8
6 ÇAĞIN MİMARI

MİMARI ÇAĞIN · 2014. 5. 27. · MİMARI. zamanın ruhu üzerinden mimarlık yolculuğum. özgün gürsürer - 502131028. Özgürlüğü Seyreden İnsanlar, Paris 2011 Hepimiz

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • 6 ÇAĞ

    INM

    İMARI

  • zamanın ruhu üzerinden mimarlık yolculuğum.

    özgün gürsürer - 502131028

  • Özgürlüğü Seyreden İnsanlar, Paris 2011

    Hepimiz akıllı çocuklardık, Beyoğlu’nda takribi 150 yaşında, yığma, oldukça büyük bir lise binasının üç katından ikincisinde, geniş ve yüksek tavanlı bir sınıfın en arka sırasında oturmuş dersi dinliyordum. Mösyö Batteau uzun boylu, ince yapılı, ciddi bakışlı bir fransız evladıydı. Aydınlanma çağı ve rasyonalizmle bizi tanıştırmak için biçilmiş kaftandı. Toplum sözleşmesi, ilk ansiklopedi, insan hakları bildirisi, kuvvetler ayrılığı, Robespierre, 1789 devrimi… bunların hepsi aklın üstünlüğü ile başarılmıştı. Öğrenmek, bilmek, sorgulamak, birey olmak, akıl ile değerlendirmek gerekiyordu. Hepimiz akıllı çocuklardık, mutlak doğruya akıl ile ulaşacağımızdan emindik.

  • Halı yıkayanlar, İstanbul 2010

    Kent büyümüştü. Aslında doğma büyüme İstanbulluydum. Ancak İstanbul ile tanışmam üniversiteye yeni başladığım dönemde oldu. Aylakça bir özgürlükle kalabalığa karıştım. Kendimi sokaklara, eski mahallelere ait hissettim. Çevrem değişiyordu, bir yandan kentin işlek noktalarında pırıl pırıl ve dev gibi alış veriş merkezleri-rezidanslar yükseliyor, diğer yandan eski sokaklar yeniden keşfedilirken, kafe ve barlar ayak bastığım her yerde peşimden geliyordu. Akşamları Taksim Meydanı girişinden İstiklal Caddesi’ne doğru baktığımı hatırlıyorum. Birazdan içine dalacağım kalabalığı nefesimi tutarak seyreder, mağazaların ve süslü cadde ışıklarının önünde inip kalkan siluetlere heyecanlanırdım. Globalleşen kentle, endüstriyelleşen kent arasındaki paralellikleri bugün kursam da galiba o günlerde anladım ondokuzuncu yüzyılda Paris nasıl bir yerdi.

  • Bostancı’da İsimsiz Modern, İstanbul 2012

    Yaşadığım yere modern düşünce biraz geç gelmiş olsa gerek. En azından mimarlık alanında bunu söyleyebiliriz. Bizim Kadıköy’ün tipik apartmanlarından bahsediyorum. Çoğu altmışlar ve sonrasında inşa edilen bu yapılar birbirlerine benzerler, geniş balkonları, uzun ve büyük pencereleri, yalın cepheleri-yle jenerik apartmanlardan kolayca ayırılırlar. Ancak modern mimarlıkla ilişkilerini kurmak biraz daha zordur; Mimarlık Fakültesi’nde ilk yıllarımda yani Villa Savoye’u yeni tanıdığımda bizim güzel apartman-larla arasında biçimsel bir benzerlik kuramamıştım. Modernizmin öğretisinde önemli olanın biçim değil, işlev olduğunu kavramak gerekiyordu. Nedense çok daha sonra tanıdığım 1919 yılına tarihlenen Maison Domino ile taşlar yerine oturdu. Betonarme karkas, serbest cephe, serbest plan; Kadıköy’ün apartmanları aslında ilk fikirden 50 sene sonra üretilmişlerdi.

  • Canlı Yayın Aracı, İstanbul 2013

    Gezi kelimesi Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlük’ünde ancak dördüncü anlamında bugün ifade ettiklerinden ufak bir iz taşıyor: ‘‘Gezinti yeri: İnönü gezisi. Taksim gezisi.’’ Bahsettiğim anlam hayaller, özgürlük ve isyan değil. Daha çok hayal kırıklığı ve baskılar karşısında gösterdiğimiz duygusal bir tepki olabilir. Çünkü, 80 sonrası doğmuş orta sınıf çocukları olarak ortak payemiz kandırılmış olmamızdı. Üniversiteyi kazanma endeksli bir yarış ve onca yıllık sabırdan sonra, öğrenimimiz bittiğinde ne bize vaadedildiği gibi özgürdük, ne de sınıf atlayabilmiştik. Üç kuruş maaşa çok yoğun bir tempoda kendimizi herşeyden vazgeçmiş olarak bulduk. Üstelik mavi yakalı yaşıtlarımızın aksine bu kadere son derece hazırlıksızdık. Yaşadığımız hayal kırıklığının üstüne bir de otoritenin mevcut kurtarılmış bölgeler-imize sarkması tuz biber oldu. Sokağa çıktık, 1968 öğrenci hareketlerinden farklı olarak hiç bir stratejik amaç gütmedik, tepkimizi kustuk ve evlerimize dağıldık.

  • Centre Pompidou, Paris 2011

    Üzerine yazması en zor başlık post-modern olmalı. Herhalde insan içinde olduğu şeye dışarıdan bakmakta zorlanıyor. Bugün kimse okulda mimar olmayı öğretmiyor, çünkü nasıl mimar olunacağının kesin bir tanımı artık yok. Mimarlığın kesin kuralları ya da mutlak bir teorisinden bahsedemiyoruz. Herşeyin iç içe geçtiği, sınırların kaybolduğu bir noktada bulunuyoruz ve vardığımız her yargıda, çizdiğimiz her çerçevede yeni çelişkiler yaratıyoruz. Mimarlık bundan böyle sadece içerik değil, bağlam, anlam, süreç, deneyim gibi karmaşık bir ilişkiler ağından oluşuyor. Günümüzde mimarlık bu ilişkiler üzerinden kuruluyor.

  • İTÜ İç Mimarlık Bitirme Projesi Makedi, İstanbul 2010

    Paul Virilio’nun ‘‘The Overexposed City’’makalesi tam yirmi yıl önce yazılmış olmasına ve o günden bu güne çok şey değişmiş olmasına rağmen içinde bulunduğumuz dijital çağa her zamankinden daha çok uyuyor. Yazarın belirttiği ‘yapılı çevrenin elektronik bir topos içinde varolma durumu’nu sosyal medyanın, bir adım öteye taşıyarak, kamusal alanı elektronik bir ağın içinde ürettiğini söyleyebiliriz. Bu mecrada sadece bireyler değil, mimarlık da yeniden varoluyor. Peki bilgisayar içerisinde üretim ve temsil yeni bir mimarlık deneyimine olanak tanıyor mu?