642
8/20/2019 Lütfi Akad - Işıkla Karanlık Arasında http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 1/642

Lütfi Akad - Işıkla Karanlık Arasında

  • Upload
    cecunn

  • View
    523

  • Download
    73

Embed Size (px)

Citation preview

http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 1/642
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 2/642
©Türkiye i Bankas Kültür Yaynlar Meelik Soka 2/3 Beyolu 34433 stanbul
Yayn Danman Mürit Balaballar Editörler  Defne Asal Er, Handan Akdemir
Kapak Tasarm Birol Bayram Düzelti  Eylül Duru
Yardmc Editör  brahim Türk Tasarm Osman Tülü
Grafik Uygulama Tpograf   (0212) 249 01 01
Birinci Basm Nisan 2004, stanbulISBN 975-458-561-X OTM 11036701
Basmevi Mas Matbaaclk A (0212) 285 11 96 Dereboyu Caddesi Zara Binas B Blok 1 Maslak 34398 stanbul
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 3/642
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 4/642
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 5/642
 Parmak Uçlar île e Dokunmak 17
Yeilçam Deil Rikâptar! 2.1 
"Bana Bir Kutu Negatif Bul!”   40  Avuçlarmda lk Ter...  •47
 Damla Damla Biriken... 54
 Badat’ta Kesilmi Bir Gül lo y  
 Badat Scanda Çekilenler • 124 
 Babann Sofradaki Yeri 158  
On Ylda Biriken...  • 277
 Adanal •  427
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 6/642
Göç Yollar •  343
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 7/642
Lütfi Akad’n “Talebesi” Olmak...
Biliyorduk elbet: Sinema tarihimize adn yazdrm bir büyük ustayd Lütfi Akad. Yaklak doksan yllk sinema tarihimizin en etkin, en youn dönemine damgasn vurmu bir yaratc, ayn zamanda bir emekçiydi. Bunlar kitaplarda yazan bilgi- lerdi zaten. Ama öreneceimiz daha çok ey vard.
Klasik bir öretmen gibi deildi. Az konuuyordu. Ören- ci deil de talebe (talep eden) olmamz bekliyordu. Ve öyle olduumuzda, her zaman dünyaya merakla bakan gözleri da- ha bir parlyordu. Mesafeli gibiydi, ama karsndakine say-
g duyduunu, deer verdiini hissettiren bir yaknl usul usul kuruveriyordu. Söyledii her sözün ve söylemediklerinin, yap- t ve yapmad her hareketin altnda yaamla snanm bü- yük bir deneyimin olduu hemen fark ediliyordu. Görmü, ge- çirmi, incelemi kiiliiyle bir bilge gibiydi.
Onun örencisi olmann nasl özel bir ey olduunu, an-
larn okurken bir kez daha hissettim. Snftan içeri girerkenarkasna ald büyük yaam deneyiminin ayrntlar bu an- larda bütün dürüstlüü ve samimiyetiyle yer alyor: Hayat- na bir yön vermeye çalrken rastlant sonucu girdii sinema- da parmak uçlaryla meslein inceliklerini kavramaya çal- mas, terleyen avuçlar, ustaszln acs, yaamn kar konul- maz aknts içinde buram buram mücadele kokan saysz sü-
reç, sözü yapan özün peinde koup, sade, yorumsuz, reçete sunmayan ve tpk kendi kiiliinde olduu gibi, suskunluun gücünü tayan bir anlatma varmas, ustalamas...
Akad’n yazdklar, pek az an kitabnda rastlayabildiimiz türden anlatmyla da dikkat çekiyor. Kendisini anlatmasna
7
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 8/642
rnn taknlmayp örenme sürecinin aktarld bir anlatm
bu. Akad kimseyi adam etmeye çalmyor; belleinin duyar
tabakasnda k ve karanlk arasnda iz brakan dolu dolu bir
yaam, kendisini adam eden sinemacln anlatyor. Ustal-
n, doru sorular sorup doru yantlar bulmaya çalan bir
talebelikte olduunu gösteriyor neredeyse; sesini yükseltme-
yen, dingin, yer yer edebi tatlar içeren bir üslupla...
Anlarn okuyunca daha iyi görüyorum ki, bizler srala-
rmza oturmu hazr yantlar almay beklerken, o, olmas ge-
rekeni, som sormann önemini öretmi. Ne büyük mutluluk
ki, onn talebesi olmak, yazdklarna bir sunu yapabilmek
ansna eritim. Bu büyük ustann anlarn okuyup “talebe” olacaklara da ne mutlu...
b r a h im  T ü r k
8
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 9/642
LtJTF A k a d
8/20/2019 Lütfi Akad - Ikla Karanlk Arasnda
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 10/642
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 11/642
k l a K aranlk A rasnda . ..
Bunalml günler vardr. nsan ne yaptn, nereye gittiini bi lemez. Öyle günlerden birini yayordum. ki buçk yllk as kerlikten yeni terhis olmutum, bir yerde çalyordum ve an nem beni evlendirme tela içindeydi.
Lise yllarnda avclarla dere tepe dolamay çok severdim. Silah kullanmay sevmezdim, benimki avdan çok doada yü rümekti. imdilerde, ngilizce’den aktarlan "trekking” dedik lerinden... Kimi geceleri bir koyakta, çiçekli süpürge çalla r arasnda, ayazda birbirimize sokularak geçirdiimiz olur
du. Bu yürüyülerden birinde aniden çöken bir bulutun sis leri arasnda yoldalarm kaybettim. Ne yöne gittiimi bil meden önümde uzanan bir çr izledim çaresiz. Zaman ge çiyor, sisin etkisiyle kararan ortam, dönü yolunu bilmeyiim, bir açkla çkma umudumu korkuya dönütürmek üzerey ken tatl bir esintiyle sis dalyor, kendimi bir tepede yalnz
buluyorum. Kar tepeden barmalar geliyor, yoldalarm elsallayarak yanlarna gitmemi istiyorlar. ki tepe arasnda de rin saylabilecek dar bir vadi var, kar tepeye trmanan ya maç dik ve çetin görünüyor.
te o gün olduu gibi, bunalm sisleri arasndan çabala yarak çktm açklkta tandk yüzler görüyorum: akir Sr mal, ilk gençlik yllarmdan gelen dostum; Temel ICaramah-
mut, arkadalmz yok ama birbirimizi liseden tanyoruz; ad nn Erturul Tokdemir olduunu örendiim, Osmanbey cad delerinde sk sk karlatmz, ayn semtin gençlerinden ta ndk bir yüz... Evet yüzler tandkt ama ortam yabancyd. 26 Haziran 1946 gününden söz ediyorum. Sinemaya bula
l
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 12/642
tm ilk günden, Sislerden aça çktm o yürüyü günün- de kar tepeye ulamak için yoku aa, vadiye nasl uçtum, o çetin duvar nasl trmandm, araya giren bunca yln tozu duman arasndan ayrntlar anmsamak, seçmek zor.
Sinema iine girmeyi hiç ama hiç düünmemitim, böyle
bir i de yoktu aslnda. Sinemay tiyatrocular ek bir i olarakyapyorlard. Diyeceim meslek deildi. Aslna baklrsa hiç- bir zaman da meslek olmamtr. Olsa olsa bir tutkudur sine- ma. Akll uslu insan ii deildir; tutkulu insan iidir.
Esintili günler vardr. nsann ban belaya sokan günler... Durup dururken adam kanat takp uçmaya özendirir, Ar danda Nuh’un gemisini aratmaya zorlar. te böyle bir gün,
akir Srmal film çevirmeye koyuluyor. Birden! Ertl Tokdemir adnda bir arkadayla ortaklk kurmu, anlama- lar yapm, oyuncular, görüntü yönetmeni, kçlar, tam ta- kn ie koyulmutu. Ben o sralar Osmanl Bankas’nda çal- yordum. akir Srmal ile mahalle arkadaydk.
Hayal kurmam insan yoktur. En kendi halinde, psrk in-
sanlarn bile alabildiine zengin, kendilerine özgü dünyalarvardr; olmadk olaylar, kimsenin o güne kadar göze alama- d ileri dülerler. Kim bilir kaç kii uçakla okyanusu bir so- lukta geçmeyi yalnzca düte yaamakla yetinmiti zamann- da, ama bunlardan biri her eyi göze alp, olmayacak gibi gö- rünen ii olur klmt...
te akir Srmal bu tür insanlardan biriydi. Hepimiz gi- bi hayal kurmakla yetinmez, bunlar eyleme koyard. Özel ya- amnda, bizi artk artmayan birçok örneini görmütük bu tür eylemlerinin. Ama bu i özel yaam ayordu. Toplumsal bir boyutu vard. Alkn olmamza ramen akir’in böyle bil- ie karmas biz arkada çevresini akna çevirmiti. Bu a- knln nedenleri vard elbet. Önce, bugün olduu gibi bir si-
nema ortam yoktu. Ylda ancak üç, dört film çevriliyordu. Bundan baka akir sradan bir sinema seyircisiydi, yani he- pimiz gibi, haftada ya da on be günde bir sinemaya giden- lerden... O günlerde ne gazetelerde sinemayla ilgili yazlar, ne de sinema bilgisi veren kitaplar vard. Fransa’dan gelen Ca-
l i 
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 13/642
hier dtt Ctnem a  ile Yldz vard ki o da bir magazin dergisiy-
di. Stüdyo, laboratuvar, kurgu gibi sinemann mutfak ilerin
den habersizdik. En fazla fotoraf ilikisi ile negatif filmi bi
liyorduk, kald ki akir Srmal’nn öyle bir makinesi de yok
tu. ehir Tiyatrosu oyuncular ise eriilmez kalclerindcydi biz- ler için, onlar ancak sahnelerde görebiliyorduk. Olsa olsa bu
olaydan çok önceleri bize anlatt bir çocukluk ans vard a
kir Srmah’nn. Bir gün ili civarnda bir yangn haberini aln
ca babasnn ona hediye olarak ald küçük kamera ile seh
pasn kapt gibi yangn yerine komu, itfaiye arabalarnn,
 Akad'm akr Srnal'yia çalt sralarda çekilmi bir fotoraf. 
iLiif Alutd arivi)
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 14/642
karma kark hortumlarn arasna sehpay dikip, banda sö mürgeci bal ile ona buna emirler yadrarak film çekme ye kalkm, itfaiyeciler bu gereinden fazla igüzar çocuu çalma alanndan zorlukla çkarmlar. Anlalan o gün ya rm kalan ii yllar sonra tamamlamaya karar vermi ve böy
le, hiçbir hazrl olmadan, donanmsz ve bilgisiz ama güvenilir bir saduyu ile ie girimiti akir Srmal. “Onlar yap yorsa ben de yaparm,” demi ve yapmt. Dahas, ad Unu-
tulan Sr   olan filmi o yl “Yerli Film Yapanlar Cemiyeti”nin düzenledii “1947-1948 senesi Türk Filmleri Sanat Mükâfa t Müsabakas”nda en iyi film seçilmiti.
Ortakln yapm sorumluluunu Temel Karamahmut
yüklenmiti. Ayn lisede okumutuk onunla, ama ayn snf larda olmadmz için bir dostluumuz yoktu. Orada, ad “Se ma Film” olan ortakln yazhanesinde tantk. Anmsama dm bîr nedenle ayrlmak istiyordu. akir Srmal ii sürdür meyi bana önerdi. Yapacam iin sinemayla bir ilikisi yok görünüyordu. Bir iletme örgüsü kurulacak, hesap kitap i
leri görülecekti. Gördüüm eitime yabanc bir taraf yoktu. stanbul Yüksek ktisat ve Ticaret Olculu’ndan mezundum. Ama o sralar, dediim gibi, Osmanl Bankas’nda çalyor dum. Tutarl bir iim vard. te sorun da burada idi. Tutar l bir ii olmak beni bouyordu.
Aslnda kendimi bildim bileli, özellikle yapmak istediim bir meslek olmad. Dönem dönem bir sürü merakm oldu: Mi marlk, resim, tarih, tiyatro, marangozluk ve daha birçokla r... Kendimi her eye alabildiine açk tutmutum. Çevrem de ise birçok insann, yapsna aykr olduunun bilincinde ol madan rasgele bir meslee, ie yapp kaldklarm görüyor dum. Kimi Mülkiye’de okuduu için kaymakam, kimi tica ret odasnda kâtip, kimi sigortac ve daha akla gelebilecek her
türlü tutarl i... Tutarl i deyince de akla gelen u oluyordu: Her sabah belli bir saatte evden çklyor, ayn yollardan ge çerek belli bir saatte iyerinde olunuyor... Akam gene belli bir saatte çklyor, zamanla gelimi çok ince bir alkanlk la aym yollardan, ezberlenmi tabela ve reklam levhalarn,
14
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 15/642
Tanr bilir kaçnc kere okuyarak, belli saatte eve dönülüyor- du. Sonralar, evlilik ve çoluk çocua karm saygn bir ai- le reisi olarak, yaam, deimez aralklarla damlayarak tüke- niyordu. te kendimi böyle bir sürecin banda görüyordum. Elim kolum balyd, yaplacak bir ey yoktu. Eitim ve as-
kerlikten sonra bir ie girilir (tutarl bir i!) ve bir ksr dön-gü içinde hiçbir eyin beklenmedii yeni bir yaam süreci ba- lard.
Evet, Osmanl Bankasnda çalyordum ve yaptn i ge- rei topallyordum da. Ruhsal bir topallkt bu... Bankann açt snav kazanm ve ie alnmtk. Dediklerine göre bi- zi deiik bölümlerde çaltrdktan sonra bir yl Paris’te, bir
yl da Londra’da bankaclk eitimine göndereceklerdi. Bunun için srayla, her serviste bir ay çaltrlp bankaclk üzerinde genel bir bilgi edinmemiz salanyordu. Kambiyo servisinde bir ay çaltktan sonra muhabere servisine geçmitim. te to- pallm burada balad. Günde en az yirmi otuz mektup yaz- mam gerekiyordu. Her mektupta en az be alt kere geçen bir
sözcüktü beni topallatan. u anda bile yazmaya zorlandm bu sözcüü durup dururken yüksek sesle tekrarlyor, ya da parmaklarm daktiloda yazar gibi vuruyordum. Kimi zaman kocaman kl bir levha olarak gördüüm de oluyordu. Gün- de yüz elli kereye yakn daktilo ile m.ü.d.ü.r.l.ii..ü.n.ü.z.ü.n yazdnz olmadysa bu topallama duygusunu anlamanz zor.
Muhabere servisine geçeli on be gün olmutu ve topall- m her gün biraz daha artyordu. Bir ayn sonundaysa ne ola- can bilmiyordum. te akir Srmal’nn önerisini tam o s- rada aldm. Bir iten çkp avare avare dolamak baka, i de- itirmek baka eydi. Babam “sinema ii”ni yadrgamad. Ona göre yeni bir aland, gelimeler olabilirdi, denemeye de- erdi. Annem ise tedirgindi, tutarl bir i olarak görmüyor-
du. Sözü uzatmayacam. Aile çevresinde sorunu çözümledik- ten sonra akir Srmalt’ya bir “ k v e t ” dedim. 1946 ylnda Ha- ziran aynn yirmi altnc gününde idik. Tam elli yedi yl ön- ce... Dün kadar yakn, k ylnca uzak... Bu elli yedi yl bo- yunca çok eyler oldu elbet. O günler farknda olmasak bi-
15
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 16/642
le yeni bir sinemann kurulu sürecinin balangç günlerinde idik. Her ey bir deneme, arama havas içindeydi. Serüven do- lu, sancl, ateli, iyimserlikle dolu cokulu günlerdi. O gün- lerin sinema yapanlarn ne paraszlk, ne teknik eksiklik, ne de iteki bilgi yetersizlii yldryordu. Yapmcsndan cn kü-
çük içisine kadar gözü kara bir kuakt. Sinema yllar önceAmerika’da olduunca yeni batan kefediliyordu. Yeni ku- ak eskiyle tüm köprüleri atm, el yordam ve saduyusuy- la kendi birikimini oluturma yolunu seçmiti. e balarken tümüyle yabanc bir ortama giriyordum. O dönemi sinema ta- rihçileri yazdlar. Gün na çkacak yeni bilgilerle daha da ayrntl olarak yazacaklardr.
Olaylar, sözler, davranlar fotorafta n gümülü du- yar katman etkiledii gibi belleimizde izler brakr. Bu izler kiilerin ruhsal durumlarna göre deiik olur. Kiminde kes- kin bir aydnlkta prl prldr dün olmuçasna, kiminde açk seçik, belirgin bir rek söz kalmtr, kiminde bulank, belirsiz karaltlar yalnzca... Bugün fotorafta bile nesnelliin su gö-
türür olduu göz önüne alnrsa, bellekte kalm “im’Mere da-yanarak anlarda nesnel olmaya özenmek bo bir çabadan öte- ye gitmeyecektir. Yaplacak ey hiçbir zorlama yapmadan, bir yoruma kalkmadan (silik söz, bulank yüz, belirgin davran) bellekte ne izlenim brakmsa kâda aktarmak... Ben dc öy- le yapacam. Bellek denen seksen alt yllk o tk tk istif- ten sinema ile ilgili silinmemi in’leri ayklayp yazmaya ça- lacam. Bunlardan bir sonuç çkarmak, bir yoruma varmak iim olmayacak. Söyleyebileceim tek ey u: “te elli yedi yl- lk sinema serüvenimin, yaammda kla karanlk arasnda brakt izlenimler bunlar.”
8/20/2019 Lütfi Akad - Ikla Karanlk Arasnda
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 17/642
Parmak Uçl an l e e D ok unmak 
leride uzun yllar beraber çalacamz Temel Karamahmut’ dan görevi, yani birtakm hesap kitap ilerini devraldm. Fil min balarndaydlar. Bir iki deneme çekiminden baka bir ey
yaplmamt. aki-’in asistanln Selahattin Küçük yapyor du, onu da liseden tanyordum. ehir Tiyatrosu oyuncularn dan Reit Gürzap, Reit Baran, Talat Artemel, Sami Ayano- lu ile anlamalar yaplm ve ba kadn oyuncu olarak Tür kân Pasiner seçilmiti. Sonradan bunlara Behzat Butalc ile b rahim Delideniz de katlacakt. Bir genç kz ile bir genç erkek
daha gerekiyordu. Genç kzn nasl seçildiini anmsamyo rum. Sanrm bir çar yaplm, bavuranlar arasndan tiyat ro çevresine yabanc olmayan Servet Cengiz adnda bir hanm kz uygun bulunmutu. Bir iki oyuncuyu bulmak da bana ka lyordu.
Dorusunu söylemek gerekirse profesyonel tiyatro oyun cularna uzaktan bakyordum. Ayn türden deilmiiz gibi bir duygu vard içimde; onlar yukarlarda bir yerlerde ve farkl idiler. Halkevindeki arkadalar düündüm bir süre, ama ce saret edemedim. Bu profesyonel bir iti. Bir meraklya ne ka dar güvenebilirdim? Sonra yava yava bir yüz belirmeye ba lad zihnimde, hem tiyatro ve oyunculua yakn hatta çocuk luundan beri içinde, hem ne profesyonel ne amatör bir ili
kisi var, hem çok yetenekli. Aranan nitelie uygun. Aslnda tam aradmz adam... Taksim’den Galatasaray’a doru inerken, sa kolda, Lale sinemasnn kar srasnda, “Madam” dedi imiz küçük tütüncünün yannda, yaz aylarnda kaps, içe rinin lo serinliine geni açk bir meyhane vard. Masalardan
17
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 18/642
8/20/2019 Lütfi Akad - Ikla Karanlk Arasnda
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 19/642
birinde sabahn ilk saatlerinden gece kapanana kadar, önün de hiç bitmeyecek gibi içki kadehi ile biri otururdu. Arada gar sonlara bir eyler söyler, seyrek olan müterilerden kimi ile se- lamlard. Görenlerin müteri sand, tiyatroya merakl olanlarn tandk birine benzettikleri ama kim olduunu ç
karamadklar Settar Körmükçü, sonsuza dek süreceini sand bir skntya bekçilik ediyordu. Ünlü ehir Tiyatrosu oyuncusu Hazm Körmükçü’nün olu idi Settar. Galatasaray Lisesi’de son üç yl birlikte okumutuk. Bir tiyatro oyuncu sunun, ne kadar ünlü olursa olsun, yallk dönemi için hiç bir güvencesi yoktu o zamanlar. Dostlar önayak olmu, ön ce milli piyango bileti satan bir yer açmasna imkân salam
lard Hazm Kömükçü’ye, sonralar geniletilerek içki ve ye mek verilen bir yere dönütürülmütü. Bu tür bir yan gelir ih tiyac hemen hemen bütün ehir Tiyatrosu oyuncular için söz konusuydu. Baba Behzat Butak’n gene Beyolu caddesinde pastanesinin, Vasfi Rza’nm yatrmlarnn olmas gibi... Hiç bir imkân olmayanlar ise, ithal edilen filmlerin dublaj kur
taryordu. Babas Hazm Körmükçü’nün ölümünden sonra dükkâ
n iletmek Settar’a kalmt. ler pek parlak deildi. Settar, mermer masada önünde sulandrlm raks ile oturmu, cad denin kar srasnda “Piknik” denilen yerde pein para ile içen, kendisine borç takm müterilerine kzamadan bakyordu. “Ne oluyor?” dedim, “H iç .. .” dedi. Gerçekten hiçbir ey ol muyordu. Öyle, kmltsz, donmuçasna duraan günlerdi, pe pee ayrntsz gelen...
Kimi bekleyenler için önünde sonunda Godot’nun geldi i olmutur. Karsndaki iskemleye otururken Godot olma dm konusunda hiçbir kukusu yoktu Settar’n. Aslnda yal nz Godot’yu deil, bekledii hiçbir ey yoktu. Aradmz genç
adam için yaptm öneriyi sindirebilmek uzun zamanm al d. Kukusu vard. Yapabilir miydi? Yapabilirdi elbet, çocuk luundan beri bulunduu ortamd: Oyun, tiyatro, kulisler, okuldaki baarl temsiller... Yabancs olduu hiçbir ey yok tu, Güven vermek için söylediim bu kadar oldu. Yeni bir yo
19
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 20/642
la çkyorduk. Uzun yllar her filmimde, ölümüne kadar yan yana çalacaktk.
Hazrlklarm yaparken bu arada çalanlarn bir dökü- münü yapmtm. ehir Tiyatrosu oyuncular ve görüntü yö- netmeni Kriton lyadis dnda hepimiz için yeni bir ortam-
d yapmaya hazrlandmz. e önce parmak uçlar ile doku-nuyor, güven bulunca skca kavryorduk. Yeri salam bulma- dkça adm atmyorduk. Yeni bir ortamda yeni insanlar ve de- iik tutumlarla karlayorduk. Bazlar çarpc oluyordu. De- ride izi kalan derin bir bçak yaras gibi uzun süre etkisini sür- dürüyordu. Saç, sakal ve makas gibi birtakm makyaj malze- mesi için ehir Tiyatrosu’ndan eski bir oyuncuya elli lira ver-
mitim, sorup soruturduuma göre otuz, otuz be lira ara- snda bir ey tutacakt. ki gün sonra aldklarn getirdi, ne- yin nasl kullanlacan uzun uzun anlatyor ama elli lirann üstünü verecek hiçbir harekette bulunmuyordu. Yüzümü kz- drp istediimde, önce sustu bir süre, sonra kaln kalarnn altndan kara gözlen ile (belki kahverengiydi ama bana hep
kara geldi) bir süre bakt. Tartyordu. Terazinin bir kefesindeben vardm, öbür kefesinde ne olduunu bilemedim hiçbir za- man. Sonra kaim aktör sesiyle “Ohooo... Sen böyle parala- rn üstünü arayacak olursan...” dedi ve sözün kalann bo- lukta brakarak ar ar uzaklat. Daha sonralar deiik tür- de birçok olayla karlaacaktm. Ama bu ilki idi, brakt izin derin olmas belki bundand.
20
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 21/642
Ye i lçam D ei l R i kâpt ar ! 
ili’ye doru çkarken, Etfal Hastanesi durana yakn sol kol da hafif bir yoku halinde yükselen topu topu krk, elli met re uzunluunda, ad Rikâptar olan bir sokak vardr. Rikâp
tar, binici demektir. Merkep de oradan gelir, yani binek. Caddeden sapldnda sa tarafn boydan boya Bulgar Ek- sarlanesi’nin bahçe duvar kaplar, sol tarafn da bir apart man binas ile eskiden beri garaj olarak kullanlm olan gal vaniz çatl tek katl bir yap. te bu eski garaj bir süreden be ri yeni yeni çkmaya balayan yapmclarn film çekim alan
olarak kullandklar yerdir. “Necib’in platosu” deniyordu oraya. Yaktrlan isim abartlyd elbet. Yer çimento apla ör tülmütü, klar koymak için çaty tutan sistemin gergileri arasna atlan kalaslardan, bir de kullanla kullanla eskimi, üst üste yaptrlan kâtlarla kalnlam deiik boyda lev halardan baka donanm yoktu. Bugün ne Rikâptar soka ne “Necib’in platosu” anlyor, oysa yeni sinemann nabz bu sokakta vurmaya balamt. Siema-magazin yazarlar bu ye ni sinemay tanmlamak için, yazlmas, söylenmesi çaprak, anlam bilinmeyen, ulalmas zor, Rikâptar soka yerine, ara da kendi soyluluklarn da belirten bir ölçü küçümseme de ka tarak “Yeilçam” sokann adm yelediler. Yeilçam soka Beyolu’nun tam orta yerinde, o zamanlar ad Melek olan,
imdiki Emek sinemas sokann sonunda sola açlan, Rikâp- tar’dan da ksa, yirmi be, otuz metrelik bir sokaktr. O dö nemin ithal film datclarnn çounun yazhanesi o sokak tayd. Melek, Sümer sinemalarnn çk kaplar, Lüks sine masnn giri kaps o sokaa bakar, çuvallara istif edilen film
21
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 22/642
kutulan stanbul’un çevre sinemalarna buradan dalr, haf ta içinde, özellikle sabahlar youn bir hareket olurdu. Film yapmclar belki bu nedenle yazhanelerini bu sokakta açma y yelemilerdi. Böylece karma da olsa bir çar oluurdu. Olutu da... Çok geçmeden yapmclarn anlamak için da
vet ettikleri oyuncular, yönetmenler, senaryo yazarlar, tasarlanan filmi daha balamadan sinemalarna balamak isteyen çevre sinemaclar, Anadolu sinemaclarnn araclar gidip gel meye balad. bekleyen figüranlarn, set içilerinin vakit ge çirecei köe bucak kahveleri açld.
Gene de Rikâptar sokann benim için özel bir yeri olmu tur. Uzun yllar o sokan otuz krk adm ötesinde oturmu
tuk. akir Srmal ile ie baladmda da orada oturuyorduk. Arada bir garajn iki kapsnn geni açlp çalmalarn soka a tatn gördüüm olmutur. imdi ben de o takmlardan birinde iin bir ucundan tutanlardan biriydim. Bunun bir ömür boyu süreceini bilemezdim elbet. te yanlara doru ge ni açlm o kapnn önünde gördüm ilk defa Reit Baran’,
insanlar arasnda sradan bir insan hali ile. Küçük bir kahvemasasnn üstüne koyduu çantasn açm, özenle dizdii fo toraf makinesi, mercekler ve filtreleri ile urayordu. Reit Baran hem filmde oynayacak hem fotoraflar çekecekti. Me rakla baktm görünce bir iki açklamada bulundu. Ben ken dimi tanttm. Güleç bir yüzü, yumuak sesinde sevecenlik var d. Sabrl ve iyi bir insan olduunu örenecektim daha iyi ta
ndmda. Özel yaamnda büyük özveri gerektiren bir tutu mu nedeni ile onu hep sayg ile andm. D sahnelerin büyük bir bölümü Adapazar’nda çekilecekti. Bu yolculuun ha zrlklar içindeydik. Adapazar’m Hürrem Erman adnda biri salk vermiti akir Srmal’ya. Nasl olduunu bilmiyo rum; benden önce olmutu bu tanma. Hürrem Erman Ada-
pazar’nda yerlemi bir ailedendi, orada bir sinemalar var d. stanbul’da Edebiyat Fakültesi’nde okuyan Hürrem Erman, burada i yapan filmleri sinemalar için kiralyor ve gönderi yordu. Bu arada hareketlenmi olan yeni yapmlarla da ilgi leniyor, daha bitmeden sinemalarnda göstermek için anla
22
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 23/642
seyircilerine ilginç geleceini düünerek akir Smal’ya öner-
mi olacakt.
tm, Güzel Sanatlar Akademisinde okumutu, yardmc ola-
rak da Mecidiyeköylü, “Artist Arif” adnda biriyle anlatm.Kimseye sormadan iimin düzenli yürümesi içi gerekli ön-
lemleri alyor, insan ve araç gereç ihtiyacm tamamlyor, son-
radan bunlarn iin gereine uygun olduunu görüyordum. Si-
nema bir saduyu iiydi. O sralarda kendimi iin heyecan-
na kaptrm olduumdan, ayrmna varamadm bir sezgiy-
le yapyordum her eyi. Bunu sonralar ilk senaryomu yazar-
ken daha somut olarak yaayacaktm.
23
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 24/642
Adapazar’a gitmeye hazrlanyorduk. Gitmeden önce baz sipariler vermek üzere biriyle bulumam gerekiyordu. Birden, üstümün bamn pek güven verici olmadn fark ettim, özel
likte ayakkablarm çok kötü durumdayd. Taksim Sinema snn (imdi Devlet Tiyatrosu’nun bulunduu bina) uzun du var boyunca art arda dizili ayakkab boyaclarna doru hz la yürüdüm, az vaktim vard, en öndekinin sandna aya m koydum. “Çabuk usta, iir, acelem var,” dedim. Boyac baparma ile arkay gösterdi, “Arkadaki arkadaa geç be
yim,” dedi. “Neden, ne oluyor?” dedim. “Ben ayakkab boyarm beyim,” dedi adam, “bu benim iim, iirme istiyorsan arkaya geç”. Biran kalakaldm. Bütün alaca yirmi be ku rutu, bir lirann dörtte biri. Ayam sandktan çekmedim. “Buyr, bildiin gibi boya,” dedim, “hakkn ver”. Beni bek leyen sonsuza kadar bekleyebilirdi, ben burada hayatmn der sini alyordum.
O güne kadar, askerlik görevim srasnda Ankara, Bursa’nn Misis köyü ile stanbul’un Hadmköyü’nden baka stanbul d na çknlm yoktu, gene de AdapazaTn yadrgamadm, daha ilk günden öteden beri oralymm gibi sokaklar bir ra hat dolayordum. Park, köedeki nalbant, geni maazas ile zahireci bildik yerlerdi sanki. nsan içine alan, yadrgatmayan,
insanlar ile göz göze gelinebildi bir kasabayd. leiki yllar da bunun tam tersi durumlarla da karlaacaktk. Garip bir kapanklk, dümanca olmasa bile sessiz bir dlama, anadi limizin bile birbirimizi anlamaya yetmedii durumlar... Hür- rem Erman’n bizimle Adapazar’na gelip gelmediini anm
24
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 25/642
samyorum, ama aabeyi Hüseyin Erman bizi bekliyordu. Ta ntk. Sessiz, içe kapank, hesapl, bo yere söz etmeyen bir in sand. Duygusalln örten durgun bir görünüü vard.
Kandra Oteli’nin bütün odalarn kapattk. Kalabalk de ildik ama otelin küçüklüü bize büyük bir takmmz duy
gusunu veriyordu. akir Srmal, asistan Selahatti Küçük,görüntü yönetmeni Koron lyadis, çevre düzeni sorumlusu Berç Kabaraciyan ve yardmcs Artist Arif çekim takmm oluturuyordu. Oyuncular Talat Artemel, Reit Gürzap, Tür kân Pasiner, Settar Körmükçü, Servet Cengiz ve Mürüvvet A latan adnda eski bir tuluatç hanmdan oluuyordu. Oradan bulduumuz birkaç genç de getir götür ilerine yardm ediyor
du. Bunlarn dnda takmda, benim daha önce hiç görme diim, geleceinden bile haberimin olmad bir konuk, da ha dorusu iki konuk vard. Primavea adnda bir talyanla adn anmsamadm ei. akir Srmal onunla sürekli Fran-
Untulan Sr /Domaniç Yolcular'»m çekimlerinde. Solda ayakta akir   Srmal, Settar Körmiikçü, L. Akad, Berç Kabaraciyan, Selahatti Kiiçiik  ve "Artist Arif". (Liitfi Akad arivi)
25
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 26/642
szca konuuyor, çekimle ilgili konular üzerinde tartyorlar d. Krito lyadis’e kim olduunu sorduumda omuzlarn kal drd, o da bir ey bilmiyordu ama “Galiba süpervizö-” de di. “O da ne demek?” dedim. O da bilmiyordu. Franszca olan bu sözcüün Türkçe karl bir “üst-gören”, olaya yukar
dan bakan anlamna geliyordu. Yani ie bilfiil karmayan,ama meslein bir ustas olarak eletirel bir gözle birtakm öne rilerde bulunan kimse demekti. akir Smal’nn tabiatn bil diim için bu ie aklm ermedi. O kafasnn dorusuna giden lerdendi. in yabancs olduum için meselenin üstünde faz la durmadm, kendi iim bana yetiyordu.
D çalmalar “Çark” denilen yerde ve yöresinde yapla
cakt. Bol aaçlkl çevre gerçekten güzeldi. Sapanca gölün den kaynaklanan bir su be metre çapnda bir çark döndü rüyor, onun çaltrd bir pompayla kasabaya basnçl su ve riliyordu. lerde, suyun geldii bat tarafnda, kysnda “m ren” adl bir kr lokantas vard. leticisi Nri Beyle hemen anlatm. steklerimizi bir gün önce bildirmek art ile öle ye
meklerimizi orada yiyecektik. Çark yerine gittiimizde Kri-ton lyadis duyguland; kasabaya su veren bu düzeni babas yapmt. Adapazar’nda lya ustay hatrlayanlar vard hâlâ. lyadisler köklü bir Anadolu ailesinden idiler. Baba lyadis çe kirdekten yetimi bir mühendisti, birçok ehir ve kasabada deirmenler, su ve türbin düzenleri kurmutu.
Giyimle ilgili bir iki ayrnty giderdikten sonra çalma ba lad ve ben bu arada iimin ana ilevini kavradm: Yapm yö netimi. Bu çekim çarknn dönmesini salayan güç kayna idi. Çekimle ilgili inesinden ipliine türlü ayrnt, oyuncularn ye rinde ve zamannda çekime hazr olmalar, takmn bir yer den bir yere tanmas, yiyecei, içecei, yataca, bunlarn ya plmasn salayacak para akm, giderlerin muhasebeye ak
tarlmak üzere yazlmas, üçüncü kiilerle anlamalar, güven lik ve resmi kurumlarla ilikiler, çekim gündemi ve ihtiyaçla r ile uyum içinde olacak, hiçbir ey aksamayacakt. Bu ara da yönetmenin önceden hiç hesapta olmayan bir eyi her an istemeye hakk vard. “Senaryoda, araç gereç ihtiyacn bil
26
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 27/642
diren i emrinde böyle bir istelc yazl deildi,” demenin hiç- bir yarar yoktu. Ne yapp edip, istenen ey aranp, bulunup kotarlacak, dralayan çark yeniden ilemeye balayacakt. Servet Cengiz’le, Settar Körmükçü’nün bir öküz arabasnda geçen sahneleri nedense yarm kalmt. akir Srmal, üzerin-
de durmadan, rahat bir sesle “Lütfi bu arabay öküzleri ile s-tanbul'da isterim,” dedikten sonra sigarasn yakarak yürü- dü gitti.
Yllar sonra benzer isteklerde ben de bulunacaktm. 1963 ylnda Florya’da, Cumhurbakanl yazlk kökünün uzan- tsnda bir film çelcimindeydim. Kt, arada hafiften kar ser- peliyordu, vakit gece yarsn geçmi, ikiye geliyordu. Çal-
ma arasnda arkamda bir yerlerde duran yapm yönetmenimiz Abdullah Ataç’a, bakmadan “Biraz sonra silahl be jandar- ma eri gerekecek,” dedim. emrinde böyle bir istek yazl de- ildi. Yapm yönetmenlii böyle bir iti. Alnan kararlardan hiçbirine katlmadan her eyden sorumlu olmak...
27
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 28/642
im gerei, çekim alannda hiç bulunamyordum, gelecek ça lmalarn hazrl için oraya buraya kouup duruyordum. im olmad zamanlarda ayrntlarla urayordum. Süper-
vizör Primavera’nn ne i yaptn o günlerden birinde gör düm. Nui Beyle yemek iini konuurken ilerde çekimin bir süredir durduunu fark ermitim, çalanlar bir bekleme için deydiler. Konumay keserek o tarafa yürüdüm. Oyuncular, yardmclar ortada Franszca tartan alcir Srmal ile Prima- vera’y seyrediyorlard. Kriton lyadis kameray Primave-
ra'n gösterdii yere koyuyor, akir Srmal bir süre bakndktan sonra aykr yöne gidiyor, iaret parman saplar gi bi bir hareketle, kamerann yeni yerini gösteriyordu. Tart ma bitecee benzemiyordu. Sonunda akir Srmal’nn dedi inde karar klnd ve çekimler ona göre yapld. O zaman ne yi tarttklarn anlamamtm. Sonralar benim de bama ge lecei gibi, tarttklar 180 derece kural idi ve akir Srma l direttiinde hakl çkmt. Primavera iten anlamyordu. O, sava rüzgârlarnn Türkiye’ye savurduu gariplerden biriy di, belki sinemaya oyuncu olarak kysndan köesinden bu lam, az çok fikir edinmi ve bizde kprdanmaya balayan sinemadan kendine bir i çkarmay düünmütü. Sonradan giritii bir iki i çok kötü sonuçlanmt. akir Srmal yal
nz para vermekle kalm, saduyusu ile filmini ters çekim lerle doldurmaktan kurtarmt. Bir keresinde de akir Srma- l’nn bir çekimi en az on be kere tekrar ettiine tank olmu tum. Türkân Pasiner ile Reit Gürzap’n bir sahnesiydi. Niye titizlendiini, niye beenmediini bir türlü anlayamamtm.
28
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 29/642
Ama ite sorun buydu: Yönetmen görsellikle düünen biridir. Çekimin kafasndaki görsel biçime yüzde yüz olmasa bile çok yakn olmasn ister, olmazsa olmaz. Çünkü film önceden zih ninde biçimlenen bütün bu çekimlerin art arda gelmesin den oluacaktr. Dardan birinin bunu anlamas mümkün de
ildir. akir Srmal ne istediini biliyordu. Oyuncular, Kri-ton lyadis, yardmclar bu tekrarlardan yorulmu, bezmi gö rünüyorlard. Ayn süreç içinde baka çekimler yapsalar, i üreyip gitse belki hiç yorulmayacaklard. Sonunda istedii ni ald ya da aldn sand, oras önemli deil, önemli olan tatmin edilmi olmasyd. inde inatçyd akir Srmal, iste dii oluncaya kadar sabrla ve sessiz beklerdi, barp çar
madan. Bense onun kadar inatç ve dediim dedik olamadm. Çou zaman eksik ve yetersiz koullar altnda çalmay gö ze aldm. Genç bir yönetmene verilecek en iyi öüt, istedii ni alncaya kadar inatçlk ve sabrla beklemesini bilmek ol maldr.
benim açmdan yolunda gidiyordu. Bir yere yerlemi,
film için bütün araç gereç salanmt. Dorusu film çekimi ile hiç ilgilenmiyordum. Çekim alann görebileceim bir uzaklkta, akir Srmal’nn her an beklenmedik bir ey iste yebileceinden kaynaklanan belirsiz bir tetik gerginlii için de oyalanyordum. Bazen o srada ii olmayan Settar Körmük- çü ya da Talat Artemel’le derede kerevit avlyorduk. Kulam, ilerde çalan yönetmenin, yüksek sesle “Motor!..” ve az son ra “G ooo ...” deyiinde, ipin ucuna ufak bir et parças ba layp suya atyor, kerevitin gelip bütün bacaklar ile ete sarl masn bekliyorduk. Herkesin kendine düen göreceli sorum luluunu yerine getirdikten sonra filmin tek bana bütün so rumluluunu yüklenen yönetmen denilen insann yalnzl ndan habersiz, kerevetin bu aptalca avlanna çok gülüyor
duk. Dardan bakldnda bir filmin gerçeklemesi imece bir i gibi görünür. Yardmclardan senaryocusuna, laboratu- vardan ses uzmanna, oyunculardan çevre ve sanat yönetme nine her üye kendi uzmanlnda olan iin en iyisini verme ye çalr, bu arada yönetmen de bu mozaikte kendine düen
29
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 30/642
yeri tamamlar. “Film kolektif bir itir,” sözünü çok duydum, sinemaclar içinde bile bu sözü savunanlar vardr. Aradan uzun bir zaman geçmeden, bunun böyle olmadnn, kalabaln ortasnda bir yerde, ar ar, kayglar içinde yapayalnz ol- duumun bilincine varacaktm. Bu yalnzl duyumsadm
her zaman, sorumluluktan uzak, kaygsz kerevit avn anm-sayacak, çevremde çalan, konuan, gülen i arkadalarma imrenerek bakacaktm.
 Profesyonellikle tanm ak . ..
Çark denilen yerde çalmalar bitmiti. Deirmen gibi baka
bir yer gerekliydi, Hürrem Erman’n büyük aabeyi Haan Be- yin bizi götürdüü, on kilometre kadar uzakta Hendek yolu üstünde, Yabasan denilen bir yer uygun bulundu. Buras bir derenin yarmada biçiminde çevreledii bir tepeydi, oldukça yüksekten atlm kaygan iki aaç gövdesinin oluturduu, ge- çilmesi zor, korkuluksuz bir köprüyle ulalyordu. Haan Bey
bizi burann sahibi ile tantrd. Çizmeli, “külot pantolonlu”,belinde tabancas ile ince uzun, kumral saçlar krlam, ma- vi gözlü, yaz bir Çerkez beyi idi. Adapazar’na gidip gelme- miz zor olacandan orada kalmamz kabul etti. O gün ta- km Yabasan’a tadk. Yatacak yer ve yemek ikram edil- di. Sabah erken kalktmzda kahvaltmz hazrd. Dar çk- tmda Talat Artemel’i makyaj ve giyimiyle hazr bulunca ardm. Profesyonellikle tanyordum. ehir tiyatrosu oyun- cularn mesleklerinin bilincinde, sk bir disiplin içinde gör- düm her zaman. Yönetmenin isteine uygun, sessiz ve sabr- l bir çalma örnei vermilerdir. Bunun ilk örneklerini Re- it Giirzap ve Talat Artemel’de görüyordum. Yeni oyuncular- sa bilmedikleri yeni bir ite kendilerini yönetmene brakm-
lard. Ya aradakiler, gezginci tuluat kumpanyalarnda pimi olanlar? Onlarn içinde çok tehlikeli olanlar vard. e alnn- caya kadar çok uysaldrlar, her dcnilene boyun eerler, birkaç günlük çalmadan sonra vazgeçilemez duruma gelince, bam- baka bir insan olup çkarlard. Yemekleri beenmez, yattk-
30
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 31/642
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 32/642
tadn alarak... Youn yayordu. Erman Film’e geçmemden sonra da onu Hava Soka’nda sk sk görecektim. Orta bo yu ile kasl bacaklar üstünde, opera sanatçlar gibi geni bir göüs kafesiyle yürürken yaam gücünü hissettirirdi. Elinde ikin bir çanta, kardaki ses stüdyosuna dublaja gelir, ii bit
tiinde oradan aceleyle baka bir stüdyoya yine dublaja giderdi. Geceleri tiyatrodayd, kimi gündüzleri ise film çekiminde... Bu arada senaryo yazyordu ve bir filmin yönetmenliine hazrlanyordu. Böylesine bir yaam keyfine ve çalma youn luuna tutulmutum. Dorusu böyle dal budak salmaya ben de özendim, biraz paraya ihtiyacm da vard. Denedim de. Oradan buradan bir iki i aklm. Sonuçta her eyi yüzüme gö
züme bulatrdm. Kimini zamannda yetitiremedim, kimi çok kötü oldu, kimine balayamadm bile. Belli bir zamanda an cak tek bir iin üstesinden gelebileceklerdendim, ama onun bu keyfini seyretmesi bile güzeldi. Ölüm Talat Artemel’i ge ne böyle bir çalma içinde, 19.57’de, yüksek tansiyonuna al drmadan gittii Bolu’da, Osman Seden’in yönettii Bir Avuç 
Toprak   filminde bulacakt. Çalmalar uzamadan bitti. Toparlanp gitmek üzerey
dik, ev sahibimize teekkür ettik. Yalnz kaldmz bir ara, çekinerek, borcumuzu nasl ödeyebileceimize deinmek is tedim, aalanmcasma tedirgin oldu. Az konuan bir insan d, sorumu hiçbir ekilde karlamad ve iyi yolculuklar dile di. ster okulda ister aile çevresinde, kitaplarda ya da günlük gazetelerde olsun, insanmzn geleneksel konukseverlii, bende bir önbilgi olarak hep vard. Ama Yabasan’dan, bu gelenei ilk defa somut yaam olarak ayrlyordum. Daha sonralar bir “Atasözleri ve Deyimler” kitabnda “aalk ver mekle, yiitlik vurmakla” sözünü okuduumda karmda Ya- basan’n Çerkez beyini gördüm.
Adapazar’na dönmütük. Bir iki günlük i ve toparlanma hazrlklar vard. Otel, yemek ve ufak tefek hesaplar kapat makla urayordum. Bir de dönü masraflar vard. Elimde ki parann yetmeyeceinden korkuyordum, bin lira kadar bir param daha olsa sknt çekmeyecektim. Hüseyin Beye ba
32
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 33/642
vurdum. Sinemann giesinde oturuyordu. Bir ey demeden bin liray sayd ve önüme koydu. Beni tanmyordu. Bizi salk ve ren Hürrem Erman’n da yabancsydm. Bin lira büyük bir parayd o günler, ortalama bir hesapla bir filmin maliyetinin otuzda biri kadar bir para istemitim. Bir güvence vermek ge
reini duydum, bir senet ya da paray aldm kantlayan birbelge imzalamay önerdim. "Yüzünde belirsiz bir gülümseme ile önüne bakt bir süre. Bir kez daha tartldm duydum, “Sen iini gör hele, kolay...” dedi. çimde bir hafiflik, kendi me güven ve ar bir sorumluluk duygusuyla ayrldm. imi gördüm. stanbul’a döer dönmez, terazinin öte kefesine ge rekli arl koyup dengelemek telayla ilk iim, bin liray
göndermek oldu. Hüseyin Beyle temasm burada bitmedi, uzun yllar sk sk onu görmek frsatn buldum, ondan çok ey örendim. Bilge bir insand. Denenmi, salam bir yaam deneyimi vard.
Dönü günü trenin kalkmasna yarm saat kala duraktay dk. Biletler alnmt, malzemenin yüklenmesi ile urayor
dum, birden topluluumuzda bir hareket oldu, ne oluyordiye sokuldum. Bir polis gelmi, kadn oyunculardan Türkân Pasiner’le Servet Cengiz’i götürmek istiyordu. Kaymakam bey emretmi, kadn oyuncular görecekmi. akir Srmal kar koymak istedi: “Ne hakla, neye dayanarak!” Polise bir ey an latmann yolu yoktu. “cabnda cebren götürürüm!” diyor du. akir Srmal bana “Ben de onlarla gidiyorum, gecikirsek beklemeyin. stanbul’da babama söylersin,” dedi. Çok kzm t, öyle, gürültüye pabuç brakacaklardan deildi. Gittiler. Me rakla bekleir olduk. Etrafmz bir kalabalk savd, aralarn da stanlar vard, onlar kukusuz kaymakamn ne istedii ni biliyorlard. Bir süre sonra dörtnala kalkm bir fayton ara bayla, trenin kalkmasna iki dakika kala geldiler. Srmal’nn
tepesinden duman çkyordu. Ayrntlar anlatmayacam. Ne var ki gelecek yllar içinde buna benzer ama daha ar so nuçlar olan durumlar görecektik. Devlet gücünü arkalarna alm kaymakamlarn, emniyet müdürlerinin, hâkimlerin, vali yardmclarnn, belediye reislerinin, hükümet tabipleri-
33
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 34/642
sizliklere yeltenmelerine tank olacaktk. Devlet katnda yer
tutanlarda padiahlk, inatç bir soyaçekim süreklilii ile hiç
eksik olmuyor...
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 35/642
in odan Necip Erses’in ili Rikâptar sokandaki garaj- dan bozma stüdyosuna aktarmtk. Nedenini bilmediim bir bekleme sürecindeydik. Bu arada çevre olarak sanrm bir
köy evi içi kurulacakt. Savaa katlmamtk ama kstl itha- lat nedeniyle uzun yllar birçok malzemenin skntsn çek- mitik. Çivi de bunlar arasndayd ve hesaba kitaba gelmeye- cek bir pahallktayd. Garajn köe bucanda üst üste yl- m duvar levhalarnn üstünde eski ilerde kullanlm bir sü- rü çivi görmütüm. Yardmc takmn ikiye ayrarak bir dü-
zen kurdum. Bu arada kamyonunu içki paras yapp tüketenMecidiyeköylü Kör brahim’i de yardmc olarak alp takm takviye etmitim. Bir ksmmz levhalardan çivileri söküyor, ben de kalanlarla beton yere bada kurup eri bürü çivile- ri düzeltiyordum. Üç gün içinde, bir sanda yakn kullanla- bilir çivi edindik. Biz bu ii sürdürürken arada bir, tanmad- m birtakm kimseler geliyor, garajn orasn burasn ölçü- yor, “uraya bunu, buraya unu yaparz,” diye aralarnda ko- nuup gidiyorlard. in yenisi olduumdan ne olduunu an- layamamtm ama merak da etmemitim. Ne de olsa bizi do- rudan ilgilendiren bir ey deildi. Oysa ilgilendiriyormu! Bir akam ii paydos edip gitmek üzereyken bir ev için altla ge- lebilecek ne varsa, yataklar, koltuklar, masalar, iskemleler ve
daha bir sürü vr zvrla dolu bir kamyon, iki kanad geni açk kapnn önünde durdu. Ne oluyor demeye kalmadan inen iki üç hamal, eyalar tamaya koyuldular. oförün yanndan inenlerden birini tanmtm, o sralarda çekimde olan Yuva-
m Ykamazsn   filminin yapmcs Yorgo Saris idi. “Ne olu-
35
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 36/642
yor,” dememi sert bir ei hareketi ile keserek “Tamam,” dedi, “biz giriyoruz, siz çkyorsunuz, Necip Beyden kiraladk”. Bas kna uramtk, durum çok ciddiydi, garaj elden çkard mz an açkta kalyorduk. Çekimi yapacak baka bir yer yok tu ve kim bilir bir daha bize ne zaman sa gelirdi. “Önleyin
çocuklar!” dedim. Hemen kaplar kapamaya giritik. Yardmclardan birini de “meskene tecavüz” yaknmas ile yaknda bulunan karakola gönderdim. Bu arada tayclarla hafiften bir iti kak oldu. Kör brahim’in etkin giriimi kar taraf ürkütmütü, t büyümeden, gönderdiim yardmcm yann da bir polisle göründü. Yogo Saris büyük gürültü koparyor du, elindeki kâd sallyor, yüksek sesle hak, hukuk, kira,
kontrattan söz ediyordu. Sonuçta karakoldaydk. Polis me muru iin çaprakln çözememi, bizi komisere havale et miti, Her birimiz kendi açmzdan durumu anlattk. Ben hu kuk yönünden üstünlüümün farkndaydm, oraya bir anla ma ile girmitik ve halen igal ediyorduk. Yorgo Saris ise ii gürültüye getirerek bir emrivaki yapmak istiyordu. Sonunda
Necip Erses’e telefon ederek haklln pekitirmeye kalkt.Telefonda Necip Erses ona “Girebilirsin” demi, kulakl ko misere uzatyor “Buyurun, dinleyin,” diyordu. Cihaz çektim, aldm elinden. “Necip Bey...” dememe kalmadan o bana “Sen de çkma kardeim, ben bu ilerden bktm, ne yapar sanz yapn,” dedi. Komiser durumu kavram, gülüyordu. Her zaman paraya skk olan Necip Erses Yorgo Saris’den para y alm, “Ne halleri varsa aralarnda çözsünler,” demiti, Bu karakolluk bir i deildi. Sonunda Komiser “Bakn beyler,” dedi. “Bu sizinki mahkemelik bir i. Aranzda anlan. Ama kavga ederseniz hepinizi aaya mahzene atarm.” Yaplacak bir ey yoktu. Garaja döndüümüzde bizimkilerin kapy iyi ce tuttuklarn gördüm. Kaleyi dümana teslim etmemitik.
Yorgo Savis’in “Bari eyalar bir köeye koyalm,” yollu “vi- re” benzeri önerisini de geri çevirdik. Sonradan buna daya narak hak iddia edebilirdi, deiik boyutlar olan renkli bir iti bu sinema ii. Kaba gücün önemsiz bir giriimini savu- turmutuk. leriki yllarda buna benzer oyuncu kaçrma, ka
36
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 37/642
meraya el koyma, silahla sinemada gün sahiplenme, senaryo yürütme gibi daha renkli, daha nefes kesici yan kollarn da görecektim.
Bu arada Necip Eses’in sinemamzda balayan yeni ha reketin gelimesindeki payn anlatmadan geçmek istemiyo
rum. Bugün onun yaptklar, ad gibi geçmiin tortular altnda yitip gitmitir. Bir iki derken film yapm hzlanmt. Hü kümet bata Turgut Demira ve Yerli Film Yapanlar Cemiye tinin giriimi ile belediyenin sinema bileti üzerinden ald ver gi payn Türk filmlerinde yüzde yirmi bee indirmiti. Para ge tirmeye balamt filmler, özellikle Anadolu sinemaclar Türk filmi istiyorlard. O sralar çekim sonras (laboratuvar, kurgu,
seslendirme, bask gibi) ilemleri yapan dört stüdyo vard. pek Film Stüdyosu sahipleri daha çok kendi ithal ettii
filmlerin seslendirme ilemlerini yaptklar ve Türk filmleri ni özellikle kendi sinemalarna rakip gördükleri için baka larnn bu gibi ilerini almyorlard. Halil Kâmil Stüdyosu’nu donanm eskiydi ve günün artlarna uygun deildi. Atlas Film
Stüdyosu yeni kurulmutu, ancak kendi iini görebiliyordu. Üs telik o da film yapyor ve rakiplerine kolaylk göstermeye he vesli görünmüyordu. Srf yapmclkla bu ie girienlere Ne cip Erses’in Ses Stüdyosu kalmt. Tünel’c giderken Rus Kon- solosluu’nun karsna düen sa kolda Suriye Pasaj’nday- d stüdyo. Daha eski bir zamanda, çocukluuma düen yllar da oras Santral sinemasyd. Orada Muhsin Erturul’un Halide Edip’ten uyarlad Ateten G öm lek  filmini gördüü mü anmsyorum. Yllar sonra çiçek yetitiricisi bir dostumun beni götürdüü mezat yerinde kendimi eski Ses Stüdyosu’nun dublaj salonunda bulmutum. Mezad yöneten, uzun sepet lerden ald örnek demeti alclara gösteriyor, art arda deer ler artyor, alcsn buluyordu. Ortalkta bir koku ve renk en
lii vard. Kendimi Ses Stiidyosu’nda film seyrediyor sandm. Aslnda güzel bir rastlantyd bu. Necip Erses’in stüdyosu Türk sinemas için lml bir limonluk olmutu. Kendisi de lml bir insand. Orta boylu, yanaklarnda ince beyaz tenini pembe letiren klcal damarlar, altn çerçeveli gözlüklerin ardndan
37
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 38/642
bakan ela gözleriyle, yumuak sesiyle her eye neden olmasn, diyen bir hali vard. “Para?” “Kolay canm, ödersin." “Stüd yoda sra?” “Üzülme, bir yere sktrrz.” “Biraz ham film?” “unlarla idare et.” “Garajda gün?” “Filanla anlan, idare edin.”
Bu yolla insann hem ba belaya girer, hem iini kotarr -d. Sonuçta bir gün geliyor, iler bitiyordu nasl olsa, para zar zor da olsa ödeniyordu er geç. Birkaç yl sonra Necip Erses Mecidiyeköy’ün ilerisinde, Gayrettepe’de dutluklar arasnda ald üç dört dönümlük bir yerde büyük bir stüdyo binas yaptrarak donatt. Alt katta ithal filmler için bir seslendirme salonu, laboratuvar ve yönetim odalar, üst katta negatif, po
zitif kurgu odalar ve Türk filmleri için bir seslendirme salo nu ile bir film izleme salonu vard. Film laboratuvara giriyor, ykanp basldktan sonra kurgucusuna teslim ediliyordu. Kurgucu yalnz kendisine ayrlan odada yönetmenle çalyor, filmi seslendirmeye hazrlyor ve sonunda elemeyi de yapp
negatif kurgusuna gönderiyordu. Hiçbir parçann kaybolma
s, bir baka filmle karmas mümkün deildi artk. Eski stüdyoda üç kurgu masas bir tek geniçe odada, biri de kap ara- hndayd. Küçük kâtlarla saylandrlm sarl film parça lar birbirine karr, aranan bir parça çok kere bir baka filmin atk sepetinden çkard. Rahat, temiz çalma koullarna ka vumutuk. Ama ksa sürdü bu insanca çalma, çok ksa.
Taksim’den Galatasaray’a inerken sa kolda eski ad “Ses”, uzun bir süre ise “Dormen” olan tiyatronun geni ve uzunca giriinin aznda, ayakaltnda olmayacak kadar geride, önün de fstk tezgâh, alçak iskemlesinin üstünde, banda takkem- si beresiyle, knsa paltosunun içine yumulmu biri oturur du. Ad Rasim’di. Daha dorusu “Fstkç Rasim” derlerdi ona tiyatroda çalanlar. Yllardr oradayd, giriin sonunda bu
lunan gieler kadar tiyatronun demirbalarndand. Fstk sa tarak zengin olunmaz, bu bilinen bir eydir ama Fstkç Ra sim tuttuu o mekânda bunu baard. Beyolu’nda bulunan bütün tiyatro çalanlarna ar saylabilecek artlarla borç pa ra verirdi. Zamanla bu müterileri arasna filmciler de girme
38
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 39/642
ye balad. Necip Erses de stüdyoyu tamamlamak için Fstk
ç Rasim’e bavurdu. Büyük para ileri için sonu belli bir ka
pand bu yol. Necip Erses b kapandan kurtulmak için çok
debelendi ama hem paras hem kalbi yetersizdi. Sava, ölü
müyle noktaland. Stüdyo bir daha o güzellii görmedi. Bir
ara Fstkçnn olu iletti stüdyoyu, sonra Atlas Film’e geç ti, Atlas Film’in ortakl dalnca da emlakçlarn eline. im
di o yerde alt yedi katl beton yaplar yükseliyor. Ksaca özet
lediim bu macera tiyatro giriindeki aa taklmasayd, Türk
sinemas donanm bakmndan yllarca en ilkel artlar altm-
da olmayacakt. Sonralar artlar daha da kötületi, inek ah
rndan bozma binalarda laboratuvarlar, sokak süpüren çöp
çüden laborantlar, kahve deirmeni gibi hrltlarla çalan ka meralar gördük. Bilimsellik adna hiçbir ey yoktu ama al
nan sonuca baklnca mucize dememek elde deildi...
39
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 40/642
“Bana B i r Ku t u N ega t i f Bu l ! ” 
Evet, Necip Beyin garajdan bozma çekim alannda nöbettey- dik ve bekliyorduk. Daha önce Kâthane köyü srtlarnda Adapazar’ndan kalma birkaç aline de çekilmiti, bu arada
öküz arabal sahne de belasz tamamland. leriki yllarda ya- pm sorumlularnn bana uyguladklar bir yöntemle çöz- mütüm sorunu. Buna “benzer” yöntemi deniyordu. Hiçbir deneyimim olmadan, doal olarak, içgüdümle bulmutum bu yolu. akir Srmal da sorun çkarmad. Sonunda bir köy evi içi çevresi kurduk ve çekime yeniden baland. Youn bil-
i günü, günbatmma doru telal birtakm konumalar ol-du çekim takmnda. Ben garaj kapsnn dnda oyalanyor- dum, ne oluyor diye içeri girdim. Ham film bitmek üzerey- mi. Oysa iin o gün sona ermesi gerekiyordu, ertesi gün ye- ni çevce kurulacakt. akir Srmal iin heyecan ile “Lütfi ba- na bir kutu negatif bul!” dedi. in heyecanna ben de kapl- mtm. Frladm, caddeye uzanan yokuu hzla indim ve orada kalakaldm. Film nereden bulunurdu? Çar pazarda sa- tlan bir mal deildi. Ne yapacam bilemez halde öyle du- rurken Atlas Film’in yönetmeni adan Kâmil ile görüntü yö- netmeni lhan Arakon’un geldiklerini gördüm. kisiyle de tanklm yoktu o sralar. ten çkmlar, evlerine gidiyor- lard. Onlara doru seirttim, “Merhaba,” dedim. “Filmimiz
bitti, bana bir kutu negatif film gerek.” Bir an durdular son- ra birbirlerine baktlar. adan Kâmil omuzlarn kaldrd. - te yeniydim, belki de beni tanmyorlard, bir akam saatin- de, i dönüü karlarna biri çkyor, bir kutu film istiyordu. Balarn sallayarak gittiler. klarn yeni yand tenha cad-
40
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 41/642
dede ne yapacam bilemez halde çaresiz kalmtm. Hiçbir karara katlmadan her eyden sorumlu olmann arl altn- da ezilmi, kendimi yalnz ve her eye yabanc hissediyordum. Halil Kâmil Stüdyosu’na kadar çktm, kapalyd. Necip Be yi yerinde bulamadm. Çaresiz ellerim bo döndüm. Bu film
ksaln bütün meslek hayatmda duydum. Dönemine göre ya ithalat ksalndan ya da pahallndan hep ölçülü kul lanmak zorunda kaldk. O günler “orthocromatic” yanar ne gatif filmin*** metresi elli kurutu, yani bir lirann yars. En çok negatifi ilk filmim Vurun Kahpeye   filminde kullandm. yi anmsamyorum, dokuz ya da on iki bin metre olacak. Son ralar gittikçe indi, uzun süre alt bin metre standart bir öl
çü oldu. Baz skntl dönemlerde dört bine kadar indiini ha trlarm. Ksa kalm parçalar bile kullandmz oldu. Filmin yetip yetmeyeceini tarttmz her keresinde, heyecanla yokuu inip caddede kalakaldm hatrlardm. Her bakm dan yapmcnn iine gelen kstl negatif ne demektir: kop yas için daha az pozitif film masraf, daha az metre bana y
kama ve basla masraf, kurgu için daha az gün kiras, çekimiçin daha az i günü ki b da daha az stüdyo ya da lokal, mi nibüs ve k kiras, daha az figüran ve d kiras masraf de mektir.
Negatif kstl sinemamz için ar bir köstek olmutur. Yönetmen bu yüzden yaratma özgürlüünü yitirmitir. Çal rken deneme yapmaya, bir sahneyi deiik açlardan yorum layarak kurguda seçenek yaratmaya hakk yoktur, bir tek aç seçecek ve o en iyisi olacaktr. Bir tek sahne düzenleyecek ve o en güzeli olacaktr. Baka türlü davranmas “Çok masraf l oluyor... Kendine güveni yok... ini bilmiyor,” dedirtir. Bu na karlk kendi hesabma, oyuncularma bir çekimi istedik leri kadar tekrar edebileceklerini söyledim her zaman. Oyun
* Orthocromatic film: In belli renklerine duyarl siyah beyaz bir film türü. “ Yanar film: Nitrat tabanl olduundan kolay alevlenen bir film çeidi. 1950’lerc kadar bu tür filmler kullanlmaktayd.
41
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 42/642
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 43/642
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 44/642
odaklan, açklk nedir, farkl odaklarn yatay dikey açlar... Sonu gelecee benzemiyordu. Nihayet, i aramak zorunda ol duum bahanesiyle yakam kurtarabiliyorum.
“yi i yok t ur ... ” 
Doal olarak i aramaya koyuldum. Baba paras ile avarelik ailemize göre anlalr bir tutum deildi, ama herhangi bir ie girmeyi de içim götürmüyordu. Bu yüzden özellikle olmaya cak yerlere bavuruyor, olumlu bir sonuç almadan geri dönü yordum. Böylece, i arayp da bulamayan ama kendisinden bekleneni yapan birinin rahatln duyuyordum. Ailemi de
kendimi de aldattmn bilincitdeydim elbet, ne var ki görü nüü kurtaryordum. Aslnda bana çok ters gelebilecek bir i bulmaktan korkuyordum, bu durumda geri çeviremeyecek- tm, aileme kar sorumluluum bunu gerektiriyordu. Bir gün Beyolu’ndan Taksinde çkarken, liseden bir snf arka damla karlatm. Karlkl hal hatr sorarken laf olsun di
ye i aradm söyledim. Arkadam Lale Film’n muhasebe sinde çalyormu, hemen yakama yapt, birini aryorlarm, “Yarn gel görü,” dedi. Çeviremezdim. Gittim, Muhasebe yi çok anlayl, yumuak huylu Haan adnda bir bey yöne tiyordu. Görütük, anlatk. Defterler masaya açld ve çal maya koyuldum. Sinemayla ilgisi olmayan bir iti yaptm. Onmaz bir itir muhasebecilik, çok ince, belirsiz bir ee ile in san ayrmnda olmadan yava yava törpüler, toz haline getirirdi, daha okuldayken nasl bir ömür törpüsü olduunu sezinlemitim.
Birkaç gün sonra, arkadalarmla bulutuumda iimin iyi olup olmadn soruyorlar, onlara La Rochefoucauld’nun öz deyilerine benzer bir özdeyile karlk veriyorum: “yi i yok
tur, fena, daha fena i vardr.” Dorusu ii sevmiyorum. Her türlü i çabucak bitirilmesi zorunlu bir angarya oluyor benim için. Çabucak diyorum çünkü bir an önce hu angaryadan kur tulmaktr amaç. Bu hzm görenler beni çalkan sanyorlar, oysa bu acele, tembelliin bir itmesidir. Sevdiim “yapmak”tr.
44
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 45/642
Ne olursa olsun... steyerek, özenerek yapmak ve ortaya koy mak, sonra bakmak, kusurlarn, iyi taraflarm bulmak, nes nel bir gözle eletirmek. Sevdiim budur. Çocukluumdan be ri resmi, mimarl sevmem bundandr belki.
Her neyse, bir iim vard ve çalyordum. Sinemayla bir
ilikisi yok ama dürbünün tersiyle bakldnda da yakn...Orada ite... Rastlant sonucu Sultanhamam’da bir manifa turac muhasebesinde ya da bir bankann tara ubesinin kambiyo servisinde çalyor olabilirdim. Beyolu’ndaydm ve Sema Film’in yapmcl srasnda tandklarmla ilikim kopmamtt böylece. Arada bir öle tatillerinde Hürrem Er man’a rastlyorum, kimi zaman bir yerlerde oturup konuu
yoruz. O yllarda tiyatroyla ilgileniyorum. Bir zamanlar ili
Halkevi’nde Orhan Hançerliolu ve takmyla olduu gibi Be yolu Halkevi’nde de dostum brahim Serpil, Temel Karamah- mut, Selahattin Küçük, Melih Artel ve daha isimlerini anm samadm arkadalarla bir çevre oluturmutuk. Sahnesi
yoktu Beyolu Halkevi’nin, hazrladmz oyunu Eminönü Halkevi’nde oynuyorduk, bu arada ben de çevreleri kuruyor dum. brahim SerpiPden çok ey örendim bu sralarda. Oy namyordu, sahneye koymuyordu ama geni bilgisi vard ti yatro hakknda. Bir bakma kuramc idi. Belçika’da iktisat ei timini bir yana brakm, tiyatroyla ilgilenmiti. Avant-Gar- de tiyatroyu, yazarlarn, sahne koyucularn ondan örenmi tim, Bat müziini ald' Srmal’nn aracl ile tandm gi bi. Dünyalar zengin daha baka dostlarm vard, onlardan da besleniyordum. Her eye kar geni bir merakm vard, ar- yoç soruyor, didikleyip öreniyordum. Hiçbir eyi yalnkat ka bul etmiyordum. Ayrmnda olmadan sonradan yönetmen liime yararl olacak birikimi hazrlyordum sanki. Burhan Ar-
pad’m yönettii ehir Tiyatrosu dergisine yaz yazyor, La Bru- yere’in Les Caracteres’inden  tercümeler yapyor, resim sergi lerinde Abidin Dino’yu, Cemal Tollu’yu, Zeki Kocamemi’yi kefediyor, onlarn verdii heyecanla liseden beri braktm resme yeniden balyordum. Bu arada Orhan Hançerliolu,
45
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 46/642
akir Srmal, Necip Alsan, Baha Çalt ile çkardmz Be Sa~ 
nat dergisinde iirlerimi yaynlyordum. Diyeceim, iim d-
nda kendime zengin bir dünya yaratmtm. Sinemay unu-
tup gitmitim, sözü bile edilmiyordu.
46
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 47/642
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 48/642
nzn sözü edilen yönetmenlerden biri olacakt. Gece geç vakte kadar çekimleri izledik, ama çalmalardan hiçbir ey anlamamtm. Daha o zamanlar, çallan iin içinde olma- dkça bir film çekiminden bir ey anlamann mümkün olma- dm bilmiyordum. Gene de Hürrem Erman’a bir ey deme-
dim, beni niye getirdiine de bir anlam veremedim. Ertesi günstanbul’a döndük. Film çekimi uzun sürdü. Bu arada ne ol- duysa, Seyfi Havaei önemsiz iki küçük sahneyi tamamlama- dan çalmay brakt. Yanlmyorsam bir baka filme bala- mak zorundayd. Tamamlamay benden istedi Hürrem Erman. Zorda kalmt, çok da masraf etmiti, bir an önce sinema- larda gösterime girmek istiyordu. Senaryo diye, kalan sahne-
lerle ilgili daktiloyla yazl birkaç yaprak vard elde. Pek de heveslenmeden, biraz da korkarak kabul ettim. Sahnelerden biri bir nikâh sahnesiydi ve üç çekim gerektiriyordu kestirme- den, öteki bir düünü esinleyecek dört çekindik bir düzenle- meydi. Hepsi yedi çekim. Baz sinema kitaplarnda Damga  fil- minin yönetmeni olarak Seyfi Havaeri ile admn yazlmas-
n dorusu çok yadrgyorum. Yedi çekimle bir filme sahip-lenmek bakasnn hakkn gasp etmek gibi oluyor. Burada bu yanl düzelterek filmin sevabn ve günah m sahibine teslim etmek isterim.
Çekimleri bir pazar günü Beyolu Halkevi’nin güzel salon- larnda gerçekletirdik. Kameray Coni Kurteolu kullanyor- du. Hava Soka’nda bir fotoraf atölyesi vard. Çekimlerin çounu kât üstünde resimleyerek gösterdim ona. öleye kadar bitiverdi. Hepsi bu... lginç bir deneme olmutu benim için: Iklar, oyuncular, hazrlk tela ve ilk motor sesine ka- dar avuçlarmdaki ter... Bu ter ve belirsiz ate sonraki yllar- da da sürüp gitti, bugüne kadar. Her çalma günü, en önem- siz bir çekim de olsa, kamerann ilk çalmasna kadar bun-
dan kurtulamadm. Filmin bitiminden sonra özel bir gösteri yapld. Birkaç ki-
iydik. brahim Serpil, filmin senaryo yazar Fikret Art, Se- zer Sezin ve daha bir iki tandk... “Son” yazs ile müzik bit- tiinde Necip Erses Stüdyosu’nun dublaj salonunda sessizlik
48
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 49/642
elle tutulucasna youndu. Kötüden de öte bir eydi. Umut suzdu ve yaplacak bir ey yoktu. Hürrem Erman bir ara si nemada göstermekten caymay düündü, onun da bir riski var d. Gösterilecek sinemaya asgari bir haslat garantisi vermek gerekiyordu. Aile yaknlarna borçlanarak göze ald giriim
ykmla sonuçlanmt. Karlanmas zor durumlar olacakt.Sonuçta kaçnlmaz olarak Taksim sinemasna kondu. Erte gün sinemann önü maher. nanlmaz bir i yapt film. Her kentte, her sinemada. Bu iin bilinmeyen bir gizi vard. lk ör neini D a m g a’da gördüüm bu giz, buna benzer nice umut suz filmlerin yapmclarn piyango garpmçasna zengin et mitir.
“Erman Film” kuruluyor 
Hürrem Erman, Beyolu’nda Hava Soka’nda bir binann yer- katnda iyeri olarak bir yer tutmutu. Kendisi ile çalmam istedi. Dorusu bunu ben de istiyordum. u muhasebe ii se
vimsiz souk bir sürüngen gibi benliime dolanp sarlmt.Ne var ki alt ay olmutu Lale Film’de çalmaya balayal. alannda oradan oraya atlayp durmak yakk alr bir tutum deildi. “Bir yl dolunca aylmn artmasn isteyeceim, ver mezlerse ayrlmak için tutarl bir nedenim olur, o zaman ge lirim,” dedim Hürrem Erman’a. Anlatk. Öngördüüm gi bi, zam isteim geri çevrilmiti Lale Film’de vc alt ay sonra Hava Soka’ndaki yeni iyerindeydim. Burada bütün ileri ben görecektim; yönetim, parasal hareket, muhasebe vc ba langçta acemisi olduum için Hürrem Erman nezaretinde fil min iletilmesi... Balangçta iki kiiydik, sonra Sema Film’de çalrken tandm Semih Evi’i yardmc olarak aldm. Ya pmevi, Ticaret Odas’nda ve Maliye katnda daha kurulmu
görünmüyordu, bu çok tehlikeli bir durumdu aslnda. Bir ti cari teebbüste bulunulmu, imalat yaplm, filmler sine malarda oynuyor, gelir getiriyor, buna karlk ortada ne defter, ne senet, ne sepet vard. Önce resmen kurulmasn sa ladm, defterlerin tasdikini yaptm. Sonra Hürrem Erman’n
49
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 50/642
büyük aabeyinin Adapazar’ndaki ticarethanesinden tek kalemde fatura ile Damga filmini satn alnm gösterip def tere geçirdim. Yapmevine bir isim gerekiyordu, ben “Er man Kardeler”! önerdim. Sezer Sezin de daha önce ayn is mi teklif etmi. B isim Adapazar’ndaki ticarethaneyle ili
kiyi de bir bakma açklyordu. Uygun görüldü, böylece ya-pmevini resmen kurmu olduk. “Kurduk” diyorum, çünkü kendimi bu evin bir çalan deil bir parças görüyordum. Her eyinden sorumlu ve her eye yetkiliydim. 1948 ylnn ilk ay- knldaydk ve ben elli yl sürecek gerçek bir sinema serüve ninin balangcnda olduumdan habersizdim.
Hava Sokat’ndan yüzler...
Hava Soka aa yukar Beyol’nun ortasna diier. Gala tasaray’dan Taksim’e doru çkarken sa kolda ilk köesin de Mulen Ruj saz salonu, kar köesinde Hac Bekir eker cisinin oluturduu arahktan saplnca ilerde ana caddeye ko
ut Alyon Soka ile kesilen elli metrelik dar bir sokaktr. Solsrada gene ortalarda bir yerde Hava Apartman’n yanma düen yerkatnn demir parmaklkl penceresi ile kaps ara sndaki duvara yapmevinin camla örtülü, siyah zemin üstü ne krmz yazyla “ e r m a n   k a r d e l e r   Film ve Ticaret le ri” kimliini koyduumuzda sokakta sinema ii ile uraan dördüncü kurum oluyorduk. lk ikisi bizimle ayn sradayd, Mondial Film bir kap üstümüzde, Ceylan Film de bir kap daha ötede yer tutmulard. kisi de ithal ettikleri filmleri s tanbul ve Anadolu sinemalarna datarak iletirlerdi. Büyük deillerdi ama birçok sinemalarla balantlar olan, yllardr bu ii yapan, ciddi, durmu oturmu kurumlard. Mondial Film’in sahipleri baba oul Collaolar’d. Oul Collaro aydn
lk, temiz yüzlü bir gençti, baba Collaro ise içe dönük, önün den baka bir yere bakmayan, konutuunu hiç görmediim, zrh içinde kapank bir insand. Ceylan Film’in sahipleri ise Antuan Apostolu ile Nubar Hamparyan Beylerdi. kisi de bç kn delikanllk dönemlerini Beyolu’nun 1930’lu yllarnda
50
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 51/642
Beyaz Ruslar’n getirdikleri canllkla gelien Regence, Fisher, Novotni Petrograd, Nisuaz, Parizyen, Lebon lokanta ve pas- taneleri, Garden barlar ve revüler arasnda geçirmilerdi. ki- si de ince uzun boylu, giyimlerinde ve davranlarnda zarif- tiler. Onlar tandmda krk ötesi yalarn durmu oturmu-
luunu temsil ediyorlard.ilk yakut ilgiyi Ceylan Film’den görüyorum. Nubar Bey be- ni yazhaneye davet ediyor, kahve ikram ediyor. Antua Bey kendi bastrdklar Sinemann ç Yüzü adl bir kitapçkla, pi- mi topraktan güzel bir Yunan mask hediye ediyor. Onlar hâlâ güzel bir an olarak saklyorum. Kar srada sokan tam ortasna isabet eden yerdeki bir buçuk katl binada bir dub-
laj stüdyosu bulunuyordu. Küçük film iletmecilerinin kurdu- u bir ortaklkt. Sahiplerinden biri Tito adnda, ksa boylu, tkz, geni göüslü, geriye tarad kara saçlar ve arada bir tatl sesiyle mrldand aryalaryla tan bir talyand. Stüd- yodan hemen sonra eski bitirimlerden “Kör Ali”nin ilettii kahve geliyordu. Sokan sükûnetini bozacak serserilere mey-
dan vermeyen, sessiz, temkinli, yal biriydi Kör Ali.Bunlardan baka sokakta belli bir iyeri olmayan ama so- kan devaml müdavimlerinden olanlar vard. Beyaz saçla- r alnnn ortasndan dökülmeye balam, orta boylu, yüzün- de sürekli bir gülümsemeyle Panayot bunlardan biriydi. Kel- li felli bir insand. Yazhanelere urar, oradan buradan konu- ur, “Kscris ti yenike? /biliyor musun ne oldu?” diyerek pi- yasadan haberler getirir, dedikodu yapard, ama asl ii bu de- ildi elbet. Küçük iletmelerin kimi skntlarm defedecek k- sa süreli yardmlarda bulunurdu. Bankalar film, sinema ile- rini çok riskli buluyordu. Bu tür yardmlara ise, ister ithalat- ç ister yapmc, büyük küçük her iletmenin ihtiyac oluyor- du. Yllarca süren bu yardmlarna kar Panayot sevimlilii-
ni ve saygnln hiç kaybetmedi. imdi adn anmsayamadm ama durumu nedeniyle ben-
de iz brakan biri vard. Yüzü her zaman trasz krçl sakal- l, zayf, buna ramen yanaklarnda hep bir kzllk bulunan, günde birkaç kere srtnda çuval dolusu film kutularyla iki
51
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 52/642
büklüm geçen biriydi. Kimi zaman Kör Ali’nin kap önüne at- t masalardan birine oturur, elinde sigarayla dalgn, yorgun- luk alrd. Bir gün onu, yannda on be yalarnda bir kz olan akça pakça bir hanmla gördüm, cadde tarafndan konua- rak ar ar geliyorlard. Kör Ali’nin kahvesi önünde durdu-
lar, kadn sürekli konuuyordu, adam arada bir ey söylüyor-du. Kadnn ve kzn giyimleri atafata kaçmayan pahal ve in- ce bir zevki gösteriyordu. Biz Panayot’la yazhanenin kaps önünde durmu onlara bakyorduk. Nihayet kadnla kz git- tiler. O yüzünde yarm bir gülümseme ile Panayot’a bakarak ban sallad, sonra kahvenin kaps yanna dayal çuval srt- layarak gitti. Panayot beni dirsei ile dürterek “Kseris piyos
ine aftes? /bunlarn kim olduklarn biliyor musun?” dedi. “Kars ve kz... Kendini onlara adamtr, onlar da bu ada- sorun çkarmadan kabul etmilerdir. Hamal deildir, bü- yük bir irketin depo memurudur ama hamal parasn ken- dine alkoyar, patronlar bilir, ama anlay gösterirler.”
Evet, Hava Soka ilginç bir sokakt. Dünyaya bakmay,
insanlarla iliki kurmay, hogörüyü, çalmay, her eyi ora- da örenecektim..
Damga filminin ticari baars herkesi artmt. Kn ka- pal sinemalarda seanslar dolu dolu geçmiti, daha yaz bas- trmadan, yazlk sinema iletenlerin aknna uramt yaz- hane. Filmi ticari bir meta olarak iletmek, ondan en yüksek verimi almak bal bana bir uzmanlk iiydi. Hürrem Erman daha önce bu ii yapmamt ama Adapazar’ndaki sinema için, bir film kiralayan olarak deneyimi vard, bundan baka bu piyasann önemli kiilerinden Sümer sinemas sahibi Os- man Beyin deneyiminden faydalanyordu; daha önemlisi sez- gisi vard. Onun ii kazanmakt ve bunu biliyordu.
Yapm sürecinde olmayan bir yapmevinde iler youn de-
ildir, hele iletmesinde bir tek film olursa. Üstelik kimi ge- tir götür ileri için yardmc olarak Semih Evin’i almtk, bu nedenle bo vaktim çok oluyordu, ama biraz para sknts çe- kiyordum, bu da benî düündürüyordu. Hürrem Erman bu halimi görmü, Damga filminin senaryo yazar Fikret Art’tan
52
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 53/642
dm soruyor Fikret Art, ben de skntm söylüyorum. He-
men o akam, eve gitmeye hazrlanrken geliyor, “Hürem Er-
man’la konuuyorduk, senden söz ettik. *Kasa onda, skla-
cana gerektii kadar alsn,’ dedi,” diyor. Kendiliinden ge-
len bir tepkiyle “Olmaz öyle ey!” diyorum. Eve giderken yol-
da bu öneriyi düünüyorum, ne taraftan baksan yanl, “hiç
almamak elbet almaktan iyidir,” diye karar veriyorum. Ger-
çekten sknt gidermek istiyorsa, bir zam yapar, olur biter de-
il mi?
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 54/642
D aml a D aml a B i r i k en ...
lkyaz balarndaydk, Kör Ali birkaç masay kahve önüne çoktan atmt. Kolay ulalr ve düzayak olduu için brahim Serpil, Temel Karamahmut, Selahattin Küçük, Fikret Art
sk sk uruyorlard. Sezer Sezin hemen her gün geliyordu. Her konuda konuuyorduk ama tiyatro ve sinema ar basyor du. Kendimize küçük bir ortam yaratmtk. Bir gün Hürrcm Erman bir kitap uzatt “Bunu oku bakalm,” dedi. Halide Edip Advar’n Vurun Kahpeye adl kitabyd, Sezer Sezin getirmi. Kitab okumutum ama lisenin ilk yllar çok gerilerde kalm
t. Yeniden okudum. Konu birden ortammza bir ate topu gibi dütü. Yalnz ben deil, hemen hepimiz okuduk. Drama tik kurgusu sinema için çok uygundu. Neler yaplabilecei ni tartp duruyorduk. Bu arada Hürem Erman kitabn si nemaya uyarlamak üzere telif hakk için bavurduunda, H a-
yat dergisinin yöneticisi evket Rado’yla görümesi söylenmi. Bu i için Hürrem Erman beni görevlendirdi. evket Ra do’yla Harbiye’de bir yazhanede bulutuk. Evet, sinemaya uyarlama için telif hakkn devretmek mümkündü, ancak Ha lide Hanmn bir art vard. Önce yaplacak bir çalmay gör mek istiyordu, son kararn ondan sonra verecekti. Peki, di er artlar? Her ey karardan sonra konuulacakt. yerimi- ze bu artlarla döndüümde Hürrem Erman benden roman
geniçe bir film hikâyesi haline getirmemi istedi. Selahattin Kü çük o sralarda stanbul Radyosu’nda radyofonik oyunlar yö netiyordu, onunla birlikte çalmaya karar verdik. Selahattin- ler, ngiliz IConsolosluu’nun arkasna düen Aynal Çeme semtinde oturuyorlard. Yazhanede buluuyor, balk pazarn
54
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 55/642
dan geçerek onlara çalmaya gidiyorduk. Selahattin’in aa beyi Kemal Küçük, 1936’da 35 yandayken ölen, ehir Ti- yatrosu’nun büyük oyuncularndand. Yalnz oyuncu deil di, aratrmacyd; tiyatro derslerini toplayan bir kitab, ço cuk oyunlar, çevirileri ve uyarlamalar olan bir tiyatrocuy
du. Onun Hamlet'tt
 “Polonius” rolündeki muhteem oyununu hâlâ anmsarm. Ölümü ailenin direini ykm, yal ana babay perian etmiti. Duvarda kara kalemle ilenmi foto raf, kitapl, büfenin üstünde deiik dönemlerine ait an larla dolu bu sessiz yas evinde, bir sanatçnn sürekli varl n duyarak çalmaya koyulduk. Açk seçile hatrlamyorum, ama sanrm iki hafta kadar çaltk, sonunda, filmin ana ya
psn oluturan bir tretman çkt ortaya. Hürrem Erman vakit kaybetmeden evket Rado aracl
ile gönderdi çalmay. Bir hafta sonra Halide Edip Han mn Lalelimdeki evindeydik. Beyaz saçlar, ince yuvarlak çer çeveli gözlüklerinin gerisinde koyu gözleri, beyaz, saydam de necek kadar ince teniyle karmzdayd. Bizi içten bir davra
nla karlad. Çalmay okuduunu ve beendiini söyledi,“Siz mi yazdnz?” dedi. Bir arkadamla birlikte çaltm söyledim. Baz sahneler hakknda ne düündüümü sordu. O sahneleri nasl gördüümü anlattm. Ban sallad, houna git miti, sonra bir dolmakalem ald, tretman dizinin üstüne ko yarak köesine bir iki satr yazd. imdi, müsveddelerini dak tilomda temize çektiim o tretman, üstünde yllarn yprat c izleriyle sararm otuz üç ince pelür kâd halinde karm da duruyor. Ön sayfann sanda el yazmla “Pazartesi, 21 Ha ziran 1948, Laleli” yazl, altnda imzam, sol tarafnda eski harflerle iki satr halinde “Hakiki bir facia yaratnz, inallah sahnede de muvaffak olursunuz,” yazs altnda Halide Edip imzas. Bu imza ile bir snav am olduk.
Bu son arta göre ayn yerde evket Rado’yla tekrar bu lutum. 30 Haziran 1948. Her ey çok çabuk çözümlendi, ne öne sürdüüm anlama artlarna, ne telif hakk olarak biç tiim bin be yüz liraya itiraz edildi. Halide Hanm “Çocuk lara zorluk çkarmayn!” demi.
S5
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 56/642
Bir sav daha geçmek gerekiyordu. Bir gece gene Sekhat- tnlerin evinde, Hürren Erman, Sezer Sezin, brahim Serpil, Temel Karamahmut toplandk. Selahattin’le ben srayla otuz üç sayfay okuduk. Ötekiler arada bir durduruyor, not alyor lard. Okuma bittikten sonra düzenli bir tartma balad: Hü-
rem Erman sra ile soruyor, sras gelen ald notlara bakarak düüncesini açklyor, biz de notlar alyorduk. Geç vakit lere kadar çaltk. Genelde çalmamz beenilmiti. Her ey iyi gidiyordu, günler geçiyor, birtakm çalmalar yapl yordu ama ortada elle tutulacak somut bir ey yoktu.
Bir gün srf merakm gidermek için sordum: “Yönetme ni kim olacak bunun?” Hürrem Erman gülerek “Sen,” dedi.
Gülüyordu ama aka eder bir hali yokt. Ciddi olduundan kukulanarak “Ben böyle bir ey yapamam,” dedim. Sakin bir ekilde “Yaparsn, biz düündük yaparsn," dedi. Biz dedii Sezer Sezin’di. Vurun Kahpeye   kitabn o seçtii gibi “Aliye öretmen” rolünü kendisinin oynayaca doald. Bu neden le kafa dengi, rahat konuaca, ortak çalma yapabilecei
bir yönetmen aryordu. Benim bu iin altndan kalkabileceime kendince inanm olacakt. Ertesi gün yazhaneye geldi. Konu tekrar açld. Sonuçta büyük bir bask altna alndm. Yönetmenlik yapmay düünmediimi, böyle bir sorumluluk altna giremeyeceimi söylemem bir ie yaramad. Basky def etmek için “evet” demekle bir süre için kurtulmu olduumu sandm, ama olmad. Büyük bir sorumluluktu, her eyi ber bat edebilirdim. brahim Serpil dostuma dert yanmak istedim, bütün bir gece konutuk. O da yapabileceimi, dahas yap mam gerektiini söyledi. Böylece dört taraftan kuatlmtm. Sonunda bana tevekkülle boyun emek kalmt.
Sorunlar çözmek...
Yaz ortasndaydk, hâlâ ili’de, Rikâptar sokana yakn caddede oturuyorduk. Bizimkiler Büyükada’da yazlktayd lar. Genel eletiri yaptmz toplant gecesinde Selahattin Kü- çük’le tuttuumuz notlar, tretman aldm ve senaryo yazmak
56
http://slidepdf.com/reader/full/luetfi-akad-isikla-karanlik-arasinda 57/642
üzere eve kapandm. Senaryo yazmann hiçbir kuralm bilmi- yordum. Bildiim tek ey, örneini bir arkadan elinde gör- düüm ve merakla kartrdm bir Amerikan filminin çekim senaryosuydu. ngilizce bildiim bir dil deildi ama gördüüm kadar ile çekim çekim yazlm ve “ l ”den balayp sonuna
kadar saylandrlmt. Yani sinemada gördüümüz deienher çekimin bir says ve açklamas vard. Bu yöntemi uygu- lamaya karar verdim, Önümde çaltmz, tretman denilen ve sinemaya göre yaplandrdmz çalma vard. Onu açtm ve adm adm filmi seyretmeye koyuldum: “Çerçevenin yan- sm kaplayan gölgeler içinde uzanan toprak yol, onun ötesin- de