102
15 Mayıs 2013 Sayı 10 DURSUN DALMA: “Meslek örgütü üyeliğinde standart olmalı” ERGİN CİVAN: Artık bizim de emek yoğundan, makine yoğuna mümkün olduğu kadar geçmeye çalışmamız lazım. Türkiye’den Bir Elon Musk Çıkacak mı? İşadamları almaya değil satmaya gitti

OMC e-konomi Mayıs 2013

Embed Size (px)

DESCRIPTION

İş yerinizin aylık ekonomi e-dergisi

Citation preview

Page 1: OMC e-konomi Mayıs 2013

15 Mayıs 2013 Sayı 10

DURSUN DALMA:“Meslek örgütü üyeliğinde standart olmalı”

ERGİN CİVAN: “Artık bizim de emek yoğundan, makine yoğuna mümkün olduğu kadar geçmeye çalışmamız lazım.”

Türkiye’denBir Elon Musk

Çıkacak mı?

İşadamlarıalmaya değil satmaya gitti

Page 2: OMC e-konomi Mayıs 2013

www.millenniumgolf.com.tr

Page 3: OMC e-konomi Mayıs 2013

3Organization ManagementConsulting

BAŞ YAZI

Reşat GÜ[email protected]@omc-ekonomi.com

OMC Türkiye adınaİmtiyaz SahibiReşat GÜNEY

[email protected]

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüMelih FALAY

[email protected]

Satış SorumlusuCevdet GÜNEY

EditörMustafa Ali BUDAK

YazarlarAvni AKER

Ayşen HAMAMCIOĞLUBAGEV

Cüneyt ARIKDuran ÇİFTÇİ

Erol KABADAYIEsra KARLIOVAGünay ŞENCANMustafa ERDEM

Reşat GÜNEYŞükrü ERDEM

Yayın TürüBölgesel Süreli Yayın

Baskı ve CiltMetin Ofset

Kışla Mah. 42. Sokak Y. Çıragöz İş Merkezi No: 2 / 1

ANTALYAT/F: 0242 243 82 04

Yönetim YeriOMC Türkiye

Mevlana Kavşağı Mirador İş Merkezi Ofis: 17

Antalya / TÜRKİYET: 0242 312 88 46 - 47

OMC e-konomiOMC Türkiye tarafından ayda bir

yayınlanan bölgesel ekonomi dergisidir.Bu yayının tamamı ya da bir bölümü

yayıncısının izni olmaksızın çoğaltılmaz ve yayınlanmaz. Bu dergide yayınlanan köşe yazıları, yazarların sorumluluğundadır.

Merhaba,

Bazı konularda duyarlılığın önemli olduğunu ve hissettikle-rimizi paylaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Şu son sü-reçte özellikle Reyhanlı ilçemizde meydana gelen bombalı

saldırıcı sonucu hayatlarını kaybedenleri anıyor, kederli ailelerine baş sağlığı diliyorum…

Ekonomi demek huzur ve mutluluk demektir. Ekonomik refaha ulaşmak ise politik ve siyasi kararlarlardan geçiyor. Ümit ederim ül-kemiz bir daha böyle olaylarla karşı karşıya kalmaz.

Bu ay Antalya’da seçim ayı idi ve ticari hayatın en önemli kurum-larından olan ATSO’nun Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Çetin Osman BUDAK ve ATB’nin Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Ali ÇANDIR, görevle-rine devam ediyorlar. Kent için önemli bir kazanım olduğunu düşü-nüyorum çünkü her iki kurum tarafından kente kazandırılan ve pro-jelendirilen birçok projenin devam etmesi için önemli bir yol alınmış oldu.

Diğer kurumlarda da seçimler devam ediyor. Bayrağı teslim eden-lere, hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyor; bayrağı teslim alanlara da başarılar diliyoruz.

Evet, bu ay 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlayacağız. Aydınlık geleceğin, barışın, huzurun tüm dünyada ege-men olması dileğiyle bayramımızı kutluyorum.

Bu ayki sayımızın ekonomi bölümünde Sn. Ergin Civan konuğu-muz oldu. Yine köşelerinde yazarlarımız çok değerli düşüncelerini ve bilgilerini sizlerle paylaştılar.

Keyifle bilgiye ulaşmanızı ve savaştan uzak, mutlu, başarılı, bol kazançlı, riskleri az bir çalışma ayı diliyorum…

Page 4: OMC e-konomi Mayıs 2013

7- Türkiye’den Bir Elon Musk Çıkacak mı? Şükrü ERDEM

12- İşadamları Almaya Değil Satmaya Gitti Güngör URAS

14- Batı-Akdeniz Ekometre BAGEV

EKONOMİ

SEKTÖREL MAKALE

22- Kuaförler ve Manikürcüler Odası Başkanı Dursun Dalma: “Meslek örgütü üyeliğinde standart olmalı”

32- WBT Tarım Yönetim Kurulu Başkanı Ergin Civan: “Artık bizim de emek yoğundan, makine yoğuna mümkün olduğu kadar geçmeye çalışmamız lazım.”

RÖPORTAJ

50- Turizmde İnsan Kaynaklarında Yapısal Sorunlar

Reşat GÜNEY

52- Projelerinizin Çerçevesi: Mantıksal Çerçeve Yaklaşımı-II Esra KARLIOVA SOYSAL

54- Otelin Ruhu Olur mu? Avni AKER

Page 5: OMC e-konomi Mayıs 2013

56- İşiniz Öldü Yaşasın Yeni İşiniz! Erol KABADAYI

60- Bağımsız Denetim ve Denetime Tabi Şirketler Duran ÇİFTÇİ

66- Yitirmek Üzereyiz, Toprağın Köylüsünü de, Köylünün Özünü de Cüneyt ARIK

68- Siz Ne Renksiniz? Ayşen HAMAMCIOĞLU

70- Balık Tutmayı Bilmek Günay ŞENCAN

YÖRSİAD Başkanı Semih BEKEN

74- Aspendos Opera ve Bale Festivali Geliyor!

76- Adana’dan Buram Buram Gelen Lezzet

SEKTÖREL MAKALE

KÜLTÜR SANAT

KIYIDA KALMIŞ DEV LEZZETLER

YEREL GÜNDEM

Page 6: OMC e-konomi Mayıs 2013

6

Doç. Şükrü ERDEMAkdeniz Üniversitesi İktisat Bölümü

[email protected]

Ekonomi

Türkiye’den Bir Elon Musk Çıkacak mı?

Önce farklı iki konuya değinmeden geçemeye-ceğim. Reyhanlı olayının

sıcağında yazıyorum, siz unutmuş olarak okuyacaksınız.

Yine de sizin ve sevgili Reşat Güney’in hoşgörüsünü umuyorum. Olay akşamı, televizyon kanalla-rımız eğlence-yarışma program-ları ve futbol ile doluydu. Böyle bir duyarsızlık, telkinle de olsa hastalıklıdır ve yanlıştır. ABD’de günlerdir Suriye ve Türkiye’nin rolü konuşuluyor, bunlar da içeri-ye yansımıyor, yakında sonuçlarını yaşarız. Herkesin, muhalefetin bile rol aldığı bir tiyatro izliyoruz. Küresel, bölgesel, ulusal ve yerel iktidar oyunlarında en iyilerimiz figüran, kalanımızın bir kısmı bilgisiz izleyici, bir kısmımız belki de en doğrusunu yaparak izle-miyor bile. Dünyanın da bizim de demokrasiye, 40 katır - 40 sa-

tır demokrasisi dışında gerçek demokrasiye, su kadar ihtiyacı var. Bu kurumsal yapı, bu otorite kültürü, bu küresel ve her düzey-deki siyaset-ticaret-medya ilişkisi geçit verir görünmüyor. Yine de üç maymunu oynamak durumunda kalmamak gerek.

Ulusal bayramlarda, maçlarda, konserde bile ön sırasına ihti-şamlı koltukların, ikinci sıralara sandalyelerin konulduğu, halkın ayakta veya arkalarda olduğu “protokol” düzenini hep halkı dışlayıcı, aşağılayıcı bulmuşum-dur. Eski, yeni, geleceğin eskisi, bütün milletvekillerine getirilme-ye çalışılan ayrıcalıklar ki sanırım generallerin ve yüksek bürokrasi-nin ayrıcalıklarıyla gerekçelendi-riliyor; siyasi görüşün fark yarat-madığı bir azınlık tahakkümüne işaret ediyor.

Page 7: OMC e-konomi Mayıs 2013

7Organization ManagementConsulting

EkonomiMedya sınıfsal dayanışmayla

bu konuyu bile sansürleyerek iş-ledi. Yasa teklifi altında dört siyasi partinin bütün grup başkanve-killerinin imzası bulunuyor. İnce, Tarhan, Şandır, Vural, Buldan…

Hepsi. Milletvekillerine, eşle-rine ve öğrenim gördüğü sürece çocuklarına hayat boyu diplomatik pasaportun nasıl bir gerekçesi olabilir? Bütün siyasi partiler buna nasıl imza atar? Eğer aske-ri ve sivil yüksek bürokrasi daha fazla imtiyaza sahipse, yapılacak olan bellidir. Buna rağmen olup bitenler için söylenecek söz yok. Bu ülkede demokrasi boşuna bu kadar yara almadı. Bu yapı bugünün yapısı değil; on yılla-rın otoriter rejimlerinin ürünü. İstanbul Boğazı’nı halka kapatan duvarlar, kıyıları halka kapatan özel mülkler, beş yıldızlı salon-lardaki Cumhuriyet kutlamaları, iftar yemekleri, VİP’ler, vs… Bütün bunlar Anayasa’dan daha önemli. Türkiye siyasetinde sahnedeki o sert söylemin arkasında bir ortak hakim sınıf zihniyeti egemen.

Demokrasi ve Kalkınma

Kalkınma, ekonomik büyüme değil, sosyal adalettir ve dünya ekonomisi artık büyüyor ama dünya kalkınmıyor. ABD’de bile nüfusun yüzde 1’i, gelirin % 25’ine sahip oldu. Türkiye’de 1’i ve 5’i bilmiyoruz, ama yakın orandadır. Geçmişte demokrasi olmadan büyüme oluyor, kalkınma olmu-yordu. Bundan sonra büyüme de olmayacak.

İktisat 1. sınıf öğretimi bile, tam rekabet modeli ile piyasa ekonomisinde, gerçeği ve ideali karşılaştıracak bir bilgi edindirir. Ne yazık ki, siyaset ve sosyoloji bi-limleri böyle bir demokrasi bilgi-sini tam olarak veremiyor. Bence demokrasinin teorisini de yine benzer bir biçimde iktisatçılar yapmalı bu durumda.

Acemoğlu’nun ilgili eserleri henüz Türkçeye çevrilmedi sa-nırım. Demokrasinin elitler için maliyetinin düşük olduğu du-rumda gelişeceğini söylüyordu.

Türkiye’de devletin rant yaratma mekanizmaları demokrasinin maliyetinin çok yüksek olduğunu ortaya koyuyor. İstanbul 3. Havali-manı ihalesine iki yabancı ortaklı girişim dışında hiçbir yabancı girişimin tek başına katılmama-sı ilginç değil mi? İhaleler zaten çok önemli değil, asıl önemli olan ihale sonrasında devletin yarata-cağı imkanlar ve yapacağı düzen-lemeler. Birçok bilimsel çalışma Orta Doğu ülkelerinin yabancı sermaye yatırımı istemediğini or-taya koymuştu. Türkiye’de yabancı sermayenin giriş yeri ve biçimi de benzer bir yapının sonucudur.

Büyük devletler, Japonya ve G. Kore, dış pazarlarda ve strate-jik sektörlerde firmaları arasında stratejik ittifakları teşvik etmiş-lerdir. İç pazarda rekabet, dış pazarda destek vardır. Bizde ise biraz tersi olmuştur. İç pazar pay-laşılmış, paylaştırılmış; dışarısı ise son zamanlardaki lobi desteği dışında boş bırakılmıştır.

İçerdeki rekabet, dışarıdaki strateji eksikliğinin sonucu, bu-

gün ortadadır. İşte bu bile ekono-mi ve demokrasi arasındaki büyük ilişkiyi göstermektedir. İç piyasa rantları ve siyaset, bölünmez bir bütün olmuştur. Sonuçlarını ekonomide ve siyasette ayrı ayrı yaşıyoruz.

Son yıllardaki değişimi Anadolu sermayesinin pazar payı müca-delesiyle açıklayanlar, bir ölçüde haklıdır. Ancak, burada da bir başka sorun var karşımızda…

Gelişmiş bir demokrasi ve ekonomi, devlet ve birey arasında kurallı, vatandaşların eşit olduğu ilişkiler gerektirir. Türkiye, tarım toplumu kurumlarından kurtula-madığı için birey temelli toplum yerine, topluluklar temelli bir toplum yapısına evrildi. Geçmişte topluluklar toplumu, İstanbul dı-şında ekonomide fark yaratmazdı. Günümüzde ise eğitimde, siyaset-te, ekonomide, dış pazarda, her alanda topluluklar toplumu yapısı öne çıkmaya başladı. Bu yapı, karşılığını Batı ülkelerinde bula-mayacağımız, dolayısıyla teorisini bilmediğimiz bir yapı.

Page 8: OMC e-konomi Mayıs 2013

8

Ekonomi

Bir bakıma Batı’da 16. ve 17. yüzyıl ticaret kapitalizmini hatır-latıyor. Eğer böyleyse belki de bu yapı yeni gelişmenin kaynağını da açıklıyor. Ama bu yapıyla gelişme de sınırlı olacaktır, çünkü dün-ya 21. yüzyılda ve bu çağ Elon Musk’ların çağı. (Bu cümleyi yaz-dıktan sonra görüyorum ki, Bu-siness Week, geçen Eylül ayında “21. Yüzyıl’ın sanayicisi” ifadesini kullanmış).

Elon Musk

Türkiye, nüfusa ve ekonomisine göre TV kanalı, gazete, köşe yaza-rı, açılış törenleri, kürsü konuş-maları ve süreleri, plaket ve ödül sayısında sanırım dünya rekoruna ulaşmıştır. Buna rağmen, bütün gazetelerimizi toplasak bir tane NYT, WSJ, FT, Le Monde kadar bilgi vermez. Aslında bu saydığım gazetelerin bizde tam karşılığı da yok. Bütün TV kanallarımızı topla-sanız, bir Bloomberg de etmiyor. Bu yapı da bizdeki ekonomik ve siyasi yapının, demokrasinin dü-zeyinin sonucudur ve muhtemelen bir projedir.

Bu yapı nedeniyle ancak yeni ve yüzeysel tanıdığım Elon Musk,

1971 doğumlu bir G. Afrika’lı. Lise sonrasında askerlik yapmamak için ayrılmış, ABD’de işletme ve fizik okumuş. 1995’de doktorayı bırakıp, Zip2 şirketini kurmuş. Kent iş telefonları rehberini internete taşımış, bir online kent rehberi yaratmış. Risk sermayesi şirketinin ortaklığı ile büyüyen bu şirketin 1999’da Compaq Alta Vis-ta’ya satışından 22 milyon dolar civarında bir sermaye kazanmış.

Yaklaşık 10 milyon dolar ile Xcom şirketini kurup Paypal diye bilinen online ödeme yazılımı-nı geliştirmiş. 2002’de ebay’in Paypal’ı 1,5 milyar dolara satın almasından Musk’a 180 milyon dolar kalmış.

Musk’ın dünyayı veya insanlığı kurtarma ideali biliniyor. Bu ide-alini üç alanda gerçekleştirmeyi düşünmüş: güneş enerjisi, elekt-rikli otomobil ve uzayın fethi.

2002’de SpaceX uzay teknoloji-si, 2004’de Tesla Motor elektrikli otomobil, 2006’da Solarcity güneş enerjisi şirketlerini kurmuş. SpaceX’e 100 milyon dolar yatır-mış, büyük mücadeleyle ürettiği ilk roketler başarısız. Ancak daha sonra, daha ucuz ve etkin model-ler üretince NASA’dan 1,6 milyar dolar minimum değerli uzay is-tasyonuna taşımacılık sözleşme-sini elde etmiş. Geçen yıl ilk uzay istasyonu taşımacılığını gerçek-leştiren Musk’ın hayali, Mars.

Page 9: OMC e-konomi Mayıs 2013

9Organization ManagementConsulting

EkonomiDiğer şirketlerden TESLA,

otomobil üretimi dışında Daim-ler ve Toyota’ya elektrik motoru satıyor. Solarcity de güneş ener-jisi istasyonları, pil, güneş paneli gibi üretimleri ve işletmeciliğini gerçekleştiriyor.

Musk Vakfı, bilimsel eğitim, ço-cuk eğitimi, temiz enerji çalışma-larını destekliyor ve Musk, Buffet ve Gates’in başlattığı “Verme Taahhüdü” (Giving Pledge) hare-ketinin de üyesi.

Musk’ı bu kadar yazmamın nedeni zengin olması değil. Asıl merakım şu: nasıl oluyor da 30 yaşında genç bir girişimci sadece 180 milyon dolar servetinin yarı-sından fazlasını uzay teknolojisine ayırmayı düşünüyor, nasıl cesaret ediyor ve nasıl başarılı olabiliyor?

İşte, asıl girişimcilik aslında bu... Girişimcilik bu çağda iş kur-mak vs değil. Gerçek girişimcilik iş keşfi. Musk’lar çağımızın ka-şifleri. Para kazanmak için değil de bir merak ve aşkla yola çıkan insanlar. Bu, Batı Uygarlığı’nın birey kültürünün günümüzdeki uzantısı.

Sadece basit bir iktisat hocası-yım, ama bizim işletme bölümle-rimizin girişimcilik konusunu ele alışlarının Musk örneği karşısında ne kadar yetersiz kaldığını görü-yorum.

Şimdi, bir Musk’ı inceleyin, bir de bizdeki “otomobil babayiğitleri” tartışmasına veya 43 milyarderle dünya sıralamasına girmiş bir ül-kede yapılan yatırımlara bir bakın.

İşte, Musk başlıklı bir yazıda yukarıda yazdığım demokrasi, medya vs konusundaki şeyler aslında bu noktaya gelmek içindi. Girişimcilik, gerçek girişimciler için, bir atmosfere, bir kültüre, bireye, gerçek bireye, insanın sınırlarını zorlayabileceği özgür-lük ortamına, yani demokrasiye ihtiyaç var.

Yeni bir eğitim sistemine, YÖK’ün kaldırılmasına ihtiyaç var. Evet, eğitime ihtiyaç var, ama halkın değil, elitin eğitimine, en tepeden başlayarak, aşağıya doğ-ru yeniden öğrenmeye…

Page 10: OMC e-konomi Mayıs 2013

10

Ekonomi

Bin Ton

Değer-Milyon Dolar

Ton Değeri Dolar

Kg Değeri Dolar

Mermer ham blok 23 3,8 165 0,16

Mermer ham plaka 222 43 194 0,19

İşlenmiş mermer 32 25 782 0,78

Ferro-krom 72 48 673 0,67

Krom cevheri 47 8,8 188 0,19

Manganez cevheri 25 2,6 104 0,10

Yukarıdaki tabloda 2012 yılında Antalya ihracatından kalemler yer alıyor

Maden-Mermer İhracatımız: Buna Değer Mi?

Antalya-Ankara uçuşunda az sayıdaki ormanlık alanlardan en güzel olanların birisinde ortada büyük bir toprak çukur görüyor-sunuz. Adeta orman büyük bir göktaşı ile yaralanmış ve bir kra-ter oluşmuş gibi.

Saklıkent yolunda en güzel yer-de bir dağ tepesi kesilmiş. Fes-likan Yaylası yolunda birkaç dağ; zirveden kesilen de var, vadide yaralanan da. Buralar, Antalya tu-rizminin bir parçası, doğa turizmi ile para kazanacağımız yerler.

Ama diyelim ki, çok değerli bir maden bulursunuz; bu madenin ihracatı, yaratacağı katma değer ve sosyal fayda, çevresel tahri-batını, sosyal maliyetini telafi edebilir. Bunlar tamamen etki

değerlendirmesinde hesaplanabi-lecek şeylerdir. Böyle bir durumda maliyeti telafi edecek koşullarda maden işletmesine izin de verebi-lirsiniz.

Görüldüğü gibi cevher ve iş-lenmemiş mermeri tonu 104-194 dolarlardan ihraç ediyoruz. Bu ihracattan kim kazanıyor? Bunun Antalya’ya ve ülkeye gerçekten yararı var mı? O dağı turizm iş-letmeciliği için kullansanız daha fazla getiri sağlamaz mı? Bunla-rın turizme ve topluma zararı, bu ihracatla karşılanabilir mi? Tu-rizmden 10 milyar dolar kazanan bir bölgede bu paraya, bu tahribat kabul edilebilir mi? Bu ihracat Konyaaltı’nda kent trafiğindeki kamyonların yarattığı maliyeti karşılıyor mu? Bu ihracatla övün-mek mümkün müdür?

Sonuç Yerine

Mayıs ayı itibarıyla sanayi üretimine bakarsak, ilk çeyrek büyüme hızının %1’lerde olabile-ceği bekleniyor. Bununla birlikte yabancı sermaye girişi, kredi ka-nalıyla tüketim harcamalarını ar-tırır ve bu tüketimin önemli kısmı ithalatla karşılanırsa, büyüme hızı sanayi üretimi artışından daha yüksek olur. Yine de piyasa bek-lentilerine ve vergi tahsilatı artış-larına rağmen henüz büyümede %4’lük tempo göstergesi yok.

Sayın Ali Babacan, sürekli olarak eğitim ve hukuk sistemi-ne dikkat çekiyor. Şu sözler de onun: “Türkiye’de iş gücü piya-sası ile eğitim sistemi arasında ciddi kopukluk bulunuyor… Bazı mesleklerde ciddi eleman açığı olduğunu, bazı mesleklerde de o mesleğin bugünün ekonomisinde karşılığı olmadığını görüyoruz… Dünyada ortalama 6,5 yıl eğitim seviyesine sahip olup da 25 bin dolar kişi başı milli geliri olan ülke, hiç yok. Dolayısıyla eğitim-le ilgili sorunlarımızı çözmeden, bizim 2023 hedeflerimize ulaş-mamız ancak bir hayal… Eğer biz üreterek, yatırım yaparak, ihracat yaparak büyüyorsak hiçbir sorun yok ama bankalardan kredi çekip de tüketerek büyüyorsak, hak etmediğimiz bir refah seviyesini yaşamaya çalışıyorsak, o noktada tedbirli olmalıyız”.

Eğitimde yılın değil, kalitenin önemli olduğu gerçeği dışında başka söze gerek yok.

Page 11: OMC e-konomi Mayıs 2013
Page 12: OMC e-konomi Mayıs 2013

12

Ekonomi

Güngör URAS

Başbakan ANA uçağı ile uçmaya karar verince işadamlarımız, bakan-

larımız THY’nin kiraladığı özel uçakla Salı gecesi Washington’a geldiler. Çarşamba erken saatler-de çoğu özel temaslarına başla-mak için otellerinden ayrılmış.

ABD’ye gelen işadamları ABD ile ticari ve mali ilişkileri olan, iş çevrelerinin tanıdığı kişiler. Rahmetli Sakıp Sabancı, devlet adamlarının yurtdışı seyahatlerine davet edildiğinde sorardı... “Ağam biz almaya mı gidiyoruz? Satmaya mı?” derdi.

Marifet almakta değil, satmakta

Başbakan bu geziye davet ettiği işadamlarımızı “almaya değil, satmaya” getirdi. ABD’ye hiçbir

şey satmıyor değiliz ama katma değeri düşük ürünler satıyoruz. Sattığımız toplam malların döviz geliri düşük. Hamam havlusu ve bornozu, ev tekstili, pantolon, cam bardak, işlenmemiş mermer ve inşaat seramiği, demir boru gibi sınırlı sayıda mal kalemlerinin ötesine geçemiyoruz.

Anadolu’daki KOBİ’ler maki-ne parçaları ihracatı konusunda büyük çaba gösteriyorlar. Örne-ğin Konya’da ODTÜ mezunu iki gencin küçük atölyelerinde ABD denizaltıları için pervane üret-tiklerini görmüştüm. Ama bu tür küçük ve dağınık üretim modeli ile büyük ölçekli, standart mal talebi olan ABD pazarında pay almaları imkânsız.

İşadamları Almaya Değil Satmaya Gitti

Page 13: OMC e-konomi Mayıs 2013

13Organization ManagementConsulting

EkonomiBizim satamadığımız bazı

ürünlerde ABD pazarında geniş iş imkânları var. Yoğurt, beyaz peynir ve zeytinyağı talebi hızla büyü-yor. Eskiden meyveli yoğurt ve katkılı yoğurtlu içecek pazarı ola-rak gelişen pazarda, şimdilerde Yunan Yoğurdu adı ile saf yoğurt satışları hızla artıyor. Saf yoğur-dun kilosu 11,5 dolar. Chobani ile Yogplant markaları pazara hakim. Saf yoğurt pazarı 1,6 milyar dolar-lık bir pazar.

Kota ve gümrük bahanesi...

Yunan beyaz peyniri adı ile Fransa’dan ve Yunanistan’dan ithal edilen peynirlerin kilosu 30 dolar. Pazar hızla büyüyor. Yıllık satışlar 200 milyon dolar. Zeytin-yağı ise İspanyol ve İtalyan zeytin-yağı adı altında pazarlanıyor. Yıllık ev tüketimi 250 bin tona ulaşmış. Kilosu 20 dolar dolayında satılı-yor. Doğal taş, mermer, seramik, demir boru, cam ürünleri ihra-catında arayışımız, katma değeri yüksek mallarda pazarı büyütmek.

Tabii ki en önemli sorumluluk tekstil ve giyim eşyası ihracat-çılarında. Eskiden kota bahane edilirdi, şimdi gümrük bahanesi var ama başkaları yüksek katma değerli mal satarak bu engelleri nasıl aşıyor ise bizim de aşmamız şart.

Washington’da siyaset ağırlık taşıyor. Her yer siyah elbiseli, kra-vatlı insan dolu. Türkiye şu veya bu nedenle herkesin ilgi odağı. Taksi şoförü, oteldeki görevli, lokantadaki garson ya Türkiye’ye gelmiş ya da gelme hayali ile yaşıyor.

Önceki akşam J.F. Kennedy, Nixon, Truman gibi isimlerin yemek yediği Martin Tavern’de yanımızdaki masada oturan New Jersey Kongre üyesi Cumhuriyetçi Rodney Freling Huysen ile sohbet ettik.

Mr. Huysen, “Türkiye’ye sık sık geliyoruz. Başbakan Erdoğan ile 3 defa konuştum” diyerek bize ‘Türkiye’ anlattı.

Page 14: OMC e-konomi Mayıs 2013

14

2013, Nisan ayı itibariyle bölgesel ve il dü-zeylerinde açıklanmış bazı temel eko-

nomik verilerin Türkiye, Batı-Akdeniz Bölgesi (BAB) ve Antalya, Burdur, Isparta illeri için gerçekleşmeleri, aşağıdaki çizim ve tablolarda verilmiştir.

Şekil-1. Türkiye ve Batı-Akdeniz Tüketici Enflasyonu Değişimleri Nisan, 2013

Batı-AkdenizEkometre -II

Ekonomi

Page 15: OMC e-konomi Mayıs 2013

15Organization ManagementConsulting

Son açıklanan Nisan, 2013 Tüketici Enflasyonu (TÜFE) rakamları; aylık ve 2013 yılı gerçekleşmeleri itibariyle Batı-Akdeniz Bölgesi ve Türkiye, birbirin-den uzaklaşmaktadır. Özellikle aylık enflasyonda BAB, 26 bölge içerisinde en yüksek düzeyi yaşamış-tır. 2013 yılı ilk 4 ayında ise yaşanan bu son artışla BAB enflasyonu, Türkiye enflasyonunun üzerinde bir gerçekleşme göstermiştir. Önümüzdeki dönemde hızlı açılan turizm sezonuyla birlikte bu fiyat artışı-nın devam edeceğini beklemek yanlış olmaz.

Merkezi yönetim bütçe gelir ve giderlerinin BAB illeri bakımından payları ve karşılaştırmalı bir gös-terimi Şekil-2’de verilmiştir. Burada esas olan 2013 yılı Şubat ayı itibariyle üç ilimizin merkezi yönetim bütçesine sağladığı gelir ile aldığı harcamaların, Türkiye toplamı içindeki paylarıdır.

Şekil-2. BAB İlleri Merkezi Yönetim Bütçe Gelir ve Giderleri İçindeki Payları.

Şekil-2’de açıkça görüldüğü gibi, Türkiye bütçesi-ne sağladıkları gelir yüzdesi (mavi çizim) ve Türkiye bütçesi içerisindeki harcama yüzdesi (kırmızı çizim) itibariyle Isparta ili 2013 yılı Mart ayında sağladı-ğı gelirin 2 katından fazla harcama oranına sahip durumdadır. Burdur ili gelir ve harcama oranlarında bölgemizin en yaklaşık konumunda bulunurken, Antalya ise bu iki ilin tam tersine yine bütçe geliri içindeki oranı, bütçe harcaması içindeki oranından yüksek bir dönem geçirmiştir. Dolayısıyla Antalya ili bu dönemde de bütçeye pozitif katkı yaratmıştır.

Bölgedeki ticari hareketliliği ve güvenirliği ölç-mek bakımından bir gösterge olarak, protesto edilen senet adetleri ve tutarları eğilimine bakarsak, Şe-kil-3 ve 4’teki izlenimi görebiliriz.

Şekil-3. Protesto Edilen Senet Sayılarındaki değişim 2013 (Ocak=100).

2013, Ocak ayı baz dönem (yani 100) olarak dikka-te alınıp, aylık değişimler buna göre hesaplandığın-da, protesto edilen senet sayısında en fazla düşüşün Isparta’da (yeşil çizim) olduğunu hemen görebiliyo-ruz. Mart ayı itibariyle en az düşüş Burdur’da ger-çekleşmiştir. Antalya, Türkiye ortalamasından daha fazla düşüşe sahip olmuştur.

Şekil-4. Protesto Edilen Senet Sayılarındaki değişim 2013 (Ocak=100).

Protesto edilen senet sayısının yanı sıra, senet tutarının da izlenmesi ve her iki eğilimin birlikte değerlendirilmesinde büyük fayda vardır. Zira, o sa-yede dönemler itibariyle protesto edilen senetlerde ağırlığın yüksek tutarlı senetlerde mi olduğu yoksa düşük tutarlı senetlere doğru kayma mı oldu; bunu görmek mümkün olur.

Nitekim Şekil- 3 ve 4 birlikte (yeşil çizim) de-ğerlendirilirse Isparta’nın Şubat ayındaki tersine hareketi, hemen dikkat çekmektedir. Şubat ayında Isparta’da protesto edilen senet sayısı çok hızlı düş-müşken, senet tutarı aşırı yükselmiş gözükmektedir. Yani nispi olarak yüksek tutarlı senetlerin ödenme-sinde ciddi sıkıntılar yaşanmış gözükmektedir. Daha az şiddette olsa da Mart ayında Antalya’da benzer bir eğilim yaşanmış gözükmektedir.

Bölgenin ekonomik hareketliliği, istikrarı ve büyümesiyle ilgili olarak kurulan ve kapanan ya da tasfiye olan şirket sayılarındaki değişimlere, Şubat ayındaki yıllık değerler olarak baktığımızda ise Şe-kil-5’deki gerçekleşmeleri görmekteyiz.

Şekil-5. Kurulan, Kapanan ve Tasfiye Olan Şirket Sayıları.

Ekonomi

Page 16: OMC e-konomi Mayıs 2013

16

2012-2013 Şubat ayları itibariyle yeni kurulan şir-ket sayısı %20 gibi ciddi oranda azalırken, Burdur ve Isparta’da %20 ve Türkiye’de de %2 oranında artmış gözükmektedir.

Kapanan ve tasfiye olan şirket sayılarında ise yine Antalya en az azalmayı yaşamıştır.

Yani hem kuruluşta, hem de kapanan-tasfiye olan şirket sayılarında Antalya, 2013 yılı Şubat ayında; hem bölgesinde, hem de Türkiye genelinde nispeten olumsuz değişimler yaşamıştır.

Şekil-6. Kurulan, Kapanan ve Tasfiye Olan Şirket Sayıları.

Şekil-6’da bu kez 2012-2013 yılları Ocak-Şubat ayları toplamındaki değişimler incelenmektedir. Buna göre Antalya, yeni kurulan şirket sayıların-daki değişimlerde sadece Türkiye genelinden daha iyi konumda bulunurken, sadece Isparta ilinde yeni kurulan şirket sayısı artmış gözükmektedir.

Kapanan-tasfiye olan şirket sayılarındaki de-

ğişimler ise 2012 Ocak-Şubat aylarına göre genel olarak azalma göstermiştir. Ancak Antalya burada da nispeten olumsuz bir gerçekleşme yaşamıştır.

Ekonomik faaliyetlerin istihdama yansımaları, bölgemizde ve ülkemizde farklı düzeylerde gerçek-leşmektedir. Türkiye için ortalama istihdam, böl-gemizi ve illerimizi temsil etmekte çok açıklayıcı değildir.

Bunun en önemli sebebi, bölgemizin ekonomik karakteristiğinde yatmaktadır. Aylık açık işlere yer-leştirme oranları, genel olarak çalışma hayatımızda-ki hareketliliği göstermektedir.

Şekil-7. İşe Yerleştirme Oranları

Açık işler ve o işlere yerleştirmelerdeki değişim-lere baktığımızda, en yüksek işe yerleştirmenin 2013 yılı Ocak ayında Isparta’da yaşandığı görülmektedir.

Ekonomi

Page 17: OMC e-konomi Mayıs 2013

17Organization ManagementConsulting

Ancak açık işlere yerleştirmedeki en kötü ger-çekleşmenin, 2012 yılı Aralık ayında yine Isparta’da yaşandığı dikkate alınırsa; bu, açık üstü işe yerleş-tirmenin nedeni biraz ortaya çıkar.

Antalya’da ise 2012 Aralık ve 2013 Ocak ayların-da, Türkiye ortalamasının altında bir işe yerleştirme oranı yaşanmıştır.

Ekonomik faaliyetlerin tasarruf boyutuyla ilgili önemli göstergelerden biri, mevduattır. Bankalar-daki mevduatın, illerimize göre 2012 yılı dağılımı Şekil-8’de verilmektedir.

Şekil-8. Bankalardaki 2012 Yılı Mevduatı.

Batı-Akdeniz Bölgesindeki Antalya, Burdur, Ispar-ta illerinin 2012 yılında sahip olduğu banka mev-duat toplamları, Şekil-6’da miktar payları itibariyle gösterilmiştir.

Antalya mevduatı, Burdur-Isparta toplamının 5 katından fazla bir büyüklük içerisindedir.

Türkiye sıralamasında da genel ortalama sıra olan 7. sıradan daha iyi bir konumda bulunmaktadır.

Şekil-9. BAB Konut Fiyatları Endeksi Değişimi

Batı-Akdeniz Bölgesi’nde konut fiyatlarındaki değişim, 2011, 2012 ve 2013 yıllarındaki ilk 4 ay-lık değişimler olarak, Şekil-9’da verilmiştir. Bu-rada en dikkat çekici değişimler; 2011/2012 ile 2012/2013 yıllık karşılaştırmalarında yaşanmıştır. Zira Ocak-Şubat aylarında 2011/2012 değişimine göre, 2012/2013 değişimi ciddi yüksek seyretmiş-ken, Mart-Nisan aylarında bu ilişki tersine dönmeye başlamış gözükmektedir. Ancak toplam fiyat artışı olarak bakarsak, son 3 yılın ilk 4 ayında ortalama %15’lik bir artıştan bahsetmek mümkündür.

Talep çok güçlü olmamasına rağmen yaşanan bu sürekli fiyat artışı eğilimi, geçen ay da belirttiğimiz gibi endişe vericidir. Nitekim geçen sayıdaki endişe-lerimizin bir öncü göstergesi olarak, tüketici enf-lasyonunda bölgemiz, Nisan ayında 26 bölge içinde birinci olmuştur.

Ekonomi

Page 18: OMC e-konomi Mayıs 2013

18

EkonomiAntalya başta olmak üzere Burdur ve Isparta ille-

ri, genellikle tasarruf eğilimi Türkiye ortalamasının üzerinde olan illerdir. Bu karakteristiği uzun yıllar ortalaması ile sabittir.

Buna karşılık 10 bin kişiye düşen otomobil sayı-sında da Türkiye ortalamasının üzerinde bir sayıya her zaman sahip olan bölgemiz, toplam araç sayı-sında da bu özelliğini korumaktadır.

Şekil-10. Bölgemiz İllerinin Türkiye Araç %’si Şubat, 2013.

Batı-Akdeniz Bölgesi’nin Türkiye Ekonomisi içeri-sindeki payı, ortalama olarak %4 civarındadır. Bunun yaklaşık %3’ü Antalya ve %1’i de diğer iki ilimiz tara-fından yaratılmaktadır. Dolayısıyla eğer bu ortalama değerler referans alınırsa araç sayısındaki Türkiye yüzdesi de birbirine yaklaşmalıdır.

Şekil-10’u incelediğimizde Antalya için toplamda %5’e ve diğer illerimizde de %1’e yaklaşan değerler görmekteyiz. Bu durum; bölgemizin araçlanma oranı itibariyle ekonomik gücünün üzerinde bir düzeye sahip olduğunu bize göstermektedir.

Şekil-11. Yatırım Teşvik Belgelerinin Şubat, 2013/2012 % Değişimi.

Son iki Şubat ayı yatırım teşvik belgelerinin adet, yatırım tutarı ve yaratacağı istihdam miktarlarındaki oransal değişim Şekil-11’de verilmektedir.

Burada en dikkat çekici değişim, Antalya yatırım teşvikindeki ve istihdamındaki değişim olmuştur. Şubat 2013 ve 2012 teşvik belgesi adedi Türkiye or-talamasında kalırken, yatırım tutarı ve istihdam ba-kımından Türkiye ortalamasının çok üzerinde deği-şimler yaşanmıştır. Yani Antalya son iki Şubat ayında yatırım ölçeğini, ortalamanın çok üzerinde büyütmüş ve emek yoğun yatırımlara yönelmiştir. Burdur ve Isparta’da sıfır düzeyinde olan teşvik yatırımlarının, Antalya’da bu düzeyde ve nitelikte olması, yatırım-ların turizm konaklaması üzerine yoğunlaştığını göstermektedir.

Turizmdeki son 11 yıllık gerçekleşmeler dikkate alınırsa, bu yatırım teşviklerinin rasyonel olmaktan çok uzak olduğu hemen anlaşılır durumdadır. Me-raklanıp, konuyla ilgilenenler bu tespiti yapabilecek-lerdir.

Page 19: OMC e-konomi Mayıs 2013
Page 20: OMC e-konomi Mayıs 2013
Page 21: OMC e-konomi Mayıs 2013
Page 22: OMC e-konomi Mayıs 2013

22

RÖPORTAJ

Page 23: OMC e-konomi Mayıs 2013

23Organization ManagementConsulting

RÖPORTAJ

Meslek örgütü üyeliğinde

standart olmalı

Kuaförler ve Manikürcüler Odası Başkanı Dursun Dalma:

Page 24: OMC e-konomi Mayıs 2013

24

RÖPORTAJ

Kuaför salonu işletme-lerinin sayısı her geçen gün artıyor. Kuaförler ve

Manikürcüler Odası Başkanı Sayın Dursun Dalma’yla yaptığımız görüşmede, kuaför salonlarının kendi mesleki çatısı altında ve genel ekonomi dünyasında karşı-laştığı sorunları konuştuk. Dursun Dalma, en önemli sorunun haksız rekabet olduğuna işaret ederken, odalara üyelik kaydı konusunda ATSO’nun ayrı, Esnaf Odası’nın ayrı koşullar getirdiğini kaydetti ve bu iki farklı uygulamanın ehli-yet ve tecrübe sahibi girişimcile-rin aleyhinde bir durum yarattığını belirtti.

Dursun Bey kuaförcüler ve manikürcüler odası başkasınız öncelikle sizi biraz tanıyalım?

1965 Antalya doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Antalya’da tamamladım. Bizim zamanımızda lisede okurken, yarım gün okul, yarım gün çalışma gibi bir durum söz konusuydu. Böylece gönlün varsa üniversiteye gidebiliyordun veya lise biter bitmez meslek hayatına başlayabiliyordunuz. Lise hayatı bittikten sonra, mesleği

artık öğrenmiş bulunduğumdan meslek hayatını seçtim. 1977 yılından bu yana kuaförlük yapıyo-rum. 1996’da Oda Başkanlığı gö-revini üstlenmiş olduk. O tarihten beri de bu görevi sürdürüyorum.

Emek yoğun bir sektörde ça-lışıyorsunuz. Elbette, belli başlı problemlerle karşılaşıyorsunuz-dur. Sektörünüzden bahseder

misiniz?

Sektörün o kadar çok sorunu var ki!... Gerçi bütün sektörlerin sorunları var. Öncelikle sektörel bazda artık bizim kuaförlük veya berberlik veya saç tasarım işle-ri, insanın zorunlu ihtiyaçlarıdır. Zorunlu ihtiyaçların %18 KDV’ye tabi olması bize çok ağır geli-yor. Bu konu hakikaten bizi baya etkileyen bir uygulama. Sigortalı çalışan eleman sayısı, malzeme-ler, kiralar tabi meslektaşlarımız günü kurtarmak için mücadele ediyorlar. Yine devlete faydalı ol-mak için mücadele ediyoruz. Vergi veriyoruz. Devletten haksız bir beklentimiz olmaz. Devlete de-vamlı fayda sağlayan bir sektörüz. Nihayetinde binlerce insanı kendi içimizde istihdam ederiz. İşsizlik açığını kapatırız, devlete vergi ve-ririz. Vergi derken şunu da söyle-mem lazım; vergiler o kadar aşırı derecede fazla ki! 32, 33 tane ayrı ayrı vergi ödüyoruz. Bunlar küçük esnafın belini büken sistemlerdir. Bu konularda yurt dışında, çoğu Avrupa ülkesinde devlet, küçük esnafı desteklemek için elinden geleni yapar.

Page 25: OMC e-konomi Mayıs 2013

25Organization ManagementConsulting

RÖPORTAJFakat, sektörel bazda bizlerin

devletten çok fazla faydalandı-ğımız söylenemez. Devlet veya belediyeler bizden hep bir şeyler bekler. Sivil toplum kuruluşları hep bir şeyler bekler! Bunlara yetişmekte artık zorluk çekiyoruz. Bu aşamada KDV’sinden ÖTV’sine, ne biliyim çöp vergisinden tut 32, 33 tane vergi var. Sigortalı işçile-rin primleri olsun bu kadar ayrı vergi kalemleri olsun KDV’si falan bunların düşürülmesini istiyoruz. Ama bu yöndeki çalışmalarda ne derece başarılı oluyoruz, bu tartı-şılır tabi…

Vergiler, özellikle küçük esnaf için bel büküyor! %18 vergi, bel bükecek kadar yüksek bir vergidir. Bugün pırlantanın %1’dir. Gıda-nın, etin ıvırın zıvırın %1’dir; bizde %18’dir. Hem alırken öderiz, hem satarken öderiz. Bu vergilerin düşürülmesinden yana bakanlık çalışma yaparsa, biz de memnun oluruz.

Siz sağlıkla iç içe bir sektörsü-nüz. Antalya’daki kuaför salonla-rının bu alandaki durumu nasıl? İyi bir denetim sistemi var mı?

Maalesef, denetim olayı bir bizde değil, genellikle sağlığın içindeki kurumlarda bile yok. Yani bu gün lokantalar, fırınlar; yani ne bileyim, insanın doğrudan beslenmesiyle, bünyesiyle ilgili kuruluşlar bile yeterli denetim görmüyor. Herkes biliyor, yeter-siz bir denetim mekanizması var. Kuaförlük sektöründe hizmet verdiğimiz kişiler, zaten bayan-lardır. Bu insanlar zaten temizlik-lerine dikkat eden insanlar. Ama ben diyorum ki bugün bir lokan-tasından tutun da gıdayla ilgili yerlerde bile başıbozukluk, almış başını gidiyor. Bütün lokantaları da töhmet altına almayalım ama yani, insanların devamlı giriş çıkış yaptığı yerlerde, yollarda bakıyo-rum; adam yolun karşısında döner yapıyor! Yerdeki toz, pislik, ıvır zı-

vır hep orda! Bu bizi sağlık yönün-den doğrudan etkileyen bir şey! Bunlara bile çok fazla müdahale edilmiyor. Avrupa standartlarına kavuşacağız diyoruz ama herhalde bu şartlarda zor biraz.

Salonlarımızı, Antalya’daki ku-aförlerimizi, biz kendimiz denetli-yoruz. Denetimlerimizde salonlar-da çok fazla bir problem çıkmıyor. Problem olan salona zaten müş-teri gitmiyor. Kuaför, mecburen kendi kendini yenilemek, temiz olmak zorunda…

Peki, şu anda sektör çalışa-nının yetkinlik derecesi nasıl? Eğitime ihtiyacı var mı? Kalifiye eleman bulmak zor mu, kolay mı?

Valla 8 yıllık eğitim, başlı başına zaten bizim sektörde %60 ila %75 oranında çıraklık mües-sesesini bitirdi. Kalifiye eleman yetişecekken, eğitim politikamız nedeniyle kalifiye eleman olayımız bitti. Ondan sonra da tabi 12 yıllık kesintisiz eğitime geçildi, tama-men bitti. Allah’a şükür, şu anda çırak bulmak mucize yani! Yok. 17-18 yaşından sonra insanlar bir yere gidip de meslek öğrenip, çırak olmuyor! 12 yıllık kesintisiz eğitim faydalı oldu mu dersiniz; benim dünya görüşüme göre, faydalı değil. Ama tabi Avrupa normlarına göre böyle kültürlü insanlar yetiştirmek zorundayız.

Page 26: OMC e-konomi Mayıs 2013

26

RÖPORTAJ

Page 27: OMC e-konomi Mayıs 2013

27Organization ManagementConsulting

RÖPORTAJAma şimdi 12 yıl okusun herkes, okumaya karşı bir kişi değilim; okusun insanlar ama herkes dok-tor olursa, hasta kim olacak?

Yani herkes avukat olur, öbür işlemleri, işleri yapan insanlar kim olacak? Şimdi bizim kuaför-lükte de işletmelere yetişmiş eleman lazım. Olmak zorunda! Bu ihtiyaç şimdi halk eğitim mer-kezleri, özel eğitim kurumlarında karşılamaya çalışılıyor. Doğrudan kısa süreli eğitimlerle, bir şeyler öğreterek sektöre katkı sağla-maya çalışılıyor. Böyle olunca da işin mutfağından gelen kuaförle; yani tecrübeli kuaförle, kurslarda yetişen kuaför arasında çok büyük farklar görünüyor. Bu durum sektör içerisinde büyük sorunlar oluşturuyor. Sıfırdan gelen, alaylı bir kalifiye kuaförle, sonradan yetişen bir kuaför arasında çok büyük fark oluyor. Herkes za-manla profesyonelleşiyor ama profesyonelleşene kadar bir sürü saç yanıyor! Bir sürü insanın cildi yanıyor. Olan vatandaşa oluyor! Herhalde zamanla bunlar da dü-zelecek diyoruz.

Başlı başına bir sorun bu çırak konusu. Berberde, kuaförde çırak

olan kişi her şeyden önce sıfırdan başlar; dükkan nasıl temizlenir bilir. Elektriği, suyu bilir. Saç nasıl yıkanır bilir. Kademe kademe iler-ler. Bir de işin garip tarafı; halk eğitim merkezlerini veya öbür eğitim kurumlarını da öğretim kurumu olarak yargılamak iste-miyorum ama üç ay, beş ay, altı ay eğitim gören kişi ‘Ben bu işin profesyoneliyim’ diyip çıkıyor! İşletme açıyor. Ama işte kursla bitmiyor ki! Profesyonel oluna ka-dar altı ay değil, altı sene zaman lazım sana! Kuaförlük altı senede zor öğrenilir. Yüzeysel öğrenilen işlerle açılan salonlarda bir sürü sorun oluyor. Saç konusu has-sastır. Geriye dönüşü olmayan bir şey saç tasarımı. Yani mesela, bir gömleği yakarsın, beğenmezsin, atar değiştirirsin. Saçta at, değiş-tir gibi bir şey yok ki! Bu konuda tam profesyonelleşmek lazım. Bu konuda yerel yönetimlerin ve bağlı kolluk kuvvetlerinin, zabıta-ların rolü çok fazla olması lazım. Denetim mekanizmasının yerinde ve güçlü şekilde işlemesi lazım. Vergi dairelerinde, sosyal gü-venlik kurumlarında söz konusu olan tüm yükümlülüklerini yerine getiren, yeni işletmelerde gene

problem çıkma durumu azalıyor. Ancak kaçak durumda çalışanlar-da problemler mutlaka olur. Evrak eksikliği olan işletmeler, bazen altı ay bir iki sene kaçak çalışı-yor, ‘Durumumu düzeltene kadar’ diyor ama o arada olan vatandaşa oluyor.

Üye sayınız ne durumda? Oda kayıtlarınız olması gereken dü-zeyde midir?

Bu konuda garip bir yasa var. Bana göre garip bir yasadır çünkü bir nevi çifte standart getirir. Hakikaten Ticaret Odası’yla ilgili düzenlemenin 102’nci maddesin-de der ki; ‘Ticaret Odası’na kayıt olan kişiden diploma aranmaz’. Esnaf Odası’nda ise şöyle bir hüküm var; ‘Kayıt olacak olan kişi diplomasız kayıt yaptıramaz’. Yani o zaman bu çıraklık eğitim merkezlerinde okuyan çocukların veya halk eğitime giden diploma ile mücadele verenlerin ne suçu var? Niye gidiyor insanlar ora-lara? Yani başka bir STK’ya kay-dolup çalışabiliyorsa, diplomasız işletme açabiliyorsa, hakikaten bu işte uzman olup olmaması önemli değil demektir!

Şuna benzetiyorum ben bu olayı; ticari taksiciyim, Esnaf Odası’na gidersem aracımı ehliyet belgesiyle kullanacağım; git-mezsem ehliyetsiz! Böyle saçma bir şey olur mu! Bunun hukuken tutulur tarafı var mıdır! İnsanları belirli yerlere yönlendirmek gibi bir şey bu. Yazık! Oraya giden bu-gün üç senedir, dört senedir oraya gidip bir de gece kurslarına katılıp ustalık belgesi alacaklar; yazık bu insanların emeğine! Yazık bu insanların harcadığı paraya, yazık zamanına, yazık yani hakikaten yazık... Biz durumu her platform-da söylüyoruz. Ankara’da fede-rasyonda söylüyoruz, her plat-formda söylüyoruz. Ticaret Odası mı bu düzenlemeyi istedi, istiyor, TBMM’yi onlar mı yönlendiriyor, bilemiyorum. Yasaları kafaları-na göre mi çıkarıyorlar tartışılır. Olayın detayına girilirse ortalık karışır ama bu kadar emek veren insanlara karşı yazık, çok yazık…

Page 28: OMC e-konomi Mayıs 2013

28

RÖPORTAJ

Peki, size kaydolmayan ve ATSO’ya kaydolanlar, problemleri olduğu zaman ne yapıyorlar?

ATSO’da muhatap bulamazlar. İlgilenecek kimse bulma şart-ları yok. Bu insanların Ticaret Odası’na kaydolmasının nede-ni diplomalarının olmamasıdır. Yasal olarak durumu müsait değil çünkü en nihayetinde kuaförlük bir esnaflıktır; esnafların kayıt olacağı yerler de Esnaf ve Sanat-karlar Odası’dır ki tabi bizler de işi kuralına göre yapıyoruz; diplo-

ma olmasını istiyoruz. Hakikaten bunun belirli bir belgesi olmalıdır, onu istiyoruz. Belgesi eksik olan kişi ne yapacak; öteki taraftaki yasanın açık noktasını kullana-cak! O işletmenin Ticaret Odası’na kaydolması için, bir defa bunların belirli kriterleri var sanıyorum; geçen sene itibariyle ticaret oda-sın kayıt olan işletmelerin senelik cirosu yüz bin liranın (yüz milyarın demiş) üzerinde olması lazım. Yani Ticaret Odası, senelik geliri yüz bin liranın üstünde olmayan işletmeleri, zaten otomatik ola-

rak Esnaf Odası’na göndermek zorunda. Ama Esnaf Odası’na niye göndersin! Senelik aidat alıyor. Onun da işine geliyor; öbürünün de işine geliyor. Yani insanın olayı kuralına göre yapması lazım. Ticaret Odası’nın yönetiminin de sorumluluğu var sektörümüzdeki sorunlarla ilgili. Yanık saçlar-dan tutun, başına bir iş gelenden tutun; ticari sıkıntılara kadar %80 Ticaret Odası’na kayıtlı olan yer-lerden kaynaklanır. Çünkü Esnaf Odası’na kayıt olan kişiler, ustalık belgesi alıncaya kadar yıllarca çalışmaya devam etmiştir. Zaten işi kuralına göre oynamıştır.

Ticaret Odası’nın başkanı, yönetim kurulu; özellikle ber-berlik, kuaförlük sektörüne kayıt almaması gerekir. Bizler ticaret yapmıyoruz. Bizler sanat yapıyo-ruz. Oradaki en yüksek mercideki kişi de algılamak istemiyorsa; düşünce tarzında farklılık oldu-ğunu düşünüyorum. Ya kurumuna biraz daha fazla para girsin, onu düşünüyordur ya da bu diplomasız olanları ben kendi bünyeme ala-yım; ekibim kalabalıklaşsın gibi bir düşüncesi vardır.

Çok fazla kuaför var. Şu cad-deden gelip de baktığımızda, çok fazla. Yani her iki üç binada bir kuaför salonu çalışıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İşte, herkes Ticaret Odası’na kayıt olunca çok fazla kuaför ol-ması normaldir. Sektörde diplo-masız salon açılması yasak. Yani Esnaf Odası diploma aradığına göre, ‘Nasıl olsa bu işte diploma aranmıyor; bende açıyım, Ticaret Odası’na kayıt olurum’ diyorlar. Hem kuaför salonu enflasyonu oluyor, hem adam gibi işini iyi yapan kişilerin tekerine çomak sokuluyor. Devlet bir taraftan ver-gisini alamıyor; belediyeler ilan, tabela vergilerini alamıyor çünkü esnaf fazlalığı var. Aşırı derecede! Bu esnafın yanında çalıştırdığı adam sigortalı da olamaz. Her-kesi etkileyen bir durum. Ticaret Odası’na kayıt olsunlar, ben olma-sınlar demiyorum ama aynı Esnaf Odası’ndaki gibi olsunlar.

Page 29: OMC e-konomi Mayıs 2013

29Organization ManagementConsulting

RÖPORTAJİkisi de aynı standartlarda kayıt

alsın. Burası belge istiyorsa orası da istesin. Orası istemiyorsa, biz de istemeyelim! Biz de belge istemeyelim; her taraf Çarşamba pazarı gibi berber, kuaför, kasap, manav olsun!...

Çok fazla esnaf olduğu için rekabet alıp yürüyor. Kampan-ya yapıyorlar! Kampanyalar çok cazip, ucuz fiyatlar demek. Her yerde yazılı salonların kapıların-da camlarında kampanya diye; ne kendilerini kazanabilirler, ne devlet kazanır, ne belediyeler, ne de vatandaş… Hiç kimse bir şey kazanamaz.

Bir ara salonlarda çalınan mü-ziklerle ilgili tartışmalar oldu; telif hakkı isteniyordu. Sorun çözüldü mü?

1951 yılında çıkan bir yasaydı herhalde, bize de son bir sene uğradı bu yasa. Biz ticaretimizi, parayı müzik üzerinden kazanmı-yoruz. Onunla ilgili bir para ka-zanmıyoruz. Bu yasa varsa, buna uyulacaksa bunun belli kriterleri var. Zaten dediğim gibi küçük es-nafın 32, 33 tane vergisi var! Telif Hakları Yasası başka bir şey. Bu

esnafı bitirme politikası gibi bir olay yani! Bir berber dükkanında, bir kuaför dükkanında özel sazcı mı getirelim? Saz ekibi mi getire-lim? İnsanlar beklerken televiz-yona bakar. Herhangi bir kanalda müzik çalıyorsa, madem şifrele-sinler! Nasıl LİG TV varsa, paralı kanal açsınlar. Kuaför salonunda televizyon olduğu için telif hakları isteyeceksin! Böyle bir saçmalık var mı, ya! Adamın on beş metre-kare dükkanı var, orada bir radyo çalacak, radyoda telif hakları! Tamam sanatçılar emek harcıyor-dur; onlar da hakkını alacak ama canım zaten televizyonda kanallar bunların telif hakkını ödemiyorlar mı? İnsanlar izlemese, dinlemese; o sanatçılar o müzikleri kimle-re anlatacaklar? Nereden para kazanacaklar? Öyle değil mi? Sen bilmediğin bir şeyi dinler misin? Sanatçı müziği ne kadar güzel yaparsa yapsın; halkın onu dinle-mesi lazım. Ondan sonra CD’sini alacak. Televizyon seyrederken müzik dinliyoruz ama arkasından da reklamı seyrediyoruz. O zaman bize de reklamdan aldıkları para-lardan pay versinler! Biz de telif haklarına yatıralım!

Page 30: OMC e-konomi Mayıs 2013

30

RÖPORTAJ

Kafelerde, ne bileyim; barlarda hakikaten müzikle para kazanan yerler var. Onlara bir şey demiyo-rum ama şimdi bir ayakkabı ta-mircisi, adam müzik dinliyor diye sen telif hakkı alamazsın. Zaten günlük 20, 30 lira para zor kaza-nıyor. Her yerde vergi var. Tabela vergileri var. Kendi dükkânıma tabelayı kendim yaptırıyorum; elektriğini de kendim kullanıyo-rum, kendi şahsi kaynaklarımla alıyorum tabelayı.

Belediyelerimiz de büyüsün ama kendi mekanım üzerinden kendi kendime tabela vergisi veremem ki! 1940 yılında, 1930 yılında çıkan bir yasa varmış; ön-ceden duvarlarda tabelalar falan yokmuş. Yolun kenarına tabela asıyormuşsun, tabela koyuyor-muşsun; bu vergi her tarafa, her sektöre yansımış! Ama şimdi bu kanunların da değişmesi lazım. İnsanların ihtiyaç durumuna göre bazı durumların farklı olması lazım. Şimdi müzik dinle vergisi-ni ver; tabelayı yap vergisini ver; KDV’yi ayrı öde! Ya, bu esnaf nasıl ayakta kalacak! Bunun gibi bir sürü şeyler. Hayırlısı olsun. Gene de mücadelemize devam ediyoruz.

Peki bu İş Güvenliği Kanunu sizi nasıl etkiledi? Ne düşünüyor-sunuz?

İş Güvenliği Yasası’nın aslında içeriğini açtıktan sonra, esnaf açısından faydaları olduğunu görüyoruz. Bir defa çalıştığın işyerinde kaza olur; arıza olur, güvenlik konusunda sorunlar olur; insanın başına tuğla düşe-bilir! Devlet bu işletme kuafördür öteki değildir ayırt edemez ki. Faydası var mıdır? Vardır faydası. İnsanlar bugün elektrik tesisatına varıncaya kadar biraz daha tem-kinli olurlar. Kazaların minimum noktaya çekilmesi sağlanacaktır. Zaten bizim kuaför sektöründe bu olayın senelerdir, mesela otuz senedir kuaförüm, başıma şimdi-ye kadar bir şey gelmedi ama bu yasayla ilgili yasanın bize verdiği

bir avantaj olacağına da inanmı-yorum. Öbür sektörlerde; inşaat sektöründe, sanayi sektöründe yani ne bileyim turizm sektöründe falan, faydası vardır. Bizim sektör-de bana kalırsa illa olması ge-rekmiyor. Tabi, istiyoruz ki biz de bilgilenelim. Elemanları eğitimle-re sokup analiz raporları çıkartı-yoruz. Tabi bunlar da esnaf için ek giderlerdir. Her şeyde olduğu gibi bunlar da ek gider ama faydası da olur, mutlaka.

Çok teşekkür ederiz…

Ben de teşekkür ederim. Bu vesileyle sizlere ve bütün esnaf arkadaşlarımıza başarılar diliyo-rum…

Page 31: OMC e-konomi Mayıs 2013
Page 32: OMC e-konomi Mayıs 2013

32

RÖPORTAJ

WBT Tarım Yönetim Kurulu Başkanı Ergin Civan:Artık bizim de emek yoğundan, makine yoğuna mümkün olduğu kadar geçmeye çalışmamız lazım.

Page 33: OMC e-konomi Mayıs 2013

33Organization ManagementConsulting

RÖPORTAJ

Page 34: OMC e-konomi Mayıs 2013

34

Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nin 1 Nolu Tahsis Belgesi’nin sahibi WBT

firması, OSB’nin en eski üretim tesisi olarak Antalya’ya önemli değerler kattı. Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ergin Civan, mes-lek kuruluşları ve önemli STK’lar-da üst düzey yöneticilik görevleri aldı ve hala bu etkinliklerini aktif olarak sürdürüyor. İş dünyasında

örgütleyici bir karakter olan Ergin Civan’ın, Antalya ekonomisine dair cesur, kapsamlı ve iddialı değer-lendirmeleri var. Bunları OMC e-konomi ile paylaşırken, kendi-sinin iş hayatı ve işadamı olarak tecrübe ettiği serüveni hakkında da bizleri bilgilendirdi…

Sayın Civan, biraz kendiniz-den bahseder misiniz? Tahsiliniz neydi? İş hayatınızın başlangıcı nasıl oldu? Hangi alanda faaliyet gösteriyorsunuz?

İlkokul, ortaokul ve lise öğre-nimimi İstanbul’da tamamladım. Daha sonra 1983 yılında Ame-rika’ya gittim. 90 yılına kadar Amerika’da yaşadım. 7 yıl zarfında lisans ve lisansüstü eğitimimi ta-mamladım ve bir miktar da iş tec-rübesi edindim. 90 yılından sonra Türkiye’ye döndüm. 20 yılı aşkın süredir şu anda Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptığım WBT Tarım Ürünleri şirketinde hem ortak, hem idareci olarak ça-lışmaktayım. Bizim işimiz tıbbi ve

aromatik bitkilerdir. Ürünlerimizin çoğu bu bölgede yetişen ürünler. Tıbbi ve aromatik bitkiler üzerin-de çalışıyoruz. Ürünlerimizin bir kısmı Akdeniz, Ege bölgesinde yetişen ürünler; Antalya ve civar illerde yetişen ürünler. Bu ürün-lerin büyük bir kısmını da ihraç ediyoruz. Burada işliyoruz, işle-dikten sonra uygun standartlara getirip müşterilerin isteklerine göre işleyip ihraç ediyoruz. Tıbbi ve aromatik bitkiler diyince nedir diye sorulabilir tabi, açmak lazım. Kekik, defneyaprağı, adaçayı, biberiye gibi bu bölgede yetişen baharatlar var. Bunun yanı sıra kimyon, anason, rezene gibi daha çok Torosların yukarısında, kara-sal iklimde yetişen taneli ürünler diye tanımladığımız ürünler var.

RÖPORTAJ

Organize Sanayi’nin en eski sakini: WBT

Page 35: OMC e-konomi Mayıs 2013

35Organization ManagementConsulting

Onun dışında bir de yine Akde-niz bölgesinde ve Ege’de yetişen keçiboynuzu bizim diğer yoğun olarak çalıştığımız bir ürün. Top-lam ciromuz içerisinde %70 ile %80 arası pay; yıldan yıla değişir, dış ticarete aittir. İhracat ağırlık-lıdır. Tesisimiz Organize Sanayi Bölgesi’nin en eski fabrikasıdır ve bir numaralı tahsisidir. 1988 yılında faaliyete geçmiştir.

25 yıldır faaliyette. 25 yıldır ke-sintisiz faaliyet gösteriyor; ihracat yapıyor, istihdam sağlıyor. İnşallah daha nice 25 yıllar diyelim!

Bunun yanı sıra ben ayrıca yine aktif olarak işimle ilgili yurt dışında birçok örgüte de üyeyim. Üstelik faal bir üyeyim; toplantıla-ra katılıp görüşlerimi sunuyorum. Biz firma olarak Amerikan Baha-ratçılar Birliği’ne üyeyiz, kısaca ASTA diye geçen bir birlik. Yine Avrupa Baharatçılar Birliği’ne de üyeyiz ESA diye geçer. Buralarda hem sektörümüzün gelişimini, hem iş hacmimizi, hem ülkemizi tanıtmaya, bu faaliyetlere katıl-maya özen gösteriyoruz. Hızlı gelişen bir sektör ve globalleşen dünyada daha da hızlı gelişmesi muhtemel bir sektördeyiz. Bek-lentiler de bu yönde.

Sektörümüzde en önemli sı-kıntı, dünyadaki birçok üründe ve iş kolunda olduğu gibi sürdürüle-bilirliğin sağlanması konusudur.

Çünkü bizim bölgemiz coğrafi ola-rak, bitki florası olarak çok zengin bir bölge. Türkiye’de kişi başına düşen gelirin artması, kırsal alanda yaşayan nüfusun azalıp, yaşlanması sebebiyle sektörün devamlılığını sağlayacak tedbir-leri almak gerekiyor. Türkiye’nin büyük bir potansiyel taşıyan tıbbi ve aromatik bitkiler sektörü var.

Bunun büyük bir kısmını makine-leşerek, modern tarım imkanları-nı da kullanarak; makineyle, insan gücünden çok makine kullana-rak üretmek, işlemek gerekiyor. Geçmişte bu ürünlerin birçoğu doğadan toplanıyordu veya iş gücü ağırlıklı aile işletmeleri şeklinde yapılar tarafından üretiliyordu. İşte elle çapalayarak, pek fazla sulama kullanmadan, doğal sula-ma yani yağmurla sulama yapan veya ilkel yöntemlerle sulama yapan işletmelerdi, bunlar. Oysa artık Türkiye’de bu dediğim dö-nemlerde, kişi başına düşen gelir 1000$ ile 2000$ arasındaydı. O günkü Türkiye ile bugünkü Türkiye çok farklı. O zaman işçi bulmak diye bir sıkıntı yoktu. Her yerde, kırsal kesimde özellikle, eleman bulmak çok kolaydı. Bugün bu şartlar değişti. Türkiye’nin de-ğişen ekonomik şartlarıyla, bu du-rumlar da değişti. Artık bizim de emek yoğundan, makine yoğuna mümkün olduğu kadar geçmeye çalışmamız lazım. En azından bi-zim sektörümüz için bu kesinlikle böyle.

RÖPORTAJ

Page 36: OMC e-konomi Mayıs 2013

36

RÖPORTAJ

Dünyada sektörünüzle ilgili örgütlere üye olduğunuzu söyle-diniz. Antalya’da da çok faal bir işadamısınız. İş adamları der-neği yöneticiliği yaptınız. Bir de bölgede çok önemli bir şeye imza attınız; tüm SİAD’ları bölgesel olarak bir çatı altında topladı-nız. Bunlardan bahseder misiniz Ergin Bey; nasıl bir ihtiyaç gördü-nüz de bu çalışmayı yürüttünüz?

Biliyorsunuz geçmiş dönem ANSİAD başkanlığı yaptım. 2011-2013 yılları arasında ANSİAD Yönetim Kurulu Başkanı’ydım. ANSİAD 23 yıllık bir sivil toplum kuruluşu. Antalya’nın en eski sanayici ve iş adamları derneği. Türkiye’de de örnek SİAD’lardan bir tanesidir. Son derece kurum-sal bir yapıya sahip ve gerçek bir sivil toplum kuruluşudur. Gönül-lülük esasına dayanan bir sivil toplum kuruluşu olarak 150’ye yakın aktif üyesi var. Tamamı Antalya’da yaşayan ve iş yapan iş insanlarıdır. ANSİAD, BAKA’nın yani bizim kalkınma ajansımızın sınırlarında Burdur, Isparta ve Antalya’da, üç ilimizde bir fede-rasyonun kurulmasına öncülük etti. İki yıl önce BAKSİFED adıyla bu federasyonu kurduk. Ben de ANSİAD başkanıydım o dönemde, bundan dolayı BAKSİFED’in de kurucu Yönetim Kurulu Başkanı oldum. Batı Akdeniz Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu BAKSİFED çatısı altında Antalya’dan Ispar-ta’dan ve Antalya’nın ilçelerinden

üye derneklerimiz var. 6 derneğiz toplam. Bu sene artık karar aldık; kurumsal yapılanmamızı tamam-ladık, tüm bölgeden aramıza ka-tılacak, bizimle aynı dünya görü-şünü, aynı sivil toplum coşkusunu yaşayan dernekleri çatımız altında toplamak istiyoruz. Bölgesel bir çatı federasyonu olmayı hedefli-yoruz…

Dünya görüşü derken…?

İş anlayışı anlamında söyledim.

Siyasetten uzak iş hayatına hitap ediyoruz şeklinde anlıyoruz öyleyse…

Tabi, bir siyasi parti değil bu-rası.

Siz iş hayatıyla çok yakın bir kişisiniz mutlaka görüyorsunuz ama son zamanlarda biliyorsunuz birçok durumda, sadece Antal-ya’da değil hemen her ilde buna benzer…

Yani, ben şuna inanıyorum; bir sanayici ve iş adamları derne-ğinin üyelerinin ortak paydası iş insanı olmalarıdır. Değişik politik

Page 37: OMC e-konomi Mayıs 2013

37Organization ManagementConsulting

RÖPORTAJgörüşleri olabilir, değişik siyasi partileri destekleyebilirler. Zaten böyle olması da o yapıya zengin-lik katar. Bunda bir sıkıntı yok. Aynı görüşteki insanları bir araya getirmenin fayda sağlamayacağını düşünüyorum. Çünkü Türkiye bir mozaik. Çok zengin bir yapısı olan bir ülke. Bu bizim çok büyük bir zenginliğimizdir. Bu Anadolu’nun zenginliğidir. Ben böyle bakıyo-rum. Bunu Anadolu’nun bir zen-ginliği olarak görüyorum çünkü medeniyetlerin kesişim yolların-daki topraklarda yaşıyoruz…

Diyorsunuz ki federasyonun dünya görüşü, iş hayatına odak-lanan tüm SİAD’ları bir araya toplamaya yöneliktir?

Aynen öyle! İş hayatına odak-lanan, aktif, faaliyetler yapan, bölgenin, ülkenin gelişimine katkı sağlayacak tüm SİAD’ları bekliyo-ruz buraya…

Yönetim Kurulu Başkanlığı göreviniz devam ediyor mu?

Evet. Bir dönem daha devam ediyorum. 2013’te, geçtiğimiz aylarda genel kurul yaptık; bir dö-nem daha devam ediyorum. Şunu da ilave edeyim; bizim çatı kuru-luşumuz da TÜRKONFED’dir. Bağ-lı olduğumuz konfederasyon. Bu da Türkiye’nin en büyük sivil top-lum kuruluşlarından bir tanesidir.

TÜRKONFED’de geçen dönem Yönetim Kurulu Üyesi’ydim. Bu dönem başkan yardımcısı olarak görev yapıyorum. Gıda, tarım ve hayvancılık konularından sorumlu başkan yardımcısı olarak. Yani, orada da faaliyetlerimiz devam ediyor. TÜRKONFED 90’lı yıllar-da kurulmuş bir konfederasyon. Hızla sektörel ve bölgesel fede-rasyonları bünyesine katmakta ve hızla büyümekte. Ben sivil toplum

kuruluşlarının bir ülkenin gelişi-minde önemli rol oynayan aktörler olduğunu düşünüyorum. Biz sivil toplum olarak hem fikir üretme-liyiz, hem doğruları alkışlamalı-yız, hem yanlış gördüğümüzü de içtenlikle, samimiyetle söyleyip, çözüm önerilerini, çözümü de üre-terek siyasilere karar vericilere ve kamuoyuna fayda sağlamalıyız. Bu yönde artı bir değer oluşturmamız gerektiğini düşünüyorum.

Page 38: OMC e-konomi Mayıs 2013

38

RÖPORTAJ

Peki, şöyle bir ekonomiye de giriş yapacak olursak; iş hayatı-nın göbeğinde olan birisiniz. Tam ortasındasınız. Türkiye tarımsal ekonomisini kısaca değerlendir-menizi istesek; isterseniz genel ekonomiden de bahsedebiliriz tabi. Sonra bölgesel bir değer-lendirme de yapabilirseniz çok memnun olurum. Antalya’yı da değerlendirmenizi isterim. Kendi şirketinizle ilgili dediniz ki 100 birimin 70’ini, 80’ini ihraç ediyo-ruz; 20’sini, 30’unu iç piyasada sunuyoruz. Ülke bazında ihracat rakamları nedir?

Şimdi şöyle genel anlamda ekonomiyi değerlendirdiğimiz-de yani bu artık klasikleşti ama dünyadaki konjonktüre baktığımız zaman, Türkiye diğer ülkelere göre iyi görünüyor.

Peki, sizce sadece görünüyor mu, yoksa gerçekten öyle mi?

Yani, iyi görünüyor. Şöyle; bir imtihanda herkes 20 aldığında siz 50 aldığınız zaman iyi not almış sayılırsınız. Ama sınıfın ortalama-sı 80 ise ve siz 50 almışsanız, kötü not almışsınızdır. Şimdi Türkiye ekonomisini böyle değerlendirdi-ğimiz zaman son derece sıkıntılı, büyümeyen ekonomilerin içinde öne çıkıyor. Almanya yüzde yarım büyüyor, Fransa negatif büyüyor, Amerika tüm merkez bankası-nın karşılıksız para basmasına

rağmen zar zor yani toparlanma safhasına girdi gibi görünüyor. Böyle bir ortamda işte Türkiye’nin ihracatı artıyor, işsizliği belli bir noktada, çok düşük değil belki ama göreceli olarak yani; Yuna-nistan ile veya İspanya ile kıyas-ladığımız zaman düşük bir işsizlik var gibi görünüyor. %10 civarında herhalde. Son yıl içersinde cari açıkta da gelişmeler olmaya başladı. Cari açık Türkiye için hala bir sorun ama en azından düşüş trendine girdi. Böyle baktığımız zaman; yani ekonomi büyüyor, kişi başına düşen gelir artıyor, böyle değerlendirdiğimiz zaman Tür-kiye iyi diyoruz. Ama Türkiye’nin yapısal problemleri var. Bu yapısal problemleri çözmesi için uzun vadeli stratejilere ihtiyacı var. Orta

gelir düzeyinden çıkması lazım Türkiye’nin. Bunu yapmasının yolu da hızlı büyümeden, iyi eğitimden, doğru stratejilerden geçmek-te. Türkiye’nin olmazsa olmazı sanayidir. Türkiye büyüklüğündeki bir ülkenin orta gelir düzeyinden çıkıp, üst gelire ulaşabilmesi için mutlaka ve mutlaka güçlü bir sanayiye ihtiyacı vardır. Bunun bir kere göz ardı edilmemesi lazım. Diğer sektörler de önemli, tarım da önemli ve tabi ki servis sek-törü de önemli ama Türkiye gibi 75 milyonluk bir ülkede lokomotif sektörün sanayi olması lazım. Bunu hemen yanı başımızda Av-rupa Birliği’ne baktığımız zaman görüyoruz. Yani Avrupa’nın loko-motifi Almanya’dır. Almanya’nın lokomotifi de güçlü sanayisidir. Güçlü bir sanayiye sahip oldu-ğunuz zaman dünya ile rekabet edebilir, zor günlerde ayakta du-rabilirsiniz. İspanya’nın çok büyük turizm geliri var; İtalya’nın çok büyük turizm geliri var; Yunanis-tan’ın çok büyük turizm geliri var ama bu gelirler bu ülkelerdeki refah seviyesini geliştirmeye veya ekonomik sorunları tek başına önlemeye yeterli değildir. Tabi turizm de önemli, servis sektörü de önemli, tarım çok çok önem-li. Tarımın dünyadaki önemi git gide artıyor. Beklentiler, tarımsal ürünlerin fiyatının önümüzdeki yıllarda sürekli bir artış trendinde olacağı yönünde. Çünkü nüfusu çok hızlı artan, çok hızlı zenginle-şen ve hızlı tüketen bir dünya var.

Page 39: OMC e-konomi Mayıs 2013

39Organization ManagementConsulting

RÖPORTAJ

7 milyar oldu herhalde nüfusu-muz, yanlış hatırlamıyorsam. Hız-la artıyor nüfus ama tarım yapıla-bilecek alanlar aynı, hatta tarım yapılan alanlar azalıyor. Dünya-daki iklim değişiklikleri ve global ısınma da tarım sektörünü negatif yönde etkiliyor. Tüm bunların ışı-ğında tarım çok önemli diyorum. Ülkemiz için de çok önemli çünkü Türkiye geniş topraklara sahip ve büyük bir tarım potansiyeli var. Birçok üründe dünyada sözü geçen bir ülke. Birçok sektörün ana girdisi tarım ürünlerine dayalı girdiler. Örneğin tekstil çok önem-li bir sektör Türkiye için. Pamuk ana hammaddesidir. Türkiye, ge-leneksel olarak kayısısıyla, fındı-ğıyla, inciriyle, üzümüyle dünyada tanınan ve bilinen bir ülke. Bu modern tarım yöntemleri ile bu ürünlerin çeşitliliği hızla artıyor. Yaş meyve sebze üretimi Antalya için çok önemli. Civar ilçelerde ve illerde de seracılık hızla gelişiyor. Hayvancılık bölge için son derece önemli bir sektör, Burdur için, Isparta için, Antalya’nın Korku-teli ve Elmalı ilçeleri için… Hem süt, hem et hayvancılığı olarak. Bölgenin coğrafi yapısı da buna

çok uygun. Yani bu anlamda tarım ve hayvancılık Antalya için çok önemli! Tarıma dayalı sanayinin gelişmesi de bu bölge için çok önemlidir. Yapı buna çok uygun. Bu yönde yapılmış ciddi yatırımlar var. Bu yatırımların giderek arta-cağını düşünüyorum.

Antalya Türkiye’de turizm pas-tasının çok önemli bir kısmını ger-çekleştiren ildir. Ancak alternatif turizm için yayla turizmi, dağla-rımız, yaylarımız, değişik doğal zenginliklerimiz de var. Sahilde olmayan ama içerilerde Torosların eteklerindeki bu zenginliklerin de değerlendirilmesi lazım. Bu yönde ciddi çalışmalar var. Bu potansiyel fark edildi; geçmişte tamamen deniz kum odaklı bir turizm düşünülürken, son yıllarda böyle bir zenginliğin de farkına varılıyor. Bunu en iyi şekilde nasıl pazarlayabiliriz? Nasıl daha farklı ilgi alanı olan turistleri ülkemize çekebiliriz? Bir de tabi, turizm faaliyetini 12 aya nasıl yayabiliriz? Bu hedeflerin organizasyonunda ve planlamasında bölgedeki bir-çok kurum ve kuruluşun sorumlu-luk alması gerekiyor.

Antalya ve Batı Akdeniz’e ayrı bir boyut kazandırmak için sanayi ve tarımı entegre etmek gereki-yor. Girdisi, hammaddesi tarım ürünleri olan sanayi kollarının gelişmesini sağlayabilirsek, bu yöndeki yatırımları da bölgemize çekebilirsek, katma değeri yüksek ürünler üretiriz. Bu hem ciddi bir istihdam desteği sağlar, hem de bölgedeki tarımı daha iyi plan-layabiliriz. Bu konuda organize sanayi bölgelerinin çok önemli bir görev üstlendiğini düşünüyorum.

Page 40: OMC e-konomi Mayıs 2013

40

Antalya’da çok aktif bir organize sanayi bölgesi var. Orta boy ama tüm alt yapısı bitmiş durumda. Hemen hemen %90 doluluk oran-larından %100 doluluğa gitmekte olan bir organize sanayi bölgesi var. Bölgemizdeki diğer organize sanayilerin de Antalya Organize Sanayi Bölgesi örnek alınarak beraber bir çalışma içine girmek; yatırımcılara beraber yatırımcı-lara pazarlama yönünde hem dü-

şüncemiz var hem de çalışmaları-mız var. Bucak’taki, Burdur’daki, Isparta’daki, ilçelerdeki organize sanayi bölgelerinin hepsinin ortak hareket etmesi gerektiğini düşü-nüyorum. Çünkü Antalya organize sanayi bölgesi doluyor. Antalya organize sanayi bölgesi dolduğu zaman; yatırımların, kuzeyimizde yer alan diğer organize sanayi bölgelerine kayması gerektiğini düşünüyorum. Tabi, burada global

anlamda rekabet edebilmemiz için, yani küresel anlamda reka-bet edebilmemiz için iki önemli konu var. Bunlardan biri lima-nımızdır. Burada, yani dünyaya açılan kapımız esasında hazır. Ama limanımızın belli bir ölçekten sonra genişlemesi çok mümkün değil. Genişleyemez belki ama biraz daha genişleyebileceği bir alan var. Hatta Antalya Valimi-zin başkanlığında, gidecek olan valimizin başkanlığında yürüyen çok güzel de bir çalışma var, bu konu ile ilgili. Onun hayata geçiri-lip belli alanların limanın sınırları içerisine dahil edilerek, limanın hem kapasitesinin hem dökme yük konteynır olarak potansiye-linin artırılması lazım. Bölgenin mutlaka ve mutlaka tren yoluyla hem Antalya’ya, hem limana, hem de yine İç Anadolu Bölgesi’ne ve Kapadokya’ya bağlanması lazım. Eğer bunları sağlayabilirsek, Batı Akdeniz Bölgesi’nde çok ciddi bir rekabet edebilme imkanı sağlarız. Siz de söylediniz işte yeni Mani-sa’dan geldim dediniz; bende ge-çen hafta Manisa Organize Sanayi Bölgesi’ndeydim. Manisa Sanayi Bölgesi’ne gidip beğenmemek imkansız, gerçekten!

RÖPORTAJ

Page 41: OMC e-konomi Mayıs 2013

41Organization ManagementConsulting

RÖPORTAJModern bir organize sanayi

bölgesi. Neden bir çok ulusal firma Manisa’ya yatırım yapıyor? İzmir Limanı’na 40-50 km me-safede, hem otoyol ile hem tren ile Türkiye’nin en önemli liman-larından birine bağlı olduğu için. Tabi, bu konuda şunu da belirt-mem lazım; Antalya’ya demiryolu gelsin, limana bağlansın; ‘Turistik şehirde buna ne gerek var!’ diye tepki gösterilebiliyor. Ben bunla-ra kesinlikle katılmıyorum. Za-ten demiryolu en çevreci ulaşım araçlarından biridir. Artı liman günümüzde, limanlarda kullanılan teknoloji çok gelişti. Kesinlikle modern bir limanda çevreye hiçbir zarar vermeden modern sistemler kurulduğu zaman ve tren yolu ola-rak da birçok yük limana taşındığı zaman Antalya’nın ne turizmini, ne de doğal güzelliklerine hiçbir zarar vermez. Üstelik, İzmir ve Mersin limanları arasında alter-natif bir liman olacaktır. Hiçbir za-man bir İzmir Limanı, bir Mersin Limanı olamaz Antalya Limanı. Fiziksel olarak da bu şansı yok ama bir alternatif oluşturur ve sadece Antalya için değil Burdur, Isparta, Afyonkarahisar, hatta Konya, hatta Denizli için de bir al-ternatif liman olur. Bu bölgelerin gelişimine de önemli katkı sağlar, önemli destek olur. Buralara çok önemli yatırımların gelmesine ön ayak olur.

Geçen gün bir toplantıda Sosyal Güvenlik Kurumu İl Mü-dürü’nün konuşması vardı. Dedi ki toplantı esnasında; “Kurum olarak 10 sene sonraki Antal-ya’yı hedeflediğimiz nüfus sayısı, İstanbul’un 10 yıl sonra ulaşacağı nüfus sayısının yarısı olacaktır”. Şu an 15 ise 10 yıl sonra 2023’te 20 milyona dayanacaksa, Antalya nüfusunu, bir öngörü olarak 10 milyon olarak değerlendiriyorlar.

Ben gerçekçi bulmuyorum böyle bir öngörüyü. Çünkü Türki-ye’de nüfus artış hızında ciddi bir yavaşlama var. Türkiye’nin nüfu-su istendiği kadar artmıyor. Tam tersi yavaşlıyor ve bu yavaşlama hızlanarak devam edecek gibi

görünüyor. Çünkü biz çok genç bir nüfus olmamıza rağmen, istenen hızla artmayınca, nüfus yaşlan-dıkça nüfusun artış hızı da yavaş-lıyor. Antalya, tabi göç alacaktır, ikliminden dolayı birçok insan özellikle emeklilik dönemlerinde Antalya’yı tercih ediyor.

Ama tüm bunlara rağmen Antalya’nın zaten 10 milyon bir nüfusu kaldıracak konut alanları da yok. Antalya’nın nüfusu artar. Türkiye’nin nüfus artış hızından daha da çok artar. Birçok yabancı da gelip burada; şimdi kanunlar-da değiştiriliyor, yabancıların ev alması, vize alması falan ama 10 milyon rakamını ben kesinlikle ve kesinlikle gerçekçi bulmuyorum. Şu anda şehir nüfusu 1 milyon. Yani 10 milyon olması için 9 mil-yon insan daha gelmesi lazım. Bu insanlar nereye gelecekler? Yani, ben böyle bir öngörüyü görmüyo-rum. Olmaz diye düşünüyorum. Antalya’nın nüfusu Türkiye’nin nüfusundan hızlı artabilir. Bu ko-

nuyla ilgili yapılan birçok çalışma var, bir çok tahmin var. Normaldir de, çünkü göç alan bir yer bura-sı. Doğal güzellikleri olan bir yer burası. İklimi güzel ama bu rakam çok büyük, çok uçuk bir rakamdır. Olacağını düşünmüyorum.

Peki, tarım sektörünüzle ilgili düşüncelerinizden söz eder mi-siniz?

Şimdi şöyle söyleyeyim; bizim sektörümüzün ihracatı 250 ile 350 milyon dolar arasında, yılda. Bizim bu potansiyelimiz, çok rahat 500 milyon dolara ulaşabilir. 500 milyon dolara ulaşmamız son derece kolay. Eğer iyi planlanır, iyi düşünülürse; sürdürülebilirlik konusunda tüm paydaşlar bir ara-ya gelirse, bu rakamın 750 milyon dolara, hatta 1 milyar dolara çık-ma şansı var. Çünkü dediğim gibi hızlı büyüyen bir sektör, dünyanın globalleşmesinden dolayı bölge-mizde yetişen bazı ürünler eski-den pazarları belli yerlerdi. Şimdi bütün dünyadan talep gelmekte.

Page 42: OMC e-konomi Mayıs 2013

42

RÖPORTAJYani Uzak Doğu ülkelerin-

den de ciddi bir talep gelmekte, Güney Amerika’dan da ciddi bir talep gelmekte. Afrika pazarı her gün büyüyor ve Türkiye’nin doğal ikliminden dolayı, doğal kaynak-larından dolayı çok büyük avantajı var. Dediğim gibi 250-350 milyon dolar ihracatımız var; bunu ikiye katlamak çok kolay. Böyle bir potansiyel var. İyi de planlanır-sa, bu rakamın daha artması söz konusu.

500 milyon dolar ama 750 mil-yon dolara da ulaşabilir; ama çok daha iyi çalışılırsa…

Daha da ileriye gitme potan-siyeli olan bir sektör bu. Çünkü dünyada doğal ürünlere olan talep sürekli artmakta. Hem bitkisel çay olarak, hem mutfakta, gıdada, baharat olarak ve hem de koz-metik sanayinde talep artmakta. Uçucu yağ olarak talep artmakta. Dediğim gibi dünya globalleştiği için artık Akdeniz baharatıyla ya-pılan yemekler, Çin’de de yeniyor. Japonya’da da yeniyor, Kore’de de yeniyor, Güney Amerika’da da bu baharatları kullanıyorlar. Afrika’da da ondan dolayı ciddi bir talep artışı var, bu ürünlere. Bunu iyi değerlendirmek lazım. Bunun için ulusal statejiler oluşturmak lazım. Bireysel çalışmalardan

çok, ulusal stratejiler oluşturmak lazım. Belki o, ilk başta konuştuk hani, sivil tolum kuruluşları de-miştik. Biliyorsunuz, ben Antalya Ticaret Borsası’nda da meclis üyesiyim. Benim sektörüm de tıb-bi ve aromatik bitkiler. Türkiye’de de bu sektörü bir meslek grubu haline ilk getiren Antalya Ticaret Borsası’dır. Yani biz sektör olarak o mecliste temsil ediliyoruz. Tem-sil edenlerden biri de benim. Bu

tür platformlarda, Tarım Bakanlı-ğı’nda sektörün diğer paydaşları bir araya gelerek, iyi kurgulanıp, üniversitelerle beraber, özel sek-törle beraber projeler oluşturula-bilirse çok ciddi bir potansiyel var. Bu bölge için de bu potansiyel çok çok önemli.

Peki, burada başka firmalar da var mı?

Var tabi! Olmaz mı? Yani, ge-leneksel olarak merkez İzmir’dir. Türkiye’nin bu ürünlerinin işlenip, ihraç edildiği merkez İzmir’dir. Ama Antalya’da da, Isparta’da da, Burdur’da da firmalar var. Bunla-rın içinde en eskilerinden biri de biziz. Ama sektör gelişince, tabi diğer aktörler de diğer firmalar da aktif hale geliyorlar.

Çok güzel! Peki, son olarak seçimleri sorayım. Sonuçta siz ticaretin sivil toplum kuruluşla-rında görev alan bir işadamısı-nız. İş insanısınız. İşte ATSO’da seçimler gerçekleşti. Ticaret Borsası’nda seçimler gerçekleşti. Bundan sonra da Ticaret Odası ve birçok STK’larda bölgesel anlam-da özellikle sizin işadamları der-neği olarak faaliyet gösterdiğiniz alanda da odalar ve borsalarda seçimler gerçekleşiyor.

Page 43: OMC e-konomi Mayıs 2013

43Organization ManagementConsulting

RÖPORTAJ

Page 44: OMC e-konomi Mayıs 2013

44

RÖPORTAJ

Genel olarak nasıl değerlen-diriyorsunuz? Bir de ben şöyle bir soru soracağım; genelde şöyle bir şey oluşturulur; sürekli ve kalıcı olması itibariyle yerel yönetimlerin çok fazla değişme-mesi, uzun süreli görev alması tercih edilir. Hani, nasıl iktidarla-rın uzun süreli olması gerektiğini söylerken bu savı savunuyoruz; ona benzer şekilde... Düzen ve tertip için, süreklilik için, Sayın

Vali’nin görev süresinin kısal-tılmasıyla alakalı; 3 yılda Antal-ya’dan başka bir yere gitmesini nasıl değerlendirirsiniz?

Şimdi seçimler yapıldı. Adaylar vardı; kimi yerde tek aday, kimi yerde çok aday. Antalya’da Ticaret Borsası’nda Ali Çandır tek aday 2. dönem Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçildi. Hüseyin Bey, Hü-seyin Cahit Kayan, Borsa Meclis Başkanı olarak seçildi. İkisine de

hayırlı olsun diyorum.

Ben de Antalya Ticaret Bor-sası Meclis Üyesi olarak her ikisine de hayırlı olsun diyorum ve beraber iyi çalışmalara imza atacağımıza inanıyorum. Ticaret ve Sanayi Odası’nda biliyorsu-nuz iki aday vardı. Geçen dönem Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Osman Budak’la, Meclis Başkanı Ali Rıza Akıncı. Her ikisini de çok iyi tanıyorum, her ikisi de ANSİAD üyesidir zaten. Gayet yakinen tanı-dığım insanlardır. Güzel bir seçim oldu. Çetin Bey tekrar başkanlığa seçildi. Eminim o da uzun yıllardır Ticaret Sanayi Odası’nda görev yapıyor. Her mevkide bulundu. İkinci döneminde de yine önemli çalışmalara imza atacaktır. Hayırlı olsun diyorum. Yeni bir meclis başkanımız var. Onu da kutlu-yorum, İzzet Beyi’de. Yine civar illerde, Isparta’da Isparta Ticaret Sanayi Odası’nın Başkan Yardım-cısı Şükrü Bey oldu. Kendisini kutluyorum. Burdur’da Yusuf Bey, devam ediyor. Borsada değişiklik oldu. Yani bunlar olağan şeyler. Seçim ortamıdır.

Page 45: OMC e-konomi Mayıs 2013

45Organization ManagementConsulting

RÖPORTAJIsparta Ticaret Borsası’nda?

Emin değilim herhalde aynı. Değişti, orada da yönetim de-ğişti. Galiba değişti. Şimdi tam hatırlayamayacağım ama yani bu seçimin yolu, yöntemi bellidir. Centilmence yapıldığı sürece ki öyle olduğunu düşünüyorum ben; insanlar göreve talip olurlar, bir kişi seçilir. Öbürü yoluna devam eder. Bunlar Türkiye’de önemli kurumlar. Kentlerin dinamiğine, ekonomik hayatına, sosyal hayatı-na, kültürel hayatına katkı koyan, fayda sağlayan, yol belirleyici olan kurumlar. Hepsinin yeni yönetim-lerine, başkanlarına, yeni seçilen arkadaşlara başarılar diliyorum. Vali Bey’in Antalya Valimiz Ahmet Altıparmak’ın beklenmedik tayini oldu. Vali Bey 3 yıla yakın süredir Antalya’da. Kendisiyle beraber birçok ortamda bulundum. Be-raber projelerde çalışma imkânı buldum.

Son derece olumlu kişiliğiyle, olaylara bakışıyla, çözüm odak-lı yöneticilik tarzıyla Antalya’da önemli işlere imza attı. Vali

Bey’in tayini çıktı. Tabi bu tayin kamuda olağan bir durumdur. Bunun ne kadar zamanda bir yapılması gerektiği konusunda, bir sihirli formül var mı, yok mu bilmiyorum. Ama her valiyi tek tek değerlendirmek lazım diye düşünüyorum ben. İlle 3 yılda bir, ille 4 yılda bir valilerin veya ille 2

yılda bir valilerin yer değiştirme-sini standart koymanın bir anlamı yok, tabi. Yani şimdi burada birçok proje devam ediyor. Expo 2016 var. Vali Bey Expo’nun çok değişik safhalarında görev yaptı. Bence buradan gitmesi artı mıdır, eksi midir; onu iyi tartmak, iyi düşün-mek lazım. Gelecek olan valimiz de Erzurum’dan geliyor. Eminim o da mutlaka çok başarılı bir bü-rokrattır. Tabi, yer değiştirildiği zaman oranın tanınması, o şeh-rin algılanıp projelerin faaliyete geçmesi vakit alır diye düşünü-yorum. Ama ne yazık ki, tayinler devlet kademesindeki bir gerçek. Her değişikte, valilerden daha alt seviyedeki bürokratlara kadar yer değiştirme olabiliyor. Bu aşamada söyleyebileceğimiz şey, ‘Hayırlı olsun’dur. Biz de öyle diyoruz. Hem Antalya için, hem Erzurum için hayırlı olsun. Biz valimizden memnunduk. Ama tayin çıktı, yapacak bir şey yok.

Bizde OMC e-konomi Dergisi olarak bize zaman ayırdığınız için sonsuz teşekkür ediyoruz.

Rica ederim.

Gerçekten sizler gibi değer-lerle dergimize değer kattığınızı düşünüyoruz.

Sizin teveccühünüz. Çok teşek-kür ederim.

Page 46: OMC e-konomi Mayıs 2013
Page 47: OMC e-konomi Mayıs 2013
Page 48: OMC e-konomi Mayıs 2013

48

SEKTÖREL MAKALE

Reşat GÜNEYİnsan Kaynakları ve Yönetim Danışmanı

[email protected]

Evet, turizmde sezon ya-vaş yavaş başladı. İnsan kaynakları hakkındaki

düşüncelerimi sizlerle paylaşaca-ğım.

Önce eğitim… Sizlere bir anımı anlatarak konuya girmek istiyo-rum; profesyonel iş hayatımda insan kaynakları ve kalite yöne-ticiliği yaptığım sırada persone-limiz için eğitimler planlamıştık. Bu eğitimleri gerçekten çok ciddi analizler sonrasında belirlemiştik. O dönemde de yabancı dil eğitimi, bu eğitimlerden en önemlilerin-den biriydi. Biz eğitim programı-nın özellikle nisan, mayıs ayla-rında olmasını istiyorduk ancak

şirketin o zamanki genel koordi-natörünü bir türlü ikna edemedik. Muhakkak otel kapalı iken veril-mesi gerektiğini ifade etti. Emir demiri kesti ve eğitim o zaman verildi. Sonuç hüsran oldu…

Eğitimde özellikle dikkat edilmesi gereken konu, çok iyi bir planlama yapılmasıdır. Yukarıdaki örnekte nisan, mayıs aylarında eğitim yapılmasında ısrarımızın sebebi, eğitim sonrası çalışanla-rımızın öğrendiklerini uygulaya-bilecekleri bir ortamın otel içinde mevcut olması idi. Otel kapalı iken verilen bu tür eğitimlerde pratik sağlanamaması, eğitimdeki başa-rıyı olumsuz etkiliyor.

Turizmde İnsan Kaynağıve Yapısal Sorunlar

Page 49: OMC e-konomi Mayıs 2013

49Organization ManagementConsulting

SEKTÖREL MAKALE

Lütfen eğitim etkinliği için şu öncüllerin gereği gibi temin edil-mesine hassasiyet gösterin;

• Doğru ihtiyaç analizi,

• Doğru içerik

• Doğru katılımcı ve

• Doğru zamanlama! Çok ama çok önemli!...

Diğer bir konu ise turizm fir-malarında kurum kültürü anla-yışıyla insan kaynakları yapısının oluşturulmuş olmamasıdır. Tabi, ücret seviyeleri de kurumsal ba-kışın olmamasının sonucunda ol-ması gerekenin uzağında kalıyor.

Turizm sektöründe üç tip per-sonel modeli bulunuyor;

Yıllar önce işe girmiş; mesleki tecrübesi sadece o işletme ile sı-nırlı; eğitim seviyesi düşük ancak uzun süredir çalışan personel…

Eğitim seviyesi güçlü; uzun süreli olmayan; maksimum 2-3 yıl ortalama sürelerde çalışan yöne-ticiler…

En sonda ise sezon sonu kesin-likle gidecek olan “mobil iş gücü” (Ben böyle diyorum çünkü muhte-melen bir dahaki sene, bir başka otelde çalışacaktır o personel).

Yukarıda bahsettiğim konu ücretlendirmeyle de doğrudan ilintili. Genel olarak ücretlere de değinelim. Biliyorsunuz, birkaç yeni otel hizmete giriyor. Son açılan oteller ücret seviyelerini yukarılara çekti; çalışanlar için olumlu gözükmekle beraber, tüm turizme ne kadar olumlu yansır tartışılabilecek bir konu. Kişi başı ücretlerin işletmelere maliyetleri, ortalama aylık olarak 1100 -1300 Euro bandında gerçekleşiyor. Bu da aylık maliyetleri, 600 kişinin çalıştığı bir işletmede 1 milyon 700 bin TL gibi rakamlara taşıyor ki yıllık itibari rakamlar çok üst düzeylere ulaşıyor! Bir yandan nitelikli personel sıkıntısı o kadar üst düzeylere geldi ki birkaç işlet-me dışında artık ne eğitim, ne de mesleki tecrübe pek önemli değil. Önemli olan sezondaki sıkıntıyı çözmek…

İsterseniz şöyle birkaç ope-rasyonel önemi olan pozisyonlar için verilen ücretleri belirtelim. Anlattıklarımızla beraber değer-lendirilirse, bir fikir verebilir:...

Garson: 1100-1500 TL

Barmen: 1100-1500 TL

Maid: 950-1200 TL

Steward: 950-1200 TL

Kat ve Meydan şefleri: 1350-1500 TL

Yukarıda bahsettiğim konular, turizmde insan kaynaklarına bakış açısını ortaya koyuyor. Anlaşıldığı üzere konu, yapısal bir sorun.

Çözmek lazım! Para kazanılır-ken sorunlar görülmez; ülke para kaybetmeye başlamadan sorunu çözmek lazım. Burada karar veri-cilere ve kanun koyuculara büyük iş düşüyor.

Page 50: OMC e-konomi Mayıs 2013

50

SEKTÖREL MAKALE

Esra KARLIOVA SOYSALNOVEM Eğitim ve Proje AjansıGenel Koordinatör / Kurucu

[email protected]

Projelerinizin Çerçevesi:

Mantıksal Çerçeve Yaklaşımı - II

Geçtiğimiz ay, projeleri oluştururken mantıksal çerçeve yaklaşımının

bu süreçteki etkinliğinden bah-setmiştik. Bunun yanı sıra bir mantıksal çerçeve neden ve nasıl yapılır sorularının cevaplarını verdik.

Dört sütun ve dört satırdan oluşan mantıksal çerçeve matrisi-nin 1 inci sütunu, hedef analizinde kullandığımız ‘hedef ağacı’nın basamaklarından oluşmaktadır. Hedef ağacında özel hedefinizi be-lirledikten sonra özel hedefinizin üstündeki hedef, genel amacınız altındaki hedef ya da hedefler ise projenizin beklenen sonuçlarını verir. Yine beklenen sonuçlarınızın altındaki hedefler ise amaçlarını-za ulaşmak için uygulayacağınız faaliyetler için ipucu niteliğinde-dir.

Dördüncü sütun ise projenin

risklerinin varsayıma dönüştürül-müş halleridir. Bunun için de yine daha önce yapılan risk analizin-den faydalanılır. Her bir hedef için (genel amaç-özel hedef-beklenen sonuçlar) ayrı risk tanımlaması yapılmalı ve önlemler öngörül-melidir. Faaliyetler içinse, risk analizi yapılırken faaliyete başla-mak için herhangi bir engel olup olmadığı da gözden geçirilmelidir. Eğer varsa, mantıksal çerçeveye de önkoşul olarak belirtilmelidir. Örneğin bir inşaat projesinde alın-ması gereken izin ya da düzenlen-mesi gereken raporlar, birer ön koşuldur.

Mantıksal çerçeve matrisinin 3 ve 4’üncü sütunları ise, projenizin hedefine ulaşıp ulaşmadığını or-taya koyacak başarı göstergelerini ve bunu ispatlayacak kaynakları ortaya koyar. Bu kısım projenin ilerlemesini kaydeden kısımdır.

Page 51: OMC e-konomi Mayıs 2013

51Organization ManagementConsulting

SEKTÖREL MAKALEBaşarı göstergeleri, projenin

çeşitli düzeylerinde gerçekleş-tireceğimizi belirttiğimiz işlerin etkilerinin nasıl ölçüleceğini belirtirler. Göstergeler, elde ettiğiniz sonuçları göstermek üzere kullanacağınız niceliksel verilerden oluşur. Projenin amacı ve sonuçlarının doğrulanabilir ve ölçülebilir şekilde tanımlanmasını sağlarlar.

Göstergeler, aynı zamanda izleme ve değerlendirme için de temel oluştururlar.

Kılavuz Sorular:

• Genel hedefimize katkıda bulunduğumuzu başkalarına da ispatlayabilir miyiz?

• Proje amacımızı gerçekleştir-dik mi?

• Gerçekleştirdiklerimiz, iste-diğimiz etkiyi ortaya çıkardı mı?

Doğrulama kaynakları ise, göstergelerde belirtilen bilginin bulunabileceği kaynaklardır. Bu bilgi kaynakları, projenin belge-lenmesinin bir parçasını oluştu-rur. Göstergelerin bilgi kaynağı bulunamıyorsa, gösterge gözden geçirilmelidir. Elde edilecek bilginin zamanlaması, maliyeti ve güvenilirliği önemlidir.

Başarı göstergeleri ve doğrula-

ma kaynakları belirlenirken, aşa-ğıdaki sorular dikkate alınabilir;

- Gerekli bilgi nasıl toplana-cak? Bilgiyi toplamanın yöntemi ne olacak?

(Araştırmalar, idari kayıtlar, ulusal/uluslararası istatistikler, çalışma atölyeleri ya da odak grup toplantıları tutanakları/sonuçları, gözlemler vb.)

- Bilgiyi kim toplamalı? (Ba-ğımsız bir ekip veya kişi, proje çalışanları, bunların bileşimi)

- Bilgi ne zaman veya hangi

sıklıkta toplanmalı? (Aylık, yıllık, proje süresince, sonunda vb.)

- Hangi kaynaklar daha uygun olur? Kimlerle görüşülmeli? Bilgi-nin alındığı yer (kişi ya da kurum) güvenilir mi?

- Toplanan bilgiler hangi biçim-de kaydedilmeli?

Saptamış olduğunuz başarı göstergesini, her düzey için ayrı ayrı hangi kaynaktan doğrula-yacağınıza karar verin. Böylece projenizin kaydettiği ilerlemeyi de aşama aşama kontrol edebilme olanağı yaratılmış olacaktır.

Page 52: OMC e-konomi Mayıs 2013

52

SEKTÖREL MAKALE

Avni AKERİNKAY Başkan Yardımcısı

[email protected]

Otelin Ruhu Olur mu?

Bana Antalya’nın bir tatil beldesindeki otelde eşiyle birlikte bir haf-

ta sonu geçirmiş olan, otelcilik sektörü dışından bir dostum, gittiği otelde sunulan hizmetler-den, çalışanların davranışların-dan memnun kalmadığından söz ederek, “Otelin ruhu olur mu?”, diye sormuştu. Bu yıl Mart ayında deniz kıyısındaki 5 yıldızlı bir otel-de yaşadıklarını anlatırken mut-suzluğu, pişmanlığı belli oluyordu. Oysa evleri Antalya’daydı. Evlilik yıldönümü nedeniyle eşi ve çocu-ğu ile bir hafta sonu tatili yapmak istemiş, internetten araştırarak Antalya piyasasında belli de ünü olan o konaklama tesisini seç-miş, hep birlikte söz konusu otele gitmişlerdi. Mutluluklarını arttır-mak için gittikleri otelden, buruk duygularla ayrılmışlardı.

Otele girişten itibaren kendisi-

ne ve eşine ters gelen bazı şeyler olmuş, ancak sonradan kendi kendilerine “Bu otelde bir şey eksik!”, diyerek. Neyin eksik ol-duğunu araştırmaya başlamışlar, sonunda da “Buranın bir ruhu yok, o nedenle biz tatilimiz sırasında rahatlayacağımız yerde, kendimizi huzursuz, sıkıntılı hissediyoruz!” sonucuna varmışlardı.

Hemen ona yanıt verdim ve “Evet, otelin bir ruhu vardır!” diyerek bunların neler olduğunu dilim döndüğünce açıklamaya, anlatmaya çalışmıştım.

Her otelin, her konaklama iş-letmesinin bir ruhu vardır. Bu ruh, misafirlerin oraya yönelmesine, yolculukları sırasında konakla-maları için, kısa ya da uzun süreli tatil ve dinlenmeleri için orayı seçmelerinin en önemli etkenle-rindendir.

Page 53: OMC e-konomi Mayıs 2013

53Organization ManagementConsulting

SEKTÖREL MAKALEDünyanın her yerinde konakla-

ma tesislerinde kalan müşteriler, “misafir” olarak kabul edilmekte ve sanki evimize gelmiş bir misa-firmiş gibi karşılanmakta, ağır-lanmakta ve uğurlanmaktadırlar. Misafirin kalışı süresinde samimi, sıcak bir atmosfer yaratılması, onun daha sonra tekrar gelmesi-ni sağlar. Amatör bir ruhla ama profesyonelce hizmet verilmesi, işletmenin ciddiyetini ve niteliğini belirleyen en önemli öğelerden birisidir. Misafirlerle ilgili ola-rak yapılan araştırmalar, misafir anketlerinin değerlendirilmesinde ortaya çıkan en önemli sonuçlar, “O otelin havası, ambiansı” olarak ön planda yer almaktadır. Bu, ote-le gelen kişi üzerindeki ilk izlenim demektir. Bu kolay bir şey değil-dir. Otel binasının mimarisi, çevre düzeni gibi önemli fiziksel etken-ler, misafirin o oteli algılamasını kolaylaştırır. Binanın kapısından içeri girildiğinde lobisinin dekoru, mobilyaları, ışıklandırması, ora-daki bazı aksesuarlar, çiçekler vb objeler, bunların arasındaki renk uyumu ilk olarak algılanan önemli öğelerdir. Personel üniformala-rının şekli, karakteri ve renkleri, iç mimari öğeleri ile uyumu ise diğer önemli noktalardır.

Ancak, bunlardan daha da önemlisi misafirin giriş kapısın-dan itibaren ilgili personel tara-fından nasıl karşılandığıdır. Bu karşılama sırasındaki samimi, dostça bir bakış, gülümseme, mi-safirin ilk izlenimleri edinmesinde en önde gelen etkenlerdir.

Otelin restoran veya resto-ranları, masalarının yerleştirilişi (mise en place), masa örtüleri, masaların üzerindeki takımlar (menage), katlanmış peçeteler, misafirlerin karşılanışı, masaya oturtulması, yemek siparişinin alınışı, masaya servis edilen yemeklerin komiler tarafından bir tepside getirilmesi, garsonlar tarafından profesyonelce misa-firlere sunumu, tabağın içerisin-deki renk armonisi, garnitürler… Garsonun yemek tabağını yavaşça masaya, misafirin önüne koyarken gülümsemesi…

Aynı zamanda “Afiyet olsun!” demesi... Bütün bunlar büyük bir seremonidir. Harika bir törendir. Restorana yemek yemeğe gelen misafirin bunları görüp, duyumsa-yarak mutlu olması… İşte bunların hepsi, restoranı ve yemeği bir bü-tün halinde algılamamızı sağlayan etkenlerdir. O sihirdir, o ruhtur.

Misafir akşam odasına girdi-ğinde, yatak örtüsünün kapıya yakın yönünün hafifçe üçgen şeklinde açılmış olması, yatağın başucunda bir gül, bir karton kutu içerisinde bir parça lokum ya da çikolata bulunması, yatağının üze-rinde havlular katlanarak yapılmış bir kuğu figürünün bulunması, ya da “Fil Osman” veya banyoda ayak havlusunun üzerine bahçedeki çiçeklerden alınmış yapraklar-la bir kalp deseni yapılarak, “Ey misafir, ben senin için (sizin için), bu güzellikleri hazırladım. Burada rahatça, güven içerisinde kal! Ra-hat et! Dinlen! Otelimize yine gel! Biz seni tekrar ağırlayalım, daha sonraki gelişlerinde de seni rahat

ettirmek için, başka güzellikler hazırlayalım!” demektir.

İşte burada belirttiklerimiz ve daha binlercesi gibi yaratıcı ince-likler, bir otelin ruhunu oluşturur. Bu ruh, daha otele kapıdan girer girmez fark edilir, hissedilir. Bunu bu işin erbabı da anlar, uzmanlaş-mış otel misafirleri de! Her otelin bir ruhu vardır, bunu da sağlayan o otelin çalışanlarıdır. Onlar yoksa otel sadece binadan ibaret, sıra-dan bir tesistir. Bir tesisi, işletme yapan o otelin bilinçli çalışanları-dır. İşte o ruh, oteli “Otel” yapan temel öğedir. O ruhun yaratılması da, sürdürülmesi de kolay değil-dir. Çalışanlar arasında iletişim ve işbirliği anlayışı, takım çalışması, üstün bir dayanışma bu güzel-likleri yaratır. Ekip olarak o ruhu yakaladınız mı, tadına doyulmaz! O otelin misafirleri de hiç eksik olmaz! Çalışanlar hizmet verme-nin, misafirler de hizmet almanın mutluluğunu birlikte yaşar, birlik-te paylaşırlar…

Esen kalın!

Page 54: OMC e-konomi Mayıs 2013

54

SEKTÖREL MAKALE

Erol KABADAYIAvekon Yazılım Kurucu Ortağı

[email protected]

İşiniz Öldü Yaşasın Yeni İşiniz!

Bir işletmenin gelecekteki konumunu belirleyen stratejik kararların ço-

ğunda, teknolojinin bir yan unsur olarak ele alındığını ve ana stra-teji içindeki payının oldukça küçük tutulduğunu gözlemlerime daya-narak söyleyebilirim.

Evet, mevcut iş süreçlerini-ze küçük ve doğru dokunuşlar yaparak işletmenizin verimliliğini ve kapasitesini artırmak mümkün olabilmektedir. İşinizi konumlan-dırdığınız pazarların yapısında ve müşteri alışkanlıklarında ortaya çıkan değişimleri iyi gözlemli-yorsanız, elde ettiğiniz verilere dayanarak iş süreçlerinizi optimi-ze edebilir ve değişen koşullara adaptasyon sağlayabilirsiniz. Ama yapılabilecekleri sadece bununla sınırlı görmek, işletmenizi ileride içinden çıkılamayacak bir noktaya götürebilir.

Söz konusu “teknoloji” ol-

duğunda, işletmelerdeki karar alıcıların sıkça düştüğü yanılgılar-dan biri de teknolojinin dışarıdan transfer edilebilecek ve eksiği parayla kapatılabilecek bir şey olduğu düşüncesidir.

Bu düşünce, bugün kısmi olarak doğru olmakla birlikte, çağımızın dayattığı yeni iş model-leri karşısında giderek değerini yitirmiştir. Ayrıca bu düşünce biçi-mi; iş yapış biçiminizi baştan sona değiştirmeniz gereken an gelme-sine rağmen, bunu fark etmenizi engelleyen bir alışkanlık perdesi oluşturacaktır.

İşinizi Öldürün! Süreçlerinizde Devrim Yapın

“Teknolojiye önem veren firma” kavramı, işletmeler arasındaki farkı vurgulamak için geçmişte sıkça kullanılırdı. Ama bugün öne-mini yitirmiş bir kavramdır. Artık her işletme, ihtiyacı olan teknolo-jiye para harcıyor ve sahip oluyor.

Page 55: OMC e-konomi Mayıs 2013

55Organization ManagementConsulting

SEKTÖREL MAKALE“Şu kadarlık donanım ve

yazılım satın aldık ve bunlar için yaptığımız harcamanın genel bütçe içindeki oranı da budur” diye hesap yapan işletmelerin, bu oranın büyüklüğüne aldana-rak, teknolojiye önem verdiklerini düşünmeleri, ancak iyi bir mizahi düşünce olabilir.

Farkı yaratan; harcanan para-nın miktarı değil, iş süreçleriniz-de yaptığınız gereksinime uygun köklü değişimlerdir. Gerektiğinde tüm işinizi yeni baştan modelleye-cek ve mevcut olanı öldürebilecek kadar cesur olmalısınız.

Çevrimiçi (Online) Müşterinizi Tanıyın

Akıllı cihazların yaygınlaşma-sıyla birlikte ortaya çıkan ve her an internete bağlı bir müşteri pro-filini henüz bir çok işletme doğru analiz edemiyor.

“Benim müşterilerim kim, ne satın alırlar, ne zaman alışveriş yaparlar, satın alırken nelere dikkat ederler, dikkatlerini nasıl çekebilirim, bağlılıklarını kazan-mak için neler yapmalıyım?”… Bu

soruların cevabını biliyor musu-nuz? Bilmiyorsanız hemen araş-tırmaya başlayın.

Teknolojik dönüşüme paray-la satın alınabilecek bir meta ve istihdam edilecek insan gözüyle bakmayın. Kadronuza yeni bir teknik adam ve bir kaç iyi oyuncu transfer ederek devam edebilece-ğiniz bir oyundan bahsetmiyorum. Tamamen yeni bir oyundan; yeni kuralları ve yeni araç gereçleri olan, farklı bir sahada oynanan bambaşka bir oyundan bahsedi-yorum.

Analiz Edin

Çevrimiçi müşteriyi anlamak için önce onu tanımalısınız. En doğru bilgiyi size çevrimiçi müş-terinin kendisi verecektir. Ona so-run, alışkanlıklarını gözlemleyin, bilgi toplayın, müşterinizin satın alma alışkanlıklarını inceleyin.

Beyin Takımı Oluşturun

Yeni iş modelinizi, hayata geçi-rilmesini koordine edecek ve fiilen uygulayacak kişilerden oluşan (şirket içi ve şirket dışı) bir beyin takımı oluşturun. Bu takımın yet-

kilerini genişletin, prototip uygu-lamalar yapabilecekleri özgürlük alanları bırakın.

Hemen Başlayın ve Erken Hata Yapın

Çok kritik olmayan süreçleri-nizden bir veya birkaçı üstünde hemen çalışmaya başlayın. Ne kadar erken başlarsanız o kadar erken hata yapacaksınız ve o ka-dar hızlı öğreneceksiniz. O yüz-den beklemeyin ve yeni süreçleri çalıştırın.

Çabuk ve Yalın Olun

Yeni dünya, tüm işletmeleri hızlı olmaya zorluyor. İletişim ağını iyi kurabilen, sahadan çabuk bilgi alabilen, aldığı bilgiyi hızlıca karara dönüştürebilen, süreç-lerindeki gereksiz yükü atarak süreçlerini yalınlaştırabilen ve müşterisiyle her an bağlı (conne-cted) kalabilen işletmeler güçle-niyor. Siz de hızlı olabilmek için gereken çalışmaları yapın, bilişim altyapınızı doğru yatırımlarla güç-lendirin. Teknolojiyi iyi kullanma-nızla övünmeyin, sadece kullanın ve hemen kullanın!

Page 56: OMC e-konomi Mayıs 2013

56

SEKTÖREL MAKALE

Bunları Bilin ve Kullanın

İş Süreci Yönetim Yazılımları (BPM – Business Process Mana-gement)

Siz hızlanmaya çalıştıkça, birbirinden kopuk iş süreçleriniz sizi yavaşlatacaktır. Farklı birim-ler arasındaki bilgi akışı yeterince doğru, tutarlı ve hızlı olamazsa, işletmenizin enerjisini doğru kullanamazsınız. Hem işletmeniz yorulur hem de çalışanlarınız.

BPM yazılımları kullanarak hem mevcut süreçlerinizi birbiri-ne entegre edebilirsiniz, hem de yeni süreçler ortaya çıktığında iş akışınızı hızla güncellersiniz.

BPM Yazılımları: Emakin.com, Processmaker.com

Mobil Uygulamalar İşletmelerin daha hızlı olması yönündeki en büyük baskı, akıllı cihaz kullanımının yaygınlaşma-sından kaynaklanıyor. Çevrimiçi müşteriler ellerindeki telefon ve tabletlerle her an internetteler

ve ne zaman ne yapacakları tam kestirilemiyor. Gece yarısı sipariş alabileceğiniz gibi, ansızın gelen bir şikâyetle veya soruyla da kar-şılaşabilirsiniz.

Çevrimiçi müşterilerin %70’i akıllı cihazlarından internete giri-yor ve bu kişilerin de %82’si işlem yapmak için mobil uygulamaları kullanıyor. İşletmenizin çevrimiçi müşteriye doğrudan ulaşabilmesi için kaliteli ve faydalı bir mobil uygulamasının, mutlaka olması gerekiyor.

Mobil Uygulama Oluşturma Ya-zılımları: MobiRoller.com, Biznes-sApps.com

Bulut Bilişim (Sanallaştırma ve SaaS)

Sunucu tarlanızı kendi ofisi-nizde tutmanın oluşturduğu fayda ve zarar analizini iyi yapmalısınız. Çok yüksek güvenlik, çok yüksek hız veya çok yüksek kapasite gibi kriterleriniz olabilir. Tüm bu kri-terleri karşılayan sanallaştırma

seçenekleri piyasada mevcut ve kullanıma hazır.

Gerçek işinize odaklanabilme-niz için mutlaka bulut bilişimin olanaklarından yararlanmaya çalışın. Sadece sunucu maliyet-lerinizi değil aynı zamanda yazı-lım maliyetlerinizi de düşüren ve kullandığınız kadar ödemenize olanak tanıyan ve SaaS (Software as a Service) olarak sunulan yazı-lımlar kullanabilirsiniz.

Sonuç

En tepeden en alta kadar tüm işletme fonksiyonlarınızı teknolo-jiyle harmanlamalı ve gereken za-manda değişmenizi kolaylaştıran araçları işletmenizde kullanmaya başlamalısınız.

Değişim ve dönüşüme başla-manın ilk adımı; teknolojinin (Bilgi İşlem departmanlarının sorum-luluğunda olan) bir satın alma kalemi olmadığını fark etmektir.

Bol kazançlı bir Mayıs ayı dili-yorum, iyi çalışmalar…

Page 57: OMC e-konomi Mayıs 2013
Page 58: OMC e-konomi Mayıs 2013

58

SEKTÖREL MAKALE

Duran ÇİFTÇİAntalya Barosu

[email protected]

Bağımsız Denetim ve Denetime Tabi Şirketler6102 Sayılı Türk Ticaret

Kanunu, anonim ve limited şirketler hukukumuza, eskiden bilinenin aksine yasal bir şirket organı olmayan yepyeni bir kurum olarak bağımsız denetim ve denetimi getirmiştir. Anonim şirketlerin denetimi, TTK’nın 397 ile 406 maddeleri aralığın-da düzenlenmiş; keza TTK’nın 635. maddesi uyarınca, bir kısım limited şirketlerin de bağımsız denetime tabii olduğunu düzenle-mektedir.

Bağımsız denetime tabi olacak şirketler

Bağımsız denetime tabi ola-cak anonim şirketler, kanunun 397/4 maddesi uyarınca çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edilecektir. Söz konusu Bakanlar Kurulu Kararı, 01.01.2013 tarihin-

den itibaren uygulanmak üzere 19.12.2012 tarihinde kararlaş-tırılmış olup, 23.01.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı, genel anlamda aşağıdaki düzenlemeleri getirmiştir.

1) Tek başına veya bağlı or-taklıkları ve iştirakleriyle birlik-te aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayan şirketler ile ekli (I) sayılı liste kapsamında yer alan şirketler, 6102 sayılı Kanun ile 26/9/2011 tarihli ve 660 sayı-lı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri çerçevesinde bağımsız denetime tabi olacaklardır.

Page 59: OMC e-konomi Mayıs 2013

59Organization ManagementConsulting

SEKTÖREL MAKALEAktif toplamı yüzellimilyon ve

üstü Türk Lirası, yıllık net satış hâsılatı ikiyüzmilyon ve üstü Türk Lirası, çalışan sayısı beşyüz ve üstü.

(2) Ekli (II) sayılı liste kap-samında yer alan şirketler, tek başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte listede belirtilen sınırlamalar dikkate alınarak, 6102 sayılı Kanun ile 660 sayılı Kanun Hükmünde Karar-name hükümleri çerçevesinde bağımsız denetime tabidir.

(3) Ekli (I) sayılı liste kapsa-mında yer alanlar hariç olmak üzere, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’a tabi kuruluşlar ile ekli (II) sayılı listenin yedinci sırası kapsamına giren kuruluşlar hariç olmak üzere, sermayesi-nin en az %50’si ve daha fazlası devlete, il özel idarelerine, ka-nunla kurulmuş vakıflara ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan şirketler bu kararın kapsamı dışındadır.

Uygulamaya ilişkin esaslar

Şirketler, bu kararda belirtilen üç ölçütten en az ikisinin sınırla-rını art arda iki hesap döneminde aşmaları durumunda, müteakip hesap döneminden itibaren ba-

ğımsız denetime tabi olur. Bağım-sız denetime tabi şirketler, söz konusu ölçütlerden en az ikisine ait sınırların art arda iki hesap döneminde altında kalmaları ya da bir hesap döneminde söz konusu ölçütlerden en az ikisinin sınırlarının yüzde yirmi veya daha fazla altında kalmaları durumun-da, müteakip hesap döneminden itibaren bağımsız denetim kapsa-mından çıkarılacaktır.

Bu kararda belirtilen üç öl-çütten ikisinin sınırlarının aşılıp

aşılmadığının belirlenmesinde; şirketin aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı bakımından, yürür-lükteki mevzuat uyarınca hazır-ladıkları önceki yıllara ait (son iki yıldaki) finansal tablolar, çalışan sayısı bakımından ise şirkette önceki yıllardaki (son iki yılda-ki) ortalama çalışan sayısı esas alınacaktır.

Bağlı ortaklıkları ve iştirakleri bulunan şirketler açısından bu kararda belirtilen üç ölçütten iki-sinin sınırlarının aşılıp aşılmadığı-nın belirlenmesinde; aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı bakımın-dan ana ortaklık ve bağlı ortaklığa ait finansal tablolarda yer alan kalemlerin toplamı (varsa grup içi işlemler yok edilir), çalışan sayısı bakımından ise ana ortaklıkta ve bağlı ortaklıkta önceki yıllardaki (son iki yıldaki) ortalama çalışan sayılarının toplamı dikkate alınır. İştirakler açısından, söz konusu ölçütler iştirakteki hisseleri ora-nında dikkate alınacaktır.

Bağımsız denetime tabi şirket-lerin ara dönem sınırlı bağımsız denetim yükümlülükleri, mevzu-atta hüküm bulunmaması halinde Kurum tarafından belirlenecektir. Bu kararda düzenlenmeyen hu-suslarda TMS’de yer alan hüküm-lere göre uygulama yapılır.

Page 60: OMC e-konomi Mayıs 2013

60

SEKTÖREL MAKALE

Bu kararın uygulanmasına iliş-kin usul ve esasları belirlemeye ve ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye Kamu Gözetimi, Mu-hasebe ve Denetim Standartları Kurumu yetkilendirilmiştir.

Geçiş hükümleri

Söz konusu Bakanlar Kurulu Kararı’nın geçici 1. maddesine göre Ekli (II) sayılı listenin yedinci sırası ile sadece kamu iktisadi teşebbüsleri bakımından olmak üzere aynı listenin dördüncü sıra-sında yer alan hükümler, 1/1/2015 tarihinden itibaren uygulanacaktır.

(I) sayılı liste

1) Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca Sermaye Piyasası Kuru-lu’nun düzenleme ve denetimine tabi şirketlerden;

Yatırım kuruluşları, kolektif yatırım kuruluşları, portföy yöne-tim şirketleri, ipotek finansmanı kuruluşları, varlık kiralama şir-ketleri, merkezi takas kuruluşları, merkezi saklama kuruluşları, veri

depolama kuruluşları, derece-lendirme kuruluşları, değerleme kuruluşları, sermaye piyasası araçları bir borsada ve/veya teşki-latlanmış diğer piyasalarda işlem gören anonim şirketler.

2) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denet-leme Kurumu’nun düzenleme ve denetimine tabi şirketlerden;

a) Bankalar, derecelendirme kuruluşları, finansal holding şir-ketleri, finansal kiralama şirket-leri, faktoring şirketleri, finans-man şirketleri, varlık yönetim şirketleri, finansal holding şirket-leri üzerinde 5411 sayılı Kanun’da tanımlandığı şekliyle, nitelikli paya sahip olan şirketler.

3) 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ile 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Ya-tırım Sistemi Kanunu kapsamında faaliyet göstermekte olan sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri.

4) İstanbul Altın Borsası’nda üye olarak faaliyet göstermesine izin verilen yetkili müesseseler, kıymetli madenler aracı kurum-ları, kıymetli maden üretimi veya ticareti ile iştigal eden anonim şirketler.

5) 10/2/2005 tarihli ve 5300 sa-yılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depo-culuk Kanunu hükümleri uyarınca anonim şirket halinde kurulan ta-rım ürünleri lisanslı depo şirket-leri ile 11/8/1982 tarihli ve 2699 sayılı Umumi Mağazalar Kanunu hükümleri uyarınca anonim şirket şeklinde kurulan şirketler.

6) Ulusal karasal, uydu ve kablolu televizyon sahibi medya hizmet sağlayıcı şirketler.

1) Sermayesinin en az %25’i kamu kurumu niteliğindeki mes-lek kuruluşlarına, sendikalara, derneklere, vakıflara, kooperatif-lere ve bunların üst kuruluşlarına doğrudan veya dolaylı olarak ait olan şirketlerden, aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayanlar.

Page 61: OMC e-konomi Mayıs 2013

61Organization ManagementConsulting

SEKTÖREL MAKALEAktif toplamı kırkmilyon ve

üstü Türk Lirası, yıllık net satış hasılatı ellimilyon ve üstü Türk Lirası, çalışan sayısı yüzyirmibeş ve üstü.

2) Yurt çapında günlük olarak gazete yayımlayan şirketlerden aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayanlar.

Aktif toplamı ellimilyon ve üstü Türk Lirası, yıllık net satış hası-latı yetmişbeşmilyon ve üstü Türk Lirası, çalışan sayısı yüzyetmişbeş ve üstü.

3) Kaynak tahsisi içermeyen yetkilendirme sahibi şirketler ile çağrı merkezi şirketleri hariç olmak üzere, 15/1/2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanu-nu, 5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanu-nu’nun 1525’inci maddesi kapsa-mında Bilgi Teknolojileri ve İleti-şim Kurumu denetimine tabi olan şirketlerden aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayanlar.

Aktif toplamı yetmişbeşmilyon ve üstü Türk Lirası, yıllık net satış hasılatı yüzmilyon ve üstü Türk Lirası, çalışan sayısı ikiyüzelli ve üstü.

4) 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanu-nu, 18/4/2001 tarihli ve 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanu-nu, 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ve 2/3/2005 tarihli ve 5307 sayı-lı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun uyarınca Enerji Piyasası Düzenleme Kuru-mu düzenlemelerine tabi olarak faaliyet gösteren lisans, sertifika

veya yetki belgesi sahibi şirketler-den (4046 sayılı Kanun hükümleri-ne tabi kamu iktisadi teşebbüsleri hariç) aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayanlar.

Aktif toplamı yetmişbeşmilyon ve üstü Türk Lirası, yıllık net satış hasılatı yüzmilyon ve üstü Türk Lirası, çalışan sayısı ikiyüzelli ve üstü.

5) Sermaye piyasası araçları bir borsada ve/veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem görmeyen ancak Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında halka açık sayılan şirketlerden aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayanlar.

Aktif toplamı onbeşmilyon ve üstü Türk Lirası, yıllık net satış hasılatı yirmimilyon ve üstü Türk Lirası, çalışan sayısı elli ve üstü.

6) Gayri faal olan veya faaliyet-leri geçici olarak durdurulan veya iptal edilmiş olan (gerekli ana sözleşme değişiklikleri ve benzeri prosedür işlemleri henüz gerçek-leştirilmemiş olanlar dahil) iştirak ve şirketler hariç olmak üzere, Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fo-nu’nun iştirakleri ile mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsa-mında Fon tarafından denetimi ve yönetimi devralınan şirketlerden, aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayanlar.

Page 62: OMC e-konomi Mayıs 2013

62

SEKTÖREL MAKALE

Aktif toplamı yüzellimilyon ve üstü Türk Lirası, yıllık net satış hasılatı ikiyüzmilyon ve üstü Türk Lirası, çalışan sayısı beşyüz ve üstü.

7) 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hak-kında Kanun Hükmünde Kararna-me kapsamında faaliyet gösteren kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları ile sermayesinin en az %50’si belediyelere ait olan şirketlerden aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayanlar.

Aktif toplamı kırkmilyon ve üstü Türk Lirası, yıllık net satış hasılatı ellimilyon ve üstü Türk Lirası, çalışan sayısı yüzyirmibeş ve üstü.

Denetime tabi anonim şirket-ler

11.04.2013 tarihli Resmi Gaze-te’de yayınlanan 6455 Sayılı Ka-nun’un 80. maddesi uyarınca Türk Ticaret Kanunu’na 5 ve 6 fıkralar eklenmiş ve eklenen 5’inci fıkra uyarınca bağımsız denetim kapsa-mı dışında kalan anonim şirketler ile 4572 sayılı Kanun kapsamın-daki kooperatifler ve bunların ba-ğımsız denetime tabi olmayan üst kuruluşları da bu fıkra hükümleri-

ne göre denetlenecektir. Denetime ilişkin usul ve esaslar ile bu fıkra uyarınca denetim yapacak denet-çilerin niteliklerine, uyacakları etik ilkelere, görev ve yetkilerine, seçilmelerine, görevden alınmala-rına veya ayrılmalarına; denetimin ve denetim raporlarının içeriğine ve raporun genel kurula sunulma-

sına ilişkin hususlar Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca hazırlanan ve Bakanlar Kurulu’nca çıkarıla-cak yönetmelikle düzenlenecektir. Kanun’un denetçinin sorumlulu-ğuna ilişkin hükümleri, bu fıkra uyarınca denetim yapacak denet-çilere de kıyasen uygulanacaktır. Ancak bahsi geçen yönetmelik henüz çıkarılmış değildir. Kimle-rin denetçi olabileceği, seçimle-rinin nasıl yapılacağı, görevden alınmaları veya ayrılmaları ile raporlarının içeriği ve raporla-rının genel kurula sunulmaları, uyacakları etik ilkelerin nelerden ibaret olduğu ile ilgili hususlar için çıkarılacak yönetmeliği bekle-mek gerekmektedir.

Bağımsız denetim dışında ka-lan limited şirketler

6455 Sayılı Kanun’un 82. mad-desi ile limited şirketlerin dene-timini düzenleyen Türk Ticaret Kanunu’nun 635. maddesinde yapılan değişiklik ile bağımız denetime tabii olmayan limited şirketlerde her hangi bir denetim söz konusu değildir.

İlgilenenlere katkı sağlaması dileği ile…

Page 63: OMC e-konomi Mayıs 2013
Page 64: OMC e-konomi Mayıs 2013

64

SEKTÖREL MAKALE

Cüneyt ARIKAgrikey Genel Koordinatörü

[email protected]

Yitirmek Üzereyiz,

Toprağın Köylüsünü de, Köylünün Özünü de…

Bugün eskiyi; kimileri-mizin hatırlamadığı, kimilerimizin unuttuğu

ve bazılarımızın da hiç bilmediği eskiyi anımsatmak, yitirmek üzere olduğumuz toprağın saf emekçi-lerini, çok eskiden yazdığım bir yazıyı sizler ile paylaşarak yâd etmek istiyorum.

“Birçok köy tanırız. Bir cadde-si olan; bizim sokak dediğimiz, şanslıysa belki bir okulu ve de bir sağlık ocağı olan hani... Bir-çok köy tanırız; içinde yürekleri ak bir topan insanın yaşadığı, eli bol ve vücudu toprak tarafından eskitilmiş… Bir dolu köy tanırız, hangi kapısını çalarsanız çalın, ev ahalisinin sizi koltuklara oturtup, kendilerinin kilim üzerine diz çök-tüğü… Maşrapa ile ikram ettiği, köpüğü kendinden çok ayranı yu-

dumlayışımızı gururla izledikleri, birçok köylü…

Topraktan öğrenip kitapsız bilendir onlar…

Sabanı çeken koca öküze nasırlı elleri ile destek, güneş-te ışıldayan orağa yön, topra-ğa türküdür onlar… Yetiştirdiği ürüne çocuğu gibi bakıp, sonra mahsulünü ekmeğine katık eden, cephede savaşçı, çocuğa baba... İçlerinde öyle kadınlar vardır ki toprak tırnaklarından, düşman gözlerindeki alevden, eşleri ise şefkatli parmaklarından tanır onları. Düğünlerde davul-zurna, cenazede ağıttır onlar. Her şeyin Allah’tan olduğuna inanan kalbi, onun verdiğine şükreden, bere-ket isteyen, duaları huzur veren dilleri vardır onların; kulakların ve ruhun pasını silen.

Page 65: OMC e-konomi Mayıs 2013

65Organization ManagementConsulting

SEKTÖREL MAKALETürk köylüsünün avlusu vardır

misafirleri için, konu komşu hepsi tanıdıktır. Köye giren yabancı hemen fark edilir. Yerdeki su biri-kintisi onların umurunda değildir. Suyla oynayan çocuğun barsak florasındaki bakterilerin patojen hale geçip geçmedikleri ile hiç ilgilenmezler, bilmezler de zaten. Üstü başı kirli görünse de en te-mizimizden sağlıklıdır o çocuklar. Ve minik poposu avludaki leğende yıkanır, çocuk bezinden bihaber.

Taşlı avlu çalı süpürgesiyle süpürülür. Sonra erişteler kesilir komşularla, evler buğday kokar, tarhana kokar. Hamur yoğru-lur teknelerle; tandır yanar, mis kokulu ekmekler pişer fırınlarda. Taze yumurta alırlar tavukla-rın altından her sabah, sıcacık! Semizotu toplarlar kapının önün-deki bahçeden. Gübre kokusu ve güğümlerdeki sıcacık süttür kah-valtısı. Sarıkızdır sütün kaynağı… Derisine yapışıp kuruyan pislikleri sevgiyle temizler, dedeler.

Bazen Karadeniz’in yaylası, Erzurum’un soğuk suyudur Ana-dolu köylüsü… Yağmurdan sonra toprak, Muş’ta tütün kokusudur. Ege’nin efesi, geçit vermeyen Torosların kekik kokusudur. Kıl çadırda yörük, dağ tepesinde çoban. Efendisidir, lider Atamın dediği gibi milletin.”

Evet…

Yıllar önce yazdığım bir yazıy-dı bu. Türk tarımına yön veren, kendine has dokusu olan Anadolu insanının eskide kalan nostaljik anlatımıydı bu. Artan ihtiyaçlar, çoğalan nüfus ve günümüz dünya gereksinimleri, var olan bu doku-yu, saflığı, özü ve kültürü yitirme-mize neden oldu, sanırım. İyi mi, kötü mü bilemem. Ama yukarıda

yazdıklarımı okuyup da buruk bir mutluluk ve özlem hissetmeyeni-miz yoktur sanırım. Kesin olan şey şudur ki; özümüzü kaybetmeksi-zin yapacağımız atılımlar başarıyı getirecektir. Türkiye tarımı için ne vakit eski ile yeniyi sentezleyebi-liriz, o vakit daha iyiye ulaşılabilir. Yoksa yakındır; ne bu toprakların köylüsü, ne de köylünün toprağı kalacak.

Page 66: OMC e-konomi Mayıs 2013

66

SEKTÖREL MAKALE

Ayşen HAMAMCIOĞ[email protected]

Hepinizin enerji alanları var. Bazıları bunu kol-larınızı açıp da döndü-

ğünüzde süpürülen alan kadar olduğunu, bazıları da hissedebilen (uyumlanmış) ellerle ölçülen ka-dar bir enerji olduğunu söylüyor. Bu kalkan, aslında bizi kötülükler-den (zulmani enerjilerden) koru-yan  bir kalkan gibidir. Aslında ben bunu etrafımızı sarmış olan içbü-key bir ayna gibi düşünmüşümdür hep. Ne yollarsanız, o döner size. Bolca gülüyorsanız, her tarafta gülen insanlarla karşılaşırsınız ya da olumlu bakış açılarınızın size mutluluk getirmesi gibi. Hani sanki içi sırlanmış bir yumurtanın içindeymişiz gibi yani.

Negatif düşünceler, eylemler bu  auramızda delikler açarlar ve bu deliklerden size; serbest dolanan, hiç de hoşlanmadığınız etkiler gelmeye başlar. Zamanla

bu sizin enerji alanınızı da daral-tır. Her dinde ve her törede kalıp-laşmış farklı temelde, aynı amaca hizmet eden bir takım yaptırımlar, kurallar, günahlar-sevaplar var. Aslına bakıldığında ne kadar da aynılar! Ruhlarımızı takipte en kolay yol, bir milletin ya da bir topluluğun çocuklarını izlemektir.

Siz Ne Renksiniz?

Page 67: OMC e-konomi Mayıs 2013

67Organization ManagementConsulting

SEKTÖREL MAKALEOnlar tamamen doğaldırlar ve kendi kalkanlarını henüz oluştur-mamışlardır.

Bir aile hakkında gerçek bil-gilere ulaşmak, onları tartmak ya da anlamak isterseniz en kısa yolu, çocuklarını izlemenizdir.

Onlar önyargısızdırlar, ruhları-nın farkındadırlar, nereden gel-diklerini hatırlıyorlardır, insanla-rın renklerini de görebiliyorlardır. Kızım bazıları için “Anne biliyor musun; şu gri renk, bu ise pem-be” diyebiliyor.

2000 sonrası doğan çocuklara kristal-indigo da deniyor. Çok doğallar, sadece ailelerinin on-lara giydirdiği giysileri (öğretiler, dogmalar) taşımaya çalışıyorlar. Dikkatlice bakılırsa o kadar aşikâr ki!

Bedenin, 7 ana enerji merkezi var. Sanskritçe’de ‘çakra’ olarak adlandırılan bu enerji merkezleri, güçlü elektrik alanlarıdır ve gözle görülemezler. Bunların her biri bedenimizde hormon salgılayan bezlere karşılık geliyor ve hormon üretimini uyarıyorlar. Başka bir deyişle, fizik bedenimizdeki ismi ile hormon salgılayan iç salgı bez-leri, enerji bedenimizdeki çakra-lara karşılık geliyor.

1-Böbreküstü bezleri=Kök çakra2-Pankreas=Göbek çakrası 3-Göbeğin alt kısmı (Cinsel salgı

bezleri)=Cinsel çakra  4-Timüs bezi=Kalp çakrası 5-Troid ve paratroid bezleri=Bo-

ğaz çakrası   6-Hipofiz bezi=Alın çakrası7-Epifiz bezi=Taç çakrası

 Hint felsefesine göre, insanın kafasının tepesinde pozitif bir akım varken, omurga kemiğinin alt boğumunda, kuyruk sokumun-da, negatif bir akım (kundalini) bulunur. Bu iki “kutup”arasında dolaşan elektrik gücü “YAŞAM”-dır.

Negatif enerji (omuriliğin altın-da kıvrılmış olarak  uyuyan kun-dalininin uyandırılması) ve omuri-lik boyunca  taç çakradaki  pozitif enerji ile birleştirmek, çeşitli

meditasyonlar, nefes teknikle-ri, bir takım yoga hareketleri ile gerçekleştirilebilir. Bu çok yüksek bir enerjinin yaşama eklenmesini sağlar…

Yedi çakranın her birinin rengi farklıdır. Tibet’teki rahipler, aynı zamanda bir çeşit doktorluk da yapıyorlar; insanların vücutlarına bakarak hastalıkları anlayabili-yorlar. Enerji akışlarını bildikleri için tıkanmaları kolaylıkla tespit edebiliyorlar. Enerji alanımıza bakıyorlar ve renklerinden bozul-maları anlayabiliyorlar.

İndigolar da  bunu yapabiliyor-lar. Deneyin. Sorun; karşısında

durun… Gözlerini kapamasını ve sizin ne renk olduğunuzu söy-lemesini isteyin… Söylerler… Şaşırmayın, çünkü onlar için çok doğal, zaten görebiliyorlar ya da resminizi çizmesini isteyin; renkli kalemler de verin!...

Yok, böyle bir imkanınız yoksa kirlian fotograf tekniği ile renkle-rinizi öğrenebilirsiniz…

Aşağıdaki fotoğraf  kirlian tekniği ile çekilmiştir. Eskiden sadece Rusya’da çekilebilen bu fotoğrafları, artık ülkemizde de  çektirmek mümkün…

 Şimdi soruyorum; “RENGİNİZİ BİLİYORMUSUNUZ?”

Page 68: OMC e-konomi Mayıs 2013

68

SEKTÖREL MAKALE

Günay ŞENCANKurumsal Dış Ticaret Danışmanı

Ne işe yarar diye soru-yorsanız… Çokkkkkkk…

İster iç ticaret yapın, ister dış ticaret; öncelikle doğ-ru karlılığı sağlamak amacıyla firmalar, ürünlerinin maliyeti ve buna bağlı olarak satış fiyatlarını doğru belirlemelidirler. Bu neden-le firmaların, en azından kuru-luşları sırasında, ‘fizibilite ana-liz’lerinin yapılması gerekir. Nasıl ki her suda, her zaman, her hava şartında, istediğiniz yemle balık tutamazsanız; doğru yapılanma-dığınız, sistem dışı çalıştığınız zaman başarılı olmanız zorlaşır. Fizibilite firmaların doğru yapılan-masının yanında, ek sistemlerle doğru büyümesinde de önemlidir. Ancak ülkemizde fizibiliteye büyük kurumsal ya da yabancı ortaklı /sermayeli firmalar dışında çok fazla önem veren firma / kuruluş yoktur. Genelde yapılmak istenen iş seçildikten sonra, o işi yapan birkaç arkadaş ya da yakından bilgi alınır. Daha sonra ya paramız

vardır ya da kredi alırız; ya yerimiz vardır ya da kiralarız ve “Başlaya-lım, sonrasında nasılsa olur” diye düşünerek ticarete başlarız. Eğer ülke içine yönelik çalışacaksak, yani iç ticaret yapılacaksa, bir şekilde bazı unsurlar (vergi, kre-diler gibi) belli bir süre bir tarafa bırakılarak, karlılık yakalamaya çalışılır.

Konu dış ticaret olunca so-runlar başlar. Ürünün yurtdışı /yurtiçi edilmesi nedeniyle farklı bir ülkeyle çalışıyor olmak, farklı kanun ve mevzuatla karşı karşı-ya kalmayı getiriyor. Bu nedenle en azından ürünün satış fiyatını belirlerken, ilerleyen zamanlarda kardan zarar etmemek için, ürü-nün satış fiyatını ve bunu oluştu-ran kapı fiyatından sonraki varış yerine kadar oluşan teslim yeri masraflarının, çok iyi bilinmesi gerekiyor. En basit şekliyle kapı fiyatı ile varış yeri fiyatı arasındaki masrafların doğru hesaplanması, çok önem taşıyor.

Balık Tutmayı Bilmek….

Page 69: OMC e-konomi Mayıs 2013

69Organization ManagementConsulting

SEKTÖREL MAKALEÜrünlerin varış yeri aynı olsa

da ürünün (paketleme/çıkış yeri/taşıma aracı gibi) lojistik, (gümrük işleminin yapıldığı yer/hizmet be-deli/bekleme gibi) gümrükleme,

(dahili/harici sigorta/ürün be-deli gibi) sigortalama (yani mas-raflar) nedeniyle değişik fiyatlar oluşacaktır.

Bu fiyatlandırma sistemine sektörel bazda bakar isek; ürüne göre masrafların detaylı bir şek-lide önceden belirlenmesi gerek-tiğinin bilincinde olmamız gereki-yor. Yanlış fiyat hesaplamak, bize sadece zarar getirecektir.

Peki, doğru fiyata nasıl ulaşı-rız? Buna, süs bitkilerinden örnek verebiliriz…

Öncelikle tohum ya da fide oluncaya kadar (toplama / ekme /satınalma) oluşan masraflar söz konusudur. Buna (işletme /üretim gideri/yardımcı malzeme/paketle-me/banka masrafları/vade farkı/reklam gideri/kur farkı gibi) bitki satılabilir hale gelinceye kadar geçen sürede oluşan masraflar ve bir de kar eklendiğinde, kapı fiyatı oluşur. Bu basamaktan son-ra yurtdışındaki alıcının istediği teslim yerine kadar olan masraf-lar eklenir ve satış fiyatı, ancak belirecektir.

Ki, bunun için de, dış ticaret yapan tüm firmaların “INCOTER-MS” Milletlerarası Ticaret Oda-

sı’nın oluşturduğu sistemi yani Delivery Terms/Teslim Şekillerini çok iyi bilmesi gerekir. Ülkelera-rası ticaretin artması nedeniyle INCOTERMS sürekli güncelleni-yor. En son 2010 yılında yeniden düzenlendi ve değişikliğe uğradı. Kullanılmayan D grubu içindeki DAF VE DDU kaldırıldı, bunun yanında F grubunda bazı düzen-lemeler yapıldı. Tabii ki ticarette “Ticari teamüller, alıcı ile satıcı arasında değişir/oluşturulur” diye bir tanımlama vardır. Ancak INCOTREMS’ün belirlediği Teslim Şekilleri’nin dışında işlem yaptığı-nızda, sistem dışı çalıştığınız için hukuksal olarak hakkınızı arama-nız biraz daha zorlaşabilir.

Ayrıca; Teslim Şekilleri’nin malın emniyetli bir şekilde alıcıya teslimi nedeniyle oluşturulmuş bir sistem olarak düşünülse de aslında sadece fiyatlandırma için önemlidir. Alıcı ve satıcı teslimle ilgili masrafların nerede başlayıp, nerede bittiğine bakarak, satış fiyatı (ihracat) ve maliyetlerini (ithalat) oluşturur. Doğru satış fiyatımızı bu sisteme göre oluş-turursak, kardan zarar etmemiş, karlılığımızı riske atmamış olu-ruz.

Yazımın başında “Balık tutmayı bilmek” dediğimde ve siz yazıyı okumaya başladığınızda “Ne ilgisi var?” diye düşünmüş olabilirsiz. Size sadece sistemi iyi bildiğiniz ve uyguladığınızda, zarar etmeden satış yapabileceğinizi söylemek istedim. Bunun için gereken, sa-dece “Balık tutmayı bilmek”tir.

Belki de, “Siz hiç balık tuttunuz mu, acaba?” diye düşünüyorsu-nuzdur. Elbette…

Yazıma bu ismi vermek Güzel İzmir’in Seferihisar ilçesinde balık tutarken aklıma geldi.

Bunun yanında size bir de haberim var. Seferihisar civarın-da süs bitkisi yetiştiriciliği vardır ama son zamanlarda biraz daha önem vermeye başladılar. Ayrıca buna Aydın da katılmış, Antalya’ya rakip mi olmak istiyorlar ne!

Ama “Biraz zor!” mu dersiniz?

Page 70: OMC e-konomi Mayıs 2013

70

SEKTÖREL MAKALE

Tüm dünyada olduğu gibi e-ticaret ülkemizde de hızlıca etkinliğini arttırı-

yor. Günümüzde o kadar hızlı bir büyüme trendine girmiş durumda ki, kendisiyle ilgili düzenlemelerin önünde ilerliyor ve ciddi boyutlar-da büyüyor. Artık bu durum yasal anlamda kontrol edilemez boyut-lara geldi.

Bu durumun ülkemizin tica-reti üzerinde yaratmış olduğu en büyük handikap ise ülkemizin üretmiş olduğu değerlerin, baş-ka ülkelerin firmaları tarafından

“e-ticaret” başlığı altında sömü-rülmesine sebep olmasıdır. Bu durumun bariz örnekleri çok ciddi boyutlara ulaşmış durumda.

Bu tür “e-ticaretler”i, haksız rekabet diye düşünmek lazım.

Bu olumsuz tablo maalesef Türkiye’de turizmde güncel olarak karşımıza çıkıyor. Birçok yurtdışı kaynaklı web sitesi -buna dün-ya devleri de dahil- Türkiye’de ürettikleri değerlere herhangi bir vergisel yaklaşımda bulunmadan, kazançlarını yurtdışına taşımak-tadırlar.

Türkiye’de “e- turizm” yoluyla vergi mi kaçırılıyor?

Ferit TURGUTKonuk Yazar - SAYD Başkanı

Page 71: OMC e-konomi Mayıs 2013

71Organization ManagementConsulting

SEKTÖREL MAKALE

Türkiye’de aynı değeri üreten, aynı iş kolundaki firmaların karşı-laşacağı vergi yükleriyle yurtdışın-da konuşlanmış ama Türkiye’de e-ticaret kanalıyla işlem yapan, bu ülkedeki değerleri pazarlayan, gelir elde eden firmaların vergi yüküne baktığımız zaman; duru-mun Türkiye’deki şirketleri bal-taladığını görmeye başladık. Bu durum, bacasız sanayi dediğimiz turizmde kendi milli gelirimizden ciddi anlamda kayıplara sebep olmaktadır. Turizm katma değeri en yüksek üründür ama bu katma değerin gelirinin, maalesef e-ti-caret ile yurt dışına taşınmaya ve sömürülmeye başladığını görüyo-

ruz.

Vergisel yükler olarak bu duru-ma baktığımız zaman, yurtdışında buradaki ürünlerden gelir sağ-lamış olan firmalar, Türkiye’deki firmalara oranla daha avantajlıdır. Türkiye’deki bir firma 100 lira-lık bir geliri için aşağı yukarı 43 lira vergi yükü altına girerken, bu tür yabancı firmalar maalesef bu kadar vergi ödememekte ve kazançlarını vergiselleştirmeden, ülkemizde gelir elde etmektedir-ler. Tabi bu tür firmaların bir ta-kım örtü şirketler kurduklarını da görüyoruz; o sektörde iş yapıyor görünüyorlar. Fakat bu şirketlerin aynı zamanda ana şirketin bir dalı

olduğunu da biliyoruz. Ancak do-laylı olarak da bunu maskelemiş oluyorlar.

Önümüzdeki dönemlerde Türkiye’den gelir elde eden büyük firmaların vergiselleştirmeden yaptıkları kazançlar daha ciddi boyutlara ulaşacaktır. Bu rakam-lar, 10 milyar dolar boyutlarını aşacaktır. Sadece 2012 yılında turizm sektöründe milyar doların üzerindeki gelir, vergiselleştiril-meyen gelir olarak, başka ülkele-re transfer edildi.

Daha önce de vurguladığım gibi Türkiye’nin öz sermayesinden kazanılan gelir Türkiye’de vergi-selleştirilmelidir.

Page 72: OMC e-konomi Mayıs 2013
Page 73: OMC e-konomi Mayıs 2013
Page 74: OMC e-konomi Mayıs 2013

74

KÜLTÜR SANAT

Uygarlıklar buluşmasın-da yirmi yıl

Aspendos Antik Tiyat-rosu’nun olağanüstü akustiğinde opera-bale eserlerinin en güzel

örneklerini, yerli ve yabancı, geniş izleyici kitlesiyle buluşturan, ade-ta bir uygarlıklar buluşması olan Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali, bu yıl da konuk ya-bancı topluluklarla ve sanatçılarla seyircinin karşısında olacak.

Açılış gecesinin yıldızı dünya-ca ünlü Arjantinli tenor ve or-kestra şefi, José Cura

Festival, 2 Haziran 2013 Pazar günü “20. Yıldönümü Gala Gecesi” konseriyle sanatseverlere mer-haba diyecek. Bu yıl tüm dünya-da çeşitli etkinliklerle kutlanan Giuseppe Verdi’nin doğumunun 200. yılı sebebiyle Verdi eserleri ile gerçekleşecek “20. Yıldönümü Gala Gecesi” konserinde, birçok sürpriz konuk sanatçı yer alacak.

Antalya Devlet Opera ve Balesi Orkestra ve Korosu, Jose CURA

şefliğinde sanatseverlere unutul-maz bir müzik ziyafeti sunacak. Şef Jose Cura’ya bu şölende eşlik edecek, yerli ve yabancı konuk sanatçılar şöyle; Marie Karall, Gabrielle Philiponet, Birgül Su Ariç, Bülent Bezdüz, Efe Kışlalı, Eralp Kıyıcı, Erdem Baydar ve Feryal Türkoğlu.

200. doğum yıldönümünde Operalar Kralı Verdi’nin en ünlü eserlerinin en ünlü aryaları, bu anlamlı gecede muhteşem düet ve sololarla yaşam bulacak.

Dünya sahnelerinde göster-dikleri başarılı performanslar ve aldıkları birçok ödülle sanat kari-yerlerini kanıtlamış sanatçıların katılımlarıyla 20. Yıldönümü Gala Gecesi konseri, seyirciye, yıldızla-rın sahneye ineceği, unutamaya-cakları bir gece yaşatacak.

Aspendos Opera ve Bale Festivali Geliyor!Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nün organizasyonuyla düzenlenen 20. Uluslararası Aspendos Opera Ve Bale Festivali 2-22 Haziran 2013 tarihleri arasında gerçekleşecek.

Page 75: OMC e-konomi Mayıs 2013

75Organization ManagementConsulting

KÜLTÜR SANAT5 Haziran 2013 Çarşamba ge-

cesi, Aspendos Antik Tiyatrosu bir Dünya Prömiyeri’ne sahne olacak. Festivalin 20. Yıldönümü için özel olarak bestelenen “ASPENDOS Yüzyılların Aşkı” bale eserinin müzikleri Hasan Niyazi Tura’ya, koreografisi Nugzar Magalashwi-li’ye, librettosu ise Şefik Kahra-mankaptan’a ait.

Seyirciyi Mimar Zenon’un Aspendos Tiyatrosu’nu inşa ettiği zamanlara, kralların adına düzen-lenen yarışmaların, şenliklerin, kutlamaların, dövüş oyunlarının yapıldığı antik döneme götürecek bale eseri, Antalya Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelene-cek.

12 Haziran 2013 Çarşamba gecesi, festivale Orta Avrupa’dan bir konuk topluluk katılacak. İtalyan opera ekolünün usta bes-tecisi Giuseppe Verdi’nin 1871’de Kahire’de gerçekleştirilen dünya prömiyeriyle opera tarihine arma-ğan ettiği ölümsüz eseri “Aida” operası, Çek Cumhuriyeti Ulusal Brno Tiyatrosu tarafından, Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşliğinde sahnelenecek.

15 Haziran 2013 gecesi, Ankara Devlet Opera ve Balesi prodük-siyonu “Rigoletto” operası, Yekta Kara’nın rejisiyle seyirci karşısın-da olacak.

19 Haziran 2013 Çarşamba ge-cesi, ünlü Rus besteci P. İ. Çayko-vski’nin 1875 yılında Bolşoy Balesi için bestelediği ve Marius Petipa ve Lev İvanov’un klasik koreogra-

fileri üzerine Mehmet Balkan’ın güncel koreografisi ile seyirciyle buluşacak olan “Kuğu Gölü“ bale-si İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenecek.

22 Haziran 2013 Cumartesi gecesi, festivalin son temsilinde kuruluşunun 20. yıldönümünü kutlayan Mersin Devlet Opera ve Balesi tarafından Georges Bi-zet’nin ölümsüz eseri “CARMEN” operası sahnelenecek.

Recep Ayyılmaz’ın sahne-ye koyduğu, konusunu, yine bir Fransız yazar olan Prosper Meri-mee’nin aynı adlı kısa romanından alan ve Don Jose adlı bir muhafız çavuşunun Carmen adında bir çin-gene kızına olan ihtiraslı aşkını, bu aşkın cinayetle biten sonucu-nu anlatan muhteşem “Carmen” operası, festival seyircisine gele-cek yıla kadar sanatla, sevgiyle, barışla hoşça kalın diyecek.

20. Uluslararası Aspendos Ope-ra ve Bale Festivali programı

2 – 22 Haziran 2013

2 Haziran Pazar 2013 20.Yıldönümü Gala GecesiŞef: José CURA Antalya Devlet Opera ve Balesi

5 Haziran Çarşamba 2013 ASPENDOSH. N. TURAYüzyılların Aşkı (Bale) Antalya Devlet Opera ve Balesi

12 Haziran Çarşamba 2013 AIDA (opera)G. VERDIUlusal Brno Tiyatrosu, Çek CumhuriyetiAnkara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası

15 Haziran Cumartesi 2013 RIGOLETTO (opera) G. VERDIAnkara Devlet Opera ve Balesi

19 Haziran Çarşamba 2013 KUĞU GÖLÜ (bale)P. I. Tchaikovsky İstanbul Devlet Opera ve Balesi

22 Haziran Cumartesi 2013 CARMEN (opera)G.BIZET Mersin Devlet Opera ve Balesi

Bütün temsiller saat: 21.00’de başlamaktadır.Festival biletleri www.aspendos-festival.gov.tr adresinden temin edilebilir.

Page 76: OMC e-konomi Mayıs 2013

76

KIYIDA KALMIŞ DEV LEZZETLER

Reşat GÜNEYİnsan Kaynakları ve Yönetim Danışmanı

[email protected]

Adana’dan Buram Buram Gelen Lezzet…

Sevgili dostlarım, bildi-ğiniz gibi bu köşede illa bir yeme içme mekânı

hakkında yazmak gibi bir zorunlu-luğumuz yok. Bu köşe, tamamen ‘lezzetin köşesi’ olarak okuyucuya ulaşıyor, lezzet değeri olmayan hiçbir mekân bu kalemden çıkma-yacak.

Antalya’da bulduğumda da yaz-maya devam edeceğim ancak bu ay gündemimizde Adana var. Yak-laşık 3 aydır Adana ve Mersin’de eğitim programlarımız olması sebebiyle, bu iki şehrimizi sık sık ziyaret ettik. Mersin’deki tantuni, ciğer, tava kebabı duraklarımız, başka başka lezzet duraklarıydı. Ancak bugün sizleri, Adana’da “En

iyi Adana Kebabı nerede yenir?” diyenlerin gittiği yere; Nuri Has Pasajı’nda bulunan Nuri Has Ke-bapçısı’na götüreceğim.

Anadolu misafirperverliğini en üst noktada görebiliyorsunuz. Patronlar Fatih Caniperk ve Şaban İskender. Ustaları ise bu lezzetin gerçek sahiplerinden Halil Usta. Halil Usta’ya ayrıca teşekkür etmem gerekiyor, gerçek bir ‘et şöleni’ yaşattılar.

Her ne kadar bu lezzeti tat-tığıma çok memnun olsam da, çok aramama rağmen istediğim lezzeti tadabilmek, 4 günlük iş seyahatimin ancak son gününde mümkün oldu; bu da beni üzen bir durumdu.

Page 77: OMC e-konomi Mayıs 2013

77Organization ManagementConsulting

KIYIDA KALMIŞ DEV LEZZETLERGerçek Adana Kebabı’nı Ada-

na’da yiyemez olmuşuz!

Adana’da en çok sorduğum soru, “Adana’da kebap nerede yenir?” sorusu oldu. Bu lezzeti bulabilmek için 4 gün boyunca öğlen ve akşamları kebap yedim; önerilen her yere gittim ama hepsi sadece kebaptı… Ünlü bir şovmenin de yaptığı gibi; “Bu de-ğil, bu hiç değil! Bunlar sıradan!” demenin ötesine geçemedim. Ta ki Nuri Has Kebapçısı’na bir dos-tumla beraber gidene kadar.

Kebap işinde kabul edelim ki bu işin hakkını fazlasıyla veriyo-ruz. Daha doğrusu veriyorduk! Şimdilerde işlerin biraz rengi değişti. Lezzeti koruyup sunumu geliştiremedik. Lezzeti de sunumu da değiştirdik ve altın tabaklarda sıradan kebaplarla sadece kar-nımızı doyurur olduk… Lezzet ise kıyıda köşede kaldı. Konuyu fazla dallandırmadan, Halil Usta’nın maharetli ellerinden dökülen dev lezzete dönelim ve “Adana’da kebap nerede yenir?” sorusuna cevap verelim.

Adana Kebabı, hakkı verildi-ğinde tarifi olmayan bir lezzettir; resitaldir, etin en güzel halidir!

İyi bir Adana Kebabı tarifi-ni özetlemek gerekirse; doğal yollarla beslenmiş kuzunun zırh denilen satır arasında kıyılma-sıyla, içi hafif sulu pişen, kendine özgü şişi olan, kendine has lezze-te sahip bir kebaptır, diyebiliriz.

Adana’ya yolunuz düşerse Ada-na Kebabı’nı mutlaka Nuri Has Kebapçısı’nda yemelisiniz. Sofra-mıza upuzun, ‘soğan üstü’ denen inanılmaz bir kebap geldi. Evet, boyu çok uzundu; 3 porsiyonun birleşimiymiş ve kebabın altında özel baharatlarla hazırlanmış çok farklı bir soğan salatası vardı ki, kebap tarifinden çok, salata-nın tarifini öğrenmek isterdim! Böyle bir kebabı Adana’nın en iyi restoranında bile yiyebileceğinizi sanmıyorum. Adana’da kaldığım sürede birçok yerde kebap yedim ve bana kalırsa Adana’nın en iyi restoranı Nuri Has Kebapçısı’ydı.

Page 78: OMC e-konomi Mayıs 2013

78

KIYIDA KALMIŞ DEV LEZZETLER

Yediğimiz Adana Kebabı’nı tarif etmek gerekirse, içinde et dışında ilave olarak sadece ve sadece tuz vardı. Hiçbir ekstra baharat yoktu. Yani tıpkı olması gerektiği gibiydi. Etin zırhtan geçtiğini anlamak hiç zor değildi; bilirsiniz makinede kıyılan et ile zırhla kıyılan et ara-sında büyük bir lezzet farkı vardır. Eti şenlendiren kuyruk yağı, lez-zete farklı bir boyut kazandırmış, damaklarda lezzet töreni yaşatı-yordu.

Tahmin ettiğiniz gibi kebap bu kadar lezzetli olunca Adana Kebabı tarif edilemeyen bir hızla tüketildi ve derhal ocakbaşına Us-ta’nın yanına gidildi. Kocaman bir ocak üzerinde dövme demirden yapılmış onlarca şiş Adana Keba-bı karşıladı bizi. Önce gözümüze sonra damağımıza taht kuran Adana Kebabı şimdi de köz üze-rine damlayan yağın çıkardığı cı-zırtılarıyla kulağımıza fısıldıyordu lezzetini. Önce Halil Usta’yı tebrik ettik. Ardından sohbete başladık. Bu lezzetli Adana Kebabı’nın tarifi tahmin ettiğimiz üzere etinde sak-lıymış. Kendi meralarında besle-dikleri kuzuları kullanıyorlarmış kebaplarda. Yani etin en iyisini üretip, en iyisini kebap yapıyorlar. Durum böyle olunca Adana Kebabı başka nerede yenir ki!

Nuri Has Kebapçısı’nın tek ke-babı Adana Kebabı değil. Karışık

ızgara, kuşbaşı, tavuk ve kaburga da var ve kaz başı denilen sıra dışı bir lezzetleri daha var; öneririm. Ama biz tercihimizi daha çok ka-burgadan yana kullandık. Öyle bir et düşünün ki kaburganın sadece kemikli bölümünün kemikten arındırılmış kemiksiz hali ve sa-dece o çizgili olan et kısmı vardı.

Kendinden yağlı olan bir et ve arka tarafındaki zarları, sinirleri alınmış; dolayısıyla yumuşak ve inanılmaz lezzetli bir et haline gelmiş! Kokusu ayrı güzel, tadı ayrı lezzetliydi! Hele ki ağızda dağılmasını, anlatacak kelime bulmak zor.

Uzun sözün kısası Adana’da kebap Nuri Has Kebapçısı’nda

yenir. Kaburga yenir, Adana yenir, kaz başı yenir, birçok şey layıkıyla yenir.

Mekanda akşam vakti bulun-mak nasip olmadı; akşamları Çiçek Pasajı gibi oluyormuş; müziklerle, eğlenceler dolup taşıyormuş. Keyifli sıcak bir ortam var kısacası. Eş dost götürürseniz, lezzet bakımından sizi mahcup etmeyecektir. Mutfağımızda yeri kıymetli olan kebabımızın hakkını vereceklerdir. Kebabın bizim için çok önemli bir değer olduğuna inanıyorum; öyle ki, ülke tanıtı-mında bile önemli bir yere sahip-tir ve biz de bu değere hak ettiği özeni göstermeliyiz. İşin ehlinden yemeliyiz. Son olarak Nuri Has Kebapçısı’nı Adana Beş Ocak Meydanı, Defterdarlık arkasında bulabilirsiniz. Bu lezzetleri tat-mamda aracı olan Agrikey Genel Müdürü Cüneyt ARIK dostuma da ayrıca teşekkür ediyorum. Git-tiğinizde selamımızı iletmeyi ve Diyarbakır burmasını tatmayı da unutmayın.

Afiyetle kalın…

Page 79: OMC e-konomi Mayıs 2013
Page 80: OMC e-konomi Mayıs 2013

15 Mayıs 2013

YÖRSİAD Başkanı Semih Beken;

“Antalya’nın ihtiyacı, farklılık ve yeniliktir”

Fedakâr bir şekilde hem ülkesine, vatanına iyi işler

yapmak için bir araya gelmiş çok güçlü bir ekip

diyoruz YÖRSİAD için.

Tarımdaki ölçeklendirme ile hem yönlendirme hem eğitim anlamında hem de makineleşme anlamında

önemli katkı sağlayabiliriz.

Page 81: OMC e-konomi Mayıs 2013

3Organization ManagementConsulting

BAŞ YAZI

Reşat GÜ[email protected]

[email protected]

Merhaba ,

Bazı konularda duyarlılığın önemli olduğunu ve hissettikleri-mizi paylaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Şu son süreçte özellikle Reyhanlı ilçemizde meydana gelen bombalı saldırıcı

sonucu hayatlarını kaybedenleri anıyor, kederli ailelerine baş sağlığı di-liyorum…

Ekonomi demek huzur ve mutluluk demektir. Ekonomik refaha ulaş-mak ise politik ve siyasi kararlarlardan geçiyor. Ümit ederim ülkemiz bir daha böyle olaylarla karşı karşıya kalmaz.

Bu ay Antalya’da seçim ayı idi ve ticari hayatın en önemli kurumla-rından olan ATSO’nun Yönetim Kurulu Başkanı Sn Çetin Osman BUDAK ve ATB’nin Yönetim Kurulu Başkanı Sn Ali ÇANDIR, görevlerine devam ediyorlar. Kent için önemli bir kazanım olduğunu düşünüyorum çünkü her iki kurum tarafından kente kazandırılan ve projelendirilen bir çok projenin devam etmesi için önemli bir yol alınmış oldu.

Diğer kurumlarda da seçimler devam ediyor. Bayrağı teslim eden-lere, hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyor; bayrağı teslim alanlara da başarılar diliyoruz.

Evet, bu ay 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kut-layacağız. Aydınlık geleceğin, barışın, huzurun tüm dünyada egemen ol-ması dileğiyle bayramımızı kutluyorum.

Bu ayki sayımızın Yerel Gündem bölümünde YÖRSİAD Başkanı Sn Se-mih BEKEN konuğumuz oldu. Yine köşelerinde yazarlarımız çok değerli düşüncelerini ve bilgilerini sizlerle paylaştılar.

Keyifle bilgiye ulaşmanızı ve savaştan uzak, mutlu, başarılı, bol ka-zançlı, riskleri az bir çalışma ayı diliyorum…

Page 82: OMC e-konomi Mayıs 2013

YÖRSİAD Başkanı Semih Beken:

Antalya’nın ihtiyacı, farklılık ve yeniliktir

Page 83: OMC e-konomi Mayıs 2013
Page 84: OMC e-konomi Mayıs 2013

6

YEREL GÜNDEM

Bu ay Yerel Gündem sayfalarımızın misafi-ri, Yörük Sanayiciler ve

İşadamları Derneği YÖRSİAD’ın Başkanı Semih Beken oldu. Semih Beken Antalyalı bir işadamı olarak hem Türkiye, hem de Antalya hakkında beklentilerini, düşlerini ve iş dünyasındaki yeri ile hedef-lediklerini paylaştı.

Antalya’nın tarım, sanayi ve turizmde araştırma ve geliştirme faaliyetleri doğrultusunda inovas-yona ihtiyaç duyduğunu kaydeden Beken, bazı ilginç proje önerile-rinden de söz ediyor…

Semih Bey, öncelikle Yerel Gündem sayfalarımızın bu ayki konuğu olduğunuz için size çok teşekkür ediyoruz. Biz şuna inanıyoruz; iş hayatındaki sivil toplum kuruluşlarının, şehre hayat veren damarlar olduğu-nu düşünüyoruz. İş insanlarını örgütleyen derneklerin sayısı ne kadar çok olursa; bu dernekler ne kadar etkin olurlarsa, bilgi-nin ve paylaşımın da o düzeyde düşünüyoruz. Bu anlamda YÖRSİ-AD önemli bir misyon üstleniyor. Başkanlığınıza ve yönetim kuru-lunuza teşekkür ediyoruz, ko-nuk olduğunuz için. YÖRSİAD’ın başlangıcından bu yana hikâyesi-ni okuyucularımıza paylaşırsanız, son derece memnun oluruz. Önce sizi tanıyalım elbette…

OMC e-konomi Dergisi’ne bu röportaj için teşekkür ediyorum.

Sizleri derneğimizde ağırla-maktan büyük şeref ve mutluluk duyarım. Yayın hayatınız başarılı bir şekilde gidiyor. Devamını da dilerim.

İsmim Semih Beken. 1979, Antalya doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimini Antalya’da tamamla-dıktan sonra Amerika’da, Boston, Southern New Hampshire Univer-sity’de (SNHU) Uluslararası İşlet-me okudum. Mezuniyetten sonra aile şirketiyle çalışmaya başladım. Bu arada Türkiye yıldız ve genç erkek basketbol milli takımında oynadım. Bilmiyor muydunuz! Tabi, Hidayet Türkoğlu, Mehmet Okur falan hepsi benim takım ar-kadaşım. Kerem Tunçeri… Hepsi… Neyse; üniversiteyi de aynı za-manda spor anlamında basketbol üniversite takımında da oynadım. UNCW’de. Amerika’da genelde orada oynanıyor. Ondan sonra aile şirketimin yanına geldim. Burada akaryakıt sektöründe faaliyet gös-teriyoruz. Akaryakıt ana sektörü-müz ama restoran, unlu mamul-ler, market, aynı zamanda inşaatı da ekledik daha sonra.

Page 85: OMC e-konomi Mayıs 2013

7Organization ManagementConsulting

Üç sene kadar aile şirketinde çalıştıktan sonra 2003’ün sonu-na doğru, İstanbul’da bir ulu-sal firmada ithalat bölümünde çalışamaya başladım. İlk başta ithalat bölümde başladım. Fir-manın Çin’e açılmasını sağladım. Çin’den ürünler getirmesini falan sağladık. Daha sonra burada onun dağıtımını ve diğer bölgelerde satışını yaptık. Orada bir 8 ay çalıştım. Firma çok büyüdü, genel merkezlerini taşıma kararı aldı. Ben İstanbul’da kalmayı tercih et-tiğim için orada devam ettim. Ve orada ihracat bölümüne geçtim. İhracatta da yaklaşık bir seneye yakın çalıştıktan sonra, orada da daha önce hiç ticaret yapmadığı beş tane ülkeye ihracat yaptık. Daha sonra 2006 gibi, kardeşim bu arada Amerika’da okuyordu, o da mezun olduktan sonra orada bir emlak şirketi kurduk. Emlak ve mortgage brokerage. O şirketi kurduktan sonra aynı zamanda Türkiye’den de ahşap mobilya parçaları götürmeye başladık Amerika’ya. Bir ara mermer de götürdük. Depo kurduk. Şu anda hala faal bir şekilde devam ediyor. Amerika’da Miami’de. Ben aile-nin büyük oğlu olduğum için 2008 Mart ayında Türkiye’ye döndüm. Antalya’ya döndüm. O zamandan beri de aile şirketinin Yönetim Ku-rulu Başkanlığı’nı götürüyorum.

Derneğimiz 2009 yılında kurul-du. Kuruluşta 24 kişiydik. Genel-likle aynı jenerasyon arkadaşlarla birlikte. Amacımız bir şeyler kazandığımız topluluğa nasıl bir şeyleri geri verebiliriz düşünce-sine dayanıyordu. Aynı zamanda ticaretimizi daha ileriye taşımak anlamında neler yapabiliriz diye soruyorduk. Bunlarla ilgili hem kendi bilgilerimizi paylaşalım hem de aynı zamanda ticari olarak bir yerlere taşıma anlamında böyle bir dernek kurma kararı aldık. Birlik olarak ve kendi görüşleri-mizi paylaşmak istedik. Tabi, is-mimiz Yörük Sanayici ve İşadam-ları olduğu için bir taraftan Yörük Kültürü, bir taraftan sanayiciler ve işadamları hakkında çalışmamız olduğu için iki taraflı bir dernek gibi düşünebiliriz.

YEREL GÜNDEM

Page 86: OMC e-konomi Mayıs 2013

8

YEREL GÜNDEM

24 kurucu arkadaşla derneği-mizi kurma kararı aldık 2009’da. Tabi, biliyorsunuz dernek kurmak kolay değil. Bizim derneğimizin kuruluşu aslında 2010’un Kasımı diyebilirim resmi olarak.

Şu anda bulunduğumuz dernek binasının yapılması ve üyelerimi-zin tam anlamda kaynaşması ve toplantılarımızın düzenli hale gel-mesi 2010 Kasım, Aralık gibi di-yebiliriz. Bu derneği kurduğumuz zaman; arkadaşlar sağ olsunlar, ilk yönetim kurulu başkanlığı görevini bana uygun gördüler ve

bizim yönetim kurulu başkanlı-ğımız 3 sene devam etti. Şu anda ikinci dönemim. Genç ve dinamik bir ekibiz. Eğitim seviyemiz olduk-ça yüksek. İlk kurduğumuz yöne-tim kurulundaki arkadaşlarımız içerisinden özellikle 10 üyemizden 6’sı yurtdışında eğitim görmüş arkadaşlar. Bizim için derneğin üye sayısının yüksek olması tabi ki önemli. Fakat biz hep şunu söyledik; hiçbir zaman için der-neğimizin üye sayısının çokluğu ile değil derneğimizin üyelerinin nicelikleriyle değil; nitelikleriyle büyüyelim. Niteliğe önem verdi-ğimiz için daha nitelikli arkadaş-larla bir araya geldik. Şu anda da derneğimizden farklı yerlerde başkanlık yapan dört arkadaşımız var. Bunların hepsiyle de gurur duyuyoruz. Üye sayımız geçen zaman içinde arttı. Bugün 60 üye-miz var. Biz üye kaydı almayı hep böyle sınırlı tutuyoruz. Her gelen arkadaşı üye yapmak istemiyo-ruz. Kendisi gelen ve üye olmak isteyen arkadaşlar, kriterlerimize uyuyorsa onlarla yolumuza devam etmek istiyoruz. Genç ve dinamik bir ekibiz, dediğim gibi. Genel-

de ikinci jenerasyon arkadaşlar, işleri ailelerinden yeni devralmış olan arkadaşlar. İkinci kuşak. Yeni iş kuran arkadaşlarımız da var ama ağırlıklı olarak ikinci kuşak diyebilirim.

Hayatın bu döneminde hepimiz için tabi ki belirli zorluklar oluyor. Ben çok fedakâr olduklarını düşü-nüyorum; bizim yeni üye arkadaş-larımız için. Çünkü hem işi yeni devralıyorsunuz, onun belli tecrü-be yaşamak için zaman gerekiyor; belli sıkıntıları var, o anlamda. Onun haricinde aile kuranlar var aramızda, çocuk sahibi olanlar var, yeni çocuk sahibi olanlar; sonra bu arkadaşlar hayatın ko-şuşturmasının en fazla yaşandığı dönemleri tecrübe ediyorlar. Tec-rübeli olduğunuz zaman işle ilgili daha az efor sarf ederek, daha fazla şeyler yapabilirsiniz ama genç olduğunuz zaman daha fazla efor sarf etmeniz gerekiyor diye düşünüyorum. Bu kadar çok vakit harcamak zorunda olmalarına rağmen, hem ailevi anlamda hem de iş anlamında önemli şeyler üretiyorlar.

Page 87: OMC e-konomi Mayıs 2013

9Organization ManagementConsulting

Fedakâr bir şekilde hem ül-kesine, vatanına iyi işler yapmak için bir araya gelmiş çok güçlü bir ekip diyoruz YÖRSİAD için.

Niçin YÖRSİAD?

Biz Yörüklüğü şu şekilde tarif ediyoruz; Yörük Kültürü, Türk Kültürü’nün özü ve aslıdır. Yörük kelimesi de yürümekten geli-yor biliyorsunuz. Orta Asya’dan hepimiz buraya yürüyerek geldik. Yörük, bütünleştirici bir kavram. Ayrıştırıcı bir kavram değil. O şekilde bakmamak gerek. Biz di-yoruz ki, bu vatanda yaşayan her-kes Yörük’tür. Bütünleştirici bir anlamda kültürümüze ve eğitimi-mize önem verdiğimizi göstermek için YÖRSİAD diyoruz. Tabi, şimdi YÖRSİAD’ın en önemli hassasi-yetlerinden bir tanesi de eğitime verdiği önemdir. Bahsettim biraz önce; yurtdışında eğitim görmüş birçok arkadaşımız var. Ama biz asıl eğitimin ailede verildiğine inanıyoruz. Aile eğitiminin temeli-nin de kültürde olduğuna inanıyo-ruz. YÖRSİAD olmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi de budur. Kendi kültürüne ve değerlerine sahip çıkan, ailede verilen o en değerli eğitimin verilmesi gerek-tiğine inanan bir dernek olduğu-muz için YÖRSİAD koyduk adını. Gayet de olumlu tepkiler alıyoruz bu konuda. Bizim için eğitim çok önemli, yineliyorum ama eğitimin en önemli kısmı ailede verilen eğitimdir.

Peki, şu ana kadar gerçekleş-tirdiğiniz projeler; yapmak iste-yip de başardıklarınız nelerdir? Yapamadıklarınız varsa işte ‘şunu yapacaktık ama şundan dolayı ya-pamadık ama şu dönem içerisinde gerçekleştirmeyi arzu ediyoruz’ dediğiniz çalışmalar neler? Yani neler hedefliyorsunuz?

Dışarıdan nasıl görünüyor bilmiyorum ama elimizden geldi-ğince efor sarf ederek bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Çok çaba sarf ediyoruz. Bu derneğin ismi-nin YÖRSİAD olmasından dolayı; hem de kültürümüze değer ver-diğimiz için topluma değer sağla-yacak projeler üretmek istiyoruz.

Diğer tarafta da SİAD tarafı, yani sanayici ve iş adamları olduğumuz için kendi içimizdeki koordinas-yonu ve gelişmeyi en üst seviyede sağlamayı hedefliyoruz. İşadam-ları olarak, kendi işlerimize fayda sağlayacak projeler geliştirmeyi de istiyoruz. İki işlevli çalışmalar hedefliyoruz.

Gerçekleştirdiğimiz birçok proje var. Mesela bu sene yaptı-ğımız, geçen sene de gerçekleş-tirdiğimiz; Akdeniz Üniversitesi ve İş-Kur’la ortaklaşa gerçek-leştirmiş olduğumuz İş Fırsatları ve Girişimcilik Zirvesi var. Sos-yal sorumluluk projesi olarak düşünülmüş bir çalışmadır bu. Eğitim çok önemli. Ailede verilen eğitim, çocukların gelişiminde çok önemli diyoruz. İşte bundan dolayı da eğitim almış insanla-rın fark yarattığına inanıyoruz. İş dünyasına baktığımız zaman da fark yaratanın insan olduğunu

biliyoruz. Onun için biz hep şunu diyoruz; yanımızda personelimizle çalışmıyoruz; biz ekip olarak bir şeyler paylaşmaya çalışıyoruz ve bir işletmenin ve işyerinin daha iyi olması için, iş adamlarının ge-lişmesi için, ekibi iyi oluşturmak gerekiyor. Bu anlamda bu İş Fır-satları Zirvesi’ni gerçekleştirdik.

İş dünyasında birçok insan farklı iş dallarına gidiyor çalışmak için. Fakat kendilerine en uygun iş dalı neyse, ona yönelmeleri gerektiğine inanıyoruz çünkü işini sevenin, işinde başarılı olduğuna inanıyoruz. İşini; sadece geçim kaynağı olarak değil aynı zamanda kendi gelişimini de sağlayacağı bir ortam olarak görenlerin başarılı olduklarını düşünüyoruz. Böylece hem işveren için, hem çalışan için başarı gelecektir diye inanıyoruz. Onun için bu fuarı gerçekleştirdik. Fuara birçok daldan, birçok farklı sektörden firmalar katıldı.

YEREL GÜNDEM

Page 88: OMC e-konomi Mayıs 2013

10

YEREL GÜNDEMMesela şu anda hizmet sek-

töründe çalışan birisinin, tarım sektörüne geçerek orada çalış-ması için neler yapılması gereki-yorsa; o işle ilgili insan kaynakları departmanıyla görüşerek, kendine uygun işi seçmesi için yardımcı olan bir fuar oldu. Birçok farklı sektör vardı. Hizmetten, tarım-dan, sanayiden… O anlamda bizim gurur duyduğumuz projelerden bir tanesidir. Hatta geçen seneki fu-arda biz bunu uluslararası boyuta taşıyalım dedik ve uluslararası deyince Kıbrıs geliyor biliyorsu-nuz Türkiye’nin ilk aklına; Kıbrıs’a gittik. Orada Başbakan’ı, Çalışma Bakanı’nı ziyaret ettik. ‘Gelin, gö-rün Antalyamızı’ dedik. Onlar da geldiler, gördüler, fuarımızı gez-

diler. Hatta bizim toplantımıza da Onur Konuğu olarak katılmışlardı. Ne mutlu bize ki aynı fuarı, Kıb-rıs’ta da gerçekleştirdiler. Bu ko-nuda biz de onlara destek olduk. Fuarın nasıl yapılması gerektiği konusunda. Oradan da iyi bir geri dönüş aldık. Tabi işleri iyi geliştir-diğimiz zaman, Türkiye olarak ile-riye gitmek istiyorsak, bir şeyler başarmak istiyorsak, ekip olarak yapmamız gerektiğine inandığım için bu fuarın çok önemli bir yer tuttuğuna inanıyorum. Bunun haricinde işadamları olarak kendi içimizde eğitimler düzenliyoruz. Bilgilendirme toplantıları yapıyo-ruz. Teşvikler, destekler gibi diğer konularda üyelerimizi bilgilendi-riyoruz.

Yakın tarihte Kazakistan’a git-tiniz. İzlenimlerinizden söz eder misiniz?

Evet, bahsetmek istiyorum. Bizlerin yurtdışı bağlantıları da oluyor. Dünya Ahıskalılar Birliği’ni Antalya’da ağırlamıştık. Bu top-lantıya Vali yardımcımızla beraber, SGK İl Müdürlüğü’nden, Serbest Bölge Müdürlüğü’nden, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı’ndan birçok yerden yetkililer katıldı. Güzel bir bilgilendirme toplantısı oldu. Daha sonra burada işyerle-rini, Antalya’yı hem gezip tanıma, hem de iş anlamında neler oldu-ğunu gösterme imkanımız oldu. Yani burada yatırım imkanları ne olur ne gider diye bir organizas-yon yaptık. Biz de Kazakistan’a bir ziyarette bulunduk, yaklaşık bir ay kadar önce. Orada gene bir top-lantı düzenledik. Kazakistan’daki işadamları ile. Orada biliyorsunuz, Türk yatırımcıların sayısı yüksek. Fakat Kazakistan yüz ölçümü olarak çok büyük ve çok fazla üretim olmayan bir yer. İnşaatları bile biliyorsunuz çoğunlukla Türk firmaları yapıyor orada. Bu Kaza-kistan ziyareti sırasında oradaki iş fırsatlarını araştırdık. Neler yapabiliriz diye görüşmeler yaptık. Ne mutludur ki geri döndük ve şu anda ufak tefek de olsa bir şeyler yapmaya başladık. Ticaret anla-mında bir şeyler olmaya başladı. Orada bir şirket kurulumu ve burada da muadil olarak bir şirket kurulumu gibi, karşılıklı bir şirket kurulumu olacak. Umut ediyorum ki bu ticaret de güzel yerlere gele-cektir. Önümüzdeki zamanlarda diğer ülkelere de ziyaretler ger-çekleştireceğiz. Tabi, biz dünyayı tek bir dünya olarak görüyoruz. Birlik olarak görüyoruz. Asla ayrı değil. Sonuçta ticareti yapacak-sak, sadece kendi içimizde değil yurtdışına da açılarak yapmamız gerekiyor. Derneklerin de bu konuda önemli işlev aldıklarına inanıyoruz. Üyelerini yönlendir-mek ve geliştirmek açısından… Misyonumuzdan yola çıkarak yurt-dışında ticari anlamda da güzel gelişmeler yaratacağımızı ümit ediyorum.

Page 89: OMC e-konomi Mayıs 2013

11Organization ManagementConsulting

YEREL GÜNDEM

Onun haricinde mesela if-tar çadırı kuruyoruz, bir sosyal sorumluluk çalışması olarak ve yoksul insanlarımıza yardım an-lamında. İhtiyacı olan öğrencilere burslar veriyoruz. Bunun gibi sos-yal anlamda yapmış olduğumuz bazı destekler var.

Peki, bir anlamda sizi ve der-neği genel itibari ile okuyucula-rımızla paylaşmış olduk. Tabi, siz başarılı bir iş insanısınız ve Antal-ya’nın köklü, önde gelen ailelerin-den birine mensupsunuz. Bölgeyi iyi tanıyorsunuz. Önce Türkiye ekonomisini genel anlamda de-ğerlendirmenizi istesek; ardından da bölge ekonomisinden biraz söz etsek diyorum… Antalya’yı nasıl görüyorsunuz? Yapılması gerekenler nelerdir sizce? Sadece ekonomik açıdan değil, eksik gör-düğünüz daha doğrusu gelişmesi gerektiğini düşündüğünüz şeyler nelerdir? Bir sivil toplum kurulu-şunun yöneticisi olarak Antalya’da gelişmesi gereken şeyler neler-dir?

Türkiye’nin geneline baktığınız

zaman, ekonomik anlamda çok ciddi iyi yönde gelişmeler oldu. Türkiye’nin ilerleyen zamanda çok daha hızlı ve daha iyi bir şekilde büyüyeceğine inanıyorum. Tabi, büyüme çok önemli. Bizim burada hep altını çizdiğimiz ekonomik anlamdan bir konu var; o da cari açık konusu. Türkiye’nin en çok sıkıntı yaşadığı, en çok darbe ye-diği yer budur. Cari açığı azaltmak için üretimin yükselmesi lazım. Tabi, sanayi anlamında Türkiye ciddi bir gelişme yaşamış olsa da hala katma değeri olan ürünleri yaratmakta zorluk yaşıyoruz. Kat-ma değeri olan ürünleri yaratmak için de ar-ge anlamında ciddi yatırımlar yapılması gerekiyor. Ar-ge konusunda hep bir sıkıntı olduğuna inanıyoruz. Üniversite-ler ve bilim insanlarının sanayi ve ticaretle iç içe olması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü yeni ürünler ve inovasyonun yaratılması için bunların ortak bir şekilde çalış-ması gerekir. Tarımda da yanı şekilde! Biliyorsunuz Antalya’nın en önemli gelir kaynağı turizm ve tarımdır. Tarımda yeni teknolojinin

kullanılması veya kullanıcıların bilgilendirilmesi gerekiyor. Bizim önerimiz özellikle üniversitenin içerisinde yaratılmış olan labo-ratuarların özel sektörle birlikte çalışmasını temin etmektir. Özel sektördeki firmaların mühen-disleriyle veya tarım anlamında sahada ziraat mühendisleriyle beraber çalışmaları gerektiğine inanıyoruz. Bir şeyler yaratılıyor diyelim; üniversitede bazı araş-tırmalar yapılıyor ama bunların patent anlamında nereye geldiğini sorgulamak lazım. Bence önemli olan bu. Bir şeyleri yaratmak çok önemli ama yarattığını şeyleri patent olarak satmaktansa, onu katma değeri olan bir ürün olarak üretip çok daha fazla gelir getire-cek şekilde satmak daha önemli, Türkiye için. Bizim çok üretmemiz lazım. Cari açığı olabildiğince aşağıya çekmemiz lazım. Mermer üretiyorsak, ki Antalya’da üretilen en önemli şey mermerdir, Akdeniz Bölgesi’ne baktığımız zaman; ama mermeri biz blok halinde yurt dışına satıyorsak, katma değe-ri olmadan satıyoruz demektir.

Page 90: OMC e-konomi Mayıs 2013

12

YEREL GÜNDEM

Madeni alıyoruz, ağır işçiliğini yapıyoruz ve satıyoruz. Asıl bu-rada mermerle ilgili baktığınızda mesela; o mermer işlendikten sonra satılmasıdır esas olan. Yani katma değer burada çıkıyor orta-ya! Bence bu tip şeylere birazcık daha fazla önem vermemiz lazım. Yeni ürünler geliştirmemiz lazım.

Antalya bölgesinde biraz önce söylediğim gibi turizm ve tarım var. Tarımda önce ölçeklendirme yapılması gerektiğine inanıyorum. Tarımdaki ölçeklendirme ile hem yönlendirme hem eğitim anlamın-da hem de makineleşme anla-mında önemli katkı sağlayabiliriz. Antalyamızın verimli toprakların-dan daha doğru ürünler çıkması-nı, daha iyi ürünler çıkmasını ve daha az maliyetlerle bu ürünlerin üretilmesini sağlamamız gerekir.

Turizm konusunda ise Antal-ya ölçeğinde hep şunu diyoruz; hani, Antalya’da hep güneş ve deniz turizmi var diyoruz… Sezon iyi diyelim; işte deniz var buraya turistler geliyor fakat bu turistler bir sonraki sene Yunanistan eko-nomisi kötü oluyor, Yunanistan’ın fiyatı bizim altımıza iniyor, gelen turist sayısında değişiklik olu-yor… Mısır’da bir şey oluyor, oraya yönlendirilebiliyorlar. Bizim bu-rada ayrıcalık yaratmamız lazım. Ciddi tarihi değerlerimiz var. Ama sadece bu tarihi değerlerimize güvenmek de doğru değil. Çe-

şitlendirmek lazım. Yapay cazibe merkezleri, eğlence merkezleri yapılması gerektiğine inanıyorum. Tabi, yapay eğlence merkezleri dendiği zaman aklımız hep batıya gidiyor. Hep Disneyland veya Uni-versal Studios gibi eğlence mer-kezleri geliyor aklımıza. Aslında bize özgü olan ve bizim karakteri-mizi yansıtan ve insanların sadece Türkiye’de ve sadece Antalya’da bulabileceği eğlence merkezleri yaratmamız gerektiğine inanıyo-rum.

Yaratıcılıktan geçiyor hep. Ti-carette de önemli olan kazançtır. Şimdi bizim bir Yörük Köyü proje-miz var, henüz gerçekleştiremedi-ğimiz. Fakat gerçekleştirmek için ciddi çaba sarf ettiğimiz bir proje-miz bu. 200 dönümlük bir alanda bir Yörük Köyü kurmak istiyoruz. 200-250 dönümlük bir alanda, bu köyü tamamen yaşayan bir köy olarak düşündük. Bir müze şek-linde olmayacak; insanların içine girdiği orada eski Türk Kültürü’nü kıyafetleriyle, Yörük Kültürü’nü gördüğü, hayvanın nasıl güdüldü-ğünü, işte o hayvanın nasıl sağıl-dığını, sağılan sütle nasıl yoğurt yapıldığını, ayran yapıldığını veya peynir yapıldığını görebileceği-niz bir konsept olacak… Orada üretilen ürünleri tadabileceğiniz, satın alıp memleketinize, ülke-nize götürebileceğiniz bir ortam. Yetiştirilen hayvanların yünüyle nasıl iplik yapıldığını, o iplikle-rin nasıl kök boyayla boyandığı-nı, boyandıktan sonra nasıl halı haline geldiğini görebileceksiniz. Turistler o halıyı alıp yine ülkesine götürebilecekler. Türklere özgü eski sahne sanatlarını izleyebile-ceğiniz bir köy ortamı düşünün! Mesela orda bir Yörük düğünü görebileceksiniz.

Page 91: OMC e-konomi Mayıs 2013

13Organization ManagementConsulting

YEREL GÜNDEM

Ekinin topraktan nasıl deril-diğini görebileceksiniz. Köyde yetişen sebze meyveyi satın ala-bilecek, evinize götürebileceksi-niz. Bu bizim yapmak istediğimiz projelerden biridir. Bir anlamda bizim çılgın projemiz bu. Bu ko-nuda devletten ve Orman Bölge Müdürlüğü’nden taleplerimiz var. Yer anlamında. Tabi bu tür talep-ler hemen karşılanamayabiliyor. Bununla ilgili sonucu bekliyoruz. Bunun gibi farklı değerler yaratıl-ması gerekiyor.

Bir diğer konu da sanayidir.

Antalya’da biliyorsunuz sanayi ciddi ölçüde artmaya başladı. Bizim sanayimize baktığımız zaman turizme dayalı bir sanayi olduğunu görürsünüz. Otel yapımı ve inşaatı anlamında çok önemli bir sanayi var. Turizm sektörünün ihtiyacını karşılamak anlamında çok önemli bir sanayi var, sanayi kuruluşlarımız var. Hatta bu ko-nuda dünyaya örnek olabiliyoruz. Buradaki firmalarımız Türkiye’nin diğer turizm bölgelerinde ve aynı zamanda yurtdışında Dubai’de bile proje yapan sanayicilerimiz

var. Gene de burada yaratıcılık şarttır. Aynı zamanda üst seviye-de ar ge’yi geliştirmek zorunda-yız. Biraz önce bahsettiğim gibi üniversite ile ilgili işbiriliğini üst seviyeye taşımamız lazım. Hep söylediğim bir şey var; üniversite-lerimizin, organize sanayi bölge-leri içinde laboratuarları olma-lıdır. Çok farklı yerlerde; Ticaret Odası Arama Konferansı’nda, Kent Ekonomileri Forumu’nda ve diğer platformlarda yetkililere her zaman söylediğim bir fikirdir bu. Üniversitedeki uzmanlarımızın, özel sektördeki mühendislerimiz-le beraber çalışmaları şarttır.

Turizm ile ilgili başka bir mevzu da kurvaziyer turizmidir. Bizim limanımız maalesef aktif değil sanayi anlamında. Belki işte tren yolu bunun aktif olmama-sının bir nedeni diyebiliriz. Tren yolu bağlandığında belki ulaşım birazcık daha kolaylaşacak çünkü sanayideki en büyük etkenlerden bir tanesi de şu; 1 liraya ürettiği-miz malın 2 lira nakliye maliyeti var. Bu nakliye maliyetini aşağıya çekmemiz lazım. Tren yolu bunda önemli bir rol oynayacaktır diyo-ruz.

Page 92: OMC e-konomi Mayıs 2013

14

YEREL GÜNDEM

Page 93: OMC e-konomi Mayıs 2013

15Organization ManagementConsulting

YEREL GÜNDEM

Page 94: OMC e-konomi Mayıs 2013

16

YEREL GÜNDEM

Maalesef en son Osmanlı döneminde bu konuda bazı giri-şimler yapılmış; o zamandan beri hiçbir şey yapılmamış. Bunun değiştirilmesi lazım. Limanın gelişmesi lazım yük taşımacılığı anlamında ama asıl önemli olan kurvaziyer turizmi anlamında bir şeyler yapılması lazım. Antalya Limanı kurvaziyer turizmi ya-pılmasına pek müsait değil bili-yorsunuz. Balıkçı Barınağı diğer tarafa taşındı şu anda limanda

birazcık olsun yer açıldı ama asıl buradaki limanın, benim bildiğime göre, aktif hale gelmesi için büyük kurvaziyer gemilerinin girmesi için dibinde tarama yapılması ve derinleştirilmesi lazım. Şu an li-manın yapılmış olduğu sistemden dolayı tarama yapılamıyor. Yapı-lırsa çökecek durumda. Onun için yeni bir liman yapılması gerekiyor. Ya da kazıklarla falan, bir şekilde son teknolojiyle, yeni sistemlerle uygun bir şey yapılması gerekiyor.

Kurvaziyer turizmi çok önemli. Antalya’ya çok önemli şeyler kata-cak diye düşünüyorum.

Peki, Antalyalı bir STK başkanı olarak neyi eksik görüyorsunuz? Kentin genel düzeni, trafiği, ba-yındırlık anlamındaki tespitlerinizi paylaşır mısınız? Mesela bir örnek sadece; sabah 05.30’da trafiğin hemen hemen olmadığı kavşak-larda 120 saniye kırmızı ışık bek-lediğimiz oluyor. O saatte insanlar ortalama bir kent içi mesafe için 12-13 dakika ışık bekliyorlar.

Hepimizin Antalya’da sıkıntı çektiğimiz şeylerden bir tanesi bu. Antalya’nın sıkıntısı nedir? Bir trafik, iki çarpık kentleşme. Ne diyeyim! Çok önceki dönem-lerde başlayan bir problem bu. Planlamamışız. Bizimki gibi sivil toplum kuruluşlarının kurulma-sının en önemli sebeplerinden bir tanesi de bu. Böyle, şehrimizle ilgili alınan veya ticari anlamda alınan, yaşam anlamında alınacak olan kararlarda fikrimizi beyan etmek… Fikrimizi önemli yerlere duyurmak. Maalesef trafikle ilgili sıkıtının olduğu biliniyor.

Page 95: OMC e-konomi Mayıs 2013

17Organization ManagementConsulting

YEREL GÜNDEM

Page 96: OMC e-konomi Mayıs 2013

18

YEREL GÜNDEM

Page 97: OMC e-konomi Mayıs 2013

19Organization ManagementConsulting

YEREL GÜNDEM

Yetkili merciler de biliyor ama öyle bir arap saçına dönmüş ki çözülemiyor. Şu anda belki bazı şeylerde rahatlatma yapılabilir. Sinyalizasyon anlamında, dediği-niz gibi…

Bir diğer konu da kamera sis-temi ile sinyalizasyon yapılması. İşte araç geldiği zaman yansın gibi. Mobese kuruldu ama öyle

sinyalizasyon yapmıyor şu an. Bunu sorduk; Akif müdürümüz var bu konuda ciddi ölçüde çaba da sarf ediyor. Karayolları ve diğer gruplarla birlikte ortak toplantı yapıyorlar. Orada konuyu ele alan; hem belediye, hem trafik, hem karayolları, hem üniversite için-dedir, çalışmalar var. Biliyorlar sorunları ama altyapıda sıkıntılar

var. Nasıl yapılıyor? Bilgisayarın başında birisi şuradan, oradan bas yeşil yansın, bas sarı yansın böyle mi dedim; hayır öyle değil dediler. Mesela o ışığı değiştirmek için bir uzman elinde bir çanta oraya gidip o ışığın yanında yap-ması gerekiyormuş. Bu alt yapının değişmesi lazım. Sinyalizasyon anlamında adam bilgisayarıyla baktığı zaman yoğunluğun nerde olduğunu görecek, yönlendirecek. Hava alanında nasıl kulede bir adam, uçakların inmesini yönlen-diriyorsa bu konuda da yönlendi-recek bir sistemim olması lazım. Bunun başında da birisinin olması lazım. Bu kısmen de olsa ferahlık yaratır. Ama asıl sorun Antalya’nın Master Planı’nın yapılmamış olmasıdır. Hala da olmaması çok önemli bir sıkıntı. Antalya’ya bak-tığınızda ulaşım ciddi bir problem. Çevre yolu yok! Konyaaltı’na gitti-ğiniz zaman liman tarafına giden ağır yük taşıyan araçların sahil kenarından hatta paralel yoldan Migros’un oradan devam ettiğini görebiliyorsunuz! Bu önemli ölçü-de sıkıntı yaratıyor.

Page 98: OMC e-konomi Mayıs 2013

20

YEREL GÜNDEM

Page 99: OMC e-konomi Mayıs 2013

21Organization ManagementConsulting

YEREL GÜNDEM

Antalya’da çevre yolları ya-pılıyor, deniyor. Onlar yinede yapılacak ama bu şehir içindeki keşmekeş çok sıkıntılı durumda. Turizme bağladınız zaman diyoruz ki biz; turistler niye şehrin mer-kezine gelmiyor? Bu trafikte nasıl gelsin adam! Bir… İki; şehrin içine gitsen arabanı park edecek yerin yok! Üç; şehrin içinde çekim nok-tası yok. O ayrı bir konu, saptır-mayalım. Trafik önemli bir konu.

Onun haricinde biliyorsunuz hala belli sıkıntılar var; Kırcami ile ilgili bir sıkıntı var. Kırcami bölgesinin imarla ilgili bir so-runu var. Bu Antalya’nın aşması gereken bir sıkıntı. Altınova ile ilgili ciddi sıkıntılar var. Altınova bölgesinin imarı ile ilgili sıkıntılar var. Reddedildi. Onun aşılması gerekiyor. O da çok önemli, bek-leyen bir problem. Kentsel dönü-şüm konusu da ayrı bir mesele. Ben destekliyorum ve yapılması gerektiğine inanıyorum. Özellikle Kepez bölgesinin belli yerlerin-de, biliyorum başkanımız Hakan TÜTÜNCÜ’de bu konuyu destek-liyor; TOKİ de aynı şekilde, bura-da özen gösteriyor. Bu, Toptancı Hali’nin olduğu tarafta da kentsel

dönüşüm yapılması gerektiğine ve gecekondunun azaltılması gerek-tiğine inanıyorum.

Antalya’nın en önemli sıkıntıla-rı bunlar. Trafikle ilgili alt geçitler bir yerde belli bir çözüm oldu ama şu anda bu da tıkanmış durumda. Her şey bir yana; en önemli konu şehrin master planının yapılma-sı lazım. Planlanma lazım. Şu andan, geleceği planlıyor olmamız lazım. Biz şu anda yakın gelecekte bile ne yapıyor olacağımızı, bilmi-yoruz.

Çok çok teşekkür ederim, OMC-ekonomi’ye konuk olduğu-nuz için!

OMC e-konomi’ye konuk ol-maktan dolayı büyük mutluluk duyuyorum. Sizin değerli çalışma-larınızı da zevkle takip ediyorum. Böyle bir derginin Antalya’da yayınlanıyor olmasından dolayı da büyük bir mutluluk duyuyorum. Hem içerik olarak, hem de görsel olarak çok başarılı buluyorum. Yayın hayatınızda başarılarınızın devamını diliyorum.

Page 100: OMC e-konomi Mayıs 2013
Page 101: OMC e-konomi Mayıs 2013

Organization ManagementConsulting

Page 102: OMC e-konomi Mayıs 2013