Upload
others
View
23
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
TÜRKİYE · III. DiNi YA YlNLAR
KONGRESİ TEBLİGLER-MÜZAKERELER
28-30 EKİM 2005 1 ANKARA
Ankara - 2007
1'
Dini Kavramiann Çocuk Diline Aktanlması Sorunu
III. Dinf Yayınlar Kongresi
BülentAta Yazar
Üstünde konuşacağımız konu "dinf" kavramların çocuk diline aktanlması sorunu. Bu konu üstüne yapacağımız tüm konuşmalar faydalı olmakla birlikte probleınlerin asıl kaynağını görmekten bizi alıkoymamalı. Çocuklar içirı yazdığım üç kitap boyunca edirıdiğim deneyimleri burada sizinle paylaşmak isterim.
Bugün modem hayatın köşeye sıkıştırdığı insanlar, içirıe doğduklan kültürle bir aidiyet krizi yaşıyor. Dirıirı hayatın merkezirıden dışan doğru itildiği bir zamanda yaşıyoruz. Eskiden" Müslümanca yaşamak" içirı ihtiy~ç duyduğumuz tüm edimler aileden kolayca içselleştirilebilirdi. Dirı, kitaplada öğretilen bilgiler toplanu olmaktan çok, davranışlara sirımiş ahlaki değerlerle iç içeydi. Dirı su içmek, yemek yemek gibi gözleınleyerek, model aldığımız, sevdiğimiz insanlardan kendiliğirıden öğrenilen ve coşkuyla yaşanılan bir şeydi. Söylenen masalların, türkülerin, şiirlerin kahramanlan dirıdar insanlardı. Dirıf bilgi ise aktanlan bir ham malzemeden çok, hayata kanşmış, yani işlenmiş, kendini kolayca insanlara sevdirecek nefasetteydi.
Hayatın dışında kalan dini, çocuklanmıza anlatmak içirı verilecek tüm çözüm önerileri değirmene su taşımaktır. Yıne de bundan vazgeçemeYiz. Ancak çocuklar içirı yapacağımız
. fedakarlıklar pergelirı sabit ucunun buraya konulmasıyla anlamlı sonuçlar çizer diye düşünüyorum.
Çocuklar içirı duyduğumuz kaygılarm temelirıde onlann bizden daha iyi olmasını isternek var. Anne babalar yaşayamadıklan ya da kaybolmasından korktuklan şeylerin özlemirıi çocuklannda gidermek istiyor. Bu kaygının "dirıirıi öğrenmek" kısnu arıne babalarm çocuklarını dinf eğitim veren okullara göndermesiyle kendirıi gösteriyor. Yıne arıne baba-
289
III. Dinf Yayınlar Kongresi
lar çocuklan kitap okuması gerektiğinde onlara dinf bilgiler içeren ı<itaplar almaya yöneli
yor. Bu kaygıdan doğan müşteri potansiyelini değerlendirmek isteyen yayıncılar ilk bakışta ihtiyaca cevap verecek gibi gözüken kitaplar yayınladılar. özellikle son yıllarda bu alanda bir yayın patlaması olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak ne yazık ki bu konuyu ciddfye alan ilkeli birkaç yayınevi dışında yayınlanan kitaplar "dini nasıl anlatmamalıyız?" başlığı altında seçme örnekler verdiler. Düşülen hatala
n şöyle özetleyebiliriz:
- Ticari kaygılarla basılan kitaplarda maliyeti düşük tutmak için kitaplar görsel açıdan estetikten yoksun ve çok kalitesiz basıldı. Çoğu yayınevi telif vermektense zaten var olan
kimi eserleri pişirip pişirip yeniden önümüze koydu. Mesneviden hikayeler, Kur'an-ı Kerinı'den hikayeler, dinf hikayeler, Kelile ve Dirnme'den hikayeler örnek olarak sayılabilir. Bu yüzden din sürekli geçmişte yaşannuş olayların anlatımı olarak beliekiere kazındı.
-Yıne önerrili bir anlatını olanağı olan resirrıli kitaplar ya hiç basılmadı, ya da yeteneksiz ve çocuk dünyasına uzak ressarnlara çizdirildL
-D inf bilgiler hayatın içinden bir yansuna olarak verilmek yerine doğrudan bilgilerin aktanını şeklinde verildi.
-Peygamberimiz ve islam büyükleri anlatılırken kronolojik anlatınıdan vazgeçilemedi. Bu yüzden sürekli tekrarlanan, kopyalanan klişeler oluştu.
-Din hayatı şekillendiren, herhangi bir zamanda ortaya çıkıp bizi sıcaklığıyla coşkulandıran bir şey olarak değil, pencereden görüp tarif ettiğinıiz, hayattan kopuk, bir başına, ay
nk bir şey gibi anlatıldı. Oysa din hayattır.
Yapılan hatalan sayınayı bir yana bırakıp "dini çocuklara nasıl anlatmalı?" sorusuna
cevap vermeye çalışalım.
Yazar anlatıcı olarak seslendiği kişilerin farkında olmalı. Çocuklara sesleniyoruz. Ancak bizim için _çocuklara seslenmek ne demektir? Bir ağabey olarak ını, yoksa bir dede olarak ını seslenmeli? Yoksa çocuğuı:ı, yaşıtı olan bir çocuk olarak ını seslenmeli?
Bu güne kadar çocuk kitaplarında gördüğümüz anlatıcılar büyüklerdi. Bir dede, bir ab
la ... Bir çocuk için artık bu oldukça sıkıcı bii:- ses tonu. Bu anlatıcı tipi çocuktan uzun boylu, ondan daha bilgili, çocuğun eksiklerini gidermeye kendini adamış fazlalık sahibi biridir.
Her ne kadar iyi ve güzel olan şeyleri çocuğa anlatarak kendisini kutsallaştırs?t da artık bir sürü kötü kopyasıyla kendini tüketmiş bir anlatıcı tipidir bu.
Bunun yerine çocukla aynı boyda, ondan pek çok şeyi daha iyi bilmeyen ~a keşfettiklerini okuyucu çocukla paylaşabilecek, sıradan ama okurun ikizi olan bir anlatıcı tipirıi yeğleyebiliriz. Ben böyle bir anlatıcı tipini "Ali'nin Günlüğü" kitabında denedirn. "Ali'nin Günlüğü" 9-10 yaşlarında bir çocuğun ilkokul ve ortaokul yıllarında tuttuğu günlüğünden
290
III. Dinf Yayınlar Kongresi
seçmeler şeklinde yazıldı. Birinci tekil şahıs ağzından bir çocuğun iç dökmeleri, hayatı ve kendi yaşadıklannı yorumlaması çocuklar içirı çok daha kendilerine yakın bulabilecekleri bir anlatım. Ali, yaşadıklannı Müslüman bir çocuğun yaşayabileceği şeyler olarak anlatarak okuru kendisi üzerinden normalleştiriyor. Ali, Müslüman bir çocuktur ama din hakkında kalkıp vaaz etmeye kalkmaz. Bir mesajı vardır ama bu mesaj açıktan söylenmez, mevzubahis edilir. Ders kitaplarından çıkartılan başörtülü kadırılar, hacı dedeler, nirıeler, namaz kılan babalar Ali'nirı günlüğünde önümüzden geçer. Üstümüze gelip gözümüzün içirıe gir
meye kalkmaz. Hayatımızda nasılsa öyledirler.
Şimdi Ali'nirı Günlüğü kitabından birkaç bölüme birlikte bakalım
ll Ağustos 2001
Basket oynamaya devam ediyorum. Bu arada her gün boyumu ölçüyorum. Abimle ka
pıya işaretliyorduk boyumuzu ama arınem kızdı. Boyum geçen seneye göre 5 santim falan uzanuş. Daha sıçrayınca çembere değemiyorum. Böyle uzarsam birkaç sene sonra ka
pıdan eğilerek geçmem gerekebilir.
Basket sahasında yeni arkadaşlarla taruştım. Birlikte sabah erkenden gelip maç yapıyoruz. Sonra camiye gidip su içiyoruz, bazen de bakkaldan süt alıyoruz. Süt irısanın boyunu uzatıyormuş. Abim yok öyle bir şey diyor. Öyle olsa irıekler zürafa gibi olurmuş. Belki de zürafa sütü içmelisirı sen deyip dalga geçiyor benle. Olsun. Hiç olmazsa süt kola gibi zararlı değil. Rernzi abi anlatmıştı, kolanın içirıde bir madde varmış, ne olduğu açıklannuyormuş ve bağımlılık yapıyormuş. üstelik içirıde başka kimyasal maddeler falan da varmış. O zaman niye herkes içiyor? dedlıİı.. Sigara daha da zararlı ama onu da herkes içiyor dedi. Remzi abi doğru söylüyor. Bir ara ben çok kala içiyordum, midem hep ağrunaya başlanuştı. Sonra içmedim, iyileşti. Yanıma su şişesi alıyorum. camiden dolduruyoruz. Susadıkça su içiyoruz. Hem daha ucuz.
Geçenlerde babam bizi sirıemaya götürdü. Yeni bir çocuk filmi gelmiş. Ama orada çok kızdı. Çünkü sirıemada satılan yiyecek-içecekler dışandakinirı iki-üç katı. Hatta neredeyse babam oradaki adamla tartışacaktı. Biz de filmi sevmedik, yarısında çıktık. Babam, boşu boşuna para verdik diye kızar nu diye düşünmüştük ama o da sıkılnuş. Gelin amcanlara gidelim dedi, hep birlikte arncamiara gittik. Bir daha sirıemaya gidersek arncam götürecek bizi. Onun sirıemada çalışan bir arkadaşı varmış, bizi irıdirimli alabilirmiş salona.
Dedem bir süredir rahatsızdı. Babam köye gidip getirdi onu. Hastaneye gidecekler. Dedem bayağı zayıflanuş. Ona bir şey olur diye korktuk Çok ağnsı varmış, öyle diyor. Babam bir-iki gündür çok sigara içiyor. Dedem odaya geldiği zaman kül tablasını hemen bir yerlere saklamaya çalışıyor. Yıllardır böyle.
291
III. Dini Yayınlar Kongresi
Dedem eski günleri anlatıyor. Ayakta namaz kılamadığı için üzülüyor. Hep otıırduğıı
yerden kılıyor. Bazen de ilaçlar uyku yaptığı için kılarnıyor. Allahım sen dedeme şifa ver. iyileşsin inşallah.
Abim tercihlerini yaptı, hangi üniversite olacağım bekliyor. Babam dedemin başında, dün gece de uyumadı.
19 Eylül2001
Sevgili Günlük,
Okullar açıldı. okula gitmeyi özlemişim. En çok da arkadaşlanrnı. Kantinde tost sırasını görünce, daha doğrusu birbirini ite kaka bir şeyler almaya çalışanlan, sorıra okuldan çıkış anını görünce hep köyümüz aklıma geliyor. Orada akşam olunca g~len sürüleri ... Bir
birini ite kaka bostan kabuğu ya da ot yemeye çalışan hayvanlarırrtı:z aklıma geliyor. Duysalar beni dövmek isteye bilirler. Ben de köydekilere söylerim. Onlar yalnızca meler hiç olmazsa.
Uyanık olmak, başkalanrıı itip kakmak, onların önüne geçmek mi? Benim böyle uyanıklığa ihtiyacım yok. Okulun bütün tostlan, ayranlan sizin olsun. Hem zaten üç Aylar gir
di, ben de oruç tııtacağım. Böyle şeylere gıcık oluyorum.
Boyum uzadığından beri durmadan bir yerlere çarpıyorum, bir şeyleri kırıyorum. Abim normal diyor. insan, vücudu birden gelişirse dengesi bozulur, böyle sakarlaşırrnış.
Artık sınıfin basket takımındayım. insanlar beni görünce gözlerine irıanamadı. Hele maç yapıp da bloklan yiyince, maçı bırakıp yeniden takıma aldılar. Çok iyiydi. Kendimi çok iyi hissettim. Basket sahalannda benden çekecekleri var. Savulun gafiller! Heyyy! Sizden
daha iyi savurıma bekliyorum!
Yıne de iyi top sürdüğüm söylenemez. Boyumuzadı ve şutlarım iyi, o kadar. Daha çook çalışınam lazım.
Bu okul kitaplarını ne kadar kötü basıyorlar. Eskiden bu kadar kötü değildi. Kime şikayet edeceksin ki diyor babam. işine saygısı olmayan adamların yaşadığı bir ülkedeyiz artık diyor. Babamın dediği gibiyse çok kötü. Dedem, işinin hakkını vermeyen adamdan her türlü fenalık beklenir diyor.
Dedem tedavi olmak için yanımıza geldiğinden beri halarn da bizimle kalıyor. Halaınla birlikte bana kitap almak içirı Kızılay'a gittik. Ankara, başkent ama insanlara önem veril
rniyor burada da. Halarn çok kötü eleştirdi. Kadırılann giyiınlerini çok ayıpladı. Sorıra namaz vakti gelince, abdest almak istedik. Kızılay'da küçük küçük mescitler var.Hepsi de yer
altında, bodrum katlarında. Ama bayanların abdest alması için doğru dürüst bir yer bulamadık. Halam, yazık dedi; bizim ayıplanacak yanırnız daha çokmuş. Niye ki? dedim. Müslümanlar böyle irıcelikleri düşürımez, kendi irısanına değer vermezse, başkasından ne bek-
292
III. Dini Yayınlar Kongresi
leyeceksin dedi. Kocatepe'ye kadar yürüdük Halarn yolda söylenmeye devam etti. Erkekler kendileri abctest alıp namaz kılıyor ya, kadınlar umurlannda mı dedi. Hala ben de erkeğim, ben öyle düşünmüyorum dedim. Bana bakıp gülümsedi. Kurban olurum sana deyip başuru okşadı.
Alternatif anlatıcı profillerinden biri de hayvanları, bitkileri ya da cansız nesneleri konuşturmak olabilir. Ben bitkileri, ya da cansız nesneleri konuşturmayı soğuk buluyorum. Hayvanlar çok kullanılmış bir anlatım malzemesi olmakla birlikte hala tükenmez bir kaynak. Yeni ve farklı olan, bir hayvanın herhangi bir konu hakkında kendisinin konuşması. Bu güne kadar bir insanın aktardığı hayvan diyalogları yerine neyi kayabiliriz ki hem yeni hem de ilgi çekici bir üsliibu olsun?
Televizyon ekranlannda sokak röportajlan için halktarı insanlarla konuşulduğunda bazen öyle enteresan ve bilgece şeyler duyarız ki bizi bir anda şaşkınlıkla kendine bağlar. Bizi şaşırtan şey bize çok benzeyen, hatta mahallemizde yaşayan birinin, kendini riske edip, saçmalamak pahasına mikrofona bir şeyler söylemesidir. Bu bir an süren kısa deneyimde bozuk gibi gözüken bir dil kullanılır. Hatta çoğu zaman bizi şaşırtan şey bir dil sürçmesiyle ortaya çıkan bilgidir. Bu biraz da tiyatro salınelerindeki doğaçlamalara benzer. Kusurludur ama kurgulanamayışı nedeniyle beklenmedik ürünler verir.
Hayvanıann kendi kendine konuşmasını bir an duyduğumuzu hayal edelim. Bir hayvan onu duyduğumuzu bilmeksizin bizim gibi konuşuyor olsun. Bu belki çok enteresan değil ama hayvanın dinl bir konuyu samirniyetle mevzu etınesi, zaman zaman esp rili, zaman zaman hüzünlü bir dil kullanması onu diğer anlatıcı ve kahramanlardan ayıracaktır. "Hayvanlar Dünyasından öyküler" kitabında kısa öykülerde konuşan hayvanlar, espriler yapan, dua eden, salavat getiren, ama günlük kaygılan içinde boğuşup dururken duruşunu bozmayan kahramanlardır. Bunlar bir yanıyla okulda, evde, mahallemizde karşılaştığımız insanlara çok benzer. Garip olan şey, sevdiklerinden ayniarı ya da avcilardan kaçmakta olan bir hayvanın duygularını anlatırken bize.aşina olan Müslümanca tavırlar göstermesidir. Adı konulmasa da bizde derinlerde saklanmış aidiyetlerimizi çağrıştırdığı için şaşırtıcı ve kendine bağlayıcıdır.
"Hayvanlar Dünyasından Öyküler" kitabından iki öyküyü burada örnek göstereceğim.
Gazetelerin Yazmadığı
Ben de bu aieme fok olarak geldim işte. Bir penguen, bir yunus ya da ahtapot olabilirdim. Bu bıyıklann sahibi olup kutuplarda yaşamakrnış nasibimiz. Şükür. Fok olmak da gü
zel. Sulara bir dalarız ... Buzlann altında ooh!
Denizler soğuktarı donunca hava almak için çıkarız. Buzlann kınldığı yerlerden çıkarız.
293
III. Dinf Yayınlar Kongresi
Buzlann altında yine sular, yine balıklar, yine küçük deniz canlılan. En zayıfımız 150-200 kilo gelir. Gelir tabi canım! Hepimiz birden bir girsek suya ... Bütün foklar olarak yani, dünyanın bütün foklan olarak.. Denizler taşardı be! Amerika sular altında kalırdı.
Biz böyle şeyler yapmayız. Foklar olarak yani. Ama buraya gelen irısanlar yavrıılanmızı öldürüyor. Derileri beyaz diye. Kendi deriniz yok mu? Sizi avcı bozuntulan! Bebeleri~ mizirt derisirıi n'apacaksınız?
Ne kötü irtsanlar bunlar! Silahla vurıılursa derileri zedeleninniş. Onlara sopalarla vuruyorlar. Yavru fokların derisi beyaz. Beyaz fok derisi iyi olurmuş. Modaymış. Kadınlar seviyormuş. Deli misirıiz ya siz?!. Siz ne kadar kötüsünüz?
Allah'ım, bu irısanlar bir daha gelmesirt yanımıza, çocuklanmıza yaklaşmasın. Çocuklanmızı televizyonlarla karıdınyor bu avcılar. Gazeteleriniz bunlan yazmaz mı? insanların kalplerindeki buz dağlarını yazmaz mı? Korkuyorum. Benim elimden üzülmekten başka bir şey gelmiyor. Ben de bu aıeme bir fok olarak geldim işte. Şükür ...
Aya Gitmeyen inek
Bana öyle bakmayın. Hayatta bir sürü irteklik ettim. Bu doğru ... üstelik, bile bile ettim. Bundan başka türlüsü olur muydu bilemiyorum. Allah bilir. Yavrularımdan başka irısaİılan da doyurdum. Sütümden neler yapmadılar ki? Yoğurt yaptılar, peynir yaptılar. Hem de kaç çeşit ... Ayran mı yapmadılar, tatlı mı yapmadılar. Sütlaç yemedirıiz mi hiç? Ya dondurma? İşte bunlan hep bizim sütüroüzden yaparlar. Maraş dondunnası mı? Onu keçi sütünden yaparlar ama konumuz bu değil ki. Biz ne dedik? Şikayet ettik mi? Nedir yediğimiz içtiğirniz? Biraz ot, biraz su. Onu da çok görmeyin yani. Ona da bir şey derseniz ... Şöyle bir möö deyip, çekip gideceğim buralardan.
Allah'a hamdolsun, bize ot da bulunur, su da. Otlan keçiler mi yer. Yesirtl Dağa mı kaçarlar. Kaçsınları Dağlar yanıp kül mü olur, olsun! Biz de bir möö çeker gideriz. Ora olmazsa başka yere gideriz. Bizde bu mecnunluk varken, Rabbirn yalnız bırakmaz bizi.
Kalbirn Allah derken, dilim muu muuu diyorsa yanlış yok bunda. Her canlı kendi diliyle seslenir Allah'a. Her çiçek kendi renginde açar, kendi özüyle kokar. Allah böyle yaratmış, böyle dilemiş ...
N'apayım? Muu deyince içim ısıruyarsa kışın ... Muu deyince serinliyorsam yazın ... Çocuklar neşeyle oynarken, düşecek bir çocuğu tutup kurtardıysa bir melek. .. Muu demeyip de ne diyeyim ben? Yaa ... öyle bakmayın. Bir bakışta göremezsirıiz gizli sırlanmı.
Sözün kısası, irtekler ikiye aynlmaz ve aya gitmeseler de gayet asaletli hayvanlardır. İsraf nedir bilmezler, vergi kaçırmazlar, ülke ekonomisirte de canlan pahasına katkıda bulunurlar. Tren yerine koyup da televizyon seyİetmezler. Akşamlan erken yatar, sabahlan erken kalkarlar. Buzağılar süt içmeyi ihmal etmez. Saçlannı yatıştırmak içirt jöleye ihtiyaç duymazlar.
294
III. Dinf Yayınlar Kongresi
Yaa kardeşler, işte böyle ... Muu ... muuu ...
Dinf kavramlann doğrudan anlatımı konusunda yaşadığım en yoğun tecrübe "Sevimli Kelimeler Ülkesi" kitabıyla oldu. Bu kitabı hazırlama öyküsünü sizlerle paylaşmak isterim. Anlatacaklanmırı dini hayatın merkezine taşımak için yazılacak başka metinlere katkı olmasını dilerim.
Her şey çocuklara dilli kavramlan aniatmayı istemekle başladı. Kitap sayfalannda yer vereceğimiz kavramlan hem görsel olarak iyi resmetmeli, hem de önemli bazı konulan ders kitabı soğukluğundan kurtanp muhabbetli bir dille anlatmalıydık. llk önce resimli namaz sözlüğü diye bir metirı yazdım. Her maddenirı olmasa da pek çok maddenirı resimleri vardı ve anlatım dili alışık olduğumuz sözlük dilinden farklıydı.
Alışık olduğumuz sözlük dili nasıldır? Bir kere ciddfdir. O konuyla ilgili pek çok detay bilgi verdiği hrude sözlüğün aniatıcısı insandan çok bir robot gibidir. Heyecanı, coşkusu, esprisi olmayan soğuk nevale bir tip. Muhabbet olmadığı için sevemezsin ve öğrenemezsin de anlatılanı. Geçer gider. Biz bunu kırmalıydık. Yazdığımız kelime bizim için yazılması gereken kahrolası bir sözlük maddesi olmamalıydı. Hayatımızdan devşirdiğimiz, sevdiğimiz, söylediğimiz kelimeleri yazmalıydık. Kalbimizde olan dilimizden güzellikle çıkınalıydı. Çıktığı zaman da okuyanı, işiteni kendine çağırmalı, gülürrısetmeli, düşündürmeliydi. Kelimelerin hakkını vermek istedim. Kelimelerin hakkını vermek o kelimelerin bize ne yaptığını, aslında ne olup bittiğini düşünmekle başlıyor.
Şimdiye kadar ağzımızdan kendiliğinden çıkan kelimelerin bir aslı var. Kelimelerin bir canı var. Yoksa çoğu zaman konuşurken havada uçuşan kelimeler çoktan ölmüştür. Ezberlenmiş hayatın sıkıcı kelimelerini fark etıniyor musunuz? Bu ölü dili en çok da büyükler kullanıyor. inarımadıklan şeyleri birbirlerine laf olsun diye söyleyip duruyorlar. Çocuklar öyle değil. Taklit bile etseler hayatianna giren her yeni kelime onları nasıl da şaşırtıyor. Çocuğun dilinde kelimeler o kadar diri ki. Kim kelimeleri o canı, o ruhu hissederek söylerse yani doğru söylerse ömrü güzelleşir.
Bunun için kelimelerin aslında onlara ezberletildiği gibi olmadığını anlatmak istedim. Ezber bozmak denir ya! Kelimelerin sözlüklerde, ders kitaplannda, resınf evrak yazışmalannda olduğu gibi hayatın boğazını sıkmaya yaramadığını, onlara arkadaşça davrarıılırsa kelimelerin nasıl eğlendirici, öğretici olabileceğini göstermek istedim.
Başlarda dinf kavramıann çocuğa nasıl başka bir dille anlatılabileceğirıe kafayı taktım. Sevimli, esprili kendini açan bir dil olmalıydı. Samimi olmalıydık ama hassas konularda yanlış anlarnalara da meydan vermemeliydik. Sonra şunu fark ettim. Bir şeye yoğunlaşmak ve sürekli ondan bahsetınekle onu öldürürsünüz. Ancak başka başka şeylerden bahsederken onu hatırlar ve hatırlatırsanız bu müthiştir. Hani şarkıcı diyor ya "bana seni hatırlatır bi şey bulurum. Hep seni konuşurum, hep seni konuşurum." Hayat budur işte. Ben de bunu yapmalıydım. Hayat neyse, bir çocuğun hayatı neyse, onu vermeye çalışmalıydım.
295
III. Dini Yayınlar Kongresi
Kişi kalbinde ne varsa onu söyler. Bir sürü sözlük maddesi var. Lokanta var, itfaiye var, reçel, misket, abla, secde, zikir, oruç, dua, namaz, aşk. 200 kadar madde var. Bunlann içinden çocuğun dünyasında aşina olduğu kavraınlan seçmeye özen gösterdim ama daha çok dini kavraınlan aniatma gayreti bizi yönlendirdi. istedim ki hayatımızı dinin coşku
suyla, neşesiyle tanısın çocuklar. Benim dinim bir tanedir. Onu dinime saygı ve muhabbet duymayan insaniann çizdiği dairede yaşamak istemiyorum. Kalbirnde atan şey benim imanım. Bu bana coşku veriyor. Dini, yaşarulan bir sevinçten kopan kelimelerle anlatmak istedim. Bunun için aklıma ne kadar kelime geliyorsa hepsini yazdım. Annelerimiz kırk yama yapar ya, biraz ona benzedi. Kelimeler bu defa, Müslüman bir insanın coşkusuyla, çocuksuluğuyla yazıldı, böyle düşünülebilir.
Her insan başlı başına bir dünyadır. Bir kelime bende güzellikleri çağnştınrken bir başkasında korkulan çağnştınyor olabilir. Ancak hemen hemen hiçbir kelime bildiğimiz anlamını dışlarnıyor. Yalnızca bu bilinen anlarnın küskün, kenarda oturan yüzü asık bir çocuk olduğunu hayal edin. Ettiniz mi? Şimdi bu çocuğun yanına gidip saçlarını okşayın, yanağına bir öpücük kondurun. Biraz gıdıklayın ve omzunuza alıp salıncaklara doğu koşun. Bi
raz soma salıncakta sallanırken rüzgarda saçlan uçuşan ve kocaman gözleriyle içinde bir şeylerin ısındığını hisseden çocuk benim yazmaya çalıştığım kelimelere benzer.
üstat Rasim özdenören "Ruhun Malzemeleri" kitabındaki bir yazısında "çocuklar aptal değil" diyordu. O yazı bize kılavuzluk etmiştir. "Çocuklar için yazılmış metin" diye bir şey yoktur. İyi metin vardır, kötü metin vardır. Teknik konulara giren ve ancak konunun uzmanlannın anlayacağı metinleri dışanda tutabiliriz.
"Seviınli Kelimeler Ülkesi"nde çocuklann ilkin kavrayamayacağı şeyler yok mu, var. Ancak bu kitap zaten biraz da bunu istiyor. Çocuklar tembelliği bıraksın bu yeni arkadaşı tanıyıp onunla birlikte yeni şeyler öğrenmeye çalışsın. Gördükleri şeylere bir de başka bir şekilde bakabileceklerini göstermek. Yeni olan şey eskiden izler taşır, bu yüzden onu anlanz ama eskiden de farklıdır, bu yüzden de bizi biraz şaşırtır.
Nesnelerin birbiriyle olan ilişkileri bize onlar hakkında ipuçlan verir. üstelik anlattığımız şey ne kadar bizim de hayatımızda olan bir şeyse o kadar güçlü algılarız. Aslında yanından geçip gittiğimiz bir şey durup dikkatli bakınca, biraz sağa sola çevirince birden bire anlam kazanır.
Şimdi size bu kitaptaki bazı maddelerden örnekler vermek isterim:
Aleykümselam
Bize "selamünaleyküm" diye selam verenlere, biz de "aleykürrıselam" diye cevap veririz. Selaınlaşmak çok iyi bir şeydir. Allah selaınlaşanlan·sever. Selam vermek kışlan balıara çevirir. Soğuk sulan ılıtır, gönül tasianınıza güzel içecekler doldurur.
296
III. Dinf Yayınlar Kongresi
Allah
Allah tektir, birdir, biriciktir. O, her şeyi yaratandır. Yani filleri, fillerin üstündeki kanncalan. Kanncanın yüzünü okşayan rüzgan ... Mikroskopla görülen canlılan, mikroskobu yapan irisanlan, eve götürdüğümüz papatyalan O yarattı. O, bizi bizden çok sever. Dua ettiğimizde bizi dirıle yen, dualanmızı kabul eden ... Hatta ettiğimiz dua bizim içirı hayırlı değilse, duamızı kabul etmeyip bizi koruyan O 'dur. Allah, bize her şeyden daha yakındır. Kalbirniz Allah diye atınca, Allah da bizimle beraber olur.
Amin Ya Rabbi duarruzı kabui eyle, demektir. Dua ederken duanın sonunda furıin deriz. Al
lah'ın en hoşuna giden şeylerden biri, irisanların başkalarından değil de kendisiriden bir şeyler istemesidir. Sonunda da furıin deyirıce, kör şeytan kalınndan yamulur.
Bayram
Bayram deyirıce yürek genişler. Çoluk çocuk, genç ihtiyar, bayram deyirıce yüzleri ve kalpleri birbirine yönelir: Sabah erkenden kalkılır. Birlikte namaza gidilir. Camiler çiçek açar gibi irısan açar. camide yer kalmaz, bahçeye taşar. Yer gök aşk kokar. Namazdan sonra herkes kucaklaşır, kardeş olur. Anneler tatlılar, yemekler hazırlar. Küslüğün bahanesi kalmaz. Kabuklar kınlır. Geçmişierin ruhu şil.d olur.
Besınele
Bismillahirrahmanirrahim."Esirgeyen, bağışlayan Allah'ın adıyla" demektir. Allah·, bizi esirgesirı ve yardımcımız olsun diye her işirnize başlarken söyleriz. Çok güzeldir. Siz de söyleyirı.
cami Minareli ev. Allah'ın evi. Müslümanlar camilerde toplanır. camide hep birlikte namaz
kılınır, Kur 'an okunur. Minaresi vardır, bir de kubbesi vardır. Bazı huysuz ihtiyarların camiden kaçırdığı çocuklar bir daha camiye gitmezse, mirıarelerin boynu bükük kalır.
Cehennem
Kötü irisanlar cehenneme giderler. Allah, onlara doğru yolu gösterdiği halde, bağışladığı halde, bunlar kötülük yapmaya, günah işlemeye devam edince cehenneme giderler sonunda. Dünyada yaptıklannın cezası olarak orada kalırlar. inşallah cehennem bizden uzak olur.
Cennet
Allah, bu dünyada birbirini seven ve iyilik içirı uğraşanlan sever, onlan güzel bir bahçeye koyar. Cennet Allah'a irıanan ve onun nzası içirı yaşayaniann öldükten sonra tekrar buiuştuklan yerdir. Cennete girenler sonsuza dek mutluiuk içirıde yoksunluk çekmes:len yaşarlar. Allah, bizlere de cennete gitmeyi nasip etsirı. Amilin!
297
III. Dinf Yayınlar Kongresi
Dua
Allah'a sesleniriz. Bütün sarnimiyetimizle, içimizden geldiği gibi konuşuruz. Bir şey isteriz ya da teşekkür edip iyilikler dileriz. Namaz kıldıktan sonra, yatmadan önce, içimizden geldiği zaman dua edebiliriz. Allah, her şeyin sahibidir.
Ezan Namaz vaktinin geldiğini haber vermek için ezan okunur. lik ezanı Bilal-i Habeşf oku
muştur. Müezzin minareye çıkar, mikrofonu eline alır, açar kalbinin kapılanıu "Allahu Ekber" der, "Allahu Ekber." Ezanı işitince biz de "Aziz Allah celle celaluh" deriz. Abctestimizi alır, namaz kılmak için kıbleye doğru döneriz. Namaz insana hediyedir hediye!
Farz
Müslümaniann bir özrü olmadıkça yapması gereken şeylerdir. Namazın ve abctestin farzlan gibi. Bir işin farzlanndan birini yapmadığımız zaman o iş tamam olmaz. Namaz kılmak, zekat vermek, hacca gitrnek de farzdır. Bunları yapmazsak bizi seven, koruyup gözeten Rabbimizi dirilernemiş oluruz. Bu da güzel bir şey olmaz.
Gusül
Niyet edip ağza burna üçer defa su verdikten sonra, bütün vücudu kuru yer kalmayacak şekilde yıkamak. Vücudumuzu temizlerken kalbirnizin de temizlendiğini düşünün bir kez. Gusül temizliktir. Güzel kokmaktır.
Günah Bir insan Allah'ın haram kıldığı, hoşlanmadığı bir işi yaparsa günah işlemiş olur. Ama
günalu hemen yazılmaz. Eğer yaptığından pişman olup tövbe ederse, o günah affedilir. -Ama ısrarla yinelenirse bir günah yazılır.
Hac
Allah bizden Kabe'yi ziyaret etmemizi ister. Hali, durumu uygun olan Müslümanlar hac mevsiminde bu ziyareti gerçekleştirirler. Hacca gidenlere hacı denir. Hac mevsimi değilse, ziyaretimize uınre denir. Hacılar yalnızca Kabe'yi değil Peygamberimizi de ziyaret ederler. Müthiş bir yolculuk. Keşke ben de gitsem ...
Hadis
Peygamber Efendimizin söylediği sözler. Bize yol gösteren, örnek olan sözlerdir. Hadis- · ler dinimizi öğrenmekte bize kaynaklık eder. Karanlık sokaklarda tanıdık bir ses gibidir. Ona tutunup yürürüz; yüreğimize iman, adımlanmıza güç katar. Nerede duracağımızı, nereden döneceğimizi, nerede koşacağımızı söyler. Efendimin tatlı dili.
Ha fiz
Kur'an-ı Kerim'i ezberleyen ve usulüne uyglin olarak okuyaniara hafız denir. Dedem bizim de hafız olmamızı istiyor. Keşke olabilsek. ..
298
III. Dinf Yayınlar Kongresi
Haram
Allah'ın yapılmasına izin vermediği şeyler haramdır. Yalan söylemek, başkasının malını onun nzası olmadan ıilmak haramdır. Haram yiyen insanın sonu iyi olmaz. Dünyada bir şey olmanuş gibi dursa da, ahirette huzur bulmaz. inşallah haramdan uzak duralım.
Helal
Allah'ın yapılmasına izin verdiği şeyler helilldir. Helaı yiyecek, kimseyi kandırmadan, çalmadan kazanılan yiyecektir. Bir kimseden bir şey alırken onun gönül nzasıyla alırsak, o bize helilldir.
ibadet
Şimdi, Allah bizi sevince, biz de Allah'ı sevince yaptığımız her şey ibadettir. Yeter ki Allah, yaptığımız işlerden razı olsun. Namaz kılmak, oruç tııtmak, hacca gitmek; zekat vermek, kurban kesrnek en çok bilinen ibadetlerdir. Allah nzası için birbirine gülünısemek, seHim vermek, yardım etmek; hatta yemek pişirmek, birlikte yemek yemek bile ibadettir. Yeter ki niyetimiz güzel olsun.
iftar
Akşam olur, ezan okıınur. Ezan sesiyle birlikte salıurda oruca niyetlenenler, Allah nzası için oruçlarını açarlar. iftar vakti sofradaki eksikleri melekler tamamlar. Mis gibi kokan pideler, güzel yemekler, nefis güllaçlar Ramazan sofrasında olur. iftar, sabnn muhabbete açıldığı, o muhabbetle cennet yiyeceklerinin kanştığı arılardır.
imam Hep birlikte namaz kılarken, yani cemaat haıindeyken, bir kişi öne çıkıp diğerlerine na
mazı kıldım ya, bu kişiye imam denir. imarrılar bizim gibi insandır. Nikah kıyar, ütülür, sevinir, dua eder. Bir zamarılar onlar da çocuk olmuştıır. Çocuklan vardır. Allah nzası için namaz kılar, kıldım. Bu hoşuna gider. Namazı sever.
imsak
Yatsı vaktinin bitip, sabah namazının kılınmaya başladığı an inısak vaktidir. Ramazan'da gece salıura kalkıp ailece yemek yerken inısak vaktine dikkat ederiz. Çünkü inısak vakti girince artık bir şey yiyip içmememiz gerekir. Zaten Ramazan'da diğer aylardan farklı olarak, sabah ezanı imsak vakti girer girmez okıınur. Böylece Allah nzası için niyetlerup oruç tııtmaya başlarız.
islam
Dinimiz, inancınuz, kapınuz, kabınuz, gölgemiz, ışığımız. Rabbirnizin bize gönderdiği takva elbisesi. Bu elbiseyi giyen Allah'ın razı olduklanna sanlır, razı olmadıklarından da uzak durur. Her kim bu elbiseyi giyerse Müslüman olur. Güzelleşir, ömrü bereketli, yüreği sevinçli olur. Bütün peygamberler islam dini adına konuşmuş, onu arılatınıştır. Hepsinin söylediğini bir daha, en güzel söyleyen Peygamber Efendimiz oldu.
299
III. Dini Yayınlar Kongresi
Karnet
Ezan okunduktan sonra, farz namazdan hemen önce karnet okunur. Buna karnet getirmek de denir. Aynı ezan gibidir ama daha çabuk okunur. Bir de "hayyaa le'l-felah" dedikten sonra "kad kfuneti's-salah" diye iki kez söylenir. camide kameti duyunca insanlar ayağa kalkıp saflar haJ.inde omuz omuza namaza dururlar. Niyet ederler ve imam Allahu ekber deyince, hep birlikte güzelce namaz kılarlar.
Kıyam
Namazda ayakta durmak ve Kur'an ayetleri okumaktır. O an fiilen Allah'ın karşısında dururuz. Bunu bir düşünün! Allah Allah!.. Bunu bilip eğilmemek olur mu! Muhabbet bir rüzgar gibi eser, eğilir başakların boynu.
Melek
Allah'ın emirlerine tam olarak itaat eden, görevlendirildikleri işleri mutlaka yapan, cinsiyeti olmayan, göze görünmeyen varlıklardır. Melekler iyidir. Bu yüzden ahlaklı, iyi huylu kimselere melek gibi denir.
Müezzin
Ezan okuyan kimselere denir. Hani minare ye çıkıp okuyarlar ya ... Müezzirıler kameti de okur, namazdan sonraki tesbihatı da. Görevli müezzin olmayınca cemaatten biri müezzin olur. lik müezzin Bilill-i Habeşf'dir. Allah, ondan ve yanık sesinden razı olsun.
Namaz Günün belirli vakitlerinde Allah bizden namaz kılmarnızı istemiştir. Günde beş vakit na
maz kılmak farzdır. Seccadeyi serince ne yer kalır, ne gök. Elleri kaldınp niyet edince, Allah büyüktür, açılır gönlün kapılan. Rabbin huzurunda bulursun kendini. Rahman, Rahim olan dinler seni, niyet kuşu açar şükür kanatlarını, hamd hamd diye kanat çırpar. Dünya bir misket olur, kaybolur gider.
Oruç
irrısak vaktinden, yani sabah namazı kılınmaya başlanan o güzel vakitten, güneş batana kadar hiçbir şey yiyip içmeyiz. Ama en önemlisi bunu Allah nzası için yaparız. Allah, bizden oruç tııtnıarnızı istemiştir. Oruç tııtııp nefsimizin tükenmek bilmeyen isteklerine, "Orada dur bakalım!" deriz. Oruç tııtarken kötü konuşmamaya, başkalanru incitnıemeye de dikkat ederiz. Oruç bizi güzelleştirir.
Ölüm
Bu dünyadaki hayatın sona ermesidir. Ama sadece bu dünyadaki hayatın. Ölüm başka bir hayata doğuştıır. Ebedf, sonsuz bir hayata. Bütün canlılar vakti gelince bir gün ölür. Dedem geçen sene öldü. Onun için cenaze namazı kıldık, dua ettik. Mahşerde Allah bütün ölüleri diriltince iyilikleri çok olanlan cennete, kötülükleri çok olanlan da cehenneme koyar. inşallah dedem de cennete gider.
300
III. Dini Yayınlar Kongresi
Peygamber
Peygamberler Allah'ın sevdiği insanlardır. Allah, sevdiği bu insanlan insanlığa örnek olsun diye gönderrniştir. Peygamberler elçidir. Allah'ın emir ve yasaklarını insanlara bildirir, nasıl uygulanacağını da gösterirler. insanlar Allah'ın nzasına uygun yaşarnıyorsa, kendilerine ve birbirlerine kötülük ediyorlarsa, peygamberler orılan uyanp islfun'a davet eder. Yani insanlara rehberlik eder, yol gösterirler.
Ramazan
On bir ayın sultanı. Recep ve Şaban aylarından sonra gelen, şeytanların bağlandığı ay. Rabmetin ve bereketin öyle perakende değil, toptan indiği ay. Camiler dolup taşar. Alınlar secdede yıkanır. Oruç tutanın nefsi adam olur. Günah işlernek zorlaşır, hayrın, iyiliğin önü açılır. Fitre, zekat, sadaka vermek için insanlar bahane arar. zenginden az yese de, fakirin eksiğini cennetinden Allah gönderir.
Rüku
Namazda ayakta iken ellerimiz dizlerimizde eğilip üç defa "sübhane rabbiyel-azim" deriz. İşte bu rükı1dur. Doğrulurken "seıniallahu limen harnideh" deriz. Doğrulunca da, "rabben§. lekel-hamd" deriz .. Sonra "Allahu ekber" deyip secdeye gideriz. Sadece Allah'ın huzurunda eğilrneyerıler, başka bir sürü şeye rükı1 ederler.
S ah ur
Gece irnsak vakti girmeden önce, kalkıp el birliğiyle bir sofra hazırlanır. Oruç tutma niyetiyle yemek yenir. İşte bu vakte sahur denir. Sahur vakti geldiğini haber vermek için sokaklarda Ramazan davulculan gümbede güm gürnbede güm diye davul çalıp mani okur. Sahur vakti neşesiyle meşhurdur. Bütün çocuklar salıurda kalkıp o neşeyi yaşamak ister. 1msak vakti sabah ezanı okunur ve artık çoktan niyet edilmiş, oruç-başlanuştır.
Secde
Secdeye giderken önce dizlerimiz, ellerimiz, sonra da burnumuz ve alnımızın birlikte yere gelmesine dikkat edelim. Secdede üç defa "sübhane rabbiyel a'la" deriz. Secde güzeldir. Yalnız Rabbimizin huzurunda böyle eğiliriz. Bencillikten vazgeçer, O'na muhabbetle teslim oluruz. Secdede insan sanki yeniden doğar.
S evap
Yapılan her iyiliğe karşı sağ omzumuzdaki yazıcı melek bize on sevap yazar. Allah'ın
hoşuna giden bütün davranışianınıza sevap yazılır. Yapmaya niyetlerup de yapamadı-ğımız iyiliklere de sevap yazılır. Sevabm mükafatı ahirettedir.
Şerefe
Caınilerin minarelerinde balkon gibi yerler vardır ya, işte buralara şerefe denir. Mirıare-
301
lll. Dini Yayınlar Kongresi
nin içinde merdivenler vardır, döne döne çıkarsın ve şerefeye ulaşırsın. Şerefeden ezan okunur. Ama ezanı artık mikrofonla aşağıdan okuduldan için, şerefeler güvercinlerle söyleşip eski güzel günleri anıyorlar.
Teravih
Ramazan ayında hep birlikte kılınan bir namazdır. Y'ırmi rekiit kılınır. iftardan soma akşamı kılıp azıcık dinlenilir, birer çay içilir. Soma ailecek, camilerde ya da evlerde cemaat olup yatsı namazı, ardından da teravih kılınır. Çocuklan namaza alıştırmak için neşeli, güzel vakitlerdir. Carııiler, evler, Ramazan'ın bereketiyle dolup taŞar. Her cami, her ev bir mü'min kalbi olur, dolar taşar, dolar taşar ...
Teyemmüm
Su bulamadığımız zamanlarda temiz bir toprağa veya taşa elletimizi vurarak abdest alınz. Yani teyemmüm etmiş oluruz. Teyemmüm abdestten farklı olarak, su görünce bozulur. Bunu biliyor muydunuz?
Son olarak yayınevi sahiplerinin, editörlerin, yazar ve çizerierin kendi sorumluluklannı biraz düşünmelerini rica ediyorum. Yayınevi sahipleri telif verme konusunda daha cömert davranıp yetenekli yazar ve çizeriere sahip çıkmalı. Editörler yayınevine önerdikleri kitapların çocuk yayıncılığında yeni olarak ne kattığının farkında olmalı, yazı ve görsel dil konusunda yazar ve çizerleri yönlendirmeli. Yazarlar ise yaşamadıklan bir şeyi aktarmaktan ve büyüklere yutturamadıklan metinleri çocuklara sunmaktan va.Zgeçip çocuk dergilerinde yazmayı ve editörlerle pişmeyi göze almalılar. Çizerierin ödevi de yaptıklan resimlerin imzalan olduğunun farkına varmatan olsun diyelim. Bu işlere emek veren herkese teşekkür ederim.
Oturum Başkam - Çok teşekkür ediyorum Bülent Ata Beye. Hakikaten zevkle dinledik. Tabii, "İslfun'da tenkit yoktur" sözü hiç hoşuma gitmiyor. Bülent Ata Bey de, yazılanlan eleştirerek yola çıkmış, "öyle değil böyle olur" diyor. Harika.
Eleştirirlin olmadığı yerde gelişme olmaz. Eleştirrnek saygısızlık değildir. Eleştireceğiz ki olumsuzluklan görelim, daha iyiye doğru koşalım. Hemen, bu tebliği müzakere edecek dostlanmıza sözü bırakalım.
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Faruk Kılıç Bey, buyurun
302