261
Margaret Weis _ Ruhdöveni Ejderha Mızrağı Cilt1 Raistlin Tarihçeleri 1. KlTAF Bir büyücünün ruhu, büyünün potası içinde eritilip şekillendirilir. -Beyaz Cübbeliler'den Antimodes 1 Yolculuktayken beyaz cübbesini asla giymezdi. O günlerde, henüz büyük ve korkunç Mızrak Savaşı, kazanda kaynayan yağ gibi dökülmeden ve kırsal alanları yakmadan önce, sadece birkaç büyücü beyaz cübbeleriyle dolaşırdı. Savaştan on beş yıl kadar önceki o yıllarda, kazanın altındaki ateş yanmış, alevleri başlatacak kıvılcımları da Kara Kraliçe ve adamları çakmıştı. Kazanın içindeki yağ soğuk, siyah ve yoğundu. Ama dipten kaynamaya başlamıştı. Ansalon'daki çoğu insan ne kazanı, ne de içinde kaynayan yağı, ejderateşi ve savaşın diğer korkunç olgularıyla birlikte başlarından aşağıya döküiünceye kadar görmeyecekti. Göreceli olarak barış dolu bu zamanda Ansalon'da yaşayan insanların büyük kısmı asla yukarıya bakmadı, çevrelerinde olup biteni görmek için asla başlarını çevirmedi. Bunun yerine kendi ayaklarına baktılar, tozlu günlerde ayaklarını sürüyerek ilerlediler. Başlarını kaldırdılarsa bile, genellikle bu, yağmurun yağıp pikniklerini mahvedip etmeyeceğini görmek içindi. Aralarından pek azı bu yeni tutuşturulan ateşin sıcaklığını hissediyordu. Pek az insan kazanın içindeki şişkin, kara sıvıyı dikkatlice izliyordu. Ve artık kaynamaya başladığını fark eden bu insanlar endişeliydiler... Ve bu az sayıdaki insan planlar yapmaya başlamıştı. Büyücünün adı Antimodes'ti. Orta sınıf bir tüccar soyundan, Balifor Limanı'ndan bir insandı. Uç kardeşin en küçüğü olarak aile mesleği olan terzilik işinde yetiştirilmişti. Sağ elinin orta parmağın-daki iğne izlerini hâlâ gururla gösterirdi. Erken yaşlarda edindiği iş tecrübesi ona, işiyle ilgili uyanık sezgiler; iyi giyime yönelik bir zevk ve bilgi miras bırakmıştı. Beyaz cübbesini nadiren giymesinin ne- 12 RUHDÖVENİ derilerinden biri buydu. Bazı büyücüler cübbelerini giymekten korkardı, çünkü cübbelçr mesleklerinin sembolüydü ve bu meslek Ansalon'da pek sevilmiyordu. Antimodes korkmuyordu. Beyaz cübbesini giymemesinin nedeni kir göstermesiydi. Gitmek istediği yere ulaştığında çamura bulanmış olmaktan, yolun izlerini üzerinde taşımaktan nefret ederdi. Yalnız yolculuk ederdi; ki bu huzursuz günlerde bunun tek anlamı onun ya aptal, ya bir kender, ya da çok güçlü olduğuydu. Oysa Antimodes ne bir aptaldı, ne de bir kender. Yalnız yolculuğa çıkardı, çünkü tek başına olmayı ve tanıdıkları arasından sadece eşeği Jenny'nin yoldaşlığını tercih ederdi. Kiralık muhafızlar pahalı olmalarının yanı sıra, genellikle kaba ve kalın kafalı olurlardı. Zaten Antimodes gerektiğinde kendini kolayca koruyabilirdi. Elli yılı aşkın yaşamında buna çok az gerek duymuştu. Hırsızlar ürkek, korkak ya da dikkatsiz avlar peşinde olurdu. Koyu mavi yünden dokunmuş kaliteli pelerini, gümüş tokalarıyla birlikte zengin bir adam olduğunu göstermesine rağmen Antimodes pelerinini güvenle giyiyordu; zarif bir biçimde ilerleyen eşeğinin üzerinde sırtı dik, başı yukarda oturuyor ve keskin gözleriyle ağaçlardaki her sincabı, yoldaki tekerlek izlerinin içlerine yerleşmiş her kurbağayı izleyerek ilerliyordu. Görünürde bir silahı yoktu ama giysisinin uzun kollarında ve yüksek Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Margaret Weis _ Ruhdöveni Ejderha Mızrağı Cilt1 Raistlin Tarihçeleri

1. KlTAFBir büyücünün ruhu, büyünün potası içinde eritilip şekillendirilir.-Beyaz Cübbeliler'den Antimodes1Yolculuktayken beyaz cübbesini asla giymezdi.O günlerde, henüz büyük ve korkunç Mızrak Savaşı, kazanda kaynayan yağ gibi dökülmeden ve kırsal alanları yakmadan önce, sadece birkaç büyücü beyaz cübbeleriyle dolaşırdı. Savaştan on beş yıl kadar önceki o yıllarda, kazanın altındaki ateş yanmış, alevleri başlatacak kıvılcımları da Kara Kraliçe ve adamları çakmıştı. Kazanın içindeki yağ soğuk, siyah ve yoğundu. Ama dipten kaynamaya başlamıştı.Ansalon'daki çoğu insan ne kazanı, ne de içinde kaynayan yağı, ejderateşi ve savaşın diğer korkunç olgularıyla birlikte başlarından aşağıya döküiünceye kadar görmeyecekti. Göreceli olarak barış dolu bu zamanda Ansalon'da yaşayan insanların büyük kısmı asla yukarıya bakmadı, çevrelerinde olup biteni görmek için asla başlarını çevirmedi. Bunun yerine kendi ayaklarına baktılar, tozlu günlerde ayaklarını sürüyerek ilerlediler. Başlarını kaldırdılarsa bile, genellikle bu, yağmurun yağıp pikniklerini mahvedip etmeyeceğini görmek içindi.Aralarından pek azı bu yeni tutuşturulan ateşin sıcaklığını hissediyordu. Pek az insan kazanın içindeki şişkin, kara sıvıyı dikkatlice izliyordu. Ve artık kaynamaya başladığını fark eden bu insanlar endişeliydiler... Ve bu az sayıdaki insan planlar yapmaya başlamıştı.Büyücünün adı Antimodes'ti. Orta sınıf bir tüccar soyundan, Balifor Limanı'ndan bir insandı. Uç kardeşin en küçüğü olarak aile mesleği olan terzilik işinde yetiştirilmişti. Sağ elinin orta parmağın-daki iğne izlerini hâlâ gururla gösterirdi. Erken yaşlarda edindiği iş tecrübesi ona, işiyle ilgili uyanık sezgiler; iyi giyime yönelik bir zevk ve bilgi miras bırakmıştı. Beyaz cübbesini nadiren giymesinin ne-12RUHDÖVENİderilerinden biri buydu.Bazı büyücüler cübbelerini giymekten korkardı, çünkü cübbelçr mesleklerinin sembolüydü ve bu meslek Ansalon'da pek sevilmiyordu. Antimodes korkmuyordu. Beyaz cübbesini giymemesinin nedeni kir göstermesiydi. Gitmek istediği yere ulaştığında çamura bulanmış olmaktan, yolun izlerini üzerinde taşımaktan nefret ederdi.Yalnız yolculuk ederdi; ki bu huzursuz günlerde bunun tek anlamı onun ya aptal, ya bir kender, ya da çok güçlü olduğuydu. Oysa Antimodes ne bir aptaldı, ne de bir kender. Yalnız yolculuğa çıkardı, çünkü tek başına olmayı ve tanıdıkları arasından sadece eşeği Jenny'nin yoldaşlığını tercih ederdi. Kiralık muhafızlar pahalı olmalarının yanı sıra, genellikle kaba ve kalın kafalı olurlardı. Zaten Antimodes gerektiğinde kendini kolayca koruyabilirdi.Elli yılı aşkın yaşamında buna çok az gerek duymuştu. Hırsızlar ürkek, korkak ya da dikkatsiz avlar peşinde olurdu. Koyu mavi yünden dokunmuş kaliteli pelerini, gümüş tokalarıyla birlikte zengin bir adam olduğunu göstermesine rağmen Antimodes pelerinini güvenle giyiyordu; zarif bir biçimde ilerleyen eşeğinin üzerinde sırtı dik, başı yukarda oturuyor ve keskin gözleriyle ağaçlardaki her sincabı, yoldaki tekerlek izlerinin içlerine yerleşmiş her kurbağayı izleyerek ilerliyordu.Görünürde bir silahı yoktu ama giysisinin uzun kollarında ve yüksek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 2: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

deri çizmelerinde kolaylıkla bir kama saklanabilirdi; el yapımı deri kemerinden sallanan keselerin içinde ise büyü malzemeleri olduğu aşikardı. Maymuncuklarını hak eden her hırsız, Antimodes'in göğsüne sarılı duran deri sırımla bağlı fildişi kutuda büyülü ıparşöAıen tomarları bulunduğunu anlardı. Çalılıkların arkasına gizlenen gölgeler onun yolundan sessizce çekilir ve daha kolay kurbanları beklerdi.Antimodes, Wayreth'teki Yüksek Büyücülük Kulesi'ne gidiyordu. Kuleye ulaşmak için uzun yolu seçmişti; büyünün koridorlarından geçerek, Balifor Limanı'ndaki evinden kolaylıkla kuleye yürüyebilirdi, ancak yolculuğunu kara yoluyla yapması rica edilmişti. Bu istek Par-Salian'dan gelmişti, Beyaz Cübbeliler Tarikatı'nın ve Büyücüler Meclisi'nin başkanından; dolayısıyla, kesin konuşmak gerekirse, Antimodes'in efendisinden... Ancak ikisi yakın arkadaşlardı; arkadaşlıkları ikisinin de genç olduğu ve Kule'ye, dikkat isteyen, zorlu ve bazen de ölümcül olan Sınav'a girmek için geldikleri güne13MARGARETVVEISkadar uzanıyordu. İkisi de kulede aynı odada bekletilmişlerdi; endişe ve korkularını paylaşmış, ihtiyaç duydukları teselli, avuntu ve desteği birbirlerinde bulmuşlardı. İki Beyaz Cübbeli o günden beri arkadaştı.Bu nedenle Par-Salian bu uzun ve yorucu yolculuğa çıkmasını Antimodes'ten 'rica etmişti'. Meclis başkanı, bir başkasına yapabileceği gibi emretmemişti.Antimodes'in yolculuk süresince gerçekleştirmesi gereken iki hedefi vardı. İlk olarak her karanlık köşeye dikkatle bakacak, gizlice yapılan her konuşmaya kulak kabartacak, kilitli ve sürgülü her pencereden içeriye göz atacaktı. İkinci hedefi ise yeni yetenekler aramaktı. Birincisi biraz tehlikeliydi; insanlar işlerine burnunu sokanlardan hoşlanmazlardı, özellikle saklayacak bir şeyleri varsa. İkincisi ise sıkıcı ve usandırıcıydı, çünkü genellikle çocuklarla uğraşmak anlamına gelirdi ve Antimodes çocuklardan pek hoşlanmazdı. Antimodes her zaman casusluğu tercih ederdi.Par-Salian'a vereceği raporunu düzgün ve titiz terzi el yazısıyla günlük olarak tutmuştu. Antimodes, aile işini yöneten ve şu anda Balifor'da başarılı bir terzi olan en büyük ağabeyinin hediyesi beyaz eşeğinin üzerinde ilerlerken günlüğe yazdığı her şeyi kafasından tekrarladı. Yolda geçen zamanını bütün görüp duyduklarım zihninde tartarak değerlendiriyordu... önemli hiçbir şey yoktu; ama her şey ilerideki kötü olayların habercisiydi."Par-Salian bunu ilginç bulacak," dedi Antimodes, aynı fikirde olduğunu göstermek için kafasını sallayan ve kulaklarını diken Jenny'ye. Usta, "Günlüğü teslim etmek için sabırsızlanıyorum," diyerek devam etti. "Okuyacak ve sorular soracak, ben de onun mükemmel elf şarabından içerken bütün gördüklerimi ve duyduklarımı anlatacağım. Ve sen bir tanem, akşam yemeğinde yulafla besleneceksin."Jenny, adamın sözlerini candan onayladı. Kaldıkları bazı yerlerde nemli ve küflenmiş saman ya da daha kötüsünü yemek zorunda kalmıştı. Bir keresinde patates kabuğu bile verilmişti.İkisi neredeyse yolculuğun sonuna gelmişlerdi. Bir ay içinde Antimodes, Wayreth'teki Yüksek Büyücülük Kulesi'ne varmış olacaktı. Veya, daha doğrusu, Kule, Antimodes'i bulmuş olacaktı. Kimse Wayreth'in Büyülü Kulesi'ni bulamazdı. Efendisinin isteğine14'' RUH DÖVENİbağlı olarak, kule arayanı bulur ya da bulmazdı.Antimodes bu geceyi Solace kasabasında geçirecekti. Devam edebilirdi,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 3: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

çünkü ilkbaharın son günleri yaşanıyordu ve daha öğle saatleriydi, yolculuk için yeteri kadar güneş ışığı vardı. Ancak Solace'ı severdi, meşhur hanını da; Son Yuva Hanı, sahibi Otik Sandath'ı da severdi ve özellikle de hanın siyah birasını çok severdi. Antimodes, yolun tozunu ilk olarak yuttuğundan beri, o soğuk, yoğun ve köpüklü siyah birayı içtiğini hayal ediyordu.Her yabancının bir hırsız, bir vebalı, bir katil ya da bir fidyeci olarak görüldüğü Ansalon'daki diğer kasabaların aksine, Solace'a fark edilmeden girdi. Burası Afet sırasında canlarını kurtarmak için kaçan ve ancak buraya ulaştıklarında koşmayı bırakan mültecilerin kasabasıydı. Bir zamanlar yollardaki yabancılar olmalarından dolayı, Solace'ı kuran insanlar diğer yabancılara karşı daha iyi yaklaşmışlar, bu tutumları da, çocukları ve onlardan sonra gelenler tarafından da benimsenmişti. Solace dışlanmış, yanlız, huzursuz kişiler ve maceracılar için bir cennet olarak bilinir hale gelmişti.Solace'ta yaşayanlar sıcakkanlı ve hoşgörülüydü... bir noktaya kadar. Kanunsuzluk iş için kötü olarak kabul edilirdi ve Solace, iş konusunda uyanık bir kasabaydı.Kuzey Ansalon ile güneydeki bütün noktalar arasındaki bağlantıyı sağlayan işlek ana yol üzerinde olmasından dolayı Solace yolcuları ağırlamaya alışkındı, ancak Antimodes'in kasabaya gelişinin çok az insan tarafından fark edilmesinin nedeni bu değildi. Asıl neden Solace'taki çoğu insanın Antimodes'i hiç görmemiş olmasıydı, çünkü ondan çok yukandalardı. Solace kasabasının büyük kfSfnı, tou-azzam vallen ağaçlarının engin, yaygın ve devasa dalları üzerine kuruluydu.Solace'ın ilk sakinleri, ağaçları düşmanlarından kaçmak için kullanmışlardı. Ağaçların üzerinde yaşamanın emniyetli olduğunu ve güvenliklerini sağladığını fark edince de evlerini yaprakların arasında kurmuşlar; onların soyundan gelenler de bu geleneği devam ettirmişlerdi.Kafasını yukarı kaldıran Antimodes, eşeğinin arkasından bir ağaçtan diğerine uzanan ahşap köprülere baktı ve köylüler üzerinden geçerken köprülerin sallanmasını izledi. Antimodes, hanımlara ilgisi olan, zarif bir erkekti ve Solace'lı kadınlar köprülerden geçer-15MARGARET WEISken uçuşan eteklerini sıkıca tutmalarına rağmen, biçimli bir ayak bileği, ya da bir bacak görme ihtimali her zaman vardı.Antimodes'in bu keyifli işle ilgisi, tiz bir çığlık duyması üzerine kesildi. Bakışlarını aşağıya indirdiğinde yolunun hayali düşmanlarla ellerindeki tahta kılıçlar ve ağaç dallarından mızraklarla savaşan bir grup çıplak ayaklı, ciltleri güneşten yanmış çocuk tarafından kesildiğini gördü.Çocukların amacı Antimodes'in yoluna çıkmak değildi. Savaş onları bu yöne sürüklemişti; görünmez goblinler veya ogreler ya da düşmanları her kimse, Kristalmir Gölü ne doğru geri çekiliyorlardı. Bağırtı, karmaşa ve kılıç dövüşü arasında kalınca, Antimodes'in eşeği Jenny, korkudan çılgına dönmüş gözlerle anırmaya ve zıplamaya başladı.Bir büyücünün bineği savaş atı değildir. Bir büyücünün bineği savaşın gürültü, kan ve karmaşasına atılmak veya geri çekilmeyip mızrakları göğüslemek için eğitilmemiştir. Bir büyücünü bineği sadece birkaç kötü kokan büyü malzemesine ve ara sıra çakan şimşeklere alışkın olmalıdır. Jenny uysal bir eşekti, güçlü ve sağlam. Çukurlara girmesini ve gevşek taşlara basmasını engelleyen olağanüstü bir yeteneği vardı, bu da binicisinin sarsıntısız ve rahat bir yolculuk yapmasını sağlıyordu. Bu yolculuk boyunca Jenny epeyce zorluğa dayandığını düşünüyordu; kötü yemek, tavanından su damlayan ahırlar, güvenilmez oda arkadaşları... Dallarla birbirine saldıran erkek çocuklardan oluşan bu ordu kesinlikle tahammül edilemezdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 4: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Uzun kulakları seğiren ve sarı dişlerini gösteren Jenny açıkça çocukların üzerine sıçrayıp tekmeler atarak karşı saldırıya hazırlanıyordu; ancak bu, büyük bir olasılıkla çocuklara zarar vermeyecek; ama kesinlikle binicisinin düşmesine neden olacaktı. Antimodes eşeği kontrol altına almaya çalıştı ama hiç şansı yoktu. Savaşın heyecanıyla çıldırmış daha küçük çocuklar adamın zor durumda olduğunu görmediler. Kazandıkları zafer için çığlıklar atarak etrafında dönmeye ve kılıçlarını birbirine vurmaya devam ettiler. Antimodes, Solace'a kaba etlerinin üzerinde de girebilirdi, eğer toz ve gürültünün içinden biraz daha büyükçe bir çocuk -sekiz dokuz yaşlannda-belirip, Jenny'nin gemlerini tutup, yumuşak dokunuşu ve güçlü varlığıyla korkmuş eşeği sakinleştirmeseydi.Sol eline kaydırdığı kılıcını sallayarak, "Uzaklasın!" diye emretti16RUHDÖVENİçocuk. "Arkadaşlar, dağılın! Eşeği korkutuyorsunuz."Yaşlan en fazla altı yedi olan çocuklar, uysallıkla kendilerinden büyük olanın sözünü dinlediler ve uzaklaşarak gürültülü oyunlarına devam ettiler. Bağırtıları ve kahkahaları devasa gövdeli vallen ağaçlarının arasından yankılandı.Büyük çocuk durdu ve eşeğin burnunu yumuşakça okşarken, Ansalon'un bu kısımlarına ait olmayan şivesiyle özür diledi, "Affedin bizi, iyi efendim. Kendimizi oyuna o kadar kaptırmıştık ki geldiğinizi fark edemedik. Umuyorum zarar görmemişsinizdir."Delikanlının düz ve gür sarı saçları, bütün Krynn'de sadece Solamniya'da popüler olan bir şekilde kesilmişti; kulak hizasında ve tas şeklinde... Gözleri gri maviydi ve yaşını yalanlayan sert ve ciddi tavırları vardı. Tamamen bilinçli olarak yaptığı, soylu bir davranış içindeydi. Konuşması terbiyeli ve eğitimliydi. Bu çocuk bir taşralı, bir işçinin oğlu değildi."Teşekkür ederim, genç bayım," diyerek yanıtladı Antimodes. Dikkatlice büyü malzemelerinin durumuna baktı, yerlerinden gevşeyip gevşemediklerini anlamak için kemerine taktığı keseleri tek tek kontrol etti. Çocuğa adını sormak üzereydi ki, -çocuk ilgisini çekmişti- çocuğun mavi gözlerinin keselerine takıldığını fark etti. Suratındaki ifadeden hor gördüğü, onaylamadığı belli oluyordu."İyi olduğunuzdan eminseniz. Büyücü Efendim ve oyunumuz yüzünden zarar görmemişseniz, gitmek için müsaadenizi istiyorum." Genç çocuk resmi ve sert bir şekilde başını eğerek selam verdi ve eşeğin gemini bırakıp diğer çocukların arkasından koşmaya başladı. Sertçe, "Kit, geliyor musun?" diyerek, yabancıyı ilgi^ inceleyen başka bir arkadaşına bağırdı."Bir dakika, Sturm," diye cevapladı çocuk ve işte o zaman Antimodes, bu kıvırcık saçlı, pantolon ve deri yelek giyen oğlanın aslında bir kız olduğunu anladı.Daha yakından incelediğinde adam, kızın çekici olduğunu fark etti, aslında ergenlik çağının başlarında olduğundan "genç hanım" demek daha doğru olurdu. Endamlı bir kızdı, zarif hareketleri, cesur ve dik bakışları vardı. Antimodes, kızın kendine yönelttiği yoğun ve düşünceli bakışı anlamakta zorluk çekti. Hor görülmeye ve hoşlanılmamaya alışmıştı; ama bu genç kadının ilgisi sadece merak değildi. Bakışlarında antipati yoktu. Sanki bir şey üzerinde17MARCARET WEISkarar vermeye çalışıyor gibiydi.Antimodes, kadınlar konusunda eski kafalı davranırdı. Onları kızarık yanakları ve uygun bir şekilde yere bakan gözleriyle, yumuşak, parfümlü, sevgi dolu ve nazik severdi. Davranışının güçlü kadın büyücüler ve kuvvetli kadın savaşçıların olduğu bu günlere

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 5: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

uymadığının bilincindeydi ama bu düşüncesi onu rahatsız etmiyordu. Bu erkeksi kızı onaylamadığını belirtmek için hafifçe kaşlarını çattı ve Jenny'yi demirci dükkanının yanındaki ahırlara doğru hareket ettirdi. Ahırlar, demirci ve fırın, büyük ocakları ile Solace'ta yere yapılmış nadir binalardan üçüydü.Antimodes, genç kızın yanından geçerken bile düşünceli kahverengi gözlerini üzerinde hissedebiliyordu.18^Antimodes, fazladan verdiği yemek ve seyis yamağından aldığı daha fazla ilgi sözüyle Jenny'nin rahatını sağladı. Hepsi, doğal olarak, bol keseden dağıttığı kaliteli Krynn çeliği sayesinde olmuştu.Bunu hallettikten sonra, başbüyücü köprülere uzanan en yakın merdivene tırmanmaya başladı. Merdiven uzundu, tırmanması bittiğinde ter içinde kalmış ve nefesi kesilmişti. Ancak vallen ağacı yapraklarmın gölgesi, üzerinde yürüyebileceği serin bir yol sağlıyordu. Nefesini düzene sokmak için kısa bir mola verdikten sonra Son Yuva Hanı'na uzanan, sallanan yolda ilerledi.Yürürken, dallar üzerine kurulmuş bir sürü küçük evin önünden geçti. Solace'taki evler, üzerinde bulundukları ağaçlarla uyum içinde olmaları gerektiğinden çeşitli şekillerdeydi. Kanun gereğince canlı vallen ağaçlarının herhangi bir kısmı yakılamaz, kesilemez, ya da başka bir şekilde ağaçlara zarar verilemezdi. Bütün evlerde en az bir duvar, ağacın geniş gövdesi tarafından oluşturulmuştu, dallar ise çatı kirisjeri olarak kullanılıyordu. Evlerin zeminleri düz değildi ve firtınalarda evler hissedilir biçimde sallanıyordu. Bu düzensizlikler Solace'ta yaşayanlar tarafından çok hoş bulımuyordu. Oysa Antimodes'i kesinhkle çıldırtırdı.Son Yuva Hanı, Solace'ta bulunan en büyük binaydı. Yer seviyesinden on iki metre yükseklikteki yapı, hanın iç kısmının bir parçasını da oluşturan dev bir vallen ağacının gövdesi üzerine kurulmuştu. Binayı altında bulunan kalaslar destekliyordu. Salon ve mutfak en alt kattaydı. Odalar ise daha yukarıya kurulmuştu ve farklı bir giriş kullanılarak da ulaşılabiliyordu. Böylece, biraz mahremiyet isteyenler salondan geçmek zorunda kalmıyorlardı.Hanın camları rengarenk vitraydı, yerel bir efsaneye göre19MARGARET VVEISPalanthas'tan getirilmişti. Bu vitraylar han için harika bir reklamdı. Yapraklarm gölgeleri arasmda parlayan renkler insanlarm dikkatini hana çekiyordu. Aksi takdirde sık ağaç yapraklan arasıdan binanın görülmesi mümkün olmayabilirdi.Hafif bir kahvaltı yapmış olmasından ötürü Antimodes, hancının o meşhur yemeklerinin hakkını vererek yiyecek kadar açtı. Merdivenleri tırmanmak, mutfaktan gelen yemek kokularıyla birlikte iştahını iyice kabartmıştı. Başbüyücü hana girdiğinde Otik tarafından karşılandı. Orta yaşlı, tombul ve neşeli bir adam olan Otik, herhalde iki yıl ya da daha uzun süredir hana gelmemiş olmasına rağmen Antimodes'i hemen tanıdı."Hoş geldin dostum, hoş geldin," dedi Otik ve soylu ya da çiftçi, bütün müşterilerine yaptığı gibi başını eğerek selamladı. Önlüğü kar beyazıydı, bazı hancıların önlükleri gibi yağ lekeleriyle dolu değil... Han da en az Otik'in önlüğü kadar temizdi. Tezgahtar kadınlar servis yapmadıkları zaman, canlı vallen ağacının bir parçası olan sevimli tahta tezgahı süpürüyor, ovalayarak temizliyor ya da cilalıyorlardı.Antimodes, hana tekrar gelmekten duyduğu memnuniyeti belli etti. Otik, müşterisini gerçekten hatırladığını, Antimodes'i en sevdiği masaya götürerek kanıtladı. Masa pencerelerden birinin yanındaydı ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 6: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

mükemmel bir manzaraya sahipti; yeşil camın arkasından Kristalmir Gölü görünüyordu. Otik, bir kupa dolusu soğuk, siyah bira getirdi ve Antimodes'in önüne koydu."En son burada olduğunuzda siyah biramı çok beğendiğinizi söylediğinizi hatırlıyorum, efendim," dedi Otik."Aslında, hancı, benzerini bile hiç içmedim," diyerek yanıtladı Antimodes. Ayrıca ne ya da kim olduğunu insanlardan saklamaya tenezzül etmemesine rağmen, Otik'in kendisinin bir büyü kullanıcısı olduğuna dair hiçbir ipucu vermemesini de takdir etmişti.içinde epey miktarda para olan ama tıka basa dolu olmayan para kesesini çıkarırken, "Bir gece için oda, öğle ve akşam yemeği istiyorum," dedi Antimodes.Otik boş odasının olduğunu söyledi; Antimodes istediği odayı seçebilirdi, onun varlığıyla onurlanmışlardı. Bugün öğle yemeği olarak on üç değişik fasulyeden yapılmış, baharat ve jambonla birlikte pişirilmiş güveç vardı. Akşam yemeği ise, dövülmüş et ve ha-20RUH DÖVEN Inm meşhur baharatlı pataresiydi.Müşterisi hesaptan memnun olduğunu söyleyene kadar Otik, endişeyle bekledi. Sonra da hanm sayısız işiyle titizlikle ilgilenmek için misafirinin yanından ayrıldı.Antimodes rahatlamıştı, diğer müşteriler üzerinde göz gezdirdi. Öğle yemeği zamanı geçtiğinden han neredeyse boştu. Yolcular, üst katlardaki odalanndaydılar, yedikleri güzel yemeğin üstüne uyku çekiyorlardı. Rençberler işlerine geri dönmüş, iş sahipleri hesap defterlerinin içine gömülmüş, anneler ise çocuklarını öğle uykusuna yatırmaya çalışıyorlardı. Hanın diğer tek müşterisi bir cüceydi. Görünüşüne göre bir tepe cücesi.Artık tepelerde yaşamayan bir tepe cücesi; Solace'ta insanlar arasında yaşayan bir tepe cücesi... Kıyafetlerinden anlaşılacağı üzere durumu epeyce iyiydi; sade ama kaliteli bir gömlek, kaliteli bir deri pantolon ve deri bir iş önlüğü. Orta yaşlıydı, daha fazla değil; ceviz rengi sakalında sadece birkaç tane gri tel vardı. Yüzündeki çizgiler, onun yaşlarındaki cücelerinkinden daha derin ve koyuydu. Yaşadığı zor zamanlar yüzünde izlerini bırakmıştı. Kahverengi gözleri, insanlar arasında yaşamayan ırkdaşlarından daha sıcaktı ve devamlı yüksek engellerin arkasından bakıyor gibiydi.Cücenin parlak gözlerini yakalayan Antimodes, bira kupasını kaldırdı. Cüce dilinde, "Aletlerinizden bir metal işçisi olduğunuzu fark ettim. Reonc çekicinize yön versin, bayım," dedi.Cüce duyduğu memnuniyeti belirten bir baş sallamasıyla birlikte kendi kupasını kaldırdı ve ortak dilde, "Size de düz ve kuru bir yol dilerim, yolcu," diyerek boğuk bir sesle yanıtladı. »»»• "'^ ¦Antimodes, cüceyi masasına çağırmadı, zaten cüce de bir arkadaş ister gibi gözükmüyordu. Bunun yerine pencereden dışarıya baktı. Manzara hayranlık uyandıracak kadar güzeldi. Tozların kavurduğu boğazım rahatlatan soğuk bira ile canlandırıcı bir zıtlık oluşturan ve vücuduna yayılan tatlı sıcaklıkla rahatladı. Antimodes' e verilen görev bütün konuşmalara kulak kabartmaktı, o da tezgahtar kadın ve cüce arasındaki konuşmayı amaçsızca dinlemeye başladı. Ancak konuştukları konu pek kötü ya da olağandışı gözükmüyordu."îşte, Flint," dedi kadın, bir kase buharı tüten fasulyeyi masaya bırakırken. "Büyük porsiyon ve ekmek de dahil. Seni şişmanlatma-21MARCARET WEISmız lazım. Kısa bir süre sonra gideceksin, değil mi?""Evet, genç bayan. Yollar açılıyor. Geç bile kaldım, Tanis'in

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 7: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Qualinesti'deki akrabalarına yaptığı ziyaretten dönmesini bekliyorum. İki hafta önce dönmesi gerekiyordu; ama hâlâ o çirkin yüzünden bir iz yok.""Umarım iyidir," dedi kadın yumuşakça. "Elflere güvenmiyorum, bu bir gerçek. Akrabalarıyla pek iyi geçinemediğini duydum."Cüce homurdanarak, "O, çürük dişi olan bir adam gibi," dedi, ancak Antimodes, cücenin o boğuk sesindeki huzursuzluğu fark edebilmişti. "Hâlâ acıdığını anlayabilmek için devamlı kurcalamak zorunda. Tanis, akrabalarının onu görmeye bile dayanamadığını bilerek evine gitmesine rağmen her seferinde, bu seferin değişik olacağını umuyor. Diş aslında ona ilk dokunduğu zamanki kadar çürük ve onu çekip bu konuda bir şeyler yapmadığı sürece de iyileş-meyecek."Konuşurken cücenin yüzü sinirden kızarmıştı. Tiradını biraz uyumsuz kaçan bir cümleyle bitirdi, "Ve biz de müşterileri bekletiyoruz," ve birasından bir yudum aldı."Onun çirkin olduğunu söyleyemezsin," dedi tezgahtar kadın sırıtarak. "Tanis insana benziyor. Onun yarı-elf olduğunu anlamak neredeyse imkansız. Onu tekrar görürsem çok mutlu olacağım. Merak ettiğimi söylersin, değil mi Flint?""Evet, evet... Sen ve kasabadaki diğer bütün kadınlar," diyerek cevapladı cüce; ancak bunları mırıldanarak söylemişti, mutfağa doğru hareket eden kadın onu duymadı.Antimodes, kulak misafiri olduğu konuşmadan cüce ve yarı-elfîn iş ortağı olduğunu anlamıştı. Qualinesti'den kovulan bir yarı-elf.. Hayır, bu doğru değildi. Kovulan bir yarı-elf evine geri dönemezdi. O halde kendi isteğiyle ayrılmıştı. Şaşırtıcı değildi. Irksal saflık konusunda Qualinestiler, kuzenleri olan Silvanestilerden daha açık görüşlüydü. Ancak onların gözünde bile bir yarı-elf aslında bir yarı-insandı, lekelenmiş bir güzellik.Yani, yarı-elf evinden ayrılmış, Solace'a gelmiş ve muhtemelen ya reisini ve klanını terk etmiş ya da kovulmuş bir tepe cücesiyle iş yapmaya başlamıştı. Antimodes ikisinin nasıl tanıştığını merak etti, ilginç bir hikayesinin olduğu kesindi.Ancak bu hikayeyi dinlemesi pek mümkün değil gibi gözükü-22RUH DÖVENİyordu. Cüce, fasulyeleri ağzına tıkıştırmaya başlamıştı. Kendi yemeği gelince Antimodes de bütün dikkatini gerçekten de bu ilgiyi hak eden tabağına yöneltti.Hanın kapısı açıldığında yemeğini henüz bitirmiş, tabağında kalan son sos parçasını ekmeğinin son lokmasıyla sıyırıyordu. Otik, yeni misafirlerini karşılamak için oradaydı. Hancı, gelenin genç bir kadın, Antimodes'in yolda rastladığı kıvırcık saçlı genç kız, olmasına pek memnun gözükmemişti."Kitiara!" diye bağırdı Otik, "Ne yapıyorsun burada, çocuk? Annenin ayak işlerine mi bakıyorsun?"Genç kadın, kara gözleriyle adama etlerini yakabilecek bir bakış firlattı."Patateslerinin bile zekası seninkinden fazladır, Otik... Ben hiç kimsenin ayak işlerine bakmam."Adamı iterek geçti. Bakışları salonda dolaştı ve şaşırıp rahatsız olan Antimodes'in üzerinde durdu."Misafirlerinden biriyle konuşmaya geldim," diyerek geliş sebebini açıkladı genç kadın.Otik, "Tamam, tamam, Kitiara. Beyefendiyi rahatsız etmemen gerektiğini düşünüyorum," demesine rağmen, kız ona aldırmadı.Kız, Antimodes'in önüne geçip masasının yanında durarak adama bakmaya başladı."Sen bir büyücüsün, değil mi?" diye sordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 8: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Antimodes, normalde bütün kadınlara yaptığının aksine kızı karşılamak için ayağa kalkmayarak durumdan pek hoşnut olmadığını gösterdi. Bu terbiyesiz, kaba kızın kendisiyle dalga gaçecep-, ya da rahatsız olacağı bir şeyler yapacağı düşüncesiyle, yüzünde olanlardan memnun olmadığını gösteren bir ifade belirdi."Benim ne olduğum sadece beni ilgilendirir, küçük hanım," dedi, son kelimeyi küçümseyici bir vurguyla söyleyerek. Sonra da bu konuşmanın bittiğini belirtmek için bakışlarını kasten pencereye çevirdi.Otik tereddütlü bir şekilde, "Kitiara..." dedi, huzursuzlaşmıştı, "bu beyefendi benim misafirim. Ve bunun ne yeri, ne de zamanı..."Genç kadın kahverengi ellerini masaya koydu ve üzerlerine dayandı. Antimodes, artık bu davetsiz misafire ciddi olarak sinirlenmeye başlıyordu. İlgisini tekrar kıza yöneltti ve deri yeleğinin altın-23MARGARET WEISdaki dolgun göğüslerinin kıvrımlarını fark etti... zaten fark etmeseydi erkekliğinden şüphe edebilirdi."Büyücü olmak isteyen birini tanıyorum," dedi kız. Sesi ciddi ve gergindi. "Ona yardım etmek istiyorum; ama nasıl edebileceğimi bilmiyorum." Eli, hüsran dolu bir ifadeyle kalktı. "Nereye gideyim? Kiminle konuşayım? Sen bana söyleyebilirsin."Antimodes, hanın tavanındaki dallar içeriye girse ve kendisini dışarıya atsaydı bile bu kadar utanamazdı. Bu tamamen geleneklere aykırıydı! Bu iş bu şekilde yapılmazdı! Belli yollar vardı izlenmesi gereken...."Sevgili, genç bayan..." diyerek başladı."Lütfen..." diyerek sözünü kesen Kitiara, adama yaklaştı.Gözleri, uzun, siyah ve kalın kirpiklerle çevrelenmiş berrak bir kahverengiydi. Kaşları koyuydu ve gözlerinin üzerinde ince bir yay çiziyordu. Teni güneşten yanmıştı, genelde bütün zamanını dışarıda geçirdiği belli oluyordu. Kaslı ve kıvrak bir yapısı vardı ve kızlık çağından çıkmış, bir zarafet kazanmıştı; ancak bir kadının değil bir kedinin zarafetini... Adamı kendine doğru çekti ve o da, aslında kızın kendisine bu kadar yaklaşmasına izin vermeyeceğini bilecek kadar yaşlı ve deneyimli olmasına rağmen, isteyerek kıza doğru gitti. Kız, içinde yanan ateşle sadece birkaç adamın ısınmasına izin verirdi ve o adamların tanrılar yardımcısı olsundu.Otik, "Kitiara, beyefendiyi yemeğiyle baş başa bırak," diyerek kızın koluna dokundu.Kitiara öfkeyle döndü. Konuşmadı, sadece adama baktı ve Otik geri çekilmek zorunda kaldı."Sorun değil, Sandath Usta." Antimodes, ortamı yumuşatmak için çabuk davranmıştı. Otik'i severdi ve hancının başını belaya sokmak istemiyordu. Yemeğini bitirmiş olan cüce, diğer iki tezgahtar kadın gibi, olanları büyük bir ilgiyle izliyordu. "Genç... um... bayan ve benim görülecek bir işimiz var. Lütfen, oturun, hanımefendi..."Hafifçe yerinden kalkarak reverans yaptı. Genç kadın ise karşısındaki iskemleye oturdu. Tezgahtar kadın tabakları masadan almak -ve merakını gidermek için- yanlarına geldi."Başka bir şey var mıydı?" diye sordu kadın, Antimodes'e.Adam kibarca genç misafirine baktı. "Bir şey alacak mısın?" ='24RUHDÖVENİKitiara, "Hayır, sağol," diyerek kısaca yanıtladı. "Kendi işine bak, Rita. Bir şeye ihtiyacımız olursa sesleniriz."Gücenen kadın hışımla yanlarından ayrıldı. Otik, Antimodes'e aciz ve özür dileyen bir şekilde baktı. Antimodes de önemli olmadığını belirtmek için adama gülümsedi. Bunun üzerine Otik, şişman omuzlarını silkerek ve tıknaz ellerini sıkarak endişeyle uzaklaştı. Şans eseri

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 9: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

yeni müşterilerin gelmesiyle hancıya, ilgilenmesi gereken işler çıktı.Kitiara o kadar ciddi bir şekilde konu üzerine yoğunlaşmıştı ki, Antimodes'in onayını kazandı."Kim bu insan?" diye sordu adam."Benim küçük erkek kardeşim," dedikten sonra biraz düşündü ve, "yarı kardeşim," diye ekledi.Antimodes, annesinden bahsettiğinde kızın, Otik'e sert bakışını hatırladı. Ortada pek bir sevgi olmadığını düşündü başbüyücü."Çocuk kaş yaşında?""Altı.""Peki büyü üzerinde çalışmak istediğini nereden biliyorsun?" diye sordu Antimodes. Cevabı bildiğini düşünüyordu. O kadar çok duymuştu ki...Bir büyücü gibi giyinip, onun gibi hareket etmeyi çok sever. O kadar tatlı ki. Onu havaya toz atıp büyü yapıyormuş gibi davranırken görmelisiniz. Doğal olarak onun bir evreden geçtiğini düşünüyoruz. Aslında onaylamıyoruz. Alınmayın ama oğlumuz için düşündüğümüz böyle bir hayat değil. Şimdi, eğer onunla konuşup, ona ne kadar zor olduğunu anlatabilirseniz... •w*' ^ **"Numaralar yapar," dedi kız."Numaralar?" diye sordu Antimodes, kaşlarını çatarak. "Ne çeşit numaralar?""Bilirsin işte. Numara... Burnundan para çıkarabilir. Havaya bir taş fırlatıp onu yok edebilir. Bıçakla bir eşarbı ikiye kesip tek parça halinde geri verebilir."Antimodes, "El çabukluğu," dedi. "Bunun büyü olmadığının elbette farkındasındır."Alaycı bir şekilde, "Tabii ki de!" dedi Kitiara. "Benim kim olduğumu sanıyorsun? Taşralı bir hödük mü? Babam -gerçek babam- bir defasında beni bir savaşı izlemeye götürmüştü. Ve orada gerçek bü-25MARCARET WEISyii yapan bir büyücü vardı. Savaş büyüleri... Benim babam bir Solamniya Şövalyesi'dir," diye, kendini bir anda küçük bir kız çocuğu gibi gösteren saf bir gururla ekledi.Antimodes, kıza inanmadı, en azından babasının bir Solamniya Şövalyesi olduğuna. Bir Solamniya Şövalyesi'nin kızının bir sokak çocuğu şeklinde Solace'ta ne işi olabilirdi ki? Bu erkeksi kızın askeri konulara ilgisi olduğunu düşünüyordu. Kızın sağ eli birkaç kez, sanki kılıç taşımaya -ya da taşırmış gibi davranmaya- alışkınmış gibi, sol kalçasına gitmişti.Kızın bakışları Antimodes'i geçti, pencereden dışarıya çıktı ve ilerlemeye devam etti. Bu bakışta uzak diyarlara ve maceraya duyulan özlem ve arzu, yakında onu boğacak olan sıkıntıdan kaçmak için istek vardı. "Bakın bayım, yakında burayı terk edeceğim ve kardeşlerim ben gidince başlarının çaresine bakmak zorunda kalacaklar," dediğinde Antimodes sasıtmadı."Caramon iyi olacaktır," diyerek devam etti Kitiara, hâlâ puslu tepelere ve uzaklardaki mavi sulara bakıyordu. "Onda gerçek bir savaşçının yapısı var. Bildiğim her şeyi ona öğrettim, gerisini de zamanla öğrenecektir."Konuşan sümüklü bir oğlandan bahseden on üç yaşında bir kız değil de, yeni yetiştirdiği adamından bahseden tecrübeli bir askerdi sanki. Antimodes neredeyse gülecekti; ama kız o kadar ciddi, o kadar ağırbaşlıydı ki, kızı merakla dinlemeye devam etti."Ama ben Raistlin için endişeleniyorum," dedi Kitiara, kaşları üzüntüyle çatılırken. "O diğerlerine benzemiyor. O bana benzemiyor. Onu anlayamıyorum. Ona savaşmayı öğretmeye çalıştım ama o hastalıklı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 10: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

gibi. Diğer çocukları yakalayamıyor. Çok çabuk yoruluyor ve nefessiz kalıyor."Bakışları Antimodes'e yöneldi, ikinci kez, "Gitmem gerekiyor," dedi. "Ama gitmeden önce Raistlin'in kendi başının çaresine bakabileceğinden emin olmam lazım. Bir gün hayatını kazanabilmeli. E-ğer bir büyücü olursa onun için endişelenmeme gerek kalmayacak.""Kaç yaşında... kaç yaşında olduğunu söylemiştin kardeşinin?" diye sordu Antimodes."Altı," diye cevapladı Kitiara."Ama... ya ailesi? Senin ailen? Eminim ki..."Kızın, kendisini artık dinlemediğini fark edince konuşmayı kes-26RUHDÖVENİti. Kızın suratında, gençlerin, büyükler özellikle sıkıcı ve usandırıcı olduklarında takındıkları ifade vardı. Antimodes cümlesini bitirmeden kız ayağa fırladı."Gidip onu bulacağım. Onunla tanışman lazım.""Sevgili..." diyerek Antimodes karşı çıkmaya çalıştı. Bu ilginç ve çekici genç hanımla konuşmaktan zevk almıştı; ama altı yaşında bir veledi eğlendirmenin düşüncesi bile rahatsızlık vericiydi.Kız itirazlarını umursamadı bile. Adam onu durdurana kadar handan çıkmıştı. Merdivenlerden koşarak kolayhkla aşağıya indiğini gördü, yoluna çıkanlara çarpıyor, onları sertçe ittiriyordu.Antimodes ikilem içinde kalmıştı. Bu çocuğun kendisine güvenmesini istemiyordu. Artık gittiğine göre bu genç hanımla ilgih daha fazla bir şeyler istemiyordu. Kız onu tedirgin etmişti, çok fazla içilen şarap sonrasında hissedilen rahatsızlıklar gibi. İçimi iyiydi ama şimdi baş ağrısı başlamıştı.Antimodes hesabı istedi. Aceleyle odasına çekilecekti ama sıkıntıyla, burada kaldığı zaman süresince bir mahkum gibi odasından çıkamayacağını fark etti. Gözlerini kaldırınca cüceyi gördü, hatırladığı kadarıyla adı Flint'ti ve Antimodes'a bakıyordu.Cücenin suratında bir sırıtış vardı.Büyük bir olasılıkla, cüce, Antimodes'i düşünmüyordu bile. Cüce yediği lezzetli yemekten, biranın tadından ya da sadece dünyanın sunduğu güzellikler yüzünden gülümsüyor olabilirdi. Ancak Antimodes, genelde kendisinin çok önemli olduğunu düşündüğünden, Flint'in kendisine sırıttığını düşündü. Kendisi, güçlü bir büyücü, iki çocuktan kaçıyordu. ••* ''^Antimodes cüceye tatmin duygusunu tattırmamaya kesinlikle karar verdi. Başbüyücüyü bu güzel salondan çıkaramayacaklardı. Olduğu yerde kalacak, kızı başından atacak, hızlı bir şekilde çocukla ilgilenecek ve bu işe bir nokta koyacaktı.Antimodes, "Belki bana katılmak istersiniz, bayım," diye seslendi cüceye.Flint ters bir bakış attı, yüzü kızardı ve başını birasının içine gömdü. Bir büyücüyle aynı masada oturmaktansa sakalının kaynamasını tercih edeceği gibi bir şeyler mırıldandı.Antimodes kendi kendine soğukça gülümsedi. Cücelerin büyü kullanıcılarını sevmedikleri ve onlara güvenmedikleri herkes tara-27MARCARET WEISfından bilinirdi. Başbüyücü artık cücenin kendisini rahat bırakacağından emindi. Gerçekten de Flint, birasını aceleyle başına dikti, masaya para bıraktı ve Antimodes'e ters bir bakış atarak paldır küldür handan çıktı.Cüce çıktıktan hemen sonra kız geldi, yanında bir değil iki çocuk vardı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 11: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Antimodes içini çekti ve Otik'in baldan yaptığı en iyi iki yıllık içkisinden bir bardak istedi. Kuvvetli bir şeylere ihtiyacı olacağını düşünüyordu.28Konuşma Antimodes'in düşündüğünden çok daha kötü geçeceğe benziyordu. Oğlanlardan biri, Antimodes'e göre daha büyük olan, çekici bir çocuktu; ya da bu kadar kirli olmasaydı çekici olurdu... Kaim kollan ve bacaklarıyla sağlam bir yapısı, iyi huylu, saf bir yüzü ve ortası ayrık dişlerini gösteren geniş bir gülümsemesi vardı. ^ Antimodes'e arkadaşça bir merak ve ilgiyle bakıyordu, bu iyi giyim-li yabancıdan hiç korkmamıştı."Merhaba, bayım. Siz bir büyücü müsünüz? Kit, bir büyücü olduğunuzu söylüyor. Numara gibi bir şey yapabilir misiniz? Benim ikizim yapabiliyor. Onu görmek ister misiniz? Raist, şu birinin burnundan para çıkarma numaranı yapsana ve""Kapa çeneni, Caramon," dedi diğer çocuk, yumuşak bir tonda ve kaşlarını çatarak ekledi, "kendini aptal yerine koyuyorsun."Oğlan bunu iyi huylu ve itaatkaı bir şekilde kabul etti. Kıkırdayarak omuzlarını silkti ve sessiz kaldı. Antimodes, bu ikisinin ikiz olduğunu duyduğunda şaşırmıştı. Diğer oğlanı incelemesi badadı, şu numaralar yapanı; çocuk kesinlikle çekici değildi, kirli ve eski püskü giysilerinin içinde bir hayalet kadar inceydi. Çıplak bacakları yalınayaktı ve sadece o küçük ve terli çocuklara has nahoş kokuyu yayıyordu. Kahverengi saçları ise uzun ve keçeleşmişti; yıkanmaya ihtiyacı vardı.Antimodes iki çocuğu da dikkatle inceledi ve kendine göre birkaç sonuç çıkarttı.Bu çocukların üzerlerine titreyen, sevgi dolu bir anneleri yoktu. Hiçbir sevgi dolu el onların dağınık saçlarını taramamış, hiçbir sevgi dolu ses onları kulaklarının arkalarını yıkamaları için azarlama-mıştı. Dayak yiyen çocukların ezik havası üzerlerinde yoktu; ama* 29MARCARET WEISkesinlikle ihmal edilmişlerdi."Senin adm ne?" diye sordu Antimodes."Raisdin," diyerek yanıdadı oğlan.Davranışmda kendi yararma olan bir özellik vardı. Konuşurken direk Antimodes'e bakmıştı. Antimodes'in küçük çocuklarda en sevmediği şeylerden biri, sanki onlara vurmasını ya da onlarını yemesini bekliyorlarmış gibi, kendisine bakmak yerine devamlı olarak ayaklarına veya yere bakmalarıydı. Bu oğlan açık mavi gözlerini yetişkinin gözleri seviyesinde tutmuştu, başbüyücüye gözlerini kırpmadan, tereddütsüzce bakmıştı.Bu mavi gözler hiçbir şey belli etmiyor, hiçbir şey ummuyordu. Çok fazla bilgi barındırıyorlardı içlerinde. Altı yıl içinde çok fazla şey görmüşlerdi; çok fazla üzüntü, çok fazla acı... Bu gözler yatağın altına bakmış ve orada, gölgelerin içinde, gerçekten canavarlar olduğunu görmüştü...Demek öyle genç adam, eminim büyüdüğünde bir büyücü olmak istiyorsundur!Bu Antimodes'in standardıydı, bu koşullar altında hep yaptığı, içgüdülerine uyarak bunları ifade etmemesi gerektiğini biliyordu. Bu bilgi dolu gözlere bildiklerini söylememesi gerekiyordu.Başbüyücü, boynunun arkasında bir karıncalanma hissetti. Bu karıncalanma tanıdıktı... tanrının parmaklarının dokunuşu.Antimodes, heyecanını bastırarak, ablalarıyla konuştu. "Kardeşinle yalnız konuşmak isterim. Belki sen ve ikizi..."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 12: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Anında, "Elbette," diyerek cevap verdi Kitiara. "Haydi gel, Caramon.""Raistlin olmadan olmaz," dedi Caramon inatla.Sabırsızca, "Haydi gel, Caramon!" diye tekrarladı Kitiara. Sonra da kolunu yakalayarak kuvvetle çekti.O durumda bile çocuk, ablasının kendisini çekiştirmesine karşı koydu. Caramon dayanıklı bir çocuktu. Ablasının onu prangaya vurmadan kımıldatabilmesi olanaksız gözüküyordu. Çocuk, Antimodes'e baktı."Biz ikiziz bayım. Her şeyi birlikte yaparız."Antimodes, bunu nasıl karşıladığını görmek için daha zayıf olan diğer çocuğa göz attı. Raistlin'in yanakları belli belirsiz kızarmıştı; oğlan utanmıştı ama aynı zamanda da memnundu. Antimodes ha-30RUHDÖVENİfif bir ürperti hissetti. Oğlanın, kardeşinin gösterdiği sadakat ve ilgisinden duyduğu memnuniyetin bir kardeşe duyulan sevgiyle alakası yoktu. Bu daha çok, bir adamın, köpeğinin gösterdiği üstün yeteneklerden duyduğu memnuniyete benziyordu."Haydi git, Caramon," dedi RaistHn. "Herhalde bana yeni numaralar öğretecektir. Bana öğrettiklerini bu akşam yemekten sonra sana gösteririm."Caramon kararsız gözüküyordu. Raistlin yağlı ve dağınık saçlarının altından kardeşine baktı. Bu bakış bir emirdi. Caramon gözlerini indirdi ve bir anda tekrar neşelenerek ablasının elini tuttu."Sturm'un bir porsuk yuvası bulduğunu duydum. Islık çalarak porsuğu yuvasından çıkartmaya çalışacak. Sence yapabilir mi, Kit?""Bana ne!" diyerek tersledi kız. Giderken Caramon'un kafasının arkasına vurdu. "Bir daha sana ne söylersem yapacaksın. Duydun mu beni? Verdiğim emirlere nasıl uyacağını bilmiyorsan ne tür bir asker olacaksın sen?""Emirlere uyacağım, Kit," dedi Caramon, yüzünü ekşiterek ve ensesini ovuşturarak. "Ama bana Raistlin'i bırakmamı söyledin. Ona dikkat etmem gerektiğini biliyorsun."Antimodes, merdivenlerden inerlerken tartışmalarını duymaya devam etti.Tekrar Raistlin'e bakarak, "Lütfen, otur," dedi.Raistlin sessizce başbüyücünün karşısındaki iskemleye yerleşti. Yaşına göre ufaktı, ayakları yere ulaşmıyordu. Tamamen hareketsiz durarak adamın karşısında oturdu. Oturduğu yerde sinirden kıpır-danmadı. Ne ayaklarını salladı, ne de iskemlenin bacakîSrıniı^ek-meledi. Ellerini masanın üzerinde birleştirerek Antimodes'e bakmaya başladı."Yiyecek ya da içecek bir şeyler ister misin? Misafirim olarak, elbette," dedi Antimodes.Raistlin istemediğini belirtmek için kafasını salladı. Kirli olmasına ve bir dilenci gibi giyinmesine rağmen çocuk aç değildi. Zaten ikizinin iyi beslendiği belli oluyordu. Birileri çocukların masasında yemek olmasını sağlıyordu. Oğlanın aşırı ince olmasının nedeninin içinde yanan ateş olduğunu düşündü Antimodes; vücudu daha bes-leyemeden yiyecekleri tüketen ateş... oğlanı nedenini daha anlayamadığı devamlı bir açlık içinde bırakan ateş...* '31MARCARET VVEISAntimodes yeniden tanrının o kutsal dokunuşunu hissetti."Ablanın söylediğine göre, Raistlin, büyücülük eğitimi almak için okula gitmek istiyormuşsun," diyerek konuya girdi Antimodes.Raistlin bir dakika kadar tereddüt ettikten sonra, "Sanırım evet," diyerek yanıtladı.Sertçe, "Sanıyor musun?" dedi Antimodes, hayal kırıklığına uğramıştı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 13: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Ne istediğini bilmiyor musun?"İnce omuzlarını, daha güçlü olan ikizinin hareketlerine benzer şekilde silkerek, "Hiç bu konu üzerinde düşünmemiştim," diye cevap verdi Raisdin. "Okula gitmek konusunda yani. Büyü öğrenmek için okulların olduğunu bile bilmiyordum. Ben düşünmüştüm ki büyü..." cümlesini tamamlamak için gerekli sözcükleri aradı, "insanın bir parçasıdır. Gözler ya da tırnaklar gibi..."Tanrısının parmakları Antimodes'in ruhunu tokmaklıyordu. Ama daha çok bilgiye ihtiyacı vardı. Emin olmak zorundaydı."Söyle bana, Raistlin, ailenizde hiç büyücü var mı? Sırlarını açığa çıkartmaya çalışmıyorum," diyerek açıkladı Antimodes, çocuğun yüzünde beliren acı dolu, çarpık ifadeyi görmüştü. "Sadece sanatın, çoğunlukla kan bağıyla geçtiğini fark ettik."Raistlin dudaklarını yaladı. Bakışları aşağıya, ellerinin üzerine kaydı. Bu kadar genç birisi için fazlasıyla narin ve çevik görünüşlü parmakları içeriye doğru kıvnlmışn. "Annem," dedi düz bir sesle. "Bazı şeyler görür. Çok uzaktaki şeyleri... Dünyanın başka taraflarını görür. Elflerin yaptıklarını ve dağın altındaki cüceleri izler.""O bir kahin..." dedi Antimodes.Raistlin tekrar titredi, "Çoğu insan onun deli olduğunu düşünüyor." Bakışlarını bir meydan okumayla kaldırdı, annesini savunmaya hazırdı. Antimodes'in, kendisine sempatiyle baktığını görünce rahatladı ve kesilmiş bir damardan akan kan gibi sözcükler ağzından dökülmeye başladı."Bazen yemek yemeyi unutur. Aslında tamamen unutmaz. Sanki başka bir yerde yemek yiyormuş gibi. Ev işlerini de yapmaz ama bunun nedeni aslında evde olmaması. Harika yerlere gidiyor ve çok güzel şeyler görüyor. Biliyorum," diyerek devam etti Raistlin, "çünkü geri döndüğünde üzgün oluyor. Aslında geri dönmek istemiyormuş gibi... Bazen bize yabancıymışız gibi bakar, bizi tanımıyormuş gibi..."32RUHDÖVENİYumuşakça, "Gördüklerinden hiç bahseder mi?" diye sordu Anrimodes."Bazen bana," diyerek cevapladı oğlan. "Ama çok değil. Bu babamı mutsuz ediyor ve ablam... Eh, Kit'i gördünüz. Annemin nöbetleri olarak tanımladığı şeylere karşı pek tahammülü yok. Bizi terk ettiği için annemi suçlayamam," diyerek devam etti Raistlin, sesi o kadar kısıktı ki, oğlanı duyabilmek için Antimodes öne doğru eğilmek zorunda kalmıştı. "Becerebilseydim onunla giderdim. Ve buraya bir daha asla dönmezdik... Asla!"Antimodes içkisinden bir yudum aldı, sadece sinirini yatıştırmak amacıyla sessiz kalmasını mazur gösterebilmek için. Bu eski bir hikayeydi, defalarca duyduğu ve şahit olduğu. Bu kadın, diğerlerinden farklı değildi. Sanat ile birlikte doğmuştu; ama yeteneği reddedilmiş, büyük bir olasılıkla da kadınla alay edilmişti. Bütün büyü kullanıcılarının iblis tohumlan olduğunu düşünen aile üyeleri tarafından vazgeçirilmişti. Kadının ve çevresindekilerin iyiliği için ona yeteneğini nasıl kullanacağını öğretecek eğitimi ve disiplini almak yerine engellenmiş ve boğulmuştu. Bir zamanlar yetenek olan, artık bir lanetti. Eğer kadın şimdiye kadar delirmemişse, çok yakında bu da olacaktı.Artık onu kurtarmak için bir şans yoktu. Ama çocuk kurtarılabilirdi."Baban ne iş yapar?" diye sordu Antimodes."O bir oduncu," diyerek yanıtladı Raistlin. Konuyu değiştirdikleri için rahatlamıştı. Masanın üzerindeki elleri gevşedi. "O kocaman, tıpkı Caramon gibi. Babam gerçekten çok çalışır. Gkftu fifck -fazla görmüyoruz." Çocuk durumdan pek mutsuz görünmüyordu.Kısa bir süre sessiz kaldı ve düşüncesinin ciddiliği nedeniyle alnını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 14: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kırıştırarak, "Bu okul... Çok uzak değil, değil mi? Demek istediğim şu ki, annemi uzun süre yalnız bırakmak istemem. Ve sonra Caramon var. Dediği gibi, biz ikiziz. Birbirimize göz kulak oluruz."Yakında burayı terk edeceğim, demişti ablası. Kardeşlerira ben gidince başlarının çaresine bakmak zorunda kalacaklar.Antimodes tannsıyla el sıkıştı, anlaşmanın yapıldığım belirtirce-sine Solinari'yle tokalaştı. "Buranın epey yakınında bir okul var. Buradan yaklaşık sekiz kilometre kadar batıda, gözlerden uza'v bir orman içinde. Çoğu insan onun orada olduğunu bile bilmez. Sekiz33MARCARET WEISkilometre bir yetişkin için fazla bir yol değil; ama küçük bir çocuk için uzun bir yürüyüş, her gün iki kere. Çocuklarm büyük kısmı, özellikle Ansalon'un uzak köşelerinden gelenler, orada yatılı kalırlar. Bence sen de aynısını yapmalısın. Okul yılda sekiz ay açıktır. Usta yaz aylarında, zamanını Wayreth Kulesi'nde geçirmek için okulu tatil eder. O zamanlarda ailenle birlikte olabilirsin. Ancak babanla konuşmak isterim. Okula kaydını yaptırması gereken o... Onaylayacağını düşünüyor musun?""Babam umursamayacaktır," dedi Raistlin. "Bence rahatlayacaktır aslında. Sonumun annem gibi olmasından korkuyor." Çocuğun soluk yanakları bir anda kızardı. "Tabi çok pahalı değilse. Eğer öyleyse gidemem.""Paraya gelince" -Antimodes bu noktayı çoktan kafasında halletmişti- "biz büyücüler, kendi başımızın çaresine bakarız."Çocuk bunu pek anlamış gözükmüyordu. "Bağış olmaz," dedi Raistlin. "Babam kesinlikle kabul etmez.""Bu bağış değil," dedi Antimodes hızlı bir şekilde. "Yetenekli öğrenciler için bir fonumuz var. Ders ücretlerini ve diğer harcamalarını karşılıyoruz. Babanla bu gece konuşmam mümkün mü? Böylece ona açıklayabilirim.""Evet, bu gece evde olması lazım. İşi neredeyse bitti. Onu buraya getiririm. Hava karardıktan sonra insanların evimizi bulması zor oluyor," dedi Raistlin, özür dilercesine.Elbette, öyledir, dedi Antimodes sessizce, kalbi acıma duygusuyla burkulmuştu. Üzgün, mutsuz, ihmal edilmiş bir ev, yalnız bir ev... Gölgelerin arkasında saklanıyor ve karanlık sırrını koruyor...Çocuk çok ince, çok güçsüzdü. Ani ve sert bir rüzgar, onun zayıf bedenini uçurabilirdi. Büyü bu kırılgan insanın kalkanı, zayıf ve yorgun düştüğünde yaslanabileceği asası olabilirdi. Ya da büyü bir canavar olabilirdi, bu narin bedenden yaşamı emip, kuru bir posa bırakabilirdi. Antimodes, bu oğlanı, sonunda onu erken bir ölüm bekleyen bir yolculuğa çıkarıyor olabilirdi.Merakla, "Neden dikkatlice bana bakıyorsun?" diye sordu çocuk.Antimodes, el hareketleriyle Raistlin'e sandalyesinden kalkmasını ve önüne gelmesini belirtti. Uzanarak çocuğun ellerini tuttu. Genç adam irkildi ve geriye kaçmaya çalıştı.Antimodes, çocuğun dokunulmaktan hoşlanmadığını anlamıştı;34RUHDÖVENİama oğlanı tutmaya devam etti. Sözlerini etiyle, kaslarıyla, kemiğiyle vurgulamak istiyordu. Söylediklerinin çocuk tarafından sadece duyulmasını değil, aynı zamanda da hissedilmesini istiyordu.Antimodes'in "Beni dinle, Raistlin," demesi üzerine çocuk sustu ve adamın sözlerini beklemeye başladı. Bu konuşmanın bir yetişkin ile bir çocuk arasında olmadığını anlamıştı. Konuşma iki eşit erkek arasında olacaktı. "Büyü; senin sorunlarını çözmez; aksine onları çoğaltır. Büyü; insanların senden hoşlanmasını sağlamaz, sana olan güvensizliklerini arttırır. Büyü; acılarını dindirmez, içinde

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 15: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

bükülerek yanar ve bazen öyle anlar gelir ki ölümün bile daha iyi olduğunu düşünürsün."Konuşmasına ara veren Antimodes, çocuğun elini tutu. Çocuğun eli sıcak ve kuruydu, sanki ateşi varmış gibi... Başbüyücü, konuyu çocuğun anlayabileceği bir şekilde söyleyebilmenin yollarını arıyordu. Bu sırada caddenin aşağısındaki demirci dükkanından gelen ses, ona aradığı benzetmeyi sağladı."Bir büyücünün ruhu, büyünün potası içinde eritilip şekillendirilir," diyerek devam eti Antimodes. "Ateşin içine gönüllü olarak girersin. Ateş seni kolayca yok edebilir, ancak eğer kurtulursan, çekicin her vuruşu kendini şekillendirmene yardım eder. Senden süzülen her damla su, ruhunu sertleştirip düzeltir. Anlıyor musun?""Anlıyorum," dedi çocuk."Bana sormak istediğin herhangi bir soru var mı, Raistlin?" Antimodes, çocuğu tutan ellerini biraz daha sıkarak tekrar sordu, "Herhangi bir sorun var mı?" _^Çocuk düşünürken tereddüt etti. Konuşmaya pek g3nülla değildi. İstediğini nasıl söyleyeceğini düşünüyordu."Babam diyor ki; büyücüler, büyülerini kullanma yetkisine sahip olmadan önce korkunç canavarlarla savaşmak zorunda oldukları, karanlık ve korkutucu bir yere götürülürlermiş. Babam diyor ki; büyücüler bazen o yerde ölürmüş... Bu doğru mu?""Aslında Kule, alıştıktan sonra güzel bir yerdir," dedi Antimodes. Kullanacağı kelimeleri dikkatle seçmek için bir süre sustu. Bu çocuğa yalan söylemeyecekti, ancak bazı şeyler, altı yaşındaki bu çocuğun anlayışının ötesindeydi. "Bir büyücü büyüdüğünde, senin şimdiki yaşından çok daha büyüdüğünde, Raistlin, Yüksek Büyücülük Kulesi'ne gider ve orada bir sınava girer. Ve evet, bazen büyücü ölür.35MARGARET WEISBir büyücünün elindeki güç çok büyüktür. Onu kontrol etmeyi başaramayanlar ya da yaşamlarmı ona adayamayanlar aramızda istenmez..."Kocaman açılmış ve soluk gözleriyle çocuk çok vakur gözüküyordu. Anrimodes, çocuğun ellerini hafifçe sıktı ve endişelerini gidermek için gülümsedi. "Bunun için daha önünde uzun, çok uzun bir zaman var, Raistlin. Çok, çok uzun bir zaman. Seni korkutmak istemiyorum. Sadece karşılaşman gerekenleri bilmeni istedim.""Evet, efendim," dedi Raistlin sessizce, "anlıyorum."Antimodes çocuğun ellerini bıraktı. Raistlin gayri ihtiyari geriye doğru bir adım attı ve muhtemelen bilinçsizce, ellerini arkasına koydu."Şimdi, Raistlin," dedi Antimodes, "sana bir sorum var. Neden büyücü olmak istiyorsun?"Raisrlin'in mavi gözleri parladı. "Büyünün içimde uyandırdığı hissi seviyorum. Ve,"-köşede işleriyle meşgul olan Otik'e göz attı; Raisrlin'in dudakları soluk bir gülümsemeyle birbirinden aynldı-"bir gün şişko hancılar önümde eğilecek."Şaşıran Antimodes şaka yapıp yapmadığını anlamak için çocuğa baktı.Raistlin şaka yapmıyordu.Tanrının, Antimodes'in omzundaki eli bir anda titredi.36^4O geceden tam bir ay sonra Antimodes; Büyücüler Meclisi'nin başı, Beyaz Cübbeliler'den Par-Salian'ın zarif odasında rahatça oturuyordu.İki adam çok farklıydı ve normal koşullar altında herhalde arkadaş olmazlardı. İkisi de aynı yaşlardaydı, ellili yaşlarda. Ancak Antimodes bir dünya adamıydı. Par-Salian ise bir kitap adamı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 16: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Antimodes yolculuk etmekten zevk alırdı, ticarete kafası basardı, kaliteli birayı, güzel kadınları ve rahat hanları severdi. Giyimi ve alışkanlıkları ile ilgili konularda meraklı, işgüzar ve titizdi.Par-Salian bir bilgindi, büyü sanatı üzerindeki bilgisi, zamanında Krynn'de yaşayan bütün büyücülerden daha engindi. Yolculuktan nefret ederdi, başka insanlarla pek işi olmazdı ve şimdiye kadar sadece bir tek kadını sevdiği bilinirdi; hâlâ pişmanlık duyduğu sapkın bir ilişki... Kişisel görünümü ya da fiziksel rahatıyla pek ilgilenmezdi. Çalışmalarına gömüldüğü zamanlarda yemeğe gitmeyi bile unuturdu. ,^ ;||-Ustalarının bir şeyler yemesini sağlamak bazı çırakların göreviydi. Bunu da okurken kolunun altına gizlice bir somun ekmek sıkıştırarak sağlarlardı. Böylece ustaları bilinçsiz olarak ekmekten parçalar koparıp yerdi. Çıraklar bazen kendi aralarında eğer ekmek yerine bir somun talaş koyarlarsa Par-Salian'ın aradaki farkı anlamayacağı konusunda şakalaşırlardı. Ancak ona duydukları büyük saygı ve biraz da korku nedeniyle hiçbiri bunu denememişti.Bu gece Par-Salian, eski arkadaşını eğlendiriyordu ve bu yüzden, hafif pişmanlıkla da olsa kitaplarını incelemeyi bırakmıştı. Antimodes hediye olarak, yolculukları sırasında şans eseri bulduğu kara büyü parşömenleri getirmişti. Siyah cübbeli kız kardeşlerinden biri, kötü37MARCARET WEISbir büyücü, kızgın bir güruh tarafından öldürülmüştü. Antimodes, kadın büyücüyü kurtarmak için çok geç kalmıştı, yoksa istemeyerek de olsa en azından denerdi. Bağlılıklarını hangi tanrı ya da tanrıçaya yapmış olurlarsa olsunlar, bütün büyücüler, büyüleri ile birbirlerine bağlıydı.Ancak bir grup batıl inançlı insan olan kasabalıları, onlar evi yakmadan önce büyücü kadının kişisel eşyalarını almasına izin vermeleri için ikna etmişti. Antimodes parşömenleri arkadaşına, Par-Salian'a getirmişti. Ölmemiş ruhları çağırmak için kullanılan bir td-sımı ise kendisine saklamıştı. Bu tılsırnı kullanmazdı, kullanamazdı; ona göre ölmemişler kötü kokuyordu ve iğrençlerdi... Amacı kuledeki siyah cübbeli kardeşlerinden biriyle, istediği şeylerden biri karşılığında takas etmekti.Par-Salian, Beyaz Cübbeliler'den biri olmasına, kendini tamamen tanrı Sohnari'ye adamış olmasına rağmen, acı çekerek de olsa, kötü büyücünün parşömenlerini okuyup anlayabiliyordu. Başka tarikatların büyücülerine ait büyüleri de yapabilen çok nadir büyücülerden biriydi. Bu büyüleri hiçbir zaman kullanmazdı; ama büyüyü yapmak için gerekli sözleri, büyünün etkilerini, yapmak için gerekli malzemeleri, süresini ve ilgili diğer ilginç bilgileri not alırdı. Araştırmaları daha sonra Wayreth Kulesi'nin yıllıklarına kaydedilecekti. Parşömenler ise incelenerek Kule'nin kütüphanesine konulacaktı."Ölmek için korkunç bir yol," dedi Par-Salian. Misafirine bir bardak verdi ve içene, yeşil ormanları ve güneşli dereleri hatırlatan, içinde bir parça hanımeli tadı bulunan soğutulmuş, tatlı elf şarabından doldurdu. "Onu tanıyor muydun?""Esmilla'yı mı? Hayır," dijen Antimodes kafasını salladı. "Ve kaşındığını da söyleyebilirsin, insanlar bir-iki küçük çocuğun kaçırd-masını göz ardı edebilir; ama kalp paralar dağıtmaya başla ve...""Of, haydi sevgili Antimodes!" Par-Salian dehşete düşmüş gibi gözüküyordu. Şaka yaptığını anlamamıştı. "Umarım şaka yapıyor-sundur.""Eh, sanırım evet." Antimodes muzipçe sırıttı ve şarabından bir yudum aldı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 17: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Ancak ne demek istediğini anlıyorum." Par-Salian sabırsızca yüksek arkalı tahta koltuğunun koluna vurdu. "Neden bu salak büyücüler beceri ve yeteneklerini birkaç düşük kaliteli para üretmek38RUHDÖVENİİçin harcamak konusunda bu kadar inatçdar? Burası ile minotor* adaları arasında her dükkan sahibi büyülendiğini anlayabihr. Bana hiç anlamlı gözükmüyor."Antimodes onayladı. "Sadece bir ya da iki çelik para yapmak için gereken çaba düşünüldüğü zaman, bir büyücü çok daha az gayretle işçilik yaparak çok daha fazla kazanabilir. Eğer ölen kız kardeşimiz senelerdir yaptığı gibi kasabayı farelerden temizlemeye devam etseydi, kesinlikle rahat bırakılırdı. Büyüyle yaratılmış paralar doğal olarak herkesi paniğe sürükledi. Öncelikle insanlar lanetlendiklerine inandılar ve o paralara dokunmaktan korktular. Paraların lanetli olduğunu düşünmeyenler ise kadının, Palanthas Lordu'yla rekabet ederek para basmasından, sonra da kasabaya ve içindeki her şeye sahip olmasından korktular.""İşte kesinlikle bu nedenden dolayı krallıklara ait paralarının taklit edilmesini yasakladık," dedi Par-Salian. "Bütün genç büyücüler bir kere dener. Ben yaptım ve eminim ki sen de yapmışsındır."Kafasını onaylarcasına sallayan Antimodes titredi."Ancak hepimiz onu yapmak için harcanan zaman ve gayretlere değmeyeceğini öğrendik, Ansalon'daki çeşitli ekonomiler üzerinde yaratacağımız ciddi etkilerden bahsetmiyorum bile. Bu kadın bunu gayet iyi bilecek kadar yaşlıydı. Ne düşünüyordu acaba?""Kim bilir? Belki hafiften delirmişti. Ya da sadece açgözlüydü. Ne olursa olsun, tanrısını kızdırdı. Nuitari onu kaderiyle baş başa bıraktı. Yapmaya çalıştığı bütün savunma büyüleri suya düştü.""O, hediyelerinin saçma amaçlar için kullanılmasına izin verecek biri değil," dedi Par-Salian, sert ve ciddi bir tonda. »^ '^ 'Antimodes sandalyesini ocakta çatırdayan ateşin biraz daha yakınına kaydırdı. Yüksek Büyücülük Kulesi'nde olduğu zamanlar kendisini tanrılara çok yakın hissediyordu... bütün büyü tanrılarına; aydınlık, gri ve karanlık... Bu yakınlık onu rahatsız ediyordu, sanki devamlı birilerinin nefesini ensesinde hissediyormuş gibi. Zaten Antimodes'in kulede değil de dışarıda yaşamayı seçmesinin ana nedeni buydu, büyü kullanıcıları için ne kadar tehlikeli olursa olsun. Konuyu değiştirmekten mutlu olacaktı."Çocuklardan konu açılmışken..." diye başladı Antimodes."Öyle mi?" diye sordu Par-Salian gülümseyerek."Elbette... Kaçırılan çocuklar hakkında bir şeyler söyledim."* Minotorlar boğa kafalı, kıllı ve kaslı vücutlu, uzun boylu, kuvvetli ve fazlasıyla kendini beğenmiş bit ırktif.(çn)39MARCARETVVEIS"Ah, evet, hatırladım. Tamam o zaman, çocuklar hakkında konuşuyorduk. Bu konuda söyleyecek neyin var ki? Onlardan hoşlanmadığını sanıyordum.""Aslında hoşlanmam; ama buraya gelirken hayli ilginç bir gençle karşılaştım. Dikkate değer biri. Aslında üçü de dikkate değer, diye düşünüyorum." Antimodes pencereden dışarıya, büyünün tanrılarına adanmış üç aydan ikisinin parladığı gökyüzüne doğru baktı. Anlamlı bir şeklilde başını salladı.Par-Salian ilgilenmiş gözüküyordu. "Çocuğun irsi yetenekleri mi var? Onu sınadın mı? Kaç yaşında?""Altı civarında. Ve hayır... Solace'taki handa kalıyordum. Ne yeri, ne de zamanıydı ve zaten ben de o aptal sınavlara pek güvenmiyorum. Bütün zeki çocuklar onları geçebilir. Hayır, aslında beni etkileyen

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 18: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

oğlanın söyledikleri ve söyleme tarzıydı. Aynı zamanda beni korkuttu da, sana söylemekten çekinmiyorum. Çocukta soğukkanlı bir elde etme tutkusu var... soğukkanlı bir ihtirastan fazlası var. Bu kadar genç birinde olması korkutucu. Elbette bunda yaşadığı ortamın da etkisi olabilir. Ailesi pek zengin değil.""Onunla ne yaptın?""Usta Theobald'ın okuluna kayıt olmasını sağladım. Evet, biliyorum. Theobald, Meclis'teki en iyi öğretmen değil. Ağır ve hayal gücünden yoksun, önyargılı ve eski kafalı; ama oğlanın temelleri iyi ve sağlam olacak, bir de disiplin öğrenecek, bu da onu incitmez. Anlayabildiğim kadarıyla kendi şahsına münhasır bir yarı-abla tarafından yetiştirilmiş.""Theobald pahalıdır," dedi Par-Salian, "Oğlanın ailesinin fakir olduğunu söylemiştin.""İlk sömestrin parasını ben verdim." Yaptığının övgüye değer olduğuna dair herhangi bir yorumu engellemek için Antimodes elini salladı. "Hatırlatmam gerekir ki, ailesinin bunu asla öğrenmemesi lazım. Yetenekli çocuklar için kulenin bir fon oluşturduğuna dair bir hikaye uydurdum.""Kötü fikir değil," dedi Par-Salian düşünceli bir şekilde. "Aslen uygulamaya bile konabilir, özellikle bize karşı oluşmuş sebepsiz önyargının ufak ufak ortadan kalkmaya başladığı şu günlerde. Ne yazık ki Esmilla gibi aptallar yüzünden adımız kötüye çıkıyor. Ancak hâlâ insanların daha toleranslı olduğuna inanıyorum. Onlar için40RUHDÖVENİyaptıklarımızı takdir etmeye başlıyorlar. Artık alenen ve güvenle yolculuğa çıkabiliyorsun, dostum. Kırk yıl önce yapamazdın.""Doğru," diyerek kabul etti Antimodes, "yine de, dünyanın bu günlerde daha karanlık bir yer olduğuna inanıyorum. Liman'da yeni bir dini akıma rastladım. Belzor adında bir tanrıya tapınıyorlar ve bana; tanrılar -kalpleri kutsansın- üzerine bir dağ atmadan önce, İstar'ın Kralrahibi'nin yaptığını bildiğimiz saçmalığını, tekrar pişirip ortaya koymayı planlıyorlarmış gibi geliyorlar.""Gerçekten mi? Bana bundan biraz bahsetmelisin." Par-Salian koltuğunun arkasına yaslandı. Yanındaki masasından deri kaplı bir defter çıkartarak boş bir sayfa açtı ve tarih atıp, yazmaya hazırlandı. Bu akşamın önemli konularına geçmek üzereydiler.Antimodes'in işinin en önemli kısmı, Ansalon kıtasındaki neredeyse her zaman karışık ve dolaşmış bir düğüm gibi olan politik durum hakkında rapor vermekti. Bu kısaca ele alınan ve tartışılan yeni dini akımı da kapsıyordu."Liman'dan karizmatik bir lider," diyerek rapor etmeye başladı Antimodes. "Sadece birkaç inananı var ve bilinen mucizeleri vade-diyor, iyileştirme de dahil. Onu görme şansını yakalayamadım ama duyduklarımdan çıkarttığıma göre şifalı otlardan bir parça anlayan, çok yetenekli bir illüzyonist. Druidlerin senelerdir yaptığı şekilde bir iyileştirme dışında bir şey yapmıyor; ama bunlar Abanasinya'da yaşayanlar için yeni. Bir gün maskesini düşürmemiz gerekebilir, ancak şimdilik bir zararı yok, aslında biraz iyilik yaptığı bile söylenebilir. Sorun çıkartmayalım derim. Bizim açımızdan kötü olur. Halk tamamıyla onu destekler." ^ 'f-"Katılıyorum..." Par-Salian kafasını salladı ve defterine kısa bir not düştü. "Elflerden ne haber? Qualinesti'den geçtin mi?""Sadece uzağından. Çok naziklerdi ama daha fazla ilerlememe izin vermediler. Son beş yüzyılda hiç değişmediler, dünyanın geri kalanının da onları rahat bırakacağı düşünülürse hiç de değişmeyecekler. Silvanesti, bildiğimiz kadarıyla, Lorac'ın önderliği

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 19: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

altında büyülü ormanlarında saklanıyorlar. Yine de sana bilmediğin bir şey söyleyemiyorum," diye ekledi Antimodes, kendisine bir bardak daha şarap doldururken. Konu ona şarabın mükemmel tadını hatırlatmıştı. "Büyücülerinden bir kısmıyla konuşma şansını bulmuş olmalısın."41MARCARET VVEISPar-Salian olumsuz anlamında kafasmı salladı. "Bu kış Kule'ye geldiler ama sadece iş için, o zaman da ağızlan mühürlenmiş gibiydiler, biz insanlarla kesinlikle gerekli olmadığı sürece konuşmadılar. Üstelik büyülerini de bizimle paylaşmazlar, bizimkileri kullanmaktan gayet mutlu oldukları halde.""Bizim isteyebileceğimiz bir şeyleri var mı?" diye, hafif şaşkınlık dolu bir gülümsemeyle sordu Antimodes."Yazılı olarak hayır," diyerek yanıtladı Par-Salian. "Silvanesti'nin bu kadar gelişmeye kapalı bir hale gelmesi sarsıcı. Herhangi bir değişime duydukları tiksinti ve korku düşünüldüğünde garip değil elbette. Aralarında yaratıcı bir zekaya sahip olan Dalamar adında genç bir büyücü var; ancak eminim ki neyle uğraştığını anladıkları anda o sivri kulağından tutup atacaklardır. En üst seviyedeki Beyaz Cübbeliler'e gelince, çağrı büyüleri üzerinde yapılan yeni çalışmaları elde etmek için oldukça istekliydiler, özellikle de savunmaya yönelik olanları.""Altınla ödeme yapmak istediler, ki bu günlerde hiçbir değeri yok. Biraz sert olmak ve ödemeyi ya sert çelik olarak, ki doğal olarak onlarda yoktu; ya da takas yoluyla yapmalarını istemek zorunda kaldım. Sonra da bana babamın günlerinde bile eski sayılan küflü büyüleri vermeye kalktılar. Sonunda büyü malzemeleri karşılığında takası kabul ettim, Silvanesti'de bazı güzel ve nadir bitkileri yetiştiriyorlar ve mücevherleri nefis. Takas yapıldı ve gittiler, o günden beri de onları görmedim. Silvanesti'de bir tehdit altında olup olmadıklarını merak ediyorum, yoksa bir tehlikenin yaklaştığını mı hissediyorlar acaba? Kralları Lorac, güçlü bir büyücü ve kahinlik yetenekleri de var.""Öyle olsa bile, sanırım bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz," dedi Antimodes. "Bizden yardım isteyecek kadar alçalmak yerine halklarının yok edildiğini görmeyi tercih ederler."Burnunu çekti. Silvanesti ile hiç işi yoktu, beyaz cübbeli elf büyücüleri, Büyücüler Meclisi'nin bir parçası olmalarına rağmen, bu üyeliğin kendileri tarafından meclistekilere karşı gösterdikleri büyük bir lütuf olarak görüldüğünü kesin olarak belirtmişlerdi. İnsanları sevmiyorlardı ve bu hoşnutsuzluklarını Krynn'deki bütün ırkların lisanı olan Ortak dilde konuşamıyormuş gibi davranmak ve bir insan, elf dilini konuşarak saygısızlık ettiğinde arkalarını dönüp git-42RUHDOVENImek gibi çeşitli şekillerde gösteriyorlardı. Fazlasıyla uzun yaşayan elfler, değişimi korkulacak bir olgu olarak görüyorlardı. Daha kısa yaşam süreleri, çılgın yaşamları ve 'gelişim'e duydukları devamlı ihtiyaçla insanlar, elfleri dehşete düşüren her şeyi sembolize ediyorlardı. Silvanesti ciflerinin aklına son iki bin yıldır neredeyse hiç yaratıcı bir düşünce gelmemişti."Qualinesti elfleri, öte yandan, sınırlarını dikkatlice izliyorlar; ancak Güneş ve Yıldızların Sözcüsü'nden izinleri olmadığı sürece diğer türlerin içeri girmelerine izin vermiyorlar," diyerek konuşmasına devam etti Antimodes. "Cüce ve insan demircilere çok saygı duyuyorlar ve ziyaretleri teşvik ediliyor -ama kalmaları değil- ve elf sanatçıları sıkça diğer topraklara yolculuk ediyor. Ancak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 20: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

genellikle önyargı ve nefretle karşılaşıyorlar."Antimodes bir çok Qualinesti elfî tanıyor, onları seviyor ve onlara kötü davramldığını görmekten üzüntü duyuyordu. "Gençlerinden birkaçı, özellikle de sözcünün büyük oğlu... adı neydi?""Sözcünün mü? Solostaran.""Hayır, büyük oğlunun.""Ah, Porthios'tan bahsediyor olmalısın.""Evet, Porthios... Dediklerine göre Silvanesti'nin düşüncesinin doğru olduğuna ve hiçbir insanın Qualinesti topraklarına girmesine izin verilmemesi gerektiğine inanıyormuş.""Onu gerçekten suçlayamazsın, özellikle de Afet'ten sonra Qualinesti topraklarına giren insanların yaptığı korkunç şeyleri dikkate alınca. Ama endişelenmemiz gerektiğini düşünmüyorum. Onları şu ya da bu şekilde hareket etmelerine zorlayacak bir şe^lrr^z-"-sa gelecek yüzyıl boyunca bunu tartışacaklardır.""Haklısın." Antimodes, Par-Salian'ın sesinde hafif bir değişiklik fark etmişti. "Onları zorlayacak bir şeylerin olacağını mı düşünüyorsun?""Bazı gürültüler duydum," dedi Par-Salian. "Uzaklardan gelen bir gök gürültüsü.""Ben gök gürültüsü falan duymadım," dedi Antimodes. "Bu günlerde çok az rastladığım Siyah Cübbeliler biraz fazla sakinler. Yarasa dışkısı sanki kendi ellerinde yanmayacak gibi davranıyorlar.""En güçlülerinden birkaçı, sessizce göz önünden uzaklaştı," dedi Par-Salian.43MARGARET VVEIS"Kimmiş onlar?""Dracart, örneğin... Yeni gelen büyülü eşyaları görmek ve olası çıraklara göz atmak için düzenli olarak uğrardı. Ancak bu aralar gelen kara büyücülerin hepsi düşük seviyeli, büyüklerinin sırlarını paylaşmak için davet edilmeyecek olanlar. Onlar bile biraz gergin gözüküyorlar.""Bu durumda güzel Ladonna'yı da görmediğini kabul ediyorum," dedi Antimodes, sinsi bir göz kırpmayla birlikte.Par-Salian hafifçe gülümsedi ve titredi. O ateş yıllar önce sönmüştü ve arkadaşının muzipliklerinden alınmak ya da eğlenmek için çok yaşlıydı; ayrıca işiyle de çok meşguldü."Hayır, geçen yıl içinde Ladonna'yla hiç konuşmadım ve üstüne üstlük, yaptığı her ne ise benden gizlediğine inanıyorum. Tarikatların başlarının toplantısına katılmayı reddetti, daha önce hiç yapmadığı bir şey. Kendi yerine birini gönderdi... bütün süre boyunca sadece iki kelime söyleyen bir adam ve o iki kelimede, 'tuzu uzatın' di." Par-Salian kafasını salladı. "Kraliçe Takhisis çok uzun süredir sessiz. Bir şeyler olacak.""Yapabileceğimiz tek şey izlemek ve beklemek dostum ve gerektiğinde harekete geçmeye hazırlanmak." Antimodes, şarabından bir yudum daha içmek için duraksadı. "Sahip olduğum iyi haberler de var, Solamniya Şövalyeleri sonunda kendilerini toparlamaya başlamışlar. Birçoğu malikanelerinin iadesini istemiş durumda ve inşaat, tamirat işlerine başlamışlar. Yeni liderleri, Lord Gunthar, miğferi ile değil de kafası ile düşünebilen zeki bir politikacı. Birkaç goblin kalesini yıkarak, haydutları temizleyerek ve Solamniya'nın çeşitli kısımlarında turnuvalar ve müsabakalar düzenleyerek yerel halka kendini sevdirmiş, insanlar yetişkin adamların birbirlerinin kafasına vurmasını izlemekten büyük zevk alıyor."Par-Salian endişeli, hatta korkmuş gözüküyordu. "Bunu iyi haber olarak düşünmüyorum, Antimodes. Şövalyeler bizi hiç sevmez. Goblinleri avlamayı bırakırlarsa bu bir şeydir; ama kesinlikle emin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 21: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

olabileceğin bir şey var ki, bu da büyücüleri düşmanları listesine almalarının an meselesi olduğudur. Tıpkı eski günlerdeki gibi... Bu durum Düstur'da bile yazılıdır.""Lord Gunthar'le tanışmaksın," diye basit bir öneride bulunan Antimodes, Par-Salian'ın beyaz kaşlarının neredeyse kafasından fır-44RUHDÖVENİlayacağım görünce şaşırdı. "Hayır, ben çok ciddiyim. Onu buraya çağırman gerektiğini söylemiyorum ama...""Bence de kesinlikle yapmamalıyım," dedi Par-Salian sertçe."Ama Solamniya'ya bir yolculuk yapmalısın... Onu ziyaret et... Solamniya'nın sadece iyiliğini istediğimiz konusunda ona güvence ver.""Aramızda Solamniya'nın iyiliğini istemeyenler de olduğunu söylediğinde; ki gayet haklı, ona nasıl güvence verebilirim ki? Şövalyeler büyüye güvenmezler, bize güvenmezler, hiçbirimize ve söylemem gerekir ki ben de onlara güvenmeye pek istekli değilim. Bana göre onları yolumuzdan uzak tutmak bilge ve sağduyulu bir davranış olur. Dikkatlerini üzerimize çekecek davranışlardan kaçınmalıyız.""Magius, Huma'nın arkadaşıydı..." diyerek biraz zorladı Antimodes."Ve eğer efsaneyi yanlış hatırlamıyorsam, Huma da bu nedenden ötürü şövalye arkadaşları tarafından pek fazla saygı görmüyordu," diyerek soğukça yanıtladı Par-Salian. "Thorbardin'den ne haber?" Konuyu, artık kapandığını belirtircesine, bir anda değiştirdi.Antimodes konu üzerinde daha fazla ısrar etmeyecek kadar diplomatikti; ama geri dönerken Solamniya'yı bir ziyaret etmeye karar verdi, yolundan ciddi bir şekilde uzaklaşıp kuzeye doğru yol alacak olmasına rağmen. Solamniya Şövalyeleri konusunda bir kender kadar meraklıydı; şövalyeler bir zamanlar, kendilerine kanun yapıcıları ve koruyucuları olarak bakan insanlar tarafından uzun bir süre boyunca nefret edilmiş, hatta aşağılanmışlardı. Şimdi ise şövalyelik yeniden eski yerini kazanıyor gibiydi. ^•" T "*Antimodes bunu kendi gözleriyle görmeye hevesliydi, bir şekilde bundan yarar sağlayıp sağlayamayacağını merak ediyordu. Bu gezintisinden Par-Salian'a bahsetmeyecekti elbette. Siyah Cübbeli-1er, meclisin gizli işler yapan tek üyeleri değildi."Thorbardin cüceleri hâlâ Thorbardindeler, en azından öyle olduğuna inanıyoruz; çünkü onların ayrıldığını gören kimse olmamış. Tamamen kendi başlarının çaresine bakıyorlar, dünyanın geri kalanıyla ilgilenmiyorlar, ben de ilgilenmeleri için bir neden olduğuna inanmıyorum. Tepe cüceleri sınırlarını genişletiyor, birçoğu başka ülkelere doğru yolculuk yapıyor. Hatta bazıları dağlardaki evlerinden ayrılıp başka yerlerde yaşamaya başlamış durumda."45MARGARETWEISAntimodes, Solace'ta rastladığı cüceyi düşündü."Gnomlara gelince, onlar daThorbardin cüceleri gibi... tek farkla; onların hâlâ Boşver Dağı'nda yaşadığını sanıyoruz, çünkü daha kimse padadığını görmedi. Kenderler ise her zamankinden daha fazla gözüküyorlar; her yere gidiyor, her şeyi görüyorlar; gördüklerinin büyük bir kısmını çalıyor, geri kalanını da yanlış yere koyuyorlar, üstelik kimseye herhangi bir faydaları da yok.""Ah, ben aslında yararlı olduklarını düşünüyorum," dedi Par-Salian içten bir şekilde. Kenderleri sevdiği bilinirdi, özellikle de (Antimodes'in her zaman aksice söylediği gibi) kuleden dışarı hiç çıkmadığı ve onlarla hiç uğraşmak zorunda kalmadığı için. "Kenderler bu dünyanın gerçek masumları. Bizlere zamanımızın ve enerjimizin büyük bir kısmını, aslında hiç de önemli olmayan işler için

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 22: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

harcadığımızı hatırlatıyorlar."Antimodes homurdandı. "Peki biz ne zaman seni, kitaplarını bırakmış, eline bir hoopakla yollara düşmüş olarak göreceğiz?"Par-Salian arkadaşına gülümsedi. "Bunu hiç düşünmediğimi sanma dostum. Hoopak savurma konusunda da gayet başarılı olacağıma inanıyorum, küçük bir çocukken çok iyi sapan kullanırdım. Ah, evet, çok geç oldu." Bu onun toplantıyı bitirmek için verdiği işaretti. "Seni sabah görecek miyim?" diye Antimodes'in fark ettiği hafif bir endişeyle sordu."Senin çalışmalarını bölmek istemem, dostum," diyerek yanıtladı. "Büyülü eşyalara, parşömenlere ve büyü malzemelerine bakmak istiyorum, özellikle de elf malların varsa. Almak istediğim bir iki şey var. Sonra yola çıkmış olacağım.""İyi bir kender olacak olan sensin," dedi Par-Salian ayağa kalkarken. "Asla bir yerde ayakkabılarında toz birikmesine izin verecek kadar uzun kalmıyorsun. Buradan nereye gideceksin?""Oh, orada burada dolaşacağım," dedi Antimodes hafifçe. "Eve dönmek için acelem yok. Kardeşim işleri bensiz de yürütebilecek kadar yetenekli ve ben de bazı yatırımlar yaptım, böylece orada olmadığımda da para kazanacağım. Bir parça demir madenine büyü yapmaktan daha kolay ve çok daha kazançlı. İyi geceler, dostum."Arkadaşının elini içtenlikle sıkarken, "İyi geceler ve güvenli yolculuklar," dedi Par-Salian. Kısa bir süre duraksadı ve arkadaşının elini biraz daha sıkı sıktı.46RUHDÖVENİ"Dikkatli ol, Antimodes. İşaretleri beğenmiyorum. Belirtilerden memnun değilim. Güneş şu anda üzerimizde parlıyor, ancak uzun gölgeler yaratan kara kanatlarm uçlarmı görebiliyorum. Raporlarmı göndermeye devam et. Onlar benim için çok değerli.""Dikkatli olacağım," diyen Antimodes, arkadaşının bu içten sözleri karşısında biraz tedirgin olmuştu.Antimodes, Par-Salian'ın bütün bildiklerini söylemediğinin farkındaydı. Meclisin başı, sadece geleceği görmekte usta değildi; aynı zamanda da Solinari'nin, beyaz büyünün tanrısının gözdesi olduğu bilinirdi. Kara kanatlar... Bununla ne demek istiyordu? Karanlıklar Kraliçesi, sevgili, yaşlı Takhisis mi? Gitmiş ama unutulmuş değil... Geçmişi inceleyenler, yapabileceği şeytanlıkları bilenler tarafından unutulması düşünülemezdi bile.Kara kanatlar... Akbabalar mı? Kartallar? Savaşın sembolleri? GrifPınler, pegasuslar? Büyülü canavarlar bu günlerde pek görülmüyordu. Ejderhalar mı yoksa?Paladine yardımcımız olsun!Solamniya'da neler olduğunu bulması için bir neden daha çıktığına inandı Antimodes. Kapıya doğru ilerlerken Par-Salian onu durdurdu."Şu genç öğrenci... hani şu konuştuğun. Adı neydi?"Antimodes'in düşüncelerinden sıyrılması bir saniyesini aldı, hatırlaması için de bir saniye geçmesi gerekti."Raistlin... Raistlin Majere."Par-Salian bu adı defterine kaydetti.47Solace'ta sabahın daha erken saatleriydi, çok erken. İkizler bir vallen ağacının gölgesinde saklanan küçük evlerinde uyandıklarında daha güneş doğmamıştı. Bozuk kepenkleri, yırtık perdeleri ve bakımsız, ölmek üzere olan bitkileriyle ev, en az içinde yaşayan çocuklar kadar yalnız ve ihmal edilmiş gözüküyordu.Babalan -Gilon Majere, geniş ve neşeli yüzlü bir adam, yüzündeki doğal huzur, kaşlarının arasındaki bir endişe çizgisiyle bozulmuş bir adam- o gece eve gelmemişti. Kristalmir Gölü kıyısında evi olan bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 23: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

lord için Solace'tan epey uzağa gitmişti. Anneleri uyanmıştı; gece yarısından beri ayaktaydı.Rosamun, narin elleri arasında duran bir yün yumağı ile, sallanan sandalyesinde oturuyordu. Yünü sıkı bir yumak halinde sarar, sonra yumağı açar, sonra da tekrar sarardı. Bütün bu süre boyunca kendi kendine kısık ve ürkütücü bir sesle şarkı söyler, bazen de kendisinden başka kimsenin göremediği insanlarla konuşmak için şarkısına ara verirdi.Eğer nazik ve ilgili bir adam olan kocası evde olsaydı, kadını 'örmeyi' bırakmaya ve yatmaya ikna ederdi. Yattıktan sonra ise kadın şarkı söylemeye devam eder ve bir saat içinde geri kalkardı.Rosamun'un iyi günleri olmuştu, aklının başında olduğu dönemleri, etrafında olanların çoğunun farkında olduğu, ya da özel-hkle ilgilenmese bile katıldığı zamanları. Zengin bir tüccarın kızı olarak istekleri her zaman hizmetçiler tarafından yerine getirilmişti. Artık bir hizmetçi tutacak paraları yoktu ve Rosamun evi çekip çevirmek konusunda pek başarılı değildi. Eğer açsa yiyecek bir şeyler pişirebilirdi. Ailenin diğer üyelerine yetecek kadar da artabilirdi pişirdiklerinden, tabii yemeği tamamen unutup yakmadıysa.48RUHDÖVENİDikiş dikmeye kalktığında, kucağına bir sepet dolusu yırtık giysi alarak sandalyesine oturur ve pencereden dışarıya bakardı. Bazen de eskimiş pelerinini omuzlarına atarak komşularını kısa bir "ziyarete" giderdi. Komşuları ise genelde kadını gözaltında tutup, kapıyı vurduğu zaman evde olmamayı başarırlardı. Bazen nerede olduğunu unuttuğunu herkes bilirdi. Oğulları onu bulana ve eve götürene kadar birinin evinde saatlerce otururdu.Bazen eski kocası ile ilgili anılarını hatırlardı; Gregor uth Matar, bir dolandırıcı ve bir çapkın... Adam yıllar önce onu terk etmiş olmasına rağmen Rosamun, hâlâ onunla ilgili aptalca bir gurur duyuyor ve onu seviyordu.Görünmez dinleyicilerine, "Gregor bir Solamniya Şövalyesiydi," derdi. "Ve beni gerçekten severdi. O, Palanthas'taki en yakışıklı adamdı ve bütün kızlar onun için deli olurdu. Ama o beni seçti. Bana güller getirir, penceremin altında şarkılar söyler ve beni kara atıyla gezmeye götürürdü. O öldü, biliyorum... O öldü, yoksa bana geri dönerdi. Biliyorsunuz o bir kahraman olarak öldü."Şu ya da bu şekilde, Gregor uth Matar'ın ölü olduğu ilan edilmişti. Son yedi yıl içinde onu gören veya ondan bir haber alan kimse yoktu ve çoğu insan onun ölmediyse de öyle kalması gerektiğine inanıyordu. Genelde yokluğuna pek üzülen olmamıştı. Bir Solamniya Şövalyesi olabilirdi, öyle olsa bile yıllar önce bu kan tarikattan kovulmuştu. Kendisi, karısı ve çocuğunun Palanthas'tan bir gece apar topar kaçtıkları biliniyordu. Dedikodular adamın peşinden Solamniyadan Solace'a kadar gelmişti, bir cinayet işlediği ve ip^ ancak rüşvet ve hızlı bir at sayesinde kaçabildiği söyleniyorcîîı. '^Meşum bir yakışıklılığı vardı. Esprileri, cazibesi, cesareti, -düşmanları bile kabul ederdi- içki, kumar ve dövüşe olan hevesi nedeniyle bütün meyhanelerde iyi karşılanırdı. Rosamun bir özelliği konusunda doğruyu söylemişti. Kadınlar ona bayılıyordu.Açıkça narin bir güzelliğe sahip olan Rosamun; kumral saçları, bir yaz ormanı renginde olan gözleri ve ipeksi bir beyazlıktaki teniy-le adamın kalbini çalmıştı. Adam tutkulu yapısıyla kadına tamamen aşık oldu ve kendisinden beklenenden çok daha uzun bir süre aşık kaldı. Ancak onun için, aşk ateşi söndüğünde tekrar yakılamazdı.Solace'ta iyi bir hayatları oldu. Gregor, Solamniya ya düzenli olarak gidiyordu, paraları azalmaya başladığı her zaman. Soylu aile-49

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 24: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

MARGARET WEISsi, yaşamlarından uzak dıırması için ona para ödüyordu. Ancak bir yıl eve eli boş döndü. Dedikodulara göre arcık Gregor'un ailesi ona para vermeyi kesmişti. Alacaklılarının baskıları yüzünden ku/.eve, Sanction'a doğru yolculuk etmeye, kılıcını isteyenlerin emrine vermeye başladı. Bu şekilde uzun süre devam etti, arada bir evine geri dönüyor ama asla uzun süre kalmıyordu. Rosamun delice kıskanmaya başlamıştı, kendisini başka kadınlar için terk etmekle suçluyordu adamı. Kavgaları neredeyse bütün Solace'ta duyuluyordu.Bir gün Gregor gitti ve bir daha geri dönmedi. Dedikodulara göre muhtemelen ölmüştü; ya bir kılıç dövüşünde ya da -büyük bir olasılıkla- sırtına saplanan bir bıçak yüzünden.Tek bir kişi onun öldüğüne inanmadı. Kitiara, Solace'ran ayrılıp babasını aramaya çıkacağı gün için yaşıyordu.Küçük kardeşini yeni okulu için çıkacağı yolculuğa hazırlarken, yapacaklarından bahsetti kız. Raistlin'in birkaç parça eşyası -bir iki gömlek, pantolon ve pek iyi dikilmemiş çoraplar- kışlık bir pelerinle birlikte bir çantaya tıkıştırılmıştı."Baharda gitmiş olacağım," diyordu Kit. "Burası kelimelerle anlatılamayacak kadar saçma bir yer." Kontrol etmek için kardeşlerini hizaya soktu. "Ne yaptığını sanıyorsun sen? Okula bu şekilde giyinip gidemezsin!"Raistlin'i tutarak çıplak ve kirli ayaklarını işaret etti. "Ayakkabılarını giymen lazım.""Yazın mı?" Caramon şaşırmıştı."Benimkiler bana olmuyor," dedi Raistlin. Baharda biraz büyümüştü. Artık ikizi kadar uzundu, ancak kilosu onun yarısı, eni ise çeyreği kadardı."İşte, bunları giy.-' Caramon'un geçen kıştan kalan eski ayakkabılarını alan Kit, onları Raistlin'e fırlattı."Ayaklarımı sıkacaklar," diye itiraz eden çocuk, somurtarak ayakkabılara baktı.Kit, emrederek, "Giy onları," dedi. "Okuldaki diğer bütün çocuklar ayakkabı giyiyor, değil mi? Sadece köylüler yalınayak gider. Bunu babam söylemişti."Raistlin cevap vermedi ve eskimiş ayakkabıları ayağını giydi.Kirli bir bulaşık bezini eline alan Kit, onu su kovasına batırdı ve bezle Raistlin'in yüzünü ve kulaklarını öyle sertçe sildi ki, çocuk de-50RUHDÖVENİrisinin en az yansım da götürdüğünü düşündü. • - ¦ . ı- ¦:Ablasının ellerinden kurtulan Raistlin, Rosamun'un yün yumağını yere düşürdüğünü gördü. Kadının güzelliği solmuştu, tıpkı fırtına bulutlan güneşi kapattığında solan gökkuşağı gibi. Saçları cansız ve mattı, gözleri ise ya ateş ya da deliliğin parlaklığıyla ışıl ısıldı. Solgun yüzünde gri gölgeler vardı. Anlamsızca, sanki onlarla ne yapacağını bilemiyormuş gibi, boş ellerine bakıyordu. Caramon yumağı yerden aldı ve kadına verdi."İşte, anne.""Sağol, evladım." Kadın boş bakışlarını oğlana çevirdi. "Gregor öldü, biliyorsun, değil mi evladım?""Evet, anne," dedi Caramon, aslında kadını duymuyordu bile.Rosamun böyle alakasız sözleri sık sık söylerdi. Çocuklar bunlara alışmıştı ve genelde de umursamazlardı. Ancak bu sabah Kitiara, ani bir öfkeyle annesine döndü. "O ölmedi! Nerden biliyorsun? O seni hiç önemsemedi! Bir daha böyle şeyler söyleme, seni deli, yaşlı cadı!"Rosamun gülümsedi ve yününü tekrar sararken şarkı söylemeye başladı. Kadının yanında oğulları sessiz ve mutsuz bir şekilde duruyorlardı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 25: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Kit'in sözleri onları, kızına en ufak bir ilgi göstermeyen Rosamun'u kırdığından daha çok kırmıştı."O ölü değil! Biliyorum ve onu bulacağım!" dedi Kitiara ilan edercesine, sesi artık kısık ye içtendi."Onun yaşadığını nereden biliyorsun?" diye sordu Caramon. "Yaşıyorsa onu nasıl bulacaksın? Solamniya'da çok insan olduğunu duydum. Burada, Solace'ta bulunan insanlardan bile daha fazla.""Onu bulacağım," diye güvenle yanıtladı Kitiara. "Bana nasıl yapacağımı söyledi." Oğlanlara tartarak baktı. "Bakın, muhtemelen bu beni uzun bir süre' için son görüşünüz. Buraya gelin. Kimseye söylemeyeceğinize söz verirseniz, size bir şey göstereceğim."Onları uyuduğu küçük odaya götüren kız, şiltesinin altından kabaca yapılmış bir deri kese çıkarttı. "Bunun içinde... Bu benim hazinem.""Para mı?" diye sordu Caramon neşeyle."Hayır!" Düşüncesi bile ona komik gelmişti. "Paradan çok daha önemh bir şey. Benim doğuştan hakkım.""Görmeme izin ver," diye yalvardı Caramon.51MARCARETVVEISKitiara reddetti. "Kimseye göstermeyeceğim konusunda babama söz verdim. En azmdan şimdilik. Ancak bir gün, ne olduğunu göreceksiniz. Zengin ve güçlü olarak ordulanmm başmda geri döndüğümde göreceksiniz.""Senin ordunda biz de olacağız, değil mi Kit?" dedi Caramon. "Raist ve ben...""Yüzbaşı olacaksınız, her ikiniz de... Ben de komutanınız olacağım, elbette," dedi Kit, doğal bir şekilde."Yüzbaşı olmak isterim." Caramon heyecanlanmıştı. "Ya sen, Raist?"Raistlin omuzlarını silkti. "Umurumda değil." Keseye bir kez daha baktıktan sonra yavaşça, "Artık gitmemiz lazım. Geç kalacağım," dedi.Kit, elleri kalçalarında, onları süzdü. "İdare edersiniz, sanırım. Hemen eve dön, Caramon, Raistlin'i bıraktıktan sonra. Okulun çevresinde dolanmak yok. ikiniz ayrı kalmaya alışmalısınız.""Elbette, Kit." Somurtma sırası Caramon'a gelmişti.Raistlin annesinin yanına giderek ellerini tuttu. "Hoşça kal, anne," dedi, sözcükler boğazında düğümleniyordu."Güle güle, bebeğim," dedi kadın. "Yağmur yağdığında başına bir şeyler giymeyi unutma."Bu onun hayır duasıydı. Raistlin annesine nereye gittiğini anlatmaya çalıştı ama kadın kesinlikle anlamıyordu. "Büyü öğrenmek mi? Ne için? Aptallaşma, evladım."Raistlin vazgeçti. Güneş, vallen ağacı yapraklarının uçlarında parlarken, o ve Caramon evden ayrılchlar."Kit bizimle gelmek istemediği için seviniyorum. Sana bir şey söyleyeceğim," dedi Caramon fısıldayarak. Geriye baktı, ablasının hâlâ onları izlemesinden korkuyordu. Kapı çarparak kapandı. Bu sabahki görevi bitmişti, Kitiara yatağına geri dönüyordu.Çocuklar gidebildikleri yere kadar ağaçlardaki köprüler üzerinde ilerlediler. Halat yollar bittiğinde de ormanın zeminine ulaşmak için uzun bir merdivenden indiler. Dar bir yol, iki tekerlek izinden biraz daha geniş ve sert patika, gittikleri yere doğru uzanıyordu.Oğlanlar, masanın üzerine bırakılmış bayat somundan koparttıkları iri ekmek parçalarını yediler."Bak, ekmeğin üzerinde mavi bir şeyler var," dedi Caramon, iki52RUHDÖVENİısırık arasında biraz mola vererek. ¦ . -4 -.1:]"Küf," dedi Raistlin.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 26: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Ohh..." Caramon ekmeği yedi, küf ve diğerleriyle birlikte. Ona göre, "Kötü değil, sadece biraz acıydı."Raistlin, ekmeğin küflü kısmını dikkatle kopardı. Küfü inceledikten sonra ekmeği, her zaman yanında taşıdığı kesenin içine attı. Akşam olduğunda kese çeşitli türden hayvan ve bitkiyle dolmuş olacaktı. Raistlin gecelerini, onları inceleyerek geçirirdi."Okula giden yol çok uzun," dedi Caramon, çıplak ayaklarını yola sürüyerek yürüyordu. "Yaklaşık sekiz kilometre, babam öyle diyor. Oraya vardığında da bütün gün bir masanın başında oturmak zorunda kalacak, hiç hareket etmeyeceksin ve ne dışarı çıkmana, ne de başka bir şeye izin vermeyecekler. Bunu seveceğine emin misin, Raist?"Raistlin okulun içini daha önce sadece bir kez görmüştü. Hiç penceresi olmayan kocaman bir odadan oluşuyordu, böylece dışarıdaki dikkat dağıtıcı unsurların hepsi engellenmiş oluyordu. Yerleri taştandı. Masalar taş zeminden epeyce yüksekteydi, bu da kışın ayaklarının üşümesini engelliyordu. Öğrenciler yüksek taburelerde oturuyordu, içinde çeşitli otlar ve diğer korkunç, hoş ya da gizemli şeyler bulunan kavanozlar, duvarlardaki raflarda sıralanmıştı. Bu kavanozların içinde büyü malzemeleri vardı. Başka raflarda da tomar muhafazaları duruyordu. Parşömenlerin çoğu boştu, öğrencilerin üzerine yazması için ayrılmıştı. Ama bazıları boş değildi.Raistlin bu sessiz, karanlık odayı, azgın kardeşler tarafından rahatsız edilmeden, çahşarak geçirilecek huzurlu saatleri dfTşüıiüü ve gülümsedi, "Umursamıyorum."Caramon bir sopa buldu ve eline alarak sanki kılıçmışçasına sallamaya başladı. "Ben oraya gitmek istemezdim. Bunu biliyorum. Ve o öğretmen. Yüzü bir kurbağanınki gibi. Huysuz birine benziyor. Seni kamçılar mı sence?"Öğretmen, Theobald Usta, gerçekten huysuz birine benziyordu. Bunun da ötesinde onunla ilk karşılaşmaları, adamın kibirli, kendini beğenmiş ve muhtemelen öğrencilerinin çoğundan daha az zeki biri olduğunu göstermişti. Onların saygısını kazanamayınca fiziksel olarak gözlerini korkutacağı, hatta şiddete başvuracağı aşikardı. Raistlin, Usta nın masasının yanında, göze çarpan bir yerde53MARCARET WEISduran uzun söğüt dalını görmüştü."Eğer yaparsa," dedi Raistlin, Antimodes'in kendisine söylediklerini düşünerek, "bu sadece çekicin başka bir vuruşu olacak.""Sana çekiçle mi vuracağını düşünüyorsun?" diye korkuyla sordu Caramon. Yolun tam ortasında durdu. "Oraya kesinlikle gitmemelisin, Raist.""Hayır, söylemek istediğim bu değildi, Caramon," dedi Raistlin, ikizinin cahilliği karşısında sakin olmaya çalışıyordu. Zaten kurduğu cümle de biraz garipti. "Açıklamaya çalışayım; şu anda bir sopayla dövüşüyorsun; ama bir gün bir kılıcın olacak, gerçek bir kılıç, değil mi?""Emin olabilirsin. Kit bana bir tane getirecek. Sana da getirir eğer istersen.""Benim zaten bir kılıcım var, Caramon," dedi Raistlin. "Seninki gibi bir kılıç değil. Metalden yapılmamış. Bu kılıç benim içimde... Şu anda pek iyi bir kılıç değil. Çekiçle şekillendirilmesi gerekiyor. İşte bu yüzden okula gidiyorum.""Kılıç yapmayı öğrenmek için mi?" diye sordu Caramon, beynini bu kadar kullanmaktan yorulmuştu. "O zaman bu bir demircilik okulu mu?"Raistlin içini çekti. "Gerçek kılıçlar değil, Caramon. Zihinsel kı-hçlar... Benim kıhcım büyü olacak.""Öyle diyorsan... Yine de, öğretmen seni kamçılamaya kalkarsa bana söylemen yeter." Caramon yumruklarını sıktı. "Ben onun icabına

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 27: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

bakarım. Bu kesinlikle uzun bir yol.""Uzun bir yol," diyerek onayladı Raistlin. Daha sadece yolun dörtte birini yürümüşlerdi, ancak kabul etmese de şimdiden yorulmuştu. "Ama benimle gelmek zorunda değilsin, biliyorsun.""Tabi ki de gelmeliyim!" dedi Caramon, fikirden dolayı hayret etmiş bir şekilde. "Ya goblinlerin saldırısına uğrarsan? Seni korumam için bana ihtiyacın var.""Tahtadan bir kılıçla," dedi Raistlin tatsızca."Dediğin gibi, bir gün gerçeği olacak," diyerek yanıtladı Caramon, kardeşinin mantıklı konuşmaları heyecanını bastıramamışu. "Kitiara söz verdi. Hey, bu bana, sana söyleyeceğim şeyi hatırlattı. Bence Kit bir yerlere gitmeye hazırlanıyor. Dün onu kasabanın ucımdald meyhanenin merdivenlerinden inerken gördüm. Yalaktan..."54RUHDOVENI"Ne yapıyordu ki orada?" diye sordu Raisdin, ilgilenmişti. "Bu arada, sen orada ne yapıyordun? Orası kötü bir yerdir.""Kesinlikle!" diyerek kardeşine katıldığını belirtti Caramon. "Sturm Brightblade diyor ki, orası hırsızların ve katillerin takıldığı bir yermiş. Orada olmamın nedeni buydu. Bir katil görmek istedim.""Peki," dedi Raistlin yarım bir gülümsemeyle, "görebildin mi bari?""Yok!" Caramon sıkkındı. "En azından gördüğümü sanmıyorum. Bütün adamlar oldukça sıradandı. Çoğunun babamdan hiç farkı yoktu, sadece onun kadar iri değillerdi.""Zaten kiralık katillerin öyle olması gerekir," dedi Raistlin."Babam gibi mi?""Kesinlikle. Böylece kurbanı onu fark etmeden, ona yaklaşabilir. Bir kiralık katilin nasıl olacağını sanıyordun ki? Simsiyah giysilere bürünmüş, uzun siyah bir pelerin ve siyah bir maske takan biri mi?" diye sordu Raistlin küçümseyerek.Caramon düşündü. "Aslında... evet." ^..' ."Ne salaksın, Caramon," dedi Raistlin."Galiba," diyerek yanıtladı Caramon, sessizleşmişti. Bir süre ayaklarına bakarak yürüdü ve taşları tekmeledi. Ama Caramon, uzun süre keyifsiz kalamazdı, doğasında yoktu. "O zaman," dedi neşeyle, "eğer gerçekten sıradanlarsa, belki de bir kiralık katil gör-müşümdür!"Raistlin homurdandı. "Gördüğün sadece ablamızdı. Ne yapıyordu orada acaba? Babam öyle yerlere gitmesini istemez."'^ T"Ben de ona bunu söyledim," dedi Caramon, kendinden emin bir şekilde. "Bana vurdu ve babamın bilmediği şeylerin onu incitmeyeceğini söyledi ve ben de çenemi kapalı tutmahymışım. iki yetişkin adamla konuşuyordu ama ben gelince onlar gitti. Kit elinde haritaya benzer bir şey tutuyordu. Onun ne olduğunu sordum ama kolumu sertçe çimdikledi" -Caramon mavi kırmızı çürüğü gösterdi- "ve beni mezarlığa götürdü ve bir mezar üzerine kimseye söylemeyeceğime dair yemin ettirdi. Yoksa bir gulyabani gelir ve bir gece beni öldürürmüş.""Bana söyledin," diye belirtti Raistlin. "Yeminini bozdun.""Seni kastetmemişti!" dedi Caramon. "Sen benim ikizimsin. Sa-55MARCARETWEISna söylemek kendi kendime konuşmak gibi. Ayrıca sana anlatacağımı da zaten biliyor, ikimiz için de yemin ettim ben. Yani eğer gul-yabani gelirse benimle birlikte seni de öldürecek. Hey, ben gulyaba-niden korkmam, ya sen Raist?"Raistlin gözlerini döndürdü ama bir şey söylemedi. Nefesini sakladı. Okul yolunun yarısını bile almamışlardı ama şimdiden tükenmişti. Yaptığı planların gerçekleşmesine izin vermeyen, bütün ümiderini yıkan, arzularını engelleyen zayıf bedeninden nefret ediyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 28: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Raistlin yapılı, sağlam ve sağlıklı ikizine kıskanarak baktı.Bir zamanlar insanları yöneten tanrıların olduğu, ancak tanrıların insanlara kızdığı ve onları terk ettiği söyleniyordu. Gitmeden önce tanrılar, Krynn üzerine ateşten bir dağ atmış ve dünyayı parçalamışlardı. İnsanları kaderleri ile baş başa bırakmışlardı. Raistlin bunun gerçek olduğuna inanabilirdi. Adil ve şerefli bir tanrı, kendisi üzerinde oynanan oyun gibi bir oyun oynamazdı; tek bir insanı ikiye ayırmak, ikizlerden birine vücudu olmayan bir zeka, diğerine ise zekası olmayan bir vücut vermek...Yine de bu karar arkasında akılcı bir nedenin olduğunu düşünmek rahatlatıcı olacaktı, bir amaç; kendisi ve ikizinin sadece hilkat garibeleri olmadığını bilmekten teselli bulacaktı. Tanrıların olduğunu bilmek iyi olurdu; bu sayede onları suçlayabilirdi.Kitiara birçok kez Raistlin e neredeyse öleceği ile ilgili hikayeyi anlatmıştı, ebe bebeğin ölmesinin daha iyi olacağını ve o zavallı yaşamını sonlandırması için onu bırakmasını söylediğinde oğlanın hayatını nasıl kurtardığını... Kit, Raistlin kendisine gerektiği kadar minnettar olmadığı için ona her zaman biraz kızgın olurdu. Güçlü olan kız, Raistlin'in vücudu ateşler içinde yandığı ve kasları dayanma gücünün ötesinde ağrıdığı, hiçbir zaman gideremediği susuzluğu ile ağzı kavrulduğu gecelerde kendisine nasıl lanet ettiğini hiçbir zaman bilmeyecekti.Ama büyü okuluna gitmesi de Kitiara sayesinde olmuştu. Verdiği zararları telafi etmişti.Bir de yere yığılmadan önce okula ulaşabilseydi...Yanlarından geçen bir yük arabası Raistlin'in kurtuluşu oldu. Çiftçi durdu ve oğlanlara ne tarafa gittiklerini sordu. Raistlin hedeflerini söylediğinde kaşları çatılmasına rağmen yine de onları arabasına almayı kabul etti. Toz ve tarlalardan gelen buğday samanları56'4rRUHDÖVENİyüzünden öksüren zayıf çocuğa acıyarak baktı."Bu yolu her gün yürümeyi mi düşünüyorsun, delikanlı?""Hayır, efendim," diyerek konuşamayan kardeşinin yerine cevap verdi Caramon. "Büyü okuluna kılıç yapmayı öğrenmek için gidiyor. Ve orada kendi başına kalacak, çünkü benim onunla kalmama izin vermiyorlar."Çiftçi, kendi çocukları da olan müşfik bir adamdı. "Bakın, çocuklar, ben bu yoldan her gün geçiyorum. Sabahları dört yol ağzında olursanız sizi götürebilirim. Öğleden sonra da sizi geri getiririm. Bu şekilde en azından geceleri ailenizle birlikte olursunuz.""Bu harika olur!" diyerek bağırdı Caramon."Size ödeme yapamayız," dedi Raistlin, aynı anda yüzü utançtan kıpkırmızı olmuştu."Pşhıh! Ödeme beklemiyorum!" diyerek cevapladı çiftçi, biraz kızmış gözüküyordu. Oğlanlara yandan baktı, özellikle de gürbüz Caramon'a. "İhtiyacım olan tarlalarda biraz yardım. Benim ufaklıklar yardımcı olabilmek için daha çok küçükler.""Sizin için çalışabilirim," dedi Caramon hemen. "Raist okuldayken sizin için çalışabilirim.""Anlaştık, o zaman."Caramon ve çiftçi ellerine tükürdüler ve anlaştıklarını göstermek için tokalaştılar."Neden onun için çalışmayı kabul ettin?" diye sordu Raistlin, arabanın arkasındaki boş kısma oturduklarında. Ayakları kenardan aşağıya doğru sallanıyordu."Bu sayede okula giderken ve eve dönerken arabaya bîffebflecek-sin," dedi Caramon. "Niye? Bunun nesi yanhş?"Raistlin dilini ısırdı. Kardeşine teşekkür etmesi gerekiyordu; ama

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 29: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kelimeler, tadı kötü olan bir ilaç gibi boğazına yapışmıştı."Sadece... benim için çalışman hoşuma gitmiyor...""Ha, boşver, Raist, biz ikiziz," dedi Caramon ve mutlulukla sırıtarak kardeşinin kaburgalarına dirseği ile vurdu. "Sen de benim için aynısını yapardın."Araba Theobald Ustanın Büyücü Okuluna doğru ilerlerken düşündüğünde, Raistlin bunu yapacağından o kadar emin değildi.57MARGARET WEISÖğlenden sonra, çiftçinin arabası onları almak için bekliyordu. Raistlin eve döndüğünde annesinin kendisini hiç özlemediğini fark etti. Kitiara onu görünce çok şaşırdı ve neden döndüğünü öğrenmek için ısrar etti. İşler planladığı gibi olmadığında hep sinirlenirdi. Raistlin'in okulda yatılı kalacağını düşünmüştü ve oğlanın rersi-ne karar verdiğini duymaktan hiç de mutlu olmamıştı.Çiftçi ile ilgili hikayeyi iki kere dinlemişti; ama yine de adamm kötü niyetli olduğuna inanıyordu. Caramon'un çiftçi için çalışacağı düşüncesi onu çileden çıkarttı. İğrenerek Caramon'un büyüyünce çiftçi olacağını söyledi. Botlarında kan yerine hzyvsin dışkısı olacaktı.Caramon öyle olmayacağını söyleyerek karşı çıktı. Bir süre daha tartıştılar; Raistlin baş ağrısıyla yatağına gitti. Uyandığında tartışmanın sonlanmış olduğunu gördü. Kit'in aklında başka şeyler olduğu belliydi. Kafası hep meşguldü, normalden daha sinirliydi, oğlanlar da kızın elinin tersinde olmamaya özen gösterdiler. Ancak yine de oğlanların yemek yemesini sağladı, aslında ne olduğu pek belli olmayan pastırma kızartması ve küflü ekmeğin geri kalanı ile.O gece geç saatlerde, Kitiara uyurken, küçük, becerikli eller kızın kemerindeki keseyi aşırdı. Bir kelebeğin bacakları kadar narin parmaklar kesenin içindekileri boşalttı; yırtık bir kağıt ve kalın, katlanmış bir deri parçası... Raistlin her ikisini de mutfağa götürerek ocaktaki ateşinin kenarında inceledi.Kağıdın üzerinde bir aile nişanı çizilmişti, ölü bir aslanın üzerinde muzaffer bir şekilde duran bir tilki. İlkesi, "Kimse çok kudretli değildir"di, altında da "Matar" yazıyordu. Yumuşak deride ise kabaca, Solace ile Solamniya arasındaki yolu gösteren bir harita vardı.Raistlin kağıdı çabucak katladı, kesenin içine tıkıştırdı ve keseyi de Kit'in kemerine geri taktı.Raistlin bulduklarından kimseye bahsetmedi. Bilginin güç olduğunu öğrenmişti, özellikle de başka insanların sırlarıyla ilgili bilginin.Ertesi sabah Kitiara gitmişti.58-^Büyücü okulunun içi sıcaktı. Şöminede yanan ateş, canfisız sınıfı dayanılamayacak kadar ısıtıyordu. Theobald Usta'nın monoton sesi, şömineden dalga dalga yayıldığı görülebilen sıcaklıkta uğuldu-yordu. Ateş büyüsü, büyücünün kesinlikle usta olduğu tek büyüydü. İmkan bulduğu her zaman yeteneğini göstermekten zevk alırdı.Raistlin, sıcaklıktan diğer oğlanlar kadar rahatsız olmuyordu. Eğer soğuk ve karlı olan dışarıya çıkacak olmasaydı hoşuna bile gidebilirdi. İki aşırı uç arasında kalmak, terden ıslanmış cübbesiyle soğuğa çıkmak, Raistlin'in zayıf bünyesi üzerinde zararh olmuştu. Günlerce sesinin çıkmasını engelleyen ve evde yatmasına neden olan bir boğaz ağrısı ve yüksek ateşin etkilerinden daha yeni kurtuluyordu.Okula gidememekten nefret etmişti. Ustadan çok daha zekiydi. Ve Raistlin, Theobald Usta'dan çok daha iyi bir büyücü olduğunu ruhunun derinliklerinde hissediyordu. Yine de ustadan öğrenebileceği şeyler vardı, öğrenmesi gereken şeyler. Büyü, Raistlin'HfiçHİrae' ateş gibi yanıyordu, daha güzel ama bir o kadar acılı. Theobald Usta'nın bilip

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 30: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

de Raistlin'in henüz bilmediği şey, bu yanmanın nasıl kontrol altında tutulabileceği, büyünün kullanıcısının hizmetine nasıl sokulabileceği, ateşin yazılabilen ve seslendirilebilen sözcükler haline nasıl getirilebileceği, bu ateşin yaratmak için nasıl kullanılabileceğiydi.Theobald Usta çok yetersiz bir öğretmendi; yine de Raistlin, çoğu zaman kendini pusuya yatmış, şans eseri bulunduğu yere gelmiş ve işine yarayabilecek bir bilgi kırıntısının üzerine atlamaya hazır bekliyormuş gibi hissediyordu.Theobald Usta'nın öğrencileri yüksek taburelerine oturmuş.59MARGARETVVEISuyanık kalmak için uğraşıyorlardı; bu da ağır öğle yemeğinden sonra sıcakta otururken kolay değildi elbette. Uyuklarken yakalananlar, esnek söğüt dalından kamçıyla omuzlarına vurularak uyan-dınlırdı. Theobald Usta iri ve hantal bir adamdı; ama istediği zaman sessiz ve hızlı hareket edebiliyordu. Öğrencilerini uyuklarken yakalamaktan daha büyük bir zevki yoktu.Raistlin, kardeşine okulun ilk günü kamçılanmasından şöyle bir bahsetmişti. O günden beri zayıf omuzlarında söğüt dalının vuruşunu hissedebiliyordu; bu öyle bir acıydı ki, etini kestiğinden daha çok ruhunun içine işlemişti. Daha önce hiç kimse ona vurmamıştı, ablasının ara sıra attığı tokatlar dışında, onlar da zaten daha çok sevgidendi. Eğer bazen Kitiara istediğinden daha sert vurmuşsa bile, kardeşleri önemli olanın düşünce olduğunu bilirdi.Theobald Usta vurduğunda gözleri parlar ve o tombul yüzünde bir sırıtış olurdu, cezalandırmaktan zevk aldığı belliydi."Büyü dilinde a harfi," diyerek, uyutucu, monoton sesiyle konuşuyordu Theobald Usta, "ne Ortak dilde olduğu gibi 'aa olarak, ne elf dilindeki gibi 'ah' olarak, ne de cüceler arasında konuşulduğu gibi 'ach' olarak okunur."Evet, evet, diye düşündü Raistlin, kasvetle. Konuya gir. Şov yapmayı kes. Herhalde hayatın boyunca bir elfle hiç konuşmamışsın-dır, seni şişko, yaşlı mankafa."Büyü dilinde a harfi, 'ai' olarak telaffuz edilir."Raistlin bir anda ayıldı. İşte ihtiyacı olan bilgi buradaydı. Dikkatle dinlemeye başladı. Theobald Usta harfin nasıl söylendiğini tekrar etti."Ai.' Şimdi genç baylar, benden sonra tekrar edin."Uykulu bir koro tarafından söylenen ai'ler boğucu odada dolaştı, Raistlin tarafından söylenen sert bir ai dikkat çekmişti. Genelde öğrenciler arasındaki en kısık ses ona aitti, çünkü bu tarz bir dikkat çekme genelde acıyla son bulurdu. Gerçekten yararlı bir şeyler öğreniyor olmaktan duyduğu heyecan ile birlikte sınıfta uyanık olan ve dersi dinleyen çok az sayıda insandan biri olması nedeniyle sesi, istediğinden çok daha yüksek çıkmıştı.Anında davranışından pişman oldu. Theobald Usta, Raistlin'e onayladığını gösteren bir bakış attı, en azından gözlerinin çevresindeki yağ keseleri arasından görüldüğü kadarıyla ve söğüt dalını na-60RUHDÖVENİzikçe masasına vurdu. .ı.y.-, --¦l,.k •."Çok iyi, Raistlin Usta," dedi.Raisdin'in etrafında oturanlar ona gizli, kötü niyttli bakışlar yönelttiler ve oğlan bu iltifatın bedelini ödeyeceğini anladı. Sağında oturan daha büyük, neredeyse on üç yaşında bir oğlan, -ki okula gönderilmesinin nedeni, ailesinin oğlanı evlerinin etrafında

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 31: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

istememesiydi- fısıldamak için eğildi."Duydum ki her sabah onun kıçını öpüyormuşsun, 'Raistlin Usta."'Gordo adıyla tanınan oğlan, dudaklarıyla müstehcen öpücük sesleri çıkarttı. Yakınlarında oturanlar da kısık sesle güldüler.Theobald Usta sesleri duydu ve onlara bakmaya başladı. Ayağa kalkmasıyla birlikte oğlanlar sustular. Elinde söğüt dalını tutarak onlara doğru yürümeye başlamıştı ki, hafifçe horlayarak uyuyan bir çocuğu görünce ilgisini ona yöneltti. Çocuk başını kollarının üstüne koymuş, gözlerini kapatmıştı.Theobald Usta sırıttı. Sonra da söğüt dalıyla küçük omuzlara vurdu. Oğlan acıyla fırlayarak ayağa kalktı ve ağlamaya başladı."Ne yapmaya çalışıyorsunuz, beyefendi, sınıfımda uyuyarak?" Theobald Usta, öfkesi karşısında büzülmüş ve gizlice gözyaşlarını silen genç suçluya bağırdı.Bu gürültü sırasında Raistlin, arkasında telaşlı bir faaliyet hissetti, ayak sürümeye benzeyen bir ses duydu ama etrafına bakınmadı. Diğer oğlanların davranışları kendisine çocukça ve aptalca geliyordu. Neden zamanlarını, değerli zamanlarını, anlamsız işler için harcıyorlardı ki? *»• ¦#• -¦Doğru söylediğinden emin olana kadar sessizce "ai" dedi ve hatta daha sonra çalışmak için tahtasına yazdı. Yaptığı işe dalarak etrafındaki kıkırdama ve kıs kıs gülmeleri duymazlıktan geldi. Tatmin olmuş Theobald Usta, küçük bir afacanı tamamen demoralize etmiş olarak, masasına geri döndü. A^ır ağır iskemlesine oturarak derse devam etmeye başladı."Büyü dilindeki diğer sesli harf o'dur. Bu ne 'oo', ne de 'och' olarak okunur; 'oa şeklinde telafîFuz edilir. Telaffuz çok önemlidir, genç baylar, bu nedenle dikkat etmenizi öneririm. Bir büyüyü yanlış telaffuz ederseniz işe yaramaz. Büyük bir büyücünün öğrencisi olduğum zamanları hatırlarım..."mMARCARETVVEISRaistlin sinirle yerinde kıpırdandı. Theobald Usta, yine hikayelerinden birini anlatıyordu; sıkıcı ve kasvetli ve sadece her zaman Theobald Usta'nın sıradan yeteneklerini öven öyküler. Taburesi altından çekildiğinde Raisdin, dikkatlice o harfini fonetik söylenişi olan "oa" ile birlikte yazıyordu.Raistlin yere yuvarlandı. Tamamen beklenmedik olan düşüş sert oldu. Acı, tutunmaya çalışırken kullandığı bileğinden vücuduna yayılıyordu. Tabure gürültülü bir şekilde devrildi. Yakınında oturanlar kahkahalar attıktan sonra hemen sustular.Yüzü beyaz cübbesiyle zıtlık oluşturacak bir şeklide morarmış olan Theobald Usta ayağa firladı ve vanilyalı pudingden bir tepe gibi sinirden titreyerek dikildi."Raistlin Usta! Dersimi bölmenizin nedeni nedir?""Uyuyakaldı, efendim. Ve taburesinden düştü," diyerek yardımcı olmak istercesine yanıtladı Gordo.Yere çömelmiş, incinmiş bileğiyle ilgilenirken Raistlin, taburesinin ayağına bağlanmış ipi fark etti. İpi almak için uzandı, ancak ip sürünerek Devon'un giysisinin kolu içinde kayboldu. Devon, Gordo'nun yardakçılarından biriydi ve Raistlin'in arkasında oturuyordu."Uyumak! Sözümü kesmek!" Theobald Usta söğüt dalını kaptı ve Raistlin'e vurmak için kaldırdı. Darbenin geleceğini gören Raistlin, sırtını kamburlaştınp kolunu yukarıya doğru kaldırarak kendini olabildiğince küçük bir hedef haline getirdi.Dal, yüzünü az bir farkla ıskalayarak Raistlin'in yukarıya kalkmış kolunu kesti. Usta, tekrar vurmak için elini kaldırdı.Bir demirci ocağı kadar sıcak öfke Raistlin'in içini yaktı. Öfkesi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 32: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

korkusunu yenmiş, acısını bastırmıştı. Aklına gelen ilk düşünce ayağa fırlayıp öğretmenine saldırmaktı. Buz gibi soğuk sağduyu, Raistlin'in damarlarında akmaya, vücuduna yayılmaya başladı. Aklına gelen fikri fiziksel bir duygu olarak hissetti, öyle soğuktu ki sinir uçları ürperdi ve oğlan öfkesinin beyaz alevleri içinde titremeye başladı. Kendisini ustaya saldırırken gördü, bir salak gibi davranırken gördü; çelimsiz ve cılız, zayıf kolları olan bir çocuk, yüksek sesle bağırıyor, ufacık ve güçsüz yumruklarını sallıyor... Daha da kötüsü, hatalı... Theobald Usta galip gelecek... Diğer oğlanlar -Raistlin'e eziyet edenler- gülecek ve durumdan zevk alacaklar.62RUHDÖVENİRaistlin boğulur gibi bir nefes verdi ve yere yığıldı, sırt üstü yatmış, bacakları bükülmüştü. Bir eli cansız bir şekilde yerde kaydı, diğer eli ise sıska göğsü üzerinde duruyordu. Gözleri kapandı. Nefes alıp vermesini yapabildiği kadar sessiz tuttu, sessiz ve hafifRaistlin kısa hayatında birçok kez hasta olmuştu. Nasıl hasta olunacağını, nasıl hasta numarası yapılacağını bilirdi. Yerde, Theobald Usta'nm ayaklarının dibinde solgun, bitkin ve görünüşe bakılırsa cansız olarak yattı."Aman tanrım!" dedi Devon, ipi tabureye bağlamış olan oğlan. "Onu öldürdünüz!""Saçmalama," dedi Theobald Usta ama sesi titriyordu. Söğüt dalını aşağıya indirdi. "O sadece... sadece bayıldı. Hepsi bu... baygın... Gordo," -boğazını temizlemek için öksürdü- "Gordo, git biraz su getir."Çocuk, söyleneni yapmak için koşturdu. Ayak sesleri taş zeminde yankılanıyordu, Raistlin oğlanın su kovasını bir türlü taşıyamadığını duyabiliyordu. Raistlin düştüğü yerde yatmaya devam etti; gözleri kapalıydı, ne kıpırdıyor, ne de bir ses çıkartıyordu. Aslında bu durumdan zevk aldığını fark etmişti; ilgiden, korkularından ve huzursuzluklarından zevk alıyordu.Kova değilde su dolu ağır bir maşrapayla birlikte geri dönen Gordo, suyun büyük bir kısmını yere ve ustanın eteklerine döktü."Seni sakar hödük! Onu bana ver!" Theobald Usta, Gordo'ya bir tokat atarak elindeki maşrapayı aldı. Raistlin'in yanında yere çöme-lerek çocuğun dudaklarını nazikçe suyla ıslattı."Raistlin," dedi yumuşak, hafif bir sesle. "RaistUn, h«ni âftyahi-liyor musun?"Raisdin, içinden çıkmaya çalışan kahkahaları bastırmak için olağanüstü bir çaba sarf etti. Bir dakika daha hareket etmeden yattı. Ustanın elinin endişeden titremeye başladığı sırada kafasını oynatmaya başladı ve hafifçe inledi."İyi!" dedi Theobald Usta, rahatlamıştı. "Kendisine geliyor. Siz, çocuklar, geri çekilin. Bırakın hava alsın. Onu odama götüreceğim."Ustanın tombul kolları Raistlin'i kaldırdı. Oğlan kafasını ve bacaklarını serbest bırakmış, sallandırıyordu. Gözlerini kapalı tuttu ve ustanın odasına taşınırken inlemeye devam etti. Theobald birkaç kez sinirü bir şekilde diğer oğlanlara sınıfta kalmalarını söylemiş ol-63MARGARET VVEISmasına rağmen, çocuklar onlarla birlikte yürüyordu.Usta, Raistlin'i bir divanm üzerine yatırdı. Diğer çocukları tehdit ederek sınıflarına geri yolladı; ama Raistlin, göz kapaklarının arasından bakarak onları söğüt dalıyla korkutmadığını fark etmişti. Theobald, hizmetçilerinden birine seslendi.Raistlin göz kapaklarını titreterek açtı. Bir süre boş boş baktıktan sonra Theobald Usta'ya çevirdi gözlerini.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 33: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Ne... ne oldu?" diye sordu Raistlin hafifçe. Etrafına bakındık-tan sonra kalkmaya çalıştı. "Neredeyim?"Kalkmak için çabalamak onu yormuştu. Divana geri düştü ve kesilen nefesini normale döndürmeye çalıştı.Theobald Usta tereddüt etti. "Sen... um... kötü bir şekilde düştün," dedi. Raistlin'e direk olarak değil, gözünün kenarından, endişeyle bakıyordu. "Taburenden düştün."Raistlin koluna baktı, solgun teninin üzerinde çirkin, kırmızı bir kamçı izi vardı. Theobald Usta'ya baktı. Alçak bir sesle, "Kolum acıyor," dedi.Usta bakışlarını aşağıya indirdi ve yere bakmaya başladı, yemek pişiren ve öğrencilere bakan hizmetçi kadının odaya girmesiyle rahatladı. Kadın çok çirkindi, korkunç bir yüzü vardı ve kafasının bir tarafında hiç saç yoktu. Kafası yanmıştı, söylendiğine göre kadına şimşek çarpmıştı. Bu da kadının zihnen biraz yavaş olmasını açıklıyordu.Kadının adı Marm'dı, ortalığı temizlerdi ve yaptığı yemeklerden daha kimse zehirlenmemişti. Onun hakkında söylenebilecekler bundan ibaretti. Oğlanlara göre kadının bu şekilde olmasının nedeni, Theobald Ustanın yaptığı büyülerden birinin ters girmesiydi, adam da kendini suçlu hissettiği için kadını evde tutuyordu."Bu oğlan kötü bir şekilde düştü, Marm," dedi Theobald Usta. "Onunla ilgilen, olur mu? Benim sınıfa dönmem lazım."Raistlin'e son kez endişeyle bir göz attı ve odadan çıktı. Kendini, gururunun geri kalanlanyla toparlamaya çalışıyordu.Marm, Raistlin'in alnına koymak için soğuk, ıslak bir bez ve bir kurabiye getirdi. Bez çok ıslaktı; Raistlin'in gözlerine yağlı su akıtıyordu, kurabiyenin ise dibi tutmuştu ve kömür gibi bir tadı vardı. Marm homurdanarak kendini toparlaması için oğlanı yalnız bıraktı ve işlerinin başına geri döndü. Yağlı sudan anlaşılabileceği üzere64RUHDÖVENİbulaşık yıkıyordu.Kadın gittiğinde Raistlin bezi alnından aldı ve iğrenerek bir kenara attı. Kurabiyeyi de her zaman yanan şöminenin içine fırlattı. Sonra da divanın üzerine yattı, yumuşak yastıkların içine sokularak ustanın sesini dinlemeye başladı. Adamın her zamankinden daha alçak bir tondaki monoton sesi, açık olan kapıdan duyulabiliyordu."U harfi, 'uh' olarak telaffuz edilir. Tekrar edin.""Uh," dedi Raistlin, kendinden memnun bir şekilde. Alevlerin şöminedeki odunu bitirmesini seyretti ve gülümsedi.Theobald Usta bir daha ona hiç vurmadı.Tşr •^—^ «*¦l.('\'^". n'ÖW65Başka bir günkü ders yazı yazmaydı.

Bir büyücü, büyünün sözlerini tamamen doğru söyleyebilmek dışında yazabilmeli, her harfi doğru şekilde kağıda dökebilmeliydi de. Gizemli sözcükler doğru, eksiksiz ve düzgün bir şekilde, dikkatle parşömene yazılmalıydı, yoksa işe yaramazlardı. Mesela shirak kelimesi, titrek bir a ve ezik bir k ile yazılmışsa, ışık isteyen bir büyücü karanlıkta kalırdı.Theobald Usta'nın öğrencilerinin büyük kısmı, küçük çocukların doğaları gereği sakar olmalarından ötürü, beceriksizlerdi. Uçlarını kendilerinin yontması gereken tüy kalemleri ya çatlak, ya da kırıktı, kalemleri tutmaya çalışan ellerinde kıvrılmış, parçalanmış veya ellerinden düşmüştü. Bunun sonucu olarak da parşömenlerden çok

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 34: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

oğlanlar boyanmıştı, tabii kazara mürekkep şişesini devirmedi-lerse, ki bu da sıklıkla oluyordu.Öğleden sonra okula gelen bir ziyaretçi yazı sınıfına girip de boyalı yüzlere ve ellere sahip sayısız küçük şeytanla burun buruna geldiğinde, dolanırken yanlışlıkla Abyss'e girdiğini rahatlıkla düşünebilirdi.Bu düşünce, sınıfa girdiği anda Antimodes'in aklından geçti. Bu durum ve kendisinin sınıflarda geçen günlerinin hatırasıyla gülümsedi, anılar aklına aslında odanın kokusu yüzünden gelmişti; şöminede yanan ateş yüzünden fazlasıyla ısınmış küçük bedenler, öğle yemeğinde yenen kabak çorbası, mürekkep ve sıcak koyun postları."Başbüyücü Antimodes," diyerek geldiğini bildirdi hizmetçi; ya da buna yakın bir şeyler söyledi, çünkü adamın adını tamamen farklı bir biçimde dile getirmişti.Antimodes kapıda biraz durdu. Kızarmış, boyanmış ve üzgün

66RUHDÖVENİsuratlı on iki oğlan başlarını kaldırıp, gözlerinde bir ümide ona baktılar. Bir kurtarıcı, belki de... Onları sıkıntılarından kurtarabilecek biri. On üçüncü surat da ona baktı; ama diğerleri kadar çabuk değil. Bu yüzün, yaptığı işle ilgilendiği belliydi ve ancak işini bitirdiğinde başını kaldırıp ziyaretçiye bakmıştı.Antimodes bu yüzde, sol kaşın üzerindeki bir leke dışında, neredeyse hiç mürekkep izi olmadığını görmekten memnun olmuştu... hem de çok. Bu yüzde bir rahatlama ifadesi de yoktu, daha çok işini yapmasının engellenmesinden rahatsız olmuş gibiydi.Rahatsızlık ifadesi süratle kayboldu; Antimodes'i hatırlamıştı ve Antimodes de onun yüzünü...Theobald Usta aceleyle sandalyesinden kalktı, işgüzar ve hantal, kıskanç ve kendine güveni yitmiş bir şekilde. Antimodes'i sevmezdi; çünkü Antimodes'in, kendisinin okul müdürü olarak atanmasına karşı çıktığını ve mecliste kendisine karşı oy kullandığım düşünüyordu; haklıydı da... Antimodes, Par-Salian'ın Theobald'ı desteklemek için ileri sürdüğü sebep nedeniyle kaybetmişti; Theobald tek adaydı... Bu adamla başka ne yapabilirlerdi ki?Arkadaşları bile Theobald'ın sıradan bir büyücüden fazlası olamayacağı konusunda hemfikirdiler. Birkaç kişi ise, -ki aralarında Antimodes'de vardı- adamın Sınav'dan nasıl geçmeyi başardığını merak ediyordu. Antimodes ne zaman konuyu açsa Par-Salian kaçamak cevaplar veriyordu; Antimodes de en sonunda Theobald'ın Sı-nav'ı sadece, kimsenin istemediği öğretmenlik işini almak şartıyla geçtiğine inandı.Antimodes bile daha iyi bir öneri getiremiyordu. SeÇWe JflRckı" kendisine verilmiş olsa, bu yılışık suratlı veletlere büyü öğretmek yerine Boşver Dağı'na gidip gnomlara havai fişek yapımını öğretmeyi tercih ederdi. İstemeyerek de olsa çoğunluğa uymuştu.Par-Salian ve diğerlerinin haklı olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştı Antimodes. Theobald çok iyi bir öğretmen değildi, ancak oğlanların -kızlar için Palanthas'ta bir okul vardı, daha yetenekli bir kadın büyücü tarafından eğitiliyorlardı- temelleri öğrenmesini sağlıyordu, bu da zaten yeterliydi. Vasat bir öğrencinin içinde ateş yakamazdı; ama Theobald Usta, zaten yanmış olan bir ateşi körükleyebilirdi.İki büyücü, çocukların önünde arkadaşça bir tavır takınarak se-67MARGARET WEISlamlaştılar."Nasılsınız, beyefendi?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 35: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Siz nasılsınız, sevgili beyefendi?"Antimodes selamlarken nazik davranmış, dayanılamayacak kadar sıcak, havasız ve kirli bulduğu sınıfı da bol bol övmüştü.Theobald Usta da hoş bir şekilde karşılamıştı misafirini,, Antimodes'in Par-Salian tarafından kendisini kontrol etmek için gönderildiğinden emindi. Ayrıca başbüyücünün üzerindeki kaliteli koyun yününden lüks pelerini de kıskançhkla fark etmişti, o pelerinin fiyatı neredeyse bir yıllık öğretmen maaşına denkti."Yollar hâlâ karla kaplı mı, Başbüyücü?""Hayır, Usta. Geçilebilecek durumda. Kuzeydekiler bile.""Ah, yani kuzeyden geliyorsunuz. Öyle mi, Başbüyücü?""Lemish..." dedi Antimodes yumuşakça. Aslında o acayip ve or-mansı küçük kasabadan daha da kuzeye gitmişti; ama yolculuklarından Theobald'a bahsetmeye niyeti yoktu.Theobald'ın yolculukla hiç işi olmazdı. Onaylamadığını belir-tircesine kaşlarını yukarı kaldırdı ve sınıfa doğru dönerek konuşmayı sonlandırdı. "Çocuklar, sizlere Başbüyücü Antimodes'i, Beyaz Cübbeliler'in bir büyücüsünü, tanıtmaktan onur duyarım."Çocuklar heyecanlı bir şekilde adamı selamladılar."Yazı yazmayı çalışıyorduk," dedi Theobald. "Tam da günü son-landırmak üzereydik. Belki de çalışmalarımızdan bir kısmını görmek istersiniz, Başbüyücü."Aslında Antimodes'in ilgilendiği sadece bir öğrenci vardı, yine de cidddiyetle sıraların arasında dolaşarak doğru şekil dışında her şeye benzeyen harflere ilgilenirmiş gibi yaptı. Hatta, bir xve o oyununa bile denk geldi, oyuncu boş bir çabayla çizdiklerini kapatmak için mürekkep şişesini parşömene boşaltmıştı."Fena değil," dedi Antimodes, "hiç fena değil. Hatta bazıları... epey... yaratıcı." Sonunda Raistlin'in masasına ulaştı; asıl amacına... Burada biraz durdu ve içtenlikle, "Çok güzel," dedi.Raistlin'in arkasında oturan çocuk bir ses çıkarttı, kaba bir ses.Antimodes döndü."Özür dilerim, efendim," dedi çocuk, sesinde belirgin bir pişmanlık vardı. "Öğle yemeğinde verilen kabak yüzünden oldu."Antimodes sesin kabak yüzünden çıkmadığını biliyordu. Neyi68RUHDÖVENİifade ettiğini de biliyordu, hatasını derhal anlamıştı. Küçük oğlanların davranışlarını bilirdi; kendisi de gençken bir başbelasıydı. Raistlin'i övmemesi gerekirdi. Diğer oğlanlar kıskanç ve kinciydiler; Raistlin bunu ödeyecekti.Hatasını düzeltmek için bir yol arayıp, bir yanlış bulmaya çalışırken -kimse mükemmel olamazdı- Antimodes, Raistlin'e tekrar baktı.Raistlin'in ince dudaklarında mutlu olduğunu gösteren bir gülümseme vardı. Hatta kendinden memnun bir şekilde sırıttığı bile söylenebilirdi.Antimodes söyleyeceği sözleri yuttu, bu yüzden neredeyse boğuluyordu. Oksürerek boğazını temizledi ve yürümeye devam etti. Bundan sonra hiçbir şey görmedi. Düşüncelere dalmıştı ve ancak Theobald Usta'yla yüz yüze gelince hâlâ sınıfta olduğunun farkına vardı.

Kısa bir süre durdu, söze nasıl başlayacağını bulmaya çalışıyordu. "Aa... ee... öğrencileriniz gayet iyi işler başarmış, Theobald Usta. Çok iyi. Eğer uygunsa, sizinle özel olarak konuşmak isterim.""Aslında sınıfı terk etmemeliyim...""Sadece kısa bir süre için. Eminim ki bu nitelikli genç beyefendiler" -Antimodes çocuklara gülümsedi- "sizin yokluğunuzda kendi başlarına çalışmaktan memnun olacaklardır."Bu nitelikli genç beyefendilerin, yalnız kaldıkları anda misketle-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 36: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

riyle oynayacaklarından, çalışma tomarlarına müstehcen resimler çizeceklerinden ve birbirlerine mürekkep sıçratacaklarından emindi."Değerli zamanınızdan sadece birkaç dakika, TheobaTS Usta," dedi Antimodes, büyük bir saygıyla.Theobald Usta kaşlarını çatarak sınıftan dışarı çıktı ve odasına doğru ilerlemeye başladı. Odasına girince de kapısını kapatarak Antimodes'e döndü. - ."Buyrun, bayım. Lütfen çabuk olun." " - "Antimodes, sınıftan gelen gürültüyü duymaya başlamıştı bile."İzniniz olursa, Theobald Usta, her öğrenciyle tek tek konuşmak istiyorum. Her birine bazı sorular soracağım."Bu noktada Theobald Usta'nın kaşları neredeyse kanadanıp kafasından uçacaktı. Sonra, hemen şişkin göz kapaklarının üzerinde bir araya gelerek şüpheli bir ifadeyle çatıldılar. Öğretmenlik yaptığı69MARCARET WEISyıllar boyunca hiçbir başbüyücü sınıfını ziyaret etmek zahmetine katlanmamıştı, hele öğrencilerle özel olarak konuşmak isteyen hiç olmamıştı. Bu durumdan Theobald Usta sadece bir sonuç çıkartabiliyordu ve çıkarttı da; çıkarttığı sonuca dört Ğİle sarıldı."Eğer meclis çalışmalarımın yeterli olduğunu düşünmüyorsa..." diyerek başladı öfkeli bir ses tonuyla.Anında, "Tam tersine, gayet yeterli buluyorlar," dedi Antimodes, adamı rahatlatmak için "Bu sadece benim yürüttüğüm bir araştırma." Elini salladı. "Genç erkeklerin zamanlarını bu konu üzerinde çalışmaya yönelten fîlozofık nedenler üzerine bir inceleme."Theobald Usta sinirle burnundan soludu."Lütfen onları teker teker bana gönder," dedi Antimodes.Theobald Usta tekrar burnundan soluyarak topukları üzerinde döndü ve sınıfa gitti.Antimodes ise bir koltuğa oturarak, bu küçük veletlere -Lunitari aşkına- ne söyleyeceğini düşündü. Aslında konuşmak istediği sadece bir tek öğrenci vardı; ama dikkati tekrar Raistlin'in üzerine çekmeyi göze alamıyordu. Şaşkın ve utanmış olan ilk oğlan, okuldaki en büyük çocuk, odaya girdiğinde Başbüyücü hâlâ bunları düşünüyordu."Gordo, efendim." Oğlan beceriksizce bir selam verdi."Evet, Gordo, evladım," dedi Antimodes, kendisi de utanmıştı ama bunu gizlemeye çalışıyordu, "büyüyü günlük yaşamında nasıl kullanmayı düşünüyorsun?""Aslında, e... efendim..." diyerek kekeledi oğlan, şaşırdığı belliydi, "tam olarak bilemiyorum."Antimodes'in kaşları çatıldı.Çocuk kendini savunmaya başladı. "Ben... buradayım, efendim; çünkü annem öyle istiyor. Büyüyle ilgili hiçbir şey istemiyorum ben.""Peki ne olmak istiyorsun?" diye sordu Antimodes, şaşırmıştı."Kasap olmak istiyorum," diyerek yanıtladı Gordo.Antimodes içini çekti. "Belki de annenle konuşman iyi olabilir. Ona neler hissettiğini anlat."Oğlan kafasını sallayarak omuzlarını silkti. "Denedim... Sorun değil, efendim. Çırak olacak yaşa gelene kadar burada kalacağım, sonra da bırakıp kaçacağım."70RUHDOVENİ"Teşekkür ederim," dedi Antimodes soğuk bir şekilde. "Hepimiz söylediklerini takdir ediyoruz. Lütfen sonraki arkadaşına içeri girmesini söyle."Beş çocukla konuştuktan sonra Antimodes'in Theobald Ustaya duyduğu antipati, derin bir acıma duygusuna dönüşmüştü. Ayrıca korkmuş ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 37: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

dehşete düşmüştü. Bu beş erkek çocukla on beş dakika kadar görüşerek, beş ay içinde Ansalon'un bir ucundan diğer ucuna kadar dolaşarak öğrendiklerinden çok daha fazla şey öğrenmişti.Halkın geneli tarafından büyücülere kuşku ile bakıldığının ve pek güvenilmediğinin farkındaydı; Par-Salian'la bu konu üzerinde epey tartışmışlardı. Zaten bu da beklenen bir şeydi. Büyücülerin gizemli bir havası olmalıydı. Büyü yapmaları hayranlık uyandırmalı, aynı zamanda da biraz korkutmalıydı.Bu çocuklarda hiç hayranlık görmemişti. Hiç korku yoktu... Biraz saygı bile yoktu... Antimodes, Theobald Usta'yı suçlayabilirdi ve bu sorunların bir kısmı yüzünden ustayı suçladı da. Öğrencilerine ilham kaynağı olabilecek hiçbir şey yapmamış, içinde bulundukları gündelik cehalet pisliğinden onları çıkartmamıştı. Ancak bu durumda bundan fazlası vardı.Soylu ailelerin çocukları yoktu okulda. Antimodes'in bildiği kadarıyla da Ansalon'daki bütün büyü okullarında asil ailelere mensup sadece birkaç çocuk vardı. Sadece elfler arasında gizemli sanatları öğrenmek üst sınıflar için uygun görülüyordu, ancak onlarda bile hayatlarını büyüye adamaları desteklenmezdi. Silvanesti Kralı Lorac, soylu bir aileye sahip olup da, Sınav'a giren son elflerden biriydi. Çoğu Gilthanas gibiydi; Qualinesti'li Yıldız ve GwneJ^in' Sözcüsü'nün küçük oğlu... Gilthanas üstün bit büyücü olabilirdi, eğer sanat üzerinde çalışmak için zaman ayırmış olsaydı. Ama o büyüyle amatörce uğraşmış, Sınav'a girmeyi kabul etmemiş, kendini adamayı reddetmişti.İnsanlara gelince, bu çocukların çoğu orta sınıf tüccarların oğullarıydı. Bu kötü değildi. Antimodes de böyle bir ortamdan gelmişti. En azından, ne istediğini biliyor ve bunun için savaşmaya hazırdı; ailesi onun büyü üzerinde çalışması düşüncesine tamamen karşı çıkmıştı. Ama bu çocukların buraya gönderilmelerinin tek nedeni, ailelerinin onlarla ne yapacaklarını bilememeleriydi. Büyü öğrenmeleri için buraya gönderilmişlerdi; çünkü başka bir şey yapacak71MARCARET WEISkadar iyi değillerdi.Büyücüler gerçekten bu kadar düşük seviyede mi görülüyordu?Keyfi kaçmış olan Antimodes, kabarık koltuğu çekebileceği kadar ateşten uzağa sürükleyerek koltuğun içine gömüldü ve düşüncelere daldı. Solamniya'ya yaptığı yolculuktan beri morali gittikçe bozuluyordu.Şövalyeler ve aileleri naziktiler; ama ancak zengin, güzel konuşabilen insan yolculara nazik davranırlardı. Antimodes'i evlerinde kalması için davet etmiş, kızarmış et ve iyi şarapla ağırlamış ve ozanlarla eğlendirmişlerdi. Bir kere bile büyü hakkında konuşmamışlar-dı; büyüleriyle kendilerine yardımcı olmasını istememişler, onun bir büyücü olduğuna dair imada bulunmaktan bile kaçınmışlardı. Bu konuyu gündeme getirdiğinde ise ona belli belirsiz gülümseyerek hemen konuyu değiştirmişlerdi. Sanki bu, bir tür sakatlık ya da hastalık gibi davranmışlardı. Onu büyücü olduğu için eleştiremeye-cek, aşağılayamayacak kadar nazik ve iyi yetiştirilmişlerdi. Ancak bakmadığını düşündükleri zaman bakışlarını kendisine çevirdiklerinin gayet farkındaydı. Gerçeği söylemek gerekirse, onlarda tiksinti uyandırmıştı......ve kendisinden iğrenmişti. İlk defa kendini bu çocukların gözünden görmüştü. Şövalyelerin soğuk davranışlarına uysalca boyun eğmişti, hatta en aşağılık şekilde gözlerine girmeye çalışmıştı. Kim ve ne olduğunu gizlemişti. Seyahati boyunca beyaz cübbesini hiç giymemişti, içinde büyü malzemelerinin durduğu keseleri kaldırmış, parşömen mahfazalarını ise yatağın altına saklamıştı.Huysuzlanarak, "Benim yaşımda, daha iyi bildiğini düşünürsün," dedi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 38: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kendi kendine. "Kendimi nasıl da bir aptal yerine koydum. Gittiğim zaman bir oh çekmiş ve rahat bir nefes almışlardır. Par-Salian'ın bunu bilmiyor olması iyi. Solamniya'ya gitmeyi düşündüğümden ona hiç bahsetmediğim için çok memnunum.""Sizi tekrar selamlarım, Başbüyücü," dedi bir çocuk sesi.Antimodes gözlerini kırparak zamana döndü. Raistlin odaya girmişti. Başbüyücü bu buluşmayı dört gözle bekliyordu. İlk karşılaşmalarından beri bu oğlanla özel olarak ilgilenmişti. Diğer çocuklarla olan konuşmaları sadece bir göz boyamaydı; hepsi, bu olağanüstü çocukla konuşmak içindi... Ancak son gördükleri Antimodes'i o kadar yıkmıştı ki; büyü konusunda yetenekli olan tek öğrenciyle72-1*RUHDÖVENİkonuşmaktan bile memnun olmadı.Bu oğlanı ne gibi bir gelecek bekliyordu? Büyücüleri ölüme mahkum eden bir gelecek mi? En azından, diye acıyla düşündü Antimodes, halk Esmilla'dan korkmuştu; siyah cübbeli büyücü kadından ve korku da bir miktar saygı içerirdi. Ona sadece gülmüş olsalardı çok daha kötü olurdu! Ama bu da gittikleri yön değil miydi? Büyü, hayal kırıklığına uğramış kasapların ellerine mi kalacaktı?Raistlin hafifçe öksürdü ve gergin bir şekilde ağırlığını bir ayağından diğerine verdi. Antimodes, Raistlin'in huzursuz olmasına yetecek kadar uzun bir süredir sessizce çocuğa bakıyor olduğunu fark etti."Özür dilerim, Raistlin," dedi Antimodes, çocuğa ileri gelmesini işaret ederek. "Çok uzaklara yolculuk ettim ve yorgunum. Üstelik gezim doyurucu olmaktan tamamıyla uzaktı.""Bunu duyduğuma üzüldüm, efendim," dedi Raistlin, Anti-modes'e o çok yaşlı ve bilge mavi gözleriyle bakıyordu."Ayrıca yaptığın işi sınıfta övdüğüm için de özür dilerim." Andmodes'in gülümsemesi hüzünlüydü. "Yapmamam gerekirdi.""Neden, efendim?" Raistlin şaşırmıştı. "Söylediğiniz gibi iyi değil miydi?""Aslında, evet... ama sınıf arkadaşların... Sana özel bir ilgi göstermemeliydim. Görüyorsun, senin yaşındaki oğlanları bilirim. Bunu söylemekten üzülüyorum ama ben de hergelenin tekiydim. Korkarım sana sert davranacaklardır."Raistlin zayıf omuzlarını silkti. "Onlar cahil.""Öh-hö... tabii, elbet..." Antimodes kaşlarını çattı, o*»ayl^a^ mıştı. Bu düşünce kendisi, yani bir yetişkin için çok normaldi, ancak bir çocuğun bunu söylemesi yanlış gözüküyordu. Gerçek değil."Benim seviyeme gelemezler," diyerek devam etti Raistlin, "ve bu yüzden de beni kendi seviyelerine çekmeye çalışıyorlar. Bazen" -Antimodes'e bakan mavi gözler, göz kamaştıran bir buz kadar saydam ve parlaktı- "canımı yakıyorlar.""Ben... Ben üzgünüm..." dedi Antimodes, inandırıcılıktan uzak bir cümleydi bu; ama çocuk, serinkanlılığı ve akıllı gözlemleriyle onu o kadar şaşırtmıştı ki, daha zekice bir şey düşünememişti."Benim için üzülmeyin!" diyerek parladı Raisdin, buzun üzerinde ateşler gözükmüştü. "Umursamıyorum," dedi sakince ve bir kez73MARCARETVVEISdaha omuzlarını silkti. "Bu bir iltifat, gerçekten... Benden korkuyorlar."Halk, Esmilla'dan korkmuştu, siyah ciibbeli büyücü kadından ve korku da bir miktar saygı içerirdi. Ona sadece gülmüş olsalardı çok daha kötü olurdu! Antimodes'in aklına kendi düşünceleri geldi. Bu çocuksu ses tarafından tekrar edildiklerini duymak onu ürpertti. Bir çocuk bu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 39: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kadar bilge olmamalıydı; bu kadar olumsuz bir bilginin yükünü bu genç yaşında taşımak zorunda kalmamalıydı.Sonra Raistlin gülümsedi, içten bir gülümsemeydi bu. "Bu, çekicin bir vuruşu. Bana söyledikleriniz hakkında düşündüm, efendim. Çekicin vuruşlarının ruhu nasıl işlediği konusunda; ve su hepsini soğutuyor... Tek fark, ben ağlamıyorum. Ya da sadece," diye ekledi, sesi zor çıkıyordu, "beni göremeyecekleri zaman ağlıyorum."Antimodes bakakaldı, şaşırmış ve aklı karışmıştı. Bir yanı bu değerli çocuğa sıkıca sarılmak istiyor, diğer yanı ise bu çocuğu kaptığı gibi ateşe atması, engerek yumurtasını kırar gibi oğlanı parçalaması gerektiğini söylüyordu. Birbirine zıt duygular arasında kalmak adamı o kadar rahatsız etti ki, konuşmaya devam edebilecek gücü kendinde bulmadan önce ayağa kalkıp odada dolaşmak zorunda kaldı.Raistlin sessizce dikiliyor, yetişkinler tarafından sıkça yapılan garip ve nedeni anlaşılamayan davranışlardan birine kendini kaptırmış olan adamın bunu bitirmesini bekliyordu. Oğlanın bakışları Antimodes'ten ayrılarak, aç bir şekilde üzerinde kitapların bulunduğu raflara odaklandı.Bu Antimodes'e, çocuğa söylemeyi düşündüğü ve huzurunu kaçıran konuşma yüzünden neredeyse unuttuğu şeyi hatırlattı. Koltuğuna geri dönerek ucuna doğru oturdu."Sana söylemek istediğim bir şey var, genç adam. Ben... gezerken... ablanı gördüm."Raistlin'in bakışları ilgiyle başbüyücüye döndü. "Kitiara? Onu mu gördünüz, efendim?""Evet... Beni epey şaşırttığını sana söyleyebilirim. İnsan beklemiyor... onun yaşında bir kızın..." Durdu, delikanlının mavi bakışları üzerindeyken cümlesini nasıl tamamlayacağını bilemedi.Raistlin anlamıştı. "Ben okula kayıt olduktan kısa bir süre sonra evi terk etti, Başbüyücü. Sanırım evden daha önce ayrılmak istiyor-74RUHDÖVENİdu; ama Caramon ve benim için endişeleniyordu. Özellikle de benim için... Artık kendi başımm çaresine bakabileceğimi biliyor.""Sen hâlâ bir çocuksun," dedi Antimodes sertçe, erken yaşta gelişmiş olmanm da bir smın olduğunu düşünüyordu."Ama ben kendi başımm çaresine bakabilirim," dedi Raistlin ve dudakları bir gülümsemeyle -Antimodes'in önceden gördüğü sırıtışla- kıvrıldı. Theobald Usta'nın bağıran, öfkeli sesi, açık duran kapıdan duyulduğunda gülümsemesi genişledi."Kitiara, evi terk ettikten birkaç ay sonra, kış gelmeden önce, geri geldi," diyerek devam etti konuşmasına Raistlin. "Oda ve yemek için babama biraz para verdi. Babam buna gerek olmadığını söyledi; ama o ısrar etti, bir daha asla babamdan bir şey almayacak-mış. Bir kılıç taşıyordu, gerçek bir tane. Üstünde kurumuş kan izleri vardı. Caramon'a da bir kılıç verdi; ama babam çok kızıp kılıcı Caramon 'un elinden aldı. Uzun kalmadı. Onu nerede gördünüz?"Dikkatlice, "Yerin adını pek hatırlayamıyorum," dedi Antimodes, kaçamak bir biçimde. "Küçük kasabalardan biri. Bir süre sonra hepsi birbirine benziyor. Bir meyhanedeydi... arkadaşlarıyla birlikte."Adı kötüye çıkmış arkadaşlar, diye neredeyse ekleyecekti; ama yapmadı, yarı-ablasını gerçekten seviyor gibi gözüken çocuğu üzmek istemiyordu. Kızı, paralı askerlerle birlikte görmüştü, en kötü türden olanlarıyla, kılıcını kiralayan ve eğer o berbat ruhlarını da isteyen varsa satmaya hazır olan türden insanlarla birlikteydi."Bana senin hakkında bir hikaye anlattı," diye hızla devam etti Antimodes, çocuğun soru sormasına zaman tanımamak için. "Dedi ki, baban seni buraya, Theobald Usta'ya, ilk getirdiğinde^ffnu^Pkü-tüphanesine -bu odaya- girmişsin, oturmuş ve büyü kitaplarından

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 40: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

birini okumaya başlamışsın."Raistlin önce irkilmiş gözüküyordu, sonra gülümsedi. O sırıtış değildi; Antimodes'e, çocuğun gerçekten altı yaşında olduğunu hatırlatan yaramaz bir gülümsemeydi bu."Bu imkansız" dedi Raisdin, gözünün kenarından Antimodes'e bakarak. "Büyü okumayı ve yazmayı daha yeni öğreniyorum."Kendi kendine gülümseyerek, "Bunun mümkün olmadığını biliyorum," dedi Antimodes. Oğlan istediği zaman gayet sevimli ola-bihyordu. "Böyle bir hikayeyi nasıl uydurdu o zaman?""Kardeşim," diyerek yanıtladı Raistlin. "Biz sınıftaydık ve ba-75MARCARET VVEISbamla usta benim okula girmem hakkında konuşuyorlardı. Usta beni almak istemedi."Antimodes kaşlarını kaldırdı, şaşırmıştı. "Nereden biliyorsun? İstemediğini söyledi mi?""Bu kadar açıkça değil. Ama dedi ki, uygun bir biçimde yetiştirilmemişim. Sadece bana hitap edildiğinde konuşmalıymışım ve aşağıya bakmalıymışım ve 'izin vermeden ona bakmamalıymışım.' Söyledikleri bunlardı. Ben 'arsız' ve 'kaypak' ve 'saygısız'mışım.""Öylesin, Raistlin," diyerek hafifçe uyardı Antimodes, yapması gerektiğini düşünüyordu. "Ustana ve sınıf arkadaşlarına daha çok saygı göstermelisin."Raistlin omuzlarını silkti, hareketiyle hepsini aklından çıkarttı ve hikayesine devam etti. "Babamın benim yerime özür dilemesini dinlemekten sıkılmıştım ve bu yüzden Caramon ve ben biraz keşfe çıktık. Buraya geldik. Raftan bir kitap aldım. Büyü kitaplarından birini. Sadece bir alıştırma kitabı. Usta, gerçek büyü kitaplarını çatıda kilitli tutuyor. Biliyorum..."Çocuğun sesi sakin ve ciddiydi; gözleri arzuyla parlıyordu. Antimodes tehlikeyi algıladı ve Theobald'ı değerli büyü kitaplarının aslında düşündüğü kadar güvende olmadığı konusunda uyarmak için zihninin köşesine bir not aldı.Sonra bir anda çocuk tekrar bir oğlan oldu. "Caramon'a büyü kitabının sahici olduğunu söylemiş olabilirim," dedi Raistlin, o haylaz gülümsemesi geri gelmişti. "Tam hatırlayamıyorum. Neyse, Theobald Usta hızla içeri girdi, oflayıp pufluyordu ve delirmişti. Beni kendi başıma gezindiğim ve 'mahremiyetine girdiğim' için azarladı ve beni kitapla görünce daha da çıldırdı. Büyü okumuyordum. Hiçbirini okuyamam.""Ama" -Raistlin, Antimodes'e sinsice baktı- "kasabada bir illüzyonist var. Adı Waylan, onu büyü yaparken dinledim ve kelimelerin bir kısmını hatırlıyorum. Büyülerin çalışmayacağını biliyorum; ama onları diğer oğlanlar savaşçılık oynarken eğlence olsun diye kullanıyorum. Sözlerin bir kısmını söyledim. Caramon çok heyecanlanmıştı ve babama, Abyss'ten bir iblis çağıracağımı söyledi. Theobald Usta kıpkırmızı oldu ve kitabı elimden çekip aldı. Kelimeleri gerçekten okumadığımı biliyordu," diyerek sakince ekledi Raistlin. "Sadece beni başından atmak için bir şans arıyordu."76.¦il RUHDÖVENİ"Theobald Usta seni okuluna kabul etti," dedi Antimodes sertçe. "Senin deyiminle 'seni başından atmadı'. Ayrıca senin yaptığm da yanlıştı. Kitabı onun izni olmadan almamalıydın.""Beni kabul etmek zorundaydı," dedi Raistlin yavan bir şekilde. "Eğitim param ödenmişti." Antimodes'e sertçe baktı. Bunun bekleyen Antimodes hazırlıklıydı, bakışa masum bir ifadeyle cevap verdi.Çocuk dengini bulmuştu. Bakışlarını indirdi, kitaplığa kaydırdı. Ağzının kenarı seğirdi. "Caramon, Kitiara'ya söylemiş olmalı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 41: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Biliyorsunuz, gerçekten bir iblis çağıracağıma inanmıştı. Caramon bir kender gibidir. Ona söyleyeceğiniz her şeye inanır."Antimodes ister istemez sordu, "Kardeşini seviyor musun?"."Elbette," diyerek aşırı bir duygu göstermeden, rahatça yanıtladı Raistlin. "O benim ikizim.""Evet, siz ikizsiniz, değil mi.'" dedi Antimodes, düşünceli bir şekilde. "Acaba kardeşinin de büyüye yeteneği var mıdır, diye merak ediyorum. Mantıklı gözükü..."Durdu, Raistlin'in bakışları karşısında şaşırmış, aptallaşmıştı. Bir darbeydi bu, sanki çocuk yumruklarıyla vurmuş gibi. Hayır, yumruklanyla değil. Bir hançerle...Antimodes irldldi, çocuğun ifadesindeki hoşuna gitmeyen hainlik onu ürkütmüştü. Soru öylesine sorulmuş, zararsız bir soruydu. Kesinlikle böylesine bir tepki beklememişti."Artık sınıfa geri dönebilir miyim, efendim?" diye nazikçe sordu Raistlin. Yüzü ifadesizdi, hatta biraz da solgun."Ah, evet. Ben... ah... görüştüğümüz için memnun oldum," dedi Antimodes. *'** t '*Raistlin hiç yorum yapmadı. Nazikçe eğildi, bütün çocuklara nasıl selamlamaları gerektiği öğretilmişti, sonra da kapıyı açtı.Antimodes'e, Flotsam'ın kirli sahillerinde denizin kabarmasını hatırlatan bir ses ve sıcak dalgası; küçük oğlanlar ve kaynamış kabak ve mürekkep kokusunu da beraberinde taşıyarak, kütüphanenin içine doldu. Kapı, oğlanın arkasından kapandı.Antimodes uzun bir süre boyunca sessizce oturdu, kendini toplamaya çalışıyordu. İlk başta bu zor gelmişti; çünkü öfkeyle parlayan, vücudunu delip geçen o keskin mavi gözleri görmeye devam ediyordu. Sonunda zamanın geçtiğini fark ederek ve Son Yuva Ha-nı'na karanlık çökmeden önce varmak istediğini hatırlayarak bu ta-71MARGARET WEISlihsiz olayın etkilerini üzerinden attı ve Theobald Usta'ya veda etmek için sınıfa geri döndü.Kendisi sınıfa girdiğinde, Raistlin'in kafasını kaldırmadığını fark etti Antimodes.Uysal eşeği Jenny'nin sırtında, yazın ilk çiçekleriyle yeşermiş tarlalardan geçmek, Antimodes'in içini rahatlatmıştı. Hana vardığında ise pişmanlık duyarak kendine gülüyordu, bu kadar özel bir soru sormakla yanlış yaptığını kabul etmişti ve olayı üzerinden attı. Jenny'yi ahıra yerleştirdikten sonra Antimodes, hana giderek dertlerini Otik'in bal içkisinde boğdu ve derin bir uyku çekti.Bu buluşma, Antimodes ve Raistlin'in uzun yıllar süresince son görüşmeleriydi. Başbüyücü, Raistlin'le ilgilenmeyi sürdürdü ve çalışmalarında geldiği seviyeyi devamlı olarak izledi. Büyücüler Meclisi her toplandığında Antimodes, Theobald Ustayı bulup sorguya çekti. Antimodes, Raistlin'in okul parasını ödemeye de devam etti. Öğrencinin ilerleme kaydettiğini duyduğundan, Antimodes paranın doğru şekilde harcandığını düşünüyordu.Ancak ikiz kardeşi hakkında sorduğu soruyu hiç unutmadı.Ne de Raistlin'in cevabını...78ÎTAFBunu yapacağım; hayatımda bundan ba^ka hiçbir }eyin önemi yok... Hayatımda bundan ba^ka hiçbir an yok... Bu anda doğdum ve eğer başarısız olursam bu anda öleceğim...—Raistlin Majeren Maıere:;_.;,ı.'i-- '-n;

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 42: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Raist! Bu tarafa!" Caramon, kendisinin sürdüğü çiftçinin arabasının önünden el salladı. On üç yaşındaki Caramon, o kadar uzun, geniş ve kaslıydı ki daha büyük gibi gözüküyordu. Çiftçi Sedge'in en iyi rençberi olmuştu.Caramon'un saçları dalgalıydı, kaşının üzerinde yumuşak kumral halkalar oluşturuyordu; gözleriyse neşeli, arkadaşça ve saftı, yani kolaylıkla kandınlabilirdi. Çocuklar ona tapardı; tıpkı Solace'tan geçen bütün üçkağıtçılar, dilenciler ve sözde sanatçılar gibi... Yaşına göre olağanüstü bir gücü vardı, ayrıca son derece duyarlıydı. Sinirlendiğinde korkunç olurdu, ancak fitili o kadar derindeydi ve yanması da o kadar uzun zaman alırdı ki; Caramon genelde, kavganın üzerinden epey bir zaman geçtikten sonra öfkeli olduğunu fark ederdi.Öfkesi, sadece biri ikizini tehdit ederse patlardı.Raistlin, kardeşinin çığlıklarını duyduğunu belirtircesine elini salladı. Caramon'u görmekten mutluydu, tamdık bir yüz gördüğü için memnun olmuştu.Yedi kış önce Raistlin, yılın en soğuk aylarında Theobald Usta' nın okulunda kalması gerektiğine karar vermişti; hayatları boyunca ilk kez ikizlerin ayrılması anlamına geliyordu bu.Raistlin'in evde olmadığı yedi kış geçmişti. İlkbahar geldiğinde, tıpkı bu bahar da olduğu gibi, güneş donmuş yolları açtığı ve val-len ağaçlarına ilk yeşil ve altın goncaları getirdiğinde, ikizler tekrar bir araya geliyordu.Raistlin, bir gün aynaya bakıp da kendinde yakışıklı kardeşinin izlerini göreceği hayalini gizli gizli kurmaktan uzun zaman önce vazgeçmişti. İnce kemikli yapısı, büyük gözleri ve omuzlarına dö-80-İtRUHDÖVENİkulen ve ele yumuşak gelen kızıl tonlu saçlarıyla aslında ikizinden daha yakışıklıydı; gözleri olmasaydı... Çok uzun süre seyreder, çok derin bakar, çok şey görürlerdi ve her zaman içlerinde küçümseyici bir ima taşırlardı; çünkü insanların bütün yalanlarını, hilelerini ve aptallıklarını görürdü; onlarla hem eğlenir, hem de onlardan iğre-nirdi.Arabadan atlayan Caramon, kardeşine şiddetle sarıldı, ancak Raistlin buna cevap vermedi. Kollarında tuttuğu giysi bohçasını, sevgisini açıkça gösterememesine mazeret olarak gösterdi; ki zaten bu tür hareketleri Raistlin, onur kırıcı ve sinir bozucu olarak görürdü. Kardeşinin kucaklaması karşısında kasıldı ama Caramon bunu fark edemeyecek kadar heyecanlanmıştı. Bohçayı alarak arabanın arkasına fırlattı."Gel hadi, çıkmana yardım edeyim," diyerek yardım önerdi Caramon.Raistlin, aslında ikizini ilk başta zannettiği kadar özlemediğini düşünmeye başlıyordu. Caramon'un ne kadar sinir bozucu olabileceğini unutmuştu."Bir çiftlik arabasına yardım almadan binebilirim," diyerek yanıtladı Raistlin."Ah, tabi ki, Raist." Caramon sırıttı, kesinlikle alınmamıştı.Alınmayacak kadar aptaldı.Raistlin kendini arabanın üstüne çekti. Caramon da zıplayarak sürücü koltuğuna yerleşti. Dizginleri tutarak diliyle bazı sesler çıkarttı, atı döndürdü ve Solace'a doğru giden yolda ilerlemeye ^la-dılar. ^ ^ -"Bu neydi?" Caramon başını şiddetle çevirdi ve arkada kalan okula baktı."Onlara önem verme, kardeşim," dedi Raistlin sessizce.Dersler bitmişti. Usta, günün bu saatlerini 'meditasyon yapmak' için değerlendirirdi, yani kütüphanede kapalı bir kitap ve içinde Kuzey

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 43: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Ergoth'un ünlü porto şarabı bulunan açık bir şişeyle otururdu. Bu derin düşüncelere dalmış şekilde akşam yemeğine kadar kalırdı, kahya kadın onu uyandırana kadar. Çocukların bu zamanı çalışarak geçiriyor olmaları gerekirdi; ancak Theobald Usta, onları hiçbir zaman kontrol etmezdi ve bu sayede kendi hallerine kalıyorlardı. Bugün bir grup, Raistlin'e veda etmek için okulun arkasında81MARCARET WEIStoplanmıştı."Güle güle, Sinsi!" Okula yeni gelmiş havuç rengi saçlı ve çilli uzun bir oğlan olan kışkırtıcının yönetiminde hep bir ağızdan ba-ğırıyorlardı."Sinsi!" Caramon kardeşine baktı. "Senden bahsediyorlar, değil mi?" Kaşları sinirle bir araya geldi. "Hoo, dur!" Arabayı durdurdu."Caramon, boşver," dedi Raistlin, elini kardeşinin kaslı kolu üzerine koyarak."Veremem, Raist," diyerek cevap verdi Caramon. "Sana böyle isimler takmamalılar." Elleri, on üç yaşında bir çocuk için korkunç büyüklükteki yumruklara dönüştü."Caramon, hayır!" diyerek sertçe emir verdi Raistlin. "Onlarla zamanı geldiğinde, kendi tarzımda ilgileneceğim.""Emin misin, Raist?" Caramon, alay eden oğlanlara ters ters bakıyordu. "Eğer ağızlan yırtılarak açılırsa, sana bir daha böyle adlarla seslenemezler.""Bugün değil, kuşkusuz," dedi Raistlin. "Ama yarın onların yanına dönmek zorundayım. Şimdi, arabayı sür. Hava kararmadan önce evde olmak istiyorum."Caramon itaat etti. İkizi emrettiğinde her zaman itaat ederdi. Caramon'un neşeyle söylediği gibi, Raistlin ikisinin yerine de düşünürdü. Caramon hayatındaki birçok şeyde Raistlin'in rehberliğine güvenirdi; ki buna diğer çocuklarla oynadıkları oyunlar da dahildi, Goblin Topu, Kender Uzak Dur ve Dağın Altındaki Baron gibi oyunlar. Zayıf sağlığı dolayısıyla, Raistlin bu hareketli oyunlarda yer alamaz ama ilgiyle izlerdi. Raistlin ona sahanın hangi tarafının ne olduğunu söylediğinde; ya da rakiplerini kandırmak için kurnaz taktikler verdiğinde her zaman kazanırdı.Raistlin'in rehberliğini çıkardığınızda, Caramon, Goblin Topu' nda yanlışlıkla rakiplerinin golünü atardı. Kender Uzak Dur oyununda neredeyse daima kender olur. Dağın Altındaki Baron'da da yaşça daha büyük olan Sturm Brightblade'in askeri taktiklerine çoğunlukla kurban olurdu. Raistlin, sahanın hangi tarafının nerede olduğunu hatırlatmak veya rakiplerini atlatmak amacıyla zekice numaralar üretmek için orada olduğunda ise, Caramon yenilenden çok kazanan taraf olurdu.Atı harekete geçirmek için bir kere daha sesler çıkarttı. Araba82RUHDÖVENİtekerlek izleriyle dolu yolda ilerlemeye başladı. Sataşmalar sona erdi. Oğlanlar sıkılıp başka şeylerle ilgilenmeye başladılar."Neden onları dövmeme izin vermediğini anlamıyorum," diyerek yakındı Caramon.Çünkü, diyerek sessizce yanıtladı Raistlin, ne olacağını biliyorum, nasıl biteceğini. Onları zarifçe dile getirdiğin şekilde 'döverdin', kardeşim. Sonra da ayağa kalkmalarına yardım eder, sırtlarına vurur, aslında bunu demek istemediklerini bildiğini söylerdin ve sonunda hepiniz çok iyi arkadaşlar olurdunuz.Benim dışımda... 'Sinsi' dışında...Hayır, dersi ben vereceğim. Sinsi olmanın ne demek olduğunu öğrenecekler.Kendisine yapılanları düşünerek ve planlar kurarak oturmaya devam

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 44: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

edebilirdi, eğer kardeşi, ailesi, arkadaşları ve bu güzel gün hakkında durmadan konuşmasaydı. Caramon'un neşeli sohbeti, kardeşinin keyfini yerine getirdi. Hava yumuşak ve ılıktı, pişmiş kabak ve sadece haftada bir yıkanan oğlanların kokusu yerine büyüyen şeylerin, atın ve yeni biçilmiş çimin kokusuyla doluydu.Raistlin bu yumuşak, güzel kokulu havayı içine çekti ve öksür-medi. Güneş ışığı onu tatlı tatlı ısıtıyordu, kendini zevkle kardeşinin konuşmasını dinlerken buldu."Babam son üç haftadır yok ve büyük bir olasılıkla da ay sonuna kadar dönmeyecek. Annem senin bugün eve döneceğini hatırladı. Son zamanlarda çok daha iyi, Raist. Değişimi fark edeceksin. Kötü günlerinde Dul Judith onunla kalmaya başladığından befi ça^ daha iyi.""Dul Judith?" dedi Raistlin sertçe. "Judith de kim? Ve annem kötü günlerinde olduğunda onunla kalıyor da ne demek? Ya sen ve babam?"Caramon koltuğunda rahatsızca kıpırdandı. "Zor bir kıştı, Raist. Sen gitmiştin. Babamın çalışması gerekiyordu. İşi bırakamazdı, yoksa aç kalırdık. Çiftçi Sedge'in kar yüzünden bana ihtiyacı kalmayınca ben de ahırlarda iş buldum, atlara yem vermek, pislikleri temizlemek falan. Annemi yalnız bırakmamaya çalıştık ama... işte, olmadı. Bir gün mumu düşürmüş ve fark etmemiş. Neredeyse bütün ev yanıyordu. Yapabileceğimizin en iyisini yaptık, Raist."Raistlin bir şey söylemedi. Amansız bir sessizlik içinde arabada83MARGARET WEISOturuyordu, babasına ve kardeşine kızmıştı. Annesini yabancıların bakımına bırakmamalıydılar. Kendisine de kızmıştı. Kadını terk etmemeliydi."Dul Judith gerçekten iyi, Raist..." diyerek savunurcasına devam etti Caramon. "Annem onu çok seviyor. Judith her sabah gelip annemin giyinmesine yardım ediyor ve saçını yapıyor. Bir şeyler yemesini sağlıyor, sonra da birlikte dikiş dikiyorlar falan. Judith durmadan annemle konuşup nöbet geçirmesini engelliyor." Huzursuzca kardeşine göz attı. "Üzgünüm, trans demek istedim.""Ne hakkında konuşuyorlar?" diye sordu Raistlin.Caramon ürkmüş gözüküyordu. "Bilmem... Kadınca konular, herhalde. Hiç dinlemedim.""Biz bu kadına nasıl ödeme yapabiliyoruz?"Caramon sırıttı. "Ona para vermiyoruz. İşte bunun mükemmel olan yanı da bu, Raist! Karşılığında hiçbir şey istemiyor.""Ne zamandan beri sadakayla yaşıyoruz?" diyerek bastırdı Raistlin."Bu sadaka değil, Raist. Ona para vermeyi önerdik ama kabul etmedi. İnandığı din yüzünden başkalarına yardım ediyor... Limanda ortaya çıkan yeni bir tarikat. Belzoritler ya da buna benzer bir şey... Kadın da onlardan biri.""Bunu sevmedim," dedi Raistlin kaşlarını çatarak. "Hiç kimse karşılıksız bir şey yapmaz. Neyin peşinde acaba?""Peşinde? Neyin peşinde olabilir ki? Bizim içi mücevherlerle dolu bir evimiz yok. Dul Judith sadece iyi bir insan, Raist. Buna inanamaz mısın?"Raistlin inanamazdı, soru sormaya devam etti. "Bu kadar 'iyi bir insan'a nasıl rastladınız, kardeşim?"Hatırlamak için biraz düşündükten sonra, "Aslında, o bize geldi," dedi Caramon. "Bir gün kapımıza geldi ve annemin kendini pek iyi hissetmediğini duyduğunu söyledi. Biz erkeklerin" -Caramon, sesinde bir gururla çoğul olarak konuşmuştu- "çalışması gerektiğini biliyordu ve biz yokken annemle oturmaktan mutluluk duyacağını söyledi. Dedi ki, kendisi dulmuş, kocası ölmüş, çocukları büyümüş ve evden ayrılmış. Kendisi de yalnızmış. Ve Belzor'un Yüce Rahibi ona

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 45: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

başkalarına yardım etmesini buyurmuş.""Belzor da kim?" diye sordu Raistlin kuşkuyla.84iü?fıRUHDOVENIArtık Caramon'un bile sabrı taşmıştı."Abyss adına, Raistlin, bilmiyorum," dedi. "Ona kendin sor. Sadece Dul Judith'e iyi davran, tamam mı? O bize gerçekten iyi davranıyor."Raistlin cevap vermeye tenezzül etmedi. Bir başka düşünce dolu sessizliğe gömülmüştü.Bunun kendisini niye üzdüğünü bilmiyordu. Büyük bir olasılıkla bu kendisini suçlu hissetmesinden başka bir şey değildi, annesini terk etmiş, yabancıların eline bırakmıştı. Yine de bunda doğru olmayan bir şeyler vardı. Caramon ve babası başkalarına çok güvenirlerdi, insanların iyi olduğuna inanmaya dünden hazırdılar. İkisi de kolaylıkla kandınlabilirdi. Hiçbir karşılık beklemeden kimse saatlerini başkasına bakmak için harcamazdı. Hiç kimse...Caramon, kardeşine kaygılı, endişeli bir şekilde göz atıyordu. "Bana kızgın değilsin, Raistlin, değil mi? Seni terslediğim için üzgünüm. Sadece... yani, sen daha dulla tanışmadın.""İşler senin için iyi gidiyor gibi gözüküyor, kardeşim," diyerek sözünü kesti Raistlin. Judith haİckında daha fazla şey duymak istemiyordu.Caramon gururla sırtını dikleştirdi. "Sonbahardan beri on santim uzadım. Babam beni kapının kasasında ölçtü. Artık bütün arkadaşlarımızdan daha uzunum, Sturm'dan bile."Raistlin fark etmişti. Caramon'un artık bir çocuk olmadığının farkındaydı. O kış büyüyerek alımlı bir genç adam olmuştu; gürbüz, yaşına göre uzun, sık kıvırcık saçlı ve kocaman, neredeyse da-yanılamayacak kadar dürüst, kahverengi gözlü. Neşeli ve^ysa^bir insandı, büyüklerine nazik davranır, eğlenmeyi severdi ve cana yakındı. Bütün şakalara yürekten gülerdi, kendisi hedef alınarak yapılmış olsa bile. Kasabadaki her gencin arkadaşıydı; sert ve genelde suratsız Sturm Brightblade'den, Çiftçi Sedge'in yeni yürümeye başlayan ve Caramon'un geniş omuzlarına çıkmak için yaygara koparan çocuklarına kadar herkesin.Yetişkinlere gelince, komşuları, özellikle de kadınlar, bu yalnız çocuk için üzülüyor ve aileleriyle yemek yemesi için onu devamlı davet ediyorlardı. Caramon, daha yeni yemiş olsa bile bedava yemeği hiçbir zaman reddetmediğinden, herhalde Solace'taki en iyi beslenen gençti.85MARCARET WEIS"Kitiara'dan hiç haber var mı?" diye sordu RaistÜn.Caramon başını salladı. "Kış boyunca hiç haber gelmedi. Ondan son haber almamızın üzerinden bir yıldan fazla geçti. Sence... Demek istiyorum ki... Belki de ölmüştür..."İki kardeş bakıştı, aralarındaki benzerlik normalde pek beürgin olmamasına rağmen, birbirlerine bakarken iyice ortaya çıkıyordu. İkisi de kafasını salladı. Caramon güldü."Tamam öyleyse, ölmedi. Peki, o zaman nerede?""Solamniya," dedi Raistlin."Ne?" Caramon şaşırmıştı. "Bunu nereden biliyorsun?""Başka nereye gidebilir ki? Babasını aramak için gitti... ya da en azından onun ailesini, akrabalarını.""Niye onlara ihtiyacı var ki?" diyerek merakla sordu Caramon. DİZ varız.Raistlin homurdandı ve bir şey söylemedi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 46: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Bizim için geri dönecektir, ne olursa olsun," dedi Caramon güvenle. "Onunla gidecek misin, Raist?""Belki," dedi Raistlin. "Sınavı geçtikten sonra.""Sınav? Babamın yaptığı sınavlar gibi mi?" Caramon içerlemiş gözüküyordu. "Aptal bir toplama işlemini yapama ve akşam yemeği yemeden yat. İnsan açlıktan ölebilir! Zaten aritmetiğin bir savaşçıya ne faydası olabilir ki? Pat! Pat!"Caramon, atın irkilmesine neden olacak bir şekilde hayali kılıcıyla havaya darbeler indirdi. "Hey! Upss... Üzgünüm, Bess. Sanırım öldüreceğim goblinlerin kafalarını ya da turtadan keseceğim dilimleri saymak için sayıları bilmem gerekir; ama hepsi bu kadar. Kesinlikle ikinin katlarına, bölmelere ya da diğerlerine ihtiyacım yok.""O zaman bir cahil olursun," dedi Raistlin soğukça. "Lağım cücesi gibi..."Caramon kardeşinin omzuna bir şaplak attı. "Olsun. Sen benim için ikiyle çarpabilirsin.""Bir gün ben orada olmayabilirim, Caramon," dedi Raistlin."Biz hep birlikte olacağız, Raist," diyerek cevap verdi Caramon kayıtsızca. "Biz ikiziz. Sana ikiyle çarpman için ihtiyacım var. Senin de bana, sana göz kulak olmam için ihtiyacın var."Raistlin bunun doğru olduğunu kabul ederek iç geçirdi. Ve o kadar da kötü olmaz, diye düşündü. Caramon'un kasları benim86RUHDÖVENİbeynimle birleştiğinde..."Arabayı durdur!" dedi Raistlin.Şaşıran Caramon, dizginleri çekerek atı durdurdu. "Ne oldu? işemen mi gerekiyor? Seninle geleyim mi? Ne?"Raistlin koltuğundan aşağıya kaydı. "Burada kal ve beni bekle. Uzun sürmeyecek."Sert zemine inerek yoldan ayrıldı ve yoğun yabani otların ve çalıların arasına girdi. İleride buğdaylar altın bir göl gibi dalgalanıyor, koyu yeşil çamlardan oluşan bir kıyıda son buluyordu. Çalıların arasından elleriyle kendisine yol açarak ve onları sabırsızca iterek ilerleyen Raistlin, arabadan gördüğü beyaz pırıltıyı arıyordu.İşte oradaydı. Kenarları testere gibi olan büyük, koyu yeşil yaprakların arasına yerleşmiş cilalı taçyapraklan olan beyaz çiçekler... Ufacık filamentler, yapraklarından aşağıya sarkıyordu. Raistlin duraklayarak bitkiyi inceledi. Ne olduğunu hemen anlamıştı. Sorun, onu nasıl toplayacağıydı. Koşarak arabaya geri döndü."O ne?" Caramon görmek için kafasını uzattı. "Yılan mı? Bir yılan mı buldun?""Bir bitki," dedi Raistlin. Arabanın içine doğru uzanarak içinde giysilerinin durduğu bohçayı buldu ve bir gömlek çıkarttı. Keşfinin yanına gitti."Bir bitki..." diye tekrar etti Caramon, suratını şaşkınhkla buruşturmuştu. Sonra yüzünde mutlu bir ifade belirdi. "Yenir mi?"Raistlin cevap vermedi. Bitkinin yanında diz çöktü, gömleği eline sarmıştı. Sol eliyle kemerinden küçük bir bıçak çıkarttı ve dikkatli bir şekilde, çıplak elini fılamentlerden uzak tutarak,'^pıMan birkaç yaprak kesti. Gömlekle koruduğu eliyle yaprakları aldı ve onları özenle taşıyarak arabaya geri döndü.Caramon şaşırmıştı. "Bunların hepsi bir demet yaprak için miydi?""Onlara dokunma!" diyerek uyardı Raistlin.Caramon ellerini aceleyle arkasına aldı. "Niye?""Yaprakların üzerindeki küçük filamentleri görüyor musun?""Fil... a... neler?""Tüyler. Yapraklardaki minicik tüyler. Bu bitkiye 'ısırgan otu'

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 47: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

denir. Yapraklarına dokunduğunda derini kırmızı izler oluşturacak kadar ısırır. Çok acı verir. Bazen insanlar bunun yüzünden ölür bile.87MARCARET WEISeğer sert tepki veriyorlarsa.""Uhh!" Caramon, arabanın içinde yerde duran yapraklara dikkatlice baktı. "Böyle bir bitkiyi niye istiyorsun ki?"Raistlin arabanın koltuğuna yerleşti. "Onlar üzerinde çalışıyorum.""Ama onlar sana da zarar verebilir!" diyerek karşı çıktı Caramon. "Neden sana zarar verebilecek bir şeylerle çalışmak istiyorsun?""Sen de Kitiara'nın sana getirdiği kılıçla çalışıyorsun. Onu ilk savurduğun zamanı hatırlıyor musun? Neredeyse ayağım kesiyordun!""İzini hâlâ taşıyorum," dedi Caramon utanmış bir şekilde. "Evet, sanırım haklısın..." Atın hareket etmesi için sesler çıkarttı ve araba ilerlemeye başladı.Bundan sonra kardeşler diğer konular üzerinde konuştular. Konuşmanın büyük kısmını Caramon yapıyordu, Solace'taki yeni gelişmelerden bahsediyordu; kasabaya yeni taşınanlar, kasabadan ayrılanlar, yeni doğanlar ve ölenler... Birlikte büyüdükleri çocuklardan oluşan arkadaş gruplarının başından geçen küçük maceraları anlattı. Ve gerçekten olağanüstü bir haber; bir kender kasabada yaşamaya başlamıştı. Panayırda karışıklığa neden olan kender. Aksi cüce demircinin evine yerleşmişti; cücenin bütün öfkesine rağmen hem de... Cücenin, ölümü her gün beklenen kenderi boğmaktan başka yapabileceği ne vardı ki? Raistlin sessizce dinledi, kardeşinin sesinin kendisini bahar güneşi gibi ısıtarak üzerinden akmasına izin verdi.Caramon'un neşeli, boş gevezeliği, Raistlin'in hissettiği endişenin bir kısmını alıp götürmüştü; eve gitmek ve annesini tekrar görmekle ilgili endişelerini... Ona, kadının sağlığı her geçen gün daha da kötüleşiyormuş gibi geliyordu. Geçen kışlar kadını tüketmiş, gücünü azaltmıştı. Her bahar geri döndüğünde kadını biraz daha solgun, biraz daha ince, hayal dünyasına biraz daha dalmış buluyordu. Dul Judith'in ona yardım etmesine gelince, buna ancak gördüğünde inanabilirdi."Seni yol ağzında bırakabilirim, Raist," diye önerdi Caramon. "Güneş batana kadar tarlada çalışmam gerekiyor. Ya da istersen benimle birlikte gelebilirsin. Eve gitme zamanı gelene kadar arabada dinlenebiUrsin. Böylece eve birlikte yürüyerek dönebiliriz.""Senitıle geleceğim, kardeşim," dedi Raistlin uysalca.88RUHDÖVENİCaramon'un yanakları mutlulukla kızardı. Raistlin'e Çiftçi Sedge'in aile hayatını ve küçük Sedgeler'i anlatmaya başladı.Raistlin onlar hakkındaki hiçbir şeye önem vermiyordu. Eve döneceği zamanı geciktiriyordu, Rosamım'la ilk karşılaşacağı zaman yalnız olmamayı garantilemişti... ve Caramon'u mutlu etmişti. Caramon'u mutlu etmek için çok az şey yeterliydi.Raistlin topladığı ısırgan otu yapraklarına bir göz attı. Güneş ışığı altında solmaya başladıklarını fark edince, gömleği çevrelerine özenle, daha sıkı bir şekilde sardı."Jon Farnish," dedi Theobald Usta, sınıfın önündeki masasında oturarak. "Ödev, büyü malzemesi olarak kullanılabilecek altı bitki bulmaktı. One gel ve bize bulduklarını göster."Kızıl saçları parlayan Jon Farnish, çilli yüzünde ciddi ve çalışkan bir ifadeyle -en azından ustanın önünde- yüksek taburesinden aşağıya kaydı ve sınıfın önüne doğru ilerledi. Jon Farnish, Theobald Ustayı başını eğerek selamladı, o da gülümseyerek başını salladı. Theobald Usta, Jon Farnish'i severdi, oğlan Theobald Usta'nın yaptığı en küçük büyüden bile her zaman çok etkilenmiş gibi davranıyordu.Theobald Usta'ya arkasını dönüp, sınıf arkadaşlarına doğru bakarak,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 48: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Jon Farnish gözlerini yuvalarında döndürdü, yanaklarını şişirdi ve ağzını kenarlarından aşağıya büktü, öğretmenini taklit ediyordu. Sınıf arkadaşları ağızlarını kapatarak gülümsemeleıWİ gıfl'e-'' diler, ya da hızla masalarından aşağıya baktılar. Gerçekten gülmeye başlayan biri onu öksürüğe çevirmeye çalıştı, bunun sonucu olarak da neredeyse boğuluyordu.Theobald Usta kaşlarını çattı."Sessizlik, lütfen. Jon Farnish, bu gürültücü kişilerin senin sinirini bozmasına izin verme.""Deneyeceğim, Usta," dedi Jon Farnish."Devam et, lütfen.""Evet, Usta." Jon Farnish elini kesesinin içine soktu. "Topladığım ilk bitki..."Durdu, derin bir nefes aldı, nefesi kesildi ve acıyla bir çığlık attı.89MARCARET VVEISKesesini hızla yere attı, sağ elini kuvvetlice sıkıyordu."Bir şey... bir şey beni ısırdı!" diyerek söylenmeye başladı. "Offl Ateş gibi yakıyor! Off!"Gözyaşları yanaklarından süzülüyordu. Elini koltuk altına soktu ve sınıfın önünde küçük bir acı dansı yaptı.Artık sınıf arkadaşlarından sadece biri gülümsüyordu.Theobald Usta ayağa kalktı, aceleyle öne doğru ilerledi. Büyücü, Jon'un elini tutarak inceledi ve homurdandı. "Mutfağa git ve üzerine koymak için aşçıdan tereyağı iste.""O ne?" diyerek inildemelerinin arasında soluk soluğa sordu. "Bir eşekarısı mı? Yılan?"Keseyi yerden alan Theobald Usta içine baktı. "Seni aptal oğlan. Isırgan otu yaprakları toplamışsın. Belki de bundan sonra derslere daha çok dikkat edersin. Git ve burnunu çekmeyi de bırak. Raistlin Majere, öne gel."Raistlin sınıfın ön tarafına yürüdü, ustayı nazikçe selamladı. Dönerek sınıf arkadaşlarıyla yüzleşti. Bakışları sınıfta dolaştı. Kendisine öfkeli bir sessizlik içinde bakıyorlardı, dudakları kenetlenmişti, zaferiyle övünen bakışlarından gözlerini kaçınyorlardı.Biliyorlardı... Anlamışlardı...Raistlin elini kesesine sokarak hoş kokulu birkaç yaprak çıkarttı. "Bugün size anlatacağım ilk bitki mercanköşk. Mercanköşk bir baharat olup, eski tanrılardan biri olan Majere'den adını almıştır..."I90Raistlin'in on üçüncü yaşına ait yaz döneminin ilk günleri alışılmadık bir şekilde sıcaktı. Vallen ağaçlarının yaprakları, hareketsiz havada güçsüz ve cansızca sarkıktı. Güneş, çiftçinin arabasıyla her gün okul ve ev arasında gidip gelen ikizlerden Caramon'un derisini bronzlaştırmış, Raistlin'inkini ise yakmıştı.Okulda öğrenciler sıcaktan sersemlemiş ve salaklaşmıştı, günlerini sinekleri vurup öldürerek, uyuyakalarak, Theobald Ustanın söğüt dalının vuruşuyla ayılarak geçiriyorlardı. Sonunda Theobald Usta bile hiçbir şey yapamadıklarını kabul etti. Ayrıca, bir de katılmak istediği Büyücüler Meclisi vardı. Öğrencilerine sekiz haftalık bir tatil verdi. Okul sonbaharda başlayacaktı, hasattan sonra.Raistlin tatil için minnettardı; en azından sıkıcı programa bir ara vermişlerdi. Yine de tekrar okulda olmayı dilediğinde daha evde bir gün bile geçirmemişti. Sataşmaları, kabağı ve Theobald Usta'yı hatırlayarak neden evde mutlu olamadığını düşündü. Ve sonra hiçbir yerde mutlu olamayacağını fark etti. Kendini huzursua!*mt^uz"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 49: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

hissetti."Bir kıza ihtiyacın var," diyerek öneride bulundu Caramon."Pek öyle düşünmüyorum," diye tersledi Raistlin. Üç kız kardeşten oluşan gruba doğru bir göz attı, sadece çamaşırları kuruması için vallen ağacı dallarına asmakla ilgileniyormuş gibi davranıyorlardı. Ama ilgileri sadece gömlekler ve iç çamaşırları üzerinde değildi. Cüretkar, gülümseyen bakışlarla Caramon'a göz atıyorlardı. "Ne kadar salak gözüktüğünüzün farkında mısın, kardeşim? Sen ve diğerleri? Göğüslerinizi şişiriyor ve kaslarınızı gösteriyorsunuz, ağaçlara baltalar atıyor, ya da birbirinize yumruk sallıyorsunuz. Hepsi niye? Kıkırdayan bir kızın ilgisini çekmek için!"91MARGARET WEIS"Kıkırdamalardan daha fazlasını alıyorum, Raist," dedi Caramon, müstehcen bir şekilde göz kırparak. "Haydi gel, sizi tanıştırayım. Lucy senin şirin olduğunu düşündüğünü söyledi.""Benim kulaklarım var, Caramon," diyerek soğukça cevap verdi Raistlin. "Dediği şey senin küçük kardeşinin şirin olduğuydu."Caramon kızardı, rahatsız olmuştu. "Onu demek istemedi, Raist. Bilmiyordu. Ona aynı yaşta olduğumuzu açıkladım ve..."Raistlin arkasını dönüp yürümeye başladı. Kızların pervasız sözleri onu derinden yaralamıştı ve acısı onu kızdırıyordu; çünkü insanların kendisi ile ilgili düşüncelerine önem vermek istemiyordu. Bütün suç önce hastalıklı ve zayıf olan, şimdi ise belirsiz özlemlerle ve yan anlaşılmış arzularla kendisini taciz eden vücudundaydı. Zaten bunu tamamen iğrenç buluyordu. Caramon, kızışmış bir erkek geyik gibi davranıyordu.Kızlar veya onların yokluğu, kendi sorunu değildi, en azından tamamen. Huzursuzca problemin ne olduğunu düşündü.O gece aşırı sıcak aniden kesilerek yerini şiddetli bir fırtınaya bıraktı. Raistlin, yıldırımların ürkütücü pembeler ve portakal renkleri oluşturarak yuvarlanan bulutlara çarpmasını izleyerek uyanık kaldı. Vallen ağaçlarım sallayan ve döşemeleri titreten şimşeklerin gürlemelerinden zevk almıştı. Kör edici bir ışık, sağır edici bir patlama, sülfür kokusu ve parçalanan bir ağacın sesi yıldırımın yakına düştüğünü gösteriyordu. "Yangın!" diye haykıran sesler, gök gürültülerinin arasında neredeyse kaybolmuştu. Caramon ve Gilon, şiddetle yağan yağmura rağmen alevlerle savaşmak için dışarı çıktılar. Yangın en büyük düşmanlarıydı. Vallen ağaçlarının, yangına çoğu ağaçtan daha dayanıklı olmasına rağmen, kontrolden çıkmış alevler bütün ağaç kasabayı yok edebilirdi. Raistlin, ağlayan, titreyen ve kocasının niye kendisini rahatlatmak için evde kalmadığını merak eden annesiyle birlikte kaldı. Raistlin alevlerin ilerleyişini izledi, eğer kendisi ve annesinin kaçması gerekirse diye büyü kitaplarını kucağında tutuyordu.Fırtına şafakta bitti. Yıldırım sadece bir ağaca çarpmış, üç ev yanmıştı. Kimse yaralanmamış, aileler zamanında kaçabilmişlerdi. Yer yapraklarla ve kavrulmuş dallarla kaplıydı, hava da mide bulandırıcı duman ve ıslak odun kokusuyla bozulmuştu. Solace'ın çevresindeki bütün küçük dereler ve çaylar taşmıştı. Sıcaktan kavrulmuş92RUHDÖVENİtarlaları artık sel basmıştı.Raistlin, Solace'taki neredeyse diğer bütün insanlar gibi, zarara bakmak için evden çıktı. Sonra da yükselen suyu görmek için ağaçların bittiği yere kadar yürüdü. Derenin çalkalanan suyuna baktı. Normalde sakin olan su, artık köpüklerle kaplıydı, öfkeyle girdaplar oluşturuyor, kendisini uzun bir süre sınırlandıran kıyıları oyuyordu.Raistlin, nehri tamamen anladığını hissetti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 50: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Sonbahar, serin, kuru günler ve gökte parlayan dolgun, şişman aylarla, parlak kırmızılar ve altın renkleriyle birlikte geldi. Düşen yaprakların hışırtıları ve dönüşleri Raistlin'in ruhunu neşelendirmedi. Hasat zamanını ve kavurucu ayazı getiren mevsim değişikliği, ' sonbahara özgü buruk melankoli, sadece keyifsizliğini daha da beterbir duruma getirmeye yaradı.Bugün okula geri dönecek, Theobald Usta'yla kalmaya yeniden başlayacaktı. Raistlin okula geri dönmeyi, en az oradan ayrılmak kadar sabırsızlıkla bekliyordu; değişiklik olacaktı, en azından. Ve en azından beyni; kendisine altın bukleler, tatlı gülümsemeler, dolgun göğüsler ve titreyen kirpiklere ait hayallerle işkence etmek dışında yapacak bir şeyler bulacaktı.Sonbaharın son günlerindeki sabah soğuktu; kırağı, vallen ağaçlarının kırmızı ve altın renkli yapraklarında pırıldıyor ve ahşapyol-ları kaplıyor, güneş çıkıp da yolları kurutana kadar kaygafl*ve flSıli^* keli olmalarına neden oluyordu. Nöbetçi Zirveleri'ndeki bulutlar, gri ve alçaktaydı. Havada kar kokusu vardı. Hafta sonuna kadar dağların tepelerine kar yağmış olacaktı.Raistlin giysilerini bir çantaya tıkıştırdı; iki tane evde dokunmuş gömlek, iç çamaşırları, yün çoraplar... Giysilerinin büyük bir kısmı yeniydi, annesi yapmıştı. Yeni giysilere ihtiyacı vardı. O yaz, boyu uzamış, Caramon'a yetişmişti, ancak gürbüz kardeşinin yapısı onda yoktu. Boydaki uzama sadece Raistlin'in aşırı inceliğini vurgulamaya neden olmuştu.Rosamun yatak odasından çıktı. Duraksayarak, solgun mavi gözleriyle oğlana baktı. "Neler yapıyorsun, evladım?"• 93MARCARETVVEISRaistlin ihtiyatlı bir şekilde yaptığı işten başını kaldırarak baktı. Annesinin yumuşak, kahverengi saçları fırçalanmış, taranmış ve bir başlığın altında düzgünce toplanmıştı. Kadın temiz bir etek ve yeni bluzunun üstüne bir yelek giyiyordu; bluzu, Dul Judith'in gözetimi altında kendisi dikmişti.Raistlin kadın sesi yüzünden içgüdüsel olarak gerilmişti. Kadını görünce rahatladı. Annesi iyi günlerinden birindeydi. O yaz evde kaldığı sürece kadın kötü bir gün geçirmemişti; ki Raistlin'de bunun için Dul Judith'e teşekkür etmeleri gerektiğini düşünüyordu.Bu Dul Judith'le ilgili ne düşüneceğini bilmiyordu. Kendini ona güvenmemeye hazırlamıştı, onunla ilgili kötü bir şeyler bulmaya, onun kendini başkalarına adamasıyla ilgili gizli nedenleri ortaya çıkarmaya hazırdı. Şimdiye kadar şüpheleri temelsiz çıkmıştı. Kadın neyse oydu; hoş bir suratı, uzun, zarif parmaklara sahip pürüzsüz elleri, melodik bir sesi, konuşma becerisi ve Rosamun'un solgun, ince yüzünün gülümsemesini sağlayan sevimli bir kahkahası olan kırklarında bir dul...Majere evi artık temiz ve düzenliydi. Dul Judith gelmeden önce hiç olmamıştı bu. Rosamun düzenli saatlerde yemek yiyordu. Bütün gece uyuyor, alışverişe ve misafirliğe gidiyordu; ama her zaman Dul Judith'in eşliğinde.Dul Judith, Raistlin'e dostça davranmıştı; ama yine de Caramon'la olduğu kadar doğal ve rahat değildi. Raistlin'in etrafın-dayken daha ihtiyathydı ve sanki onu izliyormuş gibi davranıyordu, bunu fark etmişti. Evde onun gözlerinin üzerinde olduğunu hissetmeden bir şey yapamıyordu."Ondan hoşlanmadığını biliyor, Raist," demişti Caramon, biraz da suçlarcasına.Raistlin omuzlarını silkti. Bu doğruydu ama nedenini pek açık-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 51: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

layamıyordu. Kadından hoşlanmıyordu ve kadının da ondan hoşlanmadığından neredeyse emindi.Nedenlerden biri Rosamun, Gilon, Caramon ve Dul Judith'in bir aile olması, Raistlin'in ise bunun bir parçası olmaması olabilirdi. Davet edilmemiş değildi, ancak kendi isteğiyle dışarıda kalmayı seçmişti. Gilon'un evde olduğu akşamlarda dördü dışarıda oturup şakalaşırlar ve hikayeler anlatırlardı, Raistlin ise içeride oturup ders notlarını okurdu.94RUHDÖVENİGilon, karısının içinde fırtınalar kopan beyninden kurtulup daha güvenli sularda seyretmesi sayesinde, artık farklı bir adamdı. Kaşlarının arasındaki üzüntü çizgileri yumuşamıştı, daha sık gülüyordu. Kendisi ve karısı artık nispeten daha normal bir şekilde konuşabiliyorlardı.Yaz işleri eve daha yakındı; Gilon ailesiyle daha sık birlikte olabiliyordu. Bu durumdan herkes memnundu, Raistlin dışında. Babasının evde olmamasına alışkın olarak büyümüştü, iri adam evde olunca kendini sınırlandırılmış hissediyordu. Özellikle annesindeki bu değişikliği sevmemişti. Kadının garip hayallerini ve kaçışlarım bir hayli özlüyordu; sadece kendisinin olduğu zamanları özlüyordu... Kadınla Gilon arasındaki bu yeni samimiyeti de sevmemişti; onların yakınlığı kendini daha da izole edilmiş gibi hissettiriyordu.Caramon açıkça Gilon'un gözdesiydi ve Caramon da babasına tapıyordu. Gilon diğer ikizle de ilgilenmeye çalışmıştı; ama iri oduncu kestiği ağaçlar gibiydi; yavaş büyüyen, yavaş hareket eden, yavaş düşünen... Gilon, Raistlin'in büyüye olan aşkını anlayamıyor, oğlunu büyücülük okuluna göndermeyi kabul etmiş olmasına rağmen gizlice çocuğun bunu sıkıcı bulup bırakmasını umuyordu. Bu ümidini beslemeye devam etti ve okulun açılacağı gün Raistlin'in toplanmaya başlamasıyla hayal kırıklığına uğradı. Ancak hayal kırıklığının içinde bile bir rahatlama vardı. Raistlin bu yaz, aileyle kalan bir yabancı gibiydi, sinirli, dostça davranmayan bir yabancı. Gilon bunu hiçbir zaman itiraf etmeyecekti, kendine bile; ama oğullarından birinin ayrılmasından memnundu.Bu duygu karşıhklıydı. Raistlin de bazen babasını daha ^9k ssŞe- " mediği için kendini üzgün hissediyordu; ama Gilon'un da bu garip, dik kafalı oğlunu da sevemediği için üzgün olduğunun -belli belirsiz de olsa- farkındaydı.Önemi yok, diye düşündü Raistlin, çoraplarını bir top gibi katlarken. Yarın gitmiş olacağım. İnanması güç geliyordu; ama pişmiş kabak kokusunu duymak için bile can atıyordu."Giysilerinle ne yapıyorsun, Raistlin?" diye sordu Rosamun."Toplanıyorum, anne. Yarın kış boyunca yatılı kalmak için okula, Theobald Usta'nın yanına dönüyorum." Kadına gülümsemeye çalıştı. "Unuttun mu?""Hayır," dedi Rosamun, buzdan da soğuk bir tonda. "Oraya geri95MARCARET WEISdönmeyeceğini ümit ediyordum."Raisdin, annesine hayrede bakmak için toplanmayı bıraktı. Bu sözleri babasından bekliyordu."Ne? Çalışmalarıma geri dönmemek mi? Niçin böyle bir şey düşündün ki, anne?""Bu kötü bir şey, Raistlin!" diyerek hiddetle bağırdı Rosamun, yoğunluğundan dolayı korkutucu bir öfkeyle. "Kötü, sana söylüyorum!" Ayağını yere vurdu, sırtını dikleştirdi. "Oraya geri dönmeni yasaklıyorum. Asla!""Anne..." Raistlin sarsılmış, korkmuş, allak bullak olmuştu. Ne

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 52: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

söyleyeceğini bilemiyordu. Çalışmak için seçtiği alana daha önce kadın hiç itiraz etmemişti. Bazen, büyü üzerinde çalıştığımı acaba biliyor mu, hatta umursuyor mu diye merak etmişti. "Anne, bazı insanlar büyücüler hakkında kötü düşünüyorlar; ama yanıldıkları konusunda sana garanti veririm.""Kötülük tanrıları!" diyerek yankılanan bir sesle konuştu. "Sen kötülük tanrılarına tapıyorsun ve onların emirlerine uyarak doğaya aykırı hareketler ve korkunç ayinler yapıyorsun!""Şimdiye kadar yaptığım en doğaya aykırı hareket, anne, taburemden düşüp neredeyse kafamı kırmaktı," dedi Raistlin, soğuk bir şekilde. Suçlamaları çok saçmaydı, bu konuşmayı ciddi olarak ele almak güç gelmişti."Anne, günlerimi 'ah' ve 'oo' ve 'uh' demeyi öğrenerek ve ustamdan sonra bunları tekrar ederek geçiriyorum. Kendimi mürekkebe buluyorum ve nadiren bir parça parşömen üzerine okunaklı bir şeyler yazmayı başarıyorum. Çiçek toplamak için tarlalarda dolaşıyorum. Yaptığım bu, anne. Bütün yaptığım bu..." dedi acıyla. "Seni temin ederim ki Caramon'un ahırlarda pislik temizlemesi ve mısır toplaması, büyüden çok daha ilginç ve heyecanlı."Konuşmayı bıraktı, kendisine şaşırmış, duyguları yüzünden hayrete düşmüştü. Şimdi anlıyordu. Bütün yaz boyunca kendisini sinirlendirenin ne olduğunu şimdi anlamıştı, içinde erimiş çelik gibi fokurdayan öfke ve hüsranın nedenini bulmuştu. Korku ve özgü-vensizlikle artan öfke ve hüsran.Mürekkep ve çiçekler... Anlamsız kelimeleri her gün tekrar etmek. Büyü neredeydi? Ne zaman kendisine gelecekti?Gelecek miydi?96I»•4 .RUHDOVENIAni bir ürpermeyle titredi.Rosamun kolunu beline doladı, yanağını onunkine koydu. "Görüyor musun? Tenin... ne kadar sıcak. Ateşin olmalı. O korkunç okula bir daha gitme! Sadece kendini hasta edeceksin. Burada benimle birlikte kal. Sana bilmen gereken her şeyi öğretirim. Birlikte kitap okuruz ve sen küçükken yaptığımız gibi toplamalar üzerinde çalışırız. Bana arkadaşlık edersin."Raistlin, birden şaşırtıcı bir şekilde, fikri çok cazip buldu. Artık Theobald Usta'nın dangalakça sözleri yoktu; artık yurtta geçen sessiz, yalnız geceler yoktu, aslen yalnız olmadığı için çok daha yalnız geçen geceler... Artık bu ruhsal işkence, devamlı sorgulama yoktu...Büyüye ne olmuştu? Nereye gitmişti? Neden kanı, odlarını ve at\ç.nm yazmaktansa, salak, kıkırdayan bir kızı görünce daha çok kaynıyordu?Büyüyü kaybetmişti... Olan ya buydu ya da büyü orada hiç olmamıştı. Kendini kandırıyordu. Yenilgiyi kabul etme zamanı gelmişti. Başarısız olduğunu kabul etmeliydi. Eve dönmeliydi. Annesinin sevgisiyle çevrelenmiş olarak kendini bu sevimli, rahat, sıcak, güvenli odada tecrit etmeliydi. Annesine bakardı. Dul Judith'i gönderirdi.Raistlin başını öne eğdi, bu acı mutsuzluğunu kadının görmesini istemiyordu. Ancak Rosamun hiç farkına varmadı. Oğlanın yanağını okşadı ve yüzünü neşeyle aynaya döndürdü. Ayna kadına Palanthas'tan gelmişti. Onun en değerli malıydı, genç kızlığından kalan nadir eşyalardan biriydi."Birlikte çok güzel vakit geçireceğiz, sen ve ben... Bakl'^edîpa-'' din tatlıca, kendinden memnun bir gururla iki suratın aynadaki görüntüsünden bahsediyordu. "Bak birbirimize ne kadar benziyoruz!"Raistlin'in batıl inançları yoktu. Ama kadının tamamen masumca

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 53: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

söylediği sözler o kadar uğursuzcaydı ki, titremekten kendini alamadı."Sen titriyorsun," dedi Rosamun endişeyle. "İşte! Sana a eşinin olduğunu söylemiştim! Gel buraya ve yat!""Hayır, anne. Ben iyiyim. Anne, lütfen..."Kaçmaya çalıştı. Kadının rahatlatan dokunuşu artık kenc'isini rahatsız ediyordu. Raistlin, annesi hakkında böyle düşündüğü için utanmış ve üzülmüş ama kendini kontrol edemiyordu.97IMARCARET WEISKadın onu daha sıkı kucakladı, yanağını oğlanın koluna koydu. Oğlan kadından en azından bir baş daha uzundu."Sen çok zayıfsın," dedi kadın. "Çok zayıf... Yemek kemiklerine yapışmıyor. Sen kendi kendini yiyorsun. Ve o okul... Eminim ki orası seni hasta ediyor. Hastalık, doğru yolda yürümeyenlere verilen bir cezadır. Dul Judith öyle söylüyor."Raistlin annesini duymadı, onu dinlemiyordu. Boğuluyordu, biri sanki ağzına ve burnuna bir yastıkla bastınyormuş gibi hissediyordu. Annesinin pençesinden kurtulmak ve aceleyle temiz hava alabileceği dışarıya çıkmak istiyordu. Koşmak istiyordu; koşmaya devam etmek, tatlı kokulu geceye koşmak, burası dışında onu herhangi bir yere götürebilecek bir yol boyunca gitmek.O anda Raistlin yan-ablası Kitiara'yla benzerliklerini anladı. Neden gittiğini anladı, kızın nasıl hissettiğini biliyordu artık. Özgür yaşantısı için onu kıskandı, kendisini evine zincirleyen, sınıfına bağlayan bu güçsüz vücuduna lanet etti.Her zaman büyünün kendisini özgürleştireceğine inanmıştı, tıpkı Kitiara'nın kılıcının onu özgürleştirdiği gibi.Ama ya büyü onu özgürleştiremezse? Ya büyü ona gelmezse? Ya aslında yeteneğini kaybettiyse?Aynaya baktı, annesinin hayaller yüzünden tahrip olmuş yüzüne baktı ve korkuyla gözlerini kapattı.98Kar yağıyordu. Oğlanların dersi erken bitirilmiş, akşam yemeğine kadar dışarıda oynamaları söylenmişti. Soğukta egzersiz yapmak sağlıklıydı, ciğerleri genişletirdi. Ancak çocuklar neden dışarıya gönderildiklerini biliyorlardı. Theobald Usta onlardan kurtulmak istemişti.Gün boyunca garip bir şekilde meşgul gözükmüştü, aklı -ne kadar varsa- başka bir yerdeydi. Dersi dalgınca vermiş, bir şey öğrenip öğrenmedikleriyle pek ilgileniyor gibi gözükmemişti. Çocuklardan biri öğle yemeğinden sonra sızıp, bütün öğleden sonra boyunca gürültülü bir şekilde uyumasına rağmen söğüt dalını bir kere bile kullanmamıştı.Çocukların çoğu, ustalarının bu dikkatsiz tutumunu güzel bir değişiklik olarak düşünmüştü. Ancak üç kişi bunu aşırı derecede rahatsız edici buldu; çünkü adam, bakışları sınıfın bu en büyük üç öğrencisi üzerinde odaklanırken uzun, dalgın sessizliklere gömülüyordu. *W" "^Raistlin bu üç kişi arasındaydı.Dışarıda, oğlanlar şiddetli kar yağışının zevkini kale yaparak, ordular kurarak ve birbirlerini kar topu yağmuruna tutarak çıkarıyorlardı. Raistlin kendini sıcak, kalın pelerinine -bir veda hediyesi, işin tuhafı Dul Judith'ten- sarıp, diğerlerini aptal oyunlarıyla baş başa bıraktı. Okulun kuzeyindeki çamların arasında yürümek için ilerledi.Rüzgar esmiyordu. Kar toprağa bir sessizlik getirmişti, bütün sesleri

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 54: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

örtüyordu; oğlanların kulak tırmalayıcı bağrışmalarını bile... Sessizlikle sarmalanmıştı. Ağaçlar hareketsiz duruyordu. Hayvanlar yuvalarında veya inlerinde; ya da mağaralarında kış uykularına yatmışlardı. Bütün renkler silinmişti, boşluklarını; düşen karın beyazı.99MARCARETVVEISıslak ağaç gövdelerinin siyahı, basık gökyüzünün arduvaz grisi dol-duruyordu.Raistlin ormanın kenarında durdu. Ağaçların arasında yürümeyi, küçük bir açıklığa giden karla kaplı bir patikada ilerlemeyi planlamıştı. Açıklıkta oturmak için kullandığı devrilmiş bir kütük vardı. Burası Raistlinin, hiç kimsenin bilmediği barınağı, sığınağıydı... Çamlar bu açıklığı okuldan ve oyun alanından saklıyordu. Raistlin buraya düşünmek, şifalı ot ve bitki koleksiyonunu düzenlemek, notlarını gözden geçirmek ve gizemli dilin alfabesindeki harfleri kendi kendine tekrar etmek için geliyordu.Bu açıklığı kendi yeri olarak benimsediğinde, diğer oğlanların burayı bulup bozmaya çalışacağından emindi; kütüğü sürükleyerek götüreceklerdi... Belki; mutfak artıklarını buraya atacaklar, odalarındaki çöplerini buraya boşaltacaklardı. Oğlanlar açıklığı yalnız bırakmışlardı. Kendi başına bir yerlere gittiğini biliyorlardı; ama onu izlemeye hiç çalışmamışlardı. Raistlin önceleri bundan memnundu. En sonunda kendisine saygı göstermişlerdi.Bu memnuniyet zamanla yok olmuştu. Diğer çocukların kendisini yalnız bırakmasının nedeninin, ısırgan otu olayından sonra, kendisinden nefret etmeleri olduğunu anlamıştı. Onu hiçbir zaman sevmemişlerdi; ama artık ona duydukları güvensizlik öyle bir noktaya gelmişti ki, onunla alay etmekten bile zevk almıyorlardı. Onu tamamen yalnız bırakmışlardı.Bu değişimi hoş karşılamam gerekir, dedi kendi kendine.Ama öyle olmadı... Başkalarının ilgisinden gizlice zevk aldığını fark etmişti; bu ilgi kendisini sinirlendirse de, kızdırsa da, canını yaksa da... En azından onunla alay ederek kendilerinden biri olduğunu kabul ediyorlardı. Şimdi toplum dışına itilmişti.Bugün açıklığa yürümek istemişti; ama ormanın dışında durup, ağaç gövdelerinin etrafında yumuşakça dalgalanarak iz bırakmadan uçan kar tanelerini izleyerek ormana girmekten vazgeçti.Kar mükemmeldi; o kadar mükemmeldi ki, arkasında bata çıka ilerlediğini gösteren bir iz bırakıp mükemmelliğini bozarak üzerinde yürüyemedi.Okul zili çaldı. Kuvvetlenerek gözlerine doğru esen hafif rüzgardan korunmak için kafasını kar tanelerine karşı eğdi. Dönerek sessizliğin, beyazın, siyahın ve grinin içinden bata çıka ilerledi, sınıfın100IRUHDÖVENİsıcaklığına, uyuşukluğuna ve yalnızlığına döndü.*****Çocuklar ıslak giysilerini değiştirdiler ve akşam yemeklerini; Marm'ın tetikte, biraz da boş bakışları altında yemek için toplandılar. Theobald Usta odaya sadece yerlerin çorbayla yıkanmasını engellemesi gerektiğinde girerdi.Marm bütün kötü hareketleri ustaya bildirirdi ve böylece ekmek fırlatmalar ve çorba dökmeler en alt seviyede tutulurdu. Oğlanlar zorlu kar topu savaşlarından sonra yorgun ve açtı, böylece normalden çok daha az eşek şakası yapıldı. Büyük salon, şurada burada duyulan birkaç kıkırdama dışında, nispeten sessizdi, bu yüzden de çocuklar

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 55: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Theobald Usta'nın gelmesine şaşırdı.Çocuklar ellerinin tersiyle çenelerindeki yağı silerek, aceleyle ayağa kalktılar. Adamın gelişinden dolayı kızmışlardı. Akşam yemekleri kendi özel zamanlarıydı; ustanın izinsiz girmeye ne hakkı, ne de nedeni vardı.Theobald huzursuz ayak sürümeleri, çatılan kaşları, öfkeli bakışları ya görmedi ya da umursamamaya karar verdi. Bakışları en büyük üç oğlan üzerinde yoğunlaşmıştı: Jon Farnish; Gordo... talihsiz kasap ve Raistlin Majere.Raistlin, ustanın neden geldiğini derhal anladı. Ustanın ne söyleyeceğini, neler olacağını biliyordu. Nasıl bildiğini bilmiyordu; önsezi, annesinin yeteneğinden kalıtsal bir sürgün ya da basit çıkarım... Bilmiyordu ve umursamıyordu. Rahatça düşünemij^du^o-"*"* ğudu, kardan bile soğuk oldu. Korku ve sevinç, içinde rekabet ediyorlardı. Tuttuğu ekmek cansız elinden düştü. Oda, altında titriyor gibiydi. Ayakta durabilmek için masaya yaslanmak zorunda kaldı.Theobald Usta üçünün adını söyledi; Raistlin isimleri, kulakla-rındaki gürlemenin, sanki bacada parlayan alevlerin gürlemesi gibi bir gürlemenin ardından belli belirsiz duydu."İleri gelin," dedi usta.Raistlin hareket edemedi. Yere yığılacağından korkuyordu. Çok güçsüzdü. Yoksa hastalanıyor muydu? Jon Farnish'in görünüşü, başının belada olduğundan emin olarak ürkekçe salonda yürümesi, Raistlin'in alaycı bir şekilde gülümsemesine neden oldu. Aklı açıl-101IMARGARETVVEISdi, baca ateşi kendini tüketmişti. Vakarlı bir şekilde uzun adımlar atarak öne çıktı.Theobald'ın önünde durdu; ustanın sözlerini kemiklerinde duyuyordu, kulaklarıyla işittiğine dair hiçbir bilinçli hatırası yoktu."Uzun uzun ve dikkatlice düşündükten sonra, siz üçünüzün, yaşınız ve geçmiş performanslarınızdan dolayı, şimdiye kadar öğrendiğiniz hünerlerinizi uygulayabilme yeteneğinizi belirlemek için bu gece sınava girmesine karar verdim. Şimdi, korkmayın..."Bu sözler üzerine beyaz kenarlı gözleri, dehşetten kocaman olan Gordo, yere yuvarlanacak gibi gözüküyordu."Bu sınavın hiçbir tehlikesi yok," diyerek yatıştırırcasına devam etti usta. "Eğer başaramazsanız, hiç bir şey olmayacak. Sınav sadece bana, sizin büyüyü seçmekle yanlış bir tercih yapıp yapmadığınızı gösterecek. Eğer öyleyse, ailenize ve sizin iyiliğinizle ilgilenen herkese" -bu noktada ters bir şekilde Raistlin'e baktı- "benim fikrime göre burada kalmanızın zaman ve para kaybı olduğunu söyleyeceğim."Düşünmeden, "Ben burada olmayı hiç istemedim!" dedi Gordo, terliyordu. "Asla! Ben kasap olmak istiyorum!"Biri güldü. Sinirden köpüren usta, anında susup arkadaşlarından birinin arkasına gizlenen suçluyu aradı. Diğerleri sessiz kaldı. Asayişin sağlandığından emin olan Theobald, tekrar öğrencilerine baktı."Umarımm siz de bu şekilde düşünmüyorsunuzdur?"Jon Farnish gülümsedi. "Bu sınava girmek için sabırsızlanıyorum. Usta."Raistlin, Jon Farnish'ten nefret etti, o dakikada onu öldürebilirdi. Bu sözleri o söylemek istiyordu! Normal bir tonlamayla ve kayıtsız bir özgüvenle söylemiş olmak. Onun yerine, Raistlin beceriksizce kekeledi, "Ben... Ben... hazırım..."Theobald Usta, bu cümlenin gerçekliğinden emin değilmişçesi-ne

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 56: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

dudağını büktü. "Göreceğiz... Gelin..."Onları salondan çıkarttı. Berbat durumdaki Gordo sızlanıp itiraz ediyor, Jon Farnish ise sanki oyun saatindelermiş gibi istekli bir şekilde sırıtıyordu, Raistlin'in dizleri ise o kadar titriyordu ki zorlukla yürüyordu.Yaşamının bu dakika üzerinde dengede durduğunu gördü, Caramon'un mutfak masasına sapladığı hançer gibi. Raistlin ertesi102IRUHDOVENIsabah okuldan kovulduğunu düşündü, giysilerinin içinde durduğu küçük bohçayla rezil olarak eve gönderildiğini. Oğlanların yolda sıralandığı gördü, gülüyorlar ve yuhalıyorlardı, düşüşünü kutluyorlardı. Caramon'un sempatik olmak için yaptığı salıte ve anlamsız hareketler; annesinin rahatlaması, babasının acıma dolu sözlerine maruz kalmak için eve geri dönmek...Hem büyü olmadan nasıl bir geleceği olacaktı ki?Raistlin tekrar dondu; bütün vücudu soğumuş, kendisi hakkında bildiği korkunç gerçeklerden dolayı buz kesmiş ve kaskatı olmuştu.Büyü olmadan bir geleceği de olamazdı.Theobald Usta onları kütüphaneden geçirerek, büyüyle kilitlenmiş ve ustanın özel odasına açılan kapıya ulaşan koridor boyunca yürüttü. Öğrenciler arasında, ustanın sık sık bahsettiği özel labora-tuvarına bu yolla ulaşıldığına dair bir inanç vardı. Bir gece, bir grup oğlan, Jon Farnish'in önderliğinde, kilidin büyüsünü bozmak için boş bir girişimde bulunmuştu. Ertesi gün Jon, parmaklarını nasıl yaktığını açıklamak zorunda kalmıştı.Üç oğlan da arkasındayken, usta kapının önünde durdu. Kısık bir sesle birkaç büyülü kelime söyledi, Raistlin, içinde kopan kargaşaya rağmen sözleri duymak için yoğun bir dikkat sarf etti.Başardı olamadı. Kelimelerin bir anlamı yoktu, ne düşünebiliyor, ne de konsantre olabiliyordu; ki kelimeler, girdiği hızla kafasını terk etti. Beyninde hiçbir şey yoktu, hiçbir şey... Büyünün karmaşık dili bir yana, kendi adını nasıl heceleyebileceğini bile hatırla-yamıyordu. if»> -^ ^Kapı savrularak açıldı. Theobald Usta, yapılan büyüden yararlanarak kaçmaya çalışan Gordo'yu tuttu. Theobald Usta, bodur parmaklarını Gordo'nun omuzlarına bastırdı, ağlayıp sızlanan oğlanı oturma odasına doğru itti. Jon Farnish ve Raistlin de onları takip etti. Kapı arkalarından kapandı."Bunu yapmak istemiyorum! Lütfen, bunu bana yaptırmayın! Bir iblis kesinlikle beni alacaktır!" diyerek inledi Gordo."Bir iblis! Ne saçmalık! Sızlanmayı derhal kes, seni budala çocuk!" Theobald Usta'nın eli, alışkanlıktan, söğüt dalına gitti; ama onu sınıfta bırakmıştı. Sesi sertleşti. "Eğer kendini hemen şu dakika toparlamazsan, seni tokatlarım."1CBMARCARET WEISUstanın eli, boştu; ama, geniş ve büyüktü. Gordo ona bir göz attıktan sonra, burnunu birkaç kez çekmesinin dışmda, sessizleşti."Hiçbir anlamı yok benim aşağıya inmemin," dedi öfkeli bir sessizlikle. "Ben büyü konusunda çürüğüm.""Evet, öylesin," diyerek katıldı usta. "Ancak ailen bunun için para ödedi ve en azından bir kez denemeni istemeye haklan var."Fazla süslü halıyı ayağıyla kenara iterek, gizli bir kapıyı ortaya çıkardı. Bu da büyücü-kllidi ile kapanmıştı. Usta tekrar saklı kelimeler mırıldandı. Elini üç defa kilidin üzerinden geçirdi, uzandı, demir halkayı tuttu ve kaldırdı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 57: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Kapı sessizce açıldı. Bir dizi taş merdiven, ılık, güzel kokulu karanlığa doğru iniyordu."Gordo ve ben ilk olarak gideceğiz," dedi Theobald Usta, sonra da neden gösterircesine ekledi, "iblislerin mekanını temizlemek için."Theobald, talihsiz Gordo'yu ensesinden yakalayarak, merdivenlerden aşağıya sürükledi. Jon Farnish hevesle adamın arkasından ilerledi. Raistlin de takip etmeye başladı. Adımını ilk basamağa attığında dona kaldı.Açık bir mezara adım atmak üzereydi.Gözlerini kırptı ve görüntü silindi. Önünde mahzene inen merdivenlerden daha uğursuz bir şey yoktu. Yine de, Raistlin eşikte sendeledi. Rüyalara ve işaretlere duyarlı olmayı annesinden öğrenmişti. Mezarı gayet net görmüştü ve ne anlama geldiğini merak etti, ya da herhangi bir anlamı olup olmadığını. Büyük olasılıkla kendi kötü hayal gücünden, aşın çalışan zihninden başka bir şey değildi. Buna rağmen merdivenlerde tereddüt etti.Jon Farnish aşağıdaydı; ama o Jon Farnish değildi. O, Caramon'du, Raistlin'in mezarının başında duruyor, ikizine acımayla karışık bir üzüntüyle bakıyordu.Raistlin gözlerini kapattı... Buradan çok uzaklardaydı; kendi aydınlığında, bir kütüğün üzerine oturmuştu, üzerine yağan karlar, dünyasını doldurarak onu soğuk, saf ve izsiz bırakıyordu.Gözlerini açtığında Caramon gitmişti, mezar da öyle...Seri ve sağlam adımlarla, Raistlin merdivenlerden aşağıya indi.104Laboratuvar Raistlin'in -ya da sınıftaki herhangi bir çocuğun-hayal ettiği gibi değildi. Yatakhanedeki gizh gece yansı oturumlarında bu gizli oda hakkında epey spekülasyon yapılmıştı. Ustanın laboratuvannm genel olarak, dizlere kadar yarasa gözleri ve örümcek ağlarıyla dolu zifiri karanlık bir oda olduğuna, köşede duran bir kafesin içinde de bir iblis bulunduğuna inanılıyordu.Yılın başında, daha büyük oğlanlar, yeni gelen çocuklara geceleri duyacakları garip seslerin kaçmaya çalışan iblisin zincirlerinden çıkan şakırtılar olduğunu söylerlerdi. Ondan sonra da ne zaman bir gıcırtı ya da çarpma sesi duysalar, yeniler, iblisin en sonunda kaçmayı başardığını düşünerek yataklarında yatıp korkuyla titrerlerdi. Kedinin tencereler ve çaydanhklar arasında fare avlarken demir bir tavayı duvardan düşürüp herkesin paniğe kapılmasına neden olduğu gece; dehşet içindeki yürek parçalayıcı çığlıklarla uyanan usta, hikayeyi duymuş ve mumlar söndürüldükten sonra her türlü konuşmayı yasaklamıştı. «^ î^ 'Gordo, laboratuvarda bir iblis olduğuna dair hikaye uyduranların en iyilerinden biriydi, başarıyla okulda yatılı kalan altı yaşındaki üç çocuğun ödünü koparmıştı. Ancak şimdi anlaşılıyordu ki, Gordo hiç kimseyi kendisini korkuttuğu kadar korkutmamıştı. Arkasını dönüp de köşede duran, demir parmaklıkları tavanındaki küreden gelen yumuşak beyaz ışıkla parlayan kafesi gördüğünde oğlanın dizlerinin bağı çözüldü ve yere çöktü."Kahretsin, oğlum, senin derdin ne? Kendi ayaklarının üstünde dur!" Theobald Usta, Gordo'yu dürttü ve silkeledi. "İyi akşamlar, güzellerim," dedi sonra usta, kafesin içine bakarak. "İşte akşam yemeğiniz."105}MARGARET WEISBerbat durumdaki Gordo soldu, kendini bir sonraki yemek olarak gördüğü kesindi. Ancak usta, onlardan değil, cebinden çıkarttığı bir parça ekmekten bahsediyordu. Ekmeği kafesin içine bıraktı ve ekmek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 58: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

anında dört tarla faresi tarafından kemirilmeye başladı.Gordo ellerini midesine koydu ve kendini pek iyi hissetmediğini söyledi.Başka koşullar altında, köklü işkencecilerinden birinin huzursuz olması Raistlin'i eğlendirirdi. Ama bu gece kendini cezalandırılan kabadayının inlemelerinden zevk alamayacak kadar bastırılmış, endişeli ve sinirh hissediyordu.Usta, Gordo'nun başını bacaklarının arasına alarak yere oturmasını sağladı, sonra da kağıtlar ve mürekkep şişeleri arasında aradıklarını bulmak için laboratuvarm uzak bir köşesine gitti. Sıkılan Jon Farnish, fareleri rahatsız etmeye başladı.Raistlin ışıktan uzaklaştı ve görülmeden görebileceği gölgelerin arasına gizlendi. Laboratuvarı metodik bir şekilde inceleyerek her detayı mükemmel hafızasına yerleştirdi. Theobald Usta'nın okulundan ayrıldıktan yıllar sonra bile Raistlin, orada sadece bir kez bulunmuş olmasına rağmen, gözlerini kapatıp laboratuvardaki her eşyayı görebiliyordu.

Laboratuvar düzenli, derli toplu ve temizdi. Hiç toz yoktu ya da örümcek ağı; farelerin tüyleri bile parlak ve bakımlıydı. Belli bir loncaya adanmamış renkler olan gri ve hakiyle kaplı birkaç büyü kitabı rafta duruyordu. Altı adet parşömen mahfazası, aslında çok daha fazlasını saklamak için yapılmış olan bir kutuda duruyordu. Büyü malzemelerini saklamak için kullanılan kavanozlar da vardı, ancak çok azının içinde bir şeyler bulunuyordu. Ustanın üzerinde gizemli deneyler yapması gereken taş masa, en az üzerinde yemek yediği masa kadar temizdi.Raistlin üzüntünün içine dolduğunu hissetti. Burası hiçbir amacı olmayan, içindeki yaratıcı kıvılcım sönmüş bir adamın atölyesiy-di, tabi eğer o kıvılcım bir zamanlar yanmışsa. Theobald, laboratu-varına yaratmak için değil, yalnız kalmak, kitap okumak, kafesteki farelere ekmek atmak, öğle yemeğinde verilecek yahni için birkaç kekik yaprağı ezmek, belki de bazen bir parşömene -büyüsünün çalışıp çalışmayacağı belli olmayan bir parşömene- bakmak için geliyordu. Çalışması da, çalışmaması da adam için aynıydı.106-a' RUHDÖVENİ"Daha iyi hissediyor musun, Gordo?" Theobald Usta önemU bir işle uğraşıyormuş gibi koşturuyor, büyük bir telaş içinde çok az iş yapıyordu. "İyi, ben de öyle düşünmüştüm zaten. Çok fazla heyecan, hepsi bu. Masanın en sonunda yerini al. Jon Farnish, sen ortaya otur. Raistlin? Nerede... ah! İşte oradasın!" Theobald Usta tersçe baktı. "Karanlıkta bir hırsız gibi ne yapıyorsun? Uygar bir insan gibi gelip ışıkta dur. Sen de diğer uca oturacaksın. Evet, tam orası."Raistlin sessizce kendine ayrılan yere oturdu. Gordo omuzlarını kamburlaştırmış, somurtarak dikiliyordu. Laboratuvar bir hayal kırıklığıydı ve bu iş de fazlaca ödeve benzemeye başlamıştı. Gordo, iblis olmamasından ötürü üzüntülüydü.Jon Farnish gülümseyerek ve kendinden emin bir şekilde yerine oturdu, ellerini önündeki masanın üzerinde birleştirdi. Raistlin hayatı boyunca hiç kimseden, o anda Jon Farnish'ten nefret ettiği kadar nefret etmemişti.Raistlin'in vücudundaki bütün organlar, diğer organlara dolaşmıştı. Bağırsakları midesinin çevresine dolanmış, kıpırdanıyor, kalbi yerinden çıkarcasına çarparak ciğerlerine doğru acıyla bastırıyordu. Ağzı kurumuştu, o kadar kurumuştu ki boğazı tıkandı ve öksür-dü. Avuçları terlemişti. Ellerini gizlice gömleğine sildi.Theobald Usta masanın başına oturdu. Ciddi ve ağırbaşlıydı ve sırıtan Jon Farnish'e kızmış gibi gözüküyordu. Kaşlarını çattı ve parmağını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 59: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

masaya vurdu. Jon Farnish, hatasını anlayarak, gülümsemesini yuttu ve anında mezarlıktaki bir baykuş gibi ciddi ve ağırbaşlı bir hale döndü."Bu daha iyi," dedi usta. "Şu anda almak üzere olduğunaR'sıı^ gayet ciddi bir konu, en az büyüyüp, büyülü bilgi ve gücün çeşitli kademelerinde ilerlemek için hazır olduğunuzda gireceğiniz Sınav kadar ciddi. Tekrar ediyorum, bu sınav çok ciddi, eğer bunu geçe-mezseniz, diğerine girmek için hiçbir şansınız olmayacak."Gordo ağzını kocaman açarak esnedi. 'Theobald Usta azarlarcasına oğlana baktı, sonra devam etti. "Büyü okullarından herhangi birine kayıt yaptırmaya gelen her çocuğu, okula girmeden önce bu sınava tabi tutabilseydik çok daha iyi olurdu. Maalesef bu mümkün değil. Bu sınava girebilmek için hatırı sayılır derecede saklı bilgiye sahip olmanız gerekiyor. Bu nedenle meclis, temel sınava girebilmesi için bir öğrencinin en az altı yıl eği-107MARCARET WEIStim alması gerektiğine karar verdi. Altı yıllık eğitimi tamamlayanlara, daha önce yetenek ya da heves göstermiş olmasalar bile, temel sınav hakkı veriliyor."Theobald, başarısız olan öğrencinin sürekli olarak izleneceğini, hayatının geri kalanı boyunca gözetim altında tutulacağını bilmesine rağmen söylemedi. Mümkün değildi; ama yine de başarısız olan ileride hain bir büyücü olabilirdi, büyünün meclis tarafından kararlaştırılan ve belirlenen kurallarına karşı gelen biri... Dönek büyücüler aşın derecede tehlikeli olarak kabul edilirdi -haklı olarak- ve meclisin üyeleri tarafından avlanırdı. Oğlanlar, dönek büyücüler hakkında hiçbir şey bilmiyordu ve Theobald Usta da bundan bahsetmekten akıllı bir şekilde kaçındı. Aksi olsa, Gordo hayatının geri kalanını sinirsel açıdan bir yıkıntı olarak geçirirdi."Sınav, yeteneği olanlar için gayet basit, olmayanlar içinse son derece zor. Büyü çalışmalarında ilerlemek isteyen herkes aynı temel sınava girer. Büyü yapmayacaksınız, kentrip* bile yok. En basit büyüleri bile yapmakta gereken disiplin ve kontrole sahip olabilmeniz için daha uzun yıllar boyunca ders almanız ve çalışmanız gerekiyor. Bu sınav sadece, eski günlerde söylendiği gibi 'tanrıların armağanı' na sahip olup olmadığınızı belirliyor."Büyünün eski tanrılarından bahsediyordu, üç kuzenden; Solinari, Lunitari ve Nuitari... Ansalon'daki çoğu insana göre isimleri, onlardan arta kalan son şeylerdi, isimleri, aylarıyla anılıyordu; gümüş ay, kızıl ay ve orada olduğu farz edilen kara ay.Halkın düşüncesini bilen, genelde ne sevildiklerinin ne de güve-nildiklerinin farkında olan büyücüler, dini tartışmaların dışında kalmaya özen gösteriyorlardı. Öğrencilerine, aynı gelgit olayındaki gibi, ayların büyü üzerinde de etkileri olduğunu anlatıyorlardı. Fiziksel bir olaydı, ruhani ya da mistik bir yönü yoktu.Yine de Raistlin merak ediyordu. Tanrılar, sadece gecenin penceresinde yanan ışıklarını bırakarak, gerçekten dünyadan gitmişler miydi? Yoksa bu ışıklar ölümsüz, her zaman gözeten gözlerin bakışları mıydı?Theobald Usta arkasındaki ahşap raflara döndü, bir çekmece açtı. Kuzu derisinden yapılmış üç şerit çıkarttı ve her oğlanın önüne bir tane koydu. Jon Farnish, ustanın konuşmasından sonra olayı da-* Kentrip büyüsü, bütün büyücülerin çıraklık dönemlerinde ilk öğrendikleri, en basit büyüdür. Yapıldığında büyücüye büyünün süresi boyunca basit büyülü etkiler yaratma imkanı tanır. Son derece sınırlı etkileri vardır. Ing. cantrip. (çn)108-4

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 60: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

RUHDÖVENİha ciddiye alıyordu. Gordo boyun eğmişti, sessizdi, bunu bitirip, arkadaşlarının yanına dönmek istiyordu. Büyük olasılıkla, ustanın laboratuvarı hakkında anlatacağı yalanları kurmaya başlamıştı bile.Raistlin, ön kolundan daha uzun olmayan bu küçük, kuzu derisi şeridi inceledi. Hiç kullanılmamış deri yumuşak ve pürüzsüzdü.Usta, üç oğlanın da önüne bir tüy kalem ve mürekkep hokkası koydu. Geriye çekilerek ellerini karnının üstünde birleştirdi ve ciddi, gür bir ses tonuyla, "Bu kuzu derilerinin üzerine Ben, Magus* yazacaksınız.""Hepsi bu mu. Usta?" diye sordu Jon Farnish."Hepsi bu."Gordo yerinde kıpırdandı ve tüy kaleminin arkasını ısırdı. "Magus nasıl hecelenir?"Theobald Usta azarlarcasına oğlana baktı. "Bu sınavın bir parçası!""Ne... ne olacak eğer doğru yaparsak. Usta?" diyerek kendisine ait olduğunu anlayamadığı bir sesle sordu Raistlin."Eğer yeteneğin varsa, bir şey olacak. Eğer yoksa, hiçbir şey," diyerek yanıtladı Theobald Usta. Konuşurken Raistlin'e bakmamıştı.Başarmamı istemiyor, diye düşündü Raistlin; ama nedenini pek anlamamıştı. Usta onu sevmiyordu ama nedeni bu değildi. Raistlin, bunun destekçisi Antimodes'le ilgili bir kıskançlıktan olduğunu tahmin etti. Bu bilgi kararlılığını güçlendirdi.Karga kanadından olan siyah tüyünü eline aldı. Farklı parşömenlere yazmak için çeşitli tüy kalemler kullanılırdı; Kartal tüyü son derece güçlüydü, kuğu tüyü de öyle. Kaz tüyü günlük kullanım içindi; sıradan yazışmalar ya da sadece acil bir durumda büyfftü yİEi yazmakta kullanılırdı. Karga tüyü hemen her büyü türü için kullanışlıydı, ancak bazı fanatik Beyaz Cübbeliler rengi yüzünden ona karşı çıkıyorlardı.Raistlin parmağıyla tüye dokundu. Tüyü olağanüstü bir şekilde hissedebiliyordu, yumuşaklığına karşı garip bir zıtlık oluşturan kırılganlığını. Küreden yayılan ışığın oluşturduğu gökkuşakları tüyün parlak siyah yüzeyinde pırıldıyordu. Ucu yeni kesilmişti, sivriydi. Bu önemli olay için çatlak veya cızırdayan bir kalem kullanılamazdı.Mürekkebin kokusu Raistlin'e Antimodes'i ve Raistlin'in çalışmasını övdüğü zamanı hatırlattı. Raistlin, uzun zaman önce okul parasını, Antimodes'in üstü kapalı olarak bahsettiği gibi meclisin* Magus, Latince'de büyücü anlamına gelmektedir. Bu romanda da orijinal haliyle kullanılarak ingilizce'ye girmiştir, (çn)109MARCARET VVEISdeğil de başbüyücünün ödediğini, usta ve Gilon arasındaki konuşmaya kulak misafiri olarak öğrenmişti. Bu smav, adamm yatınmı-nm akıllıca olup olmadığı ortaya çıkaracaktı.Raistlin tüy kalemi mürekkebe batırmaya hazırlandı, sonra tereddüt etti, panik olmaya başladığını hissetmişti. Şimdiye kadar kendisine öğretilen her şey aklından kayıp gidiyor gibiydi, sıcak tavada eritilen yağ gibi. Magusu. nasıl yazacağını hatırlayamıyordu! Tüy kalem terli parmaklarında titredi. Kısılmış göz kapaklarının ardından diğer ikisine yan gözle baktı."Ben bitirdim," dedi Gordo.Parmakları mürekkep kaplıydı; yüzüne de sıçratmayı başarmıştı. Siyah lekeler kahverengi çillerini kapatıyordu. Parşömeni yukarı kaldırdı, üstüne ilk olarak Magos yazmıştı. Jon Farnish'in parşömenine gizlice göz attıktan sonra Magos'un üstünü karalamış, yanına Magus yazmıştı."Bitirdim," diyerek yüksek sesle tekrarladı Gordo. "Şimdi ne olacak?""Senin için, hiçbir şey," dedi Theobald Usta sert bir bakışla."Ama en az onun kadar iyi yazdım," diyerek itiraz etti Gordo,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 61: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

suratını asmıştı."Hiçbir şey öğrenmedin mi, seni salak oğlan?" dedi Theobald kızgın bir şekilde. "Büyü keümesi mükemmel olarak yazılmak, doğru hecelenmek zorundadır, özellikle de ilk seferde. Sadece kuzu kanıyla değil, kendi kanınla yazıyorsun. Büyü senin içinden geçer ve sonra da kalemden, oradan da parşömenin üzerine.""Ah, anasını sattığım," dedi Gordo ve parşömeni sertçe masaya attı.Jon Farnish kolaylıkla yazıyor, en azından öyle gözüküyordu; kuzu derisinin üzerinde kalemi kayıyormuşçasına hareket ediyordu, sağ işaret parmağının üzerinde azıcık mürekkep lekesi vardı. Yazısı okunaklı ama genelde küçük ve sıkışıktı.Raistlin kalemini mürekkebe batırdı ve sert kenarlı, kalın, büyük harflerle. Ben, Magus yazmaya başladı.Jon Farnish arkasına yaslandı, yüzünde kendinden memnun bir ifade vardı. Bitirmek üzere olan Raistlin, oğlanın nefesini tuttuğunu duydu. Raistlin gözlerini yukarı kaldırdı.Jon Farnish'in önünde duran kuzu derisi üzerindeki kelimeler110RUHDÖVENİparlamaya başlamıştı. Parıltı zayıftı, donuk bir kızıl-turuncu renk-teydi, yeni çakılmış bir kıvılcım gibi, yaşam için mücadele ediyordu."Kahretsin!" dedi Gordo etkilenerek. Bu olay, iblisi neredeyse telafi etmişti."Aferin, Jon," dedi Theobald Usta samimiyetle.Keyiften yüzü kızaran Jon Farnish şaşkınlıkla parşömene baktı ve gülmeye başladı. "Bende var!" diye bağırdı.Theobald Usta bakışlarını Raistlin'e çevirdi. Usta ilgili gözükmeye çalışmasına rağmen, dudağının kenarı kıvrılmıştı.Raistlin'in önünde duran kuzu derisi üzerindeki siyah harfler hâlâ siyahtı.Raistlin tüy kalemini öylesine sıktı ki, üst kısmını kopardı. Sevinçli Jon Farnish'ten uzağa baktı, küçümseyen Gordo'yu umursamadı, ustanın acımasızca zevk aldığı zaferini aklından sildi. Ben, Magus taki harflere konsantre oldu ve dua etti."Büyünün tanrıları, eğer sadece ay değil tannysamz, başarısız olmama izin vermeyin, sendelememe mani olun."Raistlin kendine döndü, varoluşunun özüne... ve yemin etti... bunu yapacağım. Hayatımda hiçbir şeyin önemi yok, bundan başka. Hayatımda bundan başka hiçbir an yok. Bu anda doğdum ve eğer başarısız olursam bu anda öleceğim.Büyünün tanrıları, bana yardım edin! Hayatımı size adayacağım. Her zaman size hizmet edeceğim. Adınıza ihtişam getireceğim. Yardım edin, lütfen, bana yardım edin!Bunu çok istiyordu. Bunun için çok fazla, çok uzun süre çahs-mıştı. Büyüye odaklandı, bütün enerjisini onun üzerinde ydgünOŞ-tırdı. Güçsüz vücudu gerginlikten zayıf düştü. Kendini bayılacak gibi hissetti, başı dönüyordu. Işık küresi, sersemlemiş görüşünde üç küreye dönüştü. Altındaki zemin sallanıyordu. Kafasını çaresizlik içinde taş masanın üzerine koydu.Taş, ateşli yanaklarının altında serin ve sağlamdı. Gözlerini kapattı, sıcak gözyaşları göz kapaklarını yaktı. Büyülü ışık saçan üç küreyi, göz kapaklarına damgalanmışçasına, hâlâ görebiliyordu.Her kürenin içinde bir insan durduğunu şaşırarak fark etti.Biri güzel, yakışıklı bir genç adamdı, gümüş bir ışıkla parlayan beyaz bir cübbe giymişti. Güçlü ve kaslıydı,- bir savaşçının yapısına sahipti. Elinde, tepesinde altından bir ejderha pençesi tarafındanmMARGARET WEIStutulan bir elmas olan ahşap bir asa taşıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 62: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Diğeri de genç bir adamdı, ancak yakışıklı değildi. Groteskti. Yüzü bir ay kadar yuvarlaktı, gözleri ise kuru, karanlık ve boş kuyulardı. Siyah bir cübbe giymişti, ellerinde de kristal bir küre tutuyordu, içinde beş ejderha kafası dönen bir küre; kırmızı, yeşil, mavi, beyaz ve siyah.İkisinin arasında ise güzel ve genç bir kadın duruyordu. Saçları bir karga kanadı kadar siyahtı, içinde beyaz meçler vardı. Cübbesi kan kadar kırmızıydı. Kollarında büyük, deri kaplı bir kitap tutuyordu.Üçü birbirinden tamamen farklıydı, garip bir biçimde de birbirlerine benziyorlardı."Bizim kim olduğumuzu biliyor musun?" diye sordu beyazlar içindeki adam.Raistlin kararsızca başını salladı. Onları tanıyordu. Neden ya da nasıl olduğunu anladığından pek emin değildi."Bize dua ettin, yine de çoğu adımızı sadece dudaklarından söyler, kalplerinden değil. Bize gerçekten inanıyor musun?" diye sordu kırmızılı kadın.Raistlin bu soruyu düşündü. "Bana geldiniz, değil mi?" diyerek yanıtladı.Bu güven vermeyen cevap, ışığın tanrısını ve karanlığın tanrısını memnun etmedi. Ay suratlı adam daha da soğudu, beyaz giysiler içindeki adamsa korkutucu gözüktü. Ancak, kırmızılı kadın ondan memnun gözükmüştü. Gülümsedi.Solinari sertçe konuştu. "Sen çok gençsin. Bize verdiğin sözü anlıyor musun? Bize tapma ve isimlerimizi yüceltme sözünü? Bu şekilde hareket etmek birçok insanın inançlarına ters düşecek ve seni ölümcül tehlikelere maruz bırakabilecek.""Anlıyorum," diyerek cevap verdi Raistlin tereddüt etmeden.Sonra Nuitari konuştu, sesi buz parçaları gibiydi. "Senden isteyeceğimiz fedakarlıkları yapmaya hazır mısın?""Hazırım," diye yanıtladı Raistlin sakince, sonra da kendi kendine ekledi, zaten vermediğim daha ne isteyebilirsiniz ki benden?Söylenmemiş cevabını üçü de duymuştu. Solinari kafasını salladı. Nuitari uğursuzca sırıttı.Lunitari'nin keyiflendirici, rahatsız edici kahkahası Raistlin'in112RUHDÖVENİçevresinde dolaştı. "Anlamıyorsun. Ve eğer senden gelecekte istenecekleri şimdi görebilseydin, buradan koşarak kaçar ve bir daha geri dönmezdin. Yine de, biz seni izledik ve senden etkilendik. Ricanı bir koşulla yerine getireceğiz. Bize olan inancını hiçbir zaman reddetme, yoksa biz de seni reddederiz."Üç ışık küresi birleşerek tek oldu, tıpkı bir göze benziyordu; beyaz bir kenar, kırmızı bir iris ve siyah gözbebeği... Göz bir kere kırpıldı ve sonra açık kaldı, dikkatle bakıyordu.Beyaz kuzu derisi üzerinde siyah Ben, Magus kelimeleri oğlanın tek görebildiği şeydi."Hasta mısın, Raistlin?" Ustanın sesi rutubetli bir sisin ardından geliyor gibiydi."Kes sesini!" Raistlin nefes aldı. Bu salak onların burada olduğunu bilmiyor mu? İzlediklerini, beklediklerini bilmiyor mu?"5f«, Magus" Raistlin kelimeleri yüksek bir sesle fısıldadı. Beyazın üstündeki siyah kelimeleri, Raistlin kendi kalbinin kanıyla doldurdu.Siyah harfler kırmızı kırmızı parlamaya başladı, demircinin döven ateşinde duran kılıç gibi. Harfler kızdı ve parladı; ta ki. Ben, Magus harfleri alev alana kadar. Kuzu derisi karardı, kendi etrafında kıvrıldı, yanarak yok oldu. Ateş söndü.Raistlin, yorgun bir şekilde taburesine çöktü. Önündeki taş masada, kavrulmuş lekelerden ve yağlı kül parçalarından başka bir şey yoktu,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 63: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

içinde hiçbir zaman söndürülemeyecek bir ateş yanıyordu, belki de öldüğünde bile... ^^Bir sts duydu, boğulan bir kurbağa sesi gibi bir şey. 'Gözleri fal taşı gibi açılmış Theobald Usta, Gordo ve Jon Farnish, ağızları açık, kendisine bakıyordu.Raistlin taburesinden aşağı kaydı, ustasına nazik bir selam verdi. "Artık gidebilir miyim, efendim?"Theobald sessizce onayladı, konuşamıyordu. Sonradan hikayeyi mecliste anlatacaktı; genç öğrencilerinden birinin sınavdaki üstün başarısından, kuzu derisinin nasıl alevler tarafından yutulduğundan bahsedecekti... Theobald, kendi öğretmenlik yeteneğinin şüphesiz genç öğrencisine ilham verdiğini ve mucizenin de bu şekilde gerçekleştiğini ekleyecekti alçakgönüllülükle.Antimodes, Ansalon'daki büyü öğrencilerinin hepsinin adının113MARGARET VVEISyazılı olduğu deftere Raistlin'in adının yanına koyacağı bir yıldızla olayı not edecek, Par-Salian'ı bilgilendirmek için özel bir pusula yazacaktı.O gece, diğerleri uyuduktan sonra, Raistlin kalın pelerinine sarılarak dışarı çıktı.Kar durmuştu. Yıldızlar ve aylar, zengin bir kadının mücevherleri gibi, siyah gökyüzünde yayılmışlardı. Solinari ışıldayan bir elmastı. Lunitari parlak bir yakut. Nuitari, abanoz ve oniks, görülmüyordu ama oradaydı. Oradaydı...Kar, yıldızların ve ayların hafif ışığında beyaz, masum ve dokunulmamış bir şekilde panldıyordu. Ağaçlar, karın beyazında siyah ve kan-kırmızısı gölgeler oluşturmuştu.Raistlin başını kaldırarak aylara baktı ve güldü; kahkahaları ağaçların arasında yankılandı, cennetten bile duyulabilecek kahkahalar attı. Sakınmadan, arkasında izini, işaretini bırakarak, beyaz, aralıksız kar yığınlarını ayaklarının altında çiğneyerek ormanın içine koştu.114ITAFBüyü kanın içindedir, kalpten akar. Onu her kullandığında, senin bir parçan da onunla birlikte gider. Sadece kendinden vermeye ve kargılığında hiçbir ^ey almamaya hazır olduğunda büyü senin için çalınacaktır.—^Theobald Beckman, Usta•wr ^-^"^ »•Im1Raistlin sınıftaki taburesinde oturmuş, masasının üzerine eğilerek sırtını kamburlaştırmış, büyük bir çabayla bir büyü kopyalıyordu. Bir uyku büyüsüydü; deneyimli bir büyücü için kolay, ancak on altı yaşında biri için hâlâ çok uzaktı, ne kadar erken gelişmiş olursa olsun... Raistlin bunu biliyordu; çünkü, yasak olmasına karşın, büyüyü yapmaya çalışmıştı.Okuldan, gömleğinin altında kaçırdığı temel büyü kitabı ve gerekli büyü malzemesi ile silahlanmış Raistlin, uyku büyüsünü endişeli ama her zaman sadık kardeşinin üzerinde denemişti. Kelimeleri söylemiş, kumu Caramon'un yüzüne serpmiş ve beklemişti."Şunu yapmayı kes, Caramon! Ellerini aşağı indir.""Ama, Raist! Gözlerime kum kaçtı!""Senin uyumuş olman lazım!""Üzgünüm, Raist. Sanırım sadece yorgun değilim. Neredeyse akşam

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 64: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

yemeği vakti geldi."Derin bir iç çekişle, Raistlin büyü kitabını masasındaki yerine, kumu da laboratuvardaki kavanozuna geri koymuştu. Kendini bundan bahsetmek zorunda hissediyordu, belki de Theobald Usta neden bahsettiğini anlardı; en azından bu konuda. Büyü yapmak için kelimelerden ve kumdan fazlasına ihtiyaç vardı. Eğer hepsi bu olsaydı, Gordo şimdi yaptığı gibi koyun kesmek yerine büyücü olmuş olurdu."Büyü içten gelir," demişti Theobald Usta ders verirken. "Varlığınızın merkezinden başlar, dışarı doğru akar. Kelimeler büyüyü, kalbinizden kaynaklanıp, beyninize çıkarken, oradan da ağzınıza gelirken alır. Kelimeleri söyleyerek büyüyü biçimlendirip maddeleş-tirirsiniz ve böylece büyüyü yaparsınız. Boş bir ağızdan söylenmiş116RUİ^^ÖVENİkelimeler, dudakları hareket ettirmekten başka bir işe yaramaz."Raistlin, Theobald Usta'nm bu dersi kopyalamış olmasmdan şüphelenmesine rağmen (aslmda Raistlin birkaç yıl sonra bunları Par-Salian tarafından yazılmış bir kitapta bulacaktı), genç öğrenci söylenenlerden çok etkilenmiş ve önündeki büyü kitabına dikkatle not etmişti.Büyüyü başlangıç kitabına çekmeden önce çalışmak için müsvedde kağıda -yüzüncü kez- kopyalarken, bu konuşma düşüncele-rindeydi. Deri ciltli bir defter olan başlangıç kitabı, temel sınavı geçen her çömez büyücüye verilirdi. Çırak, hafızasına kazınan her büyüyü başlangıç kitabına kaydederdi. Ayrıca, büyünün kelimelerini doğru olarak nasıl telaffuz edeceğini ve parşömene ne şekilde yazacağını da bilmeli ve büyüyü yapmak için gereken malzemeleri tanımalı ve toplamış olmalıydı.Her üç ayda bir Theobald Usta çömezleri -okulunda iki tane vardı, Raistlin ve Jon Farnish- öğrendikleri büyülerle ilgili bir sınava tabi tutardı. Öğrenciler ustayı tatmin edebilecek bir performans gösterdikleri takdirde büyüleri başlangıç kitaplarına yazmaya hak kazanırlardı. Daha dün, bahar döneminin sonunda, Raistlin yeni büyüsüyle ilgili sınava girmiş ve kolaylıkla geçmişti. Jon Farnish ise, tam tersine, üçüncü kelimedeki iki harfin sırasını karıştırdığından başaramamıştı. Theobald Usta, Raistlin'e büyüyü -yapmaya çalıştığı uyku büyüsünü- başlangıç kitabına yazması için izin vermişti. Usta, Jon Farnish'i de büyüyü iki yüz defa yazması için geri göndermişti, doğru yazana kadar...Raistlin uyku büyüsünü tersten, düzden ve tersyüz ol^k k^'ı-^, yordu. Kafasının üzerinde baş aşağı dururken bile yazabilirdi. Yine de çalışmasını sağlayamıyordu. Büyünün tanrılarına bile yalvarmıştı, temel sınavında yardım etmiş oldukları gibi tekrar onlardan yardım istemişti. Tanrılar gelmiyordu.Tanrılardan şüphe duymuyordu. Şüphe duyduğu kendisiydi... Kendisinde bir hata vardı, yanlış yaptığı bir şey. Ve bu yüzden, büyüyü başlangıç kitabına yazmak yerine, Raistlin, Jon Farnish'le hemen hemen aynı işi yapıyordu, kelimelerin üzerinden tekrar tekrar gidiyor, bir hata yapmadığından emin olana dek çok dikkatli bir biçimde her harfi yazıyordu.Bir gölge -geniş bir gölge- kağıdının üzerine düştü.117MARGARETVVEISKafasını kaldırdı. Engellenmesinden doğan sinirini gizlemeye çalışarak, "Evet, Usta?" dedi; ama pek başarılı değildi.Ralstlin, Theobald Usta'dan daha akıllı ve büyü konusunda daha yetenekli olduğunu uzun zaman önce anlamıştı. Okulda kalmıştı; çünkü gidecek başka bir yer yoktu ve bu olayın da kanıtladığı üzere, daha

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 65: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

öğrenmesi gereken çok şey vardı. Theobald Usta, uyku büyüsü yapabiliyordu."Saatin kaç olduğundan haberin var mı?" diye sordu Theobald Usta. "Akşam yemeği vakti. Salonda diğer oğlanlarla birlikte olman gerekirdi.""Teşekkür ederim ama aç değilim. Usta," dedi Raistlin kabaca ve çalışmasına geri döndü.Theobald Usta kaşlarını çattı. İyi beslenen, etten ve biradan keyif alan kendisi, Raistlin gibi sadece vücudunu ayakta tutabilmek için yiyen birini anlayamıyordu."Saçmalık, yemek yemen lazım. Uğraştığın ve bir öğün atlamanı gerektirecek kadar önemli olan nedir ki?"Theobald Usta gayet açık bir şekilde RaistÜn'in ne yaptığını görebiliyordu."Bu büyüyü yazmakla uğraşıyorum. Usta," dedi Raistlin, adamın geri zekalılığı karşısında sakin olmaya çalışarak. "Başlangıç kitabıma yazmak için hazır hissetmiyorum kendimi."Theobald Usta, masadaki dağınık kağıt parçalarına baktı. Birini eline aldı, sonra da bir diğerini. "Ama bunlar yeterli... Hatta gayet'^'¦«"Hayır, bir şeyler yanlış olmalı!" dedi Raistlin sabırsızca. "Aksihalde, yapabilirdim..."Bunu söylemek istememişti. Dilini ısırdı ve sustu, ters ters mürekkebe bulanmış parmaklarına baktı."Ah," dedi Theobald Usta, Raistlin kendisine bakmadığı için göremediği hafifçe bir gülümsemeyle. "Yani biraz büyü yapmakla uğraşıyordun, değil mi?"Raistlin cevap vermedi. Eğer şu anda bir büyü yapabilseydi, Abyss'ten iblisler çağırır ve onlara Theobald Usta'ya musallat olmalarını emrederdi.Usta gerindi ve parmaklarını karnının üstünde birleştirdi, bu ders vermeye başlayacağını gösteriyordu.118^RUHDOVENI"Çalışmadı, anladığıma göre... Şaşırmadım... Sen çok kibirlisin, genç adam. Kendi içine çok fazla gömülmüşsün ve kendinden fazlasıyla memnunsun. Sen bir alıcısın, verici değil. Her şey senin içine doğru akıyor. Hiçbir şey dışarı akmıyor. Büyü kanın içindedir, kalpten akar. Onu her kullandığında, senin bir parçan da onunla birlikte gider. Sadece sen kendinden vermeye ve karşılığında hiçbir şey almamaya hazır olduğunda büyü senin için çalışacaktır."Raistlin kafasını kaldırdı, uzun, düz, kahverengi saçlarını yüzünden çekti. Dik bir şekilde baktı. Duygularını açığa vurmadan, "Evet, Usta," dedi soğukça. "Teşekkür ederim. Usta..."Theobald Ustanın dili damağında sakladı. "Sen şu anda çok iri bir atın üzerine oturuyorsun, genç adam. Bir gün aşağı düşeceksin. Eğer düşüş seni öldürmezse, ondan bir şeyler öğrenebilirsin." Usta homurdandı. "Ben şimdi akşam yemeğine gidiyorum. Acıktım."Raistlin işine geri döndü, dudakları küçümseyen bir gülümsemeyle kıvnlmıştı.-m -^-^-f *»1191o yaz, ikizlerin on altıncı yaşının yazında, hayat Majere Ailesi için düzelmeye devam etti. Gilon, Duacının Gözü Tepesi'nin yamaçlarındaki çamları kesmeye yardımcı olması için kiralanmıştı. Arazi başka yerde olan bir lorda aitti, kazık-duvar yapmak için odunları kuzeye taşıttırıyordu. İşin ücreti iyiydi ve büyük bir kazık-duvar

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 66: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

yapılacağından, daha uzun bir süre devam edecek gibi gözüküyordu.Caramon arazilerini büyütmüş ve artık Liman'daki pazarlara tahıl, meyve ve sebze gönderen başarılı Çiftçi Sedge için tam gün çalışıyordu. Caramon, ürünler üzerinde saatlerce çalışıyor, bir kısmını satıyor, kalanını da eve getiriyordu.Dul Judith artık ailenin bir üyesi olarak kabul edilmişti. Kendisine ait küçük bir evi vardı; ama pratik sebeplerden dolayı Majereler'de yaşıyordu. Rosamun o olmadan idare edemiyordu. Rosamun'un kendisi de epeyce düzelmişti. Birkaç yıldır o trans benzeri duruma hiç girmemişti. O ve dul, evin günlük işlerini yapıyor ve zamanlarının çoğunu komşularını ziyaret ederek geçiriyorlardı.Eğer Gilon bu ziyaretlerin ne anlama geldiğini bilseydi, karısı için endişelenebilirdi. Ancak Rosamun ve dulun, en son dedikoduları dinlemek dışında bir şey yapmadıklarım sanıyordu. Gerçeği bilemezdi, inanamazdı da.Hem Gilon, hem de Caramon, Dul Judith'i seviyordu. Raistlin ise kadından her zamankinden daha çok rahatsız oluyordu, belki de yazın evde onunla birlikte kaldığı ve diğer ikisi kalmadığı için. Dulun annesi üzerindeki etkisini görmüştü ve bundan hoşlanmıyor, kadına güvenmiyordu. Birden fazla fısıltıyla edilen sohbetlere tanık olmuştu, onun varlığıyla bir anda anında kesilen sohbetler.120RUH DÖVENİİkisinin neler konuştuğunu duymak için gizlice dinlemeye çalışmıştı. Ancak Dul Judith'in mükemmel bir kulağı vardı, Raistlin genellikle yakalanmıştı. Ama bir gün iki kadın, birkaç turtanın soğumak için bırakıldığı bir pencerenin altında oturmuşlardı. Dışarıdan onlara doğru yürüyen ve ayak sesleri, vallen ağacı yapraklarının hışırtısı içinde kaybolan Raistlin, seslerini duymuştu. Gölgelerin içinde durdu."Yüce Rahip senden memnun değil, Rosamun Majere. Bugün ondan bir mektup aldım. Senin neden kocanı ve çocuklarını Belzor'un kollarına getirmediğini merak ediyor."Rosamun'un cevabı uysal ve savunmaya geçmiş gibiydi. Denemişti... Gilon'la Belzor hakkında birkaç kez konuşmuştu; ama kocası sadece ona gülmüştü. Hiçbir tanrıya inanmaya ihtiyacı yoktu. Kendisine ve sağlam sağ koluna güveniyordu, hepsi bu... Caramon, Belzoritlerin toplantılarına katılmaya istekli olduğunu söylemişti, özellikle de yemek veriyorlarsa. Raistlin'e gelince... Rosamun'un sesi hafifledi.Raistlin'e gelince, devamını duymak istiyordu, ancak o anda turtalara bakmak için Dul Judith ayağa kalktı ve evin köşesinde dururken çocuğu gördü. O ve Judith kararlı bir şekilde birbirlerine baktılar. Hiçbiri diğerine bir şey belli etmedi; birbirlerine duydukları düşmanlık dışında... Dul Judith, turtaları içeri aldı ve kepenkleri kapattı. Raistlin bahçesine gitti.Abyss adına, bu Belzor da kim, diye düşündü. Ve neden bizi kucaklamak istiyor?"Bu annemin işlerinden biri," dedi Caramon sorgulama iifien^. "Bilirsin. Kadınca işlerden biri. Hep birlikle toplanırlar ve bazı şeylerden konuşurlar. Ne gibi şeyler? Bilmiyorum. Bir kere gittim ama uyuyakalmışım."Rosamun, Raistlin'i hayal kırıklığına uğratarak, ona Belzor hakkında hiçbir şey söylemedi. Konuyu kendisi açmayı düşündü, ancak bunun Dul Judith'le de konuşmak anlamına gelmesinden korkuyordu ve onunla ilişki kurmaktan olabildiğince kaçınıyordu. Usta, meclisle görüşmek için gitmişti. Okul yaz tatilindeydi. Raistlin günlerini bitki ekmek, yetiştirmek ve koleksiyonunu geliştirmekle geçirdi. Bitkilerle ilgili bildikleri sayesinde komşuları arasında biraz ün yaptı, ihtiyaç duymadıklarını sam ve böylece aile bütçesine katkıda

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 67: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

121MARCARET WEISbulundu. Belzor'u unuttu.Majere ailesi o yaz mutlu ve başarılıydı, ikizlerin anılarında altın gibi parlayacaktı o yaz; gelecek olan karanlıklarla karşılaştırıldığında çok daha parlak ışıklar saçan bir altın...Çiftçi Sedge'den dönen Raistlin ve Caramon, Solace'a giden yolda yürüyorlardı. Caramon işten geliyordu. Raistlin çiftçiye bir demet kurutulmuş lavanta bırakmak için gitmişti. Giysileri hâlâ o güzel kokulu çiçek gibi kokuyordu. O günden sonra bir daha asla lavanta kokusuna tahammül edemedi.Solace'a yaklaştıklarında küçük bir oğlan onları gördü, kollarını sallamaya başladı ve koştu. Onları karşılamak için tozlu yolda gürültüyle onlara doğru geldi."Selam, genç Ned," dedi kasabadaki her çocuğu tanıyan Caramon. "Senle şimdi Goblin Topu oynayamam; ama belki yemekten sonra..."Kısaca, "Sus, Caramon," diye emretti Raistlin. Çocuğun gözleri fal taşı gibi açılmıştı ve bir baykuş yavrusu kadar ciddiydi. "Görmüyor musun? Ters giden bir şeyler var. Nedir? Ne oldu?""Bir kaza olmuş," demeyi başardı çocuk soluk soluğa, nefesi kesilmişti. "Sizin... sizin babanız."Daha fazlasını da söyleyebilirdi, ancak dinleyicilerini kaybetmişti, ikizler eve doğru koşturuyorlardı. Raistlin kısa bir mesafe boyunca koşabileceği kadar hızlı koştu; ama korku ve adrenalin bile zayıf vücuduna daha fazla kuvvet veremiyordu. Gücü tükendi ve yavaşlamak zorunda kaldı. Caramon ilerlemeye devam etti, ancak birkaç saniye sonra yalnız olduğunun farkına vardı. Dönüp kardeşine bakmak için durdu. Raistlin devam etmesi için kardeşine elini salladı.Emin misin? diye sordu Caramon'un endişeli bakışları.Eminim, diye cevapladı Raistlin'in bakışları.Caramon bir kere başım salladı, döndü ve koşmaya devam etti. Raistlin yapabildiği kadar acele etti, endişe midesini düğümlüyor ve kendisini ürpertirken, yaz güneşi altında titremesine neden oluyordu. Raistlin tepkisine şaşırdı. Babasına bu kadar önem verdiğini bilmiyordu.Gilon'u Solace'a, Duacının Gözü Tepesi'nden arabayla getirmiş-122JÎ^.

4RUHDOVENIlerdi. Raistlin ulaştığında babası hâlâ arabadaydı, çevresine insanlar toplanmıştı. Kaza haberi üzerine kasabada işini bırakabilecek neredeyse herkes koşarak bu şanssız adama korku, endişe ve merakla bakmak için gelmişti.Rosamun arabanın yanında durmuş, kocasının kanlı elini sıkıca tutarak ağlıyordu. Dul Judith de kadının yanındaydı."Belzor'a inan," diyordu dul, "ve o iyileştirilsin. Inançh ol..."Tekrar tekrar, "İnanıyorum," diyordu Rosamun, solgun dudak-larmın arasından. "İnancım var. Ah, benim zavallı kocam. İyi olacaksın. Benim inancım var..."Yanlarında duran insanlar birbirlerine baktılar ve başlarını salladılar. Biri, kırık kemikleri düzeltmek konusunda her şeyi bildiği varsayılan ahır sahibini alıp getirmek için gitti. Hancı Otik geldi, tombul suratı gerilmiş ve üzüntü içindeydi. Yanında bütün tıbbi acil durumlarda sunduğu en iyi konyağından bir sürahi getirmişti."Gilon'u sedyeye bağlayın," dedi Dul Judith. "Onu yukarı taşıyacağız. Kendi evinde daha kolay iyileşir."Bir cüce, Raistlin'in sadece göz aşinalığı olduğu kasabalı bir adam,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 68: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kadına ters ters baktı. "Sen deli misin, kadın! Adamı bu şekilde dolaştırmak onu öldürür!""O ölmeyecek!" dedi Dul Judith bağırarak. "Belzor onu kurtaracak!"Etraftaki kasabalılar bakıştılar. Bazıları gözlerini yuvarladı; ama diğerleri ilgilenmiş ve dikkatle izliyor gibi gözüküyordu."O zaman bunu çabuk yapsa iyi olur," diyerek mırıldandı cüce, arabanın içini görebilmek için parmak uçlarında duruyordu. ılfe-" nında bir kender zıplıyor ve yaygara kopanyordu, "Görmeme izin ver, Flint! Görmeme izin ver!"Caramon arabanın içine tırmanmıştı. En az babası kadar solgun olan Caramon, endişeyle ve aciz bir şekilde Gilon'un yanına çömel-di. Korkunç yaraları görünce -Gilon'un brık kaburga kemikleri etinden dışarı çıkmıştı ve bir bacağı da ıslak bir kan ve kemik yığını gibiydi- Caramon'un ağzından kısık, hayvan sesine benzeyen bir inilti çıktı.Rosamun, endişeli oğluna ilgi göstermedi. Arabanın yanında durarak Gilon'un elini sıkı sıkı tutmaya ve inancı olduğuna dair çılgınca fısıltılarına devam etti.123MARGARET VVEIS"Raist!" diye bağırdı Caramon, boşluktan gelen bir sesle, panikle etrafına bakmıyordu."Buradayım, kardeşim," dedi Raistlin sessizce. Arabanın içine, Caramon'un yanma tırmandı.Caramon minnetle ikizinin elini tuttu, ürpertici bir biçimde içini çekti. "Raist! Ne yapabiliriz? Bir şeyler yapmamız lazım. Yapacak bir şeyler düşün, Raist!""Yapacak bir şey yok, evlat," dedi cüce merhametle. "Bundan sonraki yolculuğunda şans dilemek dışında yapacak bir şey yok."Raistlin yaralı adamı inceledi ve anında cücenin haklı olduğunu anladı. Gilon'un bu kadar uzun yaşamayı nasıl başardığı bir sırdı."Belzor burada!" diyerek tiz bir sesle konuştu Dul Judith. "Belzor bu adamı iyileştirecek!"Belzor, diye acıyla düşündü Raistlin, pek acele etmiyor."Baba!" diye bağırdı Caramon.Oğlunun sesini duyan Gilon, gözlerini kımıldattı -kafasını hareket ettiremiyordu- ve oğullarını aradı.Bakışları onları buldu ve onların üzerinde hareketsiz kaldı. "Annenize... dikkat edin," diye fısıldamayı başardı. Kanlı köpükler dudaklarını kapladı.Caramon hıçkırarak ağlamaya başladı ve yüzünü elleriyle örttü."Edeceğiz, baba," diyerek söz verdi Raistlin.Gilon'un bakışları iki oğlunu da kapsıyordu. Geçici de olsa gülümsemeyi başardı, sonra da Rosamun'a baktı. Bir şey söylemeye hazırlandı ama acıyla sarsıldı. Istırapla gözlerini kapattı, derinden inledi ve hareketsiz kaldı.Cüce şapkasını çıkartarak göğsünün üzerinde tuttu. "Reorx onunla yürüsün," dedi yumuşakça."Zavallı adam öldü. Ah, ne acı!" dedi kender ve yanağından bir damla yaş süzüldü.İlk defa ölüm, Raistlin'e bu kadar çok yaklaşmıştı. Fiziksel bir varlık gibi hissedebiliyordu onu, aralarında dolaşıyor, kara kanatlarını üzerlerinde açıyordu. Kendini küçük ve önemsiz, çıplak ve korunmasız hissetti.Tamamen ani... Bir saat önce Gilon, ağaçların arasında yürüyor, o gece ne yemekten zevk alacağından daha önemli bir şey düşünmüyordu.124IRUHDÖVENİ

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 69: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Tamamen karanlık... Bitmeyen karanlık, sonsuza kadar. Düşüncenin, bilginin, anlayışın yokluğu kadar korkutucu değildi ışığın yokluğu. Bizim hayatımız, yaşayanların hayatı devam edecek. Güneş parlayacak, ay yükselecek, biz güleceğiz ve konuşacağız ve o hiçbir şey bilmeyecek, hiçbir şey hissetmeyecek. Hiçbir şey!Tamamen son... Hepimize gelecek. Bana gelecek...Raistlin, babası için üzülmesi ya da kederli olması gerektiğini düşündü; ama tek hissedebildiği kendisi için üzüldüğü, kendi faniliği için kederlendiğiydi. Kırıklar içindeki cesedi bırakarak hâlâ cansız eli sıkıca tutan, soğuyan bedeni okşayan, Gilon'u kendisiyle konuşması için zorlayan annesine döndü."Caramon, annemle ilgilenmemiz lazım," dedi Raistlin kararlı bir şekilde. "Onu eve götürmeliyiz."Ama döndüğünde, Caramon'un da yardıma ihtiyacı olduğunu gördü. Babasının vücudunun yanında yıkılmıştı. Acı veren, nefesini kesen hıçkırıklar onu yıkmıştı. Raistlin, teselli etmek için elini Caramon'un koluna koydu.Caramon'un koca eli, çırpınarak ikizinin eline kenetlendi. Raistlin kendini kurtaramadı, istemiyordu da zaten. Kardeşinin dokunuşunda teselli bulmuştu. Ancak annesinin yüzündeki hayalci bakışı da beğenmemişti."Gel, anne. Dul Judith'in seni eve götürmesine izin ver.""Hayır, hayır!" diye çılgınca bağırdı Rosamun. "Babanızı yalnız bırakmamalıyım. Onun bana ihtiyacı var.""Anne," dedi Raistlin, artık korkmaya başlamıştı. "Babam öjLdü-Yapacak daha fazla..." ~"Ölü!" Rosamun şaşırmış gözüküyordu. "Ölü! Hayır! Olamaz! Benim inancım var!"Rosamun kendisini kocasının üstüne attı. Elleriyle adamın kanlı gömleğini kavradı. "Gilon! Uyan!" . ¦.Gilon'un kafası sallandı. Ağzından kan sızdı."Benim inancım var," diyerek, kalbi kırık bir şekilde inleyerek tekar etti Rosamun. Elleri kan içindeydi, kanlı gömleği sıkıca tuttu."Anne, lütfen, eve git!" diye umutsuzca yalvardı Raistlin.Otik, Rosamun'un ellerini tuttu ve nazikçe açtı. Bir başka komşu da aceleyle vücudun üstüne battaniye örttü."Belzor'dan bu kadar," dedi cüce, tiz bir fısıltıyla.125MARGARET WEiSSözlerinin duyulmasını istememişti ama sesi derin ve netti. Çevresinde duran herkes onu duydu. Çok azı sarsılmış gözüktü. Birkaçı kafasını salladı. Bir ya da iki kişi ise, başkalarının görmediğini düşündüklerinde, keyifsizce sjrıttı.Dul Judith, kasabaya geldiğinden beri yürüttüğü insanları kendi dinine çevirme işinde gayet başarılıydı ve yeni inancına birkaç kişiden daha fazlasını inandırmıştı. Din değiştirenlerin bir kısmı ölü adama dehşet içinde bakıyordu."Belzor kim?" diye tiz bir sesle sordu kender. "Flint, sen Belzor'u biliyor musun? Bu zavallı adamı iyileştirmesi mi gerekiyordu? Niye yapmadı sence?""Kapa çeneni, Tas, seni kapı tokmağı!" dedi cüce fısıltıyla.Ancak bu, çoğu yeni inananın kendisine sorduğu soruydu. Bir cevap için Dul Judith'e baktılar.Dul Judith inancını kaybetmemişti. Yüzü sertleşti. Cüceye tersçe baktı, cesede merakla bir göz atmak için battaniyenin ucunu kaldıran kendere daha da sertçe baktı."Belki de iyileştirilmiştir ve biz fark etmemişizdir," diyerek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 70: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

yardımcı olmaya çalıştı kender."O iyileştirilmedi!" diye bağırdı Dul Judith, kederli bir tonlamayla. "Gilon Majere iyileştirilmedi ve iyileştirilmeyecek de. Nedenini soruyor musunuz? Bu kadının günahları yüzünden!" Dul Judith, Rosamun'u işaret etti. "Kızı bir orospu! Oğlu bir cadı! Gilon Majere'in ölmesi onun ve dnun çocuklarının suçu!"işaret eden parmak, Rosamun'un vücudunu yaran bir mızrak da olabilirdi. Judith'e dehşet içinde baktı, sonra da çığlık attı ve dizlerinin üzerine çöktü, inliyordu.Raistlin ayaktaydı, babasının cesedinin üzerinden geçti. "Ne cüretle?" dedi alçak bir sesle; tehditkarca. Arabanın kenarına ulaşınca dışarıya atladı. "Defol buradan!" Dulla yüz yüze geldi. "Bizi yalnız bırak!""Görüyorsunuz!" Dul Judith, aceleyle kendini haklı çıkarmaya çabaladı, işaret eden parmağını Raistlin'e doğrulttu. "O kötü! O habis tanrıların isteklerini yerine getiriyor!"Raistlin'in içinde bir ateş alev aldı, akkor halinde bir ateş sağduyuyu yaktı, mantığı yaktı. Alevlerin göz kamaştırıcı parlaklığında hiçbir şey göremiyordu. Ateş kendisini yok edebilirdi, Judith'i de126*4 RUHDÖVENİi yok ettiği sürece önemli değildi."Raist!" Bir el onu tuttu. Bir el, güçlü ve sağlam, alevlerin arası-^_ na daldı ve onu sıkıca tuttu. "Raist! Dur!"'] El, kardeşinin eli, Raistlin'i ateşin içinden çekti... Onu kör edenI' akkor halindeki parıltı söndü, ateş söndü ve ağzındaki kül tadıyla{ buz gibi oldu, titremeye başladı. Caramon'un güçlü kolları Raistlin'I in ince omuzlarına sarıldı.' "Ona zarar verme, Raist," diyordu Caramon. Sesi hırıltılıydı, ağ-lamaktan boğazı tahriş olmuştu. "Onu haklı çıkarma!"Yüzü bembeyaz kesilen ve korkan olan dul, bir ağaca yaslandı. Komşularına baktı. "Gördünüz, Solace'ın iyi insanları! Beni öldürmeye çalıştı. O insan giysileri içindeki bir iblis, size söylüyorum! Bu anayı ve onun şeytan tohumunu kovun! Onları Solace'tan atın! Böylesine bir kötülüğe müsamaha etmeyeceğinizi Belzor'a gösterin!" Kalabalık sessizdi, yüzleri ise karanlıktı ve duygularını belli ^ etmiyordu. Yavaşça hareket ederek bir halka oluşturdular; Majere ailesini ortaya alan koruyucu bir halka. Rosamun yere çökmüştü, başı öndeydi. Raistlin ve Caramon birbirlerine yakın, annelerinin yanında duruyorlardı. Kitiara-orada olmamasına rağmen -yıllardır aileyle birlikte olmamıştı- ruhu çağırılmıştı ve sadece kardeşlerinin zihninde yer almasına rağmen, oradaydı. Gilon, üzerine bir battaniye örtülmüş bir şekilde, arabanın içinde ölü olarak yatıyordu. Kanı yünün içinden sızmaya başlamıştı. Dul Judith, halkanın dışında durdu, hâlâ kimse konuşmamıştı.Kalabalığın arkasından biri, insanları iterek, ileri çıktı. Raistlm adamı belli belirsiz bir şekilde görebildi; içinde hâlâ tüten ateş görıP şünü bulanıklaştınyordu. Onu uzun, tıraşlı, kulaklarını kapatan ve omuzlarına düşen uzun saçlı biri olarak hatırlayacaktı. Deri giysileri vardı, kenarlarından püsküller sarkıyordu ve omzunun üzerinde bir yay duruyordu. Dula doğru yürüdü."Bence Solace'ı terk etmesi gereken sensin," dedi. Sakin bir sesle söylemişti, kadını tehdit etmiyordu; sadece bir gerçeği belirtmişti. Dul tehdit eder bir surat takınarak, arkasındaki kalabalığı oluşturan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 71: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

insanlara hızla baktı. "Bu melezin benimle bu şekilde konuşmasına izin verecek misiniz?" dedi."Tanis haklı," dedi Otik; desteğini vermek için sallanarak öne127MARGARET WEISdoğru yürürken. Hâlâ konyak sürahisini tuttuğu tıknaz elini salladı. "Sen sadece Liman'a geri dön, iyi kadın. Ve Belzor'u da beraberinde götür. Ona buralarda ihtiyaç yok. Biz kendi başımızın çaresine bakarız.""Annenizi eve götürün, delikanlılar," dedi cüce. "Babanız hakkında endişelenmeyin. Biz onun gömülmesini sağlarız. Orada olmak isteyeceksiniz, elbette. Zamanı gelince size haber vereceğiz."Raistlin başını salladı, konuşamıyordu. Eğildi ve annesini kavradı. Kadın güçsüzdü; güçsüz ve parçalanmış, tıpkı yabani köpekler tarafından hırpalanmış ve lime lime edilmiş bir bez bebek gibi. Raistlin'in çok iyi hatırladığı boş bir bakışla kadın kendisine baktı; oğlanın kalbi içinde kuruyup büzüldü."Anne," dedi boğuk bir sesle. "Şimdi eve gideceğiz."Rosamun cevap vermedi. Onu duymuş gibi gözükmüyordu. Ölü bir ağırlık gibi kollarına çöktü."Caramon?" Raistlin kardeşine baktı.Caramon başını salladı, gözleri yaşlarla dolmuştu.Annelerini aralarına alarak eve taşıdılar.128ft /Ertesi sabah, Gilon Majere vallen ağaçlarının altına gömülmüştü, mezarına da, Solace'ta yaşayanlar arasındaki bir gelenek uyarınca bir fide dikilmişti. Oğulları törene geldiler. Karısı gelmedi."Uyuyor," dedi Caramon, söylediği yalandan ötürü kızararak. "Onu uyandırmak istemedik."Aslında kadını uyandıramamışlardı.Öğleden sonra, Solace'taki herkes Rosamun Majere'nin transla-rından birine girdiğini öğrenmişti. Bu sefer o kadar derindi ki, onu çağıran hiçbir sesi -ne kadar sevgi dolu olursa olsun- duyamıyordu.Komşular geldiler; başsağlığı dilekleri ve kadını iyileştirebilmek için önerilerle birlikte, ki bazılarını -geyik boynuzunu damıtarak elde edilen alkolü koklatmak gibi- Raistlin denedi. Bazılannıysa hiç -kadına tekrar tekrar iğne batırmak gibi- denemedi.En azından ilk başta. Dehşetli bir korku içine çökmeden önce.Komşuları kadının iştahını açmak için yiyecekler getirdiler; çünkü arkadaşları arasında Rosamun'un yemek yemediği dedited'^lu **1t "^ yayılmıştı. Otik, Son Yuva Hanı'ndan koca bir sepet lezzetli yiyecek getirdi, içinde bir kap kendi ünlü baharatlı patatesinden vardı. Otik, o sarımsak kokulu mükemmel aromaya hiçbir canhnın ve çok az ölünün dayanabileceğine inanırdı.Caramon yiyecekleri solgun bir gülümseme ve sessiz bir teşekkürle aldı. Otik'in eve girmesine izin vermedi, büyük gövdesi"^le kapının önünde durdu."Daha iyice mi?" diye sordu Otik, Caramon'un omzunun üzerinden görmek için boynunu uzatırken.Otik iyi bir adamdı, Solace'takilerin en iyilerinden biri. Eğer bu zavallı kadına yardımı dokunacağını düşünseydi, sevgili hanını he-129MARGARET WEISmen verirdi. Ama dedikoduyu severdi ve Gilon'un trajik ölümü ve kansmın acayip hastalığı bu aralar salonda konuşulan tek şeydi.Caramon sonunda kapıyı kapatmayı başardı. Otik'in sert adımlarının tahta yolda çıkardığı sesleri dinlemek için biraz dikildi, kasabalı birkaç hanımla konuşmak için durduğunu işitti. Caramon, annesinin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 72: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

adının sık sık geçtiğini duydu. İçini çekerek yemekleri mutfağa götürdü ve diğer yiyeceklerin yanma koydu.Baharatlı patatesleri bir kaseye koydu, içine daha yeni elma şarabında pişirilmiş, iştah açıcı kalın bir dilim jambon ekledi ve bir bardağa elf şarabı doldurdu. Bunları annesine götürmeye niyetlenmişti, ancak kadının yatak odasının eşiğinde duraksadı.Caramon annesini severdi. İyi bir oğul annesini sevmeliydi ve Caramon da aklı erdiğince iyi bir oğuldu. Annesine yakın değildi. Kendini Kitiara'ya daha yakın hissediyordu; o, hem kendisini, hem de Raistlin'i yetiştirmek için Rosamun'dan daha çok şey yapmıştı. Caramon bütün kalbiyle annesine acıyordu. Kadın için son derece üzülüyor ve endişeleniyordu, yine de odaya girerken çelik gibi olması gerekiyordu; tıpkı ilerde savaşa girerken olması gerektiğini düşündüğü gibi.Hasra odası karanlık ve sıcaktı, içerideki pis havada; hem nefes alması, hem de koklaması rahatsız ediciydi. Rosamun sırt üstü yatakta yatıyor, boşluğa bakıyordu. Yine de bir şeyler görüyordu görünüşe bakılırsa; çünkü gözleri hareket ediyor ve ifade değiştiriyordu. Bazen gözleri açık, gözbebekleri büyümüş olurdu, sanki bir şey onu dehşete düşürmüş gibi. O zamanlarda kesik kesik ve sık nefes alırdı. Diğer zamanlarda genellikle sakindi. Bazen gülümserdi bile; görmesi büyük acı veren korkunç bir gülümsemeyle...Hiçbir zaman konuşmadı, en azından anlayabilecekleri bir şekilde. Sesler çıkardı ama bunlar gırtlaktan gelen anlamsız seslerdi. Asla gözlerini kapatmadı. Asla uyumadı. Hiçbir şey onu gördüğü hayallerden, onu büyüleyen hayallerden uyandırmadı ya da başka bir yere bakmasını sağlayamadı.Vücut işlevleri devam etti. Raistlin onu temizledi, yıkadı. Gilon un cenazesinin üzerinden üç gün geçmişti ve o günden beri Raistlin annesinin yanından ayrılmamıştı. Yerde, ottan bir şiltenin üzerinde uyuyor, kadının çıkardığı her sese uyanıyordu. Kadınla devamlı konuşuyordu, ona oğlanların okulda yaptıkları eşek şakalarıyla ilgili130RUH DÖVENİkomik hikayeler anlattı, kendi umutlarını ve hayallerini anlattı, bitki bahçesinden ve orada yetiştirdiği bitkilerden bahsetti.Bir bezi suya batırdıktan sonra onu dudaklarının üstünde tutup sıkarak kadının sıvı almasını sağladı; boğulmasın diye her seferinde sadece birkaç damla. Onu beslemeye de çalışmıştı, ancak kadın yemeği yutmayı başaramamıştı, bu yüzden de vazgeçmek zorunda kaldı. Kadınla nazikçe ilgilendi, sonsuz bir şefkat ve yorulmaz bir sabırla...Caramon kapı aralığında durdu, ikisini izledi. Raistlin annesinin yatağının yanında oturmuş onun uzun saçını tarıyor ve ona, Palanthas'ta geçirdiği genç kızlık dönemiyle ilgili hikayeleri anlatıyordu.Önünde duran yüzlere, içinden, kardeşimi tanıdığınızı sanıyorsunuz, dedi Caramon. Sen Theobald Usta ve sen, Jon Farnish ve sen, Sturm Brightblade ve geri kalan hepiniz. Ona 'Sinsi' ve 'İçten Pazarlıklı' diyorsunuz. Onun soğuk, hesapçı ve duygusuz olduğunu söylüyorsunuz. Onu tanıdığınızı sanıyorsunuz... Ama ben onu tanıyorum. Caramon'un gözleri yaşla doldu. Ben onu tanıyorum. Ben onu tanıyan tek insanım...Tekrar görebilene kadar biraz daha bekledi, bu arada gözlerini ve burnunu gömleğinin koluna sildi ve üstüne kazara şarap döktü. Bu da bitince, temiz havadan son kez derin bir nefes aldı ve sonra karanlık ve kasvetli hasta odasına girdi."Biraz yemek getirdim, Raist," dedi Caramon.Raistlin kardeşine bir göz attı, sonra Rosamun'a geri döne "Yemeyecektir."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 73: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"^"Ben... uh... seni kastetmiştim, Raist. Bir şeyler yemen lazım. Yoksa hastalanacaksın," diye ekledi Caramon, kardeşinin kafasının kabul etmiş gibi sallandığım görerek. "Ve eğer sen de hastalanırsan, ben n'aparım? Ben iyi bir hemşire değilim, Raist."Raistlin gözlerini kaldırarak kardeşine baktı. "Kendine yeteri kadar güvenmiyorsun, kardeşim. Hasta olduğum zamanları hatırlıyorum. Benim için duvarlarda gölge şekiller yapardın. Tavşanlar..." Sesi yavaşça kesildi.Caramon'un boğazı tıkandı, gözyaşlanndan nefesi kesildi. Gözlerini kırpıştırarak onları çabucak yok etti ve tabağı kaldırdı. "Hadi, Raist. Ye! Sadece biraz... Bunlar Otik'in patatesleri."131MARCARET WEIS"Onun dünyadaki bütün hastalıklara devası," dedi Raistlin, ağzını bükerek. "Pekala..."Tabağı küçük bir gece sehpasının üzerine koydu. Tabağı alarak patateslerin bir kısmını yedi, jambondan da ufak bir lokma aldı. Caramon endişeyle izliyordu. Raistlin, yarısından çoğu hâlâ yemek dolu olan tabağı geri verdiğinde, yüzü hayal kınklığıyla kırıştı."Bütün istediğin bu mu? Emin misin? Sana başka bir şey getirebilirim? Çok şey var."Raistlin kafasını salladı.Rosamun bir ses çıkarttı, acıklı bir mırıltı. Raistlin kadına bakmak için süratle hareket etti, üstüne eğilerek onu sakinleştirmek için konuştu, daha rahat yatması için ona yardım etti. Suyla dudaklarım ıslattı, ince ellerini ovdu."Daha... daha iyi mi?" diye umutsuzca sordu Caramon.Olmadığını bir bakışta söyleyebilirdi. Ama yanılıyor olmayı umuyordu. Ayrıca, bir şeyler söyleme ihtiyacı hissetmişti, kendi sesini duymak. Evin böylesine garip bir şekilde sessiz olması hoşuna gitmiyordu. Bu karanlık, mutsuz odaya tıkılmaktan hoşlanmıyordu. Kardeşinin nasıl dayanabildiğini merak etti."Hayır," dedi Raistlin. "Daha kötü diyebilirim." Bir an durakladı ve tekrar konuştuğunda sesi durgun, korku içindeydi. "Bir yoldan aşağı koşuyormuş gibi, Caramon; benden uzaklaşıyor. Onu takip ediyorum, ona durması için sesleniyorum ama beni duymuyor. Benimle ilgilenmiyor. Çok hızlı koşuyor, Caramon..."Raistlin konuşmayı kesti, arkasını döndü. Battaniyelerle meşgul oluyormuş gibi davrandı.Sert bir sesle, "Tabağı mutfağa geri götür," diye emretti. "Fareleri çekecek.""Ben... Ben tabağı mutfağa götüreceğim," diyerek mırıldandı Caramon ve hızla çıktı.Mutfağa girince tabağı, masanın durduğunu düşündüğü yere fırlattı; gözlerindeki bulanıklık yüzünden pek iyi göremiyordu. Biri kapıyı çaldı; ama oğlan umursamadı ve bir süre sonra da kapıdaki, her kimse, gitti. Caramon ocağa dayandı, derin derin nefes alıyor, gözlerini sertçe ve hızla kırpıyor, bir daha ağlamamaya çalışıyordu.Soğukkanlılığını geri kazanınca hasta odasına döndü, ikizini biraz da olsa neşelendireceğini düşündüğü haberleri vardı.132*4 RUHDÖVENİIRafstlin'i tekrar yatağın yanına oturmuş buldu. Rosamun aynı şekilde yatıyordu, dikkatle bir yere bakan gözleri içeri çökmüştü. Aşın derecede zayıflamış olan eli, gevşek bir biçimde yatak örtüsünün üstünde duruyordu. Bilekleri doğal olmayan bir biçimde büyük gibiydiler. Vücudu da, ruhuyla birlikte kayıp gidiyor gibi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 74: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

gözüküyordu. Caramon'un odada olmadığı birkaç saniye içinde kötüleşmiş gibiydi. Bakışlarını hızla annesinden çevirdi, ikizinin üzerine odakladı."Otik buradaydı," dedi Caramon, gereksiz bir biçimde; kardeşi bunu zaten patateslerin gelmesinden anlamış olmalıydı. "Dul Judith'in Solace'ı bu sabah terk ettiğini söyledi.""Öyle mi," dedi Raistlin; bir beyandı bu, soru değil. Etrafa bakındı. Kızarmış gözlerinde titrek bir alev yandı. "Nereye gitmiş?""Liman'a geri gönmüş." Caramon sırıtmayı başardı. "Bizi Belzor'a şikayet etmeye gitti. Giderken de onun buraya geleceğini ve bizi doğduğumuza pişman edeceğini iddia ediyormuş."Yanlış cümle seçimi. Raistlin yüzünü buruşturdu ve hemen annesine baktı. Caramon süratle iki adım attı, elini kardeşinin omzuna koydu ve sıkıca kavradı."Bunu düşünemezsin, Raist!" diye tembihledi. "Bunun senin hatan olduğunu düşünemezsin!""Değil mi?" diyerek acıyla cevap verdi Raistlin. "Eğer ben olmasaydım, Judith annemi yalnız bırakırdı. Bu kadın buraya benim yüzümden geldi, Caramon. Peşinde olduğu bendim. Annem bir defasında bana büyüden vazgeçmemi söylemişti. Neden böyle bir^y söyleyebileceğini düşündüm ben de. Bu Judith'ti, onu sıklfÇın^r-du. Eğer bilseydim...""Ne yapardın, Raistlin?" diyetek araya girdi Caramon. Kardeşinin iskemlesinin yanına çömeldi, ciddiyetle ona baktı. "Ne yapardın? Okulu mu bırakırdın? Büyüden vaz mı geçerdin? Bunu yapar miydin?"Raistlin bir an sessizce oturdu, elleriyle aşınmış gömleğinin kıvrımlarını dalgınca çekiştirdi. "Hayır," dedi sonunda. "Ama annemle konuşurdum. Ona açıklardım."Annesine bir göz attı. Uzanarak, acınacak derecede zayıf olan elini tuttu, sıktı; ama nazikçe değil, bir tepki görmek istiyordu, acıyla bir yüz buruşturma bile olsa...133MARGARET WEISO eli kendi elinin içinde ezebilirdi, boş bir yumurta kabuğu gibi ezebilirdi, yine de Rosamun gözünü bile kırpmazdı. İçini çekerek tekrar Caramon'a baktı.Sessizce, "Fark etmezdi, değil mi, kardeşim?" diye sordu Raistlin."Hiçbir zaman," dedi Caramon. "Hiçbir şey değişmezdi."Raistlin annesinin elini bıraktı. Parmaklan, kadının solgun teninde kırmızı izler bırakmıştı. Kardeşinin elini tuttu ve sıkıca kavradı. Uzun bir süre boyunca birlikte sessizce oturdular, birbirlerin-de huzur bulmuşlardı, sonra Raistlin merakla kardeşine baktı."Sen bilgesin, Caramon. Bunu biliyor muydun?"Caramon güldü, karanlık odaya şimşek gibi düşen büyük bir kahkaha patlatarak onu korkuttu. Ellerini ağzının üzerine koydu, kıpkırmızı kesildi."Hayır, değilim, Raist," dedi boğuk bir fısıltıyla. "Beni bilirsin. Bir lağım cücesi kadar aptal... Herkes öyle diyor. Sen bütün zekayı almışsın. Ama bu doğru. Ona ihtiyacın var. Benim yok. Biz birlikte olduğumuz sürece yok."Raistlin birdenbire eÜni tutmayı bıraktı. Elini geri çekti ve suratını başka yöne çevirdi. "Bilgelik ve zeka arasında fark vardır, kardeşim." Sesi soğuktu. "Bir insan biri olmadan da diğerine sahip olabilir. Neden bir yürüyüşe çıkmıyorsun? Ya da çiftçin için yaptığın işe geri dönmüyorsun?""Ama... Raist...""ikimizin de burada kalmasına gerek yok. Tek başıma halledebi-ınm.Caramon yavaşça ayağa kalktı. "Raist, ben...""Lütfen, Caramon!" dedi Raistlin. "Eğer gerçeği bilmek istiyorsan,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 75: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

sen durmadan hareket ediyorsun ve gereksiz yere telaşlanıyorsun, bu da dikkatimi dağıtıyor. Sen temiz hava ve egzersizle kendini daha iyi hissedeceksin, ben de yalnız kaldığımda daha iyi olaca-"Tabi, Raist," dedi Caramon, "eğer istediğin buysa... Sanırım ben gidip Sturm'u göreceğim. Annesi bize geldi ve biraz taze pişmiş ekmek getirdi. Gidip teşekkür edeyim.""İyi olur," dedi Raistlin soğukça.Caramon, bu ani karanlık ve acı huysuzluğa neyin yol açtığını hiç anlayamadı, söylediği ya da yaptığı şeylerden hangisinin, sanki134'4RUHDÖVENİkardeşini soğuk suyla ıslatmış gibi, içindeki ışığı söndürdüğünü hiç anlayamadı. Kardeşinin yumuşaması, bir şeyler söylemesi, kalmasını ve kendisine arkadaşlık etmesini istemesi ihtimaline karşı biraz bekledi. Ama Raistlin, elindeki bezi bir sürahi suyun içine daldırdı. Bezi, Rosamun'un dudaklarına tuttu."Biraz bundan içmen lazım, anne," dedi yumuşakça.Caramon içini çekti, arkasını döndü ve çıktı.Bir gün sonra, Rosamun ölmüştü."•pr ^p*"*^*»135ikizler annelerini, babalarının yanındaki mezara gömdüler. Sadece birkaç kişi cenazede onlarla birlikteydi. O gün, yağmurlu ve soğuk havada, vakitsiz bir sonbaharın izleri vardı. Yağmur, mezarın etrafında toplanmış olanların derilerine işleyerek, durmadan yağıyordu. Ahşap tabutun üzerinde ritim tutan yağmur, mezarın içinde de küçük bir havuz oluşturmuştu. Diktikleri vallen ağacı filizi boynunu bükmüş, üzgün ve ümitsizdi, yarısına dek suyun içindeydi.Raistlin, Caramon'un kendisini birkaç kez endişeyle kafasını pelerininin başlığıyla örtmesini konusunda uyarmasına rağmen, başı açık olarak yağmurda durdu. Raistlin, kardeşinin yalvarmalarını duymamıştı. Yağmur damlalarının ahşap tabut üzerine düşerken çıkarttıkları sesten başkasını duymadı; küçük bir tabuttu, neredeyse bir çocuğunla kadar... O korkunç son günlerde Rosamun, bir deri bir kemik kalmıştı. Sanki kadının gördükleri onu pençelerinde sıkıca tutmuş, etlerini kemirmiş, ondan beslenmiş, onu hızla yiyip bitirmiş gibiydi.Raistlin hastalanacağını biliyordu. Belirtileri tanımıştı. Ateş şimdiden kanında yanıyordu. Sırayla bir terliyor, bir titriyordu. Kasları ağrıyordu. Uyumayı çok istiyordu, ancak ne zaman denese, annesinin sesinin onu çağırdığını duyuyor ve anında uyanıyordu.Sessizliğe, korkunç sessizliğe uyanmak...Cenazede ağlamak istedi ama yapmadı. Gözyaşlarını yuttu. Onlardan utanıyor değildi. Kimin için ağladığından emin değildi... ölmüş annesi için mi, yoksa kendisi için mi..Törenin farkında değildi, zamanın geçtiğinin de farkında değildi. O mezarın başında bütün ömrü boyunca duruyor olabilirdi. Bittiğini ancak Caramon, giysisinin kolunu çektiğinde anladı. O136RUHDÖVENİzaman bile gitmesi gerektiğine ikizini inandıran Caramon değildi, tabuta çarpan toprak parçalarmm sesiydi, Raistlin'in titremesine neden olan boş sesti.Raistlin bir adım attı, sendeledi, neredeyse mezara düşüyordu. Caramon onu tuttu ve dengesini sağladı."Raist! Sen yanıyorsun!" diye bağırdı Caramon endişeyle."Onu duydun mu, Caramon?" diye kaygıyla sordu Raistlin, tabuta doğru

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 76: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

bakarken. "Onun beni çağırdığını duydun mu?"Caramon ikizine sarıldı. "Seni eve götürmemiz lazım," dedi ciddiyetle.Soluk soluğa, "Acele etmeliyiz!" dedi Raistlin, kardeşinin eliniiterken. Mezarın içine atlamaya kararlı gözüküyordu. "Beni çağırı-„ yor.Ancak doğru düzgün yürüyemiyordu. Yerde ters bir şeyler vardı. Bir ejderin kuyruğu gibi sallanıyor, sallanıyor ve kendisini yere düşürüyordu.Batıyordu, mezarın içine batıyordu... Toprak üzerine dökülüyor ve hâlâ kadının sesini duyabiliyordu...Raistlin sendeledi, mezarın kenarında yere düştü. Gözleri kapandı. Çamur ve dökülmüş yaprakların arasında hareketsizce yattı.Caramon üzerine eğildi. "Raist!" diye seslenerek onu biraz sarstı.İkizi tepki vermedi. Caramon etrafına bakındı. Kardeşiyle yalnızdı, yağmurdan kurtulmak için olabildiğince hızlı çalışan mezarcı dışında. Diğer yaslı insanlar yeterince kaldıktan sonra hemen evlerinin sıcaklığına ya da Son Yuva Hanı'ndaki çıtırdayan ateşe gitmişlerdi. Son başsağlığı dileklerini aceleyle söylemişlerdi, ı"!?" söyle-"^ yeceklerini tam olarak bilmeden. Kimse Rosamun'u pek iyi tanımazdı, kimse onu sevmezdi.Caramon'a yardım edebilecek, ona tavsiyelerde bulunacak kimse yoktu. Tek başınaydı. Eğildi, Raistlin'i kollarıyla kaldırmak ve onu eve taşımak için hazırlandı.Bir çift parlak siyah çizme ve kahverengi bir pelerin ucu gördü."Selam, Caramon."Yukarı baktı, daha iyi görebilmek için başlığını geriye itti. Yağmur yağıyor, saçlarından akarak gözlerine giriyordu.Önünde bir kadın duruyordu. Yaklaşık yirmi yaşlarında bir kadın, belki daha yaşlı. Çekiciydi, ancak güzel değildi. Başlığının al-137MARGARET WEIStındaki saçları siyah ve kıvırcıktı, yüzünün çevresindekiler ıslanmıştı. Gözleri koyu ve parlaktı, belki de biraz fazla parlak, bir elmasın sertliğiyle ışıldıyordu. Yuvarlak hatlı vücuduna uyması için şekillendirilmiş kahverengi, deri bir zırh, bol yeşil bir bluz, yeşil yün çoraplar ve dizlerine kadar gelen parlak siyah çizmeler giymişti. Kalçasında bir kılıç asılıydı.Tanıdık gözüküyordu. Caramon onu tanıdığını biliyordu; ama hafızası olan o kereste deposunu düzene koyacak vakti olmamıştı. Kardeşine yardım etmesi gerektiğiyle ilgili bir şeyler mırıldandı; ama kadın şimdi yanında, Raistlin'in yanına diz çökmüştü."O benim de kardeşim, biliyorsun," dedi ve ağzı, çarpık bir gülümsemeyle büküldü."Kit!" diyen Caramon'un nefesi kesildi, en sonunda onu tanımıştı. "Sen ne... Nereden... Nasıl...""Şimdi, onu sıcak ve kuru bir yere götürsek iyi olacak," diyerek sözünü kesti Kitiara, Caramon'un içini rahatlatarak durumu kontrolü altına aldı.Kadın güçlüydü, bir erkek kadar. Aralarına alarak Raistlin'i ayağa kaldırdılar. Kısa bir sürede ayağa kalktı, görmeyen gözlerle etrafına bakınıp bir şeyler mırıldandı. Gözleri geriye kaydı, kafası düştü. Bihncini tekrar kaybetmişti."O... O hiç bu kadar hasta olmamıştı!" dedi Caramon. Gerçekten korkmuştu, korku içinde canlıydı, kalbini sıkıştırıyordu. "Onu hiç bu kadar kötü görmedim!""Hah! Ben daha kötülerini gördüm," dedi Kitiara güvenle. "Çok daha kötülerini. Daha kötülerini tedavi de ettim. Bağırsakta ok yaraları, kesilmiş bacaklar... Endişelenme," diye ekledi. Caramon'un kederi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 77: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

yüzünden gülümsemesi anlayışla yumuşadı. "Ölüm'le küçük kardeşim için daha önce de savaştım ve kazandım. Gerekirse yine yaparım."Raistlin'i uzun merdivenlerden yukarıya taşıyarak tahta yola çıkardılar, oradan da damlayan ağaç dallarının arasından geçerek Majereler'in küçük evine ulaştılar. İçeri girdiklerinde Caramon ateşi yaktı. Kit, Raistlin'in ıslak giysilerini utanmazca bir hızla derhal çıkarttı. Caramon hafifçe, utanarak itiraz edince Kitiara güldü."Sorun ne, küçük kardeşim? Bunun benim hassas kadınsı anlayışımı sarsacağından mı korktun? Endişelenme," dedi ve sırıtarak138

«I"RUHDÖVENİgöz kırpıp ekledi, "erkekleri daha önce de çıplak gördüm."Yüzü kıpkırmızı olan Caramon, Raistlin'i yatağa yatırması için kız kardeşine yardım etti. O kadar titriyordu ki, düşecek gibi gözüküyordu. Konuşuyordu ama söylediklerinin anlamı yoktu ve bazen de çığlık atıyor ve onlara kocaman, ateşten büyümüş gözleriyle bakıyordu. Kit evi alt üst etti, bütün battaniyeleri buldu ve hepsini üstüne yığdı. Elini boynuna koyarak nabzını kontrol etti, dudaklarını düşünceli bir kızgınlıkla büzdü ve kafasını salladı. Caramon, yanında durmuş, endişeyle izliyordu."Kocakarı hâlâ buralarda mı?" diye aniden sordu Kitiara. "Biliyorsun, hani şu ağaçlarla konuşan ve kuş gibi öten ve evde evcil hayvan niyetine bir kurt besleyen?""Tuhaf Meggin? Evet, hâlâ buralarda. Sanırım..." Caramon kuşkuluydu. "Kasabanın o tarafına pek gitmiyorum. Babam istemiyor..." Duraksadı, yutkundu ve tekrar başladı. "Babam oraya gitmemizi istemezdi.""Babam artık burada değil. Sen kendi basmasın, Caramon," diye merhametsiz bir açık sözlülükle yanıtladı Kitiara. "Tuhaf Meggin'e git ve ona söğüt kabuğu iksirine ihtiyacın olduğunu söyle. Ve acele et. Şu ateşi düşürmemiz lazım.""Söğüt kabuğu iksiri," diyerek kendi kendine birkaç kez tekrarladı Caramon. Pelerinini giydi. "Başka bir şey var mı?""Şu anda yok. Ohh... ve Caramon" -açık kapının ağzında dikilirken Kitiara onu durdurdu- "kimseye kasabaya döndüğümü söyleme, tamam mı?""Elbette, Kit," diye yanıtladı Caramon. "Niye?" ""^ * ^"Bir sürü dedikoducunun gizlice gözetleyip soru sorarak canımı sıkmasını istemiyorum. Şimdi, git. Bekle! Hiç paran var mı?"Caramon hayır anlamında başını salladı.Kitiara kemerinde duran deri kesenin içine uzandı, birkaç çehk para çıkarttı ve ona attı. "İhtiyar kocakarıdan dönerken Otik'in yerine uğra ve bir testi brendi al. Evde yenecek bir şeyler var mı?"Caramon başıyla onayladı. "Komşular bir sürü şey getirdi.""Ah, evet, unutmuşum. Cenaze yemekleri... Tamam, git' Dediğimi unutma; kimseye burada olduğumu söyleme."Caramon çıktı, kız kardeşinin uyarısı yüzünden biraz meraklan-mıştı. Uzun ve düşünceli bir şekilde durumu tarttığı birkaç saniye139MARGARET WEISsonunda Kitiara'nın ne yaptığını bildiğine karar verdi. Eğer kasabada olduğu duyulursa, buradan Toz Ovalan'na kadar bütün dedikoducular etrafta gizlice gözetlemeye başlardı. Raistlin'in dinlenmeye ve sessizliğe ihtiyacı vardı, ziyaretçi akınına değil. Evet, Kitiara ne yaptığını biliyordu. Raistlin'e yardım edecekti. Edecekti.Caramon genelde her şeyi olumlu yönlerinden görürdü. O, geçmişte olanlar yüzünden endişelenecek ya da ilerde olacaklar için kaygılanacak biri değildi. Dürüst ve başkalarma güvenen biriydi ve çoğu dürüst, başkalarma güvenen insan gibi, diğer bütün herkesin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 78: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

dürüst ve güvenilir olduğuna inanırdı. Kaz kardeşine güveniyordu.Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altmda hızla, adı kötüye çıkmış bir han olan Yalak'tan pek uzak olmayan ve vallen ağaçlarının altmda yerde duran, neredeyse yıkılmak üzere bir kulübede yaşayan Tuhaf Meggin'in evine doğru ilerledi. Ne söyleyeceğini unutmamak için, tekrar tekrar "söğüt kabuğu, söğüt kabuğu" diye mırıldanan Caramon, neredeyse kapının eşiğinde yatan yaşlı, gri kurda takılıp düşüyordu.Kurt hırladı. Caramon aceleyle geri çekildi."Cici köpekçik," dedi Caramon, kurda.Kurt ayağa kalktı, sırtındaki tüyleri kabarmıştı. Ağzı bir hırıltıyla açıldı, sapsarı ama sipsivri dişlerini gösterdi.Yağmur, Caramon un üzerine yağıyordu. Pelerini tamamen ıslanmıştı. Ayak bileğine kadar çamur içindeydi. Pencereden mum ışığını ve içeride hareket eden gölgeyi görebiliyordu. Kurdu bir kere daha geçmeyi denedi."İşte iyi bir köpek," dedi ve kurdun kafasını okşamaya başladı.San dişlerin bir hamlesi, neredeyse Caramon'un elini kapıverdi.Kapıdan vazgeçen Caramon, pencere camına hafifçe vurabileceğini düşündü. Kurt öyle düşünmedi. Kurt haklıydı.Caramon gidemezdi. İksir olmadan asla. Kapıda bağırmak pek nazikçe değildi; ama bu koşullar altında, umutsuz Caramon'un son şansı buydu."Tuhaf., yani..." Caramon kızardı, sonra tekrar başladı, "Bayan Meggin! Bayan Meggin!"Pencerede bir yüz belirdi, arkaya doğru sıkıca toplanmış, gri saçları olan orta yaşlı bir kadının yüzü. Gözleri parlak ve aydınlıktı. Deli gibi gözükmüyordu. Sırılsıklam olan Caramon'a dikkatle baktı140RUHDÖVENİve pencereden uzaklaştı. Caramon'un kalbi, artık neredeyse dizlerine gelmiş olan çamurun içine battı. Sonra kulak tırmalayıcı bir ses duydu, sanki bir sürgü kaldırılıyormuş gibi. Kapı sallanarak açıldı. Kadın, kurda bir kelime söyledi, Caramon'un anlayamadığı bir kelime.Kurt sırtüstü yuvarlanarak dört ayağını da havaya kaldırdı, kocakarı da karnını kaşıdı."Evet, oğlum," dedi yukarı bakarak, "ne istiyorsun? Hava, evime taş atman için biraz fırtınalı, değil mi?"Caramon, bir pancar turşusu kadar kızarmıştı. Taş atma olayı uzun zaman önce olmuştu, o zaman daha küçük bir çocuktu ve kadının kendisini hatırlamayacağını düşünmüştü."Evet, ne istiyorsun?" diye tekrarladı kadın."Kabuk," dedi kısık bir sesle, utanmış, heyecanlanmış ve huzursuz olmuştu. "Bir tür kabuk. Ben... Ben ne olduğunu unuttum.""Ne için?" diye sertçe sordu Meggin."Ih... Kit... Hayır, bunu demek istemedim. Kardeşim. Ateşi var.""Söğüt kabuğu iksiri. Hemen getiririm." Kocakarı oğlana baktı. "Yağmurdan korunman için içeri gelmeni söylerdim ama bahse girerim gelmezsin."Caramon, kadının arkasından kulübeye göz attı. Sıcak ateş davetkar gözüküyordu; ama sonra masadaki kafatasını gördü; bir insan kafatası, çevresinde başka kemikler de vardı. Omurgaya bağlanmış kaburga kemiğine benzeyen bir şey gördü. Eğer hayal bile edilemeyecek kadar korkunç olmasaydı, Caramon, kadının bir insan yapmayı denediğini düşünebilirdi; kemiklerden başWfipî|hşa doğru çalışarak.Bir adım geriledi. "Hayır, bayan... Teşekkür ederim, bayan, ben burada da iyiyim."Kocakarı sırıttı ve kıkırdadı. Kapıyı kapattı. Kurt eşiğe kıvrıldı, sarı gözlerinden birini Caramon'a dikmişti.Zavallı bir şekilde yağmurun altında durdu, kardeşi için endişeleniyor, kocakarının işinin uzun sürmemesini umuyordu ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 79: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

huzursuzca, ona güvenmekle hata yapıp yapmadığını merak ediyordu. Belki de koleksiyonu için daha fazla kemiğe ihtiyacı vardı. Belki de bir balta almaya gitmişti...Kapı öyle ani açıldı ki, Caramon'un zıplamasına neden oldu.141MARCARET WEISMeggin küçük bir cam şişe tutuyordu. "İşte, oğlum. Kız kardeşine, Raistlin'e her sabah ve akşam büyük bir kaşık içirmesini söyle, ateş düşene kadar. Anladın mı?""Evet, bayan... Teşekkür ederim, bayan..." Caramon cebindeki paralan bulmaya çalıştı. Bir anda kadının ne dediğini fark ederek kekeledi, "Bu... kız kardeşim için değil. O... burada değil... kesinlikle. O uzakta. Ben..." Caramon ağzını kapattı. Çok kötü bir yalancıydı.Meggin tekrar kıkırdadı. "Tabi ki öyle. Kimseye bir şey söylemem. Hiç korkma. Umarım kardeşin iyileşir, iyileştiği zaman, ona, beni ziyarete gelmesini söyle. Onu görmeyi özledim.""Kardeşim buraya gelir miydi?" diye sordu Caramon hayretle."Her zaman. Ona şifalı ot bilgisini kimin öğrettiğini sanıyorsun? O mankafah alık Theobald değil. O kıçını ısırsa bile bir yaban elmasını, karahindibadan ayırt edemez. Dozu hatırlayabilecek misin, yoksa yazmamı ister misin?""Ben... ben hatırlarım," dedi Caramon. Bir para çıkarttı.Meggin elini sallayarak reddetti. "Arkadaşlarımdan para almam. Ebeveynlerin için üzüldüm. Bir gün beni ziyarete gel, Caramon Majere. Seninle konuşmaktan zevk alırım. Düşündüğünden daha zeki olduğuna bahse girerim.""Evet, bayan," dedi Caramon nazikçe; ama kadının ne demek istediği konusunda bir fikri yoktu ve davetini de kabul etmeye hiç niyetli değildi.Başını eğerek beceriksizce bir selam verdi ve söğüt kabuğu iksiri dolu küçük şişeyi, en az bir annenin yeni doğmuş bebeğini tuttuğu kadar şefkatle tutarak, ağaçlara çıkan merdivene doğru çamurda bata çıka ilerledi. Düşünceleri tamamen karışmıştı. Raistlin o yaşlı kocakarıyı ziyaret ediyordu. Ondan bir şeyler öğreniyordu. Belki o kurukafaya bile dokunmuştu! Caramon yüzünü buruşturdu. Bu son derece şaşırtıcıydı.O kadar telaşlanmıştı ki, hana konyak almak için uğraması gerektiğini tamamen unuttu. Eve vardığında Kit'ten sert bir azar işitti ve yağmurda tekrar dışarı çıkmak zorunda kaldı.142Raistlin birkaç gün boyunca çok hastaydı. Ateşi bir doz söğüt kabuğundan sonra düşüyor gibi oluyor; ama sonra tekrar çıkıyordu ki her seferinde daha da yüksehr gibiydi. Caramon ne zaman sorsa, Kitiara ikizinin hastahğını hafife alıyor gibi davranıyordu ama endişeli olduğunu söyleyebilirdi. Bazı geceler, onun uyuduğunu düşündüğü zamanlar, Kit'in sertçe iç çektiğini duyuyor, ikizlerin paylaştığı küçük odaya çekerek getirdiği annelerinin sallanan sandalyesinin koluna parmaklarını vurduğunu görüyordu.Kitiara yumuşak bir hemşire değildi. Zayıflığa hiç tahammülü yoktu. Raistlin'in yaşamasına karar vermişti. Onu iyileştirmek için elinden gelen her şeyi yapıyordu ve Raistlin tepki vermeyince rahatsız oluyor, hatta biraz da kızıyordu. O noktada, savaşı kişisel olarak ele almaya karar verdi. Yüzündeki ifade o kadar amansız, katı ve kararlıydı ki; Caramon, Olüm'ün bile onunla yüzleşmekten biraz gözünün korkabileceğini düşündü.Ölüm korkmuş olmalıydı; çünkü o amansız varlık kayb^dı^ikizinin hastalığının dördüncü gününün sabahı, Caramon rahatsız bir geceden sonra uyandı. Kit'i yatağın üstüne çökmüş buldu, başını kollarının üzerine koymuş, hafif bir uykuyla gözleri kapanmıştı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 80: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Raistlin de uyumuştu. Hastalığının ağır, rüyalarla eziyet eden uykusu değildi bu, iyileştirici bir uykuydu, huzurlu bir uyku. Caramon, kardeşinin nabzına bakmak için eline uzandı ve bunu yaparken, Kitiara'nın omzuna hafifçe dokundu.Kadın ayağa fırladı, bir eliyle oğlanın gömleğinin yakasına yapıştı, gömleği boğazının etrafında bükerek sıktı. Diğer elinde, sabah güneşi altında parlayan bir bıçak belirdi."Kit! Benim!" diyerek hırıldadı Caramon, boğulmak üzereydi.143MARGARET VVEISKit, tanımadan ona baktı. Sonra ağzı çarpık bir sırıtışla açıldı. Gömleğindeki buruşuklukları düzelterek gitmesine izin verdi. Bıçak da hızla kayboldu, o kadar hızlıydı ki; Caramon nereye gittiğini göremedi."Beni ürküttün," dedi."Şaka yapma!" dedi Caramon içtenlikle. Boynu, kumaşın etini kestiği yerlerde yanıyordu. Boynunu ovaladı, kız kardeşine ihtiyatla gözünü dikti.Kendisinden daha kısaydı, daha da ince yapılıydı; ama eğer zamanında konuşmuş olmasaydı şu anda ölü bir adam olurdu. Hâlâ kadının elinin, nefesini keserek, boğazının etrafındaki kumaşı sıkıştırdığını hissedebiliyordu.Aralarında garip bir sessizlik oldu.' Caramon kız kardeşinde huzurunu kaçıran bir şeyler görmüştü, ürperten bir şeyler. Saldırının kendisi değil. Gördüğünde canın sıkan şey, saldırırken kadının gözlerindeki vahşi, istekli hazdı."Üzgünüm, çocuk," dedi sonunda. "Seni korkutmak istememiştim." Oğlanın yanağına neşeli, hafif bir tokat attı. "Ama bir daha asla uyurken bana böyle gizlice sokulma. Tamam mı?""Tabi, Kit,"dedi Caramon, hâlâ endişeliydi ama olayın kendi hatası olduğunu kabul etmek istiyordu. "Seni uyandırdığım için üzgünüm. Sadece Raistlin'in nasıl olduğunu görmek istedim.""Krizi atlattı," dedi Kitiara yorgun, muzaffer bir gülümsemeyle. "İyi olacak." Gururla aşağı, ona baktı, yendiği düşmanına bakar gibi. "Ateşi dün gece düştü ve bir daha çıkmadı. Şimdi onu yalnız bırakmamız ve uyumasına izin vermemiz lazım."İsteksiz Caramon'u kapıdan dışarı itti. "Gel! Büyük ablayı dinle. Beni korkutmana karşıhk olarak, kahvaltımı hazırlayabilirsin."Kızgınlıkla, "Korkutmak!" dedi Caramon. "Sen korkmamıştın.""Bir asker daima korkar," diyerek düzeltti Kit. Masaya oturarak mevsimin ilk meyvelerinden biri olan, hâlâ yeşil bir elmaya açlıkla saldırdı. "Korkunla ne yaptığındır önemli olan,""Hı?" Caramon ekmeği dilimlerken yukarı baktı."Korku seni tepetaklak edebilir," dedi Kit, güçlü beyaz dişleriyle elmayı ısırırken. "Ya da korkunun senin için çalışmasını sağlayabilirsin. Başka bir silah gibi kullanabilirsin. Korku komik bir şeydir. Seni yüreksiz yapabilir, pantolonuna işemene neden olabilir, seni144RUHDÖVENİbir bebek gibi inletebilir. Ya da daha hızlı koşmanı, daha sert vurmanı sağlayabilir.""Sahi mi.' Gerçekten mi?" Caramon, bir dilim ekmeği bir çatala batırdı ve mutfak ateşinin üzerinde tuttu.İskemlesinin arkasına yaslanıp çizmeli ayaklarını yakındaki bir iskemleye yaslayarak, "Bir keresinde bir dövüşe girmiştim," diye sözlerine devam etti Kit. "Bir grup goblin üzerimize atladı. Yoldaşlarımdan biri, Bart Maviburun diye çağırdığımız bir adam -çünkü burnunun garip mavimsi bir rengi vardı- neyse, bir goblinle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 81: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

dövüşüyordu ve kılıcı tam ortadan ikiye ayrıldı. Goblin sevinçle uludu, adamı öldüreceğini düşündü. Bart'ın gözü döndü. Bir silahının olması gerekiyordu; goblin her yönden birden saldırıyordu ve Bart da kaçmak için Abyss'ten gelen bir iblis gibi dans ediyordu. Bart bir sopaya ihtiyacı olduğuna karar verdi ve uzanabileceği ilk şeyi tuttu, bu da bir ağaçtı. Bir dal değil, tanrının cezası komple bir ağaç. Ağacı yerden söktü -köklerinin çatırdadığını ve koptuğunu duyabilirdin- ve goblinin kafasına kuvvetle vurdu, onu anında öldürdü.""Yok canım!" diyerek itiraz etti Caramon. "Buna inanmıyorum. Bir ağacı yerinden mi söktü?""Körpe bir ağaçtı," dedi Kit omuzlarını silkerek. "Ama bir daha yapamadı. Dövüşten sonra bir başkasının üzerinde denedi, hemen hemen aynı büyüklükte; ama ağacın dallarını kımıldatmayı bile başaramadı. İşte bu, korkunun senin için yapabileceği şeydir.""Anlıyorum," dedi Caramon derin derin düşünerek."Ekmeği yakıyorsun," diye belirtti Kitiara."Ah, evet! Üzgünüm. O dilimi ben yerim." Caramon tetratft'ış ekmeği çataldan aldı, yerine bir başkasını taktı. Birkaç gündür kendisini rahatsız eden bir soru vardı. İncelikle sormak için bir yol düşündü ama bulamadı. İnceliklerde Raistlin iyiydi, Caramon sadece pot kırardı. Yine de sorabileceğini ve bundan kurtulabileceğini düşündü, özellikle de Kitiara havasında gözüktüğüne göre."Neden geri döndün?" diye sordu ona bakmadan. Diğer tarafını da kızartmak için-ekmeği dikkatlice çatalın üzerinde döndürdü. "Annem yüzünden mi? Cenazesindeydin, değil mi?"Kit'in çizmelerinin yere çarptığını duydu ve endişeyle yukarı baktı, onu kırdığını düşünüyordu. Kadın arkası dönük bir şekilde, küçük pencereden dışarı bakarak dikildi. Yağmur en sonımda dur-145MARGARET WEISmuştu. Daha yeni renk değiştirmeye başlayan vallen ağacı yaprakları, sabah güneşinde altma batırılmışlardı."Gilon'un ölümünü duydum," dedi Kitiara. "Kuzeydeki bir meyhanede rastladığım birkaç oduncudan. Rosamun'un... hastalığını da duydum." Ağzı kıvrıldı, gözünün ucuyla Caramon'a baktı. "Dürüst olmak gerekirse, sizin için geri geldim; sen ve Raistlin için. Ama o konuya sonra geleceğim. Rosamun'un öldüğü gece geldim. Ben... şey... arkadaşlarımla kalıyordum. Evet, cenazeye gittim. Sevsem de sevmesemde o benim annemdi. Sanırım ölümü sen ve Raist için epey kötü oldu, ha?"Caramon sessizce başını salladı. Bunun hakkında düşünmekten hoşlanmıyordu. Suratsızca yanmış ekmeği yedi."Biraz yumurta ister misin? Tavada kızartabilirim," dedi."Evet, açlıktan ölüyorum. Otik'in patateslerinden de koy, eğer kaldıysa." Kit pencerenin önünde durmaya devam etti. "Rosamun benim için bir şey ifade ettiğinden değil. Etmezdi..." Sesi sertleşti. "Ama eğer gitmeseydim kötü şans getirirdi."" 'Kötü şans'la ne demek istiyorsun?""Ah, tamamen batıl inanç saçmalığı olduğunu biliyorum," dedi Kit, pişmanlık dolu bir sırıtışla. "Ama o benim annemdi ve öldü. Biraz saygı göstermem gerekir. Yoksa, yani" -Kit rahatsız gözüküyordu- "cezalandırılabilirim. Başıma kötü bir şey gelebilir.""Bu Dul Judith'in söylediklerine benziyor," dedi Caramon yumurtaların kabuklarını kırarken; kabukları yumurtadan ayırmak için beceriksiz ve etkisiz girişimlerde bulunuyordu. Çırpılmış yumurtası kıtır kıtır olan kıvamıyla bilinirdi. "Belzor adında bir tanrının bizi cezalandıracağını söyledi. Söylemek istediğin bu mu?""Belzor! Ne saçmalık. Tanrılar var, Caramon. Güçlü tanrılar... Eğer

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 82: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

hoşlarına gitmeyen bir şey yaparsan, seni cezalandıracak tanrılar... Ama seni ödüllendirirler de, eğer onlara hizmet edersen."Kız kardeşine dikkatle bakan Caramon, "Ciddi misin?" diye sordu. "Alınma ama daha önce hiç böyle konuştuğunu duymamış-tim.Kitiara pencereden döndü. Uzun ve kararlı adımlarla yürüyerek ellerini masaya dayadı ve Caramon'un yüzüne baktı."Benimle gel!" dedi, sorusuna cevap vermemişti. "Kuzeyde Sanction adında bir şehir var. Orada büyük şeyler oluyor, Caramon.146»4RUHDÖVENİÖnemli şeyler. Onların bir parçası olmayı planlıyorum ve sen de bana kanlabilirsin. Ben seni almak için geri geldim."Caramon'un aklı çelinmişti. Kitiara'yla yolculuk ermek, Solace dışındaki engin dünyayı görmek... Yıprancı çiftlik işleri yok, çapa, saban sürmek yok, kolları ağrıyana kadar saman kaldırmak yok... Kolunu kılıç için kullanmak, goblinlerle ve ogrelerle dövüşmek. Gecelerini yoldaşlarıyla areş errafında geçirmek; ya da rahat ve sıcak bir meyhanede, dizinde bir kızla..."Ya Raistlin?" diye sordu.Kir başını salladı. "Onu daha güçlü bulmayı ummuştum. Şimdi büyü yapabiliyor mu?""Ben... ben sanmıyorum," dedi Caramon."Muhtemelen bir daha da kullanmayı başaramayacak, o zaman. Ah, duyduğum büyücüler, yeteneklerini on iki yaşında kullanmaya başlamışlardı! Yine de ona bir iş bulabileceğime eminim. İyi bir eğitim aldı, değil mi? Bildiğim bir tapınak var. Yazıcı arıyorlar. Kolay iş ve tombul yaşam. Ne dersin? Raistlin yolculuk yapabilecek kadar iyileşir iyileşmez gideriz."Caramon, kendine Sanction denen kasabada yürüdüğünü görmek için bir izin daha verdi; zırhı şıngırdıyor, kılıcı kalçasında sallanıyor, kadınlar ona hayran oluyor... içini çekerek hayalini sildi."Yapamam, Kir. Raist okulunu asla bırakmaz. Bir yerlerdeki büyük bir kulede verdikleri bir çeşit sınava girmeye hazır olmadan asla.""Tamam, o zaman, bırak kalsın," dedi Kitiara, rahatsız olmuştu. "Sen yalnız gelirsin." ^Caramon'u süzdü, bakışları Caramon'un Sanction'daki klBinl^ dan görmeyi umduklanyla neredeyse aynıydı. Aslında pek öyle değil. Kit onu bir savaşçı olarak tartıyordu. Caramon bilinçli olarak daha dik durdu. Kendi yaşındaki oğlanlardan daha uzundu, hatta Solace'taki çoğu adamdan da... Ağır çiftlik işleri sayesinde kasları gelişmişti."Kaç yaşındasın?" diye sordu Kit."On altı.""On sekiz gibi gözüküyorsun, kesinlikle. Kuzeye giderken sana bilmen gerekenleri öğretebilirim. Raistlin burada tek başına rahat eder. Evi var. Baban onu ikinize bıraktı, değil mi? Tamam, o zaman! Seni engelleyen hiçbir şey yok."147MARGARET WEISCaramon kolaylıkla aldanlabilirdi, kalın kafalı -kardeşinin sık sık olduğunu söylediği gibi- ve yavaş düşünüyor da olabilirdi. Ama bir konuda karar verdi mi, Duacının Gözü Tepesi kadar sabit olurdu."Raistlin'i bırakamam, Kit."Kir kaşlarını çattı, kızmıştı, isteğine karşı çıkılmasına alışkın değildi. Kollarını göğsünün üzerinde kavuşturarak ters ters Caramon'a baktı. Çizmeli ayağı sinirle yere vuruyordu. Delip geçen bakışları altında rahatsız olan Caramon, başını önüne eğdi ve tabağındaki yumurtaları bir çırpıda bitirdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 83: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Raistlin le konuşabilirsin," dedi Caramon, sesi, içine doğru konuştuğu gömleğinin yakası yüzünden, zor işitiliyordu. "Belki de ben yanlış konuşmuşumdur. Belki gitmek ister.""Bunu yapacağım," dedi Kitiara, sesi sertti. Küçük odanın içinde hırsla volta atıyordu.Caramon başka bir şey söylemedi. Yumurtalardan geri kalanları bir tavaya boşalttı ve onu da ateşin üzerine koydu. Kit'in çizmeli ayak seslerinin ahşap üzerinde yankılandığını duydu, özellikle yüksek ses çıkararak ayağını yere vurduğunda yüzünü buruşturdu. Yumurtalar piştiğinde ikisi kahvaltı etmek için sessizce oturdu.Caramon, kız kardeşine bakmayı göze aldı, kendisine dostça bir havayla, etkileyici bir gülümsemeyle baktığını gördü."Bu yumurtalar gerçekten güzel," dedi Kit, küçük kabuk parçalarını tükürerek. "Sana hiç bir haydutun beni uykumda bıçaklamaya çalıştığı zamanı anlattım mı? Yaptığın bana o hikayeyi hatırlattı. O gün zorlu bir dövüşe girmiştik ve ben de ölesiye yorgundum. İşte, bu haydut..."Caramon, gün boyunca o ve başka birçok heyecanlı macera dinledi. Dinledi ve duyduklarından hoşlandı. Kitiara mükemmel bir hikaye anlatıcısıydı. Arada sırada Caramon, Raistlin'i kontrol etmek için yatak odasına gidiyor ve onu sakince uyur buluyordu. Caramon her döndüğünde; cesarer, yiğitlik, yapılan savaşlar, zafer ve kazanılmış servetler hakkında başka bir hikaye dinliyordu. Dinledi; bütün doğru yerlerde güldü ve nefesi kesildi. Caramon, kız kardeşinin ne yapmaya çalıştığını çok iyi biliyordu. Bir tek cevap olabilirdi. Eğer RaistUn giderse, Caramon da giderdi. Eğer Raistlin kalırsa, Caramon da kalırdı.O akşam Raistlin uyandı. Güçsüzdü, o kadar güçsüzdü ki kafa-148RUHDÖVENİSini yastıktan yardım olmadan kaldıramıyordu. Ama aklı başındaydı ve çevresinde olup bitenin farkındaydı. Kitiarayı karşısında görmekten o kadar da şaşırmış gibi değildi."Seninle ilgili rüyalar gördüm," dedi.Sırıtarak ve göz kırparak, "Çoğu erkek görür," diye yanıtladı Kitiara. Yatağın kenarına oturdu ve Caramon, kardeşini tavuk suyuyla beslerken, Caramon'a yaptığı teklifin aynısını Raistlin'e yaptı.O tam içinden geçerek arkasına bakan keskin mavi, kırpılmayan gözlere bakarken o kadar da rahat konuşamıyordu."Kim için çalışıyorsun?" diye sordu Raistlin, Kitiara bitirdiğinde.Kitiara omuzlarını silkti. "Kişiler," dedi."Ve benim çalışmamı sağlayacağın şu tapınak ne? Hangi tanrıya adanmış?""Belzor değil, bu kesin!" dedi Kitiara gülerken.Tavuk suyunu kaşıklayan Caramon, bir şey söylemeye çalıştığında, Raistlin soğukça onu susturdu."Teşekkür ederim, kardeşim," dedi Raistlin sonunda, "ama ben hazır değilim.""Hazır?" Kitiara onun neden bahsettiğini anlayamıyordu. "Ne demek, 'hazır'? Ne için hazır? Okuyabiliyorsun, değil mi? Yazabiliyorsun, değil mi? Demek büyüye hiç yeteneğin yok. En azından denedin. Önemli değil. Güç kazanmak için farklı yollar var. Biliyorum. Onları buldum.""Bu kadar yeter, Caramon!" Raistlin kaşığı itti. Bitkince yastıkların üzerine geri yattı. "Dinlenmem lazım."Kit ayağa kalktı. Ellerini kalçasına koyarak, ona ters teW b^jlfı. "Sizin şu kafası karışık anneniz, kırılmanızdan korkarak sizi pamuklu kumaşa sardı. Artık dışarı çıkmanızın, biraz dünyayı görmenizin zamanı geldi.""Ben hazır değilim," dedi Raistlin tekrar ve gözlerini kapattı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 84: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Kitiara o gece Solace'ı terk etti.Deri eldivenlerini giyerken, "Sadece kısa bir yolculuğa çıkacağım," dedi Caramon'a. "Qualinesti'ye... Orası hakkında bir şey biliyor musun?" diye sordu düşünmeden. "Savunmalarını? Orada ne kadar insanın yaşadığını? Bu tarz bir şey?""Orada elflerin yaşadığını biliyorum," dedi Caramon, bir an derince düşündükten sonra.149Marcaretvveis"Bunu herkes biliyor!" dedi Kitiara alayla.Pelerinini giydi ve başlığını başına geçirdi."Ne zaman dönersin?" diye sordu Caramon.Kit omuzlarını silkti. "Söyleyemem. Belki bir yıl... Belki bir ay... Belki de hiçbir zaman. İşlerin nasıl gideceğine bağlı.""Bana kızgın değilsin, değil mi, Kit?" diye, hüzünlü bir sesle sordu Caramon. " Kızmanı istemem.""Hayır, kızgın değilim. Sadece hayal kırıklığına uğradım. Büyük bir savaşçı olurdun, Caramon. Tanıdığım insanlar seni önemli biri yapabilirlerdi. Raistlin'e gelince, o büyük bir hata yaptı. Güç istiyor ve ben bunu nereden alabileceğini biliyorum. Eğer ikiniz de burada kalırsanız, sen bir çiftçiden başka bir şey olamazsın ve o da -şu Waylan gibi- Solace'jn yarısının dalga geçtiği, para kusan, tavşan çıkartan bir çağıncı* olur. Çok yazık."Caramon'un yanağına arkadaşça olması gereken bir tokat attı; ama elinin kırmızı bir izini bırakmıştı. Kit, kapıyı açarak dışarı baktı, her iki yöne de. Caramon onun ne aradığını anlayamadı. Gece yansını epey geçmişti. Solace'ın çoğu yataktaydı."Güle güle, Kit," dedi."Güle güle, küçük kardeşim."Acıyan yanağını ovaladı ve onun vallen ağaçlarının ay ışığıyla aydınlanan dallarının arasından yürümesini izledi; gümüşün içinde siyah bir gölge...* Canh, cansız varlık ya da cisimleri çağırmaya yarayan büyüleri bilen kişi. Çağırma büyü-leriyle uğraşan, bu tür büyülerde uzman kişi. îng. Conjurer. (çn)150Raistlin, tavana çarpan yağmurun sesine uyandı. Şimşek gökyüzünden yere gürledi, vallen ağaçları titredi. Gri şafak, pembe yıldırımlarla renkleniyordu. Yağmur, yeni kazılmış mezarların üzerine yağıyor, her birinin başucuna gömülmüş vallen ağacı fidanlarının etrafında boğucu su birikintileri oluşturuyordu.Yatağında yattı ve fırtınanın uzaklaşmasıyla gittikçe aydınlanan griyi izledi. Artık etraf, sırılsıklam yapraklara mütemadiyen damlayan su dışında, tamamen sessizdi. Kıpırdamadan yattı. Hareket etmek gayret gerektiriyordu ve kendisi çok yorgundu. Kederi içini boşaltmıştı. Hareket ederse, kaybının kör, sızlayan acısı içine sel gibi akacaktı ve boşluk kötü olmasına rağmen, acı kadar kötü değildi.Altındaki çarşafı hissedemiyordu. Üstünü örten battaniyeyi his-sedemiyordu. Ağırlığı ya da varlığı yoktu. O tabutta olmak da böyle miydi? O mezarda? Hiçbir şey hissetmemek, bir daha hiçbir zaman? Hiçbir şey bilmemek? Hayat, dünya, dünyadaki insanlar devam ediyor ve sen hiçbir şey bilmiyorsun; sonsuza dek soğuk v^oş^es-siz karanlıkla kuşatılmışsın...Acı yüzeye çıktı, boşluğu doldurmak için kabardı. Sıcak, yakan acı ve korku içinde kaynadı. Yaşlar göz kapaklarını yaktı. Gözlerini kapattı, onları sıkıştırdı ve ağladı; annesi ve babası için, karanlıktan doğmuş, şaşıran gözlerini ışığa çevirmiş, tenlerinde onun sıcaklığını hissetmiş ve tekrar karanlığa geri dönmek zorunda olanlar için ağladı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 85: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Caramon'u uyandırmamak için sessizce ağladı. Bunu kardeşinin yorgun olduğunu düşünerek değil, kendi zayıflığından utanç duyarak yaptı.Gözyaşları, ağzında kötü bir tuz ve demir tadı, tıkanmış bir burun ve hıçkırıklarını saklamaya çalışmasından dolayı gergin bir bo-151MARCARET VVEISğaz bırakarak bitti. Çarşaflar hâlâ ıslaktı; ateşi gece düşmüş olmalıydı. Hasta olduğuna dair belli belirsiz anılan vardı, kendisini korkuyla ürperten anılar... ateşli rüyalarında kendisini Rosamun olarak görmüştü. Kendisi, annesiydi; büzüşmüş bir ceset... insanlar yatağının çevresinde durmuş, kendisine bakmıştı.Antimodes, Theobald Usta, Dul Judith, Caramon, cüce, kender ve Kitiara... Kendisine yemek ve su vermeleri için onlara yalvarmış; ama onlar kendisinin ölü olduğunu ve bunlara ihtiyacının olmadığını söylemişlerdi. Onu bir tabuta atıp, Theobald Ustanın labora-tuvarı olan mezara gömeceklerini düşünerek korkmuştu.Korkunç rüyaları hatırlamak, etkilerini bir nebze azaltmıştı. Hissettiği dehşet sürüyordu; ama artık karşı konulamayacak kadar güçlü değildi. Onu örten sert, yün battaniye cildine sürtünüyordu; altında çıplaktı.Battaniyeyi yana itti. Hastalığından iyice zayıf düşmüştü, titreyerek ayağa kalktı. Hava soğuktu ve ürperdi, acele ederek kazağını el yordamıyla aradı; kazak, bir iskemlenin sırtına atılmıştı. Kafasından kazağını geçirerek kollarını soktu, sonra da küçük odanın ortasında dikilerek kasvetle düşündü; şimdi...Odada, karşılıklı iki ahşap yatak vardı. Raistlin, uyuyan ikizine bakmak için odanın diğer ucuna yürüdü. Caramon geç saatlere kadar uyurdu, derin uyurdu. Genelde kaygısız ve rahatça sırt üstü yatardı; koca gövdesini yayar, kollarını iki yana açar, bir bacağı yataktan aşağı sallanırken, diğer bacağı dizden kıvrılı bir şekilde duvara dayanırdı. Raistlin ise, tam tersine, gergin, sıkıştırılmış bir top gibi uyurdu; dizleri çenesine kadar çekilmiş, kolları göğsüne sarılmış bir şekilde.Ancak Caramon'un bugünkü uykusu, ikizininld kadar rahatsız ve huzursuzdu. Bitkinlik onu adeta yatağa kelepçelemişti, o kadar yorgundu ki; en korkunç rüyalar bile vücudunu uyumaktan alıkoyamazdı. Yuvarlandı ve arkaya doğru savruldu, kafası ileri geri sallandı. Yastığı yerde duruyordu, battaniyeleriyle birlikte. Çarşafa o kadar dolanmıştı ki, bir kefen gibi etrafına sarılmıştı.Homurdandı, mırıldandı ve nefes nefese kaldı; geceliğinin yakasını çekiştirdi. Teni yapış yapıştı, saçları terden ıslanmıştı. O kadar hasta gözüküyordu ki, endişelenen Raistlin, ateşi olup olmadığını anlamak için elini kardeşinin alnına koydu.152^4RUHDÖVENİCaramon un teni serindi. Onu rahatız eden her neyse, aklınday-dı, vücudunda değil. Raistlin'in dokunuşundan ürperdi ve yalvardı, "Beni oraya gitmeye zorlama, Raist! Beni oraya gitmeye zorlama!"Raistlin kardeşinin gözlerinin üzerine düşen bir tutam kıvırcık, darmadağın saçı geriye itti ve onu uyandırmasının gerekip gerekmediğini düşündü. Kardeşi uzun geceler boyunca uyanık kalmış olmalıydı ve dinlenmeye ihtiyacı vardı; ancak bu bir uykudan çok işkence gibiydi. Raistlin elini ikizinin geniş omzuna koydu, salladı."Caramon!" diye seslendi kabaca.Caramon un parlayan gözleri fal taşı gibi açıldı. Raistlin'e gözlerini dikti ve korkuyla sindi, "Beni terk etme! Gitme! Beni terk etme! Lütfen!" İnledi ve kendini yatağa öyle bir hızla geri attı ki; neredeyse yere düşüyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 86: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Bu rüya değildi. Raistlin'e önce belli behrsiz tanıdık geldi, sonra korkutucu bir şekilde tanıdık.Rosamun... O da böyleydi.Belki de bu uyku değildi. Belki de bu bir transtı, Rosamun'un da içine düştüğü ve bir daha çıkış yolunu bulamadığı translardan.Caramon daha önce annesinin görüş yeteneğini miras aldığına dair hiçbir belirti göstermemişti. Yine de o kadının oğluydu ve kadının kanı -bütün garip hayalleriyle birlikte- damarlarında akıyordu. Uykusuz nöbetler, hasta kardeşine bakmakla geçen geceler yüzünden bünyesi zayıf düşmüştü. Sevgili babasının trajik ölümünden dolayı aklı karışmıştı, sonra da annesinin yavaş yavaş erimesini görerek beklemek, umutsuzca izlemek zorunda kalmıştı. Vücudun savunması azahnca, aklın savunması da şaşırmış ve yenik düşmüştü; rlîRu Pp-lak ve saldırıya açık bir şekilde duruyordu. Daha önce varlığı bilinmeyen karanlık bölgelere kolaylıkla çekilebilir ve yaşamın hırpalayan ordularından kaçıp sığınabileceği bir yer bulabilirdi.Ya Caramon'u kaybedersem?Yalnız kalırım... Aile ya da arkadaş olmadan; çünkü Raistlin, Kitiara' yi aile olarak kabul edemezdi, istemezdi de. Kadının kabalığı ve uslanmaz hayvani doğası onu bezdiriyordu. Bu kendi kendine söylediği şeydi. Aslında, ondan korkuyordu. Bir gün aralarında güç için bir savaş olacağını sezmişti ve tek başına ona karşı koyabilecek kadar güçlü olduğundan emin değildi. Arkadaşlara gelince, kendini bu konuda kandıramazdı. Hiç yoktu... Arkadaşları, aslında153MARGARET WEISkendi arkadaşları değildi, Caramon undular.Caramon sık sık sinir bozucu olurdu, sıkıntı verirdi. Yavaş düşünme süreci, daha hızlı düşünen ikizini düş kırıklığına uğratır, mantıklı bir düşüncenin kazara düşebileceği ümidiyle bazen Caramon'u sıkıca tutup sarsmak isterdi. Ama şimdi, kardeşini kaybetme ihtimaliyle yüz yüze gelince, Raistlin, Caramon'un doldurduğu boşluğa baktı ve onu ne kadar özleyeceğini fark etti, sadece arkadaşlığı veya dayanabileceği güçlü biri olarak değil. Gerçekçi olmak gerekirse, Caramon harika bir silahşor sayılmazdı ama iyi bir kılıç partneriydi.Ayrıca Caramon, Raistlin'in tanıdığı, kendisini neredeyse gül-dürebilecek olan tek insandı. Duvarda gölge şekiller, gülünç tavşanlar..."Caramon!" Raistlin kardeşini tekrar sarstı.Caramon sadece inledi ve bir darbeden korunurcasına ellerini kaldırdı. "Hayır, Raist! O bende değil! Yemin ederini bende değil!"Raistlin, korkarak ne yapacağını düşündü. Yatak odasından kız kardeşine bakmak için çıktı, Kit'i, Tuhaf Meggin'i getirmesi için göndermeyi düşünüyordu.Ancak Kitiara gitmişti. Çantası da gitmişti; gece terk etmiş olmalıydı.Raistlin, sessiz evin, aşırı sessiz evin salonunda durdu. Kitiara, Rosamun'un bütün giysilerini ve eşyalarını ahşap sandığa kaldırmış, sandığı da yatağın altına saklamıştı. Ama annesinin sallanan sandalyesi kalmıştı; kadının, Kit'in kaldırmadığı tek eşyası, evde iskemle sıkıntısı olduğu için hâlâ duruyordu. Rosamun'un varlığı, solmuş gül yapraklarının kokusu gibi, hâlâ oradaydı. Boşluk, kadının eksikliği, annesini tekrar canlı bir şekilde aklına getirdi.Çok canh... Rosamun sandalyesine oturmuş, sallanıyordu. Acele etmeden ileri geri sallanıyordu, giysisi hışırdıyordu. Yumuşak, deri ayakkabılar içindeki küçük ayaklarının parmakları hafifçe yere dokunuyor ve iskemle geriye giderken elbisesinin altına kayıyordu. Kafası ve bakışları sabitti, dudakları Raistlin'e gülümsüyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 87: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Oğlan baktı; bir parçası öyle olmadığını bilmesine rağmen, sızlayan bir kalple bunun gerçek olmasını diliyordu.Rosamun sallanmayı bıraktı, zarafet ve kolaylıkla sandalyeden kalktı. Oğlan, kadın yakınından geçerken bıraktığı tatlı kokunun154»4RUHDÖVENİfarkındaydı, gül kokusu...Yan odada kardeşi korkuyla bağırdı, korkunç bir çığlık, canlı canlı yanıyormuş gibi.Güllerin kokusu burun deliklerinde, Raistlin odayı araştırdı ve aradığını buldu. Bir tabak kurumuş ve solmuş gül yaprağı, hastalık kokan odanın havasını biraz olsun düzeltmek için masanın üzerine konmuştu. Elini tabağa daldırdı ve gül yapraklarını yatak odasına taşıdı.Caramon yatağın kenarlarını sıkıca kavramıştı, ellerinin boğum yerleri bembeyazdı. Yatak, altında sallanıyordu. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı, sadece kendisine görünen bir dehşete bakıyordu.Büyünün sözleri için Raistlin'in başlangıç kitabına bakmasına gerek yoktu. Sözler beynine ateşle yazılmıştı ve ateşin büyük bir hızla kuru odar üzerinde yayılması gibi, büyü de her siniri yakarak, kendisini ateşe çevirerek beyninden omurgasına akıyordu.Gül yapraklarını ezdi, kardeşinin işkence çeken vücuduna saçtı."Ast taşarak sinuralan kyrnavvi."Caramon'un göz kapakları titredi. Derin bir nefes verdi, tekrar titredi, sonra gözleri kapandı. Bir an yatakta dümdüz yattı, nefes almadan ve Raistlin daha önce hiç yaşamadığı bir korku duydu. İkizinin öldüğünü düşündü."Caramon!" diye fısıldadı Raistlin. "Beni terk etme, Caramon! Gitme!"Eliyle nazikçe Caramon'un hareketsiz yüzündeki gül yapraklarını temizledi. ^^Caramon nefes aldı, uzun, derin ve rahat bir nefes. O nefesi verdi ve bir tane daha aldı, göğsü kalkıp iniyordu. Yüzü düzeldi, rüyalar çok derin kesmemişti, üzerinde kesik izlerini bırakmadılar. Yorgunluk, keder ve acının çizgileri de çok geçmeden kaybolacak, alışılmış güler yüzlü sakinliğinin izleri kalacaktı.Yorgun ama ferahlamış olan Raistlin, kardeşinin yatağının yanına çöktü, kafasını ellerinin üzerine koydu. O zaman, gözleri kapalı, karanlıktan başka bir şey görmüyorken, Raisdin ne yaptığını fark etti.Caramon uykuya dalmıştı.Büyüyü yaptım, dedi Raistlin içinden. Büyü benim için çalımı.Büyünün ateşi titredi ve onu zayıf ve dayanamayacağı kadar şiddetle titrer bir halde bırakarak söndü, yine de Raistlin hayatında hiçA 155MARGARET WEISbu kadar mutlu olmamıştı."Teşekkür ederim," diye fısıldadı Raistlin, yumruklarını sıkmış, tırnakları etine batıyordu. Gözü tekrar gördü, beyaz, kırmızı ve siyah; kendisine memnuniyetle bakıyordu. "Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım!" dedi tekrar tekrar. "Başarısız olmayacağım!"Göz kırpıldı.Kıskanç bir kuşkudan kaynaklanan ufacık, endişeli bir can sıkıntısı içine doğdu.Caramon transa mı girmişti? Ona da aynı biçimde büyünün miras kalması mümkün olabilir miydi?Raistlin gözlerini açtı, uyuyan kardeşine sertçe ve uzun uzun baktı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 88: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Caramon sırt üstü yatmıştı, bir kolu yatağın kenarından aşağı sallanıyor, diğer kolu ise alnının üzerinde duruyordu. Ağzı açıktı, yüksek sesle horladı. Hiç bu kadar aptal gözükmemişti."Yanıldım," dedi Raistlin ve ayağa kalktı. "Kötü bir rüyaydı, başka bir şey değil." Kendi kendine küçümseyerek gülümsedi. "Bu koca hödüğün büyüyü miras alabileceğini nasıl düşünebildim?"Raistlin parmak uçlarında yürüyerek odadan çıktı, kardeşini rahatsız etmemek için sessizce hareket ediyordu ve arkasından yavaşça kapıyı kapattı. Salona giren Raistlin, annesinin sallanan sandalyesine oturdu ve hafifçe ileri geri sallanırken, sindire sindire zaferinin tadını çıkarttı.156Caramon bütün gün ve gece boyunca uyudu. Ertesi gün uyandığında rüyalarıyla ilgili hiçbir şey hatırlamıyordu, ikizinin onları anlatması karşısında eğlendi ve biraz da şaşırdı."Pöh, Raist!" dedi Caramon. "Biliyorsun, hiç rüya görmem."Raistlin tartışmadı. Kendisi hızla gücünü geri kazanıyordu, o sabah kardeşiyle mutfak masasında oturacak kadar kuvvetliydi. Hava sıcaktı; hafif bir rüzgar kadınların seslerini, konuşmalarını ve kahkahalarını taşıyordu. Çamaşır günüydü ve kadınlar da ıslak çamaşırlarını kuruması için yaprakların arasına asıyorlardı. Sonbaharın ilk günlerinin güneş ışığı, değişen yaprakların arasından süzülerek mutfağın etrafında kuşlar gibi uçuşan gölgeler oluşturuyordu, ikizler kahvaltılarını sessizlik içinde yediler. Konuşmaları gereken çok şey vardı, tartışmaları ve halletmeleri gereken... ama bekleyebilirdi.Raistlin geçen her ana dokundu, bir yenisinin yerini doldurması için parmaklarının arasından kayana kadar her anı aklında hapsetti. Geçmiş ve onun bütün kederi artık ardında kalmış«wg«^|?fe bakmak için asla dönmeyecekti. Gelecek; vaatleri ve korkularıyla birlikte önünde uzanıyor, bir an gün ışığı gibi yüzünde sıcak bir şekilde parlıyor, bir an yüzüne gölgeler düşüyordu. Şu anda, geçmiş ve gelecek arasında asılı kalmış, serbestçe salınıyordu.Dışarıda bir kuş öttü, bir diğeri de ona cevap verdi. İki genç kadın ıslak bir çarşafın, yerde devriye gezen kasaba muhafızlarından birinin üzerine düşmesine izin verdiler. Adamın sesinden ve iyi niyetli sövgülerinden anlaşıldığı üzere tamamen çarşafa dolanmıştı. Genç kadınlar kıkırdadılar ve bir kaza olduğunu söyleyerek itiraz ettiler. Çarşaflarını almak için merdivenlerden aşağı koştular ve yakışıklı muhafızla oynaşarak birkaç güzel dakika geçirdiler.Î57MARCARETVVEIS"Raistlin," dedi Caramon, istemeyerek konuşuyordu; sanki o da güneşin, hafif rüzgarın, kahkahaların etkisi altındaydı ve bunu bozmak istemiyor gibiydi. ''Ne yapacağımıza karar vermemiz gerekiyor."Raistlin, güneş yüzünden kardeşinin yüzünü tam göremiyordu. Caramon'un karşısındaki iskemlede oturan varlığının farkındaydı. Caramon'un ölmüş olduğunu düşündüğünde yaşadığı korkuyu hatırladı Raistlin. Kardeşine duyduğu sevgi içinde kabardı, göz kapaklarını yaktı. Raistlin ışıktan çekildi ve görüşünü netleştirmek için hızla gözlerini kırpıştırdı. Dakikalar hızla kaymaya başlamıştı, artık onlara dokunarnıyordu."Seçeneklerimiz ne?" diye sordu Raistlin.Caramon iri gövdesini iskemlede kaydırdı. "Yani, Kit'le gitmeyi reddettik..." Bunun bir an ortada kalmasına izin verdi, sessizce, ikizine tekrar düşünmesi için soruyordu."Evet," dedi Raistlin, kesin olduğunu belirterek.Caramon boğazını temizledi, devam etti. "Leydi Brightblade bizi almayı, bize bir ev vermeyi önerdi."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 89: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Kıs kıs gükerek, "Leydi Brightblade," dedi Raistlin."O bir Solamniya şövalyesinin karısı," diye belirtti Caramon, kendini savunarak."Öyle olduğunu iddia ediyor.""Hadi, Raist!" Caramon, kendisine her zaman çok iyi davranan Anna Brightblade'i severdi. "Bana, içinde aile nişanlarının olduğu bir kitap gösterdi. Ve o soylu bir hanım gibi davranıyor, Raist.""Soylu bir hanımın nasıl davrandığını nereden bilebilirsin ki, kardeşim?"Caramon bunu düşündü. "İşte, soylu bir hanımın davranacağını düşündüğüm şekilde davranıyor. O hikayelerdeki soylu hanımlar gibi..."Sustu, ikizlerin kendi zihinlerinde zaten sonlandırdıklan cümlesini tamamlamadı. Annemin bize anlattığı hikayelerdeki gibi. Ondan yüksek sesle bahsetmek, hâlâ evde olan hayaletini çağırmaktı.Öte yandan Gilon da gitmişti. Aslında en başından beri orada pek fazla bulunmamıştı ve ardında bıraktığı tek şey bulanık, hoş birkaç anıydı. Caramon babasını özlemişti; ancak Raistlin, Gilon' un gitmiş olduğunu hatırlamakta bile zorlanmaya başlamıştı."Ben, Sturm Brightblade'in kardeşim olmasından hoşlanmam,"158RUH DÖVENİdiye fikrini söyledi Raisdin. "Onurum-Yaşamımdır Usta... O, çok kendini beğenmiş ve kibirli biri; sokaklarda bir aşağı bir yukarı erdemleriyle övünerek dolaşıyor, doğruluk gösterisi yapıyor. İnsanın midesini bulandırıyor.""Oh, Sturm o kadar da kötü değil," dedi Caramon. "Sadece zor zamanlar geçiriyor. En azından biz babamızın öldüğünü biliyoruz," diye ekledi kasvetle. "Sturm babasının ölü mü, yoksa yaşıyor mu olduğunu bile bilmiyor.""Eğer o kadar merak ediyorsa, neden gidip doğrusunu öğrenmiyor?" dedi Raistlin sabırsızca. "Kesinlikle bunu yapabilecek kadar büyük.""Annesini terk edemez. Babasına, kaçtıkları gece, annesine bakacağı konusunda söz vermiş ve bu sözle bağlı.""Ayaktakımı kalelerine saldırdığında..."Raistlin küçümseyerek, "Kale!" dedi."...zorlukla canlarını kurtarabilmişler. Sturm'un babası, gece onu ve annesini uşaklarının korumasında göndermiş. Yapabildiği zaman onlarla buluşacağı Solace'a gitmelerini söylemiş. Onu en son o zaman görmüşler.""Şövalyeler insanları tahrik edecek bir şeyler yapmış olmalılar, insanlar, durup dururken iyi korunan bir kaleye saldırmaya kalkmazlar.""Sturm diyor ki, kuzeye, Solamniya'ya ilerleyen garip adamlar varmış. Kötü insanlar, sadece şövalyelerin başına dert sarmak, onları oradan sürmek ve böylece oraya yerleşip kontrolü ele geçirmek isteyen insanlar." ^*' 'T*"Peki bu bilinmeyen kötülük-yapıcılar kimmiş?" diye sordu Raistlin, acı bir şekilde.Omuzlarını silkerek, "Bilmiyor ama bunun eski tanrılarla ilgili olduğuna inanıyor," diye yanıtladı Caramon."Öyle mi?" Raistlin bir anda düşünceye daldı, Kitiara'nın teklifini hatırlamıştı, onun güçlü tanrılar hakkında söylediklerini. Ayrıca kendisinin tanrılarla olan deneyimini de düşünüyordu, o günden beri jflnlamaya çalıştığı bir deneyim. Gerçekten olmuş muydu? Yoksa sadece olmasını çok istediği için mi gerçekleşmişti?Caramon masaya biraz su dökmüştü ve şimdi onu çatal ve bıçağıyla durdurmaya çalışıyor, yere damlamasını engellemek için ufak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 90: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

159MARCARETVVEISnehrin akış yönünü döndürmeye uğraşıyordu. Konuşurken bu işle meşguldü, o yüzden kardeşinin yüzüne bakmadı. "Ben hayır dedim. Senin eğitimine devam etmene izin vermezdi."Gözlerini kaldırarak, "Sen neden bahsediyorsun?" diye sertçe sordu Raistlin. "Kim benim eğitimime devam etmeme izin vermez?""Leydi Brightblade.""Bunu söyledi, değil mi?""Evet," diye yanıtladı Caramon. Kurduğu baraja bir kaşık ekledi. "Bu sana karşı bir şey değil, Raist," diye ekledi, kardeşinin zayıf yüzüne baktığında sertleştiğini ve duygusuzlaştığını görmüştü. "So-lamniya şövalyeleri, büyü kullanıcılarının doğal düzen dışında olduğunu düşünüyorlar. Sturm'un söylediğine göre, savaşlarda asla büyücü kullanmıyorlarmış. Büyücülerin disiplini yokmuş ve çok bağımsızlarmış.""Kendimizi düşünmeyi severiz," dedi Raistlin, "kafasında bir beyin olup olmadığı belli olmayan salak bir komutana körü körüne itaat etmeyi değil. Ayrıca derler ki," diye ekledi, "Magius, Huma'nın yanmda savaşmış ve Huma'nın en değerli dostuymuş.""Huma'yı biliyorum," dedi Caramon, konuyu değiştirmekten memnundu. "Sturm bana onun hakkında hikayeler anlattı ve onun nasıl, çok uzun zaman önce. Karanlıklar Kraliçesi ile savaştığını ve bütün ejderhaları sürdüğünü. Ama bu Magius'u hiç duymadım.""Şövalyelerin hikayenin bu kısmını unutmak istediklerine hiç şüphe yok. Huma nasıl bütün zamanların en büyük savaşçılarm-dansa, Magius da en büyük büyücülerinden biriymiş. Takhisis'in güçlerine karşı gerçekleştirilen bir savaş sırasında Magius, Huma' nın yanından ayrılmış. Büyücü, düşmanla çevrili olarak, tek başına savaşmış, ta ki yorulup, tükenene, büyüsünü yapacak kadar gücü kalmayıncaya dek. O günlerde büyücülerin büyüleri dışında herhangi bir silah taşımalarına izin yokmuş. Magius canlı yakalanmış ve Kara Kraliçe'nin kampına sürüklenmiş."Ona, Huma'nın karargahının yerini söyletmek ve böylece şövalyeyi öldürmek için suikastçdar gönderebilmek için üç gün ve üç gece işkence etmişler. Magius ölmüş; ama gerçeği asla açıklamamış. Denir ki, Huma, Magius'un ölüm haberini aldığında ve nasıl öldüğünü öğrendiğinde o kadar acı çekmiş ki; adamları onu da kaybedeceklerini düşünmüşler.160RUHDÖVENİ"Huma, o günden sonra büyücülerin, eğer büyüleri onları yarı yolda bırakırsa başvurabilecekleri son bir savunma olarak, küçük, keskin ağızlı bir silah kullanmalarına izin verdiğini bildirmiş. Bunu Magius adına o günden beri yapıyoruz.""Bu harika bir hikaye," dedi Caramon. O kadar etkilenmişti ki, nehrinin taşmasına izin verdi. Suyu silmek için bir bez almaya gitti. "Bunu Sturm'e anlatmam lazım.""Anlat," dedi Raistlin yüzünü ekşiterek. "Ne diyeceğini merak ediyorum." Caramon'un yeri temizlemesini izledi, sonra da, "Güçlerimizi kız kardeşimizle birleştirmemeyi seçtik. Soylu bir Solamniya hanımefendisinin kanatları altına alınmayı istemediğimize de karar verdik. Ne yapmamızı öneriyorsun?" diye sordu.Caramon duraksamadan, "Bence burada yaşayalım, Raist," dedi. Yeri bezle silmeyi bıraktı ve ayağa kalktı. Ellerini kalçalarına koyarak, kendisi potansiyel bir alıcıymış gibi eve göz gezdirdi. "Ev bizim, bedava ve borçsuz. Babam kendisi inşa etti. Hiç borç bırakmadı. Kimseye borçlu değiliz. Senin okulunun parası ödeniyor. Bunun için endişelenmemize gerek yok Ben Çiftçi Sedge için çalışarak yemeğimizi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 91: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

ve giysilerimizi sağlayacak kadar kazanıyorum.""Ben kışın gittiğimde yalnız kalacaksın," dedi Raistlin.Caramon omuzlarını silkti. "Her zaman Sedgelerle kalabilirim. Zaten kar yollan kapattığında ister istemez öyle yapıyorum. Ya da Sturm'la veya diğer arkadaşlarımızla kalırım."Raistlin sessizce oturdu, derin derin düşünüyordu, kaşları çatıl-mıştı."Sorun ne, Raist?" diye huzursuzca sordu Caramon. "BflRur^F^i bir plan olduğunu düşünmüyor musun?""Bence mükemmel bir plan, kardeşim. Ancak senin beni desteklemenin pek doğru olmadığını düşünüyorum."Caramon'un endişeli ifadesi rahatladı. "Ne fark eder ki? Benim olan senin, Raist, bunu biliyorsun.""Benim için fark eder," dedi Raistlin. "Hem de çok. Kendi payımı ödemek için bir şey yapmalıyım."Caramon, yaklaşık üç dakika kadar, konu üzerinde ciddi ciddi düşündü; ancak belli ki işlem zor gelmişti, çünkü kafasını ovalsmaya başladı ve neredeyse öğle yemeği zamanının geldiğini düşündüğünü söyledi.161MARGARE-T WEISKileri altüst etmek için gitti, bu sırada Raistlin bütçelerini artn-rabilmek için ne yapabileceğini düşünüyordu. Çiftlik işi için yeteri kadar güçlü değildi, zaten çalışmalarından başka bir şeye ayırabilecek zamanı da yoktu. Artık eğitimi her şeyden daha önemliydi, hem de iki kat daha önemli. Öğrendiği her büyü, bilgisine ekleniyordu... ve gücüne.Başkaları üzerinde güç... Kuvvetli ve kaslı Caramon'u hatırladı, derin bir uykuya dalıyor, daha zayıf olan kardeşinin egemenliği altında yarı baygın yatıyor. Raistlin gülümsedi.Bir somun ekmek ve bir çömlek balla dönen Caramon, kardeşinin önüne boş ve küçük bir şişe koydu. "Bu yaşlı kocakarıya ait, Tuhaf Meggin'e. içinde bir tür ağaç suyu vardı. Kit, sana ateşini düşürmek için verdi. Herhalde bunu ona geri götürmem gerekir," dedi isteksizce ve korkmuş bir sesle, "Biliyor musun, Raist? Kapısında uyuyan bir kurdu var ve mutfak masasının tam ortasında bir insan kafatası duruyor!"Tuhaf Meggin... Raistlin'in aklında bir fikir uyandı. Küçük şişeyi kaldırdı, açtı ve kokladı. Söğüt kabuğu iksiri... Bunu kolaylıkla yapabilirdi. Bahçesindeki diğer otlar da tedavide kullanılabilirdi. Artık ufak büyüler yapabilecek gücü vardı. Eğer sancılı bir bebeğin uyumasını kolaylaştırabilirse, bir adamın ateşini düşürebilirse ya da kaşınan bir kurdeşenin kaybolmasını sağlayabilirse insanlar ona çelik parayla ödeme yaparlardı.Raistlin küçük şişeyi işaret etti. "Bunu ben götürürüm. Eğer istemiyorsan gelmene gerek yok."Vazgeçmez bir biçimde, "Geliyorum," dedi Caramon. "O kafa-tasını nereden aldı, ha? Sadece kendine bunu sor. İçeri giripte kafanın, kadının yemek masasında durduğunu görmek istemem. Sen ve ben, Raist. Bu günden sonra, biz hep birlikte olacağız. Sadece ikimiz kaldık."Yumuşakça, "Tam olarak değil, sevgili kardeşim," dedi Raistlin. Eli, kemerinde duran küçük deri keseye gitti, büyü malzemelerinin durduğu keseye. Şu anda içinde sadece kuru gül yaprakları vardı; ama kısa bir süre sonra çok daha fazla şey olacaktı. Çok daha fazla."Tam olarak değil."162ITAFKim tanrıları ister ya da onlara ihtiyaç duyar ki? Kesinlikle ben değil Hiçbir tanrısal güç hayatımı kontrol etmiyor ve ben de bundan memnunum. Kendi kaderimi kendim seçerim. Hiçbir erkeğin kölesi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 92: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

değilim. Neden bir tanrının kölesi olayım ve bir rahibin veya din adamının bana nasıl yaşayacağımı söylemesine izin vereyim?—Kitiara Uth Matar"i1iki yıl geçti. Baharın yumuşak yağmurları ve yazın güneş ışığı, mezarlardaki vallen ağacı fidanlarının güçlenmesini, yeşil sürgünler vermesini sağladı. Raisdin kışları okulda geçirdi. Başka bir temel büyüyü -bir nesnenin büyülü olup olmadığını anlamak için kullanabileceği bir büyü- büyü kitabına ekledi. Cara'mon kışlan ahırlarda, yazları ise Çiftçi Sedge'in yanında çalıştı. Kışın Caramon pek evde kalmadı. Ev, kardeşi olmadan yalnızdı ve onu 'ürpertiyordu.' Raisdin döndüğünde ise, ikisi neredeyse mutlu bir şekilde orada yaşadılar.Bahar, Solace'ın en büyük kutlamalarından biri olan geleneksel Mayıs Günü Şenliği'ni de beraberinde getirdi. Kasabanın güney sınırındaki temizlenmiş bir alanda kocaman bir panayır kurulmuştu.Donmuş yolların kardan temizlenmesinden sonra yola çıkabilen tüccarlar, -Ansalon'un her tarafindan gelmişlerdi- bütün kış biriktirdikleri mallarını satmak için istekliydiler.Çok az konuşan, vahşi görünüşlü Bozkırlı zanaatçılar ilk gelenlerdi, Que-reh ve Que-kiri gibi acayip ve barbarca isimleri olan kasabalardan geliyorlardı. Taptıkları atalarını onurlandırdığı söylenen kaba süslerle bezenmiş hayvan derisinden giysiler giyen Bozkırhlar, kendilerini bölgede yaşayan diğer insanlardan uzak tutuyorlar, ancak çeüklerini hemen alıyorlardı. Kil çömlekleri çok değerliydi, el işi battaniyeleri ise son derece güzel. Diğer mallarının bir kısmı, küçük hayvanların boncuklarla süslenmiş kafatasları gibi, çocuklar tarafindan kapışılıyordu, ailelerinin şaşırmasına ve dehşete düşmesine rağmen.İyi giyinen, boyunlarına kalın altın zincirler takan cüceler, Thorbardin'deki yeraltı krallıklarından geliyor, beraberlerinde getirdikleri ünlü metal işleri; çanak çömlekten baltalara, bilekliklere ve164^4 RUHDÖVENİkamalara kadar her şeyi sergiliyorlardı.Panayır mevsiminin ilk hadisesini bu Thorbardin'li cüceler başlattı. Thorbardln'li cüceler Son Yuva Hanı'ndalardı, Otik'in birasından içerken birayla ilgili kötü yorumlar yapmaya başladılar, kendi standartlarının çok altında olduğunu iddia ettiler. Yerli bir tepe cücesi bu yorumlara, Otik adına kızdı ve kendi adına da bir dağ cücesinin, kafasından aşağı dökülse bile, -ki sonra oldu- iyi biradan anlamayacağını ekledi.Yanlarında enfes altın ve gümüş mücevherler getirmiş olan Qualinesti'den birkaç elf, cücelerin bir grup hayvan olduğunu ve yeteri kadar kötü olan insanlardan da beter olduklarını iddia etti.Arbede çıktı. Muhafızlar çağırıldı.Solace sakinleri, tepe cücesinin tarafını tuttu. Heyecanlanıp şaşırmış olan Otik, müşterilerini kaybetmemek için, aynı anda iki tarafı da destekledi. Birasının belki de her zamanki kadar iyi olmadığını düşündüğünü söyledi, Thorbardin'li centilmenlerin bu noktada haklı olabileceklerini itiraf etmek zorundaydı. Öte yandan Flint Fireforge, zamanında büyük bir miktarda içmiş olmasından ötürü bira konusunda uzmandı; Otik onu bilgisinden ötürü selamladı.Sonunda, eğer tepe cücesi, dağ cücelerinden özür dilerse ve dağ cüceleri de Otik'ten özür dilerse olayın kapanacağına karar verildi. Thorbardin cücelerinin lideri, burnundan damlayan kanı silerek, aksi bir ses tonuyla biranın "içilebilir" olduğunu belirtti. Tepe cücesi,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 93: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

berelenmiş çenesine masaj yaparken, meyhane zemininde yeteri kadar geceyi yüzükoyun içinde yatarak geçirmiş olmasından doWı dağ cücesinin bira konusunda bir şeyler biliyor olabileceğini mınl-dandı. Thorbardin cücesi bu sözlerin tonunu beğenmemişti, bunun başka bir hakaret olabileceğini düşündü. Tam bu anda Otik, yeni kurulmuş arkadaşlıklarını kutlamak için, aceleyle meyhanedeki herkese bir bira ısmarladı.Yaşayan hiçbir cüce bedava birayı geri çeviremezdi. İki taraf da iskemlelerine geri döndü, her grup kendi tarafının kaşandığına ikna olmuştu. Otik kırılmış sandalyeleri topladı, tezgahtar kadınlar parçalanmış çanak çömleği temizledi, muhafızlar han sahibinin şerefine bir bardak şarap içti, elfler bakışlarını uzun burunlarına indirdi ve olay kapandı.Raistlin ve Caramon, kavgayı ertesi gün kalabalığın içinde tez-165MARCARET WEISgahlar ve çadırlar arasında dolanıp dururken duydular."Keşke orada olsaydım." Caramon sertçe içini çekti ve iri yumruklarını sıktı.Raistlin hiçbir şey söylemedi, ilgi göstermemişti. Kalabalığın akışını inceliyor, kendi tezgahını kurmak için en avantajlı yeri belirlemeye çalışıyordu. En sonunda, iki sıranın birleştiği noktayı seçti. Bir tarafında Limandan bir dantelci, diğer tarafmda ise PaxTharkas'tan bir şarap tüccarı vardı.Raistlin, hemen yanındaki kütüğün üzerine ahşaptan büyük bir kase koyarak, Caramon'a yapması gerekenleri söyledi."Bu sıranın sonuna yürü, geri dön ve dolanarak bu tarafa gel. Bugün için kasabaya gelmiş bir çiftçinin oğlusun, unutma. Bana geldiğinde dur, izle, işaret et ve gürültü yap. Kalabalık etrafımda toplanmaya başladığında halkanın dışına çık ve geçen insanları yakala, bakmaları için zorla. Anladın mı?""Elbette!" dedi Caramon sırıtarak. Çok eğleniyordu."Kalabalığın içinden bir gönüllü istediğim zaman ne yapman gerektiğini biliyorsun."Caramon başını salladı. "Hayatımda seni daha önce hiç görmediğimi ve şu kutunun içinde hiçbir şey olmadığını söyleyeceğim.""Abartma," diye uyardı Raistlin."Hayır, hayır. Abartmam. Bana güvenebilirsin," diye söz verdi Caramon.Raistlin endişeleniyordu ama bunu bastırmak için yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bir gece önce, yapacaklarını Caramon'a tekrar ettirmişti ve sadece ikizinin, sözlerini hatırlayacağını umdu.Caramon ayrıldı, kendisine söylendiği gibi sıranın başına doğru ilerledi. Parlak kırmızı bir yelek giymiş olan oldukça tombul, küçük bir adam tarafından neredeyse anında yolu kesildi, Caramon'u çadıra doğru çekiyor, çadırın içinde Caramon'un dişi güzelliğinin ta kendisini, namı buradan Kan Denizi'ne kadar yayılmış olan kadını göreceğini vaat ediyordu; kadın Kuzey Ergothlularm, erkekleri çılgına çevirdiği söylenen törensel çiftleşme dansını yapacaktı. Caramon sadece iki çelik para karşılığında bu olağanüstü gösteriye şahit olabilirdi."Gerçekten mi?" Caramon, çadırın eteklerinden içeriye gizlice bir göz atmak için başını uzattı.166RUHDÖVENİ"Caramon!" Kardeşinin sesi, ensesinde sakladı.Caramon suçlu bir şekilde sıçradı ve başka bir hödüğü yakalayıp, ona hikayesini anlatmadan önce Raistlin'e uğursuzca bakan tombul, küçük adamı hayal kırıklığına uğratarak döndü.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 94: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Raistlin tahta kaseyi en uygun yere koydu, 'canlandırmak' için içine bir çelik para attı, sonra da eşyalarmı ayağının dibine yaydı. Jonglörlük için topları, insanların kulaklarında belirecek madeni paraları, kesilebilecek ve anında mükemmel bir biçimde eski haline döndürülebilecek uzun bir ipi, ağzından harika bir şekilde akacak ipek eşarpları ve içinden sinirli ve perişan bir tavşan çıkartacağı parlak renklere boyanmış bir kurusu vardı.Eski bir çarşaftan zahmetle diktiği beyaz bir cübbe giymişti. Aşınmış yerler yıldızlar ve aylarla kapatılmıştı; kırmızı ve siyah... Hiçbir gerçek büyücü bu kadar acayip bir kıhkta dolaşmazdı; ama zaten halk daha iyisini bilemezdi ve parlak renkler dikkat çekerdi.Çevireceği toplar elinde, Raistlin kütüğün üzerine çıktı ve gösterisine başladı. Rengarenk toplar -kendisinin ve Caramon'un çocukluğundan kalma oyuncaklar- becerikli parmaklarında dönerek büyük bir hızla havaya fırladı. Birkaç çocuk izlemek için, ailelerini de beraberlerinde sürükleyerek, hemen yanına koştu.Caramon, gördüğü harikalar hakkında yüksek sesle bağırmak için geldi. Ve daha çok insan geldi, izlemek ve hayranlık duymak için. Paralar, tahta kase içinde şıngırdadı.Raistlin eğlenmeye başlamıştı. Gerçek büyü olmamasına rağmen, bu insanlar üzerinde büyü yapıyordu. Büyü, insanların ona inanmak istemelerinden, inanmaya hazır olmalarından yarSRn aı-yordu. Özellikle de çocukların hayran kalmasından hoşlanıyordu; belki de o yaştayken kendisinin nasıl olduğunu hatırladığı için; kendi şaşkınlığını ve merakını hatırladı ve o şaşkınlık ve merakın kendisini nereye getirdiğini hatırladı.Kalabalığın içinden, "Vay! Şuna bir bakın!" diyen tiz bir ses yükseldi. "Bütün o eşarpları gerçekten yuttun mu? Çıkarlarken gıdıklamıyorlar mı?"Raistlin önce bu sesin bir çocuğa ait olduğunu düşündü, sonra kenderi fark etti. Parlalc yeşil bir pantolon, sarı bir gömlek ve por-rakal rengi bir yelek giymiş ve uzun saçlarını tepesinde toplamış elan kender, geçmesi için sinirle ona yol veren ve cüzdanlarını sıkı-167MARGARET WEISca tutan insanlardan oluşan kalabalık içinden öne doğru geldi. Kender, Raistlin'in önünde durdu, ağzı hayranlıkla açılmış olarak ona bakıyordu.Raistiin paralarının içinde durduğu tahta kaseyi korumak için aceleyle gelen Caramon'a endişeyle göz attı.Kender, Raistlin'e tanıdık gözüküyordu; ama kenderler normal insanlardan o kadar farklıydı ki, bilmeyene hepsi aynı gelirdi.Raistiin, kenderin dikkatini tahta kaseden uzaklaştırmanın akıllıca olacağını düşündü. Bunu da önce toplarından birini kenderin kesesinden çıkartarak, sonra da kenderin burnundan paralar yağmasını sağlayarak başardı; küçük seyircisi çılgınca zevk almış ve hayrete düşmüştü. İzleyiciler -artık epey izleyicisi vardı- alkışladı. Kasenin içine paralar atıldı."Utanç verici!" diyen bir çığlık duyduğunda Raistiin, eğilerek selam veriyordu.Raistiin, doğrudan öğretmeninin yüzüne -lekeli, damarları çıkmış, öfkeli yüzüne- bakmak için selam vermeyi bıraktı ve dikildi.Theobald Usta, "Utanç verici!" diyerek tekrar bağırdı. Titreyen, suçlayan parmağını öğrencisine doğrulttu. "Kalabalık önünde kendini rezil ediyorsun!"İzleyen kalabalığın bilincinde olan Raistiin, soğukkanlılığını korumaya çalıştı, ancak kan yüzüne fırlamıştı. "Onaylamadığınızı biliyorum, Usta... Ancak hayatımı en iyi bildiğim şekilde kazanmam gerekiyor."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 95: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Affedersiniz, Usta efendim ama görüntümü kapatıyorsunuz," dedi kender nazikçe ve adamın dikkatini çekmek için beyaz cübbe-sinin kolunu yakalayıp kuvvetle çekiştirmeye çalıştı.Kender kısaydı ve Theobald Usta da bağırıyor ve kollarını sallıyordu, bu da şüphesiz kenderin adamın kolunu nasıl ıskalayıp da ustanın belinde aslını duran büyü malzemesi kesesini çektiğini açıklıyordu.Theobald Usta, "Hayatını nasıl kazandığını duydum!" diyerek karşılık verdi. "O cadı kadınla arkadaşlık ederek! Saf insanları, iyi-leştirildiklerini düşünmeleri için otlar kullanıp kandırarak. Bunu kendi gözlerimle görmek için buraya geldim; çünkü hikayelerin doğru olduğuna inanamadım!"Kender kafasını büyü malzemeleriyle dolu keseden kaldırarak,168RUHDÖVENİ"Gerçekten bir cadı tanıyor musun?" diye sordu içtenlikle."Benim aç kalmamı mı tercih edersiniz. Usta?" dedi Raistlin.Theobald Usta, "Sanatını kötü emellerine alet etmekten ve beni ve okulumu alay konusu yapmaktansa sokaklarda dilenmelisin!" diye bağırdı.Raistlin'i kütükten aşağı çekmek için oğlanın eline uzandı."Bana dokunursanız, efendim" -dedi Raistlin, sakin ama tehdit-kar bir sesle - "buna pişman olursunuz."Theobald'ın yüzü kızardı. "Beni tehdit etmeye cüret...""Hey, küçük adam!" diye bağırdı Caramon, ikisinin araşma girerek. "O keseyi bu tarafa fırlat!"Kender, "Goblin Topu!" diye bağırdı. "Sen de goblinsin," diyerek Theobald Usta'yi bilgilendirdi ve keseyi büyücünün kafasının üzerinden hızla gönderdi."Bu senin, ha, büyücü?" diyerek sataştı Caramon, keseyi ' Theobald'ın yüzünün önünde hoplatıyor ve sallıyordu. "Öyle mi?"Theobald Usta keseyi tanıdı, kesenin kemerinde asılı olması gereken yere elini attı. Alnındaki mavi damarlar şişti, yüzü daha da kızardı."Onu bana ver, seni serseri!" diye bağırdı.Ustanın etrafından hızla dönerek, "Ortaya doğru!" diye bağırdı kender.Caramon keseyi attı. Kender de yakaladı, oyunu büyüden daha eğlenceli bulan kalabalıktan kahkahalar ve tezahüratlar yükseliyordu. Raistlin, dudaklarında yarım bir gülümsemeyle kütüğün üstünde durarak olanları sakince izledi. *'*' ^Caramon'a doğru uzun bir atış yapmak üzereyken, kese kende-rin elinden çekilip alındı."Ne..." Kender şaşkınlıkla yukarı baktı."Bunu ben alayım," dedi sert bir ses.Yirmilerinin başında, Solamniya gökleri kadar mavi gözleri olan, uzun saçları eski moda bir şekilde sırtında tek örgü halinde uzanan, uzun boylu bir adam keseyi aldı. Yüzü ciddi ve sertti, çünkü hayatın ciddi ve sert olduğuna inanarak yetişmiş, eğilmez ya da" yerinden oynamaz demir bariyerleri olan kurallarla çevrelenmişti. Sturm Brightblade kesenin iplerini bağladı, keseyi silkeledi ve resmi bir selamla onu öfkeden gözü dönmüş büyücüye verdi.i 169MARCARETVVEISSoğukça, "Teşekkür ederim," dedi Theobald Usta. Keseyi kaparak, uzun, dökümlü kolunun içine sakladı. Kendere nefrede baktı ve sonra da Raistlin'e döndü."Ya burayı terk edeceksin ya da benim okulumu. Hangisi olacak, genç adam?"Raistlin tahta kaseye bir göz attı. Zaten şu an için yeteri kadar

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 96: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

paralan vardı. Daha sonra ise, ustanın bilmediği bir şey onu incitmezdi. Raistlin'in sadece daha ihtiyatlı olması gerekecekti.Alçakgönüllü gözükerek, Raistlin kütükten aşağı indi.Pişmanlıkla, "Özür dilerim, Usta," dedi Raistlin. "Bir daha olmayacak.""Olmayacağını umarım," dedi Theobald Usta sertçe. Kızgın bir şekilde oradan ayrıldı, evine dönüp büyü malzemelerinin büyük bir kısmının, çelik paralan da dahil olmak üzere, kaybolmuş olduğunu gördüğünde -büyüyle değil- daha da öfkelenecekti.Kalabalık dağılmaya başladı, çoğu bir ya da iki çelik değerinde bir gösteri izlemiş olmaktan epey memnundu. Kısa bir süre içinde kütüğün çevresinde kalanlar sadece Sturm, Caramon, Raistlin ve kenderdi.Caramon, "Ah, Sturm!" diyerek içini çekti. "Bütün eğlenceyi bozdun.""Eğlence?" dedi Sturm kaşlarını çatarak. "Eziyet ettiğiniz Raisdin'in öğretmeniydi, değil mi?""Evet, ama...""Affedersiniz," dedi kender, Raistlin'le konuşmak için öne ilerledi. "Kutudan tekrar tavşan çıkartabilir misin?"Sturm, "Raistlin, ustasına daha saygılı davranmalı," diyordu."Ya da burnumdan para çıkmasını sağlayabilir misin?" diye ısrar etti kender. "Burnumda para olduğunu bilmiyordum. Hapşırmam ya da öyle bir şey yapmam gerekirdi. İşte, bunu oraya sokacağım ve..."Raistlin parayı kenderin elinden aldı. "Bunu yapma. Kendine zarar vereceksin. Ayrıca o bizim paramız.""Öyle mi? Düşürmüş olmalısın." Kender elini uzattı. "Nasılsın? Benim adım Tasslehoff Burrfoot. Seninki ne?"Raistlin, kenderi soğukça terslemeye hazırlandı; aklı tamamen başında olan ve aklını yerinde tutmak isteyen hiçbir insan, bir ken-170RUHDOVENIder ile isteyerek ilişkiye girmezdi. Aklına, kıymedi büyü malzemelerinin bir kenderin elinde durduğunu gördüğünde Theobald Usta' nm yüzündeki aptallaşmış ifade geldi. Hatıraya gülümseyerek, ken-dere borçlu olduğunu düşünüp uzatılan eli ciddiyetle sıktı. Ayrıca bununla kalmayarak kenderi diğerleriyle de tanıştırdı."Bu benim kardeşim, Caramon ve onun arkadaşı, Sturm Brightblade."Sturm, bir kenderle el sıkışmaya son derece isteksiz gözüküyordu; ancak resmi bir şekilde tanıştırılmışlardı ve terbiyesiz görünmeden el sıkışmayı reddedemezdi."Selam, küçük adam," dedi Caramon, iyi niyetle el sıkışırken; kendi iri eli kenderinkini tamamen içine alıyordu, TasslehofF'un hafifçe irkilmesine neden oldu."Bundan bahsetmek istemezdim, Caramon," dedi kender ciddiyetle, "çünkü daha şimdi tanıştık; ama bir insanın cüssesi hakkında devamlı yorum yapmak çok ayıp. Mesela, ben sana bira fıçısı göbekli diye seslensem pek hoşuna gitmez, değil mi?"İsim o kadar komik ve olay da o kadar gülünçtü ki -bir ayıyı azarlayan bir sivrisinek- Raistlin gülmeye başladı. Yorgun düşene kadar güldü ve kütüğün üzerine oturmak zorunda kaldı. Kardeşini bu kadar keyifli görmekten memnun olan ve şaşıran Caramon da yüksek sesle kahkahalar atmaya başladı ve kenderin sırtına vurdu, sonra da onu nazikçe yerden kaldırdı."Gel, kardeşim," dedi Raistlin, "eşyalarımızı toplamalı ve eve gitmeye hazırlanmalıyız. Panayır yakında kapanacak. Seninle tanışmak çok güzeldi, Tasslehoff Burrfoot," diye ekledi içtenlik!»*. ^"Yardım edeyim," diye önerdi Tasslehoff, rengarenk toplara, parlak renklere boyanmış kutuya hevesle bakıyordu."Sağol ama kendimiz halledebiliriz," dedi Caramon hızla ve tavşanı, kenderin keselerinden birinin içinde kaybolmak üzereyken aldı. Sturm,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 97: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kenderin cebinden ipek eşarpların birkaçını çıkarttı.Kendini bu noktaya dikkat çekmek zorunda hisseden Tasslehoff, "Eşyalarınıza daha çok dikkat etmelisiniz," dedi. "Onları bulmak için burada olmuş olmam iyi bir şey. Olduğum için mutluyum. Sen gerçekten mükemmel bir büyücüsün, Raistlin. Sana Raistlin diyebilir miyim? Sağol. Ve sana da Caramon derim, eğer baria TasslehoflF dersen, bu benim adım, sadece arkadaşlarım bana Tas der, sen de171MARCARET VVEISdiyebilirsin, eğer istersen. Ve sana da Sturm diyeceğim. Sen bir şövalye misin? Bir keresinde Solamniya'daydım ve bir sürü şövalye gördüm. Hepsinin bıyığı vardı senin gibi, sadece daha fazlaydı... bıyık demek istiyorum. Seninki şu anda biraz cılız; ama üzerinde çalıştığını görebiliyorum."Yeni bıraktığı bıyığını çekiştirirken, "Teşekkür ederim," dedi Sturm utanarak.Kardeşler kalabalığın içine, çıkışa doğru yürümeye başladılar. Bugün için görmek istediği her şeyi gördüğünü söyleyen Tasslehofif da onlara eşlik etti. Kalabalıkta bir kenderle gözükmeyi pek istemeyen Sturm, kender, Solamniya'dan bahsederken onlardan ayrılmaya hazırlanıyordu."Gerçekten orada bulundun mu?" diye sordu."Ansalon'daki her yerde bulundum," dedi Tas gururla. "Solam-niya çok güzel bir yer. İstersen sana orayı anlatırım. Hey, bir fikrim var. Neden benimle eve akşam yemeğine gelmiyorsunuz? Hepiniz... Flint önemsemez.""Flint de kim? Karın mı?" diye sordu Caramon.Tasslehoff bir kahkaha attı. "Karım! Bunu ona söyleyene kadar bekle! Hayır, Flint bir cüce ve benim dünyadaki en iyi arkadaşım ve ben de onun en iyi arkadaşıyım, o ne derse desin, belki sadece Tanis Yan-Elf dışında, o da benim başka bir arkadaşım; ama o şu anda burada değil, elflerin yaşadığı Qualinesti'ye gitti." Tas bu noktada konuşmayı bıraktı ama bu sadece nefesi bittiği içindi.Durarak, "Şimdi hatırladım!" diye bağırdı Raistlin. "Senin tanıdık gözüktüğünü biliyordum. Gilon öldüğünde oradaydın. Sen, cüce ve yan-elf" Bir an duraksadı, kendere düşünceli bir şekilde baktı, sonra da, "Teşekkür ederim, Tasslehoff Akşam yemeği davetini kabul ediyoruz," dedi."Ediyor muyuz?" diye sordu Caramon, şaşırmış gözüküyordu.Raistlin, "Evet, kardeşim," dedi.Sturm'a hevesle, "Sen de gelirsin, değil mi?" diye sordu TasslehoffSturm bıyığını çekiştiriyordu. "Annem evde olmamı bekliyor; ama arkadaşlarıma katılacağımı söylersem sorun çıkartacağını sanmıyorum. Uğrayıp ona nereye gideceğimi söyleyeceğim. Solam-niya'nın ne tarafına gittin?""Göstereyim." Tasslehoff sırtında duran keselerden birine uzan-172RUHDÖVENİdi; kenderin üstü keseler ve çantalarla doluydu. Bir harita çıkarttı. "Ben haritaları gerçekten seviyorum, ya sen? Şu köşesinden tutar mısın? Deniz kenarındaki Tarsis burada. Oraya hiç gitmedim ama bir gün gitmeyi umuyorum, Flint'in benim yardımıma ihtiyacı olmadığı bir zaman, şu an bana dehşetle ihtiyacı var. Ben onunla ilgilenmek için orada olmadığımda başına sardığı dertlere inanamazsın. Evet, bu Solamniya. Otada korkunç güzel hapishaneler var..."İkisi yürümeye devam ettiler. Boyu uzun Sturm haritayı incelemek için eğilmişti, TasslehofiF da ona ilginç yerleri gösteriyordu."Sturm aklını kaçırdı," dedi Caramon. "O kender herhalde Solamniya yakınlarında hiç bulunmamıştır. Hepsi yalan söyler, tıpkı... işte,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 98: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

tıpkı kender gibi. Ve sen de onlardan biri ve bir cüceyle akşam yemeği yememizi sağladın! Bu... bu doğru değil. Kendi türümüzle olmalıyız. Babam diyor ki..."Raistlin, "Artık demiyot," diyerek araya girdi.Caramon'un rengi soldu ve mutsuz bit sessizliğe gömüldü.Raistlin sessizce özür dileyerek kolunu kardeşinin omzuna koydu. "Sonsuza kadar evimize kapanıp, güvenli, küçük bir kozaya sarılmış kalamayız," dedi yumuşakça. "En sonunda bizi bağlayan şeylerden kurtulmak için elimize bir fırsat geçti, Caramon ve bunu kullanmalıyız! Kanatlarımızın güneşte kuruması için biraz zamana ihtiyacımız var; ama kısa bir süre sonra uçmak için yeteri kadar güçlü olacağız. Anlıyor musun?""Evet, sanırım. Uçmak istediğimden pek emin değilim, Raist. Çok yüksekte olduğumda biraz başım dönüyor." Caramon, düşünceli bir şekilde ekledi, "Ama eğer ıslandıysan, kesinlikle e^giofp kurulanmalısın."Raistlin içini çekti, kardeşinin kolunu sıvazladı. "Evet, Caramon. Elbiselerimi değiştireceğim. Ve sonra o cüceyle akşam yemeği yiyeceğiz. Ve o kenderle..."

173Flint Fireforge'un evi bir tuhaflık ve Solace'm harikalarından biri olarak kabul edilirdi. Sadece yere inşa edilmemiş, aynı zamanda da tamamen cücenin, Duacının Gözü Tepesi'nden taşıdığı taşlardan yapılmıştı. Flint, başkalarının kendisi ya da evi hakkında söylediklerini umursamazdı. Hiçbir cüce, cüceliğin uzun ve gururlu tarihi boyunca ağaçta yaşamamıştı.Kuşlar ağaçlarda yaşardı. Sincaplar ağaçlarda yaşardı. Elfler ağaçlarda yaşardı. Flint, Demirci Reorx'a şükürler olsun ki; ne kuş, ne sincap, ne de elfti... Flint'in kanatları veya gür bir kuyruğu ya da sivri kulakları yoktu; bunların hepsi, herkesin bildiği üzere, ağaçlarda yaşayan türlere özgüydü. Ağaçlarda yaşamayı hem doğaya aykırı, hem de tehlikeli buluyordu.Cüce, korkunç bir ses tonuyla, "Yataktan düştüğünde bu hayatındaki son düşüş olur," demeyi alışkanlık haline getirmişti.Ona, arkadaşı ve iş ortağı Tanis Yan-Elf in de yaptığı gibi, bir ağaç evde bile yataktan düşen bir insanın evin tabanına düşeceğinden ve ezilmiş bir sırttan başka bir sorun yaşamayacağından bahsetmenin bir yararı yoktu.Ağaç evler tahtadan yapılmıştır, diye sürdürürdü Flint ve tahtanın güvenilmez bir inşaat malzemesi olduğu bilinir; çürümeye, farelere ve karıncalara karşı dayanıksızdır; her an yanabilir, yağmurda sızdırır, soğukta cereyan yapar... Sağlam, sert esen bir rüzgar onu alıp götürebilir.Taşa gelince... Hiçbir şey kaliteli, sağlam taşı alt edemez. Yazın serin olur, kışın sıcak. Yağmurun bir damlası bile taş duvarlardan geçemez. Rüzgar istediği kadar sert esebilir, yüzü kızarana kadar esebilir ve taş bloklarınız titremez bile. Afet'ten kurtulan evlerin sa-174fitRUHDÖVENİdece taş evler olduğu da bilinir."İsrar'dakiler dışında," diyerek takılırdı Tanis Yarı-Elf.Flint de, "Üstlerine lanet olası bir dağ düştüğünde taş evlerin bile ayakta kalması beklenemez," derdi ve her zaman eklerdi, "Ayrıca, herkesin bildiği üzere, İstar şehrinin çöktüğü Kan Denizi'nin dibindeki şansh balıkların epey konforlu yaşadığından hiç şüphem yok."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 99: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Bu özel günde Flint taş evinde, içinde yaşadığı düzensizliğe biraz anlam katmaya çalışıyordu. Kender taşındığından beri düzensizlik, hiç değişmeyen bir sorundu.Bu iki birbirine uymayan ev arkadaşı, pazar gününde karşılaşmışlardı. Flint satılık mallarını gösteriyordu ve kasabadan ilginç bir yerlere gitmek için geçen TasslehofF, çok zarif bir bileziğe bakmak için cücenin tezgahının önünde durmuştu.Ondan sonra olan olaylar, anlatanın kim olduğuna göre değişiyordu. Tas'a göre nasıl durduğunu görmek için bileziği takmış, mükemmel olduğunu görmüş ve fiyatını sormak için birilerini aramaya çıkmıştı.Flint'e göre, bir yudum ferahlatıcı bira içtikten sonra tezgahın arka tarafından dönmüş ve TasslehoflF'Ia bileziği hızla kalabalığın içinde kaybolurken görmüştü. Flint, masum olduğunu yüksek ve tiz bir sesle iddia eden kenderi yakalamıştı. İnsanlar izlemek için durmuşlardı. Almak için değil. Sadece izlemek için.Olayın üstüne gelen Tanis Yarı-Elf tartışmayı durdurmuş, kalabalığı dağıtmıştı. Kısık bir sesle cüceye bu tür olayların iş için kötü olduğunu hatırlatan Tanis, Flint'i aslında kenderi başparmaklarından en yakın vallen ağacına asılı görmek istemediğine inanmrmlç-tı. Tasslehoff, yüce gönüllülükle, Flint'in dilediğini hiç hatırlamadığı özrünü kabul etmişti.O akşam kender, Flint'in kapısına elinde Son Yuva Hanı'ndan satın aldığını iddia ettiği ve cüceye barışmak için getirdiğini söylediği bir testi mükemmel konyakla gelmişti. Ertesi gün öğleden sonra Flint çekiçle başına vuruluyormuş gibi hissettiği bir baş ağrısıyla uyanmış, kenderin de misafir yatak odasına yerleştiğini görmüştü.Flint'in, ne söylediği ne de yaptığı hiçbir şey, TasslehofPu gitmeye ikna edememişti."Kenderlerin bir -nasıl diyorlar?- yol tutkusundan mustarip olduğunu duydum. Evet... Yol tutkusu... Sanırım kısa bir süre içinde175MARCARET WEISona tutulursun," diye ima etmişti cüce."Yok. Ben değil." Tas altmı çizerek söylemişti. "Ben onu çoktan geçtim. Büyüyünce ondan vazgeçtiğimi söyleyebilirsin. Yerleşmeye hazırım. Ne şans, değil mi? Sen, sana bakabilecek birine gerçekten ihtiyaç duyuyorsun, Flint ve ben bu işe uygun biri olarak buradayım. Bu hoş evi seninle birlikte kış boyunca paylaşacağız. Yazın seninle birlikte yolculuğa çıkacağım. Bu arada, en mükemmel haritalara sahibim. Ve gerçekten bütün iyi hapishaneleri biliyorum..."Bu ihtimal karşısında dehşete düşen; hayatında -ogreler tarafından tutsak edildiğinde bile- hiç korkmadığı kadar korkan Flint, arkadaşını, Tanis Yarı-Elf'i bulmuş ve ondan kendisine kenderi evden dışarı atmak ya da onu öldürmek için yardım etmesini istemişti. Yan-elf, Flint'i hayrete düşürerek, içtenlikle gülmüş ve reddetmişti... Tanis'e göre Tasslehoff la paylaşılan bir yaşam, çok yalnız olan ve hayatında hiç değişiklik olmayan Flint için iyi olacaktı.Tanis, "Kender seni genç tutacak," demişti.Flint de, "Evet ve herhalde genç öleceğim," diyerek homurdan-mıştı.Kenderle birlikte yaşamak; Flint'i Solace'ta yaşayan bir sürü insanla tanıştırmıştı, özellikle de kaybolmuş eşyaları ararken, artık ilk olarak cücenin evine gelen kasaba muhafızlanyla. Şerif, kendisinden fazla hapishane yemeğini yiyen, anahtarlarını yürüten ve hapishaneyi geliştirmeye yardımcı olmak için önerilerde bulunan Tas'ı tutuklamaktan kısa bir süre içinde bıkmıştı. Sonunda şerif, Tanis Yan-Elf'in önerisi üzerine, Tas'ın Flint'in gözetimi altında olması koşuluya kenderi hapsetmekten vazgeçmişti. Cüce şiddetle karşı çıkmış ama kimse onu dinlememişti.Artık cüce, her sabah evi temizledikten sonra bulduğu yabancı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 100: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

eşyaları kapının önüne koyuyordu. Ya kasaba muhafızı bunları toplamaya geliyor ya da komşuları uğrayıp yığını altüst ederek, "düşürdükleri" ve kenderin onları düşünerek "bulduğu" eşyalarını arıyorlardı.Ayrıca kenderle paylaşılan bir hayat Flint'i hareketli tutuyordu. Sabahın çoğunu, hiçbir zaman yerinde olmayan aletlerini arayarak geçirmişti. En çok değer ve önem verdiği gümüş çekicini bir fındık kabuğu yığınının üzerinde bulmuştu, fındık kıracağı olarak kullanıldığı belliydi. En iyi maşası ise hiçbir yerde yoktu. (Üç gün sonra176RUHDÖVENİevin arkasından akan derenin kenarında bulunacaktı, TasslehofF onunla balık tutmaya çalışmıştı.) Kenderin saçlarını topuz yaptığı kafasına bir araba küfreden Flint, TasslehofF kapıyı kalbini durduran bir gürültüyle açtığında çaydanlığı arıyordu."Selam, Flint! Tahmin et ne oldu? Ben eve geldim. Ah, kafanı mı vurdun? Zaten oranın altında ne yapıyordun ki? Neden çaydan-hğı yatağın altında aradığını anlayamadım. Ne tür bir kapı tokmağı çaydanlığı yatağın altına koyar... Ah, sen mi? Yani, bu çok garip. Oraya nasıl girdiğini merak ettim. Belki de büyüdür! Büyülü bir çaydanlık."Büyüden bahsederken, Flint, bunlar benim yeni arkadaşlarım. Kafana dikkat et, Caramon. Sen bizim kapımız için çok uzunsun. Bu Raistlin ve kardeşi Caramon. Onlar ikiz, Flint, ilginç değil mi? Biraz birbirlerini andırıyorlar, özellikle de onları yan çevirirsen. Yan dön, Caramon ve sen de Raistlin, böylece Flint görebilir. Ve bu da yeni arkadaşım Sturm Brightblade. O bir Solamniya şövalyesi! Akşam yemeğine kalıyorlar, Flint. Umarım yeterli yiyeceğimiz vardır."Tas bu noktada, gurur ve bu kadar uzun bir konuşma için gereken iki akciğer dolusu havayla şişerek sustu.Flint, Caramon'un cüssesine bir göz attı ve yeteri kadar yiyeceklerinin olduğunu umdu. Cüce biraz ikilemde kalmıştı. Bu genç adamlar evin kapısından içeri girdikleri anda misafirleri olmuştu ve cüce adetlerine göre; onlara, eğer bir gün Flint'i ziyarete gelirlerse kendi klanının soylularına -ki bu da pek olası değildi- davranacağı gibi konukseverlikle davranmalıydı. Ancak Flint, insanları pek sevmezdi, özellikle de gençleri. İnsanlar değişken ve aceleciydi.'Kıl^Bi ve düşüncesizdi ve cüceye göre, tehlikeli hareket etmeye yatkınlardı. Bazı cüce bilginleri, insanların bu özelliklerini kısa yaşam sürelerine bağlıyorlardı; ancak Flint'e göre bu sadece bir mazeretti. İnsanlar, kendi düşüncesine göre, sadece sersemdi.Cüce, insan ziyaretçilerle karşı karşıya kaldığında her zaman işine yaramış olan eski bir hilesine başvurdu."Eğer akşam yemeğine kalırsanız çok memnun olurum," dedi cüce, "ancak gördüğünüz gibi, size uygun tek iskemlemiz bile yok."Tasslehoff, "Gidip hemen birkaç tane ödünç alırım," diye önererek kapıya doğru ilerledi; ama dört ağızdan neredeyse aynı anda çıkan, "Hayır!" çığlığı üzerine durdu.177MARCARET WEISCüce sakalıyla yüzünü temizledi. Solace'ın bir anda iskemlesiz kalan insanlarının sürüler halinde üzerine geliyor olduğu görühtü-sü, soğuk soğuk terlemesine neden olmuştu.Solamniya şövalyelerinin tipik, lanet olası resmi nezaketiyle, "Lütfen zahmet etmeyin," dedi Sturm. "Ben yere oturabilirim."Ahşap bir sandığı çeken Caramon, "Ben buraya oturabilirim," dedi ve üzerine oturdu. Ağırlığı, el yapımı sandığın dikkat çekecek bir şekilde çatırdamasına neden olmuştu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 101: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Senin Raistlin'e uygun bir iskemlen var," diyerek hatırlattı Tasslehoff. "Yatak odanda. Biliyorsun, şu Tanis geldiğinde hep kullandığımız... neden suratını öyle şekillere sokuyorsun? Gözünde bir şey mi var? İzin ver bakayım..."Flint, "Benden uzak dur!" diye gürledi.Yüzü kızaran cüce, yatak odasının anahtarını aramak için cebini araştırdı. Kapıyı her zaman kilitli tutar, kilidi de haftada en az bir kere değiştirirdi. Bu kenderin içeri girmesini engellemiyordu ama en azından onu biraz yavaşlatıyordu. Yatak odasına giren Flint, arkadaşının kullanması için ayırdığı ve geri kalan zamanlarda sakladığı iskemleyi dışarı sürükledi.İskemleyi yerleştiren cüce, misafirlerine dikkatle baktı. Raistlin adındaki genç adam zayıftı, cüceye göre çok zayıftı, giydiği pelerin yıpranmıştı ve onu sonbahar soğuğundan korumak için pek uygun değildi. Titriyordu, soğuktan dudaklarının rengi gitmişti. Cüce, misafirperverliğinin eksik olmasından biraz utandı."İşte," dedi. İskemleyi ateşin yanına yerleştirirken huysuzca ekledi, "sen biraz üşümüş gözüküyorsun, delikanlı. Otur ve biraz ısın. Ve sen," -kendere ters ters baktı- "eğer bir işe yaramak istiyorsan, Otik'e git ve bir şişe elma şarabından satın al. Satın al diyorum, dikkat et!""Bir kuzu kuyruğunu iki kez sallayana kadar dönerim," diye söz verdi Tas. "Ama niye iki sallama? Niye üç değil? Hem ayrıca kuzuların kuyrukları var mı? Anlamıyorum nasıl..."Flint kapıyı yüzüne kapattı.Raistlin yerini almış, iskemleyi ateşin daha da yanına çekmişti. Şaşırtıcı derecede berrak olan mavi gözleri cüceye öylesine ciddiyetle bakıyordu ki; Flint kendini son derece rahatsız hissetti."Bize akşam yemeği vermeniz gerçekten gerekli değil..." diye178'4RUHDÖVENİbaşladı Raistlin.Caramon, "Değil mi?" diye bağırdı, şaşkınlıkla. "O zaman buraya niye geldik ki?"ikizinin, hızla kendisine bakması üzerine, daha iri olan genç adam rahatsızca kıpırdandı ve başını önüne eğdi. Raistlin tekrar Flint'e döndü."Gelmemizin nedeni; kardeşim ve ben, babamızın cenazesinde o kadına" -onu adını söyleyerek onurlandırmayı reddetti- "karşı, bizim yerimize cevap verdiğiniz için size şahsen teşekkür etmek istedik."Flint, birden bu çocukları nereden tanıdığını hatırlamıştı. Ah, onları ayak altında dolanacak kadar büyüdüklerinden beri ortalıkta görüyordu; ama bu ayrıntıyı unutmuştu."Önemli değildi," diye itiraz etti cüce, teşekkürden dolayı utanmıştı. Kızgınlıkla, "O kadın kafadan kontaktı! Belzor!" dedi. "Sakalını hak eden hangi tanrı kendine Belzor ismini vererek ortalıkta dolanır ki? Annenize olanlara üzüldüm, gençler," diye merhametli bir şekilde ekledi.Raistlin buna cevap vermedi, göz kapaklarında bir titremeyle konuyu değiştirdi. "Reonc' diye bir isimden bahsettiniz. Bazı araştırmalar yapıyordum ve ReoDc'un sizin halkınızın bir zamanlar taptığı tanrının adı olduğunu gördüm."Flint sakalını düzeltip genç adama şüpheyle bakarken, "Belki öyledir," dedi. "Ancak neden bir insan kitabının, cücelerin tannsıy-la ilgilendiğini anlamıyorum." '»•' ^"Eski bir kitaptı," diyerek açıkladı Raistlin. "Çok eski bir kitap ve sadece Reorx'dan değil, bütün eski tanrılardan bahsediyordu. Siz ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 102: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

sizin.halkınız hâlâ Reorx'a inanıyor mu, efendim? Bunu boş yere sormuyorum," diye ekledi Raistlin, solgun yanaklarına renk gelmişti. "Küstahça davranmak için de sormuyorum. Ciddiyim. Gerçekten sizin düşüncenizi öğrenmek istiyorum.""Ben de, efendim," dedi Sturm Brightblade. Yerde oturuyor olmasına rağmen, sırtı bir kargı kadar dikti.Fünt şaşkına dönmüştü. Cücenin yüz otuz küsurluk hayatı boyunca hiçbir insan, cücelerin dini adetleri konusunda bir şey bilmek istememişti. Şüphelenmişti. Bu genç adamlar neyin peşinde olabilirdi ki? Onu aldatmak isteyen, başını belaya sokmaya çalışan179MARGARET VVEİScasuslar mı? Flint, Belzor'un bazı taraftarlarının, elfler ve cücelerin sapkın olduğu ve yakılması gerektiği konusunda vaazlar verdiğine dair dedikodular duymuştu.Öyle olsun, diye karar verdi Flint. Eğer bu genç adamlar benim peşimdeyse, onlara bir-iki şey öğretirim. Oradaki iri olanına bile. Dizkapaklanna kuvvetle vurunca o da benim boyuma gelir.Yüreklice, "İnanıyoruz," dedi Flint. "Reorx'a inanıyoruz. Kimin bunu bildiğini de umursamıyorum."İlgiyle öne doğru eğilerek, "O zaman cüce din adamları da var mı?" diye sordu Sturm. "Reorx adına mucizeler gerçekleştiren din adamları?""Hayır, genç adam, yok." dedi Flint. "Afetten beri de hiç olmadı."Raistlin, "Eğer Reorx'ım sizin kaderlerinizle ilgilendiğine dair hiçbir belirti yoksa, nasıl ona hâlâ inanabiliyorsunuz?" diye laf attı."Devamlı şüphelerinin giderilmesini isteyen, zayıf bir inançtır, genç insan," diyerek karşılık verdi Flint. "Reorx bir tanrı ve biz tanrıları anlamak durumunda değiliz. İşte bu, îstar'ın Kralrahibi'nin başını belaya soktuğu nokta. O, tanrıların akıllarından geçenleri anladığını düşündü; kendisinin de bir tanrı olduğunu sandı ya da en azından benim duyduğum bu... İşte bu yüzden o ateşli dağı onun üzerine fırlattılar."Reorx aramızda yürüdüğü zaman bile, bizim anlamadığımız bir sürü şey yaptı. Mesela, kenderleri yarattı," diye ekledi Flint, hüzünlü bir tonla. "Sonra lağım cücelerini... Ben Reorx'un bana benzediğini düşünüyorum... gezgin bir adam. Meşgul olması gereken başka dünyalar var ve bu yüzden gitti. Benim gibi; ben yazın evimi lerk ediyorum ama her sonbaharda geri dönüyorum. Evim hâlâ burada, beni bekliyor. Biz cüceler, sadece Reorx'un gezilerinden geri dönmesini beklemeliyiz.""Hiç böyle düşünmemiştim," dedi Sturm, duyduklarından dolayı sarsılmıştı. "Belki de Paladine'ın bizim insanlarımızı terk etmesinin nedeni de budur. Düzenlemesi gereken başka dünyalar var.""Pek emin değilim." Raistlin düşünceliydi. "Pek mümkün olmadığını biliyorum; ama ya evi terk etmek yerine, bir gün uyanıp da evin seni terk etmiş olduğunu görürsen?"Hırlayarak, "Bu ev ben gittikten sonra bile olacak," dedi Flint, bu genç adamın kendi el işçiliğiyle ilgili kötü bir yorum yaptığını180jfl^'I»RUHDOVENIdüşünmüştü. "Hey, şu oymalara ve taşm birleştirilmesine bir bak! Buradan Pax Tharkas'a kadar böylesini hiç göremezsin."Raistlin, "Söylemek istediğim bu değildi, efendim," dedi, yarım bir gülümsemeyle. "Düşünüyordum ki... Bana öyle geliyor ki..." Duraksadı, söylemek istediğini tam olarak ifade etmek için çabalıyordu. "Ya tanrılar hiç girmediyse? Ya buradalarsa, sadece bizim onlara

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 103: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

dönmemizi bekliyorlarsa?""Hah! Reorx, biz cücelere bir tür işaret vermeden ortada dolanmaz, vaktini boşa harcamaz. Biz onun gözdeleriyiz, biliyorsun," dedi Flint gururla.Raistlin sakince, "Onun cücelere bir işaret vermediğini nereden biliyorsunuz, efendim?" diye sordu.Flint buna cevap vermekte zorlandı. Kesin olarak bilmiyordu. Yıllardır tepelerde, yurdunda bulunmamıştı. Ve bu bölgenin tamamında dolaşmış olmasına rağmen, diğer cücelerle pek de ilişkiye girmemişti. Belki de Reorx dönmüştü ve Thorbardin cüceleri tanrıyı bir sır olarak saklıyorlardı!"Kesinle yapabilecekleri bir şey, sakallarına ve göbeklerine lanet olsun!" diye mırıldandı Flint.Caramon yakınarak, "Göbeklerden söz açılmışken, kimse aç değil mi?" diye sordu. "Açlıktan ölüyorum.""Böyle bir şey mümkün değil," dedi Sturm yavanca."Elbette ki öyle," diye itiraz etti Caramon. "Kahvaltıdan beri hiçbir şey yemedim."Sturm, "Ben kardeşinin sözlerinden bahsediyordum," diye yanıtladı. "Paladine insanlarının dayanmak zorunda olduğu #erİHİÖa-ra şahit olup da araya girmek için hiçbir şey yapmadan dünyada bulunamaz.""Duyduğuma göre senin insanların, kendi yönetimi altında olanların çektiği zorluklara şahit olmuş; ama pek bir şey yapmamış," dedi Raistlin." Belki de çoğundan kendileri sorumlu olduğu içindir.""Bu bir yalan!" diye bağırdı Sturm, ayağa fırlayıp yumruklarını sıkarken."Tamam, Sturm... Raistlin bunu demek istemedi..." diye araya girdi Caramon."Bana Solamniya şövalyelerinin büyü kullanıcılarına eziyet etmediğini mi söylüyorsun?" Raistlin şaşırmış numarası yapıyordu.181MARCARET WEIS"Sanırım büyücüler sadece Palanthas'taki Yüksek Büyücülük Kule-si'nde yaşamaktan sıkıldılar ve bu yüzden de canlarını kurtarmak için oradan kaçtılar!""Raist, eminim ki Sturm bunu..."Kasvetle, "Bazıları buna eziyet diyor. Bazıları da kötülüğün kökünü kazımak!" dedi Sturm.Raistlin, tehlike dolu bir sakinlikle, "Yani büyüyü kötülükle bir mi tutuyorsun?" dedi."Mantıklı çoğu insan öyle yapmıyor mu?" diye yanıtladı Sturm.Caramon yumruklan sıkılmış olarak ayağa kalktı. "Gerçekten bunu demek istediğini düşünmüyorum, değil mi, Sturm?""Solamniyada bir söz vardır; 'Eğer botlar uyuyorsa..."Caramon beceriksizce Sturm'a saldırdı, o da başını çabucak eğdi ve tüm gücüyle rakibinin üzerine atlayarak onu geniş göğsünden yakaladı. Caramon havlamayı andıran bir ses çıkararak arkaya düştü, Sturm üzerine çıkmış onu yumrukluyordu. İkisi ahşap sandığı kırdı, onu parçalarına ayırdılar ve içinde saklanan çanak çömleği paramparça ettiler. Dövüşmeye yerde devam ederken; yuvarlanıyor ve birbirlerini yumruklayıp şiddetle sallıyorlardı.Raistlin ateşin yanında oturmuş, ince dudaklarında hafif bir gülümsemeyle sakince izliyordu. Flint böylesine bir sakinlikten rahatsız olmuştu, o kadar rahatsız olmuştu ki kavgayı durdurabileceği anı kaçırdı. Raistlin endişeli, kaygılı ya da şaşırmış gözükmüyordu. Flint bu kavgayı kendi eğlencesi için başlattığını düşündü, ancak gösteriden eğleniyor gibi gözükmüyordu. Gülümsemesi memnuniyetten değildi. Belirsiz bir alay vardı gülümsemesinde, tepeden bakıyordu.Sonrasında Tanis'e, "O gözler tüylerimi ürpertti," diyecekti Flint.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 104: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Onunla ilgili acımasız bir şeyler var... eğer ne dediğimi anlayabiliyorsan.""Anladığımı sanmıyorum. Bu genç adamın, kardeşini ve arkadaşını yumruklaşmaları için kasıtlı olarak mı tahrik ettiğini söylüyorsun?""Aslında, hayır, tam olarak değil." Flint düşündü. "Bana sorduğu soru içtendi. Bundan kuşkum yok. Ama sonra, tanrılar ve büyü hakkında konuşmanın bir Solamniya şövalyesini nasıl etkileyeceğini fark etmiş olmalı. Ve eğer zırhı olmadan ortalıkta dolanan bir182RUHDÖVENİSolamniya şövalyesi varsa, bu genç Sturm'dur. Bizim eskiden söylediğimiz gibi, sırtmda bir kılıçla doğmuş."Ama Raistlin..." Cüce, başını salladı. "Sanırım, sadece onları, en iyi arkadaşları, dövüştürebileceğini bilmekten memnun oldu.""Hey, tamam!" diye bağırdı Flint, eğer bu arbedeye bir son vermezse evinde hiç eşya kalmayacağını bir anda anlamıştı. "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz.' Tabaklarımı kırdınız! Durun! Size durun diyo-rumîİkisi de cüceyi hiç önemsemedi. Flint derhal dövüşün arasına daldı. Dizkapağmm üstüne süratli ve ustaca bir tekme, Sturm'u yere yuvarladı. Dizini tutup acıyla çığhk atmamak için dudağını ısırarak, kırık çanak çömlek parçalarının üzerinde ıstırapla sarsıldı.Flint, Caramon'un uzun, kıvırcık saçını tutarak hızla ve kuvvetle çekti. Caramon kesik ve acı bir şekilde bağırdı ve ümitsizce cücenin tutuşundan kurtulmaya çalıştı. Flint'in kavrayışı demirdendi.İğrenerek, "Kendinize bir bakın!" dedi cüce, Caramon'un kafa-smı salladı ve Sturm'a bir tekme daha attı. "Bir çift sarhoş goblin gibi davranıyorsunuz. Ve size dövüşmeyi kim öğretti? Büyük teyzeniz Minnie mi? İkiniz de benden en az otuz santim uzunsunuz, genç dev için bu belki atmış santim; ama ikiniz de buradasınız. Sırt üstü yatmış ve göğsünüzde bir cücenin ayağı var... Ayağa kalkın! İkiniz de..."İki genç adam, utanmış yüzler ve acıdan dolmuş gözlerle ayağa kalktı. Sturm tek ayağının üzerinde dengede durdu, ağırlığını incinmiş olan dizine vermeyi göze alamıyordu. Caramon geri çekildi ve acıyan kafa derisine masaj yaptı, kelleşen bir nokta var mı dtffe wf-rak ediyordu.Caramon, mırıldanarak, "Tabaklar için üzgünüm," dedi."Evet, efendim, gerçekten üzgünüm," dedi Sturm içtenhkle. "Zararı karşılayacağım, elbette."Caramon, "Ben daha iyisini yapacağım. Parasını ödeyeceğim," diye önerdi.Raistlin hiçbir şey söylemedi. Panayırda kazandıkları parayı saymaya başlamıştı bile."Ödeyeceğiniz kesinlikle doğru," dedi cüce. "Kaç yaşındasınız?""Yirmi," diye yanıtladı Sturm."On sekiz," dedi Caramon. "Raist de on sekiz."183MARGARET WEISRaistlin, "İkimizin ikiz olduğunu bildiğine göre, Fireforge Usta' nın bunu anlamış olduğuna eminim," dedi iğneleyerek.Flint, Sturm'a baktı. "Ve sen bir şövalye olmayı planlıyorsun." Cücenin şirret bakışı Caramon'a kaydı. "Ve sen, iri adam, sanırım sen de büyük bir savaşçı olmayı düşünüyorsun.' Bir lorda kılıcını satacaksın."Hayretle, "Bu doğru!" dedi Caramon. "Nasıl bildin?""Seni kasabanın etrafında gördüm, o kocaman kılıcını taşıyordun; tamamen yanlış tuttuğunu da ekleyebilirim, ikinize de şu anda söyleyebilirim ki; şövalyeler sana ve dövüşme şekline bir bakacaklar Sturm Brightblade ve zırhlan üstlerinden düşene kadar gülecekler. Ve sen, Caramon Majere, sen dövüşteki ustalığını benim nineme bile

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 105: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

satamazsın."Sturm, "Öğrenmem gereken daha çok şey olduğunu biliyorum, efendim," diyerek soğukça yanıtladı. "Solamniya'da yaşıyor olsaydım, soylu bir şövalyenin silahtarı olur ve yapmam gerekenleri ondan öğrenirdim. Ama değilim... Burada sürgündeyim." Ses tonu acıydı."Solace'ta bize öğretebilecek kimse yok," diye yakındı Caramon. "Bu kasaba çok sakin. Burada hiçbir şey olmuyor. En azından ortalığı canlandırmak için bir goblin baskını ya da o tür bir şey olabilirdi.""Diüni ısır, delikanlı. Durumunuzun ne kadar iyi olduğunun farkında değilsiniz. Öğretmene gelince, ona bakıyorsunuz." Flint göğsüne vurdu."Sen mi?" Her iki genç adam da kuşkulu gözüküyordu.Flint, kendinden memnun bir şekilde sakalını çekiştirdi. "İkinizin de üstüne ayağımı koydum, değil mi? Ayrıca," -uzanıp, Raistlin'in zıplamasına neden olarak onun kaburgalarına hafifçe vurdu- "bu kitap kurdu ile bir sürü şey hakkındaki görüşleri üzerinde konuşmak istiyorum. Paradan bahsetmeye gerek yok," diye ekledi cüce, ikizlerin endişeyle birbirine baktığını görmüş ve ne düşündüklerini tahmin etmişti. "Benim için küçük işler yaparak ödeyebilirsiniz. Ve işe, hana gidip o lanet kendere ne olduğunu bularak başlayabilirsiniz."Sözler onu çağırmış gibi, kapı 'lanet' kender tarafından savrularak açıldı.184. >4 RUHDÖVENİ"Elma şarabını aldım ve bir de kimsenin istemediği bir böbrek böreği ve... Ah, işte! Biliyordum!"Tasslehoff üzgünce sandıktan arta kalanlara ve kırılmış tabakla-ta baktı. Tepesinde topladığı saçını ciddiyetle sallarken, "Ben ortalıkta olmadığımda neler olduğunu görüyorsun, değil mi, Flint?" dedi.¦^ #185Genç insanlar, cüce ve kender arasındaki umulmadık arkadaşlık, TasslehofPa göre yağmurlu mevsimde gelişen yabani odar gibi büyüdü. Flint 'yabani ot'a benzetilmeye kızdı, ancak Tas'ın haklı olduğunu kabul etti. Flint'in katı kalbinde gençlere karşı yumuşak bir nokta vardı, özellikle de arkadaşsız ve yalnız olanlara karşı. Flint ilk olarak, Qualinesti'de yaşayan bir genç adam, hiçbir ırkın sahip çıkmayacağı bir öksüz olan Tanis Yan-Elf le tanışmıştı. Tanis, elfler için fazlasıyla insan, insanlar içinse fazlasıyla elfti.Tanis, Güneş ve Yıldızların Sözcüsü, Qualinesti'nin liderinin evinde yetiştirilmiş, Sözcü'nün kendi çocuklarıyla birlikte büyümüştü. Bu çocuklardan biri, Porthios, Tanis'ten, olduğu şey yüzünden nefret ediyordu. Başka bir kuzen, Laurana, Tanis'i çok fazla seviyordu. Ancak, bunun farklı bir hikayesi vardı.Tanis'in elf kralhğını birkaç yıl önce terk ettiğini söylemek yeterdi herhalde. Qualinesti dışında tanıdığı ilk kişiye -tek kişiye- yardım etmek için gitmişti; Flint Fireforge... Tanis'in metal işçiliğine hiçbir yeteneği yoktu; ama sayılara kafası çalışıyordu ve işle ilgili keskin bir zekası vardı. Kısa bir süre içinde Flint'in, mallarını değerinin çok altında sattığım fark etti. Kendi kendini dolandırıyordu.Müşterilerini kaybetmekten korkan cüceye, "insanlar, kaliteli işçiliğe daha çok ödemekten mutlu olacaklar," diye açıkladı Tanis. "Göreceksin."Tanis haklı olduğunu kanıtladı ve Flint, hayret etmesine rağmen, daha çok para kazandı. İkisi ortak oldular. Cücenin yaz yolculukları sırasında Tanis de ona eşlik etmeye başladı. Tanis yük arabasını ve atları kiraladı, yerel panayırlarda tezgahları kurdu, Flint'in

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 106: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

mallarını zenginlere özel olarak göstermek için randevular ayarladı.186RUHDÖVENİİkisi, derin ve sonsuz bir arkadaşlık geliştirdiler. Flint, Tanis'e yanına taşınmasını söyledi; ancak Tanis, cücenin evinin uzun boylu yarı-elf için biraz sıkışık olduğunu belirtti. Tanis'in evi yakındaydı; fakat ağaç dallarının arasında inşa edilmişti. İkisinin arasındaki tek kavga -aslında gerçekten bir kavga değildi, daha çok homurdanarak edilen bir tartışma gibiydi- Tanis'in Qualinesti'ye olan yolculukları hakkındaydı."Oradan döndükten sonra hiçbir şeyden memnun olmuyorsun," dedi Flint açıkça. "Bir hafta sinirlerin tepende oturuyorsun. Seni etraflarında istemiyorlar; bunu yeteri kadar açıkça gösterdiler. Onların hayatlarını altüst ediyorsun ve onlar da seninkini... Senin yapacağın en iyi şey, çizmelerinden Qualinesti'nin çamurunu yıkamak ve bir daha asla oraya geri dönmemek."Düşünceli bir şekilde, "Haklısın, elbette," dedi Tanis. "Ne zaman orayı terk etsem, bir daha asla geri dönmeyeceğime yemin ediyorum. Ama bir şey beni geri çekiyor. Rüyalarımda kavak ağaçlarının müziğini duyduğumda, eve dönme vaktimin geldiğini anlıyorum. Ve Quahnesti benim evim. Bunu benden esirgeyemezler, ne kadar denemek isteseler de."Flint küçümseyerek, "Pöh! Bu senin içindeki elf!" dedi. "Kavak ağaçlarının müziği! At pisliği! Yüzyıldır eve gitmedim. Benim cevizlerin müziği hakkında konuştuğumu hiç duydun mu?""Hayır... ama adamakıllı cüce içkilerini nasıl özlediğinden bahsettiğini duydum," dedi Tanis alayla.Bildik bir edayla, "Bu tamamen farklı," diye yanıtladı Flint. "Burada hayatın kanından bahsediyoruz. Otik'in tarifi doğru*^ar^' "^ ''•^ anlayamadığından şüpheleniyorum. Ona yeteri kadar sık verdim. IBu ya yerel mantarlar yüzünden ya da insanların mantar yerine geçebileceğini düşündükleri şeylerden."Flint'in bütün ısrarlarına rağmen, Tanis o sonbahar Qualinesti' ye gitmek için ayrıldı. Gündönümünde gitmişti. Kar bastırdı, ilkbahardan önce dönemeyecek gibi gözüküyordu.Tanis gittiğinde Flint her zaman biraz yalnız olurdu; ama bunu itiraf etmektense cüce sakalını keserdi. TasslehofF'un kazara hayatına girmesi cücenin yalnızlığını biraz geçirdi ama bunu itiraf etmektense cüce kafasını keserdi. Kenderin neşeli gevezeliği sessizliği doldurdu; fakat cüce ne zaman biraz fazla ilgilendiğini fark etse, sinir-187MARGARET WEISle bunu durdurmaya çalıştı.Genç insanlara savaşırken kendilerini nasıl idare edeceklerini öğretmek, Flint'e gerçek bir başarı hissi verdi. Onlara ogreler ve goblinler, hırsızlar ve eşkıyalar ve Abanasinya'nın tehlikeli yollarında gezenlerin karşı karşıya geldiği diğer tehlikelerle dolu bir yaşam sonucunda öğrendiği küçük hileleri ve becerikli manevraları gösterdi. Bu tatmin duygusunu, olağanüstü bir metal işçiliği çıkarmaya benzetiyordu.Ashnda yaptıkları her zamankine benziyordu; tıpkı metaline şekil verip biçimlendirdiği gibi, genç hayatlara şekil veriyor ve biçimlendiriyordu. Ancak onlardan biri pek biçimlendirilebilir değildi.Raistlin, Flint'in tüylerini "ürpertmeye" devam etti.O kış ikizler on dokuz olmuşlardı ve bütün kışı birlikte geçiri-yorlardı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 107: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Sonbaharın ilk günlerinde bir yangın, Theobald Usta'nın büyücü okulunu yakarak adamı taşınmaya zorladı. Şimdiye kadar, Theobald Solace'ta iyi tanınır ve güvenilirdi. Yetkililer -yangının doğaüstü değil de, doğal nedenlerden dolayı çıktığına inandırıldıktan sonra- ona yeni okulunu kasaba sınırları dahilinde açması için izin verdiler.Raistlin okulda yatılı kalmaya daha fazla ihtiyaç duymadı. Kışları artık Caramon'la birlikte evde geçirebilecekti. Ancak ne o, ne de Caramon pek evde kalmadılar.Raistlin, cüce ve kenderin arkadaşlığından zevk alıyordu. Vallen ağaçlarının ardındaki dünya hakkında bilgiye ihtiyacı vardı, kısa bir zaman içinde kendi yerini alacağı dünya hakkında bilgiye... Büyüsünü yapabilmek için gereken yeteneği de elde ettiğinden, artık geleceğini hayal etmeye cesaret edebiliyordu.Raistlin artık okulda yardımcı öğretmendi. Theobald Usta genç adama para kazanması için onurlu bir yol sağlayarak, Raistlin'in halkın önünde gösteri yapmaktan vazgeçeceğini umuyordu. Raistlin pek iyi bir öğretmen değildi; bilgisizliğe karşı hiç sabrı yoktu ve son derece iğneleyici olmaya eğilimliydi. Ancak Theobald Usta'nın öğleden sonra şekerlemesi sırasında oğlanları sessiz tutmayı başanyordu; bu da zaten ustanın tek istediği şeydi. Theobald Usta, bir keresinde Raistlin'in kendisine bir büyücü okulu açmak isteyebileceğinden bahsetmişti. Raistlin de ustanın yüzüne gülmüştü.188.'ar RUHDÖVENİRaistlin güç istiyordu; ama aa\a.nnı ve izlerini duygusuzca, ezberden okuyarak miyavlayan bir grup velet üzerindeki gücü değil... En ufak bir kentrip yaptığında bile onu izleyen insanlar üzerindeki gücü istiyordu. Onların korkuyla karışık saygı dolu ifadeleri, fal taşı gibi açılmış gözlerindeki hayranlık onu tatmin ediyordu. Kendisini, başkalarının üzerinde gittikçe artan bir güç elde ederken görüyordu.iyilik için güç, elbette...Yoksullara para, hastalara sağlık, kötülük yapanlara adalet verecekti. Sevilecek, beğenilecek, korkulacak ve kıskanılacaktı. Eğer çok kalabalık bir toplum üzerinde egemenlik kuracaksa (gençliğinin başarma tutkusuyla yanıp tutuşan rüyalarıydı bunlar), onlar hakkında mümkün olan her şeyi bilmeliydi; hepsi hakkında, sadece insanlar değil... Cüce ve kender, mükemmel karakter araştırmaları olmuştu.Raistlin'in ilk öğrendiği şey, bir kenderin parmaklarının her şeyin içinde olduğu ve bir kenderin ellerinin her şeyi aldığıydı. Tasslehoff, içinde genç büyücünün gururla taşıdığı tek büyü malzemesinin durduğu küçük keseyi ilk yürüttüğünde çok öfkelenmişti.Tasslehoff, "Ne bulduğuma bir bak!" dedi. "Üzerinde R harfi olan deri bir kese. Bakalım içinde ne var."Raistlin, daha birkaç saniye öncesine kadar belinde asılı duran keseyi tanıdı. "Hayır! Bekle! Yapma..."Çok geç. Tas keseyi açmıştı. "Bunun içinde bir demet kurutulmuş çiçek var. Bunları boşaltacağım." Gül yapraklarını yere attı, sonra tekrar içine baktı. "Hayır, içinde hiçbir şey yok. Bu çok garip. Neden biri...""Onu bana ver!" Raistlin keseyi kaptı. Hırsından gerçekSR tim-yordu."Ah... o senin mi?" Tas gözleri parlayarak ona baktı. "Senin için onu temizledim. Biri içine bir demet ölü çiçek koymuş."Raistlin ağzını açtı, ancak kelimeler sadece yetersiz değildi, aynı zamanda mevcut da değillerdi. Sadece ters ters bakıp tutarsız sesler çıkartabildi ve en azından hırsının bir kısmını gülen kardeşine öfkeli bir biçimde bakarak çıkartabildi.Keseyi ve gül yapraklarını iki kere daha kaybettikten sonra; Raistlin öfkelenmenin, şiddet ve/veya yasal bir eylemle tehdit etmenin kender

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 108: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

üzerinde işe yaramadığını fark etti. Ne kadar sıkı bağlanmış olursa olsun her düğümü açabilen ve bir örümceğin doku-189MARGARET VVEISnuşu kadar hafifçe keseyi yüriitebilen becerikli parmaklan hiçbir zaman yakalamayı başaramadı. TasslehofF'la başa çıkmak incelik gerektiriyordu.Raistlin bir deney yaptı. Cam yapanların artıklarından edindiği parlak renkli cam bir topu kesesine koydu. Tas keseyi 'bulduğunda', içindeki camı keşfetti. Büyülenerek camı aldı ve keseyi yere attı. Raistlin keseyi ve el değmemiş büyü malzemelerini geri aldı. Bundan sonra da kesesine her zaman değersiz bir süs veya ilginç bir cisim (bir kuş yumurtası, taşlaşmış bir böcek, parıldayan bir taş) koydu. Artık kesesini kaybettiğinde nereye bakacağını biliyordu.Raistlin, kender hakkında daha çok şey öğrenirken, Caramon da cüce dövüşünün ince ve pek o kadar da ince olmayan hareketlerini öğreniyordu.Cücelerin kısa yapılı olmaları ve genelde kendilerinden çok daha uzun düşmanlarla dövüşmelerinden dolayı, cüce dövüş teknikleri pek zarif değildi. Sturm'a göre Flint, şövalyevari olmayan hareketler -mesela, kasığa vurma ve tavşan yumrukları- yapıyordu."Adi bir sokak dövüşçüsü gibi kavga etmeyeceğim," diye itiraz etti.Yılın o dönemi, karakışın en sert zamanıydı. Kristalmir Gölü donmuş ve karla kaplanmıştı. Çoğu insan içerdeydi, sıcak olan evlerinde ayaklarını ısıtıyor ve sıcak punç içiyorlardı. Flint ise Sturm ve Caramon'u dışarı çıkartmış onları döverek çalıştırıyor, 'onları sert-leştiriyordu.'"Öyle mi?" Flint, uzun boylu genç adamın altında durmak için yanına yürüdü. Nefes nefese olan, soluğundan çıkan su damlaları bıyığını kaplamış, Tasslehoff'a göre onun bir deniz aygırına benzemesine neden olmuştu."O zaman adi bir sokak dövüşçüsü sana saldırdığında ne yapacaksın, delikanlı?" diye yüklendi Flint. "O senin edep yerlerine tekme atarken kılıcını, aptalca bir selamlamayla ona doğru mu kaldıracaksın?"Caramon alaylı bir kahkaha attı. Sturm bu adilik yüzünden kaşlarını çattı; ama cücenin haklı olduğunu da itiraf etti. En azından böyle bir saldırıya nasıl karşı koyabileceğini bilmeliydi."Neyse, goblinler," diyerek devam eti Flint dersine. "Aslında onlar ödlektir; içkiyle ateş almadıkları sürece, o zaman tamamen çıldı-190i.^4 RUHDÖVENİrırlar. Bir goblin daima arkadan sizin üzerinize atlamaya ve daha siz neyin çarptığmı anlamadan sizin boğazmızı kesmeye çalışır. İşte böyle; kıllı elini çığlığınızı boğmak için kullanır ve diğer elindeki bıçağıyla da tam buradan keser. Daha vücudunuz yere çarpmadan kan kaybından neredeyse ölmüş olursunuz."Şimdi, yapacağınız şey şu. GobÜnin kendi ağırlığını kullanacak ve hareketi ona yönlendireceksiniz. Size doğru geliyor, tam bu şekilde üstünüze atlıyor..."Tasslehoff, "Benim goblin olmama izin ver!" diye yalvardı ellerini sallayarak. "Lütfen, Flint! İzin ver!""Pekala. Şimdi, kender...""Goblin!" diye düzeltti Tas ve Flint'in geniş sırtına sıçradı."...üstünüze atlıyor. Ne yapacaksınız? Sadece bunu."Flint, kenderin boğazını kavrayan iki elini birden tuttu ve iyice eğilerek, kenderi başının üstünden attı.Tas, donmuş, karla ama kaplı zemine sertçe düştü. Bir an nefesi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 109: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kesilmiş bir şekilde ve yutkunarak yattı.Konuşabildiğinde, "İçimdeki havayı tamamen boşalttı," dedi. Sürünerek ayağa kalktı. "Daha önce hiç soluk almayı başaramadığım olmamıştı, sana oldu mu, Caramon? İlginç bir his. Ve yıldızları da gördüm ve daha gece bile değil. Sana yapmamı ister misin, Caramon?"Caramon, "Pöh! Sen beni firlatamazsın!"diye alay etti."Belki yapamam," diyerek kabullendi Tas. "Ama bunu yapabili-rım.Yumruğunu sıkarak, Caramon'un geniş karın boşluğunâT^rou.Caramon, bağırsaklarını tutarak ve nefes almaya çalışarak, inledi ve ikiye büküldü.Diğerlerinin kahkahaları arasından onaylayan bir ses yükseldi, "İyi vuruştu, kender.""Hiç fena değil, Tasslehoff Hiç fena değil," dedi bir başkası.Kürklere sarınmış iki kişi karların arasından yürüyordu."Tanis!" diye gürleyen Flint, arkadaşını memnuniyetle karşıladı."Kitiara!" Caramon şaşkınlıkla bağırdı.TasslehoflF, "Tanis ve Kitiara!" diye bağırdı; ancak Kitiara'yı hayatında hiç görmemiş ya da onunla hiç tanışmamıştı."Durun şimdi. Hepiniz birbirinizi tanıyor musunuz?" diye sor-191MARCARET VVEISdu Tanis. Şaşkınlıkla Caramon, Raisrlin ve Kitiara'ya baktı.Çarpık gülümsemesiyle, "Tanımalıyım," diye cevapladı Kitiara. "Bu ikisi benim kardeşim. Sana bahsettiğim ikizler. Brightblade'e gelince, yani, o ve ben eskiden birlikte oynardık." Çarpık gülümsemesi, kelimelerine müstehcen bir anlam kattı.Caramon ıslık çaldı ve Sturm'un kaburgalarını dürttü. Sturm, utanç ve kızgınlıkla kıpkırmızı kesildi. Sertçe evde ona ihtiyaç oluğunu söyleyerek yeni gelenlere soğuk bir selam verdi, topukları üzerinde döndü ve uzun adımlarla uzaklaştı."Ne dedim ki?" diye sordu Kit. Sonra bir kahkaha attı ve kollarını açarak, kardeşlerini kucaklaşmak için davet etti.Caramon onu bir ayı gibi kucakladı. Gücünü göstererek, onu yerden kaldırdı.Kendisini yere bırakırken onaylarcasına bakarak, "Çok iyi, küçük kardeşim," dedi. "Seni son gördüğümden beri büyümüşsün."Caramon, "Tam beş santim," dedi gururla.Raistlin, kucaklamasından kaçınarak, kardeşine yanağını uzattı. Gülen ve omuzlarını silken Kitiara onu öptü, daha çok mecburi bir gagalama gibiydi. Kadının dikkatli bakışı altında hareketsiz durdu, kollarını önünde bağlamıştı. Artık bir büyücü cübbesi giyiyordu, beyaz cübbe; rehberinden, Antimodes'ten bir hediye."Sen de büyümüşsün, küçük kardeşim," dedi Kit fark ederek."Raistlin tam iki buçuk santim uzadı," dedi Caramon. "Bunu sağlayan da benim yemeklerim."Kit, "Demek istediğim bu değildi," dedi."Biliyorum. Teşekkür ederim, abla," diye yanıtladı Raistlin. Birbirlerini tamamen anlayarak bakıştılar.Tanis'e geri dönerek, "Pekala, pekala," dedi Kit. "Kim düşünebilirdi ki? Kardeşlerimi silahlı birer bebek olarak bıraktım ve geri dönünce onları büyümüş erkekler olarak buldum. Ve bu" -cüceye döndü- "bu da Flint Fireforge olmalı."Eldivenli elini uzattı. "Kitiara uth Matar."Elini kabul ederek, "Hizmetinizdeyim, bayan," dedi Flint.Tanışmalarından karşılıklı memnun olarak el sıkıştılar.Tas bir elini sıkışmak için uzatırken, "Ve ben de Tasslehofif Burrfoot," dedi, diğer eliyle de genç kadının kemerine uzanmıştı."Nasılsın, Tasslehofif," dedi Kit. "O hançere dokun ve ben de192

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 110: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

RUHDÖ\^Nİonu kulaklarını dilimlemek için kullanayım," diye ekledi yumuşak bir şekilde.Sesindeki bir şey, dediğini yapacağı konusunda TasslehofF'u ikna etti. Topuzunu destekleyen kulaklarını seven Tasslehoff, Tanis'in 'istemediği açıkça belli olan' bir keseyi alıp karıştırmaya başladı.Flint derslerin bittiğini söyledi ve bir şeyler yiyip içmek için misafirlerini içeri davet etti.Tanis ve Kit pelerinlerini silkelediler. Kitiara, uyluklarının ortasına kadar gelen uzun bir deri tunik giymişti. Üzerinde yakası açık bir erkek gömleği ve elf yapımı ve tasarımı olan ince işlenmiş bir deri kemer vardı. Diğerlerinin tanıdığı hiçbir kadına benzemiyordu ve hiçbiri, kardeşleri de dahil olmak üzere, ona nasıl davranacağını bilemiyordu.Bakışları bir erkek gibiydi, gözü pek ve açık sözlü... İyi yetiştirilmiş kadınlarınki gibi aptalca sırıtan, yüzü kızaran bir iffeti yoktu. Harekederinde zariflik -eğitimli bir silahşorun zarafeti- ve eli kana bulanmış bir savaşçının güven ve serinkanlılığı vardı. Biraz kendini beğenmişliği varsa da, bu sadece onun egzotik cazibesini arttırıyordu.Narin belini saran el işi deri kemerini gururla sergileyerek, "Kemerimi fark ettiniz," dedi. "Bir hayranımın hediyesi."Orada olanların hediyeyi vereni bulmak için uzağa bakmasına gerek yoktu. Tanis Yarı-Elf, Kit'in her hareketini açık bir hayranlıkla izliyordu."Senin hakkında çok şey duydum, Flint," diye ekledi îGt. "Hepsi de iyiydi, elbette."Flint, "Ben senin hakkında hiçbir şey duymadım," diye (Sî'a^-dı bütün pervasızlığıyla. "Ama bahse girerim duyacağım." Tanis'e baktı ve içinde, arkadaşına duyduğu sevgiye biraz endişe karıştı, "ikiniz nerede tanıştınız?""Qualinesti'nin dışında," dedi Tanis. "Solace'a dönüyordum ki, korudan çığlıklar geldiğini duydum. Araştırmak için gittim ve bu genç kadının bir goblin tarafından saldırıya uğradığını gö.düm. Ona yardım etmek için koştum ve sadece yanıldığımı fark ettim. Duyduğum çığlıklar goblinden geliyordu."Flint, Kitiara'ya göz atarak, "Qualinesti," dedi. "Sen -bir ir san-Qualinesti'de ne yapıyordun?""Qualinesti'de değildim," dedi Kit. "Sadece yakınlarındaydım.^ *.193MARGARETWEISO kısımlarda birkaç kez bulundum. Buraya gelirken oradan geçiyorum.""Nereden gelirken?" diye merak etti Flint.Kit onun sorusunu ya duymadı ya da duymazlıktan geldi. Tam sorusunu tekrarlamak üzereydi ki, kadın tanıştırılmaları için kardeşlerine öne gelmelerini söyledi.Tanis elini uzatırken, "Ben, Tanis Yarı-Elf," dedi.Caramon, hevesle, neredeyse yan-elfin elini koparıyordu. Raistlin parmaklarıyla yarı-elfın avucuna hafifçe dokundu."Ben Caramon Majere ve bu da benim ikiz kardeşim, Raistlin. Biz Kit'in üvey kardeşleriyiz aslında," diye açıkladı Caramon.Raistlin hiçbir şey söylemedi. Merakla, hakkında çok şey duyduğu yarı-elfi inceledi; Flint arkadaşından her gün bahsetmişti. Tanis bir avcı gibi giyinmişti, elf işi kahverengi bir yelek, yeşil bir gömlek ve dar bir kahverengi pantolon, kahverengi yolculuk çizmeleri... Kalçasında bir kılıç vardı, bir yay ve bir sadak dolusu ok taşıyordu. Elf mirası pek belirgin değildi, belki de yüzünün zarif kesimli kemikleri dışında. Kulakları sivriyse bile bunu söylemek imkansızdı,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 111: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

çünkü uzun, sık, kahverengi saçları tarafından örtülmüştü. Bir elfin uzun boyuna, bir insanın geniş yapısına sahipti.Yakışıklı bir erkekti, genç görünüyordu; ama çok daha yaşlı bir adamın ciddiliğine ve olgunluğuna sahipti. Kit'in dikkatini çekmesine pek şaşmamalı.Tanis kardeşlerle sırayla ilgilendi, tesadüf yüzünden şaşırmıştı. "Kit ve ben yolda şans eseri tanıştık. Dost olduk ve sonra ben eve geüp onun kardeşleriyle benim en yakın arkadaşlarımın dost olduğunu görüyorum! Bu tanışma bir kader, kesinlikle.""Bir tanışmanın kader olması, ileride önemli bir şeylerin olacağını gösterir. Hiç böyle bir olay hissettiniz mi, efendim?" diye sordu Raistlin."Ben... bence olabilir," diye kekeledi Tanis, şaşırmıştı. Nasıl cevap vereceğinden pek emin değildi. "Aslında, şaka yapmak istemiştim. Kastetmek istediğim..."Kitiara, "Raistlin'i umursama, Tanis," diyerek araya girdi. "O derin düşünür. Ailede tek, bu arada... Bu kadar ciddi olmayı kes, tamam mı?" dedi daha genç olan kardeşine kısık bir sesle. "Bu adamdan hoşlanıyorum ve onu korkutup kaçırmanı istemiyorum."194RUHDÖVENİTanis'e gülümsedi ve o da kadına karşdık verdi. Raisdin, yan-elf ve kardeşinin arkadaştan öte olduklarını o an anladı. Bu bilgi ve aklında bir anda beliren görüntü onun kendisini rahatsız ve utanmış hissetmesine neden oldu. Yarı-elften aniden şiddetle nefret etti."Eski dostum Flint'i en azından beladan uzak tuttuğunuzu görmekten memnun oldum," diyerek devam etti Tanis. Utanmıştı, konuyu değiştirmeyi umuyordu."Pöh! Beladan uzakmış!" Flint ters ters baktı. "Lanet olsun, beni neredeyse boğuyorlardı. Kurtulduğum için şanslıyım."

Ondan sonra herkes bir ağızdan konuşurken talihsiz bir kayık yolculuğunun hikayesini anlattılar.Tasslehoff, "Kayığı ben buldum..." diyerek başladı."Caramon, o koca aptal, içinde ayağa kalktı...""Sadece balık yakalamaya çalışıyordum, Flint...""Kör olası kayığı tamamen ters çevirdi. Hepimizi iyice sırılsıklam etti...""Caramorı taş gibi battı. Biliyorum, çünkü suya bir sürü taş attım ve hepsi de Caramon gibi battı, tek bir kabarcık bile çıkartmadan...""Ben Raist için endişelenmiştim...""Ben kendi başımın çaresine bakabilecek durumdaydım, kardeşim. Ters dönmüş kayığın altında bir hava boşluğu vardı ve ben de tehlikede falan değildim, bir budalanın kardeşim olması dışında. Çıplak ellerinle balık yakalamaya çalışmak...""...Caramon'un ardından atladım. Onu sudan çıkarttım...""Öyle yapmadın, Flint! Caramon kendisini sudan çıkarffT de seni sudan çıkarttım. Hatırlamıyor musun? Ben olmadığımda başını nasıl belalara soktuğunu görüyorsun..."Flint kesin bir şekilde, "Hatırlıyorum ve tamamen bu şekilde değildi, seni lanet kender ve sana bir şey söyleyeyim," dedi, bu kafa karıştırıcı hikayeyi sonlandırarak. "Yaşadığım sürece bir daha asla bir bir kayığa adımımı atmayacağım. Bu ilk defaydı ve Reorx yardımcım olsun, son olacak.""Reorx'un yeminini şereflendireceğine eminim," dedi Tanis. Cücenin omzuna sevgiyle bir şaplak indirdi ve ayrılmak için ayağa kalktı. "Evimin hâlâ ayakta durup durmadığı görmek için gidiyorum. Gelmek ister misin?"195

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 112: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

MARGARET VVEISTanis soruyu Flint'e sormuştu ama gözleri Kitiara'ya kaydı.içtenlikle, "Ben gelirim," dedi Tas.Flint, kenderin yakasma yapışıp onu geriye çekerek, "Hayır, gitmeyeceksin," dedi."Bizimle eve geliyorsun, değil mi, Kit?" diye sordu Caramon alayla."Belki sonra," dedi Kitiara. Uzanarak Tanis'in elini tuttu. "Çok sonra..."Caramon bunun hakkında konuşmak istediğinde Raistlin, sertçe, "Ah, kapa çeneni," dedi.196Bahar, Solace'a, tomurcuk veren çiçekler, yavru kuzular, yuva kuran kuşlara birlikte geldi. Kış boyunca soğumuş ve ağır akan kanlar kaynamaya ve daha hızlı akmaya başladı. Genç erkeklerin kalpleri daha hızla çarparken, kızlar daha cilveli kıkırdıyordu. Yılın tüm mevsimleri içinde Raistlin, en çok ilkbahardan nefret ediyordu. ' Caramon kahvaltıda, "Kit dün gece de eve gelmedi," dedi gözü-nü kırparak.Raistlin ekmek ve peynir yedi, yorum yapmadı. Böyle bir soh bet için yol vermeye hiç niyeti yoktu.Yine de Caramon'un teşvik edilmeye ihtiyacı yoktu. "Yatağı bo-zulmamamış. Ama iddiaya girerim ki kimin yatağında yattığını biliyorum. Pek uyumamış olsalar bile.""Caramon," dedi Raistlin soğukça, ayağa kalkarak kahvaltısının çoğunu ellemeden bıraktı. "Sen bir domuzsun."Yemeğinin artıklarını, yakalamış olduğu ve şu anda evcil tavşa-nıyla birlikte bir kafesin içinde duran iki tarla faresine götürÖB. Şf' falı otların kullanımıyla ilgili bazı teoriler geliştirmişti ve bunları hastalar yerine hayvanlar üzerinde denemek daha mantıklı gözükmüştü. Fareleri yakalamak kolaydı ve bakımları da ucuzdu.Raistlin'in ilk deneyi, fare komşunun kedisine kurban olduğundan işe yaramamıştı. Kedinin evin içine girmesine izin verdiği için Caramon'u epey sert bir şekilde cezalandırmıştı. Kedileri çok seven Caramon, hayvanla evin dışında oynayacağına söz vermişti. Fareler güvendeydi ve Raistlin, son deneyinin sonuçlarından gayet memnundu. Kırıntıları parmaklıklardan içeri attı.Tavşana temiz su verirken, "Ablamızın orospuluk yapması yeteri kadar kötü, sen onunla ilgili pis yorumlar yapmasan da," diye de-* 197MARCARETVVEISvam etti Raistlin.Caramon, "Ah, hadi, Raist!" diye itiraz etti. "Kit bir... senin dediğin gibi biri değil. O adama aşık. Ona bakışından anlayabihrsin bunu. O adam da onun için çıldırıyor. Tanis'ten hoşlanıyorum. Flint bana onun hakkında bir sürü şey anlattı. Flint diyor ki; Tanis bana bu yaz, ok yay ve kılıç kullanmayı öğretecekmiş. Flint diyor ki, Tanis şimdiye kadar yaşamış en iyi okçuymuş. Flint diyor ki..."Raistlin konuşmanın devamını umursamadı. Ellerindeki kırıntıları silkeleyerek kitaplarını topladı. Kardeşinin cümlesini kabaca yarısında keserek, "Artık gitmeliyim," dedi. "Okula geç kaldım. Seni bu akşam göreceğim, sanırım. Belki de sen Tanis Yan-Elf'in yanına taşınıyorsundur?""Aslında, hayır, Raist... Niye onun yanma taşınayım ki?"iğneleyici laflar Caramon üzerinde çalışmamıştı."Bihyorsun, Raist, bir kızla birlikte olmak çok eğlenceli," diye devam etti Caramon. "Hiçbiriyle konuşmuyorsun ve senin oldukça özel olduğunu düşünen birden fazla kız var. Büyü ve onun gibi şeyler yüzünden işte. Ve Yeşilyapraklar'ın bebeğini boğmacadan kurtardın.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 113: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Dediklerine göre, eğer sen ona yardım etmeseymişsin olurmuş, Raist. Kızlar bu tip şeyleri sever."Raistlin kapıda duraksadı, yanakları memnuniyetle hafiften yanıyordu. "O sadece çay ve ipecacuanha denen, önceden hakkında bir şeyler okuduğum bir kökün karışımıydı. Bilirsin, bebeğin balgamı çıkartması gerekiyordu ve o kök karışımı çocuğu kusturdu. Kızlar... gerçekten... böyle şeylerden konuşuyor mu?"Raistlin'e göre kızlar garip yaratıklardı, yüksek seviyeli bir baş-büyücünün kitabında bulunan bir büyü kadar okunması imkansız ve en az o kadar ulaşılmaz. Yine de bazı konularda düşmüş bir kütük kadar kalın kafalı olan Caramon, kızlarla konuşuyor, panayırlarda onlarla birlikte, popüler olan halka danslarını yapıyor, onlarla Raistlin'in gecenin karanlık saatlerinde hayal ettiği ve onu utanç içinde ve kirli bırakan başka şeyler yapıyordu. Ancak Caramon, adaleli yapısı, kıvırcık saçla'n, iri, kahverengi gözleri ve yakışıklı yüzüyle kadınlar için çekiciydi. Raistlin değildi...Hâlâ başına bela olan sık hastalıkları, onu zayıf ve kemikli bırakmıştı, yemek için hiç iştahı yoktu. Caramon gibi düzgün bir burnu ve çenesi vardı; ama Raistlin'in daha ince ve sivri yüz hatları, ona bir198*4 RUHDÖVENİtilkinin sinsi, kurnaz görüntüsünü veriyordu. Halka danslarından iğreniyor, onları zaman ve enerji kaybı olarak görüyordu, ayrıca bu nefesini kesiyor ve onu göğsünde bir acıyla bırakıyordu. Kızlarla nasıl konuşacağını, onlara ne söyleyeceğini bilemiyordu. Kendisini yeteri kadar nazikçe dinlemelerine rağmen, o parlak gözlerin ardında kendisine gizlice güldüklerini düşünüyordu.Caramon, "Onların o ipe... ipe... ipecaca... o uzun kelime hakkında konuştuklarını sanmıyorum," diye itiraf etti. "Ama onlardan biri, Miranda, o bebeğin hayatını kurtarmış olmanın mükemmel bir şey olduğunu söyledi. O bebek onun küçük yeğeniydi, biliyorsun. Sana söylememi istedi.""Öyle mi?" diye mırıldandı Raistlin."Evet, Miranda mükemmel, değil mi.''" Caramon aniden iç çekti. "Onun kadar güzelini hiç görmedim. Ah," -dışarıya bir göz attı, güneşin doğmaya başladığını gördü- "benim gitmem lazım. Bugün ekim yapacağız. Hava kararana kadar dönemem."Caramon keyifli bir melodiyi ıslıkla çalarak çantasını aldı ve aceleyle çıktı."Evet, kardeşim, haklısın. O çok güzel!" dedi Raistlin boş eve.Miranda, Solace'ta iş kurmak için daha yeni gelmiş zengin bir kumaş satıcısının kızıydı. Babasının en iyi reklamı olan Miranda, sor modaya göre kesilip dikilmiş en güzel elbiseleri giyiyordu. Uzun, kızıl-sarı saçları lüleler halinde beline kadar iniyordu. Zarif ve ağırbaşlı, kırılgan ve sevimli, masum ve iyi... kız tamamen cezbediciydi ve Raistlin ona hayran olan tek genç erkek değildi. j»Raistlin bazen Miranda'nın kendisine baktığını ve bakışının aa-vetkar olduğunu hayal ederdi. Ama kendisine bunun sadece bir hüsnükuruntu olduğunu söylüyordu. O nasıl kendisiyle ilgilenebi-hrdi ki? Onu ne zaman görse kalbi daha hızlı atıyor, kendisini neredeyse boğuyordu. Kanı yanıyor, teni buz kesiyor ve yapış yapış oluyordu. Normalde rahat konuşabilen dili sadece aptalca sözlet söyleyebiliyor, beyni yulaf ezmesine dönüyordu. Kızın yüzüne bakamıyordu bile. Ne zaman onun yakınına gitse, elini o alev renkli lüleleri okşamaktan zor alıkoyuyordu.Başka bir etken daha vardı. Eğer Caramon'un da beğenisini kazanmış olmasa, acaba bu genç kadınla ilgilenir miydim? diye sordu Raistlin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 114: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kendi kendine.t. 199MARCARETVVEISRaistlin'in kafasının en üst tabakası anında, "Evet!" diye yanıtladı. Daha defindeki kısımlar ise soruyu rahatsız bir biçimde uzun uzun düşündü. Raistlin'in içindeki hangi iblis kendi ildziyle devamlı rekabet etmesine yol açıyordu? Tek taraflı bir rekabetti aslında; çünkü Caramon bunun farkında bile değildi.Raistlin, Tasslehoff'un kendilerine anlattığı, uyuyan bir kırmızı ejderhanın üzerine yürüyen cücenin hikayesini hatırladı. Cüce, uyuyan ejderhanın üzerine balta ve kılıçla saldırmış, tükenene kadar da saatlerce vurmuştu. Ejderha uyanmamıştı bile. Ejderha esneyerek uykusunda yan dönmüş ve cüceyi ezmişti.Raistlin, cüceyi anlayabildiğini düşünüyordu. Kendisini devamlı ildziyle savaşıyormuş gibi hissediyordu, sadece Caramon'un dönmesi ve kendini ezmesi için. Caramon daha iyi gözükendi, daha çok sevilendi, daha çok güvenilendi. Raistlin, Kitiara'nın tarif ettiği gibi 'derin'di, Tanis'in bir keresinde söylediği gibi 'kurnaz'dı ya da sınıf arkadaşlarının isimlendirdiği gibi 'sinsi'ydi. Çoğu insan onun varlığına sadece kardeşini sevdiği için katlanıyordu.En azından şifacı olarak biraz isim yapıyorum, diye düşündü Raistlin tahta yolda ilerleyip, kendisini hep hapşırtan güzel kokulu bahar havasını içine çekmemeye çalışırken.Ancak cehennemi iblis, ona acıyla; evet ve kardeşin büyük işler başarır, büyük ödüller kazanırken ve kendini şan ve şerefle yüceltirken bu da senin büyük bir olasıhkla olup olabileceğin her şey; küçük bir büyücü, ot doğrayan şifacı... derken, tatminin parlaklığı artık içinde yanmıyor, sıcaklığının bir parçasını ona vermiyordu."Eyvah! Ah, tanrım!"İrldlen Raistlin, birisine çarpmış olduğunu anladı. Düşünceleri üzerinde yoğunlaşmış, geç kalmamak için acele ediyordu ve nereye gittiğine bakmamıştı.Kafasını kaldırıp mırıldanarak özür dilemek ve yoluna devam etmek üzereyken Miranda'yı gördü."Eyvah," dedi tekrar ve korkulukların kenarından aşağıya baktı. Birkaç top kumaş aşağıya, yere düşüp dağılmıştı.Soluk soluğa, "Çok üzgünüm," dedi Raistlin. Doğrudan onun üzerine yürümüş, elindeki kumaş toplarının elinden kaymasına neden olmuş olmalıydı. Onlar da ahşap yoldan aşağıya düşmüş, parlak renkli spiraller oluşturarak yere serilmişlerdi.200i.RUHDÖVENİBu ilk düşüncesiydi. İkincisi -ve kafasını karıştıran- ise, tahta yolun dört kişinin yan yana yürüyebileceği kadar geniş olması ve şu anda sadece ikisinin bulunmasıydı. Aralarından biri, en azından, nereye gittiğine bakıyor olmalıydı.Raistlin, "Bekle... bekle burada," diye kekeledi. "Ben... ben gidip onları alacağım.""Hayır, hayır, bu benim haramdı," diye yanıtladı kız. Yeşil gözleri, üzerilerinde dallarını yayan ağaçların yeni yetişen yaprakları gibi parlıyordu. "Bir çift serçenin yuva yapmasını izliyordum..." Kızardı, bu onu daha da sevimli göstermişti. "Ben bakmıyordum...""Israr ediyorum," diyerek bastırdı Raistlin.Miranda, "Birlikte gidelim, olur mu?" diyerek onu engelledi. "Bir kişinin taşıması için çok fazlalar."Kız elini utangaçça onun elinin içine kaydırdı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 115: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Kızın dokunuşu içinde bir ateş yaktı, büyününkine benzer bir ateş, sadece bu daha sıcaktı. Bu ateş tüketiyor, diğeri arıtıyordu.İkisi yan yana uzun merdivenlerden aşağı indiler. Ortalık hâlâ gölgeler içindeydi, erken güneş ışıkları, parlak yeni yapraklar arasından daha yeni süzülüyordu. Miranda ve Raistlin yavaş yavaş, acele etmeden kumaşları topladılar. Raistlin, çiyin kumaşlara zarar vermeyeceğini umduğunu söyledi. Miranda da o sabah bahsetmeye değecek kadar çiy olmadığını ve iyi bir fırçalamayla hepsinin düzeleceğini söyledi.

Oğlan, kızın uzun kumaşları katlamasına yardım etti, ikisi de kumaşların bir tarafından tutuyordu. Bir araya her geldiklerindeel-leri birbirlerininkine dokundu. "'^ WMiranda orada durdukları o anlardan birinde, aralarında kumaşı tutarken, "Sana şahsen teşekkür etmek istedim," dedi. Kızıl-san kirpiklerden oluşan bir peçe arasından parlayan gözleri büyüleyiciydi. "Ablamın bebeğini kurtardın. Hepimiz çok minnettarız.""Önemli değildi," diye itiraz etti Raistün. "Yani... Söylemek istediğim bu değildi! Bebek çok önemli, elbette. Demek istediğim yaptığım şeyin önemli olmadığıydı. Aslında, bu da değil. Demek istediğim..."Miranda, "Ne demek istediğini biliyorum," dedi ve iki eliyle oğlanın elini tuttu.Kumaşı düşürdüler. Kız dudaklarını uzattı, gözlerini kapattı.201MARCARET WEISOğlan kızın üzerine doğru eğildi."Miranda! İşte oradasın! Oyalanmayı kes, ve o kumaşı buraya getir. Bayan Wells'in korsajı için ona ihtiyacım var.""Evet, anne." Miranda durdu, kumaşları bir yığın yaparak aceleyle topladı, katlamakla uğraşmadı. Kumaşı koUanndâ tutarak yumuşakça ve nefesi kesilmiş bir biçimde, "Bir akşam beni ziyarete geleceksin, değil mi, Raistlin?" diye fısıldadı."Miranda!""Geliyorum, anne!"Miranda, çırpınan eteği ve yerde sürünen kumaşla gitmişti.Raistlin, kızın kendisini bıraktığı yerde dikilmeye devam etti; sanki bir şimşek tarafında çarpılmış ve ayakları o noktada erimişti. Sersemlemiş ve gözleri kamaşmış bir halde kızın davetini ve ne anlama geldiğini düşündü. Kız kendisinden hoşlanıyordu... Kendisinden! Kendisini Caramon'a tercih etmişti ve onun ilgisini çekmek için birbirleriyle yarışan kasabadaki diğer bütün erkeklere.Saf ve lekesiz bir mutluluk, daha önce çok az yaşadığı bir mutluluk, başından aşağı boşaldı. Sıcak yaz güneşinin altındaymışçası-na bu tatlı sıcaklığın zevkini çıkarttı ve kendini, yeni patlamış tohumlar gibi büyürken hissetti. Havada o kadar hızla kaleler kurdu ki, birkaç saniyede içinde yaşaması için hazır olmuşlardı.Kendisini, kızın herkes tarafından bilinen gözdesi olarak gördü. Caramon değişiklik yüzünden kendisini kıskanacaktı. Aslında Caramon'un ne düşündüğünün bir önemi yoktu; çünkü Miranda kendisini seviyordu ve o iyi ve tatlı ve harika olan her şeydi. Raistlin'in içindeki iyiliği dışarı çıkartacak, kendisine her zaman eziyet eden o sapık iblisleri -kıskançlık, elde etme tutkusu, gurur- kovacaktı... O ve Miranda, kumaş dükkanının üzerinde yaşarlardı. Kendisi bir işi yürütmekle ilgili hiçbir şey bilmiyordu; ama öğrenirdi, onun için...Onun için büyüyü bile bırakırdı, eğer isterse...Çocukların kahkahaları Raistlin'i tatlı hayallerinden uyandırdı. Okula çok geç kalmıştı ve Theobald Usta'dan sert bir azar işitecekti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 116: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Raistlin azarı öylesine uysalca kabullenmiş, Theobald'a neredeyse sevgi dolu bir gülümsemeyle öylesine bakmıştı ki, adam bu en garip ve en zor öğrencisinin, -en sonunda- delirdiğinden yarı yarıya emin olmuştu.202'4 RUHDÖVENİO gece, okul başladığından beri ilk defa -hasta olduğu zamanlar sayılmazsa- Raistlin, büyüler üzerinde çalışmadı. Şifalı otlarını sulamayı unuttu, fareleri ve tavşanının, onlara vermeyi boşladığı yemek yüzünden, kafeslerinde çılgınca ortalığı kazımalarıyla ilgilenmedi. Yemek yemeye çalıştı ama bir ağız dolusu bile yutamadı. Aşkla beslendi; bir imparatorun verdiği ziyafette sunulabilecek her şeyden daha tatlı ve lezzetli bir yemekle.Raistlin'in tek korkusu kardeşinin hava kararmadan önce eve dönmesiydi, öyle olursa zamanını her türlü salak soruya cevap vermekle harcaması gerekecekti. Raistlin yalanım hazırlamıştı, aklına Miranda sayesinde gelen bir yalan. Hasta bir çocukla ilgilenmesi için çağırılmıştı. Hayır, Caramon'un kendisine eşlik etmesine ihtiyacı yoktu.Şans eseri Caramon eve dönmedi. Bu onun ve Çiftçi Sedge'in parlak ay ışığı altında tarlalarda çalışmaya devam ettikleri ekim mevsiminde alışılmadık bir şey değildi.Miranda'nın evine gitti, ancak onu ziyaret edecek değildi. Bekar bir genç kadını karanlıktan sonra ziyaret etmek uygun olmazdı. Önce babasıyla konuşacak, kızıyla görüşmek için ondan izin isteyecekti. Raistlin sadece kızın yaşadığı yere bir göz atmak için gitti, belki de pencereden bakarken onu görebilmek umuduyla. Onu ateşin başında otururken hayal etti, o akşamki dikişiyle uğraşıyordu. Kendisini hayal ediyordu belki de, tıpkı kendisinin kızı hayal ettiğigibi- ^ ^Kumaşçının dükkanı, Solace'ın en büyüklerinden birî'Slaraevi-nin alt katındaydı. Alt kat, dükkan gece yüzünden kapatılmış olduğundan karanlıktı. Ancak ışık üst katlardan geliyor, üçgen pencerelerden süzülüyordu. Raistlin, yumuşak bahar akşamında pencerelere bakarak tahta yolda dikildi; kızın kızıl-san lüleleri üzerinde parlayan ışığı bir görebilmeyi umuyor, bundan başka bir şey istemiyordu. Bir ses duyduğunda orada duruyordu.Ses aşağıdan gelmişti, kumaşçının altındaki kulübeden. Galiba depo kulübesi. Raistlin'in aklına ilk gelen bir hırsızın kulübeye girdiğiydi. Eğer hırsızı yakalayabilir ya da en azından hırsızlığı önleye-bilirse, bu ateşli, umutsuzca romantik koşullar altında kendisinin Miranda'nın aşkına uygun biri olduğunu kanıtlayabilirdi.203MARGARET WEISRaistlin yaptığının son derece tehlikeli olduğunu hiç düşünmeden -eğer bir hırsızla karşı karşıya gelirse kendini koruyabileceği hiçbir şey yoktu- merdivenlerden aşağıya koşturdu. Yolunu yeteri kadar açıkça görebiliyordu. Lunitari, kızıl ay, bu gece dolunaydı ve yolunun üzerinde kor gibi parlıyordu.Yere ulaşınca sessizce ileri süzüldü, gizlice kulübeye doğru ilerledi. Kapıdaki kilit açık ama kapı kapalıydı. Kulübenin hiç penceresi yoktu; ancak güç bela görülebilen yumuşak bir ışık bir kenarındaki bir delikten dışarı süzülüyordu, içeride kesinlikle biri vardı. Raistlin kapıdan içeri dalmak üzereydi; ama sağduyu üstün geldi, aşktan bile üstün... Önce delikten içeri bakacak, neler olduğunu görecekti. Hırsızın yaptıklarına şahit olacaktı. Bundan sonra alarm verecek, hırsızın kaçmasını engelleyecekti.Raistlin gözünü deliğe dayadı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 117: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Kumaş topları kulübenin bir tarafına yığılmış, ortada boş bir alan bırakılmıştı. O boş alana bir battaniye yayılmıştı. Köşede bir kutunun üzerinde bir mum duruyordu. Battaniyenin üzerinde, mumun titreyen alevinin yarattığı bulanık gölgeler içinde iki insan kıvranıyor, soluk alıyor ve kıpırdanıyordu.Mum ışığının alunda yuvarlandılar. Çıplak, beyaz bir göğüsün üzerine kızıl lüleler düştü. Bir erkeğin eli, göğüsü sıktı ve inledi. Miranda kıkırdadı ve nefesi kesildi. Beyaz eli erkeğin çıplak sırtını tırmaladı.Geniş, kaslı bir sırt. Kahverengi saçlar, kahverengi, kıvırcık saçlar mum ışığında parladı. Caramon'un çıplak sırtı, Caramon'un terden ıslanmış saçı...Caramon, Miranda'nın boynuna burnunu sürttü ve kızın üzerine çıktı. İkisi ışıktan dışarı yuvarlandılar. Soluklar, iniltiler ve boğuk kıkırdamalar... inlemeler ve zevkten nefesin kesilmesiyle yok olan kıkırdamalar, karanhkta fısıldadı.Raistlin, ellerini cübbesinin kollarının içine soktu. Ilık bahar havasında titremesini kontrol edemeyerek; sessizce ve hızla, Lunitari'nin kendinden memnunmuşçasına gülümseyen ışığının altında kan kırmızısına boyanmış merdivenlere geri yürüdü.204Raistlin, nerede olduğunu ya da nereye gittiğini bilmeden, ahşap yollarda koşarak uzaklaştı. Tek bildiği eve gidemeyeceğiydi. Caramon işi bittiğinde eve dönecekti ve Raistlin kardeşini görmeye, o kendinden memnun gülümsemeyi görmeye, kjzm üstüne sinmiş kokusunu almaya ve onun hâlâ üzerindeki şehveti görmeye dayanamazdı. Kıskançlık ve tiksinti Raistlin'in midesini sıkıştırdı, boğazından yukarı acı safra çıkarttı. Yarı kör, güçsüz, midesi bulanarak yürüdü, yürüdü, karanlıkta bir ağaç dalına çarpana kadar kör ve umursamaz bir şekilde yürüdü.Alnına yediği darbe onda şok etkisi yaratmıştı. Sersemlemiş bir halde korkuluklara tutundu. Ay ışığıyla aydınlanan yıldızların altında, yalnız başına, elleri kan kırmızı ışıkla lekelenmiş bir halde, duygularının şiddeti yüzünden titreyip ürperirken Caramon ve Mirandanın, ikisinin de ölmesini diledi... Eğer aşıkların etlerini yakacak, onları kül haline getirecek bir büyü bilseydi, Raistlin onu yapardı.Aklında, kumaşçının kulübesini yutan ateşi gayet açıkçiTcaflan-dırabiliyor, alevlerin -kırmızı ve turuncu ve kor halinde çatırdayarak-tahtaları ve içindeki etleri tükettiğini, yanktığını, arındırdığını görebiliyordu...Ellerindeki ve bileklerindeki kör bir sancı onu kaplayarak kendisine getirdi. Başını eğdiğinde, ellerinin boğumlarının ay ışığı altında beyaza kestiğini gördü. Hastalanmış olmalıydı, berbat bir kokudan ve bir gölcük oluşturmuş kusmuktan anladı. Kustuğunu hiç hatırlamıyordu. Belli ki temizlenmek kendisine iyi gelmişti. Artık sersem gibi değildi, midesi de bulanmıyordu. Hırs ve kıskançlık artık içinde kabarmıyor, artık onu zehirlemiyordu.Şimdi nerede olduğunu anlamak için etrafina bakabilirdi. Önce205MARGARETVVEIShiçbir şeyi tanımadı. Sonra yavaşça tanıdık bir yer gördü, sonra bir tane daha. Nerede olduğunu biliyordu. Solace'ı neredeyse bir baştan diğer başa geçmişti; ama bunu yaptığını da hatırlamıyordu. Geriye baktı, sanki büyük bir yangının tam ortasına bakıyormuş gibiydi. Her şey kırmızı ateş ve siyah duman ve sürüklenen beyaz bir külden ibaretti. Derin bir iç çekti, ürperten bir iç çekiş ve üzerindeki hareket etmesini engelleyen o etkinin korkuluklardan aşağıya akıp gitmesine izin verdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 118: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Yakında genel kullanım için yerleştirilmiş bir su fıçısı duruyordu. Büzüşmüş midesine hiçbir şey koymaya cesaret edemiyordu; ama dudaklarını ıslattı ve kustuğu yerlerin üzerine su döktü. Kimsenin onu görmemiş olmasından, kimsenin etrafta olmamasından ötürü minnettardı. Kendisine acınmayı kaldıramazdı.Raistlin nerede olduğunu anladığında, aslında burada olmaması gerektiğini fark etti. Solace'ın bu kısmının güvenli olduğu söylenemezdi. İlk yapılanlar olmalarından ötürü, evler yıkılmak üzere olan barakalardan biraz daha iyi durumdalardı ve uzun süre önce terk edilmişlerdi; eski sahipleri ya başarılı olup Solace topluluğunun arasına taşınmış ya da batıp kasabadan tamamen ayrılmışlardı. Tuhaf Meggin buradan pek uzakta yaşamıyordu, hem burası aynı zamanda çok yakında olması gereken Yalak'ın da mevkisiydi.Sarhoş kahkahaları yaprakların arasından rüzgarla sürüklendiy-se de seyrek ve boğuklardı. İnsanların büyük kısmı, sarhoşlar bile, çoktan yatmıştı. Gece, yarısını geçmiş, kısa saatlere girmişti,Caramon artık eve dönmüş olmalıydı; evdeydi ve herhalde ikizinin olmamasından ötürü endişeden çılgına dönmüştü.Suratım asarak, olsun, dedi Raistlin kendi kendine. Bırak endişelensin. Evde olmaması için bir mazeret bulmalıydı, ne kadar zor olabilirdi ki? Caramon her şeyi yutardı.Raistlin üşümüş, yorulmuş ve titriyordu; pelerini olmadan çıkmıştı ve eve daha uzun bir yolu vardı. Ama yine de korkuluktan ay-nlamadı, huzursuzlukla kardeşiyle Miranda'nın ölmüş olmasını dilediği anı hatırladı. Kendi kendine aslında istediğinin bu olmadığını söyleyebilecek kadar rahatlamıştı ve bir anda büyü kullanımını yönlendiren kan kuralların ve yasaların önemini anladı. Güç sahibi olmak için o kadar sabırsızdı ki; geleceğinin önünde çelik bir kapı gibi dikilen, büyücülüğün daha yüksek seviyelerine geçmesini en-206i.RUHDÖVENİgelleyen Sınav'ın önemini bu kadar açık bir şekilde asla anlayamamıştı.Ancak böylesine muazzam bir gücü idare edebilecek disipline sahip olanlara onu kullanma hakkı verilirdi. Duygularının; kendi arzu, şehvet, kıskançlık ve hırsının vahşetini hatırlayan Raistlin, dehşete düştü. Aklının disiplininin vücudu -vücudunun arzuları ve istekleri- tarafından tamamen yıkılması onu iğrendirdi. İleride böylesine zararlı tutkulara karşı kendini korumaya karar verdi.Buna karar verdikten sonra tam eve gitmek üzereydi ki, kendisine yaklaşan çizmeli ayak sesleri duydu. Herhalde kasaba muhafızıydı, gece devriyesine çıkmıştı. Rahatsız edici sorular ve sert azarlamalar olacağını düşündü, belki de eve giderken kendisine zorla eşlik edecekti. Ağaç gövdesinin yanına gitti, Lunitari'nin ışığının dışında kalan gölgelere sığındı. Yalnız kalmak istiyordu, kimseyle konuşmak istemiyordu.Şahıs yürümeye devam etti, ağaç yapraklarının oluşturduğu gölgelerden çıktı ve ay ışığının oluşturduğu kızıl havuz içinde durdu. Pelerini vardı ve kukuletasını başına çekmişti; ancak Raistlin onun Kitiara olduğunu anında anladı, yürüyüşünden -gideceği yere onu asla yeteri kadar hızlı götüremeyen uzun, hızlı, sabırsız adımlarından- tanımıştı.Raistlin'in yakınından geçti. Uzanıp kadının koyu renkli pelerinine dokunabilirdi; ama gölgelerin içine daha da çekildi. Bu gece görmek istemediği insanların başında Kitiara vardı. Kadının etrafından hızla çekilmesini ve böylece eve dönebilmeyi umdu ve kadının su fıçısının yanında durduğunu görünce büyük düş kıffklı^a uğradı.Kadının su içip yoluna devam etmesini bekledi; ama kadın fıçıya bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 119: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

iple bağlanmış olan sukabağından bardakla su içmesine rağmen gitmedi. Sukabağını suyun içine geri attı; o da suları sıçratarak fıçıya düştü. Kollarını kavuşturan Kit, sırtını fıçıya yasladı ve beklemeye başladı.Raistlin mahsur kalmıştı. Ağacından ayrılamazdı. Kadın onu fark etmeden ay ışığının altına çıkamazdı. Ancak şu anda ayrılabilecek durumda olsaydı bile yapmazdı. Şaşırmış ve meraklanmıştı. Kitiara ne yapıyordu? Neden gecenin bu saatinde, tek başına, yarı-elf aşığı ortalıkta yokken Solace'ın sokaklarında dolaşıyordu?207MARCARETVVEISBiriyle buluşacaktı; bu kadarı kesindi. Kit bir şeyleri beklemekte asla iyi olmamıştı ve bu da bir istisna değildi. Huzursuzca kıpırdandığında daha beklemeye başlayalı iki dakika bile olmamıştı. Ayaklarını birleştirdi, vazgeçti, kılıcını kalçasında takırdattı, deri eldivenli ellerini birbirine vurdu, bir bardak daha su içti ve tahta yoldan aşağıya bakmak için birkaç kez öne doğru eğildi."Ona beş dakika daha vereceğim," diye homurdandı. Gece havası durgundu ve Raistlin, sözlerini gayet açık bir biçimde duyabiliyordu.Ayak sesleri duyuldu, Kit'in baktığı yönden geliyordu. Kadın doğrulurken eli içgüdüsel olarak kılıcının kabzasına gitti.Gelen bir erkekti; onun da pelerini vardı, kukuletasını başına çekmişti ve bira kokuyordu. Aralarında on adımdan fazla yoktu; ancak Raistlin, durduğu yerden bile adamdaki içki kokusunu alabiliyordu. Kit iğrenerek burnunu buruşturdu."Seni ayyaş!" diyerek dudağını büktü Kit. "Sen o berbat içkileri içerken beni saatlerce soğukta bekletmek, ha! Senin o bira dolu karnını yarmalıyım!""Buluşma vaktimizi geçirmedim," dedi adam, sesi soğuk ve şaşırtıcı bir şekilde ciddiydi. "Aslına bakarsan, erken bile geldim. Ve bir insan içmeden bir meyhanede oturamaz. Yalak kadar berbat bir meyhanede bile... Ancak yine de hancının bira olarak adlandırmaya cüret ettiği iğrenç sıvının içimden çok üstümde olduğunu söylemekten memnunum. Tezgahtar kadın da beüi ki kendi deposuyla ilgileniyor. Üstüme neredeyse dolu bir testiyi döktü... Bir şey duydun mu?"Raistlin, sol bacağına aniden giren acılı bir krampı geçirmek için çok hafif bir biçimde duruşunu değiştirmişti. Neredeyse hiç ses çıkartmamıştı, yine de adam onu duymuştu, başhklı yüzü Raistlin'in olduğu yöne dönmüştü.Raistlin tamamen hareketsiz kaldı, nefes bile almıyordu... Ablasını gizlice izlerken yakalanmak istemiyordu. Kit'in öfkeden gözü dönerdi ve hıncını elinin tersiyle çıkartmaktan hiç de vicdan azabı duymazdı. Şu anda çok daha kötüsünü yapabilirdi. Yapmasa, küçük kardeşine yufka yürekli bir biçimde davransa bile, sesi buz tutmuş demir gibi olan adam yapardı.Titremeye çoktan başlamış olan karnı korkuyla büzülmüş olsa208RUHDÖVENİbile Raistlin, cezalandırılacağından korktuğundan değil de, Kit'in sırlarından birini öğrenme şansını kaçıracağından dolayı endişelendiğini fark etti. Kit, onu kendi dünyasına çekmeye çalışmış, etkisi altına almayı denemişti. Raistlin, kadının tekrar deneyeceğinden emindi ve hiç kimse için uşaklık yapmaya niyeti yoktu. Bir gün inatçı kardeşine karşı çıkmak zorunda kalacaktı. Çarpışma için her türlü silaha ihtiyacı olacaktı.ikisinin de dikkatle kulak kabarttığı bir anlık duraksamadan sonra, "Kulakların sana oyun oynuyor," dedi Kit.

Adam, "Bir şey duydum, sana söylüyorum," diye ısrar etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 120: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"O zaman bir kedi olmalı. Gecenin bu saatinde buraya kimse gelmez. Hadi işimize bakalım."Raistlin, Kit'in kılıcının kabzasından parlayan ay ışığını görebiliyordu; kemerinin içine tıkıştırdığı deri bir parşömen mahfazasını çıkartmak için pelerinini geriye atmıştı.Mahfazaya bakarak, "Haritalar mı?" diye sordu adam."Kendin gör," dedi kadın.Adam mahfazanın altını açtı ve birkaç parşömen çıkarttı. Bunları su fıçısının kapağının üzerine yayarak -bir kısmı açılmamıştı- ay ışığının altında inceledi.Eldivenli parmağıyla işaret ederek, "Hepsi burada," dedi Kit, kendinden hoşnut bir biçimde. "Senin lordunun istediğinden biraz daha fazlası da var. Qualinesti'nin savunmaları ana harita üzerinde gösteriliyor; nöbetçi karakollarının sayısı, karakollardaki nöbetçi sayısı, nöbetçilerin ne sıklıkla değiştiği, ne tür silahlar taşıdıkları ve bir sürü başka şey. Qualinesti sınırının tamamını iki kere bftzalt^ü-rüdüm. Başka bir haritaya savunmalanndaki zayıf noktaları, içeri sızılabilecek olası alanları işaretledim ve kuzeyden en kolay ulaşım güzergahlarını belirttim.""Bu mükemmel," dedi adam. Kağıtları sardı, mahfazanın içine dikkatle geri yerleştirdi ve mahfazayı da pelerinin içine tıktı. "Lordum memnun olacaktır. Qualinesti hakkında başka neler öğrendin? Duydum ki yan-elf bir sevgili bulmuşsun ve... gulp!"Kit, adamın başlığının iplerini sıkıca tutmuştu. Onları ustaca büküp adamı neredeyse boğarak kendine doğru çekti."Onun bu işle bir ilgisi yok!" dedi adama, sesi yumuşak ve öldürücüydü. "Eğer bilgi edinmek için bir adamla yatarak kendimi al-209MARGARET VVEISçakacağımı sanıyorsan, yanılıyorsun, dostum. Ve eğer onu şüphelendirecek bir şey söyler ya da yaparsan, ölümcül bir hata yapmış olursun."Çelik, ay ışığı altında parladı; Kit diğer elinde bir bıçak tutuyordu. Adam bıçağa baktı, tekrar Kit'in çelikten daha da parlak gözlerine baktı ve ellerini anlaştıklarını belirtircesine kaldırdı."Üzgünüm, Kit... Bir şey ima etmek istememiştim."Kitiara onu bıraktı. Adam iplerin boynunu kestiği yerleri ovaladı. "Bu gece nasıl kaçtın?""Ona akşamı kardeşlerimle geçireceğimi söyledim. Şimdi paramı ver."Adam pelerininin arkasına elini attı, bir para kesesi çıkarttı ve keseyi uzattı.Kitiara keseyi açtı, ışığa doğru tuttu ve içindeki paranın miktarını gözüyle çabucak belirledi. Büyük bir para çıkarttı, inceledi ve eldivenli avucunda sıkıca tuttu. Memnun bir şekilde keseyi kemerine bağladı."Eğer Qualinesti ve elfler hakkında daha çok bilgi bulabilirsen, bunların geldiği yerde daha çok var. 'Ortalıkta' bulduğun bilgi..."Kitiara kıkırdadı. Para havasını düzeltmişti. "Seninle nasıl ilişkiye geçeceğim?""Yalak'a bir mesaj bırak. Buradan her geçtiğimde uğrayacağım. Ama yakında kuzeye gitmeyecek misin?" diye sordu.Kit omuzlarını silkti. "Sanmıyorum. Şu anda olduğum yerden yeterince mutluyum. Düşünmem gereken küçük kardeşlerim var.""Hıhı," diye homurdandı adam.Kit, "işimize yarayabilecekleri yaşa geliyorlar," diye devam etti adamı umursamadan."Onları kasabada gördüm. İri olanı belki de bir asker olarak kullanabiliriz; ama bir kobold kadar hantal ve ancak o kadar zeki gözüküyor. Fakat diğeri; büyü kullanıcısı... Dedikodulara göre epey

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 121: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

ye-tenekliymiş. Lordum, onun kendi saflarına katılmasından memnun olacaktır.""Dedikodular yanlış! Raistün burnundan para çıkartabilir. O kadar. Ama ne yapabileceğime bakacağım." Kit elini uzattı.Adam kadının elini tuttu, sıktı ama hemen bırakmadı. "Lord Ariakas senin de bize katılmandan memnun olacaktır, Kit. Devamlı210

RUHDOVENIolarak. İyi bir komutan olursun. Kendisi söyledi."Kit elini adamın pençesinden kurtardı, kılıcının kabzasına koydu. "Sayın Lordu tanımıyorum, çok samimi koşullarda bulunmama rağmen," dedi şeytanca. "O adamla hiç tanışmadım.""O seni tanıyor, Kit. Görünüşünden ve ününden... Etkilendi ve bu" -adam harita mahfazasını işaret etti- "onu daha da etkileyecek. Yeni ordusunda sana bir yer teklif etmeye hazırlanıyor. Bu çok büyük bir fırsat. Bir gün bütün Ansalon'u yönetecek, sonra da bütün Krynn'i...""Öyle mi?" Kit kaşını kaldırdı. Etkilenmiş gözüküyordu. "Küçük düşünmüyor, değil mi?""Neden düşünsün ki? Güçlü müttefikleri var. Bu da bana bir şey hatırlattı. Ejderhalar hakkında ne düşünüyorsun?""Ejderhalar!" Kit neşelenmişti. "Onların çocukların ödünü kopartmak için iyi olduklarını düşünüyorum ama hepsi bu... Ne demek istiyorsun?""Özel bir şey değil. Onlardan korkmazsın, değil mi?""Bu dünyada ya da bir başkasında hiçbir şeyden korkmam," dedi Kit, tehditkar bir tonlamayla. "Aksini söyleyen biri mi var?""Kimse aksini söylemiyor, Kit," diye yanıtladı adam. "Lordum senin cesaretinle ilgili söylediğimiz her şeyi duydu. İşte bu yüzden senin bize katılmanı istiyor."Teklifi reddederek, "Burada mutluyum," dedi Kit. "En azından şimdilik.""Rahat ol... Teklif.. Takhisis adına, bunu duydum!"Raistlin'in bacaklarının arkası karıncalanarak onu rahatsır et^-ye başlamıştı. Ayağını hareket ettirmeye, parmaklarını kımıldatmaya çalıştı ve bunu sessizce yapmayı denedi. Ne yazık ki üstünde durduğu tahta gevşekti ve ayağını hareket ettirdiği anda gürültüyle gıcırdadı.Adam, duygusuz sesiyle, "Casus!" dedi.Siyah bir pelerinin dalgalanması, bir sıçrama ve bir atlama ve adam Raistlin'in tam önünde duruyor, güçlü eli Raistlin'in pelerinini kavrıyordu. Büyü kelimeleri, genç büyücünün aklından dehşetle kanatlanıp gitti.Adam, Raistlin'i ağacın arkasından sürükleyerek çıkarttı. Dizlerinin üstüne çökmesini sağlayarak RaistÜn'in pelerininin başhğını211MARGARET WEISkuvvetle çekti. Raistlin'in kafasından bir tutam saç tuttu, kafasını arkaya attı. Çelik, ay ışığında kızıl kızıl parlıyordu."Neraka'da casuslara işte bunu yaparız.""Seni aptal! Dur!" KJtiara'nın kolu adamın eline vurdu, kol geriye doğru giderken bıçak da tahta yola düştü.Adam öfkeyle kadına döndü, kana olan arzusu yüksekti. Kadının kılıcının boynundaki ucu adamı sakinleştirdi."Neden beni durdurdun? Onu öldürmeyecektim. En azından şimdi. Önce konuşacak. Beni gözetlemesi için ona kimin para verdiğini öğrenmem lazım."Küçümseyerek, "Ona kimse seni gözetlesin diye para vermiyor," dedi Kitiara. "Eğer birini gözetliyorsa, o benim."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 122: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Sen?" Adam şüphelenmişti."O benim kardeşim," dedi Kitiara.Raistlin dizlerinin üzerine çömeldi, başı önüne eğikti. Utanç ve mahcubiyet içini kapladı. Ablasının öfkesine ve... daha da kötüsü, küçük görmesine maruz kalmaktansa ölmeyi tercih ederdi."O her zaman küçük bir casustu," dedi Kitiara. "Ona 'sinsi' deriz. Ayağa kalk!"Raistlin'in suratına sertçe bir tokat attı. Oğlan kan tadı aldı.Vurduktan sonra, oğlanı şaşırtarak, Kitiara kolunu oğlanın boynuna doladı ve sıkıca sarıldı."Bu kötü davrandığın içindi," dedi neşeyle. "Şimdi burada oldu-. ğuna göre, Raist, seni bir arkadaşımla tanıştırmama izin ver. Adı Balif Seni böylesine korkuttuğu için üzgün. Senin bir hırsız olduğunu düşünmüş. Üzgün değil misin, Balif?"Raistlin'e bakarak, "Evet, üzgünüm," dedi adam."Ve sen, bir hırsız gibi davranıp karanlıkta gizlice dolaşıyordun. Hem, bu saatte dışarıda ne işin var? Neredeydin?"Yarılmış dudağından kanı silerken, "Tuhaf Meggin'leydim," dedi Raistlin. "Ölü bir tilki bulmuş. Onu keserek inceliyorduk."Kit, burnunu kırıştırıp kaşlarını çattı. "O kadın bir cadı. Ondan uzak durmalısın. Şimdi, küçük kardeşim," dedi Kit düşünmeden, "Balif ve benim konuştuklarımız hakkında ne düşünüyorsun?"Raistlin salak gibi baktı, ikizinin boş bakışlarını ve şaşırmış ifadesini taklit ediyordu. "Hiçbir şey..." Omuzlarını silkti. "Pek bir şey duymadım. Buradan geçiyordum ve..."212.RUHDÖVENİ"Yalancı," diye hırladı adam. "Konuşmaya ilk başladığımızda bir ses duymuştum, Kit. Bütün zaman boyunca oradaydı.""Hayır, değildim, efendim." Raistlin yatıştırıcı bir ses tonuyla konuşuyordu. "Yürüyüp gidecektim ama ejderhalardan bahsettiğinizi duydum. Dinlemek için durdum. Kendime engel olamadım. Eski günlerle ilgili hikayeler hep ilgimi çekmiştir. Özellikle de ejderhalar.""Bu doğru," dedi Kitiara. "Kafası her zaman bir kitabın içindedir. O zararsız, Balif Endişelenmeyi kes. Eve koş, Raist. O cadı kadınla birlikte olduğunu kimseye söylemeyeceğim."Oğlanın bakışları kadınınkilerle buluştu.Ve ben de senin geceyi başka bir adamla geçirdiğinden Tanis'e bahsetmeyeceğim, diye sessizce söz verdi Raistlin.Kadın gülümsedi. Bazen birbirlerini tamamen anlıyorlardı."Git hadi!" Oğlanı sertçe itti.Kasları kaskatı kesilmiş ve ağrıyarak tahta yolun üzerinde ilerlemeye başladı; korku ve kan ağzında acı bir tat bırakmıştı, midesini bulandıran bir tat. Ayak sesleri duyan ve BaJif'in peşinden geldiğinden korkan Raistlin arkasına baktı.Pelerini etrafında dalgalanan Balif, merdivenlerden iniyordu.Kitiara parayı eldiveninden çıkartmıştı. Onu havaya attı ve tuttu. Korkuluklardan aşağıya eğilerek adamın arkasından bağırdı, "İlişkimizi kesmeyeceğim!"Raistlin adamın kısa, duygusuz kahkahasını duydu. Ayak sesleri merdivenlerde devam etti ve adam yere ulaşınca kesildi. ^Kitiara su fıçısının yanında durmaya devam ediyordüT başını önüne eğmiş, kollarını göğsünün üzerinde kavuşturmuştu. Derin düşünceler içindeydi. Kısa bir süre sonra silkindi, sanki bütün kuşkularını ve sorularını silkeleyip atmış gibiydi. Yüzünü gizlemek için başlığını iyice örterek hızla yürümeye başladı.Raistlin eve giderken dolambaçlı bir yol seçti, daha uzundu ama ablasının yoluyla kesişmeyeceği garantiydi. Kit'in konuşması hakkında

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 123: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

uzun uzun düşündü, bir anlam çıkartmaya çalıştı; ancak yorgunluk yüzünden hiçbir şey anlayamayacak kadar salaklaşmıştı. Vücudu tükenmişti. Tek yapabildiği bir ayağını diğerinin önüne atmak için kendini zorlamak ve eve giden yorucu yolda güçlükle yürümekti.213MARCARET VVEISCaramon uyanık olacaktı, hastalıklı bir şekilde meraklanmış bir halde olacaktı ve sorular soracaktı.Raistlin sertçe gülümsedi. Yalan söylemesine gerek yoktu. Sadece akşamı ablasıyla geçirdiğini söyleyecekti.214ikizler o yaz yirmi yaşlarına girdiler.Onların Hayat Hediyesi Günü'nün keyifli bir kutlama olması gerekiyordu. Kitiara bir parti verdi, arkadaşlarını Son Yuva Hanı'na davet etti ve onlara akşam yemeği ile içebilecekleri kadar bira ısmarladı, bu da cücenin durumu göz önüne alınırsa korkunç bir miktardı. Herkes iyi vakit geçiriyordu, onur konukları dışında.Raistlin bahardan beri kötü bir havadaydı, olağandan daha alaycı ve sertti, özellikle de kardeşine karşı,,, ikisinin ölmüş olan ebeveynlerini de hatırlatan ortak doğum günleri, sadece kötü olan keyfini daha da kötüleştirmiş gibiydi.Caramon'un suratı, şu aralar sevdiği kız olan Miranda'nın demircinin oğluyla evleniverdiği haberini aldığından dolayı asıktı. Evliliğin uygunsuz bir biçimde aceleye getirilmesi, en rezil dedikoduları da beraberinde getirmişti. Caramon'un bu konuda duyduğu hayal kırıklığı, Miranda'nın evliliğiyle ilgiÜ haberlerin RaistUn'in gülümsemesine neden olmasıyla biraz azaldı. Gülümsem?*ka ve tatsızdı, kalbi ısıtan gülümsemelerden değildi; ama yine de gülümsemeydi. Caramon bunu iyiye işaret olarak aldı ve bugünlerde mutsuz olan ev hayatlarının düzelmesini hararetle umdu.Hayat Hediyesi Günü partisi geceye kadar sürdü ve herkesin sıcaklığı ve iyi ruh hali en sonunda Raistlin'in buzlarını çözdü. Bu, Kitiara'nın, kardeşleri çok küçük, hatırlayamayacak kadar küçük olduğundan beri katıldığı ilk kutlamaydı. Geçen aylar kadının genç kızlığından beri Solace'ta geçirdiği en uzun zamandı.Raistlin'in tatsız sorusu üzerine, "Dünyadan uzak bir kasaba için, hatırladığım kadar bile sıkıcı değil," diye yanıtladı kadın. "Hiçbir yerde olmak zorunda değilim, en azından bir süre için. Eğ-215MARGARET WEISleniyorum, küçük kardeşim."O gece tam havasmdaydı, Tanis Yan-Elf de öyle... İkisi yan yana oturuyorlardı ve birbirlerini çok beğendikleri ortadaydı. Birbirlerine sıcak, parlayan gözlerle bakıyor; birbirlerini en sevdikleri hikayeleri anlatmaları için sıkıştırıyorlardı. Gizli gülümseme ve yan bakışlarla sadece ikisinin bildiği şakaları birbirlerine hatırlatıyorlardı.Hesabın kapatılması vakti geldiğinde, "Bu geceki kutlama benden," dedi Kit. "Her şeyi ben ödüyorum."Masaya üç tane iri para attı. Geniş yüzü parlayan Otik, onları almak için uzandı. Raistlin elini ustalıkla Otik'inkinin altına kaydırdı, paralardan birini kaptı ve ışığa tuttu."Çelik... Sanction'da basılmış," dedi Raisdin, inceledikten sonra. "Yeni basıldığını söyleyebilirim.""Sanction," diye tekrarladı Tanis, kaşları çatılmıştı. "O şehrin kötü bir ünü var. Sanction'dan gelen paralar nasıl eline geçti, Kit?"

"Evet, bu kadar ilginç bir parayı nereden buldun, abla?" diye sordu Raistlin. "Şuna bir bakın; üzerinde beş başlı bir ejderha damgası

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 124: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

var.""Kötü bir şekil," dedi Tanis, ciddi gözüküyordu. "Kara Kraliçe' nin eski sembolü.""Aptallaşma! Bu bir para, şeytani bir eşya değil! Bir denizciyle kemik oynarken kazandım," dedi Kit, yamuk gülümsemesi berraktı. "Kumarda kazanan aşkta kaybeder derler. Ancak onların yanıldığını kanıtladım. Ertesi gün sana rastladım, aşkım." Tanis'e doğru eğilerek onu yanağından öptü.

Ses tonu rahat ve olağandı, gülümsemesi içtendi. Eğer Raistlin o parayı, ya da bir benzerini, sadece bir ay önce Lunitari'nin ışığı altında görmüş olmasaydı, kadından kesinlikle şüphelenmezdi.Yarı-elf ona inandı; bu kesindi. Ama Tanis, Kitiara yüzünden o kadar sersemlemişti ki; kadın ona aya bir gnom gemisiyle gidip döndüğünü söylese bile sadece seyahatini daha ayrıntılı anlatmasını isterdi.Diğerleri de kadını sorgulamadı. Flint bütün arkadaşlarını himayesi altına almış, onlara sanki büyükbabalarıymış gibi davranıyordu; bu davranış, cücenin içtiği her birayla daha da yozlaşıyordu. Tasslehoff, diğer müşteriler pek memnun olmamasına rağmen, handa mutlulukla dolanıyordu. Partiye katılanlar sırayla insanları216•4RUHDÖVENİkenderden kurtardı, zaten o da bir litre bira içtikten sonra en sevdiği Trapspringer Amca hikayelerini anlatmaya başladı. Flint ve Tanis müşterilerin eşyalarını iade ettiler veya kenderin sayısız kesesi içinde kesinlikle 'kaybolmuş, ödünç alınmış, yanlış yere konmuş veya terk edilmiş' şahsi eşyanın parasını ödediler.Caramon'a gelince, ikizini neredeyse acıklı bir endişeyle izliyor, umutsuzca Raistlin'in iyi vakit geçiriyor olmasını diliyordu. Suratsız kardeşi gerçekten de daha hiç dokunmadığı şarabından kafasını kaldırıp soru sorduğunda Caramon çok sevindi, "Ejderhalardan bahsetmişken, şu anda antik çağlarla ait hayvanlar üzerine bir çalışma yapıyorum. Ejderhalar hakkında hikayeler bilen biri var mı?"Kutlamanın şerefine iki kupa içki içmiş ve dolayısıyla her zamankinden daha fazla konuşan Sturm, "Ben bir tane biliyorum," dedi.Arkadaşlarına, Solamniya Şövalyesi Huma hakkında bir hikaye anlattı; onun, dişi bir insan şekline bürünen bir gümüş ejderhaya nasıl aşık olduğunu... Hikaye iyi karşılandı ve spekülasyon yarattı. Ejderhalar, iyi ve kötü, bir zamanlar Krynn üzerine yaşamışlardı; eski hikayeler onlarla ilgili öykülerle doluydu. Bu hikayeler doğru muydu? Ejderhalar gerçekten var olmuşlar mıydı ve eğer öyleyse, onlara ne olmuştu?"Bu dünyada uzun bir süre yaşadım," dedi Tanis, "ve ejderhalara ait hiçbir iz görmedim. Bana göre onlar sadece ozanların şiirlerinde yaşıyor.""Eğer ejderhaların varlığını reddedersen, Huma Ejderhafe^e-ti'nin varhğını da reddedersin," dedi Sturm. "O, ejderRalaiTDu dünyadan sürdü, iyi ejderhalar da dengeyi bozmamak için kötüyle birlikte gitmeyi kabul ettiler. Hiç ejderha görmemenin nedeni bu.""Trapspringer Amca bir keresinde bir ejderhaya rastlamış," diyerek heyecanla başladı Tasslehoff; ama kimse daha fazlasını dinlemek istemiyordu. Flint, Tas'ın altındaki tabureye bir tekme atarak kenderin ve birasının yere düşmesini sağladı."Ejderhalar, kender masallarıdır," dedi Flint bezginlikle. "Fazlası değil."Tas hiç şaşırmamıştı, "Cüceler de ejderha hikayeleri anlatır," dedi. Ayağa kalktı, üzgün üzgün boş bira kupasına baktı ve Otik'ten tekrar doldurmasını istemeye gitti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 125: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

* 217MARCARET VVEIS"En iyi ejderha hikayelerini cüceler anlatırlar," dedi Flint. "Bu da tamamen doğaldır, eğer bir zamanlar yaşam alanları için o dev hayvanlarla rekabet içinde olduğumuzu düşünürseniz. Gayet aklı başında yaratıklar olan ejderhalar yer altında yaşamayı tercih ederlerdi. Çoğu zaman bir cüce klanı, halkı için rahat ve kuru bir dağ seçerdi ve bir ejderhanın da aynı fikirde olduğunu görürdü."Tanis güldü. "İkisi birden olamaz, eski dostum. Ejderhalar ken-der hikayelerinde yalan olup, cüce hikayelerinde gerçek olamaz."Flint sinirle sordu, "Neden olmasın? Doğru söyleyen bir kender tanıdın mı hiç? Ve bir cücenin hiç yalan söylediğini gördün mü?"Bira kupasının dibinden bakıldığında gayet mantıklı gözüken iddiasından tamamen memnun olmuştu."Sen ne dersin, Raist?" diye sordu Caramon. Daha önceki konuların aksine kardeşi bununla ilgileniyor gibi gözüküyordu."Dediğim gibi, kitaplarımda ejderhalarla ilgili şeyler okudum," diye yanıtladı Raistlin. "Ejderhalarla ilgili büyülerden ve büyülü eşyalardan bahsediyorlar. Kitaplar eski, kabul ediyorum; ama eğer bu hayvanlar sadece mitolojikse neden böylesine büyüler ve kadim eşyalar yapılmış olsun ki?"Sturm, "Kesinlikle!" diye bağırdı, kupasını masaya vuruyor ve Raisthn'e onu haklı bulduğunu belirten bir bakışla bakıyordu; ki bu da pek olmazdı. "Söylediğin tamamen mantıklı.""Raistlin, Huma ile ilgili bir hikaye biliyor." Caramon ikisinin neredeyse birbirlerine arkadaşça davrandığını görmekten memnun olmuştu. "Anlatsana, Raist."Hikayenin büyü kullanıcılanyla ilgili olduğunu duyunca Sturm, tekrar suratını astı ve bıyığını çekiştirmeye başladı; ancak hikaye devam ettikçe yüzü gevşedi. Sonunda istemeyerek de olsa onayladı ve ters bir baş sallamayla, "Büyücü büyük bir cesaret göstermiş... bir büyü kullanıcısına göre," dedi.Caramon, kardeşinin bu sözlere alınacağını ve saldıracağını düşünerek irkildi. Ancak hikayesini tamamlamış olan Raistlin, Kitiara yi izliyordu, Sturm'un yorumunu hiç duymamış gibiydi. Rahatlayan Caramon birasını dikti, yenisini istedi ve alevden kızıl lüleleri olan küçük bir kızın arkasından üzerine atlayıp sırtında bir sincap gibi tırmanması üzerine acıyla bağırdı."Ofi Kahretsin, Tika!" Caramon, kendini çocuktan kurtarmaya218'4RUHDÖVENİçalıştı. Kızgın gözükmeye çalışarak, "Senin yatakta olman gerekmiyor mu?" diye sordu, bu da küçük kızın kıkırdamasına neden oldu. "Waylan nerede, senin şu hiçbir işe yaramayan baban?"Temkinli bir şekilde, "Bilmiyorum," diye yanıtladı çocuk. "Bir yerlere gitti. O her zaman bir yerlere gider. Geri dönene kadar Otik' le kalıyorum."Otik koşuşturarak geldi, aynı anda hem özür dileyip, hem de azarlıyordu. "Üzgünüm, Caramon. İşte, seni küçük şeytan, müşterilerin canını sıkarak ne yapıyorsun?" Çocuğu sıkıca tuttu, ittirdi. "Bunu çok iyi biliyorsun!"Sevinçle elini sallayarak, "Hoşça kal, Caramon," diye bağırdı Tika.içkisine geri dönen Caramon, "Ne kadar çirkin bir küçük çocuk," diye mırıldandı. "Hiç bu kadar çok çil görmüş müydünüz?"Raistlin, ablasına doğru eğilmek için bu fırsattan yararlandı. Hafifçe gülümseyerek, "Sen ne düşünüyorsun, Kit?" diye sordu.Soğukkanlılıkla, "Ne hakkında?" diye sordu kadın. Bakışları, bara iki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 126: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

bira daha almak için giden Tanis üzerinde sabitlenmişti."Ejderhalar,..." dedi oğlan.Kit sertçe baktı.Raistlin, kadının dikkatle bakan gözlerine terbiyeli bir saflıkla cevap verdi.Kit omuzlarını silkti, sahte bir kahkaha attı. "Ejderhalar hakkında hiçbir şey düşünmüyorum. Neden düşüneyim ki?""Sadece konuyu açtığımda yüzündeki ifadenin değiştiğinûgör-düm. Sanki bir şey söyleyecek gibiydin, sonra vazgeçtin. Sençok dolaştın. Söylemek istediklerini duymak isterim," diye saygılı bir şekilde sonlandırdı konuşmasını."Pöh!" Kit kabaydı, sinirlenmiş gözüküyordu. "Yüzümdeki ifade acıydı. Midem bulanıyor. Sanırım Otik'in bize bu gece verdiği geyik eti bozuktu. Onu yememekle akıllılık ettin. Solamniya Şövalyeleri ve ejderhalar hakkında yeterince şey duydum," diye ekledi Tanis döndüğünde. "Kimsenin kanıtlayamayacağı bir şey hakkında tartışmak çok saçma. Hadi konuyu değiştirelim.""Pekala," dedi Raistlin. "O halde tanrılardan konuşalım.""Tanrılar! Bu daha da beter!" dedi Kit inleyerek. "Sanırım artık Belzor'un bir müridi oldun, küçük kardeşim ve insanları kendi di-219MARGARET WEISnine çevirmeye çalışacaksın. Hadi gidelim Tanis, bu, tiradma başlamadan önce."Hafif ama sert bir ses tonuyla, "Belzor'dan bahsetmiyorum," dedi Raistlin. "Eski tanrılardan bahsediyorum, Afet'ten önce inanılan tanrılardan. Eski tanrılar, ejderhalarla bir tutulmuş ve bazılarının ejderha şeklinde olduğu bile söyleniyor. Kraliçe Takhisis, mesela. Onun paranın üzerindeki resmi gibi. Bana öyle geliyor ki o tanrılara olan inanç için ejderhalara inanmak kesinlikle gerekli. Ya da tam tersi."Herkesin -gözlerini yuvarlayan ve masanın altından Tanis'i tekmeleyen Kit dışında- bir fikri vardı. Sturm, son konuşmalarından beri bu konu üzerinde düşündüğünü ve annesiyle Paladine hakkında konuştuğunu belirtti. Annesi, şövalyelerin hâlâ ışık tanrısına inandığım söylemişti. Paladine'ın, bu kadar uzun süredir ortalıkta olmamasından dolayı özür dileyerek eve dönmesini bekliyorlardı. Eğer olursa, şövalyeler, tanrılarının geçmiş hatalarını affetmeye ve unutmaya hazırlardı.Elfler, Tanis'e göre, tanrıların -bütün tanrıların- insanların kötülükleri yüzünden dünyayı terk ettiğine inanmışlardı, insanlar sonunda tamamen dünyadan yok olduğunda -ki bu da durmadan savaştıklarından ötürü kesinlikle olacaktı- gerçek tanrılar geri dönecekti.Konuyla ilgili bir hayli düşündükten sonra Flint, dağ cücelerinin yalanlarıyla doldurulmuş olan Reorx'un, tepe cücelerinin kendi ilahi gücüne ihtiyaçları olduğunu bilmeden Thorbardin içinde saklandığına inandı."Bir dağ cücesine biz ashnda yokmuşuz gibi davranacağı konusunda güvenebilirsin. Hepimizin Krynn'den aşağı düşmesini istiyorlar, olan bu. Biz onlar için bir hicap ve utancız," diyerek konuşmasını bitirdi Flint.Tas içtenlikle, "Krynn'den aşağı düşebilir misin?" diye sordu. "Nasıl yaparsın bunu? Ayaklarım yere yeteri kadar sağlamca basar gibi gözüküyor. Düşebileceğimi sanmıyorum. Ya başımın üzerinde durursam?""Eğer bu dünyada gerçek bir tanrı olsaydı, kenderler şimdiye kadar çoktan düşmüş olurdu," dedi Flint şikayetle. "Şu kapı tokmağına bakar mısınız? Kafasının üzerinde duruyor!"220

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 127: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

i.'4RUHDÖVENİAslında Tasslehoff'un kafasının üzerinde durmaya çalıştığını söylemek daha doğru olurdu. Kafasını yere koymuş ve ayaklarını havaya kaldırmak için bacaklarını sallıyordu, pek de başarılı değildi. En sonunda başının üstünde durmayı başardı; ama anında devrildi. Yılmadan tekrar denedi, bu sefer duvarın yanında yaparak önlemini almıştı. Masadakilerin ve diğer müşterilerin şansına, bu iş kenderin bütün ilgisini ve enerjisini uzunca bir zaman için aldı.Tanis, "Eğer eski tanrılar hâlâ buralardaysa," dedi, elini Kit'in-kinin üzerine koymuş, biraz daha oturması, biraz sabırlı olması için baskı yapıyordu, "onların varlığıyla ilgili bir işaret olmalı. Eski günlerde tanrıların rahiplerinin hastalıkları ve yaraları iyileştirebilme gücüne sahip olduğunu söylüyorlar, hatta ölüleri bile tekrar dirilte-biliyorlarmış. Rahipler, Afet'ten hemen önce kaybolmuş ve o günden beri de gözükmemişler, en azından elflerin duyduğuna göre.""Reorx'un rahipleri yaşıyor," diye iddia etti Flint sert bir sesle. "Buna tamamen inanıyorum. Thorbardin'in içindeler. Atalarımızın salonlarında her türden mucizeler gerçekleştiriliyor, şu anda, biz tepe cücelerinin içinde olması gereken salonlarda!" Masaya yumruğunu vurdu."Hadi, eski dostum," dedi Tanis, hafifçe azarlayarak. "Geçen sonbahar Liman'daki panayırda bir dağ cücesine rastladığımız zamanı hatırla. Tepe cücelerinin, rahiplere ait güçleri olduğunu ve bunları dağlardaki kuzenleriyle paylaşmayı reddettiklerini iddia etmişti.""Tabi ki de öyle söyleyecek," diye bağırdı Flint. "Suçlu vicdanını rahadatmak için!" wr "^ 'Arabulucu Caramon, "Bize Reorx'la ilgili bir hikaye anlatsana," diye önerdiyse de cüce sinirliydi ve konuşmadı.Flint'e sakinleşmesi için zaman tanımak için, "Yeni tanrılara inananların bir kısmı o güce sahip olduklarını iddia ediyorlar," dedi Tanis. "Mesela, Belzor'un rahipleri. En son Liman'da bulunduğumda bununla ilgili büyük bir gösteri yapmışlardı. Sakatların ayağa kalkıp yürümesini sağlamış, insanları konuşamayacak kadar salak-laştırmışlardı. Sen ne dersin, Kit?"Kadım ağzı kocaman açılmış esnerken yakalamıştı, o da bunu saklamaya çalışmadı zaten. Kıvırcık saçlarını geriye iterek kayıtsızca güldü. "Kim tanrıları ister ya da onlara ihtiyaç duyar ki? Kesinlikle221MARGARETVVEISben değil. Hiçbir tanrısal güç hayatımı kontrol etmiyor ve ben de bundan memnunum. Kendi kaderimi kendim seçerim. Hiçbir erkeğin kölesi değilim. Neden bir tanrının kölesi olayım ve bir rahibin veya din adamının bana nasıl yaşayacağımı söylemesine izin vereyim?"Kadın bitirdiğinde Tanis onu alkışladı ve bardağını kaldırarak selamladı. Flint kaşlarını çatmış düşünüyordu. Bakışları Tanis'e gelince suratı biraz asıldı. Sturm kendinden geçmişçesine ateşe bakıyordu, koyu gözleri tuhaf bir şekilde parlıyor, sanki Paladine'ın şövalyelerinin tanrıları adına bir kere daha savaşa gittiklerini görüyor gibiydi. Caramon sızmıştı. Kafası masanın üzerinde, elleri hâlâ bira kupası kavramış yatıyor, hafiften horluyordu. Herkesin hayret etmesine ve şaşırmasına rağmen Tasslehoff, kafasının üzerinde durmayı başarmıştı ve tiz bir sesle herkesin kendisine bakmasını istiyordu... çabucak, Krynn'in üzerinden düşmeden önce.Kit, "Yeteri kadar kaldık," diye fısıldadı Tanis'e. "Burada oyalanmaktan çok daha ilginç şeyler düşünebiliyorum." Adamın elini

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 128: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

tutarak dudaklarına götürdü ve parmaklarını öptü.Atasözlerindeki gibi, Tanis'in kalbi gözlerindeydi. Kadına duyduğu aşk ve özlem, onu izleyen herkes tarafından görülebiliyordu. Biraz önce öptüğü parmakları neşeyle kemiren Kit, dışında herkes tarafından."Yakında Solace'ı terk etmek zorunda kalacağım, Kit," dedi kadına yumuşakça. "Flint bu aralar yola çıkacak."Kitiara ayağa kalktı. "Kalan zamanımızı boşa harcamamak için bir neden daha. Güle güle, küçük kardeşlerim," dedi onlara bakmadan. "Hayat Hediyesi Günü nünüz kutlu olsun."Tanis candan bir gülümsemeyle Raistlin'e dönerek, "Evet, en iyi dileklerimle," dedi. Horlayan Caramon'un omzuna vurdu.Kitiara kolunu yan-elfin beline dolayarak ona doğru eğildi. Adam da kolunu sevgiyle kadının omzuna koydu. Yan yana, neredeyse birbirlerinin üzerine yuvarlanarak, handan ayrıldılar.Flint içini çekti ve başını salladı. Sevimsizce, "Daha bira," diye bağırdı."Beni gördün mü, Flint? Beni gördün mü?" Yüzü kıpkırmızı olan Tasslehoff masaya geri zıpladı. "Kafamın üstünde durdum! Ve Krynn'in üzerinden düşmedim. Kafam, tıpkı ayaklarım gibi yere222ÎUHRUHDOVENIyapıştı. Sanırım hiçbir kısmının dokunmaması gerekiyor. Sence hanın çatışından atlasam?.."Flint, "Evet, evet, devam et," diye mırıldandı, kafası meşguldü.Kender hızla dışarı fırladı."Gidip onu durdurmalıyım," dedi Sturm ve aceleyle peşinden fırladı.Raistlin uyandırmak için kardeşini dürttü."Iıh? Ne?" Caramon homurdanarak dikildi, kızarmış gözleriyle etrafa bakındı. Rüyasında Miranda'yı görüyordu.Raistlin yarısı boşalmış şarap bardağını kaldırdı. "Şerefe kadeh kaldıralım, kardeşim. Aşka..."

Bardağındaki biranın yarısını masaya dökerken, "Aşka..." diye mırıldandı Caramon.¦#r ^—-î223o yaz Tanis ve Flint, Solace'tan ayrılamadılar.Caramon işt gitmek için sabah daha şafak sökmeden evden çıkmış, Raistlin kitaplarını toparlayıp okuluna gitmeye hazırlanırken kapı vuruldu. Kapıya vurulmasıyla aynı anda kapı savrularak açıldı ve Tasslehoff Burrfoot içeri zıpladı.Flint, kapıya vurmanın, genel olarak medeni insanlar arasında, birinin geldiğinin ilan etmek ve içeri girmek için izin istemek olarak kabul edildiğini kendere öğretmeye çalışıyordu. Kapıya vuruşa cevap verilene kadar insan kapıda sabırla beklerdi ve kapı da ev sahibi tarafından açılırdı.Tasslehoff bu kavramı kesinlikle anlayamıyordu. Kapıya vurmak, kenderlerin ana vatanında pek yapılan bir şey değildi. Gerek yoktu. Kender kapıları genelde sonuna kadar açık dururdu. Sadece fırtınalı havalarda kapatdırdı.Eğer ziyarete gelmiş bir kender içeri girer ve ev sahiplerinin, kendisinin pek de hoş karşılanmadığı bir işle meşgul olduğunu görürse, ziyaretçi ya salonda oturur ve ev sahipleri ortaya çıkana kadar bekler ya da giderdi; elbette orada bulunabilecek ilginç eşyalar için evin altını üstüne getirdikten sonra.Ansalon'daki bazı bilgisiz insanlar bu alışkanlığın kenderlerin kapılarında hiç kilit olmamasından kaynaklandığını düşünüyorlardı. Bu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 129: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

doğru değildi. Bütün kender evlerinin kapılarında kilitler vardı, her türden birçok kilit. Kilitler sadece bir eğlence sırasında kullanılıyordu. O zamanlarda kapı çahnmazdı. Misafirlerin içeri girebilmek için kilitleri açabilmeleri gerekiyordu; bu, akşamın en önemli eğlence şekliydi.Flint şimdiye kadar TasslehofiF'un en azından kapıya vurmasını224

RUHDÖVENİsağlayabilmişti, ancak bunu yaparken ya açarken kapıya vuruyor ya da önce açıp sonra kapıya vuruyordu; eğer kimse onu fark etmemişse geldiğini yüksek sesle bildirmek için.Raistlin, Tasslehoff un gelişine, altı kapı öteden nefes nefese adını bağırarak söylemesini ve komşuların da ona, zamanın sabahın kaçı olduğunu bilip bilmediğiyle ilgili bağırtılarını duyduğundan hazırlanmıştı. Tas'm durarak doğru zamanı söylediğini de duymuştu.içeriye girerek kapıyla birlikte sallanan Tasslehoff, "Yani, soranlar onlardı," dedi kızgınlıkla. "Bilmek istemiyorlarsa neden öyle ba-ğırıyorlardı? Sana söylüyorum" -mutfak masasına otururken içini çekti- "bazen insanları anlayamıyorum.""Günaydın," dedi Raistlin, çaydanlığı kenderin elinden alırken. Tasslehoff ekmeğe ve kızartma çatalına doğru uzanırken, "Derslerime geç kalacağım. İstediğin bir şey mi vardı.'" diye sertçe sordu."Ah, evet!" Kender çatalı patırtıyla düşürdü ve ayağa zıpladı. "Neredeyse unutuyordum! Hatırlatman iyi oldu, Raistlin. Son derece endişeliyim. Hayır, sağ ol, hiçbir şey yiyemem. Çok üzgünüm. Aslında, belki bir çörek. Hiç reçelin var mı? Ben...""Ne istiyorsun?" diye bastırdı Raistlin.Çömleğin içinden kaşıkla reçel yerken, "Flint," dedi kender. "Ayağa kalkamıyor. Yatamıyor da, ayrıca oturamıyor... Son derece kötü bir durumda ve ben onun için gerçekten endişeleniyorum. Cidden endişeleniyorum."Kenderin üzüldüğü açıkça ortadaydı, içinde hâlâ biraz reçel olmasına rağmen reçel çömleğini kenara itmişti. Kaşığı cebffTe l^j^dü ama zaten bu da beklenen bir şeydi.Raistlin kaşığı geri aldı. ve cüceyle ilgili sorular sordu."Bu sabah oldu. Flint yataktan kalktı ve ben onun bağırdığını duydum ki bunu bazı sabahlar yapar; ama bu genelde, ben onun odasına günaydın demek için girip de o daha sabah olmasına hazır olmadığında olur. Ama ben onun odasında değildim ve o ).ine de bağırıyordu. Ben de sorunun ne olduğunu görmek için odasına gittim ve o orada, sert bir rüzgarda eğilmiş bir elf gibi iki büklüm duruyordu. Yerde bir şeye baktığını düşündüm, bu yüzden ben de onun baktığı şeye bakmak için eğildim; ama sonra bakmadığını fark ettim ya da en azından amacı bu değildi. Yere bakıyordu çün-225MARGARETVVEISkü başka bir şey yapamıyordu." 'Bu halde kaldım, seni sefil kender!' dediği buydu. Onun için sefildim, bu kısmı doğru. Ona ne olduğunu sordum.'Çizmelerimi bağlamak eğildim ve sırtım tutuldu.' Ona doğrulması için yardım edeceğimi söyledim; ama eğer yanına yaklaşırsam beni ocak sürgüsüyle dövmekle tehdit etti, ben de bana vurmasının -aslında bir ocak sürgüsüyle dövülmek ilginç olabilirdi, daha önce hiç başıma gelmemişti- Flint'e bir yarar sağlamayacağına ve sana gelmemin daha iyi olacağına karar verdim, belki de sen bir şey önerebilirsin."Tasslehoff, Raistlin'e endişeli bir beklentiyle bakıyordu. Genç adam kitaplarını bırakmış ve içinde bahçesindeki şifalı bitkilerden hazırladığı merhemler ve ilaçlar olan kavanozların arasında bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 130: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

şeyler arıyordu."Sorunun ne olduğunu biliyor musun?" diye sordu Tas."Daha önce de sırt ağrısından şikayet etti mi?"Neşeyle, "Ah, evet," dedi Tas. "Caramon onu kayıkta boğmaya çalıştığından beri sırtının ağrıdığını söylemişti. Sırtı ve sol bacağı.""Anlıyorum. Ben de öyle düşünmüştüm. Bana Flint mafsal iltihabından çekiyormuş gibi geliyor," diye yanıtladı Raistlin.Tas kelimelerin tadını çıkararak, "Mafsal iltihaplanması," diye yavaşça tekrarladı. Hayran kalmıştı. "Ne güzel! Bulaşıcı mı?" diye sordu umutla.Raistlin, "Hayır, bulaşıcı değil. Eklemleri iltihaplanmış. Lum-bago olarak da bilinir. Ancak," dedi kaşlarını çatarak, "sol bacaktaki ağrı çok daha ciddi bir şeylerin belirtisi olabilir. Eve götürüp acıyan yere sürmen için sana keklik üzümü yağı verecektim ama sanırım gelip kendim baksam daha iyi olacak."Heyecanla, "Flint, sende masal iltifatı var!" diye bağırdı Tasslehoff kapıya doğru koşarken, çıkarken kapatmayı ihmal etmiş, üstelik durumu kötü olan cüce de uzanmayı başaramamıştı.Flint, kenderin kendisini bıraktığı yerden pek uzaklaşamamıştı. Neredeyse tamamen ikiye kıvnlmıştı, sakalı yeri süpürüyordu. Doğrulmak için yapılan her çaba alnında boncuk boncuk ter oluşmasına ve dudaklarından ıstırap dolu nefesler çıkmasına neden ol-226

^4 RUHDÖVENİmuştu. Çizmelerinin bağcıkları açıktı. Kambur bir şekilde durmuş, sırayla bir küfür edip bir inliyordu."Masal?" diye bağırdı cüce. "Bunun masallarla ne alakası var.''"Raistlin, "Mafsal," diye açıkladı. "Uzun süre soğuğa ya da rutubete maruz kalmaktan ötürü eklemlerin iltihaplanması."Acı bir şekilde, "Biliyordum! Lanet kayık!" dedi Flint zafer ka-zanmışçasına. "Tekrar söylüyorum; yaşadığım sürece bir daha asla o iğrenç zamazingolara ayak basmayacağım. Reorx adına yemin ediyorum." Cüceler arasında uygun olduğu şekilde yemin ettikten sonra ayağını yere vuracaktı; ama bu hareket acıyla bağırmasına ve sol ayağının arkasını sıkıca tutmasına neden oldu.Sinirle, "Bu yaz satacağım eşyalarım var. Bu halde nasıl seyahat edebilirim ki?" diye sordu."Yolculuğa çıkmıyorsun," dedi Raistlin. "Yatağa geri dönüyorsun ve kasların gevşeyene kadar da orada kalacaksın. Tamamen düğümlenmiş durumdasın. Bu yağ ağrıyı yatıştıracak. Yardımına ihtiyacım olacak. Tas. Gömleğini kaldır.""Hayır! Benden uzak dur! Bana dokunma!""Sana sadece yardım etmeye...""Bu koku da ne? Ne yağı? Çam ağacı! Beni hiçbir ağacın suyuyla besleyemezsiniz!""Onu üzerine süreceğim.""Olmaz, size söylüyorum! Oofi Offl Uzak dur! Elimde ocak sürgüsü var!"Hastasının zorluk çıkartacağını gören Raistlin, "Tas, git Tanis'i çağır," dedi. ^^ if "Böylesine bir heyecanın tam ortasında gitmekten son derece üzgün olmasına rağmen, kender mesajı götürmek için koşarak çıktı. Tanis aceleyle geldi, Tasslehoff'un Flint'in masallar tarafından saldırıya uğradığı, Raistlin'in de onu çam yaprakları yutturarak iyileştirmeye çalıştığı açıklamasından kafası karışmıştı.Raistlin durumu daha detaylı ve mantıklı bir şekilde açıkladı. Tanis

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 131: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

teşhise ve tedavisine katıldı. Cücenin hiddetli itirazlarını bastırarak (ilk olarak ocak sürgüsünü elinden zorla aldılar) yağı cildine sürdüler, yatabilecek kadar sırtını dikleştirene dek bacak ve kol kaslarına masaj yaptılar.

Flint,tüm bu süre boyunca yatağa gitmeyeceğini iddia etti. Mal-227MARCARET WEISlarını satmak için yaz yolculuklarına çıkacaktı. Aralarından kimsenin onu durdurmak için yapabileceği bir şey yoktu. Tanis, ona aksa-yarak yatağa gitmesinde yardım ederken bunları söylemeye devam etti. Zehirli bir goblin hançeri bacağının arkasına batıyormuş gibi hissettiğini söylediği, acıyla dudaklarını birbirine kenetlerken bile durmadı. Raistün, Tas'a hana koşmasını ve Otik'ten bir testi konyak istemesini söyleyene kadar devam etti.Kuşkuyla, "Bu ne için?" diye sordu Flint. "Şimdi de onu mu süreceksin?"Raistlin, "Her saat başı bir ölçü içeceksin," diye yanıtladı. "Ağrı için. Yatakta kaldığın sürece.""Her saat?" Cüce neşelenmişti. Kendisini rahatça yastıkların arasına yerleşti. "Peki, belki de bugün tatil yaparım. Her zaman yarın başlayabiliriz. Otik'in iyi mal gönderdiğinden emin ol!" diye bağırdı Tas'ın arkasından.Raistlin, Tanis'e, "Yarın hiçbir yere gitmiyor," dedi. "Ya da sonraki gün ya da yakın gelecekte herhangi bir zaman... Ağrı tamamen gidene ve rahatça yürüyebilene kadar yatakta kalmalı. Eğer yapmazsa, hayatının sonuna kadar sakat kalır.""Emin misin?" Tanis kuşkulu gözüküyordu. "Onu tanıdığımdan beri Flint ağrılardan ve sızılardan dert yanar.""Bu farklı. Bu çok ciddi. Omurgası ve bacağını hareket ettiren sinirlerle ilgih bir şey. Tuhaf Meggin bir keresinde buna benzer belirtiler gösteren birini tedavi etmişti ve ben de ona yardım etmiştim. Bana kendisinin kesip parçalara ayırdığı bir insan iskeleti kullanarak anlatmıştı. Eğer onun evine giderken bana eşlik edersen sana gösterebilirim.""Hayır, hayır! Buna gerek yok," dedi Tanis aceleyle. "Sözüne güveniyorum." Çenesini ovuşturdu ve başını salladı. "Ama Dünya'nın Şekillendiricisi adına, bu huysuz yaşlı cüceyi yatağa bağlamadan nasıl yatakta tutacağız, hiç bilmiyorum."Bu çabalarında konyak onlara yardımcı oldu, hastayı sakinleştiriyor ve sessiz kalmasını sağlamasa da keyfinin iyi olmasına yarıyordu. Aslında cüce kendine söyleneni yaptı ve gönüllü bir şekilde yatakta kaldı. Hepsi hem memnun olmuş hem de şaşırmıştı. Tanis, böylesine örnek bir hasta olduğu için Flint'i övdü.Hiçbirinin bilmediği, Flint'in aslında sakatlandığı ilk gece ya-228'4RUHDÖVENİtaktan çıkmaya çalışmış olduğuydu. Ağrı dayanılmazdı, bacağı altında çökmüştü. Bu olay cüceyi cidden korkutmuştu. Raistlin'in belki de neden bahsettiğini biliyor olabileceğini düşünmeye başlamıştı. Yatağına emeklerken, Flint, iyileşene kadar orada kalmaya gizlice karar verdi. Bu arada herkese emirler vererek ve Caramon'un bütün bunlara neden olmasından dolayı berbat bir şekilde kendini suçlu hissetmesini sağlayarak iyi vakit geçirdi.Tanis, Abanasinya'da dolaşmak yerine Solace'ta kalıyor olmayı kesinlikle umursamıyordu. Kardeşlerinin hayret etmesine rağmen, Kitiara da Solace'da kalmıştı.Bir akşam yemekten sonra, "Kit'in bir erkeğe aşık olduğunu göreceğimi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 132: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

hiç düşünmezdim," dedi Caramon, ikizine. "O pek sevgi dolu biri gibi gözükmüyor, sadece..."Raistlin dudağını büktü. "Doğru kelime 'aşk' değil, kardeşim. Aşk ilgi ister, saygı, düşkünlük... Ben ablamızın yarı-elfe olan bağlılığını 'tutku' olarak nitelendirirdim veya belki de 'arzu' daha iyi bir tanım olurdu. Annemin bize anlattığı hikayelerden, Kitiara'nın bu konuda babasına çok benzediğini tahmin ediyorum.""Sanırım," diye yanıtladı Caramon, rahatsız gözüküyordu. Anneleri hakkında konuşmayı hiç sevmemişti. Onunla ilgili anılan pek hoş değildi."Gregor'un Rosamun'a duyduğu aşk son derece tutkuluydu... devam ettiği sürece," dedi Raistlin, cümlesinin son kısmını alaylı bir vurguyla söylemişti. "Onu diğer kadınlardan farklı buldu, kendisini eğlendiriyordu. Kitiara'nın yarı-elfle olan ilişkisinde belli biueğ-lence faktörü olduğuna eminim. Şüphesiz, onun şimdiyeTcad^ta-mdığı erkeklerden çok daha farklı."Caramon savunurcasına, "Tanis'ten hoşlanıyorum," dedi, kardeşinin sözlerinin arkadaşını kötülediğini düşünüyordu. "O harika bir adam. Bana kılıçla dövüşme dersleri veriyor. Gerçekten ilerliyorum. O da söyledi. Sana bir gün göstermeliyim."Raistlin omuzlarını silkerek, "Elbette Tanis'ten hoşlanıyorsun. Hepimiz Tanis'ten hoşlanıyoruz," dedi. "O şerefli, dürüst, güvenilir, sadık. Dediğim gibi, ablamızın şimdiye kadar sevdiği bütün erkeklerden çok daha farklı."Caramon itiraz etti, "Bundan emin olamazsın.""Ah, olabilirim, kardeşim. Olabilirim.." dedi Raistlin.229MARCARET WEISCaramon nasıl bildiğini öğrenmek istedi, ancak Raisdin ayrıntılara girmeyi reddetti, ikizler sessizce yemeklerini bitirdiler. Caramon doymak bilmeden yiyerek tabağım silip süpürdü ve fazlası için etrafa bakındı. Sadece biraz beklemesi gerekti. Raistlin yemeğini aldı, biraz bile kıkırdaklı olan etleri ve yeterince pişmemiş kısımları ayırarak sadece en iyi lokmaları yedi. Caramon kalanları bitirmek için hep istekliydi.Tahta kaseleri yıkanmaları için topladı. Raistlin farelerini besledi ve kafeslerini temizledi, sonra da kardeşine yardım etmek için mutfağa geçti.Caramon yaptığı işten başım kaldırmadan, "Tanis'in başına kötü bir şey gelmesini istemem, Raist," dedi."Benim sevgili kardeşim, yerde, kovada olduğundan daha çok su var. Hayır! Yaptığın işi bitir. Ben paspaslarım." Paspası alan Raistlin, eğildi ve taş döşeli zemini sildi. "Tanis'e gelince, o kendi başının çaresine bakabilecek kadar yaşlı, Caramon. Bence kesinlikle yüzün üzerinde.""Belki yıllara göre yaşlıdır, Raist; ama bazı yönlerden senin ve benim kadar yaşlı değil," dedi Caramon. Islak kaseleri ve kapları kaldırdı, bezi astı ve ellerindeki suyu silktikten sonra ellerini gömleğinin önüne sildi.Raistlin homurdandı, inanmadığı belliydi.Caramon söylemek istediğini açıklamaya çalıştı. "Kendisi dürüst olduğu için başkalarının da dürüst olduğuna inanıyor. Ve sadık ve şerefli. Ama sen ve ben... biz bunun doğru olmadığını biliyoruz. Özellikle de konu Kit olunca."Raistlin hızla yukarı baktı. "Ne demek istiyorsun?"Caramon, kız kardeşi için utanarak, kızardı. "O parayla ilgili Tanis'e yalan söyledi, Raist. Sanction'dan gelen çelik paralar. Tanis'e parayı bir denizciyle zar atarken kazandığım söyledi. Aslında, birkaç gün önce kılıç egzersizi yapmak isteyip istemediğimi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 133: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

sormak için buraya geldiğinde onunla birlikteydim. Gitmeye hazır olduğunda, beni yatak odasındaki sandıktan pelerinini almak için gönderdi. Ben pelerini alınca içinde paralar olan kese düştü ve paralar da yere döküldü. Birine baktım, çünkü daha önce hiç öyle para görmemiştim. Ona nereden geldiklerini sordum.""O ne söyledi?"230'4RUHDÖVENİ"Dedi ki, kuzeyde yaptığı bir işten kazanmış. Onların geldiği yerde daha fazlası olduğunu da söyledi ve ben de bundan kendi payımı kazanabilirmişim; hatta sen de... eğer büyüyle ilgili şu saçmalığı kesip bizimle gelirsen. Kuzeye gitmeye daha hazır olmadığını söyledi, burada çok eğleniyormuş ve benim de zaten daha çok eğitime ihtiyacım varmış ve senin de..." Caramon duraksadı."Benim ne?" diyerek teşvik etti Raistlin."Büyüde başarısız olduğuna ikna edilmen gerekiyormuş. Bunu o söyledi, Raist. Ben değil, sinirlenme.""Sinirli değilim. Neden böyle bir şey söylesin ki?""Çünkü seni büyü yaparken hiç görmedi, Raist. Ona „inin gerçekten iyi olduğunu söyledim; ama sadece güldü ve benim en ufak bir hokus-pokusu bile yutabilecek kadar saf olduğumu söyledi. Değilim. Beni bundan daha iyi eğittin," diye belirtti Caramon, vurgulayarak.Raistlin kardeşini takdir ederek, "Sanırım seni düşündüğümden daha iyi eğitmişim," dedi. "Bunların hepsini biliyordun ve yine de sessiz kaldın ha?""Bana hiçbir şey söylemememi söyledi, sana bile ve ben de söylemeyecektim; ama para konusunda yalan söylemesi hiç hoşuma gitmedi, Raist. Kim bilir nereden geldi? Hem o paradan da hoşlanmadım zaten." Caramon ürperdi. "Garip bir hissi vardı.""Sana yalan söylem^edi," dedi Raistlin, düşünceliydi."Ha?" Caramon şaşırmıştı. "Bunu nasıl biliyorsun?"Kaçamak bir cevapla, "Sadece önsezi," dedi Raistlin. "KuMyde insanlar için çalışmış olduğundan bahsetmişti." ^Caramon, "Oraya gitmek istemiyorum, Raist," dedi. "Kararımı verdim. Bir şövalye olmayı tercih ederim, Sturm gibi. Belki de senin de Magius gibi bir savaş büyücüsü olmana izin verirler.""Savaşçı-büyücü olarak eğitilmeyi isterim," dedi Raistlin. "Ama şövalyeler beni aralarına istemez, seni alacaklarını da sanmıyorum. Ama birlikte çalışabiliriz, belki de paralı asker olarak; büyü ve çeliği birleştiririz. Savaşçı büyücüler pek yaygın değil ve insanlar böyle ustalıklar için iyi para öder."Caramon un yüzü şevkle aydınlandı. "Bu harika bir fikir, Raist! Sence ne zaman başlamalıyız?" Her an kapıdan koşarak çıkmaya hazır gözüküyordu.231MARGARET WEISKardeşinin sabırsızlığını kontrol ederek, "Yakın bir zamanda değil," diye yanıtladı Raistlin. "Okulu terk etmem gerekir. Böyle bir şeyden sadece bahsetsem bile Theobald Usta felç geçirecektir. Ona göre büyü sadece acil durumlarda kullanılmalı, odun yaş olduğunda kamp ateşi yakmak gibi. Ama bunun için acele etmemeliyiz, kardeşim," diye tembihledi Caramon'un kılıcını şimdiden cilalamaya başladığını görünce. "Paraya ihtiyacımız var. Senin tecrübeye, benim de büyü kitabımda daha çok büyüye ihtiyacım var.""Elbette, Raist. Bence bu muhteşem bir fikir ve ben de hazır olmak istiyorum." Caramon yaptığı işi bıraktı, kafasını yukarı kaldırdı, ifadesi ciddi ve dertliydi. "Kit'e ne diyeceğiz?""Hiçbir şey. Vakti gelene kadar hiçbir şey," dedi Raistlin. Bir an

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 134: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

duraksadı ve sertçe gülümseyerek ekledi, "Ve bırak benim büyüye yeteneğim olmadığına inanmaya devam etsin.""Elbette, Raist, istediğin buysa." Caramon bunun nedenini anlamamıştı; ama Raistlin'in her şeyin en iyisini bildiğini düşünerek kardeşinin isteklerine hep uyardı. "Tanis konusunda ne yapacağız?"Sessizce, "Hiçbir şey," dedi Raistlin. "Yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Ona Kit'le ilgili kötü bir şey söylesek bile bize inanmaz, çünkü bize inanmak istemez. Sana Miranda hakkında kötü bir şey söylemiş olsaydım bana inanmazdın, değil mi?" diye sordu Raistlin, hafif acı bir şekilde.Caramon şiddetle içini çekti, "Hayır, sanırım inanmazdım." Kalbi hâlâ kırıktı, ancak artık üç kızla birden ilgileniyordu, son hesaba göre. "Kit hakkında yapabileceğimiz bir şey yok mu?""Onu izleyeceğiz, kardeşim. Onu çok dikkatli bir şekilde izleyeceğiz..."2328Yaz günü, yemek pişirmek için yakılmış ateşlerin dumanlarının oluşturduğu pus; Solace yollarından geçen yolcuların kaldırdığı toz ve vallen ağaçlarının gövdelerinin arasında hayaletler gibi dolanan sabah sisi ile sürüklendi.Flint yatakta kaldı, şaşırtıcı derecede uysal bir hastaydı; ancak Tasslehoff'un söylediğine göre, otuz cüce gibi şikayet ediyor ve bütün eğlenceyi kaçırdığından yakınıyordu. Aslında çok rahattı. Ken-der başucunda el pençe divan bekliyordu. Caramon ve Sturm her öğleden sonra kılıç egzersizlerinden dönünce, yeni öğrendikleri hareketleri göstermek için sırayla onu ziyaret ediyorlardı. Raistlin, cücenin gergin kaslarına keklik üzümü yağı sürmek için her gün geliyordu, Kit bile ara sıra uğrayıp goblinlerle ve ogrelerle yaptığı dövüşleri anlatarak Flint'i eğlendiriyordu.Flint o kadar rahattı ki; Tanis, cücenin bu boş zamandan fazlasıyla mutlu olduğundan endişelenmeye başladı. Sırtındaki ve bacağındaki ağrı neredeyse dinmişti, buna karşın Flint, bir daba as|l yü-rüyemeyecekmiş gibi davranmaya başlamıştı.TasslehofF Burrfoot bir sabah cücenin yastıklarını kabartırken, "Yeni bir metal ustasının Solace'a taşındığını duydum," dedi."Bu da ne?" Flint irkilmiş gözüküyordu."Yeni bir metal ustası," diye tekrar etti kender. "Aslında, bu beklenmedik bir şey değil. Senin artık emekli olduğuna dair dedikodular var."Flint öfkeyle, "Olmadım!" dedi. "Sadece biraz dinleniyorum. Sağlığım için.""Bir cüce olduğunu duydum... Thorbardin'den."Zehirli kısmı yaranın içinde bırakıp acı vereceğini garantileyen233MARGARET WEISTasslehofF, kasabaya yeni gelenleri ve daha da önemlisi hangi ilginç eşyaların keselerinin içine gireceğini görmek için günlük Solace turuna çıktı.Ondan sonra, annesinin gönderdiği bir tencere sıcak çorbaya birlikte Sturm geldi. Cücenin endişeli sorularına karşılık Sturm 'kasabaya yeni bir metal ustasının geldiğiyle ilgili bir şeyler duyduğunu söyledi; ama dedikodulara pek kulak asmadığını da ekledi ve ay-rmtıya girmedi.Raistlin daha çok şey söyledi ve Thorbardlnli cüce hakkında, klanından sakalının uzunluğuna ve rengine kadar bir sürü ayrıntı verdi ve Thorbardin'h cücenin işini kurmak için Solace'ı seçmesinin asıl nedeninin, 'cücenin burada çok çok uzun süredir iyi meral işçiliğinin yapılmadığını duymuş olması' olduğunu ekledi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 135: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Tanis, o öğleden sonra geç saatlerde uğradığında Flint'i atölyesinde, bütün yaz boyunca soğuk durmuş olan demirci ocağını yakarken gördüğünde memnun oldu ama çok da şaşırmadı. Cüce hâlâ aksayarak yürüyordu (hatırladığında) ve hâlâ sırtındaki ağrıdan yakınıyordu (özellikle de Tasslehoff'u sayısız ufak felaketten kurtarmaya gittiğinde). Ancak bir daha asla yatağa geri dönmedi.Thorbardlnli metal ustasına gelince, Solace'ın havasının kendisine uymadığını düşündü. En azından Tanis öyle söyledi.Yaz, Solace'ın insanları için uzun ve başarılıydı. Çok sayıda gezgin, kimsenin şimdiye kadar hatırlamadığı kadar çok sayıda gezgin kasabadan geçti. Yollar nispeten güvenliydi. Hırsızlar ve haydutlar vardı elbette; ama bu yolların bir gerçeğiydi ve biraz dertten başka bir şey olarak görülmüyordu. Yolculuğun en büyük bozguncusu savaştı ve bu zamanda Ansalon'un hiçbir yerinde savaş yoktu, beklenmiyordu da. Ansalon üç yüz yıldır barış içindeydi ve Solace'taki herkes memnuniyetle barışın bir üç yüz yıl daha devam edeceğine inanıyordu.Aslında, hemen hemen herkes... RaistHn'in inancı farklıydı ve bu yüzden de büyü alemindeki çalışma alanını savaş büyücülüğü üzerinde yoğunlaştırmaya karar vermişti. Bu genç bir oğlanın savaşı, şerefli ve heyecanlı bir şey olarak düşünmesinden kaynaklanan bir karar değildi. Raistlin diğer çocuklar gibi savaşçılık oynamamıştı hiç. Askeri bir yaşama tutkun değildi veya bir savaşa katılmanın düşüncesiyle heyecanlanmıyordu. Onunki hesaplı bir karardı, üze-2.34RUHDÖVENİrinde uzun uzun düşünülüp verilmişd ve sadece bir nedeni vardı: Para...Raisdin'in planlarını, Kitiara ve yabancının arasındaki kulak misafiri olduğu konuşma gelişdrmişri. Konuşmayı harfi harfine tekrar edebilirdi ve neredeyse her gece kelimeleri aklından geçiriyordu.Kuzeyde -herhalde Sanction- çok büyük miktarda parası olan önemli bir lord, Qualinesti hakkında bilgi toplamakla ilgileniyordu. Yetenekli savaşçıları ordusuna almakla da ilgileniyordu; kendisi için çalışan sadık ve zeki ajanları vardı. Çocuk bir lağım cücesi bile bu kanıtları kullanıp mantıklı sonucuna ulaşabilirdi.Bir gün, bir yerde, yakın bir zamanda, birisi kendini bu lorda karşı savunmak için bir ordu kurmak zorunda kalacaktı ve bunu hızla yapması gerekecekti. Bu bilinmeyen kişi askerlere çok para verecekti, kılıç ve büyücülüğü birleştirme sanatında iyi olan büyücülere ise daha da fazla.Raistlin, doğru bir şekilde, ölümle uğraşmanın kendisine hasta çocukları iyileştirmek için şifalı otları karıştırmaktan daha fazla kazandıracağını varsaydı.Bu kararı verdikten sonra, buna göre davranmak için en iyi yolu düşündü. Savaşa yönelik büyüleri edinmesi gerekiyordu, bu kadarı kesindi. Ayrıca kendini savunmak için de büyülere ihtiyacı vardı, yoksa ilk savaşı sonuncusu olurdu. Ama kendini neye karşı savunacaktı? Bir komutan, bir savaşçı, bir büyücüden ne beklerdi? Saflarda yeri neresi olurdu? Ne tür saldırı büyüleri gerekirdi? Raistlin askerlik hakkında çok az şey biliyordu ve eğer etkin bir savaş büyücüsü olmak istiyorsa, daha fazlasına ihtiyacı olduğunu fark etffT ^Bu soruların cevaplarını bilebilecek tek kişi, sormaya cesaret edemediği tek kişiydi; Kitiara... Kadının kafasına fikirler sokmak istemiyordu. Bu günlerde Tanis Yan-Elf'le soru sormak da ablasına sormakla aynıydı; Tanis, Raistlin'in söylediği her şeyi kesinÜkle Kit' e anlatırdı. Ne Sturm, ne de Flint yardımcı olamazdı; şövalyeler ve cüceler, büyüye kesinlikle güvenmez ve savaş durumunda bir büyücüye asla itimat etmezlerdi. Tasslehoff düşünülemezdi bile. Bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 136: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

ken-dere soru soran kişi cevabını hak ederdi.Raistlin gizlice Theobald Usta'nın kütüphanesini araştırdı ve yararlı hiçbir şey bulamadı."Krynn'deki bu devir. Barış Çağı olarak adlandırılacak."235MARCARET WEISTheobald Usta, kehanette bulunmayı alışkanlık haline getirmişti. "Bizler değişmiş insanlarız. Savaş, geçmişteki aydınlanmamış nesillerin geleneğidir. Uluslar barış içinde, bir arada var olmayı öğrendiler. İnsanlar, elfler ve cüceler birlikte çalışmayı öğrendiler."Anlamlı bir şekilde birbirlerini görmezden gelerek, diye düşündü Raistlin. Bu bir arada var olmak değil. Bu, körlük...Geleceğe baktığında ateşler içinde yandığını, kanla yıkandığını görüyordu. Yaklaşan savaşları o kadar belirgin bir biçimde görüyordu ki, bazen annesinin kahinlik yeteneğini miras alıp almadığını merak ediyordu.Öngörülerinin doğru olduğundan ve kendisine şöhret ve servet kazandıracağından emin olan Raistlin'in harekete geçmek için sadece bilgiye ihtiyacı vardı. Böyle bilgiler de sadece bir kaynaktan edi-nilebiHrdi; Kitaplar... Ustasında olmayan kitaplar. Onlara nasıl sahip olunabilirdi ki?Wayreth'teki Yüksek Büyücülük Kulesi, Krynn üzerindeki en kapsamlı büyü kütüphanesine sahipti. Ancak bir acemiydi, daha yeni kabul edilmiş bir büyücüydü, çırak bile değildi; bu durumda Raistlin'in Kule'ye girmesine izin verilmezdi. O masalsı ve korkutucu yapıya ilk girişi, ancak Sınav'a girmesi için çağırıldığında olacaktı. Wayreth Kulesi söz konusu değildi.Büyü kitapları ve büyü üzerine kitapların sağlanabileceği başka kaynaklar da vardı; büyü malzemeleri satan dükkanlar.Büyü malzemesi satan dükkanlara bu günlerde ve bu çağda pek rastlanmazdı; ama yine de mevcutlardı. Liman'da bir büyü malzemeleri dükkanı vardı; Raistlin, Theobald Usta'nın onunla ilgili konuştuğunu duymuştu. Gizlice yaptığı araştırmalar sonucunda yerini öğrenmişti.Bir gece, Flint'in olağanüstü bir şekilde iyileşmesinden kısa bir süre sonra, Raistlin odasında sakladığı küçük bir ahşap sandığın önünde diz çöktü. Sandık basit bir kitleme kentripi ile korunuyordu; her büyücünün ilk öğrendiği büyülerden biriyle... kenderlerle dolu bir dünyada kesinlikle gerekli olan bir büyüyle.Tek kelimeyle söylenen ve kullanan her büyücüye uyması için kişiselleştirilebilen bir emirle kentribi çözen Raistlin, sandığın kapağını açtı ve içinden küçük bir deri kese çıkarttı. Paraları saydı... tamamen gereksizdi, ne kadar olduğunu kuruşuna kadar biliyordu.236»4RUHDÖVENİYeterli miktarda olduğuna karar verdi.Ertesi sabah konuyu kardeşine açtı."Çiftçi Sedge'e biraz izin istediğini söyle, Caramon. Limana gideceğiz."Caramon'un gözleri o kadar açıldı ki, sanki onları bir daha asla kapatmayı ba^aramayacakmış gibi gözüktü. İkizine tarifsiz bir şaş-kınhkla bakıyordu. Solace'tan Theobald Usta'nın eski okuluna kadar olan mesafe, yaklaşık sekiz kilometre, Caramon'un hayatı boyunca evden uzaklaştığı en uzun mesafeydi. Beylikşehri Limana olan uzaklık ise neredeyse yüz elli kilometreydi ve Caramon'a, bildiği dünyanın sonu gibi gözüküyordu."Flint gelecek hafta Liman'daki Hasat Sonu Şenliği'ne gidiyor. Geçen

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 137: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

gece Tanis'e söylediğini duydum. Tanis ve Kit de hiç şüphesiz onunla gidecek. Bizim de onlara katılmamızı önerdim."Caramon bağırarak, "Emin ol ki katılacağız," dedi. Mutluluktan kapının önünde doğaçlama olarak dans etmeye başladı, sonunda da bütün evin, ağaç dallarından olan temelleri üzerinde sallanmasına neden oldu.Sinirle, "Sakinleş, Caramon," diye emretti Raistlin. "Yerdeki tahtaları yine kıracaksın ve paramızı tamirata ayıramayız.""Üzgünüm, Raist." Caramon, coşkusunu bastırdı, özeüikle de aklına gelen sevimsiz mesele yüzünden. "Paradan bahsetmişken, yeteri kadar var mı? Liman'a gitmek epey masraflı olacak. Tanis tüm masrafları karşılamayı önerecektir ama bunu yapmasına izin vermemeliyiz.""Eğer tutumlu davranırsak yeterince var. Bu ayrıntıyl**be^lgi-lenirim. Senin endişelenmene gerek yok."Neşesi geri dönen Caramon, "Sturm'a da gitmek ister mi diye soracağım," dedi. Ellerini birbirine sürttü. "Gerçek bir macera olacak!"Acıyla, "Sanmıyorum," dedi Raistlin. "Bu çok kullanılan yollarda, araba içinde geçecek üç günlük bir yolculuk. Hiçbir macera içereceğine inanmıyorum."Bu da sonunda, sadece, annesinin kahinlik yeteneğini miras almadığını kanıtladı.I 237Seyahat en az herkesin isteyebileceği kadar sakin başladı, yeni öğrendikleri hünerlerini göstermek isteyen iki genç ve arzulu savaşçının dışında. Hava açık ve serindi, güneş öğleden sonraları tadı tatlı ısıtıyordu. Son yağmurlar tozu bastırmıştı. Liman'a giden yol, Hasat Sonu, şehrin en büyük şenliği olduğundan, yolcularla doluydu.Cücenin mallarıyla tıka basa dolmuş olan arabayı Tanis sürüyordu. Flint, şenlikte bütün yaz boyunca kaybettiklerini karşılayabilecek kadar para kazanabilmeyi umuyordu. Raistlin öndeTanis'le birlikteydi, yarı-elfe eşlik ediyordu. Kitiara bazen arabaya bindi, bazen yürüdü. Bir şeyi çok uzun süre yapamayacak kadar hareketliydi. Flint'in arabanın arkasında bir yeri vardı, tangırdayan çanak çömlekler arasına rahatça yerleşmiş, daha değerli mallarına göz kulak oluyordu; gümüş bileklikler ve bilezikler, kıymetli taşlarla bezenmiş kolyeler. Sturm ve Caramon ise her türlü tehlikeye hazır bir şekilde yanda yürüyorlardı.İki genç adam yolu; hırsız grupları, hobgoblin lejyonları (Tanis' in Afet zamanından beri Solace'ta bir tek gobhn bile görülmediği konusunda gülerek verdiği teminatlara rağmen) ve kurtlardan basi-lisklere kadar gözü dönmüş kalabalık hayvan sürüleriyle doldurdu.Onların bir dövüş için (büyük değil, küçük bir ağız dalaşı da olurdu) besledikleri ümitler, şimdiye kadar duyduğu ve bir kısmını da anında uydurduğu hikayeleri anlatmaktan büyük bir zevk alan Tasslehoff tarafından destekleniyor ve kışkırtılıyordu. Kalpleri ogre-1er tarafından sökülüp yenen dikkatsiz yolcular, ayılar tarafından sürüklenen yolcular, hayaletler tarafından yaşayan ölüye çevrilmiş yolcular hakkında hikayeler...Bunun sonucu olarak Sturm, elini kılıcının kabzasında tutarak238utroıRUTTOOVENIilerledi, karşılaştığı her insanı öyle soğuk bir şekilde inceliyordu ki, çoğu Sturm'un bir hırsız olduğunu sanarak hızla yolundan çekildi. Caramon neşeli suratına, çatık kaşlı bir ifade yerleştirmiş, bunun kendisini sert gösterdiğine inanıyordu; ancak aslında, Raistlin'in

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 138: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

dediği gibi, vücudunda aşırı safra varmış gibi gözüküyordu.İlk günün sonunda Sturm'un eline, kılıcının kabzasını sıkı sıkı tutmaktan kramp girmiş, Caramon'un başına da, çenesini garip bir şekilde öne doğru çıkartmaktan ağrı saplanmıştı. Kit'in kaburgaları, bastırılmış kahkahalar yüzünden ağrıdı; çünkü Tanis, onun genç adamlarla açıkça alay etmesine izin vermiyordu."Öğrenmeleri gerekiyor," dedi. Öğle yemeğinin üzerinden kısa bir süre geçmiş; Kit, arabanın önünde Tanis ve Raistlin arasında oturuyordu. "Yoldayken tetikte olmak ve ihtiyatlı davranmak gibi alışkanlıklar geliştirmek canlarını yakmaz, biraz abartıyor olsalar bile. Genç olduğum zamanları hatırlıyorum. Tam tersiydim. Dünyayı hiç umursamadan ve kafamda hiç akıl olmadan Qualinesti'den ayrıldım. Rastladığım herkesi dost olarak kabul ettim. Sonumun; ahmak kafatasımın içinde olduğu bir hendek olmaması bir mucize.""Sen gençken," diye alay etti Kit. Adamın elini sıktı. "Yaşh bir adam gibi konuşuyorsun. Sen hâlâ gençsin, dostum.""Elflere göre, belki," dedi Tanis. "insanlara göre değil. Hiç bunun hakkında düşünmedin mi, Kit?"Umursamazca, "Neyin hakkında düşünmedim mi?" diye sordu. Aslında konuşmaya pek dikkat etmiyordu. Flint'ten daha yeni bir bıçak almıştı, kaliteli çelikten bir bıçak ve kabzasını örülmüş deri şeritlerle sarmakla meşguldü. ^p^ ^Tanis ısrar etti. "Senin insan yaşamına göre benim yüz yıldan fazla yaşamış olmam hakkında. Ve daha yüzyıllarca yaşayacak olmam hakkında.""Pöh!" Kit işine eğildi, parmakları yaptıkları işte hızlı ama randımanlı değildi. Örülmüş deri daha iyi bir tutuş sağladı ama pek güzel gözükmedi. Kit nasıl gözüktüğünü umursamadı. İşini bitirerek bıçağı çizmesinin üstüne soktu. "Sen sadece kısmen cifsin.""Ama insanlarla karşılaştırıldığında daha uzun bir yaşam...""Hey, Caramon!" Kit sahte bir korkuyla bağırdı. "Sanırım şu çalılığın arkasında bir şeyin hareket ettiğini gördüm! Şu koca salağa bak. Eğer bir şey gerçekten üzerine atlasaydı... altına işerdi... Ne239MARGARETWEISdiyordun?"Kadına gülümseyerek, "Hiçbir şey," dedi Tanis. "Önemli değildi."Omuzlarmı silken Kir, goblinler tarafindan izlendiklerinden emin olduğunu ima edip Sturm'la dalga geçmek için arabadan atladı.Raistlin, Tanis'e bir göz attı. Yarı-elfin pürüzsüz, kırışıksız yüzü -belki de bir yüzyıl daha yaşlılıktan buruşup kırışmayacak bir yüz-mutsuzlukla gölgelenmişti. Kitiara yaşlı, çok yaşlı bir kadın olduğunda o hâlâ genç bir adam olacaktı. Kendisi, zamanda nispeten dokunulmamış kaldığında onun yaşlanmasını ve ölmesini izleyecekti.Ozanlar bir elfîn insana duyduğu aşkla ilgili acıklı şarkılar söylerdi. Acaba neye benziyor? diye düşündü Raistlin. Sevdiklerinin güzelliklerinin ve gençliklerinin solduğunu izlemek. Sen hâlâ genç ve enerji doluyken onların yaşlandığını, bunadığını görmek. Ama yine de, diye düşündü Raistlin; yan-elf, bir elf kadınına aşık olsa bile, aynı kaderi yaşayacak... ama bu durumda yaşlanacak olan kendisi olacak.Raistlin, Tanis'e yeni bir anlayış ve biraz da merhametle baktı. O lanetli, diye düşündü genç büyücü. Lanetlenmiş olarak doğmuş. Hiçbir dünyada gerçekten mutlu olamaz. Birine zalim şakalar yapan tanrılardan bahsedilir bir de!Bu aklına büyünün üç eski tanrısını getirdi. Raistlin vicdanının sızladığını hissetti. Onlara verdiği sözü tam olarak yerine getirmemişti. Eğer onlara gerçekten inanıyorsa, uzun zaman önce onlara açıkça söylediği gibi, neden mütemadiyen inancını sorguluyor

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 139: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

ve bundan şüphe ediyordu? Günün geç saatlerinde, yol arkadaşları yolda yürüyen bir grup rahibe rastladıklarında, üç tanrı tekrar aklına geldi.Rahipler -yirmi kişilerdi, erkek ve kadın- iki sıra halinde yolun ortasından ilerliyorlardı. Yavaş yürüyorlardı ve yüz ifadeleri çok ciddiydi, sanki mezarlığa götürülen bir cenazeye eşlik eder gibiydiler. Sağa sola bakmıyorlardı; yüzleri önde, bakışları aşağıdaydı.Yolun ortasında yavaş ilerleyen bu sütun, trafiğin akışını -kasten ya da değil- ciddi bir biçimde engelliyordu.Liman'a giden yolda o gün bir sürü insan vardı. Flint o yöne yolculuk yapan, mallarını atların çektiği arabalarda veya el arabalarında ya da sırtlarında ve kafalarının üzerindeki bohçalarda taşıyan bir-240f4 RUHDÖVENİkaç tüccardan sadece biriydi. Arabalar rahipleri geçemiyordu, cenaze alayı hızında ilerliyorlardı. Yürüyenler daha şanslıydı, en azından ilk başta öyle gözükmüştü. Önce iki sıra halinde yürüyen rahiplerin etrafında bir halka oluşturmaya başladılar, yolun yarısına kadar ilerlediler, sonra ya hareket etmekten korkarak bir anda durdular ya da hızla geri döndüler.At sırtında olup da grubun çevresinden dolaşmaya çalışanlar, atlarının sinirle ürkmesi, yan yan çalılıkların içine kaçması; ya da rahiplerin yanma yaklaşmayı bile reddederek tamamen durması nedeniyle başarısız oldular.Flint, sıcak sonbahar güneşinin altındaki canlandırıcı bir uykudan uyanarak, "Bu da ne? Neler oluyor?" diye homurdandı. Arabanın içinde ayağa kalktı, öne doğru ilerledi. "Niye oyalanıyoruz? Bu hızla gidersek, Liman'a Mayıs dansını yapmak için tam vaktinde varmış olacağız.""İlerideki rahipler," dedi Tanis. "Yoldan çekilmiyorlar ve kimse de etraflarından geçemiyor.""Belki de burada olduğumuzu bilmiyorlardır," dedi Flint. "Birilerinin onlara söylemesi lazım."En öndeki arabanın sürücüsü, tam da bunu yapmaya çalışıyordu. Rahiplere yolun kenarına çekilmeleri için -nazikçe- bağırıyordu. Rahipler hiç önem vermediler. Sağır olabilirlerdi, hem de hepsi... Ortadan yürümeye devam ettiler."Bu saçma!" dedi Kit. "Gidip onlarla konuşacağım."Uzun adımlarla yürüyerek ilerledi, pelerini dalgalanıyor, loücı takırdıyordu. Tasslehoff da arkasından fırladı. ^"Hayır, Tas, Kit! Bekleyin... Kahretsin!" Tanis hafifçe küfretti.Dizginleri irkilen Raistlin'e atan yarı-elf, aceleyle arabadan atladı ve ikisinin ardından koştu. Raistlin ne yapacağını bilmez bir şekilde dizginlerle boğuştu; hayatında hiç araba sürmemişti. Çok şükür Caramon arabaya atladı. Neler olduğunu izleyerek arabayı durdurdu.Krynn üzerinde sadece birkaç yaratık heyecanlı bir kender kadar hızlı hareket edebilir. Tanis, Kitiara'yı yakaladığında Tasslehoff ikisinden de epey ilerdeydi. Tanis, Tas'a durması için seslendi; ancak Krynn üzerinde sadece birkaç yaratık heyecanlı bir kender kadar sağırdır. Tas, rahiplerden birinin, dazlak, sıranın en uzunu ve sıranın241MARCARET VVEISsağ tarafının en arkasında olan adamın yanındaydı.Tas kendini tanıtmak için adamın eline uzandı ve sonra kender son derece fevkalade bir hareket yaptı, aynı anda neredeyse yarım metre havaya ve bir metre geriye sıçradı ve çalılığın tam ortasına,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 140: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

çantalarına ve keselerine dolanmış bir halde düştü.Tanis ve Kit, kendere, o tam kendisini ve keselerini çalılardan kurtarmaya çalışırken yetiştiler.En sevgili portakal rengi ve yeşil ekoseli pantolonundan yapraklan ve dalları temizlerken, "Onun bir yılanı var, Tanis," diye haykırdı Tasslehoff "Rahiplerin her biri, kollarına dolanmış bir yılan taşı-yor."Yılanlar?" Kit burnunu kırıştırdı, rahiplerin ardından tiksinerek baktı. "Yılanlarla ne yapıyorlar?""Çok heyecanlıydı," diye anlatmaya başladı Tas. "İlk rahibin yanına gittim, kendimi tanıtacaktım, nezakettendir, bilirsin; ama o bana bakmadı, konuşmadı bile. Kolunu çekiştirmek için elimi uzattım, beni görmediğini düşünmüştüm ve yılan başını çıkarttı ve bana tısladı," dedi Tasslehoff, neredeyse konuşamayacak kadar heyecanlanmıştı. Neredeyse."Ona tam onu okşayıp okşayamayacağımı soracaktım ki -yılanların şahane bir kuru derileri vardır- bana doğru fırladı ve ben de geriye sıçradım. Ben küçük bir kenderken bir yılan tarafından ısıtılmıştım ve bir yılan tarafından ısırılmak kesinlikle çok ilginç bir tecrübe olmasına rağmen, çok sık tekrarlanmaması gerekir. Dediğin gibi, Tanis, sağlık için iyi değil. Kesinlikle, çünkü yılan bence zehirli bir türden. Kafasında bir kukuleta vardı ve çatal dili ve küçük boncuk gibi gözleri. Biriniz şu keseyi almama yardım edebilir mi? Dala sıkışmış."Tanis kesenin iplerini çözdü. Bu sırada Flint, Raistlin ve Sturm da, yakınıp durmakla meşgul Caramon'u arabayı koruması için geride bırakıp, onlara katılmıştı.Raistlin, "Tanımlamana bakılırsa, yılan bir engerek gibi gözüküyor," diye yorum yaptı. "Ama engereklerin Toz Ovası dışında hiçbir yerde bulunduklarını duymadım.""Eğer öyleyse, engereklerin zehirli dişlerinin çekilmiş olması lazım," dedi Sturm. "Hiçbir aklı başında insanın zehirli bir yılan taşıyarak yolda yürüyebileceğini hayal edemiyorum."242RUHDÖVENİ"O zaman çok kısıtlı bir hayal gücün var, birader," dedi onların durduğu yere gelen bir seyyar satıcı. "Ancak aklı başında olma konusuna gelince, senin haklı olmadığını söylemiyorum. Onların tanrısı bir engerek şeklini alıyor. Yılan onların sembolü ve inançlarının bir sınavı. Tanrıları onlara engerek üzerinde bir güç veriyor ki; onlara zarar vermesin."Dudağını bükerek, "Başka bir deyişle, onlar yılan terbiyecisi," dedi Raistlin."Onlara böyle seslendiğini duymalarına izin verme, birader," diye tavsiyede bulundu satıcı, rahiplere yan gözle huzursuzca bakarak. Kısık sesle konuştu. "Herhangi bir saygısızlığa müsamaha etmiyorlar. Aslına bakarsan, hiçbir şeye müsamaha etmiyorlar. Eğer engel olurlarsa bu gerçekten kısır bir Hasat Sonu olur."Kit sırıtarak, "Neden? Ne yaptılar?" diye sordu. "Meyhaneleri mi kapattılar?""Ne dedin?" Flint, başının üzerinde geçen konuşmanın sadece bir kısmım duyabilmişti. Daha iyi duyabilmek için yakına ilerledi. "Ne dedi? Meyhaneleri mi kapatmışlar?""Hayır, öyle bir şey değil; ama rahipler öyle şeylere dokunmuyorlar," diye yanıtladı sancı. "Böylesine şiddetli bir hareketin yanlarına kalmayacağını biliyorlar. Ama yapabilirler de. Onları burada gördüğüme üzüldüm. Herhangi biri panayırda olursa şaşırırım. Şimdi herkes 'mucizeleri' görmek için tapınağa gidecek. Geri dönüp eve gitmeye karar verdim."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 141: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Tanrılarının adı ne?" diye sordu Raistlin. dp> -"Belzor ya da öyle bir şey... Neyse, hepinize iyi günler, tabpartık böyle bir şey mümkünse." Satıcı kasvetle geri dönerek geldiği yoldan geriye, yorgun argın yürümeye başladı.Caramon arabadan , "Hey! Neler oluyor?" diye bağırdı."Belzor," diye yanıtladı Raistlin sertçe.Flint sakalını çekiştirirken, "Bu dul kadının hakkında konuştuğu tanrının adıydı, değil mi?" dedi."Dul Judith. Evet, tanrı Belzor'du. Kadın da Liman'dandı zaten. Bunu unutmuştum." Raistlin düşünceliydi. Dul Judith'i unutabileceğin! hiç aklına getirmemişti; ama hayatındaki diğer olaylar kadına yer bırakmamıştı. Şimdi anısı geriye dönmüştü, güçlü bir şekilde dönmüştü. "Onu burada bulup bulamayacağımızı merak ediyorum."A 243MARGARET WEIS"Bulmayacağız," dedi Tanis kararlı bir biçimde, "çünkü o rahiplerin yanma yaklaşmayacağız. Panayıra gidiyoruz, elinizdeki işe yoğunlaşın. Bela istemiyorum." Uzanarak kenderi gömleğinin yakasından tuttu."Oh, lütfen, Tanis! Sadece gidip yılanlara bir kez daha bakmak istiyorum."Kıpırdanan kenderi zorlukla tutan Tanis, "Caramon!" diye bağırdı. "Arabayı yoldan çıkart. Gece için duruyoruz."Flint tartışmak ister gibi gözüküyordu; ancak Tanis, öyle bir ses tonuyla konuşmuştu ki Kitiara bile dilini tuttu. Kadın kafasını salladı ama yüksek sesle hiçbir şey söylemedi.Raistlin'in yanına gelen Kit, düşünmeden konuştu, "Judith... Bu, annemizin ölümünden sorumlu olan kadın mı?""Annemiz?" diye tekrarladı Raistlin, Kit'e şaşkınlıkla bakıyordu. Kitiara, Rosamun'dan nadiren olsa bahsettiğinde, -ikizlerle sert bir tonla konuşarak- "sizin" anneniz diye söz ederdi. Raisdin, Kitiara' nın akrabalığı kabul ettiğini ilk defa duyuyordu.Şaşkınlığından yanıt verebilecek kadar sıyrıldığında, "Evet, Judith o kadın," dedi.

Kit, anladığını belirtircesine başını salladı. Tanis'e bir göz attıktan sonra Raistlin'e doğru eğilerek, "Eğer dilini nasıl tutabileceğini biliyorsan, bu yolculukta biraz eğlenebiliriz, küçük kardeşim," diye fısıldadı.Kit'in gülerek, "Nerede olduğumuzu sanıyorsunuz? Sanction'da mı?" diye sormasına rağmen Sturm ve Caramon, kampta gece boyunca nöbet tutma konusunda ısrar ettiler.Bir ateş yaktılar, battaniyelerini çevresine yerleştirdiler. Onlardan pek uzakta olmayan yerlerde başka ateşler yandı. Birden fazla yolcu, Belzor'un rahiplerinin önden gitmesine karar vermişti.Yemek yapmakla Flint ilgileniyordu ve birada kaynatılan kurutulmuş geyik eti ve böğürtlenden oluşan bir cüce yemeği olan meşhur gezgin yahnisini pişirdi. RaistUn de yoldan topladığı birkaç bitkiyi ekledi, cüce önce kuşkuyla yaklaşmış; ama en sonunda yemeğe koymaya razı olmuştu. Yemeğe tat kattığını itiraf etmedi; cücelerin yemek tariflerinin değişikliğe ihtiyacı yoktu. Ancak dört tabak yedi, sadece emin olmak için.Gecenin soğuğunu azaltmak için ateşi canlı tuttular. Etrafına244I^Î^HDÖVENİOturarak bira testisini elden ele dolaştırdılar ve ateş azalana kadar hikayeler anlattılar.Flint son bir yudum daha alarak, iyi geceler diledi. Mallarını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 142: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

hırsızlardan korumak için arabada yatmayı planlamıştı. Kit veTanis gölgelerin içine ilerlediler, hafifçe güldükleri ve fısıldaştıkları duyu-labiliyordu. Caramon ve Sturm kimin ilk nöbeti tutacağı hakkında tartıştılar ve yazı tura attılar. Caramon kazandı. Raistlin battaniyesine sarındı, açık havada, yıldızların altında, yerde yatarak geçireceği ilk geceye hazırlandı.Yerde yatmak, en az tahmin ettiği kadar rahatsızdı.Ateşin son közlerinin gölgesini düşürdüğü Caramon, nöbet tutarken kendi kendine, hafifçe ıslık çalarak bir dal yontuyordu. Rahatsız bir uykuya dalmadan önce Raistlin'in son gördüğü şey, Caramon'un yıldızların ışığım engelleyen koca gövdesiydi.-m ^¦¦24510Ertesi gün, kender, Belzor'un rahiplerini görebilmek için hevesle bakındı; ama bütün gece yürümüş olmalılardı -ya da yoldan çıkmışlardı- çünkü yol arkadaşları ne o gün, ne de ertesi gün onlara rastlamadılar.Sancının, Hasat Sonu Şenliği hakkındaki düşünceleri karamsardı; ancak bu Abanasinya halkının çoğunun görüşü değildi. Yol gittikçe daha da kalabalıklaştı ve sunduğu ilginç eşyalar sayesinde, Tasslehoff, Tanis'i rahatlatarak, kısa bir süre içinde yılanları unuttu.Uşakları mallarla birlikte önden gönderilmiş olan zengin tüccarlar, dayanıklı taşıyıcıların omuzlarındaki gösterişli tahtırevanlar içinde yolda ilerliyorlardı. Soylu bir aile, hizmetçilerinin eşliğinde geçti; lord en başta, savaş atının üzerinde gidiyor, karısı, kızı ve kızının dadısı daha küçük atlarla onu takip ediyorlardı. Atların parlak renkli koşumları vardı; ancak kızınkinin başlığı küçük, gümüş çanlarla süslenmiş, yelesi de gümüş şeritlerle örülmüştü.On altı yaşlarında sevimli bir kızdı; Caramon ve Sturm'a, fakirlere para atar gibi, merhametle gülümsedi. Sturm şapkasını çıkarttı ve başını eğerek nazikçe selamladı. Caramon kıza göz kırptı ve onunla konuşabilmeyi umarak atının ardından koştu. Soylu lord hiddetle baktı. Hizmetçiler, ailenin etrafındaki saflarını sıklaştırdılar. Dadı gıdaklar gibi bir ses çıkartarak onaylamadığını belirtti ve genç kızın başına bir eşarp sararak, yüksek sesle, yol üzerinde gördükleri bu ayak takımıyla ilgilenmemesini tembih etti.Kadının acı sözleri Sturm'u yaraladı. "Bir hödük gibi davran-dın," dedi Caramon'a. "Gülünç gözükmemize neden oldun."Ancak Caramon, olayın komik olduğunu düşünüyordu; ama sonraki bir kilometre boyunca arabanın yanında, parmak uçlarının246'4 RUHDÖVENİüzerinde yürüdü, herkesin kendisinden nefret etmesinden ve yüksek tonlu seslerin kendisine ayak takımı' diye bağırmasından korkarak mendiliyle yüzünü saklıyordu.Yolculuk, öğleden sonranın ortalarına kadar olaysız devam etti.Arabanın arkasındaki yerinden sıçrayarak kalkan Flint, "Dikkat et!" diye bağırdı ve tehlikeyi vurgulamak istercesine Tanis'in omzuna vurdu. "Daha hızlı sür! Çabuk ol! Yaklaşıyorlar!"Ateşli bir kovalama içinde olan bir minotor ordusundan başka bir şey görmeyi beklemeyen Tanis, korkuyla arkasına baktı."Çok geç!" diye inledi Flint ve tam o anda arabanın çevresi, yaklaşık on beş kişiden oluşan ve gülen bir grup kender tarafından sarıldı.Cücenin şansına, kenderler cücenin mallarından çok TasslehofF'la ilgileniyorlardı. Kendi türünden olanları görmekten her zaman zevk alan Tas, arabadan, ileriye doğru uzatılmış küçük kollardan oluşan bir ' çalının içine atladı.Birbirlerini tanımayan kenderlerin tanışmasında bir ritüel havası

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 143: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

vardır. İki kender ya da yirmisi birden tanışıyor da olsa bu ritüel uygulanır.Önce herkes el sıkışır ve birbirlerine isimlerini söyler. Bir kende-rin diğerinin ismini unutması veya kanştırm.ası son derece kaba olarak kabul edildiğinden, tanışma merasimi biraz zaman alır."Nasılsın? Benim adım TasslehofF Burrfoot.""Clayfoot?""Hayır, Burrfoot. Burr... elbiselerinize takılan dikenli biki ka-buklanndaki gibi." ''•" 't'"Ah, Burrfoot! Tanıştığımıza memnun oldum. Ben Eider Thistledown.""Eiderdovvn?""Thisdedown. Eider önce geliyor. Ve bu da Hefty Warblethroat.""Tanıştığımıza memnun oldum, Tuftedhair Hotfoot.""TasslehofF Burrfoot," diye düzeltti Tasslehoff "Seninle tanışmaktan onur duydum, Flabby Cutthroat." Ve böylece sonuna kadar devam eder.Bütün kenderler uygun bir şekilde tanıştıktan ve herkes diğerlerinin adını öğrendikten sonra ritüelin ikinci kısmına geçerler, ki bu da akraba olup olmadıklarını belirlemektir. Doğmuş her kenderini 247MARCARETVVEISsoyağacını ünlü Trapspringer Amca'ya kadar götürebildiği, kender-1er arasında bilinen bir gerçektir. Bu sayede akrabalık dereceleri kolaylıkla saptanabilmektedir."Trapspringer Amca benim annemin teyzesinin üçüncü kuzeni," dedi Eider Thistledown.Tasslehoff, "Ne kadar şaşırtıcı!" diye bağırdı. "Trapspringer Amca benim babamın amcasının karısının ikinci kuzeni.""Kardeşim!" diye bağıran Eider kollarını açtı."Kardeşim!" diye bağıran Tasslehoff kollarına atladı.Bu da kenderlerin oluşturduğu sıranın sonuna kadar devam etti, en sonunda Tasslehoff un, hayatında daha önce hiç görmediği bu on beş kenderin her biriyle yakından akraba olduğu ortaya çıktı.Bundan sonra üçüncü aşama başladı. Tasslehoff, nazikçe arkadaşlarına yolculukları boyıfnca hiç ilginç veya ender görülen bir nesneye rastlayıp rastlamadıklarını sordu. Diğer kenderler, en az onun kadar nazikçe, bulduklarını göstermesi gerekenin Tasslehoff olduğu konusunda ısrar ettiler, sonunda bütün kenderler yolun ortasına oturdu. Keselerini boşaltarak diğerlerinin eşyalarını altüst etmeye başladılar, bu sırada trafik arkalarında tıkanıyordu."Sürmeye devam et, Tanis!" Flint boğuk bir fısıltıyla zorladı. "Hızlı! Daha hızlı! Belki onu kaybederiz."Tas'ın bu eğlenceyle en azından bütün gün ilgilenebileceğini çok iyi bilen Tanis, cücenin salık verdiği şekilde davrandıysa da; kende-ri kaybedeceklerine dair bir umudu, -ne kadar hızlı giderlerse gitsinler- hiç yoktu.O gece kamplarını kurduklarına Tasslehoff geldi, yorgun ve açtı, artık aynı giysileri bile giymiyordu; ama yine de oldukça mutluydu.Kendini, cücenin yanına atarak, "Beni özledin mi, Flint?" diye sordu.Tas, Flint'in, "Hayır!" diye çınlayan sesini umursamadan, yol arkadaşlarına yeni bulduğu hazinelerini göstermeye koyuldu. "Bak, Flint. Bir sürü yeni haritam var. Gerçekten iyi haritalar. Bunlar kadar iyi olan haritalar hiç görmemiştim. Kuzenim, bunların ta İstar'dan geldiğini söylüyor; İd orası da artık yerinde değil. Afet sırasında dümdüz edilmiş. Bu haritaların üzerine küçük dağlar çizilmiş ve küçük yollar ve burada da ufacık bir göl var. Ve hepsinin de ismi yazıyor. Bu yerler hakkında daha önce hiçbir şey duymamıştım ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 144: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

248RU;i.HDÖVENİnerede olduklarını da bilmiyorum; ama eğer bir gün oraya gitmek istersem, oraya vardığımda bana orada ne olduğunu gösterecek bir haritam var.""Eğer bir şeyin nerede olduğunu bilmiyorsan bir haritanın ne faydası olur, seni kapı tokmağı?" diye sordu Flint.Tas bunu düşündü ve cücenin kurduğu mantıktaki hatayı işaret etti. "Ama, bu olmadan oraya gidemem, yani, değil mi?""Ama daha şimdi onun nerede olduğunu bilmediğini söyledin, bu da demek oluyor ki onunla da oraya gidemezsin!" dedi Fİint öfkeyle.Tasslehoff bir zafer kazanmışçasına, "Ah... ama eğer oraya gidersem, nerede olduğumu bileceğim!" dedi ve bu noktada Tanis, artık yüzü kıpkırmızı olmuş cücenin önemli bir kan daman patlamadan önce konuyu değiştirdi.Ertesi gün, öğle civarında, Beylikşehri Liman'ın kapılarına vardılar.*****Liman'ı, şatafatlı bir şekilde bir Beylikşehri olarak tanımlayanlar Liman'ın sakinleriydi. Onlara göre Liman, kuzeyin efsanevi büyük şehri Palanthas ile rekabet ediyordu. Liman'da yaşayan hiç kimse Palanthas'a gitmemişti, yanlış isimlendirmenin nedeni de bu olabilirdi. Liman aslında son derece verimli araziler üzerinde yer alan geniş bir tarım toplumundan daha büyük değildi; zengin toprakları, Beyazöfke nehrinin her yıl iki kez taşması besliyordu.Abanasinya'da var olan farklı ırklar arasında yaşanan göreceli bir barış dolu bu günlerde Liman'ın ürünleri, Pax Tharkasl*tins3^1ann ve Thorbardinîi cücelerin beslenmesini sağlıyordu. Qualinesti elfle-ri insanların yetiştirdiği yiyecekleri beğenmiyordu; ancak Kharolis Dağlan'nm güneşli yamaçlarındaki bağlarda yetişen üzümlerin olağanüstü tatlılıkta olduğunu fark etmişlerdi. Bu üzümler, Ansalon un tamamında ünlü olan şarabı yapmak için Qualinesti'ye ithal ediliyordu. Liman kenevirine Bozkırlılar çok değer veriyor, onu bükerek sağlam, dayanıklı ipler üretiyorlardı. Liman odunu, Solace sakinleri tarafından ev yapımında ve ticarette kullanılıyordu.Bu bağlamda Hasat Sonu Şenliği sadece tarlalarda geçen bir diğer mükemmel yılın kutlaması değil, aynı zamanda da Liman'ın kendisinin kutlanmasıydı; onun tarımsal zenginliğine karşı gösteri-249MARCARET VVEISlen bir minnettarlıktı.Tahta bir kazık-duvar şehri çevrehyordu, ordulardan çok yağmacı kurt sürülerini dışarıda tutmak amacıyla yapılmıştı. Liman'a şimdiye kadar hiç saldınlmamıştı ve saldırıya uğrayacağı da düşünülmüyordu. Bu, Barış Çağı'ydı. Tahta duvarın kapıları sadece geceleri kapatılıyor, bütün gün boyunca sonuna kadar açık duruyordu. Bu kapılar muhafızdan ziyade selamlayıcılar gibiydi, geçmiş yıllardan tanıdıkları ziyaretçilerle dostça selamlaşıyor, yeni gelenlere de içten bir hoş geldin diyorlardı.Flint ve Tanis iyi tanınır ve sevilirdi. Kapıda görevli çavuş, cüce ve yarı-elfle tokalaşmak ve Kitiara'yı hayranlıkla süzmek için yanlarına yürüdü. Çavuş, Flint'in her zamanki ziyaretini özlediklerini söyledi ve yaz boyunca nerede olduklarını sordu. Flint'in acılı hikayesini derinden anlayış göstererek dinledi ve cüceyi, her zaman kullandığı tezgahının kendisini beklediği konusunda temin etti.Görünüşe göre Tasslehoff da iyi tanınıyordu. Çavuşun suratı kenderi gördüğü için asıldı ve Tas'a gidip kendisini şimdiden hapishaneye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 145: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kirleyerek herkesi zaman harcamaktan ve dertten kurtarmasını önerdi.Tas, çavuşun böyle düşünceli bir teklifte bulunmakla son derece nazik olduğunu söyledi; ancak kender bunu reddetmek zorundaydı."Flint bana güveniyor, biliyorsun," dedi Tas; ancak cüce bunu duymadığı için şanslıydı.Çavuş diğer genç adamları da hoş karşıladı ve bunun onların Liman'a ilk gelişleri olduğunu öğrenince bütün zamanlarını çalışarak geçirmeyeceklerini ve görülmeye değer yerleri de ziyaret edeceklerini umduğunu söyledi. Flint'le bir kez daha el sıkıştı, Tanis'e kender-den sorumlu olduğunu fısıldayarak hatırlattı, Kitiara'yı başıyla selamladı ve kapıdan giren diğer arabayı karşılamak için yürüdü.Kazık-duvarlardan içeri girdiklerinde gök mavisi bir cübbe giyen genç bir adam, arabalarını durdurmalarını işaret ederek onlara yaklaştı."Bu da ne?" diye sordu Tanis.Flint ters terk bakarak, "Belzor rahiplerinden biri," dedi."Yılanı var mı? Görmek istiyorum!" Tasslehoff arabadan aşağı atlamaya hazırlanıyordu."Şimdi değil. Tas," dedi Tanis, öyle bir tonla söylemişti ki. Tas250JHÜ'RUhlDOVENIgerçekten boyun eğdi. Yine de Caramon emin olmak için, kenderi yeşil ve mor çizgili yeleğinin arkasmdan yakaladı ve sıkıca tuttu.Hareket eden at arabalarının, kişneyen atların ve ite kaka ilerleyen kalabalığın üzerinden, "Sizin için ne yapabiliriz, efendim?" diye bağırdı Tanis."Beyaz cübbe içindeki genç adamla konuşacağım," diye yanıtladı rahip, dikkatini Raistlin'e vermişti. "Bir büyü kullanıcısı mısın, kardeş?"Raistlin tevazuyla, "Acemi büyücü, efendim," dedi. "Sınav'ıma girmek için daha zamanım var."Rahip, arabanın Raistlin'in oturduğu tarafına yürüdü, ona ciddiyetle, dikkatlice baktı."Çok gençsin, kardeş. Uğraştığın işin kötülük dolu olduğunun farkında mısın; eminim ki bundan hiç haberin yoktur.""Kötülük mü?" Raistlin arabanın kenarına doğru eğildi. "Hayır, efendim. Kötülük yapmak gibi bir niyetim yok. Ne demek istiyorsunuz?"Rahip ellerini Raistlin'inkiler üzerinde kenetledi. "Belzor Tapı-nağı'mn dışında bizi dinlemeye gel, kardeş. Hepsi açıklanacak. Sahte tanrılara inandığını anladığında onları ve şeytani sanatlarını inkar edeceksin. Bu iğrenç cübbeyi çıkartacak ve bir kere daha güneşin ışığı altında yürüyeceksin. Gelecek misin, kardeş?""Memnuniyetle," diye bağırdı Raistlin. "Söyledikleriniz beni korkutuyor, efendim.""Ha? Ama, Raist..." Caramon itiraz etmeye kalktı."Sus, seni koca budala!" Kitiara tırnaklarını Caramon'W! k^|fc-na batırdı.Rahip, Raistlin'e tapınağı nasıl bulacağını tarif etti, dediğine göre Liman'daki en büyük binaydı ve şehrin tam ortasındaydı.Raistlin tarifi not ettikten sonra, "Söyleyin bana, efendim," dedi, "tapmakla bağlantısı bulunan Judith adında biri var mı?""Aa, evet, kardeş! O bizim en kutsal rahibemiz. Bize Belzor'un isteklerini bildiren odur. Onu tanıyor musun?"Saygılı bir şekilde, "Sadece şöhretini duydum," dedi Raistlin."Kabul edilmiş bir büyü kullanıcısı olman üzücü, kardeş. Yoksa seni Mucize merasimini izlemen için tapmağa davet ederdim. Rahibe Judith bu gece aramızda gözükmesi için Belzor'u çağıracak. Ve251MARCARETVVEISBelzor'un kutsadığı öbür tarafa geçenlerle konuşacak."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 146: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Bunu görmek isterdim," dedi Raistlin."Yazık, kardeş. Büyücülerin Mucize'ye tanık olmasına izin verilmiyor. Bu söylediğim için beni afiFet, kardeş; ancak Belzor sizin şeytani yollarınızı saldırgan buluyor."Kit, genç rahibe sevimlice gülümseyerek, "Ben bir büyücü değilim," dedi. "Tapınağa gelebilir miyim?""Elbette! Geri kalan hepiniz gelebilirsiniz. Harikulade mucizelerin gerçekleştirildiğini göreceksiniz, aklınızı başınızdan alacak, şüphelerinizi silecek ve bütün kalbiniz ve ruhunuzla Belzor'a inanmanızı sağlayacak mucizeler.""Teşekkürler," dedi Kit. "Orada olacağım."Rahip ciddiyetle Belzor'un hepsini kutsadığını söyleyerek yanlarından ayrıldı ve gelen başka bir arabanın içindekileri sorgulamak için ilerledi.Flint küçümseyerek homurdandı, kutsamayı giysilerinden silkeledi, "Yılanlar hakkında iyi şeyler düşünen bir tanrının iyi dileklerine ihtiyacım yok. Ve sen, delikanlı. Büyüye pek katlanamadığımı itiraf ediyorum -hiçbir gerçek cüce yapamaz- ancak bana öyle geliyor ki; Belzor'un bir müridi olmak yerine büyücü olarak kesinlikle daha iyisini yapıyorsun.""Sana katılıyorum, Flint," dedi Raistlin ciddiyetle. Cüceye büyünün bütün şekillerine ve biçimlerine karşı yaptığı tiratlarını hatırlatmanın vakti değildi. "Ancak bu rahiple konuşmak ve Belzor'a tapmanın gerekliliklerini öğrenmek canımı yakmaz. Belki de Belzor hepimizin aradığı gerçek tanrılardan biridir. Bahsettikleri mucizeleri görmeyi kesinlikle çok isterim."Kitiara, "Evet, ben de bu Belzor'la ilgileniyorum," dedi. "Sanırım bu gece tapınağa gideceğim. Sen de gelebilirsin, küçük kardeşim. Tek yapman gereken elbiselerini değiştirmek, muhtemelen seni tanımayacaklardır."Endişelenen Caramon, "Benim de sizinle gelmemi istemeyeceksiniz, değil mi?" diye sordu. "Belzor'a saygısızlık etmek istemem; ama Liman'ın meyhanelerinin çok hareketli olduklarını duydum, özellikle de şenlik zamanında ve...""Hayır, kardeşim," dedi Raistlin. "Senin gelmene gerek yok."Kit, "Hiçbirinizin gelmesine gerek yok," dedi. "Raist ve ben, bu252

'4 RUHDÖVENİailenin dini değerlere önem veren üyeleriyiz.""Yani, bence siz ailenin kaçık üyelerisiniz," diye açıkladı Caramon. "Limandaki ilk gecemiz ve siz bir tapınağı ziyarete gitmek istiyorsunuz. Hem bu Judith isimli bir rahibeyle ilgili iş de neydi?" Durdu, gözlerini kırptı. Suratını asarak, "Judith," diye tekrarladı. "Ah." Kardeşine ve Kit'e sertçe baktı. "Geliyorum.""Ben de geliyorum," dedi Tas. "Belki şu yılanları yeniden görebilirim, öte tarafa geçmiş olanlarla konuşmaktan bahsetmiyorum bile. Bunun anlamı ne? Neyin ötetarafına geçmişler? Denizin mi?"Raisthn, "Sanırım ölülerle konuştuklarını söyledi," dedi.Tas'ın gözleri açıldı. "Daha önce hiç bir ölüyle konuşmamıştım. Sence Trapspringer Amca'yla konuşmama izin verirler mi? Ancak onun gerçekten ölü olduğundan hiçbirimizin o kadar da emin olmadığımızı belirtmek isterim. Cenaze töreni biraz karışmıştı. Ceset bir an oradaydı, sonra gitmişti. Trapspringer Amca yaşlandıkça biraz dalgınlaşmıştı ve bazıları belki de sadece öldüğünü unuttuğunu ve dolaşmaya çıktığını söyledi. Ya da belki de ölü olmayı denedi ve hoşuna gitmedi, bu yüzden de yaşama geri döndü. Ya da cena-zeci onu kaybetti. Ne olursa olsun, bu, gerçeği bulmak için bir yol olabilir.""Bu kadar!" diye homurdandı Flint. "Bu tapınağın yakınına bile

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 147: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

yaklaşmayacağım. Ölüsünü geçtim, yaşayan bir kenderle konuşmak bile yeterince kötü."Sturm, "Ben gideceğim," dedi. "Gitmek benim görevim. Eğer Belzor adına mucizeler gerçekleştiriyorlarsa, bu haberleri şövalelere götürmeliyim." ^"Ben de gideceğim," dedi Tanis, ancak Kitiara gidiyor olduğundan bu zaten anlaşılmıştı.Araba panayır alanına giden diğer arabaları yakaladığında Flint' in düşüncesi, "Hepiniz kaçıksınız"dı.Kit, Tanis'in olduğu yöne bir göz atarak, kısık bir sesle, "Düşündüğümüz kadar eğlenemeyecekmişiz gibi gözüküyor," dedi Raistlin'e.Ancak Raistlin, onun sözlerine pek dikkat etmedi. Theobald Usta'nın söylediğine göre büyü malzemeleri dükkanının üzerinde olduğu Otacılar Sokağı'nı görmeye çalışıyordu.25311Liman'ın caddeleri daha isimlendirilmemişti; fakat bu, şehri ge-hştirmek için yapılması düşünülen şeylerden biriydi, özellikle de bir maceraperest, Palanthas caddelerinin sadece isimlendirilmekle kalmayıp, aynı zamanda yolunu karıştırmış bir yolcunun yararlanabilmesi için üzerlerine isimlerinin yazıldığı işaret direklerinin olduğunu söyledikten sonra... Liman'a gelen yolcular nadiren kaybolurlardı; eğer yeteri kadar uzunsanız köyün bir ucundan diğerini görebilirdiniz. Ancak Liman'ın Yüksek Şerifi işaret direklerinin mükemmel bir fikir olduğunu düşündü ve onları yerleştirmeye karar verdi.Liman'daki yolların çoğunun zaten bir adı vardı, o yol üzerinde satılan mallarla ilgih mantıklı isimler, Market Sokağı, Değirmen Sokağı, Kılıç Sokağı gibi...'Diğer isimler yolun kendi özelliğini gösteriyordu. Eğri Yol ya da Üç Çatal gibi ve geri kalanlar da o yolda yaşamış olan ailelerin isimleriyle anılıyordu. Otacılar Sokağı'm bulmak kolaydı; gözden ziyade burunla...Biberiye, lavanta, adaçayı ve tarçın kokuları havada sürükleniyor, sokaktaki güçlü at pisliği kokusuyla hoş bir zıtlık yaratıyordu. Otacılar Sokağı'ndaki tüccarların tezgahları ve dükkanları, gün ışığı altında ters bir şekilde asılmış kuru bitki demetleriyle işaretlenmişti. Tohum ve kuru yapraklarla dolu sepetler, yoldan geçenlerin satın almasını sağlamak için yol boyunca kurnazca dizilmişti.Raistlin, Tanis'ten arabayı durdurmasını istedi. "Burada benim yetiştiremediğim şifalı bitkiler var; ki bazılarını pek iyi bilmiyorum. İhtiyacım olanları almak ve kullanım alanlarını tartışmak istiyorum."Tanis, Raistlin'e panayır alanında Flint'in yerini nasıl bulacağını tarif etti ve iyi eğlenceler diledi. Raistlin arabadan aşağı atladı.254RUHDÖVENİCaramon da takip etti, doğal olarak. TasslehofF kararsızlık içindeydi, Raistlin'le gitmek ya da Flint'le kalmak arasında seçim yapmaya çalışıyordu. Flint ve panayır alanı galip geldi, esasen sokağa bir göz atan kender, bitkilerden başka hiçbir şey görememişti ve bitkiler ilginç olmalarına rağmen, panayır alanında kendisini beklediğini bildiği harikalarla karşılaştırılamazlardı bile.Raistlin kenderin kendisine eşlik etmesine asla izin vermezdi;ama Tas'ın kararı onu bir tartışmadan kurtardı. Ancak Caramon'la ne yapacağından pek emin değildi. Raistlin büyü malzemeleri dükkanına tek başına ve gizlice gitmeyi planlamıştı. Satın almayı umduğu şeyle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 148: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

ilgili kimseye bir şey söylememişti, içgüdüleri sırrını saklamasını, kardeşine Flint'le gitmesini emretmesini söylüyordu.Raistlin, gizemli sanatı hakkında nadiren kardeşiyle konuşur, arkadaşlarıyla asla tartışmazdı. Gençlik günlerinden beri -geriye baktığında utançla kızardığı günler- büyülü yeteneklerini hiç sergilememiş ya da açıkça göstermemişti.Büyüsünün bazı insanların sinirlerini gerdiğinin ve onları rahatsız ettiğinin farkındaydı. Zaten böyle olması gerekirdi. Büyü, ona insanlar üzerinde bir güç vermişti, sahip olmaktan zevk aldığı bir güç. Ancak böylesine bir gücün tekrar tekrar kullanılması durumunda azalacağını anlayabilecek kadar bilgeydi. Her gün kullanıldığında büyü bile sıradanlaşırdı.Raistlin'in insanlar hakkındaki görüşleri yıllar içinde değişmişti. Bir zamanlar sevilmek ve beğenilmek için çabalamıştı, karelinin sevildiği ve beğenildiği gibi. Artık Raistlin, kendini anlaîffiıyi*âşar-mıştı; ikizine verilen değeri kendisinin asla kazanamayacağı gerçeğiyle yüzleşmişti. Caramon'un ruhunun evinin kapısı; daima ardına kadar açık durur, pencerelerin kepenkleri hiç kapanmaz, güneş her gün parlar, herkes hoş karşılanırdı. Ziyaretçiler her köşeyi görebilirlerdi.Raistlin'in ruhunun evi çok farklıydı. Kapı sürgüyle kapatılmıştı; bazen ziyatetçiler için biraz aralansa da, o zaman bile sadece birkaç kişinin eşiği geçmesine izin verilirdi. İçeri girdiklerinde de daha fazla ilerlemeleri engellenirdi. Pencereleri kapalı ve kepenkleri inikti. Sağda solda bir mum parlardı, karanlık içinde sıcak bir nokta. Evi garip ve harika mobilyalar ve eşyalarla doluydu; ama karışık ve255MARGARET VVEISdağınık değildi. Gerekli her şeyi anında bulabilirdi. Ziyaretçileri onun köşelerini bulamaz, gizlisi saklısına ise burunlarını sokamazlardı. Orada hiçbir zaman uzun süre kalmayı istememeleri, geri dönmekten memnun olmaları pek şaşırtıcı değildi.Caramon, "Nereye gidiyoruz?" diye sordu.Kardeşine arabaya geri dönmesini emretmek Raistlin'in dilinin ucuna kadar gelmişti. Ancak konuyu tekrar düşündü. Cevap vermeden caddeden aşağıya hızlı adımlarla yürümeye başladı, kararlı bir biçimde Caramon'u yolun ortasında tek başına bıraktı.Kendi kendine, "Sağduyulu düşününce bana eşlik etmesi gerektiği belli," dedi Raistlin. "Yabancı bir şehirdeki yabancıyım. En acil durumlar dışında kullanmaya istekli olduğum bir korunmam yok. Şu anda Caramon'un yardımına ihtiyacım var, tıpkı gelecekte de olacağı gibi. Eğer karar verdiğim şekilde gerçekten bir savaş büyücüsü olacaksam, onun yanında dövüşmeyi öğrenmem lazım. Onun etrafımda olmasına bile alışabilirim."Sonuncusu bir iç çekiş gibi söylenmişti; özellikle de Caramon' un ağır adımlarla yanında yürüdüğünü görünce. Ortalığı tozutarak ilerliyor ve nereye gittiklerini, ne aradıklarını öğrenmek için ısrar ediyor, yolda bir meyhanede durabileceklerini ima ediyordu.Raistlin aniden durup yüzünü kardeşine öyle hızlı çevirdi ki; Caramon, ikizinin üstüne çıkmamak için geriye sendeledi."Beni dinle, Caramon. Söyleyeceklerimi iyi dinle ve asla unutma!" Raistlin'in ses tonu sert, müsamahasızdı ve Caramon'un suratına bir tokat gibi çarptığını görmekten zevk almıştı. "Belli bir yere gidiyorum, belli bir insanla buluşacak ve belli bir eşya alacağım. Bana eşlik etmene izin veriyorum; çünkü biz genciz ve dolayısıyla kolay av olarak görüleceğiz. Ancak şunu bil, kardeşim. Yaptığım, söylediğim ve aldığım şeyler özel, gizli; sadece sen ve ben biliyoruz. Bundan ne Tanis'e, ne Kitiara'ya, ne Sturm'a, ne de bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 149: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

başkasına bahsedeceksin. Nereye gittiğimiz, kimi gördüğüm, ne söylediğim ya da ne yaptığım hakkında hiçbir şey söylemeyeceksin. Bana bu konuda söz vermelisin, Caramon.""Ama bilmek isteyecekler, soracaklar. Onlara ne diyeceğim?" Caramon açıkça mutsuz olmuştu. "Sır saklamayı sevmem, Raist."Raistlin, soğuk bir şekilde, "O halde yerin benim yanım değil. Geri dön!" dedi ve elini salladı. "Arkadaşlarına geri dön. Sana ihti-256RUHDÖVENİyacım yok.""Evet, var, Raist," dedi Caramon. "Olduğunu biliyorsun."Raisdin duraksadı. Sabit bakışları kardeşininkileri yakaladı ve tuttu. Bu karar verilecek olan andı, geleceklerinin bağlı olduğu an."Bu durumda bir seçim yapman gerekiyor, kardeşim. Ya bana söz vereceksin ya da dostlarına döneceksin." Raistlin elini kaldırdı, kardeşinin hemen cevap vermesini engelledi. "Bunun üzerinde düşün, Caramon. Eğer benimle kalırsan, bana tamamen güvenmek, kayıtsız şartsız uymak zorundasın; hiçbir soru sormayacaksın, sırlarımı kendininkilerden bile daha iyi saklayacaksın. Şimdi, hangisi olacak?"Caramon tereddüt etmedi. Sadece, "Seninleyim, Raist," dedi. "Sen benim ikiz kardeşimsin. Biz birbirimize aitiz. Kaderimizde bu şekilde olması yazılmış."Acı bir gülümsemeyle, "Belki de..." dedi Raistlin. Eğer bu doğruysa, kaderini kimin böyle yazdığını ve nedenini merak etti. Bir gün onlarla konuşmak isterdi."Gel o halde, kardeşim. Beni takip et."Theobald Usta'ya göre büyü malzemeleri dükkanı. Otacılar So-kağı'nın en sonunda, yüzün kuzeye dönük olduğunda solda yer alıyordu. Diğer dükkanlar ve evlerden biraz uzakta, meşe ağaçlarının arasına gizlenmişti.Theobald tarif de etmişti. "Dükkan evin alt katında yer ahvor, adamın yaşadığı yer üstte. Meşe ağaçları ve yüksek duv5?lı Mr iç bahçe etrafını çevreliyor. Ancak tabelasını -üzerine kırmızı, siyah ve beyaz renkli bir göz boyanmış tahta bir levha- dışarıdan görürsün."Benim orada hiç işim olmadı. İhtiyacım olan her şeyi Wayreth' teki Kule'den alıyorum, biliyorsun," diye eklemişti Theobald Usta, burun kıvırarak. "Ancak, Lemuel'in düşük seviyeli büyücülerin değerli bulabileceği küçük eşyalara sahip olduğuna eminim."Raisdin, Theobald Ustadan hiçbir şey öğrenmemiş olsa bile, dilini tutmayı öğrenmişti. Eskiden olsa vermiş olacağı sert cevabı yuttu, ustaya nazikçe teşekkür etti ve karşılığında da paha bici mez bir değere sahip olabilecek bir bilgi parçasıyla ödüllendirildi."Lemuel'in de senin gibi tohumlarla ilgilendiğini duydum,"257MARCARET WEISdedi Theobald. "İkiniz iyi anlaşacaksınız."Dolayısıyla Raistlin, yanında birkaç nadir bitki türü getirmişti; bunları kendisi bulmuş, kazıp çıkartmış ve eve götürmüştü, artık paylaşabilecek durumda olduğu fideleri vardı. Bu şekilde Lemuel'in gözüne girebileceğini umuyordu ve eğer Raistlin'in istediği kitaplar akş gücünün ötesinde olurlarsa belki de fiyatı düşürmesi için sahibini ikna edebilirdi.ikizler, Otacılar Sokağı boyunca yürüdüler; Caramon yeni görev ve sorumluluklarını öylesine ciddiyetle ele alıyordu ki; kardeşini ktjrumaya çalışırken, neredeyse onun topuklarına takılıp düşecekti, onlara iki kez bakan herkese kinle bakıyor ve kılıcını mütemadiyen takırdatıyordu.Raistlin, bunun yüzünden içini çektiyse de yapabileceği bir şey olmadığını biliyordu. Davranışları hakkındaki şikayetlerini kardeşine

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 150: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

söylemek; Caramon'a rahatlaması ve bu kadar dikkat çekmemesini söylemek, sadece onun kafasını karıştıracaktı. Er geç Caramon, muhafızlık görevine uyum sağlayacaktı; ama bu zaman alacaktı. Raistlin'in sadece sabırlı olması gerekiyordu.Şanslarına sokakta onları görecek çok insan yoktu, otacıların büyük kısmı panayırda tezgahlarını kurmakla meşguldü. Sokağın sonuna ulaştıklarında, buranın terkedilmiş olduğunu gördüler, ortalıkta kimse yoktu. Raistlin, büyü malzemeleri dükkanının yerini kolaylıkla buldu. Yolun solundaki tek binaydı. Meşe ağaçları onu gizliyordu ve yüksek taş duvarı olan bir bahçe de vardı. Ancak büyü malzemeleri dükkanının tabelası, göz işareti, yoktu. Ev terk edilmiş olabilirdi; ama duvarın üzerinden içeriye bir göz atan Raistlin, bahçenin bakımlı olduğunu gördü.Caramon, "Yerin burası olduğundan emin misin?" diye sordu."Evet, kardeşim. Belki de tabela bir fırtınada uçmuştur.""Öyle diyorsan," diye mırıldandı Caramon. Eli, kılıcının kabzasında duruyordu. "Kapıya ben gideyim, o zaman."Raistlin, telaşla, "Kesinlikle olmaz!" dedi. "Görünüşün, tehdit-kar suratın ve o kılıcı sallaman, her büyücüyü korkutup aptala çevirir. Seni bir kurbağaya ya da daha kötü bir şeye çevirir. Ben seni çağırana kadar burada, yolda bekle. Endişelenme. Her şey yolunda..." dedi Raistlin, gerçekte hissettiğinden çok daha güvenle söylemişti bunu.258•4 RUHDÖVENİCaramon tartışmaya hazırladı. Verdiği sözü hatırlayarak sustu. Hemen itaat etmesinde kurbağayla ilgiü tehdit de yararh olmuş olabilirdi."Elbette, Raist... Ama dikkatli ol. Bu büyü kullanıcılarına güvenmiyorum."Raistlin kapıya yürüdü. Vücudu hem umut hem de korkuyla ürperiyordu; ihtiyacı olan şeyi elde edebilme düşüncesiyle heyecanlanmıştı; yine de bütün bu yolu, sadece büyücünün gitmiş olduğunu görmek için gelmiş olabileceği düşüncesi onu korkutuyordu. Raistlin o kadar sinirli ve heyecanlıydı ki; kapıya vardığında gücü, önce onu yarı yolda bıraktı, titreyen elini kapıya vurmak için kaldıramadı ve yaptığında da vuruşu o kadar hafifti ki tekrarlamak zorunda kaldı.Kapıya kimse cevap vermedi. Pencereden merakla bakmak için kimse gelmedi.Raistlin neredeyse umutsuzluğa kapılmıştı. Gelecekteki başarılarıyla ilgili bütün umut ve hayalleri bu tek dükkan etrafında inşa edilmişti; kapalı olabileceğini hiç düşünmemişti. Uzun süredir istediği kitapları elde etmeyi sabırsızlıkla bekliyordu, bu kadar uzaktan gelmiş, bu kadar yanına yaklaşmıştı; hayal kırıklığına uğramayı kaldırabileceğini düşünemiyordu. Bir kere daha kapıya vurdu, bu kez daha sert bir şekilde ve seslendi."Lemuel Usta? Evde misiniz, efendim? Beni Solace'tan Theobald Usta gönderdi. Ben onun öğrencisiyim ve..."Kapının içinden küçük bir pencere kayarak açıldı. Bir göz, korkuyla dolu bir göz, pencereden Raistlin'e baktı. ^^ irKüçük aralıktan dışarı ince bir ses geldi, "Kimin öğrencisi olduğun umurumda değil! Bütün gücünle bir büyücü olduğunu bağırarak ne yaptığını sanıyorsun? Git buradan!"Pencere kapandı.Raistlin tekrar kapıyı çaldı, bu sefer daha ısrarlı bir biçimde ve yüksek sesle konuştu, "Sizin dükkanınızı o önerdi. Buraya gelmemin nedeni bir..."Küçük pencere tekrar açıldı. Göz belirdi. "Dükkan kapalı."Pencere kapandı.Raistlin saldırı için yanında getirdiği şeyleri kullandı. "Yanımda

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 151: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

nadir bir bitki türü var. Sizin de ona pek aşina olmadığınızı düşün-259MARCARET VVEISmüştüm. Dövülmüşavrat* otu..."Pencere açıldı. Göz ilgilenmiş gibiydi. "Dövülmüşavrat otu mu dedin? Sende var mı?""Evet, efendim." Raistlin kesesine uzandı ve dikkatli bir şekilde kökleri olan küçük bir yaprak, sap ve meyve demeti çıkarttı. "Belki de ilginizi çeker..."Pencere tekrar kapandı; ama bu sefer Raisdin, kilidin çevrildiğini duydu. Kapı açıldı.Kapının ardındaki adam solmuş, kırmızı bir cübbe giyiyordu, bahçesinde diz çökmekten dizleri çamura bulanmıştı. Gözünü kapıdaki küçük cama dayayabilmek için parmaklarının ucunda durmuş olmalıydı, çünkü neredeyse bir cüce kadar kısa, ufak ve tombuldu; yüzü bir zamanlar yaz güneşi kadar kırmızı ve neşeli olmalıydı. Şu anda tutulmuş bir güneşe benziyordu. Gözleri endişeyle kırışmış ve alnı buruşmuştu. Kaygıyla caddeye bir göz atıp da Caramon'u görünce gözleri korkudan fal taşı gibi açıldı, neredeyse kapıyı tekrar kapatacaktı.Ancak Raistlin, ayağını kapının arasına koymuştu ve hızlı davranarak kapının kolunu eliyle yakalamayı başardı. "Kardeşimi tanıtabilir miyim, efendim? Caramon, buraya gel!"Caramon itaatkar bir biçimde yanlarına geldi; başını eğmiş, utangaçça gülümsüyordu.Büyücü, "Onun söylediği kişi olduğundan emin misin?" diye sordu, Caramon'a yoğun bir şüpheyle bakıyordu."Evet, onun kardeşim olduğundan eminim," diye yanıtladı Raistlin, bir deliyle mi uğraşmak zorunda olduğunu huzursuzca merak ediyordu. "Eğer bize yakından bakarsanız, benzerliği fark edersiniz. Biz ikiziz."Caramon yardımcı olmak için elinden geldiğince kardeşi gibi gözükmeye çalıştı. Raistlin, Caramon'un açık, dürüst gülümsemesini taklit etmeyi denedi. Lemuel birkaç uzun dakika buyunca onları inceledi, bu süre boyunca Raistlin bu garip görüşmenin gerilimi yüzünden kopacağını düşündü."Sanırım öyle." Büyücünün sesi pek de inanmış gibi değildi.* Çok yıllık, tırmanıcı, kalın köklü, sarımsı yeşil renkli ve küçük çiçekli, otsu bir bitki. Güçlü, acı ve müshil özelliklerinden dolayı tehlikeli bir zehir olarak sınıflandırılır. Çalılıklar ve yaprak döken ormanlar içinde sıklıkla bulunur...260'4fRUHDÖVENİ"Sizi biri izledi mi?""Hayır, efendim," dedi Raistlin. "Bizi izleyecek kim var ki? İn-sanlarm çoğu panayırda."Kasvede, "Onlar da her yerde, biliyorsun," dedi Lemuel. "Yine de, sanırım haklısın." Uzunca ve dikkatle sokağa baktı. "Kardeşin oradaki binanın gölgesinde kimsenin saklanmadığından emin olmak için gidip bir kontrol edebilir mi?"Caramon cidden şaşırmış gözüktü; ama ikizinin sabırsızca başını sallaması üzerine kendisine söyleneni yaptı. Yoldan aşağı yürüyerek yıkılmak üzere olan kulübeye gitti, sadece gölgeyi değil binayı da araştırdı. Sokağa geri çıktı ve ellerini kaldırıp omuzlarını silkerek hiçbir şey görmediğini belirtti.Raistlin, kardeşine geri gelmesini işaret ederek, "İşte, gördünüz, efendim," dedi. "Yalnızız. Dövülmüşavrat otu çok iyi. Onu başarıyla yaraları kapatmak ve izlerini iyileştirmekte kullandım."Raistlin bitkiyi avucunda tuttu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 152: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Lemuel bitkiye ilgiyle baktı. "Evet, onun hakkında bir şeyler okumuştum. Hiç görmemiştim. Onu nerede buldun?""Eğer içeri gelebilirsem, efendim..."Lemuel kuşkuyla Raistlin'i süzdü, özlemle bitkiye baktı ve kararını verdi. "Pekala. Ama sana kardeşini dışarıda nöbete bırakmanı tavsiye ederim. Hiçbir zaman çok dikkatli olamazsın.""Elbette," dedi Raistlin, duyduğu rahatlıktan yorgun düşmüştü.Büyücü, Raistlin'i içeri çekti, kapıyı öylesine hızlı kapattı ki; Raistlin'in beyaz cübbesinin eteklerini kıstırdı ve elbiseyi kurtarmak için kapıyı tekrar açmak zorunda kaldı. w*' ^İkizi giden Caramon birkaç saniye dolandı, kafasını kaşıyıp ne yapması gerektiğini düşündü. Sonunda parçalanan bir taş duvarın üzerine oturdu ve neye dikkat etmesi ve eğer onu görürse ne yapması gerektiğini düşünerek nöbet tutmaya başladı.Büyücünün dükkanı karanlıktı. Pencerelerinin önündeki ke-penkler güneş ışığını tamamen engelliyordu. Lemuel, bir tane kendisi ve bir tane de Raistlin için iki mum yaktı. Mum ışığı altında her şeyin tam bir kargaşa halinde olduğunu dehşetle gördü Raistlin; etrafta yarısına kadar doldurulmuş sandıklar ve fıçılar duruyordu. Raflar çıplaktı, malların büyük kısmı paketlenmişti."Bir ışık büyüsü mumlardan daha ucuz ve daha verimli olurdu,261MARCARET WEISbiliyorum," diye itiraf etti Lemuel. "Ama çektirdikleri eziyetler beni o kadar altüst etti ki, bir aydır büyü çalışamıyorum. Aslında başından beri pek de iyi olmadığımı söylemem gerekir."Raistlin, 'Affedersiniz, efendim," dedi, "ama kim size eziyet ediyor?"Büyücü kısık bir sesle, "Belzor," dedi, sanki tanrı, dolaptan kendisinin üzerine atlayacakmış gibi karanlık odaya bakıyordu."Ah," dedi Raistlin."Belzor'u biliyorsun, değil mi, genç adam?""Kasabaya ilk geldiğimde rahiplerinden birine rastladım. Beni büyünün kötü olduğu konusunda uyardı ve tapınağına gelmem için ısrar etti."Lemuel titreyerek, "Yapma!" diye bağırdı. "O yerin yakınlarına bile gitme. Yılanları biliyor musun?""Engerek taşıdıklarını gördüm," dedi Raistlin. "Zehirli dişleri çekilmiştir diye düşünüyorum.""Öyle değil." Lemuel ürperdi. "O yılanlar ölümüne zehirli. Rahipler onları Toz Ovası'ndan yakalıyor. Yılanlar tarafından ısırılmadan onları tutabilmek, inançlarının bir sınavı olarak kabul ediliyor.""İnancı olmayanlara ne oluyor?""Ne olduğunu sanıyorsun? Cezalandırılıyorlar. Bir dostum söyledi. Toplantılarından birinde onlarla birlikteymiş. Ben de birine gitmeye çalıştım; ancak beni içeri almayı reddettiler. Dediler ki, tapınaklarının kutsallığını kirletirmişim. Girmediğime mutluyum. O gün yılanlar genç bir kadını soktu. Birkaç saniye içinde ölmüştü."Sarsılan Raistlin, "Rahipler ne yaptı?" diye sordu."Hiçbir şey. Yüce Rahibe, bunun Belzor'un isteği olduğunu söyledi." Lemuel başını öyle salladı ki, elindeki mumun ışığı titredi. "Şimdi neden kardeşinden nöbette durmasını istediğimi biliyorsun. Bir sabah uyandığımda o engereklerden birinin yatağımda olacağı düşüncesiyle hayatımdan endişe diyorum. Ama uzun süre korkuyla yaşamayacağım. Kazandılar... Pes ettim. Gördüğün gibi" -ellerini sandıklara doğru salladı- "taşınıyorum."Mumu yakınlaştırdı. "Şu Dövülmüşavrat otuna daha yakından bakabilir miyim?"Raistlin küçük paketi verdi. "Size ne yaptılar?" Büyücünün dikkatini

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 153: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

bitkiyi incelemekten çekmek için bu soruyu birkaç kez sor-262?î5hDÖVENİması ve Lemuel'i hafifçe dürtmesi gerekti."Yüce Rahibe'nin kendisi geldi. Dükkanımı kapatmamı ya da Belzor'un gazabına göğüs germemi söyledi. İlk başta reddettim; ama sonra edepsizleştiler. Rahipler dükkanın dışında durmaya başladı. Birisi geldiğinde benim kötülüğün bir aleti olduğumu haykı-rıyorlardı."Ben!" Lemuel içini çekti. "Kötülüğün bir aleti! Düşünebiliyor musun? Ama rahipler insanları korkuttu ve onlar da gelmeyi kestiler. Ve bir gece kapımdan aşağı sarkan bir yılan derisi buldum. O zaman dükkanı kapattım ve taşınmaya karar verdim.""Eğer terbiyesizlik yapıyor gibiysem beni affedin efendim; ama eğer onlardan korktuysanız neden tapınaklarına gitmek istediniz?""Onları yatıştırabileceğimi düşünmüştüm. Belki de onlarla iyi geçinir gibi davranabileceğimi düşündüm, sadece beni izlemelerini engellemek için. İşe yaramadı." Lemuel kafasını kederle salladı. "Taşınmak o kadar da kötü olmayacak. Büyü malzemeleri dükkanı hiç bir zaman çok para kazandırmadı. Özleyeceğim şifalı otlarım ve bitkilerim. Onları tekrar dikebilmeyi umarak kazıp çıkartmaya çalışıyorum; ama korkarım çoğunu kaybedeceğim."Raistlin ,çıplak raflara özlemle bakarak, "Dükkan iş yapmıyor muydu?" diye sordu."Eğer Palanthas gibi bir şehirde yaşıyor olsaydım yapardı. Ama burada, Liman'da?" Lemuel omuzlarını silkti. "Sattıklarımın çoğu babamın koleksiyonundandı. O olağanüstü bir büyücüydü. Bir başbüyücü. Onun adımlarını izlememi istedi; ama ayakkabıları çok büyüktü. Onları doldurmayı umamazdım. Bunun için ^raşfcıar mışım sadece. Çiftçi olmak istedim. Bitkilerle harikalar yaratırım. Ama babam bunu duymak bile istemedi. Büyü çalışmam konusunda ısrar etti. Pek iyi değildim; ama ilerleyen yaşımla birlikte daha iyi olacağımı umdu hep."Ama sonra, Sınav'a girmek için yeteri kadar büyüdüğümde, meclis izin vermedi. Par-Salian, babama bunun cinayetle aynı anlama geldiğini söylemiş. Babam çok büyük hayal kırıklığına uğradı. O gün evi terk etti, yirmi yıl kadar önce ve o günden beri ondan haber almadım."Raistlin pek dinlemiyordu. Yolculuğunun boşuna olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştı.263MARGARET WEIS"Üzgünüm," dedi, ancak bu büyücüden çok kendisi içindi."Üzülme," dedi Lemuel neşeyle. "Doğrusunu söylemek gerekirse, babamm gitmesi beni rahatlattı. Gittiği gün avluyu sürdüm ve bahçemi yaptım. Konusu açılmışken, bu bitkiyi hemen suya koymamız lazım."Lemuel koşuşturarak dükkanın ardında, evin arka tarafında olan mutfağa gitti. Burada kepenkler açıktı, gün ışığının içeri girmesine izin veriyorlardı. Lemuel mumu söndürdü.Raistlin, "Babanız ne tür bir büyücüydü?" diye sordu ve o da elindeki mumu söndürdü."Bir savaş büyücüsü," diye yanıtladı Lemuel, Dövülmüşavrat otuyla şefkatle ilgilenirken. "Bu gerçekten pek güzel. Kendinin yetiştirdiğini mi söyledin? Ne çeşit bir gübre kullandın?"Raistlin cevapladı. Pencereden dışarı, Lemuel'in bahçesine baktı, yarısı kazılıp çıkartılmış olmasına rağmen gerçekten görkemliydi. Başka bir zaman olsa Lemuel'in bitkileriyle ilgileniyor olurdu; ancak şu anda tek gördüğü bulanık bir yeşildi.Bir savaş büyücüsü...Raistlin'in aklında bir fikir belirmeye başladı. Birkaç dakika boyunca bitkilerden konuşmak zorunda kaldı; ama sonunda konuyu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 154: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

başbüyücüye getirmeyi başardı."En iyilerinden biri olarak kabul edilirdi," dedi Lemuel. Babasından gurur duyduğu açıkça belliydi, içinde ona karşı hiçbir üzüntü ya da kin yoktu. Ondan bahsederken yüzü aydınlanıyordu. "Silvanesti elfleri bir keresinde onu minotorlara karşı savaşlarında kendilerine yardım etmesi için çağırdılar. Silvanestiler çok kibirlidir, insanlarla neredeyse hiç işleri olmaz. Babam bunun bir onur olduğunu söyledi. Çok memnun olmuştu."Raistlin, tereddütle, "Babanız gittiğinde büyü kitaplarını da beraberinde götürdü mü?" diye sordu, ümit etmeye dahi cesaret edemiyordu."Bir kısmını aldı, bundan eminim. Kuşkusuz en güçlü olanları. Ama diğerleriyle canını sıkmadı. Tahminime göre Wayreth Kulesi' ne gitti ve bu durumda da zaten temel büyü kitaplarına ihtiyacı olmayacaktır, bilirsin. Ne tür bir toprak önerirsin?""Kumlu kısımdan bir parça. Onlara hâlâ sahip misiniz? Kitaplar demek istiyorum. Onları görmek isterdim."264RUHDÖVENİ"Kutsal Gilean, evet, hâlâ buradalar. Kaç tane olduğu ya da herhangi bir önemlerinin olup olmadığı konusunda bir fikrim yok. İş yaptığım büyücülerin çoğu... ya da aslında eskiden iş yaptıklarım" -Lemuel tekrar içini çekti- "savaş büyüsüyle ilgilenmezdi."Elfler sık sık buraya gelir, bu günlerde çoğunlukla Qualinesti' den. Bazen onların terimleriyle 'insan büyüsü' için, bazen de benim otlarım için gelirler. Bunu düşünmezsin, değil mi, genç adam? Kendileri bitkiler konusunda çok iyi olan elfler. Ama bana diyorlar ki; kendilerinin yetiştirmeyi başaramadığı birkaç türüm varmış. Genç bir adam bende elf kanı olması gerektiğini söylerdi. O da bir büyücü. Belki de onu tanırsın. Adı Gilthanas.""Hayır, efendim, üzgünüm," dedi RaistÜn."Sanırım tanımıyorsun. Ve... elbette, bende hiç elf kanı yok. Annem burada, Liman'da doğup büyümüş, bir çiftçinin kızıymış. Son derece güzel olmak gibi bir şanssızlığı varmış, bu şekilde babamın ilgisini çekmiş. Başka türlü, dürüst bir çiftçinin oğlu olurdum, bundan eminim. Babamla pek mutlu değildi. Bir gün evi yakmasından korkarak yaşadığını söylerdi. Dövülmüşavrat otunu yaralan kapatmak için kullandığını mı söylemiştin? Hangi kısmını? Meyvesinin suyunu mu? Yoksa yapraklarını mı eziyorsun?"Raistlin, Dövülmüşavrat otunun bakımı, sulanması ve kullanım alanları hakkında Lemuel'in merakını tatmin ettikten sonra, "Kitaplar hakkında..." diye bir imada bulundu."Ah, evet. Kütüphanede... Merdivenlerden çıkınca koridorun sonunda, soldan ikinci kapı. Ben gidip bunu ekeceğim. Kendi evin-deymiş gibi davran. Sence kardeşin nöbet tutarken bir şeylwyeî|!çkister mırP"Raistlin, Dövülmüşavrat otunun direk ışığı mı, yoksa kısmi gölgeyi mi tercih ettiğini öğrenmek isteyen Lemuel'in sözlerini duymazlığa gelerek hızla merdivenlerden çıktı. Büyünün fısıldayan şarkısıyla, alay eden, boş ümitler veren melodisiyle çekilerek doğrudan kütüphaneye gitti. Kapı kapalı ama kilidi değildi. Raisdin açarken menteşeleri gıcırdadı.Oda küf ve mantar kokuyordu; yıllardır havalandınlmadığı belliydi. Kurumuş fare pisliği, Raistlin'in çizmelerinin altında çatırda-cü, girmesi üzerine karanlık şekiller köşelere kaçtı. Farelerin odada yiyecek ne bulduklarını merak etti ve bunların büyü kitaplarının265MARGARET WEIS

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 155: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

sayfalan olmadığını umdu.Kütüphanede küçük bir masa, kitap rafları ve parşömen mahfaza askıları vardı. Mahfaza askılarının boş olması Raistlin'i hayal kırıklığına uğrattı ama şaşırtmadı. Parşömenlere yazılmış büyüler, büyü dilini bilenler tarafından yüksek sesle okunabilirdi. Büyüyü, söylendiği gibi "elle" ortaya çıkarmak kadar enerji ya da ustalık düzeyi gerektirmiyorlardı. Raistlin gibi bir acemi bile, bir başbüyücü tarafından yazılmış büyülü parşömeni kullanabilirdi; tabi aceminin kelimeleri doğru olarak telaffuz edebilmesi koşuluyla.Bu yüzden parşömenler çok değerliydi ve dikkatle korunurdu. Eğer sahibinin onlara ihtiyacı yoksa başka büyücülere satılabilirdi. Başbüyücü parşömen tomarlarını yanına almış olmalıydı.Ama ardında bir sürü kitap bırakmıştı.Dağılmış kitapların bir kısmı yerde duruyordu, sanki önce üzerinde düşünülmüş, sonra da atılmış gibi. Raistlin, raflarda başbüyü-cünün almış olduğunu düşündüğü değerli ciltlerin boşluklarını gördü, istenmeyenler raflarda küflenmeye bırakılmıştı.Geride kalan ve beyaz ciltleri artık kirli ve kasvetli bir griye dönmüş, yaprakları sararmış bu kitaplar asıl sahibi tarafından değersiz bulunmuştu. Ancak bu kitaplar, Raistlin'in gözünde, bir ejderhanın hazinesinden daha parlak bir ışık saçıyorlardı. Kalbi o kadar hızlı çarptı ki başı döndü, neredeyse bayılacaktı.Bu ani güçsüzlük onu korkuttu. Çürük bir sandalyeye oturarak birkaç derin nefes aldı. Çabası neredeyse ters bir etki yarattı. Hava tozluydu. Tıkandı ve öksürdü ve nefes alışını normale döndürebil-mek için biraz zaman geçmesi gerekti.Yerde, neredeyse ayağının dibinde bir kitap duruyordu. Raistlin onu aldı ve açtı.Başbüyücünün sık el yazısının keskin, çıkıntılı köşeleri vardı. Harflerin belirgin bir şekilde sola eğimli olması, Raistlin'e adamın yalnızhğı sevdiğini gösterdi, başkalarıyla birlikte olmaktansa kendi başına kalmayı yeğliyordu. Raistlin, bu cildin bir büyü kitabı olmadığını görmekten biraz hayal kırıklığına uğradı. Ortak dilde yazılmıştı; Raistlin, bunun paralı asker dili olabileceğini düşündü, profesyonel askerler tarafından kullanılan bir lisan. İlk sayfayı okudu ve hayal kırıklığı kayboldu.Kitap, kılıçlar ve savaş baltaları gibi sıradan silahlara nasıl büyü266•4 RUHDÖVENİyapılacağını detaylı bir biçimde tarif ediyordu. Raistlin bu kitabı çok değerli olarak işaretledi; en azından kendisi için. Kitabı bir yana ayırdı ve başka birini aldı. Bu bir büyü kitabıydı, herhalde en temel büyülerden oluşuyordu; çünkü üstünde herhangi bir büyülü kilit ya da engel yoktu. Kitap ona öğrenmesi gereken daha ne kadar çok şey olduğunu hatırlattı.Kitaba acı ve hüsranla baktı. Büyük başbüyücü tarafından bir kenara atılmıştı; içindeki büyülerin onun için bir önemi yoktu. Oysa Raistlin, onları anlayamıyordu bile!Raistlin kendini, "Aptalca davranıyorsun," diye azarladı. "Başbüyücü benim yaşımdayken, benim bildiğim kadarını bile bilmiyordu. Bir gün bu kitabı okuyacağım. Bir gün bunu bir kenara ben de atacağım."Kitabı ilkinin üstüne koydu ve araştırmasına devam etti.Tümüyle yaptığı işe dalan Raistlin, zamanın nasıl geçtiğini fark etmedi. Kitapları okuyabilmek için burnuna kadar sokmaya başlayınca alacakaranlığın çöktüğünü anladı. Lemuel kapıya vurduğunda mum aramaya çıkmak üzereydi.Sinirle, "Ne istiyorsun?" diye sordu.Başını içeri sokarak uysalca, "Rahatsız ettiğim için özür dilerim," dedi Lemuel. "Ama kardeşin yakında havanın kararacağını ve gitmeniz

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 156: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

gerektiğini söylüyor."Raistlin nerede olduğunu hatırladı, bu adamın evinde bir misafirdi. Utanç ve şaşkınlıkla ayağa fırladı. Değerli ciltlerinden biri kucağından kaydı ve yere yuvarlandı."Efendim, lütfen kabalığımı maruz görün! Kendimi çoMca^r-mışım; ki bu çok ilginç, kendi evimde olmadığımı unuttum."Lemuel, "Sorun değil," diyerek araya girdi, sevimli bir biçimde gülümsüyordu. "Üstünde durma. Tıpkı babam gibi konuştun. Beni zamanda geriye götürdün. Bir an için yine küçiik bir oğlandım. İşe yarar bir şey buldun mu?"Raistlin, başıyla yerdeki üç kitap yığınını işaret etti."Hepsi... Burada Silvanesti için yapılan minotor savaşının bir kaydının olduğunu biliyor muydunuz? Ve bu da kendi birliklerinizi tehlikeye atmadan savaş büyülerini nasıl etkili bir şekilde kullanabileceğinizi anlatıyor. Bu üçü büyü kitapları. Diğerlerine daha bakamadım. Onları satın almak için bir teklifte bulunabilirim; an-267MARGARET WEIScak gücümün yetmeyeceğini biliyorum." Üzüntüyle yığma baktı, yeterli parayı nasıl ayırmayı becerebileceğini düşünüyordu.Lemuel elini kayıtsızca odanın içinde döndürerek, "Ah, al hepsini," dedi."Ne? Gerçekten mi, efendim? Ciddi misiniz?" Raistlin dengesini sağlayabilmek için iskemlenin sırtına tutundu. Kendini toparlayarak, "Hayır, efendim," dedi. "Bu çok fazla olur. Karşılığını size asla ödeyemem.""Hıh! Eğer sen onları almazsan, ben taşımak zorunda kalacağım ve sandıklarım bitmek üzere." Lemuel evini terk etme konusunda çok rahat konuşuyordu; ama bu ufak espiriyi yapmaya çalışırken bile üzüntüyle etrafına bakınmıştı. "Sadece tavan arasına kaldırılacaklar, fareler tarafından yenmek için. Kullanılmalarını tercih ederim. Ve bu babamı memnun ederdi. Sen onun istediği oğulsun."Yaşlar Raistlin'in gözlerine battı. Üç günlük yolculuğun yorgunluğu, sadece yolda geçen vakit değil; aynı zamanda umudun dağlarına tırmanmak ve hayal kırıklığının vadilerine düşmekle geçen vakit, bütün gücünü tüketmişti. Lemuel'in sevecenliği ve cömertliği Raistlin'i tamamen savunmasız bıraktı. Adama teşekkür etmek için kelime bulamadı, sadece mütevazı bir halde, keyifli bir sessizlik içinde dikilerek göz kapaklarını yakan ve boğazını tıkayan yaşları geri göndermeye çalıştı."Raist?" Caramon'un endişeli sesi merdivenlerden yukarı çıktı. "Hava kararıyor ve ben açlıktan ölüyorum. Sen iyi misin?""Bunları eve götürmek için bir arabaya ihtiyacın olacak," diye gözlemledi Lemuel."Benim... arkadaşım... araba... panayırda..." Raistlin mantıklı bir cümle kurmayı başarabilecek gibi gözükmüyordu."Harika. Panayır sona erdiğinde buraya gelin. Senin için bu kitapları paketleyip taşınmaya hazır hale getiririm."Raistlin para kesesini çıkarttı, Lemuel'in eline sıkıştırdı. "Lütfen, bunu alın. Çok değil, borcumu karşılamaz bile; ama bunu almanızı istiyorum.""Öyle mi?" Lemuel gülümsedi. "Pekala, o zaman. Ancak söylemeliyim ki gerekli değil. Yine de, babamın bir zamanlar büyülü eşyaların satın alınması, asla hediye olarak verilmemesi gerektiğini söylediğini hatırlarım. Paranın ödenmesi, eski sahibinin onlar üze-268RUHDÖVENİrindeki bütün haklarını kaldırır ve onları diğer kullanıcı için

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 157: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

serbest bırakırmış."Raistlin, Lemuel kapıyı kapatırken kütüphaneye bir kere daha uzunca bakarak, "Ve eğer bir gün şans eseri Solace'a gelirseniz," dedi, "size bahçemdeki her bitkiden fideler ve saplar vereceğim."İçtenlikle, "Eğer onlar da Dövülmüşavrat otu kadar mükemmel-lerse," dedi Lemuel, "o zaman bu ücret fazla bile."-¦-¦""*a* im12Kardeşler kasabanın kazık-duvarından yaklaşık bir buçuk kilometre kadar uzağa kurulmuş olan panayır alanına vardıklarında gece olmuştu. Yollarını bulmakta zorluk çekmediler. Sayısız ateş böceğine benzeyen kamp ateşleri, sancıların kamp yerlerini gösteriyordu, ışıkları sıcak ve davetkardı. Panayırın kendisi de, tezgahlarm kapalı olmasına ve ertesi güne kadar da açılacak olmamasına rağmen, insanlarla doluydu. Satıcılar, arabaları tekerlek izleriyle dolu yolda ilerleyerek gelmeye devam ettiler. Mallarını boşaltırken arkadaşlarına selam verdiler ve rakipleriyle -tatlılıkla- birbirlerine takıldılar.Alandaki yapıların çoğu yerleşikti. Panayıra devamlı katılan satıcılar tarafından yapılmışlardı, yılın geri kalan zamanlarında kapalı kalıyorlardı. Flint'inki de bunlardan biriydi; korunması için üstünde çatısı olan küçük bir baraka. Menteşeli kapılar, müşterilerin malları iyice görebilmesi için sonuna kadar açık duruyor; masalar ve raflardan en faydalı şekilde yararlanılmasını sağlıyordu. Arka taraftaki küçük bir oda da yatak odası olarak kullanılıyordu.Flint'in yeri idealdi; panayır alanının neredeyse ortasında, bir elf flüt yapıcısının parlak renkli çadırının yanındaydı. Flint, yan çadırda durmaksızın çalan bu flüt sesinden epey yakınmış; ama Tanis'in bunun müşterileri kendi yönlerine çektiğini belirtmesi üzerine şikayet etmeye kendi çapında devam etmişti. Tanis, Flint'i ne zaman müzikle birlikte tempo tutarken görse, cüce ayağının uyuştuğunu ve kendisinin sadece onu canlandırmaya çalıştığını söylüyordu.Panayırda kırk ya da elli satıcıyla birlikte türlü eğlence çeşitleri vardı; bira çadırları ve yemek satıcıları, dans eden ayılar, saf insanları paralarından ayırmak için tasarlanmış şans oyunları, ip cambazları, jonglörler, ozanlar...270RUHDÖVENİPanayıra daha yeni gelmiş olan tüccarlar eşyalarını indirmiş ve yerleştirmişler, yarınki hareketli gün için hazırlanmışlardı. Boş zamanlarını değerlendirerek yaktıkları ateşlerin başında dinleniyor, yiyip içiyor ya da kimlerin gelip kimlerin gelmediğini görmek için panayırda dolanarak son dedikoduları ve şarap tulumlarını paylaşıyorlardı.Tanis, ikizlere Flinr'in tezgahına giden yolun tarifini vermiş; satıcı arkadaşları hakkında sordukları birkaç soru sayesinde ikizler, kolayca istedikleri yere ulaşmıştı. Vardıklarında Kiriara'yı barakanın önünde bir ileri bir geri yürürken buldular; gece olduğundan tezgah kapanmış, kapıları sürgülü ve asma kilitleri takılmıştı."Nerede kaldınız?" diye sinirle sordu Kitiara, elleri kalçalann-daydı. "Saatlerdir burada bekliyorum! Hâlâ tapınağa gitmeyi düşünüyorsunuz, değil mi? Neyle meşguldünüz?"Caramon, "Biz..." diye başladı.Raistlin kardeşinin sırtını hafifçe dürttü."Ah... sadece kasabada dolanıyorduk," diye bitirdi lafını Caramon, yüzü utançtan öyle kızarmıştı ki; eğer Kitiara nın kafası fark

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 158: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

edemeyecek kadar meşgul olmasaydı, yalanı kesinlikle anlaşılırdı.Raistlin, "Ne kadar geç olduğunu fark etmedik," diye ekledi, aslında bu yeterince doğruydu."Neyse, artık buradasınız ve önemh olan da bu," dedi Kit. "Şu çadırın içinde giyebileceğin bir şeyler var, küçük kardeşim. Acele et."Raistlin, Tanis'e ait bir gömlek ve deri pantolon buldu. Narin genç adam için çok büyüklerdi; ama acil durumda işe yararlardı. Cübbesinin ip kemeriyle pantolonu belinden bağlayarak sabitledi, yoksa dizlerine kadar düşerdi. Raistlin uzun saçını bağlayîp" FİMt'e ait geniş kenarlı bir şapkanın altına tıkıştırarak çadırdan çıkınca, Caramon ve Kitiara'nın yüksek sesli kahkahalarına maruz kaldı.Pantolon, rahat cübbenin sağladığı özgürlükten sonra bacaklarını acıtıyordu; gömleğin kolları sürekli olarak ince kollarından aşağı iniyor ve şapka da gözlerinin üzerine kayıyordu. Yine de Raistlin kılık değiştirmekten memnundu. Dul Judith'in bile kendisini tanıyabileceğinden şüphe etti.Sabırsızca, "Haydi o zaman," dedi Kit, kasabaya doğru yürümeye başlamıştı. "Geç kalacağız."Caramon itiraz etti, "Ama daha yemek yemedim!""Zaman yok. Eğer asker olacaksan, genç adam, birkaç öğünü at-271MARGARET VVEISlamaya alışmalısın. Orduların tavalarını almak için silahlarını bıraktıklarını mı sanıyorsun?"Caramon dehşete düşmüş gözüküyordu. Askerliğin tehlikeli olduğunu biliyordu, askeri bir hayat zordu; ancak beslenemeyecek olabileceği hiç aklına gelmemişti. Altı yaşından beri can attığı kariyer bir anda parlaklığının önemli bir kısmını yitirdi. Kuyunun başında durdu ve bunun midesinin gurultularını bastırmasını umarak iki sukabağı dolusu su içti.Kısık bir sesle, "Eğer bu gurultular yılanları korkutursa," dedi ikizine, "beni suçlamayın.""Flint, Kaçık Gnom'a gitti, en sevdiği meyhaneye. Sturm, tapınağa önden gitti, ikinizin varlığınızla bizleri onurlandırıp onurlandırmayacağını bilmiyordu. Kender kayıplara karıştı... şükürler olsun." Kit, Tasslehoff'u bir baş belası olarak gördüğü konusunda hiç numara yapmazdı. "Kender sayesinde Tanis'ten kurtulmayı başardım. Onu yanımızda istediğimizi sanmıyorum."Caramon, suratını asıp kafasını sallayan kardeşine mutsuzca bir göz attı; ancak Caramon üzgündü ve ikizinin ince uyarısını inatla görmezden geldi."Tanis'ten kurtuldum diyerek ne demek istiyorsun? Nasıl?"Kit omuzlarını silkti. "Ona TassIehofF'un hapse atıldığını söyleyen bir habercinin geldiğini söyledim. Tanis, kenderden sorumlu olacağına dair kasaba muhafızına söz vermişti; bu yüzden de gidip sorunun ne olduğunu öğrenmekten başka pek bir seçeneği yoktu."Raistlin, "Tapınak orada; parlak ışığın olduğu yerde," diye belirtti, kardeşinin imayı anlayacağını ve bu konudan vazgeçeceğini umuyordu. "Bu yoldan dönmemizi öneririm." Seyisler Sokağı'nı işaret etti.Caramon ısrar etti. "Tas hapiste mi?""Eğer şu anda değilse bile, yakında olacak," diye yanıtladı Kit, sırıtıp göz kırparak. "Pek yalan söylemiş sayılmam."Alçak bir sesle, "Tanis'ten hoşlandığını sanıyordum," dedi Caramon.Kit, "Oh, büyü, Caramon!" diye cevapladı, çileden çıkmıştı. "Elbette Tanis'ten hoşlanıyorum. Ondan şimdiye kadar tanıdığım bütün erkeklerden daha çok hoşlanıyorum. Ama bir adamdan hoşlanıyorum demek, onun her günün her saatinin her dakikası etrafımda olmasını istediğim anlamına gelmez! Ve senin de Tanis'in bi-272

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 159: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

RUHDÖVENİraz oyunbozan olduğunu itiraf etmen gerekir. Bir keresinde bir gob-lini canlı yakalamıştım. Biraz eğlenecektim amaTanis dedi ki...""Sanırım tapınak bu," diye belirtti Raistlin.Belzor Tapınağı büyük ve heybetli bir yapıydı; Kharolis Dağlan' ndan çıkartılıp, öküzlerin çektiği arabalarla Liman'a taşınan granitten inşa edilmişti. Bina hızla yapılmıştı ve ne bir zarafeti ne de bir güzelliği vardı. Kare şeklinde bir yapıydı; kısa ve basıktı ve üstünde kaba bir kubbe bulunuyordu. Tapınağın hiç penceresi yoktu. Boynuzlu engerek oymaları -pek iyi olmayan oymalar- granit duvarları süslüyordu. Bina işlevsel olması için tasarlanmıştı, Belzor adına çah-şan çeşitli rahip ve rahibeleri barındırmak ve tanrılarını şereflendiren ayinler gerçekleştirmek için.Yaklaşık yirmi rahip, tapınağın dışında iki sıra oluşturmuş; inananları ve meraklıları aralarından geçirerek açık kapılardan içeri alıyorlardı. Rahipler ellerinde yanan meşaleler tutuyorlar ve gülümsü-yorlardı, herkesi içeri gelip Belzor'un mucizesini görmeye davet ediyorlardı. Kapının Jıer iki tarafında da demirden yapılmış, altı tane kocaman mangal vardı; demir ayakları kıvrılmış yılanlar şeklindeydi. Mangallar, kokusundan anlaşılabileceği üzere, üstüne tütsü serpilmiş kömürle doluydu. Alevler, geceye, uçuşan kıvılcımlar göndererek ve havayı insanın içini bayan bir kokuya sahip bir dumanla doldurarak yukarılara çıkıyordu.Kit burnunu kıvırdı. Caramon öksürdü; duman boğazına kaçmış gibi gözüküyordu. Raistlin kokladı, nefesi tıkandı. Kardeşini ve ablasını, "Ağzınızı ve burnunuzu kapatın! Çabuk!" diye uyaıdı. "Dumanı içinize çekmeyin!" ^Kit eldivenli eliyle burnunu tıkadı. Raistlin gömleğinin koluyla yüzünü örttü. Caramon mendilini aradı ama kaybolduğunu fark etti. (Ama ertesi gün bulacaktı, Tasslehoff'un cebinin içinde, kender onu saklamak için oraya koymuştu.)Gömleğinin koluyla sesi boğulan Raistlin, "Nefesini tut!" diye ısrar etti.Caramon denedi; ancak tam tapınağa girmek üzereyken aynı tarafa giden bir kalabalığın arasına karıştı ve elinde devasa bir tüy bulunan bir rahip yardımcısı dumanı doğrudan doğruya Caramon'un yüzüne yelpazeledi. Oğlan gözlerini kırptı, nefesi kesildi ve derin bir nefes aldı.273MARGARET VVEIS"Şu şeyi bizden uzak tut!" Rahip yardımcısı, kadını memnun edebilecek kadar hızlı davranamayınca Kitiara, delikanlıyı ittirdi, neredeyse çocuğu yere düşürüyordu.Kit, sarhoş gibi sağa dönen Caramon'u yakaladı. Kendisiyle birlikte sürükleyerek hızla, tapınağa giren kalabalığın arasına karıştı. Raistlin'de kardeşine ve ablasına yakın durarak, üstüne bastıran vücutların arasına kaydı.Kubbenin tam altında yer alan büyük bir arenaya açılan geniş bir koridora girdiler. Granit sıralar, ortadaki sahnenin etrafında bir halka oluşturuyordu. Rahipler kalabalığı yerleştirmek için onları merkeze doğru gitmeye zorlayarak, insanları oturmaları için yönlendirdi."İşte Sturm," dedi Kit.Rahibin direktiflerini umursamayarak, arenanın önüne ulaşmak için birkaç basamaktan paldır küldür aşağı indi.Caramon kadının arkasından sendeledi. "Kendimi çok garip hissediyorum," dedi ikizine. Elini başına koydu. "Oda durmadan dönüyor.""Sana dumanı içine çekmemeni söylemiştim," dedi Raistlin ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 160: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kardeşinin beceriksiz adımlarını yönlendirebilmek için elinden geleni yaptı.Kit omzunun üstünden, "O madde de neydi?" diye sordu."Haşhaş tohumu yakıyorlar. Dumanı tatlı bir mutluluk duygusu veriyor. Belzor'un inananlarının sersem bir halde olmasını istemesini ilginç buldum."Kit, "Evet, değil mi?" diye onayladı. "Caramon'dan ne haber? İyi olacak mı?"Caramon'un yüzünde aptalca bir sırıtış vardı. Kendi kendine küçük bir şarkı mırıldanıyordu."Etkisi zamanla, yavaş yavaş azalacaktır," dedi Raistlin. "Ama en azından bir saat ona hiçbir şey için güvenme. Otur, kardeşim. Dans etmenin ne yeri, ne de zamanı."Kit arenanın hemen yanından, en önden yer tutmuş olan Sturm'e, "Burada ne oluyor?" diye sordu."İlginç bir şey yok," dedi.Seslerini alçaltmalanna gerek yoktu, salondaki gürültü sağırlaş-tıncıydı. Dumandan etkilenmiş olan insanlar sersemlemişti, rahipler onları oturmaları için yönlendirirken gülüyorlar ve arkadaşlan-274•4 RUHDÖVENİna sesleniyorlardı."Erken geldim. Herkesin nesi var?" Sturm onaylamaz bir şekilde etrafma bakmdı. "Burası bir rapınaktan ziyade meyhaneye benziyor!" Caramon'a azarlarcasına göz attı.Caramon, "Ben sarhoş değilim," diye kızgınlıkla direndi ve banktan yere kaydı. Kalçasını ovalayıp kıkırdayarak ayağa kalktı."Dışarıda yaktıkları mangallar. Bir tür zehirli duman salıyor," diye açıkladı Kit. "Sen onun kokusunu duymadın, değil mi?"Sturm başını salladı. "Hayır, ben girdiğimde daha ateşleri hazırlıyorlardı. Tanis nerede? Onun da geleceğini sanıyordum."Rahat bir biçimde omuzlarını silken Kit, "Kender kendini tutuklatmış," diye yanıtladı. "Tanis gidip onu hapisten kurtarmak zorunda kaldı."Sturm ciddi gözüküyordu. Tasslehoff'u sevmesine rağmen, ken-derin "ödünç almaları" onu rahatsız ediyordu. Sturm, Tas'a hırsızlığın ne kadar kötü olduğu konusunda her zaman konferans veriyor, ona Düstur olarak bilinen Solamniya yasasından parçalar okuyordu. Tas, gözlerini kocaman açarak ciddiyetle dinlerdi. Kender çalmanın korkunç bir günah olduğuna katılırdı ve ne tür aşağılık bir kişinin başka bir kişinin en değerli mallarıyla çekip gidebileceğini hayal bile edemediğini eklerdi. Tam bu noktada Sturm hançerini ya da para kesesini ya da öğleyin yemeyi düşündüğü ekmek ve peynirini kaybettiğini fark ederdi. Kaybolan eşyalar, onları iç etmek için dersten yararlanmış olan kenderin üstünde bulunurdu.Tanis, Sturm'e zamanını boşuna harcadığını söylemişti. Kender-1er kenderdi ve bu, Gricevher zamanından beri böyleydi;'^nl3ı değiştiremezdin. Bunu çok isteyen şövalye, en azında birini değiştirmeye çalışmanın görevi olduğunu düşünüyordu. Şimdiye kadar talihi pek yaver gitmemiş olsa da."Belki de Tanis sonra gelir," dedi Sturm. "Ona bir yer tutacağım."Kit, Raistlin'in bakışını yakaladı, çarpık gülümsemesiyle sırıttı.Uyuşturulmuş Caramon'u Kit ve kendisi arasına alıp yerleştikten sonra, -ki bu şekilde ikizini kontrol edebilecekti- Raistlin, çevresini inceleyebildi. Arenanın içi, yerde duran dört mangal tarafından loşça aydınlatılıyordu. Raistlin dikkatlice kokladı, onu ilk başta afyon varlığı konusunda uyaran kokuyu almaya çalışıyordu. Anormal hiçbir şey koklamadı. Görünüşe göre rahipler izleyicilerinin ra-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 161: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

275MARGARET WEIShatlamalannı istiyorlardı, komaya girmelerini değil.Mangalların ışığı, arenanın en sonunda hayal meyal gözüken, büyük bir kukuletalı yılan heykelini aydınlatıyordu. Heykel üstün-körü oyulmuştu ve doğrudan ışık altında grotesk, hatta komik gözükürdü. Oysa titreyen alevin ışığı altında heykel epey görkemli gözüküyordu, özellikle de aynadan yapılmış olan ve ateşlerin ışığını yansıtan gözleri. Parıldayan gözler dev engereğe çok canlı ve korkunç bir görünüş veriyordu. İzleyiciler arasından birkaç çocuk ağlıyordu ve birden fazla kadın onu ilk gördüğünde çığlık atmıştı.Arenanın etrafına gerilmiş bir ip, içeri girilmesini engelliyordu. Çeşitli noktalarda rahipler nöbet tutuyor, kalabalığın içeri girmeye çalışmasını önlüyorlardı. Arenanın ortasında duran diğer tek cisim, yüksek sırtlı, tahta bir iskemleydi.Caramon parıldayan gözlere sahip heykele bakarak yüksek sesle, "Bu büyük bir yılan, değil mi?" dedi."Sessiz ol, kardeşim!" Raistlin, ikizinin kolunun çimdikledi.Kit, dirseğini Caramon'un kaburgalarına sokarak, "Kes sesini!" diye homurdandı diğer taraftan.Caramon durgunlaşarak kendi kendine mırıldandı ve bu; kafası öne, geniş göğsüne doğru düşüp horlamaya başlayana kadar ondan duydukları tek ses oldu. Kit, onu, arkalarındaki sıranın granit yükseltisine dayadı ve dikkatini arenaya çevirdi.Dış kapılar yankılanan bir gümbürtüyle -izleyicilerin irkilmesine neden olarak- çarparak kapatıldı. Rahipler sessizlik istediler. Ayak sürüme, öksürme ve fısıltılarla birlikte kalabalık, söz verilen mucizeleri görmek için yatıştı.Arenaya iki flütçü girdi ve acıklı bir melodi çalmaya başladılar. Heykelin iki yanındaki kapılar açıldı ve gök mavisi cübbeler giymiş bir dizi rahip ve rahibe çıktı. Her biri, bir sepetin içinde bir engerek taşıyordu. Raistlin rahibeleri dikkatle inceledi. Dul Judith'i arıyordu.Onu bularçadığı için hayal kırıklığına uğradı. Flüt müziği gittikçe canlandı. Engerekler kafalarım kaldırdılar, kendilerini idare edenlerin hareketleriyle ileri geri sallandılar. Raistlin, Theobald Us-ta'nın kitaplarından birinde yılan cezbetmeyle ilgili bir yazı okumuştu; zorunlu olmadıkça hiçbir canlıyı öldürmeyen elfler tarafından geliştirilmiş bir uygulamaydı. Tılsımı, bahçelerini ölümcül yılanlardan temizlemek için kullanıyorlardı.276RUHDOVENIKitaba göre, tılsımın büyülü bir yanı yoktu. Yılanlar müzik yardımıyla transa sokulabiliyordu; ancak bu Raistlin'in inanmakta zorlandığı bir şeydi. Şimdi, flüde yapılan müzikteki değişikliklere göre yılanları ve verdikleri tepkileri izlerken, bunun doğru olabileceğini düşünmeye başladı.İzleyiciler etkilenmişti. İnsanların nefesi saygı ve korkuyla kesildi ve dehşetle heyecanlandılar. Kadınlar eteklerini ayak bileklerinin etrafında topladı ve çocuklarını kucaklarına aldılar. Erkekler homurdanarak bıçaklarının kabzalarını sıktılar. Rahipler kayıtsız, sakindi... Heykelin şerefine yaptıkları dansları bittiğinde, içinde yılan olan sepetlerini arenanın zeminine koydular. Engerekler sepetlerin içinde kaldı, kafaları sakin bir ritimle öne geri hareket ediyordu. Ön sıralarda oturanlar yılanları ihtiyatla izledi.Rahipler ve rahibeler heykelin etrafında bir yarım daire oluşturdular ve bir ilahi söylemeye başladılar. İlahi, uzun, siyah saçlarına gri gölgeler düşmüş orta yaşlı bir adam tarafından yönetiliyordu. Adamın cübbesi diğer rahiplerin cübbelerinden daha koyu renkliydi, daha

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 162: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kaliteli bir kumaştan yapılmıştı. Boynunda, ucunda bir engerek figürü sallanan altın bir zincir vardı. Belzor'un Yüce Rahibi olduğu konusunda kelimeler fısıldandı.Yüz ifadesi cana yakın ve sakindi; ancak Raistlin, adamın gözlerinin heykelinkiler gibi olduğunu fark etti; ışığı yansıtıyor, kendilerine ait hiçbir şey vermiyorlardı. İlahiyi uyku verici, monoton bir şekilde söyledi. İlahi arada sırada garip anlarda yüksek bir sesle bölünüyordu, bu bağırmalar her halde uyuyakalan seyircileri ayıltmak amacıylaydı.İlahi monoton bir şekilde uzadıkça uzadı. Önceleri hifmz sakıntı vericiyken, zamanla sinirleri gererek epey sinir bozucu olmuştu.Sturm, "Bu dayanılmaz," diye homurdandı.Raistlin hak verdi. Yankılanan ses, mangallarda yanan ateşlerin dumanı ve küçük ve penceresiz bir odada bulunan birkaç yüz insanın pis kokuları arasında nefes almakta zorlanıyordu. Başı ağrıyor, boğazı yanıyordu. Buna daha ne kadar dayanabileceği konusunda bir fikri yoktu ve bunun kısa bir süre içinde bitmesini umuyordu. Hastalanıp gitmek zorunda kalacağından korkuyordu, oysa daha Judith'i bulması gerekiyordu. Daha şu iddia edilen mucizelere tanık olacaktı.İlahi aniden kesildi. İzleyicilerden duyulabilir bir iç çekiş yüksel-277MARCARET WEISdi; ancak Raistlin, bunun saygıdan mı, yoksa rahadamadan mı olduğunu anlayamadı. Heykelin içinden gizli bir kapı açıldı ve arenaya bir kadın girdi.Raistlin öne eğilerek dikkatle kadına baktı. Kuşkusu yoktu; ama kadını en son görüşünün üzerinden yıllar geçmişti. Kesinlikle emin olması gerekiyordu. Caramon'un kolunu yakalayan Raistlin, uyanması için ikizini sarstı."Ha?" Caramon sersem sersem etrafına bakındı. Gözlerini odakladı ve dik oturdu. Bakışları arenaya daha şimdi girmiş olan rahibeye sabitlenmişti ve Raistlin, kardeşinin vücudunun bu ani kasılışından Caramon'un da kadını tanıdığını anladı.Caramon boğuk bir sesle, "Bu Dul Judith," dedi."Öyle mi?" diye sordu Kit. "Onu sadece bir kez gördüm. Eminmısın?"Sert bir sesle, "Onu unutmam mümkün değil," dedi Caramon.Sturm, "Onu ben de tanıdım," diye belirtti. "Bu kesinlikle bizim. Dul Judith olarak tanıdığımız kadın."Kit gülümsedi, memnun olmuştu. Ellerini göğsünün üzerinde kavuşturarak yerine yerleşti, kıvrılmış olan bacağı dizinden destek alıyordu ve rahibeye tapınaktaki herkesi neredeyse yok sayarak bakmaya başladı.Raistlin'de Judith'i dikkatle izledi; ancak kadının görüntüsü acı anıları yoğun bir biçimde aklına getirmişti. Bir mucize gerçekleştirmesini görmek için bekledi.Yüce Rahibe de diğerlerinin giydiğine benzer gök mavisi bir cübbe giymişti ama iki farkı vardı; onunki altın ipliklerle süslenmişti ve diğerlerinin cübbelerinin kolları sıkıca kollarına yapışık bir biçimdeyken, onunkiler boldu. Kollarını iki yana açtığında cübbesi-nin kolları hafifçe dalgalanarak kadına korkunç, bu dünyaya ait olamayan bir hal veriyordu. Bu durum kadının son derece solgun olan teni ile daha da arttırılmıştı, kadının benzi o kadar solgundu ki; Raistlin, bunun muhtemelen tebeşirin iyi bir şekilde kullanımıyla yaratıldığından şüphelendi. Göz kapaklarını sürme çekerek koyu-laştırmış, dudaklarına da titrek ışık altında belirgin olmaları için mercan tozu sürmüştü.Saçı, başının arkasında toplanmıştı; o kadar gergindi ki, elmacık

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 163: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kemiklerinin üzerindeki deriyi çekmiş, kadının kırışıklarının çoğu-278:ÛhRUHDOVENInu yok ederek daha genç gözükmesini sağlamıştı. Etkileyici bir görüntüsü vardı; afyonlanmış bir durumda olan izleyiciler tarafından tamamen beğenildi. Beğeni, korku ve saygı dolu mırıltılar arenayı doldurdu.Judith sessizleşmeleri için elini kaldırdı. İzleyiciler itaat etti. Herkes susmuştu, kimse öksürmedi, hiçbir bebek ağlamadı.Yüce Rahip, "Yakaranlar arasında istekleri kabul edilenler, öbür tarafa geçmiş olan sevdikleriyle konuşmak için şimdi öne gelebilirler," diye bağırdı. Kendi cüssesinde bir adam için çok tiz bir sesi vardı.Arenanın bir tarafında bulunan ağıla benzer bir yere güdülmüş olan sekiz kişi, rahiplerin önderliğinde tek sıra halinde merdivenlerden indiler. Bunların da arenanın içine girmesine izin verilmedi, ipler tarafından dışarında tutuldular.Bunlardan altı tanesi kara yas elbiseleri giymiş orta yaşlı kadınlardı. Rahiplerin ardından girerken memnun ve kibirli gözüküyorlardı. Yedincisi Raistlin'den pek büyük olmayan genç bir kadındı; solgun ve yorgun gözüküyordu ve elini bazen gözlerine koyuyordu. Onun da üstünde yas kıyafetleri vardı, üzüntüsünün daha çok taze olduğu açıktı. Sekizincisi ise kırklarında olan duygusuz bir çiftçiydi. Bir kaya gibi hareketsiz duruyor, dümdüz ileri bakıyordu; yüz ifadesi hiçbir şey belli etmemek için dikkatle düzenlenmişti. Yas giysileri giymiyordu ve son derece uygunsuz gözüküyordu."Öne gel ve ricalarını belirt. Belzor'a sormak istediğin şey nedir?" diye seslendi Yüce Rahip.İlk kadına öne çıkarken bir rahip eşlik etti. Kadın, Yüce Rahibe' nin önünde durarak ricasını seslendirdi. >»*• ^ ¦*"»'Vefat etmiş olan kocası, Arginon'la konuşmak istiyordu. "Onun iyi olduğundan ve onu soğuktan koruyan pazen fanilasını giydiğinden emin olmak istiyorum," dedi kadın. "Onu bu öldürmüştü."Yüce Rahibe Judith dinledi ve kadın bitirdiğinde Yüce Rahibe kibarca başım eğerek selam verdi. "Belzor ricanı değerlendirecek," dedi.Diğer kadın da hemen hemen aynı istekle öne geldi, ölmüş kocasıyla konuşmak için; sonra gelen diğer dördü gibi.Yüce Rahibe, Belzor'un dinlediği konusunda teminat vererek, hepsine kibar davrandı.Sonra, rahipler genç kadını öne götürdüler. Ellerini birbirine279MARCARET WEISbastırarak Yüce Rahibe'ye ciddiyetle baktı."Küçük kızım... ateşten öldü. Sadece beş yaşındaydı. Ve karanlıktan çok korkardı! Olduğu yerin... karanlık olmadığından... emin olmak istiyorum..." Yaslı kadın yıkıldı ve hıçkırarak ağladı."Zavallı kadın," dedi Caramon yumuşakça.Raistlin hiçbir şey söylemedi. Judith'in kaşlarını hafifçe çattığını gördü; kadının dudakları sıkıca birbirine kenetlenmişti. Raistlin bu haşin gülümsemeyi oldukça iyi hatırlıyordu.Yüce Rahibe, diğerleriyle konuşurken kullandığı tondan oldukça soğuk bir şekilde Belzor'un konuyla ilgileneceğine söz verdi. Genç kadına sıradaki yerine geri dönmesi için yardım ettiler ve rahipler çiftçiyi öne getirdi.Sinirli ama kararlı gözüküyordu. Ellerini birleştirerek boğazını temizledi. Yüksek ve gümbürdeyen bir sesle, nefes almak ya da noktalama işaretlerini kullanmak için hiç duraksamadan çok hızlı bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 164: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

şekilde konuşarak, "Babam altı ay önce öldü ve öldüğünde parası olduğunu biliyorduk, ondan bahsetmişti; ama sinirlenip saklamış olmalı; çünkü hiçbirimiz bulamadık. Bilmek istediğimiz şey paranın nereye saklandığı teşekkür ederim."Çiftçi sert ve kısa bir selam verdi ve kendisine eşlik etmek için gelen rahipleri neredeyse ezerek sıradaki yerine döndü.İzleyiciler bunun üzerine söylendiler; biri güldü ve anında susturuldu.Sturm kısık bir sesle, "Bu kadar aşağılık bir istekle gelmesine izin verilmiş olmasına şaşırdım," dedi."Tam aksine," diye fısıldadı Raistlin, "Belzor'un bu istekle özellikle ilgileneceğini düşünüyorum."Sturm şaşırmış bir şekilde baktı ve uzun bıyığını çekiştirdi. Kafasını salladı."Bekle ve gör," diye tavsiye etti Raistlin.Yüce Rahibe bir kere daha ellerini kaldırarak sessizlik emretti. İzleyiciler nefeslerini tuttular, heyecanlı bir beklenti havası kalabalığı elektriklendirdi. Çoğu daha önceden birçok kez bulunmuştu. Bu onların görmeye geldiği şeydi.Judith kollarını dramatik bir hareketle indirdi, bu da cübbesi-nin bol kollarının düşmesine ve ellerinin görülmesini engelleyerek onları kaplamasına neden oldu. Judith kafasını yana eğdi. Gözleri2800RUHDÖVENİkapandı, dudakları sessiz bir duayla kıpırdadı.Heykel hareket etti.Raistlin'in dikkati Judith üzerinde odaklartmıştı; hareketin görüntüsünü gözünün ucuyla yakaladı. Bakışlarını heykele çevirdi, aynı anda kardeşini dirseğiyle dürterek dikkatini çekmeye çalıştı.Caramon, "Ha?" diyerek sertçe başladı.Engereğin kaba taş heykeli canlanmıştı. Kıvrıldı ve kıvrandı; ancak Raistlin bakışlarını heykel üzerinde sabitlerken taşın kendisinin hareket ettiğine ikna olmamıştı."Bir gölge gibi," dedi kendi kendine. "Sanki yılanın gölgesi canlanmış gibi... Acaba...""Bunu görüyor musun.'" diyen Caramon'un ağzı açık kaldı, dehşet içindeydi ve nefesi kesilmişti. "Bu canlı! Kit, bunu görüyor musun.-" Sturm? Heykel canlı!"Yılanın belli belirsiz, bir gölgeye benzer şekli, arenanın bir başından diğerine süründü. Engerek devasaydı, sallanan başı yüksek kubbeli tavana değiyordu. Dili titreyen engerek Yüce Rahibe'ye doğru süründü. Kadınlar bağırdı, çocuklar çığlık attı, erkekler boğuk bir sesle uyardı."Korkmayın," diye bağırdı Yüce Rahip, ellerini, müritlerini sakinleştirmek için avuçları dışarı gelecek bir şekilde kaldırmıştı. "Gördüğünüz Belzor'un ruhudur. Dürüst olanları incitmeyecektir. Bize diğer taraftan haberler getirmek için geldi."Yılan kayarak Judirh'in arkasında durdu. Boynuzlu kafası yumuşakça kadının üzerinde sallanıyor, parıldayan gözleri kalabalığa bakıyordu. Raistlin arenadaki rahip ve rahibelere göz attı.»^az^rı, özellikle de gençler, yılanı hayretler içinde, bütünüyle inanarak seyrediyordu. İzleyiciler de aynı inancı paylaşarak mucizeden keyif alıyorlardı.Durgunlaşmış olan Kit, istemeyerek de olsa etkilenmişti. Caramon tam bir mürit olmuştu. Sadece Sturm kuşkulu gözüküyordu. Paladine' in yerini almak için, canlanan bir heykelden fazlası gerekirdi.Judith'in başı kalktı. Kendinden geçmiş bir ifadesi vardı, gözleri sadece beyazlan gözükene kadar yuvarlandı, dudakları aralandı."Belzor, Obadiah Miller'i çağırıyor."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 165: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Rahmetli Miller'in dulu endişeyle öne bir adım attı, ellerini birleştirmişti. Judith gözlerini kapatarak yılanla aynı tempoda hafifçe281MARCARETVVEISsallanmaya başladı."Kocanla konuşabilirsin," dedi Yüce Rahip.Dul, "Obadiah, mudu musun?" diye sordu.Judith, değiştirilmiş bir sesle, "Çok mutluyum, tarla kuşum," dedi; sesi derin ve gıcırtılıydı."Tarla kuşu!" Dul ellerini göğsüne bastırdı. "Bu onun bana taktığı isimdi! Bu Obadiah!""Ve beni çok mutlu edeceksin, hayatım," diye devam etti rahmetli Obadiah, "eğer sana bıraktığım paranın bir kısmını BelzorTa-pınağı'na verirsen.""Vereceğim, Obadiah. Vereceğim!"Dul, kocasıyla biraz daha konuşturuldu; ancak rahipler kadını nazik bir şekilde geriye çekerek diğer dulun yerini almasına izin verdiler.Bu da ölmüş kocasını selamladı, gelecek yıl lahana mı ekmeleri, yoksa güneşli yamaçtaki arazi parçasını şalgama mı çevirmeleri gerektiğini sordu. Judith'in ağzından konuşan rahmetli koca lahana üzerinde ısrar etti ve bütün üretimlerinin belli bir Icısmının Belzor Tapınağı'na verilmesinin kendisini mutlu edeceğini ekledi.Bunun üzerine Kirin oturuşu dikleşti. Raistlin'e keskin, soru soran bir bakış attı.Raistlin, kadına gözünün kenarıyla bakarak kafasını bir kez hafifçe salladı.Kit kaşlarını kaldırdı, onu sessizce sorguya çekiyordu.Raistlin başını salladı. Şimdi zamanı değildi.Kit tatmin olarak arkasına yaslandı, o kendinden memnun gülümsemesi tekrar yüzündeydi.Diğer dullar da ölüleriyle konuştular. Ölmüş her koca öne geldiğinde sadece karısının bilebileceği bir şey söylemeyi başardı. Bütün kocalar Belzor için para isteyerek sözlerini tamamladılar; dullar da mutluluk gözyaşlarını silerek bağış yapacaklarına dair söz verdiler.Judith, kayıp mirasını arayan çifi:çinin öne gelmesini istedi.Baba ve oğul arasında patateslere musallat olan kurtçuklar hakkında geçen kısa bir konuşmadan sonra, ki bu konuşmayı -Judith'in aracılığıyla konuşan- Belzor sıkıcı bulmuş gibi gözüküyordu, Judith konuyu tekrar saklanmış servete getirdi."Belzor'a parayı nerede bulacağını söyledim," dedi Judith, mer-282RUHDÖVENİhum çiftçinin yerine konuşurken. "Bunu yüksek sesle açıklamayacağım, sen evden uzaktayken namussuzun biri bilgiden yararlanmasın diye. Yarın tapınak için bir bağışla geri gelirsen bu bilgi sana verilecektir."Çiftçi kafasını birkaç kez eğdi; Belzor, kendisine orada bir sandık dolusu çelik para vermiş kadar minnettardı. Sonra sıra yaslı genç anneye geldi.Judith'in yüzündeki haşin ifadeyi hatırlayan Raistlin gerildi. Belzor'un bu fakir kadından pek bir şey koparabileceğini düşünmüyordu. Kadının giysileri yıpranmıştı. Ayakkabılarının bir başkasının eskileri olduğu belliydi; çünkü uymuyorlardı. Sıska omuzlarında yırtık pırtık bir şal vardı. Ama kadın temizdi, saçları düzgünce taranmıştı. Bir zamanlar güzeldi ve zaman acı kaybının keskin köşelerini yuvarladığında tekrar güzel olacaktı.Judith'in kafası yuvarlandı ve sallandı. Konuştuğunda, sesi küçük bir çocuğun tiz sesiydi, çok korkmuş bir çocuğun.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 166: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Anne! Anne! Neredesin.'' Anne! Korkuyorum! Yardım et, anne! Niye bana gelmiyorsun.'"Genç kadın titredi ve ellerini uzattı. "Annen burada, Mia, canım! Annen burada! Korkma!""Anne! Anne! Seni göremiyorum! Anne, beni almaya gelen çok korkunç yaratıklar var! Örümcekler, anne ve fareler! Anne! Yardım et!""Ah, bebeğim!" Genç kadın yürekler acısı bir çığlık attı ve arenaya koşmaya çalıştı. Rahipler onu zaptettiler.Kadın, "Ona gitmeme izin verin! Ona ne oluyor? O nerede?" diye bağırdı. "*»»" ^|r'"Anne! Neden bana yardım etmiyorsun?""Edeceğim!" Kadın önce ellerini sıktı, sonra onları birleştirdi. "Nasıl yapacağımı söyle!"Judith, kendi sesiyle, "Çocuğun babası elf, değil mi?" diye sordu, artık çocuğun sesiyle konuşmuyordu.İrkilmiş olan kadın, tedbirli bir şekilde, "O... o sadece kısmen elf," diyerek titrek bir sesle yanıtladı. "Onun büyük büyük babası bir elfti. Niye? Bunun ne önemi var?""Belzor, insanlarla daha aşağı ırktan olanların evliliğini onaylamaz. Böylesine evlilikler ciflerin bir komplosudur; insanlığı zayıflatmak ve en sonunda elf egemenliği altına girmemizi sağlamak için283MARGARET WEIStasarlanmıştır.İzleyicilerden onaylar bir mırıltı yükseldi. Birçoğu başını salladı."Damarlarındaki elf kanı yüzünden," diye acımasızca devam etti Judith, "senin çocuğun lanetli ve sonsuz karanlık ve işkence içinde yaşamak zorunda."Biçare kadın inledi, neredeyse yıkılacak gibi gözüküyordu.Sturm kısık, öfkeli bir sesle, "Bu ne tür bir budalalık?" diye sordu.Yanlarında oturan birkaç kişi sözlerini duymuş ve nefretle onları süzmüştü."Tehlikeli bir budalalık," dedi Raistlin ve ince parmaklarıyla arkadaşının bileğini sıktı. "Sus, Sturm! Hiçbir şey söyleme... Şimdi zamanı değil.""Sen ve kocan Liman'da istenmiyorsunuz," diye belirtti Judith. "Hemen gidin, başınıza daha çok bela gelmeden önce.""Ama nereye gideriz? Ne yaparız? Arazi sahip olduğumuz her şey ve o da çok değil! Ve çocuğum! Benim zavallı çocuğuma ne olacak?"Judith'in sesi yumuşadı. "Belzor sana acıyor, kardeşim. Arazinizi tapınağa hediye edin ve Belzor, belki çocuğunu karanlıktan aydınlığa getirmeye razı olur."Judith'in başı göğsüne indi. Kolları cansızca yanma düştü. Gözleri kapandı.Engereğin gölgemsi şekli heykelle karışana kadar geri çekildi, sonra gözden kayboldu.Judith başını kaldırdı, nerede olduğu ya da neler olduğu konusunda hiçbir fikri yokmuş gibi etrafına bakındı. Yüce Rahip, kadının kolundan tutarak ona destek verdi. Kadın, izleyicilere mutluluk dolu bir gülümsemeyle baktı.Yüce Rahip öne çıktı. "Belzor'un huzuruna kabulleri bitmiştir."Rahip ve rahibeler içinde tılsımlanmış engerekler olan sepetleri kaldırdılar. Bir sıra oluşturup Belzor'un adına ilahiler okuyarak arenanın etrafında üç kere dolaştılar, sonra da heykeldeki kapıdan çıktılar. Rahip yardımcıları kalabalığın arasında dolaşarak Belzor'un adına yapılan bütün bağışları, Belzor'un kutsamasıyla, incelikle kabul ettiler.Yüce Rahip, Judith'i tapınağın dışına açılan kapıya götürdü. Burada

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 167: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kadın, kendisi tarafından kutsanmak isteyen müritleri karşıladı. Judith'in ayaklarının dibinde büyük bir sepet vardı. Kutsamalar,284r4RUHDÖVENİçelik paralar şıngırdarken bahşedildi.Genç anne kendini kaybetmiş bir şekilde tek başına duruyordu. Rahip yardımcılarından birini yakalayarak yalvardı, "Zavallı çocuğuma acıyın! Kalıtımı onun suçu değil!"Rahip yardımcısı, kadının elini giysisinin kolundan kaba bir şekilde çekti. "Belzor'un isteğini duydun, kadın. Tanrımız böylesine merhametli olduğu için şanslısın. Çocuğunu sonsuz işkenceden kurtarmak için istediği bedel çok küçük."Genç anne elleriyle yüzünü örttü.Ayaklarının üzerinde doğrulmaya çalışan Caramon, "Yılan nereye gitti?" diye sordu.Raistlin, kardeşini sıkıca tuttu, dev yılanı aramak için arenaya dalmaktan caydırdı. "Kitiara, sen ve Sturm, Caramon'u panayır alanına geri götürün ve yatırın. Sizinle orada buluşuruz."Sturm heykele bakarak, "Bu mucizeye inanmak istemiyorum," dedi, "ancak açıklayamıyorum da.""Ben açıklayabilirim, ama yapmayacağım," dedi Raistlin. "Şimdi değil."Sendeleyen Caramon'u gömleğinin arkasından yakalayan Kit, "Ne yapacaksın?" diye sordu."Size sonra katılacağım," dedi Raistlin ve Kit onunla gelmek için ısrar dahi edemeden yanlarından ayrıldı. ^Ortalıkta ellerindeki bağış sepetlerini taşıyarak dolaşan rahip yardımcılarının arasından kendine, ölmüş çocuğun annesinin tek başına durduğu yere giden bir yol açarak ilerledi. Kadının yanından geçen bir adam onu itti, "Elf orospusu," diye haykırdı. Biflcadm, *~* '* yanına gelerek yüksek sesle, "Çocuğunun ölmesi iyi olmuş. Sivri kulaklı bir hilkat garibesinden başka bir şey olmazdı!" dedi. Anne bu acımasız kelimeler yüzünden iyice sindi, tıpkı bir darbe yüzünden siner gibi.Öfke Raistlin'in içinde yandı; uzun zaman önce söylenmiş kelimelerden ateş aldı, zayıfların kendilerinden daha zayıf olanlara karşı söylediği kelimelerden. Hiddetinin sıcak ocak ateşinin içinde bir fikir şekillendi. Alevlerin içinden çelik gibi çıktı, ısıtılmış ve dövülmeye hazır. Üç adımlık mesafede aklında planını oluşturdu; bu planı Yüce Rahibe Judith'e yıkım getirmek, Belzor'un bütün sahte rahiplerini gözden düşürmek, sahte tanrının çöküşüne sebep olmak285MARGARET WEISiçin kullanacaktı.Talihsiz annenin yanma yaklaşan Raistlin, rahatlatmak için elini kadmm omzuna koydu. Dokunuşu nazikti, istediğinde çok nazik olabiliyordu; ancak kadm yine de elinin altmda dehşetle titredi. Korkmuş gözlerini oğlana çevirdi."Beni yalnız bırak!", diye yalvardı. "Sana yalvarıyorum. Yeteri kadar çektim."Raistlin, hastalan teseUi etmek için kullandığı sakin, yatıştırıcı ses tonuyla, "Size eziyet edenlerden biri değilim, bayan," dedi. Ellerini kadınınkilerin üzerine kapattı, kadının titrediğini hissedebiliyordu. "Belzor bir sahtekar, bir düzmece. Çocuğunuz huzur içinde. Rahatça uyuyor, tıpkı onu uyuması için kucağınızda salladığınız zamanki gibi."Kadının gözleri yaşla doldu. "Onu gerçekten salladım. Onu tuttum ve sonunda huzur içindeydi, tıpkı söylediğiniz gibi. 'Artık kendimi daha

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 168: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

iyi hissediyorum, anne,' dedi bana ve gözlerini kapattı." Kadın, Raistlin'e çılgına dönmüş bir şekilde tutundu. "Size inanmak istiyorum! Ama nasıl yapabilirim? Bana nasıl bir kanıt verebilirsiniz?""Yarın gece tapınağa gelin.""Buraya geri gelmek mi?" Kadm başını salladı."Gelmelisiniz," dedi Raistlin sertçe. "O zaman size söylediklerimin gerçek olduğunu kanıtlayacağım."Kadın, "Size inanıyorum," dedi ve solgunca gülümsedi. "Size güveniyorum. Geleceğim..."Raistlin arkasını dönüp arenaya, Judith'e yaltaklanan müritlerin oluşturduğu uzun sıraya baktı. Sepetin içindeki paralar, meşalelerin ışığı altında parlıyordu ve daha çok para gelmeye devam etti. Belzor bu gece kendisi için iyi iş başarmıştı.Rahip yardımcılarından biri para sepetini ümitle Raistlin'in önünde tıkırdattı."Seni yarın geceki ayinde göreceğimize inanıyorum, kardeş.""Emin olabilirsin," dedi Raisthn.286

13Raistlin planını düşünerek, panayır alanına geri döndü. Ruhundaki ocağın, büyüyen ateşinin alevleri serin gece havasına çıktığında çabucak söndü. Kendi yeteneklerine güvenmediğinden dolayı canı sıkılarak, yaslı anneye söz verdiğine pişman oldu. Eğer başarısız olursa, Limanın alay konusu olacaktı.Raistlin için utanç ve alaya alınmaya katlanmak, herhangi bir fiziksel cezaya katlanmaktan daha zordu. Aklında kalabalığın eğlenerek kendisini yuhalamasını. Yüce Rahip'in kendini beğenmişçesi-ne merhametli gülüşünü gizlemesini, Yüce Rahibe Judith'in onun sonunu zaferle izlemesini canlandırdı ve düşünceden dolayı ıstırapla kıvrandı. Mazeretler düşünmeye başladı. Yarın tapmağa gitmeyecekti. Kendini iyi hissetmiyordu. Genç anne hayal kırıklığına uğrayacak, amansızca üzülecekti; ancak şu anda olduğundan daha kötü olmazdı.Doğru ve uygun olan, Büyücüler Meclisi'ne durumu rapor etmekti. Onlar bu sorunla ilgilenebilecek en yetenekli inBanlIpdı. Kendisi daha çok genç, çok deneyimsizdi...Yine de, dedi kendi kendine, eğer başarılı olursam kazanacağım zaferi bir düşün!Sadece annenin acılarını dindirmekle kalmayacak, aynı zamanda da kendisini sivriltecekti. Meclise problemi sadece rapor etmek dışında alçakgönüllülükle onu çözdüğünü de söylese ne kadar güzel olurdu. Hiç şüphesiz daha önce Raistlin Majere'in adını hiç duymamış olan büyük Par-Salian'ın ilgisini çekecekti. Raistlin ürperdi. Belki de meclisin bir toplantısına katılması için davet bile edilirdi! Bu hareketiyle diğerlerine ve kendine, bir kriz anında güçlü büyüler kullanabileceğini kanıtlayabilirdi. Kesinlikle onu ödüllendirir-287MARGARET VVEISlerdi. Ödül, kesinlikle risk almaya değerdi."Ayrıca, bir zamanlar benimle ilgilenmiş olan üç tanrıya verdiğim sözü de tutmuş olacağım. Eğer başkalarına onların varlığını ka-mtlayamıyorsam dahi, en azından onların yerini almaya çalışan bu sahte tanrının imajını paramparça edebilirim. Hem bu sayede onların beni desteklemesini de sağlarım."Planının üzerinden bir kere daha geçti; bu sefer daha istekli, daha heyecanlıydı, hataları aradı. Görebildiği tek hata kendi içinde yatıyordu. Yeteri kadar güçlü müydü, yeteri kadar yetenekli miydi, yeteri kadar cesur muydu? Ne yazık ki bu sorular, zaman gelene kadar

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 169: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

cevapsız kalacaktı.Arkadaşları ona destek olacak mıydı? İsmen liderleri olan Tanis, Raistlin'e planını sadece bir deneme için bile izin verecek miydi?"Evet, eğer onlara doğru şekilde yaklaşırsam."Diğerlerini Flint'in kulübesinin arkasında yaktıkları kamp ateşinin etrafında otururken buldu.Tanis ve Kit yan yana oturuyorlardı. Belli ki yan-elf daha Kit'in yalanını anlamamıştı. Caramon başını ellerinin arasına almış, bir kütüğün üzerinde oturuyordu. Flint meyhaneden hafif çakırkeyif dönmüştü; Kharolis Dağı'ndan birkaç tepe cücesine rastlamıştı. Ki bunlar, kendi klanından olmamasına rağmen eski vatanının yakınlarına yolculuk etmişler ve dedikodu yapıp biralarını paylaşmaktan mutluluk duymuşlardı. TasslehofiF kamp ateşinin başına çömelmiş, bir tavada kestane kızartıyordu.Kit, Raistlin'in gözükmesi üzerine, "Döndün," dedi. "Endişelenmeye başlamıştık. Tanis'i seni bulması için göndermek üzereydim. Kenderi kurtarmak için zaten gitmişti."Tanis, Tasslehoff'u yirmi kenderle birlikte Liman hapishanesinde bulduğunu açıkladı. Tanis, 'kenderlerle bilerek ve isteyerek' ilişki kuranlara verilen para cezasını ödeyerek, Tas'ı hapisten çıkartmış ve onu zorla panayır alanına getirmişti. Tanis, yarın panayırdaki oyalayıcı şeylerin kenderi meşgul edeceğini ve kasabanın mallarından uzak tutacağını umuyordu.Tasslehoff akşamki macerayı kaçırdığına üzgündü, özellikle de dev yılanı ve sarhoş eden dumanı... Liman'ın hapishanesi tamamen bir düş kırıklığıydı."Kirliydi, Raistlin ve sıçanları vardı! Buna inanabiliyor musun?288'4 RUHDÖVENİSıçanlar! Sıçanlar için dev bir yılanı ve sarhoş eden dumanı kaçırdım. Hayat hiç adil değil!"Ancak Tas uzun süre mutsuz kalamazdı. Hiç kimsenin aynı anda iki yerde birden olamayacağını söyledikten sonra (Trapspringer Amca dışında, o bir kez yapmıştı), kender neşelendi. Kestaneleri unutarak (ki onlar da kısa bir süre sonra yenemeyecek kadar yandı) yeni bulduğu servetini düzenledi, sonra da geçen günün heyecanı yüzünden yorulmuş bir şekilde keselerinden birini yastık yaparak uyuyakaldı.Flint, Belzor'un hikayesi üzerine başını salladı. Uzun sakalını sıvazladı ve bunun kendisini hiç şaşırtmadığını söyledi, insanlardan daha iyisini beklemezdi, arkadaşları dışında.Kit, bunu iyi bir şaka olarak kabul etti.Gülerken, "Caramon'u görmeliydin," dedi. "Dev bir sarhoş ayı gibi sendeliyordu."Caramon inledi ve sallanarak ayağa kalktı. Kendini hasta hissettiğine dair bir şeyler mırıldanarak erkekler tuvaletine doğru sendeleyerek ilerledi.Sturm'un yüzü asıldı. Kit'in böylesine ciddi konular üzerinde şaka yapmasını onaylamıyordu. "Şu Belzor'un müritlerini sevmiyorum; ancak o arenada bir mucizenin gerçekleştirildiğine tanık olduğumuzu kabul etmen gerekiyor. Belzor'un bir tanrı olduğu ve rahiplerinin de mucizevi yeteneklerinin olduğundan başka nasıl bir açıklaması olabilir?"Raistlin, "Sana bir açıklama yapabilirim," dedi. "Büyü...""Büyü?" ^ # 'Kit tekrar güldü. Sturm onaylamıyordu. Flint, "Biliyordum," dedi; ancak kimse nasıl olduğunu anlayamadı.Tanis, "Emin misin?" diye sordu.Raisdin, "Eminim," diye yanıtladı. "Kadının yaptığı büyüyü iyi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 170: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

biliyorum."Tanis şüpheli gözüküyordu. "Üzgünüm, Raisdin... Senin bilginden kuşkulanmıyorum ama sen daha acemisin.""Ve ustamın lazımlığını yıkamak dışında hiçbir şey için uygun değilim. Söylediğin bu mu, Tanis?" . , ¦ .¦ ^ ¦"Bunu kastetmek..."Raistlin elini sinirle sallayarak özrü reddetti. "Ne kastetmek iste-ımMARCARET WEISdiğini biliyorum. Ve benim ya da benim yeteneklerim hakkında ne düşündüğünün benim için hiçbir önemi yok. Söylediğimi doğrulayacak başka kanıtım da var, ancak Tanis'in bunu duymak istemediği belli."Kararlı bir şekilde, "Ben duymak istiyorum," dedi Caramon. Kısa 'gezintisi'nden dönmüş, kendini daha iyi hissediyor gibi gözüküyordu.Kit, "Anlat bize," dedi, koyu gözleri ateşin ışığında parlıyordu."Evet, delikanlı, kanıtını duymamıza izin ver," dedi Flint. "Aslında, ben bunun büyü olduğunu başından beri biliyordum."Raistlin, "Bana bir battaniye getir, kardeşim," diye emretti. "Yoksa bu yaş zeminde oturmaktan öleceğim." Ateşin yanında battaniyenin üzerine oturup rahat ettiğinde, Kit'in getirdiği sıcak elma şarabını yudumlayarak düşüncelerini açıkladı."Bir şeyin yanlış olabileceği konusundaki ilk şüphem, rahiplerin büyü kullanıcılarının tapmağa girmesini yasaklamış olduklarını duyduğumda oluştu. Sadece bu da değil, Liman'da yaşayan tek büyücüye, adı Lemuel olan bir Kırmızı Cübbeli'ye, ciddi eziyet ediyorlar. Caramon ve ben onunla bu öğleden sonra buluştuk. Rahipler, onu büyü malzemesi dükkanım kapatmaya zorlamışlar. Evinden, doğduğu evden kaçırtacak kadar korkutmuşlar. Buna ek olarak, rahipler hiçbir büyücünün 'mucize' gerçekleştirilirken tapınağa girmesine izin vermiyor. Neden? Çünkü bütün büyü kullanıcıları, benim gibi bir acemi bile," diye ekledi Raistlin iğneleyici bir tonda, "Judith'in büyü yaptığını anlayabilir."Caramon, "Neden senin şu arkadaşım, şu Lemuel'i, büyü malzemeleri dükkanını kapatması için zorlamışlar?" diye sordu. "Bir dükkan onlara nasıl zarar verebilir ki?""Lemuel'in büyü malzemeleri dükkanını kapattıklarında, dükkanı sık sık ziyaret eden büyücülerin -Judith'in foyasını meydana çıkarabilecek büyücülerin- artık Liman'a gelmeleri için bir nedenleri kalmayacak. Lemuel kasabayı terk ettiğinde rahipler kendilerini daha güvende hissedecek."Kit, "Ama o zaman rahipler neden seni tapmağa davet ettiler, küçük kardeşim?" diye sordu."Benim başlarına bela olmayacağımdan emin olmak için," dedi Raistlin. "Mucize'ye şahit olmak için içeri g'rmeme izin verilmeye-290RUHDÖVENİceğini söylediğini hatırla. Şüphesiz, eğer gitmiş olsaydım, büyüyü reddetmem ve Belzor'a sarılmam için beni zorlayacaklardı."Caramon, büyük ellerini esneterek, "Ona sarılmak isterdim," diye hırladı. "Hayatımın en kötü sarhoşluğunu yaşadım ve içkinin bir damlasına bile dokunmamıştım. Kenderin dediği gibi, hayat hiç adil değil.""Ama Belzor'la konuşan o insanlar," Sturm, mucizeyi savunarak konuşuyordu, "Dul Judith onlar hakkındaki o kadar şeyi nasıl bildi? Bir kocanın karısına taktığı isim, o çiftçinin parasını nereye koyduğu?"Raistlin, "Belzor'un önüne çıkan insanların seçilmiş olduğunu hatırla," diye yanıtladı. "Judith her halde önceden onlarla

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 171: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

görüşmüştür. Becerikli bir sorgulamayla bilgileri onlardan alabilir; kocaları ve aileleriyle ilgili bilgileri verdiklerini fark etmedikleri bilgileri. Çiftçi ve gizlenmiş paraya gelince, ona yatağın altına bakmasını söyleyecekler. Eğer bu olmazsa, ona Belzor'a inanmadığını söyleyecekler ve eğer daha fazla para bağışlarsa bakması için başka bir yer önerecekler."Her şeyi baştan düşünerek, "Anlamadığım bir şey var," dedi Flint. "Eğer bu dul kadın bir büyücüyse, neden kendini annenize bağladı ve sonra da babanızın cenazesinde kendini açığa vurdu?""İlk başta bu beni de şaşırtmıştı," diye itiraf etti Raistlin. "Ama sonra mantıklı geldi. Judith, Belzor inancını Solace'a sokmaya çalışıyordu. Kasabaya geldiğinde yapacağı ilk hareket, kendisine bir tehdit olabilecek bir büyücüyü aramak olacaktı. Benim annem, ki bir kahin olarak biraz ünü vardı, olabilecek tek seçimoL Jıraith, Solace'da yaşadığı sürece taraftar toplamak için çalıştı. O zamanlar daha 'mucizeler' gerçekleştirmiyordu. Belki de daha tekniğine hakim değildi ya da belki de uygun yere ve seyircilere sahip olana kadar bekliyordu. Ancak o daha başlayamadan, sen ve Tanis planını bozdunuz. Judith, babamın cenazesinde, Solace'ın insanlarının kendi dolaplarına uymayacağını anladı."Bu gece gördüğümüz gibi, Judith ve Belzor'un Yüce Rahibi, -ki muhtemelen onun bu dolaptaki ortağıdır- insanların en zayıf nite-hklerinden yararlanıyorlar; korku, ön yargı ve hırs... Solace'ta oturanlar yabacılardan daha az korkarlar, kasaba yolların kesişiminde bulunduğundan başkalarını daha kolay kabullenirler."291MARGARET WEISFlint, sertçe, "Dul kadının oynadığı pis bir oyun, insanların zaten az olan mallarını ellerinden alıyor," dedi. Kaşları çatıldı, epey vahşi görünüyordu. "Bebeğini kaybetmiş olan zavallı kadına eziyet etmelerinden bahsetmiyorum bile.""Pis bir oyun," diye onayladı Raistlin. "Ve sonlandırabileceğimi-ze inandığım bir oyun.""Ben varım," dedi Kit anında.Çabucak, "Ben de!" dedi Caramon; ama bu zaten önceden belli olan bir sonuçtu. Eğer ikizi, Gargath'ın Gricevheri'ni bulmak için bir yolculuğa çıkmalarını önerse, Caramon toplanmaya başlardı.Sturm, "Eğer bu 'mucizeler' gerçekten bir büyücünün namussuz hilelerinden başka bir şey değilse, onu açığa çıkartmak benim görevimdir," dedi."O dula mor bir göz vermek isterim," dedi Flint, düşünceli bir şekilde. "Sen ne dersin, Tanis?"Her zamanki tedbirliliğiyle, "Önce Raistlin'in planını duymak istiyorum," dedi. "İnsanların inançlarına saldırmak tehlikelidir; onlara fiziksel olarak saldırmaktan daha tehlikeli..."Kalkıp oturan ve gözlerini ovuşturan Tasslehoff, "Beni de katın," dedi. "Ne yapıyoruz?""Ne olursa olsun, bir kendere ihtiyacımız yok," dedi Flint aksi aksi. "Uyumaya devam et. Ya da daha iyisi, neden hapse dönüp orayı nasıl işleteceklerini onlara anlatmıyorsun?""Ah, onu zaten yaptım," dedi Tas, heyecanı hissetmiş ve hemen uyanmıştı. "Son derece kabalardı, yardımcı olabilecek en güzel önerilerimi sunduğumda bile. Ben de gelebilir miyim, Raistlin? Lütfen? Nereye gidiyoruz?"Flint, kesin bir şekilde, "Hayır, kender," dedi."Kender gelebilir," dedi Raistlin. "Aslında, Tasslehoff planlarımın anahtarı.""İşte! Görüyor musun, Flint!" Tas ayağa zıpladı, gururla göğsüne vurdu. "Ben! Ben planın anahtarıyım!"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 172: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Reonc yardımcımız olsun," diye inledi Flint.Raistlin, ciddi bir şekilde, "Umarım olur," diye yanıtladı.29214Raistlin ertesi gün erkenden kalktı; gecenin büyük bir kısmı boyunca uyanık kalmış, en sonunda, sabahın erken saatlerinde rahatsız bir uykuya dalmıştı. Anımsayamadığı, ancak içinde huzurunu kaçıran bir his bırakan bir rüyadan uyanmıştı. Rüyasında annesini görmüş olduğuna dair bir izlenim vardı içinde.Flint ve Tanis de erken kalkmış, malları en iyi şekilde durmaları için tekrar tekrar düzenliyorlardı. Üzerlerine şahane griffînler, ejderhalar ve efsanevi hayvanlar işlenmiş olan bileklikleri ilk rafa koymuşlardı. Gümüş örgülü, kaliteli ve ince işli olan kolyeler kırmızı kadife üzerinde duruyordu. Sarmaşıkları andıracak şekilde yapılmış gümüş ve altın alyanslar, ahşap kutular içinde parlıyordu.Yine de Flint, mallarının sergilenme şeklinden pek memnun değildi. Sabah güneşinin kulübenin üstüne bir gölge düşüreceğinden emindi, bu yüzden de gümüşler şuraya gitmeliydi, buraya değil... Tanis sabırla dinledi, bununla dün, bütün gün uğraşmış olduklarını ve üstlerindeki meşenin gölgesi yüzünden, eğer mall^oldWdarı yerde bırakılırsa, güneş ışıklarının gümüş üzerine düşeceğini ve mücevherlerin parlamasını sağlayacağını Flint'e hatırlattı.Raistlin yıkanmak, herkesin kullanımı için yerleştirilmiş bir kovadan yüzüne ve vücuduna soğuk su çarpmak için erkekler tuvaletine gittiğinde, hâlâ kavga ediyorlardı. Titreyerek hemen beyaz cüb-besini giydi. Caramon, afyonlu dumanın etkilerini horlayarak atarak, çadırlarının içinde uyumaya devam etti.Hava serin ve kuruydu; güneş, atıştıran kar yüzünden şimdiden beyazlaşmış olan dağ zirvelerini kızıla boyuyordu. Gökyüzünü bozan hiçbir bulut yoktu. Gün, hoş bir biçimde ısıracaktı; panayırdaki kalabalık canh olacaktı.293MARCARETVVEISFlint, mücevherlerin yerleri kanusundald tartışmayı gelip çözmesi için Raistlin i çağırdı. Konuyla kesinlikle ilgilenmeyen ve çatıda bile dursalar umursamayan Raistlin, cücenin bağırışını duymamış gibi davranarak kaçmayı başardı.Panayır alanının içinde ilerleyerek faaliyetleri ilgiyle izledi. Ke-penkler açılıyor, el arabaları uygun noktalara götürülüyordu. Pastırma ve taze ekmek kokusu havayı doldurmuştu. Panayır alanı, günün ilerleyen saatlerinde olması beklenen gürültü ve karmaşayla karşılaştırıldığında sakindi. Satıcılar birbirlerine iyi şanslar dilemek için bağırıyor ya da hikayeler anlatmak ve yemeklerini paylaşmak için bir araya toplanıyor veya mallarını değiş tokuş ediyorlardı.Satıcılar sadece bir günden beri buradalardı ve daha şimdiden liderleri, dedikoduları ve skandallarıyla eksiksiz, yoldaşlık hissiyle birbirlerine bağlanmış, 'bize karşı onlar' mantığıyla birleşmiş olan kendi küçük topluluklarını oluşturmuşlardı. 'Onlar,' kendilerinden en aşağılık terimlerle bahsedilen ve ileride kibar gülümsemeler ve yalaka davranışlarla karşılanacak olan müşterileri ifade ediyordu.Raistlin bu küçük dünyayı, bir fırın barakasının önüne gelene kadar eğlenerek; ama olumsuz bir tutumla izledi. Genç bir kadın taze, sıcak kekleri bir sepete yerleştiriyordu. Onların baharatlı tarçın kokusu, tuğla fırından yükselen odunun kokusunu tatlı bir biçimde tamamlayarak, Raistlin'i gidip fiyatını sorması için ayarttı. Azalan paralarını el yordamıyla yoklayıp yeteri kadar olup olmadığını anlamaya çalışırken genç kadın gülümsedi ve başını salladı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 173: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Paranızı kaldırın, beyefendi. Siz bizdensiniz."Kek yürürken ellerini ısıttı, elmaların ve tarçının tadı aniden dilinin üzerine geldi. Kesinlikle şimdiye kadar yediği en iyi kekti ve bu küçük topluluğun bir parçası olmanın çok hoş bir şey olduğuna karar verdi, hepsi biraz garip de olsa.Limarfın caddeleri uyanmaya başlamıştı. Küçük çocuklar fırlayarak kapılardan çıkmış, birbirlerine heyecanla panayıra gideceklerini bağınşıyorlardı. Tedirgin olan kimi anneler, onları geri getirmek ve kirli yüzlerini yıkamak için arkalarından koştu. Kasaba muhafızı önemli bir havayla; Liman'ı ziyaret eden yabancılara dikkat ederek ve etkilemeye çalışarak geziniyordu.Raistlin, Belzor'un mavi cübbeli rahiplerine dikkat etti. Birilerini uzakta gördüğünde, onlardan kaçmak için başını hızla bir son-294RUHDÖVENİraki bloğa çevirdi. Aralarından herhangi birinin, onun bir gece önceki hırpani giyimh çiftçi olduğunu hatırlaması pek olası değildi; ama işini şansa bırakmayı göze alamadı. Bugün de aynı şekilde giyinmeyi düşünmüştü; ama o zaman, kılık değiştirmesinin nedenini Lemuel'e açıklamak durumunda kalacaktı. Ama bunu da eğer mümkünse yapmak istemiyordu. Yumuşak başlı, küçük adam kesinlikle Raistlin'i planını uygulamaktan caydırmaya çalışacaktı. Raistlin bu konuda daha fazla çürütücü neden duymak istemiyordu. Hepsini daha önce kendisinden duymuştu.Raistlin, Lemuel'in evine ulaştığında, güneş ışıklan sokaktaki yapraklar üzerinde bulunan kırağıları eritiyordu. Ev sessizdi ve bu herkesten uzak yaşayan büyücü için garip olmasa da Raistlin, sabahın hâlâ çok erken saatlerinde olduklarını fark edince rahatsız oldu. Lemuel hâlâ uyuyor olabilirdi.Raistlin bir süre evin etrafında dolandı, büyücüyü uyandırmak istemiyordu; ancak bütün bu zamanı ve enerjisini boşa harcamış olma, geri dönme fikrinden de memnun değildi. Yakındaki pencerelerden birinden evin içini görebileceğini umarak arka tarafa yürüdü. Bahçeden sesler geldiğini duyunca sevindi ve rahatladı.Bahçe duvarının alçak kısmında dışarıya çıkmış bir tuğla bulan Raistlin, ayağını üstüne koydu ve kendini yukarı çekti.Sinirleri gergin olan adamı irkiltmemek için, "Affedersiniz, efendim. Lemuel..." diyerek yumuşakça seslendi.Başaramadı. Lemuel malasını düşürdü ve dehşetle onun olduğu tarafa baktı. Titreyen bir sesle, "Kim... kim söyledi bunu?" dedi."Benim, efendim... Raisthn." Pek de hoş olmayan pomsy^fiıı-nun farkındaydı, şüphe uyandırıcı bir şekilde duvara yapışmış, iki eliyle birden tutunmuştu.Kısa süren bir araştırmadan sonra Lemuel, misafirini gördü ve Raistlin'i en samimi şekilde selamladı; selamlaması, Raistlin'in ayağının tuğladan kayması ve büyücünün görüş alanından beklenmedik bir şekilde kaybolmasıyla kısa kesildi. Lemuel bahçe kapısını açtı ve Raistlin'i içeri girmesi için davet ederken endişeyle evin yakınlarında hiç yılan görüp görmediğini sordu.Raistlin, gülümseyerek, "Hayır, efendim," diye yanıtladı. Bu kaygılı, titiz, küçük adamı sevmeye başlamıştı. Planına devam etmesini sağlayan motivasyonlarından biri -nedenlerinin bencil olma-295MARGARET WEISyan kısmı- Lemuel'in sevgili bahçesiyle kalması gerektiği konusunda verdiği karardı. "Rahipler aşağıda, panayır alanında yeni müritler buluyorlar. Panayır devam ettiği sürece sizi rahatsız edeceklerini sanmıyorum, efendim.""Gnomun kafası yerine elini havaya uçurduğunda söylediği gibi, küçük

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 174: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

lütuflardan dolayı minnettar olmalıyız. Kahvaltı yaptın mı? Yemeğimizi bahçeye alsak senin için sakıncası olur mu? Burada yapacak çok işim var."Raistlin zaten yemiş olduğunu ve bahçeye gitmekten kesinlikle mutlu olacağını belirtti. Yolun dörtte birinde kazılmış yerler olduğunu fark etti; bitkiler düzenli bir şekilde paketlenmiş, taşınmaya hazırdı.Lemuel, neşeli olmaya çalışarak, "Yansı yolculuktan sağ çıkamayacak; ama bir kısmı başaracak ve birkaç yıl içinde eski bahçeme tekrar kavuşabileceğimi söylemeye cesaret edebiliyorum," dedi.Ama bakışları kederle böğürtlen çalılarına, kiraz ve elma ağaçlarına, kocaman leylak çalısına döndü. Yanında götüremeyeceği ağaçların ve bitkilerin yeri hiçbir zaman doldurulamazdı."Belki de gitmek zorunda kalmazsınız, efendim," dedi Raisthn. "Bazı insanların Belzor'un bir sahtekar olduğunu düşündüğüne ve onun foyasını meydana çıkarmaya niyetlendiklerine dair dedikodular duydum.""Gerçekten mi?" Lemuel'in yüzü aydınlandı, sonra tekrar gölgeye düştü. "Başarılı olamazlar. Müritleri çok fazla ve güçlü. Yine de, bana ümit vermen çok nazikçe, sadece bir anlığına olsa bile. Şimdi, istediğin nedir, genç adam?" Lemuel, Raistlin'e kurnaz bir ifadeyle baktı. "Biri mi hasta? Benim ilaçlarıma mı ihtiyacın var?""Hayır, efendim." Raistlin hafifçe kızardı, niyetinin bu kadar belli olmasından utanmıştı. "Babanızın kitaplarına tekrar bakmak istiyorum, eğer sizin için bir sakıncası yoksa."Lemuel içtenlikle, "Tanrı aşkına, genç adam, onlar artık senin kitapların," dedi; o kadar sevecendi ki, Raistlin, kendi amacını hiç düşünmeden, bedeli ne olursa olsun Belzor'u alaşağı etmeye karar verdi. Büyücüyü bahçesinde mutsuzca dolaşıp nelerin güvenle taşınabileceğine ve nelerin götürülmemesi gerektiğine karar vermeye çalışırken bıraktı, adam sonraki sahibinin ortancaları uygun bir biçimde sulayacağını umuyordu.296RUHDÖVENİRaistlin, kütüphaneye girdiğinde kitaplara -kendi kitapları, kısa bir süre sonra kendi kütüphanesinde olacaklardı- sevgi ve gururla bakmak için bir an durdu ve sonra çalışmaya koyuldu. Aradığı büyüyü zorlanmadan buldu; savaş büyücüsü, titiz, alışkanlıkları olan bir adamdı ve her büyüyü ve yerini ayrı bir cilde kaydetmişti. Büyünün tanımını okuyunca -savaş büyücüsü bunu da eklemişti, görünüşe göre kendisi için- Raistlin, bunun Yüce Rahibe'nin yaptığı büyü olduğundan kesinlikle emin oldu.Büyünün hiç malzeme gerektirmediğini fark edince bu konudaki inancı daha da sağlamlaştı; gözlere hiç kum serpilmiyor, parmaklarda hiç yarasa pisliği çevrilmiyordu. Judith'in büyünün çahşması-nı sağlamak için sadece kelimeleri söylemesi ve uygun el hareketlerini yapması yeterliydi. Giysisinin kollarının bol olmasının nedeni buydu.Şimdiki soru, acaba kendisi de aynı büyüyü yapabilir miydi?Büyü zor değildi, yapmak için başbüyücü olmaya gerek yoktu. Büyü, çırak bir büyücü tarafından bile kolaylıkla yapılabilirdi; ancak Raistlin çırak bile değildi. Acemiydi ve Sınavı geçene kadar çırak olmasına izin verilmiyordu. Meclisin kurallarına göre, o zamana dek bu büyüyü yapması yasaktı. Kurallar bu noktada kesindi.Meclisin kuralları başka bir noktada daha kesindi; eğer bir büyücü bir hainle, meclisin kurallarına aykırı olarak hareket eden biriyle karşılaşırsa, büyücünün görevi haini ikna etmeye çalışmak, yargılanması için meclisin önüne çıkartmak ya da -olağanüstü durumlarda- hainin yaşamını sonlandırmaktı.Judith bir hain miydi? Bu, Raistlin'in bütün gece üzeriHfle Mlıri"'

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 175: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

uzun düşündüğü soruydu. Kadının siyah cübbeli bir büyücü olma olasılığı vardı; hileyle servet kazanmak ve insanların akıllarını zehirlemek için kötülük büyülerini kullanıyor olabilirdi. Kötülük büyü-kullanıcıları. Siyah Cübbe Tarikatı, Nuitari'nin müritleri, mechsin bir parçası olarak kabul ediliyorlardı. Ancak, dışardan sadece birkaç kişi karanlığın güçleriyle bir anlaşma olarak düşündükleri bu durumu anlayabiliyor ya da kabullenebiliyordu.Raistlin, bu konu üzerinde Sturm'a söylediği bir şeyi hatırladı."Biz büyücüler, dünyada bir denge olması gerektiğinin farkındayız," diye açıklamaya çalışmıştı Raistlin. "Karanlık, günün ardından gelir; ikisi de varoluşumuzun devamı için gereklidir. Bu yüzden.297MARGARETWEISmeclis hem karanlığa, hem de aydmlığa saygı gösterir. Bunun kar-şılığmda da bütün büyücülerin meclisin kurallarma uymasmı ister; ki bunlar da büyüyü ve onu uygulayanları korumak için yüzyıllar önce konulmuştur. Bir büyücünün sadakati öncelikle büyüye olmalıdır, diğer bütün davalar ikinci gelir."Söylemeye gerek yok, Sturm ikna olmamıştı.Raistlin'in kendi iddiasına göre, siyah cübbeli bir kadın büyücü kötü büyülerini kılık değiştirerek yapabilir ve hâlâ meclis tarafından kabul edilebilirdi. Ancak önemli bir istisna vardı; Meclis, büyünün sahte bir tanrıya tapınılmasını sağlamak için kullanılmasını kesinlikle uygun bulmazdı. Nuitari'nin, kara ayın ve karanlık büyülerin tanrısının, kıskanç bir tanrı olduğu bilinirdi, desteğini isteyenlerden mutlak bir sadakat talep ederdi. Raistlin, Nuitari'nin hiçbif koşul altında Belzor'u hoş görebileceğini düşünemiyordu.Bütün bunlara ek olarak, Judith büyüyü karalıyor, büyü kullanıcılarını tehdit ediyor ve diğerlerini büyü kullanımının yanlış olduğu konusunda ikna etmeye çalışıyordu. Sadece bu bile, onun meclisin gözünde suçlu sayılmasına yeterdi. Kadın bir haindi, bundan Raistlin'in çok az şüphesi vardı. Aralarına kabul edilmiş bir üye olmadan önce büyü yaparak meclisin kurallarına karşı gelmiş olacaktı; ama güçlü bir savunması vardı. Bir şarlatanı ortaya çıkarıyor, bir haini cezalandırıyor ve bu sayede de büyünün dünya üzerindeki kötü şöhretini düzeltiyordu.Şüpheleri yatışmış, kararını vermiş bir şekilde çalışmaya başladı. Bir parça kuzu derisi bulana kadar kütüphaneyi araştırdı, diğerleriyle birlikte bir sepet içinde sarılmış duruyordu. Deriyi masanın üzerine yaydı, köşelerine yerleştirdiği kitaplarla düz durmasını sağladı. Ne yazık ki, içinde mürekkep olarak kullanacağı kuzu kanı bulunan küçük şişelerin hepsi kurumuştu. Bunun olabileceğini önceden düşündüğünden Raistlin, kardeşinden ödünç aldığı bıçağı çıkarttı ve kullanılmaya hazır olarak masanın üzerine koydu.Bu bittikten sonra kitaptaki büyüyü kuzu derisinin üzerine zahmetle geçirmek için hazırlandı. Büyüyü ezberden yapabilmeyi isterdi; ancak büyü karmaşık olduğundan -şimdiye kadar öğrendiklerinden çok daha karmaşık- kendisine güvenmeye cesaret edemiyordu. Bir kriz durumunda henüz hiç büyü yapmamıştı ve baskı altında olduğunda nasıl bir tepki vereceği konusunda hiçbir fikri yoktu.298.it RUHDÖVENİTereddüt etmeyeceğini düşünmekten hoşlanıyordu, yine de kendine aşırı güvenin pençesine düşüp av olmamalıydı.İşi için gerekli zamana ve yalnızlığa sahipti. Enerjisini ve yeteneğini, büyüyü parşömene geçirmek üzerine yoğunlaştırabilirdi. Kelimeleri önceden çalışabilir, doğru telaffuzu bildiğinden emin olabilirdi; çünkü hem büyüyü kopyalarken hem de yaparken kelimeleri

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 176: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

söylemesi -doğru söylemesi- gerekecekti.Kitabın başına oturan Raistlin, büyüyü dikkatle okumaya başladı. Her harfi yüksek sesle söyledi, sonra da her kelimeyi yüksek sesle söyledi, ta ki kulaklarına doğru gelene kadar onları tekrarladı, tıpkı lavtasının akordunu yapan bir ozan gibi. Çok iyi gidiyordu ve kendinden biraz gurur duymuştu, yedinci kelimeye gelene kadar. Büyüdeki yedinci kelime, daha önceden hiç duymadığı bir kelimeydi. Her birinin değişik bir anlamı olan birkaç farklı şekilden biriyle telaffuz ediliyor olabilirdi. Doğru olan hangisiydi?Gidip bunu Lemuel'e sormayı düşündü; ama bu, Lemuel'e yapmayı planladığı şeyi anlatmak zorunda kalmak demekti ve Raistlin bu seçeneği çoktan silmişti.Kendi kendine, "Bunu yapabilirim," dedi. "Kelime hecelerden meydana geliyor ve tek yapmam gereken şey her hecenin ne yaptığını anlamak, böylece her heceyi doğru olarak telaffuz edebilirim. Sonra da kelimeyi oluşturmak için sadece heceleri birleştiririm."Kolay gözüküyordu... ancak düşündüğünden çok daha zor olduğu ortaya çıktı. İlk heceyi aklında yerine oturttuğu anda, ikincisi onunla çelişiyordu. Üçüncünün ilk ikisiyle hiçbir alakası yoktu. Raistlin birkaç kez neredeyse ümitsizlikle pes edecek gibi oldı|*» Ya|P^ maya çalıştığı imkansız gibi gözüküyordu. Ter vücudunda soğudu. Başını ellerine indirdi."Bu çok zor. Ben henüz hazır değilim. Bu fikirden tamamıyla vazgeçip onu meclise rapor etmeliyim, bir başbüyücü onunla ilgilenir. Kitiara ve diğerlerine başaramadığımı söyleyeceğim..."Raistlin oturduğu yerde dikleşti. Kelimeye tekrar baktı. Büyünün ne yapması gerektiğini biliyordu. Mantıklı sonuçlar çıkartarak ve ilgili metinler üzerinde çalışarak gerekli anlamlarla hangileri olduğunu belki de çıkartabilirdi. Çalışmaya geri döndü.İki saat sonra; kelimenin tamamının ya da bir kısmının kullanımıyla ilgili örnekler bulabilmek için metinleri ve bulabildiği büyü-299MARGARETWEISleri tarayarak harcanan iki saatten, büyüleri birbirleriyle karşılaştırarak, biçimlere ve ilişkilere bakarak geçen saatlerden sonra, Raistlin iskemlesine geri çöktü. Şimdiden yorulmuştu ve daha önünde en zor olan kısım -gerçek kopyalama- vardı. Ancak belli bir tatmin hissediyordu. Büyüye sahipti. Artık nasıl söylendiğini biliyordu ya da en azından bildiğini düşünüyordu. Gerçek sınav sonra gelecekti.Zaferinin tadını çıkararak birkaç saniye dinlendi. Enerjisini geri toplamış olarak kolunu yaklaşık sekiz santim uzunluğunda kesti ve bunun için masaya koyduğu tabağın üzerinde tuttu, mürekkep olarak kullanmak için kendi kanını biriktirdi. Yeteri kadar olduğunda kanı durdurmak için yaranın üzerine bastırdı, kolunu bir mendille sardı.Koridordan yaklaşan ayak seslerini duyduğunda bunu daha yeni tamamlamıştı. Raistlin aceleyle giysisinin yenini yaralı kolunun üzerine çekti, kitabın başka bir sayfasını açtı.Lemuel kapıdan baktı. "Umarım seni rahatsız etmiyorumdur. Yemek istersin diye düşündüm..." Yaşlı büyücü, masada içi kan dolu tabağı ve kuzu derisini görünce duraksadı, tamamen şaşırmış bir halde baktı.Raistlin, "Bir büyü kopyalıyorum," diye açıkladı. "Umarım sizin için önemi yoktur. Bu bir uyku büyüsü. Bununla başım biraz dertte ve eğer onu kopyalarsam daha iyi öğrenebileceğimi düşündüm. Ve teklifiniz için teşekkür ederim ama gerçekten aç değilim."Lemuel gülümsedi, hayret etmişti. "Ne kadar kendini adamış bir öğrencisin sen böyle. Hasat Sonu sırasında güneşli bir günde beni, kitaplarımın arasına kapanmış bir halde asla bulamazdın." Çıkmak için döndü, tekrar durdu. "Yemek istemediğinden emin misin? Kahya kadın

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 177: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

tavşan yahnisi yaptı. Biliyorsun, o yan-elf Qualinesti' den geliyor. Yahni epey güzel, benim otlarımla lezzetlendirildi; kekik, mercanköşk, adaçayı..."Raistlin, "Kulağa gerçekten güzel geliyor. Belki daha sonra," dedi. Hiç aç değildi; ancak büyücünün duygularını incitmek de istemiyordu.Lemuel tekrar gülümsedi ve hızla çıktı, bahçesine dönmekten memnundu.Raistlin çalışmaya geri döndü. Sayfalan çevirerek doğru büyüyü buldu. Bir kuğu tüyünden yapılmış olan gümüş uçlu kalemi eline300RUHDÖVENİaldı. Böylesine bir yazı aleti epey pahalıydı, parşömenin yazılması için gerekli değildi, ancak başbüyücünün işinde başarılı olduğunu gösteriyordu. Raistlin kalemin ucunu kana batırdı. Büyünün üç tanrısına sessiz bir dua fısıldayarak -hiçbirini gücendirmek istemiyordu- kalemi parşömenin üstüne koydu.Zarif kalem hiç sorun çıkartmadan yazdı; kolay hareket etmeyerek ya da mürekkep sıçratarak parşömenin mahvolmasına neden olan diğer tüy kalemler gibi değildi. İlk harf, kuzu derisinin üzerinde zahmetsizce parlıyor gibiydi.Raistlin bir gün böyle bir kaleme sahip olmaya karar verdi. Raistlin, eğer istemiş olsaydı, Lemuel'in onu bedavaya vereceğini de tahmin etti; ancak Lemuel zaten yeni arkadaşına çok fazla şey vermişti. Gurur, onu daha fazlasını istemekten alıkoydu.Raistlin, her kelimeyi yazıldığı gibi telaffuz ederek büyüyü kopyaladı. İş zahmetli ve zaman alıcıydı. Ter, saç diplerinden, boynundan ve göğsünden aşağı süzüldü. Kalemi çok sıkı tutmaktan dolayı eline giren krampı ovarak geçirmek ve avucunun içindeki teri silmek için, her kelimeden sonra ara vermesi gerekiyordu. Yedinci kelimeyi; kalbinde bir korku ve parşömene yazmayı tamamladığında yaptığı her şeyin boşu gidebileceği, düşüncesiyle yazdı. Eğer o kelimeyi yanlış yazdıysa, bütün yazdıklarının ve özenle yaptığı işin hiçbir değeri kalmazdı.Sonuna geldiğinde, son noktayı koymadan önce bir an tereddüt etti. Gözlerini kapatarak üç tanrıya tekrar yalvardı."Sizin işinizi yapıyorum. Bunu sizin için yapıyorum. Bana büyüyü bahşedin!" '•*' ^ ^*^ "«İşine tekrar baktı. Mükemmeldi. Olarda hiçbir titreklik yoktu. 5hin kıvrımları zarif ama abartılı değildi. Yedinci kelimeye endişeyle baktı. Onun için yapabileceği bir şey yoktu. Elinden gelenin en iyisini yapmıştı. Tüy kalemin ince gümüş ucunu kuzu yününün üzerine koydu ve büyüyü başlatması gereken noktayı ekledi.Hiçbir şey olmadı. RaistUn başaramamıştı.Bir ışığın hafifçe titrediğini gördü. Nefesini tuttu; bunu, annesinin yaşamasını istediği kadar istiyor, olmasını; annesinin nefes almasını arzuladığı kadar arzuluyordu. Annesi ölmüştü... Ama ilk kelimenin ilk harfındeld titrek ışık daha da parladı.Kendi hayali değildi. Harf parladı ve parlaklık ikinci harfe aktı301MARGARET WEISve sonra da ikinci kelimeye ve devam etti. Yedinci kelime Raistlin'e sanki kesin bir zaferle yanıyormuş gibi geldi. Son nokta pırddadı ve parlama söndü. Kelimeler kuzu derisinin içine dağlanmıştı. Büyü, yapılmaya hazırdı.Raistlin başını önüne eğdi, fısıldayarak, kendisini düş kırıklığına uğratmayan tanrılara ateşli, içten teşekkürlerini sundu. Ayağa kalkarken başı döndü, neredeyse bayılıyordu. İskemlesine geri oturdu. Saatin kaç olduğu konusunda bir fikri yoktu, güneşin pozisyonundan öğleden sonranın ortalan olduğunu görünce şaşırdı. Susamış ve açtı ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 178: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

acilen tuvalete gitmeye ihtiyacı vardı.Parşömeni rulo yaparak dikkatle mahfazasına yerleştirdi, mahfazayı da sağlam bir şekilde kemerine bağladı. Gayret ederek ayağa kalktı, alt kata indi. Tuvaleti kullandıktan sonra iki kase tavşan yahnisini büyük bir açlıkla silip süpürdü.Raistlin hayatı boyunca hiç bu kadar yediğini hatırlamıyordu. Kasesini bir kenara iterek iskemlesinin arkasına yaslandı, sadece kısa bir süreliğine dinlenmek niyetindeydi.Lemuel onu uyuyakalmış olarak buldu. Büyücü sevecenlikle, genç adamın üstüne bir battaniye örttü, sonra da uyuması için yanından ayrıldı.302I15Raistlin öğleden sonra geç bir saate uyandı, bu hiç hesapta olmayan şekerleme yüzünden sersemlemiş, aptallaşmıştı. Boynu kaskatıydı ve iskemleye dayanmaktan kafasının arkası ağrıyordu. Çok uyuduğu ve bu gece tapınakta meydana gelecek 'mucize'yi kaçırdığı düşüncesiyle bir an korkuya kapıldı. Pencerelerden tırmanan sarmaşıklar arasından tembelce süzülen güneş ışıklarını görünce rahatladı. Boynunun arkasını ovalayarak battaniyeyi attı ve ev sahibini aramaya çıktı. Çok şükür, onu nerede bulacağını biliyordu.Lemuel bahçesindeydi, gayretle çalışıyordu; ama taşınmak için yaptığı hazırkkları, pek bir ilerleme kaydetmiş gibi gözükmüyordu.Bunu Raistlin'e itiraf etti. "Bir şey yapmaya başlıyorum ve sonra bir başkası aklıma geliyor ve ilkini bırakıp diğerine geçiyorum; ancak ikincisinden önce aslında üçüncüsünü yapmam gerektiğini hatırlıyorum, böylece onunla ilgilenmek için diğerini bırakıyorum, o zaman da öncelikle ilkinin yapılması gerektiğini fark ediyorum..." İçini çekti. "Pek hızlı ilerleyemiyorum." «»r ^ -»Kendisini çevreleyen kargaşaya üzüntüyle baktı; ters dönmüş çömlekler, çamur tepecikleri, bitkilerin kökünden söküldüğü çukurlar... Yalnız ve çaresiz gözüken bitkiler, kökleri ürpererek, yerde yatıyordu."Sanırım bunun nedeni daha önce hiç buradan başka bir yerde bulunmamış olmam. Ve başka bir yerde olmak istemiyorum. Sana gerçeği söylemem gerekirse, daha nereye gideceğime bile karar vermedim. Sence Solace'ı sever miyim?"Raistlin, "Belki de taşınmak zorımda kalmazsınız," dedi. Lemuel'in acısına şahit olup, dindirmeye çahşmak için herhangi bir şey yapamamak zor geliyordu. Niyetini söyleyemezdi ama çıtlatabilirdi.»3MARCARET WEIS"Belki de Belzor'un sadık taraftariarının sizi yalnız bırakmasını sağlayacak bir şey olur.""ikinci bir Afet mi? Kafalarına yağan ateşli dağlar mı?" Lemuel bitmiş bir şekilde gülümsedi. "Bu kadarı ümit etmek çok fazla; ama düşüncen için sana teşekkür ederim. Aradığın şeyi buldun mu?"Ciddiyetle, "Çalışmalarım iyi gitti," diye yanıtladı Raistlin."Akşam yemeğine kalacak mısm?""Hayır, teşekkür ederim, efendim. Panayıra geri dönmeliyim. Arkadaşlarım benim için endişeleneceklerdir. Ve lütfen, efendim," diyerek Raistlin bir tür veda etti, "ümidinizi kaybetmeyin, içimde, Belzor'un gideceği ve burada kalacağınıza dair bir his var."Lemuel buna oldukça şaşırdı ve eğer Raistlin, lale soğanlarının bir sincap tarafından kaçırılma tehlikesi altında olduğunu işaret etmeseydi, daha fazla soru sorardı. Lemuel, çiçeğini kurtarmak için aceleyle gitti. Raistlin parşömen mahfazasının kemerinde asıh olduğundan emin olmak için yirminci kez kontrol etti, minnettar bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 179: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

şekilde izin istedi ve ayrıldı.Lemuel derin derin düşündü, "Ne yapacağını merak ediyorum..." 'Hırsızı' kovaladıktan sonra, Raistlin'in yolda panayır alanına doğru ilerlemesini izledi. "Bir uyku büyüsü kopyalamıyordu, bu kesin... Pek iyi bir büyücü olmayabilirim; ama ben bile yazmadan adamları uyutabilirim. Hayır, çok daha ileri seviyede bir şey kopyalıyordu, onun acemilik derecesinden çok yukarıda bir şeyi. Ve bu Belzoritler'e bir şeyler olmasıyla ilgili bütün söyledikleri..."Lemuel bir nane filizini endişeye çiğnedi. "Sanırım onu durdurmaya çalışmam gerekir..." Bu seçeneği değerlendirdi, kafasını salladı. "Olmaz... Vitese takmış ve tepeden aşağı inen bir gnom arabasını durdurmaya çalışmaya benzeyecek. Beni dinlemeyecektir ve elbette dinlemesi için de bir neden yok. Ben ne biliyorum ki? Hem başarma şansı da var. O tilki gibi ateşli gözlerinin ardına çok şey oluyor. Çok şey..."Lemuel, kendi kendine söylenerek, kazmaya devam etmeye döndü. Elinde malasını tutarak ve bir zamanlar huzurlu olan bahçesine bakarak bir an durdu, artık kafası karışmıştı."Belki de sadece beklemeli ve yarının neler getireceğini görmeliyim," dedi kendi kendine ve kazmış olduğu bitkilerin köklerini bir bezle kapatıp sıcak ve yaş olduklarından emin olduktan sonra ak-304imDÖVENİşam yemeğini yemek için içeri girdi.Raistlin panayır alanma, Caramon'un kendisini araması için kasaba muhafızını çağırmasını engellemek için tam vaktinde döndü.Kardeşinin inatçı sorgulaması üzerine hırçın bir şekilde, "Meşguldüm," diye yanıtladı. "Sana söylediklerimi yaptın mı?""Tasslehoff'a göz kulak olmak mı?" Caramon uzun ve sıkıntıh bir şekilde içini çekti. "Evet, Sturm ve ben, birlikte başardık; ama bir daha hayatım boyunca böyle bir şey yaşamak istemiyorum. Sabah onu oyalamayı başardık, en azından oyaladığımızı sandık. Sturm, Tas'ın haritalarına bakmak istediğini söyledi. Tas hepsini döktü; o ve Sturm bir saat boyunca onlan incelediler. Sanırım uyuyakalmış olmalıyım. Sturm, Solamniya haritasına daldı ve uyandığımda ve ne olduğunu anladığımızda kender gitmişti."Raistlin'in kaşları çatıldı.Caramon aceleyle, "Peşinden gittik," dedi. "Ve ona yetiştik. Şansımıza pek uzağa gitmemişti; panayır epey ilginç, biliyorsun. Onu bulduk ve maymunu her yerde onu arayan sahibine geri götürdükten sonra... maymun ne numaralar yapıyor, onu görmelisin, Raist. Gerçekten sevimli. Neyse, sahibi sinirden köpürüyordu. Tas maymunun kendi isteğiyle kendisine eşlik ettiğini tekrar tekrar söylemesine rağmen, ayrıca maymun da ondan hoşlanmış gibi gözüküyordu...""Ortak yanları olan yaratıklar," diyerek fikrini belirtti Raistlin."...maymunun sahibi kasaba muhafızının gelmesi içift bggırdı durdu. Sonra Tanis göründü ve Tanis bunun bir yanlışlık olduğunu açıklayıp adamı rahatsız olduğu için birkaç çelikle yatıştırırken, biz de Tas'la sıvıştık. Sonra Sturm, biraz askeri disiplinin gerekli olduğuna karar verdi ve Tas'ı alıp tören alanma götürdük ve bir saat kadar bir aşağı bir yukarı yürüttük. Tas bunun çok eğlenceli olduğunu düşündü ve devam edecekti; ama sıcak güneş ve su getirmeyi unutmuş olmamız yüzünden Sturm ve ben paydos etmek zorunda kaldık. Bitkin düşmüştük. Kender, tabii ki, iyi hissediyordu."Panayır alanına daha yeni geri dönmüştük ki; bir kadının ateş yuttuğunu gördü; gerçekten yapıyordu, Raist. Ben de gördüm. Tas kaçtı ve biz ardından koştuk ve onu yakaladığımızda iki kese ve bir305

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 180: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

MARGARET WE1Sşekerli çörek yürütmüştü ve ağzına sıcak kömür sokmayı denemek üzereydi. Kömürleri aldık ve keseleri iade ettik; ama şekerli çörek Tas'ın ağzının etrafındaki birkaç kırıntı dışında gitmişti. Sonra..."Raistlin elini kaldırdı. "Sadece bana cevap ver; Tasslehoff şimdi nerede?""Bağlı," dedi Caramon yorgunca. "Flint'in kulübesinin arkasında. Sturm başında nöbet tutuyor. Bu tek yoldu."Raistlin, "Mükemmel, kardeşim," dedi.Caramon, "Kabus gibiydi," diye homurdandı.Flint, panayırda gayet iyi iş yapıyordu. Tezgahının önüne toplanan kalabalık; kutularından yüzükleri çıkartmasını ve bileklikleri bağlamasını isteyerek cüceyi oldukça meşgul ediyorlardı. Oldukça yüklü miktarda çelik almıştı, -onları kilitli bir demir kutuda tutuyordu- ayrıca değiş tokuş karşılığında edindiği bir sürü malı olmuştu. Takas panayırda kabul gören bir uygulamaydı, özellikle de satıcılar arasında. Flint, yeni bir yayık (ki bunu Otik'e konyak karşılığında verecekti), bir çamaşır teknesi (kendisininkinden sular sızmaya başlamıştı) ve çok iyi işlenmiş deri bir kemer almıştı. (Şu anda kullandığı kemeri çok küçüktü. Flint, kemerin Kristalmir Gölüne düştüğünde çektiğini iddia etmişti. Tanis, hayır, demişti, kemer iyiydi; cücenin kendisi genişlemişti...)Raistlin, tezgahın önündeki kalabalıktan kurtularak içeri girdi ve kenderi, güvenli bir biçimde bir iskemleye bağlı olarak buldu; Sturm da karşısındaki iskemleye oturmuştu. Eğer biri bu ikisinin yüzündeki ifadelere bakarak bir karar verecek olsaydı, tutuklunun Sturm olduğunu düşünürdü. Tasslehoff, yeni bir deneyim saydığı ellerinin ve ayaklarının bağlanmış olmasının zevkini çıkartıyor, Sturm'u eğlendirerek zaman geçiriyordu."...ve sonra Trapspringer Amca dedi ki; 'Bunların senin deniz aygırların olduğuna emin misin?' Ve barbar da dedi ki... Ah, selam, Raistlin! Bana bak! Bu iskemleye bağlandım. Heyecanlı, değil mi? Eğer ondan nazikçe rica edersen Sturm'un seni de bağlayacağına eminim. Yapar mısın, Sturm? Raistlin'i de bağlar mısın?"Caramon, "Ağzına tıktığımız şeye ne oldu?" diye sordu."Tanis, beni onu çıkartmaya zorladı. Acımasızlık olduğunu söyledi. Bu kelimenin anlamını bilmiyor," diye yanıtladı Sturm. Keyifsizce Raistlin'e baktı, sanki eğer önerirse kenderin ağzını tekrar bağ-306'4 RUHDÖVENİlamak ister gibiydi. "Umarım buna değer. Bütün tanrılarm geri dönerek, Belzor'un kimliğini açığa çıkarmasından daha az bir şeyin, bu geçirdiğimiz günün karşıhğını vermeye yeterli olabileceğini sanmıyorum."Raistlin, "Muhtemelen bundan daha az... Yine de en az onun kadar etkili," diye cevapladı. "Kitiara nerede?""Panayırda dolanmak için gitti; ama zamanında döneceğine söz verdi." Caramon kaşını kaldırdı. "Ortamın rahatlamak için fazlasıyla soğuk olduğunu söyledi, ne demek istediğimi anlarsın."Raistlin başını anlayışla salladı. O ve Tanis geçen gece kavga etmişlerdi, herhalde kavga da satıcıların çoğu ve Liman'ın yarısı tarafından duyulmuştu. Tanis sesini kısık tutmuştu; kimse onun ne söylediğini duyamamıştı; ama Kit'in böylesine çekinceleri yoktu."Sen benim ne olduğumu sanıyorsun? Sana her saniye yapışmak zorunda olan ürkek, toçük elf kızlarından biri mi? Nereye istersem oraya giderim, ne zaman ve kimle gitmek istersem. Doğruyu söylemek gerekirse, hayır, seni yanımda istemedim. Bazen öyle yaşlı bir adam oluyorsun ki; hemen eğlencemi bozmaya çalışıyorsun."Kavga, gece geç saatlere kadar devam etmişti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 181: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Raistlin, Tanis'in sırtına bakarak, "Bu sabah barıştılar mı?" diye sordu kardeşine. Yarı-elf kulübenin arkasında durmuş para sayıyor, soruları yanıtlıyor, ölçü alıyor ve özel istekleri not ediyordu.Asil bir hanım, "Gümüş ve ametist, lütfen," diye yazdırıyordu. "Ve ona uyacak bir çift küpe.""Hayır, fırsatı bile olmadı," diye cevap verdi Caramon. '^t'i,^. «^ bilirsin. Öpüşüp barışmaya hazırdı. Ama Tanis..." ^Tanis, sanki kendisi hakkında konuştuklarının farkındaymışca-sına para kutusuna üç çelik para daha atıp döndü."Hâlâ bunu yapmayı düşünüyor musun?" diye sordu.Raistlin, "Evet," dedi.Tanis kafasmı salladı. Gözlerini altında gri izler vardı ve yorgun görünüyordu. "Bundan hoşlanmıyorum.""Kimse senden hoşlanmanı istemedi," diye cevapladı Raistlin.Rahatsızlık veren bir sessizlik çöktü. Caramon kızardı ve dudağını ısırdı, kardeşinin adına utanmıştı; ancak bir şey söyleyemeyecek kadar sadıktı. Sturm, Raistlin'e kibirli bir kınama ifadesiyle baktı, büyüklerine karşı saygısız davranmaması gerektiğini Raistlin e hatır-307MARGARET VVEISlattı. Tas, Trapspringer Amca'yla ilgili bir hikaye daha anlatacaktı; ama duruma uyabilecek bir tanesi aklma gelmedi, bu yüzden de sessiz kaldı ve iskemlesinde mutsuzca kıpırdandı. Kender, bir ejderhanın ağzına keyifle girer ve topuzundan saçının bir telini bile kıpır-datmazdı; ama arkadaşlarının birbirine öflcelenmesi her zaman kendisini huzursuz hissetmesine neden olurdu."Haklısın, Raistlin. Kimse benden istemedi," dedi Tanis. Arkasını döndü, kulübenin önüne ilerlemeye başladı.Raistlin, "Tanis," diye seslendi. "Özür dilerim. Şövalyenin bana hatırlattığı gibi, seninle -büyüğümle- bu şekilde konuşmaya hakkım yoktu. Özür olarak sadece bu gece önümde yapmam gereken son derece zor bir görev olmasını söyleyebilirim. Ve sana ve buradaki herkese hatırlatmam gerekir ki" -bakışları hepsinin üzerinden geçti- "eğer başarısız olursam, cezayı ödeyecek olan benim. Sizler olaya karışmayacaksınız."içtenlikle, "Ama yine de aldığın riskin ne kadar büyük olduğunun farkında olup olmadığını merak ediyorum," <ledi Tanis. "Bu sahte din, Judith ve onun müritlerini zengin ediyor. Onun maskesini düşürerek kendini büyük bir tehlikeye atıyor olabilirsin. Bence tekrar düşünmelisin. Bırak onunla başkaları ilgilensin."Demir kutuya koymak için fazla paraları getiren Flint, kulübenin arkasına gelerek, "Evet," dedi. Konuşmanın son kısmına kulak misafiri olmuştu. "Eğer benim öğüdümü dinlersen, delikanlı, ki asla bunu yapmazsın, bence burunlarımızı bu işten uzak tutalım. Geçen gece bu konu üzerinde düşündüm ve senin bana; o bebeğini kaybeden zavallı kıza eziyet eden insanlar hakkında söylediklerinden sonra, bence Liman'ın insanları ile Belzor birbirlerine layıklar."Sturm, "Ciddi olamazsınız, efendim," diye itiraz etti, şok olmuştu. "Düstur'a göre, eğer bir kişinin yasalara karşı gelindiğinden haberi varsa ve buna bir son vermek için hiçbir şey yapmıyorsa, o kişi en az yasalara karşı gelen kadar suçludur. Bu sahte rahibeyi durdurmak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.""Bunu, kadını uygun yetkililere rapor ederek yapmış oluyoruz," diye karşı çıktı Tanis."Bence...""Yeter! Ben kararımı verdim!" Raistlin, kendisinden şüphelenmesine neden olan, dikkatle kurduğu planlarını zedeleyen tartışma-308-a» RUHDÖVENİ

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 182: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

*ya bir son verdi. "Ben plana göre hareket edeceğim. Bana yardım etmek isteyenler edebilir. İstemeyenler, kendi işlerine devam edebilir."Sturm, "Ben yardım edeceğim," dedi."Ben de," diye sadakatle yanıtladı Caramon."Ve ben de! Ben anahtarım!" Tas zıplardı, eğer bağlı olduğu iskemleyle birlikte zıplamanın zor olduğunu keşfetmemiş olsaydı. "Kızma, Tanis. Eğlenceli olacak."Tanis, "Kızgın değilim," dedi, yorgun yüzü bir gülümsemeyle yumuşamıştı. "Siz genç adamların doğru olduğunu düşündüğünüz bir amaç için tehlikeyi göze almaya haAr olmanızdan memnun oldum. Eminim ki bu işi yapmanızın nedeni budur," dedi Raistlin'e, yöneltilmiş bir bakışla.Benim nedenlerimi boş ver, diye yarı-elfe sessizce bir bakış attı Raistlin. Onları anlayamazdın. Seni memnun eden ve diğerlerine yararlı olan bir sonuç elde ettikten sonra, neyi ne için yaptığımı niye umursuyorsun ki?Sıkılmış bir biçimde geri dönerken Kitiara'nın kulübenin kapısından içeri girdiğini duydu. Yolunu, birkaç müşterinin kendisine kızgınlıkla bakmasına neden olacak bir şekilde, dirseğiyle ittirerek açtı ve tezgahın arkasına ilerledi.Sırıtarak, "Görüyorum ki hepimiz buradayız. Gidip yılanları Judith'le beslemeye hazır mısınız?" diye sordu. "Bu arada, seçilmişlerden biriyim, küçük kardeşim. Ölmüş annemizle konuşmak istedim ve Yüce Rahibe isteğimi nezaketle kabul etti."Bu planın bir parçası değildi. Kit'in neyin peşinde olduğu hakkında Raistlin'in hiçbir fikri yoktu; ama onu sorgulayamSBİar^ka-S'^ din eliyle adamın omzunu okşayarak, kolunu Tanis'e doladı. "Bize yardım etmek için bu gece geliyor musun, aşkım?"Tanis kadının temasından kaçtı."Panayır hava kararana kadar kapanmıyor," dedi. "Burada yapacak işim var."Kit yanına yaklaştı, kulağını ısırdı. "Tanis hâlâ Kitiara'ya kızgın mı?Adam Kitiara'yı nazikçe itti. "Burada olmaz," dedi ve alçak bir sesle ekledi, "Konuşmamız gereken birçok şey var, Kit.""Ah, tanrı aşkına... Konuşmak! Sadece bunu yapmak istiyorsun!" Kit parladı. "Dün bütün gece, konuş, konuş, konuş... Sana309MARGARET WEISzararsız, küçük bir yalan söyledim, o kadar! Bu ilk değildi ve son da olmayacak. Senin de bana bir sürü yalan söylediğine eminim!"Tanis sarardı. Sakince, "Bunu söylemek istemedin," dedi."Hayır, elbette istemedim. Her zaman aslında o anlama gelmeyen şeyler söylerim. Ben bir yalancıyım. Herkese sorabilirsin."Kit öfkeyle tezgahın etrafından dolaştı, onun istediği kadar hızla yolundan çekilmeyince Caramon'a bir tekme attı. "Siz, geri kalanlar geliyor musunuz?"Raistlin, "Kenderi çöz," diye emretti. "Sturm, sen Tastan sorumlusun. Ve sen. Tas" -kendere sert bir şekilde baktı- "sana söylediğimi harfi harfine yapmalısın. Eğer yapmazsan, engereklerin yemeği sen olabilirsin.""Aah, ne heye..." Tas, Raistlin'in süratle çatılan kaşlarından, bunun doğru cevap olmadığını anladı. Kender anında son derece ciddileşti. "Demek istiyorum ki, evet, Raistlin. Bana ne yapmamı söylersen yapacağım. Sen yapmamı söylemediğin takdirde bir yılana bile bakmayacağım," diyerek, gerçekten kahramanca bir özveri olduğunu düşündüğü, bir şekilde ekledi.Raistlin iç çekmesini bastırdı. Planında büyük boşluklar olduğunu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 183: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

görüyor, sayısız şeyin yanlış gidebileceğini düşünüyordu. Birincisi, bir kendere güveniyordu; ki Krynn'de yaşayan herkes kendisine bunun tamamıyla delilik olduğunu söylerdi. İki, onuru ve dürüstlüğü her şeyin üzerinde tutan bir şövalye özentisine güveniyordu; ki buna sağduyu da dahildi. Üç, Kitiara'nın kendi başına ne planlar kurduğu konusunda hiçbir fikri yoktu ve bu herhalde en tehlikeli eksiklikti; hepsinin içine yuvarlanabileceği gerçek bir yarık.Caramon, cesaretle, "Ben hazırım, Raist," dedi. Sadakati kardeşini rahatlatıyordu; ama sonra Caramon, gömleğini kolunu çekiştirip, "Dumanı solumayacağım. Bu büyük gömleği özellikle giydim, böylece onu kafamın üzerine çekebilirim," diye ekleyerek bunu bozdu.Caramon'un tapınağa gömleğini kafasının üzerinde toplayarak girdiğini hayal eden Raistlin gözlerini kapattı ve tanrılara -büyünün tanrılarına ve diğer bütün gerçek tanrılara- kendisiyle birlikte yürümeleri için sessizce dua etti.31016Tapınağa, içeriye akın eden kalabalığa karışarak girmek için, tam vaktinde vardılar. Bu gece kalabalık çok daha büyüktü; Judith' in 'mucizesi hakkındaki sözler panayıra gelenler arasında yayılmış; gelenler arasında tepe cüceleri, birkaç barbar görünüşlü, tüylerle süslenmiş Bozkırlı ve hizmetçileri eşliğinde birtakım iyi giysili asil ailelerden insanlar da vardı.Raistlin, dehşetle, Solace'taki komşularından bir kısmım gördü. Şekilsiz keçe şapkasını yüzünün üzerine çekti, cübbesinin üzerine giydiği kalın, siyah pelerinine sıkıca sarıldı. Caramon'un gömleğini kulaklarına kadar çekmiş olduğunu görmekten cidden memnun olmuştu, devasa bir kaplumbağayı andırıyordu. Raistlin komşularından hiçbirinin onları tanıyarak, arkadaşları olan bu köylünün büyüsü konusunda hiçbir yorum yapmamalarını umdu.Raistlin'in bu katılımcılardan gözü korkmuştu. Abanasinya'nm her tarafından gelen bu kişiler yapacağı gösteriye şahit olacaklardı. Bu rahatlatıcı bir düşünce değildi. Eğer o anda biri karşı«mıaî|h'kıp kaçması için bir kuruş önerseydi, parayı kapar ve koşardı.Gururu devam etmesine neden oldu. Tanis'le olan kapışmasından, kardeşlerinin ve arkadaşlarının önündeki o iyi konuşmasından sonra Raistlin şimdi'vazgeçemezdi. Üzerlerinde tekrar kullanabileceği nüfuzunu ve saygılarını feda etmeden bunu yapamazdı.Raistlin, Caramon'un arkasına iyice yaklaşarak kalabalığın içinden ilerlerken, kardeşinin iri gövdesini bir kalkan gibi kullandı. Sturm yakınlarında kaldı, bir eli kenderin omzundaydı; diğeri de Tas'ın gezinen parmaklarını inananların keselerinden ve çantalarından çekerek TasslehofF'u yönlendiriyordu.Kit, "Benim rahiplerle birlikte aşağıya, en öne gitmem gereld-311MARGARETWEISyor. Bu mükemmel bir yer! İyi şanslar," diye bağırdı ve elini salladı."Bekle!" Raistlin, ablasına yetişmeye çalışmak için Caramon'un arkasından çıkmaya uğraştı; ancak kalabalığın içine sıkışmışlardı ve artık çok geçti. Kitiara rahiplerden birini tuttu ve adamın eşliğinde kalabalığın içinden ilerledi.Ne yapacaktı acaba?Raistlin, ablasına güvensizliği ve sıkı ağızlı karakteri yüzünden lanet etti; ancak kelimeleri homurdanırken onları yutmak zorunda kaldı. Cücelerin dediği gibi, kan çekerdi. Onun yerine kendisine de lanet edebilirdi. Kitiara'ya planlan hakkında hiçbir şey söylememişti."Artık gömleğini indirebilirsin!" diyerek Caramon'u tersledi,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 184: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

endişeli olmak kendisini sinirli yapıyordu.Sturm, "Nerede durmamızı istiyorsun?" diye sordu.Raistlin, arenadaki üst sıraları göstererek, "Sen ve kender en gerideki duvara gidin," dedi. Onlara son talimatlarını verdi. "Tas, 'Bakın' diye bağırdığımda, sıraların arasından yürümeye başlayacaksın. Yavaş yürü ve aklını yaptığın işin üzerinde tut. Hiçbir şeyin dikkatini dağıtmasına izin verme, anhyor musun? Eğer sözümü dinlersen, bütün hayatın boyunca görmediğin kadar şahane bir büyü göreceksin.""Yapacağım, Raistlin," diyerek söz verdi Tas. "Bakın." Unutmamak için kelimeyi birkaç kez tekrarladı. "Bakın, bakın, bakın.' Bir keresinde bir beholder görmüştüm. Sana daha önce...""Kenderler giremez," dedi üstlerine doğru gelen mavi cübbeli bir rahip.Yalan söylemeyi başaramayan ve istemeyen Sturm, eh kenderin omzundayken kalakaldı. Raistlin'in nefesi boğazında takıldı. Araya girmeye, dikkati kendi üzerine çekmeye cesaret edemiyordu. Hepsinin şansına, Tasslehoff bir yerlerden atılmaya alışkındı.Kender, parlak bir gülümsemeyle, "Ah, o sadece dışarıya kadar bana eşlik ediyor, efendim," dedi."Bu doğru mu?"Bıyığı dikleşen Sturm, kafasını azıcık indirdi, hayatı boyunca yalan söylemeye hiç bu kadar yaklaşmamıştı. Belki de Düstur iyi bir amaç için söylenen yalanları onaylıyordu.Rahip yatışmış bir ses tonuyla, "Bu durumda sizi engellediğim için özür diliyorum, efendim," dedi. "Lütfen görevinizi yapmanızı312-.1»RUHDÖVENİengellememe izin vermeyin. Kapılar şu tarafta." Elini salladı.Sturm soğukça selam verdi ve kenderin sözlerini sert bir "Sessiz ol!"la kesip küçük omzu sözünü vurgulamak için sallayarak, Tasslehoff'u çekiştirerek uzaklaştırdı.Raistlin tekrar nefes aldı.Kalabalıktaki kafaların üstünden bakarak, "Nereye?" diye sordu Caramon."One yakın bir yerlere."Caramon, "Arkamda yakında dur," diye tavsiye etti.Dirsekleriyle vurarak omuz attı, ittirdi ve sonunda kalabalığın içinden bir yol açtı. insanlar tehdit edercesine baktılar,; ancak cüssesini fark edince de söylemek üzere oldukları öfkeli sözleri kendilerine sakladılar.Arenadaki alt sıralar dolmuştu. Sıranın sonunda belki sadece bir kişi için yer vardı... ve o da küçük bir kişiydi. Caramon göz kırparak, "Bunu izle," dedi kardeşine.Caramon, kendisine bakan zengin, iyi giyimli bir kadın olan ya-nmdakini ittirip vücudunu ona yaslayarak, kendini boş yere bırakıverdi. Kadın onun temasından soğuk ve anlamlı bir biçimde kaçtı. Raistlin bunun ne işe yarayacağını düşünüyordu; çünkü hâlâ kendisi için yer yoktu ve işte tam o sırada Caramon aniden geğirdi ve sonra da gürültüyle osurdu.Yakınlarındakiler yüzlerini buruşturdular ve Caramon'a iğrenerek baktılar. Yanındaki kadın eliyle burnunu tıkadı ve mahcup bir şekilde sırıtan Caramon'a baktı. ^"Akşam yemeğindeki fasulyeler," dedi. '"'" w^ "^Kadın ayağa kalktı. İpek eteğini silkerek oğlana sertçe baktı ve, "Sersem! Senin gibilerin neden buraya girmelerine izin verildiğini

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 185: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

anlayamıyorum! Kesinlikle gidip şikayet edeceğim!" dedi. Rahiplerden birine bakınarak hışımla merdivenlerden yukarı çıktı.Caramon, gelip yanındaki boş yere oturması için kardeşine el salladı.Raistlin yerleşirken, "Böylesine kurnaz olabileceğini hiç fark etmemiştim, kardeşim," dedi."Evet, işte ben! Kurnaz!" Caramon kıkırdadı.Raistlin kalabalığı taradı ve çok geçmeden Sturm'u buldu; bir sıranın yanındaki sütunun gölgesinde duruyordu. Tasslehoff görü-3Î3MARGARET WEISnürde yoktu, Sturm herhalde kenderi gölgelere saklamıştı.Sturm da Raisthn'i arıyordu. Onu görünce, Sturm kısaca başını salladı, başparmağını gösterdi. Sturm'un arkasından küçük bir el fırladı, sallandı. Kender ve şövalye yerlerindelerdi.Raistlin yüzünü arenaya çevirdi. Ablasını bulmakta hiç zorluk çekmedi. Kitiara, arenanın önündeki sırada, ölmüş akrabalarıyla konuşmak için çağırılmış diğerleriyle birlikte duruyordu.Sanki bakışlarının kendisinin üzerinde olduğunun farkınday-mışçasına, BQt o çarpık sırıtışıyla gülümsedi. Raisthn, biraz da acıyla, kadının sakin ve rahat olduğunu, hatta eğlendiğini fark etti.Kendisi öyle değildi.Son kalanlar da aceleyle yerlerine yerleştirilince kapılar kapandı. Tapınak karanhklaştı. Arenanın zeminindeki mangallardan alevler yükseldi. İlahi başladı. Rahip ve rahibeler, tılsımlanmış engerekleri taşıyarak girdi. Raistlin'in harekete geçme zamanı hızla yaklaşıyordu.Çok fena halde korkmuş durumdaydı. Kendisini neyin rahatsız ettiğinin farkındaydı, belirtileri tanımıştı; sahne korkusu...Raistlin sahne korkusunu daha önce de yaşamıştı; ama sadece çok hafif bir şekilde, Solace'taki küçük panayırlardaki gösterilerinden önce. Korku, gösterisine başladığı anda hep bitmişti ve bu yüzden asla kaygılanmamıştı.Bu büyüklükteki ve düşman olarak kabul edilmesi gereken bir seyirci grubu önünde hiç gösteri yapmamıştı. Böylesine büyük bir ödül için asla yapmamıştı. Korkusu, daha önceden yaşadıklarının hepsinden yüz kat daha fazlaydı.Elleri kemiklerine kadar üşümüştü; parmaklan o kadar katılaşmıştı ki; onları parşömeni mahfazasından çıkartmaktan daha fazlası için oynatabileceğini düşünmüyordu. Bağırsakları düğümlendi ve korkunç bir an boyunca, tuvaleti bulmak için ayrılmak zorunda kalacağını düşündü. Hiçbir şey söyleyemiyordu. Eğer konuşamazsa nasıl büyü yapacaktı? Vücudu terden sırılsıklam olmuştu, ürpertilerle titredi. Midesi bulandı.Kendisinin tamamıyla hasta olması yüzünden gösterisi rezalet ve utançla bitecekti.Yüce Rahip takdimine başladı. Raistlin dikkat etmedi. Kamburunu çıkartıp oturmuştu, sefil bir durumdaydı ve çok hastaydı.Yüce Rahibe Judith mavi cübbesiyle belirdi. Seyircilere hoş gel-314RUHDÖVENİdin konuşmasını yapıyordu. Raisdin kulaklarındaki gürleme yüzünden kelimeleri duyamadı. Zaman hızla yaklaşıyordu. Caramon ona beklentiyle bakıyordu. Karanlıklarda bir yerlerde, Kit onu izliyordu. Sturm işaretini bekliyordu, Tas da... Onu bekliyorlardı, ona güveniyorlardı, ona bağlıydılar. Başarısızlığını anlarlardı. Nazik olurlardı, ona sitem etmezlerdi. Ona acırlardı...Judith kollarını indirdi. Cübbesinin kolları ellerinin üzerine düştü. Büyüyü yapmaya hazırlanıyordu.Raistlin parşömen mahfazasını aradı, uyuşmuş parmaklarını kapağını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 186: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

açması için zorladı. Parşömeni çıkarttı, eli öylesine titriyordu ki; neredeyse düşürecekti. Onu karanlıkta kaybedeceği ve bir daha bulamayacağı düşüncesiyle paniklemiş ve korkmuş bir halde, yumruğunun içinde sıktı.Yavaşça, titreyerek, Raistlin siyah pelerinini attı, ayağa kalktı. Etrafındakiler rahatsız olarak ona baktılar. Arkasındaki biri oturması için ona yüksek sesle tısladı. Yapmadığında, daha fazla ses yükseldi. Gürültü başkalarının da onun tarafına bakmasına neden oldu, arenadaki rahiplerden biri de onlara dahildi.Raisdin dikkatle seçilmiş kelimelerden oluşan, defalarca tekrarladığı konuşmasını hatırlamak için çılgınca zihnini taradı. Hiçbir kısmını hatırlayamıyordu. Kendisini zayıflatan, korkuyla sersemlemiş bir halde parşömeni açtı ve kendisine bir ipucu verebileceğini umarak ona baktı. -Büyülü kelimelerin harfleri belli belirsiz, memnuniyet vererek parhyordu; sanki ucu ateşe batırılmış bir fırça ile aydınlatılıyormuş gibiydiler. Büyünün sıcaklığı parşömenden, soğumuş parmaklarına yayıldı ve beraberinde şüphelerini de giderdi. Büyüyü yz^Sb'û&^k""^ ' yeteneğe, kullanabilecek beceriye sahipti. İradesini bu kalabalık üzerinde kullanabilir, onları etkisi altına alabilirdi.Bilgi kendisini alev alev yaktı. İçinden kabaran bir güç, korkusunu yakıp yok etti.Sesi, konuştuğunda, tanıdık değildi. Genelde alçak sesle konuştuğundan, hiç bu kadar güçlü çıkmasını beklememişti. Akustiğin kendi kelimelerini en iyi şekilde yükseltmesi için sesinin perdesini ayarladı ve sonuç etkileyici oldu. Kendisi bile irkildi."Liman'ın vatandaşları," diye seslendi, "dostlar ve komşular. Sizleri dolandırıldığınız konusunda uyarmak için burada bulunuyorum."Homurtular ve mırıldanmalar kalabalığın içinden yükseldi. Ba-315MARCARETWEISzılan sinirlenmiş, tanrıya hakaret etmeyi kesmesi için ona bağırdılar. Diğerleri rahatsız olmuştu, söz verilen mucizenin gerçekleştirilmesini engelleyeceğinden endişeleniyorlardı. Çok azı alkışladı ve devam etmesini istedi. Bir gösteri izlemeye gelmişlerdi ve bu paralarının değerinden daha fazlasını alacaklarını garantilemişti. İnsanlar onu görmek için boyunlarını uzatmış, birçoğu ayağa kalkmıştı.Arenadaki rahip ve rahibeler ne yapacaklarını düşünerek, kararsızca liderlerine baktılar. Yüce Rahip'ten gelen bir işaretle, ilahileriy-le, Raistlin'in kelimelerini bastırmak için seslerini yükselttiler. Caramon ayaktaydı, ellerine meşaleler almış ve hızla sıraların arasından geçerek yanlarına doğru gelen rahip yardımcılarına uğursuzca bakarak, kardeşinin yanında koruyucu bir şekilde duruyordu.Raistlin gürültüye hiç önem vermedi. Judith'i izliyordu. Kadın büyüsünü yapmayı kesmişti. Kalabalığın içinde oğlanı bularak, ona baktı. Yarı karanlık içinde onu tanımadı. Ancak beyaz cübbesini gördü ve anında içinde bulunduğu tehlikeyi fark etti. Şaşırmıştı; ama bu sadece bir an sürdü. Soğukkanlılığını hızla geri kazandı."Büyücüye dikkat edin," diye bir çığlık attı. "Onu yakalayın ve götürün. Onun gibilerin tapınakta bulunması yasaklanmıştır. Şeytani büyüsünü aramızda kullanmak için geliyor."Raistlin, "Bırak kötücül büyü hakkında daha fazla şey duyalım. Dul Judith," diye bağırdı.Kadın onu o zaman tanıdı. Hırsından kan yüzüne hücum etti. Gözleri büyüdü, genişleyen göz bebeklerinin etrafındaki beyaz kenarlar gözüküyordu. Solgun dudakları hiçbir ses çıkartmadan oynadı. Raistlin'e baktı ve Raist, kadının gözlerinde gördüğü nefret yüzünden dehşete düştü; dehşete düştü ve tehlikeyi fark etti. İnancı sarsıldı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 187: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

'Kadın, oğlanın tereddüt ettiğini hissetti ve dudakları korkunç bir gülümsemeyle ayrıldı. Oğlanın şansına, izleyicilerin bir kısmı daha iyi görebilmek için sıraların arasına doluşmuş, yolu kapatıyorlardı. Caramon yumruklarını sıkmış olarak rahip yardımcılarını uzaklaştırmaya hazırdı; ancak onun da fazla sayıdaki adamlar tarafından yenilgiye uğraması sadece an meselesiydi."Suçlamalarımın doğru olduğunu kanıtlayabilirim," diye bağırdı Raistlin. Sesi çatallaştı. Kalabalık yuhalamaya ve ıslıklamaya başladı.Utanmış, izleyicilerini kaybetmekte olduğunu fark etmiş bir316RUHDÖVENİşekilde umutsuz denetimini korumak için çabaladı. "Kendisini Yüce Rahibe olarak tanıtan bu kadın, mucize dediği bir şeyi gerçekleştiriyor. Ben bunun bir büyü olduğunu söylüyorum ve bunu kanıtlamak için de aynı büyüyü yapacağım. Size bir başka sözde tanrı getirirken beni izleyin! Bakın!"Raistlin'in parşömene ihtiyacı yoktu. Büyünün kelimeleri kanındaydı. Büyü, hızla çarpan kalbinin etrafında alevlerden oluşmuş bir havuz oluşturdu; kanı da büyüyü vücudunun her parçasına taşıdı. Büyünün kelimelerini söyledi, her birini doğru ve tam olarak telaffuz etti; büyünün parmaklarından, ellerinden, kollarından erimiş çelik gibi akarken verdiği coşturucu duygudan zevk aldı.Raistlin kendisini izleyenlerden çektiği enerjiyle, düşmanlarının nefretini ve öfkesini bile kendi yararına kullanarak büyüyü yaptı. Büyü içinden sel gibi aktı, sanki onu yukarı kaldırmış, sıcağın ve ateşin yayılan dalgaları üzerinde taşıyormuş gibiydi.İzleyicilerin önünde bir dev belirdi. Korkunç bir dev, topuzu olan, yeşil ekoseli pantolon ve mor ipek gömlek giyen bir dev, üstü keselerle dolu bir dev, durumun kötülüğünü anlıyormuş gibi gözükmek için elinden geleni yapan bir dev.Raistlin tekrar, "Bakın!" diye bağırdı. "Balifor'un Dev Kenderi!"Kalabalığın soluğu kesildi, sonra biri kıkırdadı. Bir başkası daha kıkırdadı, gergin durumlardaki o sinirli kıkırdamayla. Dev kender sıraların arasından aşağı inmeye başladı, yüzü o kadar ağırbaşlı ve ciddiydi ki, harcadığı çaba yüzünden burnu titredi."Belzor'u çağır!" diye bağırdı esprili biri. "Belzor'u kenderin üzerine sal!" ¦"•" Tp ""Bir başkası, "Ben paramı kenderin üzerine koyuyorum!" diye bağırdı.Eğlence, kalabalığın üzerinde dalgalar halinde yayıldı; birçoğu zaten bir gösteri izlemeye gelmişti ve ödüllendirildiklerini düşünüyordu. İnananların bir kısmı öfkeyle bağırdı, büyücünün saygısızlığına bir son vermesini istedi; ancak kahkahalar başladığı zaman, durdurulması zordu.Kahkaha... herhangi bir mızrak kadar öldürücü bir silah.Biri, "Bu köşede, Belzor..." diye bağırdı.Gürleyen kahkahalar. Dört rahip yardımcısı merdivenlerden inmeyi başarmış, Raistlin'i yakalamaya çalışıyorlardı. Caramon, rahip317MARCARETVVEISyardımcılarını geriye itti, elleriyle onlara vurdu.Gösteriden hoşlanan ve bitmesini istemeyen çevredekiler de itiş kakışa katıldı. İnananların bir kısmı rahip yardımcılarının tarafını tuttu. Bira çadırından çıkıp doğrudan tapmağa gelmiş olan üç adam, arbedenin içine istekle, kimin tarafında olduklarına dikkat etmeden atladılar. Raistlin'in çevresinde küçük bir kargaşa patlak verdi.Haykırışlar ve çığlıklar ve feryatlar, ortamda hazır bulunan kasaba muhafızlarının dikkatini çekti. Endişeyle yüzbaşılarına bakıyor, dev

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 188: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kenderi tutuklamaları için kendilerine emir verilmesinden korkuyorlardı. Yüzbaşının kendisi de epey şaşkındı. Dev kenderin. Liman hapishanesinde hapsedildiğiyle ilgili hayaller görüyordu, tavanda açmak zorunda kalacakları delikten büyük bir kısmı dışarı çıkan gövdesi ile saçları topuz yapılmış başını ve omuzlarını zihninde canlandırmıştı.Bu koşullar altında bir kargaşa -sade ve basit- son derece memnuniyetle karşılanırdı. Dev kenderi boş vererek, adamlarına kargaşayı bastırmaları için emir verdi yüzbaşı.Dev kender, sıraların arasından aşağı ilerlemeye devam etti; ancak artık sadece birkaç kişi ona dikkat ediyordu. Arenada bulunanların çoğu şimdi ayaktaydı.Tedbirli olanlar, durumun tehlikeli bir biçimde kontrolden çıktığını fark ederek, ailelerini toparladılar ve çıkışlara doğru ilerlediler.Heyecan arayanlar yerlerinde durarak, daha iyi görebilmek için ayağa kalktılar. İzleyiciler arasındaki genç adamlar, dövüşe katılmak için neşeyle arenanın diğer tarafına hücum ettiler. Çılgına dönmüş annelerinden kaçan birkaç çocuk, dev kenderi yakın takip altına almıştı.Ziyarete gelmiş bir grup cüce, gelenlerin hepsiyle dövüşüyor ve bunun Afet'ten beri katıldıkları en iyi dini toplantı olduğu konusunda yemin ediyorlardı.Raistlin sığındığı mermer sıra üzerinde dikildi. Bu karmaşayı kendisinin yaratmış olduğu, bu kaosu kendisinin meydana getirdiği bilgisiyle dehşete düştü. Ve sonra, bu onu heyecanlandırdı.Gücün tadını almıştı ve bu tatlıydı, kendisi için aşktan daha tatlıydı, kazançtan daha tatlıydı. Raistlin, fanilerin ölümcül kusurlarını gördü. Onların gururlarını ve ön yargılarını gördü, saflıklarını, hainhklerini, temellerinin olmadığını gördü. Bunun için onları kü-318RUHDÖVENİçümsedi ve sonra, o anda, bu tür kusurlardan kendi amaçları için yararlanabileceğini fark etti; o amaçlar ne olursa olsun... Kendi gücünü iyilik için kullanabilirdi, eğer isterse. Onu kötülük için kullanabilirdi.Zafer kazanmış olarak Yüce Rahibe'ye döndü.O gitmişti. Raistlin, dehşet içinde, Kit'in de gitmiş olduğunu fark etti.Caramon'un gömleğinin arkasmı -uzanabileceği tek kısmını-tuttu ve çekti. Caramon, rahip yardımcılarından ikisiyle boğuşuyordu. Birini kol mesafesinde tutmuştu, eli diğerinin boğazındaydı. Bütün bu süre içinde onlara tekrar tekrar sakinleşmeleri ve dürüst insanları rahat bırakmaları gerektiğini söylüyordu. Yakasının çekilmesi Caramon'u biraz boğdu ve kafasını çevirmesine neden oldu."Bırak gitsinler!" diye bağırdı Raistlin. "Benimle gel!"Yumruklar etraflarından savruldu, havada savrulan erkekler; itişip, bağırışıp küfrediyorlardı. Düzeni sağlamaya çalışan muhafızlar kargaşayı arttırmıştı. Raistlin, Sturm'u bulmak için kalabalıkta kısa bir süre göz gezdirdi ama onu bulamadı. Dev kender gitmişti, izleyicilerin illüzyona inanmaya olan istekleri azahnca büyü yavaşça yok olmuştu. Normal büyüklüğüne geri dönen Tasslehoff, küçük çocuklardan oluşmuş bir çığın altına gömülmüştü.Büyü, Raistlin'den de gitmiş, onu tükenmiş olarak bırakmıştı; sanki biri atardamarı kesmiş, yaşamının kanını dökmüş gibiydi. Her hareket çaba gerektiriyordu, söylenen her kelime konsantrasyon istiyordu. Umutsuzca yumuşak bir battaniyenin altına kıvrılıp uyumayı, günlerce uyumayı istiyordu. Ama bunu yapamazifr A^Rti"*^' * attığında sendeledi, neredeyse düşecekti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 189: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Caramon kardeşinin kolunu sıkıca tuttu. "Raistlin, berbat gözüküyorsun. Sorun ne? Hasta mısın.' Dur, seni taşıyacağım.""Taşımayacaksın! Sesini kes ve beni dinle!" Raistlin'in Caramon'un saçmalıklarını dinlemek için ne zamanı, ne de enerjisi vardı. Caramon' un kendisini destekleyen kolunu ittirmeye kalktı, sonra onsuz yıkılabileceğini fark etti. "Yürümeme yardım et yeter. Oraya değil, ahmak! Yılanın altındaki kapıya! Judith'i bulmalıyız."Caramon ters ters baktı. "O cadıyı bulmak mı? Niye? Abyss'e kadar yolu var. Abyss onu alacaktır."Nefesi kesilen Raistlin, "Ne dediğini bilmiyorsun," dedi, ona tit-319MARGARET WEISrediğini belli etmemeye çalışıyordu. "Benimle gel ya da ben tek başıma gideceğim.""Elbette, Raist," dedi Caramon, boyun eğmiş, kardeşinin ısrarcı ses tonundan etkilenmişti. "Yolumuzdan çekilin!" diye bağırdı ve ellerini boş yere, Caramon'un kalın boynuna dolamaya çalışan sıska bir kasaba muhafızım yumrukladı.Caramon, sıralardan aşağı inmesi ve inananları arenadan uzak tutan ipin üzerinden geçmesi için Raistlin'e yardım etti.Raistlin, Caramon un güçlü koluna dayanarak, "Engereklere dikkat et!" diye uyardı. "Onları tutan tılsım sona erdi."Caramon sepetlerinin içinde sallanan yılanlardan kaçınmaya dikkat etti. Yüce Rahip ve müritleri, engerekleri arkada bırakarak, akıllıca davranıp arenadan kaçmışlardı. Raistlin, uyarısını yaparken yılanlardan biri sepetinden çıktı ve yerde sürünerek ilerlemeye başladı.Kalabalık arenaya yayıldı, kimi meydan kavgasından kaçmaya çalışıyor, kimi yeni rakipler arıyordu. Bir muhafız mangallardan birine çarptı, yanan kömürleri gürültüyü azaltmak için yere yayılmış olan samanların üstüne döktü. Alevler parladı, kıvrılan dumanlar havayı sardı, birinin isterik bir biçimde binanın yandığını söylemesiyle kargaşa daha da arttı."Bu taraftan!" Raistlin yılanın taştan heykelinin içindeki dar kapı aralığım gösterdi.İkisi taştan yapılmış, titreyen meşalelerle aydınlatılan bir koridora girdiler. İki tarafta da koridora açılan birkaç kapı vardı. Raisthn, bunlardan birinden içeri baktı; görkemli bir şekilde döşenmiş, sayısız mumla aydınlatılan büyük bir odaydı. Bu odalarda Belzor'un rahipleri yaşıyor -görünüşe göre bir hayli iyi yaşıyor- ve çalışıyordu. Judith'i bulmayı ummuştu; ancak oda boştu, tıpkı koridorun bu kısmı gibi. Belzor'un müritleri, tapmaktaki kalabalığı terk etmenin akıllıca olacağına karar vermişlerdi.Aceleyle etrafa bakman Raistlin, bütün inananların kaçmamış olduğunu keşfetti. Gölgeler içindeki bir köşede, yalnız biri çömel-mişti. Yakınlaşınca, bunun rahibelerden biri olduğunu gördü. Kız ya yaralanmıştı ya da korkudan yığılmıştı. Nedeni ne olursa olsun, Belzor'un diğer hizmetkarları onu terk etmiş, kızı taş duvara dayanmış, acıyla ağlarken bırakmışlardı.Raistlin, "Ona, Judith'i nerede bulabileceğimizi sor!" diye tali-320I.a RUHDÖVENİmat verdi. Görüş alanının dışında kalmasının, kardeşinin arkasında gölgelere gizlenmesinin daha akıllıca olacağını düşünmüştü.Caramon, dikkatini çekmek için, nazikçe rahibenin eline dokundu. Kız temas yüzünden irkildi, adama bakmak için göz yaşlarıyla lekenmiş yüzünü korkuyla kaldırdı."Yüce Rahibe nerede?" diye sordu Caramon.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 190: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Kız, "Bu benim suçum değildi. O bize yalan söyledi!" dedi yutkunarak. "Ona inanmıştım.""Elbette inandın. Nerede..."Bir çığlık, öfkeli bir çığlık, korkuyla tizleşen bir çığlık yükseldi ve aniden boğazdan çıkan korkunç bir sesle kesildi. Raistlin bu korkunç ses yüzünden, dehşetle, kemiklerine kadar titredi. Kız, elleriyle kulaklarını tıkayarak bağırdı.Caramon, "Judith nerede?" diyerek ısrar etti. Ne olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu, o talimatı almıştı. Hiçbir şeyin dikkatini dağıtmasına izin vermeyecekti. Korkmuş kızı sarstı."Onun bekleme odası... aşağıda..." Kız hafifçe inledi. Dizlerinin üzerine çöktü. "Bana inanmak zorundasın! Bilmiyordum..."Caramon daha fazlasını duymak için beklemedi. Raistlin koridorda kızın gösterdiği yönde ilerlemeye başlamıştı bile. Caramon koridorun sonunda ikizine yetişti. Burada koridor, bir Y oluşturarak iki farklı yöne gidiyordu. Koridorun sol tarafındaki, Judith'in odasının bulunduğu yöndeki meşaleler söndürülmüştü. Tapınağın o kısmı karanlıktı.Raistlin, "Işığa ihtiyacımız var!" diye emretti. -iCaramon duvardaki demir şamdandan bir meşale aldff" Yajferf^' kaldırdı.Arenadaki yanan samandan yükselen dumanlar kapı aralığından içeri girmişti. Duman, yılan gibi kıvrılarak yerde kayıyordu. Işık karanlık koridorun sonundaki tek bir kapı üzerine parladı, kapıyı süsleyen altından yapılmış yılan sembolünü aydınlattı.Caramon duraksayarak, "Çığlığı duydun mu, Raist?" ciye rahatsızca fısıldadı.Kardeşine sinirli bir şekilde bakarak, "Evet ve duyanlar da sadece biz değiliz," diye sabırsızca cevapladı Raistlin. "Orada ne dikilip duruyorsun? Çabuk ol! İnsanlar araştırmaya geleceklerdir. Fazla vaktimiz yok."321MARGARET VVEISRaistlin koridordan aşağı yürümeye devam etti. Caramon, bir an duraksadıktan sonra hızla kardeşinin yanına gitti.Raistlin, sertçe kapıya vurdu ve kapı dokunuşuyla ardına kadar açıldı.Caramon, gergin ve sarsılmış bir biçimde, "Bundan hoşlanmadım, Raist," dedi. "Hadi gidehm."Raistlin kapıyı itti.Oda parlak bir şekilde aydınlatılmıştı. Küçük odanın içindeki taş çıkıntının üzerinde yirmi ya da otuz tane kalın mum duruyordu. Kalın kadifeden perdeler bir iç kapının önünde sarkıyor, muhtemelen Judith'in yatak odası olan arkadaki başka bir odayı ayırıyordu. Kurşun ve kalay karışımından yapılma bir kadeh ve şarap testisi, ekmekle et, gösterisinden sonra rahibenin yemesi için hazırlanmış hafif bir yemek, küçük bir ahşap masa üzerinde duruyordu.Judith'in artık yemeğe ihtiyacı yoktu. Gösteri bitmişti. Büyücü kadın masanın altında yatıyordu. Kan, taş zemini kaplamıştı. Boğazı öyle bir vahşetle kesilmişti ki; katil, kafasını neredeyse boğazından ayırmıştı.Bu korkunç görüntü üzerine Caramon, elleriyle gözlerini kapatarak öğürdü."Ah, Raist! Bunu istememiştim!" diye mırıldandı, midesi bula-nıyordu. "Yani... Abyss derken! Bunu istememiştim!"Raistlin, cesede dehşet veren bir serinkanlıhkla bakarak, "Yine de, kardeşim," dedi, "Dul Judith'in şu anda bulunduğu yerin kesinlikle Abyss olduğunu düşünebiliriz. Gel, hemen gitmemiz lazım. Kimse bizi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 191: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

burada görmemeli."Geri dönmeye başladığı sırada, göz kenarıyla bir ışıltı gördü; meşalenin ışığı metal üzerinde parlıyordu. Yakından bakınca cesedin yanında, yerde bir bıçak durduğunu fark etti. Raistlin bıçağı tanıdı, daha önce görmüştü. Bir an tereddüt etti, sonra eğilerek bıçağı aldı, cübbesinin kolundan içeri soktu."Çabuk, kardeşim! Biri geliyor!"Dışarıda çizmeli ayaklar takırdadı; kız, kulak tırmalayıcı bir sesle, Yüce Rahibe'nin odasına giden yolu, kasaba muhafızlarına gösteriyordu. Raistlin, muhafızların başı ve birkaç adamının içeri girdiği an kapıya ulaştı. Cansız vücudu görünce balta kaldılar, şaşırmış ve hayrete düşmüşlerdi. Bir muhafız sessizce bir köşeye kusmak için322}RUHDÖVENİarkasını döndü.Yüzbaşı, ölümü çeşitli iğrenç şekillerde görmüş eski bir askerdi ve dolayısıyla aşın derecede sasıtmadı. Önce Liman'ın iyi vatandaş-lannın parasını dolandırdığı için sorguya çekmeye geldiği Judith'e baktı, sonta da sert bakışlarını iki genç adama çevitdi. İkisi de akşamın feci olaylarına katılmış olduğundan, onları anında tanıdı.Kanı akmış bir ceset kadar solgun olan Caramon, "Ben... ben bunu istememiştim," dedi umutsuzca.Raistlin sessiz kaldı, hızla düşünüyordu. Durum umutsuzdu, koşullar kendilerine karşıydı."Bu ne.'" Yüzbaşı, Raistlin'in beyaz cübbesine bulaşmış kanı işaret etti."Bir şifacı olarak küçük bir ünüm var. Onu incelemek için eğilmiştim." Raistlin, "herhangi bit yaşam belirtisi var mı, görmek için," diye ekleyecekti. Cesede bakarak bu cümlenin ne kadar saçma olacağını fark etti. Ağzını kapalı tuttu.Elinde sıkıca tuttuğu bıçağın yaratabileceği sorunların ciddi bir şekilde farkındaydı. Kabzasındaki kan yapışkandı, parmaklarına yapışıyordu. Tiksinmişti, onu yıkayıp çıkartmak için her şeyi verirdi.Bıçağı almak inanılmaz bir salaklıktı. Raistlin, budalalığı için kendine lanet etti, neyin kendini bu kadar yanlış bir karar vermeye ittiğini düşündü. Onu korumak için bulanık ve içgüdüsel bir istek, diye tahmin etti. O, bu kadarını kendisi için asla yapmazdı.Raistlin'in kanla lekelenmiş cübbesine bir kez daha bakan ve odaya bir göz gezdiren yüzbaşı, "Silah burada değil," dcdu^'lls^ni^^ ^^ de arayın."Muhafızlardan biri Raistlin'i yakaladı, kabaca tuttu, kollarını sıkıştırdı. Diğeri Raistlin'in cübbesinin uzun kollarını sıvayarak kanla kaplanmış ellerinde sıkıca tutuğu kanlı bıçağı ortaya çıkardı.Yüzbaşı amansız bir zaferle gülümsedi."Önce dev bir kender ve şimdi de cinayet," dedi. "Hareketli bir gece geçirdin, genç adam."

32317Tasslehoff'un sızlandığı gibi. Liman hapishanesi pek güzel bir hapishane değildi. Şerifin evinin yanında bulunan hapishane, bir zamanlar at ahırıydı. Cereyanlı ve soğuktu, toprak zemini çöplerle kaplanmıştı. Ortalık, panayırda cüce içkilerine fazlaca kendini kaptıranların kusmuklarına karışmış at ve insan sidiği ve gübresi kokuyordu.Raistlin kokuyu fark etmedi, en azından ilk birkaç saniyeden sonra.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 192: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Bunun için çok yorgundu. Onu asabilirlerdi -asmak Liman da cinayete verilen cezaydı- ve buna itiraz edemezdi. Kirli, saman şilteye çöktü ve öyle derin bir uykuya daldı ki; bacaklarında gezinen sıçanları hissetmedi bile.Rüyasız, sıkıntısız uykusu, hapishanenin iki nöbetçisinin epey konuşmasına neden oldu. Biri böylesine bir uykunun cinayet konusunda masum bir aklı gösterdiğini iddia etti; herkes bilirdi ki suçlu bir vicdan asla huzur içinde uyuyamazdı. Diğer nöbetçi, daha yaşlı olan, bu düşünceyle alay etti. Bu durum genç adamın merhametsiz bir suçlu olduğunu kanıtlıyordu, keza kurbanının kanı hâlâ ellerin-deyken bile bu kadar rahatça uyuyabiliyordu.Raistlin onların tartışmalarını işitmedi, çoğu kender olan tutukluların gürültülü seslerini de duymadı. Kenderler heyecanlıydı; çünkü bu olaylı bir gün olmuştu. Bir kargaşa, büyük bir yangın, bir cinayet ve hepsinden daha güzeli, kendilerinden biri, bir deve dönüşmüştü. Trapspringer Amca'nın bile böylesine görkemli bir başarı gösterdiği bilinmiyordu. Dev kender, sonradan, kender şarkılarında ve hikayelerinde ünlü bir karakter oldu, okyanusları uzun adımlarla geçerken ve bir dağın tepesinden diğer bir dağın tepesine zıplarken görüldü. Gümüş ve kızıl ayların yükselmediği bir gece olursa, dev324-'4RUHDÖVENİkenderin onları 'ödünç aldığı' herkes tarafından bilinirdi.Bu önemli olaydan söz etmeye can atan kenderler devamlı olarak birbirlerinin hücrelerine girip çıkıyor, neredeyse daha hücrelerin kapıları kapatılmadan kilitleri açmış oluyorlardı. Nöbetçiler bir ken-deri kitlemeyi başardıklarında, başka ikisi çıkıp ortalıkta dolaşıyotdu."Titriyor," diye gözlemde bulundu genç muhafız, kenderlerin geçici olarak sessizleştiği ender anlardan birinde Raistlin'in hücresine bakarak; eğer bu sessizliğin nedenine kafa yorsalardı bunun kötü bir şeylerin işareti olduğunu anlayacaklardı. "Ona bir battaniye getirmeli miyim?"Gardiyan yan gözle bakarak, "Hayır," dedi. "Yeteri kadar ısınacaktır. Çok ısınacaktır, eğer ne dediğimi anlayabiliyorsan. Abyss'in bir demircinin ocağından daha sıcak olduğunu söylerler.""Sanırım onu asmadan önce bir duruşma olur," dedi buralarda daha yeni olan genç nöbetçi."Şerif, formalite icabı bir tane yapacaktır." Gardiyan omuzlarını silkti. "Bence gerek yok. Cesedin üzerinde dururken, elinde bıçakla yakalanmış." Kirli bir battaniye çıkarttı. "İşte, istiyorsan bunu üstüne örtebilirsin. Asılmadan önce soğuktan ölürse yazık olur. Anahtarları ver.""Anahtarlar bende değil. Sende olduğunu sanıyordum."Sonunda anahtarların kenderlerde olduğu ortaya çıktı. Hücrelerinden dışarı çıktılar ve kısa bir süre sonra hapishanenin ortasında piknik yapıyorlardı.Anahtarlarını geri vermeleri için kenderleri ikna etmeye Çilışan gardiyan ve tek nöbetçinin dikkati hapishaneye yaklaşan rfleşale ' alevlerini fark edemeyecek kadar dağılmıştı, kenderlerin çıkarttığı gürültü yüzünden yaklaşan kalabalığın haykırışlarını da işitmediler.Büyü yapmaktan ve şerifin sorgulamasından tükenmiş olan Raistlin, koma benzeri bir uykuya dalmıştı ve hiçbir şey duymadı.Meşalelerin ışıklarını Caramon da görmedi. Hapishaneden çok uzaktaydı, elinden geldiğince hızlı bir şekilde panayır alanına koşuyordu.Caramon kendisi de bir tutuklu olmaktan az farkla kurtulmuştu. Liman'ın şerifi tarafından sorgulanırken Caramon, sadakatle.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 193: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

325MARGARET WEISsuçla ilgili herhangi bir bilgisi olduğunu reddetmişti; kendisi ve kardeşi adına. Raistlin usanmış bir biçimde kendi hikayesini tekrar etmişti. Kurbanın yanına, vücudu incelemek için diz çökmüştü. Bıçağı neden aldığı ya da onu neden saklamaya çalıştığı hakkında bir fikri yoktu. Şoka girmişti, ne yaptığını bilmiyordu. Caramon'un hiçbir ilgisi olmadığını üzerinde durarak ekledi.Şans eseri bir tanık, genç rahibe, Judith'in çığlığını duydukları sırada koridorda Caramon'la konuşuyor olduklarını ifade etmek için ileri çıktı. Caramon o sürede ikizinin de kendisiyle olduğu konusunda yemin etti; ancak kız, onlardan sadece birini görmüş olduğunu söyledi.Şerif, başka yerde bulunduğunu kanıtlaması üzerine, isteksizce Caramon'u serbest bıraktı. Oğlan, kardeşine sevgi dolu, endişeli, tasalı bir şekilde baktı -Raistlin bu bakışa aldırmadı- ve panayır alanına doğru hızla koşmaya başladı.Yolda ilerlerken, Caramon olayları aklından geçirdi. İnsanlar onun kalın kafalı, zor anlayan biri olduğunu düşünürdü. Kalın kafalı değildi, sadece biraz yavaştı. O bir düşünürdü; yavaş ve temkinli bir düşünür, bir çözüme ulaşmadan önce sorunun her yönünü dikkate alan biri... Her zaman doğru çözüme ulaştığı gerçeği, genelde insanlar tarafından pek fark edilmezdi.Caramon'un bu korkunç durum üzerinde düşünmek için birkaç kilometresi vardı. Şerif tamamıyla dürüsttü. Formalite icabı bir duruşma olacaktı, sonucu belliydi. Raistlin cinayetten suçlu bulunacaktı, cezasını da asdarak ödeyecekti... İdam büyük ihtimalle o gün gerçekleştirilirdi, darağacını kurdukları anda.Panayır alanına ulaştığı sırada Caramon, bir karar vermişti. Ne yapması gerektiğini biliyordu.Panayır sessizdi. Orada burada bir kulübenin kepenkleri ardında ışık parlıyordu, sabah saatlerine çoktan girilmiş olmasına rağmen. Bazı zanaatkarlar, yarınki açılış için hâlâ mallarını tazelemeye çalışıyorlardı. Yarın panayırın son günü olacaktı, müşterileri kandırmak için son gün, alıcıları çeliklerinden ayrılmaya zorlamak için son gün.Limandaki yaşananlara dair sözler ya henüz panayır alanına ulaşmamıştı ya da; eğer ulaştıysa bile, katılanlar bunu iyi bir hikaye olarak dinlemiş, kendileri üzerinde herhangi bir etkisi olup olmayacağını çok az düşünmüşlerdi. Sabaha tamamen farklı hissedecekler-326I IRUHDÖVENİdi. Eğer yarın cinayet durujması ve idam olursa, panayıra katılım neredeyse hiç olmaz, satışlar düşerdi.Caramon, Flint'in kulübesini, dolunay olan ve aşırı bir şekilde parlayan kızıl ayın ve hafifçe ışıldayan yıldızların altında gölgeleri düşen çeşitli yapıların yamru yumru hatlarını izleyerek buldu. Caramon bunu iyi bir işaret olarak aldı. Raistlin, beyaz cübbe giyiyor olmasına rağmen, bir keresinde Lunitari'yi tercih ettiğini söylemişti.Caramon, Sturm'a bakındı; ama hiçbir yerde yoktu, TasslehofF da etrafta değildi. Caramon, Tanis'in çadırına gitti, çadırın kapısında duraksadı.Umutsuz Caramon, içeride devam ediyor olabilecek herhangi bir zevkli faaliyeti engellemekten suçluluk duymuyordu. Dinledi, hiçbir şey duymadı... Tenteyi kaldırdı, içeriye gizlice baktı. Tanis yalnızdı, uyuyordu ama huzurlu değildi. Bilinmeyen bir dilde bir şeyler

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 194: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

mırıldandı; herhalde elf dilindeydi, rahatsızca diğer tarafına döndü. Belli ki kavga çözülmeden kalmıştı. Caramon, tenteyi indirdi, geri gitti.îkiziyle paylaştığı çadıra girdiğinde, Caramon, Kitiara'yı bir battaniyeye sarılmış bir halde içeride bulmaktan sasıtmadı. Kadın düzenli bir şekilde nefes alıp vererek; rahat ve huzurlu bir şekilde uyuyordu. Kızıl ay, Caramon'un ardından içeri aktı; sanki Lunitari'nin kendisi bu görüşmede bulunmak istiyormuş gibiydi. Öfke ve dehşet, Caramon'un ruhunda en üst seviyeye çıkmak için birbiriyle yarıştı.Yere çömelerek Kit'in omzuna dokundu. Uyandırmak için kadını birkaç kez sarsmak zorunda kaldı; bunun ve kadının dönmeyc^-,^^. -^ vam etmesi ve kendisini hemen tanımamış numarası yapması üzerine, oğlan kendisini kandırdığı, uyuyor numarası yaptığı sonucuna vardı. Caramon'un daha önceki acılı bir deneyiminden bildiği üzere, Kit hiç kimsenin kendisine gizlice sokulmasına izin vermezdi."Sen kimsin? Caramon?" Kit esner gibi yaptı, elini dağılmış saçlarında gezdirdi. "Ne istiyorsun? Saat kaç?"Caramon, "Raistlin'i tutukladılar," dedi."Evet, yani, şaşırmadım. Sabah cezasını öder ve onu hapisten çıkarırız." Kit battaniyeyi omuzlarına çekti, arkasını döndü."Onu cinayet yüzünden tutukladılar." Caramon, ablasının sırtına konuştu. "Dul Judith'in öldürülmesinden dolayı. Onu odasında ölmüş olarak bulduk. Boğazı kesilmişti. Vücudunun yanında bir bı-327MARGARET WEISçak vardı. Raistlin ve ben o bıçağı tanıdık. Onu daha önce görmüştük... senin bıçak kemerinde."Sustu, bekliyordu.Kitiara bir an hareketsiz kaldı, sonra battaniyeyi atarak oturdu. Üzerinde çorapları ve uzun kollu gömleği vardı. Deri yeleğini çıkartmıştı, ancak çizmeleri ayağındaydı.Soğukkanlı, rahat ve hatta biraz da şaşırmıştı. "O zaman neden Raistlin i tutukladılar?""Onu bıçağı tutarken buldular."Kit yüzünü buruşturdu. "Bu salaklık... Küçük kardeşim genelde böyle salakça hatalar yapmaz. Bıçağı tanımaya gelince" -omuzlarım silkti- "bu dünyada bir sürü bıçak var.""Üzerinde Flint'in damgası olan çok yok; ya da senin kabzasını örülmüş deriyle sardığın gibisi. O senin bıçağındı, Kit. Hem Raisdin, hem de ben bunu biliyoruz.""Biliyorsun, değil mi?" Kit kaşını kaldırdı. "Raistlin herhangi bir şey söyledi mi?""Hayır, elbette söylemedi. Söylemez." Caramon sertti. "Ben bununla ilgili seninle konuşana kadar yapmaz. Ama yapacak.""Ona inanmazlar.""O zaman sen bir şeyler söyleyeceksin. Onu sen öldürdün, değil mi, Kit?"Kitiara tekrar omuzlarım silkti, cevap vermedi. Karanlık gözlerinde yansıyan kızıl ay ışığı, kesinlikle titremedi.Caramon ayağa kalktı. "Onlara söyleyeceğim, Kit. Onlara gerçeği söyleyeceğim." Eğildi, çadırdan dışarı çıkmaya hazırlandı.Kit ayağa kalktı, oğlanın giysisinin kolunu tuttu. "Caramon, bekle! Göz önünde tutman gereken bir şey var. Üstünde düşünmediğin bir şey." Oğlanı kuvvetle çadırın içine geri çekti, ay ışığının girmesini engelleyerek tenteyi kapattı."Pekala" -Caramon kadına soğuk soğuk baktı- "neymiş?"Kit, Caramon'un yarîına yaklaştı. "Raistlin'in böyle bir büyü yapabileceğini biliyor muydun?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 195: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Ne gibi?" Caramon şaşırmıştı."Bu gece yaptığı gibi bir büyü yapabileceğini. Güçlü bir büyüydü, Caramon. Biliyorum... Bazı büyü kullamcılarıyla takıldım ve gördüm ki... Neyse, ne gördüğümü boş ver; ama bu konuda bana328-.ilRUH DÖVENİgüven. Raistlin, yaptığı şeyi yapamıyor olmalıydı. Bu kadar gençken değil."Caramon, "O büyüde iyi," dedi, bunun ne hakkında olduğunu hâlâ anlamamıştı. Aynı tonlamayla Raistlin'in bahçıvanlıkta ya da yağda yumurta pişirmekte de iyi olduğunu söyleyebilirdi,; çünkü Caramon bunu böyle değerlendiriyordu.Kit, sabırsız bir el hareketi yaptı. "Sen yarı lağım cücesi misin ki bu kadar kalın kafalı olabiliyorsun? Anlayamıyor musun?" Sesini tıslayan bir fısıltıya indirdi. "Beni dinle, Caramon. Raistlin'in büyüde iyi olduğunu söylüyorsun. Ben de onun büyüde fazlasıyla iyi olduğunu söylüyorum. Bu geceye kadar fark etmemiştim. Sadece büyücü rolü oynadığını düşünüyordum. Bu kadar güçlü olduğunu nereden bilebilirdim ki? Hiç tahmin..."Sabrı tükenmeye başlayan Caramon, "Ne demek istiyorsun, Kit?" diye ısrar etti.Yumuşakça, sessizce, "Bırak onu alsınlar, Caramon," dedi Kit. "Bırak onu assınlar! Raistlin tehlikeli... O engereklere benziyor. Tıl-sımlanmış olduğu sürece iyi olacaktır. Ama eğer ona karşı gelirsen... Hapishaneye geri gitme, Caramon. Sadece yatağa git. Sabah eğer birisi sana bıçak hakkında bir şeyler sorarsa, onun olduğunu söyle. Yapman gereken sadece bu, Caramon. Her şey çabucak olup bitecektir."Caramon yıldırım çarpmış gibi salaklaştı; kadının kelimeleri kendisine öyle darbeler indirmişti, öyle sersemletmişti ki; ne söyleyeceğini bilemez bir haldeydi.Kit, karanlıkta oğlanın yüzündeki boş ifadeyi okuyamaJİft K^dt" değerlerine göre karar vererek, onun aklını çeldiğini düşündü."Sonra sen ve ben kalacağız, Caramon," diye devam etti. "Kuzeyde bir iş teklifi aldım. Parası iyi ve daha da iyileşecek. Paralı askerlik işi. Her zaman yapmaktan bahsettiğimiz şey, sen ve ben... Senin hakkında iyi şeyler söylerim. Lord seni alacaktır. Eğitimli askerler arıyor. Solace'tan kurtulacaksın, engellerden kurtulacaksın" -gözlerini kısarak Tanis'in çadırına doğru baktı, sonra bakışlarını tekrar üvey kardeşine döndürdü- "istediğini yapmakta özgür olacaksın. Ne dersin? Benimle misin?"Caramon, boğuk bir sesle, "Sen benim... Raistlin'in ölmesine... izin vermemi mi istiyorsun?" diye sordu, kelimeler yüzünden nere-329MARCARET WEISdeyse boğulacaktı.Ellerini açıp yatıştınrcasına, "Sadece bırak olacaklar olsun," dedi Kit. "En iyisi bu.""Bunu demek istiyor olamazsın!" inanamaz bir şekilde baktı. "Ciddi değilsin."Kit, sertçe, "Ahmak olma, Caramon!" dedi. "Raistlin seni kullanıyor! Hep kullandı, her zaman da kullanacak! Seni bir Florsam parası kadar bile önemsemiyor. İstediğini elde etmek için seni kullanacak; sonra da seninle işi bittiğinde, sen sanki kıçını silmek için kullandığı bir parça bezmişsin gibi seni fırlatıp atacak. Hayatım bir cehenneme çevirecek, Caramon! Abyss! Bırak onu assınlar! Bu senin suçun olmayacak!"Caramon ondan uzaklaştı, çadırın direğini neredeyse yıkıyordu. "Sen ne hakla... Hayır, bunu yapmayacağım!" Çadırın tentesiyle boğuşmaya

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 196: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

başladı, umutsuzca dışarı çıkmaya çalışıyordu.Kit ona doğru bir hamle yaptı, tırnaklarını etine batırdı. Yüzünü genç adamınkine yaklaştırdı, o kadar yakındı ki; Caramon, kadının nefesinin sıcaklığını yanaklarında hissedebiliyordu. "Böyle bir cevabı Sturm'dan ya da Tanis'ten beklerdim. Ama senden değil! Sen bir aptal değilsin, Caramon. Söylediklerim hakkında düşün!"Caramon başını şiddetle salladı. Midesinin bulandığını hissediyordu, tıpkı katledilmiş cesedi ilk gördüğünde hissettiği gibi. Hâlâ çadırdan dışarı çıkmaya çabalıyordu; ancak o kadar şaşırmış ve altüst olmuştu ki, yolunu bulamıyordu.Kit, elleri belinde, sessizce kardeşine baktı. Sonra çileden çıkmışçasına kızgınlıkla iç geçirdi."Kes şunu!" diye sinirle emretti. "Ortalığı mahvetmeyi kes! Çadırı yıkacaksın! Sadece sakinleş, tamam mı? Bunu demek istemedim. Tamamen bir şakaydı. Raistlin'in asılmasına izin vermem."

"Senin şaka anlayışın bu mu?" Caramon yüzündeki soğuk terleri sildi. "Ben gülmüyorum. Onlara gerçeği söyleyecek misin?"Kit, "Bu ne yarar sağlayacak ki?" diye sordu ve şiddetli bir öfkeyle ekledi, "Onun yerine benim asıldığımı mı görmek istersin? Amacın bu mu?"Caramon sessiz kaldı, sefil bir haldeydi."Onu ben öldürmedim," dedi Kit soğukça."Senin bıçağın..."330

RUHDÖVENİ"Biri tapınaktaki kargaşada onu çalmış. Kemerimden almış. Eğer beni öyle suçlamak yerine sormuş olsaydın sana söylerdim. Gerçek bu. Olan bu; ama kimsenin bana inanacağını düşünüyor musun?"Hayır, Caramon kimsenin ona inanmayacağından tamamıyla emindi.Kit, "Gel hadi," diye emretti. "Tanis'i alacağız. O ne yapılması gerektiğini bilir."Deri gömleğini giydi. Kılıcı yerde duruyordu, uyuduğu yerin hemen yanında. Onu tutarak, kemeri beline bağladı.Caramon'un koluna hafifçe vurup, "Küçük şakamla ilgili yarı-elfe tek kelime bile etmek yok," dedi. "Anlamayacaktır."Caramon başını salladı, konuşamıyordu. Hiç kimseye söylemeyecekti, asla... Bu çok utanç verici, çok korkunçtu. Belki de gerçekten bir şakaydı; kara mizah. Ancak Caramon öyle olduğunu düşünmüyordu. Kadının kelimelerini hâlâ duyabiliyordu, söylendikleri coşkuyla birlikte. Gözlerindeki korkutucu ışığı hâlâ görebiliyordu. Kadından uzaklaştı. Dokunuşu tenini ürpertiyordu.Kit, Caramonun koluna hafifçe vurdu, sanki lapasının tamamını yemiş iyi bir çocukmuşçasına. Caramon'u iterek geçerken Tanis'e seslendi ve seri adımlarla çadırın dışına çıktı.Caramon, Flint'i uyandırmak için kulübeye giderken, panayır alanında yankılanan bir ses duydu."Büyücüyü yakacaklar! Gelin ve görün! Büyücüyü yakacaklar!"-^ Ü^-««^ 1*£33118Raistlin bir tehlike hissinin şimşek gibi çakıp; kendisini dehşete düşüren rüyalarından sarsarak uyandırmasıyla ayılmaya başladı. Aklı uyanıp çalışmaya başlayana ve tehlikenin kaynağını bulana kadar, battaniyenin altında titreyerek, içgüdüsel olarak hareketsiz kaldı.Yanan meşalelerin dumanının kokusunu aldı, hapishanenin dışındaki sesleri duydu ve korkuyla dinleyerek hiç hareket etmeden yatmaya

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 197: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

devam etti.Nöbetçi, "Siz erkeklere söylüyorum," diyordu, "büyücünün duruşması yarın yapılacak. Bugün değil. Söyleyeceklerinizi o zaman Yüksek Şerife söylersiniz.""Yüksek Şerifin bu durumda yargılama hakkı yok!" diye yanıtladı boğuk bir ses. "Büyücü benim karımı, rahibemizi öldürdü! O, bu gece yanacak, tıpkı bütün cadıların iğrenç suçları yüzünden yakılması gerektiği gibi. Kenara çekil, gardiyan. Siz sadece iki kişisiniz ve biz otuzdan fazlayız. Masum insanların zarar görmesini istemiyoruz."Yandaki hücrelerde heyecanla çene yarıştıran kenderler, görmek için bankları pencerelere itiyor; hapiste olduklarından ve büyücünün kızartılmasını kaçıracaklarından dolayı sızlanıyorlardı. Sonra biri kilidi tekrar açmalarını önerdi. Ne yazık ki, anahtarlarının çalınmasından sonra, nöbetçiler kenderlerin hücrelerinin kapısına bir zincir ve asma kilit eklemişlerdi ki; bu da zorluk derecesini epeyce arttırmıştı. Kenderler, cesaretlerini yitirmeksizin, çalışmaya başladılar.Gardiyan, "Rankin! Git yüzbaşıyı getir," diye emretti.Dışarıdan bir itişme sesi geldi, çığlıklar, küfürler ve acı dolu bir haykırış."İşte anahtarlar," dedi aynı boğuk ses. "Siz ikiniz, hapse girin ve332RUHDÖVENİonu dışarı çıkartın."Bir ses, "Peki ya muhafızların yüzbaşısı ve şerif?" diye sordu. "Engellemeye çalışmazlar mı?""Kardeşlerimizden bazıları onlarla ilgilendi. Bu gece bize sorun olmayacaklar. Gidip büyücüyü getirin."Raisdin fırlayarak ayağa kalktı; ümitsiz bir şekilde paniğini bastırmaya ve ne yapması gerektiğini düşünmeye çalışıyordu. Aklına az sayıdaki büyüleri geldi, ancak gardiyan içinde büyü malzemeleri olan keselerini almıştı. Aşırı yorgun ve korkuyorken onları yapabilecek kadar gücünün ya da aklının olup olmadığından şüphelendi.Zaten bana ne yarar sağlayabilirler ki? diye acıyla düşündü. Otuz adamı birden uyutamam. Hücrenin kapısını kapalı tutacak bir büyü yapabilirim; ancak bu yorgunlukla uzun süre devam etti-remem. Başka hiçbir silahım yok. Savunmasızım! Tamamen onların insafına kaldım!Gök mavisi cübbeleriyle rahipler gözüktü, meşalelerini yukarıda tutuyor, teker teker hücreleri arıyorlardı. Raistlin gölgeli bir köşeye saklanması için kendisini zorlayan duygularıyla savaştı. Kendisini bulduklarını gözünün önünde canlandırdı, kendisini rezil ederek sürüklüyorlardı. Onları hiçbir şeyi belli etmeyen bir sükunetle beklemek için kendini zorladı. Elinde sadece vakar ve gurur kalmıştı. Onları sonuna kadar koruyacaktı.Bir an umutla Caramon'u düşündü, sonra gerçekçi olmadığı için ümidini aklından çıkarttı. Panayır alanı hapishaneden uzaktı. Caramon'un neler olduğunu bilmesinin hiç bir şansı yoktu. Sabaha kadar dönmezdi ve o zaman da çok geç olacaktı. ^^f "^ ^*^Rahiplerden biri Raistlin'in hücresinin önünde durdu."İşte burada! Bu kafeste!" - -Raistlin, titrediğini göstermemek için ellerini sıkıca birleştirdi. Onları meydan okurcasına karşıladı; korkusunu gizlemek için yüzüne soğuk, gururlu bir maske takmıştı.Rahiplerde hücrenin anahtarı vardı; gardiyan pek fazla direnmemişti. Rahipler, asma kilidi çıkartmakta zorlanan kenderlerin yalvarışlarını ve feryatlarını duymazlıktan gelerek Raistlin'in hücresini açtılar. Onu sıkıca tutarak, bir iple ellerini bağladılar."İğrenç büyülerini artık üzerimizde yapamayacaksın," dedi biri.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 198: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Raistlin gururla konuşarak, "Korktuğunuz benim büyüm değil,"333MARCARETVVEISdedi, sesi çatallaşmadığı için memnundu. "Sözlerim... İşte bu yüzden beni duruşmaya çıkmadan önce öldürmek istiyorsunuz. Eğer konuşma şansı bulursam, sizlerin hırsız ve birer şarlatan olduğunuzu açıklayacağımı biliyorsunuz."Rahiplerden biri Raistlin'in suratına vurdu. Vuruş onu sersemletti, bir dişini kırdı ve dudağını yardı. Ağzına kan tadı geldi. Hücrenin ve rahiplerin görüntüsü titredi.Diğer rahip, "Onu bayıltmayın!" diye azarladı. "Alevlerin kendisini yaladığını hissetmesi için tamamen kendinde olmasını istiyoruz."Raistlin i kollarından tuttular, apar topar hücreden çıkarttılar, o kadar hızlı hareket ediyorlardı ki neredeyse ayaklarım yerden kestiler. Onların ardından tökezleyerek ilerledi, düşmemek için kendini neredeyse koşmaya zorladı. Ne zaman yavaşlasa, kollarını acıyla sıkarak ilerlemesi için onu sarstılar.Gardiyan, başı önüne eğik ve gözleri kısılmış bir şekilde kapıya yaslanmıştı. Mahkumu korumak için biraz çabaladığı belli olan genç nöbetçi bilinçsiz bir şekilde, kafasının altında oluşmuş bir kan gölcüğüyle, yerde yatıyordu.Raistlin, öne getirildiğinde rahiplerden neşeli haykırışlar yükseldi. Yüce Rahip'in sert bir emri üzerine bağırışlar anında kesildi. Sessizce, ölümcül bir amaçla Raistlin'in çevresini sardılar vereceği emirler için liderlerine baktılar."Onu tapınağa geri götüreceğiz ve orada idam edeceğiz. Ölümü, bize karşı çıkmayı düşünenlere bir örnek olacak."Büyücünün ölümünden sonra, hiçbirimizin dev kenderi görmediğini iddia edeceğiz. Aynı açıklamayı yapmaları için şakşakçılarımızı göndereceğiz. Görmüş olanlar, kısa bir süre sonra, duyularından şüphe etmeye başlayacak. Belzor'un gücünden korkmuş olan büyücünün fark edilmeden sıyrılmak ve rahibemizi öldürmek için kargaşayı başlattığını ileri süreceğiz."Şüpheyle, "İşe yarayacak mı?" diye sordu biri. "İnsanlar gördüklerini gördü.""Kısa zamanda düşüncelerini değiştirirler. Tapınağın önünde büyücünün kömürleşmiş bedenini görmek, doğru kararı vermelerinde onlara yardımcı olacaktır. Yapmayanlar aynı kaderle karşılaşacak.""Ya büyücünün dostları? Cüce ve yarı-elf ve geri kalanlar?""Judith onları tanıyordu, bana onlar hakkında her şeyi anlatmış-334-a»RUHDÖVENİti. Korkacak bir şeyimiz yok. Ablaları bir fahişe. Cüce, sadece bira kupasını önemseyen alkolik bir ayyaş. Yarı-elf bir melez, sızlanan bir korkak, bütün elfler gibi. Hiçbir sorun yaratmayacaklar. Kasabadan gitmekten sadece çok mutlu olacaklardır. Birileri ilahi söylemeye başlasın," diye terslendi Yüce Rahip. "Bunu Belzor'un adına yaparsak daha iyi gözükür."Raistlin, hiç de iç açıcı olmayan bir şekilde gülümsemeyi başardı; ancak bu yarılmış dudağındaki yarayı tekrar açtı. Aklına dostları gelince ümitsizliği azaldı ve giderek umutlandı. Rahiplerin, Raistlin in dramatik bir şekilde ölümüne duydukları ihtiyaç, ölümüne olan isteklerinden daha fazlaydı; halkın kafasına Belzor korkusunu aşılamak için buna gereksinimleri vardı. Bu oyalanma kendi avantajına dönebilirdi. Kasabadaki gürültü, ışık ve velvelenin fark edilmiş olması gerekiyordu, panayır alanına bu kadar uzakta olsa bile.Rahipler, bir yandan ilahi okuyup, öte yandan Belzor'a şükürler ederek Raistlin'i Liman sokaklarında sürüklediler. Yüksek sesli ilahi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 199: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

ve parlayan meşalelerin ışığı, insanları yataklarından pencerelere çekti. Olayları görerek aceleyle giysilerini giydiler, izlemek için dışarı fırladılar. Meyhanelerdeki sarhoşlar, bütün bu karışıklığının nedenini öğrenmek için içmeyi bıraktılar. Hızla kalabalığa karıştılar ve rahiplerin arkasına düştüler. Artık sarhoş naraları, rahiplerin ilahisini bastırıyordu.Şişen ağzının acısı Raistlin'in başının dayanılmaz bir şekilde ağrımasına neden oldu. İpler etini kesti, rahipler kollarını çimdikledi. Ayakta kalmak için çabaladı, yoksa yere düşecek ve ayaklar altında çiğnenecekti. Bu tamamıyla gerçek dışıydı; hiç korku duyn^ifyc^pu.*^" wtKorku sonradan gelecekti. Şu anda bir kabusun, hiçbir zaman uyanamayacağı bir hayal dünyasının içindeydi. Arada sırada ışıkta aydınlanan bir yüz -pis pis sırıtan bir ağız, neşeyle bakan gözler- dışında hiçbir şey görmüyordu; sonra yüz, hızla karanlıkta kayboluyor, yerini yenisi alıyordu. Çocuğunu kaybetmiş olan genç anne gözüne çarptı, kederli, acıyan, korkmuş suratını gördü. Kadın, sanki yardım edebilecekmiş gibi elini ona doğru uzattı; ama rahipler kadını kaba bir şekilde geri ittiler.Belzor Tapınağı uzakta belirdi. Görünüşe göre taş yapı yangından zarar görmemişti, sadece iç kısımları hasara uğramıştı. Kalabalık, mavi cübbeli bir adamın uzunca bir ahşap direği alana getirme-335MARCARET VVEISsini izlemek için tapınağın önündeki geniş çimenlikte toplanmıştı. Diğer rahipler direğin etrafına ince odun, çalı çırpı attılar.Limanın bir sürü vatandaşı, rahiplere odun yığınını yapmaları için yardım ediyordu.Daha birkaç saat önce rahipleri yuhalayan aynı vatandaşların bir kısmı kendisine güldü ve aşağıladı. Raistlin şa-şırmamıştı. İşte bu, insanlığın iğrençliğinin kanıtıydı. Bırak Belzor tarafından kontrol edilsinler, soyulsunlar ve aldatılsınlar. O ve takipçileri birbirlerini hak ediyordu.Rahipler ve kalabalık, Raistlin'i tapınağa giden sokağa döndürdüler. Artık kazığa çok yakınlardı ama Caramon neredeydi? Kit ve Tanis neredeydi? Ya rahipler onları durdurmuş, yollarını kesmişse? Ya panayırın içinde kendi canlarını kurtarmak için savaşıyorlarsa, ona ulaşmak için hiçbir yolları yoksa? Ya -ürpertici bir düşünce-onu kurtarmanın ümitsiz olduğunu görmüş ve vazgeçmişlerse?Kalabalık da ilahiye katıldı, delirmiş bir biçimde tekrarlayarak, "Belzor! Belzor!" diye bağınyorlardı. Raistlin'in ümitleri öldü, korkusu dehşet içinde su yüzeyine çıktı. Sonra bir ses bu yabani ilahinin, haykırışların ve kahkahaların üstünde çınladı."Durun! Bunun anlamı nedir?"Raistlin başını kaldırdı.Sturm Brightblade, sokağın ortasında dikilerek rahiplerin yolunu engelliyor, kazıkla kurbanı arasında duruyordu. Sayısız meşalenin ışığıyla aydınlatılan Sturm'un etkileyici bir görüntüsü vardı. Dimdik ve korkusuzca, uzun bıyıkları dikilmiş bir şekilde duruyordu. Sert yüzü, olduğundan daha yaşlı gözüküyordu. Elinde kınından sıyrılmış bir çelik tutuyordu; meşalelerin ışıkları kılıcın üzerinde parladı, sanki metal alev almış gibiydi. Gururlu ve vahşi, sakin ve ağırbaşlıydı; bir girdap gibi dönen karmaşanın ortasında sabit duran bir nokta...Kalabalık huşu ve saygıyla sustu. Öndeki rahipler durdular, şövalye olmayan; ama tavırlarıyla, duruşuyla ve cesaretiyle bir şövalyeye yakışır biçimde davranan bu genç adamdan gözleri korkmuştu. Sturm, Huma'nın efsanevi döneminden fırlamış bir hayalet gibiydi. Karar veremeyen ve rahatsız olan öndeki rahipler, emir vermesi için arkalarındaki Yüce Rahip'e baktılar.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 200: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Öfkeyle, "Sizi aptallar!" diye bağırdı Yüce Rahip. "O tek bir adam ve yalnız! önu devirin ve ilerlemeye devam edin!"336IRUHDÖVENİİzleyen kalabalığın ortalarından bir taş süzüldü, Sturm'u alnından vurdu. Adam elini yaranın üstüne bastırdı, olduğu yerde sendeledi. Yine de ne yoldaki yerini terk etti ne de kılıcını düşürdü. Kan, bir göziinün görmesini engelleyerek, yüzünde aşağıya aktı. Kılıcını kaldırarak amansızca rahiplere doğru ilerledi.Kalabalık kanın tadını almıştı, daha fazlasını istiyorlardı, kendi-lerininki olmadığı sürece. Birkaç kabadayı kalabalıktan ayrılarak arkadan Sturm'un üzerine atladılar. Adamlar bağırarak ve küfrederek, tekmeleyerek ve yumruklayarak onu yere yapıştırdılar.Rahipler, aceleyle tutsaklarını direğe götürdüler. Raistlin arkadaşına bir göz attı. Sturm inleyerek yerde yatıyordu, yırtılmış giysisi kanla kaplanmıştı. Sonra kalabalık Raistlin'in etrafına akın etti, artık arkadaşını göremiyordu.Umudunu tamamıyla kaybetmişti. Caramon ve diğerleri yoktu. Raistlin öleceğini, korkunç ve acılı bir şekilde öleceğini anladı.Ahşap direk, odun yığınının ortasına saplanmıştı; dallar o kadar kuruydu ki ayaklar altında çatırdıyordu. Dallar, Raistlin'in cüb-besine takıldı, rahipler onu kazığa doğru ittirirken giysisini yırttı. Onu kaba bir şekilde döndürdüler, böylece gözleri parlayan ve açlıkla ağızlarını açmış olan kalabalığa yüzünü çevirmiş oldu. Kuru odun bir sıvıyla ıslatılmıştı; kokusuna bakılırsa cüce içkisiyle. Bu rahiplerin değil, durumdan zevk alan ve epey sarhoş olanların işiydi.Rahipler, Raistlin'in bileklerini ahşap direğin arkasından birbirine bağladılar; sonra da makaralarca ipi göğsünün ve gövdesinin etrafında döndürerek onu iyice sabitlediler. Sıkıca bağlanıma^ vg^ kalan bütün gücüyle uğraşmasına rağmen kendini kurtararnadı. Yüce Rahip bir konuşma yapacaktı; ancak hevesli bir sarhoş, daha rahipler tutsaklarını bağlamayı bitirmeden tahtaların üzerine bir meşale fırlattı, neredeyse Yüce Rahip'i de tutuşturacaktı. O ve diğerleri odun yığınından görülmemiş bir hızla zıplamak ve kaçmak zorunda kaldılar. Alkolle ıslatılmış odunlar hemen alev aldı. Ateşten diller çıraları yaladı, onları tüketmeye başladı.Duman Raistlin'in gözlerine battı, onları yaşlarla doldurdu. Alevler ve duman yüzünden gözlerini kapattı ve zayıflığına ve acizliğine lanet etti. Alevler tenine ulaştığında büyük acılar verecek olan işkenceye dayanmak için kendini hazırladı.Hemen arkasından, "Selam, Raistlin!" diyen bir ses çınladı. "Bu337MARGARETWEISheyecanlı, değil mi? Daha önce birinin kazıkta yakıldığını hiç görmemiştim. Tabi, bunun sen olmamasını tercih ederdim..."Tasslehoff'un gevezelik ettiği süre boyunca bıçağı Raistlin'in bileklerini bağlayan ipin düğümlerini süratle kesti.Boğuk, öfkeli sesler, "Kender!" diye bağırdı. "Onu durdurun!"Aceleyle, "işte, bunun yardımcı olabileceğini düşündüm," dedi Tas.Raistlin, eline tutuşturulan bıçağın kabzasını hissetti."Bu senin dostundan, Lemuel'den. Diyor ki..."Raistlin, Lemuel'in ne dediğini asla bilemeyecekti; çünkü tam o sırada kalabalıktan muazzam bir haykırış koptu, insanlar korkuyla çığlık atıp bağırdılar. Çelik, meşalelerin ışığı altında parladı. Caramon, bir anda Raistlin'in önünde belirdi. Raistlin, kardeşinin yüzünü görmekten dolayı yere yıkılıp sevinçten ağlayabilirdi. Caramon, acıyı hissetmeyerek, yanan odun yığınlarını kaptı ve kenara attı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 201: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Tanis sırtını Caramon'unkine dayamıştı, kılıcının keskin olmayan tarafını sallayarak meşaleleri ve sopaları uzaklaştırıyordu. Kitiara sevgilisinin yanında dövüşüyordu. Kadın, kılıcının keskin olmayan tarafını kullanmıyordu. Bir rahip kanlar içinde ayaklarının dibine düştü. Kit dudaklarında garip bir gülümsemeyle dövüşüyor, koyu gözleri zevkle parlıyordu.Flint de oradaydı; TasslehofF'u tutmuş ve onu tapınağın içine sürüklemeye çalışan rahiplerle boğuşuyordu. Cüce onlara öylesine şiddetli bir vahşetle saldırdı ki; kısa bir süre sonra kenderi bırakıp kaçmak zorunda kaldılar. Sturm meydana çıktı, kılıcını öldürmek için kullanıyordu, kan yüzünde bir maske oluşturmuştu.Liman'ın vatandaşları, büyücünün yanıp kül olmayacağını görmekten üzülmüş olmalarına rağmen, bu cüretkar kurtarma girişimi yüzünden dikkatlerini başka bir yöne odaklamış ve bundan zevk almaya başlamışlardı. Vefasız kalabalık rahiplere karşı döndü, kahramanları alkışladı. Yüce Rahip, tapınağın güvenliğine kaçtı. Suç ortakları -en azından ayakta kalanlar- aceleyle onu izlediler. Kalabalıktan kimileri tapınağa taş atmaya başladı.Ferahlama ve güven duygusu, artık alevler içinde ölmeyeceğini fark eden Raistlin'in içine bir anda dolarak onu sersemletti ve oğlan bayıldı. Ayaklarının üzerine yığılmıştı.Caramon, Raistlin'in bedenini saran ipleri kopardı ve bayılan kardeşini tuttu. Raistlin'i kollarında kaldıran Caramon, onu kazık-338RUHDÖVENItan uzağa taşıdı ve yere yatırdı.Kalabalık etraflarında toplandı, sadece birkaç saniye önce yakılmasını izlemeye can atanlar, şimdi genç adamı kurtarmak istiyordu."Açılın, sizi dangalaklar!" diye kükredi Flint, kollarını sallıyor ve ters ters bakıyordu. "Hava almasına izin verin."Biri, 'cesur genç adama vermesi için' cücenin eline bir şişe kaliteli konyak tutuşturdu.Flint, "Sağ ol," dedi ve kendini güçlendirmek için büyük bir yudum aldı, sonra şişeyi verdi.Caramon, konyağı Raistlin'in dudaklarına değdirdi. Alkolün yarık dudağını acıtması ve ateşli sıvının boğazını yakması bilincini yerine getirdi. Boğulur gibi oldu, nefesi kesildi ve konyak şişesini ittirdi."Yakılmaktan kıl payı kurtuldum, Caramon! Şimdi beni zehirleyecek misin?" Raistlin öksürdü, berbat bir haldeydi.Caramon'un dinlenmesi gerektiği konusundaki itirazlarına aldırmayarak ayağa kalkmaya çabaladı. Kalabalık tapınağın çevresini sarmış, Belzor'un rahiplerinin yakılması gerektiğini haykırıyorlardı."Genç adam yaralandı mı.'" diyen endişeli bir ses duyuldu. "Yanıklar için bir merhemim var."Raistlin, meraklıyı kovmaya çalışan kardeşini durdurarak, "Tamam, Caramon," dedi. "Bu benim bir dostum."Lemuel, kaygıyla Raistlin'e baktı. "Sana zarar verdiler mi?""Hayır, efendim. Hiç zarar görmedim, teşekkür ederim. Sadece olanlardan dolayı biraz sersemledim.""Bu merhemi" -Lemuel küçük bir kavanozu havaya ijjildt|İı-^<»-f im "kendim yaptım. Öd ağacından...""Teşekkür ederim," dedi Raistlin, kavanozu kabul ederek. "Benim ihtiyacım yok; ancak kardeşimin bunu kullanabileceğine inanıyorum."Caramon'un yanmış ve su toplamış ellerine bir göz attı. Caramon kızardı ve utangaçça gülümseyerek ellerini arkasına sakladı.Raistlin, "Bıçak için teşekkür ederim," dedi ve iade etmeyi önerdi. "Çok şükür onu kullanmama gerek kalmadı."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 202: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Sende kalsın! En azından bunu yapabilirim. Sana teşekkür ederim, genç adam, evimi terk etmek zorunda kalmayacağım."Bıçağı tutarak, "Ama kitaplarınızı bana verdiniz," diye itiraz etti Raistlin.339MARCARET WEISLemuel elini sallayarak bıçağı reddetti. "Babama aitti. Ona senin gibi bir büyücünün sahip olmasını isterdi. Bana kesinlikle bir faydası yok, ondan sadece gardenyalarımın etrafındaki toprağı havalandırmakta yararlanıyorum. Bunun yanında bir de deriden garip bir kılıf var. Bıçağı kolunda gizleyerek taşırdı. Bir büyücünün son savunması olduğunu söylerdi."Bıçak çok kaliteliydi, keskin çelikten yapılmıştı. Tuttuğu zaman hissettiği hafif karıncalanmadan, Raistlin onun büyüyle dolu olduğunu anladı. Bıçağı kemerine soktu ve Lemuel'in elini içtenhkle sıktı.Raistlin, "Daha sonra kitaplar için uğrayacağız," dedi.Nazik bir şekilde başını eğerek selam veren Lemuel, "Sen ve arkadaşların benimle bir çay içerseniz çok mutlu olurum," diye cevap verdi.Biraz daha selamlaşmadan, tanışmadan ve kasabadan çıkarlarken kendisine uğramaları için aldığı sözlerden sonra Lemuel ayrıldı, söküp çıkarttığı bitkilerini tekrar ekmek istiyordu.Yol arkadaşları böylece yalnız kaldılar. Tapınağı sarmış olan kalabalık dağılıyordu. Söylentilere göre Belzor'un rahipleri yer altındaki tünellerini kullanarak kaçmışlar ve canlarını kurtarmak için dağlara koşuyorlardı. Onların arkasından peşlerine düşmek için bir ekip kurulması gündeme geldi. Ancak neredeyse şafak sokmuştu. Sabah rutubetli ve soğuktu. Sarhoşların kafaları bulanıktı ve uykuları vardı. Erkekler tarlada işlerinin olduğunu hatırladılar, kadınların bir anda aklına çocuklarını evde yalnız bırakmış oldukları geldi. Liman'ın vatandaşları, rahipleri dağlardaki goblinlere ve ogrelere bırakarak dağıldılar.Arkadaşlar, panayır alanına geri döndü. Panayır bir gün daha devam edecekti; ancak Flint şimdiden gitmek istediğini açıklamıştı."Bu iğrenç şehirde gerektiğinden fazla bir dakika bile harcamayacağım. Buradaki insanlar kaçık. Tamamıyla kaçık. Önce yılanlar, sonra idamlar, şimdi de yakmalar. Kaçık..." diye homurdandı sakalının ardından. "Tamamıyla kaçık."Tanis, "Bir günlük satıştan olacaksın," diye gözlemledi.Cüce, tatsız bir şekilde, "Onların paralarını istemiyorum," dedi. "Herhalde lanetlidir. Daha önce almış olduklarımı da geri vermeyi cidden düşünüyorum."340

RUHDOVENIElbette vermedi. Paranın içinde durduğu kasa, cücenin yolculuk için hazırlayacağı ilk şey olacaktı; onu emniyetle ve gizlice arabanın koltuğunun altına yerleştirecekti.Raistlin, "Hepinize teşekkür etmek istiyorum," dedi, boş yollarda yürürlerken. "Ve sizi de tehlikeye attığım için özür dilemek istiyorum. Sen haklıydın, Tanis. Bu insanları küçümsedim. Onların gerçekten ne kadar tehlikeli olabileceklerini fark etmedim. Bir dahaki sefere daha dikkatli olacağım."Gülümseyen Tanis, "Bir daha olmayacağını umalım," dedi."Ve sana teşekkür etmek istiyorum, Kitiara," dedi Raistlin."Ne için?" Kit, o yamuk sıntışıyla gülümsedi. "Seni kurtardığım için mi?""Evet," dedi Raistlin soğuk bir tavırla. "Beni kurtardığın için."Kit, oğlanın omzuna vururken, "Ne zaman istersen!" dedi gülerek. "Ne

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 203: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

zaman istersen..."Caramon, bunun üzerine bozulmuş bir şekilde, ciddiyetle baktı. Ama hemen başını çevirdi.Dövüşmek Kitiara'ya yakışıyordu. Yanakları kızarmış ve gözleri parlamıştı, dudakları kıpkırmızıydı; sanki döktüğü kanı içmiş gibiydi. Kit hâlâ kahkahalar atarken, Tanis'in kolunu tuttu, ona sıkıca sarıldı. "Sen çok usta bir silahşorsun, dostum. Kıhcını kullanarak çok iyi bir hayat yaşayabilirsin. Paralı askerliği düşünmemiş olmana şaşırdım.""Şu anda iyi bir hayat yaşıyorum. Güvenli bir hayat," diye ekledi Tanis. Yine de kadına gülümsedi, kendisini takdir etmesinden memnun olmuştu. «»»• ^ •«-"Pöh!" dedi Kit küçümseyerek. "Güvenli hayatlar şişko yaşlı adamlar içindir! Birlikte iyi savaşıyoruz, yan yana. Düşünüyordum da..."Tanis'i kenara çekti, sesini alçaktı. Görünüşe göre aralarındaki kavga unutulmuştu.Tasslehoff, Raistlin'in etrafında hoplarken, "Bana da teşekkür etmeyecek misin, Raistlin?" diye bağırdı. "Şuna bir bak!" Kender, üzgün bir şekilde, topuz yaptığı saçlarını omzunun üzerinden çekti. Yanmış saç kokusu çok güçlüydü. "Azıcık yandım; ama dövüş buna değerdi, seni kazıkta yanarken görememiş olsam bile. Bunun için biraz hayal kırıklığına uğradım; ama bu konuda bir şey yapamayacağını biliyorum." Tas, gönlünü almak istercesine Raistlin'e sarıldı.341MARCARETVVEISRaistlin, "Evet, Tas, teşekkür ederim," dedi ve yeni bıçağını ken-derin elinden aldı. "Ve sana da teşekkür etmek istiyorum, Sturm. Yaptığın çok cesurcaydı. Cesur ama çılgınca...""Seni adil olarak yargılamadan, idam etmeye hiç hakları yoktu. Haklı değillerdi ve onları durdurmak benim görevimdi. Ancak..."Sturm yolda durdu. Kaskatı bir şekilde, ellerini yaralanmış kaburgalarına bastırarak Raistlin'e döndü. "Yürüdüğümüz süre boyunca konu üzerinde ciddi ciddi düşündüm ve gidip Liman'ın Yüksek Şerifi'ne teslim olman için ısrar etmek zorundayım.""Neden? Yanlış hiçbir şey yapmadım."Sturm suratını asarak, "Rahibenin öldürülmesi yüzünden," dedi, Raistlin'in küstahça davrandığını düşünüyordu.Caramon sessizce ve sakince, "Dul Judith'i o öldürmedi, Sturm," dedi. "O odaya girdiğimizde kadın ölmüştü."Rahatsız olan Sturm, ikizlerin önce birine, sonra diğerine baktı. "Yalan söylediğini hiç görmedim, Caramon. Ancak kardeşinin hayatı buna bağlıysa söyleyebileceğini düşünüyorum."Caramon, "Söyleyebilirim," diye kabul etti, "ama şu anda yalan söylemiyorum. Babamın mezarı üzerine yemin ederim ki; Raistlin cinayetten sorumlu değil."Sturm uzun uzun Caramon'a baktı, sonra bir kere kafasını salladı, ikna olmuştu. Tekrar yürümeye başladılar."Onu kimin öldürdüğünü biliyor musun?" diye sordu Sturm.Kardeşler birbirlerine baktılar.Caramon, "Hayır," dedi ve başını eğip çizmelerine baktı, yolu tozuttu.Panayır alanına ulaştıklarında hava aydınlanmıştı. Satıcılar bölmelerini açıyor, sabahki işler için hazırlık yapıyorlardı. Raistlin'i bir kahraman olarak karşıladılar, kahramanlıklarını övüyor, yol arkadaşları Flint'in dükkanına yürürlerken alkışlıyorlardı. Ancak kimse onlarla doğrudan konuşmadı.Flint bölmesini açmadı. Kepenkleri kapalı bırakarak, mallarını arabaya taşımaya başladı. Meraklarına yenilen satıcılardan birkaçı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 204: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

hikayeyi duymak için sonunda geldiklerinde cüce tarafından sertçe342RÖHDÖVENİgeri çevrildiler ve alınmış bir şekilde uzaklaştılar.Bir ziyaretçileri daha oldu; bir korku daha... Yüksek Şerifin kendisi geldi, Raistlin'e bakıyordu. Kit kılıcını çekti, kardeşine ortadan kaybolmasını söyledi, görünüşe göre bir dövüş daha olacaktı. Raistlin, kadına silahını kaldırmasını söyledi.Ablasına anlamlı bir biçimde bakarak, "Ben suçsuzum," dedi.Kılıcını sabırsızca kınına sokarken, "Az kalsın gevrek bir suçsuz olacaktın," diye öfkeyle yanıtladı Kit. "Devam et, o zaman... Ama bu defa seni kurtarmamı bekleme."Ancak şerif özür dilemeye gelmişti. İstemeyerek ve beceriksizce yaptı bunu. Genç rahibe ortaya çıkıp cinayet işlendiği sırada Raistlin'i ikiziyle birlikte gördüğünü itiraf etmişti. Önceden doğruyu söylememişti; çünkü dediğine göre Belzor'un düşüşüne önayak olduğu için büyücüden nefret ediyordu. Yüce Rahip'in hareketlerinden dehşete düşmüştü, artık onlarla hiçbir ilgisi olsun istemiyordu.Caramon endişeyle, "Ona ne olacak.'" diye sordu."Hiçbir şey." Şerif omuzlarını silkti. "Genç olanlar bizim gibi; o öldürülmüş kadın ve kocası tarafından tamamıyla kandırılmış. Üstesinden geleceklerdir. Öyle zannediyorum ki hepimiz geleceğiz."Sustu, gözlerini kısmış, ağaçların üzerinden henüz belirmekte olan güneşe bakıyordu; sonra onlara bakmadan konuştu, "Biz, burada büyücülerden pek hoşlanmayız. Şimdi, Lemuel... o farklı. O zararsız, onu önemsemiyoruz. Ama daha fazlasına ihtiyacımız yok."Caramon, "Sana teşekkür etmesi gerekirdi," dedi, şaşırmış ve incinmişti.Acıyla gülümseyen Raistlin, "Ne için?" diye sordu. '^arjjferiiMj mahvettiğim için mi? Eğer şerif, Judith'in ve Belzor'un diğer müritlerinin dolandırıcı olduğunu bilmiyorduysa, o zaman Abanasin-ya'nın en büyük aptallarından biridir. Eğer biliyorduysa, o halde onları rahat bırakması için kesinlikle ona iyi para ödenmiştir. İki şekilde de, onun işi bitti. Şu yanıklarının üzerine biraz merhem sürmeme izin versen iyi olur, kardeşim. Acı çektiğin belli."Yanıkları temizleyip, iyileştirme merhemini üzerlerine sürerek Caramon'u tedavi ettikten sonra, Raisthn diğerlerini toplanmayı bitirmeleri için yalnız bıraktı ve yatmak için arabaya gitti. Tamamıyla tükenmişti, o kadar yorgundu ki neredeyse hasta gibiydi. Tam içeri tırmanmak üzereyken, yanına kahverengi cübbe giymiş bir yabancı343MARGARET WEISyaklaştı.Raistlin adama sırtını döndü; adamın, ne söylemeye çalıştığını anlamasını ve uzaklaşmasını umuyordu. Adamın görüntüsü, bir din adamına benziyordu ve Raistlin, hayatının sonuna kadar kendisine yetecek sayıda din adamı görmüştü.Yabancı, Raistlin'in giysisinin kolunu çekerek, "Sadece bir saniye istiyorum, genç adara," dedi. "Zor bir gün geçirmiş olduğunu biliyorum. Sana sahte tanrı Belzor'u alaşağı ettiğin için teşekkür etmek istiyorum. Ben ve müritlerim sonsuza dek hizmetindeyiz."Raistlin homurdandı, kolunu çekti ve arabaya tırmandı. Adam arabanın kenarına asıldı, üzerinden baktı."Ben Hederick'im, Yüksek Teokrat," dedi, kendini önemseyen bir havayla. "Yeni bir dirii akımı temsil ediyorum. Artık Belzor'un hırsızlan kovulduğuna göre, burada, Liman'da destek bulmayı umuyoruz. Arayanlar olarak tanınmaktayız; çünkü gerçek tanrıları arıyoruz."Raistlin, "O zaman onları bulmanızı dilerim, efendim," dedi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 205: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Bundan eminiz!" Adam, kendisiyle alay edildiğini anlamamıştı. "Belki de ilgilenirsin..."Raistlin ilgilenmezdi. Arabanın bir köşesine çadırlar ve yaygılar istiflenmişti. Battaniyelerden birini açarak çadırlardan oluşan yığının üzerine serdi, yattı.Din adamı, tanrısından bahsederek bekledi. Raistlin, kafasını cübbesinin başlığıyla örtünce, nihayet din adamı gitti. Raistlin, onun hakkında daha fazla düşünmedi, kısa bir süre sonra adamı tamamen unutmuştu.Raistlin, arabanın içinde uyumaya çalıştı. Gözlerini ne zaman kapatsa alevleri görüyor; sıcaklığı hissediyor, dumanın kokusunu alıyor ve tamamıyla ayıhyordu... Uyanıyor ve titriyordu.Kendini savunmasız hissetmesini, dehşet veren bir açıklıkla hatırladı. Elini yeni bıçağının kabzasına koyarak, parmaklarını silahın etrafına sardı; soğuk, keskin, endişelerini gideren bıçağı hissetti. Şu andan itibaren hiçbir zaman onsuz olmayacaktı. O kendisinin son savunmasıydı; bu, yaşamını, düşmanın yerine kendisinin alması anlamına gelse bile...Düşünceleri bu bıçaktan diğer bıçağa kaydı; öldürülmüş kadının yanında dururken bulduğu kanlı bıçağa. Kitiara'ya ait olduğu-344RUHDÖVENİnu bildiği bıçağa.Raistlin derinden iç geçirdi ve en sonunda gözlerini kapatmayı başardı, rahatlayarak uykuya daldı.Rosamun'un çocukları öçlerini almıştı.-W»* ^'T345ITAFBüyücü adayı, Raistlin Majere, yedinci ayın yedinci gününün yedinci saatinin yedinci dakikası Wayreth'te bulunan Yüksek Büyücülük Kulesinde Büyücüler Meclisinin önünde hazır bulunması için bu yazı ile resmen çağırtlmaktadır.Bu zamanda, bu yerde, üç tanrı; Solinari, Lunitari, Nuitari tarafından ödüllendirilmiş olanların arasına kabul edilebilmek için üstlerin tarafından sınava tabi tutulacaksın.—Büyücüler MeclisiIII1o kış; kar ve don yerine yağmur ve sisle, Solace'ta görülmüş en yumuşak kışlardan biriydi. Solace sakinleri, Güzdönümü süslerini gelecek yıl kullanmak için kaldırdılar, çam dallarını ve ökse otlarını indirdiler ve zor bir kışın güçlüklerinden kurtulmuş oldukları için sevindiler. Korkunç ve en istenmeyen misafir Solace'a geldiğinde, insanlar erken bir ilkbahardan konuşmaya başlamışlardı bile. Misafir Vebaydı; ve dehşet veren eşi ona refakat ediyordu; Ölüm...Bu korkunç misafiri kimin davet ettiğinden kimse emin değildi. Yumuşak geçen kış boyunca yolcuların sayısı artmıştı, taşıyıcı onlardan herhangi biri olabilirdi. Suç, Kristalmir Gölünün çevresindeki bataklıklara da atıldı; kışın donmuş olmaları gerekirken donmayan bataklıklara... Belirtiler bütün vakalarda aynıydı; yüksek ateş ve aşırı uyuşuklukla başlıyor, baş ağrısı, kusma ve ishalle devam ediyordu. Hastalık bir ya da iki hafta içinde son buluyordu; ancak güçlü ve sağlıklı olanlar kurtuluyordu. Çok genç, çok yaşlı ya da sağlığı zayıf olanlar ise kurtulamıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 206: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

,_^ ^ ^Afet'ten önceki günlerde yardım için tanrıça Mishakal'ın ermişleri çağırılırdı. Tanrıça onlara iyileştirme gücü bahsetmişti ve veba neredeyse hiç bilinmezdi. Mishakal, diğer tanrılarla birlikte, Krynn' i terk etmişti. O günlerde iyileştirme sanatını uygulayanlar, kendi yeteneklerine ve bilgilerine güvenmek zorundalardı. Hastalığı iyi-leştiremiyorlardı; ancak hastalığın başlangıcındakileri tedavi edebiliyor, kaçınılmaz olarak ölüme götüren zatürreeye yakalanmamaları için hastaların zayıf düşmesini engellemeye çalışıyorlardı.Tuhaf Meggin, hastaların arasında yorulmak bilmeden çahştı; söğüt kabuğunu ateşi düşürmek için kullandı, yutabilen hastalara, ilacı macun kıvamındaki acı bir karışım halinde verdi.347MARCARET WEISSolace'ta oturanların çoğu yaşlı kocakarıya 'çatlak' ya da cadı diyerek alay ederdi. Aynı kişiler ateşin kendilerini yakaladığını fark ettikleri anda gidip ondan yardım isteyen ilk kişiler oldular. Onları hiçbir zaman reddetmedi. Her zaman, gece ya da gündüz, gelirdi. Ve tavırları biraz garip olmasına rağmen -devamlı kendi kendine konuşuyor ve pek alışılmamış bir şey olmamasına rağmen devamlı ellerini yıkıyor ve hasta odasındaki diğerlerinin de bunu yapmasında ısrar ediyordu- daima hoş karşılandı.Raistlin, Tuhaf Meggin'e tedavilerinde eşÜk ederek başladı. Ateşli bedenleri süngerle temizlemesine, hasta çocukları tadı kötü olan ilacı yutmaları için ikna etmesine yardım etti. Ölmenin verdiği acıyı nasıl yatıştırabileceğini öğrendi. Ancak veba yayılıp da Solace'ta oturanların daha büyük bir kısmı onun ölümcül kavrayışına yakalanınca, Raistlin hastalarla tek başına ilgilenmek zorunda kaldı.Caramon, hastalığa ilk yakalananlardan biri olunca, hayatında hiç hastalanmamış olan iri adam çok şaşırmıştı. Dehşet içindeydi, öleceğinden emindi ve hezeyanlar içinde yatak odasını neredeyse harabeye çevirmişti, ellerinde meşaleler taşıyan ve kendisini yakmaya çalışan yılanlarla dövüşüyordu.Ancak güçlü vücudu, bulaşıcı hastalığı üstünden çabuk attı ve hastalıktan yeni kurtulmuş olduğundan, başkalarını tedavi ederken kardeşine yardımcı olabildi. Caramon, devamlı olarak Raistlin'in veba kapacağından endişe ediyordu. O kadar zayıftı ki bunu atlata-mazdı. Raistlin, kardeşinin evde kalması konusundaki yalvarmalarına kulak asmadı. Raistlin, hastalık kapmış olanlara yardım etmekten derin ve daimi bir tatmin duyduğunu şaşırarak, fark etti.Hastalarla ilgilenmesinin nedeni onlara acıması değildi. Genellikle komşularını umursamazdı, onların anlayışsız ve kaba olduğunu düşünürdü. Hastaları tedavi etmesinin nedeni para kazanmak da değildi; fakirlere de en az zenginlere gittiği kadar istekle gidiyordu. Gerçekten zevk aldığı şeyin güç olduğunu keşfetmişti; genç büyücüye tapınmaya yaklaşan bir ümit içinde saygı gösteren canlıların üzerinde sahip olduğu güç... Bazen en büyük, en korkunç düşmanı; Ölüm üzerinde kullanabildiği güç...Vebaya yakalanmadı ve nedenini merak etti. Tuhaf Meggin, bunun hastalarla ilgilendikten sonra daima ellerini yıkamasından olduğunu söyledi. Raistlin alayla gülümsedi, ama bu yaşlı, deli kadı-348-t* RUHDÖVENİm, ona karşı çıkmayacak kadar çok seviyordu.En sonunda veba, sıkılı parmaklarını yavaşça gevşetti ve Solace'ı ölümcül kavrayışından kurtardı. Solace'ta oturanlar, Tuhaf Meggin' in talimatları doğrultusunda hareket ederek, hastalananların giysilerini ve yatak takımlarını yaktılar. Nihayet kar yağdı; Solace'ın defin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 207: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

alanındaki yeni kazılmış mezarlarını beyaza bürüdü.Ölenler arasında Anna Brightblade de vardı.Düstur'da, bir şövalyenin karısı olan leydinin zayıfları beslemesi ve arazisindeki hastalara yardım etmesi gerektiği yazılıydı. Düstur'un yazılmış olduğu ve onlara uyulduğu yerden çok uzakta olmasına rağmen, Leydi Brightblade yasaya sadıktı. Hasta komşularına yardıma gidince, kendisi de hastahğa yakalandı. İlk belirtilerini hissetti; ama yine de yığılana kadar hastalara bakmaya devam etti.Sturm, annesini eve taşıdı ve Raistlin'i getirmek için koştu. O da elinden geldiğince kadını tedavi etti; ancak hiç yararı olmadı.Anna Brightblade bir gece, "Ben ölüyorum, değil mi, genç adam?" diye sordu Raistlin'e. "Bana doğruyu söyle. Ben soylu bir şövalyenin karışıyım. Kaldırabilirim."Raistlin, "Evet," dedi, kadının akciğerlerinde toplanan sıvının çıkardığı patlama seslerini duyabiliyordu. "Evet, ölüyorsunuz."Soğukkanlılıkla, "Ne kadar?" diye sordu."Çok fazla değil."Sturm, annesinin yatağının kenarında diz çöktü. Hıçkırdı ve kafasını battaniyeye gömdü. Anna elini uzattı, -ateşten harap olmuş bir el- oğlunun uzun saçlarını okşadı.Her zamanki amirane tavrıyla, "Bizi yalnız bırak," dedi iSistUı e.' Sonra da ona bakarak solgunca gülümsedi, ifadesi yumuşadı. "Yaptığın her şey için teşekkür ederim. Seni yanlış değerlendirmiş olabilirim, genç adam. Tanrı seni kutsasın."Raistlin, "Teşekkür ederim. Leydi Brightblade," dedi. "Cesaretinize saygı duyuyorum, hanımefendi. Paladine sizi yanına alsın."Raistlin'e kasvetli bir şekilde baktı; kaşlarını çattı, tanrısına küfrettiğini düşündü ve yüzünü çevirdi.Sabah, Caramon günün zorluklarına dayanabilmesi için ikizine bir kase sıcak yulaf lapası hazırlarken kapı çaldı. Caramon, Sturm'u içeri almak için kapıyı açtı. Genç adam bitkin ve bir ölü gibi solgundu, gözleri kızarmış ve şişmişti. Nispeten sakinleşmişti, kendini349-f ?»MARCARETWEISkontrol edebiliyordu.Caramon arkadaşını içeri aldı. Dizlerinin bağı çözülen Sturm, bir iskemleye çöktü. Annesinin hastalığının ilk gününden beri çok az uyumuştu."Leydi Brightblade..." diye başladı Caramon ama bitiremedi.Sturm başıyla onayladı.Caramon gözlerini sildi. "Çok üzgünüm, Sturm... O muhteşem bir kadındı.""Evet," dedi Sturm boğuk bir sesle. İskemlede yığıldı. Kuru hıçkırıktan doğan bir titreme bütün vücudunu sarstı.Raistlin, "Bir şeyler yemeyeli ne kadar zaman oldu?" diyerek ısrarcı bir şekilde sordu.Sturm içini çekti, önemsiz olduğunu belirtircesine elini salladı."Caramon, bir kase daha getir," diye emretti Raistlin, "Ye, Sör Şövalye, yoksa bir süre sonra anneni mezarında takip edeceksin."Raistlin'in küstah ses tonu yüzünden Sturm'un koyu gözleri öfkeyle parladı. Yemeği reddetmeye hazırlandı; ancak Caramon un kaşığı aldığını ve kendisini bir bebek gibi beslemeye niyetlendiğini görünce, Sturm, belki de bir kaşık dolusu yemeyi başarabileceğini mırıldandı. Bütün kaseyi bitirdi, bir bardak şarap içti ve solgun yanaklarının rengi geri döndü.Raistlin, tabağını yarı yenmiş olarak bıraktı. Ancak bu onun hep yaptığı şeydi; Caramon, bunu itiraz etmeyecek kadar iyi biliyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 208: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Alçak bir sesle, "Sonuna doğru annem ve ben konuştuk," dedi. "Solamniya'dan ve babamdan bahsetti. Bana onun yaşıyor olduğuna dair ümidini çok uzun süre önce kestiğini söyledi. Sadece benim için öyle davranmaya devam etmiş."Başını eğdi, dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı ama gözyaşı dökmedi. Bir saniye sonra sakinliğini geri kazanmış olarak, ilaçlarını toplayarak çıkmaya hazırlanan Raistlin'e baktı."Sonunda... garip bir şey oldu. Size söyleyebileceğimi düşündüm, hiç buna benzer bir şey duydunuz mu öğrenmek için. Belki de hastalığın belirtilerinden başka bir şey değildir."Raistlin ilgiyle baktı. Hastalık hakkında notlar alıyordu; ileride de kullanmak için, belirti ve tedavilerini küçük bir deftere yazıyordu."Annem derin bir uykuya dalmıştı, hiçbir şey onu uyandıramaz gibi gözüküyordu."350-a» RUHDÖVENİRaistlin, "Ölüm uykusu," dedi. "Bu hastalıktan çok gördüm. Bazen birkaç gün bile sürebilir; ama hasta asla uyanmıyor."Sturm aniden, "Ama benim annem uyandı," dedi."Gerçekten mi? Ne olduğunu bana tam olarak anlat.""Gözlerini açtı ve baktı, bana değil ama arkama, odasına açılan kapıya. 'Sizi tanıyorum, efendim, değil mi?' diye tereddütle sordu, sonra da şikayet edercesine, 'Bu kadar zamandır neredeydiniz? Asırlardır sizi bekliyoruz,' diye ekledi. Sonra da, 'Acele et oğlum, yaşh beyefendiye bir iskemle getir,' dedi."Etrafa baktım ama kimse yoktu. 'Oh,' dedi annem, 'kalamaz mısınız? Sizinle mi gelmem lazım? Ama bu oğlumu yalnız bırakmam anlamına gehr.' Dinliyor gibi gözüküyordu, sonra gülümsedi. 'Doğru, o artık bir çocuk değil. Gittiğim zaman ona göz kulak olacak mısınız?' Ve sonra gülümsedi, sanki endişeleri giderilmiş gibiydi ve son nefesini verdi."Daha da garibi; tam yanına gitmek için kalkmıştım ki yanında yaşlı bir adam gördüğümü sandım. Rezil bir yaşlı adamdı; gri cüb-besi ve sivri uçlu hırpani bir şapkası vardı." Sturm kaşlarını çattı. "Büyü kullanıcısı gibi gözüküyordu. Pekala? Ne düşünüyorsunuz?"Raistlin, "Çok uzun bir süredir yemek yemediğini ve uyumadığını düşünüyorum," diye yanıtladı."Olabilir," dedi Sturm, kaşları çatık ve şaşkındı. "Ama hayal çok gerçek gözükmüştü. O yaşlı adam kim olabilir? Ve neden annem onu gördüğüne memnun oldu? Büyü kullanıcılarını hiç sevmezdi."Raistlin kapıya gitti. Yaslı Sturm'a gereğinden fazla sabı^ös^- ^ , misti ve aşağılanmaktan bıkmıştı. Caramon, ona endişeyle bam; kardeşinin sertçe çıkışmasından, iğneleyici bir yorum yapmasından korkuyordu; ancak ikizi bir kelime daha etmeden çıktı.Sturm da annesinin cenazesiyle ilgilenmek için kısa bir süre sonra gitti.Caramon kederle içini çekti ve kardeşinin yenmemiş kahvaltısını bitirmek için masaya oturdu.351Bahar, bir kez daha olağan mucizesini gerçekleştirdi. Yeşil yapraklar vallen ağaçlarının üzerinde filizlendi, mezarlığı yabani çiçekler bururken; mezarların üzerine dikilmiş küçük vallen ağaçlan, ağaca has bir hızla büyüyerek üzüntü içinde olanları teselli etti. Ölmüş olanların ruhları, yaşayan ağaçla birlikte gelişti, yenilendi.Bahar, Solace'a bir başka hastalık daha getirdi; kenderler tarafından taşındığı bilinen bir hastalık. Çoğu kez bulaşıcı olan bir hastalık; özellikle de hayatın kısa ve çok tatlı olduğunun ve en dolu şekilde yaşanması gerektiğinin farkına varan gençler arasında... Bu hastalık, yol tutkusu olarak adlandırılırdı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 209: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Arkadaşları da aynı belirtileri göstermesine rağmen, hastalığa ilk yakalanan Sturm olmuştu. Bu, annesinin ölümünden beri içinde olduğu durumdu. Yoksun ve yalnızdı... düşünceleri ve hayalleri kuzeye, anayurduna dönüktü.Bir sabah Caramon'a, "Babamın hâlâ hayatta olduğu ümidimden vazgeçemem," diye itiraf etti. Sabah kahvaltısında ikizlere katılmayı artık adet haline getirmişti. Kendi boş evinde tek başına yemek yemeye dayanamıyordu. "Ancak annemin söylediklerinde bir parça haklı olduğunu da kabul etmeliyim. Eğer babam yaşıyorsa, neden bir kere bile bizimle temas kurmaya çalışmadı?"Caramon, "Bir sürü nedeni olabilir," dedi kararlı bir şekilde. "Belki de deli bir büyücü tarafından bir zindana hapsedilmiştir. Ah, üzgünüm, Raist. Söylemek istediğim bu değildi."Raistlin homurdandı. Tavşanlarını beslemekle meşguldü, konuşmaya çok az dikkat ediyordu."Ne olursa olsun," dedi Sturm, "gerçeği bulacağım. Yollar açılınca, bir ay içinde, kuzeye, Solamniya'ya gitmeyi düşünüyorum."352RUHDÖVENİCaramon şaşırarak, "Hayır! Abyss adına!" diye bağırdı.Raistlin de hayret etmişti. Genç adamın ciddi olup olmadığını görmek için, elindeki lahana yapraklarını bıraktı.Sturm onaylarcasına kafasını salladı. "Son üç yıldır böyle bir yolculuğa çıkmayı istiyordum; ama annemi uzun süre yalnız bırakamazdım. Artık beni tutacak hiçbir şey yok. Gideceğim ve onun kutsamasıyla gideceğim. Eğer babam ölmüşse, o zaman sahip çıkacağım bir mirasım var demektir. Eğer yaşıyorsa..."Sturm başını salladı; hayalini sözcüklerle tamamen anlatmayı başaramadı, gerçek olamayacak kadar harikaydı.Dehşete düşen Caramon, "Tek başına mı?" diye sordu.Sturm gülümsedi; bu, genelde ağırbaşlı ve ciddi olan genç adam için çok nadir olan bir şeydi. "Benimle gelebileceğini umdum, Caramon. Sana da sorardım, Raistlin," diye ekledi biraz daha zorlanarak, "ama yolculuk uzun ve güç olacak. Senin sağlığını zorlayaca-/ ğından korkuyorum. Hem çalışmalarından çok uzak kalmak iste-mediğini de biliyorum."Raistlin, Liman'dan döndüklerinden beri, ayırabileceği her saniyeyi savaş büyücüsünün ciltlerini okuyarak geçirmişti. Büyü kitabına birkaç yeni büyü eklemiş durumdaydı."Aksine, bu bahar kendimi olağan dışı bir şekilde güçlü hissediyorum," diye konuştu Raistlin. "Kitaplarımı yanıma alabileceğim. Öneri için teşekkür ederim, Sturm ve düşüneceğim, kardeşim de."Caramon, "Ben giderim," dedi. "Raist de geldiği sürece. Ve dediği gibi, gerçekten güçlüydü. Neredeyse hiç hastalanmadı."Sturm, "Bunu duyduğuma sevindim," dedi ama pek dS'he^sIe'' değil, ikizlerin ayrılmayacağını çok iyi biliyordu, yine de her şeye rağmen Caramon'u Raistlin'i arkada bırakması için ikna edebileceğini ummuştu. "Sana hatırlatırım Raistlin, benim ülkemde büyü kullanıcılarına pek saygı duyulmaz. Bununla birlikte, doğal olarak, bütün misafirlere gösterilen konukseverlik sana da gösterilecektir."Raistlin başını eğerek selam verdi. "Ki bundan dolayı da içtenlikle minnettarlık duyuyorum. Çok uyumlu bir misafir olacağım, ;]p Sturm, seni temin ederim. Yatak çarşaflarını ateşe vermeyeceğim ya'- da kuyuyu zehirlemeyeceğim. Aslında, bazı yeteneklerimin yoldaçok işe yaradığını göreceksin." W Caramon, "Gerçekten iyi bir aşçıdır," diye belirtti. .i

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 210: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

353MARGARETVVEISSturm ayağa kalktı. "Çok iyi. Ayarlamaları beri yaparım. Annem bana biraz para bıraktı, gerçi çok değil. Korkarım atlara yetmez. Yürüyerek yolculuk etmek zorunda kalacağız."Sturm kapıyı arkasından kapattığı anda Caramon sevinçten küçük evin içinde hoplamaya, mobilyaları devirmeye ve onlara zarar vermeye başladı. Kardeşine sarılmaya bile cüret etti."Sen delirdin mi?" dedi Raistlin. "İşte! Yaptığına bak! Bu bizim tek sütlüğümüzdü. Hayır, yardım etmeye çalışma. Yeterince hasara neden oldun. Neden gidip kılıcını parlatmıyor ya da bilemiyor ya da ona ne yapıyorsan onu yapmıyorsun?""Yapacağım! Harika bir fikir!" Caramon hızla yatak odasına gitti, bir saniye sonra geri döndü. "Biley taşım yok."Raistlin dökülen sütü silerken, "Git, Flint'ten bir tane ödünç al. Daha da iyisi, kılıcını Flint'in evine götür ve orada çalış," dedi. "Seni ayak altından uzaklaştırabilecek her şey olur.""Acaba Flint de gelmek ister mi, merak ediyorum. Ve Kit ve Tanis ve Tasslehoff! Gidip bakacağım."Raistlin, kardeşi gidip ev sessizleşince, kırılmış sütlüğün parçalarını topladı ve attı. Yeni ve uzak diyarlara yapılacak olan bu yolculuk ihtimalinden en az kardeşi kadar heyecanlanmıştı; ancak kendisi tabak çanak kırmayacak kadar akıllıydı. Hangi şifalı otlarını toplaması gerektiğini, hangilerini yol kenarından bulabileceğini düşünüyordu ki kapı çaldı.Sturm olabileceğini düşünerek, "Caramon, Fhnt'e gitti," diye seslendi.Kapı tekrar çalındı, bu sefer sabırsız bir ziyaretçinin keskin tıkır-datmasıyla.Raistlin kapıyı açtı, misafirini hayret ve şaşkınlıkla ve hiç de az sayılamayacak bir endişeyle karşıladı."Theobald Usta!"Büyücü kapının dışındaki tahta yolda duruyordu. Beyaz cübbe-sinin üzerine bir pelerin giymişti ve sağlam bir asa taşıyordu, yolculuktan gelmiş olduğunun işaretleriydi bunlar.Theobald, sevimsizce, "İçeri girebilir miyim?" diye sordu."Tabii, elbette... Beni bağışlayın. Usta." Raistlin kenara çekildi, misafirini kapının eşiğinden içeri buyur etti. "Sizi beklemiyordum."Bu tamamıyla doğruydu. Raistlin'in, ustanın okuluna devam et-354RUHDÖVENİtiği yıllar boyunca, Theobald, Raistlin'in evini hiç ziyaret etmemiş, böyle bir hareket için en ufak bir eğilim bile göstermemişti.Şaşkmhk ve biraz da endişeyle -Liman'da gösterdiği kahramanlıklar bütün Solace'a yayılmıştı- Raistlin, oturması için ustasına evdeki tek iyi iskemlesini gösterdi, annesinin sallanan sandalyesi. Theobald bütün yiyecek ve şarap önerilerini geri çevirdi."Oyalanmak için vaktim yok. Bir haftadır burada değildim ve daha eve gitmedim. Doğrudan doğruya buraya geldim. Wayreth' teki Kule'den, meclisin bir toplantısından daha yeni döndüm."Raistlin'in huzursuzluğu arttı. "Yılın böylesine erken bir vaktinde meclisin toplanması biraz garip değil mi. Usta? Daima yazın yapıldığını sanırdım.""Gerçekten garip. Biz büyücülerin tartışması gereken çok önemli konular vardı. Ben özellikle gönderildim," diye ekledi Theobald, bir yandan da sakalını çekiştirirken.Raistlin, uygun sözler söyledi, bütün süre boyunca bu sinir bozucu, yaşlı hıyarağasının dilinin altındaki baklayı çıkartmasını sabırsızca ve gittikçe artan bir gerginlikle diledi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 211: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Theobald kaşlarını çatıp Raistlin'e ters ters bakarak, "Liman'da yaptıkların toplantının konuları arasındaydı," dedi. "Bir sürü kuralı çiğnedin, kendi kapasitenin çok üstünde olan bir büyüyü yapmanı saymıyorum bile."Raistlin, yapmış olduğuna göre, büyünün aslında kendi kapasitesinin üstünde olmadığını belirtebilirdi, ancak bunun Theobald'ı etkilemeyeceğini biliyordu. ^Olabildiğince alçakgönüllü ve pişman davranmaya çalışarak, "O koşullar altında doğru olduğunu düşündüğüm şeyi yaptım, Usta," dedi Raistlin.Theobald kızgınlıkla, "Saçmalık!" dedi. "O koşullar altında neyin doğru olduğunu biliyordun. Büyücü kadının bir hain olduğunu bildirmeliydin. Zamanı geldiğinde biz konuyla ilgilenirdik.""Zamanı geldiğinde. Usta," diye belirtti Raistlin. "Bu arada masum insanların zaten az olan malları dolandırılacak, kimileri evlerinden uzaklaştırılacaktı. Şarlatan rahibe ve onun müritleri tamir edilemez bir zarara neden oluyorlardı. Buna son vermeye çalıştım.""Son verdin, doğru," dedi Theobald, meşum bir imayla.Raistlin, "Onun öldürülmesinden aklandım, Usta," diye yanıt-355MARCARETWEISladı, sesi sertleşti. "Limanın Yüksek Şerifi'nin kendisinin bana verdiği ve benim masumiyetimi açıklayan bir yazı var."Theobald, "O halde onu kim öldürdü?" diye sordu.Raistlin, "Hiçbir fikrim yok, Usta," diye cevap verdi."Hıh," diye homurdandı Theobald. "Eh, olayı kötü bir şekilde hallettin; ama sonuçta hallettin. Anladığım kadarıyla, kendini bu sırada neredeyse öldürtüyormuşsun. Söylediğim gibi, meclis bu konuyu da tartıştı."Raistlin sessiz kaldı, cezasını bekledi. Eğer büyü kullanmasını yasaklarlarsa, onlara karşı gelmeye, bir hain olmaya karar vermişti.Theobald, bir parşömen mahfazası çıkarttı. Çok uzun bir süre uğraşarak kapağı açmaya çalıştı, en sonunda Raistlin, odanın diğer tarafına fırlayarak mahfazayı adamın elinden çekip alana dek sakar bir şekilde, açmak için beceriksizce debelendi. En sonunda kapak çıktı. Theobald bir parşömen çıkarttı, Raistlin'e verdi."İşte, öğrenci... Bunu kendin görmek isteyebilirsin."Artık parşömen kendi ellerindeyken, Raistlin onu okumaya cesaretinin olup olmadığını düşündü. Ellerinin titreyip kendisine ihanet etmeyeceğinden emin olmak için bir an tereddüt etti, sonra, içindeki endişeleri maskeleyen sahte bir soğukkanlılıkla parşömen rulosunu açtı.Okumaya çalıştı; ama aşırı gerginliği, görüşünü bozmuştu. Kelimelere odaklanamıyordu. Başardığında da onları anlamadı.Sonra onlara inanamadı.Raistlin şaşırmış ve donakalmış olarak ustasına gözlerini dikti. "Bu... bu doğru olamaz. Ben çok gencim."Tatsız bir sesle, "Benim söylediğim de buydu," dedi Theobald. "Ama reddedildim."Raistlin kelimeleri tekrar okudu; kelimeler hiç de büyülü olmamalarına rağmen güneşin binlerce ışığıyla parlamaya başladılar.Büyücü adayı, Raistlin Majere, yedinci ayın yedinci gününün yedinci saatinin yedinci dakikası Wayreth'te bulunan Yüksek Büyücülük Kulesinde Büyücüler Meclisinin önünde hazır bulunması için bu yazı ile resmen çağtrılmaktadır. Bu zamanda, bu yerde, üç tanrı; Solinari, Lunitari, Nuitari tarafından ödüllendirilmiş olanların arasına kabul edilebilmek için üstlerin tarafından sınava tabi tutula-356

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 212: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

RUHDÖVENİçaksın.Sınava girmek için çağınlmak çok büyük bir onurdur, sadece çok az kimiye verilen bir onur ve ciddiye alınması gerekir. Bu onurla ilgili olarak ancak yakın ailene bilgi verebilirsin, bankalarına değil. Bu emre uymaktaki itaatsizlik. Sınava girme hakkının elinden alınması anlamına gelebilir.Yanında büyü kitabını ve büyü malzemelerini getireceksin. Haminin tarikatını temsil eden cübbeyi giyeceksin. Çıraklığa kabul edilmen durumunda giyeceğin cübbenin rengi -yani üç tanrıdan hangisine bağlı olacağın- Sınav sırasında belirlenecek. Ne silah, ne de büyülü eşyalar tapmayacaksın. Büyülü eşyalar, onları kullanmaya olan yeteneğinin değerlendirilmesi için Sınav sırasında verilecek.Sınav sırasında talihsiz bir şekilde ölmen durumunda bütün §ahsi eşyaların ailene iade edilecektir.Kale'ye bir refakatçiyle gelebilirsin; ancak refakatçinin Koruyucu Ormfn'a girmesine izin verilmeyeceğinden haberdar olması gerekir. Refakatçi tarafından z^rla girilmeye kalkışılması, refakatçinin zarar görmesine neden olacaktır. Bizler bundan sorumlu olmayacağız. * ¦Son cümle yazılmış, sonra karalanmışn, sanki yazan tekrar düşünmüş gibiydi. Bir ilave eklenmişti.Bahsi geçen adayın ikiz kardeşi, Caramon Majere için bu kuralda bir istisna yapılmıştır. Caramon Majere'nin, kardeşinin sınavında bulunması özellikle istenmektedir. Koruyucu Ormana girmesine iun verilecektir. Güvenliği konusunda teminat verilmektedir, en iSEınaRn ormanın içinde olduğu süre zarfınca.Raistlin parşömen rulosunu indirdi, kendi etrafında sarılmasına izin verdi. Ellerinin onu açık tutacak, kıvrılmasını engelleyecek gücü yoktu. Bu genç yaşında Sınav'a girmek için çağınlmak; acemilik evresinde Sınav'a girebilecek kadar yetenekli olduğunun düşünülmesi bile, inanılmaz derecede büyük bir onurdu. Keyiften zayıf düştü; keyif ve gururdan...Elbette o uyarıcı ifade de vardı, ölmen durumunda. Daha sonra, gecenin kısa saatlerinde uyanık olarak yattığında, heyecandan uyu-yamadığında, o cümle kendisini tutmak ve aşağı çekmek için uza-357MARGARETVVEISnan iskeletten bir el olarak önünde belirecekti. Ancak şu anda kendisine güvenle dolan, başarılarından gurur duyan ve bu başarılarının meclis üyelerini etkilediği açıkça belli olan Raistlin'in hiç korkusu, hiç endişesi yoktu.Konuşmasına yetecek kadar sesini kontrol edebilince, "Teşekkür ederim. Usta," diye başladı.Ayağa kalkan Theobald, "Bana teşekkür etme," dedi. "Muhtemelen seni, ölmen için gönderiyorum. Ölümün benim vicdanımı rahatsız etmeyecek. Par-Salian'a da bunları söyledim. Kayıtlara bu deliliğe itiraz etmiş olarak geçeceğim."Raistlin, misafirine kapıya kadar eşlik etti. "Bana güveninizin bu kadar az olmasına üzüldüm. Usta."Theobald eliyle sabırsız bir işaret yaptı. "Eğer büyü kitabınla ilgili bir sorun olursa bana gel.""Gelirim, Usta," dedi Raistlin, içinden; ama önce Theobald'ı Abyss'te görmeye karar vererek. "Teşekkür ederim."Usta gittikten ve kapı kapandıktan sonra, evin içinde hoplayıp zıplama sırası Raistlin'e gelmişti. Mutluluktan çılgına dönmüştü; cübbesinin eteklerini kaldırdı ve Caramon'un yıllarca kendisine öğretmek için çabaladığı çember dansı adımlarının bir kısmını yaptı.Tam o anda içeri giren Caramon, ağzını bir karış açık kardeşine

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 213: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

baktı. Raistlin ikizine koşup, kollarını etrafina doladığında, ona sarıldığında, sonra da ağlamaya başladığında şaşkınlığı on kat arttı, borun nerCaramon kardeşinin duygularını yanlış anlamıştı, korkudan neredeyse kalbi duracaktı. Kardeşini tutmak için kılıcını bıraktı, kılıç yankılanan bir çınlamayla yere düştü. "Raistlin! Sorun ne? Ne oldu? Kim öldü?"Raistlin, "Hiçbir sorun yok, kardeşim!" diye bağırdı, kahkahalar atarak göz yaşlarını siliyordu. "Dünyadaki hiçbir şey sorun değil! Bir kereliğine, her şey düzgün."Hâlâ elinde tuttuğu parşömen rulosunu salladı, nefesi kesilmiş ama hâlâ kahkahalar atar bir halde annesinin sallanan iskemlesine yığılana kadar odada hoplayıp zıpladı."Kapıyı kapat, kardeşim. Ve gelip yanıma otur. Konuşmamız gereken çok şey var."358Caramon'u, Sınav'ı bir sır olarak saklaması için yemin ettirmek güç bir işti. Raistlin bütün neşesiyle, ikisini birden Wayreth'teki Kule'ye çağıran kıymetli belgeyi Caramon'a gösterdi. Caramon, ölmen durumunda yazan satırı fark etti ve son derece tedirgin oldu. O kadar tedirgin oldu ki; Raistlin'e gitmemesi için yalvardı, başarısızlığın cezası ölüm olan bir Sınav'a girmeye gitmesini engellemek için Tanis'in ve Sturm'un ve Flint'in ve Otik'in ve Solace halkının yarısının Raistlin'in üzerine oturmasını sağlayacaktı.İlk başta Raistlin, Caramon'un bu çok içten ilgisinden duygulandı. Raistlin olağandışı bir sabır göstererek, böylesine sert önlemlerin ardındaki nedeni ikizine açıklamaya çalıştı."Sevgili kardeşim, önceden gördüğün gibi, yanlış eller tarafından kullanılan büyü çok tehlikeli olabilir. Meclis kendi arasına sadece disiplinli, yetenekli ve -en önemlisi- sanata tüm vücudu ve ruhuyla adanmış olanları istiyor. Böylece büyüyle amatör olarak ya da sadece kendi zevkleri için uğraşanlar Sınav'a girmek ^eiMroii„j ş^ çünkü büyü için hayatlarını tehlikeye atmaya hazır olmuyorlar."Caramon kısık bir sesle, "Bu cinayet," dedi. "Cinayet, açık ve net.""Hayır, hayır, kardeşim..." Raistlin sakinleştiriciydi. Lemuel'i düşünerek gülümseyen Raistlin ekledi, "Sınav'a girmeye uygun görülmeyenler, meclis tarafından bunu yapmaktan men edilir. Sadece büyük bir ihtimalle Sınav'ı geçebilecek büyücülere izin veriyorlar. Ve sevgili kardeşim; çok, çok, çok azı başarısız oluyor. Tehlike son derece ufak ve benim için, neredeyse hiç tehlike yok. Ne kadar çok emek verdiğimi ve çalıştığımı biliyorsun. Başarısız olmam imkansız!""Bu doğru mu?" Caramon soluk, bitkin yüzünü kaldırdı; ikizine hiç gözlerini kırpmadan, ilgiyle baktı.359MARCARETWEIS"Yemin ediyorum." Raistlin, sallanan iskemleye geri yaslandı, tekrar gülümsedi. Gülümsemekten kendini ahkoyamıyordu.Caramon şüpheyle, "O zaman neden benim de seninle birlikte gelmemi istiyorlar?" diye sordu.Raistlin cevap vermeden önce durmak zorunda kaldı. Aslına bakılırsa, neden Caramon'un da gelmesi için davet edildiğini bilmiyordu. Raistlin bunun üzerinde düşündükçe daha çok içerliyordu. Kardeşinin kendisine ormana kadar eşlik etmesi kesinlikle mantıklıydı; ama neden daha ileri geliyordu? Meclis üyelerinin, kendi aralarından olamayan birinin Kulelerine girmesine izin vermesi son derece garipti.En sonunda, "Emin değilim," diye itiraf etti Raistlin. "Belki de bizim ikiz olmamızla ilgili bir şeydir. Bunda uğursuz bir şey yok, Caramon, eğer düşündüğün buysa... Sadece bana Kule'ye kadar eşlik edeceksin ve ben Sınav'ı bitirene kadar bekleyeceksin. Sonra birlikte

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 214: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

eve geri döneceğiz."Solace'a zaferle geri dönüşünü gözünün önünde canlandırınca; Raistlin'in, sadece bir saniye önce gölgelenmiş olan ruhu cennete kadar yükseldi ve yıldızlar kadar parlak bir şekilde ışıldadı.Caramon kederle kafasını sallıyordu. "Bunu sevmedim... Bence bunu Tanis'le konuşmalısın."Raistlin en sonunda sabrını yitirerek, "Sana tekrar söylüyorum, bunu hiç kimseyle konuşmaya iznim yok, Caramon!" dedi öfkeyle. "Bunu lağım cücesi kafanın içine sokamıyor musun?"Caramon mutsuz ve huzursuz gözüktü, ancak hâlâ direniyordu.Raistlin sallanan iskemleden kalktı. Ellerini sıkarak kardeşinin önünde dikildi, başını eğip ona bakarak keskin bir şiddetle konuştu."Bana bu sırrı saklamam emredildi ve ben de öyle yapacağım. Ve sen de öyle yapacaksın, kardeşim. Bundan Tanis'e bahsetmeyeceksin. Bundan Kitiara'ya bahsetmeyeceksin. Bundan Sturm'a ya da bir başkasına bahsetmeyeceksin. Beni anlıyor musun, Caramon? Hiç kimse bilmeyecek!"Raistlin durakladı, bir nefes aldı, sonra da ciddiyetinden hiç şüphe duyulmaması için sakin bir şekilde konuştu, "Eğer yaparsan -eğer benim fırsatımı mahvedersen- o zaman, benim artık bir kardeşim olmayacak."Caramon'un rengi attı. "Raist, ben..."360RUHDÖVENİ"Seni reddedeceğim," diye bastırdı Raistlin, demirin kalbe girmesi gerektiğini biliyordu. "Bu evi terk edeceğim ve bir daha asla geri dönmeyeceğim. Benim olduğum yerde asla senin hakkında konuşulmayacak. Eğer seni yoldan aşağı gelirken görürsem, dönüp tam aksi istikamete yürüyeceğim."Caramon incinmişti, derinden incinmişti. Büyük cüssesi titredi, sanki Raistlin'in kalbine soktuğu gerçekten çelikmiş gibi.Başını eğip birbirine kenetlediği ellerine bakarak, "Sanırım bu... senin için... çok önemli," dedi Caramon kırılmış bir şekilde.Raistlin, kardeşinin üzüntüsünü görünce yumuşadı. Yine de Caramon un anlaması gerekiyordu, ikizinin yanına diz çöken Raistlin, kardeşinin kıvırcık saçlarını okşadı."Elbette benim için çok önemli, Caramon. Benim her şeyim! Neredeyse bütün hayatım boyunca bu fırsat için çalışıp çabaladım. Ne yapmamı isterdin... tehlikeli olduğu için vazgeçmemi mi? Hayat tehlikeli, Caramon. Sadece şu kapından dışarı adım atmak bile tehlikeli! Tehlikeden saklanamazsın. Ölüm havada yüzer, pencereden içeri süzülür, bir yabancının el sıkışmasıyla gelir. Eğer ölümden korktuğumuz için yaşamayı bırakırsak, zaten ölmüşüz demektir."Sen bir savaşçı olmak istiyorsun, Caramon. Gerçek bir kılıçla çalışıyorsun. Bu tehlikeli değil mi? Kaç kere sen ve Sturm neredeyse birbirinizin kulağını kesecektiniz? Sturm bize şövalyeliklerini kanıtlamak için yapılan turnuvalarda ölen genç şövalyeleri anlatmıştı. Buna rağmen, eğer onlardan birinde savaşma şansın olsa kabul etmez miydin?"Caramon onaylayarak başını salladı. Kenetlenmiş elİ3!heİİ5İr'*^ damla yaş düştü.Raistlin, yumuşak bir şekilde, "Benim yaptığım da aynı şey," dedi. "Kılıç ateşte dövülür. Benimle misin, kardeşim?" Ellerini Caramon unkilere bastırdı. "Eğer kendi cesaretini kanıtlamak için dövüşmek zorunda kalırsan, senin yanında duracağımı biliyorsun."Caramon başını kaldırdı. Gözlerinde yeni bir saygı ve takdir vardı. "Evet, Raist. Yanında duracağım. Artık açıklamış olduğuna göre anlıyorum. Hiç kimseye bir kelime etmeyeceğim. Söz veriyorum.""İyi." Raistlin içini çekti. Sevinç süzülüp gitmişti. Kardeşiyle yaptığı savaş enerjisini azaltmış, kendisini yorgun ve tükenmiş bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 215: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

halde bırakmıştı. Rahatlatıcı karanlık içinde yatmak, sakinleşmek36fMARCARET WEISve yalnız kalmak istiyordu.Caramon, "Diğerlerine ne söyleyeceğim?" diye sordu.Odasma doğru giden Raistlin, "Ne istersen," diye yanıtladı. "Umurumda değil, gerçekten bahsetmediğin sürece.""Raist... " Caramon duraksadı, sonra sordu, "Dediğin şeyi yapmazdın, değil mi? Beni reddetmezdin? Asla bir kardeşinin olmadığını söylemezdin?"Raistlin, "Ah, bu kadar salaklaşma, Caramon" dedi ve yatağına gitti.:362Caramon ertesi gün Sturm'a ne kendisinin, ne de kardeşinin ona Solamniya'ya giderken eşlik edemeyeceğini bildirdi. Sturm tartışmaya ve ikna etmeye çalıştı; ama Caramon son derece kararlıydı, yine de bu fikir değişikliği hakkında açık açık hiçbir neden veremiyordu. Sturm, Caramon'un zihninin bir şeyler konusunda meşgul ve endişeli olduğunu fark etti. Raistlin'in gitmemeye karar verdiğini ve kardeşinin de onunla gitmesini yasakladığını sanan Sturm, -gücenmiş ve kırılmış olmasına rağmen- konuyla ilgili daha fazla konuşmadı.Kitiara, "Eğer bir yol arkadaşı istiyorsan, Brightblade, ben seninle gelirim," diye önerdi. "Kuzeye giden en hızlı ve en iyi yolları biliyorum. Ayrıca, duyduğuma göre, o taraflarda karanlık şeyler oluyormuş. Hiç birimizin yalnız yolculuk etmemesi lazım ve ikimiz de aynı yöne doğru gittiğimize göre, birlikte yolculuk yapmamız çok mantıklı."Üçü, Son Yuva Hanı'ndalardı, birer bardak bira içiyor^^dı^ar-deşlerinin evine uğramış olan Kit, ikizlerin bir şeyler yapmaya hazırlandığını anında anladı ve sanki garip hiçbir şey yokmuş gibi davranmaları üzerine sinirlendi. Sakladıkları sırrı Raistlin'den almayı asla başaramayacağını çok iyi bildiğinden, gerçeği daha yumuşak olan Caramon'dan öğrenebileceğini umuyordu.Sturm, kadının önerisinin kendisi üzerinde yarattığı şaşkınlığın ilk etkilerinden kurtularak, "Sen ve Tanis'in gelmesinden çok memnun olurum, Kitiara," dedi. "Size ilk başta sormadım; çünkü Tanis, Flint'e yaz yolculukları sırasında eşlik edecek diye biliyordum, ama...""Tanis benimle gelmeyecek," dedi Kit, vurgusuz, yavan bir sesle. Maşrapadaki birasını dikti ve Otik'e kendisine bir tane daha getir-363MARGARET WEISmesi için bağırdı.Sturm neler olduğunu merak ederek Caramon'a baktı. Tanis ve Kitiara bütün kış boyunca birliktelerdi, her zamankinden daha yakın ve sevgi dolu bir şekilde.Caramon, hiçbir fikrinin olmadığını belirtmek için başını salladı.Sturm rahatsız olmuştu. "Ben emin değilim..."Herhangi bir tartışmayı dinlemeyi reddederek, "İyi. Karar verildi. Geliyorum," dedi Kit. "Şimdi, Caramon, bana neden senin ve o büyücü kardeşinin bizimle gelmediğini söyle. Yolda dört kişi olmak daha güvenlidir. Hem kuzeyde senin tanışmanı istediğim bazı kişi-ier var."Sturm'a da söylediğim gibi, gelemem," dedi Caramon.Genelde neşeli olan yüzü gölgelenmişti, ciddiydi. Birasından bir yudum bile içmemişti; ki şimdiye kadar çoktan bitmiş olması gerekirdi. Onu kenara iterek ayağa kalktı, masaya bir para attı ve gitti.Artık Kitiara'mn yanında kendini rahat hissetmiyordu. Gidecek olmasından memnundu, Tanis onunla gitmeyeceği için rahatlamıştı. Sık

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 216: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

sık Tanis'e o gece hakkındaki gerçeği anlatması gerektiğini düşünmüştü. Judith'i öldürenin Kit olduğunu Tanis'e söylemek... Kadının, Caramon'u, Raisthn'in suçlu bulunmasına, Raistlin'in ölmesine izin vermesi için zorlamış olduğunu Tanis'e söylemek...Şaka yaptığını iddia etmişti. Yine de...Caramon rahatlamış bir şekilde içini çekti. Kadın gidecekti ve eğer şanslılarsa dönmeyecekti. Caramon, Kit'le birlikte yolculuk yapacak olan Sturm için endişeleniyordu; ancak iyice düşününce. Yemin ve Düstur'a olan inancıyla güçlenen genç şövalenin kendi başının çaresine bakabileceğine karar verdi. Ayrıca, Kit'in de söylediği gibi, yalnız yolculuk tehlikeliydi.Caramon asıl Tanis için endişeleniyordu, Kit'in gitme kararı yüzünden çok kötü incinecekti. Caramon, ilişkiyi bitirmiş olanın -mantıklı olarak- yerinde hiç duramayan, tahrikçi Kitiara olduğuna karar verdi.Gerçeği ortaya çıkaran Raistlin oldu.Kendisinin ve Caramon un Kule'ye olan yolculuklarına çıkmadan önce daha bekleyecek birkaç aylarının olmasına rağmen, Raistlin hemen hazırlıklara başladı. Bunlardan biri de Raistlin'in bileğinde duran ve cübbesinin altında gizlenen bıçağı tutan deri kılı-364RUHDÖVENİfin ayarlanmasıydı. Bileğin çabuk bir hareketinin bıçağın görünmeden aşağı, büyücünün eline düşmesini sağlaması gerekiyordu.En azından kılıf bu şekilde çalışması için tasarlanmıştı. Ancak Raistlin'in bileği, onun asıl sahibi olan savaş büyücüsünün bileğinden çok daha inceydi. Raistlin bu düzeneği kullanmaya çalıştığında, kılıfın kendisi eline geldi. Bıçak yere düştü. Cücenin ayarlayabileceğin! düşünerek onu Flint'e götürdü.Kılıfı inceleyen Flint işçiliğinden etkilendi, cüce yapımı olabileceğini düşündü.Lemuel'e göre bıçağı ve kılıfı, arkadaşları olan savaş büyücüsüne hediye etmek için Qualinesti elfleri yapmıştı. Ancak Raistlin bundan hiç söz etmedi. Kılıfın şüphesiz büyük bir cüce deri ustası tarafından yapıldığı konusunda cüceye katıldı. Flint, eğer Raistlin kılıfı bir ya da iki haftalığına kendisine bırakırsa büyüklüğünü ayarlamayı önerdi.Raistlin'in eli kapı tokmağının üzerindeydi, tam çalmak üzereydi ki, içerden gelen zayıf sesler duydu. Sesler Tanis ve Flint'e aitti. Raistlin ancak birkaç kelimeyi ayırt edebildi ve bunlardan biri "Kitiara"ydı.Eğer araya girerse ablası ile ilgili bütün konuşmaların kesileceğinden emin olan Raistlin, dikkatle ve sessizlikle elini tokmaktan indirdi. Ortalıkta herhangi birinin olup olmadığına baktı. Raistlin, yalnız olduğunu keşfederek, evin kenarından sessizce ilerleyip Flint' in atölyesine doğru süzüldü. Cüce, içeri yumuşak bahar melteminin girmesi için pencereyi açmıştı. Atölyenin etrafında büyüyen mor asmaların ardına gizlenen Raistlin pencerenin kenarında'*hır(^'. "^*Arkadaşlarının konuşmasını gizlice dinlemek yüzünden hissedebileceği bütün tereddütler kolaylıkla yatıştı. Tanis'in Kitiara'nın yaptıklarının ne kadarını bildiğini her zaman merak etmişti: gece yarısında yabancılarla buluşmalar, rahibenin öldürülmesi... Kit teh-hkeden mi kaçıyordu? Tanis onu ihbar etmekle mi tehdit etmişti? Eğer durum buysa, Raistlin'in hali ne olurdu? Gayet anlaşılabilir olarak, ablasının sadakatine çok az inancı vardı.Tanis, "Günlerdir tartışıyoruz," diyordu. "Onunla birlikte kuzeye gitmemi istiyor."Konuşma bir anlık, şiddetli bir çekiç darbesi yüzünden bölündü. Bu bitince konuşma kaldığı yerden devam etti. - ;

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 217: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

365MARGARETVVEIS"Yay ve kılıçla yetenekli olanlara büyük miktarda para ödeyecek arkadaşlarının olduğunu iddia ediyor."Flint, "Yarı-elflere bile mi?" diye homurdandı."Bunu ben de söyledim; ama o, eğer istersem kalıtımımı saklayabileceğimi söylüyor... haklı da. Sakal bırakabilirim, kulaklarımı kapatması için saçımı uzatabilirim.""Bir sakalla da ne güzel gözükürsün!"Flint çekici tekrar kullandı."Yani? Gidiyor musun?" diye sordu çekiçle vurmayı bıraktığında.Tanis gönülsüzce konuşarak, "Hayır, gitmiyorum," dedi, duygularını eski dostuyla bile paylaşmaktan rahatsızdı. "Ondan uzakta zamana ihtiyacım var. Her şeyi düşünmek için. Kitiara, etrafımda olduğuna düşünemiyorum. Gerçek şu ki, Flint, ona aşık oluyorum."Raistlin, neredeyse gülecekti. Kahkahasını yuttu, kendini ele vermekten korkuyordu. Böylesine aptalca bir şeyi Caramon'dan beklerdi, ancak daha iyisini bilebilecek kadar yaşamış olan yan-elften değil.Tanis daha hızlı konuşmaya başladı, bu konuda konuşabildiği için rahatlamıştı. "Ona evlilik konusunda sadece bir imada bulunduğumda, Kir küçümseyerek bana güldü. Günler sonra beni o yüzden azarladı. Neden bütün eğlencemizi mahvetmek istiyordum? Yatağı paylaşıyorduk, daha fazla ne isteyebilirdim ki? Ama ben onunla sadece yatağımı paylaşmaktan mutlu değilim, Flint. Onunla hayatımı paylaşmak istiyorum; hayallerimi ve ümitlerimi ve planlarımı... Uslanmak istiyorum, o istemiyor. Kendini tuzağa düşmüş, hapsedilmiş gibi hissediyor. O hiç yerinde duramıyor ve canı sıkılıyor. Aptalca şeyler üzerine devamlı kavga ediyoruz. Eğer birlikte kalırsak bana içerleyecek, belki de benden nefret edecek ve ben buna dayanamam. Onu çok özleyeceğim ama böylesi daha iyi.""Pöh! Ona o kuzeydeki arkadaşlarıyla bir veya iki yıl ver, geri dönecektir. Belki o zaman teklifini kabul eder, dostum.""Geri dönebilir." Tanis bir an sessiz kaldı, sonra ekledi, "Ama ben burada olmayacağım.""O zaman nereye gidiyorsun?"Sessizce, "Eve," diye yanıtladı Tanis. "Uzun bir süredir eve gitmedim. Bunun yolculuklarının ilk kısmında seninle olamayacağım anlamına geldiğini biliyorum; ama Qualinesti'de buluşabiliriz."Flint boğazını temizledi ve devam etti, "Buluşabiliriz tabii.366-m RUHDÖVENİama... yani... Gerçek şu ki, ben o tarafa gitmeyeceğim, Tanis," dedi. Utanmış gibiydi. "Bunu seninle konuşmak istiyordum; ama doğru zamanı bir türlü bulamadım. Sanırım bunu şimdi yapmalıyım."Liman'daki panayır keyfimi kaçırdı, dostum. İnsanların taktığı maskelerin altında çirkin yüzler gördüm ve bu ağzımda kötü bir tat bıraktı. O tepe cüceleriyle konuşmak, kendi evimi düşünmeye başlamama neden oldu. Klanıma asla geri dönemem. Bunun nedenini biliyorsun; ancak yakınlarındaki diğer klanları ziyaret etmeye karar verdim. Kendi türümle olmak beni rahatlatacak. Şu genç, haylaz Raistlin'in tanrılar hakkında söylediklerini düşünüyorum. Reonc'un ortalıkta olup olmadığını öğrenmek isterim, belki de Thorbardin'in içinde tuzağa düşmüştür."Tanis, "Gerçek tanrılarla ilgili işaretler aramak... İlginç bir fikir," dedi. İçini çekerek, "Kim bilir? Onları ararken belki de yolda kendimi bulurum," diye ekledi.Yarı-elfin sesindeki acı ve hüzün, Raistlin'i bu özel konuşmayı dinlemiş olduğu için utandırdı. Yerinden ayrılıp, geldiğini

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 218: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

geleneksel bir şekilde ilan etmek için kapıya yönelmişti ki; cücenin ters ters konuştuğunu duydu,"Kenderi hangimizin alması gerekiyor?"^ ¦"'-¦«*f -S»*- 367Tomurcuk Ayı'nın son günüydü. Yollar açıktı. Yollara düşen gezginler Son Yuva Hanı'nı bir kere daha tıka basa doldurmuşlardı. Otik'in patateslerini yediler, birasını övdüler ve dünyada toplanan dertlerle ilgili hikayeler anlattılar; ilerlemeye başlayan hobgoblin ordularıyla, dağlardaki gizli yerlerinden aşağı inen ogrelerle ve bunlardan daha korkutucu yaratıklara ilgili hikayeler...Sturm ve Kit, yazın ilk günü gitmeyi planlıyorlardı. Tanis de aynı gün gidecekti, güneşle ilgili bir elf festivalinde Qualinesti'de olmak istediğini biraz inandırıcılıktan uzak bir şekilde açıklamıştı. Aslında boş eve, kadının kahkahasının, içinde daima yankılanacağı evine geri dönemeyeceğini çok iyi biliyordu. Flint de arkadaşına yolun bir kısmında eşlik edecekti, yani o da aynı gün yola çıkıyordu.Arkadaşlar arasında, Raistlin ve Caramon'un da bir yolculuğa çıkacağı biliniyordu. Bunu Kit, ortaya çıkartmıştı. Caramon'un acayip tedbirliliğinden dolayı meraktan deliye dönmüş ve dolayısıyla bu kadarını söyleyene kadar onu zorlamış ve onunla alay etmişti.Kitiara'nın sonunda ikizinin azmini kıracağından, sırrını açıklaması için onu zorlayacağından korkan Raistlin, Pax Tharkas'tan geldiğini tahmin ettikleri babalarının akrabalarını aramaya gideceklerini söylemişti. Eğer arkadaşları haritaya baksalar, Pax Tharkas'ın Wayreth Ormanı'nın tam aksi yönünde olduğunu görürlerdi.Hiçbiri haritaya bakmadı; çünkü mevcut olanların hepsi şu anda orada olmayan TasslehofF Burrfoot'a aitti. Arkadaşların bu son gece bir araya gelmelerinin nedenlerinden biri, birbirlerine veda etmek ve yollarının güvenli olmasını dilemek dışında kender hakkında ne yapacaklarına karar vermekti.Sturm, söze kenderin hiçbir koşul altında Solamniya'da hoş kar-368RUHDÖVENİşılanmayacağını belirterek başladı. Herhangi bir şövalyenin bir kenelerle yolculuk ettiği görülürse mahvolacağını, itibarının sonsuza dek lanetleneceğini ve yıkılacağını ekledi.Kit, kısaca, kuzeydeki arkadaşlarının herhangi bir kenderle işinin olmadığını söyledi ve eğer TasslehofF postuna önem veriyorsa, yolculuk etmek için başka bir güzergah seçmesinin gerektiğini açıkça ifade etti. Bakışlarını Tanis üzerinde anlamh ve kibirli bir şekilde sabitledi. ikisinin ilişkisi gerilmişti. Kit, Tanis'in, kendisine kalması için yalvaracağından ya da onunla birlikte yolculuk edeceğinden emindi. Adam ikisini de yapmamıştı ve kadın kızgındı.Tanis, kadının bakışından sakınarak, "Ben Tas'ı Qualinesti'ye götüremem," dedi. "Elfler buna asla izin vermez.""Bana bakmayın!" dedi Flint, onların tam da bunu yapmalarından gerilmişti. "Eğer klanımdan biri beni bir kenderle görürse beni çılgın bir Theivvar sanıp kilitler ve ben de hata yaptıklarını söyleyemem. Tass, Raistlin ve Caramon'la birlikte Pax Tharkas'a gitmeli."Raistlin, hiçbir tartışma kabul etmeyen bir ses tonuyla, "Hayır," dedi. "Kesinlikle olmaz.""Bu durumda onunla ne yapacağız?" diye sordu Tanis şaşkınlıkla.Flint, "Onu bağlayalım ve ağzını tıkayalım ve bir kuyunun içine atalım," diye önerdi. "Sonra da gece yarısında gizlice kaçarız ve o da belki -tekrar ediyorum, belki- bizi bulamaz."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 219: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Kimi bir kuyunun içine atıyorsunuz?" diyen neşeli bir ses geldi. Arkadaşlarım açık pencereden gören Tasslehoff, ön kapıya kadar olan sıkıcı yürüyüşü yapmaya üşenmişti. Pencere pervazındandini yukarı çekerek içeri tırmandı."Bira kupama dikkat et! Neredeyse tekmeleyip devirecektin! İn masadan, seni kapı tokmağı!" Flint bira kupasını yakaladı, göğsüne yakın tuttu. "Bilmen gerekiyorsa, kuyunun içine atmaktan bahsettiğimiz sendin."Tas, "Öyle mi? Ne güzel!" dedi, yüzü aydınlandı. "Daha önce hiç bir kuyunun dibinde bulunmamıştım. Oh! ama şimdi hatırladım. Yapamam."Tas uzanarak Flint'in elini nazikçe sıvazladı. "Düşünceyi beğendim. Gerçekten ve onu yapmak için neredeyse geride kalacaktım; ama görüyorsun, burada olmayacağım."Endişeyle, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu Tanis.369

MARGARETWEIS"Başlamadan önce hepinize bir şey söylemek istiyorum. Kimin beni yanma alacağı konusunda tarnştığmızı biliyorum, yanlış mı?" Tas, ciddiyetle gruptakilere baktı.Tanis utanmıştı. Kenderin duygularını incitmek istememişti. "Bizimle gelebilirsin, Tas," diye başladı; ancak Flint'ten yükselen korkunç bir, "Gelemez!" nidasıyla konuşması bölündü.Tas küçük elini sessizlik için kaldırdı. "Görüyorsunuz, eğer birinizle gidersem, bu diğerlerinin kendini kötü hissetmesine neden olacak ve ben de bunun olmasını istemiyorum. Ve bu yüzden kendi başıma gitmeye karar verdim. Hayır! Fikrimi değiştirmeye çalışmayın. Kenderyurdu'na geri dönüyorum ve, alınmayın ama" -Tas epey sert gözüküyordu- "ama sizler oraya uymazsınız."Caramon, "Yani kenderler ülkelerine bizim girmemize izin vermezler mi?" diye sordu, alınmıştı."Hayır, demek istediğim oraya uymazsınız. Özellikle de sen, Caramon. Ayağa kalktığın anda evimin çatısını götürürsün. Bütün mobilyalarımı kıracağından bahsetmiyorum bile. Şimdi, Flint için bir istisna yapabilirim..."Aceleyle, "Hayır, yapamazsın!" dedi cüce.Tasslehoff, Kenderyurdu'nun harikalarını anlatmaya devam etti, özel mülk ve kişisel servet kavramlarının kesinlikle bilinmediği o dertsiz bölgenin ilginç bir portresini çizdi, öyle ki masada oturan herkes, kesinlikle oranın yakınlarına bile gitmemeye karar verdi.Kender konusu da halledildiğine göre, geriye veda etmekten başka bir şey kalmamıştı.Arkadaşlar uzun bir süre masada oturdular. Ateşten bir top halindeki batan güneş; vitray camların kırmızısından; sarısından turuncusuna, mavisinden yeşiline dek çeşitli renklerde parladı. Güneş, ılık parıltılarını geride bırakarak ufukta kayıp gitmeden önce, altın rengi ışıklarım saçıyor; tıpkı yol arkadaşları gibi ayrılışını geciktirmeye çalışıyordu.Otik, ünlü baharatlı patatesleri, kuzu yahnisi, Kristalmir Gölü nden alabahk, ekmek ve keçi peynirinden oluşan mükemmel bir akşam yemeği ile birlikte, gölgeleri uzaklaştırmak için mumlar ve lambalar getirdi. Yemek gerçekten mükemmeldi; RaistÜn bile genelde yediği iki ya da üç lokmadan fazlasını yedi, aslında alabalığın tamamını bitirdi. Her kırıntı bitirildikten sonra -Caramon'un370{-4 RUHDÖVENİorada olup kalanları bitirmesiyle hiçbir şey artmadı- Tanis, hesabı halletmek için Otik'i çağırdı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 220: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Yemek benden dostlarım; çok sevgili dostlarım," dedi Otik. Hepsine iyi ve güvenli bir yolculuk diledi; her biriyle ayrı ayrı toka-laştı, Tasslehoff'la bile...Tanis, Otik'i kendileriyle bir bardak içmesi için çağırınca kabul etti. Flint bir tane daha için davet etti ve ondan sonra bir tane daha... Otik o kadar çok içti ki; mutfakta ona ihtiyaç duyulduğunda, sendeleyerek gitmesi için genç Tika, yardım etmek zorunda kaldı.Hana uğrayan olan diğer Solace sakinleri, elveda demek ve iyi dileklerini sunmak için masalarına geldiler. Çoğu, Flint'in müşteri-siydi, gidiyor olduğunu duymaktan üzülmüşlerdi; çünkü bütün mallarını satmış ve en azından bir yıl kadar orada olmayacağının bilinmesini sağlamıştı. Daha çoğu, topluluğun diğer üyelerini şaşırtarak, Raistlin'e veda etmek için geldi; bu sert, sivri dilli ve ağzı sıkı genç adamın bu kadar çok arkadaşı olduğunu hiçbiri bilmiyordu.Ancak bunlar arkadaşlar değildi. Hastalarıydı, onlara baktığı için minnettarlıklarını göstermeye gelmişlerdi. Onlardan biri de Miranda'ydı. Artık kasabanın gülü değildi; siyah matem giysileri içinde solgun ve renksizdi. Onun bebeği vebadan ilk ölenler arasındaydı. Raistlin'i tatlıca yanağından öptü ve ölmüş çocuğuna çok nazik davrandığı için tıkanmış bir sesle teşekkür etti. Genç kocası da teşekkürlerini sundu ve sonra acıh eşini dışarıya çıkardı.Raistlin, kadının gidişini izledi; bu tatlı, üzerine gül saçılmış yolu izlememesi için uyarıldığından dolayı yürekten minnetmdj,a^ gece kardeşine olağanüstü bir şekilde iyi davranarak Caramon'u"şaşırttı; oğlan, Raistlin'in kendisine bu denli iyi davranması için ne yapmış olduğunu tahmin edemiyordu.Handaki yabancılar da bu garip arkadaş topluluğunu fark etti; özellikle de Tanis ya da Flint'in gelip, kender tarafından alınmış değerli eşyalarını geri verdiğinde... Yabancılar kafalarını salladılar ve kaşlarını kaldırdılar."Bu dünya için bütün türler lazım," dediler ama; bunu söyledikleri küçültücü tondan, bu eski söze biraz bile inanmadıkları belliydi. Onlara göre sadece kendi türleri gerekliydi, diğerleri değil.Gece ilerledi. Karanlık, hanın etrafında toplandı. Gölgeler sürünerek hanın içine girdi; çünkü diğer müşteriler yollarını aydınlat-371MARGARET VVEISması için lambaları ve mumları alarak yataklarına gitmişlerdi. Mutlulukla sarhoş olmuş Otik, çoktan yatağının içine yuvarlanmış; temizliği Tika, aşçı ve tezgahtar kadınlara bırakmıştı.Masaların üstünü fırçaladılar ve yerleri süpürdüler; mutfaktan tabak çanağın çıkarttığı takırtılar geliyordu. Arkadaşlar hâlâ masada oturuyorlardı, ayrılmaktan üzgündüler, her biri kendi kalbinde bu ayrılığın uzun olacağını biliyordu.Nihayet oturduğu yerde uzun süredir kafasını sallamakta olan Raistlin sessizce, "Gitme vaktimiz geldi, kardeşim. Dinlenmem gerekiyor. Yarın çalışmam gereken çok şey var," dedi.Caramon anlaşılmaz bir cevap verdi. Kaldırabileceğinden çok daha fazla bira içmişti. Burnu kırmızıydı ve bazı erkeklerin dövüştüğü ve diğerlerinin ağladığı o sarhoşluk düzeyindeydi; ağlıyordu...Sturm, "Benim de ayrılmam lazım," dedi. "Erkenden yola çıkmamız, günün harareti bastırmadan, arkamızda birkaç kilometre bırakmış olmamız lazım.""Kararını değiştirip bizimle gelmeni isterim," dedi Kitiara, gözleri Tanis'in üzerindeydi.Kit, gruptaki en yüksek sesli, en atılgan, en neşeli insan olmuştu, bakışları Tanis'e takıldığı zamanlar dışında; o zaman çarpık gülümsemesi biraz kayıyordu. Ama biraz sonra gülümsemesi kuvvetleniyor ve kahkahası sertçe yükseliyor, masadaki en gürültücü

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 221: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

insan oluyordu. Ancak neşe solup han sessizleştikçe, etraflarındaki gölgeler karanlıklaştıkça, Kit'in kahkahaları soldu, hikayeleri başladı ama asla bitmedi. İyice Tanis'e sokuldu ve masanın altından adamın elini sıkıca tuttu."Lütfen, Tanis," dedi. "Kuzeye gel. Savaşta, şan ve şeref bulacaksın, servet ve güç... Yemin ediyorum!"Tanis tereddüt etti. Kadının koyu gözleri sıcak ve yumuşaktı. Kadının gülümsemesi, tutkusunun yoğunluğu yüzünden titredi... Onu hiç bu kadar güzel görmemişti. Onu bırakmak gittikçe daha zor geliyordu.Sturm içtenlikle, "Evet, Tanis," diye ısrar etti. "Sana servet ya da güç için söz veremem; ama şan ve şeref kesinlikle bizim olacaktır."Tanis ağzını açtı. "Evet" diyecekmiş gibi gözüküyordu. Herkes "Evet" demesini bekledi, kendisi de dahil. "Hayır" çıktığında, masadaki herkes kadar şaşırmış gözüküyordu.372I

RuflböVENİRaistlin'in daha sonra o gece eve dönerken Caramon'a söyleyeceği gibi, "Tanis'in insan olan kısmı Kidara ile giderdi. Onu tutan, kendisinin elf olan kısmıydı."Kit, "Kim seni istiyor ki zaten?" diye parladı, gururu incinmişti. Başarısızlığa tahammülü yoktu. Adamın yanından uzaklaştı, ayağa kalktı. "Seninle yolculuk etmek tıpkı kendi büyükbabamla yolculuk etmek gibi olur. Sturm ve ben, sensiz daha iyi eğleneceğiz."Sturm bu ifade yüzünden telaşlanmış gibiydi. Anayurduna yaptığı bir çeşit hac yolculuğu, kutsal bir seyahatti. Kuzeye 'eğlenmeye' gitmiyordu. Suratını asarak bıyığını düzeltti ve erken yola çıkmaları gerektiğini tekrarladı.Rahatsız edici bir sessizlik çöktü. Hiç kimse ilk giden olmak istemiyordu, özellikle de şimdi. Ayrılışları uyumsuz bir tonda bitecek gibi gözüküyordu. TasslehofF bile etkilenmişti. Kender sessiz ve boynunu eğmiş oturuyordu; o kadar mutsuzdu ki Sturm'un para kesesini bile iade etti. Tas, keseyi Caramon'a verdi ama aklı oradaydı.En sonunda, "Bir fikrim var," dedi Tanis. "Sonbaharda, Hasat Sonu'nun ilk gününde burada buluşalım."Kit umursamaz bir tavırla omuzlarını silkerek, "Ben dönebilirim de dönmeyebilirim de," dedi. "Bana güvenmeyin."Sturm kesin bir şekilde, "Ben dönmeyeceğime inanıyorum," dedi ve bütün arkadaşları ne demek istediğini anladı. Sonbaharda Solace'a geri dönmek, babasını ve mirasını bulmak için çıktığı araştırmanın başarısızlığa uğradığı anlamına gelecekti."O zaman her yıl sonbaharda, Hasat Sonu'nun ilk gecesinde burada olanlarla buluşuruz," diye önerdi Tanis. "Ve bu gündı^ b^lyıl.»-*- ^ sonra hana geri döneceğimize söz verelim; nerede ya da ne yapıyor olursak olalım."Raistlin, "Hâlâ hayatta olanlar," dedi.Sadece şaka yapmak istemişti; Caramon dikildi, kardeşinin kelimeleri, alkolden sersemlemiş kafasının içine işliyordu, ikizine korkuyla baktı, Raistlin'in gözlerini kısarak cevapladığı bir bakış."Sadece küçük bir şaka yapmak istemiştim, kardeşim.""Yine de böyle şeyler söylememelisin, Raist," diye yalvardı Caramon. "Kötü şans getirir."Raistlin sinirli bir halde, "Biram iç ve sessiz ol," diye cevapladı.Sturm'un sert ifadesi yumuşamıştı. "Bu iyi bir fikir. Beş yıl... Beş373MARCARET VVEISyıl içinde geri döneceğime söz veriyorum."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 222: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Heyecanla zıplayan Tas, "Geri döneceğim, Tanis!" dedi. "Beş yıl içinde burada olacağım.""Beş yıl içinde kesin hapishanede olursun," diye mırıldandı Flint."O halde, eğer öyle olursam, kefaletimi ödeyip beni çıkartırsın, değil mi, Flint?"Cüce, kendisi kenderi hapisten çıkartmadan önce, Abyss'te soğuk bir gün olacağına, dair yemin etti.Tasslehoff, "Abyss'te hiç soğuk gün olur mu?" diye merak etti. "Abyss'te herhangi bir tür gün var mıdır, yoksa genelde yerdeki kocaman bir çukur gibi karanlık ve ürkünç müdür, yoksa parlayan alevlerle mi doludur? Abyss'in ziyaret etmek için harika bir yer olduğunu düşünmüyor musun, Raistlin? Oraya günün birinde gitmeyi çok isterim, iddiaya girerim ki Trapspringer Amca bile..."Tanis, Flint'in bira kupasını kenderin kafasına geçirmesini engellemek için tam vaktinde sessizlik istedi. Tanis elini masanın ortasına, avuç içi aşağıya bakacak şekilde koydu."Hepinize karşı duyduğum sevgi ve dostluk üzerine yemin ediyorum ki" -bakışları arkadaşlarının hepsinin üzerinde dolaştı, hepsini bir araya topladı- "beş yıl sonra Hasat Sonu'nun ilk gecesi Son Yuva Hanı'na geri döneceğim."Kit elini Tanis'inkinin üzerine koyarak, "Beş yıl içinde geri döneceğim," dedi. Yüzündeki ifade yumuşamıştı. Adamın elini sıktı. "Eğer daha önce olmazsa... Çok daha önce."Sturm ciddiyetle, "Olmayı umduğum şövalye olarak onurum üzerine yemin ediyorum ki; beş yıl içinde geri döneceğim," dedi. Elini Tanis ve Kit'inkinin üzerine koydu.Caramon, "Burada olacağım," dedi. İri eli, arkadaşlarının ellerini kapattı."Ve ben de," dedi Raistlin. Parmak uçlarıyla kardeşinin elinin üstüne dokundu."Beni unutmayın! Burada olacağım!" Tasslehoff, küçük elini di-ğerlerininkinin üzerine koymak için masanın üstüne tırmandı.Tanis, yaşlı dostuna gülümseyerek, "Ee, FÜnt?" dedi.Flint, "Kahretsin, sizin solgun yüzlerinizi görmek için buraya dönmekten çok daha önemli işlerim olabilir," diye söylendi.Bütün dostlarının ellerini, kendi boğum boğum ve iş yapmak-374I-a»RUHDÖVENİtan sertleşmiş elleriyle tuttu. "Tekrar buluşana kadar Reorx sizinle yürüsün!" dedi, sonra kafasını çevirdi; pencereden dışarı, sert sert boşluğa baktı.Hanın kapısı gece için uzun zaman önce kitlenmişti. Onların çıkması için, bekleyen tezgahtar kadın esniyordu. Raistlin çabucak vedalaştı. Dinlenmek için eve gitmeye can atıyordu ve sabırsızlanarak kapıda kardeşini bekledi. Caramon, Sturm'u kucakladı, uzun süredir dost olan bu iki arkadaş birbirlerine sıkıca sarıldılar. Sessizlik içinde ayrıldılar, ikisi de konuşamıyordu. Caramon, Tanis'le el sıkıştı ve Flint'i de kucaklayacaktı; ancak kızan cüce ona 'eve gitmesini' söyledi. Tasslehoff kollarını Caramon'a sarabileceği kadar sardı, o da kenderin topuzunu şakadan büktü.Kitiara, kardeşine sarılmak için ileri çıktı; ama Caramon onu görmemiş gibi davrandı. Raistlin artık ayağını sinirle vuruyordu. Caramon acele etti, Kit'in yanından tek kelime etmeden geçti. Kadın arkasından baktı, sonra sırıttı, omuzlarını silkti. Sturm'un veda-lan kısa ve resmiydi, Tanis ve Flint'i hafifçe ve saygıyla başını eğerek selamladı. Kit bir buluşma yeri behrledi ve sonra Sturm gitti.Tas, "Ben sanırım biraz daha kalacağım," dedi. Tam o gün

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 223: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

'bulduklarına' bakmak için keselerini açacaktı ki, kapı sert sert çalındı."Ah, selam. Şerif," dedi Tas neşeyle. "Birine mi bakıyorsun?"Tasslehoff şerifin eşliğinde ayrıldı. Kenderin son sözleri, birinin sabah onu hapisten çıkartmasını hatırlamasıydı.Kit, Tanis'i bekleyerek, kapının önünde dikildi."Flint, geliyor musun?" diye sordu Tanis.Tezgahtar kız mumları götürmüştü. Flint karanlıkta otapdu.^iç*^ ''* cevap vermedi.Tanis, "Kız kapatmak istiyor," diye ısrar etti.Yanıt yine gelmedi.Tezgahtar kız yumuşakça, "Onunla ben ilgilenirim, bayım," dedi.Tanis başını salladı. Kit'e katılarak kolunu kadına doladı, kendine çekti. İkisi yan yana gecenin içine yürüdüler.Cüce, şafak sökene dek orada tek başına oturdu.375iİTAFKılıç atehten geçmelidir, yoksa kırılır.-Par-Saliant1Yedinci ayın yedinci günüydü. Antimodes, Wayreth Kulesi' nde-ki odasının penceresinin önünde durmuş, geceye bakıyordu. Odası, kulede bulunan ve çalışmak, görüşmek ya da -Antimodes gibi-Sınav'da hazır bulunmak için -ki yarın olacaktı- gelen büyücülerin kullanımına açık standart odalardan biriydi.Kuledeki odalar, çırak büyücülerin kullandığı hücre benzeri küçük odalardan başbüyücülere ayrılmış daha büyük ve konforlu odalara kadar, çeşitli büyüklükler ve şekillerdeydi. Antimodes'in rahatça yerleştiği bu oda; adamın her zaman kaldığı, en sevdiği odaydı. Başbüyücü gezmeyi sevdiğinden, sık sık ve beklenmedik zamanlarda uğradığından, Par-Salian, bu odanın arkadaşının gelişi için hep hazır durumda olmasını sağlamıştı.Kulenin üst kısmına yakın bir yerde olan daire, bir yatak odası ve salondan oluşuyordu; Wayreth Ormanı'na bakan -o anda, büyülü ormanın nerede olduğuna göre bazen de bakmayan- bir de balkonu vardı. ,^ f0^ -»^Eğer orman orada değilse, Antimodes genelde manzarayı kendisi yaratırdı. O gün kendini nasıl hissettiğine bağlı olarak; sarı buğdaylardan engin tarlalar ya da kırılan dalgalar gibi... Bu gece orman orada değildi; ancak karanlık bastığından ve Antimodes yaptığı yolculuk yüzünden iyice yorgun düştüğünden manzara oluşturmakla uğraşmadı. Kendini, akşam meltemiyle serinleten balkonda duruyordu. Kepenkleri cereyan yapması için açık bırakarak -bu gece normalden daha sıcaktı- küçük masaya döndü; akşam yemeği için ara verdiği, parşömeni okuma işine devam etti.Kapının çalması onu bir kez daha böldü.Sinirli bir tonla, "Gir," diye seslendi. -377MARCARETVVEISKapı sessizce açıldı. Par-Salian başını içeri uzattı."Seni rahatsız mı ediyorum? Sonra gelebilirim...""Hayır, hayır, sevgili dostum." Antimodes misafirini karşılamak için aceleyle ayağa kalktı. "İçeri gel, içeri gel... Seni gördüğüme çok sevindim. Sınav başlamadan seninle konuşma fırsatı bulabilmeyi çok istiyordum. Ben de sana gelirdim; ama seni rahatsız etmekten korktum. Sınav'dan önce ne kadar yoğun olduğunu biliyorum."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 224: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Evet ve bu Sınav da çoğundan daha zor olacak. Yeni bir büyü mü çalışıyorsun?" Par-Salian masanın üzerinde yarı açık duran parşömene bir göz attı.Antimodes, "Satın aldıklarımdan bir tanesi," dedi yüzünü buruşturarak. "Ve şu durumda, dolandırıldığıma inanıyorum. Bu büyü, bana söylenmiş olan değil."Par-Salian, "Sevgili Antimodes, önce okumadın mı?" diye sordu, şaşırmıştı."Sadece hızla bir göz attım. Hata benim ve bu durum kızgınlığımı arttırıyor.""İade edebileceğini sanmıyorum.""Korkarım hayır. Bir handa yapılan anlaşmalardan. Tahmin etmem gerekirdi; ama bu büyüyü çok uzun zamandır arıyordum ve çok nazik bir kadındı, güzelliğinden bahsetmiyorum bile ve bunun, kesinlikle benim istediğim şey olduğuna beni inandırdı." Omuzlarını silkti. "Ah, neyse, yaşa ve öğren! Lütfen, otur. Şarap ahr mısın?""Teşekkür ederim." Par-Salian, açık sarı sıvıyı tattı, dilinin üstünde yuvarladı. "Büyüyle mi yaptın yoksa satın mı aldın?"Antimodes, "Satın aldım," dedi. "Büyüyle yapılan bence bünyeyi zayıflatıyor. Sadece Silvanesti elfleri, nasıl doğru yapılacağını biliyor ve bu günlerde iyi Silvanesti şarabı bulmak gittikçe zorlaşıyor.""Çok doğru," diyerek katıldı Par-Salian. "Kral Lorac her geldiğinde birkaç şişe getirirdi; ama buraya gelmeyeli yıllar oluyor."Antimodes, "Danldı," diyerek yorum yaptı. "Meclisin başı olarak kendisinin seçilmesi gerektiğini düşünüyor.""Bunun yüzünden olduğunu sanmıyorum. Evet, bu mevkiyi hak ettiğine inandı; ancak Silvanesti'nin yöneticisi olarak yapması gereken görevlerle çok meşgul olduğunu da kendisi itiraf etti."" Öyle olsa bile, bu onurun, nazikçe geri çevirmesi için kendisine verilmesini isterdi diye düşünüyorum."378^i-d» RUHDÖVENİPar-Salian düşünceli bir şekilde kaşlarını çam. "Biliyor musun dostum; içimde, Lorac'm bizden bir şeyler gizlediğine dair garip bir his var. Bence, ortaya çıkmasından korktuğu için artık beni görmeye gelmiyor.""Ne olduğunu düşünüyorsun? Güçlü bir büyülü eşya mı? Kayıp olan var mı?""Benim bildiğim yok. Yanılıyor olabilirim. Umarım öyleyimdir."Antimodes, "Lorac her zaman kendi başına buyruk biriydi, meclis umurunda değil," diye yorum yaptı."Yine de bizim kurallarımıza, bir elfın kendi yapmadığı kurallara hiç uymayacağı kadar uyuyordu." Par-Salian şarabını bitirdi, kendisine bir bardak daha içmek için izin verdi.Antimodes sessiz ve düşünceliydi, sonra da aniden, "O zaman, tanrılar Lorac'a iyilik bahşetsin," dedi. "Korkarım ihtiyacı olacak. Uğraştığı her neyse... Son raporumu aldın mı?""Aldım." Par-Salian içini çekti. "Şunu bilmek istiyorum; kesinlikle emin misin?""Emin? Hayır, elbette değilim! Kendi gözlerimle görene kadar hiçbir zaman emin olamam!" Antimodes elini salladı. "Bu dedikodu, söylenti, fazlası değil. Yine de..." Duraksadı, sonra yumuşak bir sesle konuştu, "Yine de inanıyorum.""Ejderhalar! Krynn'e geri dönen ejderhalar. Takhisis'in ejderhaları, daha azı değil! Umuyorum, dostum," dedi Par-Salian içtenlikle, "umuyorum ve dua ediyorum ki yanıhyorsundur."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 225: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Yine de bildiğimiz gerçeklere uyuyor. Sana önerdiğim gibi bununla ilgili olarak siyah cübbeli kardeşimizin ağzını aradın»Biı?#* ¦«^""»Par-Salian, "Konuyu Ladonna'yla tartıştım," dedi. "Nereden ya da nasıl duyduğumdan bahsetmedim. Kaçamak cevaplar verdi."Antimodes tatsızca, "Her zaman öyle değil midir?" diye sordu."Evet ama eğer onu tanıyorsan, okumanın yolları vardır," dedi Par-Salian.Antimodes kafasını salladı. O eski bir dosttu, güvenilen bir dost. İkisinin, Par-Salian'ın Ladonna'yı çoğu kişiden daha fazla tanıdığından bahsetmesine gerek yoktu.Par-Sahan, "Son bir yıldır keyfî yerindeydi," diye devam etti. "Mutlu, neşeli... Ayrıca bir şeyle çok meşguldü; çünkü kuleye sadece iki kez geldi ve onlarda da parşömen koleksiyonumuzu inceledi."37fMARCARETVVEIS"Diğer haberlerim için kanıtlarım var," dedi Andmodes. "Duyduğuma göre, kuzeyde zengin bir lord asker topluyor ve topladığı askerlerin türü konusunda da pek seçici değil. Ogreler, hobgoblin-1er, goblinler. İnsanlar bile para için ruhlarını vermeye istekli... Bir arkadaşım toplantılarından birine katıldı. Muazzam ordular oluşturuluyor, karanlığın orduları... Bu lordun adını öğrendim; Ariakas... Onu tanıyor musun?""Onunla ilgili bir şeyler hatırlıyor gibiyim; küçük bir büyücü, eğer yanılmıyorsam. İstediğine, büyünün daha incelikli ve zarif yollarından ziyade, daha çabuk ve vahşi bir şekilde, kılıçla sahip olmakla ilgilenen biri.""Bu, o adama benziyor." Antimodes içini çekti, somurtarak başını salladı. "Güneş batıyor. Gece geliyor, dostum ve biz bunu durdu-ramayız.""Yine de karanhkta birkaç ışığın yanıyor kalmasını sağlayabiliriz," dedi Par-Salian sessizce."Yardım almadan olmaz!" Antimodes yumruğunu sıktı. "Tanrılar bize bir işaret vermiş olsaydı!"Par-Salian ekşi bir şekilde, "Takhisis'in tam olarak bunu yaptığını söyleyebilirim.""Demek istediğim iyiliğin tanrılarıydı. Kendilerinin üzerinden yürümesine izin mi verecekler?" diye sordu Antimodes, sabırsız ve kızgındı. "Ne zaman Paladine ve Mishakal dünyadaki varlıklarının bilinmesini sağlayacaklar?"Uysallıkla, "Belki de bizden bir işaret bekliyorlardır," dedi Par-Salian."Ne işareti?""İnanç... Onlara güvenmemiz ve onlara inanmamız, planlarını anlamıyor olsak bile."Antimodes gözlerini kısarak arkadaşına baktı. Sonra iskemlesinin arkasına yaslandı; ama bakışlarını Par-Salian'ın üstünde tuttu. Antimodes kaba bir şekilde çenesini kaşıdı. Düşüncelerinin doğru yolda, yan yana ilerlediğini anlaması için dostuna gülümsedi."Bütün bunların nedeni bu demek," dedi Antimodes kısa bir süre sonra.Par-Salian başını eğdi."Merak ediyordum. O çok genç... Yetenekli, itiraf etmek lazım. Ama çok genç. Ve tecrübesiz..."380-a»RUHDÖVENİi -"Tecrübe kazanacaktır," dedi Par-Salian. "Önümüzde biraz zamanımız var, değil mi?"Antimodes durumu düşündü. "O ogrelerin ve goblinlerin ve insanların

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 226: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

eğitilmesi, savaş gücü haline getirilmesi şart; ki bu da son derece zor olacaktır. Şimdiki haliyle kısa bir süre sonra düşman diye birbirlerini öldüreceklerdir. Ariakas'ın önünde muazzam bir iş var. Eğer söylentiler doğruysa ve ejderhalar dönmüşse, onların da aynı şekilde kontrol edilmesi lazım; ancak bunu yapmak için güçlü bir iradeye ve cesarete sahip olanlar gerekiyor! Yani, evet, soruna cevap vermek gerekirse, zamanımız olduğunu söyleyebilirim. Biraz zaman... ama çok değil. Genç adam asla beyaz cübbe giymeyecek. Bunu biliyorsun, değil mi?""Biliyorum," diye yanıtladı Par-Salian sakince. "Theobald'ın, Raistlin Majere hakkında atıp tutmasını yıllardır dinliyorum, aslında çocukken okula başladığından beri. Hatalarını biliyorum; ağzı sıkı ve suç ortaklığına meyilli; küstah, hırslı ve aç."Antimodes, "Ayrıca yaratıcı, zeki ve cesur," diye ekledi. Koruması altındaki oğlandan gurur duyuyordu. "Dönek büyücü Judith'i ustalıkla halletmesine bir bak. Kendi yeteneğinin çok üstünde olan bir büyü yaptı; hakim olmasını bırak, okuyamaması gereken bir büyü... Üstelik tek başına yaptı, hiç yardım görmeden.""Bu da sadece onun kuralları eğeceğini, eğer kendi amaçlarına uyarsa kıracağım kanıtlıyor," dedi Par-Salian. "Hayır, hayır... Onu daha fazla korumak zorunda hissetme kendini. Onun değerlerinin farkındayım, tıpkı zayıflıklarının farkında olduğum gibi. İşte btu|üz-den, onu kurallara göre Meclis'in önünde suçlamak yerine Sılav a girmesi için çağırdım. Sence kadını o mu öldürdü?""Hayır." Antimodes kesin bir şekilde konuştu. "Başka hiçbir neden olmasa bile, birinin boğazını kesmenin Raistlin'in tarzı olmadığı için. Çok fazla pis. O yetenekli bir otacı. Eğer kadının ölmesini isteseydi, bitki çayının içine biraz it üzümü katardı."Kaşlarını çatan Par-Salian, "Şu halde onun öldürebileceğine inanıyorsun?" diye sordu."Uygun koşullar altında aramızdan kim yapmaz ki? Benim kasabamda rakip bir terzi var, müşterilerini kazıklayan ve rakipleri hakkında, -ki buna kardeşim de dahil- tehlikeli yalanlar yayan iğrenç bir adam. Ben bile birkaç kez Bigby'nin Ezici Eli'ni neredeyse kapı-381MARCARETWEISSini çalması için gönderecektim." Antimodes bunu söylerken epey vahşi gözüküyordu.Par-Salian gülümsemesini yeni bir bardak şarabın ardına sakladı."Sen kendin, karanlıkta yürüyenler, karanlıkta nasıl görmesi gerektiğini bilmelidir derdin," diyerek devam etti Antimodes. "Ortalıkta körlemesine dolanmasını istemezsin diye düşünüyorum.""Düşüncemin bir kısmı da buydu. Sınav ona kendisiyle ilgili bir şeyler öğretecek. Bilmeyi istemeyebileceği; ancak kendisini ve kullandığı gücü anlaması için gerekli olan şeyler."Antimodes iç çekme ve omuz silkme arası bir hareketle, "Sınav, adamın burnunu sürten bir deneyim," dedi.Yüzleri asıldı, düşüncelerinin bir kez daha aynı yönde ilerleyip ilerlemediğini anlamak için birbirlerine gizlice göz attılar. Düşüncelerin aynı olduğu belliydi, konuştukları şahsiyetin adım söylemeye ihtiyaç duymamalarından kanıtlanmıştı.Antimodes, "Şüphesiz orada olacaktır," dedi kısık bir sesle. İhtiyatla çevresine bakındı, sanki odada; kulenin en üst kısmında tek başına duran odada, ikisi dışında kimsenin girmeye izninin olmadığı odada, konuştuklarına, birinin kulak misafiri olmasından korkar gibiydi."Evet, korkarım ki," dedi Par-Salian, ciddi gözüküyordu, "Bu genç adamla özellikle ilgilenecektir.""Onun işini bitirmeliyiz, kesin olarak."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 227: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Par-Sahan, "Denedik," dedi. "Ve sonuçlarını en az benim kadar iyi biliyorsun. Varolduğu düzlemde ona dokunamayız. Sadece bu da değil, Nuitari'nin onu koruduğundan şüpheleniyorum.""Korumalı da. Hiç daha sadık bir uşağı olmadı. Cinayetlerden bahsedene bak!" Antimodes öne doğru eğilerek gizli anlaşma öneren bir fısıltıyla, "Genç adamın ona ulaşmasını engelleyebiliriz," dedi."Ya iradenin özgürlüğü? Bu her zaman, varlığımızın en önemh özelliği olmuştur. Birçoğunun, korumak için kendi hayatını feda ettiği bir özgürlük! Kendi kaderlerimizi seçme hakkını Abyss'e mi atalım?"Antimodes yola gelmişti. "Affet beni, dostum. Aceleyle konuştum. Ancak genç adamı seviyorum. Seviyorum ve gurur duyuyorum. Bana büyük şeref verdi. Başına herhangi bir zarar geldiğini görmek istemem."382IJ-a»RUHDÖVENİ"Gerçekten de sana şeref verdi. Ve vermeye de devam edecek, umuyorum. Yürüyeceği yolda kendi seçimleri ona yol gösterecek, bizim seçimlerimizin bizi yönlendirdiği gibi. Seçimlerinin bilgece olacağma inanıyorum.""Smav onun için zor olacak. O zayıf bir genç.""Kılıç ateşten geçmelidir, yoksa kırılır.""Ya ölürse? Planların ne olacak o zaman?""O zaman bir başkasına bakacağım. Ladonna bana umut veren genç bir elf büyücüden bahsetti. Adı Dalaman.."Konuşmaları başka konulara yönlendi, Ladonna'nm öğrencisine, dünyadaki korkunç olaylara ve sonunda da onları en fazla ilgilendiren alana; büyüye...Kule'nin üstünde, gümüş Solinari ve kızıl Lunitari parlak bir şekilde ışıldıyordu. Nuitari de oradaydı, takımyıldızların arasında kara bir delik. Üçü de bu gece dolunaydı, Sınav için gerektiği şekilde.Kulenin ilerisindeki topraklarda, iki başbüyücünün elf şaraplarını yudumladığı ve dünyanın kaderinden konuştuğu odadan çok, çok uzaklarda, Sınav'a girmek için Kule'ye giden genç büyücüler huzursuzca uyumaya çalıştılar. Sabah, Wayreth'in Ormanı onları bulacak, kaderlerine götürecekti.Yarın bazıları uyuyabilirdi, bir daha asla uyanmamak üzere."^ ^'«s»«j -^A 383ikizlerin yolculuğu bir aydan fazla sürdü. Aslında yürümek zorunda oldukları için yolculuklarının bundan daha uzun sürmesini beklemişlerdi. Dostları Solace'ı terk ettikten kısa bir süre sonra, iki atın, Majere adına ahırlara bırakıldığını söylemek için bir haberci geldi. Atlar RaistÜn'in hamisi Antimodes'in hediyesiydi.Genç adamlar, Liman'dan geçerek güneybatıya doğru gittiler. Raistlin, Lemuel'e saygılarını sunmak için durdu; o da Belzor'un tapınağının yıkıldığını, taş bloklarının fakirlere ev yapmak için kullanıldığını söyledi. Bu, yeni ve görünüşe göre zararsız bir dini akım olan Arayanlar'ın himayesi altında gerçekleştirilmişti. Lemuel, büyü malzemesi dükkanını yeniden açmıştı. Raistlin'e büyümekte olan dövülmüşavrat otunu gösterdi. Ne tarafa gittiklerini sordu. Raistlin, zevk için yolculuk ettiklerini söyleyerek yanıtladı, dolambaçlı bir yol izleyerek Pax Tharkas'a gidiyorlardı.Lemuel, bunun üzerine ciddileşerek onlara baktı; defalarca şans ve güvenli yolculuklar diledi, gittiklerinde de derin bir iç geçirdi.İkisi, Kharolis Dağlan'nın batı eteklerinden güneye doğru ilerleyerek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 228: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

ve Qualinesti'nin sınırlarının etrafından geçerek yolculuklarına devam ettiler.Dikkatlice bakınmalarına rağmen hiç elf görmediler. Yine de ciflerin kendilerini izlediklerinin farkındalardı. Caramon, Tanis'i ziyaret etmeyi ve elf krallığını görmeyi önerdi. Raistlin ona yolculuklarının gizli olduğunu hatırlattı, Pax Tharkas'ta olmaları gerekiyordu. Hem ayrıca, elfleri içeri girmeleri için ikna edebileceklerine de inanmıyordu. Qualinesti'de insanlara, kuzenleri olan Silvanesti'den daha iyi davranılırdı; ancak kuzeyden kara kanatlar üzerinde uçarak gelen şeytani dedikodular yüzünden Qualinesti, artık yabancılara384RUHDÖVENİdaha fazla dikkat ediyordu.İkisi, sınır boyunca ilerledikleri yolculuklarının son sabahında uyandıklarında, yaygılarının ayak ucuna yerleştirilmiş elf oklarını buldular. Qualinesti'nin mesajı açıktı; geçmenize izin verdik ama geri gelmeyin.Elf topraklarından çıktıklarında kardeşler biraz daha rahat nefes aldılar; ancak artık sürekli yer değiştiren Wayreth Ormanı'nı aramaya başlamış olduklarından dikkatli davranmayı bırakamadılar. Abanasinya'nın bu kesimindeki topraklar vahşi ve ıssızdı, ikizler bir keresinde hırsızlar tarafından basıldılar, başka bir zaman da bir gob-1in grubu o kadar yakınlarından geçti ki, ikizler uzanıp birinin pullu derisine vurabilirlerdi.Haydutlar, savunmasız genç yolculara saldırmayı düşünmüşlerdi. Caramon'un kılıcı ve Raistlin'in ateşli büyüleri, kısa sürede onlara hata yaptıklarını bildirdi. Haydutlardan biri öldü, diğerleride yaralarını sarmak için koşarak kaçtılar. Ancak goblinler savaşmak için çok kalabalıklardı. Kardeşler, hızlı adımlarla kuzeye ilerleyen birlik geçene kadar bir mağarada saklandılar.ikizler, ormanı arayarak dört gün harcadılar. Ümitleri tükenmiş ve sinirli olan Caramon, defalarca geri dönmeleri gerektiğini söyledi. Üç harita kullanıyorlardı. Biri Tasslehoff tarafından verilmişti, biri Liman'da bir hancı tarafından sağlanmıştı ve diğeri de hırsızın cesedinden alınmıştı. Haritaların hiçbiri ormanı aynı yerde göstermiyordu.Raistlin, elinden geldiği kadar sakin davranarak, kardeşinin endişelerini yatıştırmaya çalıştı; ama artık kendisi de kaygrfShrlflÇ^a başlamıştı. Yarın yedinci gündü ve daha ormanın izine bile rastlaya-mamışlardı.O gece, yaygılarını düzensiz çamların arasındaki bir açıklığa serdiler, uyandıklarında, kendilerini, devasa meşe ağaçlarının kocaman, geniş gövdelerinin altında buldular.Caramon neredeyse o anda kaçacaktı. Meşe ağaçları, sıradan meşe ağaçları değillerdi. Budak deliklerinde gözler gördü, yaprakların hışırdamasında konuşmalar duydu. Kuşların şakımalarında da konuşmalar duyduğuna emindi. Açıkça anlayamamasına rağmen, kuşlar gitmesi için onu uyarıyor gibiydi.ikizler eşyalarını topladılar, atlarına bindiler. Meşe ağaçları

385MARGARET WEISomuz omuza duruyorlardı, yollarmı tıkayan sağlam muhafızlar gibi. Raistlin bir an sessizce ağaçlara baktı, cesaretini topladı. Atını ilerlemesi için zorladı. Meşeler açılarak, doğrudan kuleye giden bir yol oluşturdular.Caramon kardeşinin ardından atım sürmeyi denedi. Ağaçlar ona nefretle baktılar, yapraklar öfkeyle hışırdadı. Cesareti onu yarı yolda

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 229: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

bıraktı. Korku onu yakaladı, kuvvetle sıktı; zayıf ve güçsüz, hareket edemeyecek kadar güçsüz bıraktı.Boğuk bir sesle, "Raist!" diye bağırdı.Raistlin döndü. Kardeşinin durumunu görerek atını geriye sürdü. Uzandı, kardeşinin elini tuttu."Korkma, Caramon. Ben seninleyim..."İkisi ormana birlikte girdiler.Yedinci ayın yedinci günü, yedi büyücü. Yüksek Büyücülük Ku-lesi'nin altındaki büyük avluya getirildiler.Dört erkek ve üç kadın; dördü insan, ikisi elf ve biri yarı-insan, yarı-cüceydi, bir büyü kullanıcısı için pek alışılmamış bir birleşim. Aralarında neredeyse beş yılla en genci Raistlin Majere'di, bir refakatçiyle gelen tek kişi. Diğerleri genç büyücüye yan gözle baktılar, olduğundan daha genç gözükmesine neden olan hassas yüz hatlarını, solgun benzini ve aşırı inceliğini fark ettiler.Neden burada olduğunu ve neden bir aile üyesiyle birlikte olmasına izin verildiğini merak ettiler. Elfler küçük gördüklerini gizlemediler. Yarı-cüce, genç adamın davetsiz olarak içeri sızdığını düşündü, ancak nasıl yaptığını söyleyemedi.Yüksek Büyücülük Kulesi'deki bahçenin avlusu ürkütücü bir yerdi, içinde büyülü koridorlar kesişiyordu. Büyücüler, kuleye hizmet etmek ya da kendi işlerini yapmak için, büyülü yollarda yolculuk ederek, burayı düzenli olarak kullanıyorlardı. Bahçede duranlar gizli yollardaki gezginleri göremiyorlardı; ancak onlara sanki geçişlerin nefesini hissedebiliyorlarmış gibi geliyordu.Kuleye sık sık gelen daha yaşlı, daha deneyimli büyücüler, avluda dönen ve aniden yön değiştiren büyü girdaplarına alışmışlardı. Bu, acemilerin kuleye ilk ziyaretleri olduğundan; boşluktan konuşan sesler, boyunlarının arkasından kayan ani hava esintileri, bir el386RUHDÖVENİya da ayağın bir anda belli belirsiz gözükmesinden rahatsız oldular.Adaylar ve tek yalnız savaşçı avluda dikildiler; seçkin büyücüler grubunun bir üyesi olarak yaşayacakları hayatın başlangıcı olacağını umdukları şeyin gerçekleşmesini beklediler. Adaylar bunun hayatlarının son günü olabileceği gerçeğini düşünmemeye çalıştılar.Caramon, kılıcının ve deri zırhının gürültüyle ses çıkarmasına neden olarak zıpladı ve korkuyla arkasına bakmak için aniden döndü.Raistlin, avluda bekleyerek dururlarken, "Sakin ol! Kendini rezil ediyorsun, Caramon," diye tembihledi."Sanki sırtıma bir el dokundu," dedi Caramon, solgun ve terliydi."Çok normal" diye fısıldadı Raistlin kaygısızca. "Umursama...""Burayı sevmedim, Raist!" Caramon'un fısıldayan sesi sessizlikte anormal derecede yüksek çıktı. "Haydi, eve geri dönelim. Buna katlanmak zorunda olmayacak kadar iyi bir büyücüsün!"Sözleri gayet net bir biçimde taşındı. Diğer adaylar bakmak için döndüler. Elflerden birinin üst dudağı küçümsemeyle büküldü.Raistlin, yüzüne kan bastığını hissetti. "Sus artık Caramon!" diye azarladı, sesi öfkeden titriyordu, "ikimizi de utandırıyorsun!"Caramon ağzını kapattı, dudağını ısırdı.Raistlin, kasıtlı olarak ikizine sırtını döndü. Meclisin neden Caramon'un, kardeşinin sınavında bulunması için ısrar ettiğini an-layamıyordu.Kendi kendine, "Eğer beni ölümüne sinirlendirmeyi planlamıyorlarsa," diye homurdandı Raistlin.Kendi korkularını yok ermeye yoğunlaşarak Caramon'un varh-ğına aldırmamaya çalıştı. Korkması için bir neden yoktu. B^ü kitabını çalışmıştı, onu tamamıyla biliyordu, eğer jürinin istediği buysa kafasının üzerinde dururken büyüleri tersten, ezbere okuyabilirdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 230: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Büyüsünün baskı altındayken çalışabileceğini kanıtlamıştı. Gergin koşullarda ne kendisi, ne de büyüsü yıkılmayacaktı.Sınav sırasında, büyü yeteneğinden endişe etmesine gerek yoktu. Sınav'in soyut kısımları hakkında da pek endişeli değildi; şu, büyücünün kendisini ile ilgili daha çok şey öğrendiği kısımlar... Doğumundan beri kendi iç yapısını gözlemlemeye çalışmış olan RaistUn, kendi içinin işleme tarzı hakkında her şeyi bildiğinden emindi.Kendisi için Sınav sadece bir formaliteydi.Raistlin gevşedi, aslında Sınavı dört gözle beklediğini keşfetti.387MARCARET WEISEndişeleri yatıştı, jürinin gelmesini beklemekle geçen zamanı efsanevi Wayreth Kulesi'ni inceleyerek geçirdi."Gelecekte onu sık sık göreceğim," dedi kendi kendine ve görünmez yollarda yolculuk etmeyi, bahçede bitkilerle uğraşmayı ve büyük kütüphanede çalışmayı gözlerinin önünde canlandırdı.Wayreth'teki kule, ashnda cilalanmış siyah obsidiyenden inşa edilmiş iki kuleydi. Ana kuleler, her üç köşesinde de daha küçük kuleler olan eşkenar üçgen şeklindeki bir duvarla çevrelenmişti. Duvar, içinde sadece büyü malzemeleri için değil, iyileştirme ve yemek amaçlı da olan bitki yetiştirilen bahçeyi de çevreliyordu.Duvarların üstünde burçlar yoktu; çünkü kule güçlü büyülerle korunuyordu. Orman, meclis tarafından davet edilmeyen kimsenin içeri girmesine izin vermezdi. Eğer bir düşman kazara ormana girmeyi başarırsa, içindeki büyülü yaratıklar onunla ilgilenirdi.Böylesi önlemlere ihtiyaç vardı. Uzun zaman önce Ansalon'da beş tane Yüksek Büyücülük Kulesi, büyü merkezi vardı. İstar'ın yükselmesi sırasında büyüden ve büyücülerin gücünden gizlice korkan Kralrahip, büyüyü yasadışı ilan etmişti. Büyücüleri yok etme, umuduyla, onlara karşı kalabalıkların ayaklanmasını sağlamıştı.Büyücüler dövüşebilirlerdi; ki bazıları güç kullanılmasını önermişlerdi. Ama meclis, böylesine şiddetli bir hareketi akılsızca buldu. Kendilerini savunmak, iki taraftan da çok sayıda kişinin ölmesine neden olacaktı. Kralrahip ve yandaşları kanlı bir savaş istiyorlardı. Böylece büyücülere suçlayan bir parmak doğrultup, "Biz haklıydık! Onlar baş belası ve yok edilmeleri gerekiyor!" diyebileceklerdi.Meclis, Kralrahip'le bir pazarlık yaptı. Büyücüler kulelerini terk edecekler, Wayreth'te bulunan tek bir kuleye çekileceklerdi. Burada çalışmalarına rahatsız edilmeden devam edebileceklerdi. Kralrahip, büyücülerin savaşmayı seçmemesinden dolayı hayal kırıklığına uğramış olmasına rağmen, kabul etti. İstar'daki Yüksek Büyücülük Kulesi'ni zaten denetimi altına almıştı, şimdi de Palanthas'taki güzeller güzeli kuleyi ele geçirmek için sabırsızlanıyordu. Onu kendi büyüklüğüne adanmış bir tapınak yapmayı tasarlıyordu.Tam kuleye sahip çıkmak için içine girdiğinde, deli gibi görünen siyah cübbeli bir büyücü, kulenin yüksekteki camlarının birinden aşağı atladı. Büyücü, kendini aşağıdaki demir parmaklığın sivri uçları üzerine attı. Son nefesinde. Geçmişin ve Bugünün Efendisi dı-388ih6iRUHDOVENIşında kimsenin orada oturamayacağını söyleyerek kulenin üzerine bir lanet yerleştirdi.Bu gizemli efendi kimdi? Kimse bilmiyordu. Kralrahip olmadığı kesindi. Dehşet içinde izlerken kulenin görüntüsü değişti; o kadar korkunç oldu ki; ona bakanlar gözlerini kapatmak zorunda kaldılar. O zaman bile, onu görmüş olanlar o korkunç görüntüyü sonsuza dek akıllarından çıkaramadılar.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 231: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Kralrahip, laneti kaldırmayı denemeleri için güçlü din adamları gönderdi. Shoikan Korusu, korku ormanı ile çevrelenmiş olan kule, kendisinden başka bir tanrıya edilen dualara kulak asmayan karanlık tanrı Nuitari tarafından korunuyordu. Paladine'ın ermişleri geldi; ancak oradan inildeyerek koşup uzaklaştılar. Mishakal'ın ermişleri içeri girmeye çalıştı; hayatlarını zor kurtararak kaçtılar.Tanrılar alevli dağı, Ansalon'un üzerine attıklarında. Afet, İstar'ı Kan Denizi'nin dibine gönderdi. Depremler, Ansalon kıtasını böldü; yeni denizler oluşturup yeni dağ sıraları yaratarak parçalara ayırdı. Palanthas şehri temellerinden sallandı, evler ve binalar yıkıldı. Ancak Shoikan Korusu'nda bir yaprak bile titremedi.Karanlık, sessiz, boş; kule efendisini bekledi, her kimse...Raistlin, kulelerin tarihini düşündü. Şimdiden kabul edilmiş ve saygı duyulan bir büyücü olarak, Wayreth Kulesi'nin koridorlarında yürüdüğünü hayal ederken görünmez bir zil yedi kere çaldı.Bahçede gezinen, birbirleriyle konuşan ya da tek başına durup kendi kendilerine büyülerini tekrar eden yedi aday durdu. Bütün konuşmalar kesildi.Bazı yüzler korkuyla soldu, bazıları heyecanla kızardı. 4nsa^r-»*TF' önünde hiçbir duygularını göstermeyerek kendilerini gururlandıran elfler, ilgisiz, sıkılmış gözüküyorlardı.Caramon, "Bu ne?" diye sordu, heyecandan sesi boğuk çıkıyordu.Raistlin, "Zaman geldi, kardeşim," dedi."Raist, lütfen..." diye başladı Caramon.Kardeşinin yüzündeki ifadeyi -kısık gözler, çatık kaşlar, gergin dudaklar- gören Caramon son yalvarışını yuttu.Vücutsuz bir el belirdi, bahçenin ortasındaki güllerin üstünde süzülüyordu."Ah, kahretsin!" Caramon bir soluk aldı. Titreyen eliyle sıkıca kılıcının kabzasını tuttu; ancak bu topraklar üzerinde hiçbir silah389MARGARETVVEISçekmemesi gerektiğini anlaması için kardeşinin uyaran bakışma ihtiyacı yoktu. Bunu yapmak için güç bulabileceğinden şüphelendi.El işaret ederek çağırdı. Adaylar başlıklarını kafalarına geçirdiler, ellerini cübbelerinin yenlerinin içine soktular ve elin işaret ettiği yönde sessizlik içinde yürüdüler; iki büyük kule arasında yer alan küçük bir kuleye gidiyorlardı.En son gelmiş olan Raistlin ve kardeşi sıranın arkasında kaldılar.El, en öndeki kulenin kapısını işaret etti, tokmağı bir ejderha başı şeklinde olan bir kapıydı bu. İçeri girmek için kimsenin kapıyı çalmasına gerek yoktu. Yaklaştıklarında kapı sessizce açıldı.Adaylar teker teker içeri girdiler. Güneşli bahçeyi terk ederek öylesine koyu bir karanlığa girdiler ki hepsi geçici olarak kör oldu. Öndekiler durdu, nereye gideceklerinden emin değillerdi, göremedikleri bir yere gitmekten korkuyorlardı. Onların arkasından gelenler kapının önünde yığıldılar. En son giren Caramon, nereye gittiğini göremeden içlerine daldı."Üzgünüm. Affedersiniz. Görmedim...""Sessizlik!"Karanlık konuştu. Adaylar itaat etti. Caramon da sessizdi ya da olmaya çalıştı. Derisi gıcırdadı, kılıcı sakırdadı, çizmeleri takırdadı. Güçlü solukları odada yankılandı.Tıpkı, el gibi vücudu olmayan bir ses, "Solunuza dönün ve ışığa doğru yürüyün," diye emretti.Adaylar emredildiği gibi hareket ettiler. Bir ışık belirdi ve onlar da sessiz, sürünen adımlarla ona doğru gittiler, Caramon da arkalarından gürültüyle ilerledi.Taştan yapılmış ve solgun alevleri titremeden yanan; ama sıcaklık

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 232: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

vermeyen ve duman çıkartmayan meşalelerle aydınlatılan küçük koridor, muazzam bir salona açıldı.Raistlin, "Büyücüler Salonu," diye fısıldadı, tırnaklarını kollarına batırıyor, heyecanını bastırması için acıdan yararlanıyordu.Diğerleri de saygısını, korkusunu ve sevincini paylaştı. Elfler hiçbir şey belli etmeyen maskelerini düşürdüler. Gözleri parladı, dudakları şaşkınlıkla aralandı. Adayların her biri bu anı hayal etmişti; yasaklanmış bir yer, Krynn'deki çoğu kişinin hiçbir zaman göremeyeceği Büyücüler Salonu'nda durdukları anı hayal etmişti.Raistlin sessizce, "Ne olursa olsun, buna değer," dedi.390-4 RUHDÖVENİSadece Caramon bundan etkilenmemiş gözüküyordu, korkusu dışmda. Başmı eğdi, sağa ya da sola bakmayı reddetti, sanki eğer bakmazsa hepsinin yok olacağmı umuyor gibiydi.Odanm duvarları obsidiyendi, büyüyle pürüzsüz bir hale getirilmişti. Tavan, gölgeler arasında yok olmuştu. Onu destekleyen hiçbir sütun yoktu.Beyaz ışık, yarım daire şeklinde yerleştirilmiş yirmi bir taş iskemleyi aydınlatarak parladı. İskemlelerin yedisinde siyah yastık vardı, yedisinde kırmızı yastık ve yedisinde de beyaz yastık. Burası Büyücüler Meclisi'nin toplanma yeriydi. Yarım dairenin ortasında tek bir iskemle duruyordu. Bu iskemle diğerlerinden biraz daha büyüktü. Bu meclis başkanının yeriydi. İskemledeki yastık beyazdı.İlk bakışta iskemleler boştu.İkinci bakışta değillerdi. Büyücüler onların üzerinde oturuyorlardı; farklı ırklardan, tarikatlarına uygun renklerde farklı cübbeler giyen erkekler ve kadınlar.Caramon'un nefesi kesildi ve olduğu yerde sallandı. Raistlin'in eli, ikizinin kolunu sertçe tuttu, herhalde kardeşini desteklediği kadar canını da yakıyordu.Caramon çok kötü bir dönem geçiriyordu. Ne büyüyü ne de kardeşinin büyüye olan yeteneğini hiçbir zaman ciddiye almamıştı. Ona göre büyü; burundan akan paralar, beklenmedik bir anda ortaya çıkan tavşanlar, dev kenderlerdi. O büyü bile Caramon'u sadece biraz etkilemişti. Ona bakılırsa, kender gerçekten bir deve dönüşmemişti. Sadece bir illüzyondu, hileydi. Hile ve büyü Caramon'un kafasında birbirine karışmıştı. w '^ ""^ ^Bu hile değildi. Şahit olduğu şey gücün saf bir halde sergilenme-siydi; etkilemek ve gözdağı vermek amacındaydı. Caramon, kardeşi için korkmaya devam etti. Eğer yapabilseydi, Raistlin'i kapar ve kaçardı. Ancak Caramon, zihninin derinlerinde, en sonunda kardeşinin edinmek için kumar oynadığı büyük kazançları anlamaya başlamıştı; hayatını ortaya koyabilecek kadar büyük kazançlar.Ortadaki iskemlede oturan büyücü ayağa kalktı.Kardeşine, "Bu Par-Salian, meclisin başı," diye fısıldadı Raistlin, Bir pot daha kırmasını engellemeyi ümit ediyordu. "Nazik ol!"Adaylar saygıyla başlarını eğerek selamladılar, Caramon'da diğerleriyle birlikte aynı şeyi yaptı.tfİMARCARET WEISPar-Salian, nazik ve yumuşak bir tonla, "Selamlar," dedi.Ulu başbüyücü atmışlarmm başlarmdaydı; ancak uzun, beyaz saçları, seyrek beyaz sakalı ve kambur omuzları onu daha yaşlı gösteriyordu. Hiçbir zaman sağlam yapılı olmamıştı, masa başında çalışmayı harekete hep tercih etmişti. Yeni büyüler geliştirmek, eskileri düzeltmek ve geliştirmek için devamlı çalışıyordu. Tıpkı, bir ço-' cuğun şekerlemelere düşkün olması gibi, büyülü eşyalara düşkündü. Çırakları, zamanlarının büyük bir kısmını kıtada gezinip büyülü

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 233: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

eşyaları ve parşömenleri aramakla ya da onlar hakkındaki söylentilerin izlerini takip etmekle geçiriyordu.Par-Salian ayrıca, kendini avam tabakanın, cahil halkın günlük işlerinin üstünde tutan bir sürü büyücünün aksine, Ansalon'un politikası içinde zeki bir izleyici ve iştirakçiydi. Meclis başkanının, Ansalon'daki önemli önemsiz bütün yönetimlerde bağlantıları vardı. Antimodes, Par-Salian'ın tek bilgi kaynağı değildi. Bildiklerinin çoğunu gizli tutar ve kendisine saklardı, planlan aksi şekilde davranmasını gerektirmediği sürece.Onun Ansalon'daki etkisini çok az kişi bilmesine rağmen, Par-Salian'ı neredeyse görülebilen bir beyaz ışık halesine sahip bilgelik ve güç aurası çevreliyordu; o kadar parlaktı ki, çoğu insanı, diğer ırkların kenderleri gördüğü gibi gören iki Silvanesti elfi, onun önünde eğildiler ve sonra tekrar eğildiler."Selamlar, adaylar," diye tekrarlan Par-Salian, "ve misafir..."Bakışı Caramon'a gitti, iri adamın tam kalbine vurmuş gibiydi ve onun titremesine neden oldu."Her biriniz buraya belirlenen zamanda, becerilerinizin ve yeteneklerinizin, yaratıcıhğımzın, düşünme sürecinizin test edilmesi ve hepsinden önemlisi, kendinizin sınanması için geldiniz. Sınırlarınız nedir? Bu sınırları ne kadar zorlayabilirsiniz? Kusurlarınız nedir? Bu kusurlar kabiliyetlerinizi nasıl engelleyebilir? Rahatsız eden sorular, aslında her birimizin cevaplaması gereken sorulardır; çünkü ancak kendimizi tanıdığımızda -hataları ve güçleri ayırt etmeksizin- içimizde olan potansiyelin tamamına ulaşabiliriz."Adaylar sessizce ve ihtiyatla beklediler, sinirli, şaşkındılar ve bir an önce başlamak istiyorlardı.Par-Sahan gülümsedi. "Endişelenmeyin. Ne kadar hevesli olduğunuzu biliyorum ve bu yüzden de uzun konuşmalara dalmayaca-392RUHDOVENIğım. Sizlere tekrar hoş geldiniz demek ve sizleri kutsamak istiyorum. Solinari'nin, bugün sizinle olmasmı dilerim."Ellerini kaldırdı. Adaylar başlarını eğdi. Par-Salian yerine döndü.Kırmızı Cübbeliler'in başı ayağa kalktı, görevini yerine getirmek için seri bir şekilde hareket etti."Adınız söylendiğinde ileri çıkın ve sizi, sınavın başlayacağı alana götürecek olan jüri üyesine eşlik edin. Sınavın kurallarını iyi bildiğinize eminim; yine de size onları bir kez daha hatırlatmak için okuyacağım; böylece hiç kimse sonradan kuralları bilmeden sınava girdiğini iddia edemez. Bunların sadece kurallar olduğunu hatırlatırım. Her Sınav, adaya göre özel olarak düzenlenmiştir ve kuralların gerektirdiğinin tamamını ya da bir kısmını kapsayabilir."Adayın büyü bilgisi ve onu kullanması ile ilgili en az üç ayrı Sınav olacaktır. Sınav, aday tarafından bilinen bütün büyülerin yapımı, sadece büyü ile çözülemeyecek en az üç sınavı ve adaydan daha yüksek seviyede bir rakip ile en az bir dövüşü gerektirecektir. So-runuz var vciV.Adaylardan hiçbirinin yoktu; sorular her birinin kalbinde kilitlenmişti. Caramon'un bir sürü sorusu vardı; ancak onları sormayı başaramayacak kadar huşu içindeydi."O halde," dedi kırmızı cübbeli, "Lunitari, sizinle yürüsün."Tekrar yerine oturdu.Siyah Cübbelilerin başı ayağa kalktı. "Nuitari'nin sizinle yürümesini dilerim." Bir parşömen açarak isimleri okumaya başladı.Her isim çağırıldığında aday, meclis üyelerinden biri tarafından karşılanmak için ileri çıktı. Aday sessizlik ve son derece b*yülp^'bif^» ciddiyetle salonun gölgeleri içine götürüldü, sonra da

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 234: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kayboldu.Bütün adaylar birer birer ayrıldı, ta ki bir kişi; Raistlin Majere kalana kadar.Etrafındakilerin sayısı yavaşça azalırken Raistlin, sabırla bekledi, dıştan sakin gözüküyordu. Ancak cübbesinin kolları içinde görünmeyen elleri yumruk halinde sıkılmıştı. Belki de bir hata olduğu, orada olmaması gerektiğiyle ilgili rahatsız edici bir korku içini kapladı. Belki de fikirlerini değiştirmişlerdi ve onu geri göndereceklerdi. Kimbilir belki de kaba kardeşi onları kızdıracak bir şey yapmıştı ve Raistlin utanç ve rezalet içinde kovulacaktı.Siyah Cübbeli, isimleri okumayı bitirdi, parşömeni sertçe kapat-393MARGARET VVEISti; Raistlin hâlâ Büyücüler Salonu'nda duruyordu; artık tek başınaydı. Dimdik duruşunu bozmadı, kaderini duymayı bekledi.Par-Salian ayağa kalktı, genç adamla konuşmak için ilerledi. "Raistlin Majere, seni, müstesna koşullar yüzünden sona bıraktık. Bir refakatçi getirdin."Raistlin, "Öyle yapmam istenmişti, Ulu Kişi," dedi, kelimeler kuru ağzından fısıltı halinde çıkıyordu. Boğazını temizleyerek daha güçlü bir şekilde, "Bu benim ikiz kardeşim, Caramon," dedi."Hoş geldin, Caramon Majere," dedi Par-Salian. Kırışıklardan oluşan labirentler içindeki mavi gözleri, Caramon'un ruhunun derinliklerine baktı.Caramon, kimsenin duyamadığı bir şeyler mırıldandı ve mutsuz bir sessizlik içine çekildi.Par-Salian, zeka dolu bakışlarını tekrar Raistlin'e çevirerek, "Kardeşinin neden burada bulunmasını istediğimizi sana açıklamak istedim," diye devam etti. "Seni, ayrıcalıklı olmadığın ya da diğerlerinden ayırmadığımız konusunda temin etmek istiyoruz. Bu, sınava giren tüm ikizlere yaptığımız bir uygulama, ikizlerin son derece yakın bir ilişki içinde olduğunu fark ettik, çoğu kardeşten daha yakın, sanki ikisi gerçekte ikiye ayrılmış tekmiş gibi. Çoğu durumda ikizlerin her ikisi de büyü çalışmayı seçiyorlar, keza ikisinin de yeteneği oluyor. Siz bu bakımdan nadirsiniz, Raistlin, burada sadece sen sanat konusunda yeteneklisin. Hiç büyüye ilgi gösterdin mi, Caramon?"Aslında daha önce hiç düşünmediği bu kadar şaşırtıcı bir soruyu cevaplamak için konuşması istenen Caramon, ağzını açtıysa da yanıtlayan Raistlin oldu."Hayır, göstermedi."Par-Salian ikisine birden baktı. "Anlıyorum. Pekala, geldiğin için teşekkür ederim, Caramon. Ve şimdi, Raistlin Majere, lütfen Justarius' a eşlik eder misin? Seni Sınav alanına götürecek."Raistlin o kadar rahatladı ki; bir an bayılır gibi oldu ve gözleri karardı, dengesini geri kazanana kadar gözlerini kapatmak zorunda kaldı. One ilerleyen Kırmızı Cübbeli'ye çok az ilgi gösterdi, sadece onun, dikkat çeken bir şekilde topallayan yaşlı bir adam olduğunu fark edebildi.Raistlin, Par-Salian'ı selamladı. Elinde büyü kitabıyla, Kırmızı Cübbeli'ye eşlik etmek için döndü.394-JtRUHDÖVENİCaramon, ikizini takip etmek için ileri doğru bir adım attı.Par-Salian hızlı davranarak onu engelledi. "Üzgünüm, Caramon... ama kardeşinle gidemezsin.""Ama bana gelmemi söylemiştiniz," diye itiraz etti Caramon; korku, çıkmayan sesini geri getirmişti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 235: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Par-Salian, "Evet ve kardeşinin yokluğu süresince seni ağırlamak bizim için bir zevk olacak," dedi; sesi tatlı olmasına rağmen söyledikleri üzerinde tartışılamazdı.Beceriksizce, "İyi... iyi şanslar, Raisr," diye seslendi Caramon.Utanan Raistlin, kardeşine aldırmadı, onu duymazlıktan geldi. Justarius, salonun gölgelerine giden yolu gösterdi.Raistlin gitmişti, kardeşinin takip edemeyeceği bir yerde yürüyordu.Caramon, "Bir sorum var!" diye bağırdı. Bazı adayların öldüğü doğru..."Bir kapıya konuşuyordu. Bir odanın içindeydi; Ansalon'daki en kaliteli hanlardan birinden çalınmış olabilecek rahatlıkta oda. Şöminede ateş yanıyordu. Bir masanın üzeri yiyeceklerle doluydu ve koca bir sürahi bira vardı. Hepsi, Caramon'un en sevdiği şeylerdi.Caramon yemeklere hiç ilgi göstermedi. Zorbaca olduğunu düşündüğü bu davranışa öfkelenerek kapıyı açmaya çalıştı.Kapı kolu elinde kaldı.Artık kardeşi için son derece korkan, Raistlin'in hayatı ile ilgili bir tür kötü niyetten şüphelenen Caramon, ikizini kurtarmaya karar verdi. Kendini kapının üzerine fırlattı. Kapı ağırlığıyla sallandı ama bana mısın demedi. Birinin gelmesi ve kendisini serbsst blffek-"*^' ması için haykırarak kapıya yumruklarıyla vurdu."Caramon Majere."Ses arkasından gelmişti.Şaşıran ve korkan Caramon, o kadar hızla arkasına döndü ki, kendi ayaklarına takıldı. Tökezleyerek masaya tutundu ve baktı.Par-Salian odanın ortasında duruyordu. Caramon'a, şüphelerini gidermeye çalışırcasına gülümsedi."Dramatik gelişimi affet; ancak kapı büyüyle kilitlendi ve büyüyü kaldırıp tekrar geri yerleştirmek cidden zahmetli bir iş. Oda rahat mı? Sana getirebileceğimiz bir şey var mı?""Odaya lanet olsun!" diye gürledi Caramon. "Bana onun ölebi-395MARGARET WEISleceğini söylediler.""Bu doğru; ama o tehlikelerin farkında."Caramon, "Onunla birlikte olmak istiyorum," dedi. "Ben onun ikiziyim. Buna hakkım var."Par-Salian yumuşakça, "Onunla birliktesin," dedi. "Seni her yere yanında götürüyor."Caramon anlamadı. Raistlin'le beraber değildi, onu kandırmaya çalışıyorlardı, hepsi bu... Anlamsız kelimeleri bir kenara itti."Ona gitmeme izin ver." Ters ters baktı ve yumruklarını sıktı. "Ya gitmeme izin veririsin ya da bu Kule'de taş üstünde taş bırakmam."Par-Salian gülümsemesini gizlemek için sakalını sıvazladı. "Seninle bir pazarlık yapacağım, Caramon. Sen bizim kulemizin ayakta kalmasına izin vereceksin, zarar görmeyecek ve ben de kardeşin Sınav'a girerken onu izlemene izin vereceğim. Hiçbir şekilde ona yardım etmene ya da destek olmana izin verilmeyecek; ancak belki onu izlemek korkularını yatıştırabilir."Caramon biraz düşündü. "Pekala, anlaştık,"dedi, biraz da çaresizce. Caramon, Raistlin'in nerede olduğunu öğrendiğinde eğer yardıma ihtiyacı olursa ona gidebileceğine karar verdi."Ben hazırım. Beni ona götür. Ah, sağol ama şu anda su istemiyorum."Par-Salian bir sürahiden bir kaseye su dolduruyordu."Otur, Caramon," dedi."Raist'i bulmaya gideceğiz...""Otur, Caramon," diye tekrarladı Par-Salian. "ikizini görmek mi istiyorsun? Kasenin içine bak.""Ama o sadece su..."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 236: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Par-Salian elini kasenin üzerinden geçirdi, tek kelimelik bir büyü söyledi, suyun içine biraz ufalanmış bitki yaprağı serpti.Oturan Caramon, önce yaşlı adamla dalga geçip sonra da onun sıska boğazını sıkmayı planlayarak, suya baktı.396Raistlin, Liman'ın varoşlanndaki ıssız, az kullanılmış bir yolda güçlükle yürüyordu. Gece oluyordu, vücudunu kaskatı kesen bir esinti ağaçların tepelerini salladı, sonbahar yapraklarını uçurdu. Nemli havada şimşek kokusu vardı. Bütün gün yaya olarak yürümüş; yorgun ve açtı ve şimdi de fırtına yaklaşıyordu. Geceyi, yerde uyuyarak geçirmekle ilgili bütün düşünceleri kafasından uçtu gitti.Daha önceden rastladığı bir kalaycı, bir soruya cevap olarak, ileride bir han olduğunu söylemişti, acayip adı olan bir han; Aradaki Han. iCalaycı ayrıca hanın kötü bir ünü olduğunu, yanlış türden kişilerin uğrak yeri olduğunu söyleyerek onu uyarmıştı. Raistlin, handa, bir çatı altında yatak bulduğu ve içinde uyumasına izin verdikleri sürece orada ne türden kişilerin olduğunu umursamıyordu. Hırsızlardan pek korkusu yoktu. Hırpani kılığından değerli bir şey taşımadığının beUi olması gerekiyordu. Cübbesinin -bir büyü kullanıcısının cübbesi- görüntüsü, sıradan bir haydutun kendisine saldırmadan önce iki kez düşünmesini sağlardı. «^ "^^ -""^ »Aradaki Han, Liman ile Qualinesti arasındaki yolun tam ortasında bulunduğu için bu adı almıştı, güzel bir yer gibi gözükmüyordu. Asılı duran tabelasının üzerindeki resim anlaşılmayacak kadar solmuştu... sanat dünyası için büyük bir kayıp değildi. Sahibi bütün zekasını isim için harcadığından, bir yol olabilecek eğri büğrü bir çizginin tam ortasına dev, kırmızı bir X koymaktan başka bir şekilde onu resimlemek için bir yol düşünememişti.Binanın kendisinin de öfke dolu ve meydan okuyan bir havası vardı; sanki parlak adı yüzünden alaya alınmaktan bıkmış ve ondan bahsedecek ilk adamın kafasının üzerine bir huysuzluk krizi sonucunda yıkılacakmış gibiydi. Kepenkleri yarı kapalıydı, bu da pence-* 397 ¦MARGARET WEISrelerinin, şüpheyle gözlerini kısmış bakıyormuş gibi gözükmesine neden oluyordu. Saçakları öfkeli kaşlar gibi eğilmişti.Kapı öylesine isteksizce açıldı ki; Raistlin ilk denemesinde hanın kapatılmış olduğunu düşündü. İçerideki sesleri ve kahkahaları duyabiliyor, yemeğin kokusunu alabiliyordu. İkinci, daha güçlü bir ittirme, kapının pes etmesini sağladı. Paslanmış menteşelerin gıcırda-masıyla istemeyerek de olsa açılmıştı, ardmdan hızla çarparak kapandı; sanki, 'Beni suçlama. Seni uyarmak için elimden geleni yaptım,' der gibiydi.Raistlin'in girmesiyle kahkahalar kesildi. Hanın misafirleri ona bakmak, onu tartmak, gerekli olduğunu düşündükleri eylemleri yapmaya hazırlanmak için kafalarını çevirdiler. Alev alev yanan ateşin parlak ışığı gözlerini kısmen kamaştırdı. Gözleri uyum sağlayana kadar bir an hiçbir şey göremedi; bu yüzden de misafirlerden herhangi birinin kendisiyle özel olarak ilgilenip ilgilenmediği konusunda hiçbir bir fikri yoktu. O görebilinceye kadar hepsi önceden yaptıkları şeylere geri dönmüştü.Aslında, çoğu... Pelerinli ve cübbeli üç kişiden oluşan, odanın en uzak kenarında oturan bir grup onunla bir hayli ilgilendi. Konuşmalarına geri döndüklerinde baş başa verdiler, heyecanla konuşarak onun olduğu tarafa gözleri parlayarak bakmak için ara sıra başlarını kaldırdılar.Raistlin, ateşin yanında boş bir yer buldu, dinlenmek ve kendini ısıtmak için minnettar bir şekilde oturdu. Müşterilerin tabağına bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 237: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

göz atınca yediklerinin basit şeyler olduğunu fark etti. Pek lezzetli gözükmüyordu; ancak kendisini zehirleyecekmiş gibi de durmuyordu. Sipariş edilebilecek tek yemek yahni olduğundan bir bardak şarapla birlikte onu ısmarladı.Ne olduğu anlaşılmayan etten birkaç lokma yedi, sonra da patates parçalarını ve pıhtılaşmış et suyunu kaşığıyla ittirdi. Şarap şaşırtıcı bir biçimde iyiydi, içinde yonca tadı vardı. Şarabın zevkini çıkarttı ve tam zayıf para kesesinin bir bardak daha içmesine izin vermemesinden dolayı üzülüyordu ki; dirseğinin ucımda soğuk bir sürahi belirdi.Raistlin kafasını kaldırdı.Raistlin'le çok ilgilenmiş olan pelerinli adamlardan biri masasında duruyordu.398-m RUHDÖVENİk «"Selamlar, yabancı," dedi adam; Ortak dili hafif bir aksanla konuşuyordu, Raistlin'e Tanis'i hatırlatan bir aksan.Raistlin, bir elf görmekten dolayı şaşırmamıştı; ancak elfin, "Arkadaşlarım ve ben sizin şaraptan ne kadar zevk aldığınızı fark ettik. Q_ualinesti'den geliyor, tıpkı bizim gibi. Arkadaşlarım ve ben bu kaliteli şarabımızla dolu sürahiyi sizinle paylaşmak istiyoruz, efendim," diye eklediğini duyması üzerine son derece şaşırdı.Saygın hiçbir elf, insana ait bir handa içmezdi. Saygın hiçbir elf bir insanla muhabbet başlatmazdı. Saygın hiçbir elf, bir insana bir sürahi şarap almazdı. Bu Raistlin'e yeni tanıştığı kişilerin durumu hakkında epeyce bir bilgi verdi.Kara elf olmalılardı; 'ışıktan atılanlar' ya da elf ana yurdundan sürülenler. Bir elfin başına gelebilecek en kötü kader.Raistlin, "Ne içtiğiniz ya da kiminle içtiğiniz sizin kendi seçimi-nizdir, efendim," dedi, hoşlanmadığını belli edercesine."Bu seçim değil," diye yanıtladı elf "Şarap."Gülümsedi, kendini zeki sanıyordu. "Ve sizin, eğer isterseniz. İzninle oturabilir miyim?""Kaba davranıyor gibi gözüktüğüm için bağışlayın, efendim. Kendimi arkadaşlık edecek havada hissetmiyorum.""Teşekkür ederim. Davetinizi kabul ediyorum." Elf karşısındaki iskemleye oturdu.Raistlin ayağa kalktı. Bu iş çok uzamıştı. "Size iyi geceler diliyorum, efendim. Dinlenmeye ihtiyacım var. Eğer izin verirseniz..."Elf "Bir büyü kullanıcısısınız, değil mi?" diye sordu. Kafasını örten başlığını çıkartmamıştı ama gözleri gözüküyordu. Bafcm^Kc^^** '^ lindeki gözleri sert ve açık bir biçimde parlıyordu, sanki sıvı küreler donmuş gibi.Raistlin böylesine küstah ve belki de tehlikeli soruyu yanıtlamaya gerek duymadı. Arkasını döndü, hancıyla salondaki ateşin yanında bir yer için pazarlık etme niyetindeydi."Yazık," dedi elf "Öyle olsaydınız -bir büyü kullanıcısı yani-sizin şansınıza olurdu. Benim ve arkadaşlarımın aklında" -kafasını, başlıklı iki arkadaşının tarafına doğru salladı- "bir büyücünün yararlı olabileceği küçük bir iş var."Raistlin hiçbir şey söylemedi. Ancak masayı terk etmedi, ayakta durmaya devam ederek elfi daha bir ilgiyle dinledi.satMARGARETVVEISElf, gülümseyerek, "İşin ucunda para var," dedi.Raistlin omuzlarını silkti.Tepkisi karşısında elf şaşırmıştı. "Garip... İnsanların parayla daima

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 238: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

ilgilendiğini düşünürdüm. Görünüşe göre yanılmışım. Sizi ne çekebilir? Ah, biliyorum. Büyü! Elbette... Büyülü eşyalar, üzerine büyü konmuş yüzükler, büyü kitapları..."Elf zarif bir şekilde ayağa kalktı. "Gelip kardeşlerimle tanışın. Aklımızda ne olduğunu duyun. Sonra eğer bir büyücüyle karşılaşırsanız" -elf göz kırptı- "ona bizimle birleşerek bir servete sahip olabileceğini söyleyin.""Şarabı getir," dedi Raistlin. Hanın diğer tarafına yürüyerek diğer iki elfe, masalarında katıldı.Elf gülümseyerek sürahiyi kaldırdı ve yanında getirdi.Raistlin, Qualinesti hakkında Tanis'ten bir şeyler öğrenmişti, herhalde çoğu insandan daha fazla şey biliyordu; çünkü yan-elfi ciflerin usulleri ve adetleri hakkında iyice sorguya çekmişti. Üçü uzun ve inceydi, bütün elfler gibi; aslında bütün elfler, insanlara birbirlerine benziyorlarmış gibi gelse de Raistlin, aralarında belli bir benzerlik bulduğunu düşündü. Üçünün de yeşil gözleri ve acayip bir şekilde uzun, sivri çeneleri vardı. Gençlerdi, herhalde ikiyüz yaşlarında... Pelerinlerinin altında kısa kılıçlar vardı -metalin bazen iskemlelere çarptığını duyabiliyordu- ve herhalde bıçak taşıyorlardı. Deri zırhların gıcırdadığını duyabiliyordu.Elfler için ölümden beter bir ceza olan sürgüne gönderilmelerine neden olacak kadar kötü ne yaptıklarmı merak etti. içinde bunu öğrenmek üzere olduğuna dair bir his vardı.Raistlin'le konuşmuş olan elf grubun sözcüsüydü. Diğer ikisi ağızlarını nadiren açıyorlardı. Belki de Ortak dili konuşmuyorlardı. Çoğu elf konuşmaz, bir insan dilini öğrenmeyi küçümserdi."Ben Liam'ım." Elf, diğerlerini de tanıştırdı. "Bunlar da Micah ve Renet. Ya sizin adınız?.."Raistlin, "Sizi pek ilgilendirmiyor, efendim," diye yanıtladı."Ah... ama sizi temin ederim, ilgilendiriyor, efendim," diye cevap verdi Liam. "Birhkte içtiğim her adamın adını bilmek isterim.""Majere," dedi Raistlin."Majere?" Liam'ın kaşları çatıldı. "Sanırım eski tanrılardan biri de bu isimle anılıyordu."400Hlf(RUHCJOVENI"Ve ben de." Raistlin şarabından bir yudum aldı. "Ancak ben tanrı olduğumu iddia etmiyorum. Lütfen bana işin ne olduğunu açıklayın, efendim. Kara ciflerin arkadaşlığını bu konuşmayı uzatmak isteyecek kadar çekici bulmuyorum."Diğer ciflerden birinin gözleri öflseyle parladı, adı Renet olanın. Yumrukları sıkıldı, ayağa kalkmaya hazırlandı. Liam sert bir şekilde cif dilinde bir şeyler söyledi, arkadaşını yerine geri oturttu. Ancak Raistlin'in sorusu yanıtlanmıştı. Diğer ciflerden en az biri Ortak dili anlıyordu.Raistlin'in kendisi de biraz Qualinesti dili konuşabiliyordu; dili Tanis'ten öğrenmişti. Ancak cifler aralarında kendi dillerinde rahatça konuşabileceklerine inanırlarsa yararh bilgiler edinebileceğini düşünerek, söylenenleri anladığım belli etmedi.Liam, cif dilinde, "Bu alıngan olunacak bir zaman değil, kuzen. Bu insana ihtiyacımız var," dedi.Ortak dile dönerek, "Kuzenimi bağışlamalısınız, efendim. Biraz çabuk sinirlenir. Bize karşı daha arkadaşça davranabileceğini düşünüyorum, Majere. Size büyük bir iyilik yapıyoruz.""Eğer arkadaş arıyorsanız, tezgahtar kadınla konuşmanızı öneririm," dedi Raistlin. "Size eşlik edebilecekmiş gibi gözüküyor. Eğer bir büyücü kiralamak istiyorsanız, o zaman işi açıklamalısınız."Liam sinsi bir gülümsemeyle, "O zaman siz bir büyücüsünüz," dedi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 239: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Raistlin başını salladı.Liam ona şöyle bir baktı. "Çok genç gözüküyorsunuz."Raistlin gittikçe sinirleniyordu. "Bana yaklaşan sizdinj^ ^^" dim. Size katılmam için beni davet ettiğinizde neye benzediğimi biliyordunuz." Ayağa kalkmaya başladı. "Görünüşe göre zamanımı harcamışım.""Tamam! Tamam! İşi yapabildiğiniz sürece ne kadar genç olduğunuzun bir öneminin olduğunu sanmıyorum." Liam öne eğildi, sesini alçaktı. "İşte teklif; Liman'da büyü malzemeleri dükkanına sahip olan bir büyücü yaşıyor. O bir insan, sizin gibi. Adı Lemuel. Onu tanıyor musunuz?"Raistlin aslında Lemuel'i tanıyordu, geçmişte onunla ilişkisi olmuştu. Lemuel'i bir dost olarak kabul ederdi, onu uyarmak için bu iğrenç elflerin ne istediğini öğrenmeyi umdu.401MARCARET WEISRaistlin omuzlarını silkti. "Kimi tanıdığım benim sorunumdur, sizin değil."Micah, başparmağını Raistlin'e doğrultarak, elf dilinde homurdandı, "Senin bu büyücünden hoşlanmadım, kuzen."Kaşlarını çatan Liam, "Hiç kimse ondan hoşlanmanı senden istemedi," diye yanıtladı. "Şarabını iç ve çeneni kapat. Konuşmayı ben yaparım."Raistlin, ne konuşulduğunu anlamayan bir insanın boş ifadesiyle, terbiyeü bir şekilde izledi.Liam, Ortak dile geri döndü. "O halde, planımız şu; Büyücünün evine gece giriyoruz, değerü eşyaları dükkanından çalıyoruz, onları kaliteli, sert çeliğe çeviriyoruz. Sen burada işe karışıyorsun. Neyin almaya değdiğini ve neyin değmediğini siz bilirsiniz, artı siz malları nerede satmamız gerektiğini de bilirsiniz ve karşılığında iyi para almamızı sağlarsınız. Payınıza düşeni alacaksınız, elbette."Raistlin küçümsedi. "Ashnda, efendim, bu Lemuel'in dükkanına sık sık gittim ve size şimdi söyleyebilirim ki zamanınızı boşa harcıyorsunuz. Değerli hiçbir şeyi yok. Koleksiyonunun tamamı en fazla yirmi çelik eder, kendinizi zahmete soktuğunuza değmez bile."Raistlin bunun konuşmayı bitireceğini sandı, hırsızların alçakça planlarını uygulamak için duydukları heveslerini kırmıştı. Ne olursa olsun, gerekli önlemleri alması için Lemuel'i uyaracaktı."Eğer siz beyefendiler beni mazur görürseniz..."Liam uzandı, Raistlin'in bileğini sıkıca tuttu. Büyücünün gerildiğini fark eden Liam bıraktı; ancak güçlü, ince parmaklı eli yakınında kaldı. Kuzenleriyle bakıştı, sanki devam etmek için onaylarını istiyor gibiydi. İkisi de gönülsüzce başlarını salladılar."Dükkan konusunda haklısınız, efendim," diye itiraf etti Liam. "Ancak belki de büyücünün mutfağın altındaki bodruma ne gizlediğini bilmiyorsunuzdur."Raistlin'in bildiği kadarıyla Lemuel'in bodrumda saklanan hiçbir şeyi yoktu. "Gizli neyi var?"Liam, "Büyü kitapları," diye cevap verdi."Evet, Lemuel'in bir zamanlar sahip olduğu birkaç büyü kitabı vardı; ama onları satmış olduğunu da biliyorum.""Hepsini değil!" Liam sesini bir fısıltıdan daha alçak bir seviyeye düşürdü. "Daha fazlası var. Çok daha fazlası. Afet'ten öncesine402RUHDÖVENİait eski büyü kitapları! Birçok kişinin bu dünyadan kaybolmuş olduğuna inandığı büyü kitapları! Gerçek ödül bu!"Lemuel, bu kadar muhteşem kitaplardan Raistlin'e hiç bahsetmemişti. Aslında, yaşlı büyücü, sahip olduğu bütün kitapları Raistlin'e vermiş gibi davranmıştı. Raistlin kendini aldatılmış hissediyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 240: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Sert bir şekilde, "Bunu nasıl biliyorsunuz?" diye sordu.Liam tatsızca gülümsedi. "Sırları olan sadece siz değilsiniz, efendim.""O zaman, bir kez daha, sizlere iyi geceler diliyorum.""Ah, Kraliçe aşkına, söyle ona!" dedi kuzenlerden biri Qualinesti dilinde. "Zaman harcıyoruz! Dracart o büyü kitaplarının iki hafta içinde teslim edilmesini istiyor." v"Dracart bize yasakladı...""O zaman ona gerçeğin bir kısmını söyle."Liam, Raistlin'e geri döndü. "Micah şifalı ot alma bahanesiyle dükkanı ziyaret etti. Eğer bu Lemuel'i tanıyorsanız, onun aptal ve saf olduğunu da bilirsiniz, insan standartlarıyla bile. Bahçesine gittiğinde Micah'ı dükkanda tek başına bıraktı. Micah'da ön kapının anahtarının balmumundan bir kopyasını yaptı."Raistlin, "Büyü kitaplarının varlığından nasıl haberdar oldunuz?" diye ısrar etti."Tekrar söylüyorum, bu bizim sırrımız," dedi Liam, sesinde sert ve tehlikeli bir ton vardı.Bu Dracart'ın, her kimse, kitaplar hakkında bilgisinin olduğı^u tahmin eden Raistlin, elinden geldiğince masum bir şekild?" b'^ka bir soru denedi, "Ve bu büyü kitaplarıyla ne yapmak niyetindesi-nız?"Satacağız elbette. Bize başka ne yararları olabilir ki?" Liam gülümsedi. Kuzenleri gülümsedi. Elfin ses tonu ikna ediciydi, badem gözlerinden birini bile kırpmadı.Raistlin düşündü. Lemuel'in kendisine böylesine değerli büyü kitaplarının varlığı hakkında yalan söylemesine sinirlenmişti. Ancak her şeye rağmen büyücüye bir zarar gelmesini istemiyordu."Bir cinayete ortak olmayacağım," dedi Raistlin.Liam, "Biz de olmayacağız!" diye vurguladı. "Bu Lemuel'in elf topraklarında bir sürü dostu var; kendilerini onun ölümünün öcü-403MARCARETVVEISnü almak zorunda hissedecek dostları. Büyücü evde değil. Qualinost'taki bu dosdannı ziyaret etmeye gitti. Ev boş. Bir saatlik bir çalışma ve zengin olacağız! Size gelince, payınıza düşeni büyülü eşyalardan alabilirsiniz ya da size çelik olarak öderiz."Raistlin parayı düşünmüyordu. Elflerin kendisine yalan söyledikleri, şüphesiz onu kullanmak ve sonra da ondan kurtulmak için uygun bir yol bulmak niyetinde oldukları gerçeğini de düşünmüyordu. Büyü kitaplarını düşünüyordu; eski büyü kitapları, belki de Daltigoth'taki kuşatılan Yüksek Büyücülük Kulesi'nden çalınmış; ya da batan İstar Kulesi'nden kurtarılmış büyü kitapları... Kapakların altında ne gibi büyü zenginlikleri yatıyordu? Ve neden Lemuel onları sır olarak saklıyor, gizliyordu?Raistlin cevabı derhal buldu. Bunlar kara büyü kitapları olmalıydı. Bu tek mantıklı açıklamaydı. Lemuel'in babası Beyaz Cüb-beliler'in bir savaş büyücüsüydü. Kitapları yok edemezdi. En katı kural uyarınca, bir tarikatın üyesi diğerine ait hiçbir büyülü eşyayı ya da büyü kitabını isteyerek yok edemezdi. Büyülü bilgi, nereden gelirse gelsin, kim yaratırsa yaratsın, ya da kime yarar sağlayabilirse sağlasın, değerliydi ve korunmaya layıktı. Ancak şeytani olarak kabul ettiği bu büyü kitaplarını gizlemiş olabilirdi. Böylesi kitapları saklayarak onları hem korumuş hem de onların düşman eline geçmesini engellemiş olurdu.Bu konuyla ilgilenmek benim görevim, diyerek Raistlin kendini ikna etti. Aytıca, eğer bu elflerle ben gitmezsem, sadece bir başkasını bulacaklar, kitaplara zarar verebilecek birini.Böylece Raistlin, kendini haklı çıkartmaya çalıştı; ama kalbinde o kitapları görmek, onları tutmak ve güçlerini hissetmek için

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 241: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

dayanılmaz bir arzu vardı. Hatta belki de sırlarını çözmek için...Raistlin, "Bunu ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz?" diye sordu."Lemuel kasabayı iki gün önce terk etti. Zamanımız az. Bu gece? Bizimle misiniz?"Raistlin kafasını salladı. "Sizinleyim."404Kızıl ve gümüş aylar ışıl ışıl parlıyordu; gökteki küreler bu gece birbirlerine yakındı, sanki iki tanrı fısıldaşmak ve yukarıdan gördükleri budalalıklara gülmek için baş başa vermiş gibiydi. Gümüş ve kızıl ışıklar hırsızların üzerinde parladı. Raistlin'in iki gölgesi yola vurdu. Gölgeler önünde uzadı. Gümüş rengi gölge sağına; diğeri, kızıl haleli olanı soluna gitti. Neredeyse yolun da gölgelerle gibi ça-tallaştığını sandı; gerçekteyse iki gölge de siyahtı.Kasabadan geçmemek için Lemuel'in evine dolambaçlı bir yoldan gittiler. Raistlin gittikleri yolu hatırlamadı. Farklı bir yönden geliyorlardı ve beklemediği bir anda büyücünün evinin tam önünde belirdiğini görmekten dolayı irkildi... irkildi ve huzursuzlandı. Ev tamamen Raistlin'in hatırladığı gibiydi; Lemuel'i ilk ziyaret ettiği zamanki terk edilmiş görüntüye sahipti. Pencerelerde hiç ışık patlamıyordu, içeride yaşayan herhangi bir şeye ait bir ses de yoktu. O zaman Lemuel evdeydi. Ya şimdi de evdeyse?Kara elfler onu öldürmekten dolayı hiç vicdan azabı du^fRa^KdıT^Micah, yapmış olduğu kopya anahtarı çıkarttı, kilide soktu. Diğer iki elf nöbet tutuyordu. Silahlarına daha kolay ulaşabilmeleri için pelerinleri açılmıştı. Genelde hırsız ve kiralık katillerin kullandıkları hançer ve bıçaklarla iyice donanımlılardı.Raistlin, bu kara elflere karşı derin bir nefret hissetti, kendisine kadar uzanan bir nefret; çünkü gecenin bir yarısında ay ışığı altında onların yanında duruyor, bir adamın evine, onun bilgisi ya da izni olmadan girmeye hazırlanıyordu.Şu anda geri dönmeli ve yürüyüp gitmeliyim, diye düşündü.Kapı ses çıkartmadan açıldı. Arkası karanlık ve sessizdi. Raistlin, sadece bir an için tereddüt etti, sonra içeri süzüldü.405MARGARET WEISDurumu mantıklı bir şekilde açıklayabilirdi. Vazgeçemeyecek kadar ilerlemişti, kara elfler kaçmasına asla izin vermezlerdi. Bunu, Lemuel'in kendi iyiliği için, şüphesiz büyücünün ruhunda ağır bir yük yaratan kitaplardan onu kurtarmak için yapıyormuş gibi davranmaya devam edebilirdi.Şimdi burada olduğuna göre, şimdi bunu yaptığına göre, Raistlin iki seçeneği de küçümsedi. İşlemek üzere olduğu suçtan ötürü zaten kendinden iğrenmişti, bunu bir de nedenleriyle ilgili yalan söyleyerek arttırmaya niyeti yoktu. Buraya korkudan ya da baskıdan gelmemişti, burada sadakat ve dostluk adına bulunmuyordu.Büyü için buradaydı.Raistlin, büyü malzemesi dükkanının içinde, karanlıkta, ciflerle birlikte durdu; kalbi heyecan ve beklenti yüzünden hızla çarpıyordu.Liam, Qualinesti dilinde, "İnsan karanlıkta göremez," dedi. "Bir şeylerin üzerine düşmesini ve boynunu kırmasını istemeyiz.""En azından onunla işimiz bitene kadar," dedi Micah ve korkunç sözleriyle tuhaf bir uyum sağlayan titrek, ahenkli bir kahkaha attı."Bir ışık yak."Elflerden biri bir kibrit çıkarttı, onunla tezgahta duran bir mumu yaktı. Elfler mumu nazikçe Raistlin e verdiler, o da en az o kadar nazik bir şekilde onu aldı."Bu tarafi:an." Micah, onları dükkandan çıkarttı.Raistlin kendine ışık sağlayabilirdi, büyülü ışık, ancak bundan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 242: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

elflere bahsetmedi. Enerjisini saklamayı tercih etti. Bu gece bitmeden önce ona ihtiyacı olacaktı.Dördü dükkanı terk ettiler, Raistlin'in ilk ziyaretinden hatırladığı mutfağa girdiler. Kiler boyunca devam ettiler, bir kapıdan geçtiler ve içinde paspaslardan ve süpürgelerden oluşan bir çalılık olan küçük bir depo olarak kullanılan odaya girdiler. Süratli ve sessiz bir çalışmayla elfler bunları bir kenara taşıdılar.Raistlin, "Hiçbir kitap görmüyorum," diye belirtti.Liam homurdanarak, "Elbette görmüyorsun," dedi, sonuna ekleyeceği 'salak' kelimesini güç bela yuttu. "Sana söyledim. Onlar bodrumda saklılar. Gizli kapak o masanın altında."Bahsi geçen masa, et kesmek için kullanılan bir kasap masasıy-dı. Meşeden yapılmış olan masa, sayısız hayvanın kanıyla lekelenmişti. Raistlin, bu görüntü ve kokunun kara elfleri iğrendirdiğini406RUHDÖVENİ^ *görmekten zevk aldı; insanları hiç vicdan azabı duymadan öldürmeye hazırlanan bu adamlar, biftek ve kuzu pirzolalarının düşüncesinden mideleri bulanmış gibi duruyorlardı. Onlara pis kokulu gelen bu şey karşısında nefeslerini tutarak, Micah ve Renet masayı bir kenara taşıdılar. İşleri bittiğinde ikisi de aceleyle ellerini bir havluya sildiler.Liam, "Giderken her şeyi bulduğumuz gibİ bırakacağız," dedi. "Bu Lemuel çok salak, dikkatsiz bir küçük adam. Herhalde kitapların keşfedildiğini ve çıkartıldığını fark etmeden seneler geçirecektir."Raistlin, bu cümlenin doğruluğunu kabullendi. Lemuel, bahçesi dışında hiçbir şeyi önemsemiyordu, otlarıyla ilgili olmadığı sürece büyüyle çok az ilgileniyordu. Büyük olasılıkla bu kitaplara hiç göz atmamıştı, sadece babasının onların sakJı kalmasıyla ilgili verdiği emirlere uyuyordu.Raistlin, kitapları Wayreth'teki kuleye götürdüğünde -ki bunu yapmaya kesinlikle niyetliydi- o zaman kendi günahlarını da itiraf edecekti... meclis, Lemuel'i kitapların alındığı konusunda bilgilen-direbilirdi. Meclisin, Raistlin'e yapabileceklerine gelince, kendisini hırsızlıktan dolayı azarlamalarının olası olduğunu düşünüyordu; ancak herhalde daha sert bir şey olmazdı. Bu değerli kitapların bunca sene boyunca saklı tutulmuş olması meclisin hoşuna gitmezdi. İki suç arasında, saklamanın daha büyük olduğuna karar verirlerdi.Raistlin, cezanın babaya verilmesini umdu; eğer hâlâ hayattaysa, oğluna değil...Micah, gizli kapağın kulpunu kuvvetle çekti. Kımıldamadı; cifler önce onun kilitlenmiş olabileceğini düşündüler, sürgaşsle 5|hda büyüyle. Elfler sürgüleri kontrol ettiler, Raistlin, büyünün varhğını saptamak için küçük bir büyü yaptı. Görünürde ne sürgü vardı ne de büyücü kilidi. Gizli kapak, odunun nemden şişmesi yüzünden sıkışmıştı. Elfler, tüm güçleriyele kapağı zorladılar; sonunda kapak açıldı.Soğuk hava, bir mezarın soluğu gibi soğuk ve küf kokulu, aşağıdaki karanlığın içinden yukarı vurdu. Havanın pis kokusu ciflerin burunlarını kıvırıp geri çekilmelerine neden oldu. Raistlin cübbesi-nin koluyla ağzını kapattı.Micah ve Renet gizlice Liam'a baktılar, bu meşum karanlığın içine yürümelerini emretmesinden korkuyorlardı. Liam da endişeli407MARGARET WEISgözüküyordu.Yüksek sesle, "Bu koku da ne?" diye düşündü. "Sanki aşağıda bir şey ölmüş gibi. Büyü kitapları, insanların büyü kitapları olsa bile,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 243: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kesinlikle bu kadar kötü kokamaz."Raistlin küçümseyerek, "Ben kötü kokudan korkmuyorum," dedi. "Aşağı inip sorunun ne olduğuna bakacağım."Micah, bundan memnun olmadı; Raistlin'in korkaklıkla ilgili sözlerine alınmıştı, tabii bodruma girecek kadar da değil. Elfler konuyu kendi dillerinde konuştular. Raistlin, adamların küstahlıkları 3nizünden dikkati dağılmış olarak dinledi. Bir insanın kendi dillerini anlayabileceği ihtimalini bile göz önünde bulundurmuyorlardı.Renet, Raistlin'in aşağı tek başına inmesi gerektiğine karar verdi. Büyü kitaplarının bir muhafızının olması ihtimali vardı. Raistlin bir insandı ve bu yüzden harcanabilirdi. Micah, Raistlin'in bir büyücü olması yüzünden büyü kitaplarının birkaçını alacağını ve onlarla elflerin takip edemeyeceği büyülü koridorlardan geçerek sıvışacağını söyleyerek itiraz etti.Liam, bu soruna bir çözüm buldu. Raistlin'e bodruma ilk olarak girmesi için kibarca izin veren elf, merdivenlerin başına yerleşti; elinde bir yay ve metal uçlu bir ok vardı.Umursamaz gibi gözükerek, "Bu ne?" diye sordu Raistlin.Liam rahatlatırcasına, "Seni korumak için," diye yanıtladı. "Mükemmel bir nişancıyımdır. Ve büyü dilini konuşmasam da ondan biraz anlarım. Mesela, o bodrumda birinin kendisinin yok olmasını sağlayacak bir büyü yapmaya çalışıp çalışmadığını söyleyebilirim. Okum onu kalbinden vurmadan önce büyüsünü tamamlayabileceğini zannetmiyorum. Ancak kendini tehlikede hissedersen yardım istemekten çekinme."Raistlin, alaylı gülümsemesini gizlemek için başını eğerek selam verirken, "Senin ellerinde kendimi güvende hissediyorum," dedi.Cübbesinin -baktığında renginin gri olduğunu gördü- eteğini kaldırıp mumu yukarıda tutarak, karanlığın içine giden basamaklardan dikkatlice inmeye başladı.Merdiven uzundu, Raistlin'in tahmininden daha uzun, yerin iyice altına iniyordu. Basamaklar taştan oyulmuş, sağ tarafta taş bir duvar uzanıyordu, basamakların solu ise boştu. Yürürken mumun yerini değiştirdi, solgun ışığını bodrumda ulaşabileceği her yere408RUHDÖVENİgönderdi, bir şey -herhangi bir şey- görmeye çalıştı. Hiçbir şey göremedi, inmeye devam etti.En sonunda ayağı toprak zemine değdi. Dönüp merdivenlerden yukarı baktı, ciflerin küçük ve ufalmış olduğunu gördü, çok uzak-talardı, sanki başka bir varoluş düzleminde duruyor gibilerdi. Seslerini belli belirsiz duyabildi; görüş alanlarından çıkmasından rahatsız olmuşlardı. Onu bulmak için aşağı inmeye karar verdiler.Raistlin, mumu etrafa tutarak, elfler gelmeden önce görebileceği kadar şeyi görmeye çalıştı. Mumun zayıf ışığı uzaklara pek ulaşmıyordu. Elflerin yumuşak adımlarını duymayı bekleyen Raistlin, bunun yerine derinen gelen bir gürültü duyunca şaşırdı. Bir hava akımı mumunu söndürdü, onu öylesine derin ve zifiri bir karanlık içinde tuzağa düşmüş olarak bıraktı ki, bu pekala dünyanın yaratıldığı Kaos'un karanhğı da olabilirdi.Raistlin, "Liam! Micah!" diye seslendi ve isimler kendisine geri yankılanınca dehşete düştü.Yankılardan başka bir şey yoktu. Elfler cevap vermedi.Kafasına hücum eden kana rağmen bir şeyler duymak için elinden gelenin en iyisini yapan Raistlin zayıf sesler ayırt etti, sanki biri bir kapıya vuruyor gibiydi. Bundan ve elflerin kendisine yanıt vermemesinden, gizli kapağın açıklanamaz bir şekilde kapanarak kendisini bir tarafta ve elfleri de diğer tarafta bıraktığı sonucuna vardı.Raistlin'in panik haldeki ilk tepkisi, büyüsünü ışık için

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 244: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

kullanmaktı. Büyüyü yapmadan önce kendini durdurdu. Ani isteklerle hareket etmeyecekti. Durumu sakin bir şekilde değerlendirecekti, olabildiğince sakince. En iyisinin karanlıkta kalmak olduğuna k^r verdi. Aşağıda her ne varsa ışık onu açığa vururdu. Ancak aşağıda her ne varsa, ışık kendisini de ona gösterirdi.Karanlıkta dikilerek durum üzerinde düşündü. Aklına gelen ilk fikir, elflerin onu ölüme terk etmek için buraya gönderdikleriydi. Bunu hızla bir kenara bıraktı. Elflerin onu öldürmek için bir nedeni yoktu. Bodruma girmek istemeleri için bir sürü sebepleri vardı. Büyü kitapları hakkında yalan söylememişlerdi, kendi aralarındaki konuşmalarından bu kadarını anlamıştı. Gizli kapağa vurmaya devam etmeleri şüphelerini giderdi. Elfler en az kendisi kadar o kapağın açılmasını istiyorlardı.Buna karar verince taş duvarı arkasına almak için dikkatle hare-409MARCARETWEISket etmeye başladı, yapabildiği kadar sessiz bir şekilde. Görüşü gitmişti, diğer duyularma güvendi ve neredeyse anmda, artık daha sakin olduğundan, birinin soluk alıp verdiğini duyabildi. Başka birinin nefesi. Burada tek başına değildi.Bu, korkunç bir gardiyanın soluğu değildi; ne bir öğrenin derin, sert burun çekişi, ne de bir hobgoblinin boğuk, ıslık gibi ses çıkaran nefesi. Bu nefes zayıf ve kulak tırmalayıcıydı, hafifçe talardıyor-du. Raistlin böylesine nefes almayı daha önce duymuştu; hastaların, yaşlıların odalarında.Oldukça rahatlatıcı olmasına rağmen, ses bodrumda ne bulabileceğine dair yaptığı tahminleri bozdu. İlk çılgın düşüncesi, kitapların sahibiyle tanışmak üzere olduğuydu, Lemuel'in babasıyla... Belki de yaşlı beyefendi bodruma çekilmeyi seçmişti, hayatını değerli kitaplarıyla birlikte geçirmek için. Ya da Lemuel, babasını bodruma kitlemişti; ancak babasının saygı duyulan bir başbüyucü olduğu düşünülünce, bu hiç de olası değildi.Raistlin karanlıkta durdu, o ana kadar ters giden hiçbir şey olmamasından ötürü korkusu her an azalıyor, merakı artıyordu. Soluk alma devam etti, düzensiz, çatlak, ara sıra kesilerek. Raistlin, bodrumda başka hiçbir ses duyamadı, ne bir zincir zırh şıkırdaması, ne deri gıcırdaması, ne kılıç şakırtısı. Yukarıda elfler azimle çalışıyorlardı. Gelen seslere göre, gizli kapıya baltayla vuruyorlardı.Ve sonra, çok yakınında bir ses konuştu. "Sen sinsi birisin, değil mi?" Bir duraksama, sonra, "Akıllı da ve cesur. Her adam karanlıkta tek başına durmaya cesaret edemez. Gel! Sana bir bakayım."Bir mum yandı, küçük ve yuvarlak, sade bir ahşap masa gözüktü. Karşılıklı iki iskemle duruyordu, aralarında masa vardı, iskemlelerden biri doluydu. İskemlede yaşh bir adam oturuyordu. Raistlin ilk bakışta bu yaşlı adamın Lemuel'in babası, elflerin yanında dövüşmüş savaş büyücüsü olmadığını anladı.Yaşlı adam siyah cübbe giyiyordu; beyaz saçı ve sakalı bunun üstünde garip bir aurayla parlıyordu. Yüzü dikkat çekiciydi; bir manzara gibi, çatlakları ve çizgileri adamın geçmişi hakkında ipuçları veriyordu. Burnundan kaşlarına doğru dağılan ince çizgiler, bir başkasında bilgeliğe işaret edebilirdi. Onda, çizgiler kurnazhkla derinleşmişti. Atmaca karası gözlerinin etrafındaki zeka çizgileri, alaycı bir zevkle sıklaşmıştı. Yoldaşlarını küçümsemesi, ince dudaklarına410RUHDÖVENİvurmuştu. Elde etme tutkusu öne çıkmış çenesindeydi. Saklı gözleri soğuk, hesapçı ve parlaktı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 245: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Raistlin kımıldamadı. Yaşlı adamın yüzü bir umutsuzluk çölüydü; haşin, ölümcül ve zalim... Raistlin'in korkusu kendisine bütün gücüyle vurdu. Bir ogre ya da hobgoblinle dövüşse çok daha iyi olurdu. Raistlin'in dudaklarındaki basit koruma büyüsünün kelimeleri bir iç çekmeyle birlikte gitti. Kendisini onu yaparken hayal etti; yaşlı adamın küçümseyen, alaycı kahkahasını neredeyse duyabiliyordu. O iri boğumlu, iri kemikli ve tamahkar yaşlı eller şu anda boştu, ancak o eller bir zamanlar muazzam bir güç kullanmıştı.Yaşlı adam, Raistlin'in düşüncelerini, sanki onları yüksek sesle söylemiş gibi anladı. Gözler, Raistlin'in olduğu tarafa, karanlıkta gizlenmiş olmasına rağmen, baktı."Gel, Sinsi. Sen ki attığım yemi yuttun. Gel ve otur ve yaşlı bir adamla konuş."Raistlin yine hareket etmedi. Yem hakkındaki sözler onu sarsmıştı."Gelip otursan gerçekten daha iyi olur." Yaşlı adam gülümsedi, yüzündeki çizgileri çarpıtan, alayı acımasızlığa çeviren bir gülümsemeydi bu. "Ben sana gidebileceğini söyleyene kadar hiç bir yere gitmiyorsun." Şişkin bir parmağını kaldırarak onu tam Raistlin'in kalbine doğrulttu. "Sen bana geldin. Bunu hatırla..."Raistlin seçeneklerini düşündü; karanlıkta durmaya devam edebilirdi ama bu kendisine pek bir koruma sağlamıyordu, zira yaşlı adam onu rahatlıkla görebiliyordu. Basamaklara doğru kaçnmk \sm ,«^ ^» umutsuz bir girişimde bulunabihrdi; ki bu da büyük olasılıkla Boşuna olacak ve kendisini salak gibi gösterecekti; ya da cesaretini toplayabilir ve kalan itibarıyla ilerleyerek yaşlı adamın karşısına çıkabilir ve yemle ilgili garip sözleriyle, neden bahsettiğini anlamaya çalışabilirdi.Raistlin ileri yürüdü. Karanlıktan, mumun sarı ışığına çıkarak yaşlı adamın karşısındaki iskemleye oturdu.Yaşlı adam ışıkta Raistlin'i inceledi, gördüğünden pek memnun olmamış gibi gözüküyordu."Sen güçsüzsün! Burnunu çeken bir cılız! Kendi bedenimde se-ninkinde gördüğümden daha çok güç var ve benim bedenim kül ve tozdan başka bir şey değil! Bana ne fayda sağlayabilirsin ki? Bu sade-411MARGARET VVEISce benim şansım! Bir kartal bekliyorum ve bir atmaca alıyorum. Yine de" -yaşlı adamın homurtuları güç bela duyuluyordu- "o gözlerde açlık var. Eğer vücut güçsüzse, belki de aklı beslediği içindir. Aklın kendisi besin için her şeyi göze almış, bu kadarını söyleyebilirim. Belki de acele karar verdim. Göreceğiz. Adın ne?"Raistlin, kara elflerin karşısında akılh ve rahat davranmıştı. Bu gözünü korkutan yaşlı adamın yanında, genç olan uysallıkla cevap verdi, "Ben Raistlin Majere'im, başbüyücü.""Başbüyücü..." Yaşlı adam kelimenin üzerinde bir süre durdu, ağzındaki tadını hissetti. "Bir zamanlar öyleydim, biliyorsun. Hepsinin en büyüğü. Şimdi bile benden korkuyorlar. Ancak yeteri kadar korkmuyorlar. Kaç yaşındasın?""Yirmi bire yeni girdim.""Genç, Sınava girmek için çok genç... Par-Salian'a hayret ettim. Adam umutsuz, bu kadarı belli. Ve şimdiye kadar yaptıklarının gidişatı hakkında ne düşünüyorsun, Raistlin Majere?" Yaşlı adamın gözleri kırıştı, gülümsemesi, Raistlin'in şimdiye kadar gördüğü en çirkin şeydi."Üzgünüm, efendim, ne hakkında konuştuğunuzu bilmiyorum. Yaptıklarımın gidişatını sorarken ne demek istiyordunuz? Yaptığım..."Raistlin nefesini tuttu. Bir rüyadan uyamyormuş gibi bir hisse kapıldı; uyandığın gerçeklikten daha gerçek olan o rüyalardan biri... Ancak bu rüyayı kendisi görmemişti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 246: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Sınav'a giriyordu... Bu Sınav'dı; elfler, han, olaylar, durumlar, hepsi uydurmaydı. Mumun alevine gözlerini dikti ve çılgın bir şekilde olanları düşündü; yaşlı adamın sormuş olduğu gibi, yaptıklarının gidişatını merak etti.Yaşlı adam güldü, buzun altında çağlayan suya benzer bir şekilde kıkırdadı. "Bu tepkiden asla bıkmam! Her seferinde olur. Bana kalan birkaç zevkten biri. Evet, Sınav'a girmektesin, genç büyücü. Onun tam ortasındasın. Ve, hayır, ben onun bir parçası değilim. Ya da aslında öyleyim; ama resmen onaylanmış bir parçası değil.""Yemden bahsettiniz. 'Size ben gelmişim,' söylediğiniz buydu." Raistlin cesaretine sıkıca tutundu, bir titreme ya da ürperme korkusunu göstermesin diye ellerini sıktı.Yaşlı adam başını salladı. "Kendi seçimlerin ve kararların sonu-412RUHDOVENIcunda, evet, sen bana geldin."Raisdin, "Anlamıyorum," dedi.Yaşlı adam yardımcı olmak için açıkladı. "Bazı büyücüler kalaycının uyarısını dinler, adı kötüye çıkmış öyle bir hana asla girmezdi. Diğerleri, eğer girmişlerse, kara elflerle ilgili herhangi bir şeyi reddederlerdi. Sen hana gittin. Elflerle konuştun. Onların dürüst olmayan planlarına epey istekli olarak karıştın." Yaşlı adam şişkin parmağını tekrar kaldırdı. "Soymak üzere olduğun adamı bir dost olarak kabul etmene rağmen hem de.""Söylediğiniz doğru." Raistlin reddetmekte bir yarar görmedi. Ayrıca yaptıklarından pek utanmıyordu da. Ona göre her büyücü, herhalde en temiz Beyaz Cübbeli dışında, aynısını yapardı. "Büyü kitaplarını kurtarmak istedim. Onları meclise iade edecektim."Bir an sessiz kaldı, sonra, "Hiç büyü kitabı yok, değil mi?" dedi."Yok," diye yanıtladı yaşlı adam, "sadece ben varım."Raistlin, "Ve siz kimsiniz?" diye sordu."Benim adım önemli değil. Şimdilik.""Eh, o halde, benden ne istiyorsunuz?"Yaşlı adam boğum boğum ve şiş eliyle önemsiz olduğunu belirten bir hareket yaptı. "Küçük bir iyilik, fazlası değil."Şimdi gülümseyen Raistlin'di ve gülümsemesi acıydı. "Beni bağışlayın, efendim; ancak Sınav'a giriyor olduğuma göre çok düşük bir seviyede olduğumun farkında olmanız lazım. Siz çok yetenekli ve güçlü bir büyücü gibi gözüküyorsunuz... ya da bir zamanlar öyleymişsiniz. Bende sizin isteyebileceğiniz hiçbir şey yok.""Ah, ama var!" Yaşlı adamın gözleri aç, tüketici bir ışıltte, l^^i"' laştırıldığında mumun alevini sönük ve zayıf bırakan bir alevle parladı. "Sen yaşıyorsun!""Şimdilik," dedi Raistlin tatsız bir şekilde. "Herhalde pek uzun sürmeyecek. Onlara burada hiçbir eski büyü kitabının olmadığını söylediğimde kara elfler bana inanmayacaklar. Onları kendim kullanmak için büyüyle yok ettiğimi düşünecekler." Etrafına göz attı. "Bu bodrumdan kaçmak için bir yol olduğunu sanmıyorum."Yaşlı adam, "Bir yol var... benim yolum," dedi. "Benim yolum tek yol. Tamamıyla haklısın, kara elfler seni öldürecekler. Göründükleri gibi hırsız değiller, biliyorsun. Onlar yüksek seviyeli büyücüler. Büyüleri son derece güçlü."413MARGARETVVEISRaistlin bunu anında anlamış olmalıydı.Dudağını bükerek, "Pes etmiyorsun, değil mi?" diye sordu yaşlı adam."Etmiyorum." Raistlin başım kaldırdı, bakışlarını yaşlı adamın üzerinde sabitledi. "Düşünüyordum.""Düşün, genç büyücü. Üçe karşı birin üstesinden gelme ihtimali için

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 247: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

çok düşünmen gerekecek. Şunu on ikiye karşı bir yap, zira her kara elf senden en az dört kat daha güçlü."Raistlin, "Bu Sınav," dedi. "Tamamıyla hayal. Bazı büyücülerin Sınav sırasında öldükleri doğru; ancak bu onların başarısızlığı ya da dikkatsizliği yüzünden. Ben yanlış hiçbir şey yapmadım. Neden meclis beni öldürsün ki?"Yaşlı adam yumuşak bir şekilde, "Benimle konuştun," dedi. "Onlar bunun farkında ve bu da pekala senin çöküşüne neden olabilir."Sabırsızca, "O zaman sen kimsin;" diye sordu Raistlin, "ki senden bu kadar korkuyorlar?""Benim adım Fistandantilus. Belki de beni duymuşsundur."Raistlin, "Evet," dedi.Uzun zaman önce, Afet'i izleyen çalkantılı ve ümitsiz yıllarda, tepe cücelerinden ve insanlardan oluşan bir ordu Thorbardin'i, dağ cücelerinin büyük yer altı şehrini kuşatma altına almışlardı. Bu orduyu yöneten, çıkarları doğrultusunda onu bir alet olarak kuran, kendi amacını gerçekleştirmek için bu orduyu kullanmak niyetinde olan Siyah Cübbeliler'in bir büyücüsüydü, çok güçlü bir büyücü, meclise açıkça meydan okuyan hain bir büyücü. Adı Fistandantilus'tu.Zhaman olarak bilinen büyülü bir kale inşa etti ve oradan cüce savunmalarına saldırmaya başladı. Fistandantilus, cücelerle büyüsü ile savaştı, orduları balta ve kılıçla dövüştü. Ovalarda ya da dağ geçitlerinde binlercesi öldü ama büyücünün ordusu düştü. Ve Thorbardin cüceleri zafer ilan ettiler.Ozanlara göre, Fistandantilus son bir büyü yaptı; dağları yaracak, Thorbardin'i fethetmek için açacak müthiş gücü olan bir büyü. Ne yazık ki büyü fazla güçlüydü. Fistandantilus onu kontrol edemedi. Büyü, Zhaman Kalesi'ni paramparça etti. Kendi üstüne çöktü ve SkuUcap olarak anılmaya başlandı. Patlamada kendi ordusundan binlercesi de öldü, büyüyü yapan büyücüyle birlikte.414RUHDÖVENİBu, ozanların söylediğiydi ve çoğu kişinin inandığı. Raisdin hep bu hikayede bundan daha fazlasının olduğunu düşünmüştü. Fistandantilus gücünü yüzlerce yılda kazanmıştı. Elf değildi, insandı. Söylentilere göre, ölümü aldatmak için bir yol bulmuştu. Genç çıraklarım öldürerek, yaşam güçlerini büyülü bir kantaşı aracılığıyla çekerek yaşamını uzatmıştı. En azından, dünyanın düşündüğü buydu. Belli ki Fistandantilus bir kere daha ölümü kandırmıştı. Ancak bunu uzun bir süre için yapamayacaktı.Raistlin, "Fistandantilus... bütün büyücülerin en büyüğü," dedi. "Şimdiye kadar yaşamış olan en güçlü büyücü.""Öyleyim," dedi Fistandantilus.Raistlin, "Ve ölüyorsun," diye bir yorumda bulundu.Yaşlı adam bundan hoşlanmadı. Kaşları çatıldı, yüzündeki çizgiler öfkesini gösterircesine birbirine yaklaştı, hiddeti yüzeyin altında fokurdadı. Ancak her nefes bir mücadeleydi. Bu şekli bir bütün halinde tutmak için muazzam ölçüde büyülü enerji harcıyordu. Öfke, kaynamayı kesti; altındaki ateş, söndürülmüş bir tencere gibi."Doğru söylüyorsun. Ölüyorum..." diye mırıldandı, hüsran doluydu, güçsüzdü. "Neredeyse tükendim. Sana amacımın Thorbardin i almak olduğunu söylüyorlar." Küçümseyerek gülümsedi. "Ne saçmalık! Yerdeki pis kokulu, iğrenç bir cüce deliğini ele geçirmekten çok daha büyük amaçlar için oynadım. Planım Abyss'e girmekti. Karanlık Kraliçe'yi devirmek, Takhisis'i tahtından indirmek. Ben tanrı olmak için çabaladım!"Raistlin bunu duymaktan şaşırmıştı; şaşırmış ve hayret etmişti. Şaşırmış, hayret etmiş ve sempati duymuştu. >»•• ¦^' """^

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 248: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Skullcap'in altı," -Fistandantilus duraksadı, son derece kurnaz gözüküyordu- "Abyss'e, o zalim altdünyaya girmenin bir yolu... ya da yoluydu demek lazım; çünkü artık yok. Takhisis beni fark etmişti. Benden korktu ve çöküşümü ayarladı. Doğru, bedenim patlamada öldü, ancak ruhumun başka bir varoluş düzlemine çekilmesini çoktan planlamıştım. Takhisis beni öldüremez çünkü bana ulaşamaz ama denemekten de asla vazgeçmiyor. Devamlı olarak saldırı altındayım ve bu asırlardır böyle. Çok az enerjim kaldı. Yanımda taşıdığım yaşam gücü neredeyse bitti."Raistlin, "Ve sen de Sınav'a girmek ve benim gibi genç büyücüleri ağına çekmek için bir yol buldun," dedi. "İlk olmadığımı tah-415MARGARET WEISmin edebilirim. Benden önce gelenlere ne oldu?"Fistandantilus omuzlarını silkti. "Öldüler... Sana söyledim. Benimle konuştular. Meclis, benim genç bir büyücünün vücuduna girip onu ele geçirmemden ve böylece başladığım şeyi bitirmek için dünyaya geri dönmemden korkuyor. Buna izin veremezler ve bu yüzden de her seferinde tehlikenin yok edilmesini sağlıyorlar."Raistlin sarsılmaz bakışlarla yaşlı adama baktı, ölmekte olan yaşlı adama. "Sana inanmıyorum. Büyücüler öldüler ama onları öldüren meclis değildi. Sendin... Bu kadar uzun yaşamayı bu şekilde basardın... eğer bunu yaşamak olarak adlandırıyorsan."İğrenç bir sırıtışla, "Nasıl istiyorsan öyle söyle, elini benim için uzamğını gördüğüm büyük hiçlikten daha iyidir," dedi Fistandantilus. "Senin için uzanan hiçliğin aynısı, genç büyücü."Raistlin, "Görünüşe göre pek şansım yok," diye acıyla yanıtladı. "Ya üç kara elf büyücünün ellerinde öleceğim ya da bir liç tarafından emilerek kurutulacağım."Fistandantilus, "Buraya gelmek senin tercihindi," diye yanıtladı.Raistlin bakışlarını indirdi, yaşlı adamın kendisini inceleyen atmaca gözlerinin ruhuna girmesine izin vermeyi reddetti. Gözlerini ahşap masaya dikti ve ustasının laboratuvanndaki masayı hatırladı, çocuk Raistlin'in zafer kazanmış bir şekilde Ben, Magus, yazdığı masayı. Karşı karşıya olduğu ihtimalleri tarttı, kara elfleri düşündü, onların büyüsünden şüphe duydu, yaşlı adamın onlar hakkında söylediklerinin doğru mu yoksa tamamen kendisini tuzağa düşürmek niyetinde olan yalanlar mı olduğunu merak etti. Kendisinin sağ kalma yeteneğini merak etti, meclisin sadece Fistandantilus'la konuştuğu için kendisini öldürüp öldürmeyeceğini merak etti.Raistlin bakışlarını kaldırdı, atmaca gözlere baktı. "Teklifini kabul ediyorum."Fistandantilus'un dudakları, bir kurukafanın sırıtışına benzer bir gülümsemeyle ayrıldı. "Yapacağını düşünmüştüm. Bana büyü kitabını göster."416Raistlin bodruma inen merdivenlerin dibinde durarak yaşlı ada-mm gizli kapağı kapalı tutan büyüsünü kaldırmasını bekledi. Hiç korku hissetmediğini düşündü, sadece beklemenin ustura kenarlı acısı vardı.Elfler, bodrum kapılarına saldırmayı bırakmışlardı; onları büyünün tuttuğunu anlamışlardı. Belki de gitmiş olabileceklerini umdu. Bir sonraki saniyede budalalığına güldü. Bu onun Sınav'lydı. Savaş sırasında büyüsünü kullanabilme yeteneğini de ispatlaması gerekiyordu.Raistlin, kafasının içinde, Şimdi\ diyen bir ses duydu.Fistandantilus yok olmuştu. Yaşlı adamın almış olduğu fiziksel şekil bir yanılsamaydı, Raistlin için yaratılmıştı. Artık şekle ihtiyaç duyulmadığından, yaşlı adam onu terk etmişti.Bodrum kapıları şiddetle savrularak açıldı, taş zemine çınlayan bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 249: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

sesle düştü.Raistlin, kapının aniden açılmasından dolayı elfleri hseırliffeız" yakalayacağına güvendi. Bu karışıklık dolu birkaç saniyeyi kendi saldırısını başlatmak için kullanmayı tasarladı.Kara ciflerin böyle bir olaya karşı hazırlanmış olduklarını fark etti, tıpkı korktuğu gibi. Onu bekliyorlardı.Bir elf sesi büyü dilinde konuştu. Işık parladı, bir ateş küresi Liam'ın yüzünü aydınlattı. O anda kapı uçtu; alev alev yanan top, bir kuyruklu yıldızın parlak kuyruğu gibi kıvılcımları peşinde sürükleyerek, hızla havaya fırladı.Raistlin bu saldırıya hazırlıklı değildi; kara ciflerin böylesine çabuk tepki vereceğini düşünmemişti. Kurtuluş yoktu. Alev alev yanan top odayı ateşli bir ölümle dolduracaktı. Yüzünü korumak için417MARGARET WEISsol kolunu içgüdüsel olarak kaldırdı; ancak hiçbir koruma olmayacağını biliyordu.Ateş topu üzerinde, etrafında patladı. Zarar vermeden patladı, etkileri yok oldu, ellerine ve şaşkın yüzüne çarpan alevin kıvılcımları ve damlaları üstüne yağdı ve bir cızırtıyla ortadan kalktı, sanki ayakta duran bir suyun içine düşmüş gibi."Senin büyün! Çabuk!" diyen bir emir geldi.Raistlin, şaşkınlığından ve korkusundan kurtulmuştu; büyü anında dudaklarına geldi. Eli gerekli hareketleri yaptı, havaya bir güneş sembolü çizdi. Ateştopundan kıvılcımlar hâlâ bodrum zemininde, ayaklarının dibinde parlıyordu. Elini hareket ettirirken derisinin altın bir görüntüsü olduğunu fark etti; ancak kendine, bunu merak etmekten daha fazlasına izin vermedi. Konsantrasyonunu kaybetmeyi göze alamazdı.Şekil çizildikten sonra büyünün kelimelerini söyledi. Sembol havada parlak bir şekilde çaktı; kelimeleri doğru bir şekilde, tam olarak söylemişti. İleri uzattığı sağ elinin parmaklarından yanan beş adet küçük mermi fırladı, güçlü büyücülerin ölümcül silahlarına verilen komik bir cevaptı bu.Raistlin, kara elflerin kendisine güldüklerini duyunca şaşırmadı. Bunun yerine onlara gnom krakerleri de atabilirdi.Nefesini tutarak bekledi, yaşlı adamın sözünü tutması için dua etti, yaşlı adamın sözünü tutmasını sağlamaları için büyünün tanrılarına dua etti. Raistlin, elflerin kahkahalarının hayret ve telaşla çekilen nefesler yüzünden emilmesiyle bir tatmin duygusu hissetti, derin, sonsuz bir tatmin.Alevden beş çizgi şimdi on taneydi, şimdi yirmi. Artık azıcık yanmıyorlardı, çatırdayan, parıldayan kor yıldızlardı, hızla merdivenlerden yukarı çıkan; Raistlin'in üç düşmanım şaşmaz bir doğrulukla vuran yıldızlar...Şimdi kaçışı olmayanlar ciflerdi, onları koruyacak kadar güçlü hiçbir savunma büyüsü yoktu. Ölümcül yıldızlar öylesine şiddetli bir güçle çarptı ki; Raistlin'in ayakları, kendisi patlamanın merkezinden uzakta duruyor olmasına rağmen, yerden kesildi. Alevlerin sıcaklığını bodrum merdivenlerinin ta dibinde hissetti. Hiç çığlık yoktu. Çığlık atmak için zamanları olmamıştı.Raistlin kendisini yerden kaldırdı. Ellerinden toprağı sildi, teni-418RUHDÖVENİnin garip, altın rengini tekrar fark etti. Bu altın tabakanın kendisini ateş topundan korumuş olduğunu anladı. Bir şövalye zırhı gibiydi, sadece bir zırhtan çok daha etkiliydi; metal levhalardan ve zincirden oluşan bir zırh giymiş bir şövalye, böylesine alev alev yanan bir topun kendisine çarpması durumunda kızararak ölürdü, oysa

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 250: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Raistlin bu türden ters etkiler hissetmemişti."Ve eğer bu doğruysa," dedi kendi kendine, "bu büyülü bir zırh ya da kalkan gibi bir şeyse, o zaman bana gelecekte epey yardımcı olabilir."Depo odası tutuşmuştu. Raistlin alevlerin en kötüleri sönene kadar bekledi; zamanı gücünü toplayarak, diğer büyüsünü aklına getirerek geçirdi. Kavrulmuş elflerin kokusundan dolayı burnunu cübbesinin koluyla örterek, basamaklardan yukarı çıktı, diğer düşmanını karşılamaya hazırlandı.Bodruma inen merdivenin tepesinde iki ceset yatıyordu, tanına-mayacak kadar yanmış siyah yığınlar. Üçüncü bir ceset görünmüyordu, belki de buharlaşmıştı. Raistlin, elbette, bu tamamen bir hayal, diye hatırlattı kendine. Belki de meclis sadece yanlış saymıştı.Bodrumdan çıkarak cübbesinin eteğini topladı, ciflerden birinin cesedinin üzerinden geçti. Depo odasında hızla göz gezdirdi. Masa, bir kül yığınıydı, paspas ve süpürgeler duman olmuşlardı. Fistandantilus'un hayali, yıkıntıların üzerinde belirdi. Yanılsama şekli ince ve yarı saydamdı, dumandan neredeyse ayırt edilemiyordu. İyi ve sıkı bir nefes onu uçurabilirdi.Raistlin gülümsedi.Yaşlı adam kolunu uzattı. Siyah bir cübbesi vardı. El bı««şuij|ltı,"*"^ ¦?* zayıftı, parmaklarının kemikten pek bir farkı yoktu.Fistandantilus, "Şimdi ücretimi alacağım," dedi. :. - ¦Eli Raistlin'in kalbine doğru uzadı.Raistlin geriye doğru bir adım attı. Kendi elini koruyucu bir şekilde, avucunun içini dışarıya döndürerek kaldırdı. "Yardımınız için size teşekkür ederim, başbüyücü; ancak pazarlığın benimle ilgi-h olan tarafını iptal ediyorum.""Ne dedin?"Islık gibi ses çıkaran ölümcül kelimeler, sepetteki engerekler gibi Raistlin'in beyninin etrafında dolandı. Engereğin başı yukarı kalktı; zalim, uğursuz, acımasız gözler, ona baktı. .419MARGARETVVEISRaistlin'in kararlılığı sarsıldı, kalbi titredi. Yaşlı adamın gazabı, ateş topununkilerden daha şiddetli alevlerle etrafında patladı.Hızla kaçan cesaretine sıkıca tutunarak, elfleri ben öldürdüm, diye hatırlattı Raistlin kendine. Sihir Fistandantilus'a aitti; ama büyü, sihrin ardındaki güç, benimdi. O zayıf, kurumuş; o bir tehlike değil.Raistlin, "Pazarlığımız iptal edildi," diye tekrarladı. "Geldiğin boyuta geri dön ve orada bir sonraki kurbanını bekle."Fistandantilus, "Sözünü bozdun!" diye hırladı. "Bu nasıl bir onurr"Ben bir Solamniya Şövalyesi miyim ki onurla ilgileneyim?" diye sordu Raistlin ve ekledi, "eğer ona bakarsan, ağına sinekleri çekmek, onları orada kıstırmak ve mahvetmek nasıl bir onur? Eğer yanılmıyorsam, yapmayı deneyebileceğin bütün büyülerden senin kendi büyün beni koruyor. Bu sefer sinek senden kaçıyor."Raistlin, yaşlı adamın belli behrsiz görüntüsünü selamladı. Temkinli bir şekilde arkasını döndü, kapıya doğru yürümeye başladı. Eğer kapıya varabilirse, bu mezar odasından, ölüm odasından kaça-bilirse, güvende olacaktı. Yol uzun değildi ve bir parçası korkunun elinin dokunuşunu hâlâ hissedebiliyor olmasına rağmen, çıkışa doğru attığı her adımda kendine olan güveni arttı.Kapıya ulaştı.Yaşlı adamın sesi yankılandığında, sanki çok uzaktan gelir gibiydi. Raistlin güç bela duyabildi."Güçlüsün ve akıllısın. Kendi yaptığın bir zırhla korunuyorsun, benim

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 251: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

değil. Ancak Sınavın daha tamamlanmadı. Seni daha fazla mücadele bekliyor. Eğer zırhın gerçek ve kaliteli çelikten yapılmışsa, o zaman kurtulursun. Eğer zırhın cüruftan yapılmışsa, ilk esintide çatlayacaktır ve bu olduğunda, içine gireceğim ve benim olanı alacağım."Bir ses ona zarar veremezdi. Raistlin ona hiç kulak asmadı. Yürümeye devam etti, kapıya ulaştı ve ses havadaki duman gibi uzağa sürüklendi.420Raistlin, Lemuel'in depo odasının kapısından geçti ve taştan yapılmış karanlık bir koridora adım attı. İlk başta şaşırdı, hayrete düştü. Lemuel'in mutfağında duruyor olmalıydı. Sonra Lemuel'in evinin kendi ve onu büyüyle yaratmış olanların aklı dışında gerçekten hiç var olmadığını hatırladı.Yanındaki duvarda ışık parlıyordu. Gümüş bir el şeklindeki bir şamdan, Solinari'nin ışığına benzer beyaz ışık saçan bir küre tutuyordu. Onun yanında, pirinçten bir el kızıl bir ışık küresi tutuyordu ve onun yanında da abanozdan oyulmuş ve hiçbir şey tutmayan -en azından Raistlin'in gözlerinde- bir el vardı. Ancak kendini Nuitari'ye adamış büyücüler yollarını açıkça görebilirlerdi.Raistün bu ışıklardan, Wayreth Kulesi'ne geri dönmüş olduğu sonucuna vardı, o büyülü binanın sayısız koridorlarından birinde yürüyordu. Fistandantilus yalan söylemişti. Raistlin'in Sınav'ı bitmişti. Sadece Büyücüler Salonu'na çıkan yolu bulması gerekiyordu, orada tebrikleri kabul edecekti. ı^ <?*' -*-»•Boynunun arkasına bir nefes dokundu. Raistlin dönmeye hazırlandı. Kemiğe, kendi kemiğine sürtünen metalin yakıcı acısı ve sinirlerini sarsan hissi, bedeninin ıstırapla büzülmesine neden oldu.Liam'ın sert sesi, "Bu Micah ve Renet için!" diye tısladı.Liam'ın ince, güçlü kolu Raistlin'in boğazına dolanmaya çalıştı. Bir bıçak parladı.Elf, ilk hareketinin sonuncusu olmasını amaçlamıştı. Raistlin'in omuriliğini kesmeyi denedi. Ancak ensesindeki nefes Raistlin'i uyarmak için yeterli olmuştu. Döndüğünde bıçak hedefini şaşırdı, kaburgalarından aşağı kaydı. Liam bir kere daha denemek üzereydi, bu sefer boğazına saldıracaktı.: • ¦¦¦¦-¦¦¦,¦.% . ? ., .., .421MARGARET VVEISRaistlin'in panik olmuş zihni büyünün doğru kelimelerini bulamadı. Büyüden başka bir silahı yoktu. Bir hayvan gibi dişleri ve tırnaklarıyla dövüşmek zorundaydı. Korkusu en güçlü aletiydi; eğer kendisini zayıflatmasına izin vermezse... Sturm ve kardeşini yumruk yumruğa dövüşürken izlediğini belli belirsiz hatırladı.Ellerini birbirine kenetleyen Raistlin, adrenalin pompalayan vücudunun becerebildiği bütün gücüyle sağ dirseğini Liam'ın diyaframına vurdu.Kara elf domuz gibi bir ses çıkarttı ve geri düştü. Ancak zarar görmemiş sadece nefesi kesilmişti. Zıplayarak dövüşe geri döndü, bıçağım savuruyordu.Çılgına dönen ve dehşete düşen Raistlin, saldırganın bıçak tutan elini yakaladı. Boğuştular, Liam, Raistlin'i bıçaklamaya, Raistlin de bıçağı kara elfin elinden almaya çalışıyordu.Dar koridor boyunca ilerlediler. Raistlin'in gücü hızla çekiliyordu. Bu ölümcül yarışmaya uzun süre dayanmayı ummuyordu. Bütün ümidini tek bir umutsuz harekete bağlayarak, Raistlin kalan enerjisini topladı, elfin elini -bıçağı tutan elini- taşa vurdu.Kemikler çatırdadı, elfin nefesi acıyla kesildi ama inatla silahını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 252: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

bırakmadı.Raistlin tamamen paniğe kapıldı ve Liam'ın elini tekrar tekrar sert taşa vurdu. Bıçağın kabzası kandan kayganlaşmıştı. Liam onu daha fazla tutamadı; bıçak elinden kaydı ve yere düştü.Liam silahını geri almayı denemek için hamle yaptı. Görünüşe göre gölgelerin içinde onu kaybetmişti; elleri ve dizleri üzerine çökmüş, kendinden geçmiş bir şekilde yeri araştırıyordu.Raistlin bıçağı gördü. Ağzı Lunitari'nin parlak ışığı altında kızıl bir alevle yanıyordu. Elf de aynı anda görmüştü, almak için bir hamle yaptı. Raistlin, elfin kavramaya çalışan parmaklarının altından bıçağı kaparak, ağzım Liam'ın midesine soktu.Kara elf bir çığlık attı ve iki büklüm oldu.Raistlin kuvvetle çekerek bıçağı kurtardı. Liam, dizlerinin üstüne düştü, elini midesine bastırmıştı. Ağzından kan boşaldı. Öldü ve Raistlin'in ayaklarının dibine düştü.Raistlin soluyarak -her nefes ıstırabını arttınyordu- dönmeye, kaçmaya hazırlandı. Bacaklarının doğru dürüst hareket etmesini sağlayamadı ve taş zemine yığıldı. Yakan bir his, bıçak yarasından422RUHDÖVENİsinir uçları boyunca yayıldı. Midesi bulanıyordu, hastaydı.Raistlin acı bir umutsuzlukla, Yine de Liam öcünü alacak, diye düşündü. Kara elfin bıçağının ucu zehirliydi.Solinari ve Lunitari'nin ışıkları titredi, ikisi birden bulanıklaştı ve sonra karanlık onu aldı.Raistlin uyandığında kendini aynı koridorda yatarken buldu. Liam'ın cesedi hâlâ oradaydı, yanında; elfin cansız eli kendisine dokunuyordu. Ceset hâlâ sıcaktı. Raistlin, uzun bir süre bilinçsiz kalmamıştı.Kara elfin cansız bedeninden sürünerek uzaklaştı. Yaralanmış ve güçsüz bir şekilde gölgeli bir koridora emekledi ve bir duvara yaslandı. Acı, bağırsaldarını sardı. Midesini tutarak öğürdü ve kustu. Kusması durunca taş zemine sırt üstü yattı ve ölmeyi bekledi.Hastalıktan kaynaklanan bir sisin ardından, "Neden bana bunu yapıyordun?" diye sordu.Cevabı biliyordu. Çünkü bir zamanlar Takhisis'i devirmeyi düşünebilecek kadar güçlü olan bir büyücüyle pazarlık yapmaya cüret etmişti, ölümünden sonra bile meclisin gücünden korktuğu bir büyücüyle...Eğer zırhın gerçek ve kaliteli çelikten yapılmışsa, o zaman kurtulursun. Eğer zırhın cüruftan yapılmışsa, ilk esintide çatlayacaktır ve bu olduğunda, içine gireceğim ve benim olanı alacağım.Raistlin neredeyse bir kahkaha attı. "Elimde kalan azıcıteya^fcıı'*"*' '*** almak istiyorsan gelebihrsin, başbüyücü!"Yanağı taşın üzerinde, yerde yattı. Kurtulmak istiyor muydu? Sınav kendisine korkunç zarar vermişti, belki de hiçbir zaman iyileşemeyecekti. Sağlığı hep tehlikede olmuştu. Eğer kurtulursa, vücudu parçalanmış bir kristale benzeyecekti, sadece kendi iradesinin gücüyle ayakta duracaktı. Nasıl yaşayacaktı? BGm ona bakardı?Caramon... Caramon, zayıf ikizine bakardı.Raisdin, Lunitari'nin kızıl, titreyen ışığına gözlerini dikti. Böyle bir hayatı, kardeşine bağımlı olarak yaşayacağı bir hayatı hayal edemiyordu. Ölüm daha iyiydi.Koridorun gölgeli karanlığından bir şekil belirdi, Solinari'nin^t, 423^MARGARET WEIS

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 253: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

beyaz ışığıyla aydınlanmış bir şekil.Raistlin, "İşte bu," dedi kendi kendine. "Bu benim son sınavım. Kurtulamayacağım sınav."Acılarını bitirecek olmalarından dolayı büyücülere neredeyse minnettardı. Karanlık şeklin kendisine yaklaşmasını izleyerek savunmasız bir halde yattı. Şekil gelip yanında durdu. Yaşayan varlığını hissedebiliyor, nefes aldığını duyabiliyordu. Şekil üstüne eğildi. Gayri ihtiyari gözlerini kapattı."Raist?"Nazik parmaklar, alev alev yanan tenine dokundu."Raist!" Ses hıçkırdı. "Sana ne yaptılar?"Raistlin, "Caramon," diye konuştu, ancak kendi kelimelerini duyamıyordu. Boğazı dumandan, öğürmekten tahrip olmuştu."Seni buradan götürüyorum," dedi kardeşi.Güçlü kollar Raistlin'in bedeninin altına kaydı. Caramon'un tanıdık ter ve deri kokusunu aldı, gıcırdayan zırhının, geniş ağızlı kılıcının taşa vurarak şıngırdamasının tanıdık sesini duydu."Hayır!" Raistlin kendini kurtarmaya çalıştı. Güçsüz, zayıf eliyle kardeşinin heybetli göğsünü ittirdi. "Bırak beni, Caramon! Sınav' im daha bitmedi! Bırak beni!" Sesi anlaşılabilir bir gaklama gibiydi. Tıkandı, öksürdü.Caramon kardeşini kaldırdı, kollarıyla sardı. "Hiçbir şey buna değmez, Raist. Rahat ol..."Beyaz ışığı tutan gümüş elin altından yürüdüler. Raistlin, kardeşinin yanaklarmdaki ıslak ve parıldayan gözyaşlarını gördü. Son bir girişimde bulundu."Gitmeme izin vermezler, Caramon!" Konuşabilecek kadar soluklanmaya çabaladı. "Bizi durdurmaya çalışacaklar. Sadece kendini tehlikeye atıyorsun."Caramon sertçe, "Bırak gelsinler," dedi. Sağlam adımlarla acele etmeden koridordan aşağı yürüdü.Raistlin aciz bit şekilde çöktü, kafası Caramon'un omzundaydı. Bir an için, kardeşinin gücünde teselli buldu. Sonra zayıflığına lanet etti, ikizine lanet etti."Seni salak!" dedi sessizce Raistlin. Kelimeleri yüksek sesle söyleyebilmek için gereken güçten yoksundu. "Seni koca, inatçı aptal! Şimdi ikimiz birden öleceğiz. Ve... elbette, sen beni korurken öle-424RUHDÖVENİçeksin. Ölümde bile sana borçlu olacağım...""Ah!"Raistlin, kardeşinin aniden sert bir nefes aldığmı duydu ve hissetti. Caramon'un yürüyüşü yavaşladı. Raistlin başını kaldırdı.Koridorun sonunda yaşlı bir adamın vücutsuz başı havada yüzüyordu. Raistlin fısıldanan kelimeleri duydu.Eğer zırhın cüruftan yapılmışsa..."Mmmmm..." Caramon göğsünde derinden gürledi... onun savaş narası.Caramon kardeşini nazikçe taş zemine yatırırken, Raistlin, "Benim büyüm onu yok edebilir!" dedi. Bu bir yalandı. Raistlin şapkadan tavşan çıkartmak için gereken enerjiye bile sahip değildi. Ancak Caramon onun yerine savaşırsa, özellikle de yaşlı adama karşı, kahrolurdu. Pazarlığı Raistlin yapmıştı, bundan yararlanan oydu, ödemeliydi."Yolumdan çekil, Caramon!"Caramon yanıt bile vermedi. Raistlin'in görüşünü engelleyerek Fistandantilus'a doğru yürüdü.Raistlin ellerini duvara koydu. Vücudunu taşa yaslayarak ayağa kalktı. Gücünü son bir çığlık için harcayarak, kardeşini uyarmayı umuyordu. Raistlin'in çığlığı hiç atılmadı. Uyarısı güvensizliğin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 254: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

şaşkınlığı içinde söndü.Caramon silahlarını bırakmıştı. Şimdi, kılıcının yerine kehribar bir çubuk tutuyordu. Diğer havadaki elinde, bir parça kürk vardı, ikisini birbirine sürttü, büyüyü söyledi. Kehribardan bir şim^; çaktı, cızırdayarak koridordan aşağı ilerledi, Fistandantilus'ıBT karsına çarptı.Kafa güldü ve hızla Caramon'un üstüne fırladı. Ama o geri çekilmedi, ellerini yukarı kaldırdı. Tekrar büyüyü söyledi. Başka bir yıldırım çaktı.Yaşlı adamın kafası mavi bir ateşle patladı. Uzaktaki bir düzlemden istediğini yapamamaktan kaynaklanan bir öfkeyle dolu, tiz bir çığlık yükseldi; ama ses yok olarak boşluğa karıştı.Koridor boştu.Caramon, "Artık buradan çıkıyoruz," dedi tatmin olmuş bir şekilde. Çubuğu ve kürkü beline takılı durak bir keseye tıktı, "Kapı hemen ilerde."425MARGARET WEISRaistlin duvara dayanarak soluk soluğa, "Nasıl... nasıl yaptın bunu?" dedi.Caramon durdu, kardeşinin vahşi, çılgın bakışlarından korkmuştu."Neyi yaptım, Raist?""Büyüyü!" Raistlin öfkeyle bağırdı. "Büyüyü!""Ah, o..." Caramon omuzlarını silkti, utanmış, önemsemez bir şekilde gülümsedi. "Her zaman yapabiliyordum." Ciddileşip sertleşti. "Çoğu zaman büyüye ihtiyacım olmuyor, kılıcım ve diğerleri var; ama sen kötü bir biçimde yaralısın ve zamanı o Üçle dövüşerek harcamak istemedim. Bunun için endişelenme, Raist. Büyü hâlâ senin uzmanlık alanın. Dediğim gibi, çoğu zaman ona ihtiyacım yok."Kendi kendine, "Bu mümkün değil," dedi Raistlin, doğru düzgün düşünmeye çabalıyordu. "Caramon benim elde etmek için yıllarca çalıştığım şeyi saniyeler içinde kazanmış olamaz... Bunun hiç anlamı yok! Bunda doğru olmayan bir şey var... Düşün, kahretsin! Düşün!"Aklını bulandıran fiziksel acı değildi. Onu tırmalayan, zehirü pençeleriyle onu parçalayan, içindeki eski acıydı. Caramon, güçlü ve neşeli, iyi ve nazik, açık ve dürüst. Caramon, herkesin dostu...Raisthn gibi -kavruk, sinsi- değil.Raistlin açıkça konuşarak, hayatında ilk defa rahatça düşünerek, "Sahip olduğum tek şeyim büyümdü," dedi. "Ve şimdi sen ona da sahipsin."Duvarı destek olarak kullanan Raistlin iki elini de kaldırdı, başparmaklarını birleştirdi. Kelimeleri, büyüyü yapacak olan kelimeleri söylemeye başladı."Raist!" Caramon geri çekilmeye başladı. "Raist, ne yapıyorsun? Hadi! Bana ihtiyacın var! Ben sana bakarım... her zaman olduğu gibi. Raist! Ben senin kardeşinim!""Benim kardeşim yok!"Soğuk, sert kaya tabakasının altında kıskançlık kaynadı ve köpürdü. Sarsıntılar kayayı yardı. Kızgın ve erimiş kıskançlık Raistlin' in bedeninden aktı ve ellerinden yanarak çıktı. Ateş parladı, dalgalar halinde ilerledi ve Caramon'u yuttu.Caramon haykırdı, alevleri söndürmeye çalıştı; ancak büyüden kurtuluş yoktu. Bedeni ateşin içinde soldu, küçüldü, porsumuş yaş-426RUHDÖVENİİl bir adamın vücudu oldu. Saçları ve sakalı ateşin izlerini belli belirsiz taşıyan, siyah bir cübbe giyen yaşlı bir adam.Fistandantilus ellerini ileri uzatmış bir halde Raistlin'e doğru yürüdü.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 255: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Eğer zırhın cüruftansa," dedi yaşlı adam yumuşak bir şekilde, "çatlağı bulurum."Raistlin hareket edemedi, kendini savunamadı. Büyü son gücünü de bitirmişti.Fistandantilus, Raistlin'in önünde dikildi. Yaşlı adamın siyah cübbesi gecenin hırpalanmış parçalarıydı; eti bozulmuştu ve çürü-yordu, kemikleri derisinden görünüyordu. Tırnakları uzun ve sivriydi, tıpkı bir cesedinkiler kadar uzun; gözleri, bir zamanlar Raistlin'in ruhundaki parlak ışıkla, ölüyü hayata döndürmüş olan sıcaklıkla parıldıyordu. Üstünde hiç et olmayan boynunda bir kantaşı asılıydı.Yaşlı adamın eli Raistlin'in göğsüne dokundu, alay ederek, işkence yaparak etini okşadı. Fistandantilus elini Raistlin'in göğsüne sapladı ve kalbini tuttu.Ölen bir asker, bedenini yaran mızrağın sapını elleriyle kavrar. Raistlin yaşh adamın bileğini sıkıca tuttu, ölümün bile gevşeteme-yeceği bir kavrayışla parmaklarını etrafına doladı.Yakalanmış, tuzağa düşmüş Fistandantilus, Raistlin'in tutuşunu çözmek için çabaladı; ancak kendini kurtaramadı ve genç adamın kalbini tutmaya devam etti.

Solinari'nin beyaz ışığı, Lunitari'nin kızıl ışığı ve Nuitari'nin kara, boş ışığı -Raistlin'in artık görebildiği ışık- kaybolmaya başla)^ görüşünde birleşti, kırpılmayan bir göz olarak kendisine baKtı. ^Fistandantilus genç adamın kalbini, o da yaşh adamın bileğini sıkıca tutarken, Raistlin, "Hayatımı alabilirsin," dedi. "Ancak karşılığında bana hizmet edeceksin."Göz kırpıldı ve sonra da kapandı.* 427"Kendi kardeşini mi öldürdü?" Antimodes, Par-Salian'ın söylediklerini tekrarladı, inanamayarak bir kez daha tekrarladı.Antimodes, Raistlin'in Sınav'ına karışmamıştı. Bir adayın ne öğretmeninin ne de akıl hocasının katılmaya izni yoktu. Antimodes diğer genç büyücülerden birkaçının sınavıyla ilgilenmişti. Çoğu epey iyi gitmişti, hepsi geçmişti; ancak hiçbiri Raistlin'inki kadar çarpıcı değildi. Antimodes kaçırdığı için üzülmüştü. Bunu duyana kadar... Şimdi şok olmuştu ve cidden huzursuzlanmıştı."Ve bu genç adama Kırmızı Cübbe mi verildi? Dostum, aklın yerinde mi? Bundan daha kötü bir hareket düşünemiyorum."Par-Salian, "Kardeşinin bir hayalini öldürdü," diye vurguladı. Anlamlı bir şekilde gülümseyerek, "Senin de kardeşlerin var, yanılıyor muyum?" diye sordu."Ne söylediğini anlıyorum ve... evet, kardeşimin alevler tarafından yutulduğunu görmekten memnun olacağım zamanlar oldu; ancak düşünce eylemden çok farklı. Raistlin onun bir hayal olduğunu biliyor muydu?""Bu soruyu ona sorduğumda," diye yanıtladı Par-Salian, "doğrudan bana baktı ve asla unutamayacağım bir ses tonuyla cevapladı, 'Fark eder mi?' "Antimodes, "Zavallı genç adam," diyerek içini çekti. "Zavallı genç adamlar demem lazım aslında, diğer ikiz de kendi kardeşi tarafından öldürülmesine şahit olduğuna göre. Bu gerçekten gerekli miydi?""Öyle olduğunu düşündüm. Garip gözükebilir ama ikisi arasında, fiziksel olarak daha güçlü olmasına rağmen, Caramon, Raistlin' in ona bağımlı olmasından daha çok kardeşine bağımlı. Bu göste-428RUHDÖVENİriyle o sağlıksız ilişkiyi koparmayı, Caramon'u kendisine bir hayat kurması için ikna edebilmeyi ummuştum. Fakat korkarım planım başarılı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 256: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

olmadı. Caramon, kardeşini tamamen akladı. Raistlin hastaydı, aklı başında değildi, kendi yaptıklarından sorumlu tutulamazdı. Ve artık, her şeyi daha da karıştırmak için, Raisthn kardeşine her zamankinden daha çok bağımlı.""Genç adamın sağlığı nasıl?""İyi değil. Yaşayacak ama sadece ruhu, bedeninden daha güçlü olduğu için.""Yani Raistlin ve Fistandantilus karşılaştı. Ve Raistlin pazarlık yapmayı kabul etti. O iğrenç liçi beslemek için kendi yaşam enerjisini verdi."Par-SaUan ihtiyatla, "Bir karşılaşma ve bir pazarlık oldu," diye tekrarladı. "Ancak bu sefer Fistandantilus'un pazarlık ettiğinden daha fazlasını aldığına inanıyorum.""Raistlin hiçbir şey hatırlamıyor mu?""Hiçbir şey. Fistandantilus onun icabına baktı. Genç adamın hatırlamasını istediğini sanmıyorum. Raistlin pazarlığı kabul etmiş olabilir ama diğerleri gibi ölmedi. Bir şey onun sağ kalmasına ve meydan okumasına neden oldu. Eğer Raistlin bir gün hatırlarsa, bence ciddi tehlike altında olacak olan Fistandantilus.""Genç adam kendisine ne olduğuna inanıyor?""Sınav'ın kendisi sağlığını bozdu; onu, hayatının sonuna kadar kendisine eziyet edecek zayıf bir kalp ve ciğerlerle bıraktı. Bunu kara elfle yaptığı dövüşe bağlıyor. Onu bu düşüncesinden vazgeçirme-dim. Ona gerçeği söylemiş olsaydım, bana inanmazdı." -»»»« ^' -«-* ^"Sence bir gün gerçeği öğrenebilir mi?"Par-Salian, "Sadece kendisi hakkındaki gerçeği öğrenebilirse," . diye yanıtladı, "içindeki karanlıkla karşılaşmalı ve onu kabul etmeli. Ona, eğer isterse, görebileceği gözler verdim; Büyücü Raelana'nın kum saati gözlerini. Böylece baktığı her şeyde zamanın geçtiğini görebilecek. O gözlerde gençlik solar, güzellik yiter, dağlar toza dönü-şur."Ve bu işkenceyle ne başarmayı umuyorsun?" diye öfkeyle sordu Antimodes. Meclisin başının gerçekten çok ileri gittiğini düşünüyordu."Kibirini delmeyi... Ona sabrı öğretmeyi... Ve söylediğim gibi;429MARGARET WEISeğer bakışlarını içine döndürürse, kendi içini görme yeteneğini öğretmeyi... Hayatında pek mutluluk olmayacak," diye itiraf etti Par-Salian ve ekledi, "kaldı ki Ansalon'daki hiç kimsenin pek mutlu olacağını sanmıyorum. Hem, benim zalimliğim olduğuna inandığın şeyi telafi ettim.""Asla...""Söylemene gerek yoktu, dostum. Ne hissettiğini biliyorum. Raistlin'e Magius'un Asası'm verdim, en güçlü büyülü eşyalarımızdan biri. Ancak onun gerçek gücünü öğrenene kadar uzun zaman geçecek."Antimodes sertti, yatıştınlmayı reddetmişti. "Ve artık kılıcına sahipsin."Par-Salian ciddiyetle, "Metal ateşe dayandı," diye yanıtladı, "ve yumuşamış ve saf olarak çıktı, keskin bir kenarla birlikte. Şimdi genç adamın çalışması lazım, gelecekte ihtiyaç duyacağı yeteneklerini bilmeli ve yenilerini öğrenmeli.""Meclisten kimse onu çırak olarak almaz, eğer bir şekilde Fistandantilus'la bağlantılı olduğunu düşünürlerse asla. Siyah Cüb-beliler bile... Ona güvenmezler. O zaman nasıl öğrenecek?""Bir usta bulacağına inanıyorum. Bir bayan onunla ilgilendi, çok fazla ilgilendi.""Ladonna değil herhalde." Antimodes suratını astı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 257: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

"Hayır, hayır. Başka bir bayan, çok daha büyük ve daha güçlü." Par-Salian pencereden dışarıya, kızıl ayın bir yakutun parlaklığıyla ışıldadığı yere göz attı.Antimodes, "Ah, öyle mi?" dedi, etkilenmişti. "Eh, eğer durum buysa, onun için endişelenmeme gerek yok sanırım. Yine de, o çok genç ve çok zayıf ve bizim pek vaktimiz kalmadı.""Söylemiş olduğun gibi, Karanlık Kraliçe'nin güçlerini toplamasına, saldırısına başlamak için hazır olmasına daha birkaç yıl var."Antimodes, "Yine de, savaş bulutları toplanıyor," dedi tedirgin bir şekilde. "Batan güneşin son ışıklan altında tek başımıza duruyoruz. Ve tekrar soruyorum, gerçek tanrılar şimdi onlara ihtiyacımız olduğunda neredeler?"Par-Salian kayıtsızca, "Her zaman oldukları yerde," diye yanıtladı.4308

Raistlin, Yüksek Büyücülük Kulesi'nde bir masanın başındaki ahşap bir iskemlede oturuyordu. Birkaç gündür kulede kalıyordu; Par-Salian, genç adama Sınav'ın etkilerinden kurtulmak için gerek gördüğü kadar kulede kalmasına izin vermişti.Raistlin hiçbir zaman tam olarak iyileşemeyecekti. Asla fiziksel olarak güçlü ya da sağlıklı olmamıştı; ama şimdiki durumuyla karşılaştırıldığında, eski halini kıskanıyordu. Bir an gençlik günlerini düşündü; o günlerin, enerjisinin've kuvvetinin değerini hiçbir zaman tam olarak anlamamış olduğunu pişmanlıkla fark etti. Ama geri döner miydi? Parçalanmış bedenini bütün olanıyla değiştirir miydi?Raistlin'in eli, yanı başında duran, asla kendinden uzak tutmadığı Magius'un Asası'nın ahşabına dokundu. Tahta pürüzsüz ve ılıktı, asanın içindeki büyü parmaklarının karıncalanmasına neden oldu, insana keyif veren bir duyguydu bu. Asanın yapabileceği büyü hakkında belli belirsiz bir fikri vardı. Büyülü bir eşyajj^ sdjMp-* olan bir büyücünün, onun güçlerini, kendisinin bulması gerekirdi. Yine de şimdi bile asanın muazzam büyülü gücünün farkındaydı ve bunun zevkini çıkardı.Kulede asa hakkında pek bir bilgi yoktu; Magius'la ilgili birçok eski el yazması, büyücüler, Wayreth'teki kuleye geçmek için Palanthas Kulesi'ni terk ettiğinde kaybolmuştu. Asa çok daha değerli olduğundan saklanmış ve -Par-Salian'a göre- bütün bu asırlar boyunca kullanılmadan durmuştu.Raistlin'in sorusu üzerine, asanın dünyaya geri dönmesi için, vakit uygun değildi, demişti Par-Salian, kaçamak bir şekilde. Şimdiye kadar asaya ihtiyaç duyulmamıştı. Raistlin ejderhalarla savaşmakta431MARGARETVVEISyardımcı olduğu iddia edilen asa için zamanı şimdi neyin doğru kıldığını merak etti. Bunu bulacakmış gibi gözükmüyordu. Par-Salian fikirlerini kendine sakladı. Raistlin'e bilgi sağlayabilecek kitapların yerleri dışında asa hakkında hiçbir şey söylemeyecekti.O kitaplardan biri şu anda önündeydi; Huma'nın maiyetindeki bir katip tarafından yazılmış ufak boyutlu bir yarım forma. Kitap, yardımcı olmaktan çok moral bozucuydu. Raistlin, burç duvarlarına adam yerleştirmek ve nöbetleri ayarlamak gibi bir savaş büyücüsüne yararlı olabilecek bir sürü bilgi edindi; ama asa ile ilgili pek bir şey yoktu. Öğrendiklerini de dolaylı yoldan bulmuştu. Magius'u anlatan katip, büyücü, kuşatma altındaki bir kalenin en yüksek kulesinden hiçbir zarar görmeden, hepimizi büyük bir hayret ve şaşkınlık içinde bırakarak aramıza atladı, diye yazmıştı. Asasının büyüsünü kullandığını iddia etti...

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 258: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Raistlin kendi küçük cildine yazdı: Görünüme göre asanın, sahibini havada bir tüy gibi uçurma kabiliyeti var. Büyü asanın özünde mi var? Büyüyü harekete geçirmek için büyülü sözlerin söylenmesi gerekiyor mu? Kullanımının bir sınırı var mı? Büyüsü, asanın sahihi olan büyücüden bir bankası için de çalıpr mı?Bütün bunlar cevaplandırılması lazım olan sorulardı ve bu asanın büyülerinden sadece birisi içindi. Raistlin, tahtanın içine gizlenmiş daha birçoğunun olması gerektiğini tahmin etti. Bilmemek sinir bozucuydu. Hepsini açığa çıkarmış olmayı isterdi. Asanın güçlerinin tamamı ona sunulmuş olsaydı bile çalışmalarına devam ederdi. Eski yazmalar yalan söylüyor olabilirdi. Bilgiyi özellikle saklıyor olabilirlerdi. Kendisinden başka kimseye güvenmiyordu.Çalışmaları yıllarını alabilirdi, ama...Bir öksürük spazmı çalışmasını kesti. Öksürük acı veriyordu; kuvvetten kesiyor, korkutuyordu. Nefes borusu tıkandı, soluk alamadı ve nöbet daha da kötüleşince bir daha asla nefes alamayacağı hissine kapıldı, boğulacak ve ölecekti.Bu kötülerinden biriydi. Savaştı, nefes almak için çabaladı. Havasızlıktan bayılır gibi oldu, başı döndü ve en sonunda bir parça rahatlayarak soluk almayı başardığında, harcadığı çaba yüzünden o kadar yorulmuştu ki; başını kollarının üstünde masaya yaslayıp dinlenmek zorunda kaldı. Neredeyse ağlar bir durumda orada yattı. İncinmiş kaburgaları canını dayanılmaz bir biçimde acıtıyor, diyaf-432

-a» RUHDÖVENİramı öksürmekten yanıyordu.Omzuna şefkatli bir el dokundu."Raist? İyi... iyi misin?"Raistiin oturduğu yerde dikildi, kardeşinin elini ittirdi."Ne aptalca bir soru! Senin için bile... Tabi ki de iyi değilim, Caramon!" Raistiin bir mendille dudaklarına hafifçe dokundu, çektiğinde kanla lekelenmişti. Mendilini hızla yeni kırmızı cübbesinin gizli ceplerinden birine sakladı.Caramon, kardeşinin aksi tavırlarına aldırmayarak sabırla, "Yardım etmek için yapabileceğim bir şey var mı?" diye sordu."Beni yalnız bırakabilir ve çalışmamı bölmekten vaz geçebilirsin!" diye yanıtladı Raistiin. "Toplandın mı? Bir saat içinde gideceğiz, biliyorsun."Caramon, "Yeteri kadar iyi olduğundan eminsen..." diye başladı. Kardeşinin sinirli ve ters bakışını fark edince dilini ısırdı. "Ben... gidip toplanayım," dedi, oysa zaten toplanmış üç saattir bekliyordu.Caramon parmak uçlarında ilerleyerek odadan çıkmaya başladı. Son derece sessiz olduğuna gerçekten inanıyordu. Aslında, takırdaması, şangırdaması ve gıcırdamasıyla, geçit töreni yapan bir alay dağ cücesinden daha çok ses çıkartıyordu.Raistiin cebine uzanarak kendi kanıyla ıslanmış olan mendili çıkarttı. Karanlık, uzun bir an boyunca düşünerek ona baktı."Caramon," diye seslendi."Evet, Raist?" Caramon arkasını döndü, acınacak derecede endişeliydi.Birlikte uzun yıllar geçireceklerdi; birlikte çalışarak, bıi*iikc#ya--sayarak, birlikte yiyerek, birlikte savaşarak. Caramon ikizinin kendisini öldürdüğünü görmüştü. Raistiin, kendisinin öldürdüğünü görmüştü.Çekicin vuruşları. Birbiri ardına...Raistiin derinden bir iç geçirdi. "Evet, kardeşim. Benim için yapabileceğin bir şey var. Par-Salian bana öksürüğümü rahatlatacağına inandığı bir karışımın reçetesini verdi. Reçeteyi ve içindeki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 259: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

malzemeleri kesemde bulacaksın, orada, iskemlenin üzerinde duruyor. Eğer onu benim için hazırlayabilirsen..."Caramon heyecanla, "Yapacağım, Raist!" dedi. İkizi, mücevherler ve çelik paralardan oluşan bir servet vermiş olsaydı bile bundan433MARGARET WEISdaha memnun gözükemezdi. "Hiç çaydanlık gözüme çarpmadı ama kesin buralarda bir yerde vardır... Ah! evet, işte burada. Sanırım daha önce görmedim. Sen çalışmaya devam et. Ben sadece bu yapraklan ölçeceğim... Aman! Bu berbat kokuyor! Emin misin?.. Boş ver," diye aceleyle ekledi Caramon. "Ben çayı yapayım. Belki de kokusundan daha iyi bir tadı vardır."Çaydanlığı koydu, sonra da demliğin üzerine eğildi, yaprakları tıpkı bir gnomun. Yaşam Araştırması üzerine verdiği özenle karıştırıyor ve ölçüyordu.Raistlin okumasına geri döndü.Magius, asastyla öğrenin kafasına vurdu. Onu kurtarmak için hamle yaptım, keza ogrelerin kalın kafalı olduğu bilinir ve ben de büyücünün asasının pek bir zarar verebileceğine inanmıyordum. Ancak ogre beni §aprtarak ölüp, yere yuvarlandı, sanki yıldırım çarpmış gibiydi.Raistlin, bunu dikkatle not etti; Asa, belli ki bir vurucun gücünü arttırıyor, diye yazdı.Caramon demliğin kaynamasını izlerken dönerek, "Raist," dedi, "Sadece... bilmeni istiyorum. Olanlar hakkında... Anlıyorum..."Raistlin kafasını kaldırdı, yazmaya ara verdi. Kardeşine bakmadı, gözlerini pencereden dışarıya dikti. Wayreth Ormanı kuleyi çevreliyordu. Solan yapraklara, yapraksız dallara, çürümüş ve bozulmuş kütüklere baktı."Bu olaydan ne bana ne de bir başkasına asla bahsetmeyeceksin, kardeşim, yaşadığın sürece. Anlıyor musun?""Elbette, Raist," dedi Caramon alçak bir sesle, "anlıyorum..." İşine geri döndü. "Çayın neredeyse hazır."Raistlin okumakta olduğu kitabı kapattı. Katibin eski tarz el yazısını çözmeye çalışmaktan gözleri yanıyordu, artık kullanılmayan Ortak lisan ile askerler arasında kullanılan bir argonun karışımını tercüme etmek için harcadığı çabadan bitkin düşmüştü.Raistlin kalemi tutmaktan ağrıyan ellerini esneterek, Magius hakkındaki cildi kuzeye olan uzun yolculukları sırasında okumak üzere kemerine soktu. Solace'a geri dönmüyorlardı. Antimodes, ikizlere savaşçı kiralayan ve Antimodes'in söylediğine göre, bir savaş büyücüsü tutmaktan memnun olacak bir soylunun adını vermişti. Antimodes o yöne doğru gidiyordu. Genç adamların kendisiyle bir-434-J»RUHDÖVENİlikte at sürmesinden memnun olacaktı.Raistlin seve seve kabul etti. Ayrılmadan önce Başbüyücüden öğrenebileceği kadar çok şey öğrenmeyi planladı. Antimodes'in kendisini çırak olarak alacağını ummuş ve hatta bunu istemeye cesaret etmişti. Ancak Antimodes reddetmişti. Asla çırak almazdı... ya da en azından öyle söyledi. Sabrı yoktu... Bu günlerde çıraklık için pek olanak olmadığını da sözlerine ekledi. Raistlin kendi başına çalışsa çok daha iyi olurdu.Bu pek doğru değildi (kimse bir Beyaz Cübbeli'nin yalan söylediğini söyleyemez). Sınavı vermiş olan bütün diğer büyücüler çırak olarak kabul edilmişti. Raistlin kendisinin neden bir istisna olduğunu merak etti. Epey düşündükten sonra, bunun Caramon'la ilgili bir şey olması gerektiğine karar verdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 260: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

Kardeşi demliği sallarken, acayip bir ses çıkartıyor, yere kaynar su ve şifalı otları saçıyordu.Gençliğimin günlerine geri döner miydim?O zamanlar vücudum güçsüz gözüküyordu, ancak şu anda içinde bulunduğum ve sadece irademle bir arada duran bu kırılgan kemik ve et topluluğuna göre daha güçlüydü. Geri döner miydim?O zamanlar güzelliğe bakardım ve güzelliği görürdüm. Şimdi güzelliğe bakıyorum ve onu boğulmuş, şişmiş ve biçimini kaybetmiş olarak, zamanın nehrinde aşağı sürüklendiğini görüyorum. Geri döner miydim?

O zamanlar ikizdik. Rahimde beraber, doğumdan sonra beraber, hâlâ beraber ama artık ayrı. Kardeşliğin ipek ipleri kopuk; aramızda sallanıyor, asla tekrar bağlanamaz. Geri döner miydim?^- •-»-«¦ *«•Raistlin, değerli notlarının olduğu cildi kapatarak bir kalem aldı ve kapağına yazdı:Ben, Magus.Ve süratli, güçlü bir darbeyle altını çizdi.b *435SON SOZBir akşam, ben, dünyanın tarihini yazmak olan her zamanki işimle uğraşırken, Bertram, benim sadık ama bazen münasebetsiz olan yardımcım, sessizce çalışma odama girdi ve işimi bölmek için izin istedi."Sorun ne, Bertram?" diye sordum; çünkü adam bir gnomun, bir yangın aletini Büyük Kütüphane'ye getirmesine tanık olmuş gibi solgundu."Bu, Usta!" dedi, sesi titriyordu. Titreyen ellerinde siyah bir kurdeleyle bağlanmış ve siyah mürekkeple damgalanmış küçük bir parşömen rulosu vardı. Mürekkebin üzerineki damga bir göz mühü-rüydü."Bu nereden geldi?" diye sordum ama onu kimin göndermiş olabileceğini anında anlamıştım.Bertram, "Sadece bu. Usta," dedi, ruloyu parmaklarının ucuyla tutuyordu. "Bilmiyorum! Bir dakika önce orada yoktu. Ve ikinci dakikada oradaydı."Bertram' dan bundan daha mantıklı bir cevap alamayacağımı bilerek, ona ruloyu masanın üstüne bırakmasını ve çekilmesini söyledim. Onu boş zamanımda okuyacaktım. Mektubu bırakmakta açıkça gönülsüzdü, onun alev alacağına ya da başka bir saçmalığa yol açacağına kesinlikle inanıyordu. Ancak ondan istediğimi yaptı ve ardına bakarak çıktı. O zaman bile kapımın önünde -sonradan öğrendiğim üzere- yanı başında bir kova suyla bekledi, hiç kuşkusuz ilk dumanda onu benim üzerime dökmeye niyetliydi.Mühürü kırıp kurdeleyi açtığımda, bir kısmını buraya dahil ettiğim, bu mektubu buldum.436RUHDÖVENİAstinus'a,Cüretkar bir girdimde bulunmak üzere olabilirim. * Kuvvede muhtemel bu girimimden geri dönmeyeceğim (eğeryapmaya karar verirsem); eğer dönersem, bu farklı bir şekilde olacak. Eğer bu arattırma sırasında ölümümle karşılaşırsam, sana yaşamımın ilk yıllarını yayımlaman için izin veriyorum, bu benim en büyük sırrım olan Yüksek Büyücülük Kulesindeki Sınavımı da kapsıyor. Bunu benim ve ailem hakkında çıkartılan bir sürü çılgın hikaye ve yalana karşılık olarak yapıyorum. Bu izni sana Caramon'un da kararıma katılması koşuluyla veriyorum...Bazılarının ima ettiği gibi Raistlin'in bana verdiği görevi unutmadım. Ne Caramon, ne de ben, zamanın kitabının yayımlanması için doğru olduğuna inanmadık. Artık yeğeni Palin erkeklik çağına

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 261: Margaret Weis - Ruh Döveni/Ejder Raistlin Tarihçeleri 1

geldiğinden ve Kule'de kendi Sınavına girmiş olduğundan Caramon, kitabın basılması için izin verdi.Bu, Raistlin'in yaşantısının ilk yıllarının gerçek hikayesi. Akıllı okuyucular, bu hikaye ve önceden yazılmış diğerleri arasındaki tutarsızlıkları fark edecektir. O okuyucuların Raistlin Majere adının yıllar içinde bir efsane halini almış olduğu gerçeğini göz önüne tutacağına inanıyorum. Büyük büyücü hakkında yazılan, anlatılan ve söylenenlerin çoğunluğu ya yalan ya da çarpıtılmış bir gerçeklik.Bunların bir kısmından ben sorumluyum; zira Raistlin'in hayatı ile ilgili kimi konularda insanları özellikle yanılttım. Yüksek Büyücülük Kulesi'ndeld Sınav -onun üzerinde harap edici ve vahini bir etki yaratmış olan Sınav- en önemlilerinden biriydi. Sınav ı ilemgiü başka hikayeler de var; ama gerçek hikaye burada ilk olarak yazıldı.Büyücüler Meclisi uzun zaman önce Sınav'ın doğasının gizli tutulmasına karar vermişti. Raistlin'in 'ölümü nün ardından, onunla ilgili çılgın ve zararlı dedikodular dolaşmaya başladı. Caramon, bu dedikodulara bir son vermek için Par-Salian'dan izin istedi. Dedikodular, Krynn üzerinde yaşayan bütün büyü kullanıcılarının ününü lekeleyecek gibi gözüktüğünden, Meclis hikayenin anlatılması için izin verdi, ama belli gerçeklerin değiştirilmesi koşuluy-la.Böylece Caramon, Raisthn'in Sınav'inin kısaltılmış bir hikayesinin yazılmasını sağladı; ki o da ikizlerin Sınavı olarak biliniyor. As-* Bahsettiği olay, onun Abyss'e girme ve Takhisis'i devirme girişimidir. İlgilenenler bu hikayeyi Büyük Kütüphanede, "Ejderhamızrağı Efsaneleri" olarak isimlendirilmiş kitaplarda bulabilirler.437MARGARET WEISlında hikaye doğru, ancak gerçek olayların önceden betimlendiğinden çok daha farklı olduğunu göreceksiniz.Raisdin'in mektubunun son kısmıyla bitiriyorum....Arttk sessizliği kırıyorum çünkü gerçeklerin bilinmesini istiyorum. Eğer benden sonra gelecekler tarafından yargılanacaksam, gerçekler için yargılanayım.Bu kitabı bana hayat vermiş olana adıyorum.Raistlin Majere438

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)