2
MiMAR SiNAN M ESCiDi Mer- mer ezan okuma yerinin minare kompo- zisyonunun bozmayan çerçeveli mihrap güzel örneklerinden Pencerelerin hemen üstü pal m et motifleriyle bir taç gib i ve üst örtüsü basit bir kubbecikle marisinin klasik bu minare Mimar Sinan tiplerden en güzelini kendi mes- cidinde bir daha rastlanmayan bu minare Urfa Ulu- camii minaresinin minyatür bir benzeri Gurlitt'ten göre Yenibahçe'de günümüze Kap- tan Sinan Mescidi'nin de böyle bir baca minaresi Bugün ile örtülü olan Mimar Sinan Mescidi'nin de Takkeci Mescidi'nde görül- gibi en devrini nik çinileriyle ve içinde gizli bir kubbesi bulundu- söylemek mümkündür. Mescidin mektebine avlunun içinden merdivenle giriliyordu. Kareye bir plana sahip bodrumlu bi- üstü herhalde ile örtülü idi. Yine mescidin de ge- günümüze kadar gel- Hiçbir süslemesi ve kitabesi olma- yan, sivri kemerli, som mermerden ayna bulunan iki birer seki Hemen su haz- nesi saran evlerin kal- Mimar Sinan, kendi ile bu mescid için bir de tesis ederek içinde sundurma, havuzlar ve akarsuyun mesci- de bir çok ev, d ük- kan ve 300.000 akçe vakfedip ge- liriyle kadar" ve kendisinden sonra nezaret etmesini tur. vakfiyesinin vazife mescidde yapacak namaz için günde 3 akçe ve her gün Yasin okuyup ruhuna ba- için de 1 akçe verilmesini iste- : Sai, Tezkiretü'l-ebniye, s. 86; a.e. [s. Ze- ki Sönmez, Mimar Sinan ile ilgili Yazmalar-Bel- geler içinde). 1988, s. 68; a.mlf .. Tezki- retü'l-bünyan (a.e. içinde). s. 32; Tuh{etü'l-mi'- marin (a.e. içinde). s. 86; a.e. Me!Ql Meriç , Mimar Sinan Eseri 1: Mimar Si- Eserlerine Dair Metinler için- de). Ankara 1965, s. 30; Evliya Çelebi , Seyahat- name, 313; Ayvansarayi, Hadikatü'l-cevami', 90 I, 199; Mimar Koca Si- nan, 1948, s. 96-1 04; Se mavi Eyice, Minareleri", Türk San Tarihi ve incelemeleri, 1963, I, 62; a.mlf., Cami ve Mescid Mina- releri", TM, sy. 1O ( 1953). s. 255; C. Gurlitt, is- tanbul'un Mimari (tre. Rezan Ankara 1999, s. 76; Ali Saim Ülgen, Mimar Si- nan Ankara 1989, lv. 177; Yüksel Yol- istanbul Mimarisi için Kaynak Evliya Çelebi Seyahatnamesi, 1989, s . . 249; Mimar Sinan bul 1990, tür. yer.; Fatih Camileri ve Tari- hi Eserler(haz. Fatih 1991 , s. 169; M. Baha Dönemi Eserleri", Fatih ts. (Fatih Belediyesi.) , s. 89; Aptullah Kuran, "Mi- mar Sinan Mescidleri", Sema vi Ey ice Arma- 1992, s. 142-143; Gözde Rama- Mimar Sinan'da Tezyinat Ankara 1995, s. 198-201; Aygün Ülgen, Klasik Devir Minareleri, 1996, s. 142-146; Yüksel. Mi'marisi VI, 2004, s. 369-370; Kuban, "Mimar Sinan ve Türk Mimarisinin Klasik sy. 49, tanbul 1967, s. 38; Aygen Bilge, "Mimar Sinan a.e., sy. 67 969). s. 28-33; a.mlf., "Mimar Sinan malar ll", sn; sy. 5 (1973). s. 141-173; Erdem Yücel, "Mimar Sinan Mescidi", a.e., sy. 3 ( 1970). s. 49-58; "Mimar Fatih Mahallesindeki Mescidinin ve Çevresindeki Ka- Altkomisyonu Ra- poru", sy. 85 ( 1970). s. 16; N. Esra Di- "Mimar Sinan Mescidi", DBist.A, V, 468- 469. L li! SEMA DaGAN döneminde Hassa .J Mimar Hassa sermi'- Hassa da denilir. Devletin kuru- saray ve devlet in- mimarlara görev bi- linmekle beraber Hassa istanbul'un fethinden sonra kuruldu- Blrun dan ocak idi. Ancak li malzeme te- dariki, masraf ve yevmiyelerin ödenmesi gibi idari görmekte olup teknik rin mimarlar görev ve yetkilerini belir- leyen Saraya ve devlete ait her türlü ve tamirat için ön yapmak, ve ger- masraf defterlerini tutmak, bitiminde son kabul et- mek;. ilgili ve gayri müslim cemaat- lere ait mabedierin tamir veya tilmesinin gerekli olup yapmak: istanbul'daki ve hizmetlerini yerine getirmek; mabedlerin, su ile ana ihtimallerinin için özel kontrol etmek ve ruhsata seferlerde askerin ge- köprü gibi ordu hizmetlerini ifa et- mek; usta ve yevmiyelerini, malzemelerinin ev- ve tesbit etmek; eyalet kontrol edip bunlara ehliyet vermek; mahkemelerde yapmak. Bu görebilmek için nezaretinde bir fen he- yeti ile Sepetçiler oturan bu heyetin Vefa "mi- karhanesi" denilen bir atölye de bulunuyordu (Evli ya Çelebi , 511). tayinler ocak içerisinde halifelik ve mertebesine olanlarla suyolu ya- Ocakta bütün tayinler ve yük- selmeler üzerine sad- buyruldusu ile oluyordu. Mimar- tayinler XVII. ka- dar idi. 1 054'te ( 1644) aziedilmesiyle bu sisteme son Bu göreve getirilenler da- ha önceden mütefer- rika vb. da Mü- hendishane-i Bertl-i Hümayun'un kuru- ( 1795) buradan mimar- lar tayinlerinde de- bu göreve mühendis- hane getirilmesi (Beydilli, s. 83). Bütün ocak gibi mimarba- da idi. XVII. 31 -45 akçe Ulufe gelirleri de Mlrlye ait ve tamiratlardan mi'marl" bir pay ve istanbul'daki dükkaniar- Ia "milel-i selase" denilen Rum, Ermeni ve yahudi cemaatlerine ait evierden belirli bir rüsum Vize da bir bulunuyordu , 1802'de bunun geliri 8883 akçe idi (BA, Cevdet-Saray, nr. 2860, 3750). Mi- emrindeki hassa dairesi, saray ve mlrlye ve ait ve yap- ma görevleri imparatorluk öl- çüsünde görmekteydi. XVII. Hassa da 150 1691 'de bu otuz ye kadar sonunda on bir 1604'te

li! - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · vakıf tesis ederek içinde sundurma, köşk, havuzlar ve akarsuyun bulunduğu, mesci de bitişik bir bostanı, çok sayıda ev, d ük kan ve

  • Upload
    others

  • View
    0

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: li! - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · vakıf tesis ederek içinde sundurma, köşk, havuzlar ve akarsuyun bulunduğu, mesci de bitişik bir bostanı, çok sayıda ev, d ük kan ve

MiMAR SiNAN M ESCiDi

receği yeknesaklıktan kurtarılmıştır. M er­mer ezan okuma yerinin minare kompo­zisyonunun estetiğini bozmayan çerçeveli mihrap şekilli açıklıkları taşçılık sanatının güzel örneklerinden sayılır. Pencerelerin hemen üstü pal m et motifleriyle bir taç gib i kuşatılmış ve üst örtüsü basit bir kubbecikle nihayetlenmiştir. Osmanlı ınİ­

marisinin klasik çağındaki bu şerefesiz minare Mimar Sinan'ın buluşudur: Sinan denediği tiplerden en güzelini kendi mes­cidinde inşa etmiştir. Diğer bir örneğine daha rastlanmayan bu minare Urfa Ulu­camii minaresinin minyatür bir benzeri sayılabilir. Gurlitt'ten öğrenildiğine göre Yenibahçe'de günümüze ulaşmamış Kap­tan Sinan Paşa Mescidi'nin de böyle bir baca minaresi vardı. Bugün kırma çatı ile örtülü olan Mimar Sinan Mescidi'nin de Takkeci İbrahim Ağa Mescidi'nde görül­düğü gibi en ihtişamlı devrini yaşayan İz­nik çinileriyle kaplı olduğunu ve içinde yaldızlı ahşap gizli bir kubbesi bulundu­ğunu söylemek mümkündür.

Mescidin yanındaki sıbyan mektebine avlunun içinden merdivenle giriliyordu. Kareye yakın bir plana sahip bodrumlu bi­nanın üstü herhalde ahşap çatı ile örtülü idi. Yine mescidin yanındaki çeşme de ge­çirdiği onarımlarla günümüze kadar gel­miştir. Hiçbir süslemesi ve kitabesi olma­yan, sivri kemerli, som mermerden ayna taşı bulunan çeşmenin iki tarafında birer seki yapılmıştır. Hemen yanındaki su haz­nesi etrafını saran evlerin arasında kal­mıştır.

Mimar Sinan, kendi imkanları ile inşa­sını gerçekleştirdiği bu mescid için bir de vakıf tesis ederek içinde sundurma, köşk,

havuzlar ve akarsuyun bulunduğu, mesci­de bitişik bir bostanı, çok sayıda ev, d ük­kan ve 300.000 gümüş akçe vakfedip ge­liriyle "kıyamete kadar" yaşatılmasını ve kendisinden sonra başmimar olacakların evkafına nezaret etmesini şart koşmuş­tur. Ayrıca vakfiyesinin vazife kısmında mescidde imamlık yapacak kişiye namaz kıldırması için günde 3 akçe ve her gün Yasin okuyup sevabını vakıfın ruhuna ba­ğışlaması için de 1 akçe verilmesini iste­miştir.

BİBLİYOGRAFYA :

Sai, Tezkiretü'l-ebniye, s. 86; a.e. [s. nşr. Ze­ki Sönmez, Mimar Sinan ile ilgili Yazmalar-Bel­geler içinde). İstanbul 1988, s. 68; a.mlf .. Tezki­retü'l-bünyan (a.e. içinde). s. 32; Tuh{etü 'l-mi'­marin (a.e. içinde). s . 86; a.e. (nşr. Rıfkı Me!Ql Meriç , Mimar Sinan Hayatı, Eseri 1: Mimar Si­nan'ın Hayatına, Eserlerine Dair Metinler için­de). Ankara 1965, s. 30; Evliya Çelebi , Seyahat­name, ı, 313; Ayvansarayi, Hadikatü'l-cevami',

90

I, 199; İbrahim Hakkı Konyalı, Mimar Koca Si­nan, İstanbul 1948, s. 96-1 04; Se mavi Eyice, "İstanbul Minareleri", Türk San 'atı Tarihi Araş­tırma ve incelemeleri, İstanbul 1963, I, 62; a.mlf., "İstanbul'da Bazı Cami ve Mescid Mina­releri", TM, sy. 1 O ( 1953). s. 255; C. Gurlitt, is­tanbul'un Mimari Sanatı (tre. Rezan Kızıltan), Ankara 1999, s. 76; Ali Saim Ülgen, Mimar Si­nan Yapıları , Ankara 1989, lv. 177; Yüksel Yol­daş Demircanlı. istanbul Mimarisi için Kaynak Evliya Çelebi Seyahatnamesi, İstanbul 1989, s .

. 249; İbrahim Ateş, Mimar Sinan Vakfı, İstan­bul 1990, tür. yer.; Fatih Camileri ve Diğer Tari­hi Eserler(haz. Fatih Müftülüğü), İstanbul 1991 , s. 169; M. Baha Tanınan. "Osmanlı Dönemi Eserleri ", Fotoğra{larla Fatih Anıt/arı, İstanbul, ts. (Fatih Belediyesi.) , s. 89; Aptullah Kuran, "Mi­mar Sinan ' ın Mescidleri", Sema vi Ey ice Arma­ğanı, İstanbul 1992, s. 142-143; Gözde Rama­zanoğlu, Mimar Sinan'da Tezyinat Anlayışı, Ankara 1995, s. 198-201; Aygün Ülgen, Klasik Devir Minareleri, İstanbul 1996, s. 142-146; Yüksel. Osmanlı Mi'marisi VI, İstanbul 2004, s. 369-370; Doğan Kuban, "Mimar Sinan ve Türk Mimarisinin Klasik Çağı", Mimarlık, sy. 49, İs­tanbul 1967, s. 38; Aygen Bilge, "Mimar Sinan Hakkında Araştırmalar", a.e., sy. 67 (ı 969). s. 28-33; a.mlf., "Mimar Sinan Hakkında Araştır­malar ll", sn; sy. 5 (1973). s. 141-173; Erdem Yücel, "Mimar Sinan Mescidi", a.e., sy. 3 ( 1970). s . 49-58; "Mimar Sinan'ın Fatih Akşemsettin Mahallesindeki Mescidinin ve Çevresindeki Ka­lıntıların Değerlendirilmesi Altkomisyonu Ra­poru", Mimarlık, sy. 85 ( 1970). s. 16; N. Esra Di­şören, "Mimar Sinan Mescidi", DBist.A, V, 468-469.

L

li! SEMA DaGAN

MİMARBAŞI

Osmanlı döneminde Hassa Mimarları Ocağı'nın başı.

.J

Mimar ağa, Hassa mimarbaşı, sermi'­maran-ı Hassa da denilir. Devletin kuru­luşundan başlayarak saray ve devlet in­şaatlarında mimarlara görev verildiği bi­linmekle beraber Hassa Mimarları Ocağı'­nın istanbul'un fethinden sonra kuruldu­ğu anlaşılmaktadır. Sarayın Blrun kısmın­dan sayılan ocak teşkilatta şehreminine bağlı idi. Ancak şehremin li ği malzeme te­dariki, masraf ve yevmiyelerin ödenmesi gibi idari işleri görmekte olup teknik işle­rin tamamı mimarlar ocağına bırakılmış­tı. Ocağın görev alanı ve yetkilerini belir­leyen işler şöyle sıralanabilir : Saraya ve devlete ait her türlü inşaat ve tamirat için ön keşif yapmak, inşaatı ve tamiratı ger­çekleştirmek, masraf defterlerini tutmak, işin bitiminde son keşfi yapıp kabul et­mek;. vakıflarla ilgili inşaat ve tamiratları gerçekleştirmek: gayri müslim cemaat­lere ait mabedierin tamir veya genişle­tilmesinin gerekli olup olmadığına ilişkin keşifler yapmak: istanbul'daki inşaat ve şehireilik hizmetlerini yerine getirmek;

mabedlerin, şehir surlarının, su yolları ile ana yolların kapanmamasını sağlamak;

yangın ihtimallerinin azaltılması için özel inşaatları kontrol etmek ve gerektiğinde ruhsata bağlamak: seferlerde askerin ge­çeceği yolların açılması, onarılması, köprü yapılması gibi ordu hizmetlerini ifa et­mek; inşaatlarda çalışan usta ve i şçilerin

yevmiyelerini, inşaat malzemelerinin ev­safını ve fiyatlarını tesbit etmek; eyalet mimarlarını kontrol edip gerektiğinde bunlara ehliyet vermek; mahkemelerde bilirkişilik yapmak. Bu işleri görebilmek için mimarbaşının nezaretinde bir fen he­yeti oluşturulmuştu. Topkapı Sarayı'nda Yalı Köşkü ile Sepetçiler Kasrı'nda oturan bu heyetin dışında Vefa civarında "mi­marbaşı karhanesi" denilen bir atölye de bulunuyordu (Evli ya Çelebi , ı, 511).

Mimarbaşılığa tayinler ocak içerisinde halifelik ve kethüdalık mertebesine ulaş­mış olanlarla suyolu nazırı arasından ya­pılıyordu. Ocakta bütün tayinler ve yük­selmeler mimarbaşının arzı üzerine sad­razarnın buyruldusu ile oluyordu. Mimar­başılığa tayinler XVII. yüzyıl ortalarına ka­dar kaydıhayat şartıyla idi. 1 054'te ( 1644)

Kasım Ağa'nın aziedilmesiyle bu sisteme son verilmiştir. Bu göreve getirilenler da­ha önceden kazanmış oldukları mütefer­rika vb. unvaniarı da koruyorlardı. Mü­hendishane-i Bertl-i Hümayun'un kuru­luşunun ( 1795) ardından buradan mimar­lar yetişince mimarbaşı tayinlerinde de­ğişiklik yapılarak bu göreve mühendis­hane hulefasından olanların getirilmesi kararlaştırılmıştır (Beydilli, s. 83).

Bütün ocak mensupları gibi mimarba­şılar da ulı1feli idi. XVII. yüzyılda ulı1feleri 31 -45 akçe arasında değ işiyordu. Ulufe dışında başka gelirleri de vardı. Mlrlye ait inşaat ve tamiratlardan "harc- ı mi'marl" adıyla bir pay ve istanbul'daki dükkaniar­Ia "milel-i selase" denilen Rum, Ermeni ve yahudi cemaatlerine ait evierden belirli bir rüsum alıyorlardı. Vize sancağında da bir mimarbaşı arpalığı bulunuyordu , 1802'de bunun yıllık geliri 8883 akçe idi (BA, Cevdet-Saray, nr. 2860, 3750). Mi­marbaşının emrindeki hassa mimarları dairesi, saray ve İstanbul dışında mlrlye ve vakıflara ait inşaat ve tamiratları yap­ma görevleri dolayısıyla imparatorluk öl­çüsünde iş görmekteydi.

XVII. yüzyılda Hassa Mimarları Ocağı'n­da 150 mimarın kayıtlı olduğu anlaşılmak­

tadır. 1691 'de bu sayı otuz beş- kırk kişi­

ye kadar düşmüş, yüzyılın sonunda on bir kişi kalmıştır. 1604'te bunların yaklaşık

Page 2: li! - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · vakıf tesis ederek içinde sundurma, köşk, havuzlar ve akarsuyun bulunduğu, mesci de bitişik bir bostanı, çok sayıda ev, d ük kan ve

yarısı gayri müslimlerden oluşmaktaydı (Afyoncu, XVII. Yüzyılda Hassa Mimarla· rı Ocağı, s. 63). Sayıları değişen dar bir kadro ile bu işleri yürütmek mümkün ol­madığı için taşrada da eyaJet mimarlık­ları ihdas edilmişti. Bu mimarlar mimar­başının teklifiyle görevlendiriliyor ve mi­mar ocağınca kontrol ediliyordu. Nitekim Sinan'ın mimarbaşılığı döneminde "elle­rine birer arşın alarak" mimarlık yapan kimselerin inşa ettikleri binaların çok geçmeden yıkilması ya da yanması üze­rine mimarbaşının ehil olmayan kimsele­re mimarlık yaptırmaması emredilmişti. EyaJet mimarları. bölgelerindeki küçük çaplı işleri görmekle ve bilhassa sınır boy­larındaki kalelerio tamiratıyla görevlen­dirilmişti. İçlerinden bir kısmı u!Cıfeli, bir kısmı timarlı idi. Sayıları arttığında bun­lara baş olan kişinin de mimarbaşı olarak · anıldığı görülmektedir (Evliya Çe lebi, IV, 413); ancak kural olarak bu un van Hassa Mimarları Ocağı'nın başına aitti.

ll. Mahmud döneminde önce şehremin­liğiyle mimarbaşılık Ebniye-i Hassa Mü­dürlüğü adıyla birleştirilmiştİ ( 1831 ). Da­ha sonra Meclis-i Umur-ı Nafia ( 1836) ve arkasından Umür-ı Ticaret ve Nafia Ne­zareti ( 1839) kurulunca mimarbaşılığın içinde bulunduğu birimler buraya bağ­lanmıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

BA, Cevdet· Saray, nr. 2860, 3750; Evliya Çe­lebi, Seyahatname, 1, 511; IV, 413; Ahmed Re­fik [Altınay], Hicri On ikinci Asırda istanbul Ha­yatı (I 100·1200), istanbul1930, tür.yer.; a.mlf., Hicri On Üçüncü Asırda istanbul Hayatı (1200 · 1255), istanbul 1932, tür. yer.; a.mlf .. On Altıncı Asırda istanbul Hayatı (1553-1591), istanbul 1935, tür.yer.; a.mlf., Türk Mimarları, istanbul 1937; Tahsin Öz, Mimar Me h med Ağa ve Risa­le-i Mimariye, istanbul 1944, tür.yer.; Uzunçar­şılı, Saray Teşkilatı, s. 377-378; a.mlf., Merkez· Bahriye, s. 340; Behçet Ünsal, "Topkapı Sarayı Arşivinde Bulunan Mimari Planlar", Türk San­'atı Tarihi Araştırma ve incelemeleri, istanbul 1963, 1, 169-197; Kemal Beydilli. Türk Bilim ve Matbaacılık Tarihinde Mühendishane, Mühen­dishane Matbaası ve Kütüphanesi : 1776-1826, istanbul 1995, s. 83; E rhan Afyoncu, "XVI. Yüz­yılda Hassa Mimarlan", Prof. Dr. i smail Aka Ar­mağanı, izmir 1999, s. 207-216; Fatma Afyon­cu, XVII. Yüzyılda Hassa Mimarları Ocağı, An­kara 2001; Ahmet Vefa Çobanoğlu, "Osmanlı'­da Baş Mimarlar", Türk Dünyası Kültür Atlası: Osmanlı Dönemi(haz. Metin Eriş v.dğr.), istanbul 2002, IV, 250-326; izzet Kumbaracılar, "Türk Mimarlan", Arkitekt, sy. 2, istanbul1937,s. 59-60; Zarif Orgun, "Hassa Mimarlan", a.e., sy. 12 (ı 938), s. 333-342; Muzaffer Erdoğan, "Osman­lı Mimari Tarihinin Arşiv Kaynakları", TD, III/ 5-6 (ı 953), s . 95-122; Şerafettın Turan, "Os­manlı Teşkilatında Hassa Mimarları", TAD, 1/1 (ı963). s. 157-203. IAl

1!!!1 ŞERAFETIİN TuRAN

ı

L MiMARİ

ı

_j

Mi'mari kelimesi "uzun ömürlü olmak, ömrünü uzatmak; (bir ev) mesklın ve ba­yındır olmak, (evi) meskun ve bayındır ha­le getirmek" anlamlarındaki amr (umr) masdanndan türetilmiştir. Aynı kökten gelen ma'mfir. imareve umran da Arap­ça'da genellikle harab kelimesinin karşıtı olarak kullanılmakta ve bayındır olma ya da bayındır kılınayı ifade etmektedir. Ay­rıca "mesken ve bina" manası da taşıyan bu kelimeler söz konusu yapıların oturu­labilir, kalıcı ve bayındır niteliklerini be­lirtmektedir. Umran, özellikle şehirli me­deniyetleri göstermek üzere "temeddün" ile aynı anlamda kullanılır. Kur'an'da yı­kılmış uygarlıkların, ülkeleri geçmişte na­sıl bayındır hale getirdiğini hatırlatan (er­Rum 30/9). Allah'ın mescidlerini yalnızca gerçek müminlerin marnur kılacağını be­yan eden (et-Tevbe9/18). Mescid-i Haram'ı onarım görevine değinen (et-Tevbe 9/19) ve "bayındır ev"e (el-beytü'l-ma'mlır) bir yeminle işaret eden (et-Tür 52/4) ayetle­rio hepsi mimari teriminin kök anlamıyla ilgili bağlarnlara sahiptir. Nisbeten geç dönemlerde ortaya çıkan mimari kelimesi klasik Arapça sözlüklerde yer alınayıp da­ha ziyade Osmanlı Türkçesi'nde kullanıl­mıştır. Konu hakkındaki bir Osmanlı kla­siğinde mimarlık kelimesine yer verilmek­te. Arapça'da mi'marın "mamur edici" anlamına geldiği. Eski Türkçe'de (kadim! Türki) bu kelimenin artık pek kullanılma­yan karşılığının "şenledici" olduğu belir­tilmektedir (Cafer Efendi, vr. ı •, J6•; İng . tre., s. ı 7, 31 ). Modern Arapça'da mimari "fennü'l-imare, hendesetü'l-imare" gibi terkiplerle karşılanmakla birlikte "el-fen­nü'l-mi'mari" ile de ifade edilmektedir. Mimarinin modern İngilizce ve Fransızca'­daki karşılığı architecture (Al m. architek­tur) şeklindedir. Latince'dekiarchitektu­radan modern Batı dillerine geçmiş ol­makla birlikte kelimenin aslı Grekçe olup "baş, başlangıç. ilke" manasma gelen arkhe ile "bina inşa etmek" anlamındaki tekhtain masdarının birleşiminden oluş­muştur.

Klasik dönem müslümanlarının ilimler tasnifine dair yazdığı kitaplarda mimari adlı bir ilim dalından söz edilmemekte, ancak geometri (ilmü'l-hendese) bağlamın­da mimarlığı tanımlayan bir alt disipline yer verilmektedir. Taşköprizade, "ilmü uklıdi'l-ebniye" adını verdiği bu disiplinin konusunu binaların tasarımı, yapı tekni­ğinin esasları ve nitelikli inşaat yöntemle-

MiMARi

ri şeklinde belirlemektedir. Müellife göre bu ilim şehirlerin ve meskenlerin bayındır kılınmasında büyük yararlar sağlamak­tadır (Mift[H:ıu's-sa'ade,ı, 375) . Risfıle-i Mi'mfıriyye'de de eserin aslında geo­metriye dair olduğu ifade edilmekte ve geometriyle mimari arasındaki ilişki vur­guianmaktadır (Cafer Efendi, vr. 6•; İng .

tre., s. 23).

Teknik anlamıyla mimari, medeni ya­hut şehirli bir toplumun pratik ihtiyaçla­rını karşılamanın yanı sıra kendini ifade etmek üzere gerçekleştirdiği yapım tek­niği ve sanatıdır. Bu açıdan mimari yapı­lar, yalnızca barınınayla ilgili zorunlu ih­tiyaçların karşılanmasına yönelik olmayıp medeni kurumların hangi yönde gelişti­ğini yansıtan birer sembol olarak da an­lam taşımaktadır. Mimari eseriere genel­likle tipleri (sivil mimari, dini mimari, res­ml mimari vb.), teknikleri (ahşap, taş, tuğ­la gibi kullanılan malzeme ve kemer, ku b­be, ki ri ş vb. yapı m teknikleri) ve ifade bi­çimleri (çevre, mekan, ışık, süsleme, sem­bol vb.) açısından yaklaşılmaktadır.

Genel olarak dini tatbikat mimari sana­tının uygulandığı yapıların inşa edilmesini zorunlu kılmıyorsa da bütün büyük din­ler kendi amaçlarına göre tasarlanmış mimari yapılara sahiptir ve bu yapıların her biri o dine ait ulfıhiyyet telakkilerini, ibadet şekillerini ve cemaat yapılanma­larını yansıtan karakteristik özellikler ta­şır. Dini mimari mabede ait terminoloji, mekan organizasyonu ve işlevler bakımın­dan çeşitli tasniflere tabi tutulmaktadır. Mesela bazı milbedler için "Tanrı'nın evi" (beytullah) ya da "toplanma yeri" (cami) ta­birlerinin kullanılışı. mabedin bir şahıs ya da kutsal sayılan bir olaya nisbet edilerek anılışi(Hz. Muhammed'in mi'raca yüksel­diği Kubbetü's-sahre) yahut dini faaliye­tin biçimiyle (mescid "secde yeri", namaz­gah) ilgili terminoloji böyle bir tasnife im­kan vermektedir.

Müslümanların kendi medeniyet tec­rübesi içinde ortaya koydukları mimari geleneği "İslam mimarisi" ya da "İslami mimari" olarak isimlendirilir. Bu terimle kastedilen, müslüman mimari geleneği­nin kendine özgü yönleriyle İslam dininin ruhunda bulunan değerleri belirli biçim ve semboller halinde yansıttığı ya da bu değerler doğrultusunda yön ve kimlik ka­zandığıdır. Fakat meseleye İslam'a has bir semboller ve işaretler sisteminin olup ol­madığı, eğer varsa dini kaynaklarının ne­lerden ibaret bulunduğu ve mimari bi­çimlere dönüştürülme tarzlarının ne ol­duğu sorularıyla yaklaşan ve bazı istisnai

91