Upload
hueseyin-mustafa-guevendag
View
219
Download
5
Embed Size (px)
DESCRIPTION
şair, ressam, mimar Hüseyin Mustafa'nın şiir kitabı
Citation preview
ÖPÜCÜKÇÜ
Şiirler Hüseyin Mustafa
Copyright 2015 Hüseyin Mustafa
Kapak resmi: Hüseyin Mustafa Kapak tasarımı: Hüseyin Mustafa
İÇİNDEKİLER:
Anılarımız Seninle Karabiberime Muamma Ah Ne Vakit Yaşadın mı? Hey Gülüm Sevmesini Bileceksin Zamanı Gelince İhtiyaçtan Sorgu Siz Hiç Parsellemeyin Gökyüzünü de Bir Tek Yalansız Sevdim Bir Gülsün İçimde Olsun Sevdim Adam ve Kadın Umut Taciri Canımla Konuşma Yalan Bunun Neresinde Şerefine Mehmet Vazgeçemem Senden Sevdirmece Öpücükçü En Büyük Soykıyım Bu Sabah Sol Yanım Pamuk İpliği Meselesi Gen Haritası Bayram Dört Duvar
Gün Gelir Ah Yaşamın Hırsızları Öyleyse Varız Sonbahar Bir Rüya Elde Var Sıfır Bir Tımarhane değil mi Bu Dünya? Aşk
ANILARIMIZ
bu bahar da geçecek nazlı nazlı
terliyeceğimiz günler gelecek
buram buram
üşüyeceğiz ardından tir tir
anılarımızda hep bunlar yazacak
mış gibi
01.05.2014
SENİNLE
seninle olmak var ya şu geçen günleri seninle yaşamak son demine kadar
seninle ölmek var ya şu gelecek günleri
seninle yaşadıktan sonra
seninle hepsi güzel sevdiceğim
gül de diken de
05.2014
KARABİBERİME
karabiberim diye sevdim seni yıllarca karabiber acıdır ya
tatlı bir acı
sevmek de aslında acı gelir
bazı bazı olsun yine de sevmek böyle
daha tatlıdır tatlı bir acı
işte karabiberim
işin aslı acıyı böyle duya duya
sevebilmektir
07.05.2014
MUAMMA
sorularımız idam sehpasında sallanırken yasak meyvelerin çekirdekleri soframızda
eski mahallemizden komşularımız da gelmiş sadece dualarımız var boş tabaklarımızda
rengi solmuş okul önlükleri ile
cezamızı çekiyoruz tek ayak üzerinde konuşmamız yasak anlaşabiliriz diye duvarın önünden geçen kara kedi ile
aslında basitti her şey ve yaşam
süt beyaz, şarap kırmızıydı tadına baktığımız ilk günden beri de
ne sevaptı, ne de günah
10.06.2014
AH NE VAKİT?
gözlerinde efkar dağıtıyorum açıyorum perdeleri
yüreğinde ki sislerden kimi denize
kimi önüne bakıyor
utangaç
oluyor ya taneleri ağaçların beklemeden baharı
aynen öyle kavuşmak için koşuyoruz
hayallerimize geçtiğimiz yollardan
aceleci
YAŞADIN MI?
hele bir yaz güneşini görelim harman gününü bağ bozumunu
ve hele yağmurları ve
bembeyaz olduğunu yeryüzünün
bir de söyleyelim şu sevdiğimiz türkülerimizi doyasıya
kan kardeşlerimizle ve rızkımızı
ne varsa soframızda paylaşalım sevinçle
bak işte şimdi gönül atabilirsin bir çizik
geçen şu güzelim yıllara kalan günlerimizi katmadan hesaba
01.06.2014 (hastanede)
HEY GÜLÜM
hey gülüm! kokun var ya kokun
sindiğinden beri bana dünya gül ben gül
hey gülüm!
tenin var ya tenin dokunduğundan beri bana
sen ben ben sen
ve hey gülüm!
düşlerin var ya düşlerin karıştığından beri düşlerime düşüncemdesin ince ince
işte gülüm
bundan dolayıdır ki aramızda ne ayrılık var
ne de dargınlık
23.05.2014
SEVMESİNİ BİLECEKSİN
düş kurmayı bileceksin kitaplardan mı öğrenirsin
sokaklardan mı artık?
yağmurda ıslanmayı ağaca tırmanmayı
seveceksin
çocuk olmak her daim kahkaha atabilmek tüm dünyaya
ve üzülüp hüngür hüngür ağlamak yakışacak sana
aynadaki sen olmayacaksın bazen
tanıyamayacaksın kendini ve seveceksen bir kadını delicesine
unutamıyacaksın en çok onu
sonunda bastonu eline aldığında da ne kadar şanslı olduğunu düşüneceksin
bakıp şu dünyaya
son nefesini aldığını hissettiğinde ise biraz daha tutmasını
bilmem becerebilecek misin?
hepsi bu: biraz düş
biraz gerçek ama ne olursa olsun sevmesini bileceksin
25.05.2014
ZAMANI GELİNCE
siz hiç hayallerinizi yazdınız mı beyaz bir kağıda?
ya da çizdiniz mi rengarenk? ve kan damladı mı üstüne sokaklardan
veya karanlık madenlerden?
yaşlı bir göz iz bıraktı mı yüreğinizde? işte o zaman
o zaman vakit gelmiştir
vakit…
bırakın hayallerinizi canlansın sokaklara çıksın
meydanlara kalmasın odalarda
zihninizde kazınsın duvarlara
filmlere romanlara
anlatabilmek için derin yaraları zulmü bu topraklarda zehiri nasıl içtiğimizi
nasıl ezidiğimizi nasıl
nasıl ama ölmek daha iyi dercesine
ve suç ezende midir
ezilende mi derseniz?
galiba ezilendedir be! ezilen ama
kurtulmak için hayal bile kuramayan bizlerde
21.05.2014
İHTİYAÇTAN
ihtiyaçtan seviyoruz gümüşten parıltısını koparıp karanlığın
sisli bir sayfadaki şiirleri büyük sözcüklerle
inşa ediyoruz
sabırla
gün yüzüne çıkıyoruz ihtiyaçtan
bakamıyoruz güneşe ya olsun gülleri deriyoruz ara sıra
ezildiğimiz günlerden kalan vakitte içmeye şarabımızı
tatmaya karıncalar
ve her türlü canlı da akın edecek soframıza harf harf yazıldığı gibi
bir olacak dilimiz
kandırıldığımız vakitten kalan an ölesiye sevmeyi bırakıp ihtiyaçtan öleceğiz ya zaman kalmayacak
sevmeye de
sevişmeye de
06.03.2014
SORGU
kestikçe ağaçları omuzlarımız düşüyor
tarihinin ne anlamı var? yaşadıklarımız sorulacak
bir bir
satıyoruz emeğimizi
bir kaç kuruşa kazandıklarımızın ne anlamı var?
harcadıklarımız sorulacak
tek tek
06.03.2014
SİZ HİÇ
siz hiç bir canlıyı öldürdünüz mü? gözleri bağlıyken
hiç bir insanı daha çocukken
ve bir kadını hiç gördünüz mü
öldürülürken?
siz kan gördünüz mü üstünüzde
masum bir canlının kanını? ben gördüm
sadece bir filimde o bile ne kadar acıydı bilseniz
11.01.2014
PARSELLEMEYİN GÖKYÜZÜNÜ DE
seyrediyoruz gökyüzünü geçen bulutları bembeyaz sen bir çocuğa bakıyorsun
ben annesine
rüzgâr sürüklüyor ikisini de geride kalan
masmavi bir gökyüzü parsellenmemiş henüz ya
dokunmayın beyler bırakın kuşları uçsun
özgürce
02.01.2014
BİR TEK
yüreğimin ortasındasın ilişmişim kenarına
yürürlükteki yasalara göre akıyor kanımız
gözyaşına izin yok
isyana tutuşmamız yasak yürek yüreğe
sakıncalı harfleri getirmek yan yana aşkları çıkarmak kitap sayfalarından
ve bu ömrü bahşedilmiş bir ömrü
harcayacaksak sokaklarda yalana karşı duvar
duvarda bir sarmaşık gibi sımsıkı sarılmış olacaksak
yalanlarla atılan kördüğümler çözülebilir
ancak o zaman
02.01.2014
YALANSIZ SEVDİM
bütün zamanların selleri akıyor tüm tarihin yıkımı üzerinde biten otları
görüyor musun?
kıskanıyorlar ellerimizi tutuşan sen de kuşlara sarılırsan
uçarsan ezberimden tüm kıtaları soyarım
tüm aşkları giydirdiğim gibi lacivert
satarım ne varsa yüreğimde olmamasına alıştığım diyarların
çizdiğimiz sınırlardan öteye yayılan kokularını biz duymuyoruz
lakin varız
alışın
daha çözülmemiş kördüğümler asya’ dan öte
ya da afrika’ dan dinmemiş acılar var ya taşınan
alışamadığımız kokusu yayılıyor
siz duymuyorsunuz lakin varlar
alışın
sen çekik gözlerini dikmiş
sen bembeyaz dişlerini göstererek bakıyorsun ya bir anlamı var
tüm yıkımların
üzerimizden geçen yangınların izi var
ellerin ellerimde tutuşuyor ya bunun da bir anlamı var
alışın
01.01.2014
BİR GÜLSÜN İÇİMDE
öylece bakıyorsun ya saçlarını uçuran rüzgarda tanıdık geliyor her yerin
yukarıdan aşağıya baktıkça
görmedim dudaklarından başka ne ellerini
ne göğsünü sadece gözlerini ve gülüşünü tuttum
aklımda bir gül suyunu koydum
bir tomurcuğun açmasını bekledim bekledim sabırla
öylece duruyorsun ya
suyun içinde mutlaka açacaksın içimde
utanmak yok sevmek uluorta korkunç değildir yalanları kadar
iman edenlerin tanrıya
01.01.2014
OLSUN SEVDİM
sevdim dedim göz kırparken celladıma bir yandan kemirirken kemirgenler taburemi
inkar etmedim güldüğünü gözlerine
boynumda ki ilmik sıkarken
uyandım can havliyle olsun
yine de sevdim dedim yatakta doğrulup
güzel olan her şeyi ve seni
bir vakit değil bin vakit
cezası
aynı dilde anlaşamamak olabilir olsun dedim göz kırptım
tüm sevdiklerime
09.12.2013
ADAM VE KADIN
adam uyandı kalktı
kadını öptü kadın uyandı
gülümsedi
adam kalktı giyindi
kadın kalktı perdeyi açtı
içeri giren güneşe karşı gerindi
adam kapıyı açtı hoşça kal dedi
gitti kadın yalnız kaldı
aynadaki görüntüsüyle saçını taradı
kendisini süzdü gülümsedi
güzeldi
mutfağa gitti bir bardak su içti
su bitti günler böyle geçip gitti
bir sabah adam
uyanıp öpemedi kadını ve kadın
gülümseyemedi adama uyandığında
25.11.2013
UMUT TACİRİ
umut satıyorum yekpare renk renk dokunmuş
halis yünden doğal boyalı
umut
ağlara takılan balık olabilir mi ki? rüzgẩr da gözüme kaçan toz ya da
umut dokunur beyler
has bir baldır aslında çeşit çeşit çiçekten
ne dağda ne tarlada ekmeden
suyunu vermeden ışık olmadan
yeşermez
umut satıyorum ama herkes alamaz
almaya paranız yetmez beyler emekle olur iyi niyetinizle
çabanız gerekir bir de bilginiz de olmalı mutlaka
tek başınıza da zor
umut almak istiyorsunuz da alın terinizi görmüyorum
elleriniz de nasır yüreğinizde de ışık yok
size umut yok bayım bu tezgahta
17.11.2013
CANIMLA KONUŞMA…
canım çok sıkılıyor çok aynı zamanda acıyor
acıyor da ne can ama çıkmadı hala
ne güzelsin aslında çok da değerlisin
de bilemedim bir türlü el üstünde tutmayı
kırmamayı seni
yaşamak güzel aslında seninle varsın ki acıyorsun acıyınca anlıyorum
değerini ancak
sıkılınca ağır oluyorsun kurşun gibi aslında hafifsin bulut gibi yok olursan eğer bazen başkası oluyor canım
canımın içi
üzdüğümde seni bakma kusuruma
yaşayarak öğreneceksin dediler öğrendik ya ne mutlu
öğrenemeyenler de var
söz sana üzmeyeceğim bundan sonra seni
üzerlerse bile beni ancak sıkıldığında da
kapı açık çıkıp gidebilirsin her an
ama bil ki
senden başka hiç kimse dost olmadı
olamadı bana ömrüm boyunca
01.11.2013
YALAN BUNUN NERESİNDE?
suların ters aktığını gördüm ismail kuşların yüzdüğünü
iki gözüm çıksın güllerin ağladığını duydum
gülmüyorlardı artık
suçlarımız silinmiş defterden bak tertemiz yaprakları
ne güzel değil mi? artık ağlamayacakmışız da
yola asmışlar bile tabelalarını
kurşunlar vız gelecekmiş bize akmayacakmış kanımız bundan sonra
ne büyük mutluluk değil mi? kim vurduya gitmeyeceğiz artık
ve en önemlisi ismail
çocuklar ölmeyecekmiş vesair nedenlerden dolayı
bir de kadınların kırılmayacakmış sağı solu
bana inanmadın mı şimdi?
pinokya mıyım ki ben burnum uzasın ismail?
24.10.2013
ŞEREFİNE MEHMET
özgürlüğün kanatları var mıdır? saçları uçarken dalgalanır mı?
pul mudur özgürlük mektubun üstünde? kitap mıdır yazılmış okunmak için?
özgürlük bir kutunun dışı bir ağacın düşen yaprağı
suç mudur yakalanamamış bulutlar mıdır ülke ülke dolaşan?
özgürlüğü mehmet
özgürlüğü yakalarsanız bir gün kuyruğundan ya da kanadından
bırakmayın gazete sayfasındaki haberler gibi
ucuz bir hikaye değildir taklit bir resmin
yaldız boyalı çerçevesi de
bir ressamın fırçasıdır şairin dizeleri
kuşların şakıması bir sarhoşluk halidir keyfine varınca
çek bir özgürlük mehmet
şerefine
24.10.2013
VAZGEÇEMEM SENDEN
biliyor musun her şeyden vazgeçtiğimi?
biliyor musun bir tek senden
vazgeçemediğimi?
bunu duvarlara yazma mı bekliyorsun? ki duvarlardan da vazgeçmiştim
yazmaktan da
bilmiyor musun?
24.10.2013
SEVDİRMECE
kadınlar sevdim hiçbiri sevmedi beni
olsun ben yine de sevdim inadına
kopya çektim yan baktım sevdim
kadınları uzaktan sevdim
şiir yazmak için belki bir tane daha
bir tane daha yazdım
sevdiğim tüm kadınları bıraktım şiirlerimle rüzgâra
yalnız bir tanesini sakladım içimde ben de içinde
24.10.2013
ÖPÜCÜKÇÜ
yanağına kondurduğum bir öpücük düşerse haber ver yeniden öpeyim
yanağına kondurdum bir öpücük
yıkama yüzünü üzülürüm
yanağına kondurmak için bir öpücük
bekle yarın yine gelirim
23.10.2013
EN BÜYÜK SO KIYIM Y
hiroşima’ da kavrulan çiçekler tek tek açıyor her gün
çocuk yaşlı genç
güneşin önünden geçerken yeniden
hiroşima’ da açan çiçekler o gün altmışsekiz yaşında bu gün
soruyorlar: duydunuz mu çığlığımızı o gün?
soruyorlar: katilimiz kim?
sonra diğerleri geçiyor tarlaların kenarından
denizin kıyısından vietnam’ da
ırak’ da afrika’ da
amerika’ da solan çiçekler ve tüm insanlar
soluk yüzleri ile anlamadan soruyorlar:
katilimiz kim neden kıydı canlarımıza?
dünya suskun seyrederken
soy kıyımını yeşile boyalı kanlı paranın neden hesap soramıyor?
ve neden suç ortağı oluyor yeryüzü katliamının?
sonunda
büyük reis’ in dediği gibi gün gelecek beyaz adam
boğulacak kendi çöplüğünde
amen
BU SABAH
bu sabah kendimi yaşlı hissediyorum sen ise genç ve güzelsin
bu sabah sökülen ağaçlar
yanan ormanlar içimde sen ise genç ve umutlusun
yıkılan bir ülke
ha şuramda içimde
aç çocuklar ölen gençler içimde
kendimi yaşlı ve yorgun hissediyorum bu sabah
sen ise kızım
doğacak güneş gibi aydınlıksın ve içimde hissetmek istiyorum
her sabah aydınlığını
20.10.2013
‘’odtü ormanını sökmüşler dün.
İsim takmakta zorlanıyorum bunlara…
SOL YANIM
acı çeken yanım acısını içine atan yanım
sol yanım şuracığım
bitkilerle sarmaş dolaş duvarlara yaslanmış da sarmaşık filan da sarmış
kuşları ağırlıyor böcekleri
yavaş yavaş büyürken
hep aynı yapraklar yeşerip sonra kızarıp sonbaharda baharda yeniden açarak güneşi bekliyor her gün
her gün alışkanlık hali olan bitene
yanım sol yanım
acı çeken yanım dayanılır mı? da dayan dayan da
nereye kadar ey çocuk hadi büyüdün sen de
nereye kadar?
ağrıyacak senin de sol yanın da nereye kadar?
ya da acımasın mı alışkanlık yapıp?
olur mu öyle be çocuk varsa sol yanın
acır acır
hep acır
05.10.2013
PAMUK İPLİĞİ MESELESİ
pamuk ipliğiyle bağlıyız yaşama ya incelip kopacak
ya da ansızın ipim sağlam diyen duymadım daha
pamuk ipliği dediğin
karışık olabilir içinde naylon filan
bazıları özel yaptırmış kendisine de ne işe yarar ki o da kopacak
demeye kalmadı işte koptu biri daha
ah iplik! vah iplik!
koptukça kopar sonunda iplik bu n’ aparsan yap
illa kopuyor canım
04.10.2013
GEN HARİTASI
genlerimizi ayırıyoruz sınıfta kalanlar kopya çekenler
utanmazlar ve çalışkanlar diye
parmaklarımızı sayıyoruz
topu topu beş adet var bir elde hepsi birbirinden farklı
‘’neden yaptınız?’’ diye soruyor
hakim tecavüzcülere
‘’aslında aya kandık’’ diyorlar ‘’dolunay vardı o gece’’
genlerimizi sayıyoruz
kurt tilki fare kedi
koyun akbaba diye
BAYRAM
kuşları ayırmayın bedeninizden
kelebeklerin kanatlarını kırmayın içinizdeki
bırakın bulutları yağsın en kurak günlerinizde
izin verin çiçeklere açsın yüreğinizde
bugün bayram canlar
bugün de yarın da
29.09.2013 (ankara)
DÖRT DUVAR
az evvel çıktım merdivenleri tık nefes değildim ama yoruldum işte bir bardak su içip
uzattım ayaklarımı yoktun evde
ama varsın gibi kucağımda tekir kedim
sessizce konuştum seninle
bu dört duvar hep vardı doğduğum günden beri
bir eksiği ya da fazlası olmadı hiç ya da farklı açısı
bir de sessizdiler
dinlediler ama konuşmadılar da haksızlık etmeyelim
dışarısı soğukken içerisi sıcaktı
29.09.2013 (ankara)
GÜN GELİR
gün gelir güneşin aydınlattığı tarlalarda
yeniden koşar çocuklar uçurtmaların peşi sıra korkmadan karanlıktan
gün gelir
bereket fışkıran topraklarda dans ederiz yağmurlarla
ellerimiz kenetlenmiş yıkıcılara inatla
gün gelir
kitaplar yazılır yeniden elleriyle insanların
okunması için yüzyıllarca daha
o gün gelir
çalışan iyi insanlar paylaşır ekmeği
ve tüm güzellikleri kaldığı yerden
söyleyerek türkülerini
AH
susmayı bilmediğimiz gibi aramızda konuşmayı da ölülerin arasında
doğacak çocukların sütleri sağılıyor sözcüklerden ne vakit anlaşacağız
ne vakit ah! ne vakit
ah!
kitaplardan sıyrılacak tohumlar düşecek dudaklardan ah! kağıda düşecek kağıda
kalemin ucundan dudaklarından
ah! ne vakit ne vakit
ah!
02.10.2013
YAŞAMIN HIRSIZLARI
bir şeyler çalıyorlar yüreğimizden
bir yalanla giriyorlar kalbimize
tutuklanıyor
yağmur bulutları mahpus yazıyor
sefer kayıtlarında
kar beyazından çivit mavisine
topaçlar çeviriyoruz zamanı arşınlayan
bir avuç gökyüzünün altında
bir hain tuzak bu hain bir tuzak affedilemez
ÖYLEYSE VARIZ
uçuşuyoruz birlikte tüyle, dumanla
kaçışıyoruz
sevgiyle, zamanla
öpüşüyoruz ikimiz aşkla, arzuyla
çalışıyoruz hep emekle, akılla
düşünüyoruz ya birde
dostla, düşmanla
öyleyse varız sevdiceğim
06.07.2013 avşa
SONBAHAR
baharın dokunduğu seller akıyor içimizdeki iklimler de bozuldu tümden demeye güzel bir söz bulunmayacak çiçek açmadığında ağaçlar bir daha
en hain kavgaya giriyoruz kibirli sürüngenlerle çöle dönüşeceğiz belki en azgın ormanlarken
camdan dünyalarımız kırılgandı ancak sonunda yüreğimiz daha çok üzülecek
her zaman bir can lazım ölmek için
bir bardak su bırakıp yanına her soluğun saysak kaç adım daha var denize
ya da ölsek ne fark eder varamadan
döküldüğünü göremedik yıldızların geceden
bırakmadı tutan eller son rüyamızda talan edilmiş yurdumuzda kalmak istedik
çocuklarımızın düşlerini bezemek için yıldızlarla
soy kıyımların hepsini anlatmalıyız onlara afrika’dan, asya’dan başlayarak tek tek ne melun şeydir şu ürkek ama saldırgan
sinsi ama dürüst duran iki ayaklı şey
duvarlara yazacağımız tarih değil yaşanmışlığımızın resmidir kendi kendimize
sorularımız var bir de sizlere beyler bir tarihten, bir de bugünden
kimler köleydi kimler efendi?
kimler köle
kimler efendi?
13.09.20
BİR RÜYA
sabah uyandığımda savaşın bittiğini söyleseler
hiç kimsenin ölmeyeceğini artık kalleş bir kurşunla
aklımdan geçen güzel şeyleri okusalar bir bir
deseler gerçekleşti tümü her yerde
sabah uyandığımda her gelen haber kuşlarla şakımaları gibi güzel olsa
mesela, bir esinti gibi rahatlatsa yüreğimi ve her sabah sürse
uyanmadan bu rüyadan hiçbir zaman
10.09.2013 ‘’Sabah uyandığımda kızım
hatay da bir gencin daha polislerce’’ öldürüldüğünü söyledi
ELDE VAR SIFIR
geçen günler mi? kalan günler mi?
yoksa yaşadığın an mı değerli?
geçmiş yaşanmış ve bitmişse ne değeri olabilir?
gelecek bilinmiyorsa ne değer biçebilirsin?
çıkarırsan ikisini birbirinden ne kalır geriye?
yaşadığını yaşayacağından kazandığını kaybettiğinden
bildiğini bilmediğinden çıkardığında sonuç sıfırdır
ne kadar çok bilirsen
bilmediklerin de o kadar çoğalır eğer bilmiyorsan hiç bir şey
ihtiyaç duymazsın bilmeye de ve çıkarırsan birbirinden
sıfır kalır geriye
BİR TIMARHANE DEĞİL Mİ BU DÜNYA?
ah! neden içimde bir gül açacak diye bekliyorum vakitsiz çalan saatlerin alarmlarını kuran hokkabaz?
seninle geçen günlerin hesabı mı sorulacak yoksa ertelediğimiz ayinler mi ödül olacak?
kan, kan içimde doğarken bir can olarak
can, can içinde yaşarken bu kainatta yıkılan iktidarlar çok önemli olabilir
yaşamın sırrını çözememişler için hala
eskimiş bir şarabı tatmayı da yasaklıyor çevirmen ancak, işin sırrını çözmek için bir yudum almak sevap
bunu bilmeyenler ne getiriyor ki yüklerinden başka ve giderken dünyadan götüremiyorlar ruhlarını da
aslını kaybedenlerin savaşı daha korkunç oluyor gözyaşlarını bile suçluyorlar gidenlerin ardından bir tımarhane içinde tımarhane değil mi bu dünya
akıllılar içerdeyken, deliler tepiniyor dışarda
06.09.2013
AŞK
bir fırtınaydı aramızda sınırları yok eden
hesap soramaz kimse yaktığı ateşten
bir kuştu içimizde
bırak kanatları kalsın bizde arzusu uçmak ise
tutamaz kimse
son arzumuz olsa yanmak ateşinde
ateş olup yakamaz bizi
30.08.2013
Şiirlerimi okuyarak
paylaştığınız
için teşekkür ederim.
Hüseyin Mustafa
Hakkımda
1957 de Ankara’da doğdum. Küçük yaşlardan itibaren sırasıyla resim, şiir
ve fotoğrafla ilgilenmeye başladım. 1980’de ODTÜ Mimarlık Bölümünü
bitirdim. 1982’de evlendim. İki kız çocuğum var. Şimdiye değin yüzlerce
mimari tasarım ve uygulama gerçekleştirdim. Dokuz kişisel resim sergisi
açtım. Dört şiir kitabım yayımlandı.
Kısır düşünceler, ideolojiler ve inançlar yerine çok yönlü doğruluğa,
kimliğe ve bilinçli yaşamanın gerekliliğine inanıyorum. Bilinçli yaşamak
için önce yaşamın merkezine solucanı koyabilmeli, beynimizin de tüm
inançlarımızın ve davranışlarımızın merkezi olduğunu bilmeliyiz. İnsan,
insan diyoruz ancak, beynimizi doğru kullanmadığımız sürece de bir türlü
insan olamıyoruz. Bu durumda da tüm kimliklerimiz boş ve anlamsız
kalıyor.
Yayınlanmış şiir kitaplarım:
Çok Yalnızlık Oturdu Yanıbaşımda SKY
Düş ormanlarında Romeo
Mırıl mırıl
Duvarlar
Alelade Bir Şairim – e-kitap
Bırakma Elimi - e-kitap
Çekirgeye - e-kitap
Kandeşlik – e-kitap