16
Medreseleri Yönetim ve Finans Editörler: Fuat Zengin Kübra C ev h erli-Yunus Kaymaz

Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

Osmanlı Medreseleri Eğitim~ Yönetim ve Finans

Editörler: Fuat Aydın-Mahmut Zengin

Kübra C ev h erli-Yunus Kaymaz

Page 2: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

Mahya Yayıncılık 80

. "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans"

Yayına Hazulayanlar · Fuat Aydın-Mahmut Zengin-Kübra Cevherli-Yunus Kaymaz

Kapak Tasannu 1 Sayfa Düzeni [email protected]

. Baskı 1 Cilt Step Ajans Rek.. Matbaacılık Tan. ve Org. Ltd. Şti.

Göztepe Mah. Bosna Cad. No:ll Bağalar/İstanbul Sertifika No: 12266 T (0212) 446 88 46

1. Baskı, İstanbul, Nisan 2019

ISBN 978-605-5222-71-0

© Mahya Yayıncılık, 2018 Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında

yayıncının yazılı izni olmaksızın çoğaltılamaz.

Mahya Yayıncılık ve Eğitim Hizmetleri San. Tic. A.Ş. Karagümrük Mah. Adnan Menderes Blv. No: 76/29 Fatih/İstanbul

Sertifika Nq: 40658 T: (0212) 531 25 25

[email protected] twitter.com/mahyayayincilik

Page 3: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

XVI. VE XVII. YÜZYIL OSMANLI NASiHATNAMELERiNDE

ULEMA-ÜMERA İLİŞ}\İSİNE YÖNELİK ELEŞTiRi VE ÖNERiLER

Mert Can Erdoğan·

Giriş

Osmanlı Devleti'nin altı yüzyıldan uzun yaşaması ve geniş bir coğraf­yada hakimiyet kurması hem Türk Tarihi hem de Dünya tarihi kapsamın­da sıra dışı bir başarı ya işaret etmektedir. Bu başarının ortaya çıkışında hiç şüphesiz devletin kendisini yenileyebilme kabiliyeti özel bir öneme sahip­tir. Osmanlı Devleti'nin kendisini yenileyebilme kabiliyetinin önemli bir ayağı düşünce hayatında kapsamlı bir özeleştiri mekanizmasına sahip ol­masına dayanıyordu. Osmanlı düşünüderi k~i!ndilerinden önceki nasihat­name yazarları gibi genel geçer, teorik v~ ögtitleyici nasihatler vermekle yetinmiyor güncel gözlem ve tecrübelere dayalı somut ıstahat kitapları ka­leme alıyorlardı. Bu kitaplarda zamandan münezzeh kavramlar ve ilkeler tekrar edilmekle yetinilmiyor kimi zaman polemik boyutuna ulaşan ça~­daş örneklerle devletin mevcut sorunları tartışılıyordu. Bu zaman zaman neredeyse köşe yazılarını hatırlatacak boyutta güncel şahıslar ve meseleler etrafından yoğunlaşmaktaydı. Osmanlı Devleti'nin özellikle XVI. yüzyılın sonlarından itibaren karşılaştığı sorunlar arasında olan kapıkulu askerle­rinin artışı, makamların rüşvet karşılığı dağıtılması, saray entrikaları yü­zünden devlet adamların cezalandırılması, zayıf idareciler, reayarun askeri zü.r:İtreye düzensiz geçişi ve tırnar sisteminin bozuluşu gibi konular döne­min siyaset kitaplarında geniş yer bulmaktaydı. Bu siyaset kitaplarında

tüm bu sorunlar kapsamlı bir şekilde tartışılıp çözümler üretilirken, ilmiye sıru.fırun sorunları özel bir hassasiyetle ele alıruyordu. ·

İl.miyenin bilimsel faaliyetlerinden ve liyakatten uzaklaşarak devlet içe­risinde cereyan eden hizip savaşlarının parçası haline gelmesi Osmanlı dü­şüncesi için çok önemli bir konu olmasına ragmen ilmiyeye yönelik reform öne~ileri, Osmanlı nasihatname yazarlan için son derece nazik bir mese­leydi. Bu durumun ·temel sebebi Osmanlı ulemasının devlet felsefesinde

*Kırıkkale Üniversitesi FEF Tarih Bölümü Araştınna Görevlisi. [email protected]

Page 4: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

580 · OSMANLI MEDRESELERİ: Eğitim, Yönetim ve Finans

mümtaz bir konuma sahip olmasıydı. İlıniye mensupları Peygamberin va­risleri ve Kelamullahın yaşayan temsilcileri olarak görüldükleri için reform yazarları dahi ulemanın can ve makam güvenliğine yönelik doğrudan bir müdahale fikrine büyük bir ihtiyatla yaklaşıyorlardı.l11 Ulemanın ayrıcalık­

lı yeri, Osmanlı meşruiyetinin temelini teşkil etmesinden ötürü o kadar sağlaındı ki d~vlet piramidindeki diğer tüm kurumlar ısiahat yazarlarının hücumuna uğrarken; ilmiyeye yönelik ısiahat fikirleri ulemanın yetkisini ve itibarını arttırma fikrine dayanmışh. Bu yüzden de XVI. yüzyılın sonun­dan itibaren ilmiyede ortaya çıkan sorunlar, dile getirilirken ortaya atılan çözüm önerileri nihayetinde özellikle İstanbul'daki yerleşik ulema ailele­rinin daha da güçlenmesine ve tüm ilmiye kadroları üzerinde hakimiyet sağlamalarına yönelik olmuştu.

Bu bağlamda ilgili çalışmada ilmiye makamlarının XV. yüzyıldan iti­baren devlet içi hizipleşmenin rekabet· alanına çlönüşmesi ve bu sürecin düşünce hayahnda yarathğı rahatsızlık nasihatnameler üzerinden ele alı-

. nacaktır. Osmanlı nasihatname yazarlarının ulemayı ümera baskısından kurtarmak için öne sürdüğü önerllerin nihayetinde ilmiyenin bağımsızlaş­masını ve merkezileşerek kendi iç denetiınini kurmasını amaçladığı ortaya konulacak ve sonuçta hayata geçirilen düzenlernelerin bu görüşlerle uyum­lu olduğu ifade edilecektir.

Çalışmanın bu amacı kapsamında birlııci bölümünde ulema tarafından icra edilen görevlerin Osmanlı devlet düzeni içerisinde nasıl devasa bir kariyer sahasına dönüştüğü ve bunun sartucunda devlet içi iktidar müca­delesinin çahşma alanlarından biri haline gelişi izah edilecektir. İkinci bö­lümde ise Osmanlı nasihatnamelerinin ilmiyenin·içine düştüğü durumdan duyduğu derin rahatsızlık ve bu dtirumu düzeltmek için öne sürdükleri öneriler ele alınacaktır. Sonuç bölümünde ise nasihatnamelerde dillendi­rilen önerilerle uyumlu düzenlemeler neticesinde~ ulemanın ümeranın denetiminden çıkhğı ancak bu defa da yüksek ilmiye kadrolal)IUil çeşitli ailelerin tekeline geçtiği ifade edilecektir.

İlnıiye Sırufııun Teşekkülü

Osmanlı devlet felsefesinde, ulema toplumu meydana getiren dört ana unsurdan biri olarak kabul edilmesinin yam sıra ulema mesleği olarak ad­landırılan·ilmiye yolu devlet içerisinde hukuk, adliye, din, eğitim ve öğreti­mi kapsayan devasa bir kariyer sahasını oluşturmaktaydı. Ulemanın devlet içerisinde böyle bir konuma yükselmesi, esasında İslam tarihi açısından da bir kırılınayı işaret etmekteydi.

[1] Madeline C. Zilfi, Dindarlık Siyaseti Osmaıılı Uleması Klasik Döııem Sonrası, (Ankara: Birleşik Yaymevi, 2008), 8.

Page 5: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

Osmaıilı Nnsiluıtnnmelerinde Ulema-Umera İlişkisiiıe Yönelik Eleştiri ve Öneriler • 581

Kur'an-ı Kerim' i ve Peygamber'in hadislerini yorumlayacak nitelikte ki­şileri tarumlamak için kullanılan alim kelimesi ve onun çoğulu olan ulema kavramı başlangıçta bir ruhhan sınıfı olarak düşünülmüyordu. Tefsir, ha­dis, fıkıh ve kelam gibi alanlarda çalışan insanlar bilgi birikimlerini tıpkı Peygamber gibi camilerde veya kendi evlerinde gençlere aktararak bir egi­tim geleneği oluşturmuşlardı. Bu inı;anlar sınıfsal imtiyazıara sahip degil­lerdi, İslami ilimlere hakimiyetleri ruspetinde toplumda saygın bir konum elde ediyorl_ardı. İslami ilimleri en iyi anlay~ ve yor.umlayan kişiler olarak düşünüldükleri için toplum alimierin ~avraruşlarını örnek alıyor ve çeşitli konularda onların fikrine ve görüşlerine müracaat ediyorlardı. Bu boyu­tuyla ulema, halk ile devlet arasında kendiliğinden bir aracı konumuna yükseliyordu. Devlet adamlan nazarında dikkate alınması, sözlerine kulak verilmesi gereken kişiler olarak görülüyor ve belli bir saygınlık uyandırı­y.orlardı. Devletin ulemaya gösterdiği itibar, ulema vasıtasıyla halkın sada­katini ve itaatini temin ediyordu. Bu yüzden devlet adamlan giderek ~­tan oranda ulema mensuplarına ilgi gösteriyor ve onları yanında tutmaya çalışıyordu. Ulema ise bu dönemde geçimini devletten değil bizzat kendi kaynaklarından sagladığı için kendi görüşlerini ve itirazlarını yüksek sesle dile getirebiliyordu.l21

Fakat XI. yüzyıldan itibaren, Büyük Selçcldular ile açılm~ya başlayan medreseler, devlet ile ulema arasındaki ilişkiyi temellerinden değiştirdi. Devletin kurduğu medreselerin hocalan, . artık devlet tarafından ataruyar ve maaşları yine devlet tarafından ödeniyordu. Ders programları ve okutu­lacak kitaplar devlet tarafından belirleniyordu. Devletin belirlediği kitaplar dışında bir eserin okutulması dahi yasaklanarak ulema eğitiminde devlet mutlak otorite haline geliyordu. Bu durum İslam dünyasında ulemanın do­ğasını derinden etkileyecek bir süreci tetikledi. XI. yüzyıldan itibaren alim­ler devlet bürokrasisine eklemlenerek, maaşlı memurlar olarak çalışmaya başladılar. Artık tefsir, kelam, fıkıh ve hadis ·gibi İslami bilimler saf ente­lektüel gayelerle yapılan bir uğraş olmaktan çıkarak sınırlan siyasal otorite tarafından belirlenmiş bir memuriyete dönüşmeye başlamıştıPI

Medreselerin açılmasıyla birlikte ulema ile devlet arasındaki ilişkiler te­melden değişmeye başlamıştı. Fakat hala İslam alimlerinin önemli bir kıs­mı devletle arasındaki mescifeyi korumak istiyor ve siyasal otoritenin teklif ettiği memuriyetleri reddediyordu. ·Bu durum Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllam:ıda da devam etti. XIV. asrın sonlarına kadar Osmanlı Devleti'n-

[2] Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı Toplumımda Zıııdıklnr ve Milllıidler 15-17. Yilzyıllar, (İstan­bul: Tarili Vakfı Yurt Yayınları, 2015), 126-127.

[3] Ocak, Osmnıılı Toplımıımdn Zındıklar ve Miillıidler, UB.

Page 6: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

582 · OSMANLI MEDRESELERİ: Eğitim, Yönetim ve Finans

de kadılığa rağbet azdı.l4l Kadılık, "cehennemden bit hasıt yer" olarak tarif ediliyor ve müderrislik kadılığa tercih ediliyordu.l51 Bu müderrisler devlet hiyerarşisinde bulunmaktansa farklı gelir kaynaklarına dayanarak müs­takil Çalışmalarını sürdürmeyi tercih edebiliyorlardı.l61 Fakat Fatih Sultan Mehmed'in kararlı merkezileşme siyaseti sonucunda ortaya çıkan devasa Osmanlı bürokrasisi bu durumu değiştirdi. XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren giderek gelişen ve merkezileşen Osmanlı bürokrasisi diğer alanla­rın yanı sıra eğitim sisteminde' de küçük taşra medreselerinden; başkentte­ki itibarlı medreselere uzanan entegre ve hiyerarşik bir yapı yaratmıştı. Bu yapının zirvesinde bulunan Sahn-ı Sernan ve Süleymaniye medreselerinde müderris olmak merkezi bürokraside yüksek bir mevki ye geçişi mümkün kılıyordu. Merkezi devletin sunduğu cazip mevkiler ulema mensuplarının kendilerini bilimsel alanda geliştirmek yerine dikkatlerini bürokratik ma­kamlara çevirmelerine yol açmıştı. Devasa bir coğrafyaya yayılan Osmanlı Devleti muazzam sayıdaki hukukçu, eğitimci ve din adarnma ihtiyaç duyu­yor ve bu ihtiyacını ulema saflarından yapılan istihdamla karşİlıyordu. Bu yapıda devlet, kazaskerler aracılığıyla kadıları, müftüler aracılığıyla imam ve müezzinleri ve nihayet şeyhülislam aracılığıyla müderrislerin de dahil olduğu tüm ilmiye mensuplarını hiyerarşik bir yapıyla birbirine bağlıyor­du. Bu o zamana kadar İslam tarihinin gördüğü en büyük ve gelişmiş bü- . rokratik teşkilattı. İşte Osmanlı Devleti'nin bizzat örgütlediği bu müthiş hi­yerarşik yapı içerisinde ortaya çıkan yüksek makamları alimierin bağımsız düşünce faaliyetlerinden uzaklaşmasına ve ümeraile yakınlaşarak y~sek makamların peşine düşmesine yol açmıştı. Belirli makamlara gelmek için birbirleriyle yarışan alimler siyasal otorite ile daha sıkı ilişkiler geliştirmeye çalışıyor ve birbirleri aleyhinde hizipçilik yapıyorlardı,[7]

Bu gidişat XV. yüzyılın ~ci yarısından itibaren Osmanlı düşünürle­rince eleştirilmeye başlanmıştı. Bu dönemin tarihçileri Neşri, Aşıkpaşaza­de ve Oruç Beğ; aliınİerin giderek ilimle uğraşmak yerine makam ve para peşinde koşmaya başladığı rüşvete yöneldiği konusunda hemfikirlerdi. Bu durumla ilgili Neşri "Vakta ki Kara Rüstem Karaman'dan geldi, hile ve bid'at hadis ola başladı. Kadılar da azdı. İlimlerle amel etmeyerek rüş­vet almaya başladılar"181 derken Oruç Beğ ''Kara Rüstem ve danişmendler kendi nefislerine uyanlei! geldiler. Türlü türlü fetvaya ve hileye başladılar.

[4] İ~rnail Hakkı Uzunçarşılı, Osmarılı ilmiye Teşkilab, (Ankara: TTK yayınları, 2015), 91.

[5] Anonim Osmanlı Kronigi. haz. Necdet Öztürk, (İstanbul: Bilge.Kiiltiir Sa!ıııt, 2015), 34.

[6] Zilfi, Dindarlık Siyaseti, 7.

[7) Ocak, Osmanlı Toplımııında Zıııdıklar ve Miillıidler, 132-139.

[8] Neşri Tari/ı i, haz. Mehmet Altan Köymen ve Faik Reşit Un at, (Ankara: TTK, 1987), 337.

Page 7: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

Osmm;lı Nasifıatnmııeleriııde Ulema-Unıera ilişkisine Yönelik Eleştiri ve Öneriler • 583

Takvayı götürdüler, fetvayı koydular"191 demişti. Aşıkpaşazade ise durumu "Orhan zamanında ve Gazi Murad Han zamanında ulema vardı, Çandarlı Halil gelinceye kadar fesatçı değillerdi. Ne zaman ki Halil geldi, Türk Rüs­tem geldi ... bunlar aleme hile karıştırdılar"lıoı ifadeleriyle dile getirmişti. Anonim Osmanlı tarihinde ise kadılık için ortaya çıkan rekabet "Şimdiki zamanda kadılık içün eğer elinden gelse kılıç çeküp birbirin kırarlaridi" sözleriyle ifade edilirken okuma yazma bile bilmeyen kimselerin sırf devlet adamlarıyla kurdukları yakın ilişkiler sayesinde kadılığa geldikleri "Bir ca­hil bir uluya nice zaman hidmet eder, dahi dilek eder, bir kadılığı ciııverür. Eğer adın yazup versen okuyamazlar. Şimdiki zamanda kadılara yetişdük kim bir hüccet hacet olıcak, "Ben yazu yazmazam, bir kişi olsa ki yazsa" der."1111 ifadeleriyle dile getirilmişti.

IDemaıun giderek daha fazla devlet hayatına dahil olması sonucunda; medreseler yönetici sınıfa geçişin ve yüksek makamlara erişmenin de birer vasıtası olarak görülmeye başlanmıştı. Medreseler teorik olarak her Müslü­mana açıktı. Yeteneği olanlar, babaları kim olursa olsun, doğdukları mahal­lelerde Kur'an okumayı öğrenebilir ve birkaç yıl içinde İstanbul'un en iyi medreselerine yatılı öğrenciler olarak kayıt olabilirlerdi. Fakat taşradaki bir alim adayı, İstanbul medreselerine ulaşabilmek için öncelikle bulunduğu yerdeki medreseye giderek buradaki hocalaı;ından sırasıyla ders almalıy­dı. Her bir dersi tamamladığında hocasının onayıyla sıradaki de"rsi alinaya hak kazanan talebeler nihayet bütün derslerini tamamladıklarında icazet alarak daha itibarlı medreselere başvurabilirlerdi. Taşradan, merkeze beş sınıf halinde örgütlenen Osmanlı medrese sistemmde, bir talebenin Salın-ı Sernan ve Süleymaniye'ye ulaşması uzun zaman alabilmekteydi. Eğitimini tamamlayan talebeler ise müderris olarak düşük ücretli taşra medresele­rinden başlayarak yine yüksek ücretli İstanbul medreselerine uzanan bir kariyeri takip edebilmekteydiler.112l Fakat burada daha en başından itibaren İstanbul'daki eski ulema ailelerine mensup olan adayların doğal bir avanta­jı vardı. IDema çocuklan bu yarışa hem ileriden başlıyor hem de daha hız­lı ilerleyebiliyorlardı. Örneğin, henüz XVI. yüzyılda Ebussuud Efendi'nin oğlu Şemseddin Ahmed henüz yirmi beş yaşındayken Salın-ı Sernan mü­derrisliğine yükselmeyi başarmıştı.113l Bu durumun kaynağı esasında ilmi­ye atamalarının miilnzemet usulüne dayann;tasıydı. Bu usule göre adayların

[9] Oruç Beğ Tarilıi, haz. Necdet Öztürk, (İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2014), 33.

[10] Aşı/.."ffaşaoğlıt Tari/ı i, haz. Nihai Atsız, (İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2015), 76.

[ll] f!nonim Osmanlı Kroniği, 34-35.

[12] Uzunçarşılı, Osmanlı ilmiye Teşkilatı, 17.

[13] Comeli H. Fleischer, Tari/ıçi Mustafa Ali Bir Osmaıılı Aydm ve Biirokratı, (İst~ bul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları . 2013), 27.

Page 8: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

584 · OSMANLI MEDRESELERİ: Eğitim, Yönetim ve Finans

atama sırasına girmek için bir ulema mensubunun tavsiyesine ihtiyaçları vardı. Alimler de genellikle boş mevkiler için kendi akrabalarıru ve damat­larıru öneriyorlardı. Bu durum ilmiye bürokrasinde yükselmeinn ancak bir intisap yani himaye ağına bağlı olmasına yol açıyordu.1141 Millazernet siste­·mi sayesinde ulema çocukları yaş ve vasfa yönelik kıstasları büyük oranda hertaraf ederek aile isimleri sayesinde müderris olabiliyorlardı. Devletin luzla genişlediği ve ulema ailelerinin henüz kökleşmediği XVI. yüzyılda, millazernet sistemine rağmen ilmiyeye dışarıdan katılımlar mümkün olu­yordu. Fakat genişlemenin durması ile sırurlı hale gelen ilmiye mansıpları xvn. yüzyıldan itibaren köklü ulema ailelerinin tekeline girmeye başladı. Bu durum sonucunda ulema bürokrasisi giderek içine kapanmış ve aristok­ratİk bir yapıya evrilmişti.

Osmanlı Nasihatnamelerinde İI.miye Sı.nıfınııı Hizipleşmesine Yönelik Tepkiler

ilmiye bu dönüşüm içerisindeyken, Osmanlı nasihatname yazarları da ulemanın içinde bulunduğu durum konusunda tenkit içe~ikli eserler yaz­maktaydılar. Osmanlı nasihatname yazarları için bir mesleğin babadan oğula geçmesinde bir sorun yoktu. Maliye, hukuk, tıp, idarecilik ve eğitim gibi farklı alanlarda belirli ailelerin yarattığı geleneklerin oluŞması ve bu gelenek içinde yetişmiş çocukların aileden aldıkları terbiye ile babalarırun mesleklerini icra etmeleri aslında tercih edilen bir şeydi. Osmanlı nasihat­name yazarlarırun eleştirdi.kleri konu ulema. çocuklarırun, ulema olmasın­dan ziyade; alimierin genel olarak ilimden uzaklaşarak kadrolaşma mü­cadelesi içine girmesiydi. Alimler bu mücadele içinde liyakate ve ehliyete bakmaksızın kendi aile fertlerine makam sağlama çabası içine girebilıyor­lar ve bu sayede ulema çocukları yaş ve vasfa yönelik kıstasları hertaraf ederek aile isimleri sayesinde müderris olabiliyorlardı. İlmiyenirı liyakatten uzaklaşarak içine kapanması henüz XVI. yüzyılda nasihatnamelerde dile getirilmeye başlanmıştı. Bu yüzyılın sonlarında Gelibolulu Mustafa Ali Ka­nuni Sultan Süleyman'ın şeyhüliSlamı Ebussuud Efendi'den sonra büyük bir alim yetişmediğini ifade.etmekteydi:ıısı Ona göre bu durumun temel se­bebi alimierin liyakate göre değil hamilerine göre yüksek makamlara geti­rilmeseydi. Bu yüzden medrese ve kütüphanelerin boş kaldığını, alimierin

[14] Mülazemet usulü sebebiyle talebelerio makam mevki için yüksek makamlardaki dev­let adamlarıyla ve ilmiye mensuplanyla yakınlık kurmalarına yol açması Anonim Osmanlı Tarihinde "Şimdiki zamanda yeni dilekçiler bulup dilek etdürüp gelüp, beğler ve kadı-as­kerler kapusuna gür gür dökülüp, hor u hakir olup millazernet etmezlercli." ifadeleriyle işlenmişti. Aııoııim Osmanlı Kroııiği, 35.

[15] Gelibolulu Mustafa Ali, Nuslıntii's Selatiıı, hazırlayan Faris Çerçi, (İstanbul: Büyüyen Ay Yayınevi. 2015), 353.

Page 9: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

Osnıa~lı Nasihatnamelerinde Ulema-Umera İlişkisine Yönelik Eleştiri ve Öneriler • 585

at sutındaki beylerin peşlerinde hami arayışına girdiklerini Gelibolulu şu dizelerle dile getirmişti: "Tenha kamu medaris, halı kitap-hane; At arkasından inmez şam ü seher mevali.l161"

Nasihatname yazariarına göre ilmiye içindeki hizipleşmenin temel se­bebi, yüksek ilmiye mensuplarının bağımsızlıklarıru yitirerek ümerarun müdahalesiyle atamaların yapılmaya başlanmasıydı. Alimlerinin yetkinli­ğini ve değerini ilmiye dışından birisinin takdir etmesi mümkün olamaz­dı. Bu yüzden vezirlerin ve diğer ümeranın kendi himayelerindeki kişileri kadı veya müderris ol~ak atamalarına izin veri4uemeliydi. Tüm atamalar şeyhillislam ve kazaskerler tarafından dışarıdan müdahale olmaksızın ya­pılmalıydı. Bu temel kabul Osmanlı nasihatname yazınun öncüsü kabul edilen Lütfi Paşa'ya kadar gitmekteydi. Ona göre müderrislerin birbirleri­ne karşı dile getirdikleri olumsuz iddialara inanarak, vezirlerin bu sahaya müdahale etmesi ancak kötü sonuçlar üretirdi. Alimler arasındaki rekabet hat safhada olduğu için bu alanı düzenleme yetkisi şeyhülislamlara buak.ıl­malıydı.l17l Lütfi Paşa'yı takip eden süreçte Osmanlı nasihatname yazarları benzer bir şekilde ilmiye teşkilatında meydana gelen liyakatten uzaklaşma ve hizipleşme gibi sorunlara çözüm olarak bağımsız şeyhülislamları gör­müşlerdi. Gelibolulu Mustafa Ali'ye göre Ebussuud Efendi, Hoca Sadettin ve Sunuilah Efendi gibi şeyhülislamlar atamhların ve ileriemelerin düzen içerisinde olmasıru sağlarlarken, Sunuilah Efendi'den sonra bu düzen bo­zulmuş ve ilmiye sırufı rüŞvet ve adam kayuma ile çalışu hale gelmişti.l18l

Gelibolulu'ya göre hem kadılıklar hem de müq~rrislik makamlarında li­yakat ve istihkak gözetilmeyip aile ve himaye bağiarına göre görevlen­dirmeler yapı.İı:ı:{ış ve makamlar ehline verilniemiştir.U9l Koçi Bey'e ·göre de Sunuilah Efendi birkaç defa sebepsiz ·yere görevden alındıktan sonra; hem şeyhülislamlık makamı hem de kazaskerlik makamı itibarıru yitirmiş­tl. Bundan sonra bu makama gelen kişiler görevden ~a korkusu içine

[16] "Maalıaza emri berkas vakı olııb, n;erlııım Sultan Selim Han-ı sabık zamanından beru şeyhii­lisinın Mevlana Ebııssııd-ı lazımiii i/ıtiramdan ğayri miiellif-i fa yık zıılııır eylemedi." Gelibolulu Mustafa Ali, Nııslıatii's Sel/itin, 354.

[17] "Müderrisin ve ulema taifesi birbirine hased üzeredür. Aniann birbirin hakkında söyledüğüne inanınayıp reis-i ulema olanlar ile müşavere edip, mesansıb-ı ulemada ta­harri i tmek gerek yoklamak gerek" Lütfi Paşa, Asnftıame, hazırlayan Ahmet Uğur, (Anka­ra: Kültii-I ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1980), 244.

[18] " ... olan Mevlana Sunullah'a m ansıb-ı ifitasıru vircti. Gayra sevk idenlerün kelamından yüzin çevürcti. Ve bil-cümle sayir meratibde ihtilal-i mukarrer mutlaka kuzat-ı manasıb ho d müekked ve mükerrer idi ... hi eri havaelisinden sonra sayir tariider muhtel olduğı gibi nehç-i ilm-i şerif şöyle ihtilal bul dı ... " Gelibolulu Mustafa Ali, Mevaidiiıı-Nefais Fi-Knvnidil Mecalis, Düzenleyen Mehmet Şeker. (Ankara: TTK, 1997,) 314-315.

[19] "tarik-i ilm-i şerfin bozuldı kanuru, mizaç-ı ilm zaif oldı şer-i sakim" Gelibolulu Mus­tafa Ali, Mevaidiiıı-Nefais fi-Knvaidil Mecalis, 315.

Page 10: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

586 · OSMANLI MEDRESELERİ: Eğitim, Yönetim ve Finans

düşerek devlet adamıanna sahte dostluk göstermeye mecbur olmuşlardı.ııoı Hırzii'l-Miiluk, adlı anonim esere göre de kazask~rlerin ilmiye makam­

laruu dağılırken diğer devlet adamlarının etkisi altında kalması ulema içindeki yozlaşmarıın en temel sebebiydi. Çünkü bu yolla veziriazam ve diğer devlet adamlarının himayesindeki cahil kişiler ilmiye makamlanru elde ederlerken, bütün ömrünü ilme adamış alimler açıkta kalıyor ve geçim sıkınbsı çekiyordu. Bu yüzden de ilim sahibi olmak için çalışıp çabalayan­ların sayısı günden güne azalıyordu. Yüksek medreselerdeki müderrisle­rin büyük çoğunluğu, ilim, fazilet, kemal ve marifet bakımından yetersiz olduklan halde ya bir devlet adamının iltimasıyla ya rüşvet yoluyla ya da molla çocuğu olduklanndan ötürü bulunduklan makamlan elde etmiş­lerdi. Böylece medreselerdeki derslerin kalitesi iyiden iyiye azalmışh. Fa­tih Sultan Mehmed kendi yapındığı Sahn-ı Sernan medreselerinde çağın en ünlü ve bilgili alimlerini müderris olarak göreylendirmişken; arhk bu medresede ilim sahibi denecek müderris sayısı iki ya da üç kişiden ibaret kalmışh. Mevcut müderrisler ya çok genç yaşlardaki molla-çocukları ya da iyice "kocamış" yaşlılardan oluşmaktaydı. Sahn-ı Sernan ve diğer yüksek medreselere bilgili kişilerin atanması geı:ekirken, "falarıın oğludur" diye­rek soyuna veya hamisine bakılarak okuma yazma dahi bilmeyen kişiler atanmaktadır. Bunlar derslerde "yalan yanlış" birkaç söz söyleyip gitmek­te, gerekli eğitimi vermemektedirler. Yazara göre ilmiye mansıplarında hak kazanmak ilimle olmalıdır, "falarıın oğlu" olmakla makam dağıtmak yan­lışhr. Bu yüzden de kazaskerler asla kimsenin halırma gönülüne bakma­malı, cahil olan kendi oğlu bile olsa onu ilmiye yolundan çıkcinnalı başka alana yörılendirmelidir. Devletin temeli mansıpların ehline verilmesi pren­sibi olmalıdır.ıııı

[20] "Sunullah Efendi birkaç defa bi-vech mazul olub ve kazaskeler dahi tiz tiz mazul ol­magla yerine gelen azi havfına düşüb vükela-i devlet ile müdaraya muhtaç olub huzur-ı hümayunda hak sözü söylemekten kaldılar ve herkesin riayeti hatırıyla mukayyed oldu­lar." Koçi Bey, Koçi Bey Risalesi, hazırlayan: Yılmaz Kurt, (Ankara: Akçag Yayınları, 2011), 155.

[21) "Herkes ilmi içün ricayet olunmayup biz-zat rağbet olmaduğı eclden, etvar-ı selef refü telef olup tahsil-i ilme say ider kirnesne az kalmıştır. Ali medreselerde olan müderris efen­dilerden ekserinün ilmi ü faziletten behresi ve kemal ve marifet ile şöhresi yoğ-iken kimi intisabla ve kimi mal virmegle ve kimi molla-zade olmagla müderris olup ifade ve istifade ber-taraf olmıştır. Mesela ebü'l-hayrat olan merhum Sultan Mehemmed Han Gazi Haz­retleri bina ittükleri Semaruyye Medreselerinde ne. mertebe ihtimarnlar buyurmışlar ve ferman-ı şeriflerinde ol medreselerim her birin mevili-i asrun mevleviyyet ile meşhürla­rından ahali-i dehrün fazilet ve ehliyyet ile mezkfirlarından olup enguşt-nüma-yı devran ve müşarün ileyhi bi'lbenan olmış zat şeriliere tevcih buyunırlarmış. Bi'l-fil Semaruyye Medreselerine mutasarrıf olan sekiz müderristen ehl-i ilm namına iki üç kirnesne yoktur. Bakisi cehl ile meşhür olup kimi henüz feza ile dest-res bulmamış taze nev-heveslerdir ve kimi dahi sugl zamanın geçürmiş ve sayd-ı ilmi dam-ı tahsilden kaçurmış bir kahb-ı efsür­de ve bir pir-i sal-hürdedir şimdiki zamanda: " Filan-zadedir." di yü mahza şeref-i nesebi

Page 11: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

Osmmılı Nasilıatııameleriııde Ulema-Umera İlişkisiııe Yönelik Eleştiri ve Öneriler • 587

Nasihatname yazarianna göre vezirlerin ve diğer ümera mensuplarının ilmiye atamalarına müdahalesi ilmiyedeki bozulmarun temel sebebiydi. Bir alimin gerçek değerini yine o sahadaki tecrübeli alimler anlayabilirdi. Bu yüzden şeyhülislam ve kazasker gibi yüksek ilmiye mensupları, başka­sının tesirinde kalmadan sadece liyakati gözeterek kadılık ve müderrislik makamlarını dağıtmalıydılar. Bu çerçevede ilmiyed~ki gerilerneye çözüm · olarak, nasihatname yazarlan ilmiye atamalarının yine ilmiye bürokrat­larınca yapılmasını öneriyorlar ve bu . atamalar yapılırken ilmiye dışından devlet adamlarının müdahalesini engellemek gerektiğini savunuyorlardı.

Nasihatname yazariarına göre yüksek ilmiye mensuplarının bağımsızlığı ancak bu kişilerin makam güvenliğinin sağlanması durumunda mümkün olabilirdi.

Makam Güvencesi

Makam güvenliği konusu sadece yüksek ilmiye mensupları için değil; nasihatname yazarlarınca genel olarak tüm devlet makamları için dile ge­tirilen bir talepti. Osmanlı düşünürlerinin üzerinde durduğu bir· konuydu. Osmanlı devlet adamlarının bulundukları makamlarda sürekli bir mü­cadele içinde olmalan Osmanlı siyaset düşüncesinin ilgisini bu noktaya çekm.işti. Mevkilerin talibinin çok olması nedeniyle, atanan kişiler görev­lerinde uzun süre kalarnıyar ve tekrar atanabilmek için rüşvet ödemeleri gerekiyordu. Bu durum bürokratların iş yaşamları boyunca makam güven­sizliğine bağlı maddi kaygılar içinde olması anlamına geliyordu. Makam uğruna girişilen rekabet sonucunda bürokratlar büyük vezir ailelerinin himayesine girmek ve bürokrasi içi hizip çatışmasının parçası olmak zo­runda kalıyorlardı. Tüm bu meseleler Osmanlı siyaset düşüncesinde geniş yer bulmuştu. Nasih.atname yazarları devlet adarı;Uarının makam istikra­rını sıklıkla dile getirmişler ve atamalarda rüşvet vermenin gerekmediği, makamların uzun ömürlü olduğu bir idari yapılanınayı savunmuşlardı.

Makam istikrarının Osmanlı düşüncesinde öne çıkan savunucuların­dan biri Gelibolulu Mustafa Ali'ydi. Ona göre bir devlet adamı görev ye­rinde başarılıysa, hizmet süresi dolduğunda görevi yenilenmeliydi. Farklı hiziplerin müdahalesi sonucu başarılı devlet adamlarının görevi ye.nilen-

hasebiyle ve yahüd bir azim asitaneye intisabı sebebiyle bazı çelebileri Semaniyye Medre­selerine ve altmış akça medreselere müderris iderler. Anlar dahi utanmayup kata okumak yazmak ne idügin bilmezler iken gw ikdam idüp varup: "Ders dirüz." di yü yalan yanlış bir kaç söz söyleyüp gelüp giderler. Andan aldukları vazife helal mıdır? Menasıb-ıilmiyye­ye istihkak fılan-zadelik ile olmayup mahza ilm-ile olduğı azher mine'ş-şemstir. Vacibü'r ricaye olup ilm ü faziletten mahrüm olan malıdümlar gayr tarikten ricayet olunmak gerek­tir." Yaşar Yücel, Osmanlı Devlet Teşkilatma Dair KaynaklarKitab-i Miistetab, Kitabıt Mesalihi'l Miislimiıı ve Menajii'l-Miiminiıı, Hırzıt'l-Miiliik, (Ankara: TIK Yayınları, 1988), 197.

Page 12: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

588 · OSMANLI MEDRESELERİ: Eğitim, Yönetim ve Finans

mediği takdirde arkalarında güzel işler bırakan devlet adamlarırun heve­si kırılmaktaydı.l221 Gelibolulu'ya göre gerekli özellikleri taşıyan kamil in­sanların marifet makamları nasıl daimiyse dünyadaki mevkilerinin de o şekilde kesintisiz olması gerekmekteydi. Kabiliyetti insanların hayat boyu görevlerinde kalmalan ve mantıksız bahaneler ile görevden alınmamalan ve hayırlı hizmetlerine devam etmeleri farz kılınmış namazlar kadar ge­rekliydi.l231 Gelibolulu başanlı devlet adamlarırun aziedilmesinden o kadar büyük rahatsizlık duymaktadır ki görevden alma fikrinin şeytana mahsus bir bela olarak tanımlamaktaydı.l241

Koçi Bey de hpkı Gelibolulu Mustafa Ali gibi ortada bir sebep yokken devlet adamlarırun görevden alınmasına karşıydı. Ona göre devlet adam­larının sebepsiz yere görevden alınması gibi "ham bir fikir" hükümdarın arzusu olsa dahi böyle bir hareket ne dinen caizeti ne de kanunlara uygun­du. Ona göre rüşvetin ve zulmün önüne geçmek için başta beylerbeylikleri olmak üzere tüm makamların uzun süreli olması sağlanmalıydı. Makam­larından alınan kimseler eğer rüşvete gerek duymadan yeniden atanacak­lan bilirlerse görev süreleri boyunca adil olurlar, arkalarında güzel işler bıralqrlardı. Bu şekilde ülkeye düzen gelir ve makam sahipleri adil yöneti­cilere dönüşürdü.ıısı

[22] "Erbab-ı menasıbun olur olmaz bahane ile azi olunmaması ve ashabı meratibün azli ve hidemat-ı mebrureden ref'i mukarrer olduktan sonra ekbari ricasiyle yine mansıb verilme­mesidir ki, aıruİıe-i asakirün ıztırabı bu makule na-hem-var dad-istaddandur." Gelibolulu Mustafa Ali, Nrıslıntiis Selnti11, 340-34L

[23] "Ve ol makul e ka m illerün m ansıb-r ma'rifetleri niçemüebbed ise mensab-ı dünyeviy­yeleri dahi ol tebidle müeyyed gerekdür. Ve bilcümle kayd-ı hayatcia olduklarınca mansıb­larında ikbalan ve olur olmaz maraza ibtila·ile ref kılın.mayub salavat-ı mefruzedeki gibi hidemat-ı mebrure edasına imaları vacibdür." Gelibolulu Mustafa Ali, Nushatüs Selatin, 340.

[24] "Çak baştan azi ibtilası İblis'e mahsus bir beladır." Gelibolulu Mustafa Ali, Nrıslıntfls ~~~ . [25]" Ne an ki bir-vech az! Ü nasba ve tama-i harnm hasebiyle bir mansıb gah Zeyd' e ve gah Arnr'a verilmege selatin-i Al-i Osman hazretlerinden birinin rıza-yı hümayıınlan ola. Bu güne tebdil ve tagyır ne mukteza-yı şer'a sıgar ve ne kanun-ı mürille uyar. Şer'an ve aklen kabıh olan bu güne vaz-ı na-şayesteyi haşa ki selatin-i adl-ayin makbul ve müstahsen göre­ler. Zira her mansıb ve her dirlik ashabının sebeb-i maişeti olub ehl ü ıyal ve hıdmetkarla­rıyla Devlet-i aliyye-i padişahide oradan geçinüb gayri maişet tarafı yoktur. Bi-cürm ü gü­nah mansıbı elinden alınuh gayra verilecek ol derdmend aher sanata kadir değil fakir, hor ü zelil olub bi-tab ü tü van ve müstağrark-ı düyün-ı bi-payan olur. Sanata kadar dahi olsa padişah kulları reaya swanatına karışmak münasib degildir. Ser-rişte-i maişeti kat oluru­cak hali mükedder olub bir alay padişahide ola da kadimi ehl-i silah olub eban an ceddin uğur-ı hümayun-ı padşahide hıdmetler eden bir alay narndaran ve dilaveran fakir ve hor ü zelil olmak namus-ı saltanat-_ aliyyeye noksan değil midir? Eger ol ma'zul olan derdmend rüşvet verüb tekrar m ansı b alsa Ja-büdd verdiği akçeyi çıkarmaga say idüb zaruri zalim ve bed-ha-ı devlet olur. Malum-ı hümayun-ı şehriyari ola ki zulm ve rüşvet her kangı devletde ki peyda ü aşikar oldu, ol devlet harab ü yebab ve bergeşte-i rüzgar oldu. Bu cümle ahval

Page 13: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

Osma.nlı Nasi/ıatnamelerinde Ulema-Umera ilişkisine Yönelik Eleştiri ve Öneriler · 589

Ko çi Bey makam istikrarına dayanan genel yaklaşımını ilmiye reformu içinde vurgulamaktaydı. Ona göre eğer şeyhülislamlar ve kazaskerler an­cak makam kaygısı gütmeden hareket ederlerse şeriata ve kanuna uygun bir şekilde ilmiye makamlarını dağıtabilirlerdi. Bu bağlamda şeyhillisla­mın görevinde mümkünse hayat boyu kalması kazaskerlerin ise 10 ile 15 yıl sürelerle makamlarının korunması gerekmekteydi. Ayrıca İstanbul, Edirne ve Bursa gibi önemli şehirlerin kadılan da sebepsiz yere görevden alın.ma­malan, yaşlanmaları halinde itibariarına yakışır bir gelir verilerek emek­li edilmel~7ri gerekmekteydi. Ancak bu güvence içerisinde, yüksek ilmiye mensuplan makamlarının kendilerine getirdiği sorumluluğa uygun hare­ket edebilirlerdi. Nitekim devletin ahenk içerisinde çalışlığı ve kanuniann uygulandığı dönemler şeyhülislamlann makamlarından endişe etmedikle­ri hayat boyu görevlerinde kaldıklan dönemlerdi. Eğer yüksek ilmiye men­suplan aziedilme korkusu içerisinde olurlarsa, devlet içerisindeki hiziplere yakın durmaya çalışırlar ve görevlerini hakkıyla yerine getiremezlerdi.l261

Hırzii'l-Müluk'teki yaklaşım da Koçi Bey ve Gelibolulu Mustafa Ali ile benzerdi. Bu eserdeki tasvire göre kazaskerler aziedilme korkusuyla ha­reket ediyor hakka uygun davranmıyorlardı. Vüzeranın baskısı sebebiy­le ilmiye mansıplarının çoğuuluğunu devlet adamlarının himayesindeki

kütüb-i Tevarih de bu minval üzere tahkik ve beyan oıunmuşdur. El-hakk bu ikisi dahi ga­yet havf ü hazerolunacak ve hhanemanlar harab edici mel'un nesnelerdir. Bu mukaddeme dahi mukarrerdir ki, Devlet-i Aliyye-i padişahide ve din-i Mübin hıdmetlerinde olanlar eğer beyberbeyilerdir ve eğer sa ir mensabı padişahi ve hıdemat-ı hümayun erbabıdır. Man­sıblannda ziyadece dursalar ve bi-cürm ü günah mazul olduklannda yine yollanyla müft ü müccanen mansıba vasıl olacaklan malum edinseler kangı bi-din ve bi-insaf ve haindir ki zulm ü fesadı ve cevr-i ibadullahı intiyar eyleye. Eğer tabiatında ve hılkat-ı asliyyesinde zulm-ü fesad dahi var ise duyulduğu gibi hakkından gelineceğin ve icaletül vakt cezası görü[email protected] ve akçe ile halasa mecal olmayacağın yakinen billcek zulm ü adavete cesaret edemeyüb zaruri adil olur." Koçi Bey, Koçi Bey Risalesi, 206-208.

[26] "Ve sadn fetva mahalline müsadif olduktan sonra mn bad mazul olmazdı, zira fetva mansıbı aziz ve şerif ve güzide-i mensabı-ı ilmiyedir. Anın hürmeti gayre benzemez azi ü nasb kabul etmez. Ve her alim ol makama layık olmaz. Mukadd~ma şeyhill-islam olan kirnesneler menha-ı fazl-ı kemal olduğundan gayri natık-ı bilhakk olub padişah-ı alem-pe­nah hazretlerine daima nush-ı cemilden hali olmazlardı. Ve intizam-ı din ü devlete sai olub ahval-i ibadullah ile mukayyedler idi. Sadrı fetva böyle adem ile müşerref oldukta sonra müddetül ömr azi olanriıamak gerekdir. Eyülerin kadri bilinmek gerekdir. Ebus­suud efendi müddetül ömr mansıb-ı fetvadan azi olunmazdı. Ve isti.kamaet ve· diyanet olan kazaske.rler dahi on-onbeş yıl mansıbda olub mazul olduklannda yüz ellişer akçe taküd ihsan olunurdu. Bilad-ı selase kadılan ve sair hükkam-ı şeriat dahi nice zaman man­sıblannda her-karar olub bi vech azi olunmazlardı. Badel azi niceleri vazife ile niceleri birer medrese ile tekaüd ihtiyar edüb bakiyye-i ömürlerini ilm ü ibadet ile ve duai devlet-i padişah-ı İslam ile geçirirlerdi ... Nihayet ül emr bin üç tarihinden beri bu inti2am bozulu b mukaddema şeyhillislam olan Sunuilah efendi birkaç defa bivech mazul olub ve kazasker­ler dahi tiz tiz mazul olmağla yerine gelen azi havfına düşüb vükela-i devlet ile müdaraya muhtaç olub huzur-ı hümayunda hak sözü söylemekden kaldılar ve herleresin riayet-i ha­bnyla mukayyed oldular." Koçi Bey, Koçi Bey Risalesi, 154-155.

Page 14: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

590 · OSMANLI MEDRESELERİ: Eğitim, Yönetim ve Finans

cahillere veriyorlardı. Buna çözüm olarak padişahın doğrudan kazaskerle­re makam güvencesi vermesi gerekmekteydi. Eğer padişah doğrudan ka­zaskere güvence verir ve ilmiye mansıplarıru ehil ve bilgili kişilere dağıthğı sürece; onu makamında muhafaza edeceği sözünü verirse, ilmiyedeki ata­malar hakkaniyetli bir şekilde yapılırdı.l211

Denetim

Nasihatname yazarları ilmiyedeki bozulmarun önüne geçmek için, atamaların daha yakından takip edilmesini önermişlerdi. oe·netim konu­sunda farklı öneriler mevcuttu. Koçi Bey'e göre öncelikle millazernet da­ğıhmının denetlenmesi gerekmekteydi. Zira büyük kadılar mül!izemeti rüşvetle dağıtmaya başlamışlardı. Bu noktada mülazım sayısının kanun­larla sırurlandırılmasıru ve sonra da bu kanunlara sıkı sıkıya uyulmasıru önermekteydi.l281 .

Hırzü'l-Müluk'te makamların dağıtımı konusunda adayların her birinin öğrenim aşamalarırun, kimlerden ne kadar süre ders aldıklarının, kimden mülazim olduklarının, halen bilgi düzeylerinin ne durumda olduğunun tespit edilmesi ve bu bilgilerin deft~rlere kayıt edilmesi önerilmekteydi.

1

Bir makam boşaldığı zaman hemen bu defterlere bakarak, en uygun aday seçilmeli ve ataması yapılmalıydı. Böylece ilmiyedeki atamalar liyakat ve ehliyet esasına göre gerçekleşebilirdi.l291

[27] "Padişah-i din-penah Hazretlerinun zi.mmet-i ali-nehmetlerine vacibdir ki namus-i şer-i şeri.fi ihyave kanun-ı saltanat-ı muni.fi icra itmekte kemal mertebe ikdam ve ilitirnam huyurup kadı-asker efendilere: "Zinhar cemi menasıbı her vechile ehl-i ilm olup adalet ye istikametle maruf olan kirnesnelere tevcih eylenuz. Azi ve nasbıruzı benden bilup kimse­den havf itmeyinuz. Vuzera ve umera şefaatiyle ve bazı murtesiler iltimasıyla .bir cahile mansıb virmeyinuz, ehl-i ilm olup salih ve mutedeyyin olanlara virunuz. Şöyle ki ferman-ı hümayunuma mugayirna-mustahakka iltimas-ila mansıb viresiz, enva-ı satvet-i kahireye mazharolursız, diyu. tenbih ve tekid ve dayima tecdid huyurulıcak inşa Allahu teala, ule­ma ve reaya ahvali muntazam olup kadı-asker efendiler dahi memur oldukları hidmette mustakil olacak ferman-ı ali·şana mugayir iş itmeğe mecalleri kalmaz." Yücel, Hırzü'l-Mü­luk, 196.

[28] "Mevali mülazemeti satmayalar ve- herbirisi mülazemeti erbab-ı istihkaka vereler. Tarik-i ~ zaman-ı kalilde muntazam olur eh1 na-ehle galib olur. Ve mülazemetler dahi çok verilir oldu, arpalıklar, vazife! er, teşrifi hadis oldu ... Ve hher maddede mülaıemet ka­nundan ziyade olunur oldu. Bu asırda diyaneti veemaneti olmayan nice kazaskerler güne güne mulazemetler yazub ruz-nameçe-i hümayunu doldurdular. Ve nicelerine terakkiler edüb bir iki ylda bir yeni inülazimi yüz elli ye çıkardılar." Koçi Bey, Koçi Bey Risa/esi, s. 157

[29] "Bu takdirce ser-hayl-i ulemanun kamil ve hüs-mendi olan kadıasker e(endilere lazımdır ki kudat ve müderrisinden bi'l-fı'l mansub ve mazul olanları ve dahi mansıb tasarruf itmeyüp hala kaza ve medreseye talib olan mülazimleri ~samileri ve şöhretleri ile defter idüp her birinün ibtida-i zuhürları ne vech-ile olmıştır ve kimlere uğrayup her birin yanında ne mikdar zaman sugl itmiştir; kanun ve kliide üzere hareket idup kimden mülazım olmışbr ve hala cihet-ı ilmiyyesi ve keyfiyyet-i rasıhası ne tabakadadır, tamam malum idinüp her birinün ahvalin isminün altına mufassalan şerh virdükten sonra bir

Page 15: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

Osmanlı Nasilıatnamelerinde Ulema-Umera ilişkisine Yöııelik Eleştiri ve Öııeriler 591

Gelibolulu Mustafa Ali ilmiye kadrolannın cahillere verilmesinin önü­ne geçmek için adayların sınava tabi tutulmasını önermektedir. Alimler bir araya geldiklerinde ilmi konular konuşuldugunda zaten herkesin bilgisi ve fazileti ortaya çıkmaktadır. Bu noktada ınaharetli olanlardan padişah eser telif etmesini talep ederse ilmiyedeki durgunlugun önüne geçilecektir.l301

Sonuç

İlıniye teşkilahrun kurumsallaşması ve kapsamlı bir kariyer sahası hali­ne gelm~siyle birlikte, Osmanlı devlet adamları ilmiye ınakaınlarına nüfuz ederek kendi yandaşlarına bu makamları dağİtma çabasına girmişlerdi. Bu durum ilmiyenin, düşünce faaliyetlerinden ve liyakatten uzaklaşarak si­yasallaşınasına yol açmışh. İlıniyenin yaşadığı bu gerilerneye ç.are olarak Osmanlı nasihatname yazarlan ilmiye ariştokrasisinin bağımsızlığını tesis etmeyi ve makam dağıtımını sıkı bir denetim altına alınayı önermişlerdi.

Nasihatname yazarlanrun bu önerileri karşılıksız kalmamış, nihayet XVIII. yüzyılın başında III. Ahmet devrinde yayınlanan bir fermanla mü­lazeınet sistemi düzenlenmişti. Bu düzenlemeye göre, şeyhülislamiarın 16 olan mülazım kotası 3; kazaskerlerin 8 olan mülazım kotaları 2 olarak düzenlenmişti. Geri kalan ınüderrislerin ınülaz!ffi sayıları da sadece 1 ol a­rak belirlendi. Mülazım sayısının böyle sed bir şekilde sınırlandırılması, ilmiye aristokrasisine sıra dışı bir güç vermişti. Bu yeni sistemde yüksek alimler sadece en iyi tanıdıklan ve kendilerine en yakın gördükleri kişileri ın\Uazım olarak gösteriyorlardı. Bu dönemde yayınlanan bir diğer ferman­la, şeyhülislamlara ehliyetsiz mülazımları ayıklama yetkisi veriliyordu. Bu yetki ilk bakışta sistemdeki suiistimalleri önlemek amacıyla verilmiş olsa da, uzun vadeli etkisi ilmiye sınıfının merkezileşmesi ve tekelleşmesi oldu. Bu reformlar sonucuılda ilmiye kariyeri bütünüyle yeni bir karaktere

· büründü. İlıniye payeleri, devlet adamlarının kendi yandaşlarını yerleştir­dikleri rekabet alanları olmaktan kurtuldu fakat bu süreçte bu makamlar birer kamu vazifesi olmaktan çıkarak belli ailelerin eline geçerek kapalı bir şirkete dönüştü. XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde ilan edilen fermanlar sorırasında, ilmiye kadrolarına sahip fertler, varisierini belirleme gücüne

mansıb mahlul oldukta kimesnenün rişvetin almayup ve kimesnenün şefaatin kabül it­meyüp hernan ol deftere nazar idüp ol mansıba bir faik ve mümtaz ehl-i ilm talib olsa: "Sen mevtaden mülazimsin" ve yahud: "Zamanun azdır" dimeyüp, ol mansıbı ol ehl-i ilme virüp emsalinden müniikaşa idenlere: "M ansı b ehl-i ilmindir" di yü cevab vire" Yü­cel, Hırzii'l-Miilıık, 195. [30] " .. . Fela cerem padişah-ı alem ve şahen-şah-ı cem-hışm hazretlerine vacibdür ki, bu­nun gibilerden sal be-sal telifat ü asar taleb eyleyeler. Ve mansıb-ı cedid tevcih ol~du.kça muarızlarıyla imtihan buyular ki, herkesün meziyyet-i fazlı zahir ola." Gelibolulu Mustafa Ali, Nııslıatrls Selatiıı, 356. ·

Page 16: Osmanlı Medreseleriisamveri.org/pdfdrg/D277808/2019/2019_ERDOGANMC.pdf · Mahya Yayıncılık 80 "Osmanlı Medreseleri: Eğitim, Yönetim ve Finans" Yayına Hazulayanlar · Fuat

592 · OSMANLI MEDRESELERİ: Eğitim, Yönetim ve Finans

sahip oldular. Bu güç sayesinde ulema çocukları yaş ve vasfa yönelik kıstas­ları hertaraf ederek aile isimleri sayesinde müderrisliklerini garanti altına aldılar.

Sonuç olarak ilmiye sı.ı;ufırun içine kapanarak belirli ailelerin tekeline girmesi; aslında düşünce hayatını meşgul eden kapsamlı bit soruna, ulema kadrolarının devlet içi hiziplerin rekabet alanına dönüşmesine, yönelik ge­liştirilen çözümün bir parçasıydı. İlıniye kadrolarını, ümera ve vüzeranın etkisinden kurtararak, onların himayesindeki "cahillerin" ilmiye makam­larını ele geçirmesine mani olmak için; Osmanlı nasihatname yazarları il­miye teşkilatının bağımsızlaşmasını ve merkezileşerek kendi iç denetimini kurmasını savunmuşlardı. Bu talepleri XVIII. yüzyılın başında kabul gör­müş ve ilmiye sahası, ümera ve vüzeranın etkisinden kurtarılnuşh. Fakat bu süreç yüksek ilmiye bürokratlarına hem kendi varisierini doğrudan be­lirleme hem de ilmiyenin tamamını denetleme güc\i vermişti. Böylece ilmi­ye sınıfı XVIII. yüzyıldan itibaren belirli ailelerin tekeline girmişti.

KAYNAKÇA

Aııoııim Osmanlı Kroııiği. haz. Necdet Öztürk. İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2015. 1 Aşı/..1Jaşaoğlıt Tarihi. haz. Nihai Atsız. İstanbul: Ötüken Neşriyat. 2015.

Fleischer, Comeli H. Tari/ıçi Mustafa Ali Bir Osmanlı Aydın ve Bürokratı. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları. 2013.

Gelibolulu Mustafa Ali. Mevaidüıı-Nefais Fi-Kavaidil Mecalis. Düzenleyen Mehmet Şeker. Ankara: TTK. 1997.

Gelibolulu Mustafa Ali. Nuslıatii's Sel/itin. hazırlayan.Faris Çerçi, İstanbul: Büyüyen Ay Yayınevi. 2015.

Koçi Bey. Koçi BeıJ Risalesi. haz. Yılmaz Kurt. Ankara: Akçağ Yayınları. 2011.

Ltitfi Paşa. Asafname. haz. Ahmet Uğur. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığl Yayın­ları.1980.

Neşri Tarihi. haz. Mehmet Alt<ı;n Köymen ve Faik Reşit Unat. Ankara: TTK. 1987.

Ocak, Ahmet Yaşar. Osmanlı Toplumunda Zmdıklar ve Mülhidler 15-17. Yüzyıllar, İstan-bul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları. 201S.

Oruç Beğ Tarihi. haz. Necdet Öztürk. İstanbul: Bilge Kültür Sanat. 2014.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı İlmiye Teşkilatı. Ankara: TTK yayınları. 2015.

Yücel, Yaşar. Osmanlı Devlet Teşkilatımı Dair Kaynaklar Kitab-i Müstetab, Kitabu Mesali-lıi'l Müslifniıı ve Meııafii'l-Miinıiniıı, Hırzu'l-Mülük. Ankara: TTK Yayınları. 1988.

Zilfi, Madeline C. Dindarlık Siyaseti Osmanlı illeması Klasik Dönem Sonrası. Ankara: Birleşik Yayınevi. 2008.