24
Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri Necmettin GÖKKIR * Giriş Cumhuriyet dönemi Kur’an ve Tefsir araştırmaları klasik dönemden yöntem, bakış ve hedefleri açısından farklılıklar arz etmekte ve bu nedenle özel olarak değerlendirilmeyi beklemektedir. Cumhuriyet döneminin tarihsel arka planı, bize Batı etkisinin varlığı ve bunun nedenleri hakkında ipuçları vermektedir. Özellikle de kurucu siyasî zihniyetin bu dönemde yönünü Batı’ya çevirmiş olması, bizi, Kur’an ve Tefsir Araştırmalarını incelerken yön- lendirmektedir. Buna göre Tanzimat ile birlikte Osmanlı Türkiyesi’nde Batı, kurumları ile birlikte artık Türk kültür ve medeniyet hayatının bir parçası olmaya başlamıştır. Tabii ki, Batı ile karşılaşma daha eskilere dayanır; ancak Batı kültürel, zihinsel yapısının Osmanlıya etkisi bu dönemde gözlemlenir hale gelmiştir. Tanzimat fikrinin Osmanlıda iki zıt dünya görüşünün doğmasına ve çatışmasına neden olduğunu dile getiren Ülken, İslamcılık fikrini savunanların medreseden yetiştiğini ve büyük bir kitle tarafından benimsendiğini; Batılılaşmayı ve dolayısıyla modernleşmeyi savunanların ise alafranga hayatı yaşayan sayılı bir zümre olduğu görüşündedir. 1 Dolayısıyla farklı yaklaşımlara sahip olmakla birlikte, genel olarak bu dönemde, doğudan gelen herşeyi küçümseme; Batıdan gelen herşeyi ise yüceltme anlayışı söz konusu olmuştur. Abdullah Cevdet, Rıza Tevfik gibi düşünürlerin çıkardığı İçtihad dergisinde dönemin aydınları kadın hakları, çocuk eğitimi, medreseye karşı duruş, ailenin modernleşmesi, tek evlilik gibi konularda makaleler yayınlamışlardır. Dergide Arap harflerinin değiştirilmesi, milletlerarası ölçü ve tartı sisteminin kabul edilmesi, laikleşme gibi konularda da fikirler ileri sürülmüş ve bunlar tartışılmıştır Hilmi Ziya Ülken’e göre, bu konulardan dolayı İslamcılarla aralarında tartışmalar çıkmıştır. 2 * Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi. 1 Hilmi Ziya Ülken, Türkiyede Çağdaş Düşünce Tarihi, İstanbul: Ülken Yayınları, 1979, s. 195. 2 Bkz. Ülken, a.g.e., s. 213. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 10, Sayı 19-20, 2012, 303-326

Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileritalid.org/downloadPDF.aspx?filename=569.pdf · the Qur’an in Turkey”, Journal of Islam and Christian

Embed Size (px)

Citation preview

Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

Necmettin GÖKKIR*

Giriş

Cumhuriyet dönemi Kur’an ve Tefsir araştırmaları klasik dönemden

yöntem, bakış ve hedefleri açısından farklılıklar arz etmekte ve bu nedenle

özel olarak değerlendirilmeyi beklemektedir. Cumhuriyet döneminin tarihsel

arka planı, bize Batı etkisinin varlığı ve bunun nedenleri hakkında ipuçları

vermektedir. Özellikle de kurucu siyasî zihniyetin bu dönemde yönünü

Batı’ya çevirmiş olması, bizi, Kur’an ve Tefsir Araştırmalarını incelerken yön-

lendirmektedir. Buna göre Tanzimat ile birlikte Osmanlı Türkiyesi’nde Batı,

kurumları ile birlikte artık Türk kültür ve medeniyet hayatının bir parçası

olmaya başlamıştır. Tabii ki, Batı ile karşılaşma daha eskilere dayanır; ancak

Batı kültürel, zihinsel yapısının Osmanlıya etkisi bu dönemde gözlemlenir

hale gelmiştir. Tanzimat fikrinin Osmanlıda iki zıt dünya görüşünün

doğmasına ve çatışmasına neden olduğunu dile getiren Ülken, İslamcılık

fikrini savunanların medreseden yetiştiğini ve büyük bir kitle tarafından

benimsendiğini; Batılılaşmayı ve dolayısıyla modernleşmeyi savunanların ise

alafranga hayatı yaşayan sayılı bir zümre olduğu görüşündedir.1 Dolayısıyla

farklı yaklaşımlara sahip olmakla birlikte, genel olarak bu dönemde, doğudan

gelen herşeyi küçümseme; Batıdan gelen herşeyi ise yüceltme anlayışı söz

konusu olmuştur. Abdullah Cevdet, Rıza Tevfik gibi düşünürlerin çıkardığı

İçtihad dergisinde dönemin aydınları kadın hakları, çocuk eğitimi, medreseye

karşı duruş, ailenin modernleşmesi, tek evlilik gibi konularda makaleler

yayınlamışlardır. Dergide Arap harflerinin değiştirilmesi, milletlerarası ölçü ve

tartı sisteminin kabul edilmesi, laikleşme gibi konularda da fikirler ileri

sürülmüş ve bunlar tartışılmıştır Hilmi Ziya Ülken’e göre, bu konulardan

dolayı İslamcılarla aralarında tartışmalar çıkmıştır.2

* Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi.

1 Hilmi Ziya Ülken, Türkiyede Çağdaş Düşünce Tarihi, İstanbul: Ülken Yayınları, 1979, s. 195.

2 Bkz. Ülken, a.g.e., s. 213.

Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 10, Sayı 19-20, 2012, 303-326

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır304 305Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

Tanzimattan itibaren Osmanlı ilim ve kültür hayatı ikili bir karaktere sahip

olagelmiştir. Alaturka ve Alafranga şeklinde isimlendirilen bu hayat tarzı

aslında geleneksel kimlik ile batılı kimliği simgelemekte ve eski ve yeni olmayı

tartışmaktadır. Bu döneme ait eserlerde “kadim” ve “cedid” sıfatları bu

karakterlerin birer göstergesi olarak karşımızda dururlar. Hilmi Ziya Ülken bu

ikili çatışmada İslamcılığın oldukça önemli kazanımları olduğu kanaatindedir.

Ona göre, “tanzimat yeni ile eskiyi, Avrupacılıkla İslamcılığı karşı karşıya

koyarken, medrese dışına çıkamamış olan İslami ilimlerin Türkçeleşmesi veya

yayılmasını sağladığı için Avrupacılık kadar İslamcığında kuvvetlenmesine

hizmet etti.”3

İlim ve eğitim alanında açılan en önemli kurum hiç şüphesiz İkinci

Meşrutiyet dönemine rastlayan Dârülfünûn-i Osmânî’dir. 1900 yılında II.

Abdülhamid tarafından kurulan Dârülfünûn’un bir şubesi de İlahiyat fakülte-

sidir. 1914 yılında medreselerin yüksek kısmı olarak tespit edilen İlahiyat

Fakültesi, 3 Mart 1924 yılında Maarif Vekaleti’ne bağlanıp, Üniversite reformu

çerçevesinde 1933 yılında da lağvedilerek İslam Tetkikleri Enstitüsü’ne

dönüştürülmüştür.4 Kapatılan İlahiyat Fakültesi yerine kurulan İslam

Tetkikleri Enstitüsü ise farklı bir çizgide değildir. Enstitünün ilk müdürlerin-

den olan Zeki Velidi Toğan hazırladığı eğitim programında mesela Tefsir ders-

inin Batıda verildiği gibi verilmesi, Ignaz Goldziher’in eserlerinin okutulması

gibi öneriler sunarken, kurumdan Türk oryantalistlerin yetişmesini

arzuladığını belirtmektedir.5

1950’li yılların başında kurulan ve halen günümüzde varlığını devam etti-

rip sayıca artmış olan İlahiyat fakülteleri ise Türkiyede Kur’an araştırmaları ve

Tefsir çalışmalarında oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu çerçevede İlahiyat

Fakültelerinde Tefsir hocalığı yapan Tayyib Okiç (ö. 1977),6 Osman Keskioğlu

3 Hilmi Ziya Ülken, a.g.e., s. 47.

4 Dârülfünûn İlahiyat Fakültesi hakkında daha fazla bilgi için bkz. Darülfünun İlahiyat sem-

pozyumu 18-19 Kasım 2009 tebliğleri [Darülfünun İlahiyat Sempozyumu (İstanbul 2009)].

İstanbul: İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 2010.

5 Bilal Gökkır, “The Application of Western Comparative Religious and Linguistic Approaches to

the Qur’an in Turkey”, Journal of Islam and Christian Muslim Relations, 2003, pp. 249-263 adlı

makaleden naklen.

6 Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde okuttuğu hadis ve tefsir dersi notları “Hadis Ders

Notları” (Ankara 1965) ve “Yüksek İslam Enstitüsü Tefsir Notları” (Konya 1966) adıyla çoğal-

tılmıştır. Hayati Yılmaz bu notları birleştirerek neşretmiştir. Hayatı ve ilmi kişiliği hakkında

daha fazla bilgi için bkz. İsmail Cerrahoğlu, “Eşsiz İnsan, Kıymetli Hoca Prof. M. Tayyip Okiç’i

Kaybettik”, Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi Dergisi, sy. 2 (1977), s. 1-5; Süleyman

Tülücü, “Merhum Prof. M. Tayyib Okiç’in Eserleri Üzerine”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Dergisi, sy. 5 (1982), s. 253-257; a. mlf. “Vefatının 7. Yıldönümünde Prof. M. Tayyib

Okiç Hakkında Bazı Notlar”, Diyanet İlmî Dergi (Diyanet Dergisi), c. 20, sy. 1 (1984), s. 30-34; İb-

rahim Hatiboğlu, “Okiç, Muhammed Tayyib”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA),

İstanbul 2007, c. 33, s. 336-338.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır304 305Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

(ö. 1989)7 ve günümüz Türkiyesi’nin önemli müfessirlerinden Süleyman Ateş

(1938-)8 gibi isimler akademik dünyanın ilgisini çekebilecek eserler vücuda

getirmişlerdir.9 Ancak kurulduğu yılların başlarında, Batılı öğretim üyeleri ve

eğitim programıyla dikkati çeken İlahiyat fakültelerinde İslam, daha çok teorik

olarak ele alınmış ve modern toplumun ihtiyaçları yerine daha çok sosyal

bilim mantığıyla bilim üretilmiştir. Buradan yetişen yeni nesiller ise klasik

medrese eğitiminden farklı ve batı üniversitelerinde okutulan sosyoloji, felse-

fe, tarih vs. alanlarında daha donanımlı kişiler olarak Kur’an’a farklı yaklaşma-

ya başlamışlardır.10

1960 sonrası İslam Dünyasında, gerek Batıya yapılan göçler gerekse de

eğitim amaçlı hareketliliğin bir parçası olarak Batı üniversitelerinde okuyan

müslüman öğrenciler, İslam ve Kur’an araştırmalarında doğal olarak Batı

kaynaklarını kullanmışlardır. Bu öğrenci ve araştırmacılar, tarihselcilik,

semantik, hermeneutik gibi kavramlar etrafında batı metodolojilerini

benimseyip İslami ilimlerde bu kavram ve yöntemleri uygulamaya

başlamışlardır. Fazlur Rahman, Muhammed Arkoun, Tarık Ramazan, Nasr

Hamid Ebû Zeyd ve Hasan Hanefî gibi isimler İslam dünyasından Batıya göç

eden, Batı’da eğitim gören ve Kur’an yorumlarında Batıdan etkilenen,

dolayısıyla da Tefsirin paradigma değişimine katkıda bulunan isimlerden

bazılarıdır. Bu isimler çoğunlukla göç ettikleri ülkelerde batı düşünce sistemi

üzerine eğitim almışlardır. Batı oryantalizmini bilen birer İslam araştırmacıları

olarak bu yazarlar, Kur’an’a yaklaşırken tabii bir şekilde klasik tefsirden

farklılaşacaklardır. Türkiye’den göç eden müslüman araştırmacılar için bu

7 Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Arapça, Kur’an-ı Kerîm ve İslâm Dini Esasları

derslerini okutan Osman Keskioğlu Kur’an Yolunda (Ankara 1976), Son İlahi Kitap Kur’an-ı

Kerim (Ankara 1987); Nüzulünden İtibaren Kur’an-ı Kerîm Bilgileri: Ulûm-ı Kur’an (Ankara

1987, 1989) ve Kur’an Tarihi ve Kur’an Hakkında Ansiklopedik Bilgiler (İstanbul, ts.) adlı

eserlere imza atmıştır. Hayatı ve eserleri hakkında daha fazla bilgi için bkz. Kâmil Yaşaroğlu,

“Keskioğlu, Osman”, DİA, Ankara 2002, c. 25, s. 309-310.

8 Tayyip Okiç’in talebesi ve asistanı olan Süleyman Ateş 1976-1978 yılları arasında Diyanet İşleri

başkanlığı yapmıştır. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahi-

yat Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Tefsir ABD öğretim üyeliklerinin

yanında yurtdışı üniversitelerinde de (Cezayir, Suudi Arabistan vs.) öğretim üyelikleri yapan

Ateş’in Kur’an ve Tefsirle ilgili çok sayıda eseri vardır. Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri adlı çalış-

ması en önemli eseri olarak nitelendirilebilir.

9 Cumhuriyet Dönemi tefsirleri hakında temel bilgiler için bkz. Hidayet Aydar, “Cumhuriyet

Dönemi Türkçe Kur’an Tefsirleri” Kur’an’ın anlaşılmasına doğru -tefsir ve toplum- [Kur’an’ın

Anlaşılmasına Doğru -Tefsir ve Toplum- Tartışmalı İlmi Toplantı (İstanbul 2010)], ed. Murat

Sülün (İstanbul: Ensar Neşriyat, 2011) s. 211-303.

10 Batılılaşma ve batı ile münasebetlerin yoğunlaşması ile Kur’an tasavvuru ve Tefsir çalışmala-

rında meydana gelen farklılaşma hakkında daha fazla bilgi için bkz. Şehmus Demir, Kur’ân’ın

Yeniden Yorumlanması: Batı’yla Münasebetin Kur’ân Yorumuna Yansımaları, İstanbul: İnsan

Yayınları, 2002; Ahmet Bedir, Yitik Masumiyet: Son Asır Türk Aydınının Kur’an’a Bakışı. İstan-

bul: Merkür Yayınları, 2003.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır306 307Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

türden bir etkiyi dillendirmek henüz erken olabilir. Zira 1960’larda ilk neslin

ardından henüz entellektüel bir nesli beklemek oldukça erkendir. Ayrıca

cemaatler ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen yaygın dinî

faaliyetlerin, Türkiye’den giden nüfusun geleneksel İslamî anlayışını

korumada daha etkin bir işlev gördüğü bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla

Türkiye’de göçlerden ziyade, akademik hareketliliğin Kur’an ve Tefsir

araştırmaları alanında gerçekleşecek olan değişime katkı sağlayabileceği

düşünülebilir. Kur’an ve Tefsir alanında doktora eğitimi yapan, misafir

araştırmacı gibi farklı akademik sebeplerle yurtdışında bulunan, -mesela

Fransa’da bulunan Salih Akdemir, İsmail Cerrahoğlu, Suat Yıldırım gibi

isimler akademisyenlerin Tefsir akademisine etki ve katkıları -tartışmasız-

çok önemli olmuştur. Neticede Batı İslam araştırmalarının entellektüel

yapısından haberdar olan bu araştırmacılar, Kur’an yorumlarını ve Tefsir

çalışmalarını batılı yöntemlerden haberdar olarak yapmaktadırlar.

1980’den sonra, özellikle de Turgut Özal’ın siyasî açılımları ile birlikte

Batıdan yapılan tercümeler, Avrupa Birliği süreci, küreselleşme vs etkisiyle de

Tefsir akademisinde Batı menşeli yöntemlerin daha fazla kullanılmaya

başlandığı iddia edilebilir. Makalemize konu olan Fazlur Rahman, Ebû Zeyd,

Toshihiko Izutsu ve Hasan Hanefî gibi Kur’an ve Tefsir araştırmalarında Batı

yöntemlerini kullananların eserleri bu dönemde Türkçeye tercüme edilmeye

başlanmıştır. Batı epistemik dünyasının ürettiği yöntem, kavram ve teorileri

Kur’an ve Tefsir araştırmalarında kullanan ve özellikle 1980’li yıllar ve

sonrasında eserleri Türkçe’ye tercüme edilen dört ilim adamını bu makalede

değerlendireceğiz. Ayrıca bu ilim adamlarının metot ve teorilerinin ülkemizde

uygulanışını ve bunların Türkiye’de ki Tefsir çalışmalarına katkılarını

değerlendireceğiz.11

Fazlur Rahman (1919-1988)

Fazlur Rahman’ın Türkiye ile olan bağlantısı ilk olarak, Chicago’daki Türk

öğrencileri vasıtası ile başlamış ve bu bağlantı kendisini Ankara Üniversitesi

İlahiyat Fakültesinde ders vermeyi istemeye kadar sevk etse de, Fakülte yetkili-

leri tarafından olumlu cevapla sonuçlanmamıştır.12 Ancak onun Türk ilim

11 Konuyla ilgili daha geniş araştırma doktora çalışmamızda mevcuttur. Bkz. Necmettin Gökkır,

“Applications of Critical Theories in the Study of the Qur’an, With Particular Focus on Turkey

between 1980-2002”, PhD. thesis, Manchester University, 2004. Ayrıca Mehmet Akif Koç “Batılı

Kur’an ve Tefsir Araştırmalarının Türkiye’ye Etkisi Üzerine bir Deneme” adlı makalesi konuyu

daha geniş br perspektiften değerlendirmektedir. Bu makalede yazar konuyu farklı isimler, ku-

rumlar vs çerçevesinde ve yayınlaan eserler bağlamında ele almaktadır. Daha geniş bilgi için

bkz. Mehmet Akif Koç, a.g.m., Tefsir’e Akademik Yaklaşımlar, (ed. Mehmet Akif Koç – İsmail

Albayrak), Ankara: Otto Yayınları 2013, c. 2, s. 91-128.

12 Fazlur Rahman’ın Ankara Ünviersitesi İlahiyat Fakültesinde ders verme niyetini öğrencile-

rinden Prof. Dr. İlber Ortaylı’dan öğreniyoruz. Bkz. İlber Ortaylı, “Hocamız Fazlur Rahman”

İslâmî Araştırmalar Fazlur Rahman Özel Sayısı, 4/4 (1990), s. 262-263.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır306 307Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

adamları ile olan ilişkisi, eserleri aracılığıyla devam etmiş, o Türkiye’deki İlahi-

yat çalışmalarına ve özellikle Tefsirin son 30 yılına damgasını vurmuştur. Fazlur

Rahman’ın 1976 yılında Chicago’da yayınladığı Islam adlı eseri Türkçeye çevri-

len ilk kitabıdır. Çeviri Mehmet Dağ tarafından 1981 yılında İslam adıyla yayın-

lanmıştır. Ardından Major Themes of the Qur’an13 adlı eseri 1987 yılında Alpas-

lan Açıkgenç tarafından tercüme edilerek Ana Konularıyla Kur’an adıyla yayın-

lanmıştır. Islam and Modernity: Transformation of an Intellectual Tradition14

adlı eseri ise 1990’da İslam ve Çağdaşlık adıyla tercüme edilmiştir.15 Bu eserler

hiç şüphesiz Fazlur Rahman’ın “İslam modernizmini” tartıştığı en temel kay-

nakları konumundadır. Ancak bunlardan daha eski bir eseri olan 1965 yılında

Pakistan’da iken yazdığı ve yöntemini açık bir şekilde ele aldığı Islamic Metho-

dology in History16 adlı eseri çevrilen kitapları içerisinde en son tercüme edileni-

dir. Bu eser Salih Akdemir tarafından 1995 yılında Türk okuyucu ve akademis-

yenlerine tanıtılmıştır. İlahiyat Fakültelerine ve İslam araştırmalarına 1980 ve

1990’lı yıllarda damgasını vuran Fazlur Rahman’ın kitaplarının yanında önemli

makaleleleri de Türkçeye bu yıllarda tercüme edilmiştir. Tefsir ilminde oldukça

önemli bir çalışma olan “Interpreting the Qur’an”17 adlı makalesi Amerika’da

1986 yılında yayınlanmasının hemen ardından 1987 yılında Osman Taştan tara-

fından tercüme edilerek yayınlanmıştır.18 S. Van den Bergh ve H.A.R. Gibb

danışmanlıklarında Oxford üniversitesinde 1949 yılında tamamladığı ve Oxford

Üniversitesi tarafında 1952 yılında yayınlanan Avicenna’s Psychology adlı dokto-

ra tezi ile 1956 yılında yayınladığı Prophecy in Islam19 adlı eserleri ise Türkçeye

tercüme edilmediği gibi Türk akademisyenlerinin dikkatini de çekmemiş

bulunmaktadır. Oysa bu eseri Fazlur Rahman’ın geleneksel İslam felsefesi ve

düşüncesini eleştirdiği, reform düşüncesini dile getirdiği ve fikrî hayatında

dönüm noktası oluşturabilecek bir eser niteliğindedir.

Eserlerinin Türkçeye tercüme edilmesinin ardından Fazlur Rahman’ın

fikirleri ve düşünceleri Türkiye’de, özellikle de Ankara Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi çevresinde etkin olmaya başlamıştır. İlber Ortaylı’nın bahsetmiş

olduğu, Fazlur Rahman’ın adı geçen fakültede hocalık niyetinin kabul görme-

mesi ile fikirlerinin aynı fakültede yaygınlaşması bir ironi olarak hep hatırla-

nacaktır. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyeleri ve doktora

öğrencilerinin akademik çalışmalarında, tez ve makalelerinde Fazlur Rahman

13 Eser 1980 yılında Chicago, Minneapolis: Bibliotheca Islamica tarafından basılmıştı.

14 Chicago: University of Chicago Press, 1982.

15 Çev. Alpaslan Açıkgenç ve Hayri Kırbaşoğlu, Ankara 1990.

16 Islamabad: Islamic Research Institute 1965.

17 Inquiry May 1986, pp. s. 45-4+9.

18 İslâmî Araştırmalar, II/5 (1987), s. 100-105.

19 Prophecy in Islam: Philosophy and Orthodoxy. London: George Allen Unwin Ltd, 1958.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır308 309Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

ve onun fikirleri çok etkili olmuştur. Özellikle de “Tarihselci”20 başlığı altında

kullandığı yaklaşımı, 1990’lı yıllardan itibaren, mezkûr fakültede etkili bir

şekilde yer almıştır. Bu çalışmalar içerisinde en önemlisi İslâmî Araştırmalar

dergisinin Fazlur Rahman’ın vefatından 2 sene sonra 1990 yılı Ekim ayında

çıkarmış olduğu Fazlur Rahman Özel Sayısı’dır. Türkçe ve İngilizce yayınla-

nan bu sayıda Fazlur Rahman’ın hayatı, eserleri, fikirleri, hatıraları vs birçok

bilim adamı tarafından tartışılmıştır. Bu makalelerden bazıları şunlardır:

- Fazlur Rahman, “Kısa Otobiyografi” (çev. Bekir Demirkol-A. Ü. İlahi-

yat F.)

- Alparslan Açıkgenç, “İslami Uyanış ve Yenilikçilik Düşünürü: Fazlur

Rahman’ın Hayatı ve Eserleri (1919-1988)”

- Van Mohd Nor Wan Daud, “Büyük bir Alim, Hocam ve Arkadaşım

(Fazlur Rahman) ile Kişisel Anılarım” (çev. Bekir Demirkol-A. Ü. İlahi-

yat F.)

- İlber Ortaylı, “Hocamız Fazlur Rahman”

- Charles J. Adams, “Bir Filozof Olarak Fazlur Rahman”

- Mehmet S. Aydın, “Fazlur Rahman ve İslam Modernizmi”

- İsmail Hakkı Ünal, “Fazlur Rahman’ın Sünnet anlayışı ve ‘Yaşayan

Sünnet’ Kavramı Üzerine”

- Fazlur Rahman, “Filistin ve Genç Faruki ile Anılarım” (çev. M. Hayri

Kırbaşoğlu-A. Ü. İlahiyat F.)

- Fazlur Rahman, “Eyüp Han döneminde Bazı İslami Meseleler” (çev.

Mevlüt Uyanık-A. Ü. İlahiyat F.)

- Fazlur Rahman, “İslami Çağdaşlaşma; Alanı, Metodu ve Alternatifle-

ri” (çev. Bekir Demirkol-A. Ü. İlahiyat F.)

- Fazlur Rahman, “İslam ve Tasavvuf” (çev. Bekir Demirkol-A. Ü. İlahi-

yat F.)

- Fazlur Rahman, “Amerika Ortamında Müslüman Kimliği: Türk Top-

lumunun Durumu” (çev. M. Mehdi İlhan)

- Bilal Kuşpınar, “Fazlur Rahman’ın Eserlerine Genel Bir Bakış”

Görüldüğü gibi makalelerin bir kısmı hayatı ve eserlerinden, bir kısmı

onun “İslam modernizmi” projesinden, bir kısmı da kendi kaleminden çıkan

makalelerin tercümesinden oluşmaktadır.

1991 yılında İlhami Güler Fazlur Rahman’ın Kur’an’ı Yorumlama Metodu-

20 Tarihselci okuma, bir edebiyat eserini yazıldığı tarihi bağlam içerisinde, yazarının niyeti çer-

çevesinde ele alan diğer bir deyişle edebi bir metnin yazarının gerçekte ne demek istediğini

veya yazıldığı dönemde gerçekten ne olduğunu bulmayı amaçlayan bir yöntem ve yaklaşım

tarzı olarak tanımlanabilir. Daha fazla bilgi için bkz. W. S. Voster, “Historical Criticism”, Text

and Interpretation ed. P.J. Hartin ve J.H Petzer, Leiden, New York, Kobenhavn, Köln: E.J. Brill

1991, s. 18.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır308 309Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

na Kur’an Açısından Kelami bir Katkı” adlı bir makale,21 1992 yılında da Hasan

Onat “Türkiye’de Din Anlayışı ve Fazlur Rahman” adlı bir makale22 ile Fazlur

Rahman hakkında yapılan çalışmalara birer katkı sağladılar. Bu tarihten itiba-

ren artık Fazlur Rahman’ın tanıtımı yeterli görülmüştür. Türkiye’de daha çok

onun fikirleri tartışma başlatır olmuştur.. Özellikle de “İslam Modernizmi” ve

Kur’an yorumunda kullandığı “Tarihselcilik” kavramları tartışılmıştır. İlk yıl-

larda yazılan eserlerin büyük çoğunluğu İslam modernizminin gerekliliğinden

ve tarihselciliğin Kur’an yorumlarına katacağı olumlu yönlerden yola çıkılarak

yazılmış ve Türkiye’de uzun sürecek bir tartışmanın tetiğine basılmıştır. Bu

çalışmaların ilki Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Üzeyir Ok

tarafından 1994 yılında tamamlanan doktora tezidir. Aynı yılın 7-8 Mayıs tari-

hinde Bursa’da KURAV-Kur’an Araştırmaları Vakfı tarafından Kur’an’ı Nasıl

Anlamalıyız? adlı bir sempozyum gerçekleştirilmiş ve burada “Tarihsellik” bir

Kur’anı anlama yöntemi olarak tartışılmaya başlanmıştır. 1996 yılında ise

İslâmî Araştırmalar dergisi Kur’an Özel Sayısı yayınlanmış ve “Tarihsellik”

tartışması en üst seviyeye taşınmıştır. Ömer Özsoy “Kur’an Hitabının Tarih-

selliği ve Tarihsel Hitabın Nesnel Anlama Sorunu” adlı makalesini yayınlamış-

tır. Mehmet Paçacı “Kur’an ve Ben Ne Kadar Tarihseliz?” adlı makalesini bu

sayıda yayınlamasıyla birlikte, Fazlur Rahman’ın Kur’an araştırmalarında kul-

landığı yöntemin artık Türkiye’deki ilim çevrelerinin tartışma konularını belir-

ler hale geldiğini söylemek mümkündür.

Islam and Modernity23 adlı eserde ayrıntılı olarak anlatılan bu okuma biçi-

mi “ikili hareket metodu” adıyla da anılmaktadır. Bu metoda göre ilk olarak

tarihsel kabul edilen metne gidip, metnin kendi tarihi bağlamı içerisinde

genel hükümler çıkarması, ardından da tekrar kendi tarihine dönüp çağının

problemlerini çözmesi önerilmektedir. Ancak görüldüğü gibi bu, hüküm

koyma (içtihat) amaçlı bir okuma yöntemi olup Tefsir’den ziyade fıkıh usulü-

nün bir yöntemi gibi durmaktadır. Oysa Batıda, işbu yöntem bu şekliyle tanın-

madığı gibi uygulanmamıştırda. Tarihsel Eleştiri, bir edebiyat eserini yazıldığı

tarihi bağlam içerisinde, yazarının niyeti çerçevesinde ele alan; diğer bir

deyişle edebî bir metnin yazarının gerçekte ne demek istediğini veya yazıldığı

dönemde gerçekten ne olduğunu bulmayı amaçlayan bir metottur.24 Bu eleşti-

ri metodu, metnin tarihi bağlamındaki anlamını ortaya koymayı, metnin arka-

sındaki motivasyonu anlamayı ve yazıldığı dönemi tespit etmeyi amaçlar.

Batıda Aydınlanmacı felsefenin ve seküler bilimin etkisi ile ortaya çıkan ve

21 İslâmî Araştırmalar, 5/5 (1991), s. 92-99.

22 Türkiye Günlüğü, 18 (1992), s. 5-14.

23 Bkz. Fazlur Rahman, Islam and Modernity: Transformation of an Intellectual Tradition, Chica-

go: University Chicago Press, 1982, s, 1-11.

24 Bkz. W. S. Voster, “Historical Criticism”, Text and Interpretation, ed. P.J. Hartin ve J.H Petzer,

s. 18.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır310 311Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

yine Kitabı Mukaddes’e bu doğrultuda uygulanan Tarihsel Eleştiriyi, burada

Fazlur Rahman’ın anlama ve yorumlama yerine hüküm çıkarma ve içtihat

etme gibi normatif bir amaç için kullandığı görülmektedir.

John Barton’a göre25 Tarihsel Eleştiri metodu metnin aslını sorgular. Bir

kitap haline gelen metinden ziyade orijinal kaynakları inceler. Orijinal metni

araştıran tarihsel eleştirmen, aynı zamanda orijinal anlamı da bulmaya çalışır.

Orijinal metin ve orijinal anlam peşine düşen eleştirmen, tarihî olayları yeni-

den yapılandırarak (reconstruction) anlamalıdır. Eserde eğer tarihî bir bilgi

varsa, yazarın anlattığı ile yetinmeyip, bu tarihte gerçekten ne olmuş ise onu

bulmalıdır. Yani anlamı, sadece metinden değil metin dışı bilgi kaynaklardan

da çıkarmak gerekir. Bu eleştiri metodu, objektif okuma önerisinde bulunur.

Metnin anlamlandırılmasının belli bilimsel kurallar ve ölçütler içerisinde ger-

çekleşeceğini savunur. “Ben metinden ne anlıyorum?” yerine basitce “metin

ne anlama gelir?” sorusunu bulmaya çalışır. Araştırmacılar genelde nümisma-

tik, epigrafi, arkeoloji, kronoloji ve mukayeseli eski metin tahlil metotlarını

kullanarak Kutsal Kitap’ta tarihi olayları aydınlatmaya ve o dönemin günlük

yaşamı ve sosyal yapısını bulmaya çalışırlar.26 Bu şekliyle Kur’an ve Tefsir

araştırmalarına Tarihsel eleştirinin oryantalistlerce uygulanmış olduğunu söy-

lemek mümkündür. Bunlardan birisi W. M Watt’dır. Bell’s Introduction to The

Qur’an, Muhammad at Mecca ve History in the Qur’an adlı eserlerinde Watt,

Kur’an’ın indiği yedinci asırdaki sosyal yapıyı ve olayları gerçeğine uygun bir

şekilde yeniden yapılandırmaya çalışır.27 Türkiye’de belki de bu anlamda son

yıllarda çalışmalar kendini göstermeye başlar. Bunlardan Mustafa Öztürk

Kur’an’ı Kendi Tarihinde Okumak28 adlı eserinde teorik olarak konuyu tartışır-

ken; Hasan Elik, Tevhid Mesajı29 adlı meal-tefsir çalışmasında Kur’an’ı nuzül

ortamında anlamayı bu yöntemin kuralları çerçevesinde başarılı bir şekilde

uygulamaktadırlar. Bu iki eser oldukça geç bir döneme rastlar. Tarihsel eleşti-

rinin doğru bir şekilde uygulanması belki de biraz zamana ve ayrıca doğru

örneklerin gün yüzüne çıkmasına bağlı olacaktır. Sistematik olması nedeniyle

bu konuda en iyi örnek ileride de bahsi geçeceği üzere Nasr Hamid Ebû Zeyd

olmuştur. Fazlur Rahman’dan farklı bir şekilde Kur’an’ı tanımlama ve anlama

metodolojisi sunması açısından Ebû Zeyd örneği, Türk ilim adamlarına daha

25 Bkz. John Barton, “Historical-Critical Approaches” ed. John Barton, The Companion to Biblical

Interpretation, Cambridge: University Press, 1998, s. 9-20.

26 Bkz. W. S. Voster, a.g.m., s. 18

27 Daha fazla bilgi için bk: Bilal Gökkır, “Western Attitudes to the Origins of the Qur’an: Theologi-

cal and Linguistic Approaches of Twentieth-Century English-Speaking Scholars from William

Muir to William Montgomery Watt”, Doktora tezi, The University of Manchester, Department

of Middle Eastern Studies, 2002.

28 Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2004.

29 İstanbul: Fikir Yayıncılık, 2013.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır310 311Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

anlaşılır ve uygulanabilir görülmüştür. Bu nedenle gerçek anlamda “Tarihsel

eleştiri”nin uygulanması 2000’li yıllara denk gelmektedir.

Fazlur Rahman, Tarihsel eleştiri metodunu kendine özgü bir şekilde anlamış

ve bu biçimde uygulamıştır. İşte bu metodun, İslam dünyasına geçmesinde

Fazlur Rahman’ın önemli bir rolü olmuştur. İlk yıllarda yapılan çalışmalarda

temel konu olan Kur’an’daki hükümlerin modern dünyaya nasıl uyumlu hale

getirilebileceği tartışılmış ve birçok bilimsel oturumda bu mesele ele alınmıştır.

Mezkûr tartışmalarda, çıkış yolu olarak, Kur’an’daki bu hükümlerin tarihsel

olduğu ve günümüze uyarlanması gerektiği vurgulanmıştır.30

Bu oturumlardan birinde de itiraf edildiği gibi Tarihsel eleştirinin, ilk yıllar-

da bir metot olarak anlaşılması problem haline gelmiştir. Belki de bunun en

temel nedeni Fazlur Rahman’ın bu metodu tam olarak uygulayamaması ve

Türkiye’de ise bu eksik uygulamanın esas alınmasıdır. Ancak burada dikkatimi-

zi çeken bir nokta bulunmaktadır: O da, Edebiyat Eleştirilerinde kullanılan

“Tarihsel Eleştiri” tabiri yerine Türkiye’de bu tür tartışmalarda, Hermenötikte

kullanılan felsefi bir perspektifin, “tarihselcilik”in kullanıldığıdır. Bu bize

Türkiye’de sadece Fazlur Rahman’ın kaynak olarak alınmadığını, tarihsel oku-

yuşun, felsefi tartışmalara da dayandırıldığını göstermektedir. Bu anlamda

çeşitli akademik çalışmalar yapılarak31 tarihselci düşüncenin temelleri incelen-

miş ve bunun Kur’an araştırmalarına etkisi tartışılmıştır. Yani Türkiye’deki

“tarihselcilik” tartışmalarının, Kur’an araştırmalarında sadece bir okuma yönte-

mini değil, felsefi bir duruşu yansıttığını da söylemek yanlış olmayacaktır.

Kur’an araştırmalarında Batı metodolojilerinin kullanılmasında ve

Türkiye’ye aktarılmasında Fazlur Rahman kadar etkili olan birçok isim bulun-

maktadır. Fazlur Rahman’ın bu isimlerin başında bulunmasının nedeni, onun

etkisinin güçlü ve halen devam ediyor oluşundan kaynaklanmaktadır. Aynı

şekilde etkili olan bir diğer isim Toshihiko Izutsu’dur. Izutsu, Fazlur

Rahman’dan farklı bir yöntem önermesi nedeniyle aynı çizgiyi devam ettirmez,

ancak kronolojik olarak bakıldığında, bir sonraki isim olduğu görülmektedir.

Toshihiko Izutsu (1914-1993)

1914 yılında Japonya’nın başkenti Tokyo’da doğan İslam araştırmacısı ve

dilbilimcidir. Izutsu, çeşitli İslam ülkelerinde ve son yıllarında da Keio

Üniversitesine bağlı Institute of Cultural and Linguistic Studies’de çalışmış ve

30 Daha fazla bilgi için bkz. Kur’an Sempozyum I, 1-3 Nisan 1994, Ankara: Bilgi Vakfı 1996; Kur’an

Sempozyum II, 4-5 Kasım 1995, Ankara: Bilgi Vakfı 1996; Kur’an Haftası, Kur’an Sempozyumu

I, 3-5 Şubat 1995, Ankara: Fecr Yayınevi, 1995; Kur’an Haftası, Kur’an Sempozyumu II, 2-4

Şubat 1996, Ankara: Fecr Yayınevi, 1996; Kur’anın Anlaşılmasında Tarihsellik Problemi 8-10

Kasım 1996, İstanbul, 2000.

31 Doktora çalışmaları Şevket Kotan ile İshak Özgel’e aittir. Şevket Kotan, “Kur’an ve Tarihsellik”

Ankara Üniversitesi, 2001; İshak Özgel, “Tarihselcilik Düşüncesi Bağlamında Kur’anın Tarihsel

Yorumu”, Süleyman Demirel Üniversitesi, 2002.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır312 313Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

eserlerini Japonca, İngilizce ve Arapça olarak yazmıştır.32 İslam öncesi Arap

şiiri, Kur’an’ın dili ve genel olarak İslam düşüncesi ve İslam tasavvufu üzerine

eserler yazmıştır.33 The Structure of the Ethical Terms in the Koran: a Study in

Semantics,34 God and Man in the Koran: Semantics of the Koranic

Weltanschauung,35 ve Ethico-Religious Concepts in the Qur’an.36 Bunlar,

semantik bilim dalının, Kur’an’a uygulandığı belki de ilk ve en önemli

eserlerdir. The Structure of the Ethical Terms in the Koran adlı eseri 1966

yılında genişletilerek Ethico-Religious Concepts in the Qur’an adıyla yeniden

yayımlanmıştır.

God and Man in the Koran: Semantics of the Koranic Weltanschauung adlı

eser Keio Institute of Cultural and Linguistic Studies tarafından 1964 yılında

Tokyo’da yayımlandı. Türkçe çevirisi Süleyman Ateş tarafından yapılan eser

Kur’an’da Allah ve İnsan adıyla 1975 yılında37 Ankara Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Yayınları arasında çıkmış, tercümenin Yeni Ufuklar Neşriyat

tarafından 1997 yılında İstanbul’da tıpkı basımı yapılmıştır.

Eserleri her ne kadar konusu itibarı ile İslam araştırmalarında bir çığır

açmış ise de Izutsu’nun asıl önemi, Kur’an araştırmalarına getirdiği yeni

yaklaşımdır. Bu Türkiye’de yaygın adı ile Semantik’tir. Izutsu, semantiği

kısaca “bir dilin anahtar terimleri üzerinde analitik bir inceleme”38 olarak

tanımlar. Izutsu bir dilbilimci olarak, Kur’an kelimelerinin, ancak Kur’an’ın

dünya görüşü ortaya konularak anlamlandırılabileceğini savunur. Bu noktada

kendisinin de kabul ettiği gibi,39 metodunu Sapir-Whorf tezine dayandırmakta

ve dilin oluşumunu, kültürün diğer öğeleri ile ilişkilendirmektedir. Bu nedenle

Kur’an’da İslam’ın dünya görüşünü oluşturan anahtar terimleri inceler. Onun

yapmak istediği salt kelime tahlilleri veya etimolojik tahliller değil, Kur’an’ın

dili ve kelimelerinden, İslam’ın dünya görüşünü ortaya çıkarmaktır. Bunun

içim Kur’an’ın kelime hazinesi içerisinde anahtar kelimeleri incelemeye

alarak, eş anlamlılık, zıt anlamlılık gibi ilişkiler ağını ortaya koymaya çalışır.

32 Eserlerinin listesi için bkz. Sayyid Jalal al-Din Ashtiyani, Hideichi Matsubara, Takashi Iwami

ve Akiro Matsumoto, Consciousness and Reality Studies in Memory of Toshihiko Izutsu. Leiden,

Boston, Köln: Brill, 2000, s. 441-449. Ayrıca bkz. Mehmet Bayrakdar, “Toşihiko İzütsu, Hayatı,

Eserleri ve Düşüncesi”, İslâmî Araştırmalar, 18-1 (2005), s. 6-11.

33 Izutsu’nun yazdığı eserlerin konuları hakkında bilgi için bkz: Makino Shinya, “On the Origi-

nality of ‘Izutsu’ Oriental Philosophy” Consciousness and Reality, Leiden, Boston, Köln: Brill,

2000, s. 251- 258.

34 Tokyo: Keio University, 1959.

35 Tokyo: Keio Institute of Cultural and Linguistic Studies, 1964.

36 Montreal: McGill University Press, 1966.

37 Eserde basım tarihleri bulunmamaktadır. Verilen tarihler, bizim mütercimin bibliyografyası

üzerine yaptığımız bir çalışmanın neticesidir.

38 Izutsu, God and Man in the Koran, Tokyo 1964, s. 11.

39 Izutsu, a.g.e., s. 12.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır312 313Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

Bu ilişkiler ağının her birinde merkezî kelimeler ve tümünün ortasında ise odak bir kelime (“Allah”) bulunur ve İslam’ın dünya görüşünü bu kelime belirler.

Izutsu, bu metodu Kur’an’a uyguladığında, kelimelerin cahiliye dönemi Arapçası olduğunu, ancak kendine has bir dünya görüşüne sahip olan bu dilin, Kur’an sonrası dönemde yapısal bir değişime uğradığını ve “Allah merkezli” bir dil yapısına dönüştüğünü söyler. Ona göre yeni sistemdeki kelimeler her ne kadar köken itibarı ile Araplarca kullanılmakta ise de, yeni ilişkiler ağı içerisinde artık yeni anlamlara sahip olmaktadır. Kısaca Izutsu, Arapça olarak indirilen Kur’an’ın, cahiliye dönemi Arap kültüründen farklı yeni bir dünya görüşü getirdiğini, bunu da dilin yapısını ve ilişkiler ağını değiştirerek gerçekleştirdiğini vurgular. Bu nedenle Kur’an’ın kelime tahlilleri yapılırken cahiliye Araplarına ait esas anlamın değil, yeni dünya görüşünü oluşturan bağıl anlamın incelenmesi gerektiğini dile getirir. Izutsu’nun eserleri dikkatlice incelendiğinde, kelimelerin anlamlarını sınıflandırırken kullandığı esas anlam (basic meaning), bağıl anlam’dan (relational meaning) daha önemli değildir. Birincisi, kelimenin her zaman taşıdığı anlamdır, ancak asıl olan “münasebetler ağından doğan” ikinci anlamdır. Bu düşünce tam olarak Saussure’ün savunduğu yapısalcılığın bir parçasıdır. Ancak burada önemli bir noktayı hatırlamakta fayda vardır. Süleyman Ateş, Izutsu’nun yönteminin temelini oluşturan bu “relational meaning” kelimesini “izafi anlam” şeklinde tercüme etmiştir.40

Izutsu’nun God and Man in the Koran adlı eseri 1975 yılında tercüme edilmesiyle birlikte 1980’lerin ortasına kadar bu eser veya kullandığı yöntem, tam olarak akademisyenlerin dikkatini çekmemiştir. Ancak 1966 yılında eser henüz yeni yayınlandıktan sonra, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Mezhepler Tarihi hocası Yaşar Kutluay’ın41 ve 1971 yılında da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Muhammed Hamidullah’ın42 bu eser üzerine birer tanıtımları yayımlanmıştır.

Izutsu’nun eserlerinde kullandığı yöntem hakkında mütercim Prof. Dr. Süleyman Ateş detaylı bilgi vermemiştir. Yalnız Ateş, Kur’an’da Allah ve İnsan adlı eserin girişinde tercümesini yaptığı bu eserin öneminden bahsetmiş ve bir bilim dalı olarak semantikten çok kısa bir şekilde bahsederken, kitaptan alıntılar yapmakla yetinmiştir. Okuyucu ilk planda tamamen Izutsu’nun

tanımları ve açıklamaları ile baş başa bırakılmıştır. Ancak ikinci eserin

40 Hatanın ilk geçtiği yer için bk. Kur’an’da Allah ve İnsan, s. 21. Yapılan bu tercüme hatası ile

ilgili daha geniş bilgi için bkz. Necmettin Gökkır, The Application of Modern Critical Theories,

s. 166-174.

41 Yaşar Kutluay, “God and Man in the Koran” Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 14

(1966), s. 293-294.

42 Muhammed Hamidullah, “Toshihiko Izutsu, God and Man in the Koran, Semantics of the Ko-

ranic Weltanschauung” İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, c. 4 (1971), s. 109-110.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır314 315Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

tercümesini müteakip -ki bu eserinde Izutsu dayandığı teori ve metodolojisi hakkında daha fazla bilgi vermektedir- semantik üzerine eserlerin yazılmaya başlandığına şahit olmaktayız. Bu konuda ilk eser Mustafa Armağan’ın “Izutsu’nun Semantik Çözümleme Yöntemi” adlı makalesidir.43

1990’lı yıllardan itibaren Izutsu tezler, kitaplar ve makaleler üzerinde etkisini göstermeye başlar. Bu çalışmalar genel olarak kavram analizleri şeklinde kendini gösterir. A. Bülent Ünal’ın “Semantik Açıdan Kur’an’da Hilafet Kavramı” 44 adlı yüksek lisans tezi Izutsu’nun kavramsal analiz metodundan etkilenilerek hazırlamış ilk eser gibi durmaktadır. Her ne kadar bu tezde “Semantik” hakkında bilgi verilmese de kaynak olarak Izutsu’nun kullanıldığı görülmektedir.

Dolayısıyla 90’lı yıllarla birlikte İlahiyat alanında “Semantik” kavramı kullanılmaya ve tartışılmaya başlar. ilk Türkçe özgün makale İsmail Yakıt tarafından “Doğru bir Kur’ân Tercümesinde Semantik Metodun Önemi” adıyla 1993 yılında 1. Din Şurası’nda sunulan tebliğdir. Bu tebliğ 1994 yılında yeniden yayınlanır.45 Mehmet Soysaldı ise 1994 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Prof. Dr. Süleyman Ateş danışmanlığında hazırladığı doktora tezinde semantik hakkında uygulamalı olarak bilgiler verir.46 Soysaldı konu ile ilgili bir çok makale de yayınlamış bulunmaktadır. “Kur’ânı Doğru Anlamada Semantik Metodun Önemi” adlı bildirisi 2001 yılında sunulmuştur.47

Soysaldı’ya göre semantik bir “metot”tur ve Bedia Akarsu’nun Felsefe Terimleri Sözlüğü’nden aktardığı ve kendisinin de kabul ettiği tanıma göre ise semantik, “[k]elimeler ve önermelerle onların ifade ettiği anlam arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim dalıdır”. Yine Soysaldı, Berke Vardar’ın Dilbilim ve Dilbilgisi Sözlüğü’ndeki “bilim dalıdır” ifadesini de aktarır.48 Ardından Izutsu’nun tanımına geçen yazar daha farklı bir tanım getirir:

Semantik bir dilin anahtar terimleri üzerindeki analitik (tahlili)

çalışmadır. Bu çalışma, yalnız konuşma aleti olarak değil, bundan

önemli olmak üzere kendilerini kuşatan dünya hakkındaki anlayış ve

düşüncelerinin de aleti olarak o dili kullanan milletin, dünya

hakkındaki düşüncelerini kavramak amacıyla yapılır.49

43 Yönelişler, c. 4, sy. 39 (1985), s. 36-46.

44 Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir 1990.

45 Yakıt, İsmail, “Doğru bir Kur’an Tercümesinde Semantik Metodun Önemi”, Süleyman Demirel

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 1, (1994), s. 17-24.

46 Tez 1997 yılında Kur’an Semantiği Açısından İnançla İlgili Kavramlar başlığı altında Çağlayan

yayınevi tarafından İzmir’de basılmıştır.

47 Kur’an ve Dil: Dilbilim ve Hermenötik Sempozyumu, Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakülte-

si 17-18 Mayıs 2001, Bakanlar Matbaa, Erzurum, ts., s. 31-50.

48 Bkz. a.g.m., s. 32.

49 Soysaldı’dan alıntı, bk. a.g.m., s. 32.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır314 315Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

Burada Izutsu, diğerlerinin yaptığı gibi sözlük anlamını değil, kendince

semantiğin nasıl bir bilim dalı olduğunu - İngilizce orijinal metinde bunu

belirtir- açıklamak ister. Izutsu’ya göre bir toplumun dünya görüşünü ortaya

çıkarmak için o toplumun dilinin tahlil edilmesi gerekmektedir. Yani Izutsu

burada semantiğin tarifini değil, nasıl ve ne amaçla bir tahlil yapılacağını

açıklamaktadır. Bu tamamen Izutsu’nun ve dayandığı teorinin amacıdır.

Soysaldı, Doktora tezinde semantiğin “İslam ilimlerinde ki tam karşılığının

İlmu’l-Meani”50 olduğunu ve Arapların bu bağlantıyı neden kurmadıklarını

anlamakta güçlük çektiğini de belirtmektedir.51

Soysaldı semantik tahlil nasıl yapılır? sorusuna Izutsu’nun tarif ettiği

tanımdan yola çıkarak şöyle cevaplar: “Kur’ân kelimeleri, Kur’ân düşünce sistemi içinde aslında daha kuv-

vetli izafi manalar[!] kazanmaktadır. Ayetlerdeki kelimelerin tarihi

gelişimi ve zaman içerisinde uğradıkları mana değişikliklerini bilme-

den isabetli bir tercüme ve yorum yapmak mümkün değildir.”52

Süleyman Ateş tercümesi ile başlayan Izutsu ve Semantik konusu Ali Galip

Gezgin’in “Tefsir’de Semantik Metod ve Kur’an’da “Kavm” Kelimesinin

Semantik Analizi” adlı doktora tezi53 ile daha ileri boyutlara ulaşmakta ve artık

“Semantik” kelime analizi metoduna dönüşmüş görülmektedir. Kelimelerin

analizi artık hem klasik İslam yorum bilim geleneklerinde var olan kavramlar

(fıkıh, idrak, fehm), yöntemler (Garibu’l-Kur’an, Vucuh ve Nezair) ile Batılı

dilbilimde mevcut yöntemler (etimoloji, morfoloji, sentaks, stilistik vb.) hep

birlikte değerlendirilmeye başlanmakta ve Izutsu’da gördüğümüz yapısal

semantiğin etkisi dağılmaya başlamaktadır. Aslında bu kelime-kavram

analizlerinde bir yöntem değil birçok yöntemin bir araya getirilerek eklektik

bir tarzın kullanıldığı müşahade edilmektedir.

Nihayet 2005 yılında İslâmî Araştırmalar dergisi Izutsu özel sayısı

yayınlamıştır. Bu sayıda yayınlanan yazıların bir kısmı Izutsu hakkında iken;

çoğunluğu semantik hakkında yazılmıştır. Derginin ilk makalesi Mehmet

Bayrakdar’ın “Toşihiko İzütsu, Hayatı, Eserleri ve Düşüncesi” adını

taşımaktadır. Bu makalede Bayrakdar, Izutsu’nun kısa hayatını, Japonya’ya

giden Musa Carullah ile olan ilişkisini, Seyyid Hüseyin Nasr’ın onu İran’a

davet etmesi ve oradaki Fususu’l-Hikem okumalarını, eserlerinin tam listesini

ve düşüncelerini anlattıktan sonra, Izutsu’nun uyguladığı Semantik hakkında

ilginç bir de eleştiri yayınlar. Ona göre, Semantik “sorunlu” ve “yetersiz” bir

50 Semantik Arapça’da İlmu’l-Meânî olarak isimlendirilirken ayrıca İlmu’d-Delâle olarak da

tercüme edilmektedir. Örnek çalışmalar için bk. Ahmed Muhtar Ömer, İlmu’d-Delâle, Kahire

1988; Ahmed Naim Kerâin, İlmu’d Delâle beyne’n-nazar ve’t-tatbîk, Beyrut 1993.

51 Soysaldı, Kur’an Semantiği Açısından İnançla İlgili Temel Kavramlar, s. 6.

52 Soysaldı, Kur’an’ı Anlama Metodolojisi, Ankara: Fecr Yayınevi, 2001, s. 33.

53 Tez Ötüken Neşriyat tarafından 2002 yılında basılmıştır.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır316 317Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

yöntemdir. Eleştirisi incelendiğinde, Bayrakdar’ın Izutsu’yu okurken yöntemi

hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı, bu konuda yetersiz olduğu

görülecektir. Zira eleştirirken “işin ilginç tarafı, İzutsu, Kur’an ‘ın ilk müfessiri

kabul edilen Hz. Peygamber’in hiç bir hadisine veya genelde sünnete hemen hiç

müracaat etmemektedir. Bunun sebebini anlamış değilim...”54 diyerek “yapısal

semantik”in ilk kuralı olan “metin merkezli metot”tan haberdar

görünmemektedir.55 Bayraktar, Türkiye’de hadislere karşı bir duruş sergileyen

“Kur’an İslamcılığı” şablonunu yanlışlıkla Izutsu’ya karşı kullanmaktadır.

Oysa Izutsu “Kur’an Semantiği” dediğinde zaten bir sistem olarak algıladığı

Kur’an dilini ve bu dilin kavramsal örgüsünü kast etmektedir. Niçin Hadisleri

kullanmadığı ithamı epistemik ve metodik bir yargılamadan çıkar. Arap şiirini

neden kullandığı sorusu ise, “Kur’an kelimelerinin İslam öncesi Arap

toplumundaki kullanımları görmek için” şeklinde cevaplandırılabilir. Izutsu

ise bunu sadece yapacağı tahliller için gerekli olan ön bilgiler olarak kabul

etmektedir. Izutsu, “Teorik nedenlerle, bizim metotsal prensiplerimiz bu tür

ikinci kaynaklara dayanmamıza engel olmaktadır… unutmamalıyız ki bunlar

bizi aydınlatmaktan ziyade yanlış yönlendirmektedirler”56 diyerek dayandığı

teorinin buna engel olduğunu açıkça vurgulamaktadır.

Bayrakdar’ın eleştirdiği bir diğer nokta ise, Izutsu’nun “hem diakronik ve

hem de senkronik semantik yönemlerinin beraberce uygulanması gerektiğini

söylemesine ve “Kur’an’da Allah ve İnsan” adlı eserinin ikinci bölümünün,

ikinci kısmında Kur’an’dan sonraki İslam düşüncesindeki kelam, felsefe ve

tasavvuf gibi akımların varlığından da bahsetmesine ragmen, onun iki eserin-

de de hiç bir şekilde ele almadığı anahtar kavramların hepsini, sadece diakro-

nik semantiğe göre incelediği görülür” 57 cümlesi ile ifadelendirilmiştir. Bu

eleştiriye katılmak mümkün olmadığı gibi, tam aksini söyleme zorunluluğu

bulunmaktadır. Izutsu, Saussurre’ün bir takipçisi olarak ard-zamanlı (dia-

chronic) semantik yerine eş-zamanlı (syncronic) semantiği kullanmaktadır.

Izutsu eş-zamanlı semantiği üç farklı tarihsel döneme uygulamıştır. Bunlar:

Kur’an öncesi, Kur’an ve Kur’an sonrasıdır. Muhtemelen bu farklı dönemleri

ele alması, Bayrakdar’ı, Izutsu’nun ard-zamanlı semantiği uyguladığı

yanılgısına götürmüş olabilir. Oysa bu konuda İslâmî Araştırmalar’da

yayınlanmış birçok makalede konuya dair doğru bilgiler aktarılmaktadır.

Bunlar içerisinde önemli makalelerden birisi İsmail Albayrak’a ait olup

“Doğulu bir Oryantalist: Toshihiko Izutsu ve Kavram Çalışmaları (Küfür

54 Mehmet Bayrakdar, “Toşihiko İzütsu, Hayatı, Eserleri ve Düşüncesi”, İslâmî Araştırmalar, 18-1

(2005), s. 14.

55 Konuyla ilgili daha fazla bilgi için bkz. Necmettin Gökkır, Applications of Critical Theories in

the Study of the Qur’an.

56 Izutsu, Ethico-Religious Concepts in the Qur’an, s. 15.

57 Mehmet Bayrakdar, a.g.m., s. 14.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır316 317Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

Kavramı Özelinde)”58 adını taşımaktadır. Albayrak bu makalede Izutsu’nun

eşzamanlı semantiği uyguladığını ifade ettikten sonra, haklı sayabileceğimiz

gerekçelerle de bunu eleştirmektedir:Acaba Izutsu’nun Kur’an kavramlarının semantik analizinde uygula-

maya çalıştığı eşsüremli [eşzamanlı/syncronic] okuma tarzı ne kadar

meşrudur? Yapısalcılık, temelde analitik bir yaklaşımdır; bu nedenle

bu tür bir metotta hüküm verme, değerlendirmelerde bulunma çok sık

rarstlanan bir yaklaşım değildir. Halbuki, Izutsu çok sayıda yargıda

bulunmaktadır. Bu yargılarla metodik birlikteliği arasındaki ilişki önem

kazanmaktadır...59

İslâmî Araştırmalar dergisinde yayınlanan diğer makaleler ise genelde

metot üzerinde durmaktadır. Makaleler şunlardır:

- Ömer Kara, “Izutsu’nun Kur’an Semantiğinde Mühmel Boyut:

el-Furuku’l-Luğaviyye- Yakın anlamlıları ‘Ayrıştırma’ Noktasında

Izutsu’ya bir Katkı-” s. 16-60

- Mehmet Soysaldı, “Toshihiko Izutsu ve Semantik Anlayışı” s. 61-75.

- Necmettin Gökkır, “Izutsu Sonrası Kur’an Araştırmalarında Kullanılan

Yapısal Semantiği Kavramlaştırma Problemi”, s. 76-81.

- Ali Galip Gezgin, “Toshihiko Izutsu’nun Kur’an-ı Kerim’i Anlama ve

Yorumlama Yöntemi”, s. 82-95.

- Yunus Ekin, “”T. Izutsu’nun Kur’an Semantiği Çalışmaları Üzerine Bir

Değerlendirme, s. 96-107.

Hiç şüphesiz Kur’an’da Allah ve İnsan adlı eser, Türkiye’deki İslam

araştırmalarında bir dönüm noktası sayılabilecek eserlerin başında gelir.

Izutsu’nun bu alanda diğer bir eseri de Ethico-Religious Concepts in the Qur’an

adlı eseridir. Bu eser Kur’an’da Dini ve Ahlaki Kavramlar adıyla Selahaddin Ayaz

tarafından 1984 yılında tercüme edilmiş ve Pınar yayınlarında basılmıştır. Bu

eserle birlikte Türkiye’de Kur’an kavramları üzerine çalışmaların yaygınlaştığını

söylemek mümkündür. Hatta “Kur’an Semantiği” alanında yapılan çalışmalar

kavramsal çalışmalar halinde kendini göstermeye başlamıştır. Ancak Kur’an’ın

dil, toplum ve kültür ilişkisi yerine kavramlarının tahlil edildiği bu çalışmalar

birer “Kur’an sözlükleri” mahiyetinden ileri gidememiştir.

Nasr Hamid Ebû Zeyd (1943-2010)

Kahire Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünde öğrenim gören Ebû

Zeyd 1977 yılında doktor, 1987’de doçent ve nihayet 1995’te ise profesör

olmuştur. Bilim dünyası onu 1990’lı yılların başında profesörlük ataması için

yazdığı eseri ve bu eser etrafındaki cereyan eden tartışmalarla tanıdı.

Mefhumu’n-nass adıyla anılan bu eser 1993 yılı Nisan ayında bir Cuma hutbe-

sine konu olur. Abdussabur Şahin verdiği hutbede eserin tartışılmasındaki ilk

58 Makale derginin 108-121 sayfaları arasında yayınlanmıştır.

59 İsmail Albayrak, “Doğulu bir Oryantalist”, İslâmî Araştırmalar Dergisi, 18-1 (2005), s. 113.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır318 319Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

taşı atan kişidir. Ardında eser Cize İstinâf mahkemesinde değerlendirilir ve

1994 Ocak ayında herhangi bir cezaî durumun olmadığını bildiren bir karar

alır. Ancak 1995 Haziran ayında Mısır Yargıtay Mahkemesi’nin aldığı kararla

müellifin mürted olduğuna dair bir hüküm verilir ve hanımından boşanmış

olduğu bildirilir. Kararda ayrıca tövbe etse dahi bu durumu değiştirmeyeceği

vurgulanır. Mahkeme Ebû Zeyd’in Mefhumu’n-nass adlı eserinin yanında

ayrıca Nakdü’l-hitâb ed-dînî, el-İmâm eş-Şâfiî ve Te’sîsü’l-aydiyûlojiyye

el-vasatiyye adlı eserleri inceledikten sonra bu karara varmıştır. Kararın veril-

mesinden sonra Ebû Zeyd Hollanda’da Leiden Üniversitesinde akademik

çalışmalarını sürdürmek zorunda kalmış ve burada vefat etmiştir.

Ebû Zeyd’in eserleri ile Türk okuyucusu 1994 yılında Uludağ Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi’nin 4. cilt 6. sayısında yayınlanan iki tercüme ile

karşılaşmıştır. Bu tercümelerin her ikisi de Mehmet Emin Maşalı tarafından

Kur’an Vahyi’ni konu edinmekte idi. Ancak Türkiye’deki ilmî çevre Ebû Zeyd

ile gerçek anlamda ilk kez İslâmî Araştırmalar dergisinin 1996 yılında

yayınlanan Kur’an özel sayısında yazmış olduğu “İşkâliyetü’-Te’vîl” adlı

makalesinin yayınlanması ile tanışmış oldu.

Ebû Zeyd’in gerçek anlamda dikkatleri üzerine çekmesi ise Mefhumu’n-

nass’ın 2001 yılında Mehmet Emin Maşalı tarafından Türkçeye tercüme

edilerek yayınlanlamasıyla meydana geldi. Eser İlahi Hitabın Tabiatı adıyla

Kitabiyat yayınları arasında neşredildi. Eser klasik tefsir usulü tarzının yerine

Kur’an’ı anlamak için nasıl bir yöntem geliştirilmesi gerektiği sorunu üzerine

yazılmıştır. Eser iki soru üzerine yoğunlaşır: 1- Kur’an nedir? 2- Kur’an’ı nasıl

anlamalıyız? “Nass” kavramıyla 1. soruya cevap verirken “mefhum” kavramı

ile de yöntemi belirlemiş olmaktadır. Ona göre “Kur’an edebi bir metindir ve

olgusaldır.” Dolayısıyla Kur’an’ı kendi olgusal bağlamında ve edebî inceleme

metotları ile anlamak gerekmektedir. Kısaca tarif etmeye çalıştığımız bu

yöntem, Emin el-Hûlî (1895-1966), Muhammed Ahmed Halefullah (1916-

1998), Şükrü Muhammed Ayyâd (1921-1999) ve Aişe Abdurrahman bintu’ş-

Şâti’ (1913-1998)’e ait olan “Edebi Yöntem” adıyla anılan metoduna

atfedilmektedir.60 Ebû Zeyd, Hûlî’nin değil Şükrü Ayyad’ın talebesidir. Gerçekte

Ebû Zeyd, Hûlî ekolünden ayrıdır. “Edebî Tefsir” Kur’an’ın uslubu “beyan”

kavramı ile bağlantılı iken; Ebû Zeyd daha çok Kur’an’ı anlamada “Dil”,

“Kültür” ve “Bağlam” kavramlarını ön plana çıkarmaktadır. Ayrıca Hûlî ekolü

Kur’an’ın ilahiliğini gündeme almaz ve tartışmaya açmaz iken, Ebû Zeyd

Kur’an’ın insaniliğine ve metin boyutuna vurgu yapmaktadır. Bu temel ayrıma

rağmen, “Edebî Tefsir”in Ebû Zeyd’in etkilendiği bir yöntem olduğunu

belirtmemiz gerekir.

60 Mesela bkz. Navid Kermani, “From Revelation to Interpretation”, Modern Muslim Intellectuals

and the Qur’an, (ed. Suha Taji Farouki), Oxford 2004, s. 9, 10.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır318 319Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

Türkiye’de Ebû Zeyd ve yöntemi ile ilgili makalelerin ilkleri Mefhumu’n-

nass’ın tercüme edilmesinden hemen sonra yayınlanmaya başladı. Bunlardan

Özdeş Talip’e ait olan “Vahiy-Olgu İlişkisi Açısından Nesh’e Getirilen

Yorumlara Eleştirel Bir Yaklaşım” adlı makale61 eleştirel akademik çalışmaların

öncülerinden sayılabilir.

Nakd el-hitâb ed-dînî adlı eseri Dinsel Söylemin Eleştirisi adıyla tercüme

edilen ikinci eserdir. Eser 2002 yılında Fethi Ahmet Polat tarafından tercüme

edilerek neşredildi.62 Bu iki temel eserin neşrinden sonra Ebû Zeyd, Türkiye’de

bilimsel makale ve çalışmalara sıkça konu olmaya başlamıştır. Bunlardan birisi

Mehmet Emin Maşalı’nın 2004 yılına ait “Nasr Hamid Ebû Zeyd’in Yorum

Telakkisi ve Bu Telakkinin Niyetselci ve Felsefi Hermenötiğe Atıfları” adlı

makalesidir.63

Ebû Zeyd’in Türkiye’deki İslam araştırmalarına katkısı, hiç şüphesiz,

Kur’an’ın nazil olduğu dönemin tarihsel şartlarını ve vahyin toplum üzerindeki

etkisini incelemeyi gündeme getirmesinde görülür. Nass-olgu ilişkisi olarak da

adlandırılan ve Kur’an’ın anlamını sadece onun içeriği ile sınırlandırıp metin

dışı bağlamlara da yer vermeyi önceleyen bu araştırmalarda, Kur’an’ın dili,

nâzil olduğu muhatap toplumun kültürü ve tarihsel-sosyal bağlamı önemli

araştırma konuları haline gelmiştir. Mesela, Fatih Topaloğlu, “Ebu Zeyd’e Göre

Vahyin Metin-Kültür İlişkisi Açısından İncelenmesinde Dilin Rolü” adlı

makalesinde bu ilişkileri oldukça başarılı bir şekilde anlatmaktadır.64 Ebû Zeyd

vahiy ve toplum arasındaki bu ilişkileri “teşekkül” ve “teşkil” kavramları ile

aktarmaktadır. Ona göre, Kur’an’ın metinleşmesi muhatap toplumun kültürel

boyutundan etkilenmiş (teşekkül), ayrıca muhatap toplumu yeniden

şekillendirmiştir (teşkil). Bu yaklaşım tarzının neticede Kur’an araştırmalarında

tarih ve antropoloji gibi bilimlerin kullanılmasına ve Mekke, Medine dönemi

nuzül ortamı üzerine çalışmaların yoğunlaşmasına neden olmuştur.

Bu bağlamda;

Kur’an’ın Anlaşılmasına Katkısı Açısından Kur’an Öncesi Mekke Toplumu,

editör Mevlüt Güngör, İstanbul: 2011;

Kur’an Nüzulünün Mekke Dönemi Sempozyumu, editör Mesut Okumuş,

Çorum 2013;

Kur’an Nuzulünün Medine Dönemi Sempozyumu Kahramanmaraş Sütçü

İmam Üniversitesi Kahramanmaraş, 17-19 Mayıs 2013, vb. gibi çalışmalarda

ve toplantılarda bu izler görülmektedir.

61 İslâmî Araştırmalar Dergisi, 14-1 (2001), s. 39-48.

62 Ankara: Kitabiyat Yayınları.

63 Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 13-1 (2004), s. 73-90.

64 EKEV Akademi Dergisi, c. 15, sy. 48 (2011), s. 107-115.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır320 321Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

Hasan Hanefî (1935- )

Hasan Hanefî Kahire Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünden

mezun olmuştur. Sorbonne Üniversitesinde İslam Hukuku ve Mukayeseli

Dinler Bölümünde yazdığı “Les Methodes d’Exegese Essai La Science des

Fondaments de la Comprehension Ilm Usul al-Fiqh” adlı doktora tezini 1956

yılında hazırladı.65 1966 yılına kadar Fransa’da kalan Hanefî 1967 yılında

Kahire’ye dönerek Kahire Üniversitesinde öğretim üyeliğine başladı. 1995

yılına kadar aynı fakültede görev yaptıktan sonra emekli oldu. Kahire’de

görevine devam ederken 1971-1975 yılları arasında Philadelphia Temple

Üniversitesinde, 1982-1985 yılları arasında Fas Muhammed b. Abdillah

Üniversitesi’nde, 1985-1988 yılları arasında Tokyo ve Birleşmiş Milletler

Ünivesitesinde ve farklı tarihlerde Los Angeles ve Cape Town üniversitelerinde

misafir öğretim üyesi olarak dersler verdi.

Hanefî eserlerini Fransızca, Arapça ve İngilizce olmak üzere üç dilde, hem

akademik hem de entellektüel çevreye hitaben yazmaktadır. Doktora tezini

Fransızca olarak 1965’yılında yayınlamasının ardından eserlerinin büyük bir

kısmını yine Fransızca olarak kaleme almıştır. Bunlar, L’Exegese de la

Phenomenologie, L’etat Actuel de la Phenomenologie et son Application au

Phenomene Religieux (Paris 1966) ile La Phenomenologie de L’Exegese, Essai

d’une Hermeneutique Existentielle A Partir du Nouveau Testament (Paris 1966)

adlı çalışmalardır.66

Türkiye’deki araştırmacılar, Hasan Hanefî ile ilk kez 1994 yılında İnsan

yayınları tarafından, İslami İlimlere Giriş (çev. Muharrem Tan) ve İslami

Araştırmalar (çev. İbrahim Aydın ve Ali Durusoy) adıyla tercüme edilen eserl-

erle tanışmışlardır. İslami Araştırmalar adlı tercüme, Hanefî’nin 1981

Kahire’de yayınladığı Dirâsât İslâmiyye adlı eserinden sadece iki bölümün ter-

cümesinden oluşmaktadır. İslami İlimlere Giriş adlı eserin Hanefî’nin hangi

eserinden tercüme edildiği, Fethi Ahmet Polat’ın yaptığı çalışmada da dile

getirildiği gibi, açık değildir. Türkçeye Doğu Batı Tartışmaları (İstanbul 2011)

adıyla Muhammed Çoşkun tarafından tercüme edilen eser ise Muhammed

Âbid el-Câbirî ile yazıştığı mektupların bir araya getirildiği Hivâru’l-Meşrik

ve’l-Mağrib adını taşımaktadır.

Modern İslam düşünürleri ile birlikte değerlendirmeye alınan Hasan

Hanefî bu bağlamda iki doktora ve bir yüksek lisans tezine konu olmuştur.

Bunların ilki Fethi Ahmet Polat tarafından 2001 yılında Konya Selçuk

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yapılan “Çağdaş İslam

65 Doktora tezi, Sorbonne Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. R. Brunschvig’in takdimiyle

1965 yılında Kahire’de basılmıştır.

66 Hasan Hanefî’nin hayatı, fikirleri ve eserleri Fethi Ahmet Polat tarafından 2000 yılında dok-

tora tezine konu olmuştur. Bkz. Fethi Ahmet Polat, Çağdaş İslâm Düşüncesinde Kur’an’a

Yaklaşımlar, İstanbul: İz Yayıncılık, 2007, s. 33-54.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır320 321Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

düşüncesinde Kur’an’a Yaklaşımlar” başlıklı doktora tezidir. Bu tezde Hasan

Hanefî ile birlikte Nasr Hamid Ebû Zeyd ve Muhammed Arkoun konu

edilmiştir. Diğer doktora tezi ise, “Hasan Hanefi’nin Kelam İlminin Yenileme

Projesi” başlığıyla Hilmi Karaağaç tarafından, Ankara Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü’nde 2008 yılında tamamlanmıştır. Hasan Hanefî’nin Kur’an

ve Tefsir alanında yaptığı katkıların değerlendirildiği yüksek lisans tezi ise,

Hasan Hüseyin İslam tarafından Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsünde 2013 yılında tamamlanan, Muhammed Ahmed

Halefullah, Muhammed Arkoun, Nasr Hamid Ebu Zeyd ve Hasan Hanefi’nin

Kur’anî Konularla İlgili Görüşlerinin Kaynakları ve Temelleri başlıklı tezdir.

Tüm bu çalışmalardan önce Hasan Hanefî’nin düşüncelerini Türkiye’ye

akademik bir dille tanıtan çalışma ise, İlhami Güler’e ait olan “Hasan

Hanefi’nin Tecdid Projesi, Tanıtım ve bir Değerlendirme” adlı makalesi olup,

1994 yılında İslâmî Araştırmalar dergisinde yayınlanmıştır.67

Hasan Hanefî Kur’an ve Tefsir alanında oldukça önemli çalışmalara imza

atmıştır. Özellikle geleneksel İslam yorumbilim geleneğinin eleştirisi ve

günümüz dünyası için yeni bir yorum yöntemi geliştirme çabası dolayısıyla

da, o, Batıdan bu anlamda faydalanma noktasında son derece etkin yazılar

yazmıştır. Hasan Hanefî’ye göre, Kur’an’ı yorumlamada müstakil bir yorum

nazariyesi mevcut değildir. Zira Kur’an’ı yorumlamak için geleneksel İslamî

ilimlerden kelam, fıkıh, hadis alanında uzman olmak gerekmektedir. Bu ilim-

leri bilmeden Tefsir yazmak imkansızdır. Diğer taraftan Kur’an’ı yorumlayan

müfessirler Kur’an’ın hayatla bağını keserek, sadece metniyle ilgilenmekte-

dirler. Hanefî’ye göre, Kur’anın yorumlanması İslam medeniyetinin ilk

yıllarda hep toplum ve ihtiyaçları çerçevesinde ve maslahatları doğrultusunda

yapılmıştır. Günümüzde ise Kur’an ve toplum arasındaki bu ilişki kurulamam-

akta; bunun yerine kuru, şekilci, kuralcı bir boyutta kendini gösteren anlayışla

yetinilmektedir. Hatta zamanla tefsir medrese ve saraylarda yapılan entellek-

tüel tartışmalara feda edilmiştir. Bu yönüyle Hasan Hanefî daha önce

bahsettiğimiz Fazlur Rahman, Izutsu ve Muhammed Ebû Zeyd’den

farklılaşmaya başlar. Öncekiler, tefsiri belli kurallara bağlarken ve bu yönleri-

yle tefsir “modern” ve “metin/nass merkezli” karaktere sahip iken; Hanefî,

toplum ve toplumun ihtiyaçlarını ön plana çıkararak, tefsiri ve yorumu diyale-

ktik bir ilişkiye büründürmekte ve dinamik bir yapıda görmektedir.

Hasan Hanefî, nass-olgu arasındaki ilişkiyi göz önüne alan tefsirlerin

varlığını kabul etse de bunların azlığından şikâyet etmekte ve olgunun daha

fazla ön plana taşınması gerektiği fikrinden hareketle, yeni bir tefsir teorisine

ihtiyaçtan söz etmektedir. Daha çok Fıkıh usulü teorileriyle olguya cevap

67 Bkz. İlhami Güler, “Hasan Hanefî’nin Tecdid Projesi, Tanıtım ve bir Değerlendirme”, İslâmî

Araştırmalar Dergisi, c. 7, sy. 2 (1994), s. 149-170.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır322 323Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

arayan Hanefî’nin, Tefsir alanındaki önerisi ise, Konulu Tefsir’dir. “Method of

Thematic Interpretation of the Qur’an” başlıklı makalesi önce 1995 yılında

Islam in the Modern World I: Religion, Ideology, and Development adlı68 kendi

kitabında, ardından ikinci defa 1996 yılında Alman oryantalist Stefan Wild’in

editörlüğünde yayınlanan The Qur’an as Text adlı kitabında yer almaktadır.69

Bu makalesinde Hanefî, konulu tefsirin modern okuyucuya getireceği

avantajları dile getirmekte ve nasıl bir metot kullanılması gerektiği hakkında

bilgiler vermektedir. Ona göre konulu tefsir, Kur’an’ın ne dediğini anlamaya

çalışmakla beraber, olgudan hareketle metni kategorik bir kavram alanına

yerleştirerek anlaşılmasını sağlamaktır.70 Ona göre Konulu tefsir için öncüller

bulunmaktadır. Bunlar:

1- Kur’an bir metindir

2- Kur’an edebî bir metindir.

3- Doğru veya hatalı yorum yoktur, farklı yöntemler, motivasyonlar,

beklentiler vs. vardır.

4- Bir metnin tek bir anlamı yoktur.

5- Yorum farklılığı, sosyo-politik bir farklılıktır.71

Bu nedenle konulu tefsire başlarken yorumcunun “kimliği” metni

anlamanın ayrılmaz unsurlarındandır. Yorumcunun/okuyucunun soru ve

sorunları olmalıdır. Yorumcu ne aradığını bilmelidir. Ardından konuyla ilgili

tüm âyetler bir araya getirilerek tasnif edilmelidir. Bu bize sistemi/yapıyı gös-

terecektir. Ortaya çıkan bu metinsel sistem/yapı, gerçek hayat ile

karşılaştırılarak, metin olgu arasındaki bu ilişki kurulmalıdır.72 Hasan

Hanefî’nin konulu tefsir’e dair yazmış olduğu bu makalesi Türkçeye Sönmez

Kutlu tarafından tercüme edilmiştir.73 Konulu tefsir uygulamalarının

Türkiye’de başlaması ve yaygınlaşması noktasında Hasan Hanefî’nin bu

makalesi ne kadar etkili olmuştur? Günümüz hayat şartlarında insanların

Kur’anî bilgilere daha çabuk ulaşabilmesi, dinî problemlerinin çözümünde

Kur’an hükümlerine kolayca başvurabilmesi için yeni bazı çalışmaların yapıl-

ması gerektiği konusundaki düşünceler, konulu tefsir yönteminin tetikleyici

unsurlarının başında sayılmaktadır. Bu sebepten dolayı konulu tefsirin

68 Hasan Hanafi, “Method of Thematic Interpretation of the Qur’an”, Islam in the Modern World I:

Religion, Ideology, and Development, Kahire 1995, s. 407-428.

69 Bkz. Hasan Hanafi, “Method of Thematic Interpretation of the Qur’an”, The Qur’an as Text,

(editör: Stefan Wild) Leiden- New York- Köln: Brill, 1996, s. 195-211.

70 Bkz. Hanafi, “Method of Thematic Interpretation of the Qur’an”, s. 197.

71 Bkz. Hanafi, a.g.m., s. 202-203.

72 Bkz. Hanafi, a.g.m., s. 203-205.

73 Bkz. İslâmî Araştırmalar, c. 9 (1996), s. 158-166. Tercüme, makalenin ilk neşredildiği Islam in

the Modern World I: Religion, Ideology, and Development (Kahire 1995) kaynak alınarak yapıl-

mıştır.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır322 323Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

Kur’an’ı “hidayet ve irşad” kitabı olarak ön plana çıkaran Muhammed Abduh

ekolüyle başladığı iddia edilmektedir.74 Kuşkusuz İngilizce olarak kaleme aldı-

ğı Major Themes of the Qur’an (1980) adlı eseri ile Konulu Tefsir’e en önemli

katkıyı Fazlur Rahman yapmıştır. Fazlur Rahman, Müslümanların çağdaş

dünyada yerini alabilmeleri, geri kalmışlıktan kurtulabilmeleri, problemlerini

çözebilmeleri için Kur’an’a bütüncül bir metotla yaklaşmalarının gerektiğini

bildirir.75 Hasan Hanefî’nin konulu tefsir vurgusu ise, Kur’an’ın toplumun

ihtiyaç ve sorunlarına ne tür cevaplar vereceğiyle ilgilidir. Dolayısıyla, İslam

dünyasında konulu tefsir üzerine yazan müelliflerden Seyyid Mürsî, Mustafa

Müslim, Abdüssettâr Fethullah Saîd, Abdu’l-Hayy el-Fermâvî, Ahmed Cemâl

el-Umarî ve Muhammed Mahmud el-Hicâzî, Muhammed Bâkır Sadr,

Muhammed Gazzâlî ve Salâh Abdülfettah Halidî’nin konulu tefsir önerilerin-

den oldukça farklıdır. Türkiye’de konulu tefsir tartışmaları da yine aynı saik-

lerle yapılmaktadır. Nitekim, ilk müstakil Türkçe çalışma olan “Tefsir’de

Konulu Tefsir Metodu”76 başlıklı makalesinde Güngör, toplumun ihtiyacına

göre Kur’an’ın konularının tespitinin yapılmasını dillendirmemiştir,aksine

onun makalesinde murad-ı ilahiyi tespit vurgusu bulunmaktadır.77 Ömer

Dumlu tarafından sunulan “Konulu Tefsir ve Düşündürdükleri” başlıklı sem-

pozyum tebliği78 ve İbn Teymiyye ve Konulu Tefsir (İzmir 1999) başlıklı kitabı

aynı vurguyu tekrarlamaktadır. Şahin Güven’in Çağdaş Tefsir Araştırmalarında

Konulu Tefsir Metodu (İstanbul 2001),79 Cüneyt Eren’in Konulu Tefsir Metodu,

(İstanbul 2000); Davut Aydüz’ün Tefsir Çeşitleri ve Konulu Tefsir, (İzmir 2000)

ve Muhsin Demirci’nin Konulu Tefsir’e Giriş (İstanbul 2006) adlı çalışmalarında

konulu tefsir yazmadaki temel nedenin, toplumun ihtiyaçlarına cevap vermek

değil, Kur’an’da var olan bir bilgiyi topluma daha anlaşılır bir şekilde sunmak

olduğu vurgulamaktadırlar. Öyleyse Hanefî’nin Konulu Tefsir projesinin teo-

rik olarak Türkiye’de yankı bulmadığı söylenebilir. Ancak uygulamalar söz

konusu olduğunda, konulu tefsirlerin, Hanefî’nin çizmiş olduğu toplumların

kendi çağdaş olgusal kategorik tasnif sistemiyle Kur’an konularını ilişkilendi-

rerek anlamlandırma çabasından, fazlaca çıkamadıklarını görmekteyiz.

74 Şahin Güven, Konulu Tefsir Metodu, İstanbul 2001, s. 89-90.

75 Fazlur Rahman, Ana Konularıyla Kur’an, Ankara 1993, s. 14.

76 İslâmî Araştırmalar, c. 2, sy. 7 (1988), s. 49-55.

77 Bkz. Mevlüt Güngör, “Tefsir’de Konulu Tefsir Metodu”, İslâmî Araştırmalar, c. 7 (1988), s. 49-55.

78 Tefsir’in Dünü ve Bugünü Sempozyumu, Samsun 1992, s. 157-175.

79 Eser aslında Şahin Güven’in Kayseri Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde 1996

yılında yaptığı Yüksek lisans tezidir.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır324 325Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

Sonuç

Tanzimatla birlikte başlayan ve Cumhuriyetle devam eden batılılaşma

eğiliminin nihayet Tefsir ilminde hangi boyutta olduğunu literatür incelemesi

yoluyla tespit etmek bu çalışmanın temel hedefleri arasındaydı. Bu hedefe

dönük olarak, çalışmamızda 1980 sonrasını ve önemli etkin isimleri örnek

olarak aldık. Seçtiğimiz isimler hem Türkiye’de hem de küresel anlamda

Kur’an araştırmalarında, eserleriyle gündem oluşturan, yöntem öneren ve

Tefsir’de dönüm noktası olan isimlerdir. Bunlar Fazlur Rahman, Toshihiko

Izutsu ve Nasr Hamid Ebû Zeyd’tir ve Hasan Hanefî. Hiç şüphesiz 20. Yüzyıla

damgasını vuran Emin el-Hûlî, Muhammed Arkoun, Tarık Ramazan,

Abdulkerim Suruç gibi daha bir çok isim Türkiye’de eserleri ile tanınmaktadır.

Biz sadece bunlardan dört ismi örnek olarak seçtik. Bunun neticesinde gördük

ki, seçilen bu isimler gerçekten de Türkiye’de önemli çalışmalara kaynaklık

etmiş ve bir anlamda Kur’an ve Tefsir akademisinin şekillenmesinde önemli

roller üstlenmişlerdir.

İncelememizin sonucunda, bu yaklaşımların Türkiye’ye tercümelerle

girmiş olduğunu gördük. Izutsu’nun Kur’an’da Allah ve İnsan adlı eseri hariç,

diğer tüm eserler çoğunlukla 1980 sonrası dönemde Türkçeye kazandırılmıştır.

Kur’an ve Tefsir ile ilgili akademik çalışmalar da bu tarihten sonra gelişme

göstermektedir. Eserlerin tercüme edilmesiyle birlikte, bu eserlerde yer alan

konular ile, Kur’an ve Tefsir alanında yapılan çalışmalarda yer alan konular

arasında paralellikler görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye Tefsir

literatürü bu eserlerden oldukça fazla istifade etmiş ve etkilenmiştir. Bu

etkileşim bazen doğrudan kavramsal ve metodolojik adaptasyonculuk ile

kendini gösterirken bazende bu etkileşimin eleştirel boyutta da yer almakta

olduğu görülmektedir. Türkiye’deki Kur’an ve Tefsir akademisinin, bu

eserlerden istifade ederken ortaya çıkardığı eserlerde dikkat çeken önemli bir

nokta söz konusudur: Gerek Fazlur Rahman ve gerekse Izutsu’nun

eserlerinden yola çıkılarak tartışılan “tarihselcilik” ve “semantik” gibi Batı

menşeli metot ve teoriler, Türkçe makale ve kitaplarda tartışılmaya başlandığı

günden itibaren uzun bir süre, bu metot ve teorilerin Batıdaki kurucularına ve

önemli düşünürlerine referansları hemen hemen hiç olmamıştır. Bu

referanslar genellikle bu metot ve teorileri Türkiye’ye aktaran kişiye

(transmitter) yapılmaktaydı. Sanki “Tarihselcilik” Fazlur Rahman ile;

“Semantik” ise Izutsu ile özdeş hale getirilmiş idi. Acaba bunun nedeni,

temelde Batı menşeli olan bu metot ve teorilerin, Kur’an ve Tefsir gibi İslam’ın

en temel kaynak ve bilimine uygulanırken bir meşruiyet problemiyle

karşılaşma endişesi midir? Böyle bir meşruiyet problemi var ise acaba bu yolla

mı çözülmeye çalışılmıştır? Ancak bu tutumun daha büyük bir probleme yol

açtığını söyleyebiliriz: O da “uygulama hataları”nın ortaya çıkmasıdır. Hatta

bu durumda Batı metot ve yöntemlerinin doğruluğunu ve uygulanabilirliğini

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır324 325Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

gündeme getirdiği sonucuna varabiliriz. Tarihsel eleştiri veya semantiğin

teorik kuralları ve diğer uygulama örneklerinden haberdar olmamak, bir

örneğe bağımlı kalmak anlamına geldiği için Türkiyedeki uygulamalarda diğer

İslam ülkelerindeki benzer uygulamalardan farklı bir görüntü ortaya

çıkarmıştır. Bu farklılık 2000’li yıllarda artık çeşitliliğin artması ve diğer önemli

isimlerin özellikle de Ebû Zeyd’in ve Hasan Hanefî’nin tercüme edilmesiyle

aşılmış görünmektedir.

Sonuçta Fazlur Rahman, Izutsu, Ebû Zeyd ve Hasan Hanefî gibi müellifler

Türkiye’de Kur’an ve Tefsir araştırmalarına, olumlu-olumsuz yönleriyle

önemli katkılarda bulunmuşlardır. Bu katkıların elbette birçok farklı boyutu

bulunmaktadır. Özellikle Kur’an’ı tefsir ederken, klasik analiz yöntemleri olan

âyet, kelime ve cümle tahlilleri yerine; Kur’an’ın tarihsel bir metin olarak

tanımlanması gündeme gelmiş ve anlamın dilsel, toplumsal ve tarihsel

bağlam ile birlikte incelenmesi gerektiği fikri ortaya çıkmıştır. Bu ise Kur’an’a

bakışı değiştirmiştir. Ayrıca bütün bunlar Kur’an’ı anlarken de yeni episte-

molojik alanların açılmış olduğu anlamına gelmektedir.

Kur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye EtkileriNecmettin GÖKKIR

ÖzetTanzimatta başlayan Batıya yöneliş düşüncesi, nihayet Kur’an araştırmalarında da artık belirgin bir şekilde görülmektedir. Kur’an araştırmalarında görülen batılı yöneliş sistematik bir boyutta olup bazı fakülte, vakıf, dergi ve akademisyenler gibi çeşitli girişimler çerçevesinde bulunmaktadır. Özellikle de Batılı yaklaşımların etkisi altında kalan bu eğilim 1980 sonrası tefsir literatüründe oldukça yaygındır. Türkiye’deki araştırmacılar, Fazlur Rahman, Toshihiko Izutsu, Hasan Hanefî ve Ebû Zeyd’in eserlerinin tercümelerinde kullanılan kavram ve uygulanan yöntemlere bağlı kalmaktadırlar. Önceleri tarih ve dil ağırlıklı yapılan çalışmalar sonraları dil-kültür ve bağlam çalışmalarına doğru evrilmektedir. Tüm bu çalışmaların bir etkisi olarak, Türkiye’de nihayet Kur’an algısı ve Tefsirin epistemik alanları etkilenmiş bulunmaktadır.Anahtar Kelimeler: Semantik, Tarihsel eleştiri, Bağlam, Dil-kültür, Kur’an

Araştırmaları.

TALİD, 10(19-20), 2012, N. Gökkır326 PBKur’an Araştırmalarına Batılı Yaklaşımlar ve Türkiye’ye Etkileri

Western Approaches to Qur’anic Studies and their Effects on TurkeyNecmettin GÖKKIR

AbstractThe idea of Westernization that emerged in the Tanzimat Era has had an increasingly clear impact on Qur’anic studies. This trend is systematically applied on institutional and personal initiative in some faculties, foundations and academic journals. It has also become common in tafsir literature in Turkey since the 1980s. Scholars in Turkey are committed to the concepts and methods used in the translations of the works of Fazlur Rahman, Izutsu, Hasan Hanafi and Abu Zayd. Initially focused on the history and the language of the Qur’an, these works have later evolved towards language, culture and contextual approaches. These studies have also had an impact on the perception of the Qur’an and the epistemic field of tafsir in the Turkish academia.Keywords: Semantics, Historical Criticism, Context, Language-Culture, Qur’anic

Studies.