Upload
others
View
9
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
OKUMADA ANLAMA
Tanrım, değişebilecek şeyleri değiştirebilmem
için bana güç ver. Değişemeyecek şeyleri
kabullenmem için sabır ver. Ve bu ikisini
birbirinden ayırt etmek için akıl ver.
Çin Atasözü
1. Giriş
Geçmişten günümüze kadar yaşantımız süresince devam ederek gelen
öğrenmelerimizin yaşantımızdaki çıkarsamaları, yaşamı bizim için anlamlı kılmaktadır.
Yaşam süresince devam eden öğrenmelerimiz neticesinde, öğrenilenlerin zihinde ne şekilde
yer ettiği pek çok bilim sahasının konusu olmuştur. Öğrenilenlerin zihinde anlamlı bütünler
halinde kalması ve bütün bunların işe koşulduğu anda hatırlanması anlamanın bir konusunu
teşkil etmektedir.
Ünlü Türk düşünürü, filozof Mevlana bunu şu şekilde dile getirmektedir: “ne kadar iyi
anlatırsanız anlatın, sizin anlattığınız karşıdakinin anladığı kadardır.” İncelenilen konu
çerçevesinde olaya bakıldığında; Okuma nedir? Anlama nedir?, Anlama nasıl gerçekleşir?,
Anlama çeşitleri nelerdir? Anlamayı geliştirmek için neler yapılabilir? Bu araştırmanın amacı
da yukarıda sorulan sorulara cevap aramaktır.
2. Okuma Nedir?
Okuma, gözle görülmeyen, zihinsel bir süreç olduğu için, onun hakkında bir çok tanım
üretilmiştir, okuma kavramının pek çok kişide farklı anlamlar çağrıştırdığı ise bilinen bir
gerçektir; “benim oğlum okuyacak” ya da “okumak en büyük erdemdir” veya “okumanın
yaşı olmaz”, gibi pek çok ifade de vurgulanmak istenen “okuma”dan anlaşılanların farklı
boyutlarıdır. Güncel örneklere değinecek olursak “çok okuyan mı?, çok gezen mi? bilir”
şeklinde ata sözlerimize de işlemiş olan bu ifade açık olarak ne olduğu hakkında pek çok
tartışmanın da konusunu oluşturmaktadır. Soyut bir eylem olan okuma ve bunun doğurgusu
olarak beklenen anlama etkinliklerinin ne anlama geldiğinin tam olarak anlaşılmaması üzerine
kabul görmüş tanımlar yapılmıştır.
Okumanın günümüzde pek çok tanımı yapılmasına karşın genel olarak okuma; “bir
yazarın okuyucuya iletmek istediklerini anlayabilmektir”, “yazılı sözcükleri okuyup belleğe
kaydetmektir” (Kayalar, 1992), “basılı mesajların, görme organları aracılığıyla algılama,
yorumlandırma ve anlamlandırma amacıyla zihnimizin görme organlarımızla ortaklaşa yaptığı
etkinliktir”, “yansıyan ışığın göz tarafından alınarak optik sinirler aracılıyla beyne iletilmesi;
beyin tarafından algılama, değerlendirme benimseme, reddetme, depolama ve gerektiği zaman
çağırma sürecidir” (Kıymaz, 2002) gibi genel kabul görmüş tanımları mevcuttur.
Okuma, okumak işi demektir, iş ismidir. Okumak, Türkçe Sözlük’te şöyle
tanımlanmıştır:
“1.Yazıya geçirilmiş bir metne bakarak bunu, sessizce çözümleyip anlamak veya aynı
zamanda seslere çevirmek,
2.Bu biçimde yazılmış olan bir metnin iletmek istediği şeyleri öğrenmek,
3.Bir konuyu öğrenmek için okulda, bir öğretmenin yanında veya yazılı şeyler
üzerinde çalışmak,
4.(Şarkı, türkü veya şiir vb. için) Sesli olarak veya ezgi ile söylemek,
5.Bir şeyin anlamını çözmek,
6.Bazı belirtilerle bir anlamı, gizli bir duyguyu anlamak, kavramak.”
Yukarıdaki tanımlardan anlaşıldığına göre okuma, bir ucu fizyolojide, bir ucu zihinde,
bir ucu da ruhumuzda olan karmaşık yapıdır. Okuma, sadece duyu organlarıyla (sesle veya
gözle) gerçekleşmez. Sadece zihinde gerçekleşen bir olay da değildir. Okuduğumuz şeyin
hoşumuza gidip gitmemesi, bize zevk veya sıkıntı vermesi gibi ruha dayalı bir yanı vardır
(Güler, 2000). Okuma eylemi Kayalar (1992, s20)’a göre yedi evrede oluşmaktadır, bunlar:
tanıma, sindirme, geçişli bütünleştirme, derinleştirme, saklama ve koruma, anımsama,
iletişim’dir.
2. Anlama Nedir?
Anlama kavramının kendisi aslında anlaşılamadığı için bu konuda çeşitli yorumlar
yapılmakta ve araştırmalar temele alınmaktadır. Ancak anlama kavramının ölçülmesi,
verilenleri istenene dönüştürme şekli olarak adlandırıldığından dolayı bir metinde, fikirde
veya yazıda yazarın anlatmak istediğini anlamak olarak kabaca tanımlanabilir. Anlama için
bilişsel faaliyetlerin temele alındığı günümüzde, duyuşsal düzeyde anlamaları sayısal olarak
ifade etmenin eldeki teknoloji ve imkanlarla imkansıza yakın olduğu herkesçe bilinen bir
gerçek olduğundan dolayı da anlama, zihinde bilişsel ifadeleri oluşturma şekli olarak ele
alınmaktadır.
Okumayı öğrenme aşamasında; sesleri, harfleri ve sözcükleri tanımaya başlarız. Daha
sonra sözcük guruplarını tanımayı ve bu gruplardan anlam çıkarmayı öğreniriz. Bu beceriler
rahatça kullanılır hale geldikten sonra da akıcı okuma süreci başlar. Sonraki aşamada artık asıl
sorun okumayı öğrenmek değil, öğrenmek için okumaktır (Blaha & Bennet, 1993). Buradan
da anlaşılacağı gibi anlamak, okuma eylemi ile başlamakta fakat daha sonradan da okumanın
ayrılmaz bir parçası, öğrenmenin meydana gelişi anlamına gelmektedir. “Okumak, okumak
ama her şeyi gelişi güzel okumak değil, disipline edilmiş, eleştirel bir yaklaşımla okumak.
Okumak, okumanın bir amaç değil bir araç olduğunu bilerek okumak, ilgi alanlarımız,
mesleklerimiz doğrultusunda ilmî eserleri, ilmî eserler yanında, edebî ve felsefî eserleri de
okumak. Kısa zamanda çok şey ifade edecek şekilde özümseyerek okumak” şeklinde
anlamanın gerektiğini tanımlayan Gürses (1996, s. 98-103) anlamanın okuma üzerinde olan
etkisini dile getirmektedir.
Anlama kavramı üzerinde son yıllarda oldukça fazla değişiklikler olmuştur. Bu
hipoteze göre sistemli yapılarda bilgi depolanır ve anlama; şekillendirme, açıklama,
değiştirme, kaynaştırma ve oluşumlarını içerir. Anlama derecesi; yazıdan hesaba
katılabileceği bir süre, zihinde yaratma, değişiklik, açıklama ve kaynaştırma ile ilişkili
yapılardır (Johnston, 1993).
Anlama üzerinde halen çeşitli tartışmalar süregelmektedir; “anlama bir oluşum mu
yoksa bir sonuç mudur?”, “anlama bölünebilir mi yoksa bölünmez bir etkinlik midir?” bunu
ilerleyen araştırmalar bize gösterecektir, ancak günümüzde anlamanın bütün olarak olduğu,
bir oluşum olduğu üzerinde fikir birliği görülmektedir (Johnston, 1993).
3. Anlama Nasıl Gerçekleşir?
Beynin yapısı ve işlevlerini göz önünde bulundurmadan, okuma eyleminin
açıklanması pek mümkün olmayacağı gibi, beyinin bazı bölümlerinin okumayla ilgili
olduğunu söylemek de doğru olmayacaktır. Okuma eylemi olurken olayları anlamlandırmak
için pek çok konunun da incelenmesi gerekir. Anatomistler ve fizyolojistler, beyinde özel bir
okuma bölümü gösterememekle birlikte, okuma eyleminde bir çok bölgenin de etkin durumda
olduğu bilinmektedir (Kayalar, 1992). Bundan dolayıdır ki beyin temelli öğrenme üzerinde
fikir sahibi olmak gerekmektedir.
Beyin Temelli Öğrenme
Bu ilkeye göre insan öğrenmesinin temeli, sinir sistemi ve beyindir. Nörobilim beyin
ve sinir sistemi ile bilişsel davranışlarımız arasında ilgi kurulmasına yardım eder. Beyin
temelli öğrenme bireylerin tam öğrenme düzeyinde anlamlı öğrenmelerine ve kendi bilgilerini
yapılandırmalarına fırsat verir.
Beyin dış, orta ve alt bölümlerden, iki yarı-küreden ve dört lobdan oluşur. Genel
olarak beyinin görüntüsü Şekil 1’de görüldüğü gibidir.
Şekil 1
ÖÖğğrreennmmee iillee iillggii oolluuşşuummllaarrıınn yyeerr aallddıığğıı bbeeyynniinn oorrttaa vvee aalltt bbööllüümmlleerrii;;
1- Corpus callosum Şekil 2
2- Thalamus
3- Hypothalamus
4- Hippocampus
5- Amygdala
6- Cerebellum’dur.
(Demirel, 2002).
Bilgi işleme kuramına göre öğrenmenin, dolayısıyla anlamanın gerçekleşmesi için
Aşağıdaki şekilde gösterilenlerin yerine getirilmesi gerekmektedir.
Şekil 3
Atkinson-Shiffrin bilgi işleme modeli
Bulunduğumuz ortam sayısız nesne ve olguyu deneyimimize sunmaktadır. Duyu
organlarımız sayesinde çevresimizde olup bitenlerden haberdar oluruz. Duyu organlarımızın
çevredeki her şeyi algılayıp işlemesi mümkün değildir. Fakat zihnimizde sürekli olarak bir
şeyleri işliyoruz. Algıladıklarımızı nasıl işliyor ve nasıl öğreniyoruz? İşte bilişsel teori, bilgiyi
algılamayı, işlemeyi, depolamayı ve hatırlamayı açıklamaya çalışmaktadır. Bu bağlamda
bilgi-işleme (information processing) teorisi (Ericsson ve Kintskh; 1995, Atkinson ve
Shiffrin; 1968, Craik ve Lockhart; 1972, Flavell ve ark.; 1993) öğrenme sürecini, çevreden
uyarıcıyı algılama, kısa süreli bellekte işleme ve uzun süreli bellekte depolama olmak üzere
üç aşamada incelemektedir.
Algı Kaydedici (Sensory Register) ve Kısa Süreli Bellek: Bellek sisteminin ilk birimi olan algı
kaydedici görme, işitme, dokunma, tat ve koku alma duyuları vasıtasıyla her an birçok bilgiye
maruz kalır. Ancak bu bilgilerden çok azı bu almaç tarafından dikkate alınabilir. Dikkate
alınan bilgiler de bu almaçta birkaç saniye süreyle kalabilir. Eğer bu kısa süre içinde dikkate
alınan bilgiler işleme alınmazsa hızla kaybolurlar. Dikkate alınıp işleme sokulan bilgi ise
bellek sisteminin ikinci birimine, yani kısa süreli (KS) belleğe aktarılır. Kısa süreli bellek
birimi de bilgiyi çok kısa bir süre için tutabilir (yaklaşık 30 saniye kadar). Ayrıca kısa süreli
bellekte tutulabilecek bilgi miktarı da oldukça sınırlıdır. Bilincimizde tuttuğumuz veya
düşünülmekte olan bilgiler kısa süreli belleğe getirilir. Kısa süreli bellek almaçtan bilgi aldığı
gibi, bellek sisteminin üçüncü ve son birimi olan uzun süreli bellekten de bilgi alır. Kısa süreli
belleğe gelen bilgi, onu düşünmeyi ve maniple etmeyi bıraktığımız anda kısa süreli bellekten
silinir. Kısa süreli bellek dışarıdan durmaksızın gelen bilgileri ve uzun süreli bellekten gelen
bilgileri işlediği için aktif bellek olarak da bilinir. Aktif bellek bilgiyi süzgeçten geçirir,
organize eder, bilginin mevcut bilgilerle bağlantısını kurar ve onu uzun süreli (US) belleğe
depolanması için gönderir. Bilginin aktif bellekte bir süre kalabilmesi için onun bir şekilde
tekrar edilmesi gerekir. Örneğin, bir arkadaşınızı arayacaksınız, telefon numarasını adres
defterinden okuduktan sonra, telefonu çevirene kadar onu tekrar edersiniz. Numaranız kısa bir
süre için de olsa kısa süreli bellekte korunmaktadır. Ancak bir bilgiyi ne kadar uzun süre aktif
bellekte tutarsanız, o bilginin uzun süreli belleğe aktarılma olasılığı o kadar yüksek olur. Bu
yüzden aktif bellekteki tekrar, öğrenme için son derece önemlidir. Bir o kadar önemli olan da
bilginin aktif bellekteyken başka bilgi ve uyarıcılar tarafından itilmesi ve kaybedilmesidir.
Dolayısıyla öğrenme ortamındaki uyarıcılar düzenli ve itina ile organize edilmelidir.
Şekil 4
Bellek kavramıyla ilgili bir (zihinsel) örüntü-kavram ağı
Uzun Süreli Bellek: Bilgilerin uzun süreli (yıllarca) saklanması, bellek sisteminin bu
biriminde olur. Uzun süreli belleğin sınırsız depolama kapasitesi olduğu tahmin edilmektedir.
Çok büyük kapasitede olduğu için bilginin bu birimde kaybolması da mümkündür. Tulving
(1993), uzun süreli belleği aşağıdaki gibi üç bölüme ayırmaktadır:
Olgusal (episodic) bellek
Anlamsal (semantic) bellek
Yöntemsel (procedural) bellek
Olgusal Bellek: Uzun süreli belleğin olgusal bellek bölümünde kişi bireysel deneyimlerinin
bir resmini saklamaktadır. Burada, deneyimlerin nerede ve ne zaman olduğuna dair bilgiler
organize edilerek saklanır (Martin, 1993). Örneğin birçok yetişkin çocukluğunda yaşadığı
birçok olayı yer ve zaman gibi ayrıntılarıyla hatırlar. Bazen birkaç akşam önce ne yediğinizi
hatırlamayabilirsiniz fakat üç yıl önceki bir dansı kiminle ve nerede yaptığınızı hatırlarsınız.
Çünkü yer ve zamana ilişkin ipuçları belleğin bu bölümündeki bilgileri hatırlamanıza
yardımcı olmaktadır. Olgulara ait birçok ipucu olmasına rağmen, bütün deneyimler uzun
vadede hatırlanamaz. Bunun nedeni ise sonraki deneyimlerin öncekileri örtmesidir.
Yöntemsel Bellek: Yöntemsel bellek bir şeyin nasıl yapılacağına ilişkin bilgileri içerir.
Anlamsal bellek bir şeyin ne olduğuna yönelik bilgiyi tutarken, yöntemsel bellek bir şeyin
nasıl olduğu veya yapıldığı konusundaki bilgiyle ilgilidir. Bu bellek türünün bilgiyi uyarıcı-
tepki eşleşmesi olarak tuttuğu varsayılmaktadır. Örneğin, araç kullanmayı öğrenirken vites,
direksiyon, pedallar ve ayna gibi mekanizmaların nasıl bütünselleştirilerek aracın
yönlendirildiğini öğreniriz. Bu davranışı öğrendikten sonra, bir süre araç kullanmasak bile,
araç kullanmaya tekrar başladığımızda mekanizmalarla yönlendirmeyi nasıl yapacağımızı
kolaylıkla hatırlarız. Çünkü bu mekanizmalarla (uyarıcı) yönlendirme davranışını eşleştirerek
bilgiyi depolamıştık.
Anlamsal Bellek: Uzun süreli belleğin bu bölümünde bilginin kodlanıp depolanması olgusal
bellektekinden farklı olmaktadır. Kavram ve kavramlar arası ilişkiler bir ağ dokusu şeklinde
organize edilmektedir. Bu ağ organizasyonu Piaget’nin sözünü ettiği zihinsel örüntü(ler)den
başka bir şey değildir (Anderson, 1985). Bu örüntü bir konunun ana hatlarının belirtildiği bir
çizelge biçimindedir. Her bir kavram ve süreç için örüntü oluşturulmakta ve varolan
örüntülerle ilişkilendirilmektedir. Anlamsal bellek içerisinde bilgiye ulaşmak kavram
haritasındaki (örüntü) yolları takip ederek olmaktadır. Aynı bilgiye ulaşmak için birden fazla
yoldan herhangi biri seçilebilmektedir. Anderson’a (1985) göre bir kavram ağındaki
kavramlar arasında ne kadar çok bağ varsa, ilgili bilgilere ulaşmak da o kadar kolay
olmaktadır. Çünkü bir bilgiye bir yoldan ulaşılamazsa diğerleri işe koşulabilir. Uzun süreli
bellekte bilginin değil, ona ulaşılacak yolların kaybolduğu fikri de böylelikle daha iyi
anlaşılmaktadır. Bir kavram ağı ne kadar iyi organize edilir ve anlamlı inşa edilirse, belleği de
o denli güçlü kılar (http://cet.boun.edu.tr/ets/bde/bilgiislem.htm).
4. Anlama Çeşitleri Nelerdir?
Gerek dinleme etkinliği, gerekse okuma etkinliği, genellikle, anlama ile sonuçlanmışsa
bir değer taşır. Bu nedenle, dinleme ve okuma öğretiminde, bu becerilerle ilgili çalışmalar
çoğu zaman anlama etkinliği ile tamamlanır, bütünlenir. Anlama etkinlikleri, bir bakıma
öğrencilerin dinleme ve okuma etkinliklerindeki anlama ya da başarı düzeylerini görmemize
yardımcı olur. Anlama bakımından birinci devrede öğrencilere şu yeterlilikleri kazandıracak
etkinliklere yer vermeliyiz: Resimleri yorumlayabilme; dinlenen, izlenen, okunan bir öykü ya
da masala uygun bir başlık bulabilme; okunan, dinlenen bir öykü ya da masaldaki
kahramanların niteliklerini, olayların yer ve zamanlarını anlayıp belirtebilme, sonucu
kavrayabilme (Kavcar ve diğerleri, 1995).
Üç tür okumada anlama çeşidi vardır, bunlar: basit, yorumlayıcı ve eleştirel anlamadır.
1. Basit Anlama Becerileri:
Bilginin yerini tespit.
Bilgiyi toplama.
Basamakları izleme.
Karakterleri belirleme.
Yerleri belirleme.
Direktifleri izleme.
Yazarın yapısal planını açıklama.
2. Yorumlayıcı Anlama Becerileri:
Ana fikri bulma.
Önemli fikirleri seçme.
Fikirleri organize etme.
Kavram ve prensipleri geliştirme.
Özetleme.
Çıktıları ve etkileri hipotez etme.
İma edilen manaları anlama.
Genellemeler yapma.
İlişkileri belirleme.
İleriye dönük tahmin.
Bilgileri karşılaştırma.
Uygulamaları belirleme.
Uygulama yapma.
Yazarın amacını, karakterlerin eğilim ve motivasyonlarını belirle.
Zevk alabilme.
Yazarın fikri ve eğilimini belirleme.
Yarım olan bir fikri tamamlama.
Ortamı başka ortamlarla karşılaştırma.
Ortamı kişisel tecrübelerle birleştirme.
Duygusal imajlar oluşturma.
Duygusal cevaplar oluşturma.
Okuduğunu yeniden yapılandırma.
İmlaya dikkat ederek okuma.
Çıkarsama yapma.
3. Eleştirel Anlama Becerileri:
Okunanları; kalite, değer, doğruluk, gerçeklik, taraflılık, tutarlık,
propaganda, ilgililik, yeterlilik, gerçek veya fikir açılarından karşılaştırma.
Okumayla ilgili kendi amaçlarını belirleyip değerlendirme.
Yazarın amaçlarını ve tavırlarını değerlendirme.
Konuyu ortam açısından değerlendirme.
Ortamdaki dili değerlendirme.
Ortamın genel yapısını değerlendirme.
Yazarın uzmanlığını değerlendirme.
Bilgi kaynaklarını değerlendirme.
5. Anlamayı Geliştirme Stratejileri
Öğrenmek, anlamak demektir. Anlama gücünün geliştirilmesi için, konunun dikkatle
okunması,öğrencilerin eski bilgiler ile benzerlik ve bağıntısının kurulması,örneklere dikkat
edilmesi,okunulan konunun ana fikrinin ortaya çıkarılması hususları üzerinde durulması
gerekir.Bütün-Parça-Bütün Yöntemi
A-İnceleme,
B-Sorular oluşturma,
C-Okuma
D-Hatırlama ve özetleme
E-Tekrarlama
A-İnceleme: Bir kitabın ya da yazının incelenmesi,o kitap hakkındaki genel bir bilgi
sahibi olmak demektir.Bu da kitabın adının,yazarının,basıldığı yılın,kapağındaki tanıtıcı
yazıların önsözü ile içindekilerin ve ana başlıkların genel olarak gözden geçirilmesi ile
mümkün olur. Diğer kitabın devamından yararlanılmak isteniyorsa,o zaman daha ayrıntılı bir
inceleme yapılamalıdır.
B-Sorular Oluşturmak: Her kitabı veya yazıyı,bir takım sorulara cevap bulmak için
okumak gerekir. Bu nedenle okumaya geçmeden önce,yapılan incelemeden de yararlanılarak
söz konusu kaynaktan cevapları bulunabilecek sorular belirlenmelidir. Bu sorular kişiyi daha
dikkatli olmaya yöneltecektir.
C-Okuma: Bir ders kitabını ya da düşündürücü eseri okurken,beyin güçlerini konuya
yöneltmek gerekir. Okuduğunu anlamada başarı iyi ve hızlı okuyabilmeye bağlıdır.Okuma
sırasında niçin, nasıl, nerede, ne zaman, kim gibi sorular, okuyanın kafasında merak
uyandırmaktadır. Özelden genele doğru gitmede, kitabın,her bölümünün ve sonuçta tümünün
ana düşüncesini bulmak gerekir. Ele alınan bir kitabın veya yazının en az iki defa okunması,
anlamanın ön şartıdır. İlk okumada kitap ya da yazıdaki ana-yan düşüncelerini tespit etmek
gerekir. Bu esnada not çıkartma veya satırların altını çizme gibi işlemler yapılamamalıdır.
İkinci okumada ise; ana ve yan düşünceler, kesin olarak belirlenmeli, ve satır altları
çizilmelidir.
a. İyi okuma:Bütün-parça-bütün yöntemindeki çalışmaları yerine getirmek, iyi
okumak demektir.
b. Hızlı Okumak:İyi ve etkili okuma deyince, okuduğunu anlamak akla gelir.ancak
hızlı okumayı engelleyen faktörler vardır.
1. Kavrama uzaklığının ve kesintilerinin kısa oluşu; bazı kişiler bir yazıyı okurken, bir
veya daha fazla kelimeyi kavrayabilmektedir. Buna "kavrama uzaklığı" denir.
2. Sık sık geriye dönüş; kavrama uzaklığı ne kadar uzak olursa, geriye dönüşler, o
oranda çoğalır ve zaman kaybına neden olur.
3.Sessiz okuma alışkanlığının kazanılmış olmasıdır.
Okuma hızının geliştirilmesi için, gözlerin kusursuz olması, sözcük dağarcığını
zenginleştirmek, çok okumak, sözlük ve ansiklopedi gibi kaynak kitaplardan yararlanmayı
alışkanlık haline getirmek, yeni, yabancı teknik sözcükleri not etmek ve bunları günlük
konuşmalarda ve yazılarda kullanmaya çalışmak gerekir.
Okumayı geliştirmede ön şart iyi ve sürekli okuma alışkanlığı edinmek, günde en az
15-20 dakikalık bir zamanı okumaya ayırmaktır. Okumayı daha iyiye götürebilmek için,
okuldaki Türkçe ve Edebiyat öğretmenleri ile işbirliği yapılmalıdır.
D- Hatırlama-Özetleme: Okuduklarını yeniden gözden geçirmeyen hatırlamaya
çalışmayanlar, öğrendiklerinin yarısını kitabı bıraktıktan bir süre sonra unutmaktadır. Bu
nedenle öğrendiklerimizi unutmamak için düzenli bir çaba göstermek zorundayız .
Gözden geçirme ve hatırlama çalışmalarınızı parça parça yürütmelisiniz. Her başlık
altındaki parçayı dikkatle okuduktan sonra durunuz, okuduklarınızı hatırlamaya çalışınız.
Eğer zamanınız sınırlı ise konunun ana çizgilerini belirlemekle yetinebilirsiniz.
Okuduğunuz yere bakmadan o parçayı başarı ile özetleyebilirsiniz o parçayı
anlamışsınız demektir. Kimi zaman okuduğunuzu anladığınızı sanırsınız . Ancak özetlemeye
sıra gelince bir cümle bile yazamadığınızı görürsünüz .
Özet çıkarma: Bu konuda dikkat edeceğiniz en önemli nokta okuduğunuz yazının
özünü yakalamak ve okunan yazıya bakmadan kendi sözcükleriniz ile oluşturacağınız
cümleler ile okunaklı ve kısaca yazabilmektedir.
En kolay özetleme paragraf paragraf yapılan özetlemedir. İkinci paragraf kümelerinin
özetlenmesidir. Üçüncüsü bölümlerin özetlenmesidir.
Özet çıkarırken yazıdaki planı bozmamaya, yazının amacını yitirmemeye, ana
düşüncesini ve onu destekleyen yardımcı düşünceleri belirtmeye ve yazıdaki anlamı
korumaya çalışmalısınız. Gerek okurken gerekse yazarken konunu ana çizgilerini belirtmek
çok gereklidir. Bunu gerçekleştirmek, yazının çatısını gösteren şemayı oluşturmak demektir.
Ana çizgiler ile yazı bütünü çok kısa bir özet biçiminde gözler önüne serilmiş olur. Ana
çizgileri çıkarmak için, okuduğunuz yazının başlıklarından yaralanabilirsiniz. Her bölüm
başlığını o bölümün ana düşüncesini içerecek bir cümle biçiminde genişletiniz sonra
paragraflarına cümlelerinden yararlanarak alt başlıkları yardımcı düşünceleri yansıtan bir
cümle durumuna sokunuz. Üçüncü,dördüncü aşamada alt başlıklar varsa yada siz böyle bir
ayrıntılamayı gerekli görüyorsanız birinci ve ikinci derecedeki düşünceleri belirttikten sonra
üçüncü ve dördüncü derecedeki düşünceleri de birer cümle olarak belirleyebilirsiniz. Her
aşamayı bir öncekinden içerde yazarsanız, bir, iki, üç, dört, beşinci derecedeki düşüncelerin
ilk bakışta görünebilmesini sağlamış olursunuz.
Ana çizgileri, özet çıkarma ve not alma madde ( bölüm ve alt bölüm) başlıkları olarak
kullanabilirsiniz. Hatırlama ve özetleme aşamasında gerçekleştirilmesi gereken bir işte
okunan yazıyı değerlendirmektir. Özet ile söylersek; bu aşamada bütünü oluşturan her parça,
tüm ayrıntıları ile öğrenilmeye çalışılmalıdır. Hafızanın öğrenim çalışmalarındaki fonksiyonu
büyüktür. Aslında öğrenme hafızaya fazla dayanmamalıdır. Fakat bazı konular da hafıza
olmadan öğrenilmemektedir. Bunun da eğitimine gerekli itina gösterilmeli, dikkat edilmelidir.
Çünkü eğitim ve öğretimin son amacı sayılan "düşünmeyi öğrenmek" hafıza aracılığıyla
olmaktadır. Hafıza, düşünme için gerekli olan zihni araçları verir. Eğitim psikolojisinin
verilerine göre ve C.G Wren ve R.P.Larsen gibi yazarlara göre daha verimli bellemeye götüre
öğrenim ilkeleri şöyle sıralanabilir:
1. Öğrenilen şeyler, zihinde bir takım "parçalar " halinde kalmamalı bunlar, dersin
özelliğine uygun bir "ilke" ye bağlanmalıdır.
2. Bu ilkeler yalnızca zihinde veya hafızada duran bir "ilke"olarak kalmalı; her ilke,
hayatla ilgili bir konuya da bağlanmalıdır.
3. Bir konunun öğrenilmesi, ileride o konunun, kişinin kendisi için gerekli olunacağına
inanılarak yapılmalı, her öğrenme olayı"gelecek"le ilgili bir amaca bağlanmalıdır.
4. Öğrenilen konular sınıflandırılarak dağınıklıktan kurtarılmalıdır.
5. Yeni öğrenilen bir kelime veya fikir, daha önce öğrenilen benzerlerine veya
zıtlarına bağlanmaya çalışılmalıdır.
6. Herkesi, öğrenmede yetenekli olduğu bir yönü vardır.
7. Bir konunun örenilmesinde çok kez "bütün", "parça", "bütün" metodu
uygulanmalıdır.
8. Öğrenmede veya bellemede "aralıklı tekrar" a önem verilmelidir.
9. Ezberlenecek bazı teknik kelime veya terimler, bir kartın bir yüzüne yazılmalıdır,
diğer yüzünde gerekli açıklamalar bulunmalıdır.
Öğrenilen bir şeyi hatırlayabilme, alışkanlık gerektiren bir iştir. Ama "unutma"
olmadan da öğrenmenin olabileceği şüphelidir.
E.Tekrarlama: Bu aşamada, okuyup öğrendiklerinizin doğru olup olmadığını
denetlemiş ve doğru olanları pekiştirmiş olacaksınız. doğrulama amacı ile yapacağınız ilk iş,
okuduğunuz kitap ya da yazının genel yapısını incelemektir. İkinci işiniz kitap ya da yazı ile
ilgili olarak oluşturduğunuz soruların tümünü cevaplayıp, cevaplayamadığınızı yoklamaktır.
Cevaplanması gereken yeni sorular ortaya çıkmışsa, onları da cevaplamış olmasınız.Üçüncü
işiniz ise kitap ya da yazıyı yeniden okumak ve notlarınızdaki eksiklikleri tamamlamaktır.
Notalma:
a.Öğretmenin anlattıklarından özellikle ders kitaplarında bulunmayan açıklamanın,
b.Bir konferansçının anlamı bulunan düşüncelerinin,
c.Okunan kitap ve yazıdaki ilginç bulunan düşüncelerin,
d.Bir gezide ilgiyi çeken özelliklerin,
e. Her hangi bir anda akla gelen ilginç görüşlerin kısa sözlerle yazılması.
Yararları :
a. Konuyu kısaltarak not tuttuğunuz için ifade yeteneğiniz gelişir.
b. Öğrenilen zamanla unutulsa bile bu konu ile ilgili notları okumakla konuyu hemen
hatırlarsınız.
c. Not tutma anında dikkat devamlı olarak bir noktaya toplandığında bilgi ve fikirler
kolayca zihninize yerleşir.
d. Tertip ve düzenleme yeteneklerinizi arttırır.
e. Sizi sürekli olarak etkin, uyanık ve gelişmeye açık tutar.
Not almada dikkat edilecek noktalar:
1. Not almaya başlarken tarih koyunuz.
2. Not tutarken belli bir plana göre hareket edilmelidir. Plan ve taslak, notların tertipli
olarak yazılmasına yardım eder. Bu konuyu bölüm ve kısımlara ayırarak not alınız.
3. Notlar kısa ve özlü fikirleri kapsamalıdır.
4. Notları kedi ifadenizle yazmalısınız.
5. Notları yazarken düzenli ve okunaklı bir ifade kullanmalısınız .
6. Notları mümkün olduğu kadar mürekkepli kalem ile tutunuz.
(http://www.egitimbahcesi.netteyim.net/verimli/vc1.html).
Bir başka kaynakta (Selçuk, 2000, s.197-199)benzer noktalar üzerinde durulmakta ve
bu stratejiler Tekrar Stratejileri, Anlamlandırma Stratejisi, Örgütleme Stratejileri, Duyuşsal
Stratejiler olarak dört ana başlık altından incelenmektedir.
1. Tekrar Stratejileri:
Yeni karşılaşılan bilgileri tekrarlayarak kısa süreli bilgileri hafızada tutmayı ya da
uzun süreli hafızaya kodlamayı sağlayan stratejidir. Tekrar stratejisinin kapsadığı başlıca
taktikler şunlardır:
Bir metnin tekrar tekrar sesli ya da sessiz okunması.
Metnin okuduktan sonra anlatılması.
Metindeki bilgilerin bir kağıda not alınması.
Okurken düzenli aralıklarla durup zihinde cümlelerin tekrar edilmesi.
Metinde geçen bir fikrin değişik şekillerde söylenmesi.
Önemli yerlerin altının çizilmesi.
Tekrar stratejileri özellikle kısa süreli hatırlamayı artırmada ve bir metnin aynen
kazandırılmasında etkili bir yoldur. Bu stratejinin başarısı, büyük ölçüde öğrencinin önemli ve
önemsiz bilgileri ayırt etmesine bağlıdır.
2. Anlamlandırma Stratejisi:
Bu strateji bilginin mevcut haliyle aynen hafızaya yerleştirilmesi yerine anlamlı bir
bütün haline getirilerek kazanılmasıdır. Bu stratejiyi kullanan öğrenci, yeni karşılaştığı bilgiyi
eski bilgileri ile karşılaştırıp var olan şemasına uydurmaya çalışır. Anlamlandırma stratejisinin
kapsadığı başlıca taktikler şunlardır:
Öğrenilen materyali çağrıştıracak imgeler biçimlendirme.
Öğrenilen konunun ana fikrini ortaya koyma.
Özet çıkarma.
Metni yorumlayarak kendi cümleleriyle not alma.
Soruları oluşturma ve mevcut sorulara cevap verme.
Mevcut bilgiyi harekete geçirme.
Geri getirmeyi kolaylaştıracak hatırlatıcılar kullanma.
3. Örgütleme stratejileri:
Bu stratejiler öğrencilerin yeni karşılaştıkları bilgileri bir araya getirerek daha önceki
bilgilerine göre yeniden düzenlemesini içerir. Bilgilerin sınıflanması, grafik ve şemalarla
gösterilmesi bu stratejinin taktiklerindendir. Bu stratejiyi etkili olarak kullanabilen öğrenciler
bir grafik ya da şema ile sayfalarca tutacak bir yazıyı özetleyebilirler.
4. Duyuşsal Stratejiler:
Öğrenciler kendi yeterlilikleri hakkında genel inançlara sahiptirler. Bu inançlar
öğrencilerin stratejileri kullanmasında ve güdülemesinde etkilidir. Okul öncesi dönemdeki
çocuklar kendi yeterlilikleri konusunda oldukça iyimserdir. İlköğretim döneminde yetenek ve
çabanın aynı şey olduğu düşünülür. Bu dönemdeki çocuklar zeki öğrencilerin daha fazla
çalıştıklarını ve fazla çalıştıkları içinde zeki olduklarını farz ederler. Daha ileri yaşlarda bazı
öğrenciler başarının kişisel çabalardan kaynaklandığını düşünürken, bazıları da doğuştan
gelen yetenek ya da şansın önemli olduğunu ifade ederler. Başarı ile gösterilen çaba arasında
yüksek bir ilişki olduğunu düşünen öğrenciler, içinde bulundukları durumda kendilerini
kontrol edebileceklerini düşünürler. Bu düşünce onların başarılı olmasında etkili olur. Bu
konuda kendine güveni olmayan öğrenciler yüksek kaygı yaşarlar ve bu nedenle stratejileri
etkili kullanamazlar. Duyuşsal stratejileri etkili kullanamayan öğrenciler;
Çabuk öğrenmeye çalıştıkları için önemli fikirleri yeterince
öğrenemezler.
Çalışırken başarısızlık endişesi duyarlar.dersi sadece sınav baskısı ile
çalışırlar.
Zorlandıkları zaman ya çalışmayı bırakırlar ya da kolay olan kısımları
çalışırlar.
Kendilerini gergin hissederler.
Üst düzey düşünme gerektiren işleri yapmak yerine, daha az önemli ve
çaba gerektirmeyen işleri tercih ederler.
MAKALE İNCELEMESİ
(BİR METNİ FARKLI BİR ŞEKİLDE İŞLEMENİN ANLAMA DÜZEYİNE ETKİSİ)
Araştırma, “okullarımızda Türkçe derslerinin metin işlemede, bilinmeyen kelimelerin
üzerinde yapılan çalışmaların okuduğunu anlamaya etkisini belirlemek” amacıyla
yapıldığından ötürü ele alınmıştır.
Araştırmanın giriş kısmında “insanların eğitilme ihtiyacı” üzerinde durulmuştur, fakat
insanlar eğitime mi yoksa eğitilmeye mi ihtiyaç duyarlar konusu yıllardan beri süregelen
tartışmaların konusunu oluşturduğundan dolayı burada kanımca yanlış fikir oluşturulabilecek
bir kavram olan “eğitilme” üzerinde durulmuştur, bence eğitime ihtiyaç duymak ile
eğitilmeye ihtiyaç duymak arasında bir anlam farkı bulunmaktadır.
Eğitim başlarda terbiye anlamında kullanılmıştır. Terbiye ise insanın doğuştan
getirilen özelliklerinin ve bunların üzerin inşa edileceklerin farkında olarak sistemli anlama
örüntüleri sağlama işi olduğundan dolayı öğrenmenin temelinde anlama yatmaktadır. Biz
yetişkinler bile hali hazırda anlamanın ne olduğu ve oluşumu üzerinde kesin fikir sahibi
olmamamıza rağmen bu kavram üzerinde incelemeler yapmışızdır ki araştırmacı da bunun
üzerine eğilmiş ve Türkçe öğretiminin metin okuma bölümünde anlamayı kolaylaştırıcı
etkinliklerin üzerinde durulmuştur.
Araştırmanın teorik kısmında anlamanın çeşitli tanımları yapılmasına karşın genel
olarak sadece bilişsel süreç olduğu kanaati ağır basmaktadır. Ancak anlamanın anlaşılması
için beyin fonksiyonları üzerinde durulmamıştır. Beyin fonksiyonlarının anlama üzerindeki
etkisi göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür. Metinde anlama üzerinde duran araştırmacı
anlama çeşitlerini net olarak ortaya koymamış dolayısıyla anlamanın boyutlarını da
araştırmasında göz ardı etmiştir.
Anlama üzerinde bir oluşum mu, bir sonuç mu seklinde tartışmalar olması ise
anlamanın nasıl gerçekleştiği konusunun hala netleşmediğini gözler önüne serdiğinden dolayı
araştırmacı bunun üzerinde durmamış; araştırmasında anlamanın sonuç kısmını ele aldığını
belirten ifadeler kullanmıştır.
Bir metni anlamayı sağlamak için önce metnin öğretmen tarafından okunması, daha
sonra öğrencilere okutulması (sesli ve sessiz), metnin anlatılması, metinde geçen yabancı
kelimelerin anlamlarının verilmesi ve son olarak da metin ile ilgili soruların cevaplandırılması
üzerinde durulmuştur. Burada kanımca bu düzenlemenin yeniden; metni öğrencilerin
Abdurrahman KILIÇ, Eğitim ve Bilim Dergisi, Cilt 27 sayı 123 (53-61), 2002
okuması, metinde bilinmeyen kelimelerin verilmesi, metni öğrencilerin canlandırması, çeşitli
resimli kartlarla veya materyallerle metnin karmaşıklığına göre şekillendirilmesi ve en son
olarak da metine ilişkin çeşitli sorular ile öğrencilerin metinden ne anladıkları
yorumlanmalıdır.
Araştırmanın deneysel boyutunda araştırmacı: “ilköğretim birinci kademe 5. sınıf
düzeyinde öğrencilerin bir metni bireysel olarak çalışarak ulaştıkları anlama düzeyleri ile
metni işledikten sonra (kelimeleri önce verme, vermeme ve sonra verme) ulaştıkları anlama
düzeyleri arasındaki fark” olup olmadığını ortaya koymaya çalışmıştır.
Araştırmacının ortaya koyduğu bulgular neticesinde ilginç sayılabilecek sonuçlar elde
edilmiştir. Bulgular incelendiğinde öğrencilerin metni bireysel çalıştıklarındaki anlama
düzeyleri ve metni işledikten sonraki anlama düzeyleri arasında bir fark bulunmaktadır. Bu
bulguya göre öğrencilerin metnin işlenmesinden önce edindikleri yabancı kelimelerin
anlamayı olumlu yönde etkilediği şeklinde bir çıkarımda bulunmak mümkündür. Araştırmacı
tarafından ilk bulgunun bu şekilde bulunması anlamanın ne şekilde şekillendiği hakkında fikir
sahibi olmamıza yararken diğer taraftan metin işlenmeden önce bilinmeyen kelimelerin hangi
şekilde (sözlükten mi, anlamı tahmin ederek mi yoksa cümle içinde geçtiği şekliyle mi)
verileceği üzerinde bir açıklamada bulunulmamaktadır.
Araştırmada metnin bireysel okuma ve grup ile okuma arasında grupla okuma ile
anlamada manidar bir fark bulunmuştur, araştırmacı bireysel okuma çalışmalarına ağırlık
verilmesinin üzerinde öneriler kısmında durmuştur, fakat bunun nasıl yapılacağı ve anlama
üzerindeki etkisinin nasıl gerçekleştireceği üzerinde bir açıklamada bulunmamıştır.
KAYNAKÇA
BACANLI, Hasan. “Gelişim ve Öğrenme” Nobel Yayınları. Ankara, 2002.
BLAHA, Barbara, J. M. Bennet. “Yeni Okuma Teknikleri” (Çev: Doğan ŞAHİNER). Rota
Yapım Tanıtım Tic. Ltd. Şti. İstanbul, 1993.
GÜLER, Ü. “http://www.geocities.com/uguler2000/12anlamateknikleri.htm” 2000.
GÜRSES, Reşide. “Okuma Anlama Üzerine” Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Bülteni, Eylül 1996, Sayı: 28, Cilt:IX,ss.98- 103
.http://www.tdk.gov.tr/residesadik/OkumaAnlama.htm
JOHNSTON, H. Peter. “Reading Comprehension Assesment: A Cognitive Basic” Library
of Congress Cataloging in Publication Data. New York, 1993.
KAVCAR, Cahit, Ferkan OĞUZKAN, Sedat SEVER. “Türkçe Öğretimi, Türkçe ve Sınıf
Öğretmenleri İçin.” Engin Yayınevi. Ankara, 1995.
KAYALAR, Meriç. “Etkili ve Hızlı Okuma Sanatı” Real Yayıncılık. İstanbul, 1992.
KILIÇ, Abdurrahman. “Bir Metni Farklı Bir Şekilde İşlemenin Anlama Düzeyine Etkisi”
Eğitim ve Bilim Dergisi. Cilt 27, Sayı 123, ss. 53-61, 2002.
ÖZBAY, Yaşar. “Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi” Erol Ofset. Trabzon, 2001.
SELÇUK, Ziya. “Gelişim ve Öğrenme” Nobel Yayın Dağıtım. Ankara, 2000.
SENEMOĞLU, Nuray. “Gelişim Öğrenme ve Öğretim”Özsen Matbaası. Ankara, 1998.
ÜLGEN, Gülten. “Eğitim Psikolojisi Kavramlar İlkeler, Yöntemler Kuramlar ve
Uygulamalar” Lazer Ofset Matbaa Tesisleri Tic. Ltd. Şti. Ankara, 1994.
http://cet.boun.edu.tr/ets/bde/bilgiislem.htm. Bilgi İşleme Kuramı.
(Yazarı Bilinmemektedir).
http://www.egitimbahcesi.netteyim.net/verimli/vc1.html. Anlama Gücünün Geliştirilmesi.
(Yazarı Bilinmemektedir).