Upload
others
View
8
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
1
1. MÜHENDİSLİK EKONOMİSİ KARARLARI
Mühendis Mustafa Aydın fakültede okurken staj yapmaya çok önem veriyordu ve bir
mühendisin ciddi anlamda staj yapmadan mezun olduğunda iş hayatında büyük sıkıntılar
çekeceğini düşünüyordu. Kendisi son üç yıldır, orduya silah üreten ve önemli teknolojiye sahip,
AR-GE sistemini çok iyi kurmuş Beta İnce İmalat A.Ş. de stajını yapmıştı. Karadan havaya ve
karadan karaya atılan kısa ve orta menzilli füzeler üzerinde şirketin yaptığı çalışmalar kendisini
çok ilgilendiriyordu. Bu konuda kendisi doğrudan projeye dahil edilmese de kendi gayretleriyle
bazı bilgiler edinmişti. Teorik anlamda mükemmelliğe erişmeden pratik hayatta istenen
başarının elde edilemeyeceğini görmüştü.
Okuldan mezun olunca iki elektrik, birer makine, yapı, kimya, imalat, metalürji mühendisi ile iki
tasarımcı ve bir işletmeci arkadaşıyla Ortaklar Makine İmalat Şirketini Büyük Sanayi'de
kiraladıkları bir atölyede kurdular. Her bir ortak şirkete beşer milyar lira sermaye koymuştu. Bu
arada ordudan mali ve teknik teşvik de aldılar. Doktora ve yüksek lisans hocalarıyla da devamlı
irtibat halindeydiler ve önemli fikirler alıyorlardı. İki yıllık geceli, gündüzlü bir çalışma
sonucunda 53 kilometre menzilli karadan havaya ve karadan karaya atılabilen güdümlü bir füze
projesini geliştirdiler. Dört adet prototip füze imal edildi. Bir aylık bir adaptasyon çalışmasından
sonra bunların F-16 uçaklarında kullanılabilmesi sağlandı. Karadan karaya füze için geliştirilen
atış sistemi basit olmasına rağmen etkin kullanıma sahipti.
Ordu, ilgiliyle bu projeyi takip ediyordu. Bu azimli ve gayretli gençler çok önemli bir konuyu
başarmışlardı. Denemeden önce silah uzmanları projeleri incelediler ve denenmeye değer
buldular. Gerçekten her iki füze tipi de son derece başarılı ve sadece 0,73 metre sapmalı olarak
hedefleri vurmuşlardı. Ordu mensupları çok heyecanlandılar ve az imkânlarla gençlerin ne
büyük başarılara imza atabileceklerini, bunun ancak hedef tespiti, inanç, azim ve çalışmayla
olabileceğini, bu gençlerin her zaman yanlarında olduklarını vurguladılar.
Artık hedef bu füzelerin tahrip gücünü yükseltmek, sıfır hedefli hale getirmek ve orta-uzun
menzillilerini ve çok amaçlı kullanılabilecek tiplerini imal etmek safhasına gelmişti. Bunun için
büyük yatırıma, elemana, organizasyona ve sisteme ihtiyaç vardı. Firmanın büyüklüğü ne
olacaktı? Fonlar nereden sağlanacaktı, şirketin halka açılması nasıl olacaktı? Ordunun katkıları
ve destekleri ne olacaktı? Başka bir şirketle ortak olmak neler sağlayabilirdi? Ordunun siparişleri
tamamlanınca, milli güvenliği ilgilendiren bu füzeler, dışarıya nasıl satılabilecekti? Bu yatırımın
veremliliği ne olacaktı? Patent durumu ne olacaktı? Daha onlarca soru!.. Sıra bunları
cevaplandırmaya ve önemli, en uygun (optimal) kararların alınmasına gelmişti. Her bir kararın
arkasında bir harcama vardır ve yapılan her harcamanın bir getirisi olmalıdır ve bu proje
ekonomik midir?
Sonuç olarak Mustafa Aydın ve arkadaşları büyük bir inançla çok önemli bir projeyi
gerçekleştirdiler. Şimdi gerçek üretim safhasına sıra geldi. Laboratuvar çalışması gerçek
fabrikasyona dönüşmeden imalat yapmak ve ekonomik olmak mümkün olmaz. Üretim ordu için
uygundur, dışarıya satılabilir ve döviz girdisi sağlanabilir. Dış dünyada acımasız bir rekabet
2
mevcuttur. Ordunun desteği ve siparişleri olmadan başarılı olunması ve hayatta kalınması
mümkün değildir. Acaba üretilen füzeler ordu açısından da ekonomik midir? Milli ekonomiye
ne ölçüde bir dolar tasarrufu sağlayacaktır? Ekonomik değilse nasıl ekonomik hale getirile
bilinir? Durum şirketin ortakları, yani şirkete sermaye sağlayanlar açısından ne olacaktır?(Not:
Şirket sanaldır.)
1.1. Ekonomik Kararlar
Mühendis daima bir ekonomik çerçeve içerisinde hareket eder. Dünyayı bir bütün olarak nazara
aldığımızda karşımıza dünya ekonomisi çıkar. Dünya ekonomisi Amerikan, Japon, Alman, Rus,
İtalyan, Türk v.b. milli ekonomilere bölünmüştür. Her milli ekonomi diğer bir milli ekonomiden
büyüklük, gelişmişlik, teknolojik seviye, sermaye birikimi, emeğin kalitesi, verimlilik, tabii
kaynaklara hâkim olma, ihracat, ithalat, kişi başına düşen milli gelir, gelir dağılımı, iç ve dış
borçları, sektörlerinin yapısı, vergi sistemi v.b. konularda farklılık gösterir. Milli ekonomiler;
gelişmiş ekonomiler, gelişmekte olan ekonomiler ve az gelişmiş ekonomiler olarak da gruplara
ayrılır. Bütün ekonomiler daima bir büyüme süreci içerisindedirler, canlı ve hareketlidirler.
Büyüme oranlarının farklılığı gelecekte ekonomilerin sıralamasını değiştirir. Gelişmiş
ekonomilerin dünya ekonomileri içerisindeki payları büyüktür.
Milli ekonomilerde sanayi, enerji, tarım, ulaşım, sağlık, hizmetler v.b. sektörlerden oluşur. Bu
sektörler de alt sektörlere ayrılır. Mesela sanayi sektörü; oto üretim sanayii, dayanıklı tüketim
malları sanayii, üretim makineleri sanayii v.b. guruplara ayrılır. Sektörler üretimin tipine göre
sınıflandırılır.
Sektörler teknik bir üretim birimi olan işletmelerden meydana gelir. İşletmeler; mal ve hizmet
üretmek üzere kurulan teknik birimlerdir. İşletmeler hukuki açıdan; tek şahıs işletmeleri, şahıs
ortaklıkları (adi şirket, kolektif şirket, adi komandit şirket), sermaye ortaklıkları (anonim şirket,
holding şirket, hisseli komandit şirket, limitet şirket, kooperatif şirket) olarak
düzenlenmişlerdir. Bunları kanun koyucu farklı şekilde düzenlemiştir.
Mühendis ise; işletmelerde görev alan, mal veya hizmet üretiminde teknik yönü ağırlıklı olan
kişidir. Her bir mühendisin bir uzmanlık sahası vardır ve bu da almış olduğu eğitime sıkı sıkıya
bağlıdır. Mühendis elindeki kıt kaynakları en ekonomik (iktisadi) şekilde kullanarak üretimde
bulunmak durumundadır. Bu durumda şekil 1.1’de görüldüğü gibi, mühendis ekonominin bir
dişlisi, bir üretim birimi, önemli bir noktasıdır. Ekonomide milyonlarca mühendis farklı
sahalarda çalışmaktadır, amaçları mal ve hizmet üretmektir. Mühendis sadece üretimde
bulunmaz, üretimi yöneten kişi olarak da bazı durumlarda şirket yönetiminde görev alır. 1980’li
yıllara kadar şirket yöneticileri genellikle mühendis kökenliydi. 2000’li yıllardaysa işletme ve
endüstri kökenliler ağırlık kazandı. Mühendisin ekonominin neresinde durduğunu şekil 1-1’de
gösterebiliriz.
Mühendisin çalışmaları; Mustafa Aydın ve arkadaşlarının yaptığı çalışmalardan çok da farklı
değildir.
3
Yeni bir tesis kurmak,
Yeni bir üretim hattı tasarımlamak ve gerçekleştirmek,
Yeni bir mamul üretimini gerçekleştirmek,
Tesisin yenilenmesi,
Yenileme yatırımlarının yapılması,
Tevsii, modernizasyonu,
Yeni üretimlerin devreye konulması,
Verimlilik çalışmalarının yapılması,
Hareket ve zaman etütleri,
Çevre, kalite, ar-ge çalışmaları
Yeni mamul tipleri geliştirilmesi,
Hizmet içi eğitim v.b.
çalışmalar da mühendisin iştigal konulan içerisine girer.
Sekil 1.1. Mühendis ve ekonomi
Bu nevi mühendislik çalışmaları bir firmada, bir makine seçiminden, bir tezgâh alımından
v.b.’den çok daha önemli ve karmaşıktır. Bir makine ve tezgâh alınması firma için az miktarda
bir yatırımı gerektirir. Fakat bir tesisin kurulması, bir hattın dizaynı vb. büyük miktarda parayı,
enerjiyi ve zamanı gerektirir. Yapılacak bir yanlış seçim ve alınacak hatalı bir karar firma için çok
acı sonuçları ortaya koyar. Eğer seçilen projenin talep tahminleri yanlış ve hatalıysa, tesisin
cesameti (büyüklüğü) yanlış seçilmişse, teknoloji seçimi isabetsiz yapılmışsa ve örgüt yapısı iyi
kurulamamış ve kalifiye elemanlar sağlanamamışsa firma için hiç de hoş olmayan sonuçlar
doğuracaktır.
Görüldüğü gibi, alınan ekonomiklik kararları firmalar için hayati ehemmiyete sahiptir.
Firmaların bulundukları sektörde başarılı olmalarına veya sektörden silinmelerine neden olur.
Kaynakların israfı hem ortaklara ve hem de milli ekonomiye zarar verir. Uluslararası rekabette
kaynaklarını iyi kullanan ülkelerin ekonomileri daha hızlı bir gelişme seviyesine ulaşır ve o ülke
vatandaşlarının refah seviyeleri arttığı gibi gelecekte yapacakları yatırımlar için sermaye
birikimleri de artar. Bu sebeple mühendisin, kendi sahasında uzman olmasının önemli olması
kadar, ekonomik davranması da önemlidir.
Alman Ekonomisi
Firma
Mühendis Sanayi Sektörü
Amerikan Ekonomisi
Türk
Ekonomisi
Japon Ekonomisi
4
1.2. Mühendisin İşletmedeki Rolü
Ülkemizin büyük kuruluşlarından Koç Holding, Sabancı Holding, Eczacıbaşı ve diğerleri ilk
kurulduklarında birer şahıs işletmesi olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Mesela Koç Holding
Ankara Ulus’ta 1930’lu yıllarda bir bakkaliye olarak kurulmuş ve Şükrü Koç’tan sonra oğulları,
kızları, damatları ve nihayet torunları bugünkü Koç Holding’i ve onun çatısı altında toplanan
onlarca firmayı kurmuşlardır. Sabancı Holding’in kurucusu Hacı Sabancı'da o tarihlerde
Adana’da bir pamuk tüccarı olarak hayata atılmış ve bugün oğullarının ve torunlarının, onlarca
şirketi bünyesinde toplayan bir holdingleri vardır. Eczacıbaşı’nın da kuruluşu pek farklı değildir.
Dünyanın en büyük bilgisayar şirketlerinden olan ve varlıkları yüz milyarlarca doları bulan Apple
Computer, Sun Microsystems, Microsoft Corporation’un da kuruluşları 1970’Ii yıllarda genç
üniversite öğrencileri tarafından apartman garajlarında veya bodrumlarında başlamış ve bu gün
itibariyle dünyanın en büyük şirketleri arasına girmişlerdir. Genellikle bir firma şahıs işletmesi
olarak başlar ve sonra şahıs veya sermaye şirketi haline gelir. Burada kısaca üç işletme tipi
kısaca tanıtılacaktır.
1.2.1. Firma Organizasyon Tipleri
Bir mühendisin içinde bulunduğu veya sahibi olduğu organizasyonun* yapısını ve hukuki
durumunu bilmesi önemlidir. Şahıs işletmesi olarak genelde kurulan bir firma biraz büyüyünce
adi ortaklık haline gelir veya doğrudan ticaret kanununa tabi ortaklıklardan birisi haline
dönüşür. Ortaklar birleşerek böyle bir süreci kısaltabilirler ve doğrudan şirketlerini kurabilirler.
Bu sebeple aşağıda başlıca karşımıza çıkan üç organizasyon tipi kısaca tanıtılacaktır. Bunların
her birisinin kendisine göre avantajı veya dezavantajı vardır.
Şahıs İşletmeleri
Eğer bir kuruluşun sadece bir sahibi varsa bu bir şahıs işletmesidir. Firma sahibi varlığından bir
bölümünü firmasına sermaye olarak koyar ve dolayısıyla aktiflerinin tek sahibi olur. Firma sahibi
nasıl aktiflerinin sahibiyse aynı zamanda borçlarının da sahibidir ve borçlarından dolayı sınırsız
sorumludur. Şahıs işletmesinin kurulması kolaydır ve fazla masraf ve formalite gerektirmez.
Firma sahipleri gelirleri sebebiyle gelir vergisine tabidirler. Firmasını istediği zaman tasfiye
edebilir, satabilir, başka bir şirket şekline bulacağı ortaklarla çevirebilir veya miras olarak
murislerine kalır. Şahıs işletmeleri kanunların şirketlere tanımış olduğu bazı muafiyet, teşvik ve
kolaylıklardan yararlanamazlar. Buna karşılık küçük esnaf muaflığından yararlanabilirler.
Ortaklıklar
Ortaklıklar şahıs işletmelerine benzerler, en büyük farkları sahiplerinin birden fazla olmasıdır.
Ortaklar kendi aralarında bir sözleşmeyle ortaklığı kurarlar, bu sözleşmede şirketin sermayesi,
ortakların hisseleri, kar-zarar payları, sorumlulukları belirtilir. Türk Hukuk sisteminde ortaklıklar
Borçlar Kanunu 525 ve müteakip maddelerinde düzenlenmiştir. Ortaklar arasında yazılı bir
sözleşme yapılmamışsa hak ve sorumluluklarda eşit haklara sahip olduğu kanunda belirtilmiştir.
Ortaklıkların tek şahıs işletmelerinden daha üstün yönleri vardır. Genelde sermayeleri daha
5
yüksektir. Ortaklar kendi sorumlulukları çerçevesinden karlarını artırmaya ve daha isabetli
kararlar almaya çalışırlar. Finans kurumlarından şahsi ve ayni kefalet yoluyla daha çok kredi
kullanabilirler. Kurulması basit ve kolaydır. Gerekli izinler alındıktan sonra maliyeye verilecek
bir mükellefiyet bildirim talebiyle kuruluşu tamamlanır. Benzer vergi bildirimini, tek şahıs
işletmeleri ve diğer şirketler de yapmak mükellefiyetindedirler.
Ortaklıkların en büyük dezavantajı bütün ortakların müteselsilen ortaklık borçlarından dolayı
sorumlu olmalarıdır. Firma borçlarından doğan sorumluluk, üçüncü şahıslarla özel bir anlaşma
yapılmadan, ortaklar arasında paylaşılamaz. Bir ortak hem kendisine düşen ve hem de diğer
ortaklara düşen borçları ödemek zorundadır. Sonra diğer ortaklar için istirdat davası açabilir.
Ortaklardan birisi ölürse diğer ortaklar ve ölen ortağın mirasları şirkete devam edebilirler, ölen
ortağın miras payı başka bir ortağa devir edilebilir. Şirket her zaman için ortaklarca tasfiyeye,
satışa, hukuki şeklinin değişmesine tabi tutulabilir. Ortaklar gelir vergisi mükellefidirler. Bugün
birçok küçük firma adi ortaklık şeklinde faaliyet göstermektedir.
Şirketler
Türk Hukuk sisteminde ticaret şirketleri Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kollektif
şirketler ile adi komandit şirketler şahıs şirketleri olup ortaklarının kanun karşısındaki
sorumlulukları ve hakları adi ortaklara benzer. Bazı yönlerden farklılık da gösterir ve bu hususlar
Ticaret Kanunu’nda belirtilmiştir. Bu şirketlerin ticaret unvanları ticaret siciline kaydedilmiştir.
Ortakların sorumlulukları şirket borçlarına karşı sınırsızdır. Şirket ortakları gelir vergisi
mükellefidirler. Adi ortaklığın daha gelişmiş şeklidir.
Sermaye şirketleriyse hisseli komandit şirket, limitet şirket, anonim şirket, holding şirket ve
kooperatif şirketlerdir. Sermaye şirketlerinde ortaklar, yöneticiler ve sorumluluk ayrılmıştır. Bu
şirketlerde ortakların şirket borçlarından doğan sorumlulukları koydukları sermaye ile sınırlıdır.
Özellikle halka açık anonim şirketlerin hem sermayeleri çok büyüktür ve hem de ortakları
binlerle ifade edilebilir. Şirket yöneticileri genellikle ortaklardan farklı şahıslardan oluşur. Bir
ortak şirkette yönetici sıfatıyla görev alabilir. Şirkette yönetici olması ortaklık haklarında bir
avantaj sağlamaz. Yöneticiler genellikle profesyonel şahıslardan oluşur.
Sermaye şirketleri firmaların hukuki formasyonlarının en gelişmiş şeklidir. Bunlardan anonim
şirketler ve holdingler (bir anonim şirket tipi) hisse senedi ve tahvil ihraç ederek büyük
sermayeleri bünyelerinde toplarlar. Ortaklar hisse senetlerini almak suretiyle şirkete kolaylıkla
ortak olabilirler ve istedikleri zaman da borsada paraya çevirmek suretiyle ortaklık haklarını
başka birisine satabilir. Şirket kurumlar vergisine tabidir. Ortakların hisse senetlerini
devretmesinden sağladıkları karlar ise muafiyet sınırları dışında menkul sermaye iradı sayılır.
Sermaye şirketlerinin dezavantajlarıysa kurulmalarının pahalı olması, birçok hukuki kayıta tabi
olması ve halka açık olanların ve sayılanların Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi olmalarıdır.
Büyük yatırımlar bu kuruluşlar tarafından yapılmaktadır. Bugün Türkiye’de firmaların yaklaşık
% 90 ortaklık ve tek şahıs işletmesinden oluşur. % 10’uysa Ticaret Kanunu’na tabi şirketlerden
oluşmaktadır.
6
1.2.2. Mühendislik Ekonomisi kararları
Bir firmada mühendisin ne gibi rolü vardır, görevleri nelerdir? Firmada hangi özel görevler ve
konular mühendislere tahsis edilir ve firma kârlarını maksimize etmek için hangi araçlar ve
teknikler kullanılır?
Bugün firmalarda mühendisler bir imalat hattının kurulmasından, projeden tam sorumluluktan
pazarlamaya ve finansa kadar bütün konularda görev yapmaktadırlar. Bununla beraber biz
amacımızı mühendislik projelerine bağlı muhtelif ekonomiklik kararlarıyla sınırlandırmaktayız.
Yani bu projelerin ekonomik yönden uygulanabilir olup olmadıkları konusunu araştırıp, karar
verme yöntemleri üzerinde duracağız.
Sanayi üretiminde mühendis hemen, hemen üretimin bütün yönleriyle ilgilidir. Mamullerin
prototiplerinin hazırlanması, hammadde temini, kontrolü, üretim hatlarının kurulması, bunların
düzenlenmesi ve ayarları, üretim için gerekli organizasyonların yapılması, kalite kontrolü,
verimliliğin artırılması, ambalajlama ve pazarlamaya kadar bütün işlemlerin düzenlenmesi ve
yürütülmesi mühendisin yakın ilgi sahasına girer ve bunlardan mühendis sorumludur.
Neredeyse üretimle ilgili kararların %80-90’nı mühendislik kararlarını gerektirir.
Mühendis firmaya tahsis edilen sermaye, binalar, işletme sermayesi ve diğer aktiflerin etkin
kullanımı üzerinde durmak zorundadır. Ayrıca üretim için gerekli makine-teçhizatın alınması,
yenilenmesi, modernizasyonu, üretimden çıkarılması, bunlarla ilgili yeni satın almalar veya
tasarlanarak imalatı başlıca mühendislik konularıdır. Bütün bu faaliyetlerini, mühendis,
ekonomiklik sınırları içerisinde yapmalıdır.
Firmanın yatırımlarıyla ilgili geleceğe ait tahminler ve gerekli planların hazırlanması, nakit
akımlarının tahmini ve bunlarla ilgili sapmaların tespiti ve analizi de mühendisin görevleri
arasındadır.
Burada ekonomik davranmaktan kasıt; aynı görevi görecek muhtelif alternatifler arısından en
ekonomik olanının veya karlı (verimli) olanın seçilmesidir. Eldeki iktisadi kaynakların en uygun
(optimal) şekilde kullanılarak optimum getirinin (verimin) elde edilmesidir. Yanlış bir
makinenin, tesisin, üretim sisteminin, teknolojinin, kuruluş yerinin, personelin, ambalaj tipinin,
müşteri yapısının, pazarlama yapısının seçimi firma için belki de iflasına sebep olacak sonuçları
doğuracaktır. Mühendis bu konuda yapılabilecek en büyük gayreti, itinayı göstermek ve hata
yapmamak mecburiyetindedir.
Türk Ekonomisi sık sık krize düşmekte ve bu krizlere hazırlıksız veya kriz politikası olmayan
firmalara ağır maliyetler ödetmektedir. Bu sebeple mühendis teknik bilgisi ve mühendislik
ekonomisi yanında genel ekonomi, para-banka, dış ticaretle ilgili ekonomik konuları ve kriz
yönetimini de bilmek durumdadır.
1.3. Büyük Ölçekli Mühendislik Projeleri
Kamu için yeni üretimle ilgili fabrikaların kurulması, bunların üretime geçmelerine kadar olan
7
süreç büyük ölçekli mühendislik projelerini kapsadığı gibi, bir firmaya ait yeni bir ürün geliştirme
projeleri de ayları, hatta yılları alarak bu tip projeler gurubuna girer. Pazarlama araştırma
bölümü rakiplerin mamullerinin durumunu, piyasada tüketicilerin isteklerini, piyasanın gidişini
ve doğabilecek ihtiyaçları göz önüne alarak bir yeni mamul dizaynını Ar-Ge bölümünden
isterler. Onlar bu isteği nazara alarak bir mamul geliştirme, test etme projesi hazırlarlar. Bu
projenin geliştirilmesi büyük bir ekip çalışmasını ve uzun bir çalışma sürecini gerektirir. Elde
edilen mamuller piyasada test edilir ve kabul gören mamul/mamuller için üretim hatları kurulur
ve yeni ürünler piyasaya çıkar. Bu projeler büyük paralara ihtiyaç gösterir. Firmaların canlı
kalabilmesi, piyasada sürükleyici olabilmeleri ve büyüyebilmeleri için mamul geliştirme ve
teknoloji elde etme projelerinin hayati önemi vardır.
Bugün büyük firmaların satış hasılatlarının % 1 ila l0'nu arasında bir rakamı araştırma-geliştirme
projelerine ayırdıklarını bilmekteyiz. Türkiye’deki firmaların genelde böyle projeleri pek yok
gibidir. Bu politikalar bizim hep dışarıdan teknoloji ithal eden ülke konumuna gelmemize sebep
olmaktadır. Teknoloji ithal etmek hem pahalı olmakta ve hem de düşünen mühendis tipini
yetiştirmemizi önlemektedir. Ayrıca dış ülkelerle rekabette, rakip ülkeler bize göre daha üstün
bir teknolojiyle karşımıza çıktıklarından, ihraç şansımız azalmakta ve teknoloji rantından istifade
etmemiz imkân dışına çıkmaktadır. Devletin, teknoloji üretmek için göstermiş olduğu gayretler
de sistem bozukluğu sebebiyle, istenen randımanı verememekte ve israfa sebep olmaktadır.
Üzülerek ifade edelim ki üniversitelerimizin de bu konuda büyük suçları ve yetersizlikleri vardır.
Büyük ölçekli projeler firmaların finansal tabloları üzerinde gider artırıcı etkiye sahiptirler. Eğer
yapılan çalışmaların sonucunda başarılı olunmuşsa elde edilecek hasılatlar önceki masraflara
değmektedir. Aksi halde şirketlerin kârları azalmakta fakat araştırma tecrübeleri artmaktadır.
Bir müddet sonra bunların birçoğunun şanslarının lehe döndüğü görülmektedir. Firma yeni
projelerde başarılı olmuşsa kârları yükselmekte, bu gelişme hisse senetlerinin piyasa
değerlerine yansıdığı için onların fiyatları ve dolayısıyla şirketin piyasa değeri artmakta böylece
ortakların zenginliği çoğalmaktadır.
Ortaklar da riski minimize edebilmek için sermayelerini bir şirketin hisse senetleri yerine birden
çok şirketin hisse senetlerine yatırmakta ve bir portföy oluşturarak risklerini minimize etmeye,
ortalama getirilerini yükseltmeye çalışmaktadırlar.
1.4. Önemli Mühendislik Ekonomisi Kararları
Firmalarda birçok konuda mühendislik ekonomisi kararlarının alındığını daha önce söylemiştik.
Orta ve büyük boy firmalarda daima bir proje araştırma ve geliştirme bölümü bulunur. Bu
bölüm aktif bir şekilde yeni fikirleri, yeni projeleri, yeni şans imkânlarını ve teşebbüsleri araştırır
ve önemli olanları uygulamaya koyar. Genellikle bu projeleri şu bölümler adı altında
sınıflandırabiliriz: a) Makine- teçhizat ve üretim prosesi seçimi, b) Makine-teçhizat yenileme, c)
Yeni ürün geliştirme ve kapasite artırımı, d) Maliyetleri azaltma, e) Servis geliştirme projeleri.
Bu sınıflama yönetime bazı kilit soruları sormak imkânını sağlar: Mesela kullanılan bu makine-
teçhizat yeni üretim seviyesini sağlayabilecek mi? Firma bu yeni yatırımı yapacak finansal
kaynağa, bilgi ve maharete, yeteneğe sahip midir? Yeni proje yeni teknik personelin eğitimini
8
sağlamakta mıdır? Bunlar ve benzeri sorular uygun görülmeyen projelerin ayıklanmasını
sağlayacaktır. Sıra ile bu projeleri açıklayalım.
1.4.1. Makine-Teçhizat ve Proses Seçimi
Bir mühendisin en çok karşılaşacağı ve ekonomiklik analizi yapacak sahalardan birisi budur.
Firma belirlediği amaç için hangi makineleri, tesisatı, teçhizatı ve üretim tekniğini seçmelidir?
Projenin amacı belirlendikten sonra bu işi görecek makineler, tezgâhlar, tesisler, teçhizatlar ve
üretim yöntemleri arasından en ekonomik ve kar sağlayacak olanın seçilmesi mühendisin
önemli görevleri arasında yer alır. Alınacak bu makinenin tezgâhın, teçhizatın, tesisatın
mühendislik açısından amaç için yeterli olması projenin teknik yönünü oluşturur. Bu seçimden
sonra bu alternatifler arasından en ekonomik olanının seçilmesi bir ekonomiklik kararıdır.
Mühendis bu analizi de yapmak durumundadır. Aynı şey proses seçimi için de geçerlidir.
Mesela otomobillerde kullanılan devridaim pompası için iki üretim tekniğinin incelenmesi
gereksin. Yapılan araştırmalara göre şu bilgiler sağlansın:
A tekniği (Milyon TL) B tekniği
Tezgâh yatırımından birim başına düşen 5,3 8,9
Hammadde 20,0 20.0
İşçilik 13,6 12,5
Diğerleri 5,3 3,1
Bu metotlardan hangisi seçilecektir? Hangi metot ileride daha da geliştirilebilir ve maliyetler
azaltılabilir? Hangisinde kalite daha üstündür? Bütün bu sorulardan sonra bu iki teknikten
uygun görülen seçilecektir?
1.4.2. Makine-Teçhizat Yenilenmesi
Mühendislik ekonomisi çalışmalarının önemli bir bölümünü de eskiyen, yıpranan ve ekonomik
yönden yeterliliğini kaybeden makine-teçhizatın yenilenmesi problemleri oluşturur. Mesela 10
yıl önce alınan bir tezgâhın bugün yenilenmesi veya büyük tamir-bakımdan geçirilerek bir süre
daha kullanılması gündeme gelebilir. Bunlardan hangisine karar verilmelidir? Talebin artması
sebebiyle üretim hattının genişlemesi gerekmektedir. Eski tezgâh saatte 500 birim üretirken
yeni tezgâh 1.500 birim üretmektedir. Mevcut eski tezgâhlardan mı alınmalı yoksa yeni bir
tezgâh alınarak eski tezgâh üretimden kaldırılmalı mıdır? Mesela Konya Çimento Fabrikasındaki
döner fırın sistemi gözden geçirilmiş kapasitesinin küçüklüğü ve eski model olması sebebiyle
yenilenmesinin büyük enerji kaybına sebep olacağı görüldüğünden yeni bir döner fırın inşasına
ve eski fırın için küçük bir tamir-bakım yapılarak, büyük fırının bakımı dönemlerinde
kullanılmasının uygun olduğuna, karar verilmiştir. Gerçekten büyük fırın eski fırının üç katı
kapasiteye sahip olduğu için, yüksek olan enerji giderlerinden, önemli ölçüde tasarruf
sağlamakta ve ekonomik olmaktadır. Analizler de bunu göstermektedir.
9
1.4.3. Yeni Ürün Geliştirme ve Kapasite Artırma
Yeni ürün geliştirme iki şekilde karşımıza çıkar: Bunlardan birincisi hiç olmayan bir ürünü
geliştirmek, İkincisiyse mevcut bir ürünü geliştirerek daha yeni bir versiyonunu bulmaktadır.
Yeni ürün geliştirme uzun vadeli Ar-Ge projeleriyle birlikte yürütülür ve büyük harcamaları
gerektirir. Mevcut ürünleri geliştirmek de yine Ar-Ge projelerine bağlı olmasına rağmen yeni
ürün geliştirme kadar hem uzun zaman almayabilir ve hem de daha az masraflı olabilir.
Firmanın gelirlerini artırabilmesi ve sağlıklı büyüyebilmesi için her iki aktivite de gereklidir.
Firmanın satışlarının artması durumunda gerekli talebi mevcut kapasite karşılayamaz hale
gelirse bu takdirde kapasite artırımı gündeme gelir ve bu yeni bir projedir. Ya mevcut makine-
teçhizat, üretim hatları tamamıyla değiştirilir veya ilave yatırımda bulunularak gerekli
genişleme ve kapasite artırımı sağlanır. Bunların her birisi bir ekonomiklik çalışmasını gerektirir.
1.4.4. Maliyetleri Azaltma
Firmanın başlıca faaliyetlerinden birisi de mevcut üretim masraflarını mümkün olduğu ölçüde
azaltarak karlarını yükseltmesi ve rekabet gücünü artırmasıdır. Bu proje ya basit, yarı otomatik
makine-teçhizatı daha otomatik hale getirmek, bilgisayar kontrollü sistemleri uygulamak veya
daha gelişmiş teknolojileri kullanmakla veya daha büyük kapasiteli sistemlerin kurulmasıyla
gerçekleşir. Ayrıca hizmet içi eğitimle kişilerin verimliliğinin artırılması, zaman ve hareket
etütleri çalışmaları, emek yoğun projeler yerine teknoloji yoğun projelerin uygulanması, toplam
kalite kontrolü projeleri birim başına üretim maliyetlerini azaltan projelerdir ve her birisi
ekonomiklik çalışmalarını gerektirir.
1.4.5. Servis Geliştirme Projeleri
Buraya kadar olan bütün ekonomiklik kararları üretimle ilgilidir. Halbuki ekonomik hayatta
servis hizmetleri de çok önemlidir. Gerek sanayideki ve diğer sektörlerdeki taşıma
servislerinden tutunuz da tamir-bakım servislerine, büro hizmetleri, yönetim, pazarlama,
muhasebe-finansman hizmetleri, bilgisayar hizmetleri, sağlık, adalet, emniyet, eğitim, yemek,
temizlik v.b servislere kadar her hizmetin bir parasal yönü bulunduğu için her birisi de
mühendislik ekonomisi çalışmasını gerektirir. Burada amaç hizmeti yeterli, kaliteli ve en
ekonomik şekilde gerçekleştirecek alternatifi seçmektir.
1.5. İşletmeyle İlgili Kısa Dönemli Ekonomik Kararlar
Buraya kadar gözden geçirdiğimiz muhtelif mühendislik ekonomisi kararlan uzun dönemli
stratejik yatırım kararlarını ifade etmektedir. Yapılacak yatırımların nakit girişleri bir yılın
ötesine iki, üç, ... n yıla uzanır. Yatırım tutarı da oldukça yüksektir. Tabiatıyla bir fabrika yatırımı
düşünülüyorsa bu milyonlarca doları ve karşılığında trilyonlarca Türk lirasını bulur. Yapılacak
yatırım bir makine alımı, bir servisin seçimiyse harcamalar daha küçük boyutlu olacaktır.
Hâlbuki işletme devamlı bir mal ve hizmet üretimi sürecini yaşar. Bir üretim seviyesinde
mühendis üretimin şekli, makinelerin ve teçhizatın yerleştirilmesi, hammadde temini, üretimle
ilgili hazırlık işlemlerin yapılması, personelin seçimi ve organizasyonu, defolu üretimin
10
azaltılması, mamullerin ambalajlanması ve satış yerlerine sevkiyatı, firmaya finans sağlanması
gibi birçok konuda karar almak durumundadır. Alınan bu kararların etkisi bir günlük, bir aylık,
maksimum bir yıllık bir süreyi alır. Bunlar gelir elde etmek için yapılan gelir getirici faaliyetlerdir
ve uzun dönemli yatırım faaliyetlerinden farklıdır.
Sanayi testereleri üreten Ergin Kesici Aletleri Limitet Şirketimin yıllık cirosu 700 milyar lira ve
maliyetleri toplamı 625 milyar lira olsun. Mühendis Mehmet Güneş alınacak hammaddeden ve
kullanılan enerjiden %12 tasarruf sağlasın ve personelin verimliliğini de % 8 oranında artırsın.
Ortalama maliyet tasarrufu % 10,78 oranında gerçekleşsin. Bu durumda 75 milyarlık eski kara
ilaveten (625x0,1078) 57,375 milyarlık bir kar daha ortaya çıkacaktır ki toplam kar 142,375
milyar liraya ulaşacaktır. % 10,18 oranındaki maliyetlerdeki tasarruf karlarda %76,5 oranında
bir artış meydana getirmiştir. Mühendis firmada gelir harcamalarının dahi ne derece önemli
olduğunu yakinen bilmek durumundadır.
Bir firmada faaliyet gösteren bir mühendis kendisine daima şu soruları sorarak cevaplandırmak
zorundadır:
1. Ben ne yapıyorum, görevim nedir?
2. İşlerimi işlem merkezleri halinde nasıl gruplandırabilirim?
3. Bu işimi daha verimli daha rasyonel nasıl yapabilirim, her işlem merkezindeki maliyetleri
ve sonra da toplam üretim maliyetini aşağıya nasıl çekebilirim?
4. Rakiplerimin benden üstün ve zayıf tarafları nelerdir? Ben zayıf taraflarımı nasıl
giderebilirim?
5. Ürettiğim mamulleri nasıl geliştirebilirim ve yeni ürünleri imalat hatlarına nasıl
koyabilirim? Optimal teknolojiyi ve üretim hattını kurabildim mi?
6. Toplam kalite ve teknik kalite konusunda yeterli miyim?
7. Firma içinde ve üretimde bilgi akışını ve geri beslemeyi, kontrolü sağlayabildim mi?
8. Müşteri taleplerini ve ihtiyaçlarını en uygun noktada karşılayabiliyor muyum?
Ambalajım, reklam programlarım yeterli midir?
9. Firmada iş barışını, çalışanlar arasında demokratik-katılımcı yönetimi gerçekleştirebildim
mi?
10. Firmaya yeterli ölçekte kar sağlayabiliyor mu? Firma bir büyüme sürecini kazanmış
mıdır?
11. Firma geçmiş yıllardan daha iyi durumda mıdır?
Görüldüğü gibi bu sorular bir mühendisin ve dolayısıyla bir firmanın başarısının veya
başarısızlığının temelini teşkil edecek boyuttadır. Mühendis yukarıda yer alan soruları artırabilir
ve kendi anayasasını ortaya koyabilir. Böylece yapacağı her iyileştirme, her tasarruf firmanın
karlarını çok daha yüksek oranlarda artırır. Mühendis firmayla ilgili üretim programını da
hazırlamalıdır. Burada Maliyet- Hacim ilişkileri son derece önemlidir.
1.5.1. Maliyet-Hacim İlişkileri
Bir firmanın üretim hacminin değiştirilmesi, şu veya bu şekilde, birim başına üretim
11
maliyetlerinin değişmesine sebep olur. Bu sebeple tırmanın maliyet davranışlarını tespit
edebilmek için ölçülebilir bir hacim veya faaliyetin durumuna göre hâsıl olacak maliyetleri bir
indeks halinde belirlememiz gerekir. Mesela bu indeks birim mamul, ton, kullanılan işçilik-
makine saati, kullanılan direkt işçilik saati, kullanılan kilovat saat, harcanan zaman, kilometre,
vb. olabilir. Eğer biz firmayla ilgili bir hacim indeksi tesis edebilirsek kendimize şu soruyu
sorabiliriz: Bu hacim indeksindeki değişmelere karşılık maliyetler (giderler) nasıl değişecektir?
Bunun için firmada meydana gelen, hepimizin bildiği, maliyet sınıflandırılmasını hatırlatmakta
fayda vardır:
Sabit maliyetler (Fixed Costs)
Bir firmada üretime bağlı olmaksızın meydana gelen ve üretim olsa da olmasa da değişmeyen
giderlere sabit maliyetler denir. Ayrılan amortismanlar, zamana bağlı işçilikler, emlak vergileri,
sigorta giderleri, kiralar, genel giderler bu tip maliyetlerin başlıcalarını teşkil eder. Üretim 1.000
birim veya 5.000 birim olmuş bu giderler değişmez. Ancak kapasite artırılırsa bu takdirde yeni
kapasiteye göre sabit maliyetlerin belirlenmesi gerekir. Temel mahiyetteki bu giderler firmanın
faaliyeti için asgari giderleri oluşturur.
Değişken Maliyetler (Variable Costs)
Üretimle artan ve azalan, üretim olmadığı zaman olmayan giderlerdir. Birim başına direkt işçilik,
hammadde, enerji ve diğer giderlerin değişken kısımları bu guruba girer. Genellikle bu giderler
doğrusaldır, fakat bazı üretimde bu doğrusallığın kaybolduğu ve eğrisel hale döndüğü
görülmektedir.
Toplam Maliyetler (Total Cost)
Bir firmada sabit giderler ile değişken giderlerin toplamı toplam giderleri verir. Değişken
giderlerin üretim hacmine bağlı olarak değişmesi sebebiyle toplam giderler de benzer eğilimi
gösterir ve üretim hacmi artıkça toplam maliyetler de artar. Firma hazırlayacağı bir üretim
indeksi sayesinde hangi üretim hacminde ne kadar toplam maliyet ortaya çıkacak önceden
tespit edebilmek şansına sahiptir. Böylece üretimin ve satışların nakdi boyutlarını görmek
imkanını elde eder.
Ortalama Birim maliyeti (Average Cost)
Sabit ve değişken maliyetler bir dönem ve üretim miktarıyla açıklanabilir. Biz sabit ve değişken
giderleri toplamını toplam maliyetler olarak ifade ettik. Bu durumda belirli bir sürede üretilen
mal ve hizmetler için yapılan toplam maliyetleri, üretilen mal ve hizmet birimine bölersek, birim
başına maliyeti buluruz.
Sabit maliyetler üretim hacmiyle ters orantılı olarak değişirler. Yani üretim miktarı ne ölçüde
artarsa birim başına sabit maliyet payı o ölçüde azalır, değişken maliyetlerse aynı kalır. Diğer
bir ifadeyle üretim miktarı artıkça birim başına düşen üretim maliyeti azalır. Sadece bazı
üretimlerde bunun eğrisel olduğunu ve bir noktaya kadar birim başına üretim artarken
ortalama maliyetin azaldığını ve ondan sonra arttığını bilmek durumundayız.
12
Marjinal Maliyet (Marginal Cost)
Üretime ilave edilen son birimin maliyeti bize marjinal maliyeti verir. Mesela 200 birim
üretirken son bir birim daha üretime koyarak 201 birimlik bir üretim planladınız. 201ci birimin
yani son bir birimin maliyetine marjinal maliyet denir. Bazen üretimde marjinal maliyet bir birim
için değil de son beş birim, son on birim v.b. şekilde hesaplanır. Bu durumda üretime sokulan
son partinin maliyeti bize marjinal maliyeti verir.
Özet olarak bir örnekle bahsedilen bu gider fonksiyonlarının pratik izahını yapalım.
Toplam Gider Fonksiyonu (TC) =100 + 50Q – 11Q2 +Q3 olsun.
Marjinal Gider (MC), δTC/δQ =50 – 22Q + 3Q2 olur.
Ortalama Değişken Gider (AVC) = TVC/Q = 50 – 11Q + Q2 olur.
ÖRNEK:
Toplam Gider Fonksiyonu, TC(Q) = 1000 + 50Q + 10Q2 olarak verilmiştir.
Bu toplam gider fonksiyonunda:
Sabit Giderler, FC = 1000 ve
Değişken Giderler, VC = 50Q + 10Q2
Ortalama Gider, AC = TC(Q)/Q = 1000/Q + 50 + 10Q olur.
Marjinal Gider, MC = 50 + 20Q olur.
MC = AC olduğu yerde Ortalama Giderin (AC eğrisinin) minimum olduğu yerdir. Buna göre
Ortalama Giderin minimum olduğu üretim miktarı;
1000/Q + 50 + 10Q= 50 + 20Q
Q = 10 birim
1.5.2. Başabaş Analizleri (BBNq)
Bir firmada kara geçiş noktasındaki üretim ve satış miktarını bulmak son derece önemlidir.
Firma hangi noktada kara geçeceğini ve hangi üretim ve satış miktarında ne kadar kar elde
edebileceğini, bu noktadaki satış hacmi ile toplam maliyetlerini ve birim başına maliyetini
bilmesi onun üretim planının temelini teşkil eder. Bir dereceye kadar daha ileriye giderek firma
elde edeceği brüt karı, finansman giderlerinin gerektirdiği satış miktarını da bulabilir.
Başabaş analizlerini bulabilmek için kar denklemini yazalım:
K = p.Q - ( S + d.Q ) (1.1)
Burada;
K : Kar
p : Birim satış fiyatı
13
Q : Satılan miktar
S : Sabit giderler
d : Birim değişken giderler
Başabaş noktasında kar sıfır olacağı için 1.1 nolu denklemi sıfıra eşitleyelim ve Q’ya göre
denklemi düzenleyelim. Bu durumda Q başabaş noktasındaki üretim miktarı Qb olur.
K= p.Q - (S +d.Q ) = 0
Qb = S / (p - d) (1.2)
1.2 nolu denklem bize firmanın hangi üretim miktarında kara ulaşmaya başlayacağını
göstermektedir. Eğer 1.2 nolu formüldeki sabit giderleri Si olarak yazar ve i=1, 2, .., n olursa bu
takdirde sabit giderlere ilaveten brüt kar, finans giderleri vb. kapsayan başabaş noktası bulunur.
Biz satış hasılatı açısından başabaş noktasını bulmak istersek 1.3 nolu formülü yazabiliriz.
Qh = Si / 1 – d/p (1.3)
1.1 nolu formül kullanılarak üretim hacmi veya 1.3 nolu formül kullanılarak satış hasılatı
açılarından kar indekslerine ulaşmak mümkündür. Ayrıca S+d.Q eşitliği kullanılarak maliyet, p.Q
eşitliği kullanılarak satış hasılatı indekslerinin de düzenlenmesi sağlanabilir. Böylece herhangi
bir mamul miktarında toplam maliyet, toplam hasılat ve toplam kar bulunabileceği gibi, bunlar
o noktadaki mamul sayısına bölünerek birim başına maliyet, birim başına hasılat ve birim başına
karlar da bulunabilir ve bunlar tablo haline getirilebilir.
1.2 ve 1.3 nolu formülleri esas alan başabaş grafiği şekil 1.1’ki gibi olur. Bir örnek üzerinde
maliyetleri ve indeksin nasıl hazırlandığını gösterelim:
Şekil 1. Başabaş grafiği
14
Örnek 1: Ergin Kesici Aletleri Limitet Şirketi, 300 br/yıl üretim kapasitesine sahiptir ve 2017 yılı
için 200 birimlik testere üretimi planlasın. Bir testere 35.000 ₺’ye satılsın. Bu üretim
programıyla ilgili olarak sabit ve değişken giderler şöyle olsun:
Sabit Giderler (₺)
Yönetim giderleri (sabit kısmı) : 400.000
Pazarlama giderleri (sabit kısmı) : 60.000
Genel imalat giderlerinin sabit kısmı : 250.000
Değişken Gederler (₺/birim)
Direk hammadde : 15.000
Direkt işçilik : 6.250
Enerji : 1.750
Genel imalat giderleri (değişken) : 2.500
Yönetim giderleri (değişken) : 500
Pazarlama (değişken) : 1.000
TOPLAM : 27.000
Bu şirketin başabaş noktası ne olacaktır, 200 birim satarsa toplam karı nedir? Şirket 125 milyar
lira brüt kar sağlamak isterse kaç birim üretip satmalıdır'? Lütfen maliyet-hacim tablosunu
hazırlayınız ve grafiğim çiziniz.
Çözüm için 1.2 nolu formülü kullanırız. Formülde S= 710.000 ₺, satış fiyatı p=35.000 ₺ ve birim
başına değişken gider d=27.000 ₺ olduğuna göre,
𝑄𝑏 =710.000
35.000 − 27.000= 88,75 𝑏𝑖𝑟𝑖𝑚
Görüldüğü gibi 88,75 birim testere üretilip satılırsa kar sıfırdır. Aynı sonuca 1.1 nolu formül
uygulanarak da ulaşılabilir.
K= 35.000 x Q - (710.000 +27.000 x Q) = 0
ve denklem Q ya göre çözülürse;
Qb=88,75 birim
elde edilir. 200 birim satılırsa toplam karı 1.1 nolu denkleme göre 890.000 ₺ hesaplanır. Şirket
125 milyar lira kar sağlamak isterse Si= 710.000 + 1.250.000 =1.960.000 ₺ olur ve bu karı da
sağlayacak üretim ve satış miktarı 1.2 nolu denkleme göre 245 birim olur.
Biz bir firmada başabaş noktasındaki kapasite kullanım oranını (KKO) bulmak için 1.4 nolu
formülü kullanırız:
𝐾𝐾𝑂 =Q𝑏𝑘
𝑄𝐾
Burada 1.250.000 ₺ brüt karı da sağlayacak kapasite kullanım oranı,
KKO = 245/300 = % 81,6
olarak hesaplanır.
15
Maliyet-Hacim-Kar tablosu aşağıda yer almıştır.
Tablo 1.1. Ergin Kesici Aletler Limitet Şirketi Maliyet-Hacim-Kar Tablosu
Üretilen ve Satılan Miktar
Sabit Giderler
T. Değişken Giderler
Toplam Giderler
Satış Hasılatı
Kar veya Zarar
Birim Maliyet
1 2 3 4 5 6 7
0 710,000 0 710,000 0 -710,000
25 710,000 675,000 1,385,000 875,000 -510,000 55,400
50 710,000 1,350,000 2,060,000 1,750,000 -310,000 41,200
75 710,000 2,025,000 2,735,000 2,625,000 -110,000 36,467
88.75 710,000 2,396,250 3,106,250 3,106,250 0 35,000
100 710,000 2,700,000 3,410,000 3,500,000 90,000 34,100
125 710,000 3,375,000 4,085,000 4,375,000 290,000 32,680
150 710,000 4,050,000 4,760,000 5,250,000 490,000 31,733
175 710,000 4,725,000 5,435,000 6,125,000 690,000 31,057
200 710,000 5,400,000 6,110,000 7,000,000 890,000 30,550
225 710,000 6,075,000 6,785,000 7,875,000 1,090,000 30,156
250 710,000 6,750,000 7,460,000 8,750,000 1,290,000 29,840
275 710,000 7,425,000 8,135,000 9,625,000 1,490,000 29,582
300 710,000 8,100,000 8,810,000 10,500,000 1,690,000 29,367
Tablodan üretim arttıkça değişken maliyetlerin, satış hasılatının arttığını ve 88,75 birimden
sonra kara geçildiğini görmekteyiz. Üretim miktarı arttıkça birim başına maliyetler de azalır.
Mesela 50 birim üretildiğinde birim başına maliyet 41.200 ₺/birim, üretim mesela 200 birim
olduğunda birim başına maliyet 30.550 ₺/birim’e düşmektedir. Aynı durumu grafikte de
görmekteyiz.
Şekil 1.2. Ergin Kesici Aletler Ltd. Şti. başabaş grafiği
16
Çok Çeşitli Mamul Bulunması Halinde Başabaş Hesapları
Yukarıda yer alan kar-hacim ilişkileri bir veya çok az mamul için uygulanabilir. Yüzlerce ve hatta
binlerce mamul satan firmalarda bu hesapların yukarıdaki sistemle çözülmesi zordur. Bunun
için son derece önemli olan 1.5 nolu formül geliştirilebilir.
BBNH=S/Kb (1.5) Burada;
Kb : Brüt kar
S : Sabit giderler
Mesela ADSE’nin sabit giderleri toplamı bir dönem için 210 milyon lira ve brüt kar oranı (marjı)
da % 14 olsun. Bu durumda firmanın giderlerini karşılayabilmesi için başabaş noktası hasılatını
veren satış tutarı,
BBNH = 210 X 106 / 0,14 = 1,5 x 109 lira olmalıdır.
Eğer ADSE ayrıca brüt 500 milyon lira kar beklerse şirketin bu karı da sağlayan satış tutarı
5.071.428.571 ₺ olacaktır.
Maliyet Hacim İlişkileri ve Kısa Süreli Kararlar
Maliyet-hacim ilişkisi birçok mühendislik uygulamasına temel teşkil edebilir. Yukarıda
görüldüğü gibi;
a. Hangi-üretim satış aşamasında kara geçileceğinin belirlenmesinde ilave sabit giderler
olduğu zaman bunları da karşılayacak satış miktarının tespitinde,
b. Verilen bir sürede hangi miktarda üretimin yapılıp satılacağının belirlenmesinde,
c. İstenen karı hangi üretim - satış miktarının sağlayabileceğinde.
d. Mevcut üretim metodunun değiştirilmesi ve alternatif üretim metotlar, arasında seçim
yapılması durumunda en düşük üretim maliyetini veren metodun seçilmesinde,
e. Hangi üretim kapasitesine ulaşıldığında hangi makine-teçhizat vb. üretim vasıtalarının
yatırımının yapılmasının uygun olacağının belirlenmesinde.
f. İmal et - satın al veya kirala alternatifinin seçiminde.
g. Firmaya ait satış ve fiyatlama politikalarının tespitinde.
h. Herhangi bir üretim-satış miktarında ne kadar nakde ve yabancı paraya ihtiyaç olduğunun
belirlenmesinde, maliyet hacim ilişkileri kullanılır.
Örnek 1.2: Karayazılı Kollektif Şirketi otomobiller için çelik jant imal etmektedir. Jantlar belirli
kalınlıktaki saçlardan iki metotla kesilmekte ve maliyetler farklı olmaktadır. 1.000 üretimlik bir
parti için her iki metoda ait giderler şöyledir:
17
Jantların tanesi 600 ₺ satılırsa her iki metodun başabaş noktası üretimi nedir ve hangi metodun
seçilmesini tercin edersiniz niçin?
Birinci metoda göre başabaş noktası 519,88 birim ve ikinci metoda göre 514,71 birimdir.
Burada otomatik jantın maliyetinin birim başına 8 ₺ daha düşük olduğu ve otomatik metodun
seçilmesinin isabetli olacağı görülmektedir.
Yarı Otomatik Otomatik
Sabit Giderler Qb_YO = S = 519.88
Yönetim giderleri (sabit kısmı) : 90,000 90,000 (b-d)
Danışmanlık : 30,000 22,000
Amortisman : 50,000 63,000 Qb_O = S = 514.71
TOPLAM (S) : 170,000 175,000 (b-d)
Değişken Gederler
Direk hammadde : 150,000 120,000 Kar_YO = p.Q - (S +DG ) = 157,000
Direkt işçilik : 50,000 35,000 Kar_O = p.Q - (S +DG ) = 165,000
Enerji (Elektrik) : 73,000 105,000
TOPLAM (DG) : 273,000 260,000
TOPLAM MALİYET (TM) : 443,000 435,000
BİRİM MALİYET : 443 435
Başabaş Qb : 519.88 514.71
Satış Fiyatı (p) : 600
Üretim Miktarı (Q) : 1,000
Tutar (TL)
(TL)