, annenin de uykuya doyduğu huzurlu günlerdir.

Tam işler düzeldi, bebek uyuyor artık derken sekizinci ve dokuzuncu aylarda bebeklerin büyük bölümünde geceleri bir huzursuzlanma dönemi başlar. Bu durumun nedeni bebeğin kendisine bakan kişiden ya da kişilerden ayrı

düşme kaygısını yaşamaya başlamasıdır. Bu dönemde bebeği daha çok kucakta tutmak, tensel teması artırmak gerekir. Bebekle konuşmak, evin içinde herhangi bir odaya dahi giderken yumuşak bir sesle durumu ona anlatmak yararlı olacaktır.

Bebekleri geceleri uyumayan anneler, çocukların yataktaki hareketlerine çok duyarlıdır. Bebek kıpırdasa hemen yanlarına koşup onu kucaklarına alırlar. Bebeğin kıpırdaması, sesler çıkarması ve ağlaması hafif uyku döneminde olur. Bu süreçte çocuğu kucağınıza alırsanız derin uykuya geçemez. Bebeğin uykuya dalması için müziği, baş ucundaki bir oyuncağı kullanmak yeterli olacaktır. Bebek huzursuzlandığında yanında olduğunuzu ona hissettirin. Yumuşak dokunuşlarla sırtını okşayın. Ancak görme alanında olmamaya özen gösterin. Mırıldanacağınız bir ninni ve dokunuşlarınız yeniden uykuya dalmasını kolaylaştıracaktır.

Page 11: GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE UYKU …Televizyonla çocuklar arasına bir sınır koyma nedenleri şunlardır: - Televizyon çocuğu şiddete yöneltir. - Çocuk televizyonu

UYKU VAKTİ: MIŞIL MIŞIL MI YOKSA…A. Şebnem Soysal Acar, Psikolog

Çocuğumuzu uyutabilmek için pek çoğumuz, önce çevreyi her türlü sesten yalıtır, yapay bir düzenek kurarız. İğne atsan duyulacak türde bir ortamda uyumaya alışan bir çocuk büyüdükçe yaşamdaki seslerin çeşitlenmesine kolayca uyum sağlayabilir mi sizce? Uyumak için sesten yalıtılmış bir ortama gerek yoktur. Çünkü dünya çok sesli bir yerdir. Bulunduğumuz ortamı sesten arındırdığımızda çocuğumuzu dünyaya ilişkin en önemli bilgi kaynaklarından birinden mahrum bıraktığımızı unutmayalım.

Bebeğinizin rahatça uykuya dalması için odayı aydınlatmaya gerek yoktur. Çünkü bebek karanlıkta korkmayı deneyimlememiştir. Çocuk büyüdükçe uyanma nedeni tuvalet ihtiyacını giderme, korkulu bir rüya görme ya da hastalık olabilir. Çocuğunuz büyüdükçe tuvalete rahatça gidebilmesi, ev kazalarından korunması ve istediğinde rahatça anne-babasının yanına gelebilmesi için uyuduğu odanın loş bir ışıkla aydınlatılması gerekebilir.

Çocuğunuz iki yaşına yaklaştıkça uykuda dokunabileceği bir nesneye ihtiyaç duyar. Kimi çocuk annesinin saçını, kulağını okşamadan uykuya geçmeyi reddeder. İşte bu durumda çocuğun bir uyku arkadaşına ihtiyacı vardır. Genelde bu dönemdeki uyku arkadaşları yumuşak bir battaniye, anne-babaya ait bir eşya, emzik ya da tüylü yumuşak bir oyuncak olabilir. Uykuya geçiş için kullanılan bu eşyalar, özellikle örtü ve emzik, bir dönem sonra anne-babaların bıraktırmada sorun yaşadıkları nesnelere dönüşebilir. Burada çocuğun ihtiyaçlarına duyarlı olunması önemlidir. Çocuk eğer bir konuda ısrarcıysa, orada doyurulmamış bir ihtiyacı var demektir.

Çocuğunuz üç yaşına geldikten sonra belli bir yatma saati belirlememizde fayda vardır. Eve gelir gelmez çocuğumuza uykuyu hatırlatacak kıyafetleri giydirmekten kaçınalım. Uyku saatini 15 dakika öncesinden hatırlatalım. Çocuğunuzun oyun, televizyon izlemek gibi nedenlerle uykuyu ötelemesinin önüne bu sayede geçilebilir. Böylece çocuğunuz zamanını kullanmayı ve yeni bir etkinliğe geçmemeyi de öğrenecektir. Uyku öncesi alışılageldik davranışları sıraya koyalım. Hangi masal okunacaksa birlikte karar verelim. Okunacak kitabı seçme süresini çok uzun tutmayalım. Uzunluğuna göre bir ya da iki masal okuyalım. Mutlaka aynı odada ve aynı yatakta uyuması için çocuğunuzu teşvik edin. Yatma vakti çocuk için güzel bir zaman dilimidir. Onu uyutan kişiyle günü değerlendirme, dertleşme, masal okuma ya da hikâye dinleme için ayrılmış özgün bir saattir. Bu nedenle çocuğunuzu yatırmadan önce yarım saat özel bir şeyler yapmak için ayırın. Ancak bunların hareketli aktiviteler olmamasına özen gösterelim.

İyi uykular, tatlı rüyalar…

Page 12: GECİKMİŞ KONUŞMANIN NEDENLERİ VE UYKU …Televizyonla çocuklar arasına bir sınır koyma nedenleri şunlardır: - Televizyon çocuğu şiddete yöneltir. - Çocuk televizyonu

DERNEĞiMiZDEN;

GELİŞİMSEL ÇOCUK NÖROLOJİSİ DERNEĞİTunalı Hilmi Caddesi Buğday Sokak Kozlar İş Hanı 2. kat 6/34 KAVAKLIDERE/ANKARA

Tel: 0312 427 50 57 - E-posta: [email protected]

Eylül-Kasım 2012 tarihleri arasında BAYINDIR TIP MERKEZİ’nin desteğiyle “Çocuk Sağlığı ve Gelişimi Tarama Projesi” yürütüldü. Proje kapsamında Ankara’daki ilkokul birinci sınıf çocuklarının bedensel muayeneleri, görme muayenesi ve gelişimsel taramaları yapıldı. Projeye destek veren başta Ankara BAYINDIR TIP MERKEZİ olmak üzere; DR. AYSUN İDİL VE EKİBİ, DR. DENİZ YILMAZ, AYŞE VURAL, BANU ERGÜNAL, MERVE ÖZBAL, CEMİL ÖZAL VE PROJE

GÖNÜLLÜLERİNE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİZ.

Yönetim Kurulu ve üyelerimiz ile 16-19 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul’da düzenlenen 24th EACD Annual Meeting toplantısındaydık.

12-13 Ekim ve 03-04 Kasım 2012 tarihlerinde DENVER II Gelişimsel Tarama Testi Sertifika Programları düzenlendi. Türkiye’nin çeşitli illerinden Çocuk Gelişim Uzmanları, Hekimler, Fizyoterapistler, Okulöncesi

Öğretmenleri, Özel Eğitimciler ve Psikologlar katıldı.

Yeni dönem “GÇN Derneği / Aylık Eğitim Toplantıları” başladı. 23 Kasım 2012, Cuma günü düzenlenen “0-1 yaşta fizyoterapi yaklaşımlarına güncel bakış” konulu dersin konuşmacısı

Prof. Dr. Mintaze Kerem Günel idi.

Gelişimsel Çocuk Nörolojisi Derneği Çocuk Gelişimi Değerlendirme ve Danışma Merkezi Ankara öncelikli olmak üzere farklı illerden gelen ailelere çocuk gelişimi, erken girişim, anne-babalık becerileri ve gelişimsel sorunlar

konusunda bireysel danışmanlık hizmeti yürütmektedir. Telefonla danışmanlarımızdan randevu alabilirsiniz.