2
MÜDLiC menf Müdlicl Alkame b. Mücezziz'i tayin fetihlerine Be- ni Müdlic askerlerinden bir Hz. Os- öldürülmesinin bir müd- det Yezld b. Hikis ei-Müdlicl'nin de Hiribta'da üslenen Hz. Osman taraf- içinde yer ve Hz. Ali'nin va- lisine biat Daha olay- larda rastlanmayan Beni Müdtic'- den Dimyat ve çevresine Önemli ravilerden Abdurrahman b. Malik b. ile Sahr b. Abdullah b. Harmele, Ebü Nadle Hibban b. Halid ve fakihi Kemaleddin Ahmed b. Amr Beni Müdlic'e mensup ki- : Buhar1. "Fera'iZ", 31; Müslim, "Raçlacu, 40; Va- el-Megazf, 404; II, 783; lll, 945; es-Sfre 2 , I, 489-490, 599; ll, 429; Sa'd , et-Ta- bah;at, 10, 63; Belazürl, Ensab MahmOd Firdevs ei-Azm), 1997-2000, I, 305, 336; X, 62-65; Müberred, el-Kamil M. Ahmed ed- Da ll). Beyrut 1406/1986, ll, 577; Tabert Tarfl; (Ebü'l-Fazl), ll, 406, 408; III , 66; IV, 549; Dü- reyd, s. 195; Hazm. Cemhere, s. 187; Abdülber, 362; Sem'anl, el- Ensab (BarOdl), V, 232-233; el- Kamil, ll, 112, 344, 374; lll, 26, 269; Makrlzl, lmta'u'l- esma' MahmOd M. Kahire 1941, I, 42, 55; Hacer. I, 321, 408; Cevact Ali, el- I, 400, 515; IV, 267,312, 532; VI, 204; Muhammed Hamldullah, Beyrut 1987, s. 266; Köksal, Tarihi (Mek- ke), s. 418-421; Ömer Kehhale, Mu'cemü 1!'-a- bii'ili'l-'Arab, Beyrut 1991, lll, 1061; Abd Avn er- Ravzan , Mevsü'atü'l-h;abii'ili'l-'Arabiyye, Am- man 2002, I, 518. M SARIÇAM MÜDREC Kerim'in halde sahabilerin ellerindeki mushaf metni ilave ettikleri kelime L L (bk. KIRAAT). MÜDREC Sened veya metnine, olmayan bir ilave edilen hadis. _j _j Sözlükte "eklemek, ilave etmek" anla- dere kökünden türeyen müdrec kelimesi "kendisine ekleme demektir. Terim olarak senedinde veya metninde bir bulunan hadisi ifade eder. Böyle bir ilaveye idrac denir. Müd- rec hadisi rivayet eden hoca hadisin met- 474 nini yahut senedini onu dinle- yen talebe bu metnin da veya senedde zannedip bu naklederse de muhaddisler ha- disi rivayetlerle farkedip düzeltirler. Müdrec tabiri ilk üç belli bir ta- mevzü, muallel, maklüb, muztarih ve münker gibi terimlerle birlik- te hadisin ve metrük etmek üzere (Tirmizi, s. 21 o). Terim üzerinde ilk defa duran ve onu Hakim en-Nisabürl dan Hatlb bu konuda müsta- kil bir eser hadis usulcüleri de bilgileri eserlerinde Müdrec hadis "müdrecü'l-isnad" ve "müdrecü'l-metn" olmak üzere iki nüshaya göre bir veya ilavenin müdrecü'l-isnact Ha- göre üç, Hacer ei-As- kalanl'ye göre olabilir. Birçok bulunan hadisi nakleden ravi sened- leri birbirine iki isnadla gelen sahih iki hadisi senedierden bi- riyle rivayet edebilir veya hadislerden biri- ni kendi senediyle rivayet etmekle birlikte hadisin metninden bir ona katabilir. Kendisine iki isnadla biri tam, eksik iki metin halinde hadisin tam olan metnini eksik metnin se- nediyle rivayet edebilir. bir hadisin senedini zikrettikten sonra hadisin metni öyle naklede- bilir Hacer ei-Askalan!, en-Nüket, ll , 832-837). Tirmizi'nin Süfyan es-Sevr! > b. Hayyan ei-Küfi > Ebu Vail b. Sele- me > Amr b. > Abdullah b. Mes- 'üd tahric en büyük güna- mahiyetine dair birinci rivayet ("Tefs1- 25) olup bu hadisin senedinde Amr b. b!l'in yer gerekir. Hadisin Sü- nen-i Tirmiz;i'de babda yer alan ikin- ci rivayetiyle rivaye- tinin senedinde 2/3) Amr b. bunu göstermektedir. Nitekim senedler üze- rinde inceleme sonunda Tirmizi'- nin, içinde da yer senedi bir senedie Hadisin metnine idrac metnin veya da sonunda bulunur. Hz. Peygamber'in Hi- ra çekilip ibadet anla- tan rivayetin "ve kane yahlü bi-gari Hirain fe yetehannesü fihi -ve hüve't-teabbüdü- el-leyaliye zevati'l-adedi" (O Hira na çekilir ve burada birkgün tehannüs ederdi -tehannüs ibadet etmek demektir-) ibaresindeki (Buhar!, Müslim, 252) "ve hüve't-teabbü- dü" ifadesini hadisin ravilerinden Zühr! için ilave Hacer ei- Askalanl, Fet!J,u'l-barf, 1, 23), fakat daha sonraki raviler bu hadisin met- nine ait Sened ve metninin durumuna göre müdrec hadis sahih, hasen veya ola- bilir. Hadiste bulunan garlb bir kelimeyi veya bir ifadeyi izah için ittifakla ka- bul sonucu meydana gelen idrac, ravi için bir kusur etme- mekle birlikte bu durumun ravide görülmesi onun zabt zarar verir, kasten ise adalet yok eder. Müdrec hadis konusunu li'l-müdrec fi'n-na]fl eseriyle Muhammed b. Matar ez-Zehranl, 1-11 , Ri- yad 1418/1997) ilk defa ele alan Hatlb ei - Kitap senedinde ve metnin- de idrac bulunan 111 rivayeti içermekte, ancak bir müdrec olma- belirtilmektedir. Hacer ei-Askala- nl eseri yeniden ve Ta'rif (Tal!:rfb '1-menhec bi-tertib (tai!:- rfb)i'l-müdrec (en-Nüket, ll , 811; 1, 465). Onun Ta]f- vimü's-sinad bi-müdreci'l-isnad bir daha belirtilmek- tedir Nazmü'l-'il!:yan, s. 48). Sü- yütl, Hacer'in eserinden sadece met- ninde idrac bulunan kadar rivayeti senedierini hazfederek el-Medrec ile'l- müdrec isimli eserinde bir araya getir- Subhl ei-Bedrl es-Samerral, Küveyt 1400). Abdülazlz b. Muhammed b. ei-Gumarl, Teshilü'l-Medrec ile'l- müdrec'inde 1403) Süyütl'nin bu eserindeki rivayetleri alfabetik koy- Mehmet Sahihayn'deki Müdrec Hadisler ve Genel yüksek lisans te- zi ( 1994, ilahiyat Fakül- tesi). : Buhar!, 1, 2/3; Müslim, "iman", 252; Tirmizi, "Tefslrü'l- 25; a.mlf., el-kebfr Subhl es-Samerral Beyrut 1409/ 1989, s. 210; Hakim en-NlsabOr'i, Ma'ri{etü Seyyid Muazzam Hüseyin). Medine-Bey- rut 1397/197 7, s. 39-41; Hatlb fl'n-nah;l Muhammed b. Matar ez-Zehranl). Riyad 1418/1 997, nin I, 22-35; ibnü's-Salah, s. 95-98; Nevevl,

MÜDLiC menf Müdlicl · MÜDLiC menf Müdlicl Müdlicoğulları'ndan Alkame b.Mücezziz'i tayin etmişti.Mısır fetihlerine katılan Be ni Müdlic askerlerinden bir kısmı, Hz.Os

  • Upload
    others

  • View
    0

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: MÜDLiC menf Müdlicl · MÜDLiC menf Müdlicl Müdlicoğulları'ndan Alkame b.Mücezziz'i tayin etmişti.Mısır fetihlerine katılan Be ni Müdlic askerlerinden bir kısmı, Hz.Os

MÜDLiC menf Müdlicl

Müdlicoğulları'ndan Alkame b. Mücezziz'i tayin etmişti. Mısır fetihlerine katılan Be­ni Müdlic askerlerinden bir kısmı, Hz. Os­man'ın öldürülmesinin ardından bir müd­det Yezld b. Hikis ei-Müdlicl'nin liderliğin­de Hiribta'da üslenen Hz. Osman taraf­tarlarının içinde yer almış ve Hz. Ali'nin va­lisine biat etmemiştir. Daha sonraları olay­larda adına rastlanmayan Beni Müdtic'­den bazıları Dimyat ve çevresine yerleş­

miştir. Önemli ravilerden Abdurrahman b. Malik b. Cü'şüm ile Sahr b. Abdullah b. Harmele, Mısır kadısı Ebü Nadle Hibban b. Halid ve Şafii fakihi Kemaleddin Ahmed b. Amr Beni Müdlic'e mensup meşhur ki­şilerdir.

BİBLİYOGRAFYA :

Buhar1. "Fera'iZ", 31; Müslim, "Raçlacu, 40; Va­kıdl, el-Megazf, ı, 404; II, 783; lll, 945; İbn Hişam, es-Sfre2

, I, 489-490, 599; ll, 429; İbn Sa'd, et-Ta­bah;at, ı, 10, 63; Belazürl, Ensab (nşr. MahmOd Firdevs ei-Azm), Dımaşk 1997-2000, I, 305, 336; X, 62-65; Müberred, el-Kamil (nşr. M. Ahmed ed­Da ll). Beyrut 1406/1986, ll, 577; Tabert Tarfl; (Ebü'l-Fazl), ll, 406, 408; III , 66; IV, 549; İbn Dü­reyd, el-İştih;ah;, s. 195; İbn Hazm. Cemhere, s. 187; İbn Abdülber, el-İstf'ab, ı, 362; Sem'anl, el­Ensab (BarOdl), V, 232-233; İbnü'I-Eslr, el- Kamil, ll, 112, 344, 374; lll, 26, 269; Makrlzl, lmta'u'l­esma' (nşr. MahmOd M. Şakir), Kahire 1941, I, 42, 55; İbn Hacer. el-İşabe, I, 321, 408; Cevact Ali, el­Mu{aşşal, I, 400, 515; IV, 267,312, 532; VI, 204; Muhammed Hamldullah, el-Veşa'ii!'-u's-siyasiyye, Beyrut 1987, s. 266; Köksal, İslam Tarihi (Mek­ke), s. 418-421; Ömer Rızil Kehhale, Mu'cemü 1!'-a­bii'ili'l-'Arab, Beyrut 1991, lll , 1061; Abd Avn er­Ravzan, Mevsü'atü'l-h;abii'ili'l-'Arabiyye, Am-man 2002, I, 518. Gı::ı

M İBRAHiM SARIÇAM

MÜDREC (~).Wl)

Kur'an-ı Kerim'in aslından olmadığı halde

bazı sahabilerin açıklama maksadıyla ellerindeki mushaf metni arasına

ilave ettikleri kelime

L

L

(bk. KIRAAT).

MÜDREC (~).Wl)

Sened veya metnine, aslında olmayan bir şey

ilave edilen hadis.

_j

_j

Sözlükte "eklemek, ilave etmek" anla­mındaki dere kökünden türeyen müdrec kelimesi "kendisine ekleme yapılan şey" demektir. Terim olarak senedinde veya metninde bir fazlalık bulunan hadisi ifade eder. Böyle bir ilaveye idrac denir. Müd­rec hadisi rivayet eden hoca hadisin met-

474

nini yahut senedini açıklarken onu dinle­yen talebe bu açıklamaların metnin aslın­da veya senedde bulunduğunu zannedip bu şekilde naklederse de muhaddisler ha­disi diğer rivayetlerle karşılaştırdıklarında hatayı farkedip düzeltirler.

Müdrec tabiri ilk üç asırda belli bir ta­nımı yapılmadan mevzü, muallel, maklüb, muztarih ve münker gibi terimlerle birlik­te hadisin zayıf ve metrük olduğuna işaret etmek üzere kullanılmıştır (Tirmizi, 'İlel, s. 21 o). Terim üzerinde ilk defa duran ve onu açıklayan Hakim en-Nisabürl olmuş, ardın­dan Hatlb ei-Bağdadl bu konuda müsta­kil bir eser yazmış, diğer hadis usulcüleri de aynı bilgileri eserlerinde tekrarlamış­lardır.

Müdrec hadis "müdrecü'l-isnad" ve "müdrecü'l-metn" olmak üzere iki kısma ayrılır. Asıl nüshaya göre bir değişikliğin veya ilavenin yapıldığı müdrecü'l-isnact Ha­tın ei-Bağdadl'ye göre üç, İbn Hacer ei-As­kalanl'ye göre beş şekilde olabilir. Birçok isnadı bulunan hadisi nakleden ravi sened­leri birbirine karıştırabilir; iki ayrı isnadla gelen sahih iki ayrı hadisi senedierden bi­riyle rivayet edebilir veya hadislerden biri­ni kendi senediyle rivayet etmekle birlikte diğer hadisin metninden bir kısmını ona katabilir. Kendisine iki farklı isnadla biri tam, diğeri eksik iki metin halinde ulaşan hadisin tam olan metnini eksik metnin se­nediyle rivayet edebilir. Hocanın bir hadisin senedini zikrettikten sonra yaptığı açık­lamayı hadisin metni sanıp öyle naklede­bilir (İbn Hacer ei-Askalan!, en-Nüket, ll , 832-837).

Tirmizi'nin Süfyan es-Sevr! > Vasıl b. Hayyan ei-Küfi > Ebu Vail Şakik b. Sele­me > Amr b. Şürahbll > Abdullah b. Mes­'üd isnadıyla tahric ettiği, en büyük güna­hın mahiyetine dair birinci rivayet ("Tefs1-rü'l-~uran", 25) müdrecü'l-isnadın örneği

olup bu hadisin senedinde Amr b. Şürah­b!l'in yer almaması gerekir. Hadisin Sü­nen-i Tirmiz;i'de aynı babda yer alan ikin­ci rivayetiyle Şal;il:ı-i Bu.(ıari'deki rivaye­tinin senedinde ("Tefslrü'l-~uran", 2/3) Amr b. Şürahbll'in bulunmaması bunu göstermektedir. Nitekim senedler üze­rinde yapılan inceleme sonunda Tirmizi'­nin, içinde Amr'ın da yer aldığı senedi başka bir senedie karıştırdığı anlaşılmış­tır.

Hadisin metnine yapılan idrac metnin baş tarafında veya ortasında, çoğunlukla

da sonunda bulunur. Hz. Peygamber'in Hi­ra mağarasına çekilip ibadet ettiğini anla­tan rivayetin "ve kane yahlü bi-gari Hirain fe yetehannesü fihi -ve hüve't-teabbüdü-

el-leyaliye zevati'l-adedi" (O Hira mağarası­na çekilir ve burada birkaç gün tehannüs ederdi -tehannüs ibadet etmek demektir-) ibaresindeki (Buhar!, "Bed,ü'l-vaJ::ıy", ı;

Müslim, "İman", 252) "ve hüve't-teabbü­dü" ifadesini hadisin ravilerinden Zühr! açıklama için ilave etmiş (İbn Hacer ei­Askalanl, Fet!J,u'l-barf, 1, 23), fakat daha sonraki raviler bu açıklamanın hadisin met­nine ait olduğunu zannetmişlerdir.

Sened ve metninin durumuna göre müdrec hadis sahih, hasen veya zayıf ola­bilir. Hadiste bulunan garlb bir kelimeyi veya muğlak bir ifadeyi izah için yapılan idracın sakıncasının olmadığı ittifakla ka­bul edilmiştir. Yanılma sonucu meydana gelen idrac, ravi için bir kusur teşkil etme­mekle birlikte bu durumun aynı ravide sık sık görülmesi onun zabt niteliğine zarar verir, kasten yapılması ise adalet vasfını yok eder.

Müdrec hadis konusunu el-Faşlli'l-vaş­li'l-müdrec fi'n-na]fl adlı eseriyle (nşr. Muhammed b. Matar ez-Zehranl, 1-11, Ri­yad 1418/1997) ilk defa ele alan Hatlb ei­Bağdadl'dir. Kitap senedinde ve metnin­de idrac bulunan 111 rivayeti içermekte, ancak bunların bir kısmının müdrec olma­dığı belirtilmektedir. İbn Hacer ei-Askala­nl eseri yeniden düzenlemiş ve çalışmasına Ta'rif (Tal!:rfb )ü '1-menhec bi-tertib (tai!:­rfb)i'l-müdrec adını vermiştir (en-Nüket, ll , 811; Keşfü';;-?unün, 1, 465). Onun Ta]f­vimü's-sinad bi-müdreci'l-isnad adlı bir çalışmasının daha bulunduğu belirtilmek­tedir (SüyCıtl, Nazmü'l-'il!:yan, s. 48). Sü­yütl, İbn Hacer'in eserinden sadece met­ninde idrac bulunan yetmiş kadar rivayeti senedierini hazfederek el-Medrec ile'l­müdrec isimli eserinde bir araya getir­miştir (nşr. Subhl ei-Bedrl es-Samerral, Küveyt 1400). Abdülazlz b. Muhammed b. Sıddik ei-Gumarl, Teshilü'l-Medrec ile'l­müdrec'inde (Dımaşk 1403) Süyütl'nin bu eserindeki rivayetleri alfabetik sıraya koy­muştur. Mehmet Yılmaz, Sahihayn'deki Müdrec Hadisler ve Bunların Genel Değerlendirmesi adıyla yüksek lisans te­zi hazırlamıştır ( 1994, sü ilahiyat Fakül­tesi). BİBLİYOGRAFYA : Buhar!, "Bed'ü'l-vaJ:ıy", 1, "Tefslrü'l-~uran",

2/3; Müslim, "iman", 252; Tirmizi, "Tefslrü'l­~uran", 25; a.mlf., 'İlelü't-Tirm[?f el-kebfr (nşr. Subhl es-Samerral vdğr. ) . Beyrut 1409/ 1989, s. 210; Hakim en-NlsabOr'i, Ma'ri{etü 'ulami'l-f:ıa­dfş (nşr. Seyyid Muazzam Hüseyin). Medine-Bey­rut 1397/1977, s. 39-41; Hatlb ei-Bağdadl, el-Faşl li'l-vaşli'l-müdrec fl'n-nah;l (nşr. Muhammed b. Matar ez-Zehranl). Riyad 1418/1 997, neşrede­

nin girişi, I, 22-35; ibnü's-Salah, 'Ulümü'l-f:ıadfş, s. 95-98; Nevevl, irşadü tullabi'l-f:ıal!;a'ii!'- (nş r.

Page 2: MÜDLiC menf Müdlicl · MÜDLiC menf Müdlicl Müdlicoğulları'ndan Alkame b.Mücezziz'i tayin etmişti.Mısır fetihlerine katılan Be ni Müdlic askerlerinden bir kısmı, Hz.Os

NOreddin !tr), Beyrut 1411 /1991, s. 104-105; İbn Hacer ei-Askalanl, Fetf:ıu'l-bfırf (nşr. Abdüla­zlz b. Abdullah b. Baz), Beyrut, ts. (Darü'l-ma'ri­fe). 1, 23; a.mlf., Nüzhetü'n-n!J.?ar fi tavzf/:ıi Nul]­beti 'l-flker(nş r. NOreddin ltr) , Dımaşk 1413/1992, s. 90-91 ; a.mlf .. en-Nüket 'ala kitabi İbni'ş-Şa­lal:ı (nşr. Rab!' b. Hadi Umeyr), Riyad 1408/1988, ll, 811-837; SüyQtt, Tedrfbü'r-ravf (nş r. Abdülveh­hab Abdüllattf), Beyrut 1399/1979, 1, 268; a.mlf., Na?mü'l-'ikyan, Beyrut, ts. (el-Mektebetü'l-il­miyye), s. 48; Keşfü'?-?Unün, 1, 465; Tecrid Ter­cemesi, Mukaddime, 1, 299-305; Talat Koçyiğit, Hadis lstılahları, Ankara 1980, s. 161, 253-258; NOreddin !tr. Menhecü'n-nakd fi 'ulumi'l-l:ıa­

dfş, Dımaşk 1401/1981, s. 439-444; M. Accac ei-Hatib, UşCılü'l-f:ıadfş, Beyrut 1401 / 1981 , s. 370-373; Ahmed ömer Haşim, Kava'idü uşuli'l­f:ıadfş, Beyrut 1404/1984, s. 121-125; Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü,

Ankara 1992, s. 144-147, 254-256; Mahmud et­Tahhan, Teysfrü muştalaf:ıi 'l-/:ıadfş, Riyad 1407/ 1987, s. 103-1 06; M. Abdürrezzak er-Raüd, "el­Müdrec fi'l-l)adişi'n-nebeviyyi'ş-şerif mefhümü­hü ve dirilse 'ala nemii:;::ic min Şal)il)i ' l-Bu\ı.ii­

ri", Mecelletü'ş-şerf'a ve 'd-dirasati'l-İslamiyye, XVIII/53, Küveyt 1424/ 2003, s. 131-187.

L

Iii MEHMET EFENDİOGLU

MÜDRİK ( !!)..Wl )

Birinci rek'ata yetişip namazın tamamını

imamla birlikte kılan kimse anlamında fıkıh terimi

(bk. MESBÜK).

MÜDRİKE ( ;if)..WI)

Bir öznenin,

_j

kendisinin veya dış dünya ile ilgili durum ve gerçeklerin farkına vararak

onların bilgisini elde etmesine imkan veren duyum ve algılama gücü

anlamında mantık terimi

L

L

(bk. DUYU; İDRAK).

MÜELLEFE-i KULÜB ( ~,.ıs a.;;~, )

Gönüllerinin İslam'a ısındırılması arzu edilen kimseler anlamında

fıkıh terimi.

_j

_j

Sözlükte "yakınlaştırmak, birleştirmek, ısındırmak" anlamındaki elf (ülfet) kökün­den türeyen müellefe ile kalbin çağulu kulU b kelimesinden oluşturulmuş müelle­fetü'l-kulfıb (müellefe-i kuh1b) terkibi "gö­nülleri ısındırılan, yumuşatılan kimseler" demektir. Terim anlamını Tevbe süresin­deki (9/60) "el-müellefetü kulGbühüm" ifa­desinden alan tamlama, maddi ihsanda bulunmak suretiyle gönüllerinin İslam'a ve

müslümanlara karşı yumuşatılması arzu­lanan gayri müslimleri, kendilerinin veya bağlılarının İslam'ı benimsernesi umulan yahut zarar vermelerinden korkulan veya düşmana karşı himayeleri istenen nüfuz sahibi kimseleri ve dinde sebat etmeleri arzulanan yeni mühtedileri belirtmek için kullanılmıştır. Ayette zekatın sarf yerleri arasında müellefe-i kulfıb da sayılmakta, ayrıca iki ayette (Al-i im ran 3/1 03; el-En­fal 8/63) elf kökünden türeyen fiiller söz­lük anlamıyla geçmektedir. Bu kavrama pek çok hadiste de rastlanmaktadır (W en­sinek, el-Mu'cem, "elf'' md.).

Hz. Peygamber'in kötülüklerinden emin olmak veya kalplerini İslam 'a ısındırmak amacıyla birçok kişiye maddi yardımda bu­lunduğu ve bu siyasetin müsbet sonuçlar verdiği bilinmektedir (bunların bir listesi için bk. İbn Hişam, IV, ı I 5- I 22; Ta beri, XIV, 3 I 3; Kurt u bl, Vlll, 179). Bu uygulama Hz. Ebu Bekir'in hilafetinin ilk dönemlerin­de de sürdürülmüştür. Ancak Hz. Ömer, EbQ Bekir'in bu sınıftan iki kişiye yaptığı tahsisata İslamiyet'in yayılıp güçlendiği ve müslümanların kuwetlendiği, dolayısıyla

artık kendilerine ihtiyaç kalmadığı gerek­çesiyle karşı çıkmış. onun halife tarafından da onaylanan bu siyaseti üzerinde (Ahmed b. Hüseyin el-Beyhaki, VII, 20) sahilbenin sükGti icmaı oluşmuştur. Hz. Ebu Bekir'­den sonraki üç halifenin müellefe-i kulfıba fiilen maddi destek sağladığı bilinmemek­le birlikte ResGl-i Ekrem'in İslam güçlen­dikten. Kureyş ve Hevazin gibi büyük ka­bileler yenilgiye uğratıldıktan sonra da mü­ellefe-i kulGba ihsanını sürdürdüğü bir ger­çektir. Dolayısıyla dinin yücelmiş olması yaklaşımı izafı olup Hz. ömer'in söz konu­su şahıslarda müsbet gelişmeler sezmiş yahut belli kişilerin asalak bir sınıf teşkil etmesini önlemek istemiş bulunması da muhtemeldir. Nitekim CelGla Savaşı'na ka­tılan Seeile halkının kendilerine vaad edi­len dörtte birlik ganimet hissesinin veril­mesi talebiyle başvurdukları Irak cephesi başkumandam Sa'd b. Ebu Vakkas'ın ko­nuya ilişkin sorusu üzerine Halife Ömer, Allah rızası için değil müellefe-i kulGb öde­neği uğruna savaşınışiarsa ilgili tutarın ödenebileceğini bildirdiği kaydedilmekte­dir (Belazürl, s. 267-268)

Fıkıh literatüründe müellefe-i kulQb me­selesi zekatın sarf yerleri kısmında ayrın­tılı biçimde, siyer (cihad) bölümlerinde ise dalaylı olarak incelenmiş, bilhassa müel­lefe-i kulQba devlet gelirlerinden pay ay­rılıp ayrılmayacağı tartışılmıştır. Hükmün neshedildiği veya askıya alındığı , illetinin ortadan kalktığı, hedeflenen amacın ger-

MÜELLEFE-i KU LÜB

çekleştiği ve sahilbe arasında anılan icma­ın oluştuğu gibi gerekçelerle müellefe-i kulQb uygulamasının Hz. Peygamber'den sonra yürürlükten kalktığı ileri sürüldüğü gibi bu fona ait hükmün varlığını korudu­ğu da savunulmuştur.

Hanefıler, Malikiler ve ekseri Hanbeliler ile Ca'feriler'e göre ResQlullah, zekattan müellefe-i kulu bu n müslümanlarının yanı sıra gayri müslimlerine de pay vermiştir. Tevbe süresinin 58-59. ayetleri bu gerçe­ğe işaret eder. Ayrıca muhkem sayılan 60. ayette müellefe-i kulQb sınıfı müslüman­kafir ayırımı yapılmaksızın mutlak olarak zikredilmiştir. Şafiiler'e, bazı Hanbeliler'e ve Zahiriler'e göre ise zekat müslümanla­rın zenginlerinden alınıp fakirlerine veri­lir, dolayısıyla onda kafirlerin payı yoktur. İmam Malik ve Şafii'ye göre ResGl-i Ekrem, müşriklere kendisinin humustaki beşte bir­lik hissesinden veya fey gelirlerinden ih­sanda bulunmuş, onlara hiç zekat verme­miştir. Ahmed b. Hanbel'in kesin görüşü bunun enfillden olduğu şeklindedir.

Hanefıler'e, meşhur görüşlerinde Mali­kiler' e ve Şafii mezhebindeki sahih görü­şe göre artık ehl-i küfre zekat ne gönül­lerini ısındırmak ne de başka bir sebeple verilebilir. Onlara İslam'ın ilk dönemlerin­de zekat verilmesi müslümanlara nisbette güçlü olmaları yüzünden di; müslümanlar güçlendikten sonra maddi ihsanlarla ka­fırlerin gönlünü kazanmaya ihtiyaçları kal­mamıştır. Buna karşılık bir kısım Maliki­ler, Hanbeliler'in çoğunluğu, bazı Şafiiler ile Ca'feriler ve Zeydiler, ihtiyaç duyulma­sı halinde bu hükmün her devirde geçer­liğini koruduğunu ileri sürer. Hanefi alimi Cessas'a göre zaman içinde uygulamanın yeniden başlatılmasına duyulan ihtiyaç ci­hadın terkinden kaynaklanmaktadır; müs­lümanların toparlanıp güç birliği yapma­ları halinde müellefe-i kulQba gerek kal­maz (Af:ıkamü'l-/Suran, IV, 325). İslam'ın hakim olduğu dönemlerde müellefe-i ku­lGba artık yardım yapılmayacağı görüşü rahatlıkla savunulurken müslümanların güçlerini kaybetmesiyle beraber bu yakla­şım değişmeye başlamış. her mezhepten hukukçular, ya müellefe-i kulGbun nitelik­leri hakkında seçici davranarak ya uygula­mayı ihtiyaç 1 zorunluluk dönemlerine in­dirgeyerek veya bunlara yapılacak ihsan­ları maksada ulaştıracak asgari miktarla sınıriayarak yahut kendilerine tahsis edi­lecek fonların türünü kısıtlayarak hükmün yürürlüğünü savunmuşlardır.

İmam Şafii, mensubunun bulunmama­sı durumunda müellefe-i kulQb fonunun diğer kalemiere aktarılacağını, bazı Şafii-

475