Upload
ngokhuong
View
231
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
1
1.
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak
TOPRAK BİYOLOJİSİNİN KONUSU, ÖNEMİ VE
GELİŞİMİ
Yeryüzünde değişik iklim bölgelerinde ve farklı vejetasyonHata!
Yer işareti tanımlanmamış. örtüsü veya tarımsal uygulama altında
bulunan doğal veya tarımsal ekosistemHata! Yer işareti
tanımlanmamış. parçaları içinde yer alan farklı toprak grupları nitelik ve
nicelik bakımından oldukça değişken bir canlı bileşimi gösterirler.
Bitkiler, mikroorganizmalar, omurgalı ve omurgasız toprak hayvanları
bulundukları ortam içinde son derece karmaşık ekolojik ilişkiler
gösterirler. Toprak canlılarının kendi aralarında ve toprak kütlesinin
cansız kısmı ile bulundukları etkileşimler sonucu, topraklar özellik
kazanmakta ve gelişmektedirler. Organizmaların belirli bir çevre içindeki
davranışları temel olarak genel ekolojiHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kuralları ile açıklanabilir. Ancak toprak içinde oluşan
reaksiyonların karmaşıklığı, canlı türlerinin çok farklı özellikler
göstermesi nedeniyle toprak bilimi içinde mikroorganizma-faunaHata!
Yer işareti tanımlanmamış.-bitki-toprak kütlesi ilişkisinde süregelen
karmaşık süreçlerin nasıl oluştuğunu açıklıkla ortaya çıkarmada yeni
araştırma yöntemlerine gerek göstermektedir. İşte bu yaklaşımı ortaya
koyan "Toprak Biyolojisi", toprak organizmaları ve onların dünyasını
hedef aldığından saf biyolojiden ayrılmaktadır.
Ünlü biyolog Ernst Haeckel (1843-1919) organizmalar ile onların
çevreleri aralarındaki ilişkileri tanımlayan bilim dalını "Ekoloji" olarak
tanımlamıştır. Yukarıda yapılan tanımlar dikkate alındığında toprak
biyolojisi genel karasal ekolojinin daha iyi anlaşılmasına neden olmuştur.
Toprakta yaşayan organizmaların birbiri ile ve toprağın cansız
(abiyotikHata! Yer işareti tanımlanmamış.) kısmı ile ilişkilerinin
araştırılması ile toprak biyolojisi, "botanik", "mikrobiyoloji",
"zoolojiHata! Yer işareti tanımlanmamış." ve " toprak bilimi" arasında
bağlayıcı bir bilim dalı olarak görülmektedir. Belirli bir yaşam ortamında
(biyotopHata! Yer işareti tanımlanmamış.) bulunan tüm organizmaların
birliği "yaşam birliğiHata! Yer işareti tanımlanmamış." veya
"biozönose-biocoenose" olarak tanımlanır. Karasal (terrestrische-
2
terrestrialHata! Yer işareti tanımlanmamış.) ve sulara ait (aquatikHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) ekosistemler olarak tanımlanan yaşam
birlikleri bulunmaktadır. Değişik ekosistemlerde Biozönose içinde yer
alan çeşitli canlı toplumları (biozön-biocen), diğer bir deyimle
biyosönler bulunmaktadır.
Yaşam birlikleri hiçbir zaman yalnız olarak bulunmaz, mutlaka
bir yaşam ortamı (biyotopHata! Yer işareti tanımlanmamış.) ile
ekosisteme bağlı olarak bulunur.
Yaşam birliği ile yaşam ortamının bu ayrılmaz birlikteliği karasal
bir ekosistemHata! Yer işareti tanımlanmamış. kavramında ele
alındığında, belirli toprak canlılarının yokluğu veya eksikliği halinde bazı
toprak özellikleri, madde değişimleri gibi oluşum ve çevrim olayları
yürümeyecek ve sistem bir noktada işlevini yitirecektir.
Her bir yaşam birliğiHata! Yer işareti tanımlanmamış. üç büyük
ekolojik organizma grubundan oluşmaktadır:
a. Üretkenler (produzenten-producers): Yeşil bitkiler. Organik maddenin
oluşmasını sağlarlar.
b. Tüketgenler (Konsumenten-consumers): Hayvan dünyası. Organik
maddeler ile beslenirler.
c. Ayrıştırıcılar (Reduzenten-reducers): Mikroorganizmalar. Organik
maddeleri tekrar mineralize ederler.
Toprak biyolojik sistemi ele alındığında çok karmaşık bir bileşim
gösteren toprak canlıları ile (Franz 1913'te buna EDAFON-EDAPHON
adını vermiştir) ayrıştırıcılarının aktiviteleri başat nitelik göstermektedir.
Bir ekosistemHata! Yer işareti tanımlanmamış. veya ekosistem
parçalarında genel olarak kapalı bir madde döngüsü söz konusudur.
Çünkü böyle bir ekosistemde üretici tüketici ve ayrıştırıcı gruplar büyük
bir çeşitlilik içinde bir arada bulunurlar. Çevresel bir faktör bu grupların
birini veya fazlasını etkileyerek aktivitelerini değiştirdiğinde veya türsel
bileşimi değiştirdiğinde madde döngüsü tamamlanamaz ve açık bir
ekosistem yapısı ortaya çıkar. Örneğin moorHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşumu bu tür bir örnek olabilir. Bu oluşumda
ekosistem parçasındaki ayrıştırıcıların sayısal değer ve aktivitelerinde
öyle kuvvetli azalmalar olur ki, organik madde ayrışmaz ve ortamda
birikir.
3
Bir ekosistemde yaşam koşulları değişmediği sürece orada
bulunan türler ve bireylerin sayıları ortalama bir değerde dengede kalır.
Buna "yaşam beraberliği dengesi-biyosönetik dengeHata! Yer işareti
tanımlanmamış."adı verilmektedir. Ancak bu dengenin statik nitelikli
olmadığını ve dinamik karakter gösterdiğini hemen belirtmek
gerekmektedir.
Ekosistemdeki "yaşam beraberliği" nin bileşimini o çevredeki
besin maddeleri yarayışlılığı, su, hava, sıcaklık gibi yaşam ortamı
koşulları belirler. Bu koşulların optimalHata! Yer işareti
tanımlanmamış. nitelikte oluşu yaşam birliğinde büyük bir tür
çeşitliliğine neden olmaktadır. Bu durumda tek bir türe ait bireylerin
(individual) sayısal değerleri fazla olmamaktadır.
Çevre faktörlerinden biri veya bir kaçının bozulması nedeniyle tür
bileşimi bakımından fakir, fakat bazı tür veya türlere ilişkin
populasyonlarca zengin bir biyosönöz ortaya çıkar. Biyotopun belirli
özelliklerinin zaman içinde değişime uğraması ile buna adapte yeni
yaşam birlikleri oluşabilir. Bu eğilim sonucu belirli bir biyotopta değişik
nitelikli yaşam birlikleri ardışık (süksesyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış.-sukzessionen) bir şekilde ortaya çıkar.
İnsanların çeşitli kullanma etkinliklerinden dolayı değişime maruz
kalan kültür topraklarında doğal biyosonözlere nadiren rastlanır.
Çeşitli biyotopların kapsamındaki belirli toprak canlılarının nicel
varlığı üzerine çoğu kez tam bir tanımlama bulunmamaktadır. Fakat
topraklarda biyolojik olarak yönlendirilmiş değişim olayları yalnızca
organizmaların aktivitesine bağlı olup, günümüzde toprak biyolojisi
araştırmaları biyokimyasal ekolojiyi ön planda tutmaktadır.
Toprak yalnızca kum, siltHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
kil gibi mineral fraksiyonlardan ve çeşitli ayrışma düzeyindeki organik
maddelerden oluşmamaktadır. Topraklarda hem mikroskobikHata! Yer
işareti tanımlanmamış. boyutlarda ve hem de makroskobikHata! Yer
işareti tanımlanmamış. nitelikte karmaşık bir canlılar dünyası
bulunmaktadır. Çok sayıda bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış., algHata! Yer işareti
tanımlanmamış., virüsHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
protozoaHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi organizmalar yanında
mikroskobik büyüklükteki toprak omurgasızlarından omurgalı canlılara
kadar değişen toprak canlıları karmaşık bir etkileşim içinde toprakta
bulunurlar.
4
Toprak bu canlıların çoğalmaları ve varlıklarını sürdürmeleri için
iyi bir gelişme ortamıdır. Bu canlı varlıklar, toprağın gelişmesinde,
kimyasal-fiziksel niteliklerinde ve verimliliği üzerinde büyük rol
oynarlar. Topraktaki organizmaları ve bunların her türlü aktivitelerini
Toprak BiyolojisiHata! Yer işareti tanımlanmamış. bilim dalı inceler.
Toprağın bu biyolojik sistemi, toprak biliminin önemli bir bölümünü
oluşturmaktadır. Çünkü organizmalar olmadan toprağın oluşması ve
işlevlerini yerine getirmesi olası değildir. Mikroorganizmalar toprak
faunasının işbirliği ile çeşitli hayvan ve bitki kalıntılarını ayrıştırarak
başlangıçtaki mineral maddelerin açığa çıkmasında etken olurlar. Bu
esnada üretmiş oldukları metabolitlerHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ve ara ürünler ile toprağa yoğun bir biyokimyasal nitelik kazandırırlar. Bu
aktiviteler sonucu oluşan son ürünlerden çeşitli varlıklar, ama öncelikle
bitkiler yararlanır. Böylelikle doğal yaşam süreçleri işlevini sürdürür.
Toprakların verimliliği, toprakta bulunan organizma aktiviteleri
ve oluşturdukları reaksiyonların yönü ile çok yakından ilgilidir. Bitkilerin
gereksinimi olan karbon, azot, fosfor, kükürt, demir, magnezyum v.b
elementler, mikroorganizmalar yolu ile çeşitli sentez ve analizler
sonucunda onlara yararlı şekle çevrilir. Mikroorganizmalar bu tür
işlemleri kendi besin ve enerji gereksinimlerini sağlarken oluştururlar.
Örneğin mikroorganizmalar bitkilerin yararlanamadığı elementel azotu
(N2=dinitrojenHata! Yer işareti tanımlanmamış.) atmosferden tutarak
(fiksasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.) bitkilerin
yararlanabileceği şekillere çevirirler. Veya karmaşık yapıdaki bitkisel ve
hayvansal doku kalıntılarının ayrıştırılması ile bünyede tutulan karbon
CO2 şeklinde açığa çıkarılırken diğer besin elementleri de bu
mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. süreçleri sonucunda
serbest hale geçerler. Mikroorganizmaların karbon döngüsüne yapmış
oldukları bu katkı bitkilerin CO2'i kullanmaları ile regüle edilir ve bu
karbonun kullanılması ile yeni organik dokular oluşturulur.
Topraklardaki çeşitli mikroorganizmalar bazı salgıları ve filamentleri ile
toprak taneciklerinin daha iri "kırıntılar"halinde bağlanmasına neden
olurlar. AgregatHata! Yer işareti tanımlanmamış. adı verilen bu toprak
parçacıkları toprak yaşamı ve fiziksel koşullar bakımından çok önemli
olup, toprağın erozyondan korunmasından, toprak neminin korunmasına
ve kimyasal reaksiyonların niteliklerine kadar bir seri toprak olayının
etkilenmesine neden olurlar.
5
Uygun koşullarda bulunan topraklarda mikroorganizmalar ve
diğer bazı makroskobikHata! Yer işareti tanımlanmamış. canlılar,
toprağın verimliliğini arttırdıklarından özellikle doğal ekosistemlerde
vejetasyonun güçlü olmasını sağladıklarından, toprağı rüzgar ve su
aşınımından (erozyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.) korurlar.
Genel kanı toprak verimliliğinin toprak mikroflorasının olumlu gelişmesi
ile doğru orantılı olarak arttığı doğrultusundadır. Ancak, toprak
organizmalarının büyük yararları yanında, kültüre alınan topraklarda
bitkilere zararlı olan canlıların barındığı gibi, topraklarda bulunan
mikroorganizmaların bir kısmı insan ve hayvan zararlısı olarak toprakta
barınır ve uygun ortam buldukları durumlarda hastalık etkeni olurlar.
Toprakta yaşayan bazı mikroorganizmalar da, diğer canlıların
gelişmesini engelleyici rol oynayabilirler. Örneğin bazı mantarHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
türleri çıkardıkları antibiyotikHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
bakteriosinHata! Yer işareti tanımlanmamış., alkolHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve organik asitlerHata! Yer işareti tanımlanmamış.
gibi maddeler ile çeşitli toprak bakterilerinin üremelerini önleyebilirler.
Topraklar hem zararlı hem de yararlı mikroorganizmaları bir
arada ve belirli bir denge içinde barındırırlar. Günümüzde modern tarım
tekniği (toprak biyoteknolojisiHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
toprağın yararlı mikroorganizmalardan daha fazla yararlanma ve zararlı
olanların olumsuz etkilerinden korunma amacına yönelmiştir. Toprak
mikroorganizmalarının ekosistemHata! Yer işareti tanımlanmamış.
içindeki faaliyetlerinin daha iyi anlaşılabilmesi çabaları toprak biyolojisi
içinde "biyokimyasal ekolojiHata! Yer işareti tanımlanmamış."
araştırmalarına ağırlık verilmesine neden olmuştur.
6
2.
Prof.Dr.Koray Haktanır- Doç.Dr.Sevinç Arcak TOPRAK BİYOLOJİSİ VE İLGİLİ BİLİM DALLARININ
GELİŞİMİ
Toprak biyolojisi daha önce de vurgulandığı gibi mikrobiyoloji,
ekolojiHata! Yer işareti tanımlanmamış. (özellikle mikrobiyal ekoloji),
zoolojiHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve toprak biliminin çeşitli
dallarının konuları ile yakın bir bütünlük oluşturan bir bilim dalıdır. Bu
bilim dalının gelişimini anlayabilmek için burada sayılan diğer
disiplinlerin nasıl bir gelişim çizgisi gösterdiği bu bölümde kısaca gözden
geçirilecektir.
2.1. Toprak Mikrobiyolojisinin Gelişmesi
Mikroskobun Antonie Van Leeuwenhook (1623-1723)
tarafından keşfi ve mikrobiyolojinin doğduğu 17. yüzyıldan bu yana
toprakta mikroskobikHata! Yer işareti tanımlanmamış. bir canlı
7
populasyonun varlığı bilinmektedir. 18. yüzyılda bazı mikrobiyologlar,
toprakta organik maddenin ayrışmasından söz etmişlerse de, doğada
organik maddelerin mikroorganizmalar tarafından ayrıştırılması ve
mikropların da bitki ve hayvanların yaşam döngüsüne karıştığı,
19.yüzyılın ortalarında Fransa'da Louis Pasteur tarafından açıklanmıştır.
Pasteur'ün keşiflerinden sonra bu alandaki araştırmaların yoğunlaştığı
görülmektedir. Schwann ve Cargiard-Latour 1836-1838 yılları arasında
mikrobiyal ayrışmaHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
fermentasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. konularında önemli
çalışmalar yapmışlardır. Kützing (1837) asetikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. asitHata! Yer işareti tanımlanmamış. üretimi
üzerinde çalışmıştır. Toprak mikrobiyolojisi konusunda ilk ve en önemli
keşiflerden biri Pasteur'ün 1862 yılında nitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olayının toprak bakterilerince oluşturulduğunun
bulunmasıdır. M.Woronin 1865 'te baklagil bitkilerinin kök
yumrularında bakterilerin bulunduğunu saptamış, Hellrigal ve Willfahrt
1888'de bu bakterilerin baklagil köklerine topraktan geçtiklerini, köklerde
yumruların (nodülHata! Yer işareti tanımlanmamış.) oluşmasına neden
olduklarını ve atmosferdeki moleküler azotu fikse ettiklerini
bulmuşlardır. Aynı yıl içinde bu bakteriler Beijerinck tarafından saf
kültür olarak izole edilmiş ve Bacterium radisicola adı verilmiştir. Aynı
konuda çalışmaları ilerleten Frank ise 1890 yılında bu organizmalara
RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. (kökte yaşayan) ismini
vermiştir.
1880'li yıllar, Pasteur ve Robert Koch'un mikrobiyolojik
yöntemler konusundaki bulguları ve bunların araştırmalara girmesi ile
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. izolasyonlarında önemli
adımların atıldığı yıllar olarak görülmektedir.
Caron (1895), hastalık etkeni mikroorganizmaların tıp biliminde
ne kadar önemi varsa, toprak mikroorganizmalarının da toprak bilimi için
o düzeyde öneme sahip olduğunu vurgulamıştır. Omelianski (1902),
toprak bakterilerinin selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ayrıştırma özelliklerini saptamıştır.
Yirminci yüzyılın ilk yarısında tıbbi mikrobiyolojinin hızlı
gelişimi toprak mikrobiyolojisini de etkilemiş, özellikle ikinci dünya
savaşı yıllarında, toprak mikroorganizmalarından çeşitli antibiyotikler
elde edilerek, tıp alanında önemli gelişmeler sağlanırken dolaylı olarak da
toprak mikroorganizmalarının ekolojileri önem kazanmıştır. Ellili
8
yıllardan itibaren toprak mikrobiyolojisi ve toprak biyolojisi temel
kitapları akademik yayınlar arasında görülmektedir. Örneğin Burges
(1958) "Micro-organisms in the soil" (toprakta mikroorganizmalar) ve
yine 1958'de Krasilnikov'un "Soil micro-organisms and higher plants"
(toprak mikroorganizmaları ve yüksek bitkiler) isimli yayınları dikkat
çekici eserlerdir. Bunu kısa bir süre takiben Burges ve Raw (1967) "Soil
Biology" (toprak biyolojisi) kitabını yayınlamışlardır. Bu arada
Alexander (1961)"Introduction to Soil Microbiology" (toprak
mikrobiyolojisine giriş) ve Garrett (1963)'ın "Soil Fungi and Soil
Fertility" (toprak mantarları ve toprak verimliliği) eserleri bu konudaki
öncü yayınlardır.
2.2. Ekoloji Biliminin Gelişmesi
Ekoloji, biyoloji biliminin organizmalar ve onların çevreleri ile
olan ilişkilerini inceleyen bir bilim dalı olarak ortaya çıkmıştır. Diğer bir
deyimle ekolojiHata! Yer işareti tanımlanmamış. doğanın yapısını,
işleme tarzını incelemektedir.
Yunanca oikos (ev) ve logos (bilim) kelimelerinden türetilen
ekolojiHata! Yer işareti tanımlanmamış. teriminin bilimsel tanımı
yapılarak ilk kez 1869 yılında Alman biyoloğu Ernst Haeckel tarafından
kullanılmıştır. Ancak daha önceleri Fransız zooloğu Isodore Geoffroy
St. Hilarie ekolojinin tanımını yaparak ethology terimini kullanmıştır.
19.yüzyılda doğa ile ilgilenen araştırmacı ve bilim adamları
sayısında artış görülmektedir. Bu araştırmacılar genellikle kıtalar
faunaHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve florası ile çalışanlar ve
adalar biotası ile ilgilenenler olmak üzere iki grup oluşturmaktaydılar.
Alexander von Humboldt'un 1807 Güney Amerika kıtasının
tropikHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve ılıman kuşağında yapmış
olduğu beş yıllık araştırmaları 26 ciltlik dev bir eserde toplanarak,
bitkilerin dağılım coğrafyası konusunda çok önemli bir bilgi kaynağı
oluşturmaktadır. Bu eserler fauna ve floraHata! Yer işareti
tanımlanmamış. araştırmalarını büyük ölçüde canlandırmıştır. Bitki
besleme ve toprak verimliliği konularında ismi ilk olarak geçen bilim
adamlarından Justus von Liebig (1840), gübre etkisi yapan bazı
kimyasal elementlerin, bitki üretiminde sınırlayıcı etkilerini ortaya
koyarak, ekolojide biyotopik faktörlerin önemini vurgulamıştır. Spalding
(1872), böcek ekolojisi ve içgüdüsel davranış biçimleri incelemeleri
9
Verhulst (1838) populasyonların matematiksel modellenmesi çalışmaları
bu dönemde yeni boyut kazandırıcı çalışmalar olarak nitelendirilebilir.
Daha sonraları Henry Bates adında genç bir araştırmacı yine Güney
Amerika kıtasında tropik bölgede 1400 millik bir mesafeyi son derece
güç koşullarda ve onbir yıl boyunca inceleyerek geçmiş ve böcek
ekolojisi konusunda önemli katkılarda bulunmuştur. Edward Forbes
(1849) Ege denizindeki hayvan toplulukları ile Akdeniz bölgesinin flora,
fauna ve fosillerini araştırmıştır.
Adalar ekolojisi üzerine çalışanların en ünlüsü Charles
Darwin'dir. Tahiti, Galapagos, Yeni Zelanda, St. Helen ve Azor adalarını
inceledikten sonra elde ettiği ekolojik kavramların ışığında ünlü Evrim
Teorisi'ni açıklamıştır. Aynı ekolden Wallace ise Malaya takım
adalarının ekolojisi üzerine geniş çalışmalar yapmıştır.
Aynı yıllarda İngiliz doğa bilimcisi St. George Jackson Mivart
benzer tanımla hexicology terimini önermiştir.
İngiliz ekolojist Charles Elton ekolojiyi "Doğa Tarihi Bilimi"
olarak tanımlayıp "hayvanların sosyolojisi ve ekonomisi" ilişkisini ortaya
koymaktadır. Bir Amerikan bitki ekoloğu olan Frederick Clements ise
ekolojiyi "birlik (kommüniteHata! Yer işareti tanımlanmamış.) lerin
bilimi"olarak tanımlamaktadır. Alman ekoloğu Karl Friedericks " çevre
bilimiHata! Yer işareti tanımlanmamış." tanımını uygun görmektedir.
Çağdaş en önemli ekologlardan Amerikalı ekolojist Eugene Odum
ekolojiyi " Doğanın yapı ve işlevlerinin bilimi" olarak tanımlamaktadır.
Bu tanımlara bakılarak ekolojinin çeşitli disiplinleri birbirine bağlayıcı ve
disiplinler arası özelliği fark edilmektedir.
Tarihsel gelişim sürecinde ekolojinin bir bilim olarak tanınması
1900 yıllarına rastlamaktadır. Bununla birlikte ekolojiHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kapsamına giren olaylar ile ilgilenme tarih öncesi
insana kadar gitmektedir. İlkel insanlar avlanmak, besin maddelerini
toplamak ve uygun yerlere tuzak kurmak için hayvan davranışlarına ve
çevre faktörlerine ait bilgilere sahip olmak zorunda idiler. Keza eski
yunan Aristo doğa tarihi üzerinde durmuş ve belirli çevre koşulları ile
hayvan davranışları üzerine gözlemlerini öğrencilerine aktarmıştır.
Aristo'nun öğreticisi Theophrastus, çeşitli alanlarda bulunan
bitki tipleri ile bitki birlikleri üzerine gözlemler yaparak "ilk ekolog"
olma sıfatını almıştır. M.Ö. 300 yıllarında ekolojiHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ile ilgili bulunan gözlem ve kayıtlar, rönesans
dönemine kadar kaybolmuştur. 1790 tarihinde İsveçli Linneus'un bitki
10
gelişmesinde çevresel faktörler üzerine yazmış olduğu makaleler, 1742'
de Fransız araştırmacı ve bilim adamı Reamur'un karıncalar üzerine olan
gözlemleri ve 1789 da İngiliz Malthus'un insan populasyonları ile ilgili
gözlemleri, ekolojinin ilk evreleri ile ilgili gelişmelerdir.
19. yüzyılın son çeyreğinde, ekolojinin temel kavramlarından
ekosistemHata! Yer işareti tanımlanmamış., kommüniteHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kavramları gelişmiştir. Ekosistem kavramı ile ilk
düşüncelerin Von Humboldt'a kadar uzandığı belirtilmektedir. O
dönemlerde ekosistem kavramının olgunlaşması konusunda değişik
gözlem ve ifadelerin kullanıldığı görülmektedir. Örneğin Alman Mobius
deniz dibi organizma grupları için biyosönoz adını kullanmaktaydı.
Forbes göl ekosistemleri için mikrokozm ve Rus ekologlar Dokuchaev
ve Orozov karasal ve orman ekosistemleri üzerine çalışarak bunları
biosenosa şeklinde adlandırmaktaydılar.
Botanik yönünden kommüniteHata! Yer işareti tanımlanmamış.
kavramı ile ilgilenen araştırmacılar Lecoq, Sendtner ve Kerner' dir.
Yirminci yüzyılın başlarında kommünite çalışmalarının yoğunlaştığı
gözlenmektedir. Davenport (1903), Forbes (1907), Warming (1909),
Shelford (1907-1908) bu çalışmaların öncüleridir. Blackman’in (1905)
Ekolojik optimum, Shelford'un Fizyolojik ekolojiHata! Yer işareti
tanımlanmamış., Jennig'in (1904) İlkel hayvanların davranışları,
Clements'in (1916) Bitki türlerinde sıralı değişim kavramları bu
dönemlerde ekoloji bilimine yerleşmiştir. Çağdaş ekoloji özellikle
Charles Elton'un (1927) Hayvan Ekolojisi isimli yapıtı ile önemli bir
ivme ve yön kazanmıştır. Elton canlı ile onların çevre uyumlarını
gözlemleyerek, bu uyumların Darwin görüşleri ve evrim ile ilgili
olduğunu belirtmiştir.
Tansley (1935), Allee ve ark. (1949), Andrawartha ve Birch
(1954), Gausse (1934), Lack (1954), Lotka (1954), Kormondy ve
McCormick (1981) ekolojiHata! Yer işareti tanımlanmamış. biliminde
temel yapıtları ve kavramları ortaya çıkaran kişiler olarak
değerlendirilebilir.
2.3. Toprak Zoolojisinin Gelişmesi
Bu bilim dalının tarihsel gelişimi bu konudaki öncü çalışmaları ile
tanınan Ehrenberg ile yaklaşık 120 yıl önce başlamıştır. Ehrenberg o
dönemlerde toprakta yaşayan küçük hayvansal canlıların aktiviteleri ve
11
bunun önemi üzerine eserler vermiştir. Geçen yüzyılın seksenli yıllarında
bu konudaki iki bilimsel eser büyük önem taşımaktadır. Bunlardan
birincisi Miller'in (1887) "Doğal Humus Formları ve Bunların
Toprak ve Vejetasyon Üzerine Etkileri" konulu eseridir. İkinci eser ise
Darwin'in 1882 de yazdığı "Solucanların Aktiviteleri Yolu ile Tarla
Topraklarının Etkilenmesi ve Bu Organizmaların Yaşam Tarzları
Üzerine Gözlemler" dir. Diğer doğal bilimlerdeki gelişmeler gibi toprak
zoolojisi konusunda detaylı çalışmalar, bazı inceleme yöntemlerinin de
gelişmesi ile çağımızda derinlik kazanmıştır. 1930 yılında
Bornebusch'un "Orman Topraklarının Faunası" isimli tanınmış
eserini takiben, 1936 yılında Frenzel "Çayır Topraklarının Hayvanlar
Dünyası Üzerine Bir Araştırma" konulu eserini yayınlamıştır. Ancak
toprak zoolojisi araştırmalarının asıl gelişme döneminin başlangıcı olarak
France'ın çalışmaları ve Edafon (Edaphon) kavramını belirlemesi
gösterilmektedir. Yine 1930'da Feriedrichs'in "Topraktaki Hayvanlar
Dünyası, Etkileri ve Ekonomik Önemleri" ve "Tarım ve Orman
Zoolojisinin Ana Hatları" konulu eserleri ile bu konuda gelişmeler
sağlandığı görülmektedir. Benzer konulu bir çalışma da 1931 yılında
Hoffman tarafından yayınlanmıştır (Önemli Toprak Hayvanlarının
Yaşamı ve Etkileri). Çağdaş çalışmaların içinde ilk kez Wurmbach
(1957) Toprak faunası üzerine özel bir bölüm ayırmıştır. Kısa zaman
araları ile Kevan (1962), Scahller (1962), Dunger (1964), Palissa
(1964) toprak zoolojisi dalında yeni eserler vermişlerdir. Çok sayıdaki
değerli yayınlar arasında Miller (1965)'in sayısız çalışmalarının özel bir
yeri bulunmaktadır. Bu yayınlarda Toprak Biyolojisinin üç önemli yan
disiplinden oluştuğu ve bunların toprak bakteriyolojisi, toprak mikolojisi
ve toprak zoolojisi oldukları vurgulanmakta ve bu canlı yaşamlarının
toprakta iklim, fizik ve kimyasal faktörlerin etkisi altında oldukları
belirtilmektedir. 1967 yılında Burgess ve Raw "Toprak Biyolojisi"
isimli eserlerini yayınlayarak bu konuda mikrobiyolojik, botanik ve
zoolojik yaklaşımları birlikte yorumlayarak yeni boyutlar
kazandırmışlardır. Böylelikle toprak biyolojisi ekolojik bir bilim dalı
olarak günümüzdeki konumuna kavuşmuştur.
2.4. Biyolojik Sistemler, Basamakları ve Biyolojik Spektrum
Biyolojik sistemler incelendiğinde, bazı alt sistemlerin birleşerek
bir üst düzeydeki sistemi oluşturdukları görülür. Bu sistemler
12
yelpazesinin bir ucunda hücreyi oluşturan alt sistemler (gen
sistemleriHata! Yer işareti tanımlanmamış.) bulunur. Hücreler çeşitli
şekillerde bir araya gelerek, bir üst düzeydeki sistemi yani dokuları
oluştururlar. Modern ekolojiyi iyi anlayabilmek için canlıların
oluşturduğu organizasyon derecesini göz önünde bulundurmak gerekir.
Canlılar organizasyon derecesine göre sıralanacak olursa Biyolojik
SpektrumHata! Yer işareti tanımlanmamış. tanımı ortaya çıkar (Şekil
2.1).
Biyotik Genler Hücreler Organlar
Bileşenler Organizmalar Populasyonlar Kommünitler
Abiyotik
Bileşenler
Madde Enerji
Genetik
Sistemler
Hücre
Sistemleri
Organ Sistemleri
Biyosistemler
Organizma
Sistemleri
Populasyon
Sistemleri
Ekosistem
Şekil 2.1. Biyosferde Biyolojik Spektrum Düzeyleri
Ekolojinin kapsamına giren en küçük birim organizmadır. Canlı
dünya için kullanılan terim biyosferdir. Ancak ekologlar biyosferin
ekolojik bir sistem olduğunu vurgulamak amacı ile ekosferHata! Yer
işareti tanımlanmamış. tanımını kullanmaktadırlar. Ekosferdeki tüm canlı
türleri çeşitli ekolojik ilişkiler ile birbirlerine bağlıdırlar. Bu nedenle
biyolojik spektrum içinde bulunan her düzeydeki sistem, bir üst düzeye
bağımlı olma niteliğini taşımaktadır. O halde ekolojik sistemler, değişik
türde organizmalar ile onların cansız çevrelerinin oluşturduğu ve bir
bütün olarak ele alınabilen birimlerdir. Ekolojik sistemlere kıcaca
ekosistemHata! Yer işareti tanımlanmamış. denmektedir. Ekosistemin bir
bütün olarak işleyişini incelemeden önce, ekosistemi oluşturan öğeleri
tanımak gerekmektedir. Giriş kısmında da belirtildiği gibi tüm
ekosistemler şu temel öğelerden oluşmaktadır.
13
1.Canlı (biyotikHata! Yer işareti tanımlanmamış.) öğeler
a. Üreticiler(Fotosentetik bitkiler)
b. Tüketiciler (Birincil tüketiciler:Herbivor organizmalar).
c. Ayrıştırıcılar (İkincil tüketiciler: Karnivor organizmalar).
2.Cansız (abiyotikHata! Yer işareti tanımlanmamış.) öğeler
a. Anorganik maddeler
b. Organik maddeler
c. Fiziksel (çevresel) koşullar
Bütün biyolojik sistemler gibi, ekosistemler de açık sistemlerdir.
Ekosistemin işlevini sürdürebilmesi için kendi dışından enerji sağlamak
durumundadır. Bu dış enerji kaynağı güneş (ışık) enerjisi olmakla
birlikte, bu şekli ile ekosistemler tarafından kullanılamaz. Birincil veya
temel üreticiler olan fotosentetik bitkiler bu düzeyde devreye girerek
radyant enerjiyi kimyasal enerjiye çevirirler. Bir ekosistemde ışık
enerjisini fotosentezHata! Yer işareti tanımlanmamış. yolu ile sürekli
olarak kimyasal enerjiye dönüştüren yeşil bitkiler olmadığı takdirde, bu
tür bir sistem uzun süre bağımsız olarak varlığını sürdürme yetisine sahip
değildir. Toprak ekosistemini oluşturan canlı öğeler ile abiyotikHata!
Yer işareti tanımlanmamış. öğeler hakkında detaylı bilgiler konular
ilerledikçe verilecektir. Ancak başlangıçta fiziksel koşullar ve etkileri
hakkında genel olarak şu bilgiler verilebilir:
Ekosistemi etkileyen ve canlı davranışlarını belirleyen fiziksel
koşullar şunlardır:
a. Isı
b. Işık
c. Yağış
d. Ortamdaki nem düzeyi
e. Hava ve su kütlelerinin genel hareketleri
Fiziksel parametreler, canlıların ekosferdeki coğrafi dağılım ve
miktarlarını geniş bir şekilde etkilemektedir. Her organizma, kendi
evrimsel tarih süreci içinde belirli koşullara uyum sağlamıştır. Bu
koşulların sağlanması ile organizmalar gelişim ve aktivite yönünden
sistem içinde belirli populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
düzeylerinde bulunabilmektedirler. Yine organizmalar, içinde
bulundukları çevre koşullarının göstermiş olduğu belirli düzeydeki
14
değişimlere de uyum sağlayabilir veya direnç gösterebilirler. Şüphesiz her
organizmanın çevre koşullarının değişmesi veya bozulmasına karşı
göstermiş olduğu tepki farklıdır. Toleransı yüksek olan organizmalar
ekosferde çok geniş alanlara yayılabilirler veya çevre koşullarında
meydana gelen şiddetli değişimler öncelikle duyarlı türlerin aktivite ve
yaşam faaliyetlerine engel olur.
2.5. Ekosistemlerin İşlevleri
Tüm ekosistemlerde canlı ve cansız öğeler üç temel işlev ile
birbirlerine bağlanırlar. Bunlar;
a. Enerji akımı
b. Kimyasal madde döngüleri
c. Populasyon denetimleri dir.
Genel olarak ekosistemde enerji akışı şu basit şema ile gösterilebilir:
Güneþ EnerjisiTemel (Birincil)Üreticiler
Ayrýþtýrýcýlar
Isý
Isý
BirincilTüketici
Isý
Ýkincil Tüketici
Isý
Ekosistemdeki madde döngüsü, enerji çevriminden farklılık
gösterir. Zira sistem içindeki inorganik maddeler fotosentezHata! Yer
işareti tanımlanmamış. sonucu organik maddeye çevrildikten sonra
şayet ekosisteme bir müdahale yoksa bunun büyük bir kısmı tekrar
mineralize olmak üzere sistemde kalır ve tekrar tekrar ekosistemin
gelişmesi için kullanılabilir. Oysa enerji akışında termodinamikHata!
Yer işareti tanımlanmamış. yasalara göre, her ekolojik grup işlevini
sürdürürken bir miktar enerji iş yapamayacak düzeyde ısı enerjisi olarak
serbest kalır. İşte bu nedenle ekosistemlerin dış enerji girdilerine
15
gereksinimi vardır. Ekosistemdeki madde döngüsü çok genel ve
basitleştirilmiş olarak ekolojik gruplar arasında şu şekilde bir döngü
gösterir:
Birincil Üreticiler Birincil Tüketiciler İkincil Tüketiciler
Ayrıştırıcılar
Populasyon denetimi : Bir ekosistemdeki canlı öğeleri oluşturan
bitki ve hayvan populasyonlarının denetimi olayı, sistemin dengeli bir
bütün olarak işleyişini sağlamaktadır. Populasyon denetimi sistem içinde
bulunan geri besleme mekanizmalarının varlığı ile oluşmaktadır. Bu geri
besleme mekanizmalarını oluşturan ilişkiler, canlılar arasındaki
simbiyozHata! Yer işareti tanımlanmamış., rekabetHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya avcılık gibi ekolojik ilişkilerden olduğu kadar
canlı ve cansızlar arasındaki interaksiyonlardan da oluşmaktadır.
Ekosistemdeki enerji ve substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yeterliliği halinde canlı populasyonu, diğer çevre
koşulları da uygun ise optimalHata! Yer işareti tanımlanmamış. bir
gelişme gösterir.
Çevre koşullarındaki değişimler, besin arzının azalması, hastalık
ve yaşam alanındaki bozuklukların belirmesi ile sistem populasyonunu
daralmaya yönlendirir. Bunun sonucunda bütün tür bireylerinin zarar
görmesi yerine, türün devamını sağlayabilecek düzeyde bir
populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. dağılımı ile
ekosistemHata! Yer işareti tanımlanmamış. unsurları korunmuş olur.
3.
16
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak TOPRAK ORGANİZMALARI VE EKOSİSTEM
KAVRAMI
Ekolojistlerin temel görevi ekosistemleri tanımlamak, yapı ve
işlevlerini açıklamak ve yapısal nitelikler ile işlevsel olaylar arasında ilgi
oluşturmaktır. Bir ekosistemin tanımlanmasında yapı (strüktürHata! Yer
işareti tanımlanmamış.) terimi, ortamda bulunan organizmaların çeşit
ve sayıları ile onların ilişkilerini kapsamaktadır. Bu nedenle sistemdeki
inorganik maddelerin miktarları ile bunların sistemi oluşturan bileşenler
arasında nasıl dağıldığının bilinmesine gereksinim bulunmaktadır.
Örneğin bir çayır sistemi bir ormandan çok farklı bir yapı gösterir. Bu iki
sistemdeki bitki ve hayvanların farklı olması yanında madde içeriği,
madde döngüsü hızı ve diğer biyotopHata! Yer işareti tanımlanmamış.
nitelikleri çok değişiktir. Orman sisteminde çayır sisteminden çok daha
fazla biyolojik kütle (bio-massHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
bulunurken, çayır sisteminde birim zamanda döngüye giren biyolojik
kütle miktarı daha fazladır. Bu örnek, ekosistemlerin birbirlerinden
yapısal bakımdan nasıl temel ayrımlar gösterdiğini ortaya koymaktadır.
Ekosistemler arasındaki işlev farklılığı ise yapısal özellikler gibi
kolay belirlenir nitelikte değildir. İşlevsel olaylar enerji sağlanması ve
aktarımı (transfer), su ve besin maddelerinin alımı ve döngüleri dir.
İşlev (function) terimi, olaylara katılan enerji ve maddenin oranlarını,
sistemde enerji ve maddenin aktarımı ve döngüsü veya biriktirilmesini
ifade etmektedir.
Toprakta yaşayan canlılar bu tanıma ne kadar uymaktadırlar? Bu
soruya yanıt verebilmek için toprak canlılarının taksonomik
dağılımlarının, işlevlerinin ve ekolojik gruplara ait özelliklerinin
bilinmesi gerekmektedir.
Özellikle ekolojik gruplar olarak tanımlanan üretici
(producersHata! Yer işareti tanımlanmamış.), tüketici (consumersHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) ve ayrıştırıcı (decomposersHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) grupların toprak canlıları bakımından nasıl bir içeriğe
sahip olacağının belirlenmesi, ekolojik bilgilerin toprak sistemine
uygulanmasında büyük önem taşımaktadır. Ekolojiden bilindiği gibi,
üreticiler genelde yeşil bitkiler olup, güneş enerjisinden yararlanarak basit
inorganik bileşikleri karmaşık organik maddelerin oluşturulmasında
kullanırlar. Tüketiciler hayvanlar olup, bitkisel ürünü besin olarak
17
değerlendirirler. Bu nedenle hayvanlar doğrudan otcul (herbivorHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) ve dolaylı olarak da etçil (carnivorHata! Yer
işareti tanımlanmamış.) tüketici gruplarıdır. Ayrıştırıcılar ise
mikroorganizmalar ve küçük hayvanlar olup, toprağın üstünde ve
içindeki karbonlu kalıntıları inorganik duruma çevirirler. Tanımlanan bu
üç grup, ekosistemHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşenlerinin
(komponentHata! Yer işareti tanımlanmamış.) yalnızca üç işlevsel
grubunu temsil etmeyip aynı zamanda her biri ekosistemin yapısal
öğeleridir. Bunlara ilave olarak dördüncü bir yapısal bileşeni ekosistem
unsurlarının içine katmak gerekmektedir. Bu öge cansız (abiyotikHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) maddeler olup toprağın mineral kısmı,
toprak suyu, toprak atmosferi ve ölü organik maddeyi içermektedir.
Tanımlanan ana yapısal ve işlevsel gruplar, bütün ekosistemlerde
genel olarak yaygın olmakla beraber, her bir sistem kendi niteliklerini
kendisi oluşturur ve şekillendirir. Buna örnek olarak karasal ve su
ekosistemlerinin ana özelliklerinin çelişen kısımları verilebilir. Örneğin
toprak (Karasal) atmosferi bileşimi her iki sistem için genel olmakla
birlikte, toprakta organizma aktivitesi nedeniyle bileşimi farklıdır. Ancak
karasal ekosistemde abiyotikHata! Yer işareti tanımlanmamış. kısım
toprak ve yüzey döküntülerinden oluşurken, su sisteminde abiyotik kısım,
su ve onun içermiş olduğu çözünmüş tuzlar, partikülHata! Yer işareti
tanımlanmamış. organik maddeler ve dipçökelleri (sedimentHata! Yer
işareti tanımlanmamış.) dir. Karalar üzerinde ototrofik bileşen
(komponentHata! Yer işareti tanımlanmamış.) yeşil bitkiler tarafından
temsil edilirken, denizlerde ototroflar fitoplanktonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olarak bilinen mikroorganizmalardır.
Bunun yanında her iki sistemde de tüketici ve ayrıştırıcı
bulunmakla birlikte bunların sayı ve çeşitleri tamamen farklılık gösterir.
3.1. Toprak Organizmaları ve Ekosistem Yapısı ile İlgileri
Karasal ekosistemdeki mikroorganizmaların çoğu toprakta
bulunur ve bu tür ekosistemlerin mikrobiyolojisi geniş ölçüde toprak
mikrobiyolojisi olarak kabul edilir. Bu ifade mikroorganizmaların başka
yerlerde- örneğin yeşil bitkilerin yaprak yüzeyinde-olamayacağı anlamına
gelmemelidir. Ancak bu tür ortamlardaki organizmaların biyokütlesi ve
sayısı toprakla kıyaslandığında çok küçüktür. Olağan dışı habitatHata!
Yer işareti tanımlanmamış. koşullarında bulunan likenler, algler ve
18
yosunlar hariç tutulacak olursa, karasal ekosistemin birincil üreticileri
vaskülerHata! Yer işareti tanımlanmamış. bitkilerdir. Olgun
ekosistemlerin çoğunda belirli bir vejetasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. süresinde bitkiler tarafından üretilen organik maddenin
büyük kısmı doğrudan toprağa döner. Ancak yoğun otlatma altındaki bir
çayır ekosisteminde, birincil üretimin büyük kısmı üretici-ayrıştırıcı
işlevinin dışında kalır. Doğal ekosistemlerde organik kalıntılar, toprak
hayvanları ve mikroorganizmaların ortak aktiviteleri sonucunda ayrışır ve
toprağa katılırlar.
Madde ve enerjinin "toprak-canlı" sistemi arasındaki kimyasal
dönüşümüne ilişkin çalışmalarda, mikroorganizma sayıları nadiren yeterli
olup, biyokütleHata! Yer işareti tanımlanmamış. kavramı ekolojik
öneme sahip daha iyi bir ölçüdür. Bu durumda da mikroorganizmalar
tekrar dominantHata! Yer işareti tanımlanmamış. grup olarak ortaya
çıkmaktadır. Omurgasız toprak faunasının biyokütlesi her zaman
mikroorganizmal biyokütleden az olmaktadır.
Pek çok karasal ekosistemin toplam biyokütlesine görece
mikroplar, küçük bir yapısal ünitedir. Örnek bir çayır sisteminde
mikroorganizmaların toplam biyokütlesi 7.4x102 g/m2 olup bu sistemin
toplam biyokütlesinin % 15-20 kadarını oluşturmaktadır. Gerçek çayır
sistemlerinde ise bu değer çok daha azdır. Hatta odunsu dokunun biriktiği
orman ekosisteminde mikrobiyal biyokütleHata! Yer işareti
tanımlanmamış. toplam biyokütlenin % 2 veya 3`ünü ancak aşar.
Bu değişik oranlardan dolayı mikroorganizma biyokütlesi,
çalışmalarda tek bir değerlendirme ölçütü olarak ele alınmayıp, ayrıca
mikrobiyal aktivitenin bir ölçüsü olarak "karbon dioksit çıkış oranıHata!
Yer işareti tanımlanmamış."gibi ölçütler veya "populasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. yoğunluğu" ölçümleri ele alınmaktadır.
3.2. Ekosistem İşlevinde Toprak Organizmaları
Toprak biyokütlesi tek başına organizmaların işlevsel aktiviteleri
için çok güvenilir bir ölçüt değildir. "Metabolik aktiviteHata! Yer işareti
tanımlanmamış."ile "biyokütleHata! Yer işareti tanımlanmamış."
arasında her zaman iyi bir korelasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bulunmamaktadır. Pek çok karasal ekosistemde mikroorganizmalar ile
toprak hayvanları, toplam biyokütlenin sadece küçük bir kısmını
oluşturmalarına karşın, metabolik bakımdan çok aktif olmaları nedeni ile
19
kimyasal elementlerin döngü ve değişiminde (turnover and
transformationHata! Yer işareti tanımlanmamış.) büyük öneme
sahiptirler.
Elementlerin döngüsü ekosistemdeki iki temel işlevden biridir.
Diğeri ise enerji akışıdır. Toprak organizmaları ikinci işlevde de yaşamsal
bir öneme sahiptirler. İki işlev arasındaki en önemli ayrım enerji akışı
işlevinde enerjinin dereceli olarak ısıya dönüşerek sistemden
kaybolmasıdır. Oysa kimyasal elementler gibi maddeler, tekrar tekrar
sistem içinde kullanılma olasılığı gösterirler. Şüphesiz bu ifade madde
döngüsünün tamamen kapalı olduğu anlamına gelmez, yıkanma, gaz
şeklinde kayıplar ile ekosistemden madde çıkışı olabilir.
3.3. Enerji Akışı ve Organik Madde Ayrışması
Toprak ekosistemindeki enerji akışı doğrudan topraktaki organik
madde birikmesi ve ayrışması ile ilgilidir. Ekosistem tarafından birim
zamanda fikse edilen organik madde miktarı üretim gücünün
(verimliliğin) bir ölçüsüdür. Birincil üretim fotosentezHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yolu ile sağlanır ve bunun iki bileşeni vardır:
a. Net üretim
b. Brüt üretim
Birinci bileşen, sistem içinde biriken organik madde oranını,
ikinci bileşen ise sistemde fikse edilen madde oranını belirtmektedir.
Bundan dolayı brüt üretimden, birim zamanda birincil üreticilerin
solunum için kullanmış oldukları enerji çıkarılırsa net üretim miktarı elde
edilir. Bu değerlendirmede çevreye salgılanan metabolitlerHata! Yer
işareti tanımlanmamış. dikkate alınmamaktadır ve bunlar şüphesiz
biyokütleHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak toplam
ekosistemHata! Yer işareti tanımlanmamış. biyokütlesi yanında
önemsizdir. Ancak toprak ekosisteminde bu tür salgılar büyük öneme
sahiptir. Çünkü özellikle bitki kök bölgesinde (rizosferHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) yaşayan mikroorganizmalar, kök salgılarını enerji ve
besin kaynağı olarak kullanırlar. Bunun sonucunda mikrobiyal
populasyonların gelişme ve aktiviteleri artar. Bu etki dolaylı olarak
madde döngüsü hızına da etki yapar. Bu konu daha ileride toprak
20
organizmaları ve ekosistemin enerji bütçesi bölümünde tekrar ele
alınacaktır.
Topraklardaki organik madde ayrışması olayı, çevresel
faktörlerden kuvvetle etkilenir. Artan toprak sıcaklığı mikrofloranın
metabolik aktivitesini uyarır ve mineralizasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (organik maddenin karbon diokside çevrimi) olayları
hızlanır. Bu nedenle sistemden oluşan enerji akışında artma olur.
Topraktaki bitki ve hayvan kalıntılarının ayrışması karmaşık olaylar olup
buna hem mikroplar ve hemde toprak faunası katılır (Şekil 3.1).
Toprak hayvanları hem tüketici hem de ayrıştırıcı olarak ikili bir
görev yapmaktadırlar.
Organik madde ayrışmasında iki büyük mikroorganizma grubu
etkin bir şekilde yer alır. Bunlar mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (fungiHata! Yer işareti tanımlanmamış.) ve bakteriler
(bacteria) dir. Her iki grupta salgıladıkları eksoenzimlerHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yolu ile aynı temel mekanizmayı kullanarak çözünmez
durumda olan substratları hidrolizHata! Yer işareti tanımlanmamış.
yolu ile ayrıştırırlar. Karasal ekosistemde organik maddenin ana bileşeni
olan selülozik bitki kalıntılarının ayrışmasında, mantarların fiziksel
organizasyonu bakterilerden daha avantajlı görülmektedir. Bakteriler de
eksoenzimleri ile bitki dokularını çözebilmelerine rağmen, bitki
dokularının arasına girebilecek mekanizmalardan yoksundurlar. Oysa
mantarlar hem kimyasal yönden hemde hifleri yolu ile mekanik basınç
oluşturarak bitki dokularını daha hızlı bir şekilde ayrıştırırlar.
21
BitkiKalýntýlarý
Organik DöküntüFaunasý
FaunaKalýntýlarý
Dýþkýlar
BakterilerMantar
MantarKalýntýlarý
BakteriKalýntýlarý
Protozoa
Ýnorganik BesinHavuzu
Bakteri,
Mantar
Protozoa
Kalýntýlarý
Şekil 3.1. Toprakta detritusHata! Yer işareti tanımlanmamış. besin zinciri
Sadece anaerobikHata! Yer işareti tanımlanmamış. ortamlarda
(habitatHata! Yer işareti tanımlanmamış.), örneğin suyla doygun
peatHata! Yer işareti tanımlanmamış. topraklarda selülotik
bakterilerHata! Yer işareti tanımlanmamış. mantarlardan önce gelirler.
Ancak topraklarda mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesinin yalnızca organik
madde ayrışması ile ilgili olduğu düşünülmemelidir. Toprakta
mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış. (mycorrhizaHata! Yer
işareti tanımlanmamış.) türünden mantarlar organik madde ayrışmasına
katılmazlar. Ancak bu ve benzeri grupların da ekolojik görevleri olup,
22
örneğin besin maddesi döngüsünü kuvvetli bir şekilde etkilerler.
Topraklarda mikroorganizmalar tarafından yürütülen pek çok işlev
bulunmaktadır. Enerji sağlamak amacı ile bakterilerin organik bileşikleri
oksidasyonu bunlardan yalnızca biridir. Bitki ve hayvan türünden
makroskobikHata! Yer işareti tanımlanmamış. organizmalar sadece iki
çeşit enerji oluşturan metabolik olaydan sorumludurlar. Bunlar
fotosentezHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve solunumdur. Fakat
çeşitli bakteri grupları biyosentezHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
gelişme için enerjinin tutulması ve kullanılması için değişik
mekanizmalar kullanırlar. Çizelge 3.1'de mikrop dünyasında bulunan
enerji üreten olaylar özetlenmiştir.
3.4. Besin Döngüleri
Ekosistemi oluşturan canlı ve cansız unsurlar arasındaki kimyasal
element değişimleri besin maddesi döngüleri olarak tanımlanır. Küresel
düzeyde bu döngüye biyojeokimyasal döngüHata! Yer işareti
tanımlanmamış. denmektedir. Mikrobiyal biyokütleHata! Yer işareti
tanımlanmamış. toplam biyokütleye oranla küçük bir fraksiyonHata!
Yer işareti tanımlanmamış. oluşturmasına karşın bu elementlerin
döngüsünde mikrobiyal aktivite büyük bir öneme sahiptir. Besin maddesi
döngüleri ilerideki bölümlerde etraflı olarak ele alınacaktır.
Bakteriler, mantarlar ile birlikte Çizelge 3.1'de verilmiş olan
oksidasyonları gerçekleştirdikleri gibi, yalnızca belirli bir
ekosistemHata! Yer işareti tanımlanmamış. parçasında değil, fakat tüm
bir biyosferde elementlerin jeokimyasal döngülerinde büyük öneme
sahiptirler. Bakteri ve mantarların jeokimyasal döngülerde neden çok
etkin unsurlar olduğunu açıklayabilmek için, onların fizikokimyasal
niteliklerini araştırmak gerekmektedir. Bu mikroorganizmalar küçük
boyutları ve büyük populasyonları nedeniyle çok geniş bir yüzey-hacim
oranına sahiptirler. Bu özellik organizma hücreleri arasında süratli bir
madde değişimine imkan sağlamaktadır. Ayrıca bu organizmaların üreme
zamanlarının dakikalar ile ölçülmesi, süratli üreme oranı ve çok değişik
habitatlarda yayılmış olmaları nedeni ile biyosferdeki temel döngü
aktivitelerini gerçekleştirmelerinde dominantHata! Yer işareti
tanımlanmamış. nitelik göstermelerine neden olmaktadır. Çizelge 3.1. Mikrobiyal metabolizmada enerji-üreten oksidasyonlar
23
İndirgen Yükseltgen (Oksidan)
Ürünler Organizma
Şekerler O2 CO2, H2O Protozoa, mantarHata!
Yer işareti
tanımlanmamış.,
bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
Etil alkolHata!
Yer işareti
tanımlanmamı
ş.
O2 Asetik asit, su Asetik asit bakterileri
H2 O2 Su Hidrojen bakterileri
NH4 O2 NO-, Su
Nitrifikasyon bakterileri
H2S O2 S,su Thiobacillus sp.
S,SO3-2 O2 SO3
-2 Thiobacillus sp.
Fe++ O2 Fe Demir bakterileri
Şeker ve diğer
org. substratlar
NO3- NO2
- Denitrifikasyon
bakterileri
Şeker ve diğer
org. substratlar
NO2- N2, N2O, Su Denitrifikasyon
bakterileri
Şeker ve diğer
org. substratlar
SO4-2, SO3
-2
S-2, Su
Desülfovibrio
Şeker ve diğer
org. substratlar
S2O3-2
SH, H2O Desülfovibrio
H2,CO, organik
asit., alkoller
CO2 CH4, su Metan bakterileri
Şeker ve ilgili
bileşikler
Laktik asit, etil
alkolHata! Yer işareti
tanımlanmamış., CO2
Laktik asit bakterileri
Şekerler Etil alkolHata! Yer
işareti
tanımlanmamış., CO2
Mayalar
Şekerler Asetik, süksinik ve
laktikHata! Yer
işareti
tanımlanmamış.
asitler, formik
asitHata! Yer işareti
tanımlanmamış., H2,
CO2, etil alkolHata!
Yer işareti
tanımlanmamış.
Esherichia
24
Şekerler Laktik,formik
asitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya
H2 ve CO2, etil
alkolHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
Aerobacter
Şekerler
organik
asitlerHata!
Yer işareti
tanımlanmamı
ş.
Propionik, süksinik,
asetikHata! Yer
işareti
tanımlanmamış.
asitler, CO2
Propionibacterium
Şeker,
nişastaHata!
Yer işareti
tanımlanmamı
ş., pektinHata!
Yer işareti
tanımlanmamı
ş.
Bütirik, asetikHata!
Yer işareti
tanımlanmamış.
asitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. CO2,
H2
Clostridium
Amino asitler Asetik asit, NH3, CO2 Clostridium
3.5. Ekosistem Modelleri
Bir ekosistemHata! Yer işareti tanımlanmamış. enerji ve madde
akışı yolu ile birbirine bağlı olan bir seri bloklar olarak düşünülebilir.
Şekil 3.3'de bir ekosistem modeli görülmektedir. Bu şekilde görülen
ekosistem modeli, denge koşullarında olup, kapalı bir besin döngüsü
(ayrışma yolu ile veya yağmurlarla madde girdi ve çıktısı yok, yıkanma
yok, gaz difüzyonu vs. kayıplar yok) göstermektedir. Madde birikmeleri
bloklar şeklinde gösterilmiş olup, besin ve enerji akışları oklar ile ifade
edilmiştir. Metabolik faaliyetler için gerekli potansiyel enerji organik
madde (bitki ve hayvan kalıntıları) birikimi yolu ile belirtilirken, düşük
enerjili bileşiklerin oluşması (solunum, mineral besin maddeleri, CO2
v.s) inorganik havuz olarak gösterilmiştir.
25
Bitkiler
Güneþ enerjisi Isý
Hayvanlar
Isý
OrganikKalýntýlar
Toprak
Organizmalarý
Isý
MineralBesinMaddeleri
Besin
Maddeleri
Enerji
Şekil 3.2.. Toprak ekosisteminde enerji ve besin maddelerinin ana yolları
Odum (1971) tarafından düzenlenen enerji akış çizelgesi çok
daha çarpıcıdır (Şekil 3.2). Bu çizelgedeki her bir bölüm yapı ve işlevi ve
bunlardan oluşan enerji girdi ve çıktılarını göstermektedir. Enerji, bloklar
arasında tek başına ısı ve ışık olarak veya inorganik besin maddeleri ve
organik madde gibi unsurlar ile birlikte akış gösterir. Şekildeki kare
sembol kendisini besleyebilen ve sürdürebilen bir alt sistemi temsil
etmektedir. Ayrıştırıcıların enerji akışındaki işlevini temsil eden bu alt
sistemde, sistemden geçen enerjinin bir kısmı geri besleme (feed-
backHata! Yer işareti tanımlanmamış.) mekanizmaları için
saklanmakta ve dış kaynaktan sağlanan enerji otokatalitik olarak kontrol
edilmektedir (feed- back, bir sistemdeki herhangi bir değişimin-hareket,
akım, eğilim v.b-sistemdeki bir ayar mekanizması tarafından
yavaşlatılması ve arttırılması veya durdurulması olayı).
Ekosistem işlevinin temel fizyolojik olayları fotosentezHata! Yer
işareti tanımlanmamış., solunum ve besin absorpsiyonuHata! Yer
işareti tanımlanmamış.`dur. Güneş enerjisi fotosentez yolu ile tutularak
(brüt birincil üretim) sistemdeki enerji gereksinilen tüm olaylarda
kullanılmak üzere biriktirilir. Buna rağmen bazı ekosistemler önemli
düzeyde yardımcı enerji kaynakları içerirler. Fotosentez yolu ile fikse
edilen enerji biyolojik olarak solunum işlevinde kullanılır. Bu işlev çok
26
belirgin olan gelişme, biyosentezHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
besin alımı olaylarını da içermektedir.
Şekil 3.2 ana enerji akım yollarını üst düzeyde basitleştirerek
göstermektedir. Sistemin nasıl işlediğini anlayabilmek için bireysel
birikim ve akımların ölçüsünü tanımlamak gerekmektedir. Teksel
olayların çoğu için bilgi eksikliği bulunmaktadır. Buna rağmen enerji akış
çizelgesi sistemin, genel işlev ve çalışma şeklini tanımlaması bakımından
yararlıdır.
Kaynak Üreticiler Güneş Enerjisi
27
İnorganik besin maddesi kalıntıları Ayrıştırıcılar Besin maddeleri Enerji
Şekil 3.3. Bir ekosistemHata! Yer işareti tanımlanmamış. modelinde kapalı bir besin döngüsünde enerji akış şeması (Odum, 1971)
4.
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak
EKOSİSTEM OLARAK TOPRAK
Daha önceden de belirtildiği gibi toprağın mineral ve organik
madde fraksiyonları, karasal ekosistemlerin çoğunda abiyotikHata! Yer
işareti tanımlanmamış. (cansız) çevreyi oluşturmaktadır. Diğer bir
deyimle toprak bileşenleri büyük bir sistemin alt sistemleridir. Standart
bir karasal ekosistemden toprak ekosistemi bazı önemli farklılıklar içerir.
Örneğin karasal bir ekosistemde üreticiler, ekosistemin en önemli temel
unsurlarından biri iken, toprak ekosisteminde üreticiler nisbeten
önemsizdir. Algler tek başına toprak ekosisteminde fotosentetik
organizmaların temsilcisidir. Bu nedenle toprak ekosistemi önemli
miktarda güneş enerjisini maddesel olarak (birincil üretim şeklinde)
absorblama yeteneğinde değildir. Bundan dolayı da dışarıdan enerjice
zengin bileşikleri gereksinir. Bu tür maddeler bitki ve hayvan (üretici ve
28
tüketici) kalıntılarıdır. Böyle bir durum ekosistemin kendini
sürdürebilme kavramına uymamaktadır. Ancak bütün ekosistemler
enerjilerini kendi sınırlarının ötesinde üretirler. Bazıları doğrudan güneş
enerjisine bağımlı iken, diğerleri enerjilerini genellikle büyük
sistemlerden sağlarlar. Daha ilerideki konularda görülebileceği gibi
topraklarda enerjilerini ne güneş ve ne de organik döküntü (detritusHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) lerden sağlamayan alt sistemler
bulunmaktadır. Bu gibi alt sistemlerdeki enerji bütçesi toprak
ekosisteminin enerji bütçesi yanında önemsizdir. Yine de elementlerin
jeokimyasal döngüsünde yaşamsal rol oynarlar.
Toprak organizmaları arasında birkaç üretici olmasına karşın,
diğer ana bileşenler (komponentler) tüketiciler, ayrıştırıcılar ve cansız
maddelerdir. Topraklarda çok çeşitli hayvan grupları bulunur. Öyleki
deniz çevrelerinin canlıları hariç topraklarda tüm hayvan bölümlerinden
üyeler bulunmaktadırlar.
Şekil 4.1’de topraklarda bulunan hayvan türlerinin ana grupları
gösterilmiştir. Bu hayvanlardan bazıları örneğin yer solucanları
(eathwormsHata! Yer işareti tanımlanmamış.), nematodlar, bazı
akarlar (mitesHata! Yer işareti tanımlanmamış.) ve kollemboller
(collemboleHata! Yer işareti tanımlanmamış.) yaşam döngülerini tümü
ile toprakta geçirirler; diğerleri ise daha az önemlidir ve yaşamlarının
yalnızca belirli bir kısmında toprakta
29
Şekil 4.1. Toprakta bulunan genel hayvan grupları (Kevan, 1965)
bulunurlar. Toprak faunası genellikle bir veya daha fazla aktif dönemini,
tümüyle toprakta veya organik döküntü katmanında geçiren ve ancak
yumurta, sistHata! Yer işareti tanımlanmamış. veya pupaHata! Yer
işareti tanımlanmamış. gibi pasif dönemleri veya dormansiHata! Yer
işareti tanımlanmamış. (uyku hali) dönemlerinde toprağı kullanan
canlılardan ayrılırlar. Toprak hayvanları ve aktiviteleri ile geniş bilgiler
ileri bölümlerde tekrar ele alınacaktır.
4.1. Mikroorganizmalar İçin Habitat Olarak Toprak ve Özellikleri
Topraktaki bir mikroorganizmanın fizyolojisini anlayabilmek için
toprağın fiziksel ve kimyasal doğasının bilinmesi zorunludur. Genellikle
toprak biyokütlesi ve bağımsız mikroorganizma gruplarının sayıları
toprak profiliHata! Yer işareti tanımlanmamış. boyunca derinliğe bağlı
olarak azalır. Şüphesiz bu durumun istisnalarıda vardır. Örneğin
peatHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve orman topraklarda yüzeyde
bulunan döküntü katmanının asitliği nedeniyle genel sayısal dağılım
30
azalırken, aside dayanıklı organizmaların sayısında artış görülür. Toprak
profilindeki bu genel dağılım mikroorganizmalar ile diğer toprak
canlılarına enerji sağlayıcı substratların ve anorganikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. besin maddelerinin büyük ölçüde toprak yüzeyi
yakınında bulunmasından kaynaklanmaktadır.
Toprak bilimcileri toprağı üç boyutlu ve dinamik bir varlık olarak
tanımlarlar. Gerçekten topraklar kendilerinin oluşmasında etken olan ve
kayaçların ayrışması yolu ile meydana gelen mineral parçacıklardan çok
farklı fiziksel ve kimyasal nitelikler gösterirken, daha da önemli olarak
yaşam süreçlerinin cereyan ettiği biyolojik ve biyokimyasal özellikler de
arzeder.
4.1.1. Toprağı oluşturan temel yapı maddeleri
Topraklar orijinal şekilleri bozulmadan incelendiği takdirde katı
maddeler, boşluklar sisteminden oluştuğu ilk anda göze çarpan
niteliklerdir. Bu boşluklar sistemi içinde belirli düzeyde hava ve su yer
alır. Genel olarak toprak hacminin yüzde ellisi boşluklardan, diğer yüzde
ellisi de katı fazdan oluşmaktadır. Katı kısımlar içinde yüzde kırkbeş
kadarını mineral maddelerden oluşmuş anorganikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. parçacıklar ve yüzde beşini de organik kısım
oluşturmaktadır. Organik kısmın içinde ölü bitkisel ve hayvansal dokular
ile bunların ayrışma ve yeniden sentezlenme süreçlerinden geçerek
oluşmuş kolloidalHata! Yer işareti tanımlanmamış. toprak organik
maddesi olan humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. yer alır.
Topraktaki organik kısmın geriye kalanı toprak canlılarını
kapsamaktadır. 1910 yılında "France" adlı bilim adamının terimlendirdiği
bu organik kısım EDAFON (EDAPHON) olarak tanımlanmaktır (Şekil
4.2).
Yeryüzü üzerinde dağılım gösteren topraklar bazı toprak yapıcı
faktörlerin etkisi altında oluşmuş ve nitelik kazanmışlardır. Bu faktörler
ana kaya, iklim, topoğrafya, biyolojik varlıklar (vejetasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve edafonHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
ve zamandır.
31
Organik maddeBitki kökleri
% 25
Hava
% 23Su
%7
% 45
Mineral
Madde
%10
%5
%85 Humus
Edafon
%40
%40 Bakteriler ve
aktinomisetler
Mantarlar ve algler %12
Yaðmur solucanlarý
%5
%3
Diðer makro fauna
Ýdeal bir çayýr mer'a topraðýnýn
kýsýmlarý (% hacim)
Meso ve mikro fauna
Şekil.4.2 Toprağı Oluşturan Temel Unsurlar
Toprak, oluşumunun başlangıç dönemlerinde kayaların ayrışması
ve mineral parçacıkların oluşması ile sonuçlanır. Bu tür maddelerin bitki
ve hayvanlar tarafından kademeli olarak kolonizasyonu ile toprak organik
maddesi meydana gelir. Farklı iklim koşullarında ayrışma süreçlerinin
hızı ve niteliği farklı olup değişik tip toprakların ortaya çıkmasında etken
olmaktadır. Olgun toprakların oluşmasında ise yukarıda belirtilen
fiziksel, kimyasal ve biyolojik süreçlerin yanında zaman faktörü yer alır.
Çevresel koşullara bağlı olmak üzere beşyüzyıldan başlayıp on bin yıla
uzanan bir zaman süresinde toprak oluşumunun gerçekleştiği
söylenebilir. Toprak pH’sı ve tekstürü gibi bir çok toprak özelliğinin
mikro düzeyde binlerce kilometrekarelik alana yayılmış toprakların
karekterize edilmesinde kullanılabilmesi söz konusu olduğu gibi diğer
taraftan mikroskobikHata! Yer işareti tanımlanmamış. boyuttaki
çevrelerin (mikro çevre) tanımlanmasında toprak faktörleri büyük
değişkenlik gösterebilmektedir. Bazı toprak faktörlerinin bu mikro
çevrelerde bile önemli değişiklikler göstermesi nedeniyle mikrobiyal
hücreler ve toprak parçacıkları yüzeylerinde varlığı gözlenen "moleküler
32
çevrelerden" söz etmek olası görülmektedir. Öyleki bu gibi çevrelerdeki
iyon derişimi mikrobiyal aktiviteyi etkileyecek düzeyde genel toprak
çözeltisinden farklı olabilmektedir.
4.1.2. Toprağı oluşturan katı unsurlar
a. Mineral maddeler
Topraklar kayaçların ayrışması ve bazı değişimlere uğraması ile
oluşmuş çeşitli büyüklükteki mineral parçacıkların bir karışımıdır. Bu
parçacıkların birbirlerine oranları toprak tekstürünü tayin eder. Büyük
parçacıklar yaklaşık 50 µm çapında olup çoğunlukla ana kaya maddesinin
aşınma parçacıklarıdır. Bunların spesifik yüzey alanları düşüktür.
Silt fraksiyonunu oluşturan 2 ile 50 µm çapındaki parçacıklar,
kuvars gibi primer minerallerden oluşmuş, ancak daha büyük yüzey
alanına sahip kısımdır.
KaolinitHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
montmorillonitHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve illitHata! Yer
işareti tanımlanmamış. gibi sekonder minerallerden oluşmuş 2 µm den
küçük çaptaki parçacıkların yer aldığı fraksiyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kil mineralleri ve bu büyüklüğe indirgenmiş diğer bazı
kolloidalHata! Yer işareti tanımlanmamış. mineral parçacıkları
kapsadığından, kil fraksiyonu olarak tanımlanır. Bunlar çok büyük yüzey
alanına sahiptirler, bunu açıklayabilmek için çoğunlukla verilen örnek,
kenarları 1 mm büyüklüğündeki kübik toprak parçacıkları ile ilgilidir. Bu
toprak küplerini kil partikülü boyutlarında (0.5 µm) küplere
böldüğümüzde fraksiyonun yüzey alanı 6 mm2 den 12 000 mm2 ye artış
göstermektedir. Kil partikülleri toprakların çok önemli unsurlarıdır. Bu
maddeler toprağın hem fizik hem de kimyasal niteliklerini önemli
düzeyde etkilerler. Kil mineralleri çeşitli plaka benzeri katmanlardan
oluşmuş kristal bir yapıya sahiptir (Şekil 4.3).
33
Ca Na
Mg Ca Na Mg
H K
Ca
Na
Mg K Ca
Ca
H
Ca
Na
Mg K CaCa
Ca
Na
Mg K CaCa
Şekil 4.3. Plaka yapılı kil minerallerinin temsili görünümü ve yüzey-kenar kısımlarında adsorbe edilmiş değişebilir bazlar (Chapman, 1965)
Killerin yüzey alanları, kaolinitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gibi genişleme göstermeyen killerde 50 m²/g kil
düzeyinden, montmorillonitHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi üç
katlı ve genişleyen yapıdaki killerde olduğu gibi 800 m²/g kil düzeyine
kadar artış gösterebilir. Bu minerallerin üzerindeki yüklerin tamamı
negatiftir. Bu nedenle toprak çözeltisindeki iyonların bir kısmı killerin
negatif yüzeylerini doyuracak şekilde kil yüzeylerinde elektrostatik olarak
tutulur. Bu olaya iyon adsorbsiyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış.
adı verilir. Bu şekilde toprak çözeltisindeki yaygınlığına (derişimine) ve
iyon değerliğine bağlı olarak H+, Ca++, Mg++, K+, Na+ gibi katyonlar
yüzeylerde değişebilir olarak tutulmaktadır.
Toprak çözeltisinde bulunan Cl-, SO4-- NO3
- gibi anyonlar ise
genellikle kil partikülleri tarafından itilir.
Yukarıda belirtilmiş olan katyonların kil yüzeyinde tutulması ile
partikülHata! Yer işareti tanımlanmamış. yüzeyleri etrafında pozitif bir
yük alanı oluşur, buna "elektrik çift katmanıHata! Yer işareti
tanımlanmamış." adı verilmektedir.
Bu katmanın kalınlığı 2 ile 20 µm arasında değişmektedir. Ancak
bu değer toprak çözeltisi ve kil tipi ile ilgilidir.
34
Topraktaki bu mikro ölçekteki değişimler mikrobiyal aktiviteyi
çeşitli şekillerde etkilemektedir. Özellikle hidrojen-iyon derişimi ile olan
ilişkiler oldukça önemlidir.
Kil mineralleri ile mikroorganizmalar arasındaki etkileşimler
Toprakta bazı kil mineralleri varlığının toprak
mikroorganizmalarının aktivitesini etkilediği gözlenmiştir. Düşük
derişimlerde montmorillonitHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bulunduğu zaman laboratuvar kültürlerinde mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. florasının gelişmesine bağlı olarak "solunum oranının"
zayıfladığı saptanmıştır. Buna karşılık kil miktarı yüksek veya düşük
ortamlarda ise bakterilerin uyarıldığı gözlenmiştir. Gözlenen bu etki
montmorillonit kil mineralinin fizikokimyasal niteliklerine bağlıdır.
Genişleyebilir tabaka yapısına sahip olan bu kil minerali yüksek bir yüzey
alanına sahiptir. Bundan dolayı katyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. değiştirme kapasiteside yüksektir. Buna bağlı olarak
mikrobiyal metabolizma sırasında üretilen hidrojen iyonları ile
katyonların yer değişimi sonucu ortamın pH derecesini düzenler ve
bakteriyel gelişmenin pH değişmesine karşı görebileceği zararlanmayı
engeller.
Bu kil mineralinin mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
solunumu üzerine göstermiş olduğu olumsuz etki, montmorillonitin
yüksek vizkozitesi nedeniyle oksijen difüzyonunun azalması ile ilgili
bulunmaktadır.
Mineral parçacıkların çoğu toprak mikroorganizmalarının etkileri
ile birbirine bağlanarak agregatHata! Yer işareti tanımlanmamış. adı
verilen taneciklere dönüşürler. Agregatların oluşumunda bakteriler
ürettikleri polisakkaritler ile mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ve aktinomisetler de, miselleri yolu ile mineral parçacıklar üzerine
bağlayıcı etki yaparlar.
b. Organik madde
Toprağın üstüne yığılan veya içine dahil olan her türlü bitkisel ve
hayvansal kalıntı karmaşık süreçlerle mikroorganizmalar tarafından
ayrıştırılır. Bunun sonunda başlangıç maddelerinden fiziksel ve kimyasal
nitelikleri bakımından çok farklı bir organik madde ortaya çıkar.
35
Kolloidal nitelikli, amorfHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve koyu
renkli karmaşık bir bileşik olan bu toprak maddesine HUMUS adı
verilmektedir. Genel olarak toprak organik maddesi bu nedenle ayrışması
tamamlanmamış ve amorf humik maddelerin oluşumu ile ilgili bir toprak
unsurudur.
Humus kimyasal olarak tanımı tam yapılamayacak düzeyde
karmaşık yapıya sahip, çok sayıda maddenin karışımından oluşmuş bir
maddedir. Bu karışımda küçük düzeyde suda çözünebilir organik
maddeler -örneğin amino asitler ve şekerler- bulunur. Humusun büyük
kısmı suda çözünmeyen, koyu renkli maddelerden oluşmuştur. Bu kısım
üç fraksiyona ayrılmaktadır.
i. Hümik asitlerHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Bunlar alkali
çözelti ile ekstrakte edilip asitle çöken kısımdır.
ii. Fülvik asitlerHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Alkali çözelti ile
ekstrakte edilip asitlerle çözünen kısım.
iii. Hümin maddelerHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Alkali ile
ekstrakte edilemeyen maddelerdir.
Bu son fraksiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ayrışmaya
çok dirençli olup, muhtemelen proteinler, ligninHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve hayvan metabolitlerinden türeyen bileşiklerin
polimerizasyonu ile oluşmuşlardır. Humik (hümin) maddeler
kolloidalHata! Yer işareti tanımlanmamış. özellik gösterir ve bazı
topraklarda bazik katyonları tutma ve değişim kapasitesi, kil
minerallerinden daha fazladır.
4.1.3. Toprak çözeltisi (Topraktaki sıvı unsurlar)
a. Toprak suyunun genel karakteristikleri
Toprak suyu hem bitki kökleri hem de toprak mikrobiyal
populasyonları üzerine büyük etkiye sahiptir. Toprak suyunda çözünen
mineraller, organik maddeler ve gazlar gerek mikroorganizmalar, gerekse
mikrofauna için bir besin çözeltisi görevini yapmaktadır.
Toprak suyu çok dinamik bir yapıya sahip olduğundan topraktaki
miktarı çok değişkenlik gösterir, bu da suyun içinde çözünmüş olan
maddelerin derişimine etki yapar.
36
Topraktaki dağılım ve davranışları bakımından dört tip toprak
suyu ayırdedilebilir:
i. Gravitasyonel suHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Yer çekimi
etkisi altında topraktan drene olan sudur. Toprak profilinde
maddelerin taşınmasında önemli rol oynar. Toprak organizmaları için
genellikle yarayışlıdır (Çizelge 4.1).
ii. Kapillar SuHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Toprak boşluklarında,
gözeneklerde tutulan su olup, benzer role sahiptir.
iii. Ozmotik SuHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Kil ve humusHata!
Yer işareti tanımlanmamış. partiküllerinin etrafını saran, mikroplar
ve bitki kökleri için çok daha az yarayışlı olan bir su düzeyidir.
iv. Higroskopik SuHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Partiküller
tarafından çok kuvvetle adsorbe edilen su düzeyidir. İnce moleküler
bir katman oluşturur.
Ozmotik ve higroskopik su düzeylerinde, su partiküller etrafında
sıkıca tutulur ve bu gibi partiküller arasındaki çok ince porlarda tutulan
sudan bu suyu ayırdetmek zordur (Şekil 4.4).
Çizelge 4.1. Topraktaki çeşitli su düzeyleri arasındaki ilişkiler ve bu suyu alabilmek için
uygulanması gerekli emme basıncı.
Su Düzeyi
Çeşitli düzeylerdeki suyun giderilmesi için gerekli negatif basınç
cm su pF Atmosfer
Gravitasyonel 0-300 0-2.5 0-0.3
Kapillar 300-15 000 2.5-4.2* 0.3-15
Ozmotik 15000-150000 4.2-5.2 15-150
Higroskobik >150000 >5.2 >150
*) yüksek bitkiler için daimi solma noktası
Hata! Yer işareti tanımlanmamış.
37
Su emme basýncý
h cm
Toprak
Porözplaka
Şekil 4.4. Su emme basıncını gösteren bir manometre. İki su düzeyi
arasındaki fark topraktaki emme basıncını (negatif tansiyon) göstermektedir.
Şayet kuru bir toprak örneği suyla doygun hale getirilirse suyun
fazlası yer çekimi etkisi ile drene olur. Bunu takiben toprakta kalan su
toprağın "su tutma kapasitesini" temsil eder .
Toprak nemi ve mikroflora
Yüksek intensiteli yağışlarla birlikte, bir toprağın tüm gözenekleri
suyla dolar. Daha sonra toprağın su tutma kapasitesine bağlı olarak bir
kısmı yer çekimi (gravitasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.) etkisi
altında topraktan drene olmaya başlar. Özellikle büyük porlarda boşalan
suyun yerine tekrar hava dolar. Drenajı takiben toprakta yer çekimi
kuvvetleri ile toprak matriks kuvvetleri arasında oluşan denge sonucu
toprak nemi daha stabilHata! Yer işareti tanımlanmamış. bir düzeye
ulaşır. Gerek bitki ve gerekse mikroorganizmaların ideal nem koşullarını
gösteren bu denge düzeyine" TARLA KAPASİTESİ" adı verilmektedir.
38
Toprak kurudukça organizmaların topraktan suyu almaları güçleşmekte
ve sonuçta toprak su düzeyi bitki ve pekçok mikroorganizmanın
yararlanamayacağı bir düzeye kadar azalmaktadır. Bu düzey toprak
bilimciler tarafından "DAİMİ SOLMA NOKTASI"olarak tanımlanır.
Topraklar solma noktasıHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile tarla
kapasitesiHata! Yer işareti tanımlanmamış. arasında organizmalara
yarayışlı büyük miktarda su bulundurmaktadır. Ancak bazı
mikroorganizmaların çok kurak şartlardaki toprak suyundan yararlanma
yeteneğinde olduğu da belirtilmelidir.
Mikrobiyal hücrelerin pek çoğu toprağın kuruması sırasında
ölmektedir. Sadece çevre koşullarına dirençli olan türler uzun süre
kuraklığa dayanabilmektedir. Araştırmalar mikroorganizma türlerinin
kuraklığa karşı farklı direnç ve tepkiler gösterdiğini ortaya koymaktadır.
Meiklejohn (1957) Kenya topraklarında bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış.
populasyonları üzerinde elde ettiği bulgulara göre, bakteriler kurumadan
şiddetle etkilenirken, aynı ortamda aktinomisetlerin oranları yüzde
otuzdan doksanlara doğru artmaktadır. Benzer sonuçlar Warcup (1957)
tarafından Avusturalya topraklarında gözlenmiştir. Bu gibi ortamlarda
mantarlar sporHata! Yer işareti tanımlanmamış., sklerotiaHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve rizomorflar gibi formları ile kuru dönemlere
dayanabilmektedirler. McLaren ve Skujins (1968) on yıl kuru olarak
saklanan toprak örneklerinde mikrobiyal populasyonda yüzlerce kez
azalma olduğunu geriye kalan türlerin ise bazı dirençli strüktürler
oluşturarak veya muhtemelen topraktaki ozmotik veya higroskobik sudan
yararlanarak yaşamlarını sürdürebildiklerini belirtmişlerdir.
Kurumanın etkisi topraktaki emme basıncı terimi ile
tanımlanabilir. Toprak mikroorganizmalarının çoğu toprak pF değeri 4.2
'yi (15 atm.) aştığında, diğer bir deyimle, çoğu bitkilerin daimi solma
noktasıHata! Yer işareti tanımlanmamış. aşıldığında
yaşayamamaktadır. Mikrobiyal gelişme için optimum pF değeri bunun
altında olup Miller ve Johnson (1964) nitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bakterilerinin en iyi olarak 3 pF'in altında geliştiğini
göstermişlerdir. Rahn (1913) isimli araştırıcı topraklarda Bacillus cereus
mycoides gelişmesinin optimum 20 ile 40 µm su filmi kalınlığında ( 2
pF su tansiyonuna eşdeğer) olduğunu saptamıştır.
Toprak organizmalarının bazıları pF artışına karşı çok duyarlıdır.
Örneğin Mortierella spp. ve bakterilerin çoğunluğu duyarlı
39
organizmalardır. Buna karşılık penicillium ve aktinomisetler yüksek
negatif basınçlarda yaşamlarını sürdürebilirler. Toprak faunasının pF
yükselmesine karşı dirençleri daha düşüktür.
4.1.4. Por boşlukları sistemi
Toprak partikülleri ve agregatları arasındaki boşluklara porHata!
Yer işareti tanımlanmamış. veya gözenek adı verilmektedir.
Toprakların çoğunda boşluklar hacmi, toplam hacmin yaklaşık yüzde
ellisi civarındadır. Herhangi bir toprakta boşluklar hacmi oranına
vejetasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve uygulama, etki
etmektedir. Toprak gözeneklerinin büyüklükleri gerek toprak
hayvanlarının ve gerekse mikroorganizmaların gelişmesi ve dağılımı
üzerine etkilidir. Örneğin gözenek büyüklüğü bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve aktinomisetlerden ziyade mantarları daha çok
etkiler. Çünkü bu organizmalar daha büyük vejetatif yapı oluştururlar. Bu
konuda yapılan bir araştırma sonucuna göre 2.7 ile 200 mikrometre
düzeyindeki gözenekler Pythium ultimum ve Curvularia ramosa gibi
test organizmalarının vejetatif gelişmesine etki yapmazken, birinci
organizmanın eşeysel çoğalmasının 15 mikrometre por çapında azaldığı
belirlenmiştir. Bunun nedeni Pythium ultimum'un Oogonium (bazı
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve algHata! Yer işareti
tanımlanmamış. türlerindeki dişi üreme organı) çapının 20 mikrometre
olmasından kaynaklanmaktadır.
Toprak gözenekleri aşağıdaki gibi büyüklük sınıflarına
ayrılmaktadır:
0.2 mikrondan küçük gözenekler ince porlar
0.2-10 mikron olan gözenekler orta porlar
10-50 mikron olan gözenekler kaba porlar
Mikroorganizmalar en yoğun olarak 0.5-10 µm büyüklükteki orta
porHata! Yer işareti tanımlanmamış. grubunda bulunmaktadırlar.
Toprak gözenekleri ile toprak suyunun tutulma basıncı ve
mikroorganizmaların porHata! Yer işareti tanımlanmamış.
büyüklüğüne göre dağılımı Şekil 4.5'de görülmektedir.
40
mikroorganizmalar0,5
0,2
1 0
5 0
pF=cm su sütunu
Ölü su
4,2 (= solma noktasý)
Bitkiye yarayýþlý su
2,5 (= tarla kapasitesi)
Tutulan su
1,8
Porlar (Q)=µ
Şekil 4.5. Gözenek büyüklüğü ve mikroorganizma dağılımı arasındaki ilişki
Mikroorganizmalar gözenek sisteminde olduğu kadar,
agregatHata! Yer işareti tanımlanmamış. yüzeylerinde veya agregat içi
yapıda bulunabilirler. Toprak agregatlarının oluşumunda çeşitli türden
mikroorganizmalar organ ve metabolitleri ile seski oksit, kil mineralleri
ve kireç gibi anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. çimentolayıcı
maddelerin yanında büyük etkiye sahiptirler.
Topraktaki yarayışlı su miktarı yanında toplam miktarı da
toprağın tekstürHata! Yer işareti tanımlanmamış. sınıfı ile yakından
ilgili bulunmaktadır. Örneğin killi yapıdaki bir toprak % 10 su düzeyinde
kuru nitelik gösterirken, aynı düzeyde su içeren kumlu bir toprak
mikroorganizmalar için fazla miktarda su içermektedir.
Toprak havası ve mikroflara
Mikroplar toprak atmosferindeki gazların derişim değişimlerine
çok farklı tepkiler gösterirler. Bazı bakteriler kuvvetli anaerob
olduklarından oksijen varlığında gelişemezler (örneğin Clostridium
botulinum), bunun yanında Pseudomonas fluorescens ve
aktinomisetlerin çoğu gibi organizmalar da kuvvetli oksijenli koşulları
tercih ederler.
Toprak havasının bileşimi atmosferdekinden oldukça farklıdır.
Bitki kökleri ve diğer canlıların oksijen tüketip karbondioksit üretmeleri
nedeniyle toprak havası % 0.25 ile 0.17 arasında karbondioksit içerir
(hava da bu oran % 0.03'tür). Bu değerler iyi havalanan topraklar için
geçerlidir. Nemli topraklarda oksijen difüzyonunun azalması nedeniyle
ve mikrobiyolojik aktivitenin yoğunluğuna bağlı olarak kısa süreler için
CO2 düzeyi % 10'u aşabilir. Bir vejetasyonHata! Yer işareti
41
tanımlanmamış. süresi içinde topraktan oluşan karbon dioksit miktarı 12
000 kg CO2 /ha'dır. Bu miktarın 2/3 'ü mikroorganizmaların, 1/3'ü de
bitki köklerinin faaliyeti sonucu oluşmaktadır. Toprak havası su buharları
ile doygun durumda olup ayrıca mikrobiyal aktivite sonucu oluşan
amonyakHata! Yer işareti tanımlanmamış., metanHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve diğer uçucu maddeleri içerir. Bu maddelerin suda
erirlikleri fazla olduğundan toprak çözeltisinde de bulunurlar.
Havalanmanın uygun olmadığı koşullarda bitkilerin biyolojik aktiviteleri
azalmakta, aerobHata! Yer işareti tanımlanmamış. yaşayan
nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakterileri, azot fikse
ediciler ve kükürt bakterilerini ve benzer şekilde toprak faunasının
aktivite ve gelişmeleri engellenmektedir. Toprak ekosistemi içinde bu
canlıların etkileri ile devam eden madde değişimleri ve döngüleri, nicelik
ve nitelik olarak farklılaşır.
Anaerob koşullara adapte olmuş mikroorganizma türlerinin
matabolik aktiviteleri sonucu toprakta bitki ve diğer mikroorganizmalar
için toksikHata! Yer işareti tanımlanmamış. nitelikli maddeler
oluşmaktadır. Örneğin karbon mineralizasyonunun sonucunda
karbondioksit yanında çeşitli organik asitlerHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (süt asidi, yağ asitleri, limon asidi v.d) oluşmakta
metanHata! Yer işareti tanımlanmamış., kükürtlü hidrojen gibi anaerob
çoğunlukla fitotoksikHata! Yer işareti tanımlanmamış. maddeler ortaya
çıkmaktadır. Bu metabolitlerHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile
oksijen yetmezliğinin oluşturduğu olumsuz koşullarda bitki kök gelişimi
azalmakta ve buna bağlı su alımı ve besin maddesi absorbsiyonu
azalmasından kaynaklanan gelişim bozuklukları ortaya çıkmaktadır.
Topraklardaki bazı mikroorganizmalar ise aerobHata! Yer işareti
tanımlanmamış. nitelikli olmalarına karşın sadece düşük oksijen basıncı
düzeylerinde iyi gelişebilmektedir. Bu tür organizmalar
"mikroaerofilHata! Yer işareti tanımlanmamış." olarak tanımlanır. İyi
havalanan topraklarda bile bu tür formların yaygın olduğu
belirtilmektedir. Bunun nedeni olarak 3 mm ve daha büyük çaplı suyla
dolu agregatların çevresinin hava ile sarılı olmasına rağmen iç
kısımlarında oksijen difüzyonunun olmamasından kaynaklanan
anaerobikHata! Yer işareti tanımlanmamış. koşulların oluştuğu
belirtilmektedir.
Toprakta ortaya çıkan anaerobikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. koşullar tarım topraklarında özellikle olumsuz çevre
42
ortamının meydana gelmesinde etken olurlar. Anaerob koşullarda
nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve fosfatlarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gibi yarayışlı besin maddeleri azalarak sülfitlerHata!
Yer işareti tanımlanmamış., iki değerli indirgenmiş demir v.b maddeler
artış gösterir. Havalanmanın yetersiz olduğu anaerob koşullar altında
mikroorganizmalar yolu ile substratların ayrışması tam oksideHata! Yer
işareti tanımlanmamış. olmamış ara ve son ürünlerin ortaya çıkmasına
neden olmaktadır.
Topraklardaki aerobik ve anaerobikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. koşullar arasındaki denge çok dar bir ayrım
göstermektedir. Greenwood (1961) 3x10-6 M düzeyindeki oksijen
derişiminde aerobHata! Yer işareti tanımlanmamış. metabolizmadan
anaerob metabolizmaya dönüşüm olduğunu saptamıştır. Aerob koşullarda
topraklardaki selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ayrışması,
karbondioksit ve su oluşumu ile sonuçlanırken, anaerobik koşullarda
asetikHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve formik asitHata! Yer
işareti tanımlanmamış. gibi organik asitlerin biriktiği gözlenir.
4.1.5.Toprak çevresinde ekolojik önemi olan faktörler
Herhangi bir laboratuvar ortamındaki kültür ortamında veya doğal
çevrede, mikrobiyal gelişme ve aktiviteyi yönlendiren, fiziksel ve
43
Şekil 4.6. Toprak mikroorganizmalarının siltli-tınlı bir toprağın stabilitesi üzerine
etkileri.
kimyasal faktörler bulunmaktadır. Fiziksel faktörler olarak; sıcaklık,
osmotik basınç, yüzey tansiyonu, vizkoziteHata! Yer işareti
tanımlanmamış., radyasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. (görünür
ışın, UV ve iyonize ışınlar), adsorbiyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. özellikleri sayılabilir.
Ekolojik önemi bulunan kimyasal faktörler ise su aktivitesi, pH,
organik ve anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. besin
maddeleri, toprak havasındaki gazların kalite ve miktarı, gelişimi uyaran
veya engelleyen maddeler ile toprağın oksidasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış.-redüksiyon (redoksHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) potansiyelidir.
Topraktaki her bir mikrobiyal tür farklı fiziksel ve kimyasal
faktörler için değişik gelişim optimumları gösterebilir (Şekil 4.6).
a. Toprak strüktürü
Toprağı oluşturan kum, siltHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
kil gibi anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşenlerin
büyüklüğü mikroorganizmalar ve bitki kökleri ile ilişkilidir.
Kil partikülleri büyüklük bakımından bakteriyel hücrelere
benzemekle birlikte çok daha da küçük olabilirler. Killer ve mikrobiyal
hücreler arasındaki karşıt etkileşimler (interaksiyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) laboratuvar deneyleri ile araştırılmaktadır. Hem
bakterilerin çoğunluğu ve hem de kil mineralleri elektronegatif özellik
gösterirler. Toprakta yaygın olarak bulunan kaolinitHata! Yer işareti
tanımlanmamış., illitHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
montmorillonitHata! Yer işareti tanımlanmamış. mineralleri sırası ile
5, 20 ve 100 meq 100 g-1 düzeyinde yük içermektedirler. Bu yükler Gay-
Chapman'ın tanımlamış olduğu elektiriksel çift katmanla ilgili
bulunmaktadır.
Topraklardaki biyolojik ve anorganikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bileşenlerin büyüklük kıyaslamaları Çizelge 4.2'de
gösterilmiştir.
44
Çizelge 4.2. Toprak bileşenlerinin büyüklükleri
Bileşenler Çap veya kalınlık (µm)
Anorganik bileşenler
Kum 50-200
Silt 2-50
Kil 2<
Mikroorganizmalar
Bakteri 0.5-1.0
Aktimomiset 1.0-1.5
Mantar 0.3-10
Bitkiler
Saçak kökler 10-14
Kök silindiri 40-100
Toprak bakterileri sadece kil partikülleri ile etkileşim halindedir.
Çünkü bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. hücreleri ve killer
üzerindeki yükler polarize olarak veya metal iyonları ile köprüler kurarak
etkileşirler.
Killer mirooganizmalara yapıştıklarında onların aktiviteleri
üzerinde bir çok değişik etki yapabilirler. Bu ilişkiler Çizelge 4.3'de
verilmiştir.
Çizelge 4.3 Montmorillonit kil mineralinin (M) mikroorganizmalara etkileri
Deney Düzeyi Etki
Tarla Gözlemi Muz bitkisi zararlısı Fusarium toprakta (M) yoksa daha hızlı yayılır. Histoplasma capsulatum genellikle (M) içermeyen
topraklardan izole edilir. İnsanlara patojenHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olan diğer mantarlar sadece (M) içermeyen topraklardan izole edilir.
Saf Kültür Çalışmaları
% 2 (m/v) den büyük kil derişimlerinde mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. solunumu, radyal gelişme ve sporHata! Yer
işareti tanımlanmamış. çimlenmesi azalır. Bakterilerde; solunum uyarılır, pH tamponlama etkisine bağlı olarak gelişme uyarılır. Katyon değişim kapasitesine bağlı olarak uyarıcı etki Bakteriyel gelişmenin
"lagHata! Yer işareti tanımlanmamış." fazında azalma. Hipertonik ozmotik basınca karşı korunma. Ağır metal toksisitesine karşı korunma. Bakteri ve çimlenen tohumlardan oluşan uçucu maddelerin sorpsiyonu.
Toprakla Petri Plakları Çalışmaları (topraktan yayılma)
(M) varlığında mantarlar daha yavaş, bakteriler daha hızlı gelişir.
(M)varlığında bakterilerin mantarlar ile rekabetHata! Yer işareti
tanımlanmamış. etme gücü artar. Bu KDK ile ilgilidir. Bakteriler besin maddelerinden çok daha hızlı yararlanırlar.
45
Toprakta Metabolizma
(OtotrofHata! Yer
işareti
tanımlanmamış. ve Heterotroflar)
(M) varlığında bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve mantarların ağır metal toksisitesine karşı korunması artar.
(M) varlığı nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. oranını arttırır. (M) varlığı aldehid ayrışmasını arttırır. SO2'nin nitrifikasyona
engelliyici etkisi önlenir. Ağır metallerin mineralizasyonu engelleyici etkisine karşı korunma sağlar.
Sera Denemeleri Fusarium gelişmesi ve zararları toprakta (M) varlığında azalır.
Tarla Denemeleri Toprağa (M) katılması, hayvan ve bitki patojenlerinin yayılması ve direncini kontrol eder.
b. Toprak havalanması
Bir önceki bölümde toprak gözenek sistemi ve toprak havası
üzerine bilgi verilmişti. Hatırlanacağı gibi iyi bir toprak strüktürü yeterli
az dolu özenekler oluşturarak, atmosferle gerekli gaz değişimini sağlar.
Böylece lokalize olmuş anaerobikHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ceplerin oluşumunu azaltmaktadır. Bitki kök bölgesinde strüktürel
zayıflama nedeniyle ortaya çıkan anaerobik ceplerin varlığı çeşitli
olumsuz etkiler yaratır, örneğin;
- Bitki fizyolojik olaylarında oksijen yetmezliği
- Gelişim faktörlerinin birikiminde değişimler
- Kök bölgesinde bitki zehiri (fitotoksikHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) maddeler oluşturan patojenHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve saprofitHata! Yer işareti tanımlanmamış.
populasyonda değişim olayları sayılabilir.
Topraktaki porlar bloke olduğunda, kök çevresindeki aktif
mikrobiyal metabolizma veya bitki kalıntılarının ayrışması bu ceplerde
oksijen yokluğuna neden olur. Organik maddenin ayrıştığı küçük cepler
de oksijen yokluğuna neden olur. Organik maddenin ayrıştığı küçük
ceplerde O2 düzeyi %1’in (3.10-6mol) altına düşmekte ve böylece
aerobik metabolizma olayları anaerobikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. metabolizmaya çevrilmektedir.
Toprak organik maddesi, özellikle polisakkaritler (bunlar
çoğunlukla mikrobiyal hücreler tarafından üretilmektedir), hümik asitler
gibi doğal toprak organik maddesi anorganikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. partiküller ile mikroorganizmaların etrafını sarar. Bu
46
maddeler yapıştırıcı özellikte olduğundan bunları oluşturan ve değişimine
neden olan mikroorganizmalar muhtemelen toprak strüktürünün ana
oluşumcularıdır. Özellikle bitki kök bölgesinde yaşayan rizosferHata!
Yer işareti tanımlanmamış. mikroorganizmaları çok stabilHata! Yer
işareti tanımlanmamış. bir toprak strüktürü oluşumunda özel bir öneme
sahiptir. Bu durum özellikle çayır arazilerde çok belirgindir. Çünkü çayır
ekosistemi, işlenen (tarım) topraklara kıyasla çok daha fazla rizosfer
biyokütlesi içermektedirler.
Toprakların çok katlı kil mineralleri benzer şekilde ortamdaki
enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve substratlar ile de
etkileşmektedir. Organik madde molekülleri içine karışmış olan
üreazHata! Yer işareti tanımlanmamış. enzimi, killerin dış
yüzeylerinde adsorbe edilir. Üre küçük bir molekül olduğundan süratle bu
kısımlara sızabilmesine karşın, proteinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gibi büyük moleküller bu etkileşimden uzak kalırlar.
Toprakta oluşan agregatHata! Yer işareti tanımlanmamış.
sistemleri ve onların oluşturduğu porHata! Yer işareti tanımlanmamış.
büyüklükleri toprak havalanmasında çok önemlidir. Toprak
agregatlarında transmisyon elektron mikroskopisi ile yapılan araştırmalar
bazı porların kapalı bazılarının ise açık olduğunu ve gaz difüzyonuna
imkan sağladığını göstermektedir (Şekil 4.7).
Suyun varlığı ve bulunma miktarı porHata! Yer işareti
tanımlanmamış. boşluklarındaki gaz miktarını etkileyen önemli bir
faktördür.
İyi toprak strüktürü kuru dönemlerde bitki kökleri çevresinde su
noksanlığını önleyecek yeterli suyun tutulmasını sağlar. Benzer şekilde
yeterli drenaj koşullarını oluşturarak ıslak dönemlerde su doygunluğunun
olumsuz etkilerini de önler.
Toprak strüktürü tohum yatağı ve çimlenme için de önemlidir.
Tohum yatağındaki agregatler rüzgar erozyonunu önleyebilmek için
yeterince büyük fakat tohumun çimlenmesini engelleyecek mekanik bir
etki oluşturacak kadar da çok büyük olmamalıdır.
47
Şekil 4.7. Toprak parçacıkları ile mikroorganizmaların ilişkisini gösteren
agregatHata! Yer işareti tanımlanmamış. yapısı ve boşluklar sistemi.
Topraklardaki iyi strüktürün değerlendirilmesinde suya karşı
dirençli agregatların miktarı önemlidir. Topraklardaki suya dirençli
agregatların artışı toprak biyokütlesi artışı ile ilişkili olarak artmaktadır.
Bakteri ve mantarlar bu özelliği arttırırken MucorHata! Yer işareti
tanımlanmamış. heamalis gibi toprak mantarlarının agregasyon özelliğini
azalttığı belirtilmektedir. Bunun nedeni pek bilinmemekle birlikte,
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. hiflerinin ortamda bulunan
doğal bakterilerin aktiviteleri sonucu oluşacak agregasyonu önlediği
belirtilmektedir (Şekil 4.8).
48
Şekil 4.8. Agregatlaşmada mikroorganizmaların etkileri.
a. Toprak parçacıklarını agregatlaştıran bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. popülasyonu, b. Artan bakteriyel popülasyon nedeniyle çimentolanma,
c. Doğal popülasyonun çimentolama etkisinin mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. hiflerince engellenmesi.
Şekil 4.9. Toprak partikülleri arasında oksijensiz mikro çevrelerin oluşu
Toprak organizmalarının agregasyona etkisine ilişkin bir araştırma
sonucu Şekil 4.9'da gösterilmektedir. Buna göre siltli tınlı bir toprakta
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. türlerinin toprağa ilavesi sonucu suya dayanıklı
agregatlardaki değişim görülmektedir. Azotobakter ve pseudomonas gibi
bakterilerin toprağa ilave edilen biyolojik kütlesi arttıkça, suda dağılan
süspansiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. miktarı azalmakta, buna
karşılık mucorHata! Yer işareti tanımlanmamış., agregatları dağıtarak
suda çözünür süspansiyonun artmasına etken olmaktadır.
Mikroorganizmalar genellikle bitki kökleri veya tohumlardan daha büyük
spesifik alım oranına sahiptir (Çizelge 4.4). Bu nedenle oksijen
kısıtlandığında oksijen temini için rekabetHata! Yer işareti
tanımlanmamış. koşulları ortaya çıkar.
Çizelge 4.4. Bazı mikroorganizmalar, bitki kökü ve kalıntılar için spesifik oksijen alım oranları (qO )
49
Tür qO2 µ1/mg kuru madde
Azotobacter spp. 5000
Escherichia coli 200
MucorHata! Yer işareti
tanımlanmamış. hiemalis
150
PenicilliumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sp.
20
Steril hububat kökü 4
Çimlenen arpa tohumu 0.25
Toprak mikroorganizmalarının rekabeti nedeniyle tarla
koşullarında tohum çimlenmesinin zayıf olabildiği saptanmıştır.
Oksijenin tümü toprak çözeltisinde çözündüğünde solunum ve kimyasal
oksidasyonlar için kullanılır. Anaerobik mikroorganizmalar bir seri
bileşikleri ardışık olarak alternatif elektron alıcı (akseptörHata! Yer
işareti tanımlanmamış.) olarak kullanarak solunum yaparlar. Böylece
toprağın redoksHata! Yer işareti tanımlanmamış. potansiyeli (EhHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) mikrobiyal solunum sonucunda azalır.
Ortamda oldukça yüksek düzeyde redükteHata! Yer işareti
tanımlanmamış. şekilde bulunan bir bileşik, yükseltgendiğinde
(oksideHata! Yer işareti tanımlanmamış. olduğunda) büyük miktarda
enerji serbest kalır. Bu reaksiyon şu şekilde ifade edilir;
AH2+B A+BH2
Bu reaksiyonda AH2 bileşiğin indirgenmiş (redükteHata! Yer
işareti tanımlanmamış.), A ise oksideHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (yükseltgenmiş) durumunu göstermektedir. Bu tür
reaksiyonlar toprakta kimyasal işlemlerde kullanıldığı gibi mikrobiyal
hücredeki biyokimyasal işlemlerde de kullanılmaktadır. Bu
reaksiyonlarda son elektron alıcı (terminal elektron akseptörHata! Yer
işareti tanımlanmamış.) maddeler O2, NO3-, NO2
=, SO4= ve CO2
olabilir. Organizmaların sorumlu olduğu bazı redoksHata! Yer işareti
tanımlanmamış. değişimleri Çizelge 4.5'de verilmiştir.
Topraktaki elektron akseptörlerin niteliğine etki yapmasından
dolayı toprak havalanmasındaki değişimler mikroorganizmalar ve
enzimler için önemlidir.
50
Çizelge 4.5. Toprak bakterilerinin bazı redoksHata! Yer işareti tanımlanmamış. çiftleri
Organizmalar Terminal Elektron aks. EhHata! Yer işareti
tanımlanmamış.(mv
)
Aerobik solunum 1/2 O / H2O +820
Bacillus, clostridium NO / NO +433
Paracoccus, Thiobacillus NO - / NO +350
Clostridium, Desulfovibrio Fumarat/süksinat +33
Desülfovibrio SO / SO -60
Methanobacterium CO / CH4 -350
Toprak reaksiyonu ve mikrofloraHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
Toprağın en önemli kimyasal özelliklerinden biri olan toprak
reaksiyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış. topraktaki asitlik veya
alkalilik derecesini kapsar. Toprak reaksiyonu gerek toprak
mikroflorasının ve gerekse bitkilerin gelişmesini kontrol edici
niteliktedir. Besin iyonlarının topraktaki davranışları, (çözünürlük,
yarayışlılık, toksisite v.d) topraktaki enzimatik ve mikrobiyal
reaksiyonların yönünü etkilemesi nedeniyle en önemli toprak
özelliklerinden biridir. Bilindiği gibi çok temel olarak toprak
reaksiyonunu toprak çözeltisinde bulunan aktif hidrojen iyonları tayin
etmektedir. Nötr reaksiyonlu saf suyun litresinde 10-7 g hidrojen ve
hidroksil (H+ ve OH-) iyonu bulunduğundan pratikte uygulanmak üzere
pH kavramı geliştirilmiş ve bir litre saf sudaki hidrojen iyonları
derişiminin tersinin logaritması, pH birimi olarak tanımlanmıştır.
Bir toprağın pH'sı birkaç faktör tarafından tayin edilir. Bunlar;
a. Toprak çözeltisindeki tuzların derişimleri,
b. Toprak çözeltisindeki çözünmüş CO2 derişimi
c. Ortamdaki değişebilir katyonların varlığı
Topraktaki su hareketi sırasında bazik iyonlar yıkanır ve
kolloidalHata! Yer işareti tanımlanmamış. komplekslerde hidrojen
iyonu hakim duruma geçer. Bu şekilde toprak pH'sında asitleşme olabilir.
Bu değişimler zaman içinde toprağın kimyasal özelliklerini etkiler ve
bazı maddelerin çözünürlüğü değişebilir. Asit koşullar altında, pek çok
51
maddenin çözünürlüğü artabilir. Örneğin kalsiyum ve fosfor
bileşiklerinin çözünürlüğü arttığından, bunların topraktan yıkanması ile
besin maddesi noksanlığı görülebilir. Al, Fe, Ni ve diğer benzeri
bileşiklerin çözünürlüğünün artması ile toprak çözeltisindeki derişimleri,
bitki ve mikroorganizmalar için zehirli olabilir. Mikrobiyal sitoplazmanın
pH düzeyi yaklaşık olarak nötraldir ve bu nedenle toprak
mikroorganizmaları en iyi olarak 7 pH civarında gelişme gösterirler.
Ancak bu durumun istisnaları da vardır. Örneğin Thiobacillus cinsi
bakteriler 6.0 pH düzeyinde yaşayabilen "asidofilikHata! Yer işareti
tanımlanmamış." organizmalardır. Genel olarak toprak bakteriHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve aktinomisetleri asit koşullara karşı
mantarlardan az toleranslıdır. Mantarların pek çok türü podzol topraklar
gibi asit koşullarda (pH 3 civarında) gelişebilir ve dominantHata! Yer
işareti tanımlanmamış. florayı oluşturabilirler. Pek çok bakteri ve
aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış. için kritik pH düzeyi 5
civarında olup, bu düzeyin altında çoğunlukla gelişemezler.
Topraklarda küçük partiküller çevresindeki pH koşulları, toprağın
kaba pH'sından biraz farklı olabilir. Örneğin negatif yüklü kolloidalHata!
Yer işareti tanımlanmamış. kil partikülleri etrafında H+ iyonları,
mikroorganizmalar tarafından serbest bırakılan enzimler gibi unsurlar
adsorbe edilerek toprak çözeltisinden daha düşük bir pH oluşmasına
neden olurlar. Bunun tersi de mümkündür. Örneğin organik madde
parçacıkları etrafında amonyağın tutulması nedeniyle bunların çevresinde
pH artışı gözlenebilir. Yapılan bir araştırmada asit nitelikli bir toprağa
amino asitler, üre ve kitinHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi hızlı
ayrışan bileşikler ilavesinden sonra, amonyağın çıkışı ile mikro çevrede
toprağın pH'sının dörtten altıya çıktığı saptanmıştır.
Toprak sıcaklığı ve mikrofloraHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Toprak organizmaları güneş ışıması, toprak rengi, topoğrafya,
yön, vejetasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. örtüsü çeşit ve
yoğunluğu, toprak-su bilançosu gibi faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan
sıcaklık faktörü ile yakından ilgilidir. Özellikle yeryüzü eğim derecesi ve
yönü (bakıHata! Yer işareti tanımlanmamış.), toprak rengi ve
vejetasyon örtüsü yoğunluğu, toprak tarafından absorblanan güneş
enerjisi miktarını tayin eden faktörlerin başında gelmektedir.
52
Doğada cereyan eden bütün biyolojik, kimyasal ve fiziksel olaylar
belirli enerji dönüşümleri sonucunda meydana gelmektedir. Belirli bir
sıcaklık derecesi özellikle biyolojik varlıkların büyük kısmının optimum
bir gelişme gösterebilmesi bakımından gereklidir. Bu nedenle toprak
sıcaklığı çok önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Toprak
sıcaklığı ortamda bulunan mikroorganizmalar ile bitki ve toprak
hayvanlarının yaşam faaliyeti ve gelişmesi için toprak havası kadar
önemli unsurdur.
Toprak sıcaklığı ve onun zamana, dolayısı ile güneş ışımasına
bağlı olarak gösterdiği periyodik dalgalanması bitkilerin gelişme ve
verimliliğinde önemli bir faktör oluştururken, bitkisel üretim ve onun
kalıntılarının mineralizasyonu ile ilgili detritusHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (mikro tüketici = ayrıştırıcı) aktivitesini etkileyen temel
faktörlerden de biridir.
Toprakta yaşayan bazı bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
türlerinin aktiviteleri sıcaklık ile çok yakından ilgilidir. Örneğin
topraklarda azot oksidasyonu oluşturan nitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bakterilerinin optimalHata! Yer işareti
tanımlanmamış. faaliyetleri 25-30oC dereceler arasında olup, sıcaklığın
4.5-5.0oC derecenin altına düşmesi ile aktiviteleri de durur. Toprak
faunasının da aktivite ve gelişmesi toprak sıcaklığı ile çok yakından ilgili
olup, sıcaklık ekstremlerinde canlıların aktivite, gelişme ve yaşam
formları farklılaşma göstermektedir.
Vejetasyon içinde optimalHata! Yer işareti tanımlanmamış.
çimlenme sıcaklıkları farklılıklar gösterir ve geniş sınır değerler arasında
değişmektedir. Örneğin tahılgiller (özellikle buğday) çimlenme
bakımından düşük sıcaklık derecelerinde başarılı olduğu halde, mısır
bitkisi daha yüksek sıcaklık dereceleri gereksinir. Toprakların sıcaklığı
ise şu faktörlerden etkilenmektedir;
a. Toprak kütlesi tarafından absorbe edilen net ısı miktarı,
b. Toprağın belirli bir kütlesi tarafından ve bunun içermiş olduğu su
kütlesi tarafından gereksinelen ısı enerjisi,
c. Toprak yüzeyinden gerçekleşen evapotranspirasyon için gerekli olan
enerji miktarı.
Toprak yüzeyinin günlük sıcaklık bütçesi ise iki faktörle
düzenlenmektedir.Bunlar;
53
a. Gün doğumundan gün batımına kadar olan süredeki ışıma ile,
b. Gece sırasında toprak yüzeyinden atmosfere olan radyasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. fazı olarak tanımlanabilir.
Toprak tarafından tutulan (absorbe edilen) ısı enerjisi yeryüzüne
ulaşan ışıma miktarı ile paralellik göstermektedir.
Toprakta güneş enerjisinin absorblanmasında şu faktörler
önemlidir,
a. Toprak rengi
b. Toprak eğimi ve derecesi,
c. Çevredeki bitki örtüsü
Koyu renkli toprakların daha fazla ısı enerjisi absorbladığı ve
güneş ışınlarının toprak yüzeyine vurma açısının da toprağa giren enerji
miktarını etkilediği ölçümler yolu ile saptanmıştır. Mevsimlere bağlı
olarak ilkbaharda "güneydoğu", yazın "güney" ve sonbaharda "güney-
batı" yönündeki alanlar, ışınların daha dik gelmesi nedeniyle en sıcak
bölgeleri oluşturmaktadır.
Toprağın bitki örtüsü ile kaplı bulunması güneş ışıması ile alınan
enerji miktarını etkilemektedir.
Bitki örtüsü ve bıraktıkları döküntü katmanı toprağın fazla
ısınmasını engellediği gibi, radyasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
yolu ile oluşan ısı kaybını da azaltır. Orman topraklarının yüzeyindeki
aylık sıcaklık dalgalanması 2oC ile 19oC arasında değişirken, 7.5 cm
derinlikte bu dalgalanma daha azdır (örneğin 4 ile 14oC).
Toprakların su kapsamları ile ısı absorblama kapasiteleri arasında
da yakın bir ilişki vardır. Bir gram suyun sıcaklığını 1oC artırmak için 1
kal. gerekirken, aynı kütledeki tipik bir toprağın sıcaklığını bir derece
artırmak için gereken ısı enerjisi sadece 0.2 kal.dir. Buna rağmen ıslak bir
toprağın termal iletkenliği ise oldukça yüksektir.
Nemli bir toprak güneş enerjisini yüzeyde absorbladığında su
molekülleri arasındaki hidrojen bağları kırılır ve toprak yüzeyinde
buharlaşma başlar. Bu durumda yüzey toprakta su noksanlığı oluşur. Bu
etki ile alt katlardan yukarı doğru kapillar bir hareket başlar. Sıcaklığın
yükselmesi ile gazların difüzyonu da artar ve sonuçta "Sıcaklık-Nem-
Havalanma" arasında karmaşık bir etkileşim meydana gelir.
54
Günlük veya yıllık sıcaklık dalgalanmaları toprak derinliğinin
artmasına karşın azalır. Üst toprak katmanında yıl içindeki sıcaklık
değişimleri dikkat çekicidir. Mart ayında artan güneş ışıması ile üst
topraktaki ısı akışında bir dönüşüm meydana gelir. Nisan ve Mayıs
aylarında sıcaklık artışı devam eder. Toprak sıcaklığı, artan toprak
derinliğine bağlı olarak azalmakla birlikte, toprak derinliği sıcaklık
değişimlerindeki farkı azaltmaktadır (Şekil 4.10).
Eylül ayında topraktaki ısı akışı yön değiştirir, fakat bu değişim
daha ziyade üst toprak katmanlarında belirgindir. Ekim ayında topraktaki
ısı akışı tamamen yön değiştirdikten sonra, artan toprak derinliğine bağlı
olarak azalan bir dalgalanma gösterir. Yaklaşık 7 m derinlikte sıcak ve
soğuk dönemler arasındaki net ısı farkı sadece 1.5°C olmaktadır.
55
Şekil 4.10. Toprak sıcaklığının farklı derinliklerdeki yıllık değişimi
Sıcaklığın canlılar üzerindeki etkileri
Hayvanlar, vücut sıcaklığının çevre sıcaklığına bağımlılığına göre
iki gruba ayrılır.
a. PoikilotermalHata! Yer işareti tanımlanmamış. (soğuk kanlı)
hayvanlar.
b. HomoitermalHata! Yer işareti tanımlanmamış. (sıcak kanlı)
hayvanlar.
Birinci gruba giren omurgasız hayvanlar ile balık, kurbağa ve
sürüngen gibi omurgalılarda vücut sıcaklığı sabit olmayıp çevre
sıcaklığına yakındır. Kuşlar ve memeli hayvanlar gibi ikinci gruba giren
hayvanların vücut sıcaklıkları çevre sıcaklığından bağımsız ve sabittir.
Böceklerde olduğu gibi bazı küçük ve hareketli karasal soğuk
kanlı hayvanlarda vücut sıcaklığı, kendilerini çevreleyen havanın sıcaklık
derecesinden yüksek olabilmektedir. Bunun nedeni ise ya kas hareketi
veya doğrudan güneş ışınlarından gelen sıcaklıktır. Küme halinde
bulunan böceklerde, bazı bireysel değişimler hariç tutulacak olursa, vücut
sıcaklığı, çevredeki hava sıcaklığından daha fazla olmaktadır. Sosyal
böceklerde, bilhassa arılardaki kış kümesinde, vücut sıcaklığı çevreden
bağımsızdır.
Sıcaklığın organizmanın dayanabildiği sınırlar içinde artması
genel olarak metabolizmanın artmasında etken olmaktadır. Bunun
dayanmış olduğu temel kurallardan biri, sıcaklığın artması ile kimyasal
olayların hızlanmasıdır. Van Hoff kuralına göre, kimyasal reaksiyonların
hızı, sıcaklığın 10 oC artması halinde, başlangıç değerinin 2 ile 3 katı
hızlanır. Ancak canlılarda sıcaklık artması bu şekilde devam edecek
olursa, metabolizma olayları yönünden reaksiyonların hızında azalmalar
olur.
Ekstrem sıcaklık koşullarına dayanabilmek için canlılarda
sporHata! Yer işareti tanımlanmamış., yumurta, pup ve tohum
meydana getirebilme özelliği evrimleşmiştir. Bu oluşumların her biri tam
bir organizmayı temsil eder. Sıcaklık ekstremlerine dayanma dokulardaki
su oranını azaltmak suretiyle de gerçekleşir. Örneğin kuru haldeki tohum,
spor ve cyctler su içermediklerinden çevre koşullarına karşı
dayanıklıdırlar.
56
Dayanıklı formda bulunan toprak faunasından tartigrad'lar kısa
süre ile kaynar suya batırılarak veya ciliatlardan Colpoda cucullus'un
kuru cyctleri 100 C sıcaklıkta üç gün tutulmasına karşın canlılığını
kaybetmemektedir.
Sıcaklık ekstremlerine dayanmayı sağlayan diğer bir yol da
gelişmenin duraklaması ile gözlenen"durgunluk" veya "uyku" halidir.
Hayvanların sıcaklık ekstremlerinden korunma yöntemlerinden biri de
termal migrasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. (ısısal göç) olup,
toprakta yaşayan çeşitli faunaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
gruplarının profil içinde dikey hareketleridir.
Mikroorganizmalar sıcaklık gereksinimlerine bakılarak üç gruba
ayrılmaktadırlar.
i. Psikrofil organizmalarHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Bunlar 5
C'nin altındaki düşük sıcaklıklarda gelişebilen fakat mezofillere
benzer şekilde daha yüksek sıcaklıkta optimum gelişme gösteren
organizmalardır.
ii. Mezofil organizmalarHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Düşük
sıcaklıkta veya kırk derecenin üzerindeki yüksek sıcaklıklarda
gelişemeyen organizmalardır. Gelişme optimumları genellikle 25 ile
37°C'dir.
iii. Termofil organizmalar:Hata! Yer işareti tanımlanmamış. Bunlar 45
ve 75 C gibi yüksek sıcaklıklarda gelişebilen ve optimumları 55-65
C olan organizmalar olup, kırk derecenin altında çok zayıf gelişme
gösteren organizmalardır.
Toprak mikroorganizmaları optimum gelişme bakımından
mezofilHata! Yer işareti tanımlanmamış. nitelik göstermektedirler.
Ancak çok değişik tepkilerede rastlamak mümkündür. Örneğin birçok
topraktan termofilik mikropları izole etmek mümkün olabildiği gibi
ekstrem düzeyde soğuk topraklarda mezofilik organizmalara rastlamak
mümkün olmaktadır. Toprak sıcaklığı mikrofloranın genel metabolik
aktivitesine belirgin bir etki yapmakla birlikte çoğunlukla öldürücü etki
yapmaz. Toprak organizmalarının toprak profilindeki durumları ve toprak
üstündeki iklim koşulları etki derecesini belirleyen faktörlerdir. Tropik
topraklarda sıcaklık herzaman 28-30oC civarında olmasına karşın, ılıman
bölge topraklarında 2 ile 15oC arasında değişmektedir. Gözlemlere göre
57
10oC'de mantarlar dominantHata! Yer işareti tanımlanmamış. iken,
20oC civarında aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
nematodHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve protozoalar kitinHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ayrışmasında etken olmaktadırlar. Düşük
sıcaklıkların mikroorganizma aktivitelerini etkilemesine rağmen donma
noktasının altında sadece düşük aktivite göstererek yaşamlarını
sürdürebildikleri gözlenmiştir. Ross (1964) düşük sıcaklıklarda saklanan
toprakların oksijen alımları üzerine çalışmış ve mikroorganizmaların
potansiyel aktivitelerinin önemli düzeyde değişmediğini saptamıştır.
4.2. Toprak Profilinin Oluşumu ve Toprak Tipleri
Kültüre alınmamış bir toprağın dikey kesiti (profili)
incelendiğinde çoğunlukla çeşitli yatay (horizontalHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) bantlar görülür. Bunlara toprak horizonu adı
verilmektedir. Horizonlar toprağın gelişmesi sırasında çeşitli iklim,
vejetasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış., edafonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (toprak canlıları) ve zamana bağlı olarak ortaya çıkan
oluşum katlarıdır. Çeşitli toprak tiplerinin profilini oluşturan horizontal
yapı birbirinden farklı olduğu gibi bir toprakta gözlenen farklı horizonlar
fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikler bakımından farklıdırlar. Toprak
profilinin oluşumu ana mineral materyal ile başlamakta ve sayısız olayın
katkısı ile yüzlerce yıllık süreçler içinde ve karmaşık etkileşimler
(interaksiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.) sonucu olgun bir
toprak profiliHata! Yer işareti tanımlanmamış. meydana gelmektedir.
Bir profil oluşumunda ana olaylar şöyle özetlenebilir.
i. Organik maddenin toprak yüzeyine yığılması, toprak canlıları ve
suyun etkisi ile toprak içine katılması.
ii. Elüviyasyon veya suyun profil boyunca hareketi ve çözünür materyalin
daha alt katlara yıkanması.
iii. İllüviyasyon veya maddelerin belirli horizon katlarında birikimi.
Bazı durumlarda toprak yüzeyindeki vejetasyonla ilgili bitki
döküntüleri toprak yüzeyinde birikerek 10 cm'e kadar varan kalınlıkta
katman oluştururlar. Bu durum özellikle ılıman ve soğuk iklimlerin
koniferHata! Yer işareti tanımlanmamış. (iğne yapraklı) ağaç örtüsü
altında olur ve moorHata! Yer işareti tanımlanmamış. formasyonu olarak
adlandırılır.
58
Yaprağını döken ağaçların varlığında ayrışmamış organik döküntü
katmanı (bu katman O1 veye L (litterHata! Yer işareti tanımlanmamış.
rümuzu ile gösterilir) birikimi daha az olur ve bu durum mullHata! Yer
işareti tanımlanmamış. formasyonu olarak bilinir. Toprak yüzeyinde
organik döküntüler sürekli olarak birikerek belirgin bir katman
oluşturduğu durumda, bu katman O (O1 ve O2) veya eski kullanımı ile Ao
horizonu olarak tanımlanır. Toprağın üst kısmında sürekli
elüviyasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. sonucu çözünür mineral
maddeler, özellikle Na, K, Ca gibi bazik katyonlarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yıkanır ve bu kısımlarda pH azalması olur. Bu yıkanmış
horizonlar A horizonları olarak adlandırılır (ek bilgi için bak: Akalan,
1987, "Toprak Bilgisi") (Şekil 4.11).
Asit koşullarda demir ve hümik bileşikler gibi diğer komponentler
daha hareketli duruma geçer ve profilin alt katlarına yıkanarak bir
katmanda birikirler. Böylece illüviyasyona uğramış B horizonları ortaya
çıkar.
Toprağın primer minerallerinin türediği ana madde diğer
horizonların altında yer alır ve C horizonu olarak adlandırılır.
59
Toprak üzerinde yýðýlan
henüz tamamen ayrýþmamýþ
organik artýklar. Mera örtüsü
altýnda oluþan topraklarda
umumiyetle bulunmaz
1O
O2
Fazla ayrýþmamýþ yapraklar ve organik madde artýklarý
Kýsmen ayrýþmýþ ve birbirine karýþmýþ organik artýklar
Mineral madde ile karýþmýþ organik maddece nisbeten
zengin koyu renkli horizon
Yýkanmanýn en fazla olduðu açýk renkli horizon
Podzolik topraklar için tipik, Çernozyemlerde az
oluþmuþ veya yok
A1
A2
A3
B1
Geçit horizon olup, B'den ziyade A'ya benzer, bazen bulunmaz
B2
Silikat kili minerallerinin veya demirin ve asidik humusun
en fazla biriktiði prizmatik ve blok strüktürün en fazla
geliþtiði veya her ikisinin oludðu horizon
B3
C'ye geçiþ horizonu
G
CCa
CCs
þiddetli gleyleþmenin olduðu kat için kullanýlýr
CCa
ve CCs
iþaretleri bazý topraklarda bulunan Kalsiyum
Sülfat ve Kalsiyum Karbonat birikme horizonlarýný gösterir
R
Biyolojik aktivitenin,
müþ veya disperse olmuþ
maddelerin taþýnmasý)
yýkanmanýn (Suda çözün-
veya her ikisinin en fazla
olduðu horizon
A'dan taþýnan kil ve
diðer kolloidal madde-
lerin býraktýðý, prizma-
tik veya blok strüktürün
veya her ikisinin maksi-
mum olduðu birikme
horizonu
SOLUM
Toprak yapan faktörler
tarafýndan oluþturulmuþ
genetik toprak katmanlarý
Aþýnmýþ ana materyal
Ayrýþmanýn hýzlý olduðu
bazý topraklarda mevcut
deðildir. Solum doðrudan
doðruya R üzerinde bulunur
toprakla ilgili bulunabilen sert
kayalar veya kum ve kil katmanlarý
Geçit horizon olup, A'dan ziyade B'ye benzer, bazen bulunmaz
G iþareti hidromorfik topraklarda olduðu gibi
Topraðýn altýnda bulunan ana
meteryal olmayan, fakat üzerindeki
Şekil 4.11. Bir toprak profilinde bulunması olası horizonlar (Akalan, 1987).
4.2.1. Oluşumlarında önemli farklar bulunan bazı büyük
toprak grupları
a. Kahverengi topraklar (Brown Earths)
Bu tür topraklar çoğunluk bazalt türü ana maddeden türemiş ve
orta veya yüksek yağışlı koşullarda gelişmiş topraklardır. Kil veya tın gibi
düşük su geçirgenlik (permeabiliteHata! Yer işareti tanımlanmamış.)li
materyal nedeniyle orta düzeyde bir yıkanma söz konusudur. Bunun
sonucunda asit nitelikli A horizonu oluşmuştur. pH profil derinliğine
bağlı olarak biraz artış gösterir. Organik katman fazla olmayıp A ve B
horizonları her zaman belirgin bir şekilde tanımlanmayabilir. Bu
topraklar yaprağını döken orman (deciduous forestHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) örtüsü altında bulunur (Şekil 4.12). Örneğin
İngiltere'deki tarımsal alanların çoğu bu tür toprakları kapsamaktadır.
b. Podzol topraklar
60
Bu topraklar genellikle yüksek yağış, yüksek permeabiliteli
geçirgen, kumlu materyal ve yoğun yıkanma koşullarının oluşturduğu asit
koşulların topraklarıdır. Toprak yüzeyinde kalın bir moorHata! Yer
işareti tanımlanmamış. tabakası ve siyah yüksek humusHata! Yer
işareti tanımlanmamış. kapsamlı A1 katmanı içerirler. Horizonlar iyi
gelişmiş olup beş veya daha fazla olabilir. Bitki örtüsü fundalık veya iğne
yapraklı ormandır. O1 (Ao) horizonları iyi gelişmiş olup önemli düzeyde
döküntü birikmesi görülür. Organik maddenin demir ve alüminyum
seskioksitlerle birlikte yıkanması illüviyasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bölgesinde iyi bir B horizonu oluşumuna neden olur.
Bazen demir bileşikleri B2 horizonunda birikir, partikülleri
çimentolayarak sert ve geçirimsiz bir katman oluşturur (hard panHata!
Yer işareti tanımlanmamış. veya iron panHata! Yer işareti
tanımlanmamış.).
61
Yapraðýný döken
orman arazisi
pH:5-7
A0
Mull katmaný
A
B
Koyu Kahve,
yüksek humus
kapsamý
Ana materyal
(Örn. Bazalt)C
Kahverengi
Açýk kahve. R.
bölge
Konifer
orman arazisipH: 3-4
A0
A1
Moor katmaný
Siyah, yüksek
humus kapsamý
A2 Gri düþük humus
(a)
B1
Siyah yüksek, humus
Portakal-kahve
yüksek demir kap.
(b)
Podzol
Ana materyal
(Örn. Kum taþý)
Tropik yaðmur oraný pH:3-4
A1
A2
C(c)
Laterit
Kaya benz.laterit kabuk
Kýrmýzý-kahve
demirtaþý
Kýrmýzý-kahve
katý demir taþý
Ana materyal
(granit)
A1
A2
Ca
C
(d)
Çernozyem
siyah yüksek
humus
Daha açýk Ca,
depozitleri
Açýk gri, yüksekCa kapsamý
Ana materyal
(lös)
Step çayýr arazisi pH:6-8
Şekil 4.12. Toprak tiplerinin temsili profil özellikleri
c. Laterit topraklar
Lateritler tropikHata! Yer işareti tanımlanmamış. iklimde
yağmur ormanı vejetasyonu altında yüksek yağış ve yıkanma koşullarında
granit ana maddesinden oluşan topraklardır. Yüksek sıcaklık nedeniyle
toprak yüzeyinde organik madde ayrışmasının çok hızlı olması ve yağışın
etkisi ile oluşan organik madde fakirleşmesi ve hidrate olmamış demir ve
62
alüminyum oksitler nedeniyle kırmızı renkli görünümdedirler (hematit ve
boksit). Buna karşılık profilin özellikle üst kısımları silisyumca fakirdir.
Organik madde birikmesi yoktur ve ayrışma koşulları çok hızlıdır.
Bu nedenle organik madde doğrudan ve hızlı bir şekilde su ve karbon
dioksit oluşturmak üzere ayrışır ve sıradan herhangi bir asidik ara ürün
oluşmaz. Şayet yüzey vejetasyonunun yok edilmesine bağlı olarak
erozyonla yüzey topraklar aşınırsa demir birikim horizonları açığı çıkar.
Bu tür topraklar Afrika, Güney Amerika ve Güney-Doğu Asya'da
yaygındır.
d. Çernozyem topraklar
Çernozyem veya kara topraklar, yeterli nem ve uygun sıcaklık
koşullarının humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşumu ve
mineral ayrışmasını ilerlettiği, fakat aşırı yıkanmanın olmadığı koşullarda
oluşur. Bu topraklar düşük yağışlı çayır-step ve preri bölgelerin tipik
örnekleridir. Profil yapıları çok karakteristik olup, lösHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ana maddesi üzerinde yer alan humusça zengin, derin,
A1 horizonu ve açık renkli, dar, bazlarca-özellikle kalsiyumca-zengin A2
katmanından oluşur. Aslında bütün profil kalsiyum ile doygundur, ancak
A1 horizonunda bulunmayabilir. A2 horizonunda kalsiyum karbonat veya
sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. kök kanalları ile birlik
oluşturmuş şekilde gözlenebilir. Bu tip topraklarda bazı özel
mikroorganizma grupları birlikler oluşturur. Örneğin B2 horizonunda
mantarlardan MucorHata! Yer işareti tanımlanmamış. ramannianus
belirgin özellikler gösterir. Bu organizmanın bu tip topraklar için
indikatör bir grup olduğu belirtilmektedir.
63
5.
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak
TOPRAK ORGANİZMALARI
Toprak mikroorganizmalarının tümü edafonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olarak tanımlanmaktadır. Organizasyon nitelikleri göz
önünde bulundurulmaksızın toprak biotası şu alt bölümlere ayrılabilir:
a. MikrobiotaHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Alg, protozoaHata!
Yer işareti tanımlanmamış., mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve bakteriler
b. MezobiotaHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Nematodlar, küçük
arthropodlar ve enchytraeid kurtları, kollemboller
c. MakrobiotaHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Yer solucanları,
yumuşakcalar, büyük enchytraeidler ve arthropodlar.
Makrobiota arasında bitki kökleri, kazıcı kemirgenler, sürüngen
ve hem suda hem de karada yaşayabilen hayvanlar yer alırlar.
Edafonu oluşturan öğelerden toprak florası terimi çok doğru bir
terim olmamakla birlikte kullanıma yerleşmiştir. Aslında toprak
mikroorganizmaları (mikrofloraHata! Yer işareti tanımlanmamış.) tam
olarak ne bitkiler ve ne de hayvanlar dünyasına ait değildir. Yüz yıl
öncesinde canlıların iki büyük aleme ayrılması bitki ve hayvanların şekil,
yapı, beslenme özelliklerindeki farklılıklara dayanmaktaydı.
Mikrobiyoloji çalışmaları ilerledikçe, bazı özellikleri ile bitkilere, diğer
bazı özellikleri ile de hayvanlara benzemeleri nedeniyle
mikroorganizmaları ayrımlayan bir sınıflama gereksinimi doğmuştur. Bu
nedenle canlılar dünyası üç ana gruba ayrılır.
64
Hayvanlar
Canlýlar Alemi (Kingdom)
BitkilerProtistler
Prokaryontlar Ökaryontlar
bitkilere benzer)i. Bakterilerii. Mavi Algler
iii. Protozoalar
i. Algler ii. Mantarlar
(Ýlkel tek hücreli) (Hücre yapýsý hayvan ve
65
Şekil 5.1. Canlı sistematiğinde alem (Kingdom)ler.
Whittaker (1969) şekil 5.1'de verilen sistematiği bilim dalları,
ultra (moleküler) strüktürHata! Yer işareti tanımlanmamış., beslenme
şekilleri esasında ele almıştır. Prokaryotlar çekirdek membranı,
endoplazmik reticulum ve mitokondri içermemeleri ile ökaryotlardan
ayrılırlar.
Toprak mikroorganizmaları çok değişik şekil ve boyutlarda
karmaşık birlikler oluştururlar (Çizelge 5.1). Çizelge 5.1. Mikroorganizmaların boyutları
Tür Boyut (µm)
Proteinler 0.001-0.05
Bakteri virüsü (faj) 0.05-0.10 (gövde),0.2 (kamçı)
Bitki virüsü 0.02-0.3
Bakteri 0.5-2x1-8
Aktinomisetes 0.5-2 (çap)
Cyanophceae 2-5 (çap)
Alg 3-50 (çap)
Mantar 3-50 (çap)
Protozoa 14-600
TOPRAK CANLILARI (edafon)
Toprak Faunasý
Çok hücreliler(Metazoa)
Tek hücreliler(Protozoa)
Toprak Florasý
Protista (mikroorganizmalar)
Yüksek protistlerEukaryont
Mantarlar Algler
Alçak protistler(Prokaryont)
Bakteri ve aktinomisetler
Mavialgler
Prokaryotik canlılarHata! Yer işareti tanımlanmamış. (Bakteri,
aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve mavi algler) hücre
organizasyonu bakımından eukaryotikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. hücrelerden ayrılırlar. Prokaryotik canlılarda gerçek bir
66
hücre çekirdeği yoktur. Ayrıca mitokondri ve plastidler bulunmaz, hücre
zarı müreinHata! Yer işareti tanımlanmamış. adı verilen heteropolimer
bir madde içerir.
Eukaryotik canlılarHata! Yer işareti tanımlanmamış. (Algler,
mantarlar ve protozoalar) gerçek bir hücre çekirdeğine sahiptirler. Mürein
içermezler ve stoplazmada mitokondri ve bitki hücrelerinde plastidler
bulunur.
Bitki kökleri mikroorganizmalarla olan karşılıklı etkileşimleri
nedeniyle toprak ekosisteminin önemli unsurlarındandır.
5.1. Toprak Mikroorganizmaları (Mikrobiota)
Toprak mikroorganizmaları içinde bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve mantarlar en fazla ilgiyi çeken organizmalardır.
Bunun nedeni karasal ekosistemdeki enerji akışı ve besin maddesi
aktarımının büyük kısmının bu organizma gruplarınca
gerçekleştirilmesinden kaynaklanmasıdır. Yukarıda da belirtildiği gibi
bazı mikrobiyolojistler biyolojik organizasyonları nedeniyle
mikroorganizmaları bitki ve hayvanlardan ayrı bir grup içinde toplayarak
buna ProtistaHata! Yer işareti tanımlanmamış. adını vermişlerdir. Bu
grubun üyeleri tek hücreli veya sönositık (yaşam döngüleri sırasında
hücresel strüktüre sahip olduğu dönemler gösteren, çok çekirdekli fakat
çok hücreli olmayan) veya çok hücreli olduklarında olgun
dönemlerindeki bitki ve hayvan dokularının karakteristiklerinden
ayrımlar gösteren canlılardır.
Protista'nın Sınıflandırılması
Yüksek protistler
Yüksek protistler enerji kaynakları, beslenme ortamı ve yapı
(strüktürHata! Yer işareti tanımlanmamış.) nitelikleri bakımından
ayrım gösterirler. Çeşitli gruplar arasında sınırlar çok iyi
ayrımlanamamaktadır. Örneğin tek hücreli alglere benzemelerine karşın
fotosentetik pigmentHata! Yer işareti tanımlanmamış. veya kloroplast
içermezler. Aşağı protistler genel olarak enerji kaynakları ve
67
strüktürlerine, hareket organlarının varlığı ve özelliğine göre sınıflanırlar
(Çizelge 5.2).
Toprak genel olarak beş ana mikroorganizma grubu barındırır.
Bunlar bakteriler, aktinomisetler,mantarlar, algler ve protozoalardır.
Bu mikroorganizmalardan ilk ikisi aşağı protist, diğer üçü yüksek protist
grubu içinde yer alırlar.
Aşağı Protistler
Bu grupta yer alan mikroorganizmalar bakteriler, aktinomisetler
ve mavi-yeşil alglerdir. Bu grupta tanımlanan organizmalar, hücre duvarı
özellikleri, hareket kabiliyeti ve şekli veya fotosentetik yetenek
bakımından farklılıklarına göre ayrı gruplar oluştururlar.
5.1.1.Bakteriler
Bu organizmalar topraklarda sayı, aktivite ve ekolojik etkileri
bakımından en önemli grubu oluştururlar. Mikroskobik boyutta (ortalama
0.5x2.0 µm), tek hücreli prokaryotik canlılar bir gram toprakta (çevre
koşullarına bağlı olarak) yüz milyonluk adetlere erişen populasyonlar
oluştururlar. Topraktan izole edilen bakteriler iki ana grup oluştururlar:
yerli (indigenous veya autochthonus) organizmalar ile dıştan gelen
(alloktonHata! Yer işareti tanımlanmamış.) organizmalardır. Yerli
(otoktonHata! Yer işareti tanımlanmamış.) populasyonlar
komünitelerin biyokimyasal işlevlerine katılan, uzun periyodlar boyunca
metabolik aktivite göstermeksizin dirençli formlar halinde toprakta
barınabilen doğal türlerdir.
Allokton türler komünite aktivitelerine önemli düzeyde
katılmazlar. Bu organizmalar hava hareketleri ve yağış sonucu veya
hayvan gübresi, atık çamurları ve hastalıklı dokular yolu ile ortama
girerler ve bir süre ortamda bulunabilir hatta kısa bir süre için çoğalabilir
fakat asla önemli bir ekolojik işlevi olan transformasyon ve
interaksiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. göstermezler. Yerli
populasyonlar arasında bulunan bazı türler, hızlı yararlanılabilen organik
besin maddeleri ilave edildiği zaman olağan üstü gelişen organizmalardır.
Bu nedenle toprak uygulamalarına karşın süratle tepki veren bir grup
oluştururlar. Bu grup besin kaynakları azaldığı zaman sayılarını süratle
68
azaltır. Diğer otoktonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ise toprak organik
fraksiyonunu, dirençli bitki dokularını veya diğer mikrobiyal hücreleri
besin maddesi olarak kullanır. Bu tür besin maddeleri daha az
yararlanılabilir olduğundan bu tür organizmalar yavaş gelişirler.
Bakteriler "Bergey'in tanımlayıcı bakteriyolojik klavuzun"da
belirtildiği gibi sistematik veya taksonomik esaslara göre gruplanabilir
(Bergey's manual of determinative bacteriology). Bunun dışında
fizyolojik farklılıklarına göre gruplar oluşması mümkündür. Örneğin
beslenme ve metabolik karakteristiklerine göre -enerji kaynakları,
karbonhidratların gelişme için kullanımı, N2 yi azot kaynağı olarak
kullanabilme yeteneği, oksijen istekleri gibi- ayrımlar yapılabilmektedir.
Hücre yapısı da bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
tanımlanmasında kullanılmaktadır. Ana morfolojikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. tipler arasında çubuk (bacilliHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) şeklinde olanlar en yaygınlarıdır. Bunun dışında
yuvarlak şekilli (cocciHata! Yer işareti tanımlanmamış.) ve spiral
şekilli (spirillaHata! Yer işareti tanımlanmamış.) bakterileri ayırtetmek
mümkündür (Şekil 5.2).
69
Çizelge 5.2. Protistlerin ana gruplarının özellikleri
Grup Enerji Kaynağı Beslenme
Yapı
Flagella
Yüksek Protistler
Algler Fotosentetik C hariç çözünmüş maddeleri
absorbe
Tek veya çok hücreli
iplikçik veya koloniler
Çoğunluk var
Protozoa
Kemosentetik Katı partiküllerin sindirimi veya
çözünmüş madde absorbe
Tek hücreli, hücre duvarı
yok
Çoğunluk var
Mantar Kemosentetik Çözünmüş madde absorbe
(C dahil)
Filamentli ve coenocytic Çoğunluk yok
Aşağı Protistler
Mavi-yeşil algler Fotosentetik Çözünmüş besin madde absorbe
(C hariç)
Tek hücreli veya
filamentli
Yok
Bakteriler Kemosentetik* Çözünmüş besin madde absorbe
(C dahil)
Çoğunluk tek hücreli,
filamentli de olabilir
Var ve yok
*yeşil ve mor bakteriler fotosentetiktir. Ancak algHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve mavi yeşil algler gibi oksijen oluşmaz
70
Şekil 5.2. Bakteri şekilleri
a. Spirillum (x1000) Çubuk, Kok (Cocci) bakterileri .
b. Salmonella typhosa (peritris, kamçı) spirillum volutans
(polar kamçı)
c. Endosporlu clostridiumlar.
71
Çubuk bakterilerin bazıları uygun olmayan koşullara dirençli olup
böyle durumlarda yaşam döngülerinin bir kısmını sporHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olarak geçirirler. Özellikle çubuk bakterilerin
oluşturdukları "iç spor (endosporHata! Yer işareti tanımlanmamış.)'lar"
çevre koşullarına karşı olağanüstü dirençlidir. Bergey'e göre bakteriler
Shizomycetes sınıfında belirtilmektedir. Bu sınıfın 13 takımı olmakla
birlikte toprakta en fazla rastlanan bakteriler çoğunluk üç takım içinde
yer almaktadır.
5.1.1.1. Pseudomonadales
Topraktaki işlevleri bakımından karmaşık bir görünüş arzeden bu
grup üyelerinin bir kısmı organik besin maddelerinden yararlanmaksızın,
karbon gereksinimlerini CO2 özümlemesi ile sağlamaktadır. Bu işlevde
gereken enerji kemoototrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. veya
kemolitotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. şekilde, yani
anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşiklerin oksidasyonu
yolu ile sağlanır. OtotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. yaşayan
nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakterilerinin bir kısmı
amonyağı nitrite, diğer kısmı da nitriti nitrata oksitleyerek enerji
sağlarlar. Hydrogenomonaslar ise molekül hidrojeni suya çevirerek,
kükürt bakterileri de elementel kükürt veya kükürtlü hidrojeni sülfatlara
veya sülfirik aside oksideHata! Yer işareti tanımlanmamış. ederek
yaşarlar. Bu ototrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. organizmaların
yanında aynı grup içinde organik maddenin ayrışmasında önemli
görevleri olan bazı bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. türleri de
bulunmaktadır. Örneğin ayrışma olayları bakımından Pseudomonadales
takımında yer alan en önemli cins PsedomonasHata! Yer işareti
tanımlanmamış.'dır (Şekil 5.3). Bu bakteriler gram negatifHata! Yer
işareti tanımlanmamış., polar flagellatlı çubuklardır. Bazı tipleri
denitrifikasyonu anaerobikHata! Yer işareti tanımlanmamış. solunum
amacı olarak kullanır. Bu takım da yer alan pseudomonad'ların çoğu
oksidaz pozitif özellik gösterir. Bu takım da ayrıca metanı karbon
kaynağı olarak kullanan MethanomonaHata! Yer işareti
tanımlanmamış.s, selülozu ayrıştıran CellvibrioHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve kemolitotrof olarak gelişebilen
HydrogenomonasHata! Yer işareti tanımlanmamış. cinsleri sayılabilir.
72
Cellvibrio ve Alginomonas karmaşık organik moleküllerin ayrışmasını
gerçekleştirirler.
5.1.1.2. Eubacteriales
Bu takım çok önemli toprak bakterilerini içeren familyaları
kapsamaktadır. Bu familyalar içinde bulunan önemli cinsler arasında
AzotobacterHata! Yer işareti tanımlanmamış., RhizobiumHata! Yer
işareti tanımlanmamış., AgrobacteriumHata! Yer işareti
tanımlanmamış., ChromobacteriumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
sayılabilir. Azotobacter gram negatifHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
kok ve çubuk şekilli, serbest yaşayan bakteriler olup atmosfer azotunu
kullanabilme yeteneğindedir.
73
Şekil 5.3. Pseudomonas sp.’nın elektron mikrofotoğrafı
RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakterileri ise simbiyotik
yaşayan aerobHata! Yer işareti tanımlanmamış., sporsuz çubuk şekilli
baterilerdir. Baklagil bitkileri ile ortak yaşam (simbiyozHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) şeklinde atmosfer azotundan yararlanır (azot
fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış.). Agrobacterium ise gram
negatifHata! Yer işareti tanımlanmamış., sporsuz kısa çubuklar
şeklinde olup, fakültatifHata! Yer işareti tanımlanmamış. anaerob
bakterilerdir. Agrobacterium radiobacter var.tumefaciens gallHata! Yer
işareti tanımlanmamış. (ağaç uru) oluşturan bir tür olarak bilinir. Bu
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. suşHata! Yer işareti
tanımlanmamış.'u Rhizobium leguminosarum bakterisi ile çok yakın
bir GC ilişkisiHata! Yer işareti tanımlanmamış. gösterir (GC:
DNAHata! Yer işareti tanımlanmamış. bazlarından guanin-cyotosin
çifti: bakteri sınıflandırılmasında uygulanan
bir yöntem). Bu iki bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. sadece 3-
ketoglikozidHata! Yer işareti tanımlanmamış. üretimi reaksiyonuyla
birbirinden ayrılır. RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
leguminosarum bu reaksiyon bakımından negatiftir. Aynı familyada
yeralan Chromobacterium ise gram negatifHata! Yer işareti
tanımlanmamış., sporsuz kısa çubuklar şeklinde olup, fakültatifHata!
Yer işareti tanımlanmamış. anaerob ve mor pigmentHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşturan bir bakteri cinsidir. Bu takımda yer alan
önemli toprak familyaları şunlardır;
a. Azotobaecteraceae
74
Bu familya önemli N2-fikse eden cinsleri içerir. Örneğin
Azotobacter chrococcum gram negatifHata! Yer işareti
tanımlanmamış., melaninHata! Yer işareti tanımlanmamış. pigmenti
içeren kahverenkli koklardır. Ayrıca A.agilis ve A. indicus diğer bilinen
üyelerdir.
b. Rhizobiaceae
Endospor içermeyen, çubuk şekilli bakteriler olup,
RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış., Agrobacterium,
chromobacterium gibi önemli cinsleri kapsar. Rhizobium cinsi bakteriler
gram negatifHata! Yer işareti tanımlanmamış., aerob simbiyotik azot
fikse edici organizmalardır. R.meliloti, R.leguminosarum, R.phseoli,
R.trifolii, R.lupini ve R. japonicum gibi önemli bireyler tanınmaktadır.
c. Achromobacteriaceae
Bu familyadaki önemli cinsler AchromobacterHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve Flavobacterium'durHata! Yer işareti
tanımlanmamış.. Her iki cinste gram negatifHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bakterileri içerir. Ancak birinci cins pigmentsiz
çubuklar oluştururken, Flavobacterium sarı pigmentHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşturur.
d. Micrococcaceae
Bu familyanın önemli cinsleri MicrococousHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve Sarcina'dır. Bu üyeler çoğunluk gram pozitif
(Micrococous bazen negatif) küre şekilli bakterilerdir. SarcinaHata! Yer
işareti tanımlanmamış. kendi cinsine özgü paket halinde koloniler
oluşturur. Sarcina beyaz, sarı ve kırmızı pigmentHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşturmaktadır.
e. Corynebacteriaceae
Bu familya içindeki önemli cinsler CorynebacteriumHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve Arthrobacter'dir. Corynebacterium gram
75
pozitif, aerobHata! Yer işareti tanımlanmamış., çubuk şekilli bir
bakteridir. Hücre içinde metakromatik granüller içerir.
ArthrobacterHata! Yer işareti tanımlanmamış. ise çubuk şekilli,
yaşlandıkça kok haline dönüşen bakterilerdir. Genç kültürleri gram
negatifHata! Yer işareti tanımlanmamış. iken zamanla gram pozitif
şekle dönüşürler.
f. Bacillaceae
Bu familyada toprakta yaygıın bulunan iki cins önemlidir.
Bunlardan BacillusHata! Yer işareti tanımlanmamış. aerobHata! Yer
işareti tanımlanmamış. veya fakültatifHata! Yer işareti
tanımlanmamış. anaerob, endosporHata! Yer işareti tanımlanmamış.
içeren çubuk bakterilerdir. İkinci cins ClostridiumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olup anaerob, endospor içeren, moleküler azottan
yararlanma yeteneğinde olan çubuk şekilli bakterilerdir.
Eubacteriales takımında yer alan Rhizobuim (kök nodülHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) bakterileri gerek doğal, gerekse tarım
ekosistemleri için çok önemli toprak bakterileridir. Toprak verimliliğini
azot fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış. nedeniyle önemli
düzeyde olumlu bir şekilde etkilerler. Ancak bu özelliklerini yalnızca
baklagil bitkileri ile simbiyozHata! Yer işareti tanımlanmamış. halinde
gösterebilirler. Arthrobacter çeşitleri toprakta çok yaygın olmakla
birlikte ekolojik rolleri konusunda fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Bu
bakterilere yakın akraba olan corynebacterium’un kısmen bitki
hastalıklarına neden olduğu ve kısmen de organik bileşiklerden
yararlanabilen bir saprofitHata! Yer işareti tanımlanmamış. olduğu
bilinmektedir. Yine bu familyaya ait olan cellulomonas türü selülozun
ayrışmasında rol oynayan bir saprofittir.
BacillusHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve clostridium türleri
de toprakta sıkça bulunan organizmalardır. ClostridiumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kuvvetli anaerobikHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bir toprak mikroorganizmasıdır. Bitki döküntülerinin ayrışması yönünden
pektinolitik ve selülotik türler önemli olup Clostridium felsinum bunlara
bir örnektir. Selülotik clostridium'lar mesofil ve termofil olmak üzere
gruplanabilir. Her iki gruba ait üyeler selülozu hidrojen, karbondioksit ve
organik asitlere ayrıştırırlar. Bu iki grup arasında ekolojik bakımdan
önemli bir ayrım bulunmaktadır. Termofil türler toprakta ve ayrışan bitki
76
dokuları üzerinde çoğunluk bulunmakla birlikte, mesofilikHata! Yer
işareti tanımlanmamış. türlerin asıl habitatHata! Yer işareti
tanımlanmamış.'ı, otçul hayvanların sindirim sistemidir. En fazla
rastlanan mesofilik türler içinde C.cellulosolvens, C.cellobioparum,
C.omelianski ve C.dissolvens'tir. Termofilik türler arasında da
C.thermocellum ve C.thermocellulaseum sayılabilir. Clostridium türleri
arasında önemli azot bağlayıcı bakteriler bulunmaktadır. Bu anaerob
bakteriler iyi havalanan topraklarda bile kendilerine uygun yaşam
koşulları bulabilirler, çünkü hem toprak organizmaları ve hem de
mikroorganizmaların yoğun aktiviteleri sonucu ortamda CO2'in
zenginleştiği anaerobik mikro-çevreler bulunabilir. Bu tür ortamlar
anaerob aktivite için geçerli koşulları sağlayabilir.
5.1.1.3. MyxobacterialesHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(Miksobakteriler)
Bu takım altında toplanan mikroorganizmalar çoğunluk ilginç
şekilleri ve ayrışma olaylarındaki önemleri vurgulanan bakterilerdir.
Bazı miksobakteriler diğer bakterileri çözme (lyses) ve
özümleme özelliği gösterirken, diğerleri saprofitiktir. CytophagaHata!
Yer işareti tanımlanmamış. cinsi özellikle selülozun aerobHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ayrışmasında aktif rol oynar. Bu tür içinde
ayrıca kitinHata! Yer işareti tanımlanmamış. ayrıştıran gruplar da yer
alır. Miksobakteriler toprakta çok yaygın olup özellikle
vejetasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış., gübre, kompostHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve çürümekte olan odunsu dokunun
ayrışmasında etkilidirler. Bu bakteriler esnek yapılı çubuklar şeklinde
olup kayıcı hareket gösterirler.
Yaşam döngüleri içinde, özelleşmiş bir meyva gövdesi oluşturur
ve sonunda çubuk şekli alırlar (Şekil 5.4). En yaygın bulunan türleri
ChondrococcusHata! Yer işareti tanımlanmamış., ArchangiumHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve PolyangiumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. dur. Miksobakteriler agarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. besi ortamı üzerine çok az toprak konularak yapılan
aşılama sonucu, inkübasyonu takiben çıplak gözle görülebilen meyva
gövdeleri oluşumu ile izlenebilirler. Ancak bu işlem sırasında agar besi
ortamına özel bir bakteriyel süspansiyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ile de aşılama yapılmalıdır. Bu teknik miksobakterilerin
77
ortamdaki diğer bakterileri çözmesi (lysisHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) ve onları besin kaynağı olarak kullanması ile ilgilidir.
Lysis mekanizması bakterileri çözmek için ekstraselülerHata! Yer
işareti tanımlanmamış. enzimlerin salgılanması ile ilgilidir.
Miksobakterler bütün işlenen topraklarda bulunabilir. Kontrol edilen
çayır topraklarında her bir gram toprakta 2000 ile 76 000 civarında
populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. saptanmıştır. Nemli
topraklarda büyük populasyonların bulunması, bu organizmaların arid
koşullara dayanıklı olmadığını göstermektedir.
Şekil 5.4. Bazı yaygın miksobakteriler (Myxobacterium) (Alexander,1977)
78
Bergey el kitabına göre (7. baskı,1957) bu grup üyeleri, dinlenme
fazındaki hücreler, sistHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve üreme
oluşumu kademelerindeki (fruiting body: Bitkilerde üreme ile ilgili
harhangi bir oluşum, meyva gövdesi benzeri) niteliklere bağlı olarak beş
familyaya bölünürler.
Familya I. CytophagaHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Dinlenme
veya üreme oluşumları göstermez
Familya II. ArhangiaceaeHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Meyva
gövdesinde dinlenme fazındaki hücreler
Familya III. SorangiaceaeHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Meyva
gövdesi üzerindeki sistlerde dinleme durumundaki hücreler
Familya IV. Polyangiaceae: Meyva gövdesi üzerinde sistler içinde
dinlenme durumundaki hücreler
Familya V. MyxococcaceaeHata! Yer işareti tanımlanmamış.:
(Sporocytophaga: dinlenme fazındaki serbest hücreler): Meyva
gövdesi üzerinde dinlenme fazındaki hücreler
McCurdy (1970) miksobakteriler için taksonomik yeni bir
düzenleme önermiştir. Buna göre sınıflama aşağıdaki şekilde
düzenlenmektedir.
I. Gittikçe incelen yapıda vejetatif hücreler, mikrosistler (yapışkan,
kapsülsüz miksosporlar) oluşumu.
A. Mikrosistler küresel veya oval. (Myxococcaceae)
B. Mikrosistler kısa veya şekilli
1. Mikrosistler sporangiumlar içinde değil (Archangiaceae)
2. Mikrosistler sporangiumlar içinde (Cystobacteriaceae)
II. Vejetatif hücreler düzenli aynı çapta, küt veya yuvarlanmış sonlu
Miksosporlar vejetatif hücrelere benzer formda (Polyangiaceae)
5.2. Toprak Bakterileri
Toprakta çok sayıda bulunan ve bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. populasyonunun % 90 kadarını oluşturan cinsler
Pseudomonas, Arthrobacter, Clostridium, AchromobacterHata! Yer
79
işareti tanımlanmamış., BacillusHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
MicrococcusHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve FlavobacteriumHata!
Yer işareti tanımlanmamış.’dur. Örneğin toprak bakterilerinin 1/8'ini
Arthrobacterlerin oluşturduğu belirtilmektedir. Bakteri ve
aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış. hücreleri genellikle doğal
topraklarda mikroskobikHata! Yer işareti tanımlanmamış. gözlemler
ile incelenememektedir. Bu amaçla geliştirilen teknikler toprakta bulunan
canlı bir hücrenin özel boyalar ile boyanması fakat toprak kolloidleri ve
ölü organik maddenin boyanmayarak floresans mikroskopisiHata! Yer
işareti tanımlanmamış. gibi ayrımı kolay kullanan teknikler ile
incelenmesidir.
Bu tür tekniklerin uygulanması sonucu bakterilerin, çoğunlukla
toprak yüzeyinde veya yüzeye çok yakın kısımlarda ve organik doku
(özellikle humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. parçacıkları)
üzerinde kolonize olduklarını göstermektedir.
Toprak bakterilerinin gerek yoğunluğu ve gerekse bileşimini
etkileyen en önemli faktörler şunlardır:
a.Çevre ve toprak sıcaklığı
b.Organik maddeler
c.İnorganik besin elementleri
d.pH
e.Derinlik
f.Mevsimler
g.Toprak işleme ve kültürel işlemler
Mikroorganizmaların gelişip aktivite gösterebilmesi için toprakta
belli bir oranda nem bulunması gereklidir. Ancak mikroorganizmaların
ortam koşullarındaki nem düzeylerine tepkileri farklı olabilmektedir.
Gerek organik ve gerekse inorganik maddeler toprak çözeltisinde
çözünmüş şekilde mikroorganizmalar tarafından alınır veya reaksiyona
uğratılırlar. Toprakta suyun fazla bulunması, toprak atmosferini ve
oksijen düzeyini etkileyeceğinden, su yokluğu gibi olumsuz etkiye
sahiptir. Bakterilerin optimalHata! Yer işareti tanımlanmamış. su
gereksinimlerinin genel olarak toprağın su tutma kapasitesinin %50 ile
70'i oranında olduğu söylenebilir.
Çeşitli topraklarda bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
populasyonunun toprak nem kapsamı ile sıkı bir ilişki gösterdiği
80
saptanmıştır. Komünite büyüklüklerinin periyodik değişikliklerinde bile
doğrudan nem miktarının değişimi arasında kuvvetli bir ilişki
bulunmaktadır. Bu nedenle su temininin biyolojik aktivitede anahtar rol
oynadığı belirtilebilir.
Toprakta su fazlalığı (drenaj bozukluğu, aşırı yağış veya sel
nedeniyle) bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. dağılımında
azalmaya neden olur. Bu gibi durumlarda ortamdaki oksijenin azalması
serbest O2'ni kullanan mikroorganizmaların gelişme ve aktivitelerini
engeller, anaerob bakteri aktivitesi artar ve topraklardaki metabolik
olaylar yön değiştirir.
Sıcaklık bilindiği gibi bütün biyolojik olayları kontrol eder.
Komünite büyüklüğü ile sıcaklık arasında bir ilişkinin varlığı
gösterilmiştir, ancak toprak bakterilerinin ve diğer mikroorganizmaların
optimum sıcaklık istekleri ayrım göstermektedir. Bu istekler bakımından
topraklarda üç farklı organizma grubu ayırdedilebilir.
.
a. Psikrofil bakteriler: Gelişme optimumları 0-20C
b. Mezofil bakteriler: Gelişme optimumları 20-45 C
c. Termofil bakteriler: Gelişme optimumları 45-65C
Ilıman ve serin bölge topraklarında sıcaklığın fazla yükselmemesi
nedeniyle toprak mikroorganizmalarının psikrofilHata! Yer işareti
tanımlanmamış. dağılım göstereceği düşünülürse de, toprak bakterileri
genellikle mezofilHata! Yer işareti tanımlanmamış. özellik gösterirler.
Gerçek psikrofil bakteriler toprakta yaygın olmayıp, hatta kışın bile
soğuğa toleranslı mezofil bakteriler, psikrofillerden daha yaygındır.
Çizelge 5.3'de çeşitli toprak mikroorganizmalarının vejetatif
gelişme optimumları ile en küçük ve en yüksek sıcaklık toleransları
görülmektedir.
Çizelge 5.3. Çeşitli mikroorganizmaların vejetatif gelişme ve sıcaklıkları
Termofil Min. Opt. Maks.
Bacillus stearothermophiles 30 55 75
Clostridium thermocellum 50 60 68
Mesofil Escherrichia coli 10 37 45
Bacillus cereus 10 30 46
Saccharomyces cerevisae 1 29 40
Psikrofil Pseudomonas fluorescens -8 20 37
81
Candida scottii 0 4-15 15
Toprak bakterilerinin gelişmesinde en önemli rol oynayan
faktörlerden biri de ortamdaki organik madde miktarı ve türüdür. Hem
hayvansal hem de bitkisel kalıntılar heterotrofHata! Yer işareti
tanımlanmamış. organizmalar için besin ve enerji kaynağıdır. Mineral
topraklardaki komünite büyüklükleri doğrudan organik madde ile ilişkili
olup, humusça zengin bölgelerde büyük bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sayıları saptanır. Yeşil gübre veya ürün kalıntılarının
toprağa gömülmesi derhal mikrobiyal tepkinin ortaya çıkmasında etken
olur.
Organik madde ilavesinin mikroorganizmalar üzerine olan uyarıcı
etkisi özellikle ayrışmanın ilk birkaç ayı içinde yüksek düzeyde olup, ilk
yıldan sonra büyük ölçüde azalır. Çizelge 5.4’de topraklara organik
madde ilavesine karşı mikroorganizmaların gelişme bakımından tepkileri
verilmiştir.
Yüksek asit veya alkali koşullar, gelişme optimumları nötral pH
civarında olan pek çok toprak bakterisinin gelişmesini engeller.
Topraktaki hidrojen iyonu derişimi ne kadar artarsa, topraktaki bakteriyel
komünite büyüklüğü o kadar azalır. Buna bağlı olarak asit koşullu
topraklarda yapılan kireçlemenin bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gelişimini uyardığı saptanmıştır. Bu verilere rağmen 3
pH civarında bile toprakta birçok bakteri bulunabilir.
Çizelge 5.4. Toprağa yapılan çeşitli uygulamalar ve mikroorganizma yoğunluğu
Uygulama pH Bakteri Aktinomiset Mantar
Gübrelenmemiş 4.6 3000 1150 60
Kireç 6.4 5210 2410 22
Mineraller* 5.5 5160 1520 38
Çiftlik Gübresi +Mineraller 5.4 8800 2920 73
Mineraller+Amonyum
sülfatHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
4.1 2690 370 111
Mineraller+Amonyum
Sülfat+Kireç
5.8 7000 2520 39
Mineraller+Sodyum
nitratHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
5.5 7600 2530 46
82
*) 145.15 kg KCL/da/yıl,290.3 kg asit fosfat da/yıl
Genel olarak asit koşullarda mantarlar başat florayı oluştururken,
alkali koşullarda bakteriyel formların bazıları örneğin aktinomisetler
daha fazla aktivite gösterir. Toprak işleme, toprağın havalanmasına,
organik maddenin üst profilde dağılımına ve nem kapasitesine etki
yaptığından, toprak mikroorganizmalarının tip ve sayısı üzerine büyük
etki yapan bir etkendir.
Mevsimlerin mikrofloraHata! Yer işareti tanımlanmamış.
üzerine olan etkisi ise, iklime bağlı olarak sıcaklık ve organik madde ile
ilgilidir. İlkbaharda sıcaklığın etkisi ile vejetatif gelişmenin artışı sonucu
toprak florası da maksimum bir dağılım gösterir. Yazın mikrobiyal
sayılarda görülen azalma, sonbaharda tersine dönerek bakteriHata! Yer
işareti tanımlanmamış. sayısında biraz artış görülür. Kış aylarında
mikrofloranın biyokimyasal aktivitesi çok azaldığından populasyonda da
düşme görülür. Şekil 5.5’de mikroorganizmaların sıcaklık ve nem düzeyi
ile farklı sayım yöntemlerine göre değişimi verilmektedir.
Toprağın mikrobiyal aktif kısmı, yüzey katmanı özellikle üst
birkaç cm’lik kısmıdır. Profil derinliğine bağlı olarak mikroorganizma
sayısı ve metabolik işlevler azalır. Çizelge 5.5’de bir toprak profilindeki
değişik horizonlarda mikroorganizmaların dağılımları verilmiştir.
83
Şekil 5.5. Toprak örneklerinin (iki saatlik) toplam hücre (mikroskobikHata! Yer
işareti tanımlanmamış.) ve plak sayımlarına göre saptanan bakteriHata!
Yer işareti tanımlanmamış. populasyonları.
Çizelge 5.5. Mikroorganizmaların toprak horizonlarındaki dağılımları
Horizon Derinlik
(cm)
Aerobik
Bakteri
Anaerobik
Bakteri
Aktinomiset Mantar Alg
A1 3-8 7800x103 1950x103 2080x103 119x103 25x103
A2 20-25 1800x103 379x103 245x103 50x103 5x103
A2-B1 35-40 472x103 98x103 49x103 14x103 0.5x103
B1 65-75 10x103 1x103 5x103 6x103 0.1x103
B2 135-140 1x103 0.4x103 - 3x103 -
Toprak mikroorganizmalarının bir kısmı doğada her yerde
bulunmasına karşın, bir kısmı ise özel topraklarda veya bazı özel
faktörlerin etkisi altında bulunabilirler. Örneğin Bacillus subtilis,
Bacillus mycoides gibi bakteriler doğada çok yaygın olmalarına karşın,
RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. leguminosarum türüne,
özel baklagillerin yetiştiği topraklarda rastlanmaktadır. Serbest azot
bakterilerinden Azotobacter chroococcum pH'sı 6.0'nın üzerinde olan
topraklarda bulunurken, A.indicum çoğunlukla asit topraklarda
yaşamaktadır.
5.2.1. Topraklardaki sayısal dağılım ve yöntem farklılıkları
Topraklarda bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
populasyonlarının belirlenmesinde uygulanan yöntemler farklı sonuçlar
vermektedir. Doğrudan mikroskopik sayımlarda canlı ve ölü hücrelerin
ayrımının iyi yapılması gerekmektedir. Thornton ve Gray, eritrosinHata!
Yer işareti tanımlanmamış. boyası kullanarak canlı ve cansız hücrelerin
birbirinden ayrımını yapmaya çalışmışlardır. Ancak yeni ölmüş
hücrelerin de boyayı absorbe etmesi nedeniyle aktif hücrelerden
ayırdedilmesi mümkün olmamaktadır. Bu durum doğrudan sayımlarda
84
topraktaki aktif hücrelerin fazla tahmin edilmesine yol açmaktadır.
Normal koşullarda canlı hücre sayımında kullanılan ve dolaylı bir yöntem
olan "petri-plakHata! Yer işareti tanımlanmamış." yönteminde, toprak
aseptikHata! Yer işareti tanımlanmamış. koşullarda bir seyreltme
çözeltisi ile sayısal bir seyreltmeye tabi tutulmakta ve elde edilen
süspansiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. Petri kabına
döküldükten sonra üzerine besin agarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ilave edilmektedir. İnkübasyondan belli bir süre sonra plak üzerinde
gelişen bakteri kolonileri sayılarak, her bir gram topraktaki sayı
hesaplanmaktadır. Ancak bu sayımların doğru olabilmesi için şu
koşullara uyması gerekmektedir.
1. Plak üzerinde gelişen her koloniHata! Yer işareti tanımlanmamış.
sadece bir bakteriden gelişmelidir
2. Toprak örneğindeki bütün bakteriler süspansiyona alınabilmelidir
3. Süspansiyondaki bakterilerin hepsi kullanılan besin ortamında
gelişebilmelidir
Gerçekte belirtilen bu koşulların hepsi tam anlamı ile
gerçekleştirilmemektedir. Örneğin bazı bakteriler birbirlerine zamklı
maddelerle yapışmış sıkı koloniler oluşturmakta, bu nedenle sayımda bir
çok organizma yerine tek bir organizma sayılmaktadır.
Bakterilerin çoğu kil veya organik madde yüzeylerinde bulunurlar
ve onları öldürmeksizin seyreltme çözeltisine almak mümkün
olmamaktadır (Şekil 5.6). Diğer taraftan toprak dispersiyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. çözeltisi ile çalkalandığında, çözeltideki
bakteriler küçük toprak tanecikleri tarafından
85
Şekil 5.6. Bakterilerde koloniHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşumu ve tek
koloni oluşturma (agarHata! Yer işareti tanımlanmamış. çizme yöntemi .
Wray ve Raszewski)
absorbe edilerek çökelebilirler. Özellikle kil parçacıkları bazı bakterileri
çok kuvvetli absorbe etmektedirler. Plaklarda büyük seyreltme
süspansiyonları kullanılması, her bir gram toprak için çok büyük
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. sayılarının bulunmasına
neden olur. Son olarakta toprakta yaşayan tüm bakterilerin gelişmesini
sağlayacak tek bir besin ortamı bulunmayışı belirtilebilir. Bu belirtilen
nedenlerden dolayı bu yöntemle saptanan bakteri sayımları düşük
değerler vermektedir. Çizelge 5.6’da görüldüğü gibi doğrudan sayımlar
ile plak sayımları arasında olağanüstü farklar saptanmaktadır.
Çizelge 5.6. Rothamsted tarla topraklarında bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sayıları
Gübreleme pH
Bakteri sayıları (106xg-1)
86
Toplam
Sayım
Plak
Sayımı
Oran
Tarla + Çiftlik Gübresi 7.6 3730 28.9 129
Mineral+(NH4)2SO4 7.2 1770 15.10 117
Gübresiz 8.0 1010 7.55 133
Park çimi + çiftlik gübresi 4.6 2390 2.25 1064
Mineral+(NH4)2SO4 3.8 2400 1.35 1780
Gübresiz 5.6 3040 7.50 405
Görüldüğü gibi doğrudan sayım yöntemi tarla toprağında yüz
kattan fazla, çayır toprağında da bin kattan fazla bir fark oluşturmaktadır.
Doğrudan yöntemi kullanan bütün diğer araştırmacılar her bir gram
toprakta 109 düzeyinde sayımlar saptarken, plaksayımları genellikle yüz
kat daha düşük bulunmaktadır. Gray ve arkadaşları (1967) orman örtüsü
altındaki kumlu topraklarda iki yöntemin benzer sonuçlar verdiklerini
belirtmektedirler.
Topraklardaki bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış. hücrelerinin belirli bir
zaman bölümünde aktif oldukları ve diğer zamanda durgunluk
gösterdikleri bilinmektedir. Bu nedenle plak sayımları örnekleme anında
metabolik olarak aktif olan bakterilerin sayılarının saptanmasında uygun
bir yöntem olarak kabul edilebilir.
Toprak bakterilerinin ve diğer mikroorganizmalarını doğal
koşullara yakın gelişme ve dağılımlarının kontrolünde Rossi ve
Cholodny isimli araştırmacıların bağımsız olarak geliştirdikleri kalitatif
bir yöntem yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yöntem kontakt lam
tekniğiHata! Yer işareti tanımlanmamış. veya gömülü lam tekniğiHata!
Yer işareti tanımlanmamış. (contact slide-buried slide methods) isimleri
ile tanınmaktadır. Bu amaçla bir mikroskop lamı orjinal veya laboratuvar
koşullarındaki bir toprak profiline uygun yarık açılarak yerleştirilmekte
ve belirli bir süre sonra topraktan çıkarılıp üzerindeki kalıntılar
temizlendikten sonra lam üzerindeki mikrobiyal film fenolik rose bengal
boyasıHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile boyanıp mikroskobikHata!
Yer işareti tanımlanmamış. kontrolü yapılabilir. Rossi- Cholodny
yöntemi toprak mikroorganizmalarının normal pozisyonlarında ve
87
komşuları ile birlik halindeki dağılımlarını saptamaya olanak
sağlamaktadır.
Topraklarda bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
sayılarının yanında diğer önemli bir ölçüt organizmaların oluşturduğu
biyolojik kütledir. Buna kısaca biyokütleHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (biomass) denmektedir. Yaklaşık 108 adet bakteri içeren
verimli bir toprakta (1 cm3 hacimde ) bakteriler toplam toprak hacminin
% 0.01'ini oluştururlar.
108 bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. X 1.0m3
108 m3
=
1 cm3 1012m3
Toprak örneğinde canlı ve mikroskobikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sayımlar 108 ve 109 adet g-1 ise, ortalama bakteriHata!
Yer işareti tanımlanmamış. hücre ağırlığı 1.5x10-12 g yaş ağırlık
kadardır. Böylelikle 1 ha yüzey toprağında 300 ile 3000 kg kadar canlı
bakteri kütlesi olduğu belirtilebilir. Bu değer toplam kütlenin % 0.015 ile
0.05 'i kadarıdır.
5.2.1. Gram boyama ile bakterilerin ayrımı
Gram boyamasına karşı bakterilerin vermiş oldukları reaksiyon bu
organizmaların önemli ayırıcı karakteristiklerindendir. Yöntem adını
kendisini geliştiren Danimarkalı bir fizikçiden almaktadır. Bu yöntemde
bakteriler önce zayıf alkali çözeltide hazırlanmış crystal violetHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ile boyanmakta ve mordan olarak (renk
sabitleştirici) iyot çözeltisi ilavesinden sonra alkolHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ile yıkanmaktadır. Alkol ile rengi giderilen bakteriler
gram-negatifHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak, boyayı alıkoyan
bakteriler ise gram-pozitifHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak
tanımlanmaktadır. Bakterilerin gram boyama reaksiyonları onların bazı
morfolojikHata! Yer işareti tanımlanmamış. (şekilsel) ve fizyolojik
özellikleri ile uyum göstermektedir. Örneğin topraktaki kokların çoğu,
sporHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturan çubuklar ve
aktinomisetlerin hepsi gram-pozitiftir. Buna karşın spirillum, polar
kamçılı spor oluşturmayan çubuklar ve peritrişHata! Yer işareti
88
tanımlanmamış. sporsuz çubukların çoğu gram-negatif reaksiyon
vermektedir.
5.2.3. Bakterilerde üreme ve koloniHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşumu
Gerçek bakteriler enine eşit bölünme ile eş karakterli iki hücreye
ayrılarak ürerler. Katı bir ortam üzerinde tek bir hücrenin bölünerek eş
hücreler oluşturması koloniHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak
tanımlanır. Koloni şekli, tür için ayırıcı bir nitelik olup, belirli türler,
kendilerine özgü koloni şekli oluştururlar. Bir kolonide bulunan çok
sayıdaki bakteriyel hücre bulundukları ortamda substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. için rekabetHata! Yer işareti tanımlanmamış.
durumundadırlar. Katı ortamdan yararlanan bakteriler ekso-enzimleri
yolu ile ortamı ayrıştırırken, mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
kolonilerinin davranışları çok farklılık gösterir ve hifHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yayılması yolu ile substrattan yararlanırlar. Yüksek
proteinHata! Yer işareti tanımlanmamış. içeren yumuşak hayvan
dokuları bakterilerin süratle koloni oluşturmalarına neden olur. Buna
karşılık hayvan dokusundan daha düşük azot kapsamı olan bitki
dokularının ayrışmasında bakteriler mantarlar kadar ortama iyi adapte
olamazlar.
5.2.4. Dominant floranın beslenmesi
Daha öncede belirtildiği gibi bakteriler taksonomik,
morfolojikHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve fizyolojik alt gruplara
ayrılabilir. Fizyolojik farklılıklara göre sınıflama işlev ve pedolojik
yaklaşım bakımından büyük önem taşımaktadır.
Mikroorganizmaların beslenme ortamına göre sınıflanmasında
maksimum gelişme için gereksinimlerine göre şu gruplara ayrılabilir.
i. Gelişim faktörü istemeyenler,
ii. Bir veya daha fazla amino asidini gereksinenler,
iii. B vitaminlerine gereksinim gösterenler,
iv. Hem amino asit, hem de B vitaminlerini gereksinenler,
v. Gelişim faktörlerinin kompleks bir karışımına gerek duyan
organizmalar.
89
Araştırmalara göre bakterilerin yalnızca onda biri minimal
ortamda gelişebilmekte, geri kalan onda dokuzu maksimum gelişme için,
gelişim faktörlerine gereksinim duymaktadır. Buna göre bakterilerin
%10'u amino asitler ve bir seri B vitaminlerine, %30'u gelişim
faktörlerinin kompleks bir karışımına gerek duymaktadır. İlginç olarak
bakterilerin büyük bir kısmı hücre bölünmesi için vitaminlere gerek
duymaktadır (Çizelge 5.7).
Çizelge 5.7. Toprakta vitamin salgılayan ve gereksinen bakterlerin % dağılımları
Bakteri Yüzdesi
Vitaminler Vitamin Salgılayanlar Vitamin Gereksinenler
Thiamine 28.0 44.9
Biyotin 14.0 18.7
Pantotenik asit 32.7 3.7
Folik asit 26.2 1.8
Nikotinik asit 30.8 5.6
Riboflavin 27.1 1.8
Vitamin B12 14.0 19.6
Bir veya daha fazla vitamin 37.4 54.2
5.2.5. Bakterilerin enerji ve karbon kaynakları kullanımlarına
göre sınıflanması
Mikroorganizmalar enerji ve karbon kaynakları ilişkilerine göre
iki büyük gruba ayrılırlar.
1. Heterotrofik veya kemoorganotrofik mikroorganizmalar:
Bunlar organik besin maddelerini enerji ve karbon kaynağı olarak
kullanan organizma gruplarıdır.
2. Ototrofik veya litotrofik mikroorganizmalar: Bu grup
üyeleri enerjilerini güneş enerjisi veya inorganik bileşiklerin
oksidasyonundan, karbonu da CO2 özümlenmesinden sağlarlar.
Mantarlar, protozoalar, bütün hayvanlar ve bakterilerin çoğu
heterotroftur. Bütün heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
organizmalar küçük miktardaki CO2'i özümleyebilmelerine karşın,
ototroflar karbondioksidi ana karbon kaynağı olarak kullanırlar.
90
OtotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakteriler iki genel tip
gösterirler:
a. Fotoototroflar(fotolitotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.),
enerji güneş ışığından türetilir.
b. Kemoototroflar (kemolitotrofHata! Yer işareti
tanımlanmamış.), enerji inorganik maddelerin
oksidasyonundan sağlanır.
Algler, yüksek bitkiler ve bazı bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. cinsleri fototrofik özellik gösterirler. Kemoototrofi ise,
tarımsal ve ekonomik önemi olan sınırlı bakteri türlerince kullanılan bir
beslenme şeklidir.
Kemoototrofların en belirgin nitelikleri inorganik bileşiklerin
transformasyonlarından enerji sağlamaları ve karbon gereksinimlerini
CO2'ten sağlama özelliğini göstermeleridir. Bazı türler mutlak ve zorunlu
kemootrofik özellikler gösterirken, diğer bazıları fakültatifHata! Yer
işareti tanımlanmamış. nitelikte olup, inorganik madde oksidasyonu
yanında organik karbonu da kullanabilirler.
Obligat kemoototrofların enerji kaynakları oldukça özel olup,
yalnızca bir veya birkaç bileşiği kullanabilirler. Örneğin nitritHata! Yer
işareti tanımlanmamış. Nitrobacter için, amonyumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. Nitrosomonas için, bazı inorganik kükürt bileşikleri
Thiobacillus türleri için geçerli bileşiklerdir.
OtotrofiHata! Yer işareti tanımlanmamış. (autotrophy) terimi
kendini besleme özelliği olan mikroorganizmalar için tanımlanır. Bu
mikroorganizmalar bir ölçüde kendine yeterlilik bakımından iyi organize
olmuşlardır ve gereksinimlerini inorganik çevreden
karşılayabilmektedirler. Kemoototrof bakteriler fizyolojik olarak çok
daha karmaşıktırlar.
Kemoototrofik bakteriler hücre sentezi ve gelişme için
gereksindikleri enerjiyi sağlamada kullanmış oldukları elementler dikkate
alınarak, şu alt gruplara ayrılabilirler:
I. Azotlu bileşikleri oksitleyenler
A. Amonyumu nitrite oksitleyenler NitrosomonasHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
91
B. Nitriti nitratlara oksitleyenler NitrobacterHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
II. İnorganik kükürtlü bileşikleri sülfatlara çevirenler
ThiobacillusHata! Yer işareti tanımlanmamış.
III. Ferro demiri ferrik duruma çevirenler: Thiobacillus ferrooxidans
IV. H2‘ni oksitleyenler: Çeşitli cinsler NitrosomonasHata! Yer işareti
tanımlanmamış., Nitrobacter ve Bazı Thiobacillus türleri zorunlu
kemoototrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. organizmalar olup,
hidrojen bakterileri fakültatifHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ototrofturlar. Bu organizmaların enerji üreten reaksiyonları
şunlardır:
I. Amonyumun nitrite oksidasyonu
NH4+1½O2NO2
-+H2O+2H+
II. Nitritin nitrata oksidasyonu.
NO2-+½02 NO3
-
III. Kükürt oksidasyonu. S+1½O2+H2O H2SO4
IV. 2H2+O2 2H2O
Kemoototrofik populasyonlar doğada önemlidir, çünkü onlar
enerji üreten reaksiyonları katalizler ve ürün üretiminde önemli olan bazı
olayları oluştururlar.
Heterotrofik organizmalar besin gereksinimleri bakımından çok
çeşitlilik gösterirler. Bu karmaşık grupta yer alan bakterilerin çoğu, basit
şekerleri ana C ve enerji kaynağı olarak kullanırlar. Heterotrof
organizmaların bir grubu C gereksinimlerini glikozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (dekstrozHata! Yer işareti tanımlanmamış.) ve yağ
asitleri gibi küçük organik moleküllerden sağlarken, diğer üyeler daha
karmaşık besin maddelerini gereksinirler. CO2’de pek çok heterotrofik
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. için, gelişim faktörlerinden biridir.
Kemoheterotrof organizmalar toprak ekosisteminde pek çok
değişik bileşim ve strüktürdeki organik maddeyi substratHata! Yer
92
işareti tanımlanmamış. olarak değerlendirme ve bunlardaki C dan
yararlanma yeteneğindedir. Doğada bulunan her tür organik materyal için
onu ayrıştırma yeteneğine sahip organizma gruplarının evrimleşmiş
olması, mikroorganizmaların işlevlerini ve besin elementlerinin
jeobiyokimyasal döngüsünde-özellikle C ve N- oynadıkları yaşamsal rolü
daha iyi açıklamaktadır.
Karbonhidratlar, çeşitli karbon kaynakları arasında
mikroorganizmalarca en hızlı kullanılan karbon kaynaklarıdır.
MonosakkaritlerHata! Yer işareti tanımlanmamış., özellikle heksozlar
geniş ölçüde kullanılan bileşiklerdir. MannitolHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve gliserolHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi
polihidrik alkollerde özellikle aktinomisetler için uygun karbon
kaynaklarını oluştururlar. Amino asitler de pek çok mikroorganizma
tarafından süratle kullanılan C kaynaklarındandır (Şekil 5.7).
93
Şekil 5.7. Karbon ve azot sınırlamasında Arthrobacter globiformis'in şekil ve
büyüklük özellikleri (a.azotça fakir ortamda çubuklar. Oklar çimlenmekte
olan hücreleri göstermekte. b.C sınırlaması. c. geç dönemde azot azlığı
d. geç dönemde C- azlığı
Hidrokarbonlar, Corynebacterium, Mycobacterium ve
Pseudomonas gibi çeşitli bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
gruplarınca C kaynağı olarak değerlendirilir.
Lignin gibi ayrışması zor karmaşık bileşiklerin ayrışmasında
etken olan ve C kaynağı olarak değerlendiren bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. cinsleri bulunmaktadır. Bunlardan Pseudomonas ve
aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış. grubu organizmalar bu tür
karmaşık ve aromatikHata! Yer işareti tanımlanmamış. yapı içeren
bileşikleri substratHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak
kullanabilir. Ancak ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ayrışmasında mantarlar özellikle BasidiomycetlerHata! Yer işareti
tanımlanmamış. başat rol oynarlar.
Topraklarda doğal olarak bulunmayan ve insan aktivitesi sonucu
ortama ulaşan pestisitHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve deterjan gibi,
teknoloji toplumlarının kirletici unsurları da esas olarak topraklarda
çeşitli bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve mantarHata! Yer
işareti tanımlanmamış. türleri tarafından bir C ve enerji kaynağı olmak
üzere ayrıştırılır.
5.2.6. Mikroorganizmaların gereksindiği diğer besin maddeleri
Mikrobiyal protoplazmanın oluşumu, bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. üremesi ve aktivitesi için, bir çok makro ve mikro
element organizmalar tarafından kullanılır. Bu çeşitli besin
94
elementlerinin kullanılma şekli ve biyolojik işlevleri Çizelge 5.8’de
gösterilmiştir.
Azot
Bu besin elementi büyük ölçüde amino asitlerin, proteinlerin,
pürinHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve pirimidinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. nükleotidlerin ve çeşitli vitaminlerin sentezi için
gereklidir. Doğada azot formları, her biri çeşitli mikroorganizma
gruplarınca kullanılabilen bir seri oksidasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kademelerinde bulunurlar.
Amonyum (NH4)en çok tercih edilen iyon görünümündedir. Nitrat
(NO3-) pek çok algHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve mantarHata!
Yer işareti tanımlanmamış. tarafından kullanılır. Bazı bakteriHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve cyanophytaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (mavi-yeşil algler) diğer mikroorganizmaların doğrudan
yararlanamadığı atmosfer azotunu (N2) biyolojik olarak fikse etme ve
bundan azot kaynağı olarak yararlanma yeteneğindedirler. Heterotrof
mikroorganizmalar azot içeren organik maddeleri ayrıştırarak azot
mineralizasyonunu gerçekleştirir ve bu azotun bir kısmını kullanırlar.
Özellikle amino asitler bu amaçla süratle kullanılabilir azot kaynağı
durumundadırlar.
Çizelge 5.8. Mikroorganizmaların gereksindikleri besin elementleri ve işlevleri
Element Sembol Kullanılan şekli Biyolojik işlevi
Karbon C CO2, organik
bileşikler
Strüktür, organik bileşikler
Oksijen O CO2, O2, H2O,
organik bileşikler
Strüktür, organik bileşikler
Hidrojen H H2O, organik
bileşikler
Strüktür, organik bileşikler
Azot N NH4+, organik
bileşikler
Strüktür, organik bileşikler
Fosfor P PO4-3, organik
bileşikler
ATP, Nükleik asitler,
fosfolipidler.
Kükürt S SO4-2, H2S, organik
bileşikler
Amino asitler, vitaminler,
sülfolipidler.
95
Sodyum Na İnorganik ve organik
tuzlar
Tuzlar, osmoz, permeabilitenin
regülasyonu
Potasyum K Anorganik, organik
bileşikler
Tuzlar, osmoz, enzimHata! Yer
işareti tanımlanmamış. işlevi
Kalsiyum Ca Anorganik, organik
tuzlar
Tuzlar, osmoz, enzimHata! Yer
işareti tanımlanmamış. işlevi
Magnezyum Mg Anorganik bileşikler Enzim kofaktörleri, klorofil
Mangan Mn Anorganik bileşikler Enzimler
Çinko Zn Anorganik bileşikler Enzimler
Demir Fe Anorganik bileşikler Enzimler
Bakır Cu Anorganik bileşikler Enzimler
Molibden Mo Anorganik bileşikler Enzimler
Kobalt Co Anorganik bileşikler Vitamin B12
Vanadyum V Anorganik bileşikler Enzimler, N2 fiksasyonu
Bor B Anorganik bileşikler Bitkilerce gereksinilir
Silisyum Si Anorganik bileşikler Radiolaria iskeletleri, diatomeler
Klor Cl Anorganik bileşikler Enzim
İyot I Anorganik bileşikler Thyroksin
Selenyum Se Anorganik bileşikler Hayvan metabolizması, kas
gelişimi
Fosfor
Fosfor canlı organizmalarda nükleik asit ve nükleotidler içinde,
esas olarak fosfat şekerleri olarak bulunur. Bu nedenle organizma
gelişmesi, enerji biriktirme sistemleri için inorganik fosfat, önemli
miktarlarda gereksinilen bir besin elementidir.
Kükürt
Organizmalarda sülfidril (-SH) grupları halinde, bir amino asidi
olan sisteinHata! Yer işareti tanımlanmamış. (cysteine)'e bağlı olarak
bulunur. Hücredeki diğer kükürt bileşikleri metionin ve sisteinden
türemiş biotinHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve thiaminHata! Yer
işareti tanımlanmamış. gibi vitaminler şeklinde bulunur. Bir çok
mikroorganizma, bitkilerde olduğu gibi kükürdü sülfatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (SO4=) olarak absorbe eder ve sülfidril gruplarına
redükteHata! Yer işareti tanımlanmamış. ederler. Ayrıca
tiyosülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. da (S2O3=) bir çok
mikroorganizma için kükürt kaynağıdır.
Bazı mikroorganizmalar ise sülfatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya tiyosülfatı redükteHata! Yer işareti
96
tanımlanmamış. etme yeteneğinde olmayıp, gereksinimlerini
sisteinHata! Yer işareti tanımlanmamış. veya hidrojen sülfür gibi
kükürt bileşiklerinden sağlarlar.
Diğer Elementler
Hayvanlar ve bitkiler çeşitli mineralleri strüktürel dokularının
yapımı ve bakımı, mikroplar da çeşitli enzimlerinin aktivatörlüğü için
gereksinirler. Şüphesiz yüksek canlılardaki enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sistemleri içinde bu tür elementler gereksinilir. Makro
besin maddeleri olarak tanımlanan elementlerden K, Ca ve Mg yaklaşık
10-3-10-4 molar konsantrasyonda gereksinilen elementlerdir. İz besin
elementlerine olan gereksinim çok daha düşük düzeydedir (10-6-10-8
molar).
Teknik zorluklar nedeniyle mikroorganizmalardaki iz besin
maddeleri noksanlığını saptamak oldukça zordur. Mikroorganizmaların iz
element gereksinimi, çoğunluk o derece azdır ki özel organizma grupları
dışında, laboratuvar çalışmalarında besin kültürlerine iz element ilavesi
gereksiz olabilir. Bunlar ortamdaki diğer bileşiklerde mikroorganizmal
işlevler için yeterli düzeyde bulunabilirler. Bakterilerle kıyaslandığında
mantarlar, çevrelerindeki iz element derişimlerine karşı oldukça
duyarlıdırlar. Bu özellikleri nedeniyle topraklardaki iz element (bazen de
makro element) noksanlıklarının saptanmasında (Bio-assayHata! Yer
işareti tanımlanmamış.) biyolojik gösterge olarak kullanılabilirler.
Örneğin mantarlardan Aspergillus niger konidialarındaki kahverengi-
siyah renk maddesi olan melaninHata! Yer işareti tanımlanmamış.
pigmentinin oluşması için bakır (Cu) gereklidir. Bu nedenle toprağın
bakır kapsamı bu sporların pigmentasyon derecesi ile bağıntılı olarak
yarı-kalitatif olarak belirlenebilir.
Gelişim Faktörleri
Bir çok organizma maksimum gelişme için çeşitli özel maddelere
gereksinim gösterirler. Amino asitler, pürinler, pirimidinler ve vitaminler
gibi organik bileşikler gelişim faktörleri olarak tanımlanır. Bu özel besin
maddeleri, bir anlamda sadece onları üretme yeteneğinin noksan olduğu
bir organizmanın gereksinimidir.
97
Bir organizma gelişmesi için özel bir madde gereksiniyor ve
ortamda bulunmadığı zaman gelişemiyorsa, bu tür organizmalara
oksotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. organizmalar denir. Bazı
organizmalar, gelişim faktörlerine, diğerlerinden daha fazla gereksinim
duyarlar. Örneğin laktikHata! Yer işareti tanımlanmamış. asit
bakterileri ile protozoalar bu çok seçici organizmalardandır. Protein
yapısında bulunan 20 den fazla amino asidin herhangi biri
mikroorganizmalarca gelişim faktörü olarak kullanılabilir.
5.3. Aktinomisetler
Aktinomisetler, prokaryotik bakteriler olup, bakteriler ile
mantarlar arasında bir geçit formudur. Bakterilerin Eubacteriales
takımında yer alan bu organizmalar, hücre yapıları bakımından
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. özelliği göstermekle birlikte
dallanmış, miselli bir yapı oluştururlar. Bu prokaryotik organizmaların
hücreleri gram-pozitifHata! Yer işareti tanımlanmamış. olup 0.5-2.0
µm çapındadır. Endsporlar da olmak üzere değişik sporlar üretirler.
Aktinomiset adının taksonomik bir değeri bulunmamaktadır.
Aktinomisetler, dallanmış filamentler oluşturan ve Actinomyces cinsi
hariç bütün toprak cinslerinin miselHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşturarak geliştiği mikroorganizmalardır. Toprak aktinomisetlerinin
çoğu hiflerinin üzerinde konidiaHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak
tanınan tek, çift veya zincirler şeklinde eşeysiz sporlar oluştururlar.
Toprakta yerleşik bazı türlerde ise sporlar özelleşmiş bir
strüktürHata! Yer işareti tanımlanmamış. olan sporangiumHata! Yer
işareti tanımlanmamış. içinde yer alır. Bakteri takımı içinde yer almakla
birlikte aktinomisetler üç özellik bakımından mantarlara benzerler.
1. Yüksek aktinomisetlerin miselleri mantarlarda görüldüğü gibi yaygın
bir dallanma gösterir.
2. Mantarlar gibi aktinomisetler de hava miseli ve konidia oluştururlar.
3. Aktinomisetlerin sıvı kültürde gelişmesi, tek hücreli bakterilerin
oluşturduğu gibi bulanıklıkla sonuçlanmaz, organizma pelletHata!
Yer işareti tanımlanmamış. veya yumaklar meydana getirir. Buna
karşılık bazı aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış. türleri
hava miselleri oluşturmaz ve Mycobacterium ve coryneform
bakterilerin genel morfolojilerini gösterir.
98
Taksonomi
Aktinomisetler şekilsel, kimyasal ve sporHata! Yer işareti
tanımlanmamış. özelliklerine göre sınıflandırılabilir. Ancak sınıflama
içinde kesinlik kazanmamış cinsler bulunabilir.
Takım: Actinomycetales
Familya: Actinomycetaceae
Bu grubun özellikleri olarak dallanmış ve bölümlü filamentler,
hava miseli olmayışı, hücre duvarı değişken olmakla birlikte genellikle
V. ve VI. tipleri içerir. Bu organizmalar fakültatifHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya kuvvetli anaerobtur. Kimyasal reaksiyonları
kataliz, negatif ve pozitif olabilir. Bu familyaya giren önemli cinsler
şunlardır:
Actinomyces, Agromyces, Arachnia, Bacterionema,
Bifidobacterium, Rothia'dır.
Bu familya üyelerinde gerçek bir miselHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşumu yoktur.
Familya: ActinoplanaceaeHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Bu familya üyelerinde hava miseli bulunmaz, hücre duvarı II. tipe
girer. Zoosporlar sporangium içinde yer alır (Grup A). Bu gruba giren
cinsler şunlardır:
ActinoplanesHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
AmpullariellaHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
DactylosporangiumHata! Yer işareti tanımlanmamış..
Bu familyanın bir grup üyeleri ise hava miseli oluştururlar. Hücre duvarı
III. tip olup, sporangium içinde hareketli veya hareketsiz sporlar
oluştururlar (Grup B). Bu gruptaki önemli cinsler:
PlanobisporaHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
PlanomonosporaHata! Yer işareti tanımlanmamış., SpirillosporaHata!
Yer işareti tanımlanmamış., Streptosporangium'dur.
Familya: DermatophilaceaeHata! Yer işareti tanımlanmamış.
99
Hava miseli oluşturmayan bu grup zoospor (hareketli)
oluştururlar. Miseller her düzeyde ve çok sayıda yuvarlak, hareketli
strüktürlere bölünür. Hücre duvarı tipi III tür. Önemli cinsler:
DermatophilusHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
Geodermatophilus'turHata! Yer işareti tanımlanmamış..
Familya: FrankiaceaeHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Bu familya üyeleri önemli organizmalar olup, obligat simbiyotik
canlılardır. Baklagil olmayan bitkilerin köklerinde nodüller oluşturarak
atmosfer azotunu fikse ederler. Önemli cins Frankia'dır.
Familya: MicromonosporaceaeHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Bu familya üyeleri yalnızca substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. miseli oluşturur. Hücre duvarı tipi II dir. Isıya duyarlı
tek sporlar oluştururlar. Önemli cinsler: Micromonospora b ‘dır.
Familya: MycobacteriaceaeHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Çubuklar veya dallanmış miselli yapı gösterir. Kuvvetli asitlere
dirençli olup, hücre duvarı tipi IV tür. Mikolik asit içeren yüksek yağ
kapsamlıdırlar. Önemli cinsler:
Mycobacterium b ve Mycococcus a dur.
Familya: NocardiaceaeHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Substrat miseli bölümlü olup, hücre duvarı tipi IV tür. Hava ve
substratHata! Yer işareti tanımlanmamış. miseli üzerinde zincirler
şeklinde sporHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluştururlar. Önemli
cinsler:
Nocardia, Micropolyspora ve Mycobacterium'dur.
Familya: StreptomycetaceaeHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Bölümsüz substratHata! Yer işareti tanımlanmamış. miseli ve
hava miseli oluştururlar. Aerob organizmalar olup, hücre duvarı tipi I dir.
Sporlar hava miseli üzerinde taşınmakla birlikte, substrat miseli üzerinde
de görülebilirler. Her zincirde 5 ile 50 konidia bulunur, sporlar çoğunluk
hareketsizdir. Önemli cinsler:
Streptomyces b , Microellobosporia, Streptoverticillium'dur.
Familya: ThermomonosporaceaeHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
100
Substrat ve hava miseli mevcut olup, substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. miselleri bölümlü olabilir. Hücre duvarı tipi III. ve
bazen de IV. olabilir. Sporlar tek, çift veya kısa zincirler halinde olup bir
kın içinde bulunurlar. Önemli cinsler: Actinomadura, Microbispora,
Saccharomonospora ve Thermomonospora'dır.
Bu familyalar dışında isimlendirilmemiş fakat kimyasal ve
morfolojikHata! Yer işareti tanımlanmamış. özelliklerince ayrımlanmış
iki familya daha bulunmaktadır. Bunlardan biri Mycoplana cinsini
kapsayan, gram negatifHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve hücre
duvarı tipi IX olan bir familyadır. Diğeri ise Pseudonocardia,
Promicromonospora gibi cinsleri kapsayan karışık bir gruptur.
Şekil 5.8’de aktinomisetlerin ana gruplarına ait örnekler
görülmektedir.
Şekil 5.8. Aktinomisetlerin ana grupları (Lechevalier ve Pramer, 1971).
101
Toprakta çok sayıda cinslerin bulunmasına rağmen, agarHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ortamına aşılanan toprak
süspansiyonlarından bir kaç cinsin gelişme bakımından başat özellik
gösterdiği bilinmektedir. StreptomisetHata! Yer işareti
tanımlanmamış.'ler sayısal olarak dominantHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olup, pek çok agar besi ortamında %70-90 oranında
gelişen organizmalardır. NocardiaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ikinci derece yaygın olan aktinomisettir ve kolonilerin % 10 ile 30'unu
oluşturmaktadır. Micromonospora üçüncü yaygın cins olup oluşan
kolonilerin % 1 ile 15'ini oluşturmaktadır. Çizelge 5.9’da bu dağılım
verilmiştir. Çizelge 5.9. Aktinomiset cinslerinin bazı topraklardaki dağılımı
Mollisol Toprak Aridisol Toprak
Cins Sayı Toplamın % si Sayı Toplamın % si
Streptomyces 132 76 49 98
Nocardia 41 24 1 2
Micromonospora 1 0.6 0 0
Aktinomisetler çoğunlukla saprofitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olarak yaşarlar. Bazı türleri ise hayvan ve bitkilerde
hastalık oluşturur. Bu mikroorganizmaların kolonileri agarlı besin
ortamında bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. kolonilerinden
daha geç oluşur. Koloniler bakteri kolonilerine benzemekle birlikte, daha
kuru, üzerleri tozlu görünümlü ve opak olmamaları ile ayrılır. Koloni
dokusu sıkı bir küme oluşturur ve öze ile alınması zordur. Kesin ayrım
mikroskobikHata! Yer işareti tanımlanmamış. inceleme ile yapılır
(Şekil 5.9).
Toprak aktinomisetleri beslenme bakımından geniş adaptasyon
yeteneği gösterirler. Bakterilerin ürediği ortamlarda gelişmekle birlikte,
daha çok alkali ortamlarda iyi gelişme gösterirler. Seyreltme-plak ve
doğrudan mikroskobikHata! Yer işareti tanımlanmamış. yöntemler ile
sayımları yapılabilir. Toprakta yaygınlık bakımından bakterilerden sonra
gelirler. Bir gram toprakta 105-107 adet düzeyinde bulunmakla birlikte bu
sayılar ortam pH'sına ve karbon kaynaklarına göre değişir. Alkali nitelikli
ve yüksek organik madde içeren topraklarda sayıları yüz milyona kadar
yükselebilir.
102
Aktinomisetler, toprak toplam mikroorganizma sayısının % 10 ile
50'sini oluştururlar. Bu organizmaların konidiasporları kurumaya ve diğer
çevre koşullarına karşı çok dayanıklıdır.
Aktinomisetler heterotrofik organizmalar olup, yaşamları toprakta
bulunan organik maddelere bağlıdır. Karbon kaynağı olarak basit ve
yüksek moleküllü organik asit ve şekerleri-polisakkaritHata! Yer işareti
tanımlanmamış., lipidHata! Yer işareti tanımlanmamış., proteinHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve alifatik hidrokarbonları- kullanırlar.
Aktinomisetlerin bir çok türleri selülozHata! Yer işareti
tanımlanmamış., nişastaHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
inülinHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve kitini yavaş bir şekilde
ayrıştırır, amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış., nitratHata! Yer
işareti tanımlanmamış., amino asitler, peptonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve proteinleri azot kaynağı olarak kullanırlar. Bu
organizmaların bir çok türleri antibiyotikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. adı verilen mikrobiyal toksin metabolitleriHata! Yer
işareti tanımlanmamış. sentezlemeleri bakımından önem taşırlar.
Ekonomi, tıp ve eczacılık yönünden büyük önem taşıyan bu konu
üzerinde özellikle 1940'lı yıllardan itibaren çok durulmuş ve
günümüzdeki sentetik
103
Şekil 5.9 . Toprak aktinomisetleri
a. Toprakta tipik bir aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış.
miseli (11 000 x),
b. Kök üzerinde gelişmiş tipik bir Streptomycet konidasının
spiral zinciri
antibiyotiklere bu aşamalardan sonra gelinmiştir. StreptomycineHata!
Yer işareti tanımlanmamış., klortetracylineHata! Yer işareti
tanımlanmamış., oksitetracylineHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
siklohekziminHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi önemli
antibiyotikler, aktinomisetlerden elde edilmiştir. Streptomiset türlerinin
3/4'ü antibiyotikHata! Yer işareti tanımlanmamış. maddeleri
salgılamaktadır. Bu organizmaların ayrıca çevrelerindeki ortama vitamin
ve gelişim faktörleri salgıladıkları da saptanmıştır. Aktinomiset türleri
içinde basit karbonhidratlar yanında kompleks organik bileşikleri
ayrıştırma gücünde olan pek çok üye bulunmaktadır. Bu nedenle
ayrışmaya dirençli olan ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi
karmaşık strüktürlü bileşikler ve doğal koşullarda ayrıştırılmamış olan
organik kimyasal bileşiklerin ayrıştırılması, bu organizmalarca
gerçekleştirilmektedir. Örneğin nocardiaHata! Yer işareti
104
tanımlanmamış. sentetik kimyasal maddelerle ağır hidrokarbonların
ayrışmasında etken bir organizma olarak bilinmektedir.
Toprak aktinomisetleri tipik aerobik organizmalardır. Nemli
koşullardan ziyade, kuru topraklarda daha yaygındırlar. Bunun yanında
çayır koşullarında da aktif florayı oluştururlar.
5.3.1. Aktinomisetlerin aktivite ve işlevleri
Aktinomisetler pek çok mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve bakterilerden daha yavaş gelişirler. Özellikle besin
maddesi konusunda bir rekabetHata! Yer işareti tanımlanmamış. söz
konusu ise bu durum göze çarpar. Besin maddeleri kısıtlanmaya
başladığında ve daha etkin rekabetçilerin gelişmediği durumlarda
aktinomisetler başat duruma geçebilirler. Daha önce de tanımlandığı gibi
aktinomisetler heterotrofik organizmalardır, basit veya karmaşık karbon
kaynaklarından yararlanabilirler. KitinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ayrışması Streptomisetler tarafından gerçekleştirilir ve
çok karakteristiktir. Kitin ayrıca Micromonospora tarafından da
ayrıştırılır. Bu cins keza selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
glikozidler ve hemiselülozHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ayrışmasında etkendir. Nocardia ise parafinler, fenoller, steroidler ve
pirimidinlerin ayrışmasında işlev görür. Kolay yararlanılır C kaynağı
içermeyen ortamlarda iyi gelişme gösteren bazı izolatlar
oligokarbofilikHata! Yer işareti tanımlanmamış. organizmalar olarak
tanımlanır.
Aktinomisetlerin diğer salgıları yanında stretomycet'lerden pek
çok tür ekstraselülerHata! Yer işareti tanımlanmamış. enzimHata! Yer
işareti tanımlanmamış. salgılayarak bakterileri çözerler (lysisHata! Yer
işareti tanımlanmamış.). Aktinomisetlerin bu etkisi toprak
ekosistemindeki mikrobiyal denge oluşumunda önemli bir işlevdir.
Aktinomisetlerin çoğu mezofilHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olup optimum sıcaklıkları 25-30 °C, dir.
Termofilik formlar ise, çok yaygın olmayıp 55-65 °C lerde gelişebilen
formlar olup, aslında 30°C’de gelişen fakültatifHata! Yer işareti
tanımlanmamış. termofillerdir. Yine de termofilik aktinomisetler toprak,
hayvan gübresi ve kompostHata! Yer işareti tanımlanmamış.
yığınlarında bulunur. Şekil 5.10’da gübre kompostunda aktinomiset
gelişmesine sıcaklığın etkisi görülmektedir.
105
Aktinomisetler toprakta bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve mantarlardan daha az biyokimyasal öneme sahip
olmakla birlikte toprak ekosisteminde şu işlevlere sahiptirler:
a. Topraktaki bazı dirençli bitki ve hayvan dokularının ayrışması .
Aktinomisetler topraklara doğal karbonlu maddelerin verilmesine
hemen tepki vermezler. Ortamda basit karbonhidratlar bulunduğu
sürece bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve mantarlar ile çok
zayıf bir rekabetHata! Yer işareti tanımlanmamış. gösterirler.
Genelllikle ortamda ayrışması güç bileşikler kaldığında etkili
rekabetçiler olarak aktivite gösterirler.
b. Bitki dokuları ve yaprak döküntülerinin çeşitli formlara
dönüştürülmesi ile humusHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşumu.
Şekil 5.10. Gübre kompostunda sıcaklığa bağlı aktinomisetHata! Yer
işareti tanımlanmamış. gelişimi.
c. Yeşil gübrelerin, kompostHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
hayvan gübresi yığınlarının olgunlaşması ve transformasyonu. Bu
106
koşullarda termofilik aktinomisetler başat grup olup, bazen kompost
yığınlarının yüzeyi, bu grup organizmaların yayılması ile tipik beyaz
ve gri renk alır. Burada ThermoactinomycesHata! Yer işareti
tanımlanmamış., bazı streptomisetler sporHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşturan bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
türleri rekabetçi türlerdir.
d. Toprak kökenli bitki hastalıklarının oluşturulması. Örneğin patates
uyuzu ve leke hastalığı S.scabies ve S. ipomoeae.
e. Bazı insan ve hayvan enfeksiyonları, örneğin Nocardia asteroides ve
N.otitidis-caviarum.
f. Mikrobiyal antagonizmHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve toprak
komünitelerinin düzenlenmesinde (regülasyon) antagonistik etki ile
kontrol sağlama. Aktinomisetlerin toprak ekosistemindeki bu rolleri
antibiyotikHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve enzimHata! Yer
işareti tanımlanmamış. üretme kapasiteleri ile ilgili olup,
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve bakterinin çözünmesi
veya gelişiminin baskı altına alınmasında etken olur. Örneğin
topraklara kitinHata! Yer işareti tanımlanmamış. ilavesi ile yüksek
bitkilerde hastalık oluşturan bazı mantar türlerinin baskı altına
alınması mümkündür.
5.3.2. Aktinomisetleri etkileyen çevresel faktörler
Bu faktörler toprak organik madde statüsü veya ilavesi, toprak
pH'sı, nem koşulları ve sıcaklıktır.
1. Aktinomisetler özellikle organik maddece zengin topraklarda fazla
sayıda bulunurlar. Protein türevleri, bitki kalıntıları, baklagil dokuları
ve çiftlik gübresi ilaveleri aktinomisetleri kuvvetle uyaran etkilerdir.
Özellikle sıcaklığın uygun olduğu koşullarda sayıları 108 adet/g toprak
düzeyine kadar yükselebilir.
2. Aktinomisetler düşük pH derecelerine toleranslı değildir. pH sınırları
6.5-8 arasında değişir. Bir çok streptomiset türleri 5 pH'nın altında
bulunmaz. Asite dirençli suşlar olabilirse de, biyokimyasal işlevleri
önemsizdir. pH limiti bir çok türler için sınırlayıcı faktör olup, bazı
bitki hastalığı oluşturan streptomycetlerin kontrolü için asit
koşullardan yararlanılabilir. Topraklara amonyumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi asit
107
karakterli gübre verildiğinde oluşan pH düşmesi, streptomycet için
uygun olmayan koşullar oluşturur. Kireçleme pH artışı sağladığından
vejetatif gelişmeyi olumlu etkiler.
3. Nem düzeyi diğer bir kritik çevre faktörüdür. Su ile doygun koşullarda
veya su tutma kapasitesinin % 85-100'ü (mikrobiyolojik optimum'un
üzerinde) civarında bu organizmalar zayıf gelişir. Bu durum yaygın
toprak aktinomisetlerin tümünün aerobHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olduğunu göstermektedir. Yarı kurak koşullarda bu
organizmalar bakterilerden daha dayanıklı olup, çok düşük nem
koşullarında filamentli gruplar vejetatif gelişmeyi sürdürür ve konidia
oluştururlar.
4. Aktinomiset gelişmesinde mezofilik nitelik hakimdir. Sıcaklığın 5C
den 27C ye doğru artışı ile, gelişme hızlanır ve 28C ile 37C’ler
arasında optimum düzeye ulaşır. Bu organizmalar içinde 55-65C
sıcaklık aralarında aktivite gösteren termofilik formlar ile 30-65C
dereceler arasında gelişebilen fakültatifHata! Yer işareti
tanımlanmamış. termofil aktinomisetHata! Yer işareti
tanımlanmamış. formları da bulunur. İlkbaharda sıcaklık artışı
populasyonun artmasına etki ederse de, bu organizmalar yazın kuru ve
sıcak dönemlerinde de, dirençleri nedeniyle genellikle yüksek
miktarda bulunabilirler. Toprakta dağılımları çoğunluk A
horizonundadır, ancak bazen C horizonunu da içine alan alt
katmanlarda, sayıları oldukça yüksek bulunabilmektedir.
Yüksek Protistler
Daha önce tanımlandığı gibi ökaryotik hücre yapısı gösteren
protistler yüksek protistlerHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak
tanımlanmaktadır. Bilindiği gibi ökaryotik hücreler bütün bitki, hayvan
ve mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış., protozoaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve alglerin büyük bir kısmını kapsayan organizmaların
strüktürel ünitesidir. Kloroplastların varlığı veya yokluğuna bağlı olarak
yüksek protistler, fotosentetik algler ve protozoalar ile mantarlar şeklinde
sınıflandırılır. Mantar ve protozoalar kemotrofik organizmalar olup,
yaşam işlevleri için kimyasal enerji kaynaklarına bağımlıdırlar.
5.4. Mantarlar
108
İyi havalanan, işlenmiş topraklarda mantarlar toplam mikrobiyal
protoplazmanın büyük kısmını oluştururlar. Bu organizmalar özellikle
çalılık ve orman alan topraklarının organik katmanında aktif olup,
dominantHata! Yer işareti tanımlanmamış. mikroorganizma
durumundadırlar. Özellikle asit koşullu topraklarda mantarlar organik
madde ayrışmasının ana unsurlarıdır.
Günümüze değin çok sayıda mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. tanımlanmış olup tür sayılarının 100 000 ve hatta 250
000 olabileceği belirtilmektedir.
Mantar türleri içinde mycorrhizaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. mantarları gibi obligat biyotrof-konukçuHata! Yer
işareti tanımlanmamış. üzerinde parazitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olup, ancak onun ölümüne neden olmadan beslenenler -
küçük bir grup oluşturuken diğer bazı yaygın türler nekrotrof veya
saprofitHata! Yer işareti tanımlanmamış. olup,- fakültatifHata! Yer
işareti tanımlanmamış. parazitlerdir. Bu tür mantarların büyük kısmı
bitki kalıntılarının ayrışmasında görev yaparlar.
Bazı özel koşullar taşımayan örneğin asit nitelikli veya doğal
olarak organik maddece zengin veya fazlaca organik gübre verilmiş
topraklar dışında kalan, topraklardaki mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. populasyonu bakterilerden az olup, 1 g toprakta 8x103-
106 adet düzeyinde bulunabilirler.
Bu sayısal düzeydeki mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
populasyonunun oluşturduğu biyokütleHata! Yer işareti
tanımlanmamış. 20 cm derinlikteki 1 da arazi için yaklaşık 100-150 kg
kadardır. Miselli yapı gösteren mantarlar iyi işlenmiş toprakların 1
gramında 10 ile 100 m kadar aktif mantar filamenti oluştururlar. Mantar
misellerini oluşturan hifler 6-10 µm çapında olup, toprak taneleri
etrafında ve arasında ince bir ağ oluşturarak canlı oldukları sürece toprak
agregasyonunu sağlarlar. Mantar misellerinin bireysel hücreleri bir enine
duvar veya septumHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile bölünmüş
olabilir. Bireysel hifler vejetatif veya üreme özelliği gösterebilirler. Bu
tür filamentler eşeyli veya eşeysiz sporlar oluştururlar. Doğada eşeysiz
sporlar yaygındır. Kültür ortamında miselHata! Yer işareti
tanımlanmamış. genellikle renksiz olmasına karşın, eşeysiz sporlar
çoğunluk koyu renklidir. Bu organizmaların şekli, büyüklüğü, strüktürü
ve kültürel özellikleri taksonomide önemli olup, bakterilerin tersine
109
mantarlar morfoloji esas alınarak etkin bir şekilde cins ve tür ayrımı
yapılabilir.
Mantarlarda yaygın habitatHata! Yer işareti tanımlanmamış.
toprak olmakla birlikte, su sistemine adapte olmuş (akvatik) bir çok form
da bulunmaktadır. Daha önce tanımlandığı gibi mantarlar hifHata! Yer
işareti tanımlanmamış. adı verilen mikroskopik, dallanmış filamentlerden
oluşur ve bu formun kollektif tanımı miseldir. Ancak mantarların
tümünün miselli olduğu kesin söylenemez, çünkü mayaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olarak tanınan bir grup mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış., küresel veya elipsoid hücrelerden meydana
gelmişlerdir. Şekil 5.11’de bir mantar miseli çizimi görülmektedir.
Taze bir substratHata! Yer işareti tanımlanmamış. üzerinde
kolonize olan bir mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. süratle
vejetatif formlar oluşturarak yayılır ve daha sonra bir veya daha fazla
çeşitte eşeysiz sporlar oluşturur. Misel yaşlandığında veya çevre koşulları
vejetatif gelişme için uygun olmayan duruma geçtiğinde pek çok mantar
110
Şekil 5.11. Malt agarHata! Yer işareti tanımlanmamış. üzerinde 20 o
C’de
çimlenen bir spordan oluşan bir
günlük miselHata! Yer işareti tanımlanmamış..
çekirdek bölünmesi ile oluşan sporlar aracılığıyla eşeysel olarak
üreyebilir. Mantarların yaşam döngüleri Şekil 5.12’de şematik olarak
gösterilmiştir.
Filamentli mantarlar arasında eşeysiz üremenin en yaygın
yöntemi, hiflerin bölünmesidir. Her parça (bölüm) uygun çevre
koşullarnda yeni bir birey oluşturma yeteneğindedir. Bazı mantarlar
uygun olmayan çevre koşullarına bir tepki olarak sporHata! Yer işareti
tanımlanmamış. benzeri oluşumlar meydana getirmek üzere ayrı
parçalara ayrılırlar. Bunlara arthrosporHata! Yer işareti tanımlanmamış.
veya oidiaHata! Yer işareti tanımlanmamış. adı verilir (Şekil 5.13).
Ancak mantarlarda en önemli eşeysiz üreme yöntemi, spor oluşumu ile
görülür. Esas olarak eşeysiz spor
111
Şekil 5.12. Rhizopus stolonifer (bir zygomycet)'in yaşam döngüsü.
oluşumunda iki yol vardır. Bunlardan biri sporangiaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. adı verilen torba benzeri strüktürler oluşturmak veya
ikinci yol ise doğrudan miselHata! Yer işareti tanımlanmamış.
üzerinde konidiaHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturmaktır (Şekil
5.14). Sporangium içindeki sporlara sporangiasporlarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. adı verilir.
112
Şekil 5.13. Mantarlarda eşeysiz üreme. a) Arthrosporlar veya oidia, hifHata!
Yer işareti tanımlanmamış. bölünmesi ile oluşurlar. b) chlamydosporlar, hif
hücresi etrafında kalın koruyucu bir duvar oluşu ile meydana gelir.
113
Şekil 5.14. Mantarlarda görülen iki tür eşeysiz sporHata! Yer işareti
tanımlanmamış.. a. PenicilliumHata! Yer işareti tanımlanmamış.'da
görülen ve doğrudan hifHata! Yer işareti tanımlanmamış. üzerinde
oluşan konidia sporlar. b. Rhizopus'ta görülen sporangiasporlar.
Sporangia olarak bilinen, torba benzeri strüktürler içinde
bulunurlar.
Konidia hiç bir zaman hareketli değildir. Sporangiasporlar ise
bazı türlerde flagellatlı olup, alglerdeki zoosporHata! Yer işareti
tanımlanmamış.lara benzerler. Bu tür hareketli sporangiasporlar esasta
zoospor olarak tanımlanır. Zoosporlar yalnızca çok ilkel akvatik
familyalarda bulunur; konidia ise daha gelişmiş grupların
karakteristiğidir. Eşeysiz sporlara ilave olarak miselHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olumsuz çevre koşullarına karşı dirençli bazı strüktürler
oluşturur. Bunlara chlamydosporHata! Yer işareti tanımlanmamış.lar ve
sclerotiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. adı verilmektedir.
Chlamydosporlar, sporHata! Yer işareti tanımlanmamış. veya
hifHata! Yer işareti tanımlanmamış. hücrelerinin etrafında kalın bir
duvar oluşumu ile, belirir. Ara veya son hücrelerde görülen bu oluşum
konidia veya sporangiasporlardan hem kalın, koruyucu duvarı ile hem de
diğerleri gibi dağılma özelliği ile ayrılır. Sclerotium ise katı, küresel bir
hif kütlesi olup çimlenerek eşeysel meyva gövdesi veya eşeysiz spor veya
misel oluşturma niteliğinde bir oluşumdur. Mantarlar tarafından
oluşturulan diğer bir yaşama yeteneğindeki strüktürHata! Yer işareti
tanımlanmamış. rhizomorfHata! Yer işareti tanımlanmamış. lardır.
Bunlar çok sayıda hifin agregasyonu ile oluşan şerit veya kaytan şekilli
oluşumlardır (Şekil 5.15 a ve b).
114
Şekil 5.15. Mantarların vejetatif strüktürleri.
a. Polyporus mylittae'nin sclerotium ve basidiocarp'ı.
115
Şekil 5.15. Mantarların vejetatif strüktürleri.
b. Armillariella mellea'nın rizomorfları.
5.4.1. Ekoloji
Toprak mantarları üzerine yapılan araştırmalar, zamanla toprak
yüzeyindeki döküntü katmanı üzerinde yaşayan mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gruplarına, ayrı bir önem vermeye başlamıştır. Bu
nedenle ekolojik dağılım olarak döküntü katmanı (litterHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) ve toprakta yaşayan mantarları ayrı ayrı ele almak
gerekmektedir.
Aslında bitki döküntü katmanında aktivite gösteren mantarHata!
Yer işareti tanımlanmamış. türlerinin önemli bir kısmı bitki üzerinde
yaşayan formlardır.
5.4.1.1. Bitkiler üzerindeki mantarlar
Bitkiler tohumdan çimlenirken tohum kabuğu üzerindeki
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. varlığına bağlı olarak bir
mycofloraya sahip olurlar. Tohum kabuğu mantarları bazı potansiyel
patojenleri içerebilir. Tohum üzerinde bulunan bir grup saprofitHata!
Yer işareti tanımlanmamış. mantarın çimlenen tohumun
kolonizasyonunda etkisinin incelendiği bir araştırmada, safrofitlerin
normal tarımsal koşullar altında bu rollerinin fazla olmadığı
belirlenmiştir.
Bezelye köklerinden kırktan fazla farklı mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. izole edilmiştir. Bunlar arasında CylindrocarponHata!
Yer işareti tanımlanmamış., PhytiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
FusariumHata! Yer işareti tanımlanmamış., GliocladiumHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve MortierellaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
116
cinsleri yaygın bulunmuştur. Taylor ve Parkinson (1961) toprakta
mantarlarının yatay kolonizasyonunun kökler olmaksızın oluşan mantar
gelişmesinden daha önemli olduğunu gözlemişlerdir. Bitkilerin yaprak
dokusu üzerinde saptanan mantar türleri arasında AureobasidiumHata!
Yer işareti tanımlanmamış. pullulans, Cladosporium spp.,
AlternariaHata! Yer işareti tanımlanmamış. alternata, Botrytis cinerea
ve diğer bazı türler sayılabilir. Tanımlanan mantarların daha sonra yaprak
döküntü katmanında yer aldığı belirtilmektedir.
5.4.1.2. Toprak mantarları
Topraklar, üzerindeki bitki ve organik katmanda, aktif bir yaşama
sahip mantarların dökülen sporHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
diğer çoğalma özelliğine sahip strüktürleri için, bir rezervuar
görünümündedir. 1916 yılında ünlü toprak mikrobiyoloğu Waksman
toprak mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. türlerinin belirli
AspergilliHata! Yer işareti tanımlanmamış., MucorHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve PenicilliaHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile
CladosporiaHata! Yer işareti tanımlanmamış. (Alternaria, Rhizopus),
Fusaria, Verticillia'ya ilişkin bir iki tür ile sınırlı bir dağılım
gösterebilceğini tahmin etmekteydi. Bundan 56 yıl sonra Domsch ve
Gams (1972) kuzey Almanya'da iki alanda yaptıkları 23.500 izolatHata!
Yer işareti tanımlanmamış. içinde 209 tür saptadılar. Bu gözlemlere
göre çok daha fazla mantar türünün dünya çapında yaygın olduğu
anlaşılmaktadır.
Toprak mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. florasının
incelenmesi için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Tüm mantarların
kompozisyonunu veya onların hiflerinin biyokimyasal kapasitelerini veya
kütlelerini tam olarak tanımlayan tek bir yöntem bulunmamaktadır. En
çok kullanılan yöntemlerden biri bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sayımlarında olduğu gibi plak seyreltme yöntemidir.
Ancak sayım ortamında bakteri ve aktinomisetlerin gelişmelerini
engelleyici maddelerin ilavesi gereklidir.
Toprak mantarları esas olarak filamentli veya miselli olarak
tanımlanan gruptandırlar. Filamentli mantarlar bölümsüz miseller
oluşturarak dallanan PhycomyceteHata! Yer işareti
tanımlanmamış.s'lerdir. Bu organizmalar Moniliaceae-örneğin
Aspergillus dan Basidiomycetlere kadar değişik strüktürHata! Yer
117
işareti tanımlanmamış. gösteren formlara sahiptir. Yaygın toprak
Phycomycetlerinden Saprolegniales içinde Phytium cinsi ve
Mucoraceae içinde MucorHata! Yer işareti tanımlanmamış., Rhizopus
ve Zygorrhynchus cinsleri yer alır. Yaygın toprak MoniliaceaeHata! Yer
işareti tanımlanmamış. grubu içinde de TrichodermaHata! Yer işareti
tanımlanmamış., Aspergillus, PenicilliumHata! Yer işareti
tanımlanmamış., CephaldsporiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
Fusarium cinsleri bulunur (Şekil 5.16). Bunlar toprakta taze organik
madde bulunmadığı zamanlar sporHata! Yer işareti tanımlanmamış.
olarak bulunurlar. Toprak Basidiomycet'leri çok iyi tanımlanmamıştır.
Çayır ve orman toprakları Hymenomycetes üyelerini içerirler.
Şekil 5.16. Toprak mantarlarının bazı tanınmış cinsleri
118
Bu amaçla ortam pH'sını asitlendirme veya bakteriostatik
maddeler ilavesi ile mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
kolonilerinin gelişimi izlenebilir veya sayısal değerler belirlenebilir.
Ancak plak sayımlarına göre mantar sayılarının belirlenmesi tartışmaya
açık bir yöntemdir. Çünkü orjinal toprak örneğinde ne kadar aktif veya
dormansiHata! Yer işareti tanımlanmamış. gösteren mantar olduğunu
koloniHata! Yer işareti tanımlanmamış. sayımları ile saptamak güçtür,
zira agarHata! Yer işareti tanımlanmamış. üzerinde bir sporHata! Yer
işareti tanımlanmamış., bir miselHata! Yer işareti tanımlanmamış.
parçası v.d çimlenerek mantar kolonisi oluşturabilir. Rossi-Cholodny
gömülü lam yöntemi mantar misellerini doğal ortam niteliklerine özgü bir
biçimde yansıtabilir.
Topraklardaki miselHata! Yer işareti tanımlanmamış. varlığının
derinlik, mevsim ve toprak türüne göre değiştiği ve her gram yüzey
toprağında 10 ile 100 m mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
miseli bulunabileceği belirtilmektedir. Ancak bundan çok daha büyük
değerler (500-1000 m) de saptanmıştır. FilamentHata! Yer işareti
tanımlanmamış. çapının 5 µm ve özgül ağırlığının 1.2 olduğu kabul
edilirse bir hektar yüzey toprağında 500 ile 5000 kg mantar kütlesi
olduğu söylenebilir.
5.4.2. Çevresel Etkiler
Mantarlar heterotrofik organizmalar olup, güneş veya inorganik
bileşiklerin oksidasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. enerjilerini
kullanmazlar. Mantarların dağılımını genellikle oksideHata! Yer işareti
tanımlanmamış. edilebilir karbonlu substratların yarayışlılığı tayin
etmektedir. Mantar gelişimini etkileyen temel çevre etkileri şunlardır:
i. Organik madde statüsü,
ii. Organik ve inorganik gübreler,
iii. Su rejimi,
iv. Havalanma,
v. Sıcaklık,
vi. Profil durumu,
vii. Mevsimler,
viii. Vejetasyon bileşimidir.
119
Genel olarak filamentli mantarların çoğunun sayılarının, organik
madde ile ilişkisi olmasına rağmen, organik maddece düşük olan
alanlarda da bu mikrobiyal gruplar bulunabilir. Ürün kalıntıları, yeşil
gübreler ve diğer karbonlu maddelerin toprağa verilmesi durumunda
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. komünitesi büyüklüğü artar.
Bu tür uygulamalar aynı zamanda floranın bileşiminde de değişimler
oluşturur. Göreceli olarak dominantHata! Yer işareti tanımlanmamış.
olan türlerden PenicilliumHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
Trichoderma, Aspergillus, Fusarium ve MucorHata! Yer işareti
tanımlanmamış. önemli düzeyde etkilenir.
Toprak hidrojen iyonu konsantrasyonu, floranın aktivite ve
bileşimini kontrol eden diğer önemli bir faktördür. Pek çok türler
oldukça asit koşullardan alkali koşullara kadar değişen geniş bir sınır
içinde gelişebilir. Kültürlerde 2-3 pH da veya 9 pH'nın üzerinde aktif olan
sayısız suşHata! Yer işareti tanımlanmamış. bilinmektedir. Bakteri ve
aktinomisetlerin asit koşullarda yaşayamaması nedeniyle, asit koşullarda
mantarlar başat florayı oluşturur. Bu nedenle bu tür çevrelerdeki
biyokimyasal reaksiyonların çok önemli bir kısmından mantarHata! Yer
işareti tanımlanmamış. komüniteleri sorumludur. Bunun yanında
bireysel türler yüksek hidrojen iyonu konsantrasyonuna karşı genel
mantar komünitesinden daha duyarlıdır. Bu özellik topraktan
kaynaklanan bitki patojeni mantarların kontrolünde önem taşımaktadır.
Toprağa inorganik gübrelerin verilmesi, filamentli mantarların
yayılımında değişim oluşturabilir. Ancak bu tür etkilerin besin maddesi
ilavesinden çok, gübre ilavesini takiben oluşan asitleşme ile daha fazla
ilgilidir. Örneğin amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış. tuzları
içeren gübrelerin kullanılması ile mikrobiyal oksidasyonlar sonucu nitrik
asit oluşur. Bu tür uygulamaların tekrarlanması sonucu amonyumlu
gübreler, mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. gelişimini olumlu
etkilerken bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve aktinomisetleri
azaltır.
Mantarların kimyasal değişimleri katalizleme kapasitesi düşük
nem koşullarında zayıflamaktadır. Buna rağmen bu organizmaların düşük
su kapsamına dirençli oldukları ve metabolik olarak aktif oldukları
gözlenmiştir. Bunun tersi olarak ortamda su fazlalığı olduğunda O2
difüzyonu, mikrobiyolojik gereksinimi karşılıyamadığından dolayı
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. gelişimi olumsuz
120
etkilenebilir. Buna karşın Mucorales'lerin bazıları bu su artışından
olumlu etkilenmektedirler.
Filamentli mantarlar kuvvetli aerobHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olmalarına karşın bazı miselHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kısımları oksijenin yeterli olmadığı agregatHata! Yer
işareti tanımlanmamış. bölgelerine girebilir. Oksijene olan bu kuvvetli
bağımlılıkları bu organizmaların yüzeye birkaç cm içinde lokalize
olmalarını gerektirir. Su fazlalığı olan topraklarda sayısal ve aktivite
değerleri oldukça düşer ve bu gibi alanlarda ihmal edilebilir düzeye
ulaşır.
Mantar türlerinin çoğu sıcaklık ilişkilerinde mesofilikHata! Yer
işareti tanımlanmamış. nitelik gösterir. Termofilik davranış çok yaygın
değildir. Termofil olan bazı suşlar yalnızca olgunlaşmakta olan
kompostHata! Yer işareti tanımlanmamış. yığınlarında yaygındırlar.
Termofil mantarlar 50°C bazen de 55°C’de çoğalabilir, fakat 65°C’de
gelişemezler. Bu nedenle yüksek sıcaklıklarda kompost yığınında
bulunmazlar.
Otuzyedi santigrad derecenin altında aktif olarak gelişen
mantarlar toprağın yüzey horizonlarında lokalize olmuşlardır. Tropik ve
subtropik bölgelerde güneş enerjisi etkin olması nedeniyle termofillerin
gelişebileceği kadar toprağı ısıtmaktadır. Karasal termofiller arasında
Aspergillus, ChaetomiumHata! Yer işareti tanımlanmamış., Humicola,
MucorHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve pek çok diğer tür
tanımlanabilir. 6°C’de inkübe edilen agarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. plaklarında ise, Cylindrocarpon, Mucor,
PenicilliumHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve Cladosporium türleri
belirlenmiştir. Bu cinslerin topraktaki dağılımı tüm mantarHata! Yer
işareti tanımlanmamış. cinslerinin dağılımı ile kıyaslandığında daha
derin horizonlardadır. Bu gözlemler profil içinde optimalHata! Yer
işareti tanımlanmamış. sıcaklık sınırlarının mikrofloraya ait cinsleri ne
denli etkilediğini ortaya koymaktadır.
İşlenen topraklarda mantarlar çoğunluk yüzey katlarında
bulunurlar. Fakat çim çayırlarında en yüksek sayımlar B horizonunda
saptanmıştır (Çizelge 5.10).
Üst katlarda bulunan organizmaların konsantrasyonları, büyük
ölçüde hızla kullanılabilen organik maddenin bulunuşuna bağlıdır.
Değişik horizonlardaki mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
komünitesindeki kalitatif değişimin nedeni, derin kısımlardaki düşük
121
oksijen ve yüksek karbondioksit kısmi basıncı ve suşHata! Yer işareti
tanımlanmamış. adaptasyonu ile açıklanabilir.
Çizelge 5.10. İki Kanada toprağında profillerde mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. dağılımı
Mantar Sayısı (x103)/g toprak
Derinlik
(cm)
Horizon Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül
0-7 A 35 6 10 15 22
7-14 A 30 6 6 4 5
14-28 A 3 2 3 3 6 İşlenen
33-52 A 2 2 1 5 5 Tarla
52-68 B 1 6 0 3 5
68-84 B 0 0 1 2 5
0-7 A 19 15 38 44 7 Çayır
7-14 A 12 7 13 10 4 (Çim)
14-28 A 13 4 5 5 4
33-52 A 6 19 7 19 21
52-68 B 4 18 17 12 25
68-84 B 9 18 37 21 17
Mevsimsel değişimler değişik yollarla mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. florası ve komünitesi üzerine etki yapar. Nemin uygun
olduğu ılık bahar dönemi floraHata! Yer işareti tanımlanmamış.
üzerine olumlu etki yapar. Fakat yazın kurak ve kışın soğuk dönemi
aktivite ve gelişmeyi sınırlar. Karbonlu maddelerin bol olduğu sonbahar
döneminde yaygınlık tekrar artar.
Mantar türleri içinde bir veya daha fazla grubun başatlığı, sık sık
vejetasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. örtüsü ile ilişkili
bulunmaktadır. Mikroorganizmaların bazıları bitki toplulukları ile birlik
oluştururken, bir kısmı da bitki çeşidinden etkilenmez görünmektedir.
Örneğin sürekli yulaf yetiştirilen tarlalarda, sürekli mısır ve buğday
üretilen tarlalara kıyasla daha fazla mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bulunmaktadır. Bundan yulafın özel bir seçiciliğe sahip
olduğu anlaşılmaktadır. Bu alanlarda Aspergillus fumigatus başat
durumdayken, mısır tarlasında PenicilliumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. funiculosum daha yaygındır. Bitkilerin seçici etkisi özel
kök salgılarına veya ayrışmaya uğrayan bitkilerin kimyasal bileşimine,
mikroorganizmaların vermiş oldukları tepkidir.
5.4.3. Taksonomi
122
Mantar taksonomisinde kullanılan tüm kriterlerin hepsi
morfolojikHata! Yer işareti tanımlanmamış. olup, yaşam
döngülerindeki bazı farklı kademelerde seçici özelliklerdir. Geleneksel
olarak mantarlar PhycomycetesHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
AscomycetesHata! Yer işareti tanımlanmamış., BasidiomycetesHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve DeuteromycetesHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (Fungi Imperfecti) olarak alt gruplara ayrılmaktadır.
5.4.3.1. Phycomycetes
Bu gruba giren mantarlar çok heterojen bir komünite oluştururlar.
Karasal ve su sistemine adapte birçok tür bu gurubun içinde toplanmıştır.
Bu guruptaki üyeler çoğunluk bölmesiz hifHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yapısı gösterir. Konidia veya zoospor (sporangium
içinde bir veya birkaç flagellumlu hareketli sporlar), aplanospor
(sporangium içinde çok sayıda, çeşitli formlarda, hareketsiz, eşeysiz
sporlar) şekillerinde eşeysiz sporHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşumu gözlenir.
Bu grup içinde pek çok saprofitik toprak mantarı bulunur.
Özellikle orman topraklarında hakim florayı oluşturan mantarlar bu
grupta yer alırlar. Özellikle tanınmış cinsleri MucorHata! Yer işareti
tanımlanmamış., RhizopusHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
MortierellaHata! Yer işareti tanımlanmamış.'dır.
Bunlardan Rhizopus tipik karasal bir phycomycet olup, miseller
dallanmış rhizoidler şeklindedir. Subtrat üzerinde yatay (horizontalHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) gelişme gösteren hife stolon adı verilir. Bu
şekilde mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. substratHata! Yer
işareti tanımlanmamış. üzerinde yayılır. Stolonun uç kısmında bir çok
küresel sporları (sporangiaspor) taşıyan sporangiaforlar bulunur. Bütün
phycomycetler iki temel özellikleri ile ayrım gösterirler:
a. Bu grup üyelerinin eşeysiz sporları daima yuvarlak sporangia şeklinde
strüktüre sahiptir.
b. Miselleri özel bölümler dışında enine duvar veya bölme (cross wall-
septumHata! Yer işareti tanımlanmamış.) içermez.
5.4.3.2. Ascomycetes
123
Bu grup altında toplanmış olan mantarlar enine bölümler içeren
hifHata! Yer işareti tanımlanmamış. yapısına sahiptir. Eşeysiz olarak
konidia, eşeyli olarakta ascospor oluşumu ile çoğalırlar. Pek çok
ascomycet ascus adı verilen ve genellikle olgun döneminde 8 ascospor
içeren sporHata! Yer işareti tanımlanmamış. kesesi oluştururlar (Şekil
5.17). Ascomycetlerin 25 000-30 000 türü olduğu belirtilmektedir. Bu
grup üyelerinin bir kısmı özellikle bitki patojeni olup, meyvalarda sorun
oluştururlar. Mantarların en büyük grubunu oluşturur. Tipik ascomycetler
ascus oluşturmaları yanında, bir çokları konidia da oluşturur. Aspergillus
ve Pencillium (aslında Fungi imperfecti grubunda yer alırlar) saprofitik
mantarlar olup, toprakta yaygın bir şekilde bulunurlar. Aspergillus türleri
sıcak toprakları, PenicilliumHata! Yer işareti tanımlanmamış. ise ılıman
ve nisbeten nemli toprakları daha çok tercih eder. Bu iki mantarHata!
Yer işareti tanımlanmamış. grubu substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. üzerinde düşük nem kapsamlarında bile hızlı gelişme
özelliği gösterir. pH sınırları çok geniş olup 2.0-10.0 pH dereceleri
arasında gelişme gösteren türleri (P.cyclopium) bulunmaktadır. Yine
benzer şekilde çok geniş sıcaklık sınırları içinde yaşayabilirler
(P.expansum için: -3C-35C). Bu türlerin özellikleri arasında çok
değişik substratlarda gelişebilme, yüksek düzeyde sporulasyon,
konidianın hızlı çimlenmesi ve antibiyotikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. metabolitlerHata! Yer işareti tanımlanmamış.
sayılabilir. Bu metabolitler arasında penisilin tıbbi bakımdan önemli
bileşikken, Aspergillus flavus tarafından üretilen aflatoksin karsinojenik
niteliklidir. Penicillium'un yaygın türlerinden biri olan P.cyclopium
dünya çapında yaygın bir mantar türü olup asit koşullu yaprak
döküntülerinden kalkerli habitatlara, işlenmiş topraklardan tuzlu deltalara
ve kirlenmiş nehirlere kadar değişik alanlarda yaşayabilen niteliği
tanımlanmıştır. Yüksek bitkiler üzerinde, köklerde, odunsu dokuda,
saman ve sapta bulunup buğday danesinde saklanır. OzmofilikHata! Yer
işareti tanımlanmamış.
124
Şekil 5.17. Ascomycetes grubunda bulunan üç değişik ascocarp veya meyva
gövdesi. a. Cleistothecium, Asci tümüyle kapalı olup çeperin yıkımı ile
serbest kalırlar. b. Perithecium, şişe veya kavanoz benzeri
strüktürHata! Yer işareti tanımlanmamış.. Sporlar porHata! Yer işareti
tanımlanmamış. açıklığından dışarı çıkarlar. c. Apothecium, fincan
benzeri ve tümüyle açık ascocarp.
(yüksek tansiyon düzeylerinde yaşayabilen) nitelikli olup % 81-84 nisbi
nem koşulunda gelişebilen, pektinHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
nişastaHata! Yer işareti tanımlanmamış., ksilanHata! Yer işareti
tanımlanmamış., karboksi metil, selülozHata! Yer işareti
125
tanımlanmamış. ve filtre kağıtlarında C kaynağı olarak kullanılabilen
özelliklere sahip olduğu tanımlanmıştır.
Yirmi ile otuzbin çeşidi kapsayan geniş bir grup olarak bilinen
basidiomycetes üyeleri çoğunlukla saprofitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. özellikte olup çoğunluk ağaç üzerlerinde veya orman
döküntü katmanları gibi organik materyal üzerinde gelişirler. Bu
mantarların çoğunluğu selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış. parçalayıcı organizmalardır.
Özellikle odunlaşmış bitki dokularının ayrışmalarında etkilidirler.
Şapkalı mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak bilinen yaygın
mantarlar, kurt mantarı ve ağaç gövdeleri üzerinde sık rastlanan raf şekilli
mantarlar ile pas mantarları bu grupta yer alır.
5.4.3.3. Basidiomycetes
Orman ve çayır vejetasyonunda yaygın olarak bulunan bu grup
üyeleri içinde ağaç kökleri ile gerçek yaşam birlikleri (simbiyozHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) oluşturan ve MycorrhizaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olarak tanımlanan mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. grupları bulunmaktadır. Bu grup üyelerinde hifler
bölümlü olup, eşeysel sporHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşumu
vardır. Bazidiosporlar genellikle basidiocarp olarak tanımlanan
kompleks bir meyva gövdesi oluştururlar (Şekil 5.18).
Bu grupta yer alan önemli üyeler AgaricalesHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (şapkalı mantarlar), AphyllophoralesHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya PolyporalesHata! Yer işareti tanımlanmamış.
olarak tanımlanan ağaç ayrıştıran mantarlardır. Agaricales (Agaricaceae)
içinde en çok bilinen yenebilir tarla mantarı Agaricus campestris'tir.
Polyporales (Poliporaceae) familyası içinde bulunan ve ağaç ayrıştıran
mantarlar özel bir basidiocarp oluştururlar. Bu türlerde basidiocarp ağaç
gövdesi üzerinde dik açılı bir raf oluşturacak şekilde geliştiğinden
bunlara raf (bracket veya shelf) mantarlar adı verilmektedir (Şekil
5.18).
Agaricales familyasına giren bazı mantarlar yukarıda da
değinildiği gibi yüksek bitki kökleri ile, özellikle ağaçlarla simbiyotik
mikorizal birlikler oluştururlar.
126
127
Şekil 5.18 . Yaygın şapkalı mantarlarda meyva gövdesi veya basidiocarp. a.
Olgun bir mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.. b. Şapkada dikey kesit.
c. Mantarın alt kısmının dikey
kesiti (Poindexter 1971).
128
Şekil 5.19. Polyporales familyasından raf tipi mantarların Basidiocarp'ı.
a. Meyva gövdesinin dikey kesiti, b. Bir porHata! Yer işareti
tanımlanmamış.'un enine kesiti
5.4.3.4. Deuteromycetes (Fungi İmperfecti)
Bu grup üyeleri heterojen bir tür bileşimi oluştururlar. Birbirleri
arasında filogenetik bir ilişki bulunmaz. 15 000 ile 20 000 türün varlığı
belirtilmektedir. Bu grup üyelerinin eşeysel üreme evreleri
gözlenememiştir. Hifleri bölümlüdür. Konidial evreleri Ascomycetes'lere
çok benzemektedir. PenicilliumHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
Aspergillus gibi bir çok Ascomycetes'in konidial evresi-kolaylık olması
bakımından- Deuteromycetes sınıfında sınıflandırılırlar.
Deuteromycetes konidiaforlar etrafında koruyucu bir kılıf olan
Coelomycetes ile Hyphomycetes'lerden ayrım gösterir. Sonuncu grupta
konidiaforlar birlikte bir grup oluşturabilir veya oluşturmaz, ancak
etrafında çevreleyen bir katman bulunmaz. Deuteromycetes üyeleri çok
yaygındır. Gilman (1957) herhangi bir seçici özelliği olmayan besin
ortamı ve seyreltme tekniği uygulayarak, saptanan türlerin % 57'sini
oluşturduklarını saptamıştır. Selektif bir besiyeri kullanıldığında oluşan
izolatların %80 'inden fazlasını oluşturmaktadırlar. Bu grup ekonomik
önemi olan, ayrıca insan ve bitkilere patojenHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olan, endüstri bakımından önemli bir çok yaygın toprak
saprofitlerini kapsamaktadır. Bir çok bitki hastalığı yanında, depolarda
saklanan meyva ve sebzelerin bozulmasına F.imperfecti grubu mantarlar
neden olmaktadır.
Bu grup içinde Aspergillus, Botrytis, Gliocladium, Verticillium,
Alternaria, Cladosporium, Cylindro carpon ve Fusarium gibi önemli
cinsler bulunur.
Myxomycetes (Slime Moulds): Sıvaşıcı küfler
Mantar benzeri özellikleri olmakla birlikte protozoalardan
amiplere benzer strüktürHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve hareket
oluşturan çok farklı bir toprak organizması grubudur. Yaşamlarının belirli
bir döneminde amipHata! Yer işareti tanımlanmamış. şeklinde olurlar.
Sporlar oluşturma yeteneğindeki bu geçici amipler, şayet çevre koşulları
uygunsa sporların amiplere dönüşümü ile ortamda belirirler.
129
Hücresel sıvaşıcı küflerin orman topraklarında yaygın olduğu
gözlenmektedir. Aynı toprak derinliğine kıyasla organik madde
katmanında daha yaygındırlar. Alışılagelmiş sayım yöntemleri ile sayıları
100-2500 adet g toprak olarak saptanmalarına karşın orman bölgelerde
sayıları 20 000'e kadar yükselmektedir. Dominant cinsleri Acrasis,
Acytostelium, Dictyostelium ve Polysphondylium'dur.
Mayalar
Toprakların çoğunda bulunmakla birlikte mayalara fazla önem
verilmemiştir. Maya (yeastHata! Yer işareti tanımlanmamış.) teriminin
taksonomik bir önemi bulunmamaktadır. Bunlar tek hücreli organizmalar
olup fizyon ile veya tomurcuklanma ile ürerler. Bu organizmalar
sporHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturma niteliğine bağlı olarak
iki gruba ayrılabilir;
i. Ascospor oluşturan sporojen grup.
ii. Ascospor oluşturmayanlar.
Topraktan çoğunlukla izole edilen mayalar şunlardır:
CandidaHata! Yer işareti tanımlanmamış., HansenulaHata! Yer
işareti tanımlanmamış., PichiaHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
RhodotorulaHata! Yer işareti tanımlanmamış., Saccharomyces,
TorulaHata! Yer işareti tanımlanmamış., TorulasporaHata! Yer işareti
tanımlanmamış., TorulopsisHata! Yer işareti tanımlanmamış., v.d Bu
organizmaların toprakta bulunuşları ve düzeyleri, çevre faktörlerine bağlı
olarak 200 ile 100 000 arasında değişir. Ilıman iklimlerde çoğunluk 103/g
toprak düzeyinde saptanmaktadır. Henüz ekolojik rolleri konusunda
bilinenler fazla olmamakla birlikte mayalar tek hücre proteini (single cell
proteinHata! Yer işareti tanımlanmamış.) çalışmaları ile gelecek için
önemli bir potansiyel zenginlik taşımaktadırlar.
5.4.4. Mantarların biyolojik sınıflanması
Mantarlar beslenme davranışları bakımından parazitHata! Yer
işareti tanımlanmamış. veya saprofitHata! Yer işareti tanımlanmamış.
şeklinde ve substratHata! Yer işareti tanımlanmamış. üzerinde
kolonize olma bakımından primer ve sekonder kolonizerler şeklinde
gruplanabilir. Toprak mantarları ile ilgili çalışmalarda bu organizmaların
130
substrat ilişkileri önem kazanmaktadır. Hızlı kullanılabilir besin
kaynaklarını kullanarak kolonize olan mantarlar ile ayrışmaya daha
dirençli (recalcitrant) bileşikleri dekompoze eden mantarları ayrımlamak
gerekmektedir. Böylelikle basit karbonhidratları kullananlar -sugar
fungiHata! Yer işareti tanımlanmamış.Hata! Yer işareti tanımlanmamış.:
şeker mantarı- ve bunu takiben daha dirençli olan selülozHata! Yer
işareti tanımlanmamış., ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
humusHata! Yer işareti tanımlanmamış.'u ayrıştıran mantarlar şeklinde
gruplamak mümkündür. Winogradsky'nin toprak bakterileri için
tanımlamış olduğu Ekolojik gruplama tanımını burada da kullanarak,
topraklara yeni ilave edilmiş bileşikleri ayrıştırmak üzere aktivite
gösteren mantarları zymogenHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve daha
dirençli kısımları ayrıştıran ancak çok daha yavaş gelişen mantarları
otoktonHata! Yer işareti tanımlanmamış. grup olarak değerlendirmek
mümkündür.
Organik substratlar üzerinde primer kolonizasyon gösteren
mantarlar geniş bir grup enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluştururlar. Bunlar selülaz, kitinaz, pektinazHata! Yer işareti
tanımlanmamış., proteaz ve karbonhidrat ayrışmasında etken olan
enzimlerdir.
5.4.5. Mantarların işlev ve aktiviteleri
Mantarlar klorofil içermediklerinden hücre sentezini
gerçekleştirebilmek için C açıklarını organik moleküllerden sağlamak
zorundadırlar. Kullanmış oldukları karbon kaynakları arasında şekerler,
organik asitlerHata! Yer işareti tanımlanmamış., disakkaritler,
nişastaHata! Yer işareti tanımlanmamış., pektinHata! Yer işareti
tanımlanmamış., selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış., yağlar ve
ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış. maddeleri bulunur. Bu
maddelerin çoğu bakteriyel ayrışmaya kısmen dirençli bileşiklerdir. Azot
gereksinimi çoğunlukla amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
nitrattan sağlanırsa da, proteinler, nükleik asitler veya diğer azotlu
organik bileşikler azot kaynağı görevini yaparlar.
Mantarlar arasında predasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
olayı (Predatör:Beslenme zincirinde 2. derecedeki tüketiciler, diğer
hayvanlar ile beslenen canlılar) da gözlenmektedir. Bir çok mantarHata!
Yer işareti tanımlanmamış. türleri protozoaHata! Yer işareti
131
tanımlanmamış. ve nematodHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi
toprak faunası ile beslenebilir ve bu tür organizmaların aktivite ve
büyüklüğünü sınırlayarak topraktaki mikrobiyolojik dengeyi kısmen
sağlarlar.
Şekil 5.20’de görüldüğü gibi toprakta nematodları yakalama
(nematophagous) özelliği geliştirmiş mantarlar bulunmaktadır. Bu
cinsler içinde ArthrobotrysHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
DactylariaHata! Yer işareti tanımlanmamış., DactylellaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve HarposporiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
sayılabilir.
Mantarlar, topraktaki organik kalıntıların ayrıştırılması
bakımından diğer organizma gruplarından daha aktif ve çok yönlüdürler.
Selüloz, nişastaHata! Yer işareti tanımlanmamış., zamklı maddeler,
ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış., proteinler ve şekerler gibi
ayrışması çeşitli düzeylerde yavaş veya hızlı olan bileşikler, mantarHata!
Yer işareti tanımlanmamış. komünitesi tarafından daha basit yapılı
çeşitli ürünler vermek üzere ayrıştırılır. Böylece mantarların bir kısmı
taze organik kalıntılardan humusHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşmasına katılır. Bu türler arasında AlternariaHata! Yer işareti
tanımlanmamış., Aspergillus, CladosporiumHata! Yer işareti
tanımlanmamış., DematiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
GliocladiumHata! Yer işareti tanımlanmamış., HelminthosporiumHata!
Yer işareti tanımlanmamış., HumicolaHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
MetarrhizumHata! Yer işareti tanımlanmamış. sayılır. Humus
oluşumunda mantarların rolünün bakterilerden daha fazla olduğu
varsayılmaktadır. Mantarlar birim biyokütlenin oluşturulması bakımından
da bakterilerden daha ekonomik bir aktivite gösterirler. Çünkü bu
organizmalar, ayrıştırdıkları bileşiklerin C ve N'unun büyük kısmını
kendi dokularının oluşturulmasında kullanırlar ve daha az miktarda
karbondioksit ve amonyakHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi yan
ürünler çıkarırlar. Küf mantarlarının ayrıştırdıkları
132
Şekil 5.20. Mantarlardan Arthrobotrys conoides tarafından
nematodların yakalanması
organik maddenin % 50'sini, mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
dokusu şekline çevirdikleri saptanmıştır. Bakteri ve aktinomisetlerin
çevre koşulları nedeniyle populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ve aktivite bakımından yeterli olmadığı çevrelerde, organik kalıntıların
ayrışması olaylarını mantarlar gerçekleştirdiklerinden, bu tür alanlarda
toprak verimliliği büyük ölçüde mantarların aktivitesine bağlı
kalmaktadır.
Mantarların diğer bir özelliği çeşitli patojenHata! Yer işareti
tanımlanmamış. türlerin varlığı ile bunların ekonomik ve ekolojik
önemleridir. Ancak toprakta yaşayan veya varlıklarını sürdüren
mantarların oldukça küçük bir kısmı bitki hastalıkları ile ilgilidir.
Patojen mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. cinslerine örnek
olarak ArmillariaHata! Yer işareti tanımlanmamış., Fusarium,
Helminthosporium, Phytophotora, Plasmodiophora, PhytiumHata! Yer
işareti tanımlanmamış., RhizoctoniaHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
Sclerotium ve VerticilliumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
gösterilebilir. Topraktan kökenlenen mantarların insan ve hayvanlarda
hastalıklara neden olduğu da bilinmektedir. Bu organizmaların bazıları
toprakta lokalize olduğu bölgelerde yüzeyden rüzgarlar ile taşınarak
solunum sistemine ulaşır. Diğerleri ise doğrudan ayak veya vücüdun
diğer kısımlarında özellikle yaralı kısımlara yerleşirler. En çok bilinen
133
patojenlerden biri Histoplasma capsulatum olup, dünyanın bir çok
bölgesinde bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde 30 milyondan
fazla insanın bu mantar türü ile enfekte olduğu bilinmektedir. Bu
mikroorganizma kümes hayvanları dışkısı ile bulaşmış topraklarda
koloniHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturur ve sonra hava
hareketleri veya doğrudan temas ile çevreye ve canlılara yayılır.
5.4.6. Mikorriza (Mycorhriza)
Yüksek bitki kökleri ile birlik oluşturan mantarlara
mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış. adı verilmektedir.
Mycorrhiza terimi yunancadan türemiş olup "kök mantarı"anlamındadır.
Aslında bitki köklerini enfekte eden mantarlar şayet konukçuHata! Yer
işareti tanımlanmamış. bitkide hastalık oluşturuyorsa parazitHata! Yer
işareti tanımlanmamış. olarak tanımlanır. Bu mantarlar aslında toprak
organizması olmayıp, onun ekolojik nişi kök birliği oluşturmaktır. Bu
gereksinim büyük olasılıkla organizmanın kompleks bileşiklere
gereksinim duymasından kaynaklanmaktadır. Bu organizmaların çoğu
vitamin ve amino asitlerin karışımını gereksinirken, bir kısmı ise yapay
ortamda gelişmemektedir.
Mikorriza ektotrofikHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
endotrofikHata! Yer işareti tanımlanmamış. olmak üzere iki gruba
ayrılır. Ektotrofik, birlikte mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
kök dışında bir manto oluşturur ve hifler bitki hücreleri arasına girerek
bir ağ oluştururlar. Ekonomik bakımdan önemli olanlarının da dahil
olduğu bir çok ağaç, bu tür toprak altı bir strüktürHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşturur. Özellikle orman ağaçlarından Pinaceae,
Betulaceae, Fagaceae, Dipterocarpaceae mikorrizaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. birliği gösterir. Mikorriza mantarı esas olarak yüksek
basidiomisetlerdir.
5.4.6.1. Ektotrofik mantarların strüktürHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve gelişimi
Mikorrizalar ana kök veya uzun kökler üzerinde olmayıp kısa
köklerin üzerinde üzüm salkımı benzeri dallanmalar meydana getirirler.
Bu tür oluşum daha ziyade angiospermHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve gymnospermHata! Yer işareti
134
tanımlanmamış.'lerde gözlenir. PinusHata! Yer işareti
tanımlanmamış. türlerinde ise çatallanmış dallar şeklinde oluşumlara
rastlanır (Şekil 5.21).
Şekil 5.21. Ektomikorrizal kök sisteminin morfolojisi a. PinusHata! Yer
işareti tanımlanmamış., b. Eucalyptus
Tipik bir ektomikorriza kısa dallanmalar meydana getirir. Yan
kökcükler tümüyle miselle kaplanmış bir oluşum gösterir. Görünüşte
kökcükler, mantari bir pseudoparankimaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. dokusu ile örtülür. Bu mantonun iç kısmında
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. hifleri, dış korteksin
epidermis hücreleri ile temasta olup bu miselHata! Yer işareti
tanımlanmamış. dokusuna Hartig ağıHata! Yer işareti tanımlanmamış.
adı verilmektedir (Şekil 5.22). Normal mikorrizalarda mantar hifleri
135
kesinlikle endodermis hücrelerine girmez. Korteks hücrelerine giren
hiflerin ise giriş düzeyi çok yoğun değildir, bu özellik
endomikorrizalardan tamamen farklıdır. Zaman zaman uzun köklerin de
mantar hiflerince enfeksiyona uğradığı görülmektedir. Ancak bu tür
enfeksiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. genellikle Hartig ağı
tarafından önlenir.
136
Şekil 5.22. Eucalyptus bitkisinde enfekte olmuş ve olmamış köklerde Ektomikorriza anatomisi.
a ve b, mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve mikorriza içermeyen kökte ortadan boyuna
kesit. c ve d, aynı köklerde enine kesit. rc= kök ucu, m= meristematik bölge, fs= mantarHata!
Yer işareti tanımlanmamış. katmanı veya manto, hn= hartig ağı, th= iç kortekste kalınlaşmış
duvar, epi= epidermis, oc= dış korteksHata! Yer işareti tanımlanmamış., ic= iç korteks, end=
endodermis, rh= kılcal kök, x= ligninleşmiş protoksilem, res= örtü hücrelerinin çökmüş
kalıntıları. (Chilvers ve Pryor, 1965)
5.4.6.2. Mikorriza oluşumuna etki eden faktörler
Ektotrofik mikorrizalar ılıman bölge ormanlarında kahverengi
veya podzollaşmış topraklarda gelişen ormanlarda oluşmaktadır. Bu
mantarlar mor humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak
tanımlanan asit nitelikli organik topraklarda, alkali topraklardan daha
fazla bulunur. Ancak düşük nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış.
düzeyli topraklarda nötral pH civarında 5.8 gibi asit koşullardan daha iyi
mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşumu saptandığı
belirtilmektedir. Yüksek nitrat ve kireç düzeyleri mikorriza
enfeksiyonunu engellemektedir.
5.4.6.3. Ekto-mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
mantarlarının fizyoloji ve ekolojisi
Ektomikorriza olarak tanımlanan mantarların çoğu
Basidiomycetes grubundandır (Agaricaceae familyası). AmanitaHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve TricholomaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gibi cinsler bu mantarlara örnek olarak verilebilir. Bu
iki cins Boletaceae familyasından Boletus cinsi ile birlikte
mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturan mantarları
kapsar. Russula ve Lactarius cinslerini içeren Russulaceae familyası
gibi Hymenomycetes'ler yanında bazı Gasteromycetes'lerdeki
ektomikorriza oluşturur. Örneğin Scleroderma ve Rhizopogon gibi.
Fungi imperfecti grubundan da Cenococcum graniforme de
ektomikorriza oluşturur.
Baklagil-RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
simbiyozunun aksine mikorrizal birlikler çok özel cross-
inokulasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. niteliği göstermez.
Cenococcum graniforme gibi cinsler gimnospermHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (çam gibi açık tohumlu türler) veya angiospermHata!
Yer işareti tanımlanmamış. (kapalı tohumlular) ler arasında çok çeşitli
137
türlerle simbiyozHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturabilir. Buna
karşılık Boletus elegans simbiyozda çok spesifik olup sadece ibreli
ağaçlardan LarixHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile birlik oluşturabilir.
Doğal koşullar altında bu organizmaların büyük çoğunluğu
saprofitik olarak ve bağımsız şekilde toprakta bulunabilir. Ancak
mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış. mantarları saprofitik
bakımdan zayıf rekabetçi organizmalardır ve gelişme için gereksindikleri
şeker veya diğer maddeleri konukçularının köklerinden sağlarlar.
Bazılarının temel besin maddeleri yanında B1 vitamini gibi gelişim
faktörlerine gereksinim duyduğu belirlenmiştir.
5.4.6.4. Endotrofik mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Bu organizmalar morfoloji bakımından ektomikorrizalardan daha
çeşitlidir. Endotrofik mikorrizaları misellerinin bölmeli veya bölmesiz
oluşuna bağlı olmak üzere iki büyük gruba ayırmak mümkündür. Miseller
bölmesiz ise PhycomycetHata! Yer işareti tanımlanmamış. bölmeli ise
AscomycetHata! Yer işareti tanımlanmamış., DeuteromycetHata! Yer
işareti tanımlanmamış. veya Basidiomycet olarak tanımlanır.
Phycomeycet (vesiküler-arbusküler) mikorrizaHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
Bu grup mikorrizaların en yaygın şeklidir. Enfekte olan kökler
ektomikorrizalarda olduğu gibi genellikle bariz bir şekilsel özellik
taşımaz. Ancak bazı saçak köklerde görülen şekilsel olarak farklılık
gösteren oluşumlar VAHata! Yer işareti tanımlanmamış. (vesiküler-
arbusküler) mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak
tanımlanır. Enfekte olan dokularda iki tür organın (vesikülHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve arbüskülHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
varlığı bu ismin verilmesinin nedenidir. Enfeksiyona uğramış hücreler
arbüskül olarak bilinen, kompleks dallanmış bir hifHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sistemi içerirler (Şekil 5.23). Diğer organ vesiküller
olup, bunlar önemli düzeyde yağ
138
Şekil 5.23. Vesiküler-arbusküler mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(Nicolson, 1967)
içerirler. Vesiküllerin besin maddesi stok organları olduğu bilinmektedir.
VAHata! Yer işareti tanımlanmamış.-mikorrizalar pratik olarak
bitkilerin her taksonomik grubunda bulunur. Ekto-mikorrizaHata! Yer
işareti tanımlanmamış. içermeyen bazı türler, örneğin güney yarıküreye
has bazı koniferlerde VAMHata! Yer işareti tanımlanmamış. bulunur.
Ayrıca ekonomik öneme sahip RosaceaeHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve GramineaeHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi
kapalı tohumlular VAM içerirler.
5.4.6.5. Besin alımı ve yarayışlılığında mikorrizaların etkileri
Bitki-mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış. simbiyozunda
ortamdaki besin maddelerinin çözünürlüğünün arttırılmasında
mantarların aktif olduğu ve bitkiye yarar sağladığı saptanmıştır.
Mikorrizaların bitki tarafından oluşturulan fotosentezHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ürünlerine gereksinimi olmaktadır. Peat-kum kültürü
gibi çok az besin maddesi içeren bir substratla yapılan bir denemede
mikorriza enfeksiyonu sağlanan PinusHata! Yer işareti tanımlanmamış.
elliotii fidelerinde kuru ağırlık, N,P,K, içeriği gibi, özellikler bakımından
139
enfekte edilmemiş fidelere kıyasla önemli artışlar sağlanmıştır (Çizelge
5.11).
Çizelge 5.11. Ektomikorrizanın PinusHata! Yer işareti tanımlanmamış. elliotii
üzerine etkisi
Mantar Fide Kuru Fidenin Besin Kapsamı (mg)
Ağırlık (g) N P K
Aşısız 0.26 2.44 0.22 2.27
Rhizopogon roseolus 1.39 13.03 1.37 12.54
Suillus granulatus 1.58 15.26 1.64 14.80
E8.22* 2.81 38.92 3.86 35.60
*Tanımlanmamış bir izolatHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Ektomikorrizaların yararlı etkileri konusundaki ilk gözlemler
1937'de A.B. Hatch tarafından yapılmış ve mikorrizanın etkin kök
yüzeyini arttırarak besin maddesi absorbsiyonunun arttığı belirtilmiştir.
Başka bir araştırmada PinusHata! Yer işareti tanımlanmamış. echinata
türündeki mikorrizanın etkisi ile kök solunumunda 2 ile 4 kat artış olduğu
ve böylece topraktaki çözünürlüğü güç olan besin elementlerinin
çözünürlüğünü artırdığı belirlenmiştir. Mikorrizal etkinin ikinci yönü
besin absorbsiyonu ile ilgili olup mantarın oluşturduğu
pseudoparankimaHata! Yer işareti tanımlanmamış. dokusunun toprak
ile kök yüzeyi arasına girmesi ve besin maddesi alımını etkilemesidir. P32
ile yapılan radyootografikHata! Yer işareti tanımlanmamış. çalışmalar
mikorrizalı çam köklerinde enfekte olmamış köklere kıyasla önemli
düzeyde fosfat birikimi olduğunu göstermektedir. Fagus sylvatica
(kayın) ile yapılan besin absorbsiyonu
deneylerinde enfekte olmuş köklerin absorbsiyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oranının PO4-3 iyonları için beş kez, K+ iyonları için iki
kez, enfekte olmamış köklerden yüksek olduğu saptanmıştır. Bütün bu
bitki deneyleri, mikorrizal bitkilerin substrattan fosfat alımında büyük bir
yetenek olduğunu açıkça göstermektedir. Buna karşılık CO214 ile yapılan
deneyler, bitkinin fotosentezHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ürünlerinin hızlı bir şekilde kök kısmına ve mikorrizal mantarın
misellerine iletildiği saptanmıştır. Kayın ağacı mikorrizalarında saptanan
çözünür karbon hidratlardan, şeker grubundan glikozHata! Yer işareti
tanımlanmamış., fruktozHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
sükrozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve trehalozHata! Yer işareti
140
tanımlanmamış. ve şeker alkollerden mannitolHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olup, bu maddeler enfeksiyona uğramamış kayın
köklerinde saptanmamıştır.
Ektotrofik mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile
kıyaslandığında, bitkiden VAMHata! Yer işareti tanımlanmamış.'a
olan madde transferi hakkında bilinenler azdır. Araucaria fideleri ile
yapılan karbon-14 etiketli özümleme deneyleri sonucu toprakta enfekte
bitki köklerinde, enfekte olmayanlara kıyasla daha fazla C14saptandığı,
ancak bunun konukçuHata! Yer işareti tanımlanmamış. bitki
dokusunda mı, yoksa mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
misellerinde mi olduğu konusunda kesinlik olmadığı belirtilmektedir.
Nicholson ve Daft (1966)'ın deneylerine göre konukçuHata! Yer
işareti tanımlanmamış. bitkiler, mikorrizal enfeksiyondan olumlu
etkilenmektedirler. Bu araştırmaya göre kum kültüründe Endogone
sporları ile inoküle edilen tütün, domates ve mısır fidelerinin endotrofik
mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış. etkisiyle, düşük fosfat
yarayışlılığına karşın gelişmelerinin uyarıldığı belirlenmiştir. Endogone
aşılaması yapılan çam fidelerinin gelişme bakımından gösterdikleri
olumlu etki Çizelge 5.12’de görülmektedir. Mikorriza içermeyen
fidelerin önemli düzeyde fosfor noksanlığı gösterdiği saptanmıştır.
Çizelge 5.12.VAMHata! Yer işareti tanımlanmamış.'ın iki yaşındaki Araucaria
cunnunghamii fidelerinin ürün artışı ve besin statüsü üzerindeki
etkileri.
Parametre Mikorriza durumu Farklılığın önemi
Enfekte Enfekte olmamış
Kuru ağırlık (g) 72.6 7.8 **
P derişimi, kök, % 0.122 0.050 **
N derişimi, kök, % 0.89 0.90 önemsiz
5.5. Toprak Algleri
Toprak algleri mikroskopik, klorofil içeren organizmalar olup
çoğunluk CyanophyceaeHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(Myxophceae) veya mavi-yeşil algler, XantophyceaeHata! Yer işareti
tanımlanmamış.: Sarı -yeşil algler, BacillaraceaHata! Yer işareti
tanımlanmamış.: Diatomlar ve CholorophyceaeHata! Yer işareti
tanımlanmamış.: Yeşil algler gruplarını kapsarlar. Toprak formları
141
genellikle akvatik formlardan küçük ve basittir. Toprak formlarının
morfolojileri de basit olup basit tek hücreli veya basit filamentler veya
koloniler şeklinde bulunurlar. Mavi-yeşil algler hücre yapısı nedeniyle
bakterilerle birlikte aşağı protistler arasında tanımlanırlar. Buna karşılık
topraklarda yaygınlık gösteren diğer yeşil algler (Chlorophyta) ve daha
ziyade nemli koşullarda görülen diatomeler (Chyrsophyta veya
Bacillorophyta) yüksek protistlerHata! Yer işareti tanımlanmamış.
grubunda yer alan ökaryotik alglerdir.
5.5.1. Ekoloji
Toprak algleri bitki besin elementlerince yoksul olan toprak
koşullarında, toprak oluşum sürecinin ön aşamalarına sahip çevrelerde
veya uygun koşullarda normal gelişim süreci içindeki topraklarda veya
çöl bölgelerinde yayılım gösteren organizmalardır. Örneğin genç volkan
birikintilerinde, ortamdaki gelişimin başlangıç basamağını oluştururlar.
Yüksek bitkilerin gelişemediği, çoğunluk çıplak ve verimsiz alanlarda
primer kolonizasyon algler tarafından oluşturulur. Bazı türler toprak
yüzeyini-özellikle bitkilerin sürekli zemin örtüsü sağlamadığı alanlarda-
toprak oluşumuna katkıda bulunacak şekilde stabilHata! Yer işareti
tanımlanmamış. duruma getirirler. Algler tarafından stabilize edilen ince
toprak katmanları, özellikle nemli koşullarda yüksek bitki tohumlarının
çimlenebileceği bir zemin sağlamaktadır.
Bu organizmalar fotoototrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
beslenme gerçekleştiren, klorofilli ve toprak ekosisteminde "üretici"
grubu oluşturan organizmalardır. Fotosentetik mekanizma bu canlıları,
önceden oluşturulmuş organik maddeye bağımsız kılan bir özelliktir.
Ototrofik gelişme için algler topraktan çok küçük azot, potasyum, fosfor,
magnezyum, kükürt, demir ve diğer mikro besin elementlerini sağlamak
durumundadır. Karbon gereksinimleri atmosfer karbon dioksidinden ve
enerji de, fotosentezden sağlanır. Algler içinde bulunan bazı türler,
biyosferde önemli azot fikse edici göreve sahip olup, atmosfer azotunun
ekosisteme girmesini sağlarlar. Fotootrofik özellikleri nedeniyle
çoğunluk yüzeyde koloniHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşturmalarına rağmen bazı türler, örneğin Chlorophyta, Cyanophyta ve
Diatom türlerinin bazı cinsleri ışık yokluğunda heterotrofik olarak
gelişebilirler. Bu gibi fakültatifHata! Yer işareti tanımlanmamış.
fototroflar nişastaHata! Yer işareti tanımlanmamış., sükrozHata! Yer
142
işareti tanımlanmamış., glikozHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
gliserolHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve sitrik asit gibi
karbonhidratları metabolize edebilirler.
Bu organizmalar dünyada çeşitli topraklara yayılmış olmakla
birlikte familya, cins veya türlerin coğrafik lokalizasyonlarına ilişkin tam
bir tanım da bulunmamaktadır. Bu organizmalar değişen çevre
koşullarına direnç gösterebilir ve alkali topraklardan çöl topraklarına
kadar değişik ortamlarda varlıklarını sürdürebilirler. Bazı türleri, çöl
bölgelerinde nemliliğin nisbeten korunduğu ve fotosenteze yetecek kadar
ışık geçirebilen kireç taşları ve kum taşı kayaları altı veya yüzey kabuğu
altında kolonize olabilirler.
Bu özelliklere karşın ışığın hiç etkilemediği 50-100 cm lik
derinliklerde algHata! Yer işareti tanımlanmamış. varlığının
saptanması ilginçtir. Alg komünitelerinin sayısal değerlendirilmeleri
toprağın on kez sulandırılması ve sıvı veya sterilHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kum kültüre aşılanması ile yapılabilir. Işıklı ortamda 4-
6 haftalık inkübasyondan sonra gelişen algler mikroskobikHata! Yer
işareti tanımlanmamış. veya renk oluşumuna bağlı olarak gözle
belirlenebilir. Canlı sayımlara göre alg populasyonu bir gram işlenen
yüzey toprağında 100 ile 50 000 adet arasında değişmektedir. Bunun
yanında Utah ve Macar topraklarında 800 000 adet, Danimarka
topraklarında ise 300 000 adet/g toprak düzeyinde sayımlar
saptanmaktadır. Biyokütle ölçümleri 7-300 kg/ha ve bazen de yüksek
populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. gösteren alanlarda 1500
kg/ha saptanabilmektedir.
Toprak alglerinin kalitatif dağılımı üzerine yapılan ekolojik
araştırmalara göre topraklarda yalnızca yeşil algler, diatomeler ve mavi-
yeşil algler yaygındır. Xantohpyta ve bazı klorofil içeren
flagellatlarHata! Yer işareti tanımlanmamış. (bunlar protozoaHata!
Yer işareti tanımlanmamış. içinde yer alır) çok daha az sayıdadırlar.
Ilıman iklimlerde Chlorophyta genellikle hakim grubu oluşturur. Bunu
diatomeler ve çok daha az olmak üzere Cyanophyta takip etmektedir.
Tropik topraklarda ise mavi-yeşil algler dominantHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olup, yeşil algler ikinci ve diatomeler üçüncü sırada yer
alırlar. Şekil 5.24 ve 5.25’de bazı yaygın algHata! Yer işareti
tanımlanmamış. cinslerine örnekler verilmiştir.
143
Şekil 5.24. Bazı algHata! Yer işareti tanımlanmamış. cinslerine ait örnekler.
144
Şekil 5.25. Bazı cyanobakteri (mavi-yeşil algHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
formları.
5.5.2. Taksonomi
5.5.2.1. Chlorophyta (Yeşil algler)
Bu gruba giren organizmalar Chlorophyta olarak sınıflandırılır ve
kromatofor içermeleri nedeniyle yeşil görünümleri vardır. Klorofile
ilaveten hücreler ksantofil ve karoten pigmentlerini içerirler. Toprakta bu
organizmalar genellikle tek hücrelidirler ve filamentli formları
bilinmemektedir. Bu grup üyeleri asit topraklarda dominantHata! Yer
işareti tanımlanmamış. olmakla birlikte, nötral ve alkali çevrelerde de
bulunabilirler. Bu gruptaki önemli türler ChlamydomonasHata! Yer
işareti tanımlanmamış., ChlorellaHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
Chlorococcum, DactylococcusHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
HormidiumHata! Yer işareti tanımlanmamış., Protococcus,
ProtosiphonHata! Yer işareti tanımlanmamış., ScenedesmusHata! Yer
işareti tanımlanmamış. v.d sayılabilir.
5.5.2.2. BacillorophytaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(Diatomeler)
Tek hücreli veya koloniHata! Yer işareti tanımlanmamış.
halinde bulunan, silis kabuk içeren alglerdir. Hücre duvarı iki ayrı kısma
bölünmüştür. Akvatik tiplerle kıyaslandığında karasal diatomeler daha
küçük yapılıdır. Çoğunluk nötral veya hafif alkali reaksiyonlarda iyi
gelişme gösterir. Toprakta bulunan yaygın cinsleri PinnulariaHata! Yer
işareti tanımlanmamış., SurriellaHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
Navicula, FragilariaHata! Yer işareti tanımlanmamış., NitzschiaHata!
Yer işareti tanımlanmamış.Hata! Yer işareti tanımlanmamış.,
CymbellaHata! Yer işareti tanımlanmamış., AchnantesHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sayılabilir.
145
5.5.2.3. Cyanophyta (Mavi-yeşil algler)
Mavi-yeşil algler diğer algHata! Yer işareti tanımlanmamış.
gruplarından kesin bir ayrım gösterirler. Bu organizmalarda
pigmentHata! Yer işareti tanımlanmamış., kromatofor içinde
bulunmayıp, sitoplazmada dağılmış durumdadır. Bazı cinsler tek
hücrelidir ve tek veya agregatlar halinde gelişir. Grup üyelerinin
karakteristik rengi klorofil ve mavi bir pigment olan fikosiyaninden
kaynaklanır. Tarla ve laboratuvar bulgularına göre Cyanophyta nötral ve
alkali koşulları tercih etmektedir. Çoğunlukla 5.2 pH altındaki
reaksiyonlu topraklarda bulunmazlar. Pek çok toprak cinsi bulunmakla
birlikte en çok tanımlananlar: AnabaenaHata! Yer işareti
tanımlanmamış., Calothrix, ChroococcusHata! Yer işareti
tanımlanmamış., Nostoc, Tolypothrix, Scytonema, Nodularia,
OscillatoriaHata! Yer işareti tanımlanmamış., Lyngbya, Plectoneme,
PhormidiumHata! Yer işareti tanımlanmamış., MicroleusHata! Yer
işareti tanımlanmamış. sayılabilir. Şekil 5.26, 5.27 ve 5.28’de
tropikHata! Yer işareti tanımlanmamış. topraklarda bulunan örnekler
verilmiştir.
146
Şekil 5.26. Bazı toprak algleri. Üst foto, Anabaena spiroides, Alt foto, Anabaenopsis
circularis (Watanabe,1959)
147
Şekil 5.27. Bazı toprak algleri. a. Üst foto, Tolypothrix tenuis, b. Alt foto, Nostoc sp.
148
Şekil 5.28. Toprak Alglerinden Scytonema sp. Genellikle yangınlardan sonra
Nijeryanın Sahel bölgesinde toprak yüzeyinde algal kabuklar
oluşturur. Polisakkarit doğasında olduğundan toprağı stabilize eder
ve nem koruyucu özellik sağlar. Ayrıca N2 fikse edici yönüyle toprağı
zenginleştirir (Stewart).
5.5.2.4. Xantophyta (Sarı-yeşil Algler )
Seyrek bulunan algler olmakla birlikte, izolasyonları zor değildir.
BotrydiopsisHata! Yer işareti tanımlanmamış., BumilleriaHata! Yer
işareti tanımlanmamış., BumilleriopsisHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
HeterococcusHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve HeterothrixHata! Yer
işareti tanımlanmamış. en yaygın cinslerdir. Ayrıca klorofil içeren tek
hücreli EuglenaHata! Yer işareti tanımlanmamış. bu familya ile ilgili bir
cinstir. Bu organizmanın protozoalara benzemesine rağmen onlardan
kesin ayrımı klorofil içermesidir.
5.5.3. Toprak alglerinin ekolojik işlevi
5.5.3.1. Kolonizasyon
Bir çok toprak yüzeyi zengin bir algHata! Yer işareti
tanımlanmamış. florası bulundurur. Genellikle alglerin toprak
yüzeyindeki çoğalması yüzeyden 1 mm kadar derinliktedir. Bu habitatta
yaşayan türler çoğunluk Euglena, Chlamydomonas ve Oscillatoria gibi
hareketli türler veya Hormidium ve Anabaena gibi hareketsiz türlerdir.
Botanik yaklaşımı bakımından toprak alglerinin cografik yayılışını
saptayan faktörlerin tohumlu bitkilerininkine benzer olduğu belirtilmekle
birlikte, iki grup arasında toprak ve çevre istekleri bakımından önemli
farklar olduğu belirtilebilir.
Ilıman ve tropikHata! Yer işareti tanımlanmamış. iklim
kuşaklarında, kayalar üzerine kolonize olmuş algHata! Yer işareti
tanımlanmamış. floralarının benzerliği, olası olarak sıcaklık
ekstremlerine dayanıklıkları ile ilgili olabilir. Kurak kaya yüzeylerinde
149
Cyanophyceae türleri dominantHata! Yer işareti tanımlanmamış.
nitelik gösterirler. Gleocapsa ve Nostoc gibi türler nemli ılıman
bölgelerde kayalar üzerinde yayılırlar. Tolypothrix, Anabaena, Symploca
ve Lyngbye gibi türlerin ise volkanizma etkisi altında kalmış arazilerde,
henüz ayrışma olayları ile karşı karşıya kalan lav ve volkan külleri
üzerinde gelişerek jelatinimsi bir tabaka ile stabilizasyon ve nem
sağladığı gözlenmiştir. Bu biyolojik etki ile bu tür alanlarda daha sonra
yüksek bitkilerin gelişmesi için gerekli olan humuslu toprak benzeri,
mineral ayrışma ürünlerini sağlarlar. Özellikle Nostoc silikatların
ayrışmasında etken bir organizma olarak görülmektedir.
Chlorophyta türü ise ılıman bölgelerden ziyade kıraç veya çıplak
alanlarda kolonize olur. Bazı Cyanophyceae grubu algler ise yüksek
ozmotik basınç ve ekstrem sıcaklıklara dayanabildiklerinden ve ayrıca
azot fikse etme özelliği taşıdıklarından tuzlu alanlar, bataklıklar gibi
alanların stabilizasyonunda önemli rol oynarlar. Çizelge 5.13’de tuzlu
topraklarda bulunan mavi-yeşil algHata! Yer işareti tanımlanmamış.
türlerinin sayıları görülmektedir.
Çizelge 5.13. Farklı reaksiyonlu üç tuzlu toprakta Mavi-Yeşil algHata! Yer işareti
tanımlanmamış. türleri
TÜR SAYILARI
Cins 8.5 pH 8.7 pH 9.1 pH
Anabaena 2 2 5
Lyngbya 10 4 9
Microcoleus 2 2 0
Nostoc 6 1 1
Oscillatoria 6 1 12
Phormidium 13 6 6
Plectonema 2 0 1
5.5.3.2. Bitki gelişimi ve süksesyonu
Daha öncede belirtildiği gibi yüksek bitkilerin, gelişme
olanaklarının sınırlı olduğu veya gelişemedikleri bir çok ortamda çeşitli
algHata! Yer işareti tanımlanmamış. türleri aktivite gösterebilirler. Bu
nedenle bu tür organizmalara "birincil kolonizer organizmalar" adı
verilir. Bunun dışında toprak koşulları yüksek bitkilerin gelişmesi için
uygun olmayan koşullara sahip olduğunda, algler kolonizasyonda
dominantHata! Yer işareti tanımlanmamış. nitelik gösterirler.
Gözlemler kuraklık nedeniyle spermatofitlerin ölümü, toprak yüzeyinde
alglerin aktivite kazanmasına neden olduğunu açıklamaktadır. ABD'de
150
aşırı düzeyde erozyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. görülen orta-
güney bölgesinde, çeşitli toprak Cyanophyceae'lerinin sürekli bir alg
örtüsü oluşturarak ,bitki süksesyonunda başlangıç devresini sağladıkları
gözlenmiştir. Bu durum ayrıca toprak paraçacıklarının birbirine
bağlanmasına ve erozyonla taşınan toprak miktarının biraz azalmasına
neden olmaktadır.
5.5.3.3. Azot döngüsüne katkı
Mavi-yeşil algler içinde atmosfer azotunu fikse eden önemli
cinsler bulunmaktadır. Bu işlevi yapan cinsler arasında Anabaena,
Nostoc, Cylindrospermum ve tüm Nostacaceae familyası sayılabilir.
Tarım ve çayır alanlarda serbest azotu fikse eden alglerin oransal
dağılımı konusunda fazla bilgi olmamakla birlikte yirmiden fazla mavi-
yeşil algHata! Yer işareti tanımlanmamış. türünün bu işleve katıldığı
bilinmektedir. Bunlar arasında Nostoc punctiforme, N.muscarum,
Tolypothrix tenuis, Calothrix brevissima, Anabaena variabilis,
Cylindrospermum licheniforme sayılabilir.
Algler doğal ekosistemde azot girdisi bakımından önemli rol
oynamakla kalmaz, aynı zamanda tarımsal alanlarında da bu işlevleri
sonucu verimliliğe katkıda bulunurlar. Hindistan ve uzak doğuda çeltik
alanlarına algHata! Yer işareti tanımlanmamış. uygulamaları ile önemli
düzeyde ürün artışı sağlanmaktadır. Japonya'da çeltik alanlarına
Calothrix brevissima ve Tolypothrix tenuis türlerinin aşılanması ile
üründe %15 ile 25 arasında artış sağlandığı saptanmıştır. Azot fikse eden
alglerle yapılan aşılamalar yanında fosfat ve kireç uygulamasının, hem
ürün artışı ve hem de azot kazancı bakımından daha olumlu etki yaptığı
da gözlenmiştir.
Yüksek bitkilerle simbiyotik olarak yaşayabilen bazı azot fikse
edici türlerin toprak azotuna dolaylı olarak katkıda bulunduğu
belirtilmektedir. Örneğin Anabaena azollae azot fiksasyonuHata! Yer
işareti tanımlanmamış. yeteneğinde olup, bu azottan konukçuHata! Yer
işareti tanımlanmamış. bitki Azolla caroliniana yararlanırken, toprağa
geçen bitki kalıntılarının azot kapsamının yüksek olması, toprakta bir
azot kazancı olarak değerlendirilir.
Toprak algleri tarafından fiksasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sonucu amino asit -N halinde bünyede bulundurulan
azot veya bünyedeki diğer azot formları ya organizma canlıyken difüzyon
151
ile veya ayrışma olayları sonucu çevreye aktarılır. Tarım topraklarında,
kurak bir dönemden sonra nem düzeyinde yeniden bir artış, bu tür amino
asitlerin iki hafta içinde toprakta mineralize olmasını sağlamaktadır.
Böylece algHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve likenHata! Yer
işareti tanımlanmamış. gibi organizmaların toprak yüzeyinde kolonize
olması, toprak azot bilançosu için devamlı bir kaynak sağlamaktadır.
Alglerin azot kapsamları, yüksek bitkilerden çok daha fazladır. Azot
bağlayan mavi-yeşil alglerde, diğer azot bağlayan organizmalarda olduğu
gibi, toplam azot kapsamı kuru ağırlık yüzdesinin % 7 ile 8'i arasında
değişmektedir. Bu organizma dokularının C/NHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oranları da 10/1 düzeyinde olduğundan
mineralizasyonları hızlı olmakta ve serbest azot formları ortaya çabuk
çıkmaktadır.
Azot fikse eden mavi-yeşil alglerden ileride azot fiksasyonuHata!
Yer işareti tanımlanmamış. bölümünde tekrar bilgi verilecektir.
5.6. Likenler
Bu organizmalar mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
alglerin oluşturduğu ileri düzeyde bir simbiyozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. şeklidir. Likenler toprak oluşumunda önemli işleve
sahiptirler. Liken simbiyozuna katılan mantar üye genellikle Ascomycetes
veya Basidiomycetes grubundandır. Alg üye ise Chlorophyta veya
Cyanophyta olmaktadır. Kutup ve yüksek dağlık bölgelerde
dominantHata! Yer işareti tanımlanmamış. floraHata! Yer işareti
tanımlanmamış. likenlerdir. Bu organizmalar algler ve yosunlar ile
birlikte çıplak arazi ve kaya yüzeylerinin kolonizasyonunda birincil
düzeyde rol oynamaktadırlar.
Likenler ThallusHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak
tanımlanan bir yapı gösterirler. Bu gruba giren diğer organizmalar ile
birlikte, yaprak, sap veya kök bölümleri olmayan bir bitki türünü
oluştururlar (Şekil 5.29). Liken thallusu, mycobiontHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olarak tanımlanan bir mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ile phycobiontHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak
tanımlanan bir algHata! Yer işareti tanımlanmamış. üyenin mükemmel
bir karışımından oluşmuştur. Böyle bir yapıda genel olarak üç ayrı kısım
saptanır.
152
Şekil 5.29. Parmelia fistulata lobunun kökçükler içeren alt yüzeyi (8x)
a. Kortikal tabaka
Thallusun koruyucu üst (korteksHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) katmanıdır. Bazı türlerde yapısı farklılık göstermekle
birlikte, alt ve üst korteks olarak bulunur. Yeşil bitkilerin epidermisi ile
kıyaslanabilecek olan bu doku, yoğun ve jelatinimsi maddelerle
çimentolanmış hiflerden oluşur. Kalınlığı 10-15 µm kadardır.
Mikroskobik kesit gözlemlerinde sünger taşını andıran poröz bir yapı
gösterir (Şekil 5.30).
153
Şekil 5.30. Likenlerde kortikal strüktürHata! Yer işareti tanımlanmamış. a. Physcia
ciliata, korteksin uzun kesiti (4000x). b. Anaptychia hypoleuca'da
korteksHata! Yer işareti tanımlanmamış. yapısı, uzunlamasına kesit
(400x).
b. Medulla
Bu kısım genellikle bitkilerde besin stoğunun yapıldığı ve öz su
bakımından en zengin olan kısımdır. Karmaşık bir yapı halinde boru
şeklinde hiflerin oluşturduğu bu kısmın kalınlığı 500 µm kadar olup, su
tutma kapasitesi yüksek olan ve aynı zamanda likenHata! Yer işareti
tanımlanmamış. asitlerini içeren bölgedir.
c. Alg katmanı
Liken algleri, mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. doku ile
tümüyle sarılmış durumdadırlar. Üst korteksHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ile medulla arasında 10-15 µm'lik bir kat oluştururlar (
Şekil 5. 31).
Şekil 5.31. Likenlerin Scanning-elektron fotoğrafı. a. Parmelia saxatilis'in kök
benzeri uzantıları, b. P.gigas'ın yüzeyindeki üst kortikal porları.
154
Oluşturdukları yapı, şekil ve kullandıkları substratHata! Yer
işareti tanımlanmamış. bakımından üç genel grup ayırdedilir:
a. Kabuksu (CrustoseHata! Yer işareti tanımlanmamış.) likenler
Bunlar genellikle substratHata! Yer işareti tanımlanmamış.
üzerinde ince yapılı, kabuksu, fakat substrata kuvvetle nüfuz eden bir
doku oluştururlar. Meydana getirdikleri dokuyu substrattan ayırmak
oldukça güçtür. Hava kirliliği olmayan bölgelerde kayaların
yüzeylerindeki sert klorofilli dokuları ile ayırdedilirler. Örneğin Lecidea
veya Sarcogyne gibi endolitikHata! Yer işareti tanımlanmamış. türler,
kaya kristallerinin bir kaç mm içine etki ederek sıkıca tutunurlar. Kayaları
çözücü likenHata! Yer işareti tanımlanmamış. asitler bu amaçla
kullanılır ( Şekil 5.32).
Şekil 5.32. Kabuksu likenlerde thallus . a. Rhizocarpon riparium (12x), b.
Acarospora hilaris (12x).
155
b. Yapraksı (Foliose) likenler
Bu organizmalar substratHata! Yer işareti tanımlanmamış.
üzerinde kıvrımlı, yaprak benzeri dokular oluştururlar (Şekil 5.33 ).
Bazı büyük türleri 0.3 m veya daha büyük çapta olabilirler.
Lasalia papulosa ve Parmelia stuppea bu likenlere örnektirler. Bu
likenlerin oluşturdukları yapraksı strüktürHata! Yer işareti
tanımlanmamış. "dorsiventralHata! Yer işareti tanımlanmamış." yani
alt ve üst katmanların strüktür bakımından farklı olduğu bir yapıdadır .
Şekil 5.33. Parmelia stuppea'de yapraksı thallus.
c. Çalı benzeri (Fruticose) likenler
156
Bu grup üyeleri saç, parmak, çalı veya benzeri formlar gösteren
organizmalardır (Şekil 5.34). Boyutları çok farklı olup, 1 veya 2 mm
çaplı Cladonias türünden 5 m büyüklüğe kadar ulaşabilen Usnea formları
bu grupta bulunmaktadır. Şekil 5.35 de çalı benzeri likenlerin enine kesiti
görülmektedir.
157
Şekil 5.34. Fruticose likenHata! Yer işareti tanımlanmamış. örnekleri. a. Pilophorus
acicularis, b. Thamnolia
vermicularis c. Roccella fuciformis, d. Ramalina homalea, e. R.
recticulata
Şekil 5.35. Çalımsı likenlerden Usnea densirostra thallusundan enine kesit.
5.6.1. Likenlerin ekolojik rolleri
Likenler toprak oluşumu olaylarında biyolojik ayrıştırma faktörü
olarak çok önemli ve olağan üstü rol oynamaktadırlar. Bu organizmalar
kaya yüzeylerinde "epilitikHata! Yer işareti tanımlanmamış." likenler
veya kaya çatlaklarında "endolitikHata! Yer işareti tanımlanmamış."
likenler şeklinde bulunur ve oluşturdukları karmaşık asitlerle, kayaların
çözünmesi güç silikatlarını çözerek, gelişmeleri için gerekli mineral
maddeleri sağlarlar. Liken asitlerinin polihidroksi-polikarbon asitleri
olduğu belirtilmektedir. Araştırmalara göre likenHata! Yer işareti
tanımlanmamış. thallusunda bu güne kadar 22 organik asit sentezlendiği
saptanmıştır. Likenler tarafından oluşturulan ekstraselülerHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ürünler iki ana gruba ayrılabilir.
a.Alifatik Seri: Yağ asitleri, triterpenoidler ve poliol'ler.
b.Aromatik Seri: Tetronik asit türevleri, depsidler, depsidonlar, kinonlar,
dibenzofuranlar ve di-ketopiperazin türevleri.
158
Bu ilk sınıflamadan sonra bir ileri düzeyde modifikasyonla
ekstraselülerHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşiklerin sınıflaması
şu şekilde yapılmıştır:
Shibata SınıflamasıHata! Yer işareti tanımlanmamış.
I. Shikimic asit orijinli olanlar,
1. Terfenilkinonlar
2. Tetronik asit türevleri
II. Mevalonic asit orijinli maddeler,
1. Triterpenoidler
III. Asetat-malonatHata! Yer işareti tanımlanmamış. orijinli maddeler,
1. Yüksek yağ asitleri
2. Fenolkarboksilik asitler
a. Orsinol türevleri: Depsidler, dibenzofuranlar, depsonlar,
depsidonlar, kromanonlar.
b. B-orsinol türevleri
c. Phloroglucinol türevleri
d. Kinonlor
IV. Amino asit orijinli maddeler,
1. Diketopiperazin türevleri
Likenlerin salgılamış olduğu bu asitler Ca, Mg, Mn, Fe ve Al gibi
çok değerlikli katyonları, kristal örgüden çözüp suda çözünebilir metal-
organik kompleks bileşikleri haline çevirirler. Bu olay şelatlaşma (kleyt)
olarak tanımlanmaktadır. Liken asitlerinin sadece bu türlü bir simbiyozda
bulunduğu, simbiyozHata! Yer işareti tanımlanmamış. partnerlerinin
ayrı formlarında gözlenmediği belirtilmektedir.
Çıplak kaya yüzeylerinde bu organizmalar tarafından ilk
kolonizasyon oluşturulduktan sonra, protozoalar, nematodlar, rotator ve
tartigradalar için yeterli bir habitatHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ortaya çıkar. Bunları takiben kara yosunlarının bir örtü şeklinde gelişmesi
ile ham toprağın oluşması, sürece hız kazanır.
5. 7. Virüsler ve Fajlar
Toprak mikroorganizmaları küçük olmalarına karşın normal ışık
mikroskobu ile görülebilirler. Ancak topraklarda mikroskop altı
159
büyüklükte olan ve çeşitli mikroorganizmaları konakçıHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olarak kullanan organizmalar da bulunmaktadır. Virüs
adı verilen bu organizmalar diğer mikroorganizmaların geçemediği özel
filtrelerden geçebilme ve yalnızca canlı hücreler içinde çoğalabilme
özelliğindedirler. Bu organizmalar bitki, hayvan ve insanlarda neden
oldukları hastalıklar bakımından büyük ekonomik ve tıbbi öneme
sahiptirler.
Virüsler konakçıHata! Yer işareti tanımlanmamış. olmaları
bakımından spesifik davranış gösterirler. Belirli bitki türleri, hayvanlar
veya mikroorganizmalar bu yönde kullanılabilir. Bu özellik virüslerin
konakçı oldukları organizma türünden sınıflandırılmalarına yol açmıştır.
Bir grup bakterilere parazitHata! Yer işareti tanımlanmamış. olup
bunlara bakteriofajHata! Yer işareti tanımlanmamış. adı verilmektedir.
Bunun yanında aktinomisetlerde de parazit olan gruplar (actinofajHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) bulunmaktadır.
Bakteriyel virüsler genellikle bir baş ve kuyruk benzeri
strüktürden oluşur (Şekil 5.36).
Şekil 5.36. Faj T 2'nin yapısı (Kolifaj)
160
Bir çok bitki hastalığı yapan virüsler kışı toprakta geçirirler,
örneğin buğday, yulaf ve tütün mozaik virüsleri topraktan kaynaklanan
hastalıklardır (Şekil 5.37). Bunun gibi hayvan hastalıkları virüsleri de
toprakta bir müddet bulunabilirler (örneğin şap virüsü). Bakteriyofaj
olarak tanımlanan bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. virüsleri
bakteri ve aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış. florasını
kontrol altında tutarlar (Şekil 5.38 ve 5.39). Boyutları 0.05-0.10 µm
çapında olup, kuyruk uzunluğu 0.2 µm'yi bulabilir. Şekil 5.40'da çeşitli
virüsHata! Yer işareti tanımlanmamış. parçacıklarının şekil ve
büyüklükleri görülmektedir.
Şekil 5.37 . Tütün mozayik virüsü (a) ve (b) modeli büyütme 65 000X.
161
Şekil 5.38. Elektron mikroskobunda bakteriyofaj partikülleri
Şekil 5.39 . Çeşitli faj şekilleri.
a. İpliksi form (kolifaj), b. Baş ve kasılır kuyruk, c. Baş ve esnek
kuyruk (kolifaj T1 ve T5 ) d. Baş ve kısa kuyruk (T3 ve T7), e.
Oktaeder form, f. Eikoseder form
162
Şekil 5.40 . Bazı virüsHata! Yer işareti tanımlanmamış. parçacıklarının şekil ve
büyüklükleri
Bir bakteriyofaj bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. içine
girdikten sonra bakteri hücresinin erimesine (lysisHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) neden olur. Şayet bakteri bir agarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. üzerinde gelişiyorsa bu erime nedeni ile oluşan plak
açık bir bölge olarak görülebilir. Enfeksiyon sıvı kültürde gerçekleşirse
bakteriyel süspansiyonun türbiditesi azalır. Bakteriyofajların bakteri
populasyonu üzerindeki etkisi bazen çok olumsuz olabilir. Örneğin
toprak verimliliği için çok önemli bir bakteri türü olan RhizobiumHata!
Yer işareti tanımlanmamış. türüne ilişkin fajların etkisi ile bakteri
populasyonu ve onun simbiyozu olan baklagil bitkilerinin gelişmesi
zararlanabilir. Şekil 5.41’de bakterilerin bakteriyofaj enfeksiyonu sonucu
populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. değişimleri
görülmektedir.
163
Şekil 5.41 . Bakteriyofaj etkisi ile bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
populasyonundaki değişimler
5.7.1. Virüslerin toprakta bulunma süreleri
Virüsler toprak koşullarına ve türlerine göre toprak ortamında
farklı bulunma süreleri gösterirler. Bu süre özellikle yaşam süresi olarak
nitelendirilmemiştir, çünkü bilindiği gibi virüsler gerçek canlı unsurlar
olmayıp çoğalabilmek için mutlak bir konak canlıyı gereksinirler. Çizelge
5.14'de bazı bitki virüslerinin farklı toprak koşullarındaki bulunma
süreleri verilmiştir.
Çizelge 5.14 . Bitki virüslerinin topraktaki bulunma süreleri (gün)
Virüs Nemli Toprak Kuru Toprak
Tütün nekroz virüsü 8 1
Fasülye mozayik virüsü 25 3
Petunya asteroid mozayik virüsü 25 1
Hıyar nekroz virüsü 25 3
Görüldüğü gibi nemli topraklar kuru olanlara nazaran virüslerin
aktivitelerini daha uzun bir süre sağlamaktadır. Bitki virüslerinin toprak
kuruması ile hemen inaktif duruma geçmesine karşın, mantarlar yolu ile
kaynaklanan bitki virüslerinin kuru topraklarda yıllarca kalabildiği
gözlenmiştir.
Virüsler, bakterileri olduğu kadar mavi-yeşil algleri de enfekte
ederler. Bu tür virüsler çoğunlukla CyanofajHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya PhycovirüslerHata! Yer işareti tanımlanmamış.
olarak adlandırılır. Nehir, göl, havuz gibi ortamlarda bulunmasına karşın,
çeltik alanlarında saptanmamış olup, topraklardaki dağılımları da büyük
ölçüde tanımlanmamıştır.
164
6.
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak
ENZİMLER, ÖZELLİKLERİ VE TOPRAKTAKİ
İŞLEVLERİ
Yaşayan maddenin en dikkat çekici özelliklerinden biri, son
derece çeşitli ve karışık kimyasal reaksiyonları büyük bir hızla
gerçekleştirmek gücünde olmasıdır. Mevcut teknolojik olanaklarla bu
olayları yapmak güç veya olanaksız olduğu halde, yaşayan hücre bu
reaksiyonları son derece kolaylıkla yürütmektedir.
Yaşayan organizmada bütün biyokimyasal ve biyolojik olayları
yapan, enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. adı verilen maddelerdir.
Bütün bu olaylarda enzimlerin yaptıkları tesir şekli, katalizörlerin aynıdır.
Zira reaksiyona katıldıkları ve kendilerinden bir şey sarfedilmediği halde
enzimler bu reaksiyonları çabuklaştırır ve teşvik ederler. Bu nedenle
enzimleri organik katalizörHata! Yer işareti tanımlanmamış. veya
biyokatalizör olarak adlandırmak mümkündür. Enzim adını ilk olarak
1878 yılında Kühne kullanmıştır. Enzimler, hücre stoplazmalarında,
mitokondrilerde bulunmakta ve özelliklerini hücre çeşidine göre
kromozomlar tayin etmektedir. Yaşayan hayvansal veya bitkisel
organizmaların hücrelerinde organizmaya göre çeşitli enzimler
165
bulunmakta, hücre veya organizmanın yaşamsal işlevleri için gerekli
bütün kimyasal reaksiyonlar enzimler tarafından yürütülmektedir.
Enzimler bütün madde değişimi reaksiyonlarına katılırlar ve
enzimsiz hayat olayları oluşamaz. Özet olarak denilebilir ki enzimler,
organizmadan elde edilebilen fakat faaliyet göstermeleri için
organizmaya ihtiyaç göstermeyen yüksek moleküllü katalizörlerdir.
Enzimlerin başlıca görevi, yüksek moleküllü organik maddeleri
basit yani hücreye geçebilecek ve neticede organizma tarafından
yararlanılabilecek şekle sokmaktır. Başta da belirtildiği gibi enzimler
katalizörHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak ve sadece
mevcudiyetleriyle, reaksiyonların daha hızlı oluşumunu sağlarlar.
Örneğin proteinleri, kimyasal yollarla aminoasitlere hidrolize etmek için
108 derecede % 20 lik hidroklorik asitle 24 saat kaynatmak gerekirken,
sindirim enzimleri aynı işi çok hafif konsantrasyondaki hidroklorik asitle
4 saat içinde gerçekleştirirler.
Son araştırmalara göre, enzimlerin büyük bir kısmı iki unsurdan
oluşmuştur. Sistemin birinci kısmını büyük bir proteinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. molekülü oluşturur ki buna apo-enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış.Hata! Yer işareti tanımlanmamış. veya feronHata! Yer
işareti tanımlanmamış. adı verilir. İkincisi daha küçük moleküllü,
proteinden farklı aktif bir grup olup, katalizörHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ödevi görür, buna ko-enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya agonHata! Yer işareti tanımlanmamış. adı verilir.
İkinci kısmın proteine olan bağı çok gevşektir. Her iki kısım birden holo-
enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. teşkil ederler. Bu gibi enzimler
bir çeşit proteidHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak kabul
edilebilirler (proteidler gerçek protein olmayan unsurlardan ibaret
bileşiklerdir). Şayet bu iki unsurdan birisi ayrılacak olursa enzim tesirini
kaybeder, bir araya getirildiklerinde tekrar tesirini kazanır. Apo-enzim
protein olduğundan, ısıya karşı dayanıksızdır, ko-enzimi taşıma ödevini
görür ve sistemin özelliklerini tayin eder. Ko-enzim ise protein
karakterinde olmadığından ısıya karşı dayanıklıdır apo-enzim sürekli bir
ko-enzimi taşımaz, başka bir ko-enzimi de taşıyabilir. Bazı enzimlerde
aktivatörlüğü, vitaminler veya özel gruplar yapmaktadırlar. Bu nedenle
bir vitamin bir dereceye kadar ko-enzim de sayılabilir. Bazı enzimler
vardır ki bir enzim sisteminden oluşmuştur, yani içinde birçok enzim
bireyleri bulunmaktadır.
166
Enzimler her organizmada, muhtelif organlara değişik şekillerde
dağılmış durumdadırlar. Aynı familyadaki mikroorganizmalar dahi,
değişik miktarlarda farklı enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bulundururlar.
Bazı enzimler, enzimatik faaliyette bulunabilmek için mutlaka
bazı anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşiklere ihtiyaç
gösterirler, bu bakımdan en önemli rol oynayan anorganik unsurlar,
çeşitli metal iyonlarıdır. Böylece mangan, magnezyum, demir, bakır,
çinko ve potasyum gibi metal iyonları proteinden oluşmuş metal-
enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. sistemlerini oluşturmaktadır.
Kendilerine özgü reaksiyonları yapabilmeleri için, yapılarında metal
iyonlarına ihtiyaç gösteren enzimler üç gruba ayrılmaktadır (Nason-
Hoffmann-Ostenhof).
1. Enzimin aktif kısmında tesir edici unsur rolunü oynayan metali içeren
metal enzimler olup, katalazHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
peroksidazHata! Yer işareti tanımlanmamış., sitokrom enzimleri bu
gruba girerler. Demir ve bakır metalleri bu grup için önemlidir.
2. Yapısındaki metal iyonu doğrudan doğruya tesir edici olan, yani Ko-
enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. rolü oynayan metal
enzimlerdir. Bunlardaki metal, çinko ve bakırdır (Bir çok oksidazlarda
olduğu gibi).
3. Yapılarında bulunan metaller az çok dissosiyeHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olabilen metal enzimler olup, bu grup enzimlerdeki
metalin yerini diğer bir metal alabilmektedir, fosfatazlarla,
karboksilazHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve enolazda olduğu
gibi.
Enzimler yaşayan hücreler tarafından oluşturulmakla birlikte,
yararları bakımından her zaman hücreye bağlı değildirler. Bu nedenle
çoğu hücreye bağlı olmakla birlikte, bazıları da hücreden ayrılabilir, yani
ortama salgılanabilirler. Enzimler oluştukları hücrelerin içinde ve dışında
ödev görmelerine göre Endo ve Ekto enzimler olmak üzere iki gruba
ayrılmaktadırlar. Oluştukları hücrelerde cereyan eden çeşitli biyokimyasal
reaksiyonları katalizleyen enzimlere endo enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış.Hata! Yer işareti tanımlanmamış. adı verilmektedir.
Hücrelerin, hücre dışındaki absorbe edemiyecekleri kadar büyük
moleküllü besin maddelerini parçalamak için dışarıya saldıkları
167
enzimlere de ekto-enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. adı
verilmektedir. Bu enzimler ortama geçerek tesirlerini gösterip yüksek
moleküllü maddeleri parçalayarak, bunları hücre membranından içeriye
geçecek şekle sokarlar. Toprak enzimolojisinin ağırlık merkezini ekto-
enzimler ve bunların katalizledikleri reaksiyonlar teşkil etmektedir.
Enzimler parçalama yaptıkları gibi sentez de yapmaktadırlar, yani
enzimlerin büyük bir kısmı reversblHata! Yer işareti tanımlanmamış.
etkiye sahiptir. Parçalayabildikleri bileşikleri, parçalanma ürünlerinden
tekrar sentez de edebilirler. Sentez yapan enzimler bilhassa metabolizma
bakımından önem taşırlar. Enzim sistemlerinde veya reaksiyon ortamında
organizmalar için mutlak gerekli olan iz elementlerin iyonlarının
bulunması, enzimlerin aktivitelerini arttırmasına karşılık civa, gümüş gibi
ağır metal katyonlarının bulunması aksi tesir yapar. Fakat enzimin
aktivite göstermesini engelleyen madde uzaklaştırılınca enzimHata! Yer
işareti tanımlanmamış. tekrar etkisini gösterebilir.
Enzimlerin aktivitesinde bilhassa iki faktör rol oynamaktadır.
1. Hidrojen iyonları konsantarasyonu
2. Ortamın sıcaklığı
Enzimlerin etkileri ortamın asitlik derecesine yani hidrojen
iyonları konsantrasyonuna bağlıdır. Enzimlerin aktif oldukları pH
dereceleri, onun cinsine göre değişiklik göstermekte olup, en fazla aktif
olduğu pH derecesine optimalHata! Yer işareti tanımlanmamış. pH
denmektedir. 1.2-9.0 pH birimleri dışında genellikle enzimler aktivite
göstermemektedirler. Optimal pH derecesi genellikle enzimHata! Yer
işareti tanımlanmamış. proteinin, izo-elektrik noktasındaki pH
derecesidir. pH’dan dolayı enzim aktivitesinin tesirsiz hale gelmesi
reversblHata! Yer işareti tanımlanmamış. bir olay olup pH’nın
düzelmesi ile tekrar aktivite kazanılabilmektedir. Ancak çok ekstrem pH
dereceleri enzim proteininin denatüre olmasına yol açtığından, enzimin
tekrar aktivite göstermesi düşünülemez.
Sıcaklığa gelince; her enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.
belli ısı derecelerinde en fazla aktivite göstermektedir, bu ısı derecesine o
enzimin optimum ısı derecesi denmektedir. Enzimler ısıya karşı
hassastırlar, optimum dereceler aşıldığında aktivite azalmaya başlamakta,
60-100 derecelerde tamamiyle durmaktadır. Bunun nedeni enzim
proteininin denatüre olması ve böylece enzimin bozulmasıdır. Bu olay
irreversbldir. Enzimlerin optimum ısısı genellikle 35-55 dereceler
168
arasında bulunmaktadır. Optimum enzim aktivitesini sağlayan sıcaklığa
kadar, sıcaklığın her 10 derece yükselmesi ile aktivite iki misli
artmaktadır (Van Hoff Kuralı).
Canlı hücrelerden bir kısım enzimleri ekstraksiyonla ayırarak
izole etmek mümkünse de, kimyasal yapılarını bulmak çok zordur, çünkü
enzimlerde yüksek moleküllü ve çok karışık bileşimde proteinHata! Yer
işareti tanımlanmamış. unsurları bulunmaktadır. Enzimlerin bulunduğu
ortamdan izole edilmeleri sırasında aktivitelerinde genellikle azalma
olduğu saptanmıştır. Balls Summer ve Falk'a göre enzimlerin aktif
kısımları hiç bir zaman çözeltiye yalnız olarak geçmezler ve daima
kolloid kısımla birlikte bulunurlar. Diğer bir deyimle enzimlerin aktif
kısımları izole edilemezler.
Toprakta aktiviteleri tayin edilen enzimler, mikroorganizmaların
kendi vücut sentezleri için ve organik maddeyi parçalamak üzere dışarı
saldıkları ve büyük kısmı toprakta kolloidler tarafından adsorbe edilen,
fakat faaliyetlerini şartlara göre sürdürebilen enzimlerdir.
Her enzimin etki yapabildiği belirli bir bileşik grubu olup, bu
bileşiklere o enzimin substratıHata! Yer işareti tanımlanmamış. adı
verilmektedir. Böylece enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış., ismini
o substrata göre almaktadır. Toprak organik maddeleri çok çeşitli
substratları ihtiva ettiğinden, bilinen enzimlerin hemen hepsi toprakta
bulunmaktadır. Fakat bunları toprak kolloidlerinden izole ederek, teker
teker incelemeye şimdiye kadar geliştirilmiş olan metodlar yeterli
değildir. Enzim aktiviteleri, etki etmiş oldukları subtratlarından hidrolize
olan madde miktarının ölçülmesi yoluyla tayin edilmekte ve böylece
indirekt yolla da teşhisleri yapılmaktadır. Hidrolaz grubu enzimleri,
yüksek polimerHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşiklerin
molekülleri arasındaki C-O, C-N bağlarına etki ederek, hidrolizHata!
Yer işareti tanımlanmamış. yolu ile bu bağları çözerler. Bu gruba dahil
olan esterazHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve lipazHata! Yer
işareti tanımlanmamış. enzimleri ester ve yağları, fosfatazHata! Yer
işareti tanımlanmamış. enzimleri fosforik asidin esterlerini,
glikozidazlar da oligo ve polisakkaritlerle, glikozitleri hidrolize ederek
daha küçük moleküllü basit bileşiklere kadar parçalarlar.
Enzimlerin katalitik etkilerinin mekanizması, tam anlamı ile
anlaşılmış ve çözülmüş değildir. Bu hususta ilk akla gelen basit teori,
enzimlerin kimyasal reaksiyonları hızlandırdığı, fakat meydana gelen
169
yeni bileşiğin bünyesine dahil olmadıklarıdır. Substrat ve enzimHata!
Yer işareti tanımlanmamış. arasında geçici bir kombinasyon mevcuttur.
Enzimatik reaksiyonlar, genellikle enzimlerin substratHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ile birleşmeleri sonucu, önce bir kompleks teşkil
etmeleri ve sonra da bu komplekslerin parçalanması esasına
dayanmaktadır. Enzimlerin etkileriyle yürüyen kimyasal reaksiyonlar,
diğer bazı kimyasal reaksiyonlar gibi tamamlanmakta ve geriye bir kısım
substrat kalmaktadır. Enzimlerin oluşturdukları reaksiyonların
reversblHata! Yer işareti tanımlanmamış. karakterli olduklarını daha
önce belirtmiştik. Enzimatik reaksiyonun hızı ve elde edilen ürünler
enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve madde miktarlarına bağlı
olduğu gibi ortam şartlarına göre değişmektedir.
Enzimlerin substratlarıyla yapmış oldukları kompleksler
stabilHata! Yer işareti tanımlanmamış. olmadığından, yeni stabil
maddelerin meydana gelebilmesi için bir seri reaksiyonların cereyan
etmesi gerekmektedir. Jorgensen, hidrolitik enzimatik reaksiyonların
yürüyüşünü basit bir örnekle şu şekilde açıklamıştır.
AB + X ———> ABX
ABX ———> BX + A veya ABX ———> AX + B
BX ———> B + X veya AX ———> A + X
Enzimler substrattaki bir molekülü, o molekülü oluşturan
parçalara ayırdıktan sonra, diğer bir komşu moleküle etki ederek kısa bir
süre içinde substratın diğer moleküllerini de hidrolize ederek
parçalayabilirler.
Teorik olarak, enzimatik reaksiyon sonucu oluşan parçalanan
ürünler, mikroorganizma ve bitkiler tarafından adsorbe edilmiyecek
büyüklükte iseler, başka bir enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.
çeşidi bunları daha küçük moleküllü bileşiklere parçalarlar. Diğer bir
deyimle, büyük moleküllü bir toprak organik maddesinin,
mikroorganizmalar tarafından alınabilir duruma gelmesi için, çeşitli
enzimlerin faaliyet göstermesi gerekir.
Enzimlerin yürütemediği reaksiyonlarda, A gibi bir maddenin B
gibi bir maddeye dönüşümü için, A maddesinin enerji seviyesinin B'ye
170
nazaran fazla olması gerekir. Buradaki reaksiyon sadece A maddesinin
miktarına bağlı değil, aynı zamanda moleküllerin değişik enerjiye sahip
olmalarına da bağlıdır. Böylece A maddesinin B'ye dönüşebilmesi için
gerekli enerji, kritik enerjiden fazla olacak olursa reaksiyon cereyan eder.
A maddesinin B şekline dönüşümünden önceki enerjiye "Aktif enerji"
denmektedir. Enzimlerin bu reaksiyon ortamında bulunmaları halinde,
başlangıç maddesi ile ürün arasındaki enerji farkı düşük olsa bile,
enzimler bu reaksiyonu yürütebilmekte, yani gerekli aktivasyon enerjisini
küçültmektedirler. Reaksiyon sonunda meydana gelen ürünün aktif
enerjisi, başlangıç maddesine nazaran daha az olduğundan, enzimHata!
Yer işareti tanımlanmamış. B kompleksinden ayrılır ve yeniden A
maddesine geçerek reaksiyonun tekrarlanmasına sebep olur.
6.1. Toprak Enzimleri
Toprakların toplam biyokimyasal aktivitesi, enzimler tarafından
katalizlenen bir seri reaksiyonları kapsamaktadır. Bu reaksiyonlar
yaşayan veya ölü organizmalar içinde olabildiği gibi hücre dışı
(ekstraselülerHata! Yer işareti tanımlanmamış.) enzimler tarafından da
yürütülebilir. Ekstraselüler enzimler serbest veya toprak kolloidlerine
bağlı durumda olabilir.
Toprakta 50' den fazla enzimin aktivite gösterdiği saptanmıştır.
Bu enzimler çoğunlukla oksidoredüktazlar, hidrolazlar ve
transferazlar şeklinde gruplanırlar (Çizelge 6.1 ve 6.2).
Toprak enzimleri ile çalışmak, saf enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sistemleri ile çalışmaktan daha zordur. Bunun nedeni
kullanılan substratın tükenişi ve ortaya çıkan yeni ürünlerin
izlenmesindeki güçlükten kaynaklanmaktadır. Topraktaki
mikrobiyal ayrışmaHata! Yer işareti tanımlanmamış. olayları,
başlangıçta lignoselülozlarHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi büyük
moleküllü polimerlerin ekoenzimler ile etkilenerek depolimerizasyona
uğraması ile gerçekleşir. Topraktaki çok çeşitli organik substratı
etkileyebilecek bir enzim sistemi bulunmaktadır.Topraklardaki
selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. (selülozu ayrıştıran ekso-
enzimler) kompleksi tam olarak anlaşılabilmiş değildir. Bu ayrışma
süreci toprak biyoteknolojisiHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bakımından da büyük öneme sahiptir.
171
Çizelge 6.1 Toprak Enzimleri (Thorton ve McLaren 1975)
Enzim Oksidoredüktazlar Katalizlediği Reaksiyon
Katalaz 2 H2O2 ——> 2H2O+O2
Katesol oksidaz (tirosinaz) o-difenol+1/2 O2 ——> o-kinon+H2O
Dehidrogenaz XH2+A ——> X + A H2
Difenol oksidaz p-difenol + 1/2 O2 ——> p-kinon + H2O
Glikoz oksidaz Glikoz + O2 ——> glukonik asit + H2O
Peroksidaz ve polifenol oksidaz A + H2O2 ——> oksideHata! Yer işareti
tanımlanmamış. A+ H2O
Ürat oksidaz (urikaz) Ürik asit + O2 ——> allantoin + CO2
Transferazlar
Transaminaz R1R2-CH-NH3+R3R4 CO ——>R3R4-CH-
NH3+R1R2 CO ——>
Transglikosilaz ve Levansükraz nC12H22O11+ROH ——>
H (C6H10O5) n OR+nC6H12O6
Hidrolazlar
Asetilesteraz Asetik ester + H2O——> Alkol+asetikHata!
Yer işareti tanımlanmamış. asitHata! Yer
işareti tanımlanmamış.
ve amilazHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
1,4 glikozidik bağların hidrolizi
Asparaginaz Asparagin+ H2O ——>Aspartat+ NH3
Selülaz -1,4 glukan bağlarının hidrolizi
Deamidaz Karboksilik asit amid + H2O ——>
Karboksilik asit + NH3
- Fruktofuranozidaz (invertazHata!
Yer işareti tanımlanmamış., sükraz,
sakkarazHata! Yer işareti
tanımlanmamış.)
-fruktofuranozid+ H2O—>ROH+ Fruktoz
- ve - galaktozidaz Galaktozid+ H2O ——>
ROH+galaktozHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
- ve - glikozidazHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
Glikozid+ H2O ——> ROH+glikozHata!
Yer işareti tanımlanmamış.
İnulaz - 1,2 fruktan bağlarının hidrolizi
Likenaz - 1,3 selotrioz bağlarının hidrolizi
Lipaz Trigliserid+3H2O —>gliserin+yağ asitleri
172
Metafosfataz Metafosfat ——> ortofosfatHata! Yer
işareti tanımlanmamış.
Nükleotidaz Nükleotidlerin defosforilasyonu
Fosfataz Fosfat esterleri + H2O ——> ROH+fosfat
Fitaz İnositol hekza fosfat + 6 H2O ——>
inositol+ 6 fosfat
Proteaz Proteinler ——> peptidler ve amino asitler
Pirofosfataz Pirofosfat + H2O ——> 2 ortofosfatHata!
Yer işareti tanımlanmamış.
Üreaz Üre ——> 2NH3 + CO2
173
Çizelge 6.2 Toprak enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitelerinin komponentleri (Toprakta deneysel olarak bulunan anakomponentler büyük harfler ile
yazılmıştır).
Topraktaki enzimatik aktivite
O
ri
j
i
Topraktaki birikmiş enzimler Sürekli salgılanan
ekstraselülerHata! Yer işareti
tanımlanmamış. enzimler
Toprak faunası, bitki
kökleri ve
mikroorganizmaların
hücre içi enzimleri
n Mikrobiyal hücresel komponentlere bağlı Hücresel komponentlere bağlı olmayan Mikroorganizma-
lardan
Bitkilerden
T
o
p
r
a
k
t
a
k
i
ÇOĞALMAYAN
HÜCREDEKİ
ENZİMLER
Ölü
hücrelerdeki
enzimler
Hücresel
fragmentler-
deki
Mikroorganizma ve toprak
faunasından kökenlenen
Bitki
köklerinden
kökenlenen
D
u
r
Parçalanan
hücrelerdeki iç
enzimler
Hücre dışı
enzimler
u
m
u
Sıvı (Toprak çözeltisi) fazdaki enzimler ORGANİZMALAR-
DAKİ
TOPRAK BİLEŞENLERİNE BAĞLI ENZİMLER
ENZİMLER
174
Selüloz ayrışmasında C1-selülazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (veya ekso-glikonaz) sinerjistikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olarak çalışmakta ve C1-selülaz aktivitesi için gereken
substratHata! Yer işareti tanımlanmamış. bölümleri Cx-selülazHata!
Yer işareti tanımlanmamış. tarafından üretilmektedir. Bu ardışık
süreçte şöyle bir mekanizma işlemektedir:
selülaz sellobiaz
Selüloz ———— > Sellobioz ————> Glikoz
( - glikozidazHata! Yer işareti
tanımlanmamış.)
Azot döngüsü tarımsal, ekonomik ve ekolojik önemi olan temel
döngü olaylarındandır. Azot fiksasyonundan sorumlu olan
nitrogenazHata! Yer işareti tanımlanmamış. enzimi üzerinde yoğun bir
şekilde çalışılan bir enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. olmakla
birlikte, topraktaki azotlu bileşiklerin ayrışmasının son kısmında etkili
olan üreaz enzimi de çok önemli ekstraselülerHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bir toprak enzimidir. Nükleik asit mineralizasyonundan
türeyen veya hayvan salgılarında bulunan ve aynı zamanda önemli bir
ticari gübre olan ürenin bitki ve diğer mikroorganizmaların büyük
kısmının yararlanabileceği şekle dönüşümü üreazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. enzimi tarafından gerçekleştirilir:
NH2CONH2———— > NH2COOH+NH3 ———— > CO2+2NH3
H2O H2O
Oluşan son ürün amonyakHata! Yer işareti tanımlanmamış.
olup toprak çözeltisinde amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
iyonlarına çevrilir ve daha sonra kemolitotrofik bakteriler tarafından
nitrata dönüştürülür.
Toprak organik maddesi ile birlik oluşturan enzimlerin,
enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. interaksiyonunun maksimum hızı (Vmaks.) ve enzimin
substrat için ilgisi (afinite) (Km-Michaelis katsayısı) değişir.
6.2. Topraktaki Enzimatik Reaksiyonların Önemi ve
175
Verimliliğe Etkileri
Pekçok sayıda bitkisel ve hayvansal canlıları barındıran toprak,
miktarları değişik olmakla birlikte, birçok ölü biyolojik maddeleri de
ihtiva eder. Toprak mikroorganizmaları kendileri için lüzumlu besin
maddelerini çevrelerindeki biyolojik maddelerden sağlamak
zorundadırlar. Mikroorganizmaların en önemli faaliyetlerinden biri
organik maddenin mineralizasyonu, yani kompleks organik maddeleri
basit anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşiklere veya besin
iyonlarına kadar parçalanmasıdır. Toprağa düşen bitkisel ve hayvansal
artıklardaki besin elementleri yüksek polimerHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bileşikler halinde kaldıkları sürece, yüksek bitkiler ve
mikroorganizmalar bunlardan doğrudan doğruya yararlanamazlar.
Topraktaki organik maddelerin çoğu; örneğin ligninHata! Yer işareti
tanımlanmamış., proteinler, proteinHata! Yer işareti tanımlanmamış.
karakterinde olmayan azotlu bileşikler, pektinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. maddeleri, selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ve diğer polisakkaritler mikroorganizmaların doğrudan doğruya adsorbe
edemeyecekleri kadar büyük moleküllü bileşiklerdir.
Mikroorganizmaların toprakta bulunan büyük moleküllü organik
maddelerden faydalanabilmeleri için, enzimlerini salarak bu bileşikleri,
adsorbe edebilecekleri büyüklükte basit bileşiklere parçalamaları
gereklidir. Bu nedenle, şimdiye kadar tanınmış enzimlerin hemen hepsi
toprakta bulunmaktadır.
Topraktaki enzimlerin çok büyük kısmı, canlı toprak
mikroorganizmalarının besin maddelerini parçalamak amacıyla dışarıya
saldıkları ekto-enzimlerle, mikroorganizmaların ölümünden sonra
otolizHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile kısmen veya tamamen
serbest hale gelerek toprağa karışmış enzimlerdir. Bu enzimler toprağın
anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve organik kolloidleri,
örneğin killer ve humin maddeleri tarafından adsorbe edilirler. Adsorbe
edilmiş enzimler, dış etkilere karşı diğer enzimlerden daha dayanıklıdır.
Aktivitelerini uzun süre koruyabilirler. Böylece enzimlerin etkileriyle,
çoğu bitkisel olan topraktaki organik artıklar bir seri enzimatik
reaksiyondan sonra küçük moleküllü basit bileşiklere parçalanırlar.
Örneğin karbohidraz enzimleriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış., nişastaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve benzeri polisakkaritleri, disakkaritlere ve nihayet
176
monosakkaritlere kadar parçalarlar. Proteazlar,Hata! Yer işareti
tanımlanmamış. proteinli maddeleri polipeptidHata! Yer işareti
tanımlanmamış., dipeptid, oligopeptid ve nihayet amino asitlerine kadar
hidrolizHata! Yer işareti tanımlanmamış. ederler. Pektin parçalayıcı
enzimler de pektinHata! Yer işareti tanımlanmamış. maddelerini basit
ürünlere kadar ayrıştırırlar.
Fosfataz, lipazHata! Yer işareti tanımlanmamış., sülfatazHata!
Yer işareti tanımlanmamış., tannazHata! Yer işareti tanımlanmamış.
gibi esterazHata! Yer işareti tanımlanmamış. grubuna dahil enzimler,
nükleik asitlerini ve diğer fosfat esterlerini fosfat anyonlarına kadar
hidrolizHata! Yer işareti tanımlanmamış. ederler. Bu parçalanma
ürünleri desmolazHata! Yer işareti tanımlanmamış. enzimHata! Yer
işareti tanımlanmamış. gruplarının etkisiyle, oksidasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış., redüksiyon, hidrogenasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış., karboksilasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi çok karışık
reaksiyonlardan sonra amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış., fosfat, sülfatHata! Yer işareti
tanımlanmamış., kalsiyum, potasyum, sodyum iyonları ile diğer bazı iz
elementlerin iyonu serbest hale gelir. Bu reaksiyonlar sonucu, gerek
küçük kapalı moleküller haline ve gerekse iyonlar haline çevrilmiş
parçalanma ürünlerinin bir kısmı mikroorganizmaya yem olur. Büyük
kısmından bitkiler besin maddesi olarak istifade ederler ve bir kısmı da
kendi aralarında gene enzimlerin etkileriyle çok çeşitli reaksiyonlara
girerek daha büyük moleküllü ve daha dayanıklı humin maddelerine
dönüşürler. Ortam şartlarına göre, mikroorganizmalar ve bitkiler bir
senede bu maddelerin yaklaşık % 2 ile 3 ünden yararlanırlar.
Bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi toprak mikroorganizması,
toprak organik maddelerinin ve son ürünlerin tek tek incelenmesi,
toprakta cerayan eden biyokimyasal reaksiyonlar ve mikroorganizma
faaliyetleri hakkında bilgi verebilir. Fakat son ürünlerin tek tek
incelenmesi çok güç olduğu gibi, bulunan değerler de o andaki ortam
şartlarına örneğin; nem, sıcaklık, maddelerin ayrışma kabiliyetleri ve
ayrışabilen maddelerin miktarlarına göre değiştiğinden, çeşitli toprakların
ortalama biyolojik faaliyetlerini birbiriyle karşılaştırma yapabilmek için
ekolojik şartlara göre değişmeyen fakat toprağa sıkı sıkıya bağlı olan
faaliyetleri ölçmek gerekir. Bu sebeple toprak mikrobiyolojisi ve
enzimolojisi alanında çalışan araştırıcılar çeşitli toprakların biyolojik
177
faaliyetlerini birbiriyle mukayese edebilmek ve bunlar hakkında bilgi
edinebilmek için çeşitli enzimlerin aktivitelerinin tayininde görüş
birliğindedirler.
Bitki artıklarından toprağa geçen enzimler ortam şartlarına karşı
dayanıksız olduklarından hemen parçalanarak aktivitelerini
kaybetmektedirler. Bu sebeple topraktaki bitkisel enzimlerin herhangi bir
nedenle miktarlarının artması, toprak enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aktivitesi üzerine önemli bir etki yapmaktadır.
Franzel'in yaptığı araştırmalara göre de yüksek bitki kökleri
enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. salgılamamakta veya çok az
salgılamaktadır. Topraktaki aktif enzimlerin kökeninin mikrobiyal olduğu
kabul edilebilir.
Hoffmann ve arkadaşlarının yapmış oldukları çeşitli araştırmalara
göre toprak tarafından adsorbe edilmiş enzimler, enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. zehirlerine ve ortam şartlarına karşı serbest
enzimlerden daha dayanıklıdır. Toprak örnekleri normal oda şartlarında
kurutulurken mikroorganizmaların vegetatif formlarının büyük bir kısmı
ölürse de aktivite azalmamakta veya ihmal edilebilecek kadar
azalmaktadır. Toprakta aktiviteleri ölçülen enzimlerin büyük kısmı
toprak tarafından daha önceden adsorbe edilmiş enzimler olduğundan,
toprakların enzim aktivitelerini her mevsimde tayin etmek mümkün
olmaktadır.
Toprak örneğinde yaşayan hücrelerin az veya çok bulunması da
aktivite üzerine mühim bir etki yapmamaktadır. Ancak, çevre şartları
zirai işlemler ve mevsimlik değişmeler mikrofloraHata! Yer işareti
tanımlanmamış. üzerine etki yaptıklarından, mukayeseli araştırmalarda
toprak örneklerinin vegetasyon devresi sonunda veya başlangıcında
alınmaları daha uygun görülmektedir.
Her kültür toprağında, o toprağa göre bir enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. seviyesi vardır. Enzimlerin miktar ve çeşitleri toprakta
kalan hasat artıklarının mahiyet ve miktarları ile verilen organik ve
anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. gübrelerin çeşit ve
miktarına bağlıdır. Toprak pH'sının düşmesi, uygun olmayan tarımsal
işlemlerin yapılması seviyelerini düşürdükleri anlaşılmıştır.
6. 3. Toprakta Enzim Tayininde Prensipler
178
Topraklarda bulunan enzimlerin büyük bir kısmı, toprak
kolloidlerince kuvvetle adsorbe edilmiş şekilde bulunduğundan, izole
edilmeleri çok zordur. Fakat toprakların enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aktiviteleri yönünden incelenmelerinde ve tayinlerinde,
izole edilmeleri gerekmektedir.
Enzimler, toprakta birikebildiğinden, toprak enzimHata! Yer
işareti tanımlanmamış. aktiviteleri yüksek miktarlar göstermekte, bu
nedenle enzim bakımından zengin örnekler elde edilmesine ihtiyaç
kalmadan, hava kuru toprak örnekleri direkt olarak enzim aktivitelerinin
analizleri için kullanılabilmektedir. Fakat bunun yanında son yapılan
çalışmalara göre, enzim aktivitelerinin toprak örnekleri alınır alınmaz
bekletilmeden yapılmasında daha doğru sonuçlar alınacağı literatürde
belirtilmektedir.
Topraktaki enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.
aktivitesinin dayandığı prensip, belirli bir enzim miktarının tayini
olmayıp, o enzim çeşidinin göstermiş olduğu aktivitenin ölçülmesi
yoluyla, enzim miktarları hakkında dolaylı bir bilgi edinebilmesine
dayanmaktadır. Çeşitli toprakların enzim aktivitelerini tayin ve birbiri ile
kıyaslayabilmek için toprak örneklerinin aynı şartlarda analiz edilmeleri
gerekmektedir. Analiz;
a. Hidrolitik parçalanma ürününü ihtiva eden toprak ekstraktının elde
edilmesi,
b. Bu ekstraktaki parçalanma ürününün titrimetrikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya kolorimetrikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. tayini olmak üzere iki safhada
gerçekleştirilmektedir. Analiz esnasında tayinden önce şu işlemlerin
yapılması gerekmektedir.
1. Toprak örneğinde bulunan mikroorganizmaların, inkübasyonHata!
Yer işareti tanımlanmamış. süresince faaliyetlerini önlemek, yani
sterilizasyonu sağlamak için örnekler çeşitli usullerle sterilize
edilirler. Örneğin toluolHata! Yer işareti tanımlanmamış., su
buharı ve gama ışınları, bu nedenle kullanılmaktadır. Takip etmiş
olduğumuz metodlar bu işlem için toluol'ü öngörmekte olduğundan
örnekler toluol ile doyurularak belli bir müddet bekletilir. Toluol ile
doyurulan örneklerde, kuluçka veya inkübasyon süresi içinde,
hidrolitik parçalanmaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
179
reaksiyonları normal oluşmakta ve substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. başka reaksiyonlar için sarfedilmemektedir.
Doksanaltı saate kadar devam eden kuluçka süresi içinde -toluollu
ortamda-parçalanma ürünleriyle, parçalanmamış substratta bir
değişme veya azalma olmamaktadır.
2. Toluol ile sterilize edilen toprak örneklerine, hangi enzimin aktivitesi
tayin edilmek isteniyorsa, o enzimin substratının belli
konsantrasyonlu sulu çözeltisinden belli bir hacmı ilave edilir.
3. Her enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. çeşidinin kendine özgü
bir optimum pH’sı vardır. Bunu sağlamak amacı ile toprak örneğine
enzimin optimum pH’sına uygun bir tamponHata! Yer işareti
tanımlanmamış. çözeltiden belli bir hacim ilave edilerek kuluçka
süresi içinde ortam pH’sının sabit tutulması sağlanır. Toprak, toprakta
bulunan bazı maddeler, killer ve organik kolloidler tarafından kuvvetle
tamponlanmış olduğundan, toprak araştırmalarında kullanılan
tamponların konsantrasyonları, diğer biyolojik materyalde kullanılan
tamponlardan daha yüksek yapılır. Genellikle 1 veya 2 molarlık
tampon çözeltiler kullanılır.
4. Sırasıyla bu işlemler uygulanan toprak örneği, inkübatörde 37C’ de
belli bir müddet tutulur. Bu kuluçka süresince enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış., substratını hidrolitik olarak parçalar ve
ölçülebilecek kadar parçalanma ürünü oluşur.
Substrat molekülünden ayrılan parçalanma ürünü, suda
çözündüğü için toprak çözeltisine geçer. Toprak çözeltisi süzülerek
toplandıktan sonra elde edilen flitrattan belli hacimler alınarak
kolorimetrikHata! Yer işareti tanımlanmamış. veya titrimetrikHata!
Yer işareti tanımlanmamış. olarak aktivite tayini yapılır. Aynı şartlar
altında, substratsız toprakla bir kör deney ve topraksız, substratlı bir
kontrol deneyi, diğer hata kaynaklarını ortadan kaldırmak amacı ile
yapılır.
6.4. Toprakların Enzim Aktivitelerinin Değerlendirilmeleri
Genellikle, 100 g toprakta bulunan enzimin substratından
hidrolizHata! Yer işareti tanımlanmamış. etmiş olduğu 1 mg madde bir
aktivite birimine eşit kabul edilmektedir.
180
Örnek olarak 100 g toprakta bulunan üreazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. enzimi, toprağa substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olarak ilave edilen üreden 5 mg parçalanmış ise, o
toprağın üreaz aktivite sayısı 5 tir.
Hoffman ve arkadaşları, toprakların enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. seviyelerini, aktivite sayılarını kıstas alarak düşük,
normal ve yüksek terimleri ile ifade etmektedirler.
Toprakların enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.
seviyelerinin belli sayılar arasında sınırlandırılmaları, toprakta enzimlerin
aktivitelerine tesir eden faktörlerin çeşitli olmasından ileri gelmektedir.
Yarayışlı fosfor miktarı ile toprak reaksiyonuHata! Yer işareti
tanımlanmamış., diğer faktörler yanında, fosfatazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aktivitesine büyük ölçüde etki yapmaktadır. Bu sebeple
bir toprağın fosfataz enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesi
bakımından zenginlik veya fakirliği diğer enzimlerde olduğu gibi belli
aktivite sayılarıyla ifade edilmemektedir. Herhangi bir toprakta laktat
çözeltisinde çözünebilen fosfat miktarı arttıkça o toprağın fosfataz
aktivitesi düşmektedir.
6.5. Enzim Analizleri İçin Toprak Örneklerinin Alınmasında
Dikkat Edilecek Hususlar
Topraktaki mikroorganizmaların toprağa dağılış şekilleri
bilinmektedir. Bunlar bilhassa toprağın yüzey kısmında bulunurlar.
Hidrolitik enzimler, mikroorganizmaların salgıları, kısmen de bunların
ölümleri ile serbest hale geçip toprak kolloidleri tarafından adsorbe
edilmiş olduklarından, toprağın üst kısımlarında daha fazla bulunurlar.
Tarla ve bahçe topraklarında enzimler daha çok toprağın işlenmiş
üst kısımlarında bulunmaktadır. İşlenmemiş kısımlarda enzimHata! Yer
işareti tanımlanmamış. miktarı pek azdır ve toprağın derinliğine doğru
bu miktar kuvvetle düşer. Bir metre derinlikte hemen hemen enzim
faaliyeti yoktur.
Çayır ve mera topraklarında enzimler en çok 5-7 cm derinlikte
bulunur. Kültür topraklarından enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.
analizleri için örnekler alınırken bu hususlar göz önünde
bulundurulmalıdır.
181
6.6. Enzimler Konusunda Çeşitli Ülkelerde Yapılan Araştırmalar
Topraklarda bulunan enzimlerin izolasyonundaki güçlükler,
toprakta birçok kimyasal ve enzimatik reaksiyonun yanyana yürümesi,
toprak enzimolojisi konusunda yapılan çalışma ve ilerlemelerin yavaş
yürümesine sebep olmuştur. Ayrıca teknik yetersizlikler de bu ağır
gelişmede önemli ölçüde etkili olmuştur.
Çeşitli ülkelerde enzimoloji konusunda yapılan çalışmalar
enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesini etkileyen çeşitli
faktörlerle, değişik toprak tiplerindeki aktivite seviyesinin tesbitini
kapsamaktadır.
Daha öncede bilindiği gibi enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aktiviteleri toprak reaksiyonuHata! Yer işareti
tanımlanmamış., verilen anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ve organik gübrelerin bileşim ve miktarı, toprak işlenmesi ve münavebe
şekli gibi özelliklerin etkisindedir.
Toprak enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesinin
kantitatifHata! Yer işareti tanımlanmamış. tayini metodları üzerine
esaslı çalışmalar 1940 yıllarında Condrad ile başlamışsa da en önemli
gelişmeler 1952 yıllarından sonra pekçok araştırıcının bu konuya
eğilmesi ile sağlanmıştır. Condrad (1940-44) üreazHata! Yer işareti
tanımlanmamış., Jackman ve Black (1952) fosfatazı incelemiş ve
kantitatif tayininde başarılı olmuşlardır.
Bunların yanında birçok araştırıcının çalışması sonucunda
Glycero-fosfatazHata! Yer işareti tanımlanmamış. amilazHata! Yer
işareti tanımlanmamış., xylanazHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
sakkarazHata! Yer işareti tanımlanmamış., proteinazHata! Yer işareti
tanımlanmamış., invertazHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
asparaginazHata! Yer işareti tanımlanmamış., dehidrogenazHata! Yer
işareti tanımlanmamış., ve katalazHata! Yer işareti tanımlanmamış.
enzimlerinin tayin metodları geliştirilmiş ve çalışmalar yapılmıştır.
Dünyada toprak enzimolojisi konusunda yapılan bazı araştırma
özetleri aşağıda verilmiştir.
Rus araştırıcılardan Chenderova, podzolik topraklarda çeşitli
enzimlerin en fazla aktif oldukları pH aralıklarını tesbit etmiştir. Buna
göre üreazHata! Yer işareti tanımlanmamış., proteaz,
dehidrogenazHata! Yer işareti tanımlanmamış., polifenil-oksidaz ve
182
katalazHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktiviteleri 6.3-7.2 pH
arasında; fosfatazHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve invertazHata!
Yer işareti tanımlanmamış. aktivitelerinin de 4.2-4.5 pH arasında en
aktif durumda olduklarını tesbit etmişdir. Aynı araştırıcı peroksidazHata!
Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesinin de 4.5-5.4 pH arasında en aktif
durumda olduğunu ve 7.2-7.4 pH larda aktifliklerin çok azaldığını tesbit
etmiştir.
Yine Rus araştırıcılardan Chenderova ve Zubet çeşitli topraklarda
fosfatazHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesini, miktarını
araştırmışlar gri orman, karbonat ve çernozyem topraklarında bu
aktivitenin podzolik topraklara nazaran daha fazla olduğunu
bulmuşlardır. Aynı araştırıcılar çok sayıda podzolik toprak öneklerinde
belli bir seviyeye kadar fosforlu gübre ilavesinin fosfataz aktivitesini
artırdığını, ancak bu artışın suda mevcut fosfor 20 ml P2O5/100 g toprakta
oluncaya kadar görüldüğünü, fosfor miktarının artmasıyla aktivitenin
azaldığı, hatta 60-80 mgP2O5/100 g toprak durumunda ise tamamen
durduğunu tesbit etmişlerdir. Gübrelemenin ve yetiştirilen bitki
çeşitlerinin enzimatik aktiviteye olan etkisinin araştırılması için yapılan
çalışmanın sonucuna göre toprağa her beş yılda 44.8 ton/ha gübre
verilmesi halinde genel olarak bütün enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aktivitelerinde artış sağlandığı tesbit edilmiştir. Ayrıca
beş yıl süre ile uygulanan hububat-yonca rotasyonu, buğdayın nadasa
rotasyonuna nazaran aktiviteleri daha fazla etkilediği tesbit edilmiştir.
Bazı araştırıcılara göre ana materyalin de toprak biyolojik ve
enzimatik aktivitesi üzerine etkisi vardır. Örneğin çernozyem
topraklarının ve kalkerli ana materyalden oluşmuş killi-tınlı tekstüre
sahip zayıf podzolik toprakların enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aktiviteleri, kireçsiz ana materyalden oluşmuş killi-tınlı
tekstüre sahip orta derecede podzolik toprakların aktivitesinden daha
yüksektir.
Paulson ve Kurtz isimli araştırıcılar, pH’sı 6.1 olan siltli killi ve
tınlı tekstürdeki topraklarda üreazHata! Yer işareti tanımlanmamış.
aktivitesini ve buna paralel olarak mikroorganizma populasyonundaki
dalgalanmaların aktiviteye etkisini araştırmışlardır. Üreaz aktivitesi ile
mikroorganizma populasyonunun periyodik gelişiminin paralel olduğunu,
üreaz aktivitesi yüksek olan topraklarda bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. populasyonunun artmasıyla aktivitenin düşme
gösterdiğini tesbit etmişlerdir. Aynı araştırıcılar, toprağa 13 ppm’ e kadar
183
üre ilave edildiğinde, mikroorganizmaların fazla miktarda üreaz
oluşturduklarını tesbit etmişlerdir.
Arazi işlemesinin enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.
aktivitesine etkisini araştıran Stenina bilhassa pulluk derinliğinde, arazi
işlenmesi nedeniyle özellikle üreazHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
proteaz aktivitelerinde artma olduğunu tesbit etmiştir.
Bremner ve Douglas topraklarda, üreazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. enzimi faaliyetini önleyici etki yapan çeşitli organik ve
anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşikler üzerine
çalışmışlar ve organik bileşiklerden di-hydrik fenollerle, quinonların;
anorganik bileşiklerden de gümüş ve civa tuzlarının üreaz aktivitesini
kısıtlayan en etken maddeler olduklarını tesbit etmişler ve bu maddelerin
tayinleri için de metodlar geliştirmişlerdir.
Toprak enzimolojisi konusunda yapılmış değişik araştırmaların
tamamını burada vermek mümkün değil, yalnız burada çok kısa özetleri
verilmiş araştırmalar bizi çeşitli ulusların çalışmaları hakkında bir miktar
fikir sahibi kılmaktadır.
7.
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak MİKROBİYAL İNTERAKSİYONLAR
Toprakta yaşamakta olan çeşitli bireyler veya populasyonlar
arasındaki karşılıklı etkileşimler (interaksiyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) organizmalardan birinin veya her ikisinin uyarılması
(stimulationHata! Yer işareti tanımlanmamış.) veya engellenmesi
(inhibitionHata! Yer işareti tanımlanmamış.)ne bağlı olarak olumlu veya
olumsuz olabilir. Olumsuz etkileşimler rekabetHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (competition), zıt etkileşim (antagonizmHata! Yer
işareti tanımlanmamış.), mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
gelişiminin engellenmesi (FungistasisHata! Yer işareti tanımlanmamış.),
avcılık (predasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.) ve parazitik
ilişkilerdir. Olumlu etkileşimler ise birlikte bulunma
(KommensalizmHata! Yer işareti tanımlanmamış.), zorunlu olmayan
karşılıklı yararlanma (Protokooperation) ve karşılıklı zorunlu
yararlanma (MutualizmHata! Yer işareti tanımlanmamış.)dir.
184
7.1. Olumsuz Etkileşimler
7.1.1. Rekabet (Competition)
Bu ilişki türü iki veya daha fazla sayıda organizmanın bir madde
veya koşulu sağlamak için aktif davranış ve isteklerini belirtir.
Botanikçiler bu konu üzerinde mikrobiyologlardan çok daha önceleri
çalışmışlardır. Klasik botanik yaklaşımında bitkiler ışık, su, besin
maddeleri ve gelişme alanı için rekabetHata! Yer işareti
tanımlanmamış. etmektedirler. Toprak mikrobiyologları, ışık hariç
olmak üzere diğer benzer faktörlerin heterotrofik mikroorganizmalar
arasındaki rekabetle ilgili olduğunu belirtmekle birlikte yeni bilgilerin
ışığı altında mikroorganizmaların esas olarak substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış., yani enerji sağlamak için rekabet ettikleri; su, besin
elementleri ve gelişme alanının mikroorganizmaların rekabeti için çok
fazla önemli olmadığı belirtilmektedir.
Gelişme ortamının su kapsamı şüphesiz mikrobiyal aktivite için
çok önemlidir. Bunun yanında mikroorganizmalar metabolik faaliyetleri
sırasında su üretmektedirler. Bu nedenle su toprak mikroorganizmalarının
aktivite ve yaşamını sağlayan temel faktörlerden olmakla birlikte,
rekabetHata! Yer işareti tanımlanmamış. edilen bir madde değildir.
Substratın ayrışması için başlangıçta sağlanan yarayışlı su yeterli olmakta
ve aktivite metabolik suyun üretilmesi ile otokatalitik olarak
gelişmektedir.
Bütün bu açıklamalar, organizmaların aktivitelerini
sürdürmelerinin toprak suyu potansiyelindeki değişimlerden
etkilenmediği veya mikroorganizmaların su gereksinimi olmadığı
anlamında anlaşılmamalıdır. Gerçekten toprakların mantarHata! Yer
işareti tanımlanmamış. florası, çeşitli mantar türlerinin yarayışlı toprak
suyu düzeyindeki değişimlere farklı tepki göstermelerinden dolayı
etkilenmektedir.
Mikroorganizmaların substratHata! Yer işareti tanımlanmamış.
için rekabetleri türler arası (inter spesifik) ve bir türün birey veya grupları
arasında (intra spesifik) şeklinde tanımlanmaktadır. Bunu en iyi
tanımlayan deney, farklı iki organizma türünün tek bir substrat tipinde
ayrı ve birlikte üretildiklerinde oluşturdukları gelişme (populasyonHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) eğrisi ile açıklanabilir.
185
Rekabet niteliği fazla olan organizma test koşullarında daha kısa
generasyon süresinde yüksek populasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşturarak, birlikte gelişmeye bırakılan diğer
organizma türüne dominantHata! Yer işareti tanımlanmamış. nitelik
gösterir.
Rekabet özelliği zayıf olan organizma diğer organizma ile birlikte
gelişime bırakıldığında, başlangıçta tek başına olduğuna benzer şekilde
gelişmeye başlarsa da, zaman içinde çoğalma oranı, diğer rekabetçi türün
ortamdaki besin maddelerini sınırlayacak düzeyde metabolize etmesine
ve çoğalma oranına bağlı olarak azalır. Bu rekabetHata! Yer işareti
tanımlanmamış. durumu Şekil 7.1 de verilen grafikte görülmektedir.
Şekil 7.1. İki farklı bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. türü arasında sıvı kültürdeki
rekabetHata! Yer işareti tanımlanmamış. durumu
Genel olarak ekosistemlerde, benzer davranış ve yaşam şekline
sahip olan ve birbirine yakın özellikler taşıyan türler, benzer besin
maddelerini veya substratları kullanır ve aynı ortamlarda barınmazlar.
Şayet birbirine yakın türler aynı ortamlarda gözleniyorsa bunların aktif
oldukları zaman bölümü farklıdır veya Ekolojik Nişleri (Ecological
Niche) farklılık gösterir. NişHata! Yer işareti tanımlanmamış. kavramı,
bir canlı türünün yaşamını sürdürebilmesi için benimsediği ve bulunduğu
habibat'a göstermiş olduğu davranış ve yaşayış şeklidir. Daha öz olarak
habitatHata! Yer işareti tanımlanmamış. bir organizmanın barındığı,
yaşadığı alan, niş ise bu alanda diğer türlerin yoğun etkinlikleridir. Türler
kendi nişlerinden taştıkları anda diğer türlerin yoğun rekabeti ile
186
karşılaşırlar. Bu konu ile ilgili gelişmeler deneysel olarak ilk kez Gausse
tarafından tanımlandığından gelişmeye bağlı rekabetHata! Yer işareti
tanımlanmamış. eğrileri "Gausse eğrisi" olarak tanımlanır. Örneğin
Paramecium'lardan iki yakın akraba P.caudatum ve P.aurelia uygun bir
kültürde ayrı ayrı geliştirildiklerinde populasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bakımından benzer ve tipik sigmoid (S şeklinde) bir
eğri oluştururlar. Her iki türün aynı kültüre aşılanması durumunda
P.aurelia 16. günden sonra diğer türün gelişememesi ile kültürde yalnız
kalır (Şekil 7.2 ).
Şekil 7.2. Karışık kültür olarak gelişen iki Paramecium türünün Gausse rekabetHata! Yer
işareti tanımlanmamış.
eğrileri.
Bu olayda her iki türden hiçbiri birbirlerine doğrudan zararlı etki
(zararlı madde salgılanması, predasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. v.b) yapmamasına karşın P.aurelia daha hızlı gelişme
yeteneğinde olduğundan mevcut koşullarda P.caudatum rekabetle
ortamdan giderilmiş olur. Toprak
ekosistemi içinde bulunan organizmalar substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. niteliğindeki çok çeşitli maddelerle temastadırlar.
Toprak organik maddesi toprak organizmalarının kullanabileceği çok
farklı kimyasal bileşikleri içermektedir. Toprakta yaşayan türler, organik
maddenin ayrışmasında farklı ekolojik nişe sahip olduğundan doğrudan
bir rekabete girmezler. Hatta bir çok durumda bu nişler birbirini
187
tamamlar niteliktedir. Nitrifikasyon bakterileri buna örnek verilebilir.
Nitrosomonas'lar tarafından amonyağın oksidasyonu yolu ile üretilen
nitritHata! Yer işareti tanımlanmamış., Nitrobacter türleri tarafından
substrat olarak değerlendirilir ve nitratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oksitlenir. Mikroorganizmalar arasında fizyolojik ve
biyokimyasal ihtisaslaşmanın düzeyi, topraktaki organik substratların
çeşitliliği ve karmaşıklığı ile ilgilidir. Bu durum toprak habitatında çok
sayıda ekolojik nişin varlığını mümkün kılmaktadır. İstisnaları olmak
koşulu ile toprak mikroorganizmaları rekabetçi olmaktan çok, birlikte
davranış içinde bulunmaktadırlar. Rekabetin pratik önemi azot
fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış. konusunda görüleceği
gibi, baklagil bitkilerinin aşılanmasında kullanılan nodülHata! Yer
işareti tanımlanmamış. oluşturucu kültür RhizobiumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. soyları ile toprakta bulunan doğal Rhizobium florası
arasındaki rekabette ortaya çıkmaktadır. Daha rekabetçi olan soylar, bitki
kılcal köklerini daha yoğun bir şekilde etkilemekte (enfeksiyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış.) ve daha yüksek oranda nodül oluşturma
olasılığına kavuşmaktadırlar. Şayet oluşturulan nodüller toprakta yaşayan
ve azot fikse etme yeteneği zayıf olan etkisiz türlerce gerçekleştiriliyorsa
aşılamanın değeri kalmadığı gibi, baklagiller kök-nodül simbiyozundan
yararlanamamaktadırlar. Bu durumun ekonomik boyutu ise çok önemli
olmaktadır.
7.1.2. Zıt Etkileşim (Antagonizm)
Besince zengin bir agarHata! Yer işareti tanımlanmamış. plak
üzerine seyreltik bir toprak süspansiyonu ile aşılama yapıldığında uygun
bir inkübasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. süresi sonunda agar
yüzeyinde çok yakın ilişki durumunda pek çok bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış., aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. kolonileri gelişir. Bu koloniler
içinde bazılarının çevrelerinde diğer organizmaların gelişmediği temiz
bölgeler dikkati çeker. Bu tür kolonilerin etrafını çeviren bu açık bölge o
organizma kolonisinin oluşturduğu antibiyotikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. maddeler ile ilgilidir. Antibiyotik bir organizma
tarafından oluşturulan ve düşük kosantrasyonlarında diğer organizmaların
gelişmelerini engelleyen maddelerdir. İşte bu tür metabolitlerHata! Yer
işareti tanımlanmamış. salgılanması yolu ile bir türün diğer bir türü
188
engellemesi ile sonuçlanan etkileşim amensalizmHata! Yer işareti
tanımlanmamış., etkileşim her iki tür organizmayı da olumsuz etkiliyorsa
antagonizmHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak tanımlanır.
Antibiyotik üretimi ile oluşturulan ektileşim bazen antibiyosizHata! Yer
işareti tanımlanmamış. olarak da tanımlanmaktadır. Mikroorganizmalar
toprak çevresine çeşitli metabolitler salgılarlar. Bazı mikrobiyal salgılar
diğer organizmalarca gelişim faktörü veya enerji sağlayıcı substratHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve besin maddesi olarak kullanılabilir.
Antibiyotik üretimi ise bu konuda özelleşmiş organizma gruplarınca
oluşturulan ve rekabette işleyen en önemli mekanizmalardan biridir.
Ancak toprakta gözlenen zıt ektilerin tümü antibiyosiz ile ilgili
olmayabilir. Topraklar yüksek derişimlerde bazı organizmalara
toksikHata! Yer işareti tanımlanmamış. etki yapan biyolojik orijinli
birçok bileşik içermektedir. Mikrobiyal metabolizma sırasında ara ürün
olarak oluşan bazı organik asitlerHata! Yer işareti tanımlanmamış.
veya oluşan CO2'in lokal etkileri örnek olarak verilebilir. Yine, alkali
topraklarda mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. sonucu
oluşan amonyakHata! Yer işareti tanımlanmamış., nitrobacter'leri
önemli düzeyde engeller. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan nitritHata!
Yer işareti tanımlanmamış. birikmesi diğer mikroplar ve hatta bitki
gelişimi için olumsuzluk faktörlerindendir. Bazı bitki dokularının
ayrışma ürünü olarak ortaya çıkan reçineler, tanenler ve fenol bileşikleri
de mikroorganizmalara toksik etki yapan maddelerdir.
Bütün bu sayılan mikrobiyal metabolizma ürün ve yan ürünlerinin
antibiyotiklerden farklı olarak etki gösterebilmeleri için ortamda yüksek
derişimde bulunmaları gerekmektedir.
Topraktan izole edilen bir çok organizma, laboratuvar
koşullarında antibiyotikHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşturmaktadır. Aktinomisetler, özellikle streptomisetler önemli
antibiyotik üreticisidirler. StreptomisinHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
kloramfenikolHata! Yer işareti tanımlanmamış., sikloheksimidHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve klor-tetrasiklinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bileşikleri aktinomisetler tarafından oluşturulmaktadır.
Endüstriyel antibiyotik üretiminde kullanılan en önemli aktinomisetler
topraktan izole edilmektedir. Antibiyosiz olayı genellikle Streptomycetes
izolatlarında yaygın olmakla birlikte, çeşitli Nocardia ve
Micromonospora suşları da aktiftir. Antibiyotik üreten bakteriler
arasında Bacillus türleri ve Pseudomonas suşları sayılabilir. Bunlar
189
pyocyanin ve ilgili bileşikleri salgılarlar. Mantarlar içinde ise
PenicilliumHata! Yer işareti tanımlanmamış., Trichoderma, Aspergillus
ve Fusarium önemli antibiyotik üretici türlerdir. Alg ve protozoaHata!
Yer işareti tanımlanmamış. organizmalarında antibiyosiz olayı
gözlenmemiştir.
Antibiyotikler, duyarlı mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve aktinomisetleri engelleme
veya öldürmede etkilidir. Pek çok mikroorganizma, kültür ortamlarında
birden fazla toksikHata! Yer işareti tanımlanmamış. metabolit
üretmektedir. Bunların herbiri farklı organizma grupları üzerinde etkili
olabilmektedir.
Antibiyosiz'in aşağıda belirtilen beş faktör nedeniyle toprak
komünitelerinin bileşimini regüle eden ana faktör olduğuna karşı
düşünceler bulunmaktadır.
a. Aktif kültürlerin uygun yaşam koşullarını sağlamada antibiyotikHata!
Yer işareti tanımlanmamış. üretim yeteneğinde olduklarına dair bir
bulgu yoktur. Toksin sentezleyici organizmalar rekabetHata! Yer
işareti tanımlanmamış. avantajlarına karşın, zararsız
mikroorganizmalardan daha fazla yaygınlık göstermezler.
b. Topraktaki hakim türler arasında onların antibiyotiğe direnç veya
duyarlılıkları arasında bir ilişki saptanamamıştır.
c. Toprak ekosisteminde yabancı mikroorganizmaların toprakta hızlı bir
şekilde ortamdan kaybolmaları, genellikle bunlara karşı toksin
oluşturma etkisi ile ilgili bulunmamaktadır.
d. Doğal niteliklerini koruyan topraklara antibiyotikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. üreten organizmalar ilave edildiğinde, etkili madde
(toksin, antibiyotik) nin sentezi saptanamamaktadır ve çoğunlukla
aşılama populasyonu ölmektedir. Söz konusu organizmalar sterilHata!
Yer işareti tanımlanmamış. toprağa aşılandığında, bazı
antibiyotiklerin sentezlendiği saptanmıştır.
e. Toprağa verilen veya toprakta oluşan antibiyotikler, inaktif duruma
geçebilirler; bunda etkili olan mekanizmalar adsorpsiyon, kimyasal
reaksiyonlar veya biyolojik ayrışma olabilir.
Bu gözlemlere dayanılarak antibiyotiklerin aktif organizmalarca
küçük bir alanda kullanılan bir güç olduğu ve serbest bırakılışlarından bir
müddet sonra hızlı bir şekilde kimyasal ve biyolojik olarak aktivitelerini
190
kaybettikleri anlaşılmaktadır. Antibiyotik üreten organizma kolonilerinin
etrafındaki temiz bölgenin yoğun bir organizma bileşimi içermesi, bu
mekanizmanın ekolojik bir öneme sahip olmaktan çok, lokal bir ilişki
olduğunu göstermektedir.
Bütün antibiyotikler özel bir etki gücüne sahiptir. Bazı
antibiyotikler geniş spektrumlu olabilirler. Örneğin streptomycin gram
pozitif ve negatif bakterilerle aktinomisetlere karşı etkilidir. Diğer
antibiyotikHata! Yer işareti tanımlanmamış. türleri sınırlı bir spektrum
gösterirler. Örneğin viomycin esas olarak Mycobacterium türlerine karşı
aktiftir. Yaklaşık kırk yıldan fazla bir sürede, toprak
mikroorganizmalarının laboratuvar kültürlerinde yüzlerce antibiyotik
bulunmuştur. Bunların bazıları mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve bakterilere fakat çoğunluğu aktinomisetlere ait
bulunmaktadır (Çizelge 7.1 ).
Çizelge 7.1 . Bazı çok bilinen antibiyotikleri üreten mikro organizmalar
Organizma Antibiyotik
Streptomyces antibioticus Actinomycin
S.erythraeus Erythromycin
S.fradie Neomycin
S.griseus Streptomycin
S.niveus Novobiocin
Bacillus polymyxa Polymixin
PenicilliumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. chrysogenum
Penicillin
191
Şekil 7.3. Antibiyotik salgılanması yolu ile antagonistik etki Antibiyosiz) a.Büyük
organizma: Motierella pusilla, b. Küçük organizma: Lactaricus sp.
7.1.3. Mantar gelişiminin engellenmesi (Fungistasis)
Antibiyosiz olayının mikro ölçekli ve geçici bir etkileşim olduğu
anlaşılmaktadır, çünkü bir çok antibiyotikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. toprağın kolloidalHata! Yer işareti tanımlanmamış.
yüzeylerinde adsorplanarak veya toprak canlılarının biyolojik ayrıştırması
sonucu, süratle toprakta aktivitesini kaybetmektedir. Bu etki yanında
topraklarda çok daha geniş kapsamlı ve daha sürekli olan bir etki
mycostasis veya fungistasis olarak bilinen mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. inhibeHata! Yer işareti tanımlanmamış. edici
özelliktir. Fungistatik madde mantar gelişmesini engelleyen, fakat
mantarı öldürmeyen niteliktedir. Bu maddelerin neler olduğu tam olarak
bilinmemekle birlikte suda çözünen, uçucu veya uçucu olmayan ve
sıcaklıkla aktivitesini kaybeden toksinlerdir. Bu maddelerin mikrobiyal
kökenli olduğu düşünülmektedir. Fungistasis olayı Dobbs ve Hinson
tarafından ilk kez araştırılmıştır. Deneyde selofan katları arasında
PenicilliumHata! Yer işareti tanımlanmamış. frequentans sporları
toprağa gömülmüş ve çimlenme özellikleri ile engelleyici madde
nitelikleri araştırılmıştır.
Mantarların tümü fungistasis olayına karşı duyarlı değildir ve bu
olayın etkisinin glikozHata! Yer işareti tanımlanmamış. türünden bir
karbon kaynağının ilavesi ile giderilebildiği saptanmıştır.
Topraklarda mikrobiyal kökenli antibiyotikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve toksinlerin dışında, doğal populasyonların
aktivitesine zarar veren mikrobiyal ürünler de bulunmaktadır. Çoğunluğu
basit nitelikli olan bu metabolitlerHata! Yer işareti tanımlanmamış.
şunlardır: Karbondioksit, amonyakHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
192
nitritHata! Yer işareti tanımlanmamış., etilen ve kükürt bileşikleridir.
Örneğin % 2 çoğunluk % 1'den az CO2 düzeylerinde çeşitli mantarlarda
konidial çimlenme, sporlaşma ve miselHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gelişimi etkilenmektedir ve bu düzeydeki karbondioksit
tarla koşullarında oldukça yaygındır.
Diğer taraftan amonyakHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Nitrobacter'ler için etkili bir inhibitördür. Ayrıca azotça zengin bitki
dokularının ayrışması sırasında oluşan amonyak bazı mantarHata! Yer
işareti tanımlanmamış. türlerini de baskı altına alabilmektedir. Bunlara
ilave olarak H2S, metanHata! Yer işareti tanımlanmamış., tiyol, dimetil
sülfidHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve diğer uçucu kükürt
bileşikleri bir grup populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
aktiviteleri engellemektedir.
7.1.4. Avcılık (Predasyon ve parazitizm)
Antagonizmanın bu şeklinde, bir organizma diğerleri tarafından
enerji ve madde kaynağı olarak tüketilir. Predasyon olarak tanımlanan bu
olay, doğadaki mikrobiyal dünyada yürüyen en dramatik ilişkilerden biri
sayılabilir. Örneğin bakterilerin predatörleri protozoalar olup beslenme
amacı ile milyonlarcası tüketilir ve bu yol ile bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. populasyonları önemli düzeyde etkilenir. Mikrobiyal
dünyada protozoalar gibi fagotrofikHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(yutucu) predatörler oldukça nadir bulunur. Bakteri, algHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve mantarların büyük çoğunluğu predatör olarak
tanımlanmaz, zira hücre duvarı katı partiküllerin girişini engeller. Ancak
mantarlar içinde nematodları tuzak kurarak yakalayan predatör türlerin
varlığı ilginçtir.
Parazitizm bir organizmanın diğer organizmayı hem
substratHata! Yer işareti tanımlanmamış. kaynağı, hem de
habitatHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak kullanması olup, bu
özelliği ile predasyondan ayrılır, çünkü predatör organizma serbest
yaşamak ve avından besin ve enerji kaynağı olarak yararlanmak
eğilimindedir. Bakteriyofajların bakterileri çözmesi olayı parazitik
bir etkidir. Topraklarda çok bulunan virüsHata! Yer işareti
tanımlanmamış. benzeri flagellumlu bir bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olan BdellovibrioHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bakteri yüzeylerine saldırarak onların çözülmesine etken olur, özellikle
193
gram-negatifHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakteriler bu organizma
için uygun avlardır. Bu predatörlerin dışında toprakta bakterilerden
beslenen diğer organizmalar MyxobacterHata! Yer işareti
tanımlanmamış.'ler ve sıvaşıcı küflerdir. Bu her iki predatör grup da,
işlenen topraklarda yaygın olarak bulunurlar. Myxobacter yalnızca
bakterilerle değil, bunun yanında algHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve mayalar ile de beslenir.
7. 2. Olumlu Etkileşimler
7.2.1. Komensalizm (commensalism): Birlikte bulunma
Genellikle farklı türlere ait organizmalar arasında gözlenen bir
ilişki türüdür. Bu olayda ilişkideki türlerden biri yarar sağladığı halde,
diğer tür herhangi bir etki almaz.
Bitki kalıntılarında kolonize olan öncü organizmalar kompleks
organik bileşikleri ayrıştırırlar, böylece serbest duruma getirdikleri
maddeler veya ürünler, ikincil olarak kolonize olan organizmalara
substratHata! Yer işareti tanımlanmamış. görevi yapar, örneğin
selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ayrıştıran mantarlar ile şeker
ayrıştıran mantarlar arasındaki ilişki bu türdendir. Yine selülotik
mantarların çeşitli organik asitleri üretmeleri, selülotik olmayan bir çok
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve mantara karbon kaynağı
olarak görev yapar. İkinci tip komensal ilişki bir çok mikroorganizmanın
gereksinim duyduğu gelişim faktörleri ile ilgili olarak gözlenir. Bir çok
bakteri saf kültürlerde suda çözünür B-vitaminlerini ve amino asitleri
bulamadıkları durumda gelişememektedirler. Doğada mikroorganizmalar
bu tür gelişim faktörlerini diğer organizma salgılarından ve bitki
köklerinden sağlarlar. Bu tür bakterilerin topraklarda yaygın olarak
bulunması, komensal etkileşimi, toprak mikroflorasının bileşimini
oluşturan ana biyolojik etkilerden biri yapmaktadır. Bakteriyal
deaminizasyon reaksiyonları ile amino asitlerden NH4+iyonlarının serbest
bırakılması Nitrosomonas bakterisi için enerji kaynağı olarak hizmet
eder. Bu bakterinin oluşturduğu nitritler ise Nitrobacter için substrat
oluşturur.
Kükürt, karbon ve azotun değişimlerinin çoğu, diğerlerince enerji
ve besin kaynağı olarak kullanılabilecek maddelerin bazı mikroplarca
üretilmesidir. Bütün bunlar komensalizme yaygın örneklerdir.
194
Komensalizme başka örnekler vermek de mümkündür. Örneğin
fiziksel değişimlerin bazı organizmalarca gerçekleştirilmesi, aynı çevrede
farklı türden organizmaların gelişmesine olanak sağlar. Topraktaki
aerobHata! Yer işareti tanımlanmamış. mikroorganizmaların aktivitesi
sonucu toprak redoksHata! Yer işareti tanımlanmamış. potansiyelinin
azalması bu çevrede anaerobikHata! Yer işareti tanımlanmamış.
organizmaların gelişmesini sağlar. Bu olay obligat anaerob olan
Clostridium sp.’nin genel olarak aerob bir çevre olan toprakta nasıl
gelişebildiğini açıklamaktadır.
7.2.2. Mutualizm (Karşılıklı zorunlu yararlanma)
Mutualistik ilişki toprak ekosisteminde beslenme bakımından
büyük önemi olan bir etkileşim şeklidir. Bu etkileşim için en iyi örnekler
bitki köklerinde yaşayan mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
mantarları ile bitki simbiyozu ve azot fikse eden RhizobiumHata! Yer
işareti tanımlanmamış. bakterileri ile baklagil kökleri arasındaki
simbiyotik işbirliği ile yine aktinomisetler ile yüksek bitkilerin
oluşturduğu simbiyozdur.
Toprak ekosisteminde mutualistik ilişki türleri çok çeşitlidir.
Yüksek bitkiler ve mikroorganizmalar yanında iki mikroorganizma veya
faunaHata! Yer işareti tanımlanmamış.-mikroorganizma ilişkileri
mutualistik tarz gösterebilir. Hayvanlar ile simbiyotik yaşayan pek çok
mikroorganizma bulunmaktadır. Özellikle Coleoptera, Diptera ve
Hymenoptera larvalarının toprakta bulunduğu dönemde bu ilişki tarzı
söz konusudur. Bu ortaklık mutualistik ilişkiler içinde en az sürekli
olanlardandır. Bazı sindirim sistemi bakterileri, hayvanların besin olarak
tükettikleri selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve kitinHata! Yer
işareti tanımlanmamış. maddeleri ile bunların ayrışma ürünlerini
sindirme ve ayrıştırma kapasitesine sahiptir. Hayvanların sindirim
sistemlerinde bulunan mikroorganizmalar büyük bir enzimHata! Yer
işareti tanımlanmamış. potansiyeline sahiptir.
Mutualistik ilişkinin iki mikrop arasında olmasına en iyi örnek
Streptococcus feacalis ve Lactobacillus arabinosis arasındaki ilişki
tarzıdır. Bu iki organizma bir arada bulunduklarında gelişebildikleri halde
ayrı ayrı gelişmeleri mümkün olmamaktadır. Bunun nedeni S.feacalis'in
gelişim faktörü olarak folik asidi, diğer mikroorganizmanın ise, fenil
alanin'i gereksinmeleridir. İki organizma birarada bulunduğunda
195
streptococcus fenil alanin sentezleyip salgılamakta, lactobacillus ise folik
asit sentezlemekte ve birbirlerinin gelişim faktörü gereksinmesini
karşılamaktadırlar.
Yaygın mutualistik simbiyozun mükemmel bir örneği de
likenlerdir. Alg ve mantarların oluşturduğu birlik geniş ölçüde
morfolojikHata! Yer işareti tanımlanmamış. bir adaptasyon ile
sonuçlanmıştır. Bu simbiyozda algHata! Yer işareti tanımlanmamış.
mantara enerji kaynağı oluşturacak karbon bileşikleri ile vitaminleri,
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. üye de mineral madde ve suyu
sağlamaktadır. Bazı likenHata! Yer işareti tanımlanmamış. türleri, N2
fikse yeteneğinde olan mavi yeşil algleri içerirler. Bu şekilde tutulan
azotun bir kısmı mantar gelişmesi için değerlendirilir. Bilinen 17 000 tür
likenin yalnızca bir kaçı birden fazla alg veya mantar bulundurmaktadır.
Çevre koşullarına oldukça dirençli olan bu simbiyotik organizma, hava
kirliliğine karşı oldukça duyarlıdır ve bu nedenle yerleşim alanları
etrafında nadiren bulunurlar. Bu canlıların kirli atmosfere olan
duyarlılığı, onların besin maddeleri ile birlikte kirletici maddeleri
doğrudan yağmur suyundan absorblamaları ve böylece toksikHata! Yer
işareti tanımlanmamış. maddelerin süratle letal doza ulaşması şeklinde
yorumlanabilir.
7.2.3.ProtokoperasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(zorunlu olmayan karşılıklı yararlanma)
Protokoperasyon olayında, etkileşimde bulunan her iki türün
bireyleri birbirlerinden yararlanırlar, fakat yaşamlarının devam
edebilmesi için işbirliği zorunlu değildir. Azotobacter cinsinden
bakteriler, havanın serbest azotunu bağlayabilme yeteneğindedir. Ancak
saf kültürde geliştirildiklerinde en uygun substratlar basit organik
bileşiklerdir. Jensen ve Svaby, selülozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ayrıştıran organizmaların varlığı halinde,
azotobakterlerin bu ayrışma ürünlerinden yararlandığını ve N2 fiksasyonu
yaptıklarını gözlemlemişlerdir. Çünkü bu olayda selülotik
mikroorganizmalar selülozu polisakkaritlerden basit şeker ve organik
asitlere çevirmekte ve bu maddelerden azotobacterler substratHata! Yer
işareti tanımlanmamış. olarak yararlanmaktadırlar. Bu tür bir birlik her
iki üye içinde zorunlu olmayıp, ilişki bir protokooperasyon olarak
tanımlanmaktadır.
196
Beslenme bakımından protokooperatif ilişki kültür ortamında da
gözlenebilir. Örneğin nikotinik asit ve biyotin içermeyen bir besin
ortamında Proteus vulgaris ve Bacillus polmyxa bakterileri
gelişemezler. Çünkü bu organizmalardan birincisi nikotinik asit, ikincisi
ise biotini gelişme faktörü olarak mutlak gereksinir. Aynı besin
ortamında karışık kültür halinde geliştirilen bu organizmalar, adı geçen
vitaminleri sentezleyerek birbirlerinin yararlanmasını ve gelişmelerini
sağlarlar.
8.
197
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak TOPRAK FAUNASI
Topraklarda mikrofloraHata! Yer işareti tanımlanmamış.
yanında zengin bir faunaHata! Yer işareti tanımlanmamış. komünitesi
bulunmaktadır. Toprak faunası, kapsadığı canlıların boyutlarına ve hücre
organizasyonuna göre mikro, meso, makro ve mega fauna olmak üzere
çeşitli gruplara ayrılmaktadır.
Toprak hayvanları için iki ana habitatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. vardır. Bunlardan birincisi akvatik (su ile dolu olan
toprak gözenekleri ve toprak partiktüllerinin etrafını saran nem katmanı),
ikincisi ise karasal habitattır. Toprak hayvanlarını çeşitli özelliklerine
göre sınıflamak mümkündür. Örneğin habitat tercihleri, beslenme
şekilleri, hareket özellikleri veya boyutlarına göre sınıflama yapılabilir.
Büyüklük kriteri kullanılarak toprak faunası şu sınıflara
ayrılabilir;
a. Mikro faunaHata! Yer işareti tanımlanmamış.: 200 m'den küçük
hayvanlar bu grup içinde yer alır.
b. Mesofauna: 200 m-10 mm boyutundaki hayvanlar. Nematodların
çoğu, rotiferler ve çeşitli gruplara ait üyeler bu grupta bulunur.
c. Makrofauna: cm ile ölçülebilen hayvanlar olup, yer solucanları,
salyangoz ve arthropod grupları ile bazı omurgalılar.
d. Megafauna: Toprakta barınan bazı memeli hayvanlar.
Bu grupta yer alan faunaHata! Yer işareti tanımlanmamış. tek
hücreli protozoalar ile çok hücreli toprak hayvanları şeklinde iki ayrı alt
şube oluşturmaktadırlar. Buna göre toprak faunası, ilkel tek hücreli
canlılardan, gelişmiş çok hücreli varlıklara kadar çok değişik organizma
gruplarını içerir. Burada yalnızca toprakta yaygın olan ve aktiviteleri ile
toprak ekosisteminde önemli işlevler yürüten toprak faunası üzerinde
durulacaktır.
198
8. 1. Protozoa
Bu grupta yer alan tek hücreli, çoğunluk fotosentetik olmayan
canlılar yüksek protistlerHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak
tanımlanan ökaryotik hücreli organizmalardır. Protozoalar içinde
hayvanlarda parazitHata! Yer işareti tanımlanmamış. olan ve malarya
gibi önemli hastalıklara neden olan türler olduğu gibi, yüksek
organizmalar ile mutualistik ilişki içinde yaşayan diğer çeşitler de
bulunur. Örneğin bazı flagellatlarHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
termitlerin sindirim sisteminde yaşar ve bu böceklerin odun dokuları
sindirmesinde önemli rol oynarlar. Serbest yaşayan protozoaHata! Yer
işareti tanımlanmamış. türleri toprak, tatlı su ve deniz ortamında
yaygındır.
Bu organizmalar hareket etme düzenlerine göre çeşitli gruplara
ayrılırlar. Toprakta farklı bir yüz türünün yaşadığı bilinen protozoaların
yaşam işlevleri, organelHata! Yer işareti tanımlanmamış. adı verilen
organ benzeri hücre kısımları ile gerçekleştirilir. Bu organizmalar toprak
kümelerinin etrafındaki su filmi katmanında, kısmen su ile dolu
gözeneklerde gelişirler. Çevre koşullarının olumsuz olduğu dönemlerde,
örneğin kuraklıkta, kistHata! Yer işareti tanımlanmamış. (cyst) adı
verilen dayanıklı formlar oluştururlar.
Protozoalar dört grup altında toplanabilir.
A. AmoebaeHata! Yer işareti tanımlanmamış. (Sarcodina: Kök
Ayaklılar- Rhizopoda)
Bu grup altında toplanan organizmalar sitoplazmanın parmak
benzeri oluşumları ile, yayılma yolu ile hareket ederler ve bu nedenle kök
ayaklılar olarakta tanımlanırlar (Şekil 8.1, 8.2). En tanınmış üyeleri,
i. Amoebina
ii. Testaceae
Bu grupta ayrıca akvatik sisteme adapte olan güneş hayvancıkları
(Heliozoa), Foraminiferler ve Radiolaria'lar bulunur.
Amipler genellikle bakteriler, algler ve diatomeler ile beslenirler.
Bazen mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. hifleri
absorlanırsa da bunlar nadiren özümlenir.
199
Testaceae familyasına ait olan organizmalar kabuklu amipler
olup, bunlar da genellikle bakterilerle beslenirler.
200
Şekil 8.1 . Toprakta bulunan protozoaHata! Yer işareti tanımlanmamış. türleri
201
Şekil 8.2. Toprak protozoalarından örnekler, amipHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(Amoeba discoides).
B. Flagellatlar (Mastigophora: Kamçılı Hayvancıklar)
Bu gruptaki organizmalar bir veya daha fazla sayıda flagellum
olarak tanımlanan uzun ince organlar ile hareket ederler. Yapı olarak
flagellum ile ciliaHata! Yer işareti tanımlanmamış. benzer nitelikte
organellerdir. Temelde bunları ayıran özellik nisbeten daha uzun yapıda
olmalarıdır. Flagellatlarda iki ayrı gruptan söz edilebilir.
i. Phytoflagellatlar: Yeşil, sarı veya kahverenkli olup, üst toprak
katlarında ototrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. formlar halinde
bulunurlar.
ii. Zooflagellatlar: Topraklarda çokça bulunan heterotrofHata!
Yer işareti tanımlanmamış. organizmalardır. Bunlar bakteriler ile
beslendikleri gibi, çözünmüş organik maddelerden de yararlanırlar. Bir
gram toprakta 103-105 adet flagellatHata! Yer işareti tanımlanmamış.
saptanabilmektedir. Bulundukları etkin toprak derinliği en fazla 15’cm
dir. Toprakta ve yaprak döküntü katmanında saptanan yaygın türler
şunlardır;
a. Monas vivipara
b. Polytoma uvella
c. Çeşitli Bodo türleri
Mastigophora içinde dört önemli familya bulunmaktadır. Bunlar;
Chrysomonadina
Bu familyada Monas, Euglenoida, Astasia cinsleri tanımlanır.
Phytomonadina
Bu familyadaki önemli cinsler Chlamydomonas, Polytoma'dır.
Protomonadina
Bu familya üyeleri içinde Bodo, Cercoboda, Cercomonas sayılabilir.
Polymastigina
Tetramitus ve Hexamitus önemli cinslerdir.
Küçük, serbest yaşayan flagellatların büyük kısmı
Protomonadina grubuna dahildir. Polymastigina grubunda yer alan
202
türler ise çoğunlukla termitler gibi toprak hayvanlarının sindirim
sistemlerinde bulunurlar.
C. CiliataHata! Yer işareti tanımlanmamış. (İnfusoria:
Kirpikliler)
Yapı bakımından çok gelişmiş tek gözeli canlılardır. Bazı türleri
gözle görülebilecek kadar büyük olabilirler. Üzerleri ciliaHata! Yer
işareti tanımlanmamış. adı verilen kirpik benzeri organeller ile kaplıdır.
(Şekil 8.3). Tarla ve çayır topraklarında her bir gram toprakta 1000' den
az sayıda, orman topraklarında ise 1000'den fazla sayıda bulunurlar.
Boyları 10 ile 80 m arasında değişir. Su ortamında yaşayan türleri daha
iri olup 2 mm boyutunda olanlar saptanmıştır. Bu grupta yer alan bazı
yaygın türler ColpodaHata! Yer işareti tanımlanmamış., Stylonychia,
MytilusHata! Yer işareti tanımlanmamış. sayılabilir.
Ciliatlar bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış., algHata!
Yer işareti tanımlanmamış., kısmen mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve mantar sporlarını besin maddesi olarak
kullanmaktadırlar. Aktinomisetler genel olarak kuvvetli
antagonistik etkileri nedeniyle uygun bir besin oluşturmazlar.
Araştırmalara göre pigmentHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturan
bakterilerin nitelikleri protozoalar tarafından tercih edilmelerinde rol
oynamaktadır. Örneğin pigment oluşturmayan bakterilerin % 71'i sarı,
turuncu ve kahverengi, pigment oluşturanların % 75'i ciliatlar tarafından
tüketildiği halde, menekşe, mavi ve yeşil pigment oluşturan türlerin %7'si
besin olarak kullanılmaktadır. Bunun nedeni pigmentlerin toksikHata!
Yer işareti tanımlanmamış. özellik oluşturabilmesinden
kaynaklanmaktadır. Benzer özellikler flagellatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve amipler içinde saptanmıştır.
Amipler tarafından besin seçiminde bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. büyüklüğü ve yüzey nitelikleri (fiziksel özellikler)
pigmentHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşumu gibi kimyasal
özelliklerden önde gelmektedir.
D. SporozoaHata! Yer işareti tanımlanmamış. (Telospirida)
203
Bu grupta yer alan türler ozmotik beslenen türdendir. Diğer bir
deyimle,beslenme tüm hücre yüzeyi ile ozmotik olarak yapılır. Özel bir
yutak sistemi bulunmaz. Bu organizmalar genellikle yer solucanları veya
chilopodlar gibi toprak canlılarının sindirim sistemlerinde parazitik
yaşayan organizmalardır.
204
Şekil 8.3. Toprak protozoalarından örnekler a. Amip (Amoeba discoides)
b. Ciliata
8.1.1. Protozoaların ekolojileri ve rolleri
Protozoalar, toprağın mikro hayvan varlığının çeşit ve sayı
bakımından en zengin gruplarından birini oluştururlar. Biyokütle olarak
25 kg da-1 toprak olup sayıları mevsimlere ve hatta günlere göre azalıp
çoğalabilir. Genel olarak kar erimelerinden sonra ilkbaharda en yüksek
düzeydedirler. Yaz ve sonbahar döneminde topraktaki sayıları ancak
yoğun yağışlardan sonra artar. Protozoalar, toprağın özellikle 15’cm lik
üst kısmında yaygın olmakla birlikte, kurak bölgelerde ve özellikle fakir,
kumlu topraklarda çok derinlerde bulunurlar. Toprak organik maddesi
arttıkça protozoaların (özellikle amiplerin) sayıları artar.
Protozoaların çoğu heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
beslenme özelliği gösterir. Genellikle algHata! Yer işareti
tanımlanmamış., bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve kendi
cinslerinin küçük formları ile beslenirler. OtotrofHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yeşil protozolar, yeşil algler ile simbiyozHata! Yer
işareti tanımlanmamış. oluşturabilir. Saprofit yaşayan grupları da
bulunmaktadır. Bunlardan kamçılı olanlar, çözülmüş organik maddeler
ile beslenirler. Bir çok hayvan ve insan hastalıklarının nedenleri
protozoaHata! Yer işareti tanımlanmamış. enfeksiyonlarıdır.
Protozoların yaşam döngülerinde aktif ve durağan dönemler
bulunmaktadır. Aktif olmadıkları dönemde dış kısımları kalın ve
koruyucu bir doku ile sarılır, böylece kuraklık, yüksek sıcaklık v.d
olumsuz koşullara karşı dayanım kazanırlar. Protozoaların bir çoğu az
nemli veya asit koşullu topraklarda da gelişebilir. Fakat optimum sıcaklık
istekleri 18-22 C ve nötral pH düzeyleridir.
Protozoalardan özellikle infusoria ve amipler bakterilerle
beslendiğinden, topraktaki bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
populasyonları üzerine kontrol edici özellik gösterirler. Şayet toprakta
205
patojenHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakteriler varsa protozoaların
aktiviteleri yararlı olabilir. Ancak mikroorganizmaların besin olarak
kullanılabilirliği onların kültürel koşullarına ve taksonomik statülerine
bağlıdır.
Kapsül oluşturan bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
formları diğerlerinden daha az "yenilen" organizmalardır. Genel olarak
protozoaHata! Yer işareti tanımlanmamış. beslenmesinde hızlı gelişen
zymogenik organizmalar, yavaş gelişen otoktonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. mikrofloradan daha fazla tercih edilmektedir. Zymogen
mikrofloraHata! Yer işareti tanımlanmamış. göreceli olarak besin
maddelerince zengin mikrohabitatlarda bulunmaktadır. Örneğin
rizosferHata! Yer işareti tanımlanmamış. bölgesi veya hayvanların
sindirim sistemi gibi ve bu habitatlar büyük protozoa populasyonlarını da
içermektedir. Aşağıda verilmiş olan sınıflama da, alt kısma gidildikçe
tüketimi azalan mikroorganizmaları tanımlanmaktadır.
l. Bakteri: Pseudomonodaceae ve Enterobacteriaceae
Mayalar: Rhdotorula, Saccharomyces, Kloeckera
2. Bakteri: Chromobacter ve Arthrobacter
3. Bakteri:Bacillus, Nocardia (bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. benzeri formlar)
Mayalar: Hansenula, Pichia, Crytococcus ve Candida
4. Bakteri: Mycobacterium, Cytophaga
Mantar : Bir kaç miselli form
5. Bakteri: Filamentli Nocardia
Alg : Bazı türler
6. Aktinomisetler: Mantar misellerinin çoğu, algler.
Toprak protozoaları populasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yoğunlukları ve biyokütleleri ile toprağın önemli bir
biyolojik fraksiyonu olup, organik madde döngüsüne dolaylı fakat önemli
etkide bulunurlar. Bu organizmaların bakteriler üzerine olan predatör
etkisi, bakteriyal biyokütlede organik dokuda bağlı tutulan besin
elementlerinin hızlı bir şekilde madde döngüsüne katılmasını sağlar.
Tribe (1967)'ın bulgularına göre hafif bünyeli (kumlu) bir toprakta,
selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ayrışması sonrası yarayışlı
azot formlarının biyokütlede tutularak yarayışsız (immobilHata! Yer
işareti tanımlanmamış.) duruma geçmesi ve kısa zaman sonra ise bu
206
azot formlarının tekrar serbest kalması, bu ortamda aktivite gösteren
mikrofloraHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve mikrofaunanın-
özellikle protozoaların- süksesyonu (ardışıklığı) ile ilgilidir. Bulgulara
göre mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. populasyonlarının
gelişmesi ile görülen azot immobilizasyonundan sonra ortamda kısa bir
süre belirlenen serbest azot formları şu olaylarla ilgilidir:
i. Mantar misellerinin otoliziHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(kendiliğinden bozunma ve erime),
ii. Misellerin bakteriyoliziHata! Yer işareti tanımlanmamış. (bakteriler
tarafından çözünmesi),
iii. Testaceae benzeri protozoaların aktiviteleri ile amino- N'nin serbest
bırakılması.
Doyle ve Harding (1937) ciliatlardan Glaucoma pyriformis'in
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. bünyesinde bulunan organik
bağlı azotun büyük kısmını 6 saat içinde serbest hale geçirdiğini
saptamışlardır. Aynı protozoaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
cinsinin immobilHata! Yer işareti tanımlanmamış. durumda bulunan
fosfatların serbest bırakılmasını da süratlendirdiği belirlenmiştir. Çok asit
koşullarda, peatHata! Yer işareti tanımlanmamış., orman topraklarda
ve batak bölgelerde bakteri ve mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
aktivitesinin zayıf olması nedeniyle, bu gibi habitatlarda dominantHata!
Yer işareti tanımlanmamış. aktivitenin Testaceae ve Rhizopodlar
tarafından oluşturulduğu ve özellikle selülozlu dokuların
ayrıştırılmasında bu mikrofauna türlerinin madde döngüsünde etken
oldukları bilinmektedir.
8.2. Çok Hücreli Toprak Faunası
Metazoa olarakta tanımlanan çok hücreli toprak faunası içinde
meso- ve makrofauna grubundan çok farklı türlerde organizmalar yer alır.
Çok hücreli toprak hayvanları türsel ve bireysel zenginlik yönünden
orman ve çayır topraklarında yaygındırlar. Kültür topraklarındaki
amenajman yöntemleri ve kimyasal girdiler (gübre ve pestisidler)
faunaHata! Yer işareti tanımlanmamış. komünite ve populasyonlarını
önemli düzeyde etkilediğinden tarım topraklarında ekolojik katkıları en
az düzeydedir.
207
8.2.1. Toprak faunasının sınıflanması
Toprak faunası, farklı kriterlerin kullanılması ile değişik
şekillerde sınıflanabilir. En çok kullanılan kriterler şunlardır:
a. Toprakta barınma (bulunma) zamanı
b. Hayvanların habitatHata! Yer işareti tanımlanmamış. tercihi,
c. Beslenme yöntemleri,
d. Hareket özellikleri,
e. Büyüklükleri
Büyüklük durumlarına göre toprak faunasının sınıflaması
konunun ilk bölümünde verilmiştir. Toprak hayvanlarının toprak içinde
geçirdikleri zaman değişik olabilmektedir. Sürekli olarak toprakta
barınan türlerin yanında geçici olarak toprakta bulunan türler de
bulunmaktadır. Daha önce de tanımlanmış olduğu gibi toprak hayvanları
için iki ana mikrohabitat bulunmaktadır. Bunlardan birincisi suyla dolu
gözenekler ve agregatlar çevresindeki nemli film yüzeyleri olup bu kısım
akvatik bir mikro çevre olarak tanımlanabilir. İkincisi ise toprak
atmosferinin hakim olduğu boşluklar olup karasal mikro çevreyi
tanımlamaktadır.
Beslenme bakımından toprak hayvanları iki ana gruba ayrılabilir.
Canlı organizmalar ile beslenenler (biophagousHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) ve ölü dokularla beslenenler (saprohagousHata! Yer
işareti tanımlanmamış.) beslenme ilişkisi bakımından oluşturulan
sınıflardır.
Toprak hayvanlarının hareket özellikleri göz önünde
bulundurularak "aktif toprak kazıcı organizmalar" ile "kazıcı olmayanlar"
tanımları yapılabilir. Aktif kazıcı olmayan organizmalar toprak gözenek
sistemi veya mevcut kanallardan yararlanırlar.
Toprak hayvanlarının büyüklüklerine veya taksonomik ünitelere
göre sınıflama örnekleri Çizelge 8.1 ve Şekil 8.4’de verilmiştir.
208
MİKROFAUNA MEZOFAUNA MAKROFAUNA
Böcekler
Kolemboller
Araneide Chilopoda
Acari
Diplopoda
Insectivora
Tartigrada Isopoda
Rotifera Mollusca
Protozoa
Enchytraeidae
Nematoda Lumbricidae
0.02 0.04 0.08 0.16 0.32 0.64 1.3 2.6 5.2 10.4 20.8 41.6 83.2
Şekil 8.4. Toprak hayvanlarının büyüklüğe göre sınıflandırılması
Çizelge 8.1. Omurgasız toprak hayvanlarının genel toprak ve döküntü katı grupları
Filum Sınıf Alt sınıf Genel adı
Plathelminthes TurbellariaHat
a! Yer işareti
tanımlanmamış
.
Yassı kurtlar
Aschelminthes Nematoda
Rotifera
Nematodlar (yuvarlak kurtlar)
Rotatorlar
(tekerlek hayvanları)
Mollusca Gastropoda Pulmonata Salyangozlar
Annelida Oligochaeta Yer solucanları
Arthropoda Crustaceae Isopoda Tesbih böcekleri
209
Myriapoda Diplopoda
Chilopoda
Kırkayaklar
Kırkayaklar
Insecta
(Apterygota)
Collembola Yay kuyruklular
Insecta
(Pterygota)
Isoptera
Coleoptera
Diptera (larva)
Lepidoptera
Hymenoptera
Termitler
Kın kanatlılar
Çift kanatlı larvaları
Kelebekler
Karıncalar
Arachnida Scorpionidea
Araneida
Acarina(Acari)
Akrepler
Örümcekler
Akarlar
Bazı omurgalıların da toprak hayvanları sınıflamasında yer
almasına karşın, toprak faunasının büyük kısmı omurgasızlardan
meydana gelir. Protozoalardan sonra nematodlar sayıca en yaygın toprak
hayvanlarıdır. Ancak tür bakımından en zengin grubu arthropodlar
oluşturmaktadır.
İlkel Kurtlar
Bu gruba giren üyeler çok gözeli canlıların en basit yapı
gösterenleridir. Aktif toprak işleyicisi olmadıklarından toprak gövdesi
içinde bitki kökleri veya diğer canlıların daha önce oluşturdukları kanal
sistemlerinden yararlanarak hareket ederler. İlkel kurtlar içinde en bilinen
örnekler TurbellariaHata! Yer işareti tanımlanmamış. (yassı kurtlar),
Nematodlar (Kıl kurtları veya ipliksi solucanlar) ve Rotatorlar (döngü
hayvancıkları)'dır.
Yassı Kurtlar (TurbellariaHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
Plathelminthes filumu yalnızca çok iyi bilinen şerit kurtlar gibi
parazitleri içermeyip, serbest yaşayan yassı kurtları da kapsar. Bazı
TurbellariaHata! Yer işareti tanımlanmamış. grupları toprakta yaşar.
Bunlar verimli topraklarda ayrışmakta olan nemli yaprak döküntü
katmanında, özellikle tropikHata! Yer işareti tanımlanmamış. orman
topraklarında bulunurlar.
210
Toprakta yaşayan formları karnivor özellik göstermeleri yanında,
hortumsu ağız ve yutak yapıları nedeniyle toprak çözeltisi ve çamurları
içindeki organik parçacıkları özümleme yeteneğindedirler. Daha küçük
ve mikroskobikHata! Yer işareti tanımlanmamış. yapıda olanları ise
topraktaki su filmi içinde yaşamlarını sürdürür ve bazı verimli
topraklarda çok sayıda bulunurlar. Küçük yapılı olanları beslenme
bakımından mikrobivor, yani mikroorganizmalarla beslenme özelliği
gösterirler.
Rotifer'ler (RotatorHata! Yer işareti tanımlanmamış.=döngü
veya tekerlek hayvancıkları)
Rotatorlar, esas olarak nematodlar ile birlikte akvatik
organizmalardır. Bunlar toprakta yalnızca yeterli su varlığı koşulu ile
bulunur ve aktivite gösterirler. Orman topraklarının humusHata! Yer
işareti tanımlanmamış. veya döküntü katmanında yaygın olarak
bulunurlar. Populasyon yoğunlukları 105m-2 düzeyine ulaşabilir. Toprakta
yaşayan yüz kadar türü saptanmıştır. Genellikle 2 mm boyutuna kadar
büyük olabilirlerse de, toprakta bulunan tipleri 0.42-2 mm boyutlarında
bulunur. Bu organizmalar hayvansal kalıntılar, bitkisel döküntüler
yanında bazıları protozoaHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve algler ile
beslenir.
İlkel kurtlar (Scolecida) dalının yuvarlak kurtlar
(Aschelminthes) sınıfına giren bir takım olan bu canlılar, baş
kısımlarındaki kirpikli bir çelenk aracılığı ile döngü hareketleri yaparlar.
Ayrı eşeyli olup, uygun biyotoplarda sayıları üst 1’cm lik toprak katında
milyon adete kadar ulaşabilir.
Bu canlılar toprakta çok değişik besin maddelerini kullanabilirler.
Örneğin bazı predatör (avcı) olanlar küçük faunaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ile beslenirken, bir kısmı bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış., mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
algHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi mikroorganizmalar ile ve bir
kısmı da humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve ayrışmamış bitki
dokuları ile beslenirler.
Nematodlar (İplik Kurtları)
211
Onbinden fazla türü olduğu bilinen nematodların çoğunluğu
akvatik veya parazitik canlılar olup, 1000 kadarı gerçek toprak canlısıdır.
Toprak nematodlarının çoğunluğu mikroskobikHata! Yer işareti
tanımlanmamış., saydam, iğ benzeri canlılardır. Boyutları 0.4-2.0x0.02-
0.05 mm olup genellikle toprak profilinin üst 10 cm’lik kısmında
bulunurlar. Populasyon yoğunlukları 106m-2 düzeyindedir. Ancak çayır ve
orman topraklarında bu sayı 20.106-30.106m-2 düzeyine yükselebilir. Bu
canlılar özellikle bitki köklerinin yoğun olduğu yerlerde yüksek sayıda
bulunurlar. Hızlı üreme yeteneğinde olduklarından, yılda 5-6 generasyon
oluşturabilirler (Şekil 8.5).
Stöcki, serbest yaşayan nematodHata! Yer işareti
tanımlanmamış. faunasını, beslenme şekillerine göre aşağıda belirtilen
gruplar altında toplamaktadır.
a. Canlı bitki köklerinin özleri ile beslenenler,
b. Mantar algHata! Yer işareti tanımlanmamış. florası ile
beslenenler,
c. Bakteriler ile beslenenler,
d. Protozoa, Rotator ve diğer nematodlar ile beslenenler,
e. Çürümekte olan maddeler ile beslenenler.
Son grupta tanımlanan saprofitik nematodlar göreceli olarak
sayıca fazla ise de, tarımda oluşturdukları olumsuzluklar nedeniyle ilk
gruptaki nematodlar dikkati fazla çekmektedir. Bu grupta yer alan
nematodların belli türleri, bir çok bitkilerin köklerine girerek bitki öz
suyunu kullanma yanında bu yaralı kısımlardan bitki bünyesine olumsuz
etki yapan diğer mikroorganizmaların enfeksiyonuna neden olarak zararlı
olurlar. Örneğin Heterodora schacahtii, tehlikeli bir bitki paraziti olup,
pancar nematodu olarak tanınır ve "pancar yorgunluğu" olarak
tanımlanan hastalığa neden olur.
Nematodlar toprakların fiziksel özellikleri üzerine dikkat çekici
bir etki oluşturmazlar. Ancak topraktaki organik maddelerin ayrışma,
değişim ve oluşmasında önemli rol oynarlar.
212
Şekil 8.5 . Bir toprak nematodunun (dişi), Plectus granulosus, şekilsel görünümü
(Walwork, 1970)
8.2.2. Ekolojileri
Nematodların bireysel kütlesi 0.1-0.3 g arasında değişmektedir.
Ancak Dorylaimus gibi büyük türlerde ağırlık 56 g düzeyine
ulaşabilmektedir. Çeşitli biyotoplarda saptanan nematodHata! Yer
işareti tanımlanmamış. biyokütleleri aşağıda verilmiştir;
Tarla toprakları 1 g milyon adet-1,
213
Mineral topraklardaki çayır arazilerde 1 g milyon adet-1,
Ham humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. topraklar, 2 g milyon
adet-1,
Yüksek moorHata! Yer işareti tanımlanmamış. topraklar, 2 g milyon
adet-1
İşlenmeyen bakir topraklarda 10 cm toprak derinliğinde
nematodHata! Yer işareti tanımlanmamış. faunasının 9-230 kg ha-1
biyokütleHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturduğu, böylelikle % 2
N içeriği ile bu organizmaların biyokütlesinde hektarda 180 ile 4600 g saf
azot rezervinin bağlı olduğu saptanmıştır.
Nematodların ekolojik rolleri üç ana grupta toplanabilir:
1. Nematodların bir kısmı esas olarak bitki ve alglerle beslendiklerinden
önemli zararlara neden olurlar. Tarımsal değeri olan ürünlerde
meydana gelen nematodHata! Yer işareti tanımlanmamış. zararları
önemli boyutlarda görülebilir. Ayrıca bitkilerde açtıkları yaralar
nedeniyle bakteriyal enfeksiyona neden olmaları ve virüsHata! Yer
işareti tanımlanmamış. taşıyıcısı olabilmeleri de benzer sonuçlara yol
açar.
2. Toprakta ayrışma durumundaki organik substratlara etkide bulunan
mikrofloraHata! Yer işareti tanımlanmamış. üzerine predatör etki
ile önem kazanırlar. Pek çok araştırıcı, nematodların mikrobiyal
populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. üzerinde kontrol edici
rol oynadıklarını belirtmektedir.
3. Nematodlar diğer bazı nematodHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
tuzak mekanizması oluşturan mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. türleri tarafından hareketsiz hale getirilir. Ancak
henüz topraktaki bitki paraziti nematodları kontrol edebilecek predatör
nematodları uyaracak kullanışlı bir yöntem oluşturulabilmiş değildir.
Yine de bu konuda çalışmalar yapılmakta olup özellikle Monochus
türü nematodların, diğer bitki paraziti nematodların biyolojik
kontrolünde kullanılması önerilmektedir.
8.3. Solucanlar (OligochaetaHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
214
Bu grupta yer alan üyeler halkalı kurtlar (AnnalidaHata! Yer
işareti tanımlanmamış.) dal (filum)'ının kıl ayaklılar (ChaetapodaHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) alt sınıfında yer alırlar.
Oligochaeta sınıfına ait olan bir kaç familyanın üyeleri gerçek
toprak organizmalarıdır. Avrupa'da saptanan toprak oligochaeta'lerine ait
iki familya bulunmaktadır. Bunlar LumbricideHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya "gerçek yer solucanları" ve EnchytraeidaeHata!
Yer işareti tanımlanmamış. olarak tanımlanan, daha küçük saksı
kurtlarıdır. Lumbrisidler, ılıman bölge dışında yer solucanlarının diğer
familyalarından daha az yaygındadırlar.
Yer solucanlarının diğer familyaları lumbrisidlerden daha
yaygındır. Örneğin Megascolecidae familyası daha yaygındır. Bu canlılar
esas olarak güney yarıküresi formları olup Avustralya'nın "dev"yer
solucanları bu familyaya aittir.
Yer Solucanları (İng: Earthworms, Alm.:Regenwurms)
Toprakta yaşayan büyük omurgasız hayvanların en önemli
grubunu oluşturan yer solucanları Oligochaeta takımı (Solucanlar)
vasıtası ile Annelida (halkalı kurtlar) dalına bağlıdır.
Kuzey yarı-kürede çayır ve orman arazilerin mullHata! Yer
işareti tanımlanmamış. katmanlarında m2 de yüzlerce bulunabilen bu
canlılar asit podzol topraklarda yaygın olmayıp, metre karede onlar ile
ifade edilebilirler. Tropik ve yarı-tropikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bölgelerde ılıman iklimde olduğu kadar yaygın
değildirler. Kuzey yarı-küre türleri nötral ve alkali koşullara adapte
durumdayken, pek çok tropik ve güney yarı-küre solucanları asit
koşullara daha iyi uyum sağlamıştır.
Ilıman bölge türlerinden kırmızı renkli Lumbricus terrestris ile
açık pembe renkli Allolobophora caliginosa Avrupa, Doğu ve Orta
ABD'de çok yaygındır. Yer solucanları ancak nemli koşullarda aktif
durumda bulunabilirler. Çünkü bu canlılar salgıları için bol miktarda sıvı
gereksinirler. Ayrıca hareketleri hidrostatik bir iskeletin kasılması ile
sağlandığından suya gereksinim çok yüksektir. İlave olarak solunumu
tüm vücut yüzeyi ile yaptıklarından, solunum için nemli bir deri
gereksinimi bulunmaktadır.
Yer solucanları topraklarda omurgasız hayvanlar içinde
biyokütleHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakımından başat kütleyi
215
oluştururlar. Görece büyük canlılar olup aktif toprak işleyici özellikleri
nedeniyle toprağın fizik özelliklerine etkileri vardır. Ayrıca toprağın
kimyasal ve enzimatik özelliklerini etkiledikleri de saptanmıştır.
Bu canlıların vücutları kuvvetli kas yapısı olan çok sayıda (100 ile
200 adet) bölüt (segment)ten oluşmuştur (Şekil 8.6). Yutak sistemlerinde
özel bir çene ve öğütücü kısım olmadığından besin maddelerini birlikte
yutmuş oldukları ince taş parçacıkları yardımı ile öğütürler. Her türlü
bitkisel artıklar, proteinli dokular ile beslenirlerse de, ana besin
kaynakları bitki artıkları, özellikle yaprak dokusudur.
216
Şekil 8.6. Bazı omurgasız toprak hayvanları
Lumbricidae iki ana gruba ayrılır. Birincisi toprak yüzeyindeki organik
horizonda yaşayan ve çok az mineral madde yutan gruptur. İkinci grubu
ise, esas olarak mineral topraklarda yaşayanlar oluşturur. Bu ikinci grup
üyeleri beslenme veya toprağı kazma sırasında, önemli düzeyde mineral
maddeyi sindirim sistemlerinden geçirirler. Bu grup üyeleri yaşamlarının
tümünü toprak içinde kendi açtıkları kanallarda sürdürürler. Yer yüzüne
çoğunlukla geceleri yağmurlu dönemlerde gündüzleri çıkarak, organik
besinlerden yararlanırlar. Bazı lumbrisidler hem yüzeyde, hem de mineral
parçacıklarla beslenirler. Yaygın bir Avrupa türü olan Lumbricus
terrestris uygun olmayan yüzey koşullarında bir kaç metreye ulaşan
kanallar oluşturabilir. Ancak lumbrisidlerin çoğu bir kaç santimetreden
daha derin tünel açmazlar.
Yer solucanları hem ayrışmakta olan bitki materyali, hem de
mineral maddeleri sindirim sistemlerine alarak öğütür ve
yararlanmadıkları kısımları dışkı halinde toprağa bırakırlar. Yumurta
şeklinde toprağa bırakılan bu dışkılar kimyasal ve fiziksel özellikleri
bakımından önemlidir.
Bu özel şekilli dışkıların normal topraktan daha fazla suya
dayanıklı agregatHata! Yer işareti tanımlanmamış. özelliği göstermesi
yanında yarayışlı besin maddesi kapsamı ve enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aktivitesi düzeyi bakımından orjinal topraktan önemli
düzeyde zengin olduğu gözlenmiştir. Benzer şekilde bu dışkılardaki
mikrobiyal populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
çevrelerindeki topraktan fazla bulunmaktadır. Bunun nedeni yeni
bırakılan dışkıların amonyakHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
kısmen özümlenmiş organik madde bakımından zengin olması ve
mikrobiyal hücuma maruz kalmasıdır. Yer solucanları bir gün içinde
ağırlıklarının iki katı kadar dışkı oluşturmaktadır. Yapılan tahminlere
göre yer solucanlarının sindirim sisteminden bir yıl içinde geçen ve tekrar
217
toprağa bırakılan orjinal toprak miktarı 10 ile 90 ton ha-1 düzeyinde
olabilmektedir.
Toprak faunasının pek çoğunun aksine, yer solucanları tarım
toprakları için büyük öneme sahiptir. Yer solucanlarının toprağı işleyerek
açmış oldukları kanalların çeperleri, bu canlıların özel salgıları ile
kaplanmış olduğundan oldukça dayanıklı bir boşluk sistemi sağlarlar. Bu
şekilde pekiştirilmiş bu kanal çeperleri ayrıca yarayışlı N, P, K ve Ca
bakımından zenginleşmektedir. Bitki kökleri gelişmesi sırasında bu
kanalları takip etmekte ve bu besin maddelerinden yararlanmaktadırlar.
Görüldüğü gibi bu canlılar topraktaki ayrışmamış organik maddelerin
ayrışma süreçlerinde hızlandırıcı ve mikrobiyal aktiviteyi geliştirici bir
rol oynamaktadırlar. Bu canlıların sindirim sistemleri, organik maddenin
ayrışması için iki önemli enzimi içermektedir. Bunlar selülozHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ayrışmasında etken olan selülaz ve kitinHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ayrışmasını sağlayan kitinaz enzimleridir.
Yer solucanları faunasının yaşam yoğunluğu ve çeşitliliği toprakta
bulunan organik maddelere, nem ve diğer bazı toprak koşullarına
bağlıdır. Orman ve çayır topraklarında biyokütleleri 100-258 gm-2
düzeyinde bulunur. Tarla topraklarında az bulunmalarına karşın, organik
gübre ilavesi önemli biyokütleHata! Yer işareti tanımlanmamış.
artışına neden olmaktadır. Yer solucanı türleri özel biyotopHata! Yer
işareti tanımlanmamış. gereksinebilirler. Örneğin Dendrobaena
octaedra ve bimastus eiseni yalnızca üst organik toprak horizonunda
bulunmasına karşın, Octolasium cyaneum ve Allobophora caliginosa
mineral toprakları seçmektedirler. Dünyaca yaygın bir tür olan
Lumbriscus terrestris toprak yüzeyine çıkarak yaprak ve benzeri organik
maddeleri toprak içindeki kanallara taşır. Yedi metreye ulaşan derinlikte
kanallar açan bu tür, toprak özelliklerini kuvvetli bir şekilde etkileyebilir.
Özellikle lösHata! Yer işareti tanımlanmamış. topraklarda
Lumbridaceae'nin aktivitesi yıllık sıcaklık ve nem dalgalanmalarından
kuvvetle etkilenir. Üst toprağın 12-16 °C sıcaklıkta olması L.terrestris
için optimalHata! Yer işareti tanımlanmamış. olup, sıcaklığın 28 °C
dereceye çıkması öldürücü etki yapar. İlkbahar ve sonbahar dönemleri
sıcaklık, nem ve organik madde koşulları ile en uygun yaşam dönemlerini
oluşturur. Yaz sıcakları ve kışın ekstrem şartlarında toprak derinliklerine
çekilerek küme oluştururlar. Yer solucanları doğal ekosistemlerde madde
döngüsü ve toprak oluşumu bakımından bir çok öneme sahip canlılardır.
Bir dekarlık bir alanda bu canlıların vücutlarından geçen toprak miktarı
218
yılda üçbin beşyüz kilogram düzeyindedir. Solucanların vücutlarından
geçerken sindirim enzimleri ve öğütücü hareketlerin etkilerine yalnızca
besin olarak hizmet eden organik maddeler değil, onlarla birlikte mineral
bileşiklerde uğrar. Yer solucanları dışkı kümelerinin yakınındaki sık çayır
vejetasyonu, bu bölgede besin maddelerinin yarayışlılığının arttığını
göstermektedir. Bu olayda azot en büyük etkiyi oluşturmaktadır.
Analizler dışkı yumrularının yarı ayrışmış organik madde, toplam azot,
nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. azotu, değişebilir kalsiyum ve
magnezyum, yarayışlı fosfor, pH düzeyi, baz doygunluk yüzdesi ve
değişim kapasitesi ile enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.
aktivitelerinin, orjinal topraktan daha yüksek bulunduğunu
göstermektedir.
Yer solucanları toprak oluşumunda da önemli rol
oynamaktadırlar. Wollny (1980)'nin çalışmalarına göre, yer solucanları
toprak strüktürü ve fiziksel özelliklerini-porozite, su iletimi, havalanma
ve su tutma kapasitesini-olumlu etkilemektedir. Bu fiziksel ve kimyasal
koşulların iyileştirilmesi nedeniyle toprak verimliliği üzerine çok önemli
etkileri bulunmaktadır. Yer solucanlarının toprakta açtıkları kanal
sistemleri küçümsenemeyecek kadar önemlidir. Yonca örtüsü altındaki
topraklarda bir hektar alanda çapları 1-6 mm arasında değişen 15 milyona
yakın kanal oluşturdukları ve bunun öncelikle havalanma ve drenaj
üzerine çok olumlu etki yaptığı Wyssozik tarafından bildirilmektedir. Bu
şekilde oluşturulan kanalların toplam hacminin toprak kütlesi hacminin
%l'ine ulaştığı ve bir hektarlık toprağın 1 metre derinlikteki kısmında
kanalların toplam hacminin 94.3 m3 olduğu hesaplanmıştır.
8.4. Saksı Kurtları (Enchyraeidae)
Saksı kurtları bir ile beş milimetre uzunlukta, küçük, beyaz
oligochaete canlılar olup, topraklarda çok sayıda bulunurlar. Bu
organizmalar toprakta üniform şekilde dağılmayıp genellikle gruplar
halinde bulunurlar. Habitat tercihleri yaprak döküntü katmanı veya
toprakların yüzey kısımlarıdır. Kurumaya karşı çok duyarlı olan bu
canlılar, genellikle nemli ılıman iklimlerde fazlaca bulunurlar.
Maksimum sayıları organik maddece zengin asit topraklarda
gözlenmektedir. Bu gibi yerlerde 105m-2 düzeyinde populasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. oluştururlar. Gözenekleri dar olan tınlı
topraklarda sayıları metrekarede 30'a kadar azalır. Bu canlılar
219
enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. salgılamadıklarından dolayı,
karmaşık bitkisel polisakkaritleri özümleyemezler. Bu nedenden dolayı
organik maddenin kimyasal ayrışması ile fazla ilgili değildirler. Besin
olarak bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış., protozoalar, polenler
ve diğer toprak hayvanlarının artıkları kullanılır. Bu organizmaların
nematodlardan kaynaklanan parazitik zararları önlediği belirlenmiştir.
Örneğin nematodHata! Yer işareti tanımlanmamış. zararına uğrayan
çilek bitkilerinin ortamına enchytraeid verilmesi ile zararın önlendiği
görülmüştür. Bu canlıların diğer bir ekolojik rolleri, yer solucanlarına
benzer şekilde suya dayanıklı agregatlar oluşturmaları ve ayrıca toprak
mikroflorasının aktivitesinin uyarılmasına etkide bulunmalarıdır.
8.5. Yumuşakçalar (Mollusca)
Yumuşakçalar esas olarak akvatik canlılardır. Bir çok karasal
formları bulunmakla birlikte, çeşitlilik bakımından akvatik türler kadar
zengin değildir.
Karasal yumuşakçalar Mollusca filum'unun Ggastropoda
sınıfının PulmonataHata! Yer işareti tanımlanmamış. (akciğerli
salyangozlar) takımına aittirler. Karasal pulmonata takımından iki grup
bulunmaktadır. Bunlar sümüklü böcekler ve salyangozlardır. Bu canlılar
mikro-çevresel değişimlere karşı çok duyarlı olup, topraktaki dağılımları
üniform değildir. Populasyon yoğunlukları genel olarak 10-20 adet m-2
olup çok uygun koşullarda 50 adet m-2 düzeyine ulaşabilir.
Karasal yumuşakçaların besinleri çok değişiklik gösterir.
Birçokları canlı bitki materyali ile, bir kısmı da çürümekte olan bitkisel
kalıntılar ile beslenirler. Ayrıca mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış., likenHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve algler ile
beslenen bir çok türü de bulunmaktadır. Etobur olan bazı türler ise yer
solucanı ve diğer yumuşakçalar ile beslenirler. OmnivorHata! Yer
işareti tanımlanmamış. (hem ot hem de et ile beslenen) olan bir kaç tür
de bilinmektedir. Bu organizmaların çoğu yüzey vejetasyonu ile
beslenmeden sonra toprak içine girerek organik maddenin toprak içine
karışmasında rol oynarlar.
220
Bir kısım yumuşakçalar selülozu ayrıştırma yeteneğinde olan
selülaz enzimi salgılarlar.
Çeşitli organik döküntü katmanlarının önemli bir kısmı
yumuşakçalar tarafından öğütülerek işlenir. Yumuşakçalar ayrıca yer
solucanları gibi mukoprotein üreterek suya dayanıklı toprak
agregatlarının oluşmasında etkili olurlar. Ayrıca toprak oluşumunda bu
canlıların dolaylı katkısı olduğu belirtilmektedir. Kurak havalarda kaya
çatlaklarına sığınan yumuşakçaların salgıları burada kalmakta ve daha
sonra bu salgıların besin içeriği, yosun türünden ilkel bitkilerin
gelişmesine yardımcı olmakta ve biyolojik ayrışma süreçleri hız
kazanmaktadır.
8.6. Eklem Bacaklılar (ArthropodaHata! Yer işareti
tanımlanmamış.)
Arthropoda (eklem bacaklılar) filumu altında beş ayrı sınıfa
dağılmış çok zengin bir tür bileşimi bulunmaktadır. Bu gruba giren
canlılar toprakta yaşayan diğer meso ve makro faunaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gruplarından tür ve populasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olarak başat durumdadırlar. Çok değişik habitatHata!
Yer işareti tanımlanmamış. tercihleri olan bu canlıların bilinen 800.000
türü bulunmaktadır. Bu canlıların vücutları baş, göğüs ve karın olmak
üzere üç bölüm içerir. Deri zaman zaman atılan kitinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bir örtü ile kaplıdır ve gelişmiş petek gözlere
sahiptirler. Ayrı eşey gösterirler. Eklem bacaklılar, ilkel eklem
bacaklılar (ParaarthropodaHata! Yer işareti tanımlanmamış.) ve
gerçek eklem bacaklılar (EuarthropodaHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) olmak üzere iki dala ayrılırlar. İlkel eklem bacaklılardan
önemli türler Onychophora, Tartigrada ve Pentastomida sayılabilir.
Bunlardan toprak biyolojisi bakımından ilk ikisi nispeten önemlidir.
OnychophoraHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Vücut yapısı Annelidler ile Arthropod arası bir geçit formudur.
Onbeş cm büyüklükte olabilen bu canlılar yaşamını etçil olarak sürdürür.
Onüç ile kırküç çift arasında eklemsiz ayak ile hareket eder. Nemli-havalı
ortamları seven bir canlı olup, yaprak döküntü katmanında veya
221
hümifikasyona uğramış vejetasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
kalıntıları altında yaşar. Tanınmış bir cinsi Peripatus'tur.
TartigradaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Çoğunlukla 1 mm 'den küçük (0.1-1mm) olan bu ilkel-eklem
bacaklılar ağız, baş oluşumu ve dolaşım özellikleri bakımından
arthropodların tipik özelliklerinden yoksun olup, kutiküla kitinden
olmayıp albüminli maddelerden yapılmıştır. Bu canlılar toprak katmanları
içinde boşluklar sisteminde bulunurlar. Kapillar su düzeyi bu canlılar için
önemlidir. İyi havalanan topraklarda daha derin katlara kadar yayılırlar.
Toprakta bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış., mantarHata! Yer
işareti tanımlanmamış., algler ve organik birikintiler yanında ölü veya
canlı nematodHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve rotatorlar ile
beslenirler. Bitki öz suyu ile beslenen türleri de gözlenmiştir. Bu canlılar
minyatür ayıcıklara benzetilmektedir, zira dört çift körelmiş bacakları ve
yapısal özellikleri ile almanca ayı hayvancıkları anlamına gelen
Baertierchen isminin verilmesine neden olmuştur. Genel olarak suyu
seven (esasen akvatik) canlılar olmalarına karşın susuzluğa dayanıklı
formları da bulunmaktadır.
Tartigrad yaşam ortamı ve toprak tipleri
Bu canlıların yoğun olduğu topraklar protorendzina ve
protorankerler olup yayla ve çayır vejetasyonu, orman çevresi, likenHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve yosun gibi ilkel vejetasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. örtüleri, bu canlıların yaşamı için uygundur.
Tarla topraklarının işlenmesi nedeniyle tarla toprakları çok uygun
koşullar sağlamaz. Fakat buna rağmen tarla topraklarında tartigradların
tümüyle bulunmadığını belirtmek yanlıştır. Tartigradlar 5.9 civarındaki
reaksiyon koşullarını optimum gelişme için tercih ederler. Çayır
topraklarında üst 5 cm lik kısımda fazlaca bulunurlar (300.000 adet m-2).
Bu canlılar organik maddenin fiziksel ayrışmasında etkili olmakta
ve 350 kg ha-1 yıl-1 düzeyinde humusHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşumunda aktivite göstermektedirler. Önemli türler: Echiniscus,
Macrobiotus ve Hypsibius'tur.
8.7. Gerçek Eklem Bacaklılar (Euarthropoda)
222
Bu dal altında bir çok değişik takımdan omurgasızlar yer alır.
Çeşitli kabuklular, çok ayaklılar, kanatlı ve kanatsız böcekler ve
örümcekler bu filumdadır. Toprakta sürekli veya yaşam döngülerinin bir
kısmını geçiren 12 kadar alt sınıf üyesi gerçek eklem bacaklılar içinde yer
alır.
IsopodaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Kelime anlamı "eş ayaklılar" olarak tanımlanabilecek bu
organizmalar eklem bacaklı hayvanlardan euarthropoda alt dalının
kabuklular (Crustecaea) sınıfına giren bir takımı olup daha ziyade tatlı ve
tuzlu su çevrelerinin canlılarıdır. Ancak karasal ekosisteme adapte olmuş
bazı türleri bulunmaktadır. Bunlar nemli çevreleri, özellikle su etkisi
altındaki ormanlık bölgeleri (Auwald) habitatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olarak kullanırlar. Karasal formlar, kabukları için Ca
gereksinimleri olduğundan kireçli toprakları tercih ederler. Bu gibi
biyotoplarda yüzeye dökülen organik döküntülerin 1/6'sı bu canlılar
tarafından işlenir.
MyriapodaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Çok ayaklılar veya bin ayaklılar (Tausendfüser, millipedes) olarak
tanımlanan bu grup üyeleri birincil-ağızlılardan, eklem- bacaklılar
(Arthropoda) dalının gerçek eklem bacaklılar (Euarthropoda) alt- dalının
bir sınıfıdır (Şekil 8.7). Uzun gövdeli, bir çift duyargalı, trake solunumu
yapan organizmalardır. Nemli ortamları seven kara hayvanlarıdır. Çiyan
223
Şekil 8.7. Bazı omurgasız toprak hayvanları
(Scolopendra cingulata) ve kırkayak (Sulus terrectis) iyi bilinen
türleridir. Bunlardan iki grup ayırdedilebilir. Etçil chilopodlar böcek,
enchytraeide ve yer solucanları ile beslenirler. Gövdeyi oluşturan
segmentler 19 ile 181 arasında değişir. Bu canlıların toprakta bulunuşu
toprak nemliliğine bağlıdır. Diğer önemli grubu diplopodHata! Yer
işareti tanımlanmamış.'lar oluşturur. Bunlar genellikle yaprak
döküntülerinde yaşar ve organik maddenin parçalanmasında etken
olurlar. Bazı orman topraklarında bu canlıların aktivitesi ile "mullHata!
Yer işareti tanımlanmamış." olarak tanımlanan organik formasyonun
oluşumu önemlidir. Diplopodların bütün segmentlerinde iki çift ayak
bulunur ve sayıları 13 ile 250 arasında değişir.
224
Diplopod ve Chilopod türlerinin her ikiside topraklarda önemli
miktarlarda bulunurlar. Diplopod türünün besin kaynağı, genel olarak
çürüyen bitki artıklarıdır. Chilopodların besin kaynağı ise daha büyük
toprak faunasının erginleşmemiş şekilleridir. Bazı diplopodların veya
belkide tümünün selülozu sindirme yeteneği yoktur. Bu nedenle
gereksindikleri şeker ve diğer basit karbonhidratları sağlamak amacı ile
bitki artıklarını tüketmek durumundadırlar. Bu özellikleri sayesinde
mekanik ayrıştırıcı ve taşıyıcı fonksiyonları ile bu maddelerin toprakla
karışmasını sağlayan önemli canlılardır. Hem diplopodların ve hem de
chilopodların toprak altında galeriler açan türlerinin yanında, toprak
üzerinde yaşayan ve beslenen türleri de bulunmaktadır.
Ortam havasının nem düzeyi her iki tür için de önemlidir.
Birçoğunun kuru atmosferde vücutlarındaki su kaybını kontrol yeteneği
çok azdır. Orman bölgelerdeki iyi oluşmuş mullHata! Yer işareti
tanımlanmamış. tabakası veya yaprak döküntü katmanı bir çok tür için
uygun ortam oluşturur.
Diplopodlar daimi bitki örtüsü içeren meralar yanında işlenen
topraklarda da önemli sayılarda bulunabilirler, ancak bu durum fazlaca
çiftlik gübresi verilmiş topraklarda diplopodHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sayısı bu denli yüksek olabilir. İsopodlar genellikle
saprophagous veya phytophagus beslenme özelliği gösterirler, ancak
bunların organik madde ayrıştırmada ve toprak yapısını değiştirmedeki
etkinlikleri bilinmemektedir. Bu canlıların sindirim sistemlerinin bitki
kalıntılarının hümifikasyonu için uygun bir koşul sağladığı
düşünülmektedir. Yarı-çöl topraklarda, solucan faunasının aktif olmadığı
yaz döneminde bu canlıların çok aktif şekilde kanallar açtığı
gözlenmiştir. Bu işleme aktivitesinin, 60 ile 90 cm toprak derinliğine
ulaştığı ve bir sezon boyunca 5 ton düzeyinde toprağı üst katlara
taşıdıkları gözlenmiştir.
Myriapoda sınıfından diplopodların yaprak dokusu yanında
çürümekte olan ağaçlardan da beslendikleri saptanmıştır. Bu canlıların
besinleri kimyasal olarak nasıl ayrıştırdıkları konusunda çelişkili
açıklamalar bulunmaktadır. Diplopodlardan Glomeris marginata'nın
madde ayrıştırma gücünü tanımlamak için yapılan araştırmalara göre
Fraxinus yaprakları bu canlıların sindirim sisteminden geçerken
selülozun % 50'si sindirilmektedir. Çam türü iğne yapraklarda bu oran
% 40'a azalırken, kayın kalıntılarında % 70'e çıkmaktadır. Bu miktarın
birey başına 3-5 mg’lık tüketim oluşturduğu belirtilmektedir.
225
Çalı veya orman topraklarda diplopodların populasyonları 100
birey m-2 olup, toplam biyokütleleri yaklaşık 0.3 gm-2 dir. Avrupa
(İngiltere) için belirtilen bu değerler ABD veya tropiklerde gözlenen
büyük türler için farklıdır. Örneğin büyük türlerden Narceus annularıs'in
toplam biyokütlesi 2.86 gm-2 dir.
Bireysel tüketim değerlerinden yararlanarak diplopodların yıl
içinde 4800 kg ha-1 düzeyinde Quercus, Acer veya Carpinus tükettikleri
hesaplanmıştır. Bu nedenle diplopodların ılıman orman alanlarda organik
madde kalıntılarının ayrışmasında en önemli gruplardan biri olduğu
belirtilebilir. İsopodların bu bakımdan ekolojik önemleri çok daha azdır.
Arachnida
Bu sınıf altında toplanan takımlar "örümcek biçimli veya
örümceğimsi" görünüşlerinden dolayı bu şekilde adlandırılmışlardır. Bu
canlılar arthropodların gerçek-eklem bacaklılar alt dalının bir sınıfını
oluştururlar. Vücutları başlı-göğüs (sefalotraksHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) ve karın (abdomenHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) olmak üzere iki bölümden oluşmuştur (Şekil 8.8).
Sefalotraksta bir keliser (zehir çengeli), bir pedipalpusHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (duyarga veya duyğu ayağı) ve sekiz yürüme bacağı
vardır. Ayrı eşeyli canlılardır. Akrepler (ScorpionideaHata! Yer işareti
tanımlanmamış.), örümcekler (AraneidaHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) ve keneler (AcarinaHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
iyi bilinen takımlarıdır. Bu canlıların bir kısmı toprakta galeriler açarak
yaşarlar.
226
Şekil 8.8. Bazı omurgasız toprak hayvanları
8.8. Keneler (Acarina)
Akarlar (mites) bütün toprak hayvanları içinde en çok çeşit içeren
canlı grubudur. Toprakta bir kaç yüz familyasının bulunduğu bilinen bu
canlıların onbin türü bulunmaktadır. Toprak akarları dört önemli takım
oluştururlar. Bunlar; ProstigmataHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
MesostigmataHata! Yer işareti tanımlanmamış., AstigmataHata! Yer
227
işareti tanımlanmamış. ve CryptostigmataHata! Yer işareti
tanımlanmamış. takımlarıdır (Şekil 8.9, 8.10, 8.11). İlk iki takımın
üyeleri genellikle aktif ve predatör formlardır. Cryptostigmata'ların çoğu
küçük ve yavaş hareket eden keneler olup, çoğunlukla döküntü
katmanında beslenen organizmalardır. Astigmata takımı üyeleri
topraklarda yaygın değildir.
Akarların toprak derinliğine ve yöreye göre çok değişik türleri
bulunmaktadır. Profil içindeki dikey dağılımları incelendiğinde, toprak
derinliğine bağlı olarak farklı tür bileşimi gösterirler. Buna göre üç farklı
ekolojik bölge tanımlamak mümkündür.
1. EpigealHata! Yer işareti tanımlanmamış. (vejetatif) zon,
2. HemiedafikHata! Yer işareti tanımlanmamış. (yüzey toprağı ile
organik katmanın birlik oluşturduğu) zon,
3. EuedafikHata! Yer işareti tanımlanmamış. (toprağın derin, mineral
katmanları) zon.
Akarların mineral toprak katmanlarında yaşayan türleri daha
küçük boyutludur ve genellikle 0.2-0.5 mm büyüklüktedirler. Akarlar
topraklarda muntazam bir dağılım göstermez ve gruplar halinde yaşarlar.
Akarların en fazla bulunduğu habitatHata! Yer işareti tanımlanmamış.
nemli orman topraklarıdır. Bu tür çevrelerde sayıları 100.000-400.000 m-
2 düzeylerindedir. Çayır habitatlarda sayıları 30.000-150.000m-2 düzeyine
iner, tarım topraklarında genellikle daha da düşüktür.
Akarların karnivor (etçil) grupları nematodHata! Yer işareti
tanımlanmamış., kollembol ve diğer akar türleri ile beslenirler. Bu etçil
grubun yanısıra beslenmelerinde çok özellik göstermeyen ve her ayrışma
kademesindeki organik maddelerle beslenen ve Cryptostigmata
takımında yer alan Oribatidler (boynuzlu akarlar) bir çok toprakta çok
yüksek populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluştururlar. Bu
grup üyeleri tipik toprak keneleridir ve akar faunasının % 75'ini
oluştururlar. Genel olarak mikroorganizmalar ve bitki artıkları ile
beslendiklerinden orman vejetasyonu altındaki moorHata! Yer işareti
tanımlanmamış. toprakların döküntü katmanında (Ao veya L katmanı)
çok yaygındır. Organik maddenin mekanik olarak
228
Şekil 8.9 . Toprakta yaşayan kene (acarina)lerin yaygın takımlarına örnekler.
a.Cryptostigmata, b.Astigmata,
229
Şekil 8.10 . Toprakta yaşayan kene (acarina)lerin yaygın takımlarına örnekler.
c.Prostigmata, d.Mesostigmata (Wallwork. 1970)
230
Şekil 8.11. Collembole ve avcı akarların yaşam ortamı ve vücut büyüklüğü
arasındaki ilişki
ufaltılması ve bakterilerle temasının artırılmasında etkili olarak ve önemli
biyokütleleri ile toprakta madde değişiminin hızlanmasında etkilidirler.
Boyutları 0.2 ile 1 mm arasında bulunan oribatidler özellikle
nemli iğne yapraklı orman döküntüleri altında bulunurlar. Ayrıca
yaprağını döken ormanlardaki yaprak örtüsü ve çayır arazilerin nemli
bölgeleri de yaşamaları için uygun habitatlar oluşturur. Bu canlıların
kollembollerden farkı, ham humusHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşumunda ve asit nitelikli ortamlarda, nötral koşullara göre daha yaygın
bulunmalarıdır.
Akarların diğer bir işlevi iyi bir taşıyıcı olmalarıdır. Özellikle
Cryptostigmata mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. sporlarının
yayılması ve ayrışan organik maddenin yüzeyden daha derin toprak
katlarına taşınması işlevinde oldukça aktif canlılardır.
Tarla topraklarındaki su ve humusHata! Yer işareti
tanımlanmamış. düzeyi oribatit gelişmesi için önemlidir. En büyük
231
populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. yoğunluğu sonbahar ve
kış ayları içinde görülmektedir. Yıl içinde üç generasyon
ayırdedilmektedir.
8.9. Böcekler (Insecta=HexapodaHata! Yer işareti
tanımlanmamış.)
Böcekler eklembacaklılar (Arthropoda) dalının, gerçek-
eklembacaklılar alt dalının bir sınıfıdır. Vücutları baş, karın, gövde olmak
üzere üç bölümlüdür. Baş kısmında bir çift duyarga, üç çift ağız parçaları,
petek gözler, gövdede üç çift bacak ve iki çift kanat bulunur.İlkel
böceklerde kanatlar bulunmaz. Bunlarda kanatlı böceklerdeki gibi
metamorfoz görülmez. Karbon devrinden beri yer yüzünde yaşamlarını
sürdüren böcekler, hayvanlar aleminin en geniş sınıfı olup, bilinen
600.000 ile 750.000 türü vardır. Böcekler kanatsız ilkel böcekler
(ApterygotaHata! Yer işareti tanımlanmamış.) ve gelişmiş böcekler
(PterygotaHata! Yer işareti tanımlanmamış.) olmak üzere iki alt sınıfa
ayrılır.
Kanatsız İlkel Böcekler (Apterygota)
Bu sınıf içinde tek bir takım olan kollemboller (Collembola) dir.
Kollemboller (springtail) büyük sayıları ve geniş coğrafik
dağılımları nedeniyle en önemli toprak hayvanlarındandır (Şekil 8.12).
Küçük, kanatsız olan bu ilkel böcekler abdominal segment(karın
bölümü)lerinden çıkan bin sıçrama çatalı nedeniyle çok hareketli
canlılardır.
Genellikle 0.3-5 mm boylarında olup, nadiren 6-7 mm olurlar. Üst
toprak yüzeyinde ve yaprak döküntü katmanlarında yaşayan çok
hareketli, gerçek toprak canlılarıdır. Beyaz, gri-yeşil, gri-kahverengi veya
mavi-menekşe renklerde olabilirler. İklime bağlı olarak yılda en fazla 12
generasyon oluştururlar. Bu organizmalar özellikle gözenek bakımından
zengin üst toprak horizonlarında yerleşirler. Düşük sıcaklıklara karşı
fazla duyarlı değildirler.
Kollemboller donma noktasının biraz üstündeki düşük
sıcaklıklarda bile aktivitelerine tamamen devam edebilirler, bu nedenle
232
Şekil 8.12. Bazı omurgasız toprak hayvanları
kutup bölgesi altındaki ortamlarda büyük ekolojik öneme sahiptirler.
Orman ve çayır arazilerinde sayıları 40.000 birey m-2 düzeyine
ulaşabilirse de, biyokütleleri fazla değildir. Bu canlılar bitki kalıntıları,
mikroorganizmalar, hayvan kalıntıları ile beslenirler. Bazı türleri
233
ayrışmakta olan odunsu dokular üzerinde aktivite gösterir. Diğer birçok
toprak hayvanında olduğu gibi, kollembollerin önemi, organik
döküntülerin mekanik olarak ufalanmasına yardımcı olmalarıdır. Torf
topraklarda, yer solucanları ve myriapodların eksikliğinde, organik
maddenin işlenmesi bakımından büyük öneme sahiptirler. Diğer taraftan
bazı türlerin bitki kotiledonlarını yiyerek zarar verdikleri de saptanmıştır.
Bu nedenle kollemboller zayıf veya sekonder parazitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. canlılar olarakta tamınlanmaktadır. Bitkilerin özellikle
toprak altı kısımları bu organizmalarca yendiğinde, nematodların yapmış
olduğu etki gibi, bu zararlanan kısımlardan fitopatojenHata! Yer işareti
tanımlanmamış. mikroorganizmaların bitkilere bulaşması mümkün
olmaktadır.
8.10. Gelişmiş Böcekler (Pterygota)
Böcek sınıfı içinde pek çok alt sınıf ve takım yer alır. Termitler,
kınkanatlılar, çifte kanatlılar, pul kanatlılar ve kelebekler, karıncalar bu
sınıfta yer alırlar.
Böcekler tümüyle toprağa bağlı olmayan pek çok türü içermekle
birlikte, bunlar en azından yaşam döngülerinin bir kısmını toprakta
geçirirler. Beslenme kaynakları çok geniş bir spektrum gösterir. Toprak
formları toprağı işleme ve kanal açma aktiviteleri gösterir.
Termitler (Isoptera)
Tropik ve subtropik bölgelerde yaşayan ve toprakta yuva yapan
önemli toprak canlılarıdır. Bu canlılar 1.5 m yükseklikte toprak yığınları
oluşturur veya ölü ağaçlar içinde yuva oluştururlar. Termitlerde yer
solucanları gibi aktif toprak işleyicisi olup, önemli miktarda toprağı
sindirim sistemlerinden geçirirler. Tropik bölgelere has laterit topraklarda
görülen taş sertliğindeki katmanların kırılması ve kil bakımından zengin
alt toprağın üst katlara taşınması bu canlıların aktiviteleri içinde
sayılabilir. Bu canlıların aktiviteleri toprağın 12 m derinliğine kadar
inebilir. Bu şekilde işlenerek taşınan toprak miktarı bir yılda l ton ha-1
düzeyindedir. Termitlerin vücutları yumuşaktır, ön ve arka kanatları eş
büyüklüktedir, yarı başkalaşım gösterirler. Birlik oluşturan canlılardır, bu
birlikte bir kraliçe ve üreme yeteneğinde olmayan bir çok dişi ve erkek
üye bulunur. Bu canlılar yanlış bir tanımla "beyaz karıncalar" olarak
234
tanımlanmaktadır. Güney Amerika'nın tropikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sahil orman bölgelerindeki biyokütleleri 130-150 kg ha-
1 (üst 10 cm derinlikte) düzeyinde saptanmıştır.
Termitler ile karıncalar arasında bazı benzerlikler olmasına
rağmen onları ayıran pek çok özellikler bulunmaktadır. Öncelikle
karıncalar termitler gibi tropikHata! Yer işareti tanımlanmamış.
subtropik yaşam kuşağı ile sınırlı dağılım göstermezler. Beslenme
alışkanlıkları bakımındanda önemli farklılıklar gösterirler. Termitler
odunsu dokuların üzerinde "mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bahçeleri (fungal gardens)" oluşturma yeteneği geliştirmişlerdir. Bu
mantarlardan besin olarak yararlanırken, diğer taraftan mantarların
ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış. ayrıştırma gücü nedeniyle ağaç
kalıntılarının ayrışması işlevini katalizlemiş olurlar. Termitlerin hektar
başına bir yıl içinde organik madde işleme kapasiteleri diğer bütün
hayvanlardan fazladır. Termitler beslenme ve aktivitelerine göre değişik
sınıflara ayrılabilirler, örneğin;
i. Kuru ağaç termitleri,
Bu gruba giren üyeler çoğunluk ölü ağaçlar üzerinde
yaşadıklarından toprak üzerinde doğrudan bir etki oluşturmazlar.
ii. Mantar yetiştiren termitler,
iii. Humusla beslenen termitler gibi.
Humus yiyen termitlerin toprak organik maddesi üzerindeki
etkileri hakkında bilinenler fazla değildir. Bunlar humusca zengin üst
toprağı sindirim sistemlerinden geçirirler. Bu canlıların yer solucanları
gibi toprağı zenginleştirdikleri belirtilmektedir. Daha öncede belirtildiği
gibi toprak işleyen termitler laterit topraklara özgü "hard panHata! Yer
işareti tanımlanmamış. " adı verilen sert tabakaları kırarak toprak
gelişmesinde önemli etkiler meydana getirebilirler. Toprak derinliği, tipi
ve pH'sının termitler için fazla önemi olmadığı belirtilmektedir. Bu
canlıların işledikleri topraklarda organik döküntülerin toprakla karışması
yanında onların C/NHata! Yer işareti tanımlanmamış. oranları üzerine
etki yapmaktadırlar.
Termitler tarafından kullanılan bitki dokuları çok çeşitli
olabilirler. Hodotermitenae, Amitermitinae ve Nosutiterminae canlı
235
otsu bitkilerin parçalanması ve harmanlamasını yaparken,
Kalotermitidae, Mastotermitidae tipi termitler canlı veya çürümekte olan
dokuları kullanırlar.
Termitler enerjilerinin çoğunu hemiselülozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. içeren
polisakkaritlerin sindirilmesi yolu ile elde ederler. Bazı türler ise lignini
özümler, bu amaçla simbiyotik yaşayan bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve protozoalardan yararlanırlar. Sindirimde en önemli
rolu bu canlıların bağırsaklarında yaşayan protozoalar görür. Termitlerin
topraktaki humusu da kullanmaları nedeniyle humusca fakir ortamlarda
toprağın organik karbon kapsamını azalttıkları saptanmıştır.
Karıncalar (FormicoidaeHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
HymenopteraHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
Karıncalar, eklembacaklılardan gerçek-eklembacaklılar alt dalının
böcekler sınıfının kanatlılar alt sınıfına giren bir takımıdır. Kanatları zar
gibi saydam ve az damarlı olup gelişmelerinde tüm başkalaşım vardır.
Ağız parçaları ısırıcı ve emicidir. Termitlerle akraba olmamakla birlikte
onlar gibi sosyal böceklerdir ve düzenli topluluk oluştururlar. Bu
canlıların özellikle karışık ve iğne yapraklı ormanlarda faaliyetleri
yaygındır. Kırmızı orman karıncası (Formica rufa) ve Buğday
karıncası (Messor semirufus) iyi bilinen türleridir. Kırmızı orman
karıncası, nüfusu 100.000 ile 500.000 arasında değişen büyük toprak üstü
yuvalar oluştururlar. Bu canlılar böcekler ile beslenir ve özellikle orman
zararlılarının tüketilmesinde etken olurlar. Karınca türleri, toprak altı
galerilerin yapılması, toprağı gevşetme ve bir yerden diğer yerlere
taşınması gibi etkiler ile de toprak için yararlı faaliyetlerde bulunurlar.
Bazı zararlı etkileri de bilinmektedir, zira tohum ve ot toplayan türleri
olumsuz etkiler meydana getirirler. Yarı işlenebilen kırsal alanlarda,
özellikle aşırı otlatma ile vejetasyonun zayıfladığı alanlarda geriye kalan
otun karıncalarca toplanması sonucu su erozyonu etkilerinin artmasında
dolaylı etkileri olduğu düşünülmektedir.
Buna karşılık karıncalar çok ilginç ekolojik roller de üstlenirler.
Örneğin bu canlılar yuvalarında bitki biti(afitHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) veya uğur böceği yetiştirir ve bu canlıların salgıları ile
beslenirler ve bu canlıları diğerlerine karşı korurlar. Karıncaların bu tür
aktivite gösterenlerinin canlı bitki dokusu tüketimi üzerine yaptıkları
236
olumsuz etki bazen orman zararlısı böcekleri avlayarak sağladıkları ürün
artışından fazla olabilmektedir.
Kınkanatlılar (Coleoptera)
Bu canlılar çok gözeli hayvanlardan eklembacaklılar (Arthropoda)
dalının gerçek eklem bacaklılar (Euarthropoda) alt-dalının böcekler
(Insecta) sınıfının, kanatlılar (Pterygota) alt sınıfına giren bir takımını
oluştururlar. Büyüklük, şekil ve renk bakımından oldukça büyük
değişiklikler gösterirler (Şekil 8.13, 8.14). Orta göğüs bölütleri büyük
olup, ön kanatlar elitra denilen kın şeklindeki kanat örtülerine
237
Şekil 8.13. Toprakta bulunan bazı yaygın Coleopter (beetle) familyalarına örnekler.
Scarabeidae, Pselahidae, Staphylinidae (üst sıra, soldan sağa). Elateridae,
Carabidae, Silphidae (alt sıra).
238
Şekil 8.14 . Bazı omurgasız toprak hayvanları.
değişmişlerdir. Zar nitelikli arka kanatlar uçmayı sağlar. Ağız parçaları
çiğneyici tiptedir. Gelişmelerinde tüm başkalaşım vardır. Çok türü
bulunmaktadır. Altın böcek (Cetonia aurata), uğur böceği (Coccinella
septempun ctata), mayıs böceği (Melolomtha vulgaris) gibi. Bu canlılar
ya larvalar veya gelişmiş şekillerde toprakta bulunurlar. Çoğunluğu etçil
olup, bazı türleri çürümüş odunsu dokular, dışkılar ve diğer çürümüş bitki
ve hayvansal dokularla beslenirler. Çoğunluk bitki zararlısı olarak
aktivite gösterirler, larvaları toprakta zararlıdır.
8.11. Omurgalılar (VertebrataHata! Yer işareti
tanımlanmamış.)
Çok gelişmiş hayvanları içeren geniş bir gruptur. Tropik
bölgelerde çokça bulunan amfibiyumlar (Gymnophiona) sınıfının en ilkel
yapılı türlerini içerir. Islak topraklarda kazdıkları çukurlarda yaşar, böcek
ve yer solucanları ile beslenirler. Yeraltında yuva yapan pek çok gelişmiş
hayvan, açtıkları galeriler ve toprağı karıştırmaları nedeniyle havalanma
ve besin maddesi karışımına katkıda bulunurlarsa da, beslenme
gereksinimlerinden dolayı kültür bitkilerine zarar verirler, bunun yanında
yararlı toprak faunasını azaltırlar. Örneğin köstebekler normal bir
populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. dağılımında (10 birey ha-
1) yer solucanlarının 1/20'sini yok ederler. Diğer kemirgenlerde kültür
topraklarında zararlı canlılar olup, tarımsal koruma çalışmalarında önemli
yer alan canlılardır.
239
9.
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak TOPRAK EKOSİSTEMİNİN GELİŞMESİ VE
EDAFONUN JEOBİYOKİMYASAL KATKISI
Toprak organizmaları bulundukları habitatlarda nem, havalanma,
sıcaklık, pH ve besin maddeleri gereksinimi gibi bazı toprak
özelliklerindeki değişimler yolu ile etkilenir ve çeşitlilik gösterirler. Her
koşulda gelişebilme yeteneğinde bulunan bir organizma yoktur. Her
çevresel faktör için organizmaların gelişimini kontrol eden ve sınırlayan
bir minimum değer bulunmaktadır. Benzer şekilde maksimum değerlerde
organizmaların bulunuşu ve gelişmesi üzerine sınırlayıcı rol oynar. Her
tür için bu iki değer arasında bulunan bir düzey vardır. Bu kavram
genellikle türlerin ekolojik toleransları şeklinde tanımlanır. Her hangi
bir faktör organizmanın gelişmesini yavaşlatma eğilimi gösteriyorsa buna
kısıtlayıcı faktör denmektedir.
Kısıtlayıcı faktör kavramı ilk kez 1840 yılında Alman Kimyacı
Justus Von Liebig tarafından tanımlanmıştır. "Minimum Yasası"
olarak tanımlanan bu yaklaşımda Liebig toprakta bulunan
anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. bitki besin elementlerinin
miktarı ile bitkisel net üretim üzerinde durmuş ve bitki gelişmesinin
ortamda minimum durumda bulunan besin maddesi tarafından
sınırlandırıldığını saptamıştır. Bitki gelişimi ile ürün artışı arasındaki
doğrusal olan bu ilişkinin en az durumda bulunan besin maddesi
tarafından sınırlandırılması diğer çevresel koşulların optimalHata! Yer
işareti tanımlanmamış. olduğu durumda çok açık bir şekilde
tanımlanabilir. Ancak bir ekosistemde tüm çevresel faktörler ile canlı
gelişimi interaksiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. halindedir. Bu
nedenle Odum, Liebig'in minimum yasasını aşağıdaki şekilde
düzenlemiştir:
Ekosistemdeki bir populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
veya komünitenin başarısı birbirini etkileyen karmaşık faktörlere bağlıdır;
bu faktörlerden herhangi biri, organizma veya grubun tolerans limitlerine
yaklaşır veya onu aşarsa kısıtlayıcı (minimum) faktör olarak tanımlanır.
240
Bir koniferHata! Yer işareti tanımlanmamış. (iğne yapraklı)
ağacın gelişmesi üzerine iki besin maddesinin kısıtlayıcı interaksiyonu
Şekil 9.1’de gösterilmektedir. Bu üç boyutlu yaklaşımda besin
maddelerinden biri kısıtlayıcı etki yaparken diğerinin artışının
optimalHata! Yer işareti tanımlanmamış. gelişme bakımından bir
etkisinin olmadığı veya çok az olduğu görülmektedir. Buna göre dikey
eksende temsil edilen ürün artışı (verim) bütün kısıtlayıcı faktörler ile çok
boyutlu bir etkileşim gösterir.
Şekil 9.1.Kısıtlayıcı faktörlerin etkileşimi (Araucaria cunnunghamii'nin gelişimi üzerine N
ve P'un etkileri).
Ekosistemin gelişmesinde kısıtlayıcı faktörlerin araştırılması Rus
toprak bilimcisi Dokuchaev'in esaslarına bağlı kalarak Hans Jenny
tarafından tanımlanan "durum faktörleri" yaklaşımı ile ele alınmaktadır.
241
Bu yaklaşıma göre, herhangi bir noktada ve zamandaki sistemin
durumu belirli değişkenlerin (durum faktörlerinin) incelenmesi ile
tanımlanabilir. Ekosistem analizinde bir t zamanında (sistemin yaşı)
sistemde bulunan özellik veya maddelerin miktarı (1o) ile, dış kuvvetler
(Px), sistem de herhangi bir ölçülebilen özelliği tanımlarlar. Bu faktörlere
bağlı olarak (1) eşitliği yazılabilir.
1=f (1 o, Px,t) (1)
Durum faktörlerinin (1o ve Px) ekosistemHata! Yer işareti
tanımlanmamış. analizinde kullanılabilmesi için daha açık tanımlanması
gerekmektedir. 1o faktörü toprak ana maddesi (p), topoğrafya veya
röliyefHata! Yer işareti tanımlanmamış. (r) özelliklerinden oluşur. Px
ise çevresel özellikler olup, bunlar, bölgesel iklim özellikleri (cl) ve
biyotikHata! Yer işareti tanımlanmamış. faktörlerdir (o). Son faktör
yörenin kolonizasyonunu oluşturan tüm organizmaları kapsar. Bu
verilerle eşitlik yeniden düzenlenirse;
1=f (cl, o, r, p, t) yazılabilir. (2)
İki nolu eşitlik genel durum faktörleri eşitliği olarak tanımlanır.
Toprak biliminde toprak oluşu ve gelişimi tanımlanırken Dokuchaev'in
eşitliği toprak oluşturan çevresel faktörler olarak tanımlanır. Bu bilim
adamı aynı ana materyalden, farklı iklim ve vejetasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. etkisi ile farklı toprakların oluştuğunu ilk kez saptamış
ve daha sonra toprak ekosisteminin yukarıda tanımlanan beş faktörün
etkisi altında geliştiğini ortaya koymuştur.
Bu çevresel faktörler veya durum faktörleri üç alt sistemle
interaksiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. halindedir. Bunlar
toprak (T), bitkiler (b), ve hayvanlar (h) dır. 1 değeri bu etkileşim
içindeki alt sistemlerin bileşik bir değeri olarak tanımlanır.
Tüm sistemin bu üç bileşeni karşılıklı olarak birbirine bağımlıdır.
Örneğin bir toprağın özellikleri yalnızca çevresel dış potansiyel ile ilgili
olmayıp, aynı zamanda doğrudan vejetasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya hayvan alt-sistemleri yolu ile tayin edilir. Bundan
dolayı genel durum eşitliği aşağıdaki şekilde yazılır:
1, b, h, T= f (cl, o, r, p, t)
242
Faktörlerden birinin ekosistemHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gelişimi üzerine olan etkisini anlayabilmek için, diğer
bütün faktörlerin nisbeten sabit kaldığı koşulda, bu tek faktörün
değişiminin etkilerini izlemek gerekmektedir. Jenny, ana materyal,
topoğrafya ve biyotikHata! Yer işareti tanımlanmamış. faktörlerin
benzer olduğu koşullarda iklim etkeninin değişmesinin çok farklı
özellikler oluşturduğunu ve toprak azot kapsamının iklimin bir
fonksiyonu olduğunu gösterebilmiştir. Buna göre son eşitlik;
T= f (cl)o,r,p,t
şeklinde düzenlenebilir. Benzer şekilde ana materyalin herhangi bir
toprak özelliği üzerine olan etkisi araştırılabilir ve eşitlik;
T= f(p)cl,o,r,t
düzenlemesi ile gösterilebilir. Röliyefin etkilerinin araştırıldığı durumda
da;
T=f(r)cl,o,p,t,'dir.
Durum faktörlerinin analizinin doğasında bulunan kavramsal
zorluklar genel eşitliğin her iki tarafında da bulunan organizmalar ele
alındığında gerçek bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü
ekosistemin gelişmeye başladığı to zamanından itibaren biyolojik
ardışıklığın, toprak oluşumuna etkilerinin belirlenmesi ne kadar zor ise,
belirli bir bölgede biyolojik varlıkların etkisinin belirlenmesi de, o denli
zor ve karmaşıktır. Canlılar arasındaki etkileşimlerin ve komünitelerin
diğer faktörlere bağlı olarak aktivitelerinde oluşan değişimlerin ortaya
konması ve bu aktivite ürünlerinin toprak oluşmasına katkısının
saptanması gerekmektedir.
Yer kürenin üzerinde ince bir katman oluşturan, su, hava ve canlı
varlıklar yanında, ölü veya çeşitli düzeylerde değişime uğramış organik
maddelerin katkıları ile etkilenen en üst ayrışma katmanını toprak olarak
tanımlamaktayız.
Toprağın oluşması ve gelişmesi ana kaya üzerine fiziksel,
kimyasal ve biyolojik olayların birlikte etki etmesi ile başlayan bir
süreçtir. Kayalar farklı fiziksel özellikler gösteren değişik kimyasal
243
yapıdaki minerallerden oluşmuştur. Sıcaklık değişimi zaman içinde
minerallerin farklı genleşme ve daralma özelliklerinden dolayı kaya
içindeki minerallerin organizasyonunu etkiler ve çatlaklar ortaya çıkar.
Bu çatlaklar hem suyun donma genleşmesi ve hem de biyolojik
varlıkların etkileri ile genişler. Kayaların mekanik ufalanması yanında,
yağış sularındaki karbonik asitin çözücü etkisi ile kimyasal ayrışma
oluşur. Çıplak kaya yüzeyleri ve ham toprak üzerinde ilk kolonize olan
likenHata! Yer işareti tanımlanmamış. türünden canlılar, mineral
maddelerin kristal örgülerinin çözünmesinde ürettikleri asitler ile etken
olurlar. Bu öncü organizmaların kayaçların çözünmesindeki biyokimyasal
etkileri yanında, ilk organik maddenin üretilmesi ve toprakta primer
humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. maddelerinin oluşması ve
birikmesini sağlamaları nedeniyle toprak oluşumunu hızlandırıcı rol
oynarlar. Bu organizmalar mineral besin maddelerini silikat kayalarının
çözünmesinden sağlarken, bir yandan da havadaki elementel azot
gazından azot gereksinimlerini karşılayarak CO2 özümlemesi yaparlar.
Likenlerin kolonize olduğu ortamlarda takiben kara yosunları ve azot
fikse eden mavi-yeşil algler primer üretimi sağlarlar. Ancak bütün bu
vejetasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. içinde kayaların
ayrışmasında en etken organizmalar likenlerdir. Kaya yüzeylerine
kolonize olan epilitikHata! Yer işareti tanımlanmamış. likenler ile
çatlaklar arasına yerleşen endolitikHata! Yer işareti tanımlanmamış.
likenler, daha önceki bölümlerde detayları verildiği gibi çıkarmış
oldukları polihidroksi-polikarbon asitleri ile silikatları çözerek Ca, Mg,
Mn, Fe ve Al gibi çok değerlikli katyonları kristal örgüden ayırır ve suda
çözünebilen metal-organik kompleksler haline çevirirler. Bu olay toprak
kimyasında şelatlaşma (veya kileyt) olayı olarak tanımlanmaktadır.
Bakteri türlerinden yalnızca Arthrobacterler’in Alp dağlarında
çıplak kayalar üzerinde kolonize olarak silikat minerallerinin
ayrışmasında etkili olduğu saptanmıştır. Bu organizmaların aynı zamanda
azot fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış. yaptıkları
saptanmıştır. Bu bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesinin
söz edilen diğer organizmalardan farklı yönü ise karbon kaynağı olarak
organik maddelere gereksinim duymalarıdır.
Toprak bulunmayan çıplak alanlarda, bu türden öncül yerleşim
oluştuktan sonra, protozoalar, nematodlar, rotator ve tartigradlar için
yeterli düzeyde bir mikro habitatHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşur. Bu ilkel habitatta basit madde döngüleri oluşmaya başlar. Böyle
244
alanlarda daha sonra bir örtü halinde yosunların yayıldığı gözlenir,
böylelikle kazanılan nemlilik daha uzun süreler korunabilir hale gelir. Bu
habitatta kollemboller ve oribatidler uygun yaşam koşulları bulabilirler.
Bütün bu canlıların ölü dokuları ile atıkları kaya çatlakları arasına
depolanır. Bu kalıntılar daha sonra tekrar mikroorganizmalarca ve
mikrofauna tarafından işlenir ve sonuçta yüzeysel ham bir toprak oluşur.
Bu ince toprak katı çeşitli otsu bitkilerin ve sukulentlerin gelişmeleri için
uygun bir ortam sağlar.
Organik maddenin döngüsünü oluşturan pek çok heterotrofHata!
Yer işareti tanımlanmamış. bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ve mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış., organik asitlerin
oluşumunda etken olarak ayrışma işlevine katılırlar. Örneğin çeşitli
organizmalar tarafından oksalik, asetikHata! Yer işareti
tanımlanmamış., formik, sitrik, propionik, fumarik, bernstein ve 2-keto
glukonik asit gibi asitler oluşturulur. Bu asitlerde likenHata! Yer işareti
tanımlanmamış. asitleri gibi, kaya ayrışması ve toprak çözeltisinin
hidrojen iyonları derişiminin yükselmesine ve mineral maddelerin
çözünmesine neden olurlar.
Pek çok bakterinin oluşturdukları sümüksü salgı maddeleri de
(çeşitli asit ve enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. içermeleri
nedeniyle) önemli düzeyde çözücü özelliğe sahiptir. Bu tür mikrohabitat
aktivitesini takiben, yüksek bitki kökleri de bu faaliyetlere katılır ve
toprakta fiziksel, kimyasal değişimler oluştururlar. Bu konuda yapılan
çalışmalar kalsiyum karbonatların çözünmesinde bitki köklerininin kendi
aktivitesinden daha çok, kökler üzerinde bulunan mikroorganizma
kolonilerinin etkili olduğunu göstermektedir.
Kayaçların bu şekilde çözünmesi, iklim koşullarına bağlı olarak
mineral maddelerin yıkanması veya birikmesi, kimyasal ve biyokimyasal
değişimler sonucu toprakta özel nitelikler taşıyan organik maddeler
yanında, değişim ürünü olan yeni, ikincil minerallerin oluşması toprak
ekosisteminde çok önemli bir kademedir. Yeni oluşan kil mineralleri ile
humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. çeşitli organomineral
kompleksler meydana getirirler. Bu kademede ana maddenin bileşimi,
iklim ve edafonHata! Yer işareti tanımlanmamış. toprak gelişimini
yönlendiren esas faktörlerdir. Daha yüksek organizasyon yapısına sahip
vejetasyonun gelişebilmesi ile ekosistemdeki birincil üretim artış gösterir
ve buna bağlı olarak ayrıştırıcıların aktiviteleri artar. Bu süreç içinde
toprağın devamlı organik fraksiyonu olan humus maddesinin oluşması ve
245
birikmesi artar. Doğal ekosistemlerde net birincil üretimin ve bunun
faunaHata! Yer işareti tanımlanmamış. tarafından kullanılmasından
sonra oluşturulan tüm kalıntılar, edafon tarafından mineralize
edilmektedir. Doğal ekosistemlerin tarım ve ekonomik orman şekline
dönüşmesi ile doğal madde döngüleri antropojenikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (insan) aktivite sonucu miktar ve işlev bakımından
etkilenir ve toprağa giren organik madde düzeyi azalır.
9.1. Biyotik Faktör
Ekosistemin gelişmesi ekolojik süksesyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış.* olgusunu zorunlu kılar. Çünkü ekosistemdeki
komünitelerin sıralı (ardışık) değişimi, fiziksel çevrenin organizmalar
yolu ile kısmen değiştirilmesi ile sonuçlanır ve bu süreç sonunda denge
durumundaki sisteme (klimaksHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
ulaşılır (süksesyon kavramı*, ekosistemi oluşturan canlıların gelişim,
rekabetHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve regenerasyon
özelliklerinin farklı oluşu nedeniyle komünite ve biyotopun işlev ve
yapısında ortaya çıkan değişimlerin zaman bakımından sırasını ifade
eder. Bu değişimlerin son aşaması denge konumu (steady state) olup
"klimaks" olarak adlandırılır. Diğer bir deyimle, klimaks, belirli çevre
koşullarına optimalHata! Yer işareti tanımlanmamış. uyum sağlamış,
devamlılık gösteren olgun bir ekosistemi tanımlar).
Önemli olan nokta, süksesyonun öncelikle fiziksel faktörler
tarafından değil, gelişen komünitenin biyolojik özellikleri tarafından
kontrol edilmesidir. Süksesyonda otojenikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (sistem içi) olayların hakim olmasına rağmen,
biyotikHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve çevresel faktörler
arasındaki etkileşimde allojenikHata! Yer işareti tanımlanmamış. (dış)
olaylar bazen önem kazanabilir.
Toprak ekosisteminde, toprak mikroplarının allojenikHata! Yer
işareti tanımlanmamış. süksesyonu, bitkisel otojenikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. süksesyonun ilk gelişme basamaklarındaki yakın
ilişkide gözlenebilir. Böyle bir durumda dış faktörler (bitki kökleri)
mikrobiyal süksesyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. desenini
kontrol eder. Bununla beraber kemoototrofik toprak organizmalarındaki
süksesyon genel olarak otojeniktir.
Toprak alt-sistemindeki süksesyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış., vejetasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. alt-
246
sisteminden farklılık gösterir. Otojenik bitki süksesyonunda, organik
maddeyi arttırıcı bir gelişme vardır ve ilk basamaklardan klimaksa doğru
sistem olgunlaştıkça, sistemde biriktirilen enerji miktarı artar. Bunun tersi
olarak, toprak ekosistemindeki heterotrofik mikropların süksesyonu,
enerji kaynaklarının ( bitki ve hayvan kalıntı ve salgıları) azalmasına
neden olur. Bu nedenle Garrett, "mikrobiyal süksesyonun son noktası
klimaksHata! Yer işareti tanımlanmamış. olmayıp, sıfır noktasıdır"
şeklinde bir yorum getirmektedir. Topraktaki organik madde
ayrışmasının son ürünü humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. olup,
toprak ekosisteminin devamlı bileşenlerinden biridir ve teorik "sıfır"
noktasına hiç bir zaman erişilemez. Genel olarak klimaks mikrobiyal
komünite, toprağın "otoktonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
mikroflorası" olarak tanımlanmakla birlikte, bu husus ileride, organik
madde ayrışması bölümünde tekrar tartışılacakdır.
Heterotrofik süksesyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
sistem enerjisi esas alındığında ototrofik süksesyondan farklılık
gösterebilir. Bir otojenikHata! Yer işareti tanımlanmamış. süksesyonun
gelişme basamaklarında, "brüt üretim komünite solunumu" oranı
(P/RHata! Yer işareti tanımlanmamış.) 1 değerini aşarken, heterotrofik
süksesyonda P/R oranı 1'den çok daha düşüktür.
9.2. Topraktaki Mikrobiyal Süksesyon
Toprak ekosistemindeki süksesyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış., bitki dokularının toprak mantarları tarafından
kolonizasyonu göz önünde bulundurularak Çizelge 9.1 de verilmiştir
(Garrett, 1963). Bu kuramsal ardışık sırada bitkilerin ölmekte olan
dokuları, onlar toprağa düşmeden önce zayıf parazitler tarafından
kolonize edilmektedir. Yere düştükten sonra öncelikle saprofitik "şeker
mantarları" şekerleri ve selülozdan daha basit karbon hidratları
kullanırlar. Bu mantarlar tipik Phycomycetes ve Fungi imperfectii
gruplarıdır. Bu mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. türleri hızlı
miselHata! Yer işareti tanımlanmamış. gelişimi ve sporHata! Yer
işareti tanımlanmamış. oluşumu ile yavaş gelişen türlere karşı iyi bir
247
rekabetHata! Yer işareti tanımlanmamış. avantajına sahip
organizmalardır.
Çizelge 9.1 . Bitki dokuları üzerindeki kuramsal mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
süksesyonu
Basamak Dokunun Durumu Substrat Grubu
1 canlı Zayıf parazitler
1 ölü Birincil, saprofitik şeker mantarları
2 ölü Selüloz ayrıştırıcılar ve ikincil şeker
mantarları
3 ölü Lignin ayrıştırıcılar
Birincil şeker mantarlarını, ikincil şeker mantarları ile
selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ayrıştırıcılar takip eder.
Selüloz ayrıştırıcılar çoğunluk Ascomycetes, Fungi imperfecti ve
Basidiomycetes grubundan mantarlardır. İkincil şeker mantarları ise yeni
dökülmüş bitki dokularındaki şekerler için birincil şeker mantarları ile
rekabetHata! Yer işareti tanımlanmamış. edemez. Bu organizmalar
selüloz mantarlarının oluşturduğu ayrışma ürünlerinden yararlanırlar. Bu
kuramsal süksesyonHata! Yer işareti tanımlanmamış., en zor ayrışan
bitki doku maddesi olan ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ayrıştıran basidiomeycetes ile son bulur.
9.3. Heterotrofik Süksesyon Üzerine Deneysel Çalışmalar
Yukarıda örneği verilen kuramsal mikrobiyal süksesyonHata!
Yer işareti tanımlanmamış. örneği, ekosistemin karmaşık bileşimi göz
önüne alındığında çok basit kalmaktadır. Çünkü süksesyonal gelişme
yalnızca enerji kaynağı veya substratHata! Yer işareti tanımlanmamış.
çeşidinden etkilenmekle kalmaz, bunun yanında mikrofloraHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve mezofaunanın doğasından ve çevresel
faktörlerden de etkilenir. Mikrobiyal süksesyon çalışmalarında iki
deneysel yaklaşım bulunmaktadır. Birincisi kimyasal bakımdan
tanımlanmış bir substratı toprağa vererek, diğeri ise yaprak döküntü
katmanı gibi karmaşık, doğal substratların ayrışmasını inceleyerek
uygulanan yöntemlerdir. İlk yöntemde toprağa selülozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. filmleri gömülerek birincil kolonize olan organizmalar
saptanmıştır. Buna göre topraklardaki türler, topraktan toprağa değişim
248
göstermektedir. Nötralden alkaliye kadar değişen özellik gösteren işlenen
topraklarda, imperfectii grubundan Botryotrichum ve Humicola ve
Ascomycetes'lerden Chaetomium başat organizmalardır. İğne yapraklı
orman altındaki asit koşullu topraklarda ise yine imperfectii grubundan
Oidiodendron hakim türdür. Birincil kolonize organizmalar arasında
Phycomycetes'in bulunmayışı substratın karmakşıklığı ile
açıklanmaktadır. Çeşitli haftalar sonra selüloz film üzerinde,
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. miselleri çevresinde
bakterilerin bol bir şekilde geliştiği gözlenmektedir.
Mikrobiyal dokular ve selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış.
toprak hayvanları tarafından tüketilmektedir. Asit, kumlu bir toprakta
akarlar başat faunayı oluştururken, nötr ve alkali topraklarda toprak
pireleri (collembole) Enchytraeid kurtlar daha yaygın bulunmaktadır.
Topraktaki substratların ayrışması daha karmaşık bir olay olup, mikroplar
yanında bir çok mesofauna üyesi bu işleve katılmaktadır.
Mikrobiyal süksesyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. üzerine
ikinci tür deneysel çalışma çam ormanı döküntü katmanındaki iğne
yaprakların mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. populasyonları
tarafından kolonizasyonu üzerine yapılmıştır. Yeni dökülmekte olan
yaprakların parazitik bir Ascomycet tarafından enfekte edildiği
gözlenmiştir (Lophoderium). Bu mantar L katmanındaki iğnelerde
sonbahar ve kış ayları boyunca aktif kalmakta ve kış sonuna doğru ve
baharda sporHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturarak, canlı
yaprakları tekrar enfekte etmektedir.
Yaprak dökümünden hemen önce, ölü yapraklar üzerinde
saprofitik Fungi imperfectii grubundan Aurebasidium ve Fusicoccum
yerleşmektedir. L (litterHata! Yer işareti tanımlanmamış.) katmanında
yapraklar çok yaygın bir tür olmamakla birlikte, Fungi imperfectii
grubundan Sympodiella ve Helicoma türlerinin hifHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ağı ile örtülmekte ve aynı zamanda Ascomeycetes
grubundan Desmazierella iç dokulara hücum etmektedir. İğne yapraklar
ortalama olarak altı ay kadar L katmanında kalmakta ve daha sonra
saprofitik mantarlar sporlanırken F1 katmanına geçmektedir. Takib eden
yaz içinde, sporların çoğu ve yüzeyde kalan miseller, akar ve
kollemboller tarafından yenilmektedir.
İlk sporlanmadan bir yıl sonra, ikincisi meydana gelir ve takiben
mesofauna tarafından tüketilir. Daha fazla yaprağın dökülmesi sonucu
yaşlı yapraklar sıkışır ve mikroçevre daha nemli bir konum kazanır. Bu
249
dönem sırasında mesofil dokunun büyük kısmı ayrıştırıldığından, iğne
yaprakların etrafındaki kütikül katman ile iletim sistemindeki
ligninleşmiş dokular geriye kalır. Yaprak dökümünden yaklaşık ikibuçuk
yıl sonra yapraklar F2 katmanına girerler ve bu devrede Basidiomycet
grubu mantarlar selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış. ayrışmasında aktivite gösterir.
Basidiomycet aktivitesi, toprak fuanasının önemli düzeyde artışı ile
sonuçlanır ve yapraklar ile mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
kalıntıları fekal pelletlerHata! Yer işareti tanımlanmamış. (hayvan
dışkıları) ile koyu renkli bir kütleye dönüşür, faunaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aktivitesi sonucu mineral toprakla karışarak
humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. katmanı (H-katmanı) olarak
tanımlanan horizonun belirmesinde etken olur. Bu bölgede kitinHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ayrıştıran mantarların aktivitesi yüksektir.
Yaprakların F2 katmanında ayrışması ve humus katmanı oluşumu
yaklaşık yedi yıl devam eder ve sonuçta biyolojik aktivite aşağı düzeylere
iner.
Çam ibreleri döküntüsündeki bu süksesyonda başat organizmalar
mantarlar ve küçük hayvanlardır. Bakteriler görece az bir etkiye sahiptir.
Bunun nedeni büyük olasılıkla döküntü katmanının düşük pH'sı (3-4) ve
ibrelerin ayrışması sırasında bakteriostatik nitelikteki fenollü bileşiklerin
serbest kalmasıdır. Süksesyonda bazı aktinomisetHata! Yer işareti
tanımlanmamış. türleri de gözlenmekte ise de bu organizmaların rolleri
bilinmemektedir. Saman kompostunun tanımlandığı diğer bir
süksesyonda ise pH'nın altı veya daha yüksek olduğu koşullarda,
bakteriler çok aktif olup, büyük populasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluştururlar.
250
10.
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak
TOPRAKTA ORGANİK MADDE AYRIŞMASI VE
KARBON DÖNGÜSÜ
Toprak ekosisteminde faunaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ve mikrofloraHata! Yer işareti tanımlanmamış. tarafından ayrıştırılan
organik bileşikler esas olarak toprak dışındaki bir genel karasal
ekosistemin oluşturduğu birincil üretim kalıntılarıdır. Bu organik
bileşiklerin mineralizasyonu sırasında bunlardan enerji ve substratHata!
Yer işareti tanımlanmamış. kaynağı olarak yararlanan
mikroorganizmaların biyolojik kütlelerinden oluşan ölü dokularda daha
sonra, birincil üretim kalıntıları gibi ayrıştırılır.
Toprağa düşen çeşitli organik dokuların ayrışmasında daha önce
çok basit örnekleri verilerek bahsedildiği gibi, süksesyonel bir gelişim
söz konusu olduğundan, faunaHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
mikrofloranın birlikte aktivite göstermesi humusHata! Yer işareti
tanımlanmamış. dinamiği bakımından çok önemlidir.
10.1. Toprak Faunasının Katkıları
Organik maddenin değişik süreçler sonucu oluşturduğu üç
humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. şekli olan Mull, ModerHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve Ham Humus (mullHata! Yer işareti
tanımlanmamış., humus formlarından biri olup, orman ekosistemlerinde
uygun iklim ve edofik koşullarda, döküntü (L) katmanının şiddetle
ayrışarak, hızlı bir şekilde toprağa karışması ile oluşur. Mineral toprak
yüzeyinde yalnızca yaprak ve çok ince bir çürüme katmanı bulunur,
biyolojik aktivitenin çok yüksek olduğu bir humus şeklidir. Moder, forma
veya moorHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarakta tanımlanan, orta
derecede mikroorganizma aktivitesi bulunan bir humus formudur. Bu
nedenle, humus tabakası toprağa yavaş karışır. Ham humusHata! Yer
251
işareti tanımlanmamış. ise mineral toprak üzerinde ayrışmaksızın duran,
kalın organik döküntüdür. (Biyolojik aktivite yok denecek kadar az
olduğundan mineral toprağa karışma yoktur, mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. misellerince zengin, asit reaksiyonlu bir çürüme katı ile
ayrışmaksızın mineral toprak üzerinde bulunan organik birikintiden
oluşur). Toprak ekosistemindeki yaşam birliklerinin (biyosonözHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) ortak ayrıştırma faaliyetlerinin bir
ürünüdür.
Yaşam birliklerindeki farklılıklar, oluşan humusHata! Yer işareti
tanımlanmamış. formlarının niteliklerine etki yapar. Örneğin moder ve
ham humus oluşumunda makrofauna üyeleri bulunmazlar. Mull
oluşumunda ise taze yaprak döküntülerini parçalayan ve bu nedenle
önemli birincil ayrıştırıcı olarak tanımlayabileceğimiz diplopodHata!
Yer işareti tanımlanmamış., isopod, diptera larvaları ve yumuşakçalar
gibi makrofauna üyeleri çok etkilidirler. Toprak faunasının genellikle
yumuşak dokulu, karbon / azot oranı dar olan ıhlamur, mürver, dışbudak
ve kızılağaç döküntülerini daha hızlı ayrıştırdığı, sert yapraklı meşe ve
gürgen dokularının ise daha dayanıklı olduğu gözlenmiştir. Organik
maddenin ayrışması yaşam birliklerinin aktivitesine bağlı olduğundan,
iklim ve çevre koşullarının biyolojik aktiviteyi uygun etkilediği
ortamlarda organik madde ayrışması mullHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşumu ile son bulmakta, buna karşın uygun olmayan
koşullarda biyolojik aktivitenin yetersizliği nedeniyle, organik madde
yeterince ayrışamayarak toprağın üzerinde ham humus şeklinde
birikmektedir. Örneğin soğuk iklime sahip kuzey enlemlerde, hem
aktivite yetersizliği ve hem de gürgen ve iğne yapraklı orman formasyonu
nedeniyle ham humus yaygınlık göstermektedir.
Toprak faunasının organik döküntüleri tüketerek tümü ile
parçalaması sonucu, doku yapısı belirsizleşir, humuslaşma ilerler. Hem
bu ayrışma fraksiyonları ve hem de faunaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. dışkıları birbiri ile ve mineral maddeler ile karışarak
moder olarak tanımladığımız humusHata! Yer işareti tanımlanmamış.
türünü oluştururlar. Uygun koşullar altında diplopodlar, yaprak
döküntülerinin % 10 ile % 25 'ini parçalayıp öğütürler. Makrofaunanın
tercih ettiği yumuşak dokulu yaprak türleri mikroorganizmalar tarafından
da kolayca ayrıştırılmaktadır. Makrofaunaya dahil olan yer solucanları
primer parçalamaya daha az katılırlar. Bu canlıların organik-
anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. fraksiyonun
252
karıştırılmasındaki etkileri çok daha fazladır. Solucanların sindirim
sistemlerinden geçen organik maddeler boyut olarak küçülür (yüzey
alanları artar) ve mikroorganizmalar tarafından daha kolay etkilenir
duruma gelir. Bu şekilde solucanların bünyesine alınan organik dokuların
% 85'i dışkı şeklinde, fakat mineral maddeler ve mikroorganizma ve
enzimlerle karışmış bir şekilde toprağa geri bırakılır. Araştırmalar,
organik madde parçalanmasının yer solucanlarının varlığı durumunda,
olmadıkları koşullardan çok daha hızlı olduğunu göstermektedir.
Toprakta yer solucanı aktivitesi olmadığı durumda ise, çoğunlukla toprak
yüzeyinde organik bir horizon oluşmaktadır. Örnek olarak, bir çayır
ekosisteminde, taşkın ve su baskını nedeniyle yer solucanları faunası
zarar gördüğünde, bitkisel materyalden oluşmuş 4 santimetre kalınlığında
kuvvetli bir katman oluşumu gözlenmiştir. Bu bölgede tekrar yer solucanı
sağlandığında, oluşan katmanın kaybolduğu ve mineral fraksiyona
karıştığı gözlenmiştir. Benzer olarak düşük pH'lı ortam koşulları da yer
solucanı aktivitesi için uygun olmadığından, bu koşullardaki ortamlarda
da bitki yığılması olabilmektedir. Şekil 10.1’de ağaç yaprakları ayrışması
üzerine makrofauna katkısı gösterilmiştir.
Şekil 10.1. Meşe ve kayın yapraklarının ayrışmasında faunaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. etkisi
Çok çeşitli toprak faunasının (ZoosonözHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) bu tür parçalayıcı, yumuşatıcı ve karıştırıcı etkisinden
sonra, organik kalıntılar, toprak mikroflorasının etkisi ile daha hızlı
253
değişime uğrarlar. Toprak hayvanlarının sindirim sisteminde ayrışamayan
selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve ligninHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gibi polimerHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bileşikler, daha sonra önemli düzeyde mikroorganizmalar tarafından
ayrıştırılır.
Toprak faunasının aktivitesi yapay bir şekilde önlendiğinde,
mikrofloranın organik maddeleri ayrıştırma gücü yarı yarıya, hatta 1/5
oranına kadar azaldığı gözlenmiştir. Toprak hayvanlarının diğer bir
önemi ise bu canlılara yapışık olan mikroorganizmaların onlarla birlikte
taşınması ve organik maddeler ile temasa getirilerek, mikrobiyal
ayrıştırmanın etkinliğinin artırılmasıdır.
10.2. Toprak Mikroflorasının Katkıları
Toprak yüzeyine düşen ve öncelikle primer parçalayıcılar
tarafından mekanik olarak küçültülen, enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış., su kapsamı ve mineral besin maddelerince
zenginleşmiş doku parçacıklarının gerçek ayrışması
(mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.) biyokimyasal etkiler
ile mikroorganizmalar tarafından gerçekleştirilmektedir. Yaşam birliği
içinde yer alan çeşitli mikrofloraHata! Yer işareti tanımlanmamış.
grupları, öncelikle hücre içi maddelerden aminoasitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve şeker gibi suda çözünen bileşikleri süratle ayrıştırır.
Özellikle toprağın simojen (zymogen) mikroflorasının hızlı artışında bu
görece basit ve suda çözünür bileşikler etkili olur.
Bu bileşiklerin ayrışmasını daha sonra proteinler ve hücre
duvarının orta lamellerini oluşturan pektinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. maddeleri takip eder. Bu maddeler,
mikroorganizmaların katkısı olmaksızın da toprak faunası tarafından
kullanılabilir.
Hücre duvarlarını oluşturan selülozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
ayrışmaya nisbeten dirençli kısımlar olup, bunlar ancak özel
mikroorganizma grupları tarafından ve daha yavaş bir şekilde ayrıştırılır.
Lignin ayrışmasında günümüz bilgilerine göre Basidiomycet grubu
organizmalar etkin rol oynamaktadır. Mull oluşumunda, faunaHata! Yer
254
işareti tanımlanmamış. aktivitesinin yanında, lignin ayrışmasına kadar,
biyokimyasal olaylar, bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
aktinomisetler tarafından yürütülür.
Silikat ana materyali üzerinde, moder ve özellikle ham
humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşumunda, asit koşullar
nedeniyle mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. florası hakim
durumdadır. Topraktaki organik maddeler çok değişik kimyasal
özellikler gösteren karmaşık bileşiklerden oluşmuştur. Bazı bitki ve
faunaHata! Yer işareti tanımlanmamış. örneklerinin yapısal bileşenleri
Çizelge 10.1'de verilmiştir.
Bitki yaşının artışı ile güç ayrışma özelliğindeki selülozHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış.
gibi maddelerin bünyedeki miktarı artmaktadır. Güç ayrışmalarına
rağmen bu maddeler, toprağın daimi humusHata! Yer işareti
tanımlanmamış. maddeleri ile kıyaslandığında, görece daha "kolay"
ayrışır niteliklidir. Bitki ve hayvan kalıntılarının ayrışmasında aktif olan
mikroorganizmalar "simojen" mikrofloraHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olarak tanınmakta ve humin maddelerinin değişimine
katılan otoktonHata! Yer işareti tanımlanmamış. mikrofloradan
kolaylıkla ayırt edilmektedir. Simojen mikroflora sayıları, ortama katılan
ayrışabilir organik maddelerin miktar ve türüne bağlı olarak dalgalanma
gösterir.
Çizelge 10.1. % Kuru madde içinde çeşitli hayvan ve bitki kalıntılarının bileşimi
Suda
çözünür
maddeler
Ham
proteinH
ata! Yer
işareti
tanımla
nmamış.
Selüloz Hemise-
lüloz
Nişasta
Hata!
Yer
işareti
tanıml
anmam
ış.
Lignin Kül Organik
çözücüde
çözünür
madde
K.Buğday
samanı
2.1 2.4 36.1 31.3 0.0 17.9 9.5 0.0
Çam
ibresi
7.0 27.6 12.7 0.0 15.0 24.5
255
Yonca
yaprakları
21.7 15.4 8.1 3.0 4.3 23.1
Ham
proteinH
ata! Yer
işareti
tanımlan
mamış.
Ham yağ N'suz
ekstraks
iyon
mad.
Ham lif Ham
kül
Yer
solucanı
42.4 3.6 15.2 0.9 38.0
Mayıs
böceği
50.0 9.0 0.0 32.0 10.0
Çoğunlukla şeker ve daha az olmak üzere organik asitlerHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve amino asitlerden oluşan "suda
çözünebilir maddeler" pek çok mikroorganizma tarafından
değerlendirilir. Aerob koşullarda karışık bir mikrofloraHata! Yer işareti
tanımlanmamış. tarafından su, karbondioksit ve amonyağa ayrışan bu tür
bileşiklerden anaerob koşullar altında ayrışması tamamlanmamış ürünler,
örneğin süt (laktikHata! Yer işareti tanımlanmamış.), sirke
(asetikHata! Yer işareti tanımlanmamış.), kehribar (BernsteinHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) ve fumanik asitlerdir. Oksijensiz
koşullarda Clostridium ve mayaların fermentasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. işlevleri ile bu asitler yanında kısmen alkolHata! Yer
işareti tanımlanmamış., hidrojen ve metanHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gibi bileşikler de meydana gelir.
Redfield (1958), biyolojik olarak üretilen organik madde için
genel bir formül önermiştir;
(CH2O) 106(NH3) 16(H3PO4) 1
Bu organik maddenin aerob ayrışması ise, aşağıdaki gibidir.
(CH2O) 106(NH3) 16(H3PO4)+13802 106CO2+16HNO3+H3PO4+122H2O
Bu reaksiyon tipi, oksijenli çevrelerde organik maddenin hızlı ve
tam çevrimini yansıtmaktadır. Karasal aerob çevrelerde fotosentezHata!
Yer işareti tanımlanmamış. yolu ile üretilen oksijenin çoğu, bu işlev
sonucu tüketilir, bu olaya toprak solunumuHata! Yer işareti
tanımlanmamış. adını veriyoruz.
256
10.3. Karbon Döngüsü
Karbon, canlı hücrenin en önemli yapı taşlarından birisi ve
biyolojik sistemin en önemli elementidir. Bitki ve mikroorganizma
hücreleri büyük düzeyde karbon içerirler. Bu içerik kuru ağırlık esas
alındığında % 40-50 düzeyindedir. Karbonun oksidasyonu (organik
maddedeki karbonun mineralizasyonu veya solunum) ile oluşan CO2 ise
atmosferin ancak % 0.03' ünü oluşturur. Karbondioksit, yeryüzündeki
karasal ekosistemde fotoototrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
yüksek bitkiler ve su sisteminde de algler tarafından organik karbona
dönüştürülür (immobilizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.).
Böylece bu ilkel veya yüksek fotoototrofik canlılar güneş
enerjisi+karbon+diğer besin elementleri varlığında ve klorofilin
katalizörlüğünde heterotrofik canlılar için gerekli olan organik
substratları sağlarlar. Atmosfer karbonunun sürekli olarak fotosentetik
organizmalar tarafından organik karbon şekline dönüştürülmesi,
ekosistemHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşenlerinin dengesini
bozduğundan, dengenin oluşabilmesi için bu karbonlu bileşiklerin
parçalanmaları ve CO2'in tekrar atmosfere dönmesi gerekmektedir.
Yeryüzü bitki örtüsünün bir yıl içinde 1.3x 1014kg düzeyinde
karbondioksit kullandığı hesaplanmıştır (atmosfer toplamının 1/20'si).
Bitkiye yarayışlı karbonun (CO2) her yıl bu kadar büyük miktarının
organik dokuya çevrilmesi, mikrobiyal dönüşüm olmadığı koşulda ana
bitki besin elementinin sınırlı olduğunu göstermektedir. Gerçekten de
mikroorganizmaların organik karbonu mineralizasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yolu ile karbondioksite çevrimi olmadığı
varsayıldığında atmosfer rezervinin 35 yıl içinde tükeneceği tahmin
edilmektedir.
Genel anlamı ile toprak ekosisteminde karbon döngüsü, CO2' in
bitkiler tarafından fiksasyonu ve organik bileşiklerin sentezi için
özümlenmesini, bitkisel organik kalıntılar ile primer (herbivor) ve daha
üst düzey tüketicilere (carnivor) aktarılan kısmından dışkı ve kadavralara
aktarılan kısmının mikroorganizmalarca ayrıştırılması ve tekrar
karbondioksit şeklinde atmosfere verilmesini tanımlamaktadır.
Biyosferdeki karbon döngüsü daha karmaşık olup akvatik sistemde
biriktirilmesi ve antropojenikHata! Yer işareti tanımlanmamış.
aktivitenin (insan faaliyetleri) döngüye olan girdileri bazı farklılıklar
257
oluşturmaktadır. Şekil 10.2’de toprak ekosistemindeki C döngüsü, Şekil
10.3‘de ise biyosferdeki C döngüsü şematize edilmiştir.
Bitki -C Hayvan-C
C
D E
A B
A. Fotosentez B. Solunum, bitkiler C. Solunum, hayvanlar
D. OtotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. mikroorganizmalar E. Solunum,
mikroorganizmalar
Şekil 10.2. Toprak ekosisteminde C döngüsü
Jeokimya kavramı, yer kabuğunun kimyasal bileşimi ve
elementlerin yer kabuğunun değişik kısımları ve hidrosfer, atmosfer
arasındaki hareketleri ile ilgilidir. Biyosferin canlı ve cansız kısımları
arasındaki madde değişimi ise biyojeokimyasal döngü olarak tanımlanır.
Biyolojik bakımdan karbon döngüsü, yeşil bitkilerin CO2 'i fotosentetik
olarak redükteHata! Yer işareti tanımlanmamış. etmesi ve bunun daha
sonra bitki, mikroorganizma ve daha az olmak üzere hayvan solunumu ile
atmosfere geri bırakılmasıdır. Ancak bu döngü jeokimyasal bakımdan
oldukça basit bir ifadedir. Karbon döngüsünün en önemli kısmı hava,
deniz ve karasal biyosferHata! Yer işareti tanımlanmamış. arasındaki
değişimlerdir (Şekil 10.4). Bu üç C rezervuarından en büyüğü okyanuslar
Toprak Organik Maddesi
Mikrobiyal Hücreler, Ayrışan Kalıntılar
ATMOSFERDEKİ CO2
258
olmakla birlikte, üniform değildir. Üst 50-100 m'ye kadar olan karışık
katman deniz yaşamının çoğunu kapsar. Okyanusların bu karışık yüzeysel
kısmı ile atmosfer ve karasal biyosferHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(yeşil bitkiler, hayvanlar toprak organizmaları) arasında döngü zamanı
yıllar veya on yıllarla ölçülen "hızlı" bir C-döngüsü bulunmaktadır. Derin
deniz katmanları ile olan değişim çok daha yavaş olup yüzlerce yıl olarak
tanımlanmaktadır.
Şekil 10.3. Çevresel karbon döngüsü (Biyojeokimyasal döngü)
Kayaç ayrışması ve okyanuslardaki karbonatların çökelmesi veya
çözünmesini kapsayan çok yavaş döngü ise 100 000'lerce yıl olarak
belirtilebilir.
Hızlı karbon döngüsü ilk kez Craig tarafından 1957'de ortaya
konmuştur (Şekil 10.5). Hızlı döngüde karbonun çoğu derin denizlerde
bulunmaktadır. Bu rezervuar bile, yavaş karbon döngüsündeki C miktarı
259
ile kıyaslandığında, küçük kalmaktadır. Örneğin kalkerli sedimentler
28 500, killi-balçık sedimentler ise 10 600 kez olmak üzere atmosfer
karbonundan daha fazla C içerirler.
1300 Atmosfer
Tam= 7 Tma=8
Tab=33
Okyanuslar 1500 Bitkiler 600 2100
Tmd = 4 Tdm 250
73 000 Derin denizler
Şekil 10.4. Atmosfer-Hidrosfer-Karasal Biyosfer arasındaki C akışı.
Rezervuar değerleri g/m2 olup, T yıl olarak çeşitli rezervuarlar
arasındaki değişime ilişkin alıkonma zamanlarıdır.
260
Şekil 10.5. Antropojenik girdinin bulunduğu genel C döngüsü. Rakamlar
değişik rezervuarlardaki C miktarının veya bir rezervuardan diğerine
olan yıllık akışı göstermektedir (109 ton)
10.3.1. Karbon özümlemesi
Organik maddenin ayrışması, mikrofloraHata! Yer işareti
tanımlanmamış. için iki farklı işlev görmektedir. Bunlardan birincisi,
mikrobiyal gelişme için enerji sağlamak; ikincisi ise yeni hücre
maddelerinin oluşturulması için C sağlamaktır. Mikrobiyal metabolizma
sonucu serbest bırakılan karbondioksit, metanHata! Yer işareti
tanımlanmamış., organik asitlerHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
alkoller gibi ürünler yalnızca metabolik atıklar olup, mikrobiyal gelişme
bakımından çok kullanılır nitelikli ürünler değildir. Bu ürünler organik
261
maddenin ayrışması ve enerjinin yararlı konuma çevrimi sırasında son
ürün olarak açığa çıkarlar. Toprakta yaşayan canlılar için en önemli işlev
enerji ve karbon sağlamaktır. Çoğu mikroorganizma hücreleri, yaklaşık
% 50 oranında C içerirler. Karbon elementinin kaynağı klorofilli bitkiler
için CO2 olmasına karşın, toprak mikroorganizmaları büyük ölçüde
karbonlu maddeleri ana kaynak olarak kullanırlar. Bu substratHata! Yer
işareti tanımlanmamış. karbonunun protoplazmik karbona çevrimi
olayına "karbon özümlemesi” (asimilasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) adı verilmektedir. Oksijenli koşullar altında, substrat
karbonunun % 20 ile 40 kadarı özümlenir, geri kalan kısmı CO2 olarak
açığa çıkar veya atık ürünler olarak birikir. Şekerler gibi basit C
kaynakları kullanarak asimilasyon gücü hakkında fikir edinilebilirse de,
heterojen organik maddeler ve bitki kalıntıları ile karbon asimilasyonunu
ölçmek kolay değildir. Çünkü substrattaki C'un ne kadarının mikrobiyal
hücrede ve nekadarının henüz ayrışmamış organik maddede bulunduğunu
saptamakta zorluklar bulunmaktadır.
Mikroorganizmalar tarafından kullanılan organik substratlardaki
enerjinin çok az bir kısmı anaerobik mikrofloraHata! Yer işareti
tanımlanmamış. tarafından açığa çıkarılmaktadır. Anaerobik özümleme
sonunda açığa çıkan ve tam olarak oksitlenmemiş maddeler, yaşam
ortamına oksijen difüzyonu artışı ile mikrobiyal gelişme için kullanılırlar.
Mantarlar tarafından gerçekleştirilen ayrışma sırasında, metabolize edilen
karbonun ortalama % 30 ile 40'ı yeni miselHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşumu için kullanılır. Daha az etkin olan aerob
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. grupları % 5-10 düzeyinde
özümleme yaparken, anaerob bakteriler, kullanılan C'un ancak % 2-5'ini
hücre maddesi şekline çevirebilirler.
Yeni protoplazmanın oluşması için karbon özümlenirken, aynı
zamanda N, P, K ve S gibi besin elementlerine de gereksinilir. Bu
anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. besin iyonlarının
özümlenmesi, pratik yönden büyük önem taşımaktadır. Çünkü tarla
tarımı yönünden, besin elementi özümlemesi, immobilizasyonun
karşıtıdır. Mikrobiyal immobilizasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış., toprakta bitkilere yarayışlı besin maddelerinin
azalmasına -geçici bir zaman için de olsa- neden olan bir mekanizmadır.
Bu olay, bitki besin elementlerinin hücre sentezi için kullanılması yolu ile
olduğundan, immobilizasyonun düzeyi, yeni oluşturulan protoplazmanın
C/NHata! Yer işareti tanımlanmamış., C/P, C/K, veya C/S oranları ile
262
yönlendirilen bir faktör tarafından C özümlemesi ile ilgili olup,
mikrobiyal hücre ve flamentlerin net miktarı ile orantılıdır.
Örnek olarak, mikrofloranın ortalama hücre bileşiminin % 50'si
karbon ve % 5'i azot kabul edilirse, immobilize olan N, mikrobiyal hücre
üretimine giren karbonun onda birine eşit olacaktır.
10.3.2. Toprak solunumu
Toprak mikroflorasının en önemli işlevi organik maddelerin
ayrıştırılmasıdır. Organik maddenin içermiş olduğu organik asitlerHata!
Yer işareti tanımlanmamış., polisakkaritler, ligninler, aromatikHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve alifatik hidrokarbonlar, şekerler,
alkoller, amino asitler, pürinler, primidinler, proteinler, yağ ve nükleik
asitler bir veya daha fazla populasyonun etkisi ile temel bileşenlerine
kadar ayrıştırılır. Bu sırada gerekli olan enerji, karbonlu maddelerin
oksidasyonu ile sağlanır.
Organik madde ayrışması bütün heterotrofların bir özelliği
olduğundan, mikrobiyal aktivitenin göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Bu işlev sonucu aerobik ayrışma koşullarının son ürünü olarak CO2
çıktığından, belirli bir biyokütleHata! Yer işareti tanımlanmamış.
içeren toprak kütlesinin oksijen tüketimi ve CO2 oluşturması "toprak
solunumuHata! Yer işareti tanımlanmamış." olarak tanımlanır. Organik
madde ayrışma oranlarını belirlemek için çeşitli teknikler geliştirilmiştir.
Bunlar;
i. CO2 oluşumunun veya O2 tüketiminin ölçülmesi,
ii. Organik maddede ağırlık kaybı veya kimyasal değişimlerin
saptanması,
iii. Selüloz, ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış., hemiselülozHata!
Yer işareti tanımlanmamış. gibi özel bileşiklerin gideriminin
gözlenmesidir.
Çok özet bir ifade ile toplam solunum olayı fotosentezin karşıtı
olarak tanımlanabilir. Örneğin basit şekerler, oksijen tüketimi sonucunda
karbondioksit ve suya dünüştürülür ve aynı zamanda enerji elde edilir.
Toprakta solunum aktivitesinden kaynaklanan karbondioksitin 2/3 'ü
mikroorganizma aktivitesinden, 1/3 'ten azı da bitki kök solunumundan
kaynaklanır. Çok az bir kısmı da toprak hayvanlarının aktivitesi ile
263
oluşur. Bundan dolayı toprak solunumuHata! Yer işareti
tanımlanmamış. toprakların toplam biyolojik aktivitesini yansıtır.
10.3.3. Toprak organik maddesinin ayrışması
Humusun mineralizasyonu sırasında ilişkili olarak açığa çıkan
karbondioksit oranı, toprak tipine bağlı olarak büyük ölçüde değişir.
Kontrollü laboratuvar koşullarında ve mesofilikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sınır değerlerinde (20-30 °C) CO2 üretim oranı
genellikle 5 ile 50 mg CO2 kg toprak-1 gün-2 düzeyinde olmaktadır.
Tarla koşullarında ise bu oran daha düşük olup 0.5-10g CO2 m-2 gün-1
düzeylerinde gerçekleşmektedir. Tarla gözlemleri değerleri mikrobiyal
aktivite yanında, toprak hayvanları ve kök solunumundan kaynaklanan
CO2 miktarını da yansıtmaktadır. Bu değerler toprak sıcaklığı, toprak su
kapsamı, mevsim ve günlük koşullara bağlı kalmaktadır. Denemeler,
humusta bulunan karbonun %2 ile 5 kadarının yıllık olarak mineralize
olabildiğini göstermektedir. Bu kayıp miktarı önemli olmakla birlikte, bu
açık vejetasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. kalıntılarının toprağa
dönmesi ile dengelenmektedir. Bir kural olarak, heterotrofik aktivite ile
kaybolan CO2 miktarının toprağa giren kökler, yaprak ve diğer bitki
kalıntılarında yaklaşık olarak eşit olduğu ve bazı dönemlerde kayıpların
girdi miktarından fazla olduğu ve bazı yıllarda da toprağa gelen organik
madde girdisinin daha fazla olabildiği belirtilmektedir.
Humus ayrışmasını yöneten temel faktörler şunlardır:
- Toprağın organik madde düzeyi
- Toprak işleme
- Sıcaklık
- Nem
- pH
- Derinlik ve havalanma
Bu tanımlanan çevresel etkiler mikrobiyal gelişme ve aktiviteyi
etkilediğinden dolayı, doğal organik maddeyi veya ortama ilave edilen
bileşiklerin değişimlerinin oranını etkiler.
Karbon mineralizasyonunun büyüklüğü, toprağın organik karbon
kapsamı ile doğrudan ilişkilidir. Diğer bir deyimle serbest bırakılan CO2
miktarı, organik madde düzeyi ile orantılıdır. Benzer olarak humusHata!
264
Yer işareti tanımlanmamış. yüzdesi ile oksijen tüketimi arasında da
yüksek düzeyde ilişki bulunmaktadır.
C14 etiketleme yolu ile yapılan mineralizasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. çalışmaları, toprağa glikozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gibi hızlı ayrışan basit organik substratların verilmesi
durumunda, diğer organik fraksiyonların ayrışmasının hızlandığını
göstermektedir. Ancak bu her zaman için geçerli olmayıp bunun aksi de
olabilmektedir.
Toprak işlemenin organik madde bozunmasını arttırdığı
belirtilmektedir. Yirmibeş yıl ve daha fazla tarım yapılan alanlarda
gözleme alınan yirmi sekiz toprakta, organik madde kapsamının yarıdan
fazla azaldığı saptanmıştır. İlk bir kaç yıl içinde organik karbondaki hızlı
azalmadan sonra, daha ileri düzeyde kültivasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sırasındaki azalma daha kademeli olmaktadır. Örneğin
% 2.30 düzeyinde organik madde kapsayan bakir orman toprağının
işlenmesi ile üç yıl içinde organik madde kapsamınının % 1.59'a düştüğü
belirlenmiştir.
Sıcaklık, nem ve pH da kritik çevresel değişkenlerdir. Humus
ayrışması donma noktasına doğru inildikçe azalmakta, artan sıcaklık ile
hızlanmaktadır. Donma olayı, mineralizasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. üzerine değişik bir etki oluşturmakta ve donma fazı
geçiren topraklardaki CO2 bırakılma oranı, donma fazı ile karşılaşmamış
topraklardan daha fazla olmaktadır. Bu olay büyük olasılıkla organik
maddenin agregatlardaki bulunuş şekli ve donma-çözülme sonucu
integrasyonun bozulması ile ilgili olabilir.
Su düzeyi de organik madde ayrışması ve toprak solunumuHata!
Yer işareti tanımlanmamış. üzerine etkiler yapmaktadır. Maksimum bir
biyolojik aktivite için çevrede yeterli düzeyde nem bulunmalıdır.
Topraktan oluşan CO2 oranı, toprağın kuruma ve ıslanma süreçlerinden
etkilenmektedir. Bu gibi döngüler, sürekli belirli bir nem düzeyi koruyan
topraklarla kıyaslandığında mikrobiyal aktiviteyi uyarır nitelikli
görünmektedir. Diğer faktörler de benzer düzeyde etkilidirler. Örneğin,
karbon mineralizasyonu nötral ve hafif alkali topraklarda en hızlı
olmakta, asit koşullarda yavaşlamakta ve nitelik değiştirmektedir.
Toprakların heterotrofik aktivitesi yalnızca azot, fosfor ve diğer
anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. besin maddeleri yolu ile
kısıtlanmayıp ilaveten kolay kullanılabilir organik besinlerin yetersiz
oluşu da etki yapmaktadır. Karbondioksit çıkışının en büyük oranı, toprak
265
profilinin yüzeye yakın kısımlarında olmaktadır. Bunun nedeni bitki
dokularının en fazla bulunduğu kısım olmasıdır. Bu aktivite toprak
derinliğine ve dolayısı ile organik karbon düzeyinin azalışı ile paralellik
göstermektedir.
Organik topraklardaki en önemli mikrobiyolojik değişimlerden
biri, biyolojik ayrışmaya bağlı olarak toprağın büzülmesi ile ortaya çıkan
çökmelerdir. Bu olay hem tarımsal verimlilik kayıplarına neden olması ve
hem de yol inşaatları gibi mühendislik işlemlerinde sorunlara yol
açmaktadır. Bu gibi topraklarda yılda 0.2 ile 7 cm civarında çökme
oluşabilir. Burada ana etken biyolojik olmakla birlikte ayrıca rüzgar
erozyonu ve fiziksel büzülme etkileri ile de ilişkilidir.
Toprağa basit substratlar ilave edildiğinde bunlar hızlı bir şekilde
metabolize olurlar. Ancak her zaman maksimum oksidasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. oranına ulaşmadan önce durgun bir dönem
(lagHata! Yer işareti tanımlanmamış. period) söz konusudur. Bu faz
organik maddenin hızlı döngüsünü sağlayacak düzeyde yeterli aktif
populasyonun artışı için gerekli zamandır. Yalnızca etanol lag faz
olmaksızın hemen oksideHata! Yer işareti tanımlanmamış. edilir ve
her bir mol etanol için mol oksijen kullanılır. Bu reaksiyon sonucunda
ortamda asetikHata! Yer işareti tanımlanmamış. asitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. birikir:
CH3CH2 OH+O2 CH3COOH+H2 O
Asetat'da lagHata! Yer işareti tanımlanmamış. faz olmaksızın
oksitlenir, fakat aktivite hızlı bir şekilde azalır.
10.3.4. Toprağa katılan bitki kalıntıları ve diğer karbonlu
maddelerin ayrışmaları
Toprağa katılan bitki kalıntılarının çeşitliliği nedeniyle
mikrofloraHata! Yer işareti tanımlanmamış. fiziksel ve kimyasal
bakımdan heterojen maddelerle temasa gelir. Bitkilerin organik
bileşenleri genellikle altı geniş gruba ayrılmaktadır. Bunlar;
a. Selüloz, en yaygın bitki bileşeni olup, kuru ağırlığın % 15 ile % 60'ını
oluşturur.
b. Hemiselülozlar, dokuların % 10 ile %30 'unu oluştururlar.
266
c. Lignin, karmaşık yapılı ve ayrışmaya dirençli olan bitki bileşeni olup,
dokuların % 5 ile % 30'unu oluşturur.
d. Suda çözünebilir maddeler, basit şekerler, amino asitler ve alifatik
asitler olup, doku ağırlığının % 5 ile % 30'unu oluştururlar.
e. Eter ve alkolHata! Yer işareti tanımlanmamış. çözünür bileşenler.
Bunlar yağlar, mumlar, reçineler ve pigmentler olarak gruplanabilir.
f. Proteinler, yapılarında bitki azot ve kükürdünün çoğunu içerirler.
Genellikle kül tayini ile belirlenen mineral maddeler toplam dokunun
% 1 ile % 13'ünü oluşturur. Bitki yaşı ile birlikte suda çözünür
maddeler, proteinler ve mineral maddelerin miktarı azalır,
selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış., hemiselülozHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve ligninHata! Yer işareti
tanımlanmamış.'in yüzdesi artar.
Toprağa katılan organik maddelerin mineralizasyonuna bir seri
faktör etki yapar. Her hangi bir substratın oksideHata! Yer işareti
tanımlanmamış. edilme hızı onun kimyasal bileşimine ve çevrenin
fiziksel ve kimyasal koşullarına bağlıdır. Bu faktörler şunlardır:
i. Sıcaklık,
ii. O2 temini,
iii. Nem,
iv. pH,
v. Anorganik besin maddeleri,
vi. Bitki dokularının C/NHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oranları.
Sıcaklık, doğal maddelerin metabolizasyonunu kontrol eden çevre
faktörlerinin en önemlilerinden birisidir. Sıcaklıktaki değişimler,
komünitedeki her bir organizma üzerine etki yaptığı gibi, aktif floranın
tür bileşimini de değiştirir.
Kabul edilebilir bir organik madde ayrışması 5o C veya biraz
daha düşük sıcaklıklarda olabilirse de, bitki dokularının ayrışması artan
sıcaklık ile hızlanır. Ancak organik madde ayrışması için tek bir optimum
belirtilemez. Karbonlu besin maddelerinin ayrışma optimumu
30o-40oC’ler arasında bulunur.
Havalanma karbon mineralizasyonunu değişmez bir şekilde
uyarır. Bu nedenle bitki bileşenlerinin ayrışması, oksijen kısıtlılığında
267
baskı altına alınır. Ayrışma süreçlerinde gereken oksijenin sağlanması,
toprağa ilave edilen substratların ayrışma oranını kontrol eden bir
faktördür.
Mikroorganizmaların gelişmesi uygun nem koşullarına bağlı
olmakla birlikte, yüksek nem düzeyleri O2 difüzyonunu engellemesi ile
mikrobiyal aktiviteyi azaltarak organik madde ayrışmasını etkiler.
Mikrobiyal aktivitenin optimum nem koşulları olan tarla kapasitesinin %
60-70 'i su düzeyleri, organik madde ayrışması için de optimum değerleri
verir.
C döngüsünün oranını tayin eden diğer bir önemli faktör, toprak
çözeltisinin hidrojen iyonu derişimidir. Bakteri, mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve aktinomisetlerin bir pH optimumları vardır. pH
herhangi bir habitattaki C döngüsü ile ilişkili mikroorganizmaların tipini
tayin eder. Tipik ayrışma olayları asit topraklara göre nötral ortamlarda
daha hızlı gerçekleşir. Benzer şekilde asit toprakların kireçlenmesi bitki
dokularının veya doğal toprak organik maddesinin ayrışmasını
hızlandırmaktadır.
Azot, mikrobiyal gelişme ve organik madde ayrışması için kontrol
edici bir besin maddesidir. Bitki ve hayvan dokularının her zaman azot
içermelerine karşın, onun yarayışlılığı ve miktarı çok değişiktir. Şayet
substratın azot kapsamı iyi ve element hızla kullanılabiliyorsa,
mikrofloraHata! Yer işareti tanımlanmamış. herhangi bir azot ilavesine
gerek kalmaksızın bu kaynağı kullanır. Şayet substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. azotça fakirse, ayrışma çok yavaş gerçekleşir ve azot
ilavesi ile uyarılır. Baklagil dokuları gibi azotça zengin maddeler çok
hızlı metabolize edilir. Yarayışlı azot kapsamı çok düşük olan mineral
topraklarda, karbonhidrat ayrışma oranlarının maksimum düzeylerine
ulaşmak olası değildir.
Bitki dokularının genel olarak benzer C kapsamına sahip olmaları
(Kuru ağırlığın yaklaşık % 40'ı) nedeniyle, onların azot kapsamları
C/NHata! Yer işareti tanımlanmamış. oranları ele alınarak kıyaslanır.
Böylece düşük azot kapsamı olan bitki dokuları geniş C/Noranına sahip
olduklarından ayrışmaları da yavaş olur.
Mineralizasyon sırasında, az miktarda azot içeren maddelerin
C/NHata! Yer işareti tanımlanmamış. oranlarında zamanla azalma
görülür. Bunun nedeni, ayrışma sonucu karbonun CO2 halinde kaybı,
azotun ise organik kombinasyonda daha uzun süreli kalışıdır. Toprağın
C/N oranı, onun karakteristik denge değerlerinden birisidir. Humus için
268
bu değer kabaca 10/1 şeklindedir. Bu kritik oran, mikrobiyal komünitenin
dinamik dengesini yansıtır, çünkü benzer olarak mikrobiyal hücrelerin
ortalama kimyasal bileşimi benzer orana sahiptir. Bir kural olarak,
mikrobiyal hücre 5 ile 15 kısım karbona karşılık, 1 kısım azot içerirse de
hakim aerob floranın ortalama C/N oranı 10/1 dir. AnaerobiyosizHata!
Yer işareti tanımlanmamış. yolu ile populasyonda bir değişim veya
daha ileri düzeyde ayrışmaya dirençli fraksiyonların birikimi, humusun
C/N denge değerini değiştirebilir. Toprağa geniş C/N oranlı kalıntıların
karışması sonucu, mikrofloraHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ayrışmayı ve gelişmeyi sağlamak amacı ile ortamdaki anorganikHata!
Yer işareti tanımlanmamış. formdaki yarayışlı azotu kullanır ve
organik kompleksler halinde bağlar. Aerobik komünitenin % 50 C ve % 5
N içerdiği varsayıldığında, hücre materyaline 10 ünite C
katılabilmesi için, 1 ünite yarayışlı azotun da hücre içeriğine
kazandırılması gerekir. Bu şekilde faaliyet gösteren mikroorganizmalar
substratHata! Yer işareti tanımlanmamış. karbonunun üçte birini
özümler, diğer 20 ünite karbon CO2 şeklinde serbest bırakılır. Bu ilk
kademede azot kaybı olmaz, çünkü gereksinim sağlanandan daha
fazladır. Ancak CO2 bırakılması nedeniyle C/N oranı daralır.
Başlangıçtaki komünitede populasyonların ölmesi ve ayrışması sonucu
serbest kalan azot, bir sonraki populasyonlar tarafından özümlenir ve 10
kez daha fazla mikrobiyal karbon sentezlenirken, 20 kez fazla CO2
serbest kalır, C/N oranı biraz daha daralır. Bu süreç C/N dengesi 10/1
olana değin tekrarlanır. Bu noktada, mineralize olan organik azot
mikrobiyal gelişme için daha fazla gereksinilmediğinden anorganik
formda kalır. Bundan sonra azot ve karbon mineralizasyonu birlikte
ilerler ve humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. C/N oranı
mikrobiyal hücrelerin kimyası tarafından tayin edilen bir değere ulaşır.
Lignin bakımından zengin doğal maddeler diğerlerine kıyasla
mikroorganizmalar tarafından daha zor ayrıştırılır. Bu nedenle bitki
dokularındaki ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış. miktarı,
ayrışmanın şiddeti üzerine C/NHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oranından daha fazla öneme sahip olabilir. Odun ve talaş kalıntılarının
mikrobiyal aktiviteye karşı olan direnci, bu gibi maddelerde ligninin
yaygın olmasından kaynaklanmaktadır.
Genç ve özlü dokular, olgun bitki kalıntılarından daha hızlı
metabolize olurlar. Bitki yaşına bağlı olarak onun kimyasal bileşimi
değişir. Azot, proteinler ve suda çözünür maddeler azalırken,
269
selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış., ligninHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve hemiselülozHata! Yer işareti tanımlanmamış.
miktarı artış gösterir.
10.3.5. Organik madde ayrışması sırasındaki değişimler
Kuru maddenin yaklaşık %20 ile 30'unu oluşturan suda
çözünebilir fraksiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. öncelikle
metabolize olur. Ayrışma hızı oldukça yüksektir. Diğer taraftan
selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve hemiselülozlar, suda
çözünebilir maddeler kadar hızlı ayrışmamakla birlikte, çok fazla da
dirençli değildirler. Lignin maddeleri ayrışmaya çok dirençli olduğundan,
organik madde ayrışması ilerledikçe görece en yaygın kalıntı kısmını
oluşturur.
Bitki kalıntılarındaki yüksek düzeyde yarayışlı bileşenlerin
metabolizması ile geriye kalan kısımların kimyasal bileşiminde kalitatif
bir değişim gözlenir. Organik maddenin ayrışması sırasında gözlenen
değişimler Çizelge 10.2’ de gösterilmiştir.
Bu bilgilere göre ayrışma ilerledikçe geriye kalan kalıntılarda
hidroksil kapsamı azalmakta, buna karşılık ligninHata! Yer işareti
tanımlanmamış., karboksil kapsamı ve katyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. değiştirme kapasitesi artmaktadır.
Karbonlu maddelerin toprağa karıştırılmasından sonra derhal
toprak havasındaki CO2 düzeyi artmakta ve O2 miktarı azalmaktadır.
Aynı zamanda toprağın oksidasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.-
redüksiyon potansiyeli (EhHata! Yer işareti tanımlanmamış.) daha
redüktif koşullara doğru kaymaktadır. Redüksiyon gücündeki artışın Çizelge 10.2. Yulaf samanında ayrışma sırasındaki değişimler
İnkübasyon
Lignin Hidroksil Kimyasal özellikler meq/100g
süresi (gün) % % Karboksil kapsamı K.D.K
0 19.3 7.40 28 25
14 21.8 5.94 24 26
40 28.0 8.03 81 42
88 30.8 5.29 95 47
135 34.3 5.48 113 58
180 39.4 5.59 142 60
244 38.3 4.69 139 82
270
oranı ve büyüklüğü, ilave edilen substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. miktarı (ve türü) na göre değişmektedir. Redoks
potansiyelindeki benzer bir durum su baskını veya su fazlalığı içeren
topraklarda gözlenmekte ve çözünmüş oksijen miktarı azalmaktadır.
Topraklardaki kil minerallerinin miktar ve türü de karbon
mineralizasyonunu etkilemektedir. Çünkü killer bir çok organik
substratları, karbonhidratları ayrıştıran ekstraselülerHata! Yer işareti
tanımlanmamış. enzimleri ve hatta bakteriyel hücreleri adsorbe
etmektedir. Böylelikle kil mineralleri bir tür C-alıkoyucu görev yaparak
ayrışmayı yavaşlatmaktadırlar. Killer yanında ince kum ve siltHata! Yer
işareti tanımlanmamış. fraksiyonu da mekanik engeller oluşturarak
mikrobiyal hareketi ve enzimlerle substratların yakın temasını
engellemektedir.
10.3.6. Anaerobik karbon mineralizasyonu
Aerob C mineralizasyonunun esas ürünleri CO2, su, hücreler ve
humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşenleridir. Oksijenin
yokluğunda, organik karbon tamamlanmamış bir şekilde metabolize olur.
Bunların yakınında ara ürünler birikir ve önemli miktarlarda metanHata!
Yer işareti tanımlanmamış. (CH4) ve daha az olmak üzere hidrojen (H2)
oluşur. Aynı zamanda, anaerobik fermentasyonda enerji üretimi düşüktür.
Bundan dolayı ayrışan organik karbonun her bir ünitesine karşılık daha az
hücre oluşur. Bunların yanında organik madde ayrışması önemli düzeyde
yavaştır.
Bir toprak su altında kaldığında, Aerobik süreçlerden anaerobik
süreçlere doğru bir değişim ortaya çıkar. Bu değişim sonucu olarak, bir
kısım ürünler birikirken, karbondiokside ilave olarak metanHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve hidrojen ortaya çıkar. Su bastırılmış çeltik
alanlar ile su baskını altında kalan topraklarda, C- mineralizasyonu
anaerobik olmasına rağmen, toprağın üst kısmında veya toprak-su sınır
yüzeylerinde oksijen bulunur. Bu oksijen, sıvı fazda gelişen algler
tarafından biyolojik olarak oluşturulabilir ve yeterli düzeyde yarayışlı
karbonhidratların varlığında, oksijenin çoğu, daha derin sıvı-çamur
katmanına ulaşmadan kullanılır. Bu nedenle daha derin katlarda dönüşüm
çoğunluk anaerobiktir. Şekil 10.6 da mısır kalıntılarının anaerob
ayrışması sonucu ortaya çıkan ürünler görülmektedir.
271
Şekil 10.6 . Mısır kalıntılarının anaerob ayrışma ürünleri
Ayrışma sırasında geriye kalan bitki kalıntılarının hidroksil
kapsamı azalırken, karboksil kapsamı ile katyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. değişim kapasitesi artar. Toprağa karbonlu maddeler
ilave edildiğinde, toprak havasındaki O2 derhal azalmaya başlar ve CO2
miktarı yükselir. Aynı zamanda yükseltgenme-indirgenme (redoksHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) potansiyeli (EhHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) daha indirgen koşullara doğru değişir. İndirgenme
gücündeki artışın oranı ve büyüklüğü ilave edilen substratHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ile değişir. Redoks potansiyelindeki benzer
azalma ve oksijen kaybı, su baskını altındaki topraklarda da gözlenir.
272
Topraklardaki kil miktarı ve tipi C mineralizasyonu üzerine etki
yapabilir. Çünkü killerin mikroorganizmalar tarafından üretilen
karbonhidrat parçalayan ekstraselülerHata! Yer işareti tanımlanmamış.
enzimleri, pek çok organik substratı ve hatta bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. hücreleri adsorpladığı bilinmektedir. Bu nedenle killer
önemli düzeyde C-tutucu kapasiteye sahip olup, varlıkları durumunda
ayrışma yavaşlamaktadır.
Toprakta organik maddenin ayrışması kil mineralleri yanında
toprak organik madde kapsamına, bunun C/NHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oranına ve su miktarı, havalanma ile çevre sıcaklığına
bağlı olarak değişir.
Doğal koşullar ile tarla koşullarındaki ayrışmaya bağlı CO2
oluşum miktarları farklıdır. Doğal koşullarda C- mineralizasyonuna bağlı
CO2 çıkışı 25 mg CO2 / gün düzeyinin altında bulunurken, tarım
topraklarında bu değer 5-50 mg CO2 gün-1 toprak-1 düzeylerinde
bulunmaktadır. Topraklardaki organik madde miktarı ile O2 tüketimi ve
CO2 oluşumu arasında önemli ve olumlu bir ilişki saptanmıştır. Ancak
CO2 oluşum miktarı organik maddenin niceliği ile de çok yakından
ilgilidir. Daha önce tarım yapılmamış toprakların kültüre alınması ile
organik fraksiyonun başlangıçta hızla mineralize olduğu ve daha sonra
ayrışma ve mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. hızının
azaldığı saptanmıştır.
Mineralizasyon hızının bu şekilde azalması organik fraksiyonun
humuslaşması ve dirençli toprak organik maddesinin oluşması ile
ilgilidir. Ancak topraklardaki humusHata! Yer işareti tanımlanmamış.
maddesi yavaş da olsa ayrışmaktadır. Tarım topraklarındaki humus
fraksiyonun kapsadığı karbonun yılda %2 ile % 5 düzeyinde ayrıştığı
bilinmektedir. Bu nedenle toprak verimliliğinin korunması ve devam
ettirilmesi için her yıl topraklara organik maddelerin verilmesi
gerekmektedir. Tarım topraklarında uygulanan toprak işleme olayları
organik fraksiyonların toprağa karıştırılması ve bol havalanma
sağladığından ayrışma hızını önemli düzeyde arttırmaktadır, çünkü bu
olayda etken olan organizmalar aerob nitelikli mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış., aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
bakterilerdir.
Gerek humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. maddelerinin ve
gerekse toprağa yeni katılmış organik maddelerin havalı koşullarda
ayrışması ile oluşan son ürünler CO2, H2 O, NO3 ve SO4- tır.
273
Mineralizasyon kavramı toprağa katılan organik kalıntı ve atıkların
süratle CO2 ve H2 O gibi basit son ürünlere dönüşmesini ve bu arada
inorganik şekilde besin elementlerinin serbest bırakılmasını
tanımlamaktadır. Bu olayda kademeli ayrışmanın oluşturduğu yan
ürünlere fazlaca rastlanmaz ve mineralizasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olayları sırasında hümik madde oluşumu görülmez.
Anaerob ayrışmada ise oksijen yetmezliğinden dolayı organik
fraksiyonlardaki karbonun oksidasyonu yetersiz olduğundan bir çok ara
ürün ortaya çıkar. Anareob ayrışmadaki ana karbonlu ürün olarak
metanHata! Yer işareti tanımlanmamış. gazını (CH4) gösterebiliriz:
C16H12O2 3CH4+3CO2
Metan gazı çoğunluk bataklık koşullarda ve çöp alanlardaki arazi
dolgularında gözlenir. Metan dışında, oksijen yokluğundaki fermentatif
reaksiyonlarda çeşitli organik asit ve alkoller ortaya çıkmaktadır. Şekil
10.6 da mısır kalıntılarının silajHata! Yer işareti tanımlanmamış.
yapımı sırasında oluşan anaerobik ayrışma ürünleri görülmektedir.
Su baskını altındaki topraklardakine benzer olarak su altında
bırakılan çeltik alanlarında da organik madde ayrışması büyük ölçüde
havasız koşullarda gerçekleşir. Ayrışma son ürünü olarak kısmen CO2
yanında fazlaca metanHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve daha az
olmak üzere hidrojen gazı oluşur. Islak veya su ile doygun alanlardaki
mikrofloranın özelliği olarak organik asitlerHata! Yer işareti
tanımlanmamış. birikmeye başlar. En fazla gözlenen asitler asetikHata!
Yer işareti tanımlanmamış., formik, bütirik, süksinik ve laktikHata!
Yer işareti tanımlanmamış. asitlerdir. Ayrıca bazı basit alkoller ve
karbonilHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşiklerde ayrışma yan
ürünleri olarak ortaya çıkar. Havasız koşulların etken olduğu sistemlerde
oluşan bu ayrışma türü düşük enerjili olduğundan, organik maddelerin
ayrışma hızları yavaştır. Bu nedenle bu tür ortamlarda bitki kalıntıları
birikerek çoğunluk asit nitelikli turba veya peatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. topraklar ortaya çıkmaktadır.
Fermentasyon koşullarının ürünü olarak ortaya çıkan yukarıda
tanımlanmış olan ürün ve yan ürünler bu habitatlarda metanHata! Yer
işareti tanımlanmamış. oluşturan bakterilere enerji kaynağı görevini
görür.
Islak toprakların mikroflorasının fermentatif karakteri nedeniyle
organik asitlerin birikimi dikkati çeker. Başat asitler çoğunluk
274
asetikHata! Yer işareti tanımlanmamış., formik ve bütirik asitlerdir.
Fakat bunların yanında laktikHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
süksinik asitler de ortaya çıkar. Asitler yanında alkoller ve bir seri
karbonilHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşikler de bu gibi
ortamlarda oluşur ve bunların çoğu, bu tür habitatlarda metanHata! Yer
işareti tanımlanmamış. oluşturan bakterilere enerji ve karbon kaynağı
görevi yaparlar. Bu nedenle anaerobik C -dönüşümü organik asitlerHata!
Yer işareti tanımlanmamış., alkoller, metan ve karbondioksit gibi son
ürünlerin oluşumu ile karakterize edilir.
10.4. Topraktaki Substrat Tiplerinin Mikrobiyolojisi
Topraklarda organik kalıntıların ayrışma ürünleri veya bitki kök
salgıları gibi basit organik bileşikler bulunmakla birlikte, mikrobiyal
gelişme için kullanılan doğal substratların çoğu karmaşık bileşiklerdir.
Toprak mikroorganizmaları için en yaygın substratlar selülozHata! Yer
işareti tanımlanmamış., hemiselülozHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış., kitinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve humus’tur.
Selüloz
Bitki kalıntılarının, özellikle hububat saplarının ve sonbaharda
dökülen yaprakların büyük kısmını selülozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşturduğundan, bu karbonhidratın ayrışması üzerine
çok çalışılmıştır ve biyolojik C döngüsünde özel bir önemi
bulunmaktadır. Yapı olarak selüloz molekülü -bağları ile zincir şeklinde
birbirine bağlanmış (şeker moleküllerinin 1 ve 4 no'lu karbon atomlarının
yanyana bağlanması) doğrusal zincir oluşturan glikozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ünitelerinden oluşmuştur. Her molekülde 2000 ile
10 000 veya en fazla 15 000 glukoz ünitesi bulunur. Ancak her bir
zincirdeki şeker üniteleri sayıları bitki türüne göre değişim gösterir.
Molekül ağırlık tayinleri 200.000 ile 2.4 milyon arasında değişen değerler
vermektedir. Tohumlu bitkiler, algler, pek çok mantarlar ve hatta
protozoaların kistleri selüloz içerir. Yüksek bitkilerin selüloz kapsamı
sabit olmayıp, bitki yaşı ve tipine göre değişir. Genç çim ve baklagillerde
selüloz miktarı en az olarak kuru ağırlığın % 15'i düzeyinde iken, odunsu
275
maddelerde % 50'den fazla olabilir. Pek çok yaygın ürün türünün selüloz
kapsamı % 15 ile 45 arasında bulunur.
NişastaHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve selülozun her ikisi
de aynı yapı bloğu olan şekerlerden (glikozHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) oluşmuşlardır. Fakat her iki molekülün bireysel
özellikleri nedeniyle nişastaHata! Yer işareti tanımlanmamış. hızlı bir
mikrobiyolojik ve enzimatik ayrışmaya daha dirençlidir. Daha da ileri
olarak yapısal farklılıkları nedeniyle bu iki karbonhidrat farklı
populasyonların uyarılmasında etken olurlar.
10.4.1. Selüloz ayrışmasını yönlendiren faktörler
Topraklar fiziksel ve kimyasal özelliklerindeki farklılıklar
nedeniyle, değişik selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ayrıştırma
kapasitesi gösterirler. Maddenin dönüşümünü etkileyen temel çevresel
faktörler şunlardır:
i. Yarayışlı azot düzeyi,
ii. Sıcaklık,
iii. Toprak havalanması,
iv. Toprak ve bitki kalıntı yığınlarının nem düzeyi,
v. Ortam pH derecesi,
vi. Diğer karbonhidratların varlığı,
vii.Bitki kalıntılarının göreceli ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oranı.
Bitki dokularının bileşenleri ayrışma oranını etkilemektedir. Aynı
bir bitkinin değişik kısımları (yaprak, sap) farklı selülozHata! Yer
işareti tanımlanmamış. içerikleri nedeniyle aynı süre içinde farklı
düzeylerde ayrışmaktadır (Şekil 10.7). Ayrıca habitattaki fiziksel ve
kimyasal karakteristiklerin değişimi, mikrofloranın bileşimini veya
selüloz ayrıştıran organizmaların aktivitesini değiştirebilmektedir.
Topraklara anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. azot
verilmesi, selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ayrışmasını olumlu
etkilemektedir. Amonyum veya nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış.
tuzları uygun kaynaklardır. Ayrışma oranı, ilave edilen azot derişimi ile
orantılıdır. Ancak yüksek azot düzeylerinde, selüloz ayrışması, bu artışa
276
tepkisiz kalmaktadır. İlave edilen azot miktarı her 35 kısım selüloza karşı
1 kısım anorganik azot düzeyine ulaşılmasından sonra yararlı
olmamaktadır.
Çiftlik gübresi ve üre, kazeinHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
amino asitler gibi organik azot bileşikleri, dönüşüm oranını
arttırmaktadırlar.
Toprakların nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. kapsamı ve
azot mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. kapasitesi ve
selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ayrışma oranları arasındaki
korelasyonlar, yarayışlı azotun kritik bir faktör olduğunu ortaya
koymaktadır. Yüz kısım selülozun ayrışması için üç kısım azotun
mikrobiyal protoplazmaya katılması ve her 35 kısım selülozun
oksidasyonu için 1 ünite azotun bulunması gerekmektedir.
Selüloz mineralizasyonu ile topraktaki yarayışlı fosfor düzeyi
arasında bir korelasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
gözlenmemiştir ve topraklara farklı düzeylerde fosfor ilavesi
mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. üzerine etki
etmemektedir.
277
Şekil 10.7.Mısır yaprakları ve saplarındaki selülozun ayrışması
Selülozun biyolojik olarak tüketilmesi, donma sıcaklıkları
civarından 65C düzeylerine kadar değişmektedir. Selülotik
organizmaların her bir çeşidi sıcaklıktan farklı etkilenmektedir. Sıcaklık
artışı, enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesine etki
ettiğinden, mevsimsel ılımanlık substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. döngüsünün şiddetini arttırmaktadır. Bu nedenle nem
ve sıcaklık koşullarının değişmesini kontrol eden mevsimler, ayrışma
oranını kuvvetle etkilemektedir (Şekil 10.8).
Havalanma, aktif floranın bileşimini kontrol ettiğinden, oksijen
kısmi basıncının azalması, selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış.
metabolizmasını yavaşlatır. Zayıf drenaj nedeniyle yüksek düzeyde nem
kapsayan topraklarda oksijen yetersizliği nedeniyle mantarHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve aktinomisetHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sayıları azalırken, selülotik anaerobik bakteriler çoğalır.
278
Şekil 10.8. Mevsimlerin toprakta selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ayrışma
oranı üzerine etkisi
Nötralden alkali düzeye kadar olan pH'lı çevrelerde,
polisakkaritleri hidrolizHata! Yer işareti tanımlanmamış. edecek
enzimleri salgılayan pek çok mikroorganizma gelişebilmektedir. Asit
koşullarda selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. çoğunluk flamentli
mantarlar tarafından kullanılmaktadır. pH 5'in altında süreç hızlı olmakla
birlikte, daha düşük hidrojen iyon derişimli topraklarda selüloz daha hızlı
ayrışmaktadır.
10.4.1.1. Selüloz ayrıştıran mikroorganizmalar
Selülotik mikroorganizmalar tarla ve orman topraklarında, hayvan
gübresinde ve ayrışmakta olan bitki dokuları üzerinde yaygındır. Bu
süreçten sorumlu mikroorganizmaların fizyolojik heterojenliği sayesinde
ayrışma, oksijenli veya oksijensiz habitatlarda, asit veya alkali pH
koşullarında, düşük veya yüksek nem koşullarında ve donma noktasına
yakın düzeyden termofilik sıcaklık düzeylerine kadar olan koşullarda
gerçekleşebilmektedir.
Selüloz kullanan organizmalar arasında aerob ve anaerob
mezofilHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakteriler, filamentli
mantarlar, bazidiomisetler, termofil bakteriler ve aktinomisetler
sayılabilir.
Çizelge 10.3. Selüloz ayrıştıran bazı mikroorganizma cinsleri
Mantar Bakteri Aktinomiset
Alternaria Bacillus Micromonosporoa
Aspergillus Cellulomonas Nocardia
Coprinus Clostridium Streptomyces
Fomes Corynebacterium Streptosporangium
Fusarium Polyangium
PenicilliumHata! Yer
işareti tanımlanmamış.
Sporocytophaga
Polyporus Vibrio
Rhizoctonia
Rhizopus
279
Trametes
Çizelge 10.3’de görüldüğü gibi selülozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ayrıştıran mikroorganizmalar içinde mantarlar özel bir
öneme sahiptirler. Şayet ortamda yeteri düzeyde azot bulunuyorsa,
selüloz uygulamasından sonra mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
türleri sayısal bakımdan önemli düzeyde artmaktadır. Hümik topraklarda
selüloz ayrışmasında mantarlar esas görev yaparken, yarı-kurak
bölgelerde bakterilerin büyük önemi vardır. Orman birikinti katmanının
ayrışmasında ise selülolitik bazidiomisetler hakim görev yaparlar.
Aerob, mezofilHata! Yer işareti tanımlanmamış. selülozHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ayrıştırıcı bakterilerin sayıları bölgeden
bölgeye değişim gösterir. Bazen 100'den az, bazen de bir gram toprakta
10 milyondan fazla olabilirler.
Selüloz ayrıştırıcı bakteriler içinde Cytophaga türü oldukça
yaygındır. Uzun, esnek yapılı ve iğ şeklini andıran bu organizmalar
gelişmeleri sırasında önemli şekil değişiklikleri gösterirler (Şekil .10.9).
Şekil 10.9 . Cytophaga'nın şekil değişimleri
280
Bu bakteriler, çiftlik gübresi ve saman yığınlarında ve toprakta
yaygın bir tür olup, polisakkaritlerin aerob ayrışmasında önemlidir.
Sporocytophaga cinsi de selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış.
kullanabilir. Bunların dışında Pseudomonas, Vibrio ve Bacillus türleri
de selüloz kullanan organizma gruplarıdır. Aktinomisetlerden
Micromonosporoa, Streptosporangium ve Nocardia selülotik
organizmalardır. Aerob, mesofil floranın selüloz ayrıştırma gücünü
kontrol eden önemli bir faktör çevre pH düzeyidir. pH'sı 6.5-7.0 arasında
olan topraklarda, aktif populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
vibrio, özellikle cytophaga'lardır. pH 5.5'tan daha asit topraklarda hakim
floraHata! Yer işareti tanımlanmamış. filamentli mantarlardır.
Selüloz ayrıştıran bazı mikroorganizmalar, bu işlevi tümüyle
oksijensiz koşullarda gerçekleştirebilirler. Selülozun anaerob
ayrışmasının ürünleri, büyük miktarlarda etanol ve asetikHata! Yer
işareti tanımlanmamış., formik, bütirik, laktikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. asit gibi organik asitlerdir. Selülotik anaerob
mikroorganizmaların saf kültür halinde izolasyonları ve muhafazaları
zordur. Bazı sporHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturan
mezofiller, spor oluşturan termofil formlar ve spor oluşturmayan
çubuklar, koklar ile bazı aktinomisetler ile bazı mantarlar anaerobik
olarak gelişerek selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ayrıştırması
yapabilirler. Bu tür organizmalar aeroblar gibi asitliğe karşı duyarlı
olmayıp, 4.3 gibi pH düzeylerinde bulunurlar. Doğadaki en yaygın
anaerobik selüloz fermentasyonu yapan üyeler, Clostridium cinsi içinde
yer alırlar. Bu bakteriler toprakta, kompostHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve hayvan gübresinde, nehir çamurları ve kanalizasyon
atıklarında bulunurlar. Clostiridium türlerinin çoğu selülotik olup, toprak
süspansiyonunun 10 dakika 80 C’de ısıtılması ve daha sonra selülozlu
besin ortamına aşılanıp anaerobik olarak inkübe edilmesi yoluyla izole
edilirler. Termofilik selülotik bakterilerHata! Yer işareti
tanımlanmamış. toprak ve çiftlik gübresinden kolayca elde edilebilir.
Selüloz kaynağı olarak filtre kağıdı, anorganikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. tuzlar ve kalsiyum karbonat içeren besin yerine toprak
veya çiftlik gübresinden sağlanan aşı süspansiyonu verildikten sonra
65 C'de inkübe edilir. Bakterilerin gelişmesi selüloz ayrışması ile filtre
kağıdının parçalanması ve kahverengi-sarımsı renk ile anlaşılır. Ancak
281
termofilik formların doğada az bulunuşu nedeniyle selüloz
ayrışmasındaki rolleri önemli değildir.
10.4.1.2. Selüloz ayrışmasının biyokimyası
Aerob bakteriler selülozu başlıca iki ana ürüne çevirirler:
a. Karbondioksit
b. Hücre maddeleri
Bu olayda karbonlu ara ürünlerin birikiminin önemli düzeyde
olmadığı gözlenir. Ancak bazı grupların selülozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ayrışması sırasında ana ürünler yanında çok az miktarda
organik asitleri serbest bıraktığı gözlenmiştir. Mezofilik ve termofilik
anaerobların selüloz çevrimi tümü ile farklıdır. Bu organizmalar, basit
substratları bile kullanmakta yetersiz olduklarından, bir grup organik asit
son ürün olarak serbest kalır. Selülozun anaerob ayrışma ürünleri Çizelge
10.4’de görülmektedir.
Çizelge 10.4. Selülozun anerobik ayrışma ürünleri
Bakteriler Ürünler
Clostridium cellobioparum
(mezofilHata! Yer işareti
tanımlanmamış.)
CO2 ,H2, etanol, asetikHata! Yer işareti
tanımlanmamış., laktikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve formik asitler
Clostridium thermocellum
(Termofil)
CO2, H2, etanol, asetikHata! Yer işareti
tanımlanmamış., laktikHata! Yer işareti
tanımlanmamış., formik ve süksinik asitler
İlk mikrobiyologlar, bakteriyel fermantasyon sırasında
metanHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluştuğunu belirtmişlerdir,
fakat modern araştırmalar selülotik anaerobların hiçbirinin metan
üretmediğini göstermektedir. Metan oluşumu sekonder olarak işleve
katılan ve organik asitleri metabolize eden bakterilerin faaliyeti ile
ilgilidir.
Selüloz parçalanmasının başlangıcındaki basamak polimerin
enzimatik hidrolizidir. Bir grup farklı enzimleri içeren bu enzimlere
selülaz adı verilmektedir. Selülaz enzimleri, çözünür olmayan selülozu
basit, suda çözünür mono ve disakkaritlere dönüştürür. Bunu takip eden
basamak, basit şekerlerin aeroblar tarafından CO2'e ve anaeroblar
282
tarafından da alkolHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve organik asitlere
çevrimidir. Mikrobiyal hücre,
selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. molekülü için geçirimsiz
olduğundan, organizma C- kaynağını yarayışlı kılmak için hücre dışı
(ekstraselülarHata! Yer işareti tanımlanmamış.) enzimleri salgılamak
durumundadır. Hücre dışı katalizleme hidrolitik olarak oluşmakta ve
çözünmez olan maddeler, çözünür şekerler şeklinde hücre zarından
girebilmektedir.
Selülaz enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. sistemi,
birbirlerine bir şeker ünitesinin 1 no 'lu karbonu ile yanındaki şeker
ünitesinin 4 no'lu karbon ünitesinin birbirine bağlanması ile oluşan
bileşikleri hidrolizHata! Yer işareti tanımlanmamış. yolu ile
katalizleyen enzimlerdir. Bu tür bağlara -tipi (-(1-4)) bağları adı
verilir. Bu strüktürHata! Yer işareti tanımlanmamış. aşağıda
görülmektedir.
- (1-4) bağları strüktürü
Bu grup içinde yer alan sellobioz, sellotrioz, sellotetroz ve
selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış., iki, üç, dört ve bir çok
glikozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ünitesinden oluşmuştur. Çeşitli
283
glikoz yapı bloklarından oluşan bileşiklere oligomerHata! Yer işareti
tanımlanmamış. adı verilmektedir.
Selülozun hücre zarından geçebilecek küçük glikozHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ünitelerine ayrışmasında etken olan katalitik
sistem, üç tip enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. içermektedir:
a. Henüz tam olarak tanımlanmamış ve C1 olarak bilinen bir enzimHata!
Yer işareti tanımlanmamış.,
b. - (1-4) glukanaz veya Cx,
c. - glukozidaz.
C1 enzimi parçalanmaya uğramamış, doğal selülozHata! Yer
işareti tanımlanmamış. üzerine etki eder. Bu enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gerçek selülotik organizmalarda bulunur. Tek bir
populasyonun tek bir C1 enziminden daha fazla enzim salgıladığı da
saptanmıştır.
(1-4) glukanazlar genel olarak Cx olarak bilinen ve doğal
sellülozu değil de, kısmen ayrışmış polimerleri hidrolizHata! Yer işareti
tanımlanmamış. eden enzimlerdir. Bu tip enzimler, yaygın bakteriHata!
Yer işareti tanımlanmamış., mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ve aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış. gruplarında bulunur.
Bu enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. grubu sellotetroz ve
sellotrioz gibi oligomerHata! Yer işareti tanımlanmamış. strüktürleri
üzerine aktivite gösterir. Diğer taraftan oligomerler üzerindeki hidrolizin
hızı, yüksek molekül ağırlıklı bileşiklerden daha yavaş olmaktadır. Bu
reaksiyon tipi çözünmez nitelikli substrata suyun ilave olması ve
köprülerin kırılmasına dayanır. Selülaz sistemi içindeki bireysel
enzimlerin aktiviteleri toprakta doğrudan ölçülebilir. Bu amaçla
ayrışmamış ve kısmen ayrışmış selülozHata! Yer işareti
tanımlanmamış., belli miktardaki topraklara katılarak inkübe edilir ve
oluşan şeker miktarı tayin edilir.
Selüloz ayrışmasının biyokimyası ile ilişkili önemli bir faktör kil
mineralleridir. Selüloz ve onun ayrışma ürünleri kil mineralleri tarafından
adsorplanabilir. Yüksek molekül ağırlıktaki polisakkaritHata! Yer
işareti tanımlanmamış. türevleri, kısa zincirli bileşiklerden daha az
düzeyde adsorplanır. Bunun yanında bazı kil türleri etkili enzimleri
inaktif duruma sokabilirler.
284
10.4.2. HemiselülozHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Hemiselüloz olarak tanımlanan polisakkaritler, toprağa selülozdan
sonra ikinci düzeyde yüksek miktarlarda katılan ve mikroorganizmalar
için önemli besin ve enerji kaynağı sağlayan ana bitki bileşenleridir. Bu
maddelerin bileşimine giren organik moleküllerin etkisi ile toprakta
ayrışma hızları farklıdır. Hemiselülozlar strüktürel olarak selüloza
benzemez. Bu polimerlerin tam kimyasal hidrolizi ile monosakkaritler
(basit şekerler) ve bunların ürünleri olan üronik asitler ortaya çıkar.
10.4.2.1. Hemiselüloz kimyası
Hemiselülozlar, ilgili oldukları şeker adının sonuna bir "an" eki
alarak tanımlanırlar. Örneğin "glik (glyc-) an"= glikan gibi. Bu sınıfa
giren polimerler iki genel gruba ayrılır:
a. HomoglikanlarHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Ksilan, Mannan,
Galaktan gibi homoglikanlar ksiloz, mannoz veya galaktozHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ünitelerinden oluşmuşlardır. Anlaşılacağı gibi
bunlar yapılarında tek bir tür monosakkarit içerirler.
b. HeteroglikanlarHata! Yer işareti tanımlanmamış.: Yaygın
polisakkaritler olup bir çeşitten daha fazla monosakkarit veya üronik
asit içerirler. İki ile dört veya beş, altı farklı şeker bir molekülde
birlikte bulunabilir.
Heteroglikanlar, polimerdeki şekerler veya üronik asitler esas
alınarak isimlendirilir. Örneğin arabinogalaktanlar gibi. Bu tür
polimerlerin glikomannanlar, arabinoksilanlar strüktürleri oldukça
komplekstir. Bazıları çeşitli şekerlerin 50 ile 200 şeker ünitesinden
yapılmıştır. Selülozun zincirli yapısına karşılık, hemiselülozlar dallanmış
bir yapı gösterirler (Şekil .10.10).
285
Şekil 10.10. Polisakkaritlerde gözlenen zincir veya dallanmış strüktürHata! Yer
işareti tanımlanmamış.. Her daire bir monosakkarit veya üronik asit
ünitesidir
Birkaç şeker ve üronik asit hemiselülozlarda yaygındır, bunlar:
a. Pentozlar (Beş karbonlu şekerler): KsilozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve arabinozHata! Yer işareti tanımlanmamış.
b. Heksozlar (Altı karbonlu şekerler): MannozHata! Yer işareti
tanımlanmamış., glikozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
galaktozHata! Yer işareti tanımlanmamış.
c. Üronik Asitler: GluküronikHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
galaktronikHata! Yer işareti tanımlanmamış. asitler.
Hemiselülozların bileşimini oluşturan monomerler Şekil 10.11 de
gösterilmiştir.
286
Şekil 10.11 . Hemiselülozların bileşenlerinin strüktürleri
10.4.2.3. Hemiselülozların ayrışması ve ilgili mikroorganizmalar
Bitki dokuları toprağa karıştığında, hemiselülozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kısımların başlangıçtaki ayrışmaları hızlı olmakla
birlikte, bunu takip eden ayrışma olayları oldukça yavaş yürümektedir.
Ayrışma hızındaki bu değişim, büyük olasılıkla hemiselüloz
fraksiyonlarının heterojen yapısı ile ilgili bulunmaktadır. Ayrışma
sırasında karbon, hücresel protoplazmaya çevrilmekte ve bir kısmı da
CO2'e dönüşmektedir. Çavdar samanı ile yapılan denemeler, buradaki
hemiselüloz yapısında bulunan ksiloz ve arabinozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bileşenlerinin toprakta hızla parçalandığını ve 56 gün
sonra ksilozun yalnızca % 5'inin geriye kaldığını göstermektedir.
Hemiselüloz ayrışması çevrenin fiziksel, kimyasal koşullarına, ortam
pH'sına ve sıcaklığa bağlı olarak değişmektedir. Oksijen düzeyi azaldıkça
ayrışma yavaşlamakta ve anaerob çevrelerde çok zor ilerlemektedir.
Aerob ve anaerob mikroorganizmaların çoğu, hemiselülozları
gelişme ve yeni hücre sentezi için kullanma yeteneğindedir. Çizelge
10.5.’de bu organizmalar verilmiştir.
Çizelge 10.5. Hemiselülozu ayrıştıran organizmalar
Organizma Substrat
Bakteriler
Bacillus Mannan, galaktomannan, ksilanHata!
Yer işareti tanımlanmamış.
Cytophaga Galaktan
287
Pseudomonas Ksilan
Streptomisetler Mannan, ksilanHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
Mantarlar
Alternaria Arabinoksilan, ksilanHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
Aspergillus Araban, mannan, arabinoksilan
Fusarium Araban, arabinoksilan
PenicilliumHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
Araban, mannan
Hemiselülotik bileşiklerin içinde en önemlilerinden biri ksilandır.
Çünkü bu bileşik çayır ve odunsu bitkilerin toplam karbonhidrat
kapsamının büyük kısmını oluşturur. KsilozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. içeren karbonhidratların bu nedenle toprakta
ayrışmasının önemi fazladır. Topraklar ksilanHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ayrıştırabilen çok sayıda mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış., bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış. içerir. Alkali koşullarda
ve çürümekte olan saman ve ahır gübresinde bacillus suşları başlangıçta
hakim durumda iken, asit koşullarda ayrışmanın başlangıç kademelerinde
filamentli mantarlar dominanttır. Yüksek sıcaklıklarda (60-65C)
termofil aerob sporHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturan
çubuklar, hızlı ksilan ayrışmasında etkendirler.
Ksilan ayrışmasında etken olan toprak ksilanazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aktivitesi, ürün ve toprağa sağlanan organik maddeye
göre değişiklik göstermektedir. Özellikle çiftlik gübresi ile gübrelenen
arazilerde aktivitenin yüksek olduğu görülmüştür. Mannan diğer önemli
bir hemiselülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. olup, mannozun
polimerik bir kombinasyonudur. Mannanlar toprakta hızlı metabolize
olurlar. Bitki dokularındaki mannanları kullanan mikroorganizmalar
içinde bakterilerden Bacillus ve Vibrio, bir grup aktinomisetHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve mantarlardan Aspergillus, PenicilliumHata!
Yer işareti tanımlanmamış., Rhizopus Trichoderma, Chaetomium ve
Zygorhynchus sayılabilir.
Galaktanlar, bazidiomisetler, aktinomisetler ve bir grup mantarlar
için uygun karbon kaynaklarıdır, ancak galaktanlar ksilanHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve mannanlardan daha yavaş ayrışır.
10.4.2.3. Hemiselüloz ayrışmasının biyokimyası
288
Hemiselüloz ayrışmasında pek çok farklı enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yer alır. Bir kural olarak üç tip katalizörHata! Yer
işareti tanımlanmamış. bu mekanizmada işlev görür. Bunlar;
a. Endo-Enzimler: Polimerlerdeki yapı blokları arasındaki
bağları çözerler,
b. Ekso-Enzimler: Polisakkarit zincirindeki tek dimer veya
monomerleri çözerler,
c. Glikozidazlar: Bunlar hemiselülozHata! Yer işareti tanımlanmamış.
veya polisakkaritHata! Yer işareti tanımlanmamış.
gruplarını çözen enzimler tarafından üretilmiş oligomerHata! Yer
işareti tanımlanmamış. veya disakkaritleri parçalayarak, basit
şekerler veya üronik asitleri serbest bırakırlar.
Hemiselülozlar toprakta bir çok mikroorganizma grubu tarafından
ayrıştırılabilmektedir. Hemiselülaz grubu enzimler ayrıştırdıkları
substrata göre isimlendirilir. Örneğin ksilanHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ayrıştıranlar ksilanazHata! Yer işareti
tanımlanmamış., mannan ayrıştıranlar mannazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gibi. diğer enzimler pektinazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve kitinazdır.
10.4.3. Lignin
Bitki dokularının en yaygın üçüncü bileşeni lignindir. Ayrıca
ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış. benzeri polimerler Humicola,
Aspergillus ve Glioladium türünden mantarlarda da bulunur. Lignin
dokularda selülozla birlikte lignoselülozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. şeklinde bulunur. Kimyasal olarak üniform yapıda
olmayıp bitki türüne göre değişen strüktüre sahiptir. Yapısında
aromatikHata! Yer işareti tanımlanmamış. halka içermesi nedeniyle
topraktaki ayrışması bütün diğer doku bileşenlerinden daha yavaştır.
Temel strüktürü fenil propan ünitelerinden oluşan bir polimerHata! Yer
289
işareti tanımlanmamış. yapısında olmakla birlikte, alifatik hidroksil ve
karbonilHata! Yer işareti tanımlanmamış. gruplarını da içerir. Örneğin
iğne yapraklı (koniferHata! Yer işareti tanımlanmamış.) bitki
dokusundaki lignin, vanilinHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve p-
hidroksibenzaldehid içermesine karşın, odunsu dikotiledonlarda vanilin
ve syringaldehid bulunmaktadır.
Ligninin önemli yapı taşları koniferilHata! Yer işareti
tanımlanmamış., sinafinHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
kumarHata! Yer işareti tanımlanmamış. alkollerdir. Tahıllarda bulunan
ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış. kumar, sinafin ve koniferil
alkolden oluşurken, iğne yapraklılarda koniferil alkolHata! Yer işareti
tanımlanmamış., geniş yapraklılarda ise sinafin ve koniferil alkol
hakimdir (Şekil 10.12). Ligninin temel strüktrü fenil-propan (C6 -C3) tipi
strüktürHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak tanımlanır.
R
R,R= veya R bir H, ve R bir
metoksilHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (-OCH3 ) veya her
HO HC2 HC2 HC 3 ikisi de metoksilHata! Yer
işareti tanımlanmamış. olabilir.
Üniteler birbirine kuvvetli eter
bağları ile ( --C-O-C-)
bağlanmıştır.
Rı
Şekil 10.12. Lignin oluşumundaki temel yapı ünitesi
Topraklara hem kökler, hem de toprak üstü bitki dokularından
önemli miktarda ligninleşmiş madde katılmaktadır. Diğer doku
bileşenleri ile kıyaslandığında bu maddenin ayrışması çok yavaştır.
Selülozla kıyaslanacak olursa, topraktaki selülozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ayrışması ligninden üç kat daha hızlı olmaktadır.
Lignini ayrıştırma gücündeki mikroorganizmalar da fazla değildir.
Bakterilerden aerob, gram negatifHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve sporHata! Yer işareti tanımlanmamış.
290
oluşturmayan çubuklar, örneğin Pseudomonas ve Flavobacterium
lignini ayrıştırabilir. Ancak ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ayrışmasında en etken organizmalar mantarlar, özellikle bazidiomisetler
ve askomisetlerdir.
Ligninin son derece karmaşık polimerHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yapısı ve azot içermemesi yavaş ayrışmasındaki en
önemli nedenler olarak tanımlanabilir (Şekil 10.13).
Şekil.10.13. Ladin ligninin şematik formülü. MeO metoksilHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (CH3O) gruplarını göstermektedir
291
Dirençli yapısına karşın ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ayrışmakta, ancak ilk parçalanma ürünleri mikrofloraHata! Yer işareti
tanımlanmamış. tarafından hemen kullanılmadığından toprakta
birikmekte ve tekrar polimerizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
reaksiyonlarına girerek hümin maddelerinin oluşmasında etken
olmaktadır. Bu nedenle toprak humusunun oluşumu ile ligninleşmiş
bileşiklerin ayrışması ve ayrışma ürünleri önem taşımaktadır. C14 etiketli
lignin ile yapılan lignin ayrışması deney sonuçları Şekil 10.14’de
görülmektedir.
Şekil 10.14. CO2 oluşumu izlenerek ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ayrışmasının gözlenmesi
292
Lignin ayrışması sırasında bazı kimyasal değişimler ortaya çıkar.
Örneğin metoksilHata! Yer işareti tanımlanmamış. oranında azalma
olur. Saflaştırılmış ligninle mikrobiyal kültürlerde yapılan çalışmalarda,
ayrışmaya bağlı olarak bazı basit aromatikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bileşiklerin ortaya çıktığı gözlenmiştir. Bunlar vanilik,
p-hidroksibenzoik, p-hidroksisinamik, ferulik, sirinjik ve 4-hidroksi-
3-metoksifenilpirüvik asitler ile vanilinHata! Yer işareti
tanımlanmamış., dehidrovanilin, koniferilHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aldehid, p-hidroksisinamikaldehid, sirinjikaldehid,
guayasilgliserin v.b aldehid bileşiklerdir. Bu bileşiklerin hepsi benzen
halkası ve metoksil (-OCH3), karboksil (-COOH), aldehid (-CHO) veya
hidroksil (-OH) grupları içermektedir. Ligninin mikrobiyal
metabolizması Şekil 10.15’de tanımlanmıştır.
293
Şekil 10.15 . Ligninin mikrobiyal metabolizması
Mikrobiyal ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış.
metabolizması üzerine yapılan çalışmalar, metoksilHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gruplarının veya sodyum lignosülfonat'ın kültür
ortamından kullanılarak kaybolmasını kriter olarak almaktadır.
Bazidiomisetlerin çoğu lignini ayrıştırma yeteneğindedir, fakat reaksiyon
oldukça yavaştır. Aerob lignin ayrışmasına ılımlı iklimlerde çeşitli
yüksek mantarlar katılmaktadır (Çizelge 10.6).
Çizelge 10.6. Lignin ayrıştıran bazı yüksek mantarlar
Organizma İnkübasyon zamanı
(gün)
Ayrışma oranı
(%)
Poria taxicola 37 9.4
Pleuratusostreatus 57 11.4
Polyporus fumosus 50 13.5
Fomes coficinalis 79 21.1
Trametes heteromorpha 88 21.7
Collybia velutipes 88 22.3
Mikroorganizmaların ligninHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ayrıştırma yeteneğini (lignoklastikHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
tayin etmede iki yöntem uygulanmaktadır. Bunlardan birincisi,
sterilHata! Yer işareti tanımlanmamış. bir bitki dokusunu araştırılacak
organizma ile saf kültür halinde inkübasyona almak, diğeri ise
saflaştırılmış lignin ortamları kullanmaktır. Örneğin Coriolus ve
Pleurotus kültürde saflaştırılmış lignini kullanma yeteneğindedir. Lignini
etkileyen mantarların çoğu selülozu da kullanabilmektedir. Bir çalışmada
toprakta yerleşik bulunan 46 bazidiomisetten 44'ünün her iki maddeyi de
ayrıştırabildiği saptanmıştır. Ayrışmakta olan bitki dokularında filamentli
mantarlar da saptanmış olmasına karşın, bunların lignini kullanarak mı,
yoksa bazidiomisetlerin salgıları yardımı ile mi geliştikleri, çok açık
değildir. Saf kültürler ile yapılan çalışmalar alçak mantarların
poliaromatik maddeleri nadiren metabolize edebildiğini göstermiştir.
294
Örneğin Aspergillus, Fusarium ve PenicilliumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. türlerinin buğday samanından türetilmiş lignini
kullanabildikleri gözlenmiştir (Çizelge 10.7).
10.5. Basit Organik Bileşiklerin (Monomer) Toprakta Ayrışması
Hücre bileşenlerinin birçoğu toprak mikroorganizmalarının pek
çoğu tarafından hızla kullanılabilir şekildedir. Şekerler, amino şekerler,
organik asitlerHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve amino asitler
toprağa hücre protoplazmasından serbest bırakılır veya daha karmaşık
bileşiklerin ayrışması yolu ile ortaya çıkarlar. Bütün bu maddelerin hepsi
toprak mikroflorası tarafından hızlı bir şekilde kullanılır. Sonuçta
topraktaki mikrobiyal aktivite artarken doğal organik ayrışması da artar.
Toprak mikroorganizalarının büyük bölümü, karbonhidrat ve
proteinlerin oksidasyonu sırasında, oluşan organik asitlerin çoğunu
kullanabilir. Bu nedenle topraklardaki organik asitlerin miktarı genellikle
azdır. Bu gibi maddeler daha önceden belirtildiği gibi su ile doygun
havasız koşullarda daha fazla bulunurlar.
Çizelge 10.7. Toprak hidrolizatlarındaki çözünür şekerler (mg toprak-1
)
Bileşik Çayır örtüsü Tın Podzol B2 Horizonu
Galaktoz 0.8 0.1 1.8
Glikoz 2.3 0.1 3.9
MannozHata! Yer
işareti
tanımlanmamış.
0.7 0.03 1.8
Arabinoz 0.6 0.2 1.0
KsilozHata! Yer
işareti
tanımlanmamış.
0.7 0.1 1.0
Riboz 0.1 0.2 0.7
Fükoz 0.2 0.2 0.7
Ramnoz 0.4 0.1 1.0
% Organik Madde 12.1 1.4 13.9
Radyoaktif etiketlenmiş karbon izotopları (C14) içeren asetat
bileşikleri ile yapılan deneyler 6 ile 9 saat içinde toprağa katılan asetatın
% 22-30 düzeyinde CO2'e oksitlendiğini göstermiştir. Geriye kalan kısım
saptanamamış olup, büyük ölçüde mikrobiyal protoplazmaya katıldığı
295
veya oksidatif olmayarak metabolize olduğu ve toprak organik
fraksiyonunda biriktiği düşünülmektedir.
Suda çözünür şekerler, toprakta küçük miktarlarda bulunur fakat
çözünmeyen formların (polimerler) yapısında yer alırlar. Herhangi bir
organizma bu polimerleri etkilediğinde şekerler serbest kalır ve enerji
sağlamak için organizmalar tarafından kullanılır. C14
ile etiketli
glikozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile yapılan çalışmalar, bu
maddenin % 75'inin 3 ay içinde CO2'e çevrildiğini göstermiştir.
Amino asitlerin çoğu da toprakta serbest durumda bulunmazlar.
Büyük bir kısmı, proteinlerin polimerizasyonunda veya hümik maddeler
ile kompleks formlar oluştururlar. Aspartik asitHata! Yer işareti
tanımlanmamış., glutamik asitHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
valinHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve leusinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gibi toprakta serbest olarak bulunan amino asitlerin
kapsamları 2-387 mg g-1 sınırları arasında saptanmıştır. Amino asitler
toprağa katıldıklarında ilk 48 saat içinde büyük ölçüde ayrışmakta ve 96
saat sonra tümüyle ortadan kaybolmaktadır. Ancak amino asitlerin tümü
bu özelliği göstermeyip, bunlardan lizin ve tirozin ayrışmaya oldukça
dirençlidir. Aerob koşullarda amino asitler, amonyakHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve karbondioksite ayrışırken, havasız koşullarda büyük
miktarlarda uçucu yağ asitleri ve amonyak oluşmaktadır. Amino asitlerin
ayrışmasına ilişkin bir deneyin sonuçları Şekil 10.16’da görülmektedir.
296
Şekil 10.16. Amino asitlerin toprakta ayrışmasının CO2 oluşumu ile tanımlanması
10.6. Karmaşık Organik Bileşiklerin (Polimerler) Ayrışması
Organik maddelerin bileşimini oluşturan karmaşık moleküler
strüktürlü polimerler, çoğunluk suda çözünmezler ve molekül büyüklüğü
nedeniyle de mikroorganizmalar tarafından doğrudan kullanılamayan
bileşiklerdir. Bu bileşikler ekstraselülerHata! Yer işareti
tanımlanmamış. enzimler tarafından ayrıştırılır ve mikroorganizmalar
tarafından özümlenmeden önce absorbe olurlar.
10.6.1. Nişastanın ayrışması
NişastaHata! Yer işareti tanımlanmamış., bitkilerin en yaygın
besin maddesi kaynağı olan bir heksoz polimerdir. Nişasta bitkilere göre
farklı fiziksel özellikler gösterse bile, kimyasal bakımdan oldukça benzer
özelliktedir. Fotosentez sonucu büyük miktarlarda yapraklarda
oluşmasına karşın ksilemHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
floemHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve korteksHata! Yer işareti
tanımlanmamış. dokusunda dağılır, meyve, tohum, toprakaltı rizomları
gibi çeşitli organlarda birikir. Nişasta, glikozdan oluşan iki polimerin,
amiloz ve amilopektinin karışımıdır. Amiloz, glikozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ünitelerinin 1-4 glikoz bağları ile oluşturduğu zincir
strüktüre sahiptir.
Amilopektin aynı tip bağlantı ile bir zincir oluşturmakla birlikte,
1-6 bağları ile bir yan zincir de oluşturur. Laboratuvar koşullarında,
topraktan izole edilen birçok bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve aktinomisetHata! Yer
297
işareti tanımlanmamış. -amilaz olarak tanınan ekstraselülerHata! Yer
işareti tanımlanmamış. bir enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşturarak nişastayı hidrolize edebilmektedir. - amilazHata! Yer işareti
tanımlanmamış., hem amilozu hem de amilopektini, bir kaç şeker
ünitesinden oluşan dekstrine indirger. -amilazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. enzimi ise amilozu maltoza, amilopektini de
maltozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve dekstrin karışımına
redükteHata! Yer işareti tanımlanmamış. eder. Maltoz ise sonuçta -
glikozidazHata! Yer işareti tanımlanmamış. enzimi tarafından glikoza
hidrolizHata! Yer işareti tanımlanmamış. edilir. Pek çok karmaşık
organizma grupları nişastayı karbon ve enerji kaynağı olarak
kullanabilmekte ise de, yalnızca bir kaç toprak organizması nişastayı
organik asitlere ve karbondioksite ayrıştırabilmekte, diğer
mikroorganizmaların çoğu yalnızca dekstrinlere çevirme işlemi
yapabilmektedir. Çizelge 10.8’de nişastayı kullanabilen cinslere ilişkin
örnekler verilmiştir. Çizelge 10.8. Nişastayı kullanabilen bazı mikrobiyal gruplar
Bakteriler Aktinomisetler Mantarlar
Bacillus flavobacterium Micromonospora Aspergillus
Chromobacterium micrococcus Nocardia Fomes
Clostridium pseudomonas Streptomyces Fusarium
Cytophaga Polyporus Rhizopus
Bakteriler arasında gram pozitif ve gram negatifHata! Yer işareti
tanımlanmamış. cinsler, sporHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşturanlar veya sporsuzlar, aerob veya mutlak anaeroblar gibi pek çok
fizyolojik olarak farklı gruplar bulunabilmektedir. NişastaHata! Yer
işareti tanımlanmamış., pek çok aktinomisetHata! Yer işareti
tanımlanmamış. için mükemmel bir C kaynağıdır. Streptomyces,
Nocardia ve Micromonospora suşları büyük ölçüde bu polisakkaritleri
kullanırlar. Filamentli mantarların bir çoğu, hidrolitik enzimleri
salgılayarak polisakkaritleri ayrıştırırlar. Nişastanın glikoza enzimatik
çevrimi Şekil 10.17 de görülmektedir.
Amilopektin
298
-amilazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. -amilaz
Basitleşme
-amilazHata! Yer işareti tanımlanmamış.
-amilazHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
-amilazHata! Yer işareti tanımlanmamış. -
glikozidaz
Maltotrioz
-glikozidazHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Şekil 10.17. Nişastanın enzimler yolu ile ayrışması
10.6.2. Pektik maddelerHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Pektik maddelerHata! Yer işareti tanımlanmamış., bitki
dokularının küçük bir kısmını oluşturur. Ancak bu polisakkaritlerin
önemi, topraktan kaynaklanan hastalıklar ile diğer patojenlere karşı
etkileri ve bitkinin fiziksel strüktürüne katkılarından kaynaklanmaktadır.
Pektik maddeler orta lamel kısmında yaygın olup, ayrıca birincil ve
ikincil hücre duvarları bu tip polisakkaritleri içermektedir.
Pektik karbonhidratlar, galakturonik asit ünitelerinin birbirlerine
uzun bir zincir halinde bağlanmasından oluşur. Böylelikle
poligalakturonik asitler oluşur.
Dört tip pektik madde tanımlanabilir:
a. Hücre duvarının suda çözünmeyen bir bileşeni olan
protopektinHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
Dallanmış
oligosakkaritler
Lineer
oligosakkaritler
Maltoz Amiloz
Glikoz
299
b. Bir çok metil-ester bağlarını içeren ve galakturonik asitin çözünür bir
polimeri olan pektinHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
c. Bir kaç metil-ester grubunu içeren ve kolloidalHata! Yer işareti
tanımlanmamış. pektik maddeler olan pektinik asitHata! Yer işareti
tanımlanmamış.,
d. Suda çözünen galakturonik asit polimerleri olan pektik asitler.
Bakteri, mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
aktinomisetler pektik maddeleri hidrolize etme yeteneğinde olup, bu
polisakkaritleri karbon ve enerji kaynağı olarak kullanırlar. Kültür
ortamlarında pektik maddeler hızlı bir şekilde mikroorganizmalar
tarafından ayrıştırılır. Topraklardaki pektolitik organizmalar oldukça
geniş bir yer kaplar ve genel olarak 105-106 organizma g-1
toprak düzeyinde bulunurlar. Pektik maddeleri kullanan
mikroorganizmalar daha ziyade kök bölgesinde yaygındırlar. Bakteriler
arasında Arthrobacter, Bacillus, Clostridium, Micrococcus ve
Pseudomonas türleri sayılabilir. Mantarladan da Streptomyces,
Micromonospora, Actinoplanes, Microbispora ve aktinomisetlerden
Streptosporangium tanımlanabilir.
Pektik maddelerin çözünmesini sağlayan enzimler üç temel gruba
ayrılmaktadır, bunlar:
a. PektinesterazHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
b. Polimer molekülünün hidrolitik yarılmasını etkileyen enzimler
c. trans-eliminatif molekül bölünmesi yapan enzimler
PektinesterazHata! Yer işareti tanımlanmamış. enzimleri molekülde
küçük bir değişim oluşturarak, metil esterlerden, metil gruplarının
ayrımında işlev görürler. Bunun sonucunda pektinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya pektinik asitleri pektik asite çevirirler.
(RCOOH3)n+n H2O (RCOOH)n+n CH3OH
Bu reaksiyon polimeri parçalamamakla birlikte, ayrışma
basamağında etkili olacak enzimlerce etkilenebilirliğini arttırmaktadır.
Hidrolitik molekül parçalanmasını etkileyen enzimler iki tiptir.
300
a. Şayet pektinHata! Yer işareti tanımlanmamış., pektin asitten daha
hızlı etkileniyorsa katalizörHata! Yer işareti tanımlanmamış.
polimetil galakturonazHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak
tanımlanır.
b. Şayet pektik asit pektinden daha hızlı hidrolizHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluyorsa, enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.
poligalakturonaz adını alır. Olay basit bir depolimerizasyon olup,
pektik asitin galakturonik asite çevrimi ile son bulur.
Çizelge 10.9. Pektik enzimleri üreten bazı mikrobiyal gruplar
Enzim Mantar Bakteriler
Poligalakturonaza
Aspergillus PenicilliumHata
! Yer işareti
tanımlanmamış.
Bacillus
Fusarium Rhizoctonia Erwinia
Monilia Rhizopus Pseudomonas
Xanthomonas
Pektat liyaza
Fusarium Arthrobacter
Geotrichum Bacillus
Rhizoctonia Clostridium
Corynebacterium
Flavobacterium
Pseudomonas
Polimetilgalakturonazb
Aspergillus Fusarium
Botrytis Rhizoctonia
Aspergillus PenicilliumHata
! Yer işareti
tanımlanmamış.
Arhrobacter
Pektin liyazb
Fusarium Rhizoctonia Clostridium
Corynebacterium
Flavobacterium
Micrococcus
Xantohmonas
PektinesterazHata! Yer
işareti tanımlanmamış.
Alternaria Clostridium
Pseudomonas
Fusarium Xanthomonas
a. endo veya ekso enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.
b. endo enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.Hata! Yer işareti tanımlanmamış.
301
Trans-eliminatif bölünmeye etken olan katalizörler de
depolimerizasyon oluştururlar ve galakturonik asitin modifiye olmuş bir
şekli ortaya çıkar. Bu enzimler de iki çeşittir.
a. Şayet pektinHata! Yer işareti tanımlanmamış., pektik asitten daha
hızlı etkileniyorsa katalizörHata! Yer işareti tanımlanmamış. pektin
liyaz olarak tanımlanır.
b. Pektik asitin etkilenme hızı pektinden fazla ise enzimHata! Yer
işareti tanımlanmamış. pektat liyaz şeklinde adlandırılır. Pektik
enzimleri üreten bazı mikrobiyal gruplar, Çizelge 10.9’da
görülmektedir.
10.6.3. İnülinHata! Yer işareti tanımlanmamış.
İnülinHata! Yer işareti tanımlanmamış. früktoz ünitelerinden
oluşmuş bir polisakkarittir (fruktozan). Molekül 25-28 fruktozHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ünitesinin karbonhidrat zincir bağlantısı (2-1) ile
bağlanmasından oluşmuştur. Bu madde bir çok bitkide karbonhidrat depo
maddesi olarak bulunur.
Mikroorganizmaların çoğu inülini kullanabilir. Bakterilerden
Pseudomonas, Flavobacterium, Micrococcus, Cytophaga, Arthrobacter
ve Clostridium’dur. Birçok streptomycet ve heterojen mantarHata! Yer
işareti tanımlanmamış. grupları fruktozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. polisakkaritleri gelişmelerinde C kaynağı olarak
kullanırlar. İnülazHata! Yer işareti tanımlanmamış. enzimleri inülini
küçük früktoz ünitelerine ayrıştırır.
10.6.4. KitinHata! Yer işareti tanımlanmamış.
302
KitinHata! Yer işareti tanımlanmamış. arthropod iskeletleri ile
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. hücre duvarlarının ve bazı
algler ile nematodHata! Yer işareti tanımlanmamış. yumurtalarının en
önemli bileşenidir. Selüloz gibi uzun molekül zincirlerinden oluşmuştur.
Bu bileşiğin temel üniteleri amino şekerlerdir. Bu
polisakkaritHata! Yer işareti tanımlanmamış. organizmalara
gereksindikleri mekanik destek gücünü sağlar. Suda çözünmeyen bir
madde olup, organik çözücüler, konsantre alkaliler veya seyreltik mineral
asitlere de dayanıklıdır. Yalnızca konsantre mineral asitlerle veya
enzimatik olarak parçalanabilir. Strüktürel olarak kitinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. N-asetil glikozHata! Yer işareti tanımlanmamış.
amin ünitelerinden oluşmuş uzun zincirler meydana getirir. Saf kitin %
6.9 düzeyinde azot içerir ve (C6H9O4NHCOCH3)n ampirik formülü ile
gösterilebilir. Bu bileşik selüloza oldukça benzerlik gösterir, yalnızca
selülozdaki herbir glikozun hidroksil grubu bir asetilamino (-
NHCOCH3) ünitesi ile yer değiştirmiştir.
Kitinin ayrışma ürünleri glikozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve amonyakHata! Yer işareti tanımlanmamış. olup,
bunların her ikisi de mikroorganizmalar tarafından geniş ölçüde
kullanılan bileşiklerdir. Mantar, aktinomisetHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve bakterilerin hepsi kitini etkileme gücündedir. En
yaygın formlar Mortierella, Streptomyces, Pseudomonas ve Bacillus'tur.
303
Tarım topraklarında aktinomisetler, hakim durumdaki kitinHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ayrıştırıcılarıdır. Su baskını altındaki
topraklarda bakteriler (özellikle tropikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bölgelerde) ve ılıman bakir çevrelerde mantarlar başat
özellik gösterirler.
KitinHata! Yer işareti tanımlanmamış., yalnızca mikrobiyolojik
yarayışlılık açısından değil, mikrobiyal biyosentezlerde sürekliliği nedeni
ile toprak C döngüsünde önemli bir yere sahiptir. Toprak kitini,
yaşamlarını kısmen veya tümü ile toprak altında geçiren böceklerden
kökenlenir.
Ancak bu olguya, gelişme sırasında mantarlar ve muhtelif diğer
bazı organizmalar da katılır. Topraklara herhangi bir ilave sonucu
kitinHata! Yer işareti tanımlanmamış. yokluğunda bile, komünitenin
biyosentezHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesi sonucu
aminopolisakkaritin oluştuğu gözlenmektedir. KitinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. hem hayvanlar hem de bitkiler topluluğunun çeşitli
üyeleri tarafından üretilmektedir. Filamentli mantarların çoğunun hücre
duvarları önemli düzeylerde bu polisakkariti kapsamaktadır. Bir çok
bazidiomisetler, bazı mayalar ve muhtemelen bazı protozoaHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve alglerin, hücre yapısının bir kısmı kitin
içermesine karşın bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
aktinomisetlerin hücre duvarlarında bulunmaz.
Toprak mikroorganizmaları ile yapılan laboratuvar deneylerinde
oldukça stabilHata! Yer işareti tanımlanmamış. olan bu maddenin kısa
sürelerde ayrışabildiği görülmüştür (Şekil 10.18).
304
Şekil 10.18. KitinHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve selülozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ayrışmasının CO2 oluşumunun saptanması ile
ölçülmesi
Saf kitinHata! Yer işareti tanımlanmamış. dar C/NHata! Yer
işareti tanımlanmamış. oranına sahip olup N sağlanması gereksinimini
aşmaktadır. Bu nedenle organizmaların aktif olduğu sürede inorganik
azotun birikmesi söz konusudur. Havalı koşullarda iki aydan kısa bir
sürede kitinin % 30 ile 60 düzeyinde mineralize olduğu saptanmıştır.
Ancak kitin ayrışması, proteinHata! Yer işareti tanımlanmamış. veya
nükleik asitlerin ayrışmasından daha yavaştır. İşlenen topraklar çok
sayıda kitin ayrıştıran organizma içermektedir. Polisakkarit ayrıştıran
mikroorganizma sayısı 106 g-1 toprak düzeyindedir. Toprağın toplam
mikroflorası içinde aktinomisetlerin görece az oranda bulunmasına
karşın, kitinoklastik organizmalar arasında aktinomisetlerin % 90-99
düzeyinde olduğu görülmektedir. KitinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ayrıştırıcı fraksiyonun yalnızca bazı topraklarda
bakteriler ve % 1 den az olmak üzere mantarlardan oluştuğu
gözlenmektedir. Kitin ayrıştıran komünitenin büyük kısmını
Streptomyces ve Nocardia oluşturmaktadır. Şekil 10.19’da kitin
ayrışmasının izlediği yol gösterilmiştir.
305
Şekil 10.19. Kitinin toprakta ayrışması
10.6.5. Lipidler
Bir çok bitki ve hayvan hücreleri katı yağların ve mumların dahil
olduğu değişik lipidleri üretirler. Yağlar yağ asitleri ile gliserinin
oluşturduğu karmaşık esterlerdir. Mumlar ise yağ asitlerinin yüksek
monohidrik alkoller ile oluşturdukları esterlerdir. Bu bileşikler
lipazHata! Yer işareti tanımlanmamış. (esterazHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) enzimi ile parçalanır. Sonuçta kendilerini oluşturan
alkolHata! Yer işareti tanımlanmamış. asitlere ayrılırlar. Örneğin
tribütrin ayrışarak, bütirik asit ve gliserin oluşturur. Özellikle bakteriler
yağ ve mumları etkilemektedir. Ancak toprakta bu ayrışmanın detayları
tam olarak bilinmemektedir. Bitki yüzeylerinde bulunan yağların
(kütinHata! Yer işareti tanımlanmamış.) ayrışmasına ilişkin bazı
bilgiler bulunmaktadır.
Kütinin kimyasal yapısı tam bilinmemekle birlikte, 16 veya 18
yağ asidinin oksijen köprüleri ve ester bağları ile oluşturduğu bir molekül
olduğu varsayılmaktadır. Ayrışmada kütinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. esterazHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve karboksi
kütin peroksidazHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak tanımlanan
iki enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. görev yapmaktadır. Kütin
toprağa ulaşmadan önce yaprak yüzeyi (fillosferHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) organizmaları tarafından kısmen ayrıştırılmaktadır.
Mayalar ve Azotobacter kütikülayı ayrıştırmakta ve böylece yapraktan
besin maddesi sızması artmaktadır. Mayalardan Rhodotorula ve
306
mantarlardan PenicilliumHata! Yer işareti tanımlanmamış. spinulosum,
kütini ayrıştıran en yaygın toprak organizmalarıdır.
10.7. Hidrokarbonların Ayrışması ve Dönüşümleri
Organik karbonun toprak mikroorganizmaları tarafından sayısız
denecek düzeyde çok reaksiyona katıldığı işlevler sonucu ayrıştırılması
sırasında bir grup dönüşüm reaksiyonları ile toprağa katılmış olan veya
toprak içinde sentezlenmiş olan hidrokarbonlar da ayrışmaya uğrar.
Toprakta çok sayıda hidrokarbon ve türevleri sentezlenmekte veya
ayrışmaya uğramaktadır. Bu nedenle genel karbon döngüsü içinde önemli
bir yer kapsamaktadırlar. Topraklara katılan hidrokarbonlar içinde çeşitli
zararlıların savaşımı için geliştirilen çeşitli yapay kimyasal maddeler
bulunmakta ve bu maddelerin topraktaki etkenlik süreleri içinde
ayrışmaları, onların zararlıya karşı göstereceği etki düzeyini
değiştirebilmektedir. Bundan dolayı, hidrokarbonlar ve ilişkili
bileşiklerin mikrobiyolojik etkilenmesinin hem tarımsal ve hem de
ekolojik önemi bulunmaktadır.
10.7.1. Toprakta metanHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşumu ve dönüşümleri
Topraklarda oksijen yetmezliği koşullarında, selülozHata! Yer
işareti tanımlanmamış., hemiselülozHata! Yer işareti
tanımlanmamış., organik asitlerHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
proteinler ve alkoller gibi organik maddelerin ayrışması önemli
miktarlarda metanHata! Yer işareti tanımlanmamış. (CH4) oluşumu ile
ilişkilidir.
Su baskını altındaki topraklarda, karbonlu substratların ayrışması
sırasında önemli düzeyde metanHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşmaktadır. Hidrojen gazının da anaerobik metabolizmanın bir son
ürünü olmasına karşın, metan üreten bakterilerin hidrojeni gelişmelerinde
bir enerji kaynağı olarak kullanmalarından dolayı atmosfere geçen kısmı
azdır. Anaerob koşullarda tutulan bir toprakta CO2 ve CH4 oluşumu Şekil
10.20’de görülmektedir. Metan oluşumunda yalnızca basit organik
maddeler ve bitki kalıntılarının ayrışması etken olmayıp; hayvan besi
alanlarında, hayvan gübresinin ayrışması sırasında oksijen azalmasına
307
bağlı olarak metan oluşmaktadır. Çeltik alanları ve bataklık bölgelerden
bir yıl içinde oluşan metan miktarı 10 kg‘ dan fazladır.
Bu en basit hidrokarbonun biyosentezi çevresel koşullardan
önemli düzeyde etkilenmektedir. Maksimum oluşum nötral pH
yakınlarında olup, pH 6’nın altında aktivite çok azalmaktadır.
Metan oluşturan bakteriler fizyolojik özellikler bakımından bir
çok benzerliklere sahip olmakla birlikte, hücre morfolojisi bakımından
çok farklıdırlar. Ancak bütün bu şekilsel ayrımlarına karşın metanHata!
Yer işareti tanımlanmamış. oluşturan bakteriler tek bir familya altında
toplanırlar: MethanobacteriaceaHata! Yer işareti tanımlanmamış.. Bu
familya sitolojik farklılıklara göre şu gruplara ayrılır:
i. Çubuk şekilli bakteriler: Methanobacterium
ii. Küresel hücreler a: Sarsina: Methanosarcina
b: Sarsina olmayan gruplar: Methanococcus
Spiral şekilli metanHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturan
bakteriler (Methanospirillum) atık sulardan izole edilmesine karşın, bu
tür organizmalara henüz topraklarda rastlanmamıştır.
308
Şekil 10.20. Havasız koşulda toprakta CO2 ve CH4 oluşumu
Metan üreten anaerob organizmalar, heterotrofların pek çoğu için
yarayışlı olan konvensiyonelHata! Yer işareti tanımlanmamış.
karbonhidratlar ve amino asitleri kullanamazlar. Glikoz ve diğer şekerler
de saf kültürlerde fermente olmaz. Aynı şekilde polisakkaritler
etkilenmeye karşı dirençlidir. Yalnızca formik, asetikHata! Yer işareti
tanımlanmamış., propiyonik, n-bütirik, n-valerik asitler ile metanol,
etanol, isopropanol, n-isobütanol ve n-pentanol gibi kısa zincirli yağ
asitleri ve basit alkoller türündeki organik substratlar bu bakteriler
tarafından metabolize edilir. Doğal koşullar altında ise iki veya daha fazla
mikrobiyal grubun birlikte çalışması ile şekerler, proteinler, selülozHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve hemiselülozlar metana çevrilebilir. Bu
reaksiyonlarda diğer organizmaların ana substratlardan türetmiş olduğu
organik asit ve alkoller metanHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bakterileri tarafından fermente edilir.
Su etkisi altındaki topraklarda, oksijenin geriye kalan aeroblar
tarafından tüketilmesinden sonra, basit yapılı organik asitlerHata! Yer
işareti tanımlanmamış. birikir. Asetik asit, n-bütirik asit, basit yapılı
organik asitler birikir. Asetik asit, n-bütirik asit, formik ve propiyonik
asitler CH4 oluşumuna bağlı olarak artış gösterir. Şayet ortamdaki
metanHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturucular çok aktif değilse,
organik asit birikimi daha fazla olur. Oksijensiz ortamlardaki metan
oluşumu aşağıdaki reaksiyonlar ile karakterize edilebilir.
CO2+4H2 CH4+2H2O
4 HCOOH CH4+3CO2+2H2O
CH3COOH CH4+CO2
2CH3CH2OH 3CH4+CO2
309
Bir seri karbonlu bileşikler için fermentasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sırasındaki CO2 şu genelleştirilmiş eşitlik ile ifade
edilebilir:
4 H2 R+CO2 4 R+CH 4+2H2 O
Daha az sayıda ki bazı substratlar ikinci bir mekanizma ile
fermentasyona uğrar. Örneğin Methanosarcina türleri metanol ve asetat
bileşiklerini ayrıştırarak metanHata! Yer işareti tanımlanmamış.
üretirler.
CH 3COOH CH4+CO2
Toprakta oluşan ikinci uçucu nitelikli basit hidrokarbon etilen
(H2C=CH2) dir. Bazı mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
türlerinin kültür ortamında bu gazı ürettikleri bilinmektedir. Örneğin
Agaricus, Alternaria, Aspergillus, Fusarium, MucorHata! Yer işareti
tanımlanmamış., Penicillum gibi mantarlar yanında Candida,
Trichosporon türü mayalar ve Pseudomonas türü sporHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşturan bakteriler ile aktinomisetler sayılabilir.
Toprakta etilen oluşumuna özel bir ilgi bulunmaktadır. Bunun nedeni
etilenin yatay kök gelişimi ve tohum çimlenmesinin artmasına etki
etmesidir.
Topraklara organik madde ilavesi ve nem fazlalığı etilen
oluşumunu uygun kılmaktadır. Doğada bu hidrokarbonun biyosentezi için
gerekli olan etkenler tam olarak bilinmemektedir.
10.7.2. Aromatik bileşiklerin ayrışması
Aromatik bileşiklerHata! Yer işareti tanımlanmamış. toprağa
ulaşan organik substratlar arasında çok fazla olmamakla birlikte,
mikroorganizmaların etki yaptığı önemli madde grubunu oluştururlar.
Lignin ayrışması sonucu aromatikHata! Yer işareti tanımlanmamış.
yapı bloklarından oluşan ve humusHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bileşenlerini meydana getiren çeşitli ayrışma ürünleri yanında bitki
310
dokuları tek benzen halkasından oluşmuş hidrokarbonlardan flavonoidler,
terpenler ve tanenHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi çok daha
karmaşık yapılı bileşiklere kadar bir seri aromatik bileşikler içerirler.
Mantar ve aktinomisetler de aromatik ünitelerden oluşan ve
melaninHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak tanımlanan bir
polimerHata! Yer işareti tanımlanmamış. üretirler. Proteinlerin
yapısındaki bazı amino asitler ile hastalık ve zararlı kontrolünde
kullanılan yapay kimyasallar da aromatik hidrokarbonları içerirler. Bu
maddelerin bir çoğunun zehirli olması nedeniyle toprakta ayrışmaları,
bitki gelişimi için uygun olmayan koşulların ortaya çıkmasını önlemek
bakımından önemlidir.
Aromatik bileşiklerHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
humusHata! Yer işareti tanımlanmamış., bitki dokuları, mikrobiyal
hücreler ve yapay kimyasal maddelerin ayrışmasından türerler. Örneğin
çeltik saplarının ayrışması ile p-hidroksi benzoik, vanilik, ferulik ve
sirinjik asitler açığa çıkmaktadır. Toprakta bu tür maddelerin derişimleri
2 ile 8 mol g-1 düzeyinde olabilir. Ayrıca benzen, toluen, ksilen, etil
benzen ve naftalenHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi maddeler de
çeşitli topraklarda bulunmaktadır. Laboratuvar koşullarında toprağa basit
aromatikHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşikler katıldığında
bunların ayrışabildiği gözlenmiştir (Çizelge 10.10).
Toprakta aromatikHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşiklerin
biyolojik ayrışma süreci, benzen halkasına bağlı olan grupların sayı ve
pozisyonundan etkilenmektedir. Bu gruplar OH, CH3, COOH, CH2 OH,
NH2 ve SO 3H gruplarıdır.
Çizelge 10.10. Bazı aromatikHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşiklerin
ayrışma düzeyleri
Aromatik Ayrışma miktarları (%)
asitler 7 gün 14 gün 28 gün
Benzoik Asit 68 71 74
Kaffeik Asit 38 55 59
Protokateşik Asit 32 62 65
Vanilik Asit 52 61 65
Veratrik Asit 59 65 69
Aromatik hidrokarbonların toprakta ayrışmalarında bakteriler
başat grup olup bunlardan Pseudomonas, Mycobacterium,
311
Acinetobacter, Arthrobacter ve Bacillus grupları sayılabilir. Bazı
koşullarda mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve streptomisetler
de aromatikHata! Yer işareti tanımlanmamış. hidrokarbonların
ayrışmasına katılırlar.
Topraklara katılan sentetik aromatikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. hidrokarbonların aromatik halkaya bağlı grupları nitro,
kloro veya amino grupları olup bunlar çoğunlukla endüstriyel
kirleticilerin veya pestisitlerin tipik gruplarını oluşturur.
Aromatik hidrokarbonların başlangıçtaki ayrışma yolları farklı
olsa bile bu reaksiyonlar sonunda, anahtar rolü oynayan bir kaç ara ürün
türemektedir. Bu ara ürünlerden en yaygın olanları kateşol
(catecholHata! Yer işareti tanımlanmamış.), protokateşik asit
(protocatechuicHata! Yer işareti tanımlanmamış.) ve daha az düzeyde
olmak üzere gentisik (gentisicHata! Yer işareti tanımlanmamış.) asittir.
Bu üç bileşik iki hidroksil içermeleri ile dikkati çekerler.
Aromatik maddelerin ayrışmasındaki ilk basamak benzen halkası
üzerindeki değişim (sübstütiyeHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
gruplarının giderimidir. Çeşitli kirleticiler ile doğal aromatiklerin bu ilk
ayrışma fazında gün ışığı enerjisi etkili olabilir.
a. Metil grupları, halka parçalanması kademesinden önce çoğunlukla
karboksil gruplarına çevrilir.
312
RCH3 RCH2OH RCHO RCOOH
b. Bazen metil grupları halka açılmasından önce giderilemez.
c. Karboksil grupları ise çoğunlukla halka açılmasından önce
giderilir, fakat bu her zaman gerçekleşmeyebilir.
d. Metoksil (-OCH3) grupları bir hidroksil ile yer değiştirerek
formaldehidHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturur.
ROCH3+1/2 O2 ROH+HCHO
e. Uzun alifatik zincirler genellikle kırılarak kısalır ve bir veya iki C
atomlu kalıntılır oluştururlar. Kademeli olan bu olay çoğunluk -
oksidasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. yolu ile gerçekleşir.
R(CH2)9 COOH RCH2COOH
f. Bir çok herbisitin yapısında bulunan klor atomları hidrojen veya
hidroksil ile yer değiştirir veya halka açılana değin yerinde kalır ve
sonra giderilir.
g. Bazı pestisitler ve endüstriyel kirleticiler için karakteristik olan nitro
(-NO2) grupları ise hidroksiller ile yer değiştirebilir.
Bu dönüşümlerden aktif organizmaların enerji ve karbon
sağlamaları için, halkanın kırılması ve parçalanma ürünlerinin enerji
üretimi ve biyosentezHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile ilgili
metabolik döngülere girmesi gerekmektedir. Halka açılması her zaman
O2’den gelen oksijene gereksinim gösterir. Bu neden, organizmaların
aerob olmasını koşullandırmaktadır.
Bir çok mikroorganizma aromatikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. substratlar sağlandığında kometabolizma reaksiyonları
göstermesine karşın, ürünler hiç bir zaman gerekli enerji ve C'u
sağlayacak düzeyde gelişmediğinden organizma bundan yararlanamaz.
Ancak organizmaların bir çoğu kometabolik reaksiyonlar yolu ile eter
bağlarının parçalanmasını ve nitro gruplarının giderimini
gerçekleştirebilir. Bu gibi dönüşümlerin pestisitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ayrışmasında büyük önemi bulunmaktadır. Böylece
kometabolizmHata! Yer işareti tanımlanmamış. yolu ile bilinmeyen
toksikHata! Yer işareti tanımlanmamış. moleküllerin ortaya çıkması ve
yıllarca toprakta dirençli bir şekilde kalması söz konusudur.
Mikroorganizmalar yalnızca tek halkalı aromatikHata! Yer
işareti tanımlanmamış. molekülleri etkilemekle kalmaz, naftalenHata!
313
Yer işareti tanımlanmamış., naftol, antrasen, fenantren gibi iki ve üç
halkalı bileşikleri de ayrıştırabilirler (Şekil 10.21). Bu kompleks
aromatiklerin heterotrofik ayrışması ile salisilik asit, kateşol ve gentisik
asit türemektedir. Özellikle Pseudomonas ve Mycobacterium türleri bu
dönüşümlerin oluşmasında etken organizma gruplarıdır. Çizelge 10.11’de
sübstitüye benzoik asitlerin toprak mikroflorası tarafından
ayrıştırılmasında grupların etkenliği gözlenmektedir.
314
Şekil 10.21 . İki ve üç halkalı bileşiklerin ayrışması
Çizelge 10.11 Sübstitüye benzoik asitlerin toprak mikroflorası tarafından
ayrıştırılmasında grupların etkenliği
Sübstitüye gruplar Halka parçalanması için geçen gün sayısı
ve konumları orta meta para
- COOH 2 8 2
- OH 2 2 1
- NH2 2 64 8
- OCH3 4 16 2
- SO3H 32 32 32
- NO2 8 32 4
Bu grupları içeren pestisitHata! Yer işareti tanımlanmamış.
moleküllerinin ayrışması, grup sayılarının artması ve benzen halkasındaki
konumlarına göre direnç kazanmaktadır. Örneğin diaminobenzen,
monoaminobenzen’den daha dirençli olduğu gibi, orto ve para
klorofenoller meta-konumlu bileşiklerden daha dirençsiz olmaktadır.
Bileşiklerdeki hidroksil ve karboksil grupları duyarlığı arttırırken, amino,
metoksi, sülfonat ve nitro gruplarının hepsi ayrışmaya karşı direnci
artırmaktadır.
315
11.
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak
AZOT DÖNGÜSÜ
Tüm canlıların yapı taşını oluşturan aminoasitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve proteinler ile nükleik asitler, hormonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve vitaminlerin yapısına giren azot canlı yaşamı
için temel elementlerdendir. Doğadaki temel azot kaynağı atmosfer olup
N2 ve N2O formunda 2.8x1020 mol azot kapsar. Azot gazının
(dinitrojenHata! Yer işareti tanımlanmamış.=N2) atmosfer gazları
itibariyle hacmen % 78.8 'ini azot gazı oluşturmaktadır. Azot ayrıca
kayaçların bileşiminde bulunduğundan litosferde, suda çözünmüş
durumda hidrosferde ve canlı bünyesinde bulunduğundan biyosferde de
bulunmaktadır. Yer kabuğunda bulunan azotun 1016 molu inorganik,
7.8x1015 molu ise organik azot formları halindedir. Çoğunluğunu
okyanus sularının oluşturduğu akvatik ekosistemlerde ise 4.3x1016 mol
inorganik, 1.4x1016mol organik azot bulunmaktadır. Azotun genel
döngüsü Şekil 11.1’de verilmiştir.
Atmosfer
N2, N2O, yanma NH3, NH4
2.8 x1020 şimşek NO2 2.1x1012
anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. N
anorganik N
1016 4.3x1016
özümleme mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
özümleme mineralizasyon
organik N Nehirler
7.8x1015
Organik N
1.43x1013 2.1x1012
1.4x1016
F
i
k
s
a
s
y
o
n
Denitrifikasyon
1013
yagış 1.36
x1013
evaporasyon
1.36x1013
denitrifikasyon
9.3x1012
316
Yerkabuğu 2.9x1012 Okyanuslar
Şekil 11.1. Azot döngüsü. Rezervuar üniteleri mol -N, akışlar ise mol y-1
olarak
belirtilmiştir
Doğada azot bir seri oksidasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. basamaklarında bulunur. Bunlar
-3 değerlik ile NH3,Odeğerlik ile N2,+1değerlik ile N2O, +3değerlik ile
NO2- ve +5 değerlik ile NO3
-’tir.
Bitkiler ve mikroorganizmaların çoğu atmosferde bulunan N=N
gazından besin maddesi olarak yararlanamazlar. Ancak bazı özelleşmiş
mikroorganizma grupları serbest azot gazını redükteHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ederek amonyakHata! Yer işareti tanımlanmamış. formuna
çevirirler.Bu olay biyolojik azot fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış.
olarak tanımlanmaktadır. Bitkiler ise nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(NO3-) ve amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış. (NH4
+) iyonları
halindeki azotu kullanabilirler. Toprakta bulunan yarayışlı azot formları
yer kabuğunda bulunan azotun çok küçük bir kısmını oluşturmaktadır.
Birincil tüketicilerHata! Yer işareti tanımlanmamış. (herbivor) ve
ikincil tüketicilerHata! Yer işareti tanımlanmamış. (karnivor ve
predatörler) ise ancak aminoasitHata! Yer işareti tanımlanmamış.
formundaki organik azottan yararlanabilirler.
Azot döngüsü nispeten az sayıda olay içermektedir. Bunlar
mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış., fiksasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış., asimilasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ve denitirifikasyondur. Mineralizasyon olayı esas olarak aminoasitHata!
Yer işareti tanımlanmamış. formundaki organik azotun amonyakHata!
Yer işareti tanımlanmamış., nitritHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ve nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. şekillerine dönüşümünü
tanımlamaktadır.
Azot, fosfor ve potasyum ile birlikte topraktan en fazla kaldırılan
bitki besin elementi olup, bunlar içinde mikrobiyal transformasyona en
duyarlı olan element azottur. Azotun toprak verimliliğinde ve bitkisel
üretimdeki önemli görevi nedeniyle, topraktaki azot noksanlığı, hem ürün
kalitesini hem de alınan ürün miktarını olumsuz etkiler.
Azot, hem gaz halinde, hem de yıkanma ile kaybolan bitki besin
elementlerinden biridir. Atmosferdeki azot gazının yukarıda tanımlanan
çeşitli yollar ile toprağa katılması, bitki ve hayvan dokusuna girmesi,
317
daha sonra bu dokuların ayrışması ile mineralize olması ve bu sırada
kayıplara uğraması azot döngüsü içinde gerçekleşmektedir.
Azotun doğadaki döngüsü oldukça dinamik olup atmosfer,
hidrosfer, toprak ve canlı dokusu gibi çevre bileşenleri arasında hızlı bir
etkileşim bulunmaktadır. Kompleks N'lu bileşiklerin, ayrışma ve
transformasyonlar sonucunda basit inorganik azot formlarına
dönüşmesine mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış., bunun
tersine olarak mineral azot formlarının canlı organizma dokularına
alınarak karmaşık bileşikler içinde organik olarak tutulması olayına
asimilasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. veya N-
immobilizasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış. adı verilmektedir.
Azot mineralizasyonunun hızı, ayrışmaya uğrayan organik
bileşiklerin C/NHata! Yer işareti tanımlanmamış. oranlarına bağlıdır.
Şayet bu oran 25/1'den büyükse, mikroorganizmalar azot açığını
kapatmak için toprak azotundan
yararlanır ve bu nedenle bitkiler ile rekabete girerler. N-mineralizasyonu
ve amonifikasyonu gerçekleştiren mikroorganizmalar toprağın nem
düzeyindeki değişimlerden, diğer bir deyimle kuruma ve ıslanmadan
etkilenirler.
11.1. Azot Mineralizasyonu
Organik azotlu bileşiklerin mikroorganizmalar tarafından
ayrıştırılarak mineral formlarına dönüştürülmesi olayına azot
mineralizasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış. adı verilmektedir.
Bunun sonucunda iki ana ürün ortaya çıkmaktadır. Bunlar
amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve nitratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. iyonlarıdır. Organik bileşiklerden amonyum iyonlarının
türemesi olayı amonifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak
tanımlanır. Toprakta özel bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
grupları tarafından amonyum iyonlarının kademeli olarak nitritHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve nitrat iyonlarına yükseltgenmesi olayı ise
nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.’dur. Toprakta
amonifikasyon olayı karmaşık heterotrofik organizmaların karıştığı genel
bir olay olmasına karşın, nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
toprakta ototrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. nitelikli organizmalar
tarafından yürütülmektedir.
318
Azot mineralizasyonu topraktaki azot döngüsünün çok önemli bir
bölümünü oluşturmaktadır. Organik azotun toprak mikroorganizmaları
tarafından mineralizasyonu Şekil 11.2’de şematize edilmiştir.
Azotun çok büyük kısmı toprağın yüzey horizonlarında organik
bileşikler halinde bulunmaktadır. Toprak organik fraksiyonundaki azotlu
bileşiklerin kimyasal bileşimi tam olarak anlaşılmış değildir. Toprak
organik madde ekstraktları veya hidrolizHata! Yer işareti
tanımlanmamış. çözeltilerinde esas olarak amino asitler ile birleşik
durumda bulunduğu anlaşılmaktadır. Nükleik asitlerden türemiş
pürinHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve pirimidinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bazları ile az miktarda serbest amino asit, glikozamin
ve galaktozamin gibi amino şekerler ve humusHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yapısına bağlı amino asitler, organik azot
fraksiyonlarının esasını oluşturmaktadır.
Toprak organik fraksiyonunda bulunan azotlu bileşikler, doğada
uzun zaman dirençli olabilmektedir. Topraktaki bu azot rezervuarının her
yıl küçük bir kısmı mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile
serbest hale geçmektedir. Bu yavaş mineralizasyon konusunda bazı
hipotezler geliştirilmiştir. Bunlardan biri, organik fraksiyondaki azotlu
bileşiklerin fenol veya poli fenoller ile kompleks veya polimerler
oluşturması görüşünü taşımaktadır. Bu tür bileşiklerin mikrobiyal
ayrışmaya daha az duyarlı olduğu bilinmektedir. İkinci bir hipotez ise
azotlu organik substratların kil minerallerinin kristal dokusu tarafından
tutulması ile ilgilidir. Ekstraselüler proteolitik enzimlerin (proteinHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ayrışmasını sağlayan hücre dışı enzimler)
killer tarafından adsorblandığı ve aktiviteleri azaldığı için
mineralizasyonun yavaşladığı belirtilmektedir.
Toprakta bulunan inorganik azot (Ni) miktarındaki net değişim şu
eşitlikle tanımlanabilir:
Ni= Mineralize olan organik -N- (Na+Nb+Ny+Nd)
Bitki kalıntıları
Bitki alımı
Organik NH4-N
319
N
amonifikasyon
yapıcılar
NO3-N
nitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
organizmaları
Şekil 11.2. Organik azotun toprak mikroorganizmaları tarafından
mineralizasyonu. Ardışık basamaklar, amonifikasyon ve
nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ürünlerini, kare
semboller heterotrofik diğerleri ise kemootorofik nitrifikasyon
bakterilerini tanımlamaktadır
Bu eşitlikte, Na mikrofloraHata! Yer işareti tanımlanmamış.
tarafından özümlenen, Nb bitkiler tarafından alınan, Ny yıkanma ile
kaybolan ve Nd ise denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
yolu ile gaz halinde kaybolan azot fraksiyonlarını tanımlamaktadır.
Organik azotun amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve nitrata
çevrilen oranı mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. oranı
şeklinde tanımlanmaktadır. Bu oranın hızı, azotça zengin bitki kalıntıları
bulunan çevrelerde günde 1 ile 20 ppm N düzeyindedir.
Organik azot ile organik karbon mineralizasyonu birbiri ile
ilişkilidir. İşlenmeyen topraklarda iki elementin mineralizasyonu
pararalellik gösterir. Bu gibi ortamlarda C-mineralizasyonu sonucu
oluşan karbondioksit-C ile oluşan inorganik-N arasında yaklaşık
7-15/1 gibi bir oran gözlenmektedir. Bu nedenle toprağa katılan organik
kalıntılardaki C/NHata! Yer işareti tanımlanmamış. oranları
mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. hızı ve olayları
üzerinde etkili olmaktadır. Tarımsal deneyler, % 1.8 düzeyinde azot
içeren organik maddenin toprağa katılması durumunda toprakta net bir
mineral azot girdisi veya kaybı olmadığını, organik maddelerin % 1.2'den
daha az azot içermesi durumunda ise topraktaki inorganik -N rezervinin
hızla azaldığını göstermektedir.
320
Karbon kapsamı yaklaşık % 40 olan doğal materyalde bu N
düzeyleri, 20/1 ile 30/1 düzeylerindeki C/NHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oranları ile ilgilidir. Şayet organik maddenin C/N oranı
30/1'den daha geniş ise net immobilizasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış., 20/1'den daha dar ise net mineralizasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. gerçekleşmektedir. Kritik C/N oranı 20/1 olan
kavram, kuzey yarıküredeki ılıman işlenir topraklar için ortaya
konmuştur. Bu gibi topraklar C/N oranı yalnızca 20/1 'den az olan
organik kalıntıların mineralizasyonu ve gelişme döneminin başlangıcında
bitkiye yarayışlı azot formlarının ortaya çıktığı ortamlar olarak
tanımlanmalıdır. Bu yaklaşım diğer her türlü ortam için kritik bir oran
olarak değerlendirilmemelidir. Örneğin, orman ekosistemlerinde yaprak
döküntülerinin C/N oranları kritik orandan (20/1) çok daha geniştir, buna
karşılık verimli bir orman sisteminde her yıl tonlarca organik madde
mineralize olabilmektedir. Bu nedenle yalnızca C/N oranı değil, bunun
yanında toprağa katılan organik kalıntıların kimyasal tabiatının da önemli
olduğu vurgulanmaktadır. Ligninleşmiş maddelerin ayrışmak için
gereksindiği azot miktarı bir çok sukulentHata! Yer işareti
tanımlanmamış. dokudan daha azdır. Odun dokusunu ayrıştıran
mantarların, kendi misellerinin otolizi ile açığa çıkan azotu biriktirebilme
ve bu azotu ayrıştırma sırasında kullanabildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle
ligninleşmiş dokuların düşük C/N oranlarına karşın ayrışmanın
gerçekleşmesi mümkün olmaktadır.
11.2. Topraktaki Organik Azot Formları
Topraktaki organik azotun yalnızca bir kısmının proteinHata!
Yer işareti tanımlanmamış. olduğu bilinmektedir. Ancak bu
fraksiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış., olası canlı hücre proteinini
kapsamakta ve bitki gelişmesi için bir kaynak oluşturması bakımından
çok önemli bulunmaktadır. Proteinler ve amino şekerlerin ayrışmasından
serbest kalan amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış. iyonlarının
bir kısmı kinonlar ve polifenoller ile birleşmekte ve oluşan bu ürünlerin
mikrobiyal ayrışmaya karşı çok dirençli olduğu bilinmektedir. Bu tür
reaksiyonlar topraklara gübre olarak amonyum bileşikleri
uygulandığında da ortaya çıkmakta ve çoğunluk amonyum fiksasyonu
olarak tanımlanmaktadır. Ayrışma olayları sırasında açığa çıkan amino
asitler de kinonlar ile birleşebilir, böylece nispeten dirençli hümik asit
321
polimerleri oluşur. Topraktaki toplam azotun % 50’ sine yakın kısmının
kimyasal tabiatı çok iyi anlaşılmamış olmakla birlikte, % 20 ile 40
düzeyinde amino asitlere ve % 5-10 düzeyinde de amino şekerlere bağlı
olduğu bilinmektedir. Toprak organik maddesinin çok küçük bir kısmı
herhangi bir zamanda gerçekleşen mineralizasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış.-immobilizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
döngüsüne katılmaktadır. Topraklara giren organik madde kütlesi kısmen
ayrışmakta, daha ileri düzeyde mikrobiyal etkiye karşı dirençli kısımlar
humusu oluşturmak üzere karmaşık reaksiyonlara girmektedir.
11.3. Amonifikasyon
Daha önce tanımlandığı gibi, toprağa katılan organik azotlu
formlar, proteinlerdeki amino-N nükleik asitlerdeki heterosiklik-N
bileşikleri olup; azotu bağlı bulunduğu bu formlardan açığa çıkaran
topraktaki heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
mikroorganizmalardır. Bu bakteriler içinde, gram negatifHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve pozitif kısa çubuk bakterileri, Arthrobacter
spp., gram pozitif kokkoid çubuklar, koklar, sporHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşturmayan uzun çubuk bakteriler, Bacillus spp.
gözlenmektedir. Bu ayrışma sürecinde gerçekleşen ilk olay proteinHata!
Yer işareti tanımlanmamış. çözünmesi (proteolisisHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) olup sonuçta amino-N formları açığa çıkmaktadır. Bu
nedenle olay aynı zamanda aminizasyon olarak da tanımlanmaktadır.
Amino-N çok değişik bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. grupları
tarafından amonyağa indirgenir. Amonyağın açığa çıkmasına neden olan
bu olay amonifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak
tanımlanır. Mikroorganizmalar bu işlevi salgıladıkları hücre dışı
proteolitik enzimler ile gerçekleştirirler. Amonifikasyon olayı oksidatif
süreçlerin yer aldığı bir çevrimdir. Oksijensiz koşullarda ise çürüme ve
kokuşmadan kaynaklanan indirgen ürünler ortaya çıkar. Amonifikasyon
sürecinin havalı koşullarda ortaya çıkardığı son ürünler CO2, NH2, H2O
ve SO2 olup anaerob kokuşma koşullarında kötü kokulu merkaptanlar,
H2S, CO2, RNH2 ve RCOOH gibi tam mineralize olmamış ürünler belirir.
Değişik topraklarda yapılan populasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. çalışmaları, her bir Gram toprakta yaklaşık 105 ile 107
adet amonifikasyon yapan mikroorganizma varlığını göstermektedir. Bu
organizmalar içinde bakterilerden Arthrobacter, Pseudomonas, Bacillus,
322
Clostridium, Serratia Micrococcus, mantarlardan Alternaria,
Aspergillus, MucorHata! Yer işareti tanımlanmamış., Penicillum ve
Rhizopus sayılabilir. Mantarlar hücre sentezinde bakterilerden daha fazla
azot özümlediğinden daha az amonyakHata! Yer işareti
tanımlanmamış. çıkarırlar.
Protein molekülü uzun aminoasitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. zincirlerinden oluşmuştur. Genel yapı ünitesi
H2NCHRCOOH şeklinde olup, R tek bir hidrojen atomu, bir metil grubu,
kısa bir C-zinciri veya halka yapılı grup olabilir. Protein molekülünde 20
farklı amino asit bulunur ve birbirlerine peptid bağları (CO-NH) ile
bağlanırlar.
H H H
... NHCCONHCCONHCCO...
R R R
Proteinlerdeki peptid bağlarına etki ederek hidrolizHata! Yer
işareti tanımlanmamış. oluşturan enzimler proteazlar olarak
tanımlanmaktadır. Bu grupta iki farklı işlev gören enzimHata! Yer
işareti tanımlanmamış. yer alır. Birincisi aminoasitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. zincirinin son kısmını etkileyen eksopeptidazHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ile, zincirin belirli mesafedeki bir kısmını
etkileyen endopeptidaz’dırHata! Yer işareti tanımlanmamış..
Protein ve peptidlerin ayrışması, serbest aminoasitler ve serbest
karboksil gruplarının serbest bırakılması şeklinde gerçekleşir.
H H H H2O H H H
...NHCCONHCCONHCCO... NHCCOOH+H2NCCONHCCO...
R R R Proteaz R R R
Proteazlar tarafından serbest bırakılan aminoasitler sayısız
heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. mikroorganizma için C ve
N kaynağı görevini yapar. Amino asitlerin ayrışması sırasında amin
323
grubunun amonyağa çevrilmesi ve açığa çıkarılması reaksiyonları
deaminasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve karboksilin açığa
çıkarılması ise dekarboksilasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
reaksiyonları ile gerçekleşir.
1. Aminoasitten amonyağın çıkarılması (deaminasyon)
RCH2CHNH2COOH RCH= CHCOOH+NH3
2. Oksidatif deaminasyon
RCHNH2COOH+1/202 RCOCOOH+NH3
3. Redüktif deaminasyon
RCHNH2COOH+2H RCH2COOH+NH3
4. Dekarboksilasyon
RCHNH2COOH RCH2NH2+CO2
Proteinlerden türeyen aminoasitler değişik oranlarda mineralize
olurlar. Bazı aminoasitler dirençli iken, diğer bir kısmı ayrışma için
oldukça duyarlıdır. Deaminasyondan sonra, karbonlu kalıntılar aerob
veya anaerobik ayrışma süreçleri ile CO2 ve çeşitli organik ürünler
vermek üzere ayrıştırılır.
Diğer önemli bir azotlu substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. grubu nükleik asitlerdir. Bu bileşikler bitki ve hayvan
dokuları ile mikrobiyal protoplazmada bulunurlar. Bitki ve hayvan
dokuları ve mikrobiyal hücreler iki çeşit nükleik asit içerir. Birincisi
RNAHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak tanımlanan
ribonükleikasit, ikincisi de DNAHata! Yer işareti tanımlanmamış.
olarak tanımlanan deoksiribonükleik asittir. Yapı olarak polinükleotid
olan bu bileşikler, mononükleotid olarak bilinen strüktürel ünitelerin
oluşturduğu polimerlerdir. Mononükleotidler ise bir pürinHata! Yer
işareti tanımlanmamış. veya pirimidinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bazı, bir şeker ve bir fosfattan oluşur. RNA'daki şeker
riboz, DNA'daki ise deoksiribozdur. Adenin ve guanin pürinler olup, her
ikisi de RNA ve DNA molekülünde bulunur. Pirimidinlerden sitozin her
iki molekülde bulunurken, urasilHata! Yer işareti tanımlanmamış.
RNA ve timinHata! Yer işareti tanımlanmamış. de DNA yapısında yer
alır. Nükleik asitler, pürin veya pirimidinler ile, bunların türevleri saf
halde toprağa katıldıklarında hızla ayrışmaktadır. Bu bileşikler toprakta
killer tarafından adsorbe olabildiklerinden mikrobiyal ayrışmaya karşı
korunabilirler.
324
Nükleik asitlerin ayrışmasında, uzun moleküller küçük parçalara,
bunlar da sonra teksel ünitelere bölünürler. Bu işlevi yürüten iki
enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. ribonükleaz ve
deoksiribonükleaz’dır. Hücre dışı ribonükleaz enzimi Bacillus,
Pseudomonas, Mycobacterium gibi bakteriler ile Aspergillus,
Fusarium, MucorHata! Yer işareti tanımlanmamış., PenicilliumHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve Rhizopus türü mantarlar tarafından
salgılanır. Ekstraselüler deoksiribonükleaz'ı salgılayan tipik organizmalar
ise Arthrobacter, Bacillus, Clostridium ve Pseudomonas bakterileri ile
Cladosporium ve Fusarium türü mantarlardır.
Nükleik Asit Mononükleotid Şeker + Pürin veya
Pirimidin baz
(Baz+Şeker+P)n Baz+Şeker+P Baz + Şeker
Ayrışmanın devamı sonunda şekerler, CO2'e veya oksijenin
varlığına bağlı olarak organik asitlere, azotlu bazlar ise çeşitli ara ürün
kademeleri ile üreye kadar ayrışır. Üre bilindiği gibi topraklara gübre
olarak da uygulanmaktadır. Ayrıca yüksek hayvanların salgısı olarak
toprağa girmektedir. Toprakta çok hızlı hidrolizHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olur ve son ürün karbondioksit ile amonyaktır. Ürenin
hidrolizinden sorumlu olan üreazHata! Yer işareti tanımlanmamış.
enzimi, üreyi önce amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
karbonata ve daha sonra son ürünlere çevirir.
üreazHata! Yer işareti tanımlanmamış.
CO(NH2)2+H2O H2NCOONH4 2NH3+CO2
Üre hidrolizi artan sıcaklığa bağlı olarak hızlanmaktadır. Bunun
yanında donma noktalarına yakın düşük sıcaklıklarda bile üre
ayrışmasının olabildiği gözlenmiştir. Ortam nemi, oksijen düzeyi ve pH
reaksiyon oranını kontrol eden faktörlerdir. Birçok mikroorganizma
üreazHata! Yer işareti tanımlanmamış. enzimi salgılayabilmektedir. En
bilinen organizma türleri Bacillus, Micrococcus, Pseudomonas,
Klebsiella, Corynebacterium, Clostridium ve çok çeşitli filamentli
mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve aktinomisetlerdir. Üreaz
325
aktivitesinin üreolitik organizma gelişmesine bağlı bir artış gösterdiği ve
bu organizmaların 4.0 ile 5.5 pH gibi asit koşullarda gelişemediği
bilinmektedir. Asit çevrelerde üre ayrışması bu nedenle spesifik olmayan
floraHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile ilgilidir (Şekil.11.3 ).
Şekil 11.3. Üreaz aktivitesi ve üreolitik organizmaların gelişmesi üzerine
glikoz ilavesinin etkileri
Amonifikasyon sonucu oluşan amonyakHata! Yer işareti
tanımlanmamış. toprak çözeltisinde çözünerek form değiştirir. Atmosfer
ve toprak solunumundan türeyen CO2' in toprak suyunda çözünmesinden
meydana gelen karbonik asit de amonyumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. iyonlarının oluşumunda etken olmaktadır.
NH3+H2O NH4OH NH4++OH-
2NH3+H2CO3 (NH4) 2CO3 2NH+4+CO3
-2
326
Ancak azot mineralizasyonunda amonfikasyon sonucu oluşan
amonyağın tümü toprak sisteminde tutulamaz. Özellikle ortam pH
koşullarına da bağlı olarak topraktan NH3 gazı halinde atmosfere geçer.
Bu olay toprakta ortaya çıkan azot kayıplarından yalnızca biridir.
11.4. Nitrifikasyon
Mineralizasyon sürecinin ilk son ürünü olan amonyumHata! Yer
işareti tanımlanmamış. iyonlarının, topraktaki özel mikroorganizma
grupları tarafından kademeli olarak yükseltgenerek nitratHata! Yer
işareti tanımlanmamış. iyonlarına çevrilmesi nitrifikasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. süreci olarak tanımlanır. İlk kez Winorgadsky
isimli araştırıcı tarafından tanımlanan bu olay molekül oksijene
gereksinim duyan bir reaksiyondur.
Biyolojik nitrifikasyondan başka, fotokimyasalHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (ışık enerjisi etkisi ile) oluşan nitrifikasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. süreçleri varsa da, toprakta oluşan biyolojik
süreçlerin yanında önemsiz sayılabilir. Biyolojik nitrifikasyon işlemini
zorunlu ototrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakteriHata! Yer
işareti tanımlanmamış. grupları yürütmektedir (Şekil 11.4).
327
Şekil 11.4. Nitrosomonas europaea'nın elektron mikroskobunda görünüşü
(Alexander, 1977)
Amonyumun nitritHata! Yer işareti tanımlanmamış. iyonlarına
çevriminden sorumlu toprak bakterileri şunlardır:
i. Elipsoid veya kısa çubuk bakterileri: Nitrosomonas
ii. Küresel hücreli bakteriler: Nitrosococcus
iii. Spiral şekilli hücreler: Nitrosospira
iv. Pleomorfik bakteriler: Nitrosolobus
Oluşan nitritHata! Yer işareti tanımlanmamış. iyonları
mikroorganizma ve bitki gelişimi için toksikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. maddelerdir. Ancak ortam koşullarında derhal
nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. iyonlarına yükseltgenirler. Bu
çevrimden sorumlu olan bakteriler:
i. Kısa çubuk bakteriler: Nitrobacter
Nitrifikasyon süreci amonifikasyon ile kıyaslandığında çok daha
özelleşmiş bir nitelik gösterir. Bu süreçte işlev gören bakteriler yalnızca
obligat organizmalar olmakla kalmaz, aynı zamanda çevre koşullarına
karşı oldukça yüksek duyarlılık gösterirler. Nitrifikasyon organizmaları
organik-C'u kullanamadıkları gibi, azot içermeyen diğer organik
substratların oksidasyonundan enerji de sağlayamazlar, bu amaçla
mutlaka azot içeren inorganik substratlar (NH4+,NO2
-) kullanmak
zorundadırlar. Özet olarak nitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bakterileri karbon kaynağı olarak CO2 'i, enerji kaynağı
olarak da inorganik azotlu bileşiklerin biyolojik oksidasyonunu
kullanırlar. Yukarıda tanımlanan bakterilerin gerçekleştirdiği
yükseltgenme reaksiyonları (nitrifikasyon) aşağıda verilmiştir.
i. 2NH4++3O2 2HNO2 +2H++2H2 O+156.8 kcal
ii. 2HNO2 +O2 2NO3 - +2H++ 17.8 kcal
328
Yüksek miktarda amonyakHata! Yer işareti tanımlanmamış.
içeren organik gübreler, Nitrobacter'lerin aktivitelerini olumsuz
etkileyebilir ve bir süre için ortamda bitkilere zararlı nitritHata! Yer
işareti tanımlanmamış. iyonları birikebilir.Nitrifikasyon bakterileri
ayrıca bitki köklerinden salgılanan bazı maddelere karşı oldukça
duyarlıdır. Bu durum mikroorganizma sayı ve aktivitesince zengin olan
bitki kök bölgesi (rizosferHata! Yer işareti tanımlanmamış.)’nin bu
olumlu etkisine karşın, kök gelişiminin yoğun olduğu çayır topraklarında,
nitrifikasyonun neden zayıf olduğunu açıklamaktadır.
11.4.1. Nitrifikasyonu etkileyen çevresel ve kültürel faktörler
Nitrifikasyon bakterileri kuvvetli aerob olduklarından,
reaksiyonlar mutlak oksijence zengin koşullarda gerçekleşmektedir. Bu
nedenle su altında kalan veya drenaj sorunları bulunan topraklarda
nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. sınırlanmaktadır.
Ortam pH'sı diğer etkili bir çevre faktörü olup hafif asit, nötr veya
hafif alkali koşullar nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. için
uygundur. pH'nın 6'nın altına düşmesi, nitrifikasyonu çok zayıflatır.
Topraklarda kireçleme özellikle asit koşullarda nitrifikasyon sürecini çok
olumlu etkilemektedir.
Nitrifikasyonun optimum sıcaklığı 24-29 C arasındadır. Donma
noktasına kadar olan düşük sıcaklıklarda zayıf bir nitrifikasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. saptanmasına rağmen 5 C’ nin altında
nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşumu hızla azalmaktadır.
Ortam nemine de bağlı olmak üzere, yüksek sıcaklıklarda aktivite tekrar
azalır, bunun için saptanan eşik değer 35 C civarındadır.
Genel toprak mikroorganizma aktivitesinde olduğu gibi, tarla
kapasitesinin % 80'i düzeyinde nem miktarı nitrifikasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. için optimumdur. Solma noktası veya
doygunluk koşullarına yaklaşıldığında nitrifikasyon yavaşlar. Toprağın
nem düzeyi azaldıkça, oluşan nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış.
miktarında azalma olmakla birlikte, bu koşullardaki nitrat üretimi
saturasyon koşullarındakinden fazla olmaktadır.
Topraklarda karbonatların ve diğer tamponHata! Yer işareti
tanımlanmamış. maddelerin varlığı nitrifikasyonu olumlu
etkilemektedir. Yetiştirilen bitki türünün de bu süreci etkilediği, kök
salgılarının süreci yavaşlattığı bilinmektedir.
329
Toprağa ilave edilen bitki kalıntılarının C/NHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oranları, süreci etkilemekte ve C/N oranı dar organik
maddelerin ilavesi nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşumunu
hızlandırmaktadır. İlkbaharda uygun toprak işleme redoksHata! Yer
işareti tanımlanmamış. koşullarını olumlu etkilediğinden
nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. hızlanmaktadır.
Topraktaki kuruma ıslanma olaylarının da nitrat oluşumunu artırdığı ve
bu artışın daimi benzer nem koşulları içeren topraklardaki
nitrifikasyondan fazla olduğu gözlenmektedir.
Yağış rejimi fazla olan bölgelerde, topraktaki nitratın yıkanması
ve taban suyuna karışması fazla olmaktadır. Benzer şekilde nadasa
bırakılmış alanlarda, yağışlı mevsimlerde, nitratlar drenaj suları ile
topraktan kaybolmaktadır. Bu şekilde oluşan azot kayıpları, toprak azot
bilançosundaki önemli negatif olaylardandır. Şayet topraklara uygulanan
azotlu gübre dozları ve veriliş zamanları iyi ayarlanmıyorsa,
nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. kayıpları artacağından
sularda nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. birikmesi ile çevre
sorunlarının ortaya çıkması olasıdır. Bu nedenle tarım sistemlerinde
nitrifikasyonun kontrol altına alınması ve nitrifikasyon hızının azaltılması
amacı ile topraklara nitrifikasyon inhibitörleri uygulaması dikkati
çekmektedir. Bu amaçla tarımda piridin, primidin, tiazolHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve azidHata! Yer işareti tanımlanmamış.
türevleri ile bazı amidlerin kullanıldığı bilinmektedir. Bu maddelerin
içinde en çok uygulama alanı bulan bileşik N-serve ticari adı ile tanınan 2
klor -6- (triklormetilHata! Yer işareti tanımlanmamış.) piridin
(nitrapirinHata! Yer işareti tanımlanmamış.)'dir. Şekil 11.5’de
nitrifikasyonunun farklı N-serve düzeylerindeki inhibasyon eğrileri
görülmektedir.
330
Şekil 11.5. Farklı N-Serve düzeylerinde nitrifikasyonun kontrole göre değişimi
11.4.2. Nitrifikasyonun biyokimyası
Nitrifikasyonu gerçekleştiren mikroorganizmalar, enerjilerini
aşağıda tanımlanan eşitliklerdeki amonyumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve nitritHata! Yer işareti tanımlanmamış. iyonlarının
oksidasyonları ile sağlarlar.
NH4 ++3/2 O2 NO2
-+H2 O+2 H+-84.O kcal
NO2 -+1/2O2 NO3
- - 17.8 kcal
İlk oksidasyonda azotlu bileşiklerden 6, ikinci reaksiyonda da
2 elektron transfer edilir. Bu reaksiyonda serbest kalan enerji bazı
kaynaklara göre değişmekte ise de 57 ile 84 kcal düzeyindedir.
Nitrosomonas grupları özümledikleri her bir mol C için 35 -70 mol
amonyumu oksitlerler. Nitrobacter grupları ise 70 ile 100 nitritHata! Yer
işareti tanımlanmamış. molekülünü oksitleyebilirler. Amonyumun
nitrite oksidasyonu hidroksilamin (NH2 OH) basamağından geçer. Bu
esnada çok küçük bir enerji değişimi söz konusudur. Amonyumun
hidroksilamine oksidasyonu olayı tiyoüre ve diğer sülfidril (-SH) grupları
içeren bazı tiyo- ve ditiyo karbamatlar tarafından engellenir.
Hidroksilaminin nitrite oksidasyonu, sitokromlar ve sitokromoksidaz
enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. sistemi yolu ile olmaktadır. Bu
şekilde nitrohidroksilamin oluşur. Nitrosomonas hücrelerinin bulunduğu
bir süspansiyona amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış. iyonları
ilave edildiğinde, nitrit salgılanmadan önce amonyumun belirli bir süre
ortadan kaybolduğu gözlenmiştir. Günler ile ifade edilen bu zamanda
331
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. hücresi içinde amonyumun
nitrite oksidasyonunun bütün basamakları yer alır. Hücresiz ekstraktlar
ile yapılan enzimatik çalışmalarda hidroksilaminin oksidasyonu
yürümekte, fakat amonyumun oksidasyonu olmamaktadır. Nitritin nitrata
oksidasyonu ise muhtemelen hidrate olmuş nitrit iyonlarının (NO2--H2O)
sitokrom-c sistemine elektron transferi ile gerçekleşen bir
dehidrogenasyon reaksiyonudur. Çalışmalar Nitrobacter'in, klorat anyonu
ile gelişmesinin engellenmesine karşın, oksidasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olayının engellenmediğini ve gelişim engellenmesinin
ortamda yeterli düzeyde nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış.
iyonları varlığında azaldığını göstermiştir.
Nitrifikasyon oranı, tarla topraklarında çeşitli toksikHata! Yer
işareti tanımlanmamış. maddeler tarafından azaltılabilmektedir.
Amonyağın kendisi her iki grup bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. için de toksiktir. Ancak Nitrobacter, Nitrosomonas
grubundan daha duyarlıdır. Bundan dolayı toprakta yüksek düzeyde üre
veya anhidrit amonyakHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluştuğunda
toprakta nitritler birikmeye başlar. Özellikle nötral veya alkalin
topraklarda, soğuk iklim koşulları ile düşük katyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. değişim kapasitesi koşullarında bu durum gözlenir.
Amonyağın nitrata çevrimi bir oksidasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olayı olduğundan, çevrimin oranı bakterilerin oksijen
sağlama koşullarına bağlıdır. Aşağıda verilen araştırma sonuçlarına göre,
toprak havasındaki kısmi oksijen basıncı azaldıkça, nitrifikasyona
uğrayan azot yüzdesi de azalmaktadır:
Havadaki % O2 20 11 4.5 2.1 1.0 0.4
Nitratlaşan % N 46 43 38 28 21 2
11.4.3. Tarla topraklarında amonyumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. tuzlarının nitrifikasyonu
Genel olarak bütün tarla toprakları çok asit, çok soğuk veya çok
fazla ıslak olmadıkça amonyumu nitrata oksitleyen bakterileri içerir.
Nitrit iyonlarının nitrata oksidasyonu amonyumun oksidasyonundan daha
hızlıdır. Bundan dolayı nitritHata! Yer işareti tanımlanmamış.
genellikle çok düşük konsantrasyonlarda bulunur. Topraklarda
nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakterilerinin sayıları
332
çok düşüktür. O denli az sayıda olmaları, sayım tekniklerinde önemli
yanılsamalara neden olabilmektedir. Çoğunluk amonyumHata! Yer
işareti tanımlanmamış. oksitleyicilerin sayısı, nitrit oksitleyicilerden
çok daha fazladır. Bu sayısal özellik yanında nitrit oksitleyiciler
amonyum oksitleyenlerden kurumaya karşı daha duyarlıdırlar, özellikle
yarı-kurak bölge topraklarında toprak kuruması nitrifikasyon yapan
bakterileri öldürmektedir. Böylece iklime bağlı olarak topraklarda bazen
nitrit birikimi olabilmektedir.
11.4.4. İnorganik azotun topraktan kaybı
İnorganik azot bileşikleri olan amonyumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve nitratlar, çeşitli yollar ile topraktan uzaklaşırlar. Bu
olaylar şunlardır:
i. Bitkiler tarafından alım,
ii. Mikroorganizmalar tarafından özümlenme (immobilizasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış.),
iii. Uçucu bileşikler şekline çevrilme ve atmosfere karışma,
iv. Sızma suları ile topraktan yıkanma.
Toprak biyolojisi bakımından iki ve üçüncü maddeler önemli
olmakla birlikte, azotun genel çevrimi bakımından en önemli
mikrobiyolojik etki, mineral azotlu bileşiklerin uçucu formlara çevrilmesi
şeklindeki kaybıdır. Amonyum, amonyakHata! Yer işareti
tanımlanmamış. şeklinde atmosfere kaçabilir, ancak bu yalnızca alkali
koşullarda meydana gelir. Azotun gaz bileşikler halinde kaybının en
önemli kaynağı ise denitrifikasyondur.
11.5. Denitrifikasyon
Toprak azotunun gaz bileşikler şeklinde kaybolmasına etken olan
en önemli olay denitrifikasyondur. Bunun sonucunda nitratHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve amonyumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. iyonları nitroz oksitHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(N2O) ve serbest azot gazı (N2) şekline çevrilir. Bu olay çok asit olmayan
koşullarda, genellikle 5 pH'nın üzerinde ve zayıf havalanma koşullarında
ortaya çıkmaktadır. Toprakta aktif mikrobiyal populasyonun varlığı,
333
kolay ayrışabilir organik maddenin varsıllığı, sıcak ve ıslak periyodlar,
denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. için uygun koşullar
sağlamaktadır.
Denitrifikasyon çok aktif bir olaydır. Laboratuvar koşullarında
300 ppm NO3-N içeren toprak örneğinin 28 ile 96 saat içinde
denitrifikasyonla bu azotu kaybettiği belirlenmiştir.
Denitrifikasyonda görev yapan bakteriler fakültatifHata! Yer
işareti tanımlanmamış. anaerob olup, serbest oksijen yokluğunda
nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış., nitritHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya azotun oksitlerini hidrojen akseptörü (alıcı) olarak
kullanmaktadırlar. Denitrifikasyon yapan mikroorganizmalar, nitratlardan
üç şekilde yararlanırlar:
i. N kaynağı olarak,
ii. Nitratı oksijen kaynağı şeklinde kullanarak,
iii. Nitrat özümlemesinde.
Denitrifikasyon yapan organizmalar başlıca üç grupta toplanır:
i. Heterotrof bakteriler
a. Pseudomonas denitrificans
b. Bacillus nitroxus
ii. OtotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakteriler
a. Thiobacillus denitrificans,
b. Micrococcus denitrificans
iii. Fakültatif anaerob bakteriler
a. Achromobacter
Bu bakteriler, organik madde ayrışmasında, proteinHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ayrışması (proteoliz) ve amonifikasyonda aktif
olan organizmalardır. Koşullar anaerobik solunum için uygun
olmadığında, nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. redüksiyonuna
başlarlar. Aşırı su düzeyi veya olumsuz fiziksel koşulların yarattığı
anaerobik ortamın yanısıra, kuvvetli bir toprak solunumunun oluşturduğu
yüksek CO2 basıncı da denitrifikasyona neden olabilir. Bu durumda
toprak atmosferinde oksijenin kısmi basıncı azalır ve mikroorganizmalar
gerekli elektron transferlerinde kullanacakları oksijeni nitrat ve nitritler
yolu ile sağlarlar. Bu "nitrat solunumun 'da nitrat ve nitritHata! Yer
334
işareti tanımlanmamış. iyonları, hidrojen akseptörü olarak O2" nin
görevini üstlenirler. Bu olayı nitrat asimilasyonundan ayırmak gerekir.
Çünkü bu son olayda nitrat, hücredeki azotlu bileşiklerin
oluşturulmasında kullanılır.
Denitrifikasyon mekanizması, ortamda uygun hidrojen verici
(donörHata! Yer işareti tanımlanmamış.) lerin varlığına da bağlıdır. Bu
şekilde çalışan bazı heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
denitrifikantlar, kolay ayrışan organik maddeleri kullanırlar.
Denitrifikasyon organizmaları ayrıca azot kaynağı olarak amonyumHata!
Yer işareti tanımlanmamış. tuzlarını ve aminoasitleri gereksinebilirler.
Bu olaya çoğunlukla yukarıda tanımlandığı gibi Pseudomonas ve
Arthrobacter türleri katılır. Bu bakterilerin optimum aktiviteleri hafif
alkali pH'lardadır. Kuvvetli asit koşullarda denitrifikasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. herhangi bir rol oynamaz. Denitrifikasyon yolu
ile topraklardan oluşan kayıp önemli düzeydedir. Azot izotopları ile
yapılan denemelere göre, çayır vejetasyonu altındaki kumlu topraklarda
% 11-25, killi topraklarda % 16-31, organik moorHata! Yer işareti
tanımlanmamış. topraklarda % 19-41 düzeyinde gaz halinde azot kaybı
olmaktadır. Su etkisi altında bırakılan çeltik alanlarında ilave edilen
azotlu gübrelerin etkileri nedeniyle bu kayıpların % 60'a kadar yükseldiği
belirtilmektedir. Topraklardaki denitrifikasyon kapasitesinin limitini
bakteriler tayın etmektedir. Toprağın mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve aktinomisetHata! Yer işareti tanımlanmamış.
florası denitrifikasyona bağlı N2 üretimine katılmazlar. Denitrifikasyon
yapan bakteriyel türlerin aktivitelerini toprak pH'sı etkilemektedir
(Çizelge 11.1).
Çizelge 11.1 . Bakteriyel denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. üzerine
pH'ın etkisi
Bakteri türleri pH
4.0 5.0 6.0 7.0 8.0 9.0
ml N2 saat-1 g -1 hücre
Paracoccus denitrificans 0 64 105 168 214 116
Pseudomonas denitrificans 0 15 196 138 92 0
Pseudomonas aeruginosa 0 12 218 246 251 13
Bacillus licheniformis 4 4 108 125 102 60
335
Kimi özel koşullar altındaki azotun da denitrifikasyona uğrayarak
gaz şeklinde kaybolduğu saptanmıştır. Özellikle bunun su ile kapalı
toprakların oksijen yönünden varsıl olan yüzeye yakın kesiminde
oluştuğu görülmüştür. Nitrata dönüşen amonyumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. derine, anaerobik koşulların olduğu kesime taşınmakta
ve orada nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. indirgenerek
denitrifikasyona uğramaktadır. O nedenle Abichandani ve Patnaik (1958)
denitrifikasyonu önlemek için verilen amonyumlu gübrelerin olanaklar
elverdiğince derine verilmesini önermişlerdir.
Denitrifikasyon prosesi kısaca aşağıdaki sıraya göre verilen
redüksiyon kademelerinde gerçekleşir:
NO3 NO2 NO N2 O N2
Kuşkusuz gaz halinde en fazla azot kaybı bakteriyel
denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile olmaktadır.
Genellikle topraktan gaz halinde azotun atmosfere kaçışı, besin elementi
kaybı olarak düşünülür ve arzu edilmez. Denitrifikasyon esnasında
önemli miktarda azot kaybı olur. Azot izotopları ile yapılan
araştırmalarda çayır vejetasyonu altındaki kumlu topraklarda % 11-25,
killi topraklarda % 16-31, moortopraklarda % 19-40 civarında azot kaybı
tesbit edilmiştir. Devamlı su etkisinde olan pirinç topraklarında ilave
azotlu gübrelerin etkileri nedeniyle bu kayıplar % 60'a kadar
yükselmektedir.
Rolston (1977), denitrifikasyonla ortaya çıkarılan N2O oranının
serbest bırakılan N2'nin sadece % 5'i kadar olduğunu saptamıştır.
Voldendort (1968)'a göre bir çayırda bile uygulanan azotun % 10-40'ı
denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. yoluyla
kaybolabilmektedir. Denitrifikasyonla kayıplar işlenen topraklarda ortaya
çıkmaktadır (Terman ve Brown, 1968). Düşük kısmi oksijen basıncıyla
karakterize edilen çeltik toprakları gerçekte denitrifikasyona yatkındırlar
(Ponnam Peruma, 1965). Bu nedenden dolayı bu topraklara N,
nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. formunda değil NH4-N şeklinde
verilmelidir. Düşük pH koşulları (pH 4,5) altında da denitrifikasyon ve
nitrifikasyonla olan kayıplar (daha önce anlatılmış olan),
nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. inhibitörleri
uygulanmak suretiyle azaltılabilir. (Touchtov ve ark, 1978).
336
Azotun bitki için önemi daha önce anlatıldığı gibi çok büyüktür.
Topraktan azotun uzaklaşması demek, bitki gelişimi ve ürün miktarının
olumsuz etkilenmesi demektir. Her yıl bitki besini olarak toprağa azot
verilmektedir. 1988 yılı verilerince o yıl ülkemizde 1.081.605 ton azot
içeren azotlu gübreler toprağa verilmiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere
toprağa verilen azotun % 10 ile % 40'lara kadar varan kısmı
denitrifikasyonla topraktan uçup gitmektedir. Gübre fiyatları düşünülecek
olursa, uygun koşullar bulunduğunda denitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olayı, ülke ekonomisine ve ziraatla uğraşan kesime
büyük zararlar verebilir.
Son yıllarda azot oksitlerin atmosferde kirlilik oluşturması konusu
büyük ilgi çekmektedir. Toprakta ve doğal sularda denitrifikasyonla
oluşan azot oksitlerin atmosfere ve sonra stratosfere geçtiği, stratosferde
ise ozon tabakasına zarar verdiği hipotezi ortaya atılmıştır. NO ve NO2
gazları atmosfere denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
olayından başka, insanların faaliyeti sonucu, örneğin: kömür, petrol,
doğal gazlar ve endüstride kullanılan diğer yakıtların yanmaları sonucuda
katılmaktadır. Ancak araştırmacılar mikrobiyal oluşumlu azot oksitlerin
daha fazla yer aldığını söylemektedirler. Bilindiği gibi ozon tabakası
canlılara zararlı etkileri olan 300 nm dalga boyundaki zararlı ultraviyole
ışınlarını süzücü bir filtre etkisine sahiptir. Ozon tabakasının yokluğunda
cilt kanserinin artışı ve bitki gelişmesinde azalmalar, bozulmalar
olabilmektedir.
Ozon fotokimyasalHata! Yer işareti tanımlanmamış.
reaksiyonlar sonucu oluşmaktadır.
2O2
O2 2O 2O3
Denitrifikasyon olayı, konuya burada dahil olmaktadır. Çünkü
N2O stratosferde NO’ya oksideHata! Yer işareti tanımlanmamış.
olmaktadır.
N2O+O 2NO
Bu gazlar radyasyonun zararlı etkisini önleyen ozonun
parçalanmasında katalitik bir etkiye sahiptirler.
ışık
NO3+O3 NO2 + O2 ; O3 O2+O ; NO2 + O NO + O2
337
Böylelikle radyasyonun zararlı etkisini önleyen barierde
zayıflamalar olmaktadır. Aynı zamanda zararsız toprak bakterileri
indirekt yoldan ozon sirkülasyonunu etkilemektedirler. Tarımsal tedbir
olarak kullanılan nitratlı gübreler de bu olayı teşvik etmekte ve O3
parçalanması artmaktadır.
Buna karşılık bazı araştırıcılar da bunun tersini savunarak, tarım
alanlarında giderek artan azotlu gübrelemenin, denitrifikasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. yoluyla atmosferde N2O oranını artırdığı ve
ozon tabakasını tahrip ettiği şekilde bir kamuoyu oluşturmuşlardır. Oysa
azotlu gübrelerin hızla artan kullanımına rağmen atmosferdeki N2O
miktarında bir artış gözlenmemiştir (Mengel ve Kirkby, l987).
Denitrifikasyonun yukarıda anlatılan olumsuz yanlarının yanısıra
bir de olumlu tarafı vardır. Nitrat insanlar ve hayvanlar için zararlı bir
bileşiktir. Topraktaki nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış., yıkanma
ile alt katlara inerek yeraltı suyuna karışmaktadır. Buradan da insanların
ve hayvanların kullandıkları suya karışarak kirlenmeye sebep olmaktadır.
İşte denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. yıkanma ile alt
katlara inerek ve yeraltı sularına karışarak NO3 (nitrat) miktarını
azaltmaktadır. Bunun sonucu olarak da denitrifikasyon suların NO3- ‘la
kirlenmesini önleyici bir olay olarak görülür.
Hatta nitratla kirlenmiş sular denitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yoluyla temizlenmeye çalışılmaktadır. Bu konuda çok
fazla araştırma yapılmıştır. Denitrifikasyon olayı toprakta olduğu gibi
sularda da olabilmektedir. Değişik yöntemlerle de, denitrifikasyon yapan
mikroorganizmalar kirli sulara konarak, ortamdaki azot kirlenmeleri
önlenmektedir.
11.5.1. Sulardaki azot gideriminde denitrifikasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış.
Yeryüzü üzerinde, mikroorganizmalarca yürütülen
denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış., insanlar tarafından
araştırılıp incelendikten sonra, bu olaydan yararlanma yollarını arayıp
bulmuşlardır. Yukarıda da bahsedildiği gibi sulardaki, azotlu bileşikler
özellikle nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşikleri önemli
ölçüde çevre kirliliği yapmakta ve insan sağlığını bile tehdit edip,
olumsuz yönde etkilemektedir. Araştırıcılar nitratın toprakta olduğu gibi
gaz halinde ortamdan uzaklaştırılabilineceği düşüncesiyle yeryüzünde
338
devam eden denitrifikasyon olayını çevre temizliği için kirli sulara
uygulamışlar ve olumlu sonuç almışlardır.
Biyolojik denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
moleküler oksijenin bulunmadığı koşullarda, nitratı elektron alıcısı olarak
kullanabilen mikroorganizmalar tarafından gerçekleştirilir. Anoksik
tetrotrofik çoğalmanın, aerobik heterotrofik çoğalmadan tek farkı, enerji
reaksiyonunda elektron alıcısı olarak nitratın kullanılmasıdır. Oksijen
yerine nitratın indirgenmesi yarı reaksiyonu şöyledir;
1/5NO3-+ 6/5H+ e- 1/1ON2+3/5H2O+17.128
kcal/e-
eşdeğeri yazılır. Denklemden de görüleceği gibi nitratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. indirgenmesi sırasında giderilen nitrat kadar da proton
harcanmaktadır. Buna göre indirgenen 1g NO3--N için 50/14=3,57 g
CaCO3 eşdeğeri alkalinite üretilir.
Termodinamik verilerin gösterdiği üzere, anoksik solunumun
aerobik solunuma göre daha az enerji üretmesi, denitrifikasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. sistemlerinde kesinlikle oksijensiz koşulların
gerektiğini belirtir. Çözünmüş O2 konsantrasyonu 1.0 mg l-1 'ye
ulaştığında denitrifikasyon durur (Eckenfelder, l989).
Gram bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. başına enerji
için günde transfer edilen elektron olarak tanımlanan maksimum elektron
transfer hızları, çok çeşitli heterotrofik ve ototrofik bakteriler için 25
C'de 1-2 elektron-mol g-1 gün olarak verilmiştir (Mc Carty, l972).
11.5.1.1. Nitrat azotu gideriminde denitrifikasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. süreci
Denitrifikasyon, elektron vericisi olarak organik maddenin,
elektron alıcısı olarak nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. azotunun,
karbon kaynağı olarak da gene organik maddenin kullanıldığı bir olaydır.
Oksijensiz ortamda heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
organizmalar tarafından gerçekleştirilen bu olay anoksik solunum olarak
da adlandırılır. Amaç nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. azotunun
NO3- NO2
- NO N2ON2 zinciri ile önce nitrite, sonra
azot gazına indirgenmesidir. Bu indirgenmeyi gerçekleştiren
heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. organizmalar
fakültatifHata! Yer işareti tanımlanmamış. olup, aerob solunumda
izlenen metabolik yolu aynen takip etmektedir. Aerobik karbon
339
gideriminden farklı olarak burada elektron vericisi organik madde yerine
elektron alıcısı nitratın giderilmesi hedeflenmektedir. Hedeflenen
miktarda nitrat azotunun giderilebilmesi için stokiometrik olarak
hesaplanabilen organik maddeye gereksinim duyulmaktadır. Bu elektron
vericisi kaynağı organik madde, denitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kademesine dışardan ilave ile, atık sulardaki mevcut
organik maddenin kullanımı ile, veya biyokütlenin içsel solunumu ile
sağlanabilmektedir.
Özellikle evsel atık sularda nitratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. azotu bulunmadığından, denitrifikasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. prosesi öncesi mutlaka nitrifikasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. kademesini gerektirir.
Atık suyun kendisinden enerji kaynağı olarak faydalanabilmek
için, önce denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. yapan
sistemler tercih edilmekte, nitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kademesinde oluşan nitratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. azotu bu kademeye geri devrettirilmektedir.
Denitrifikasyon hızları, çevresel koşulların yanı sıra organik
maddenin türünden de etkilenir. Substratın kolay ayrışabilir olması hızı
önemli derecede arttırır. Değişik organik madde kullanımının
denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. hızına etkisi Çizelge
11.2’de verilmiştir.
Çizelge 11.2.Denitrifikasyon hızları (g N kg-1 VSS-gün)
Metanol Evsel atıksu Biyokütle Kaynak
240 72 9.6 Arceivala (1981)
26-50 Ermel (Krauth, 1986)
55-73 Ermel (Krauth, 1986)
27-175 Krauth (1986)
Burada en yüksek hız metanol, en düşük hız biyokütlenin içsel
solunumu ile elde edilmiştir.
Organizmalar kaynak ne olursa olsun önce kolay ayrışan
maddeleri parçalamakta, daha sonra yavaş ayrışan substratı
oksitlemektedir. Ortamda ayrışabilen madde kalmadığı zaman da içsel
solunum fazına geçmektedirler. Herbir substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. türü farklı bir denitrifikasyonHata! Yer işareti
340
tanımlanmamış. hızları ile yükseltgenmektedir. Van Haandel (1981)'in
evsel atık su ile yaptığı çalışmanın sonuçları Çizelge 11.3'de verilmiştir.
Çizelge 11.3. Evsel atıksudaki denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
hızları (Van Haandel 1981)
Hız Sabitleri Hız g N kg-1 VSS -gün Karbon Kaynağı
K1 820 Kolay ayrışabilen substratHata! Yer
işareti tanımlanmamış.
K2 103 Partiküler substratHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
K3 76 Biyokütle
11.5.2. Denitrifikasyonda ilk gözlemler
19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başlarında çeşitli
araştırmacılar, denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. olayı
ile ilgilenmişler, toprağa çiftlik gübresi veya nitratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ilave ederek oluşan azot kayıpları üzerinde
durmuşlardır. 1918 yılında Hutchinson toprağa şeker veya saman
ilavesiyle ve nitrat vermeksizin yaptığı denemelerde topraktan önemli
miktarlarda nitrat azotu kaybolduğunu ve toprakta nitratı redükteHata!
Yer işareti tanımlanmamış. eden mikroorganizmaların etkisinin
bulunduğunu belirtmiştir. Daha sonraki tarımsal araştırmalarda
denitrifikasyon olayı açıklanmamış ve 1950'li yıllara kadar bu konuya
değinilmemiştir.
11.5.2.1.Tarım topraklarında denitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
mikroorganizmalarının yerleri
Son yıllarda su baskını altındaki topraklarda,
denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. Bacillus türleri,
Arthrobacter simplex ve Micrococcus türleri ile standart plak sayım
yöntemleriyle belirlenmişlerdir. Başka bölgelerde çalışan araştırmacılar
asit peatHata! Yer işareti tanımlanmamış. toprakların hem yüzeyinden
hem de derinden sporHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturabilen
pek çok denitrifikasyon mikroorganizmaları izole etmişlerdir. Bunlar
341
içinde Bacillus, Micrococcus ve Pseudomonas türleri, MPN (EOS=En
Olası Sayı yöntemi) ile yapılan belirlemelerde, toprak yüzeyinin hemen
yakınlarında çok sayıda denitrifikasyon yapan organizmalar saptanmıştır.
Senegal'de çeltik tarlalarında yapılan çalışmalarda bitki köklerini
kaplayan ince topraklarda yüzey toprağınkinden çok daha fazla bu çeşit
organizma saptanmıştır.
11.5.3. Toprakta denitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ürünleri ve bunun ardışıklığı
Çeşitli çalışmalarda toprakta nitratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. redüksiyonunun ilk ürünü olarak nitritin oluştuğu ve
bunun uzun süre ortamda kalmadığı belirlenmiştir. Bu reaksiyonun
oluşturduğu ilk gaz bileşik ise nitrik asittir. 1960'lı yıllarda azot 15
etiketli nitratla yapılan denemeler daha gerçekci gözlemlerin yapılmasına
neden olmuş ve denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ürünlerinin aşağıdaki sırayla ortaya çıktığı belirlenmiştir.
NO3- NO2
- N2O N2
Anaerob olarak inhibeHata! Yer işareti tanımlanmamış. edilen
toprakların pek çok tipinde atmosfere nitroz oksitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve dinitrojenin geçtiği gözlenmiştir. Çeltik
tarlalarındaki denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. sonucu
oluşan azot bileşikleri Şekil 11.6’ da görülmektedir.
342
Şekil.11.6. Nitrojen formda mg g-1 kuru toprağa 100 mg NO3-N u ve anaerobik
inkübasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. 30C'de, hümit koşullar
uygulanıyor. Şekilde; (+) NO3-;
(.) NO2, (x) NO; (O), N2O; (), N2 sembolleriyle gösteriliyor.
Bu şekilde 14 farklı çeltik toprağında nitratın kimyasal
redüksiyonu ile oluşan azot bileşiklerinin miktarı verilmektedir. Çeşitli
farklı topraklarda yapılan bu tip çalışmalar denitrifikasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. yapan organizmaların sadece çeltik alanlarında
değil, pek çok değişik topraklarda bulunduğunu göstermektedir. Örneğin
Ap horizonu toprağında yapılan çalışmada 6-8 C, 10-15 C veya 30 C
gibi farklı inkübasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. sıcaklıkları
uygulandığında düşük sıcaklıklarda (6-8C) oluşan nitrik oksitin büyük
bir kısmının toprakta tutulabildiği gözlenmiştir.
11.5.3.1. Denitrifikasyonunun meydana geliş kademeleri
Denitrifikasyon sırasında nitratHata! Yer işareti
tanımlanmamış., nitrite ve daha sonra da azot oksitler aracılığı ile
moleküler azota indirgenir. Bu süreç bir solunumu anımsatmaktadır.
Enerji kazanılmasında H-alıcı olarak O2 nin yerine ve NO3- ve NO2
-
kullanıldığından bu olaya nitrat solunumuHata! Yer işareti
tanımlanmamış. da denir. Bir çok fakültatifHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. türleri
anaerobik koşullar altında nitrat solunumunu gerçekleştirebilir. Yani
nitratları ve nitritleri bir hidrojen veya elektron alıcısı olarak
kullanabilirler. Ancak bu dönüşüm belirli bir zamanı gerektirmektedir.
Bunun nedeni nitrat solunumunu gerçekleştirebilecek enzimlerin ancak
oksijenin yok olması durumunda ortaya çıkmasıdır. Buna karşın nitrat
solunumundan normal oksijen solunumuna dönüş ani olarak
gerçekleşebilir.
1. Aerob Solunum
C6H12O6+6O2 6CO2+6H2O+674 kcal mol-1 glikozHata! Yer
işareti tanımlanmamış.
343
2. Nitrat Solunumu
C6H12O6+O2+6KNO36CO2+3H2O+6KOH+3N2O+545kcal mol-1
glikozHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Tam olmayan denitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
C6H12O6+24KNO330CO2+18H2O+24KOH+12N2+570 kcal mol-1
glikoz
Tam denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Enerji kazancı: Denitrifikasyon aerob solunum
N2O<N2
Nitrat redüksiyon olayında her zaman gaz çıkmaz, iki şekilde
denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. olur:
1. Gazsız denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. veya
nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. amonifikasyonu.
2. Gerçek denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. (gaz çıkışı
olan).
1. Nitrat Amonifikasyon (gaz denitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış.)
(H) (H) (H)
NO3- NO2 H2N2O2 NH2OH NH3
hiponitrit hidroksilamin
R-NH2 NH4
proteinHata! Yer işareti tanımlanmamış.
sentezi
(Nitrat asimilasyonu)
344
veya dışa
salgılanır
(Nitrat
amonifikasyonu)
Bu olay pekçok organotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(Kemoorganotrof) tipler (Bacillus, Pseudomonas, Achromobacter
türleri) tarafından yürütülür. Organik madde H- dönator olarak görev
yapar.
2. Gerçek Denitrifikasyon= gaz çıkışı (N2, N2O)
4(H) 4(H) 2(H)
2 NHO3 2HNO H2N2O2 H2N2O2 N2
-2H2O
H2O N2O H2O
Toprak ve su bakterilerinin % 10-15'i potansiyel olarak
denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. yapabilirler. Yani
toprakta O2 bulamazlarsa, NO3-’ın oksijeni kullanılır.
Litotrof (chemolitotrof) denitrifikantlar H-donator olarak organik
bileşikleri kullanırlar. (S, S, S2O3 , H2 gibi). Ayrıca şekerler,
asetikHata! Yer işareti tanımlanmamış. asitHata! Yer işareti
tanımlanmamış., etanol, aseton ve metanol gibi organik maddeler de
denitrifikasyonda elektron verici olarak davranabilmektedir. Aşağıda bu
olaylardan 3 tanesi formüle edilmiştir.
a. H elektron verici olarak kullanılıyor.
5 H2+2HNO3 2N2+ 6H2O+ ATP
Paracoccus denitrifikans
b. S elektron verici olarak kullanılıyor:
5S+6HNO3+ 2H2O 3 N2+H2SO4+6 H2O+ATP
Thiobacillus denitrificans (pH kuvvetle düşer)
c. Metanol kullanıldığında denitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aşağıdaki gibi iki aşamada gerçekleşir:
345
Birinci Aşama
NO3-+ 1/3 CH3OH NO2
- + 1/3 CO2+ 2/3H2O
Metanol
İkinci Aşama
NO2- + 1/2 CH3OH 1/2N2 + 1/2 CO2 + 1/3H2O + OH-
NO- + 5/6 CH OH 1/2N + 5/6 CO + 7/6 HO + H-
Böylece bir mol nitratın tamamen moleküler azota
indirgenebilmesi için 5/6 mol metanol gerekli olmaktadır.
Nitrat solunumunda da organik substratlar, aynı oksijen
solunumunda olduğu gibi CO2 ve H2O gibi son ürünlere oksitlenirler.
(Yukarıdaki denklemde gözlendiği gibi). Moleküler oksijenin hidrojen
alıcısı durumunda olmasına kıyasla, nitratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. solunumunda gerekli oksijen miktarı % 10 kadar daha
düşüktür.
Denitrifikasyon sırasında nitratı nitrite dönüştüren bakteriHata!
Yer işareti tanımlanmamış. türlerinin, nitriti moleküler azota
dönüştüren türlerden çok daha fazla sayıda olduğu görülmüştür.
Denitrifikasyon, aslında nitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olayının devamı olarak da düşünülebilir. Bu noktadan
hareketle nitrifikasyon ve denitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. proseslerini kısaca tekrar yazarak, birbirinin devamı
olduğunu görelim.
1. Nitrifikasyon
a. Nitritasyon: amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış. nitrite
dönüşüyor.
Oksidazlar
NH4+ + 1/2 O2 NO2- + H2O + 2H+ + ATP(76 kcal)
nitritHata! Yer işareti tanımlanmamış.
açığa çıkıyor.
b. Nitratasyon: Nitrit, nitrata dönüşüyor.
346
Oksidazlar
NO2- + 1/2O2 NO3
- + ATP (24 kcal)
nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. açığa
çıkıyor.
2. Denitrifikasyon
Nitrifikasyondan açığa çıkan NO3- (başka yerden gelen NO3
-'de
olabilir) azot oksitlere veya elementel azota dönüşür.
NO3- + H gaz (N2, N2O, NO)
Denitrifikasyon sonucu oluşan N2O ve N2'in durumu:
1. Çeşitli mikroorganizmaların N2O/N2 oranları farklıdır.
2. O2 yüksekse çoğunlukla N2O oluşur.
3. NO3- konsantrasyonu yüksekse genellikle N2O, düşükse
öncelikle N2oluşur.
4. Organik madde fazla ise N2 oluşur.
11.5.4. Denitrifikasyona etki eden fizikokimyasal faktörler
Denitrifikasyonu etkileyen fizikokimyasal etkilerin başlıcaları
nem kapsamı, oksijen yarayışlılığı, toprak pH'sı ve toprak redoksHata!
Yer işareti tanımlanmamış. potansiyelidir.
11.5.4.1. Nem kapsamı
Düşük nem kapsamlarında pH 7.2'de yonca bitkisiyle inkübe
edilen toprakta sırayla nitrik oksit, nitroz oksitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve dinitrojenin biriktiği saptanmıştır. Su kapsamı
arttığında bütün oksitlerin konsantrasyonları dört haftalık denemenin
içinde gözden kaybolduğu ve ürün olarak dinitrojenin kaldığı
belirlenmiştir. Başka bir denemede saturasyon düzeyinin % 60 veya daha
altında nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. azotunun kayba
uğramadığı fakat saturasyon düzeyinin % 80 ve % 100 olduğunda
toprakta önce nitroz oksitlerin sonra da dinitrojenin serbest bırakıldığı
saptanmıştır.
347
Bir kumlu tınlı toprakta su kapsamı artıkça nitroz oksitlerin
dinitrojene çeviriminin daha hızlı olduğu görülmüştür.
Bazı Avusturalya topraklarında ve bazı Hollanda Polder (denizden
kazanılan) topraklarında su kapsamı arttıkca benzer bulgulara
rastlanmıştır.
Alkali ve asidik tınlı topraklarda su kapsamı artışına bağlı olarak
azot kayıplarının hızlandığı saptanmıştır.
Araştırmaya alınan alüvyal, kırmızı kahverengi, solanetz B
horizonu, killi topraklar, tropikHata! Yer işareti tanımlanmamış.
topraklar veya tuzlu bataklık topraklarla, sedimentlerde veya drenajı zayıf
topraklarda azot kaybı hızının doğrudan su kapsamıyla ilgili olduğu
bulunmuştur. Su kapsamının denitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. üzerine etkisi Şekil 11.7’de gösterilmiştir.
Şekilde Miami kumlu tını toprak örneklerinde maksimum su
tutma kapasitesinin % 51 ve % 94 olduğu farklı düzeylerde, daha nemli
topraklardan 500 dakika sonra denitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. etkisini göstermeye başlamıştır. 800 dakika sonra nitroz
oksitin serbest kalma hızı iki kat artış göstermiştir.
Şekil 11.7 Gravimetrik nem kapsamı % 18 maksimum su tutma kapasitesinin
% 51 (şekilde olarak gösterilmiş) olduğu ve gravimetrik nem
düzeyinin % 3, maksimum su tutma kapasitesinin % 94 olduğu ( şekilde
olarak gösterilmiş) Miami kumlu tını örnekleri arasında su
kapsamının denitrifikasyona etkisi gözlenmektedir
11.5.4.2. Toprak EhHata! Yer işareti tanımlanmamış.'si (Redoks
Potansiyeli)
348
Oksijenin denitrifikasyonu etkilediği açık bir şekilde
bilinmektedir. Bazı araştırıcılar aerob denitrifikasyonun olabileceğini de
ifade etmektedirler. Nötral peatHata! Yer işareti tanımlanmamış.
düzeylerinde, aerob veya düşük oksijen tansiyonu koşullarında azot
tapraktan kaybolmaya başlamaktadır. Su tutma kapasitesinin yakınındaki
veya su baskını altındaki topraklarda oksijen kapsamı sürekli
azalmaktadır. Islak topraklarda oksijen yararlılığı (alınabilirliği)nın
yoksunluğunun ölçülmesinde elektropotansiyel (EhHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) ölçümleri yardımcı olabilir. Örneğin bir siltli tınlı
toprakta nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. azotu kapsamı 200
mV'un üzerindeki ölçüm değerlerinde sürekli artarken, Eh'ın 100 mV
değerine düşmesiyle azot kapsamı da kademeli olarak azalmaktadır.
Handford kumlu tını ve Moreno siltli kil tınında nemlendirilmiş toprak
kolonlarında yapılan elektropotansiyel ölçümlerinde Eh değerleri 156
mV'a kadar düştüğünde heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
veya ototrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. denitrifikasyonHata!
Yer işareti tanımlanmamış. artmaktadır.
EhHata! Yer işareti tanımlanmamış. değeri bütün topraklarda
doğrudan derinliğe bağlı olarak değişmez. İyi drenajlı sahil ovası
topraklarda Eh değerleri 3 m derinlikte bile 500-700 mV düzeylerinde
ölçülmektedir. Tersine olarak drenajı zayıf olan topraklarda l m’den daha
az derinlikte Eh değerleri kuvvetle azalmakta, buna bağlı olarakta
nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. konsantrasyonu da
azalmaktadır. Yaklaşık olarak 1 m derinlikte Eh değeri 400 mV'un altına
düşmekte ve denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
başlamaktadır. Eh değeri 200-300 mV değerine eriştiğinde (derenajı zayıf
topraklarda 1 ile 2 m arasında) nitrat azotu tamamen kaybolmaktadır.
11.5.4.3. Toprak pH'sı
Topraklarda biyolojik denitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. üzerine pH'nın etkisini belirlemek oldukça zordur.
Çünkü sterilize edilmiş asit topraklarda bile nitritHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gaz bileşiklere ayrışmaktadır. Örneğin nitratHata! Yer
işareti tanımlanmamış. uygulanmış Norfolk kumlu tınında, 4,5 veya
daha az pH değerlerinde biyolojik olaylarla, ilgisi olmayan şekilde nitrik
oksitin serbest kaldığı görülmüştür. Oluşan nitrik oksitin miktarı
uygulanan nitrat miktarıyla uygun bulunmuştur. 2-3 gün sonra ise
349
muhtemelen bakteriyel aktivitenin etkisiyle dinitrojenHata! Yer işareti
tanımlanmamış. serbest kalmaya başlamıştır. Sistem 7.5 pH’ya ayarlanıp
inkübe edildiğinde hemen oluşan nitrik oksit gözlenmemiş veya 24 saat
içinde küçük miktarlarda oluşmuştur. Siltli bir toprak tipinde derhal
başlamakta ve muhtelif günlerde devam etmektedir. Burada başlangıç
ürünü nitroz oksitHata! Yer işareti tanımlanmamış. iken, pH 7 ve 8.3
düzeylerinde ana ürün dinitrojen olmaktadır.
Azot 15 etiketli nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. azotu
ilavesiyle yapılan bir denemede dinitrojenin oluşumu 4-6 pH değerleri
arasında olmaktadır. pH değerleri 6 ve 8'e ayarlanıp EhHata! Yer işareti
tanımlanmamış. değerleri de herbiri için 0 ile 200 mV olduğunda
denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. daha hızlı olmakta ve
hemen hemen tamama yakın olmaktadır. Nitrit ve nitroz oksitler asit
koşullarda daha önemli ürünler olarak görülmektedir.
pH değeri 6’nın altına düştüğünde, mikroorganizma aktivitesi de
buna bağlı olarak düşer. Denitrifikasyon için optimum pH 6-8,5
arasındaki değerlerdir. Bazı hallerde pH 10'a kadar denitrifikasyonHata!
Yer işareti tanımlanmamış. devam eder. Bazı denitrifikasyon yapan
mikroorganizma cinslerinin, değişik pH değerlerinde denitrifikasyon
sonucu gaz halinde çıkardıkları N2 miktarı Çizelge 11.1’de verilmiştir.
11.5.4.4. Sıcaklık
Denitrifikasyon denemelerinin çoğu tarla koşullarında bahar veya
yazın, laboratuvar koşullarında 20-30 C derecelerde yapılmaktadır.
Diğer biyolojik aktivitelere benzer şekilde toprakta denitrifikasyonHata!
Yer işareti tanımlanmamış. hızının sıcaklığa doğrudan bağlı olarak
değişeceği beklenir. Killi ve kumlu topraklarda yapılan denemelerde
denitrifikasyon aktivitesi 2 ile 5 C’de en küçük düzeye inmekte 25
C’ye doğru ise hızla artmaktadır. 60 C 'ye doğru çıkıldıkça bu artış
hafifce devam etmekte, sonra ani bir şekilde durmaktadır.
İsveçte çok ağır killi topraklarda artış hızının 28 ile 65 C sıcaklık
sınırları içinde devamlı olduğu, 75C’de çok hafif bir dinitrojenHata!
Yer işareti tanımlanmamış. oluşumu gözlendiği, 85 C’de ise
aktivitenin olmadığı gözlenmiştir. (Çizelge 11.4).
Bir Huron toprağında Ap horizonunun topraklarında yapılan
denemede 5C’de aktivite saptanmamıştır. 6 ila 8C’lerde nitritHata!
Yer işareti tanımlanmamış. oksit dominantHata! Yer işareti
350
tanımlanmamış. gaz iken, 10 C’de nitroz oksitHata! Yer işareti
tanımlanmamış., 15-30 C’lerde ise dinitrojenHata! Yer işareti
tanımlanmamış. hakim duruma geçer. Bu da denitrifikasyonda oluşan
bileşik türünün değişen sıcaklığa bağlı olduğunu göstermektedir.
Çizelge.11.4. Sıcaklık değişimi ile N2O ve N2 olarak açığa çıkan
denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ürünlerinin değişik
inkübasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. zamanlarındaki
miktarları
Sıcaklık İnkübasyon
zamanı
mg N (açığa çıkan) Sıcaklık İnkübasyon
zamanı
mg N (açığa çıkan)
(°C) (gün) NO N NO+
N
(°C) (gün) NO N NO
+N
1 - - - 1 2.17 0.35 2.52
2 - - - 2 4.10 1.91 6.01
+3 4 0.02 - 0.02 +45 4 1.83 6.19 8.02
6 0.05 - 0.05 6 0.35 8.30 8.65
8 0.07 - 0.07 8 - 8.77 8.77
1 1 2.09 2.77 4.86
2 0.14 - 0.14 2 1.21 5.82 7.03
+12-13 4 0.39 - 0.39 +55 4 0.03 8.41 8.44
6 0.72 0.10 0.82 6 - 8.51 8.51
1 0.38 - 0.38 1 0.73 6.33 7.06
2 1.82 - 1.82 2 0.08 8.62 8.70
+20-22 4 4.39 0.19 4.58 +65 4 - 8.60 8.60
6 5.90 1.02 6.92 6 - - -
8 4.63 3.47 8.10
1 0.52 - 0.52 1 5.51 0.58 6.09
2 2.78 0.16 2.94 2 3.02 5.61 8.63
+28 4 4.77 0.78 2.55 +75 4 - 8.58 8.58
6 4.86 2.49 7.35
8 3.32 5.21 8.53
1 1.07 0.15 1.22 1 - - -
2 3.14 1.09 4.23 2 - - -
+37 4 3.67 3.41 7.08 +85 4 - - -
6 1.25 7.02 8.27
8 0.28 8.59 8.87
351
11.5.5. Karbon ve enerji kaynaklarının denitrifikasyona etkisi
Hetotrofik aktivite: Ortama polimerik olmayan ve toksikHata!
Yer işareti tanımlanmamış. olmayan, hızlı kullanılabilir organik
maddeler sağlandığında (Örneğin: glikozHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oranı (hızlı), karmaşık bitki ve hayvan dokusunun ilavesine oranla çok
daha hızlı olmaktadır. En etkili karbon azot oranı (şayet bunlar
nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve glikoz olarak sağlanıyorsa)
3-4'ün 1'e oranı gibidir. Şayet glikoz yerine saman gibi inorganik madde
ilave ediliyorsa oran 30'a l'dir. Bitki köklerinin oksijen tüketmesi
nedeniyle denitrifikasyonu uyardığı belirtilmektedir.
Organik maddece fakir tarla ve çayır topraklarının ana
denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ürünü nitroz
oksitlerdir. Toprağa sağlanan substratHata! Yer işareti tanımlanmamış.
düzeyi denitrifikasyon üzerine etkilidir. Bu durum Şekil 11.8’ de
verilmiştir.
Şekil 11.8. 2 değişik (200-1500 mg) substratHata! Yer işareti tanımlanmamış.
düzeyinde denitrifikasyonun durumu. Deney koşulları 200 g Yolo
toprağı, nem % 29, pH 7.2, her toprağa verilen nitratHata! Yer işareti
352
tanımlanmamış. miktarı 13.6 me/g kuru toprak. Şekildeki . . total
azot miktarını, . . . . N2 miktarını, _ _ _ N2O miktarını
gösteriyor
Birinci şekilde substratHata! Yer işareti tanımlanmamış. az
miktardadır. Bunda substratın azlığıyla denitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. da az olmuştur. İkincide substrat miktarının artmasıyla
denitrifikasyon da artmıştır. Yalnız birincisinde N2O biraz artmış sonra
sabite yakın bir değerde kalmış çok az miktarda, 5 günden sonra azalma
başlamıştır. İkinci şekilde ise çok hızlı olarak N2O 4,5'lara kadar çıkmış
ve yine hızlı biçimde 2'nin altına hatta 1'in atlındaki değerlere düşmüştür.
Buradan anlaşılıyor ki substratHata! Yer işareti tanımlanmamış.
miktarı arttıkca denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. artar.
N2O gazı ise substrat artışı ile ilk önce aniden yükselir, sonra (5 günden
sonra) aniden düşer.
11.5.6. Denitrifikasyonun mikrobiyolojisi
Denitrifikasyon olayı mikrobiyal bir olaydır. Mikroorganizmaların
faaliyeti ile gerçekleşir. Bu olay içerisinde mantarlar ve aktinomisetler
pek görülmezler. Bu olay bir çok bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. tarafından gerçekleştirilir. Çok sayıdaki bu bakteriler
aerob ve anaerobik toprak koşullarında görev yaparlar. Çizelge 11.5’de
denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakteri cinsleri ve
bazı özellikleri verilmiştir.
Çizelge 11.5. Denitrifikasyon yapan türleri içeren bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. cinsleri
Ahcromobacter Gram (-) Çubuk Moraxella Gram (-)
Acinetobacter Gram (-) Çubuk Neisseria Gram (-)
Agobacterium Gram (-) Çubuk Paracacus Gram (-)
Alcaligenes Gram (-) Çubuk Propionibacterium Gram (+) Çubuk
Arthrobacter Gram (-) Pseudomanas Gram (-) Çubuk
353
Azospirillum Gram (-) Virgül RhizobiumHata! Yer
işareti
tanımlanmamış.
Gram (-) Çubuk
Bacillus Gram (+) Çubuk Rhodospeudomonas Gram (-) Çubuk
Chromobacterium Gram (-) Çubuk Spirillum Gram (-) Sipiral
Corynebacterium Gram (+) Çubuk Thermathrix Gram (-) İplik
Cytophaga Gram (-) Çubuk Thiobacillas Gram (-) Çubuk
Flavobacterium Gram (-) Çubuk Thiomicrospira Gram (-) Spiral
Hyphomicrobium Gram (-) Vibrio Gram (-) şerit
Kingella Gram (-)
Denitrifikasyon yapan mikroorganizma cinsleri ve bunların türleri
1.Acinobacter 13. Paracoccus
2.Agobacterium Paracoccus denitrificans
Agobacterium tumefaciens Paracoccus halodenitrificans
3.Achromobacter 14.Proptonibacterium
4.Alcaligenes Proptonibacterium acidi-propionici
Alcaligenes faecalis 15.Pseudomonas
Alcaligenese utrophus Pseudomonas pseudoflova
5.Bacillus Pseudomonas fluorescens
Bacillus licheniformus Pseudomonas aeruginosa
Bacillus laterosporus Pseudomonas denitrificans
Bacillus azotoformans Pseudomonas stutzeri
Bacillus stearothermophilus Pseudomonas perfectomarinus
6.Chromobacterium Pseudomonas sacharophilia
Chromobacterium violaceum 16.RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Chromobacterium lividum RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
leguminosarum
7.Corynebacterium RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
japonicum
354
Corynebacterium nephridii RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
trifolia
8.Cytophaga RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
phaseoli
Cytophaga johnsonae 17.Rhodopseudomonas
Cytophaga denitrificans Rhodopseudomonas spheroides
9.Flavobacterium Rhodopseudomonas palustris
10.Hyphomicrobium Rhodopseudomonas capsulate
Hyphomicrobium vulgare 18.Spirillum (AquaspirillumveAzospirillum)
11.Moraxella(Kingella) Spirillum itersonii(Aquaspirillum intersonii)
Moraxella kingae Spirillum lipoferum
Kingella denitrificans 19.Thermothrix
12.Neisseria Thermothrix thioparus
Neisseria sicca 20. Thiobacillus
Neisseria subflava Thiobacillus denitrificans
Neisseria flavescens 21.Vibrio
Neisseria mucosa Vibrio sputorum.
Vibrio succinogenes
12.
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak
AZOT FİKSASYONU
Atmosferde bol miktarda bulunan moleküler azotun
amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış. formlarına indirgenerek
yarayışlı duruma geçmesine azot fiksasyonuHata! Yer işareti
tanımlanmamış. denmektedir. Atmosfer azotunun biyolojik olarak bir yıl
içindeki fiksasyonu 175 milyon ton olup, tüm azot fiksasyonunun % 75'
355
ini oluşturmaktadır. Çizelge 12.1’de azot fiksasyonu olayları ve düzeyleri
görülmektedir.
Çizelge 12.1. Azot fiksasyonu
N - Fiksasyonu milyon Ton/Yıl
Endüstriyel (Haber-Bosch) 40
Atmosferik (elektrik gerilimleri) 10
Yanma (endüstriyel, oto) 20
Ozonlanma 15
Biyolojik 175
Azot fiksasyonunda moleküler azotun amonyağa çevrimi enerji
gereksinir. Ticari azotlu gübre üretiminde, bu iş Haber-Bosch
yöntemiHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile yüksek basınç ve
sıcaklıkta gerçekleştirilir. Bu amaçla petrol gibi yenilenemeyen fosil
yakıtların fazlaca kullanılması gerekmektedir. Oysa biyolojik olarak azot
fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış., bazı mikroorganizmalar
tarafından (bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve cyanobacter)
nitrogenazHata! Yer işareti tanımlanmamış. enzimini kullanarak düşük
enerji tüketimi ile gerçekleştirilebilmektedir.
12.1. Biyolojik Olmayan Azot Fiksasyonu
Mikroorganizmalar tarafından fikse edilen moleküler azotun
yanısıra, azot atmosferden biyosfere azot bileşikleri şeklinde ve yağmur
suyunda çözünmüş olarak da geçer. Aslında yağmur suyunda çeşitli
azotlu bileşikler bulunmaktadır. Bunların bir kısmı albuminoid azot
olarak bilinen ve atmosferde süspansiyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. halinde bulunan toz tanecikleri ve kolloidalHata! Yer
işareti tanımlanmamış. organik artıklardaki organik azottur. Fakat
yağmur suyundaki iki temel azot formu amonyumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (NH4) ve nitrattır (NO3).
Erikson (1952) yağmur suyundaki azot miktarı üzerine dünyadaki
çok sayıda meteorolojik istasyon verilerini inceleyerek yapmış olduğu
araştırmada, kuzey yarı-küre için ortalama olarak 0.78 mg l-1 NH4 -N ve
0.27 mg l-1 NO3-N ile güney yarı-kürede 0.36 mg l-1 NH4-N ve 0.21 mg
l-1 NO3-N değerlerini saptamıştır. Kuzey yarı-kürede saptanan yüksek
356
amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış. azotu değerleri, artan
düzeydeki tarımsal ve endüstri nedeni olarak değerlendirilmiştir.
Her yıl atmosferden gelen azot bileşiklerinin miktarı yalnızca
yağmur suyundaki derişimine değil, aynı zamanda yıllık yağış miktarına
da bağlıdır. Hutchinson, yeryüzüne yağmurlar ile gelen azot miktarını
1.3-2.3 kg ha-1 yıl-1 olarak hesaplamıştır.Kara yüzeyleri ayrı ayrı ele
alındığında bu değer daha yüksek olup, Kuzey Amerika ve Avrupa için
7.5-8.1 kg ha-1 yıl-1 anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış.-N ve
2.3 kg ha-1 yıl-1 organik-N düzeyindedir.
12.1.1. Yağmur suyundaki azotun orijini
Yağmur suyundaki azot, dolanım yolu ile atmosfere girmiş
olabildiği gibi fikse edilmiş azot da olabilir. Bu konudaki ilk görüş
Justus von Liebig tarafından ortaya atılmıştır. Araştırıcıya göre yağmur
suyundaki nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış., fırtınalı
ortamlardaki elektrik boşalmaları-şimşekler ve yıldırım-sonucu
oluşmaktadır. Bunun yanıtı Hutchinson tarafından verilmiş ve yağmur
suyundaki nitratın büyük kısmının elekteriksel fiksasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. olmadığını, ancak bunun az miktarda
gerçekleştiğini belirtmiştir. Bu görüş, elektrik gerilimlerinin çokluğu ile
yağmur suyundaki nitrat miktarı arasında yakın bir ilişki bulunamaması
ile ispatlanmıştır. Bazı araştırıcılar Avusturalya'nın yıllık fırtına
ortalaması fazla olan bir bölgesinde yaptıkları ölçüm ve gözlemler ile
şimşekli günlerde yağmurdaki nitrat miktarının şimşek gözlenmeyen
zamanlardakinden % 30 daha düşük olduğunu saptamışlardır. Bu nedenle
yağmur suyunda bulunan nitrat azotunun atmosferde bulunan organik
azot fraksiyonlarının mineralizasyonundan türemiş amonyumun
fotokimyasalHata! Yer işareti tanımlanmamış. oksidasyonu ile
oluştuğu açıklanmıştır. Diğer bir deyimle yağmur suyundaki nitrat azotu
yeni fikse edilmiş bir azot olmayıp, azot döngüsünde bulunan bir azot
fraksiyonudur. Atmosferdeki fotokimyasal (ışık enerjisi ile)
oksidasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. aşağıdaki şekildedir.
NH4+ + OH- + 3/2O2 > H
++NO2-+ 2H2O
Büyük enerji gerektiren bu tepkimenin uygun bir şekilde
katalizlendiği düşünülmektedir. Buna göre ortamda bulunan bazı
oksitler, örneğin SiO2 bu tepkimeyi katalizlemektedir. Yağmurda bulunan
357
nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. derişimindeki düzensiz
değişimlerin silisyum dioksit derişimi ile paralellik gösterdiği
belirtilmektedir.
Yağmur suyundaki amonyumHata! Yer işareti
tanımlanmamış./nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. oranı 2/1
düzeyindedir. Yağışın artan miktarı ile her iki iyonun da azaldığı
belirlenmiştir. Buna göre amonyum ve nitrat iyonlarının atmosferde
bulunduğu ve yağış sürdüğü sürece seyreldiği anlaşılmaktadır. Ayrıca
amonyum azotunun yağmurda ve havada en fazla olduğu mevsimin,
toprak organik maddesinin ayrışmasının en yüksek olduğu yaz dönemleri
olduğu anlaşılmıştır.
12.2. Biyolojik Azot Fiksasyonu
Biyolojik azot fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış. bir
çok mikroorganizma tarafından gerçekleştirilir. Bu organizmaların bir
kısmı bağımsız olarak bu işlevi gerçekleştirirler. Buna kısaca serbest
azot fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış. denmektedir. Bunun
yanında bazı toprak bakterileri, baklagil bitkileri ile simbiyozHata! Yer
işareti tanımlanmamış. durumunda önemli azot fikse edici organizmalar
olarak tanınırlar. Ayrıca mavi yeşil algler ve aktinomisetHata! Yer
işareti tanımlanmamış.-yüksek bitki ortaklığı şeklinde azot fikse eden
formlar da bilinmektedir.
12.3. Serbest Azot Fiksasyonu
Serbest yaşayan ve molekül azotu bağlama yeteneğinde olan
mikroorganizmalar bakteriler ve mavi yeşil alglerdir. Algler toprakta
olduğu kadar akvatik ortamlarda da azot fiksasyonunu gerçekleştirirler.
12.3.1. Bakteriler
Serbest azot fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış. yapan
bakteriler heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. veya
ototrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. gruptan olabilmektedir.
Heterotrofik türler arasında aerob ve anaerob aktivite gösteren gruplar
vardır. Aerob bakterilerden Azotobacter ve Beijerinckia örnek olarak
verilebilir. Azotobacter genellikle nötral ve alkali topraklarda bütün
358
dünyada geniş yayılım gösterir. Bu bakterilerden Azotobacter
chroococcum en önemlisidir. Bu bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ortam koşullarına bağlı olarak her bir gram toprakta bir
kaç yüz veya bin adet olarak bulunabilir. Yıllık azot fiksasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. düzeyleri ortalama 2-3 kg N da -1 'dır.
Azotobacter, büyük (3-6 m), oval veya küresel mikroorganizmalardır.
Hücreler bölünme işleminden sonra çoğunlukla yoğun jelimsi bir kılıf ile
çevrilir. Azotobacterin asit koşullara dirençli türleri de vardır. Örneğin
Azotobacter beijerinckia 3 pH'ya kadar asit koşullara dayanabilir ve azot
fiksasyonu yapabilir. Buna karşılık A. chroococcum asit koşullarda
gelişmez ve azot fiksasyonu yapamaz.
Aerob olarak azot bağlama yeteneğinde olan diğer
heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. grupları Pseudomonas, Bacillus, Klebsiella,
Mycobacterium ve Spirillum'dur. Anaerob azot fiksasyonuHata! Yer
işareti tanımlanmamış. yapan bakteriler içinde en iyi bilineni
Clostridium türüdür. Bu organizma da Azotobacter gibi uygun enerji
kaynaklarını gereksinir ve ortamda düşük miktarlarda amonyumHata!
Yer işareti tanımlanmamış. veya nitratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. iyonları bulunduğu durumda bile, azot fiksasyonHata!
Yer işareti tanımlanmamış. kapasitesi azalır. Anaerob olmalarına karşın
Clostridiumlar toprakta Azotobacterlerden daha fazla bulunur. Özellikle
bitki kök aktivitesinin yoğun olduğu rizosferHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bölgesi, solunumdan oluşan karbondioksit derişiminin
yüksekliği nedeniyle uygun bir anaerobik ortam sağladığından
clostridiumların gelişmesini olumlu etkiler. Bu tür organizmaların azot
fiksasyon düzeyleri 0.5-3 kg da-1 yıl -1 kadardır.
Azot bağlama yeteneğinde olan bazı fakültatifHata! Yer işareti
tanımlanmamış. anaerob bakterilerde vardır. Bacillus, Klebsiella,
Pseudomonas ve Arthrobacter bunlara örneklerdir. Bu organizmaların
azot bağlama güçleri fazla değildir. Topraklarda ayrıca azot bağlama
yeteneği gösteren bazı ototrofik bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. türleri arasında kemoototrofik gruplar yanında
fotoototrofik türler de bilinmektedir. Örneğin kemoototrofik
Methanobacterium omelianski ve fototrofik yeşil ve mor kükürt
bakterileri tanımlanabilir. Fotoheterotrof kükürtsüz purpur bakterileri de
dahil olmak üzere bütün fotosentetik bakterilerin azot bağlama
yeteneğinde oldukları bilinmektedir. Bunlardan bazılarının karanlık
359
koşullarda da kemoheterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
gelişerek azot fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış. yaptıkları
saptanmıştır. Bütün bu organizmaların belirli ekosistemlerde lokal
etkileri olmakla birlikte, azotun jeobiyokimyasal döngüsü içinde az bir
yer tuttukları belirtilebilir.
12.3.2. Mavi-Yeşil Algler (Cyanophyceae)
Azot fikse eden mavi-yeşil algler ışık enerjisini kullanarak
fotosentetik mekanizma yolu yardımı ile enerji sağlayan ve bunun bir
kısmını azot fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış.
mekanizmasında kullanan organizmalardır. Bu organizmalar toprak
ekosistemindeki yüksek bitkilere benzer fotosentezHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yolu ile oksijen üreten ve karbon dioksit fiksasyonu
yapan ve azot fikse eden tek organizmadır. Alglerin azot bağladığı ilk kez
Frank (1889) tarafından ileri sürülmüş, 1928'de Drewes saf kültürde
mavi-yeşil alglerden Nostoc ve Anabaena türlerinin azot bağladığını
göstermiştir (Şekil 12.1 ve 12.2).
Mavi yeşil alglerin özellikle çeltik tarlalarında önemli ekonomik
rolleri bulunmaktadır. Yağmurlu dönemlerde nemli pirinç tarlalarında
azot miktarının 15-50 kg ha-1 düzeyleri arasında değiştiği
belirtilmektedir. Ayrıca arid bölgelerde ve çöl alanlarda gelişen algHata!
Yer işareti tanımlanmamış. türleri azot kazancı bakımından önemlidir.
Bu tür bölgelerde mavi-yeşil algler tarafından bağlanan atmosfer azotu 3
kg ha-1 yıl-1 düzeyindedir. Antartika'da yaygın olan Nostoc algal-
peatHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak tanımlanan organik toprak
nitelikli bir oluşumun temel bileşenidir. Mavi-yeşil alglerin fotosentetik
canlılar olması azot fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bakımından güneş ışıma şiddeti, diğer bir deyimle fotosentezHata! Yer
işareti tanımlanmamış. koşullarına bağlı olmalarına neden olmaktadır.
Kış koşullarında sıcaklık ve fotosentez koşulları yeterli olmadığından
azot fiksasyonu çok önemsiz düzeyde gerçekleşmektedir. Bahar aylarında
oluşan fiksasyonun 8 kg ha-1 ay-1 düzeyine ulaştığı belirlenmiştir. Çizelge
12.2 a. ve 12.2.b’de saf kültürlerde azot fikse eden heterosist içeren ve
içermeyen türlere örnekler verilmişitir.
Çizelge 12.2. a. Heterosist içeren azot fikse edici mavi yeşil algler
360
Anabaena amibqua Anabaenopsis circularis
Anabaenopsis sp.
Nostoc muscorum
Anabeana azollae Calothrix brevissima Nostoc punctiforme
Anabaena variabilis Anabaena humicola Scytonema arcangelii
Anabaena fertilissima Stigonema dendroideum Tolypothrix tenuis
Çizelge 12.2. b. Heterosist içermeyen azot fikse edici mavi-yeşil algler
Gleocapsa 795 Phormidium sp. Plectonema sp.
Gloecapsa 6501 Plectonema boryanum Plectonema 6402
Oscillatoria 6412 Rhaphidiopsis indica Trichodesmium
Şekil 12.1. Mavi-yeşil alglerden Anabaena azollae
361
Şekil 12.2. Anabaena ile simbiyozHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturabilen
Azolla bitkisi (akvatik eğrelti)
12.4. Simbiyotik Azot Fiksasyonu
Simbiyotik yol ile azot fikse eden organizmaları iki büyük grupta
toplayabiliriz. Bunlardan birincisini baklagil bitkileri ile simbiyozHata!
Yer işareti tanımlanmamış. oluşturan RhizobiumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bakterileri, ikinci grubunu ise baklagil dışındaki ağaç
türünden yüksek bitkiler ile simbiyoz oluşturan aktinomisetler
oluşturmaktadır.
12.4.1. RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.-baklagil
simbiyozu
Baklagil bitkilerinin yetiştirilmesi, dünya tarım sisteminin sürekli
ve çok önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Baklagil
(LeguminosaeaHata! Yer işareti tanımlanmamış.) familyasının türleri
çok yaygın olup, kültüre alınmış 200 civarında türü bulunmaktadır.
Yalnızca insan besini olarak değil, hayvan yemi, kereste, dokuma ve
diğer çeşitli ürünleri veren bitkileri içerirler. Toprakta yeşil gübre olarak
kullanılırlar. Bilindiği gibi azot ve su, tarımsal ürünü en çok kısıtlayan iki
ana faktördür. Bu familyadaki bitki türleri, köklerini enfekte ederek
yerleşen ve oluşturduğu kök yumruları (nodülHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) içinde azot fiksasyonuHata! Yer işareti
tanımlanmamış. yapan RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bakterileri ile mükemmel bir simbiyozHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluştururlar. Bir baklagil bitkisi bu yol ile çoğunluk bir
hektar toprağa 200-300 kg bitkiye yarayışlı azot sağlar. Bazen bu miktar
çok daha fazla olabilir. Ancak bu işlev toprak azotça doğal olarak fakir ve
simbiyozu gerçekleştirecek üyeler ortamda birlikte bulunabiliyorlar ise
gerçekleşir. Bu bitkiler ile Rhizobium bakterilerinin simbiyozu, toprak-
362
bitki sistemine biyolojik azot girdisi mekanizmasının en önemli şeklidir.
Baklagillerin nodülasyonu çok sık görülen bir olay olmakla birlikte, bazı
türler Rhizobium tarafından enfekte edilemez. Gözlemler Papilionidae
ve Mimosoidae, familyalarının % 90’ının, Cesalpinoideae familyasının
ise ancak % 30’unun nodül oluşturabildiğini göstermektedir. Bu durum
bu familya bitkileri içinde azot fiksasyonunun sıklıkla olduğunu, fakat
bitkinin beslenmesinde zorunlu olmadığını göstermektedir. Gerçekte
baklagiller azot gereksinimlerini iki yoldan sağlamaktadır;
1. Toprak azotunun özümlemesi. Nitratların absorpsiyonu kökler yolu
ile olur. Bu nitratlar, bitkideki nitratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. redüktaz enzimi ile indirgenir ve amonyağa
dönüştürülür. Bu enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. çoğunluk
ile yapraklarda bulunur. Amonyak daha sonra amino asit ve
proteinlerin yapısına girer. Bütün baklagiller bu enzime sahiptir.
2. Atmosfer azotunun fiksasyonu. Atmosfer azotu toprak havasından
nodüllere geçer ve burada nitrogenazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. enzimi tarafından redükteHata! Yer işareti
tanımlanmamış. edilerek amonyağa çevrilir. Bu amonyakHata! Yer
işareti tanımlanmamış. daha sonra amino asit ve proteinleri
oluşturmak üzere bitki içindeki madde dönüşümlerine katılır.
Baklagillerin yalnızca kırmızı renkli etken nodülHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşturanları bu fiksasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. işlemini yapabilir. Baklagil bitkilerinin çoğunda her
iki mekanizma da geçerlidir. Biyolojik azot fiksasyonuHata! Yer
işareti tanımlanmamış. yolu ile toprağa giren azot miktarını
arttırmak, hem ekonomik hem de ekolojik bakımdan büyük öneme
sahiptir. Şayet bitkiler nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
dinitrojenHata! Yer işareti tanımlanmamış. (N2) gibi iki azot
kaynağına sahipse, öncelikle nitrat kullanıldığından azot fiksasyon
oranı düşer. Fasülye (Phaseolus vulgaris) ve yer fıstığı (Arachis
hypogea) gibi bazı baklagiller nitrat gübrelemesine olumlu tepki
gösterip ürün miktarı artarken, diğer bir grup, örneğin soya fasülyesi
(Glycine max) ve yonca (Medicago sativa), nitratlı gübrelemeye tepki
vermezler.
RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakterisi, sporHata!
Yer işareti tanımlanmamış. oluşturmayan bir türdür. Kültür arazisinde
genellikle bulunmakla birlikte, topraktaki yaşam gücü-özellikle
363
mikrobiyal aşı olarak verilenler- çok fazla bilinemez. Baklagil-
nodülHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakterisi işbirliğinin uygun ve
sağlıklı gerçekleşmesi simbiyotik azot fiksasyonuHata! Yer işareti
tanımlanmamış. çalışmalarında en önemli konudur. Bu sistemde
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. havadan bağlamış olduğu
azotu bitki kullanımına verirken, kendisi de bitkiden karbonhidrat ve
diğer bazı gelişim faktörlerini sağlamaktadır. Simbiyotik sistem yolu ile
dünya azot kazanımının 80 milyon ton olduğu, bunun 35 milyon tonunun
yemeklik baklagiller ve 45 milyon tonunun çayır, mera ve orman
sistemindeki baklagiller ile sağlandığı hesaplanmaktadır. Buna rağmen
simbiyotik sistemin her zaman sağlıklı işlediği ve gerekli azot kazancını
sağladığı söylenemez. Bunun başlıca iki nedeni olduğu söylenebilir.
1. Topraklarda yaygınlık gösteren ve azot fikse etme güçleri iyi olan
bakterilerin sayısal dağılımı yeterli olmayabilir, diğer bir deyimle
yaygın populasyonların büyük kısmı azot fikse etme bakımından
etkisiz olabilir.
2. Genellikle yeni kültüre alınan bir alanda veya ilk kez yeni bir baklagil
çeşidi ekilen alanlarda bitki türünü enfekte etme veya simbiyotik azot
fiksasyonunu gerçekleştirecek uyumlu bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. türü bulunmayabilir. Her iki durumda da baklagil
bitkilerinin atmosfer azotundan yeterince yararlanabilmeleri mümkün
olmayacaktır. Baklagil bitkilerinde- tarım alanlarında- gelişmenin ve
biyolojik azot fiksasyonunun garanti altına alınabilmesi için, doğal
ortamlardan izole edilmiş bakteri soylarının mikrobiyal aşı olarak
üretilmesi ve tohum aşılaması yolu ile toprağa verilmesi
gerekmektedir.
Doğal toprak, nodülHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bakterileri için uygun bir ortam olmakla birlikte, tarla toprakları
yetiştirilen baklagil türü ile uyumlu olmayan ve azot fiksasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. yetenekleri zayıf bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. soyları içermektedir. Bitki kök bölgesi (rizosferHata!
Yer işareti tanımlanmamış.) bitki köklerinin salgıları nedeni ile
RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve diğer bakteri türlerinin
normal topraktan daha fazla bulunduğu bir toprak kısmıdır. Özellikle
baklagil ve nodül bakterisi arasındaki özel etkileşimler nedeni ile baklagil
rizosferi normal topraktan çok daha büyük sayılarda Rhizobium
populasyonu içerir.
364
Simbiyotik sistem yolu ile fikse edilen azot miktarı, baklagil türü
ile ilgilidir. İnsan beslenmesinde kullanılan daneli baklagiller daha az
azot bağladıkları gibi azotun büyük kısmı ürünle birlikte kaldırılır. Buna
karşılık çayır baklagilleri hem kök salgıları, hem de organik kalıntıları ile
ortama daha fazla azot bırakırken fiksasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. güçlerinin de daha fazla oldukları dikkati çekmektedir
(Çizelge 12.3).
Çizelge 12.3. Çeşitli baklagil bitkilerinin azot fiksasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. düzeyleri
Baklagil bitkileri kg ha-1 yıl-1
Bezelye 52-77
Fasülye 97
Soya fasülyesi 64-121
Fiğ 100-170
Yonca 150-400
12.4.2. Nodül oluşum mekanizması
Baklagil bitkilerinde nodülHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşumu, bitki ile RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bakterileri arasında karşılıklı etkileşimler sonucu gerçekleşir. Bakterilerin
belirli türleri, sınırlı bitki türleri ile kökler üzerinde azot fikse etme
yeteneğinde olan veya olmayan nodüller oluştururlar. Diğer bir deyimle
belirli bir grup baklagil bitkisini enfekte eden yalnız bir tür bakteriHata!
Yer işareti tanımlanmamış. vardır. Bakteriyi kabul eden bu
"konukçuHata! Yer işareti tanımlanmamış." bitkiler, çapraz
inokülasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. grupları altında
toplanmıştır. Bir çapraz-inokülasyon grubu, belirli bir bitki grubunun
herhangi birinin nodüllerinden izole edilmiş bakteri ile etkileştirildiğinde
aktif nodül oluşturan baklagil türünü belirtir. Rhizobium bakterileri, bitki
kök sistemindeki nodülleri üç kademede oluştururlar;
1. Enfeksiyon öncesi dönem: Bu dönemde bitki ile bakteriHata! Yer
işareti tanımlanmamış. arasında bazı interaksiyonlar gerçekleşir.
Önceki bitki kökünden triptofan maddesi salgılanır bu madde
rizosferde bakteri çoğalmasını uyarırken bakteriler de indol
asetikHata! Yer işareti tanımlanmamış. asitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (IAAHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
365
oluştururlar. Bu bir kök gelişim hormonu olup bitki kökünün hızlı
gelişmesini ve aynı zamanda kılcal köklerin özel bir şekil almasına
neden olur. Daha sonra bakteri tarafından kök hücrelerini esnek
duruma getiren poligalakturonazHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(PG) enzimi salgılanır. Her iki metabolit kök hücrelerini bakterinin
girebileceği esnek bir yapıya çevirir.
2. Enfeksiyon şeridinin oluşması: Bakterinin kök hücrelerine girmesi
ile birlikte kılcal köklerde korteksHata! Yer işareti tanımlanmamış.
hücrelerine ulaşan bir borucuk oluşur. Buna enfeksiyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. şeridi veya iplikçiği adı verilmektedir. Bu
oluşumun görevi kök meristem hücrelerindeki bakterileri korteks
hücrelere taşımaktır. Bu sırada bakteriler hızla çoğalır ve aynı
zamanda konukçuHata! Yer işareti tanımlanmamış. bitki hücreleri
de çoğalmaya devam ederek nodülHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşumunu başlatırlar ( Şekil 12.3).
3. Nodül Oluşumu: Enfeksiyon şeridi, korteksHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bölgesinde tetraploid (genel kromozom sayısının iki
kat fazla olduğu hücre) hücreye ulaşır. Bu ve etrafındaki komşu
hücreler hızlı bir bölünme ile çoğalır ve kök yapısı şekil değiştirir.
Enfeksiyon şeridinin yarılması ile bakteriler hücre sitoplazması içinde
dağılırlar. Çoğalma olayından sonra bakteriler karakteristik çubuk
veya kısa çubuk şekillerini kaybederek iri yapılı X,Y veya düzensiz
pleomorfik nitelik kazanırlar. RhizobiumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bakterilerinin bu formuna bakteroidHata! Yer işareti
tanımlanmamış. adı verilir. Bakteroidler nodülHata! Yer işareti
tanımlanmamış. içinde bölünmeye uğramazlar, yapay besin
ortamlarında geliştirilememişlerdir. Azot fiksasyonu yalnızca
bakteroid formlarda gerçekleşir (Şekil 12.4, 12.5 ve 12.6).
Baklagil bitkisinin kökleri üzerindeki büyük ve ana kök kısmına
yakın kısımlarda oluşan nodülller çoğunlukla azot fiksasyonuHata! Yer
işareti tanımlanmamış. bakımından etkin bir bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. soyunun varlığını gösterir. Aksine olarak küçük, beyaz
renkli nodülHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşumu fiksasyonHata!
Yer işareti tanımlanmamış. yeteneği zayıf veya etkisiz bakterilerin
nodül oluşturduğunu tanımlar. Çizelge 12.4’de nodül oluşumu ile azot
fiksasyonu arasındaki pratik ilişkiler tanımlanmıştır.
366
367
Şekil 12.3.Yem bezelyesi nodülünde enfeksiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
şeridi (x 17500)
Şekil 12.4. Bakteri ve bakteroid formları arasında farklılıklar
Çizelge 12.4 Etkili ve etkisiz nodülasyonun özellikleri
Nodül özellikleri Etkili nodüller Etkisiz nodüller
Büyüklük Büyük Küçük
Renk Pembe Renksiz
Sayı Az Çok
N fiksasyonu Etkili Etkisiz
Bakteroid Var Yok
Azot fiksasyonu yapabilen etkili nodüllerin rengi baklagillere has
olan ve demir içeren bir hemoglobinHata! Yer işareti tanımlanmamış.
maddesinden kaynaklanmaktadır. Buna leghemoglobinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. adı verilmektedir. Nodüllerin sayısı ve büyüklüğü, etkili
olma ve aktif olarak azot fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış.
yapabilme bakımından önemlidir. Oluşan nodüller içindeki bakteroidler,
368
azot fiksasyonunda çalışan nitrogenazHata! Yer işareti tanımlanmamış.
enzimi üretirler. Bu enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. atmosfer
azotunun biyolojik indirgenmesini katalizler.
Şekil 12.5 Vicia faba hücreleri içindeki R.leguminosarum bakteroidleri (x 11 000)
369
Şekil 12.6. Soya fasülyesi nodülünde enfekte olmuş doku
N2 +8H++8e- - enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış.2NH3+H2 (1)
N2 +6H++6e- - enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış.2NH3 (2)
H++2e- H2 (3)
Optimum koşullar altında indirgenen her bir molekül azot için bir
molekül hidrojen serbest bırakılır. Bu enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. azot ve hidrojen dışındaki bazı diğer substratları da
etkileme gücündedir. Örneğin asetilen’in etilen gazına indirgenmesi yine
nitrogenazHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesi ile gerçekleşir.
C2H2+2H++2 e- - nitrogenazHata! Yer işareti tanımlanmamış.C2H4
(asetilen) (etilen)
Bu nedenle belirli bir süre içinde indirgenen asetilen miktarı,
nitrogenazHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesinin veya diğer
deyimle azot fiksasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. yeteneğinin
ölçüsü olarak kullanılabilir. Bu yöntem ARAHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (asetilen redüksiyon aktivitesi) olarak
tanımlanmaktadır. Ancak bu ölçüt nitrogenaz yolu ile azotun redüksiyon
aktivitesinin çok kesin bir ölçütü değildir.
12.4.3. RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakterilerinin
enfeksiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve etken olma gücü
Enfeksiyon gücü, bir RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
türünün, konukçuHata! Yer işareti tanımlanmamış. bitkide nodülHata!
Yer işareti tanımlanmamış. oluşturma yeteneğidir. Etken olması ise o
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. soyunun azot saptama
yeteneğidir. Bu genetik bir özelliktir. Şayet etkili bir Rhizobium
soyundan DNAHata! Yer işareti tanımlanmamış. izolasyonu
yapıldıktan sonra etkisiz bir bakteriye transfer edilirse azot
fiksasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. yeteneği kazanmaktadır.
Bunun dışında bazı etkenler örneğin ortamın iz element statüsü azot
fiksasyonunda önemli rol oynayabilmektedir. Azot fiksasyonunda önemli
370
etkisi olduğu bilinen iz elementlerden birisi molibden olup, yetersizliği
durumunda fiksasyon kapasitesi azalmaktadır. Azot fiksasyon yeteneği,
bitki kök hücreleri içinde değişime uğrayıp bakteroid şeklini alan
bakteriler ile ilişkilidir. Bakteroidin özel şekli yalnızca etkili azot
fiksasyon mekanizmasına sahip olan nodüllerde gözlenmektedir (Şekil
12.7 ).
Şekil 12.7. Çeşitli nodülHata! Yer işareti tanımlanmamış. tipleri
371
Şekil 12.8. R.leguminosarum ile aşılama sonucu baklagil bitkisinin tepkisi.
akteri içermeyen kontrol ile aşılı bitkiler arasındaki gelişim farkı belirgin
şekilde görülmekte
12.4.4. Çapraz aşılama (Cross-inoculation) grupları
Herhangi bir baklagil bitkisinin etken bir nodülünden izole edilen
bir RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. türünün, izole edildiği
baklagil bitkisinden başka çeşitlerde de nodülHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşturabilme yeteneğine çapraz aşılamaHata! Yer
işareti tanımlanmamış. denmektedir.
Çapraz aşılama grubuna dahil olan herhangi bir bitkinin
nodülünden alınan bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile grubun
diğer üyeleri aşılandığı zaman nodülHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşumu gözlenir ve azot fiksasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
yeteneğinde çok büyük bir değişim çoğunluk gözlenmez. Yaklaşık olarak
22 çapraz aşılama grubu bilinmektedir. Bu bitki gruplarını enfekte eden
bakteri grupları ise yalnızca 6 adettir.Çapraz aşılama grupları Çizelge
12.5'de görülmektedir.
Çizelge.12.5 Baklagil-RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. simbiyozunda
tanımlanan çapraz aşılama grupları
Çapraz aşılama RhizobiumHata! Yer
işareti tanımlanmamış.
türü
Konukçu bitki türü
Yonca grubu R.meliloti
R.meliloti
Medicago (yonca)
Melilotus (Taş yoncası)
Tırfıl grubu R.trifolii Trifolium (tırfıl)
Bezelye grubu R.leguminosarum
R.leguminosarum
R.leguminosarum
R.leguminosarum
Pisum (Bezelye)
Vicia (fiğ)
Lathyrus(tatlı bezelye)
Lens (mercimek)
Fasulye grubu R.phaseoli Phaseolus(fasulye)
372
Acı bakla grubu R.lupini
R.lupini
Lupinus (acı bakla)
Ornitophus (seradella)
Soya fasulyesi ve sığır
bezelyesi grubu
R.japonicum
R.japonicum
R.japonicum
R.japonicum
R.japonicum
R.japonicum
R.japonicum
Glycine (Soya fasulyesi)
Vigna (sığır bezelyesi)
Lespedeza (üçgül)
Crotalaria (krotalarya)
Pueraria (kudzu)
Arachis (yer fıstığı)
Phaseolus (lima fasulyesi)
Baklagil-RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. simbiyozu yolu ile
azot fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış. modern tarımda en
önemli biyolojik yöntemi oluşturmaktadır. Baklagillerin bu ortaklık yolu
ile önemli düzeyde azot bağladığı belirlenmiştir (Çizelge 12.6). Tarım
topraklarından her yıl önemli düzeylerde azot kaybı olmaktadır. Bu
nedenle tarım tarihinin geçmişinde olduğu gibi günümüzde de toprağa
azot kazandırmak en önemli sorunlardan birini oluşturmaktadır. Çizelge
12.7’de Amerika Birleşik Devletlerinde 1936 ve 1950 yıllarının azot
kazanım ve kayıplarının düzeyinin saptanması için yapılan araştırmanın
sonuçları verilmiştir.
Çizelge 12.6. Bazı baklagil bitkilerinin azot bağlama yetenekleri
Baklagil bitkisi Ortalama azot fiksasyonuHata! Yer
işareti tanımlanmamış. (kg da-1 yıl-1)
Yonca 15-40
Tırfıl 9-20
Bezelye 8-16
Soya fasulyesi 6-12
Sığır fasulyesi 6-13
Fiğ 10-17
Çizelge 12.7. 1936 ve 1950 yıllarında ABD tarım topraklarının azot kazanımı ve
kayıpları
Azot kazanımı 1936 (kg ha-1 yıl-1) 1950 (kg ha-1 yıl-1)
Yağmur ve sulama suyu 5.26 5.26
Tohumlar ile 1.12 1.12
Ticari gübre ile 1.90 7.50
Çiftlik gübresi ile 5.82 6.38
Asimbiyotik N fiksasyonu 6.72 6.72
Simbiyotik N fiksasyonu 10.30 13.10
373
Toplam kazanım 31.12 40.08
Azot Kaybı
Ürün hasadı 28.10 36.60
Erozyon 27.10 26.99
Yıkanma 25.76 25.76
Toplam kayıp 80.97 88.81
Azot açığı 49.85 48.73
Yukarıdaki çizelge göstermektedir ki, topraktan kaldırılan veya
kaybolan azot açığı, çeşitli yöntemlerle, mutlak surette toprağa
kazandırılması gerekmektedir. Toprağa azot kazandırma, Çizelge 12.7’de
görüldüğü gibi yapay gübreler, çiftlik gübreleri, simbiyotik ve simbiyotik
olmayan yolla yapılabilmektedir.
12.4.5. Simbiyotik N fiksasyonunu ekileyen çeşitli nedenler
Doğal koşullar altında, toprak pH’sı simbiyotik azot tesbitini
etkileyen en önemli nedenlerden birisidir. Simbiyotik sistemlerin çoğu
optimalHata! Yer işareti tanımlanmamış. işlevleri için oldukça yüksek
pH derecelerine gerek duyarlar. Fakat bazı topraklar özellikle hümid
bölge toprakları, optimal azot tesbiti için gerekli olan pH’dan daha düşük
pH dereceleri gösterirler. Bu sebeple bu tip topraklarda, azot eksikliği
dolayısıyla baklagil bitkilerinin zayıf gelişmesi sık görülen bir olaydır.
Asit topraklarda pH'nın baklagil bitkileri üzerine olan zararı
doğrudan veya dolaylı olabilir. Dolaylı etkisinde Mn, Fe, Al gibi mikro
elementlerin fazla miktarda oluşu veya P, Mo veya Ca’un azalması
normal bitki gelişmesini etkiler. Birinci gruptaki elementler asit
topraklarda, nötral veya alkali topraklardan çok daha fazla suda eriyebilir
haldedir. Diğer taraftan P, Mo ve Ca miktarı asit şartlar altında
azalmışlardır.
Bu faktörlerden her biri baklagillerin büyümesini etkileyebilir.
1. Azot tesbiti işlemini etkilemeksizin bitki büyümesini etkiler,
2. Simbiyotik sistemin bazı kısımlarını etkiler.
374
Düşük pH derecelerinin simbiyotik azot bağlanmasını etkileyip
etkilemediği azot bileşikleri verilerek anlaşılabilinir. Azot bileşikleri
verildiği zaman bitki normal olarak büyüyebiliyorsa toprak asitliği,
simbiyotik azot tesbitini inhibeHata! Yer işareti tanımlanmamış.
etmektedir.
Çeşitli baklagillerin tarla koşullarında azot tesbiti, çevre
koşullarının azot fiksasyonunu etkileme derecesinin kontrolü amacıyla
değişik pH istekleri olduğu bilinen 8 baklagil bitkisi, tarla koşullarında
denenmiştir. Bu tarlaların pH'ları ortalama olarak 4.8 ile 7.0 arasında
değişmektedir. Çeşitli miktarlarda CaCO3 verilen bu tarlalara 35 seneden
daha fazla bir süredir CaCO3 uygulanmadığı belirtilmektedir. İstenilen
düzeyde pH derecelerini elde edebilmek için bu işlem periyodik olarak
tekrarlanmıştır. Süperfosfat, potasyum sülfatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve magnezyum sülfat esas gübreleme olarak orta
derecede verilmiş, RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
suşlarıyla toprak veya tohum aşılaması yapılmamıştır. Fakat daha önceki
yıllarda burada çeşitli baklagil bitkileri yetiştirilmediği bilinmektedir.
Denemeden anlaşıldığına göre şerbetci otu yoncası en yüksek pH
derecesine gereksinim göstermektedir. 6 veya daha düşük pH
derecelerinde azot tesbitinin olmaması dolayısıyla, yetişme
görülmemiştir. Nodüllü bitkilerin elde edilmesi için pH’nın 6.5-7.0
arasında olması gerekmektedir. Gerçekten Hollandalı çiftçiler kumlu ve
peat’lı topraklarda bu bitkiyi yetiştirememektedirler. Zira bu toprakların
pH'sı 6.4’den düşüktür. CaCO3 miktarı yüksek olan killi topraklarda azot
tesbiti gayet iyi olmakta ve yüksek verim elde edilmektedir. Adi yoncada
da pH ile ilgili verim eğrisi siyah yoncaya benzemektedir. Fakat bu bitki
biraz daha düşük pH derecelerinde yetişebilmektedir. Bezelye bitkisinde
optimalHata! Yer işareti tanımlanmamış. azot tesbiti pH 6
civarındadır. Fasulyede hiç bir pH düzeyinde nodulasyon görülmemiştir
ve verim eğrisi apsise paralel olarak gitmektedir. Saradella bitkisi, düşük
pH derecelerinde yetiştiği bilinen bir bitkidir. Bu çalışmada pH 4.9’da
azot tesbit ettiği ve oldukça yüksek ürün verdiği saptanmıştır.
Bu çalışmada kullanılan 3 değişik üçgül türünden en yüksek pH
isteği gösteren kırmızı üçgül'dür. Optimal azot tesbiti pH 6.5’da
görülmektedir.Çayır üçgülünde de optimalHata! Yer işareti
tanımlanmamış. verim, biraz daha düşük bir pH derecesinde elde
edilmekte ve çayır üçgülünde azot fiksasyonuHata! Yer işareti
375
tanımlanmamış. pH 5.5’da gayet iyi gelişmekte, hatta pH 5’de bile
azot tesbit edilmekte ve orta derecede verim almak mümkün olmaktadır.
12.4.6. Değişik pH derecelerinde alınan mahsul üzerine
NH4NO3 ın etkisi
Asit topraklarda birçok baklagil bitkisinin zayıf gelişmesinin bitki
gelişmesine zarar vermesinden mi, yoksa simbiyotik azot bağlanmasının
bazı fazlarını inhibeHata! Yer işareti tanımlanmamış. etmesinden mi
ileri geldiğini anlayabilmek için yonca, şerbetçi otu yoncası ile tarla
denemeleri yapılmıştır. Bu bitkiler daha evvelki tarla denemesindeki, pH
değerlerinde yapılmış ve parsellere hektara 40, 80 ve 160 kg N hesabıyla
NH4NO3 verilmiştir.
Bu deneme, bitkilerin, azot bileşikleri bulunması ve bulunmaması
halinde pH isteklerinin farklı olduğunu göstermektedir. Özellikle yonca
ve şerbetçi otu yoncasında bariz bir şekilde görülmüştür. Bu bitkiler azot
bileşikleri verilmediği zaman simbiyotik azot bağlanması için 6.5-7.0
arasında bir pH derecesine ihtiyaç gösterdikleri halde, azot bileşiklerinin
bulunması halinde pH 5.5’a kadar düşük olan değerlerde
yetişebilmektedirler.
Genel olarak baklagil bitkilerinin simbiyotik azot bağlaması için,
bitkinin yetiştiği pH derecesinden daha yüksek pH derecelerine ihtiyaç
olduğu söylenmiştir.
12.4.7.Saksı denemesinde RhizobiumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. suşlarıyla aşılamanın ve azot bileşikleri ilave
etmenin baklagillere etkisi
Daha önce baklagil yetiştirilmeyen yerlerde yapılan tarla
denemelerinde, asit topraklarda gayet zayıf bir gelişmenin oluşu dikkati
çekmiştir. Bu durum hafif azot ve nötr topraklarda yetişen veya asit
topraklara azot bileşikleri verildiği zaman yetişen bitkilerle zıt bir
görünüm göstermektedir. Bu durum etkili suşların bulunmayışı ihtimalini
ortaya koymuş ve bu nedenle ilgili RhizobiumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. suşlarıyla aşılama yapılarak ve NH4NO3 verilerek saksı
denemeleri yapılmıştır.
Asit topraklarda nodozite yapabilme toleransları farklı olan
şerbetçi otu yoncası ve saradella ile de saksı denemeleri yapılmıştır. Bu
376
deneme için kullanılan toprakların pH dereceleri 4 ile 7 arasında
değişmektedir. pH 4’deki topraklar, aynı bölgede senelerce (NH4)2SO4
verilerek pH’sı kendiliğinden düşmüş olan bir topraktır.
Saradella bitkisi, atmosforik azotu pH 4 dışındaki derecelerde
tesbit edebilmiş, fakat bu pH derecesinde nodülHata! Yer işareti
tanımlanmamış. teşekkül etmemiştir. NH4NO3 ilave edildiği zaman ise,
normal bir verim elde edilmiştir. Bu durum simbiyotik sistem için daha
yüksek pH derecesine ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
pH'nın yükselmesiyle daha fazla ürün elde edilmektedir. Fakat bu
durum hem azot bileşiklerinin bulunuşu hem de bulunmaması halinde
mevcuttur. Bu durum simbiyotik azot bağlanmasından çok, bitkinin bu
pH derecelerine göstermiş olduğu tepkiden ileri gelmektedir.
İnokülasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. (R.lupini ile) saradella
bitkisinin büyümesine etki etmemiştir. Şerbetçi otu yoncası düşük pH
derecelerine karşı saradella bitkisinden çok daha duyarlıdır. Bu durum
bilhassa azot bileşikleri verilmediği zaman doğrudur ve pratik olarak pH
6’nın üstüne çıkılmadıkça ürün alınamamaktadır. NH4NO3 verildiği
zaman pH’4.6 derecede bile orta düzeyde bir ürün elde etmek mümkün
olmaktadır. Bu durum simbiyotik azot tesbiti için ortalama olarak 2 pH
ünitesi kadar bir yükselmenin gerekli olduğunu ortaya koymaktadır. Elde
edilen bu sonuç tarla denemesinden elde edilen sonuçlarla uygunluk
göstermektedir.
Tarla ve saksı denemelerinden elde edilen sonuçlar açıkça
göstermektedir ki, simbiyotik azot tesbiti için bitkinin toleransından daha
yüksek pH derecelerine gereksinim vardır. Ortamın pH’sı kritik bir pH
seviyesinin altına düştüğü zaman -ki bu düzeyde az çok bitki türü ile
ilgilidir- bitkilerde azot eksikliği nedeniyle zayıf bir yetişme
görülmektedir. Oysa bu pH derecesinin daha altındaki pH larda bile
yeterli miktarda azot bileşikleri verilmesi halinde bitkilerden iyi bir ürün
elde etmek mümkün olmaktadır. Bu durum sadece kritik pH seviyesi 6.5
dan yüksek olan yonca ve şerbetçi otu yoncası bitkileri için değil, aynı
zamanda asit topraklarda çok iyi yetişebilen saradella bitkisi için de
aynıdır.
12.4.8. pH'nın topraktaki RhizobiumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bakterilerinin yetişmesi üzerine etkisi
377
Zayıf asit ve alkali reaksiyon gösteren verimli toprakların orta
düzeyde RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. türlerini içerdiği
bilinen bir olaydır. Bu bilhassa birbiriyle çapraz aşılama grupları
kapsayan bitkilerin ekimi yapıldığı zaman görülür. Bununla beraber daha
evvel o tür bitkinin ekimi yapılmayan sahalarda da havadan enfekte olan
bakteriler toprağa gelebilir ve yavaş bir şekilde gelişerek toprakta
saprofitHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak bulunabilirler.
Nitekim zayıf asit veya nötral reaksiyon gösteren yerlerde yapılan tarla
denemelerinde bu bölgelerde uzun bir süre üçgül yetiştirilmediği halde,
normal nodülasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. görülmüştür.
Böyle bir toprakta baklagil bitkilerinin ekilmesi halinde
RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakterilerinin sayısında
önemli bir artış görülür. Çünkü bitki köklerinden büyüme faktörleri
salgılanmaktadır. Çimlenmeden kısa bir süre sonra baklagil kökleri
enfeksiyona dirençlidir. Fakat 1-2 hafta sonra (bitki tipine, büyüme
derecesine bağlı) bitki kökleri Rhizobium hücresine karşı duyarlılık
kazanır. Oluşan enfeksiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. şeridi ile
hücre içine girer ve bunu takiben nodülHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşumu başlar.
Asit topraklarda yapılan tarla çalışmalarında ise üçgülde nodozite
oluşmamış veya kısmen çok zayıf nodoziteler görülmüştür. Bunun
nedeni;
1. Asit koşulların RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bakterilerinin gelişmesi için uygun olmayan bir ortam oluşturması ve
bu nedenle toprakta bulunmayışı olabilir,
2. pH koşullarının uygun olmaması ve kök salgılarının yeteri kadar
salgılanmaması nedeniyle bakterilerin rizosferde yeteri kadar
çoğalmaması olabilir,
3. Kök yüzey strüktürünün değişmesi nedeniyle bakterilerin köke nüfuz
edememesi olabilir.
Asit topraklarda yapılan denemelerden elde edilen sonuçların bu
tip topraklarda, nodülasyonun olmayışı veya çok zayıf olmasının
RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. sayısının azlığı yanında
üçgül bitkisinin rizosferinde bu bakterinin çoğalması için ortamın müsait
olmadığını göstermektedir.
378
Bakterilerin az oluş nedeni düşük pH ve üçgül kök salgılarının
yetersiz oluşudur. Fakat yalnız başına toprak pH’sının başlıca neden
oluşturmadığı söylenebilir.
RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. tür ve suşlarının
pH tolerans farkları
Çeşitli baklagil bitkilerinin simbiyotik azot bağlanması ile azot
temin edilmesi halinde, pH isteklerinin çok farklı olması şüphesiz ki
kısmen toprakta çoğalabilmesi ve yaşamlarını sürdürmek için
RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakterilerinin farklı
yeteneklere sahip olmasından ileri gelmektedir. Bu tip farklılıklar Fred ve
Davenport tarafından (Rhizobial türlerin aside duyarlılığı bakımından) şu
şekilde derecelendirilmiştir.
R.meliloti<R.leguminosarum<R.trifolii<R.japonicum<R.lupini
Bu sonuç Jansen'in besi yerinde ve kum kültüründe, Bryan ve Wilson'un
toprakta yapmış olduğu çalışmalarla da doğrulanmıştır.
13.
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak
MİKROBİYOLOJİK GÜBRELEME VE BAKLAGİL
TOHUMLARININ AŞILANMASI
379
Protein değeri yüksek olan gıda maddelerinin ve hayvansal
yemlerin üretilmesinde baklagil bitkilerine ve dolayısı ile simbiyotik azot
bağlanmasına büyük önem verilmektedir. Bu sebeple 19. yüzyılın
sonlarından beri, ekilen tohumların azot tesbit etme yeteneği yüksek olan
RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakterileri ile aşılanarak
ekilmesi ve bu yolla tesbit edilen azotun garanti altına alınması için
çalışmalar yapılmaktadır. Ekimden önce baklagil bitkileri tohumlarına o
bitkiye özgü, azot tesbit etme yeteneği yüksek olan nodozite
bakterilerinin verilmesi işlemine aşılamaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. denir. Bu işlem ilkel olarak yetiştirilecek baklagil
çeşidinin iyi geliştiği tarlalardan alınan toprağın yeni ekim yapılacak
alanlara serpilmesi yoluyla yapılabilir. Bu işlem çeşitli bitki parazitleri ve
yabani ot tohumlarının bir tarladan diğerine taşınmasına neden
olmaktadır. Diğer taraftan bir dekar alan için ortalama 400 kg toprağın
taşınması gerekmekte ve pahalıya mal olmaktadır. Günümüzde ise
aşılama işlemi çeşitli sera ve tarla denemeleri ile seçilmiş Rhizobium
suşlarının özel olarak üretilmesi ve ekimden önce tohumlara tatbik
edilmesi yoluyla yapılmaktadır.
Aşılama preperatlarının veya kültürlerin hazırlanmasında
kullanılacak RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakterilerinin
bazı özelliklere sahip olması gereklidir. Üzerinde durulan en önemli
özellik, suşların azot bağlama kapasiteleridir. Kullanılacak olan suşHata!
Yer işareti tanımlanmamış., üzerinde yaşadığı bitkide azot bağlayan
etkili nodoziteler oluşturmalıdır. Ancak azot tesbit etme yeteneği yüksek
olan şusların, ilave olarak diğer bazı özellikleri üzerinde de durulur.
Bunların başlıcaları toprakta doğal olarak bulunan suşlarla nodozite
oluşumu yönünden rekabete girişebilmeleri, tohum üzerinde, rizosferde
ve üzerinde yaşadığı bitkinin bulunmayışı halinde toprakta yaşamını
devam ettirebilmeleri gibi özelliklerdir. Bazı özel durumlarda ise yüksek
ve düşük ısı derecelerinde azot bağlama yetenekleri, pH ve pestisidlere
olan toleransları ve azot bileşiklerinden etkileniş durumları söz konusu
olur.
13.1. Aşılamanın Yararları
Tohum, etkili bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. suşları
ile aşılanarak ekilirse bitki köklerinde gelişmenin erken dönemlerinde
nodoziteler oluşur ve bitki toprakdaki azot eksikliğinden etkilenmeden
gelişimini tamamlayabilir. Nodoziteler aracılığı ile bitkiye sağlanan azot,
380
organik bileşikler halinde bitki metobolizmasına girmekte ve bitki bu
bileşiklerden kolaylıkla faydalanabilmektedir.
Aşılama ile daha fazla ve daha kaliteli ürün alınması mümkün
olur. Özellikle azot eksikliği görülen topraklarda bitki gelişmesini
önleyecek diğer besin maddelerinin yeterli düzeylerde bulunması halinde
aşılamanın etkisi belirli şekilde görülür. Genellikle orta verimlilikdeki bir
toprakta yetiştirilen baklagil bitkilerinde bu artışın % 15-25 arasında
olduğu saptanmıştır. Diğer taraftan aşılanan bitkilerin hem dane, hem de
yeşil aksamında proteinHata! Yer işareti tanımlanmamış. kapsamı
artar. Baklagil bitkilerinin tohumlarında azotlu bileşiklerin depo
edilmesinde simbiyotik azot tesbiti, anorganikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. formda verilen azottan daha etkilidir. Bu sebeple
bitkide etkili nodozitelerin oluşması ve yeterli bir azot bağlanması
halinde azotlu kimyasal gübrelerin verilmesinden daha iyi sonuçlar
alınması mümkündür.
Tohumların etkili suşlar ile aşılanması ile oluşacak nodoziteler
toprağın azot kapsamını arttırır veya toprağın azotca fakirleşmesini önler.
Bu nedenle baklagil bitkileri, uygulanan tarım sistemi içerisinde mutlaka
ekim nöbetine konulması gerekli bitkiler olarak düşünülür. Baklagil
bitkilerinin bağlamış olduğu azot miktarının önemli bir kısmı, bitkinin
hasat edilmesiyle topraktan kaldırılmış olur. Bununla beraber, bağlanan
azotun ortalama % 20 si, kök ve alt yapraklar vasıtasıyla toprakta kalır.
Bazı baklagil bitkilerinin yeşil gübre olarak toprağa gömülmeleri halinde
ise, saptanan azotun tümü ilave edilmiş olur. Toprak hem azot hem de
organik madde miktarı bakımından zenginleşir. Bu gibi bitki artıkları
karbon-azot oranı düşük olduğu için toprakta kolaylıkla ayrışır. Bitkilerin
kullanabilecekleri amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. formları oluşur. Ayrışma
esnasında topraktaki mikrobiyal faaliyetin artışı, toprak strüktürünün
gelişmesi bakımından da yararlıdır. Toprağın su tutma kapasitesi artar ve
toprak erozyonu önlenir.
13.2. Aşılamanın Gerekli Olduğu Durumlar
Genellikle yeni kültüre alınan veya ilk kez yeni bir baklagil çeşidi
(örneğin soya) ekilen alanlarda, ilgili RhizobiumHata! Yer işareti
381
tanımlanmamış. bakterileri bulunmaz. Bu durumda baklagil bitkilerinin
etkili suşlarla aşılanması, nodülHata! Yer işareti tanımlanmamış.
oluşumu anında nodülasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. oranını
etkileyecek bir rekabetin olmaması nedeniyle çok faydalı olur.
Bazı durumlarda ise toprakta doğal olarak bulunan
RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakterileri etkisiz olabilir.
Genellikle doğal olarak bulunan Rhizobium bakterilerinin ancak %
25'inin etkili olduğu kabul edilmektedir. Etkisiz suşlar bitkinin kök
sistemi üzerinde sarı-beyaz renkli, ufak, sayıca fazla ve dağınık
nodoziteler oluştururlar. Bu durumda etkili suşların tohuma aşılanması
yoluyla bitkiye verilmesi, simbiyotik sistemin daha iyi çalışması
yönünden gereklidir.
Aynı baklagil bitkisi bölgede uzun süre yetiştiriliyor ve köklerinde
etkili nodoziteler görülüyorsa aşılama yapılması gerekli değildir. Etkili
suşların meydana getirdikleri nodoziteler sayıca azdır ve ana kök
civarında büyük gruplar halinde lokalize olmuşlardır. Nodozitelerin orta
kısmında hemoglobinHata! Yer işareti tanımlanmamış. pigmentinin
düzeyine bağlı olarak pembe veya koyu pembe bir doku görülür. Bununla
beraber aşılama işleminin fazla masrafı gerektirmeyen ve zararlı olmayan
bir işlem olması nedeniyle kesin hüküm verilemiyen durumlarda
uygulanması yararlı olur.
13.2.1. Kültür çeşitleri
Aşılama işleminde kullanılan kültürleri agarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kültürü, sıvı kültür ve peatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kültür olarak 3'e ayırmak mümkündür.
1. Agar kültürleri ile verilen RhizobiumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bakterilerinin, tohum üzerinde yaşama süreleri çok uzun
değildir. Bu sebeple ancak yakın mesafelerde ve kısa süre içinde
kullanılmaları gerekir. Agar kültürlerinin elde edilmesi için Rhizobium
bakterileri, üremeleri için uygun olan agarlı eğik besiyerleri üzerinde saf
olarak üretilirler. İyi üremiş bir agarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
kültürü 10 ml’lik eğik besiyeri üzerinde 10x109 adet canlı Rhizobium
hücresi bulunabilir. Eğik besiyeri üzerinde üretilen bu bakteriler suyla
veya suya % 10 selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış., maltozHata!
Yer işareti tanımlanmamış. gibi karbon kaynaklarının ilavesiyle
hazırlanan bir karışımla süspansiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
382
haline getirilir. Bu süspansiyon ya doğrudan doğruya toprağa, veya
tohuma serpilerek aşılama yapılır.
2. Sıvı kültürler de ancak kısa sürede ve yakın mesafeler için
kullanılır. Üretilmesi istenilen nodozite bakterileri uygun bir sıvı
besiyerinde üretilir. Tohuma veya toprağa serpilerek aşılama yapılır. Bu
tür aşılama ile bir tohuma 20.000-140.000 canlı RhizobiumHata! Yer
işareti tanımlanmamış. hücresi vermek mümkün olmaktadır.
3. Peat kültürler ise, önceden sterilize edilmiş veya edilmemiş
peatHata! Yer işareti tanımlanmamış. (organik materyal) gibi taşıyıcı
metaryallerin sıvı bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. kültürleri
ile karıştırılmasıyla elde edilir. Peat kültürler diğer kültürlere göre daha
üstün özelliklere sahiptirler. Zira bu tip kültürlerde bakteri uzun süre
yaşayabilmekte ve tohum üzerinde daha uzun müddet canlı
kalabilmektedir. Asit karakterli gübrelerin etkisi, toprak pH’sının uygun
olmayışı ve tohum çimlenmesinin gecikmesinin söz konusu olduğu
durumlarda peat kültürlerin özellikle tercih edilmeleri gerekir.
13.2.2. Kültür hazırlanması
Peat kültürlerin hazırlanmasında kullanılan organik maddenin
özellikleri ve aşılamadan önce uygulanan işlemler, RhizobiumHata! Yer
işareti tanımlanmamış. bakterilerinin çoğalmasına ve yaşamını
sürdürmesine etki eder. Asit karakterli olan peatler kullanılmadan önce
öğütülmüş kireç ile (CaCO3) karıştırılarak nötralize edilmelidir.
Kullanılacak peatler ıslak ise % 10 nem içerinceye kadar kurutulmalı,
fakat bu sırada sıcaklık 100 °C’nin üstüne çıkmamalıdır. Kültür
hazırlamada kullanılacak olan peatlerin özellikleri ve bunlara ait değerler
çizelge 13.1’de verilmiştir.
Kurutulan peatler ezilir ve 0.074 mm’lik elekten geçirilerek
kullanılmaya hazır hale getirilir. Bazı ülkelerde peatler RhizobiumHata!
Yer işareti tanımlanmamış. bakterilerinin üremesi için daha uygun bir
ortam yaratmaktadır. Genellikle 125 °C’de 3 saat veya 121 °C’de 4
saatlik bir sterilizasyon yeterlidir. Avusturalya'da ise peatler 0.05 mm
kalınlıkta polietilen torbalara konulmakta ve 5.0x106 rads dozdaki gama
radyasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile sterilize edilmektedir.
383
Çizelge 13.1. Rhizobiumların çoğalmasına ve hayatını devam ettirmesine
uygun peatin özellikleri
Özellikler Sınır değerleri Ortalama
Organik madde % 75.4-28.8 64.3
Organik karbon % 42.1-16.4 36.1
Mineral madde % 16.0-10.0 12.1
Toplam tuz % 1.5-0.09 0.87
Cl- % 0.31-0.01 0.11
N % 2.30-0.89 1.83
K2O % 0.12-0.17
P2O5 % 0.22-0.09
CaCO3 % 0 0
Su tutma kapasitesi % 522-216 320
C:N oranı 15-17.5 16.7
pH 7.8-5.8 6.8
13.2.2.1. Sıvı kültürün hazırlanması
RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakterilerinin
üremeleri için hazırlanan sterilHata! Yer işareti tanımlanmamış. sıvı
besiyerlerine, tüplerdeki stok kültürlerden aşılama yapılır. Üremeyi
hızlandırmak için havalanması temin edilir. Çabuk üreyen gruba dahil
bakteriler 28 °C’de 3-5 günde ürerler ve sayıları 2.000x106 canlı hücre
ml-1 ye kadar ulaşabilir. Geç üreyen bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. grubunda ise bu rakam ancak 500x106 civarında
olmaktadır. Eğer kültürlerin hazırlanmasında steril peatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kullanılmıyorsa sıvı kültürün 1 ml’sinde en az 1x106
canlı hücre bulunmalıdır. Kültür hazırlama işleminde aynı gruba ait
birden fazla suşHata! Yer işareti tanımlanmamış. kullanılması
isteniyorsa suşlar ayrı ayrı sıvı besiyerlerinde üretilmeli ve peat ile
karıştırılırken birleştirilmelidir.
13.2.2.1.1. Karıştırmanın yapılması
Peat ile sıvı ortamda üreyen bakterilerin karıştırılmasında
mekanik bir karıştırıcı kullanılabilinir. Sıvı kültür peate kuru ağırlık
384
üzerinden % 55-67 oranında nem sağlıyacak miktarda verilmelidir. Bazı
ülkelerde ise şişelere veya polietilen torbalara konulan peatHata! Yer
işareti tanımlanmamış., % 55-60 oranında nemlendirilir ve bir şırınga
vasıtasıyla bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. kültürü aşılanarak
26 °C’de iki hafta üremeye bırakılır. Peat ile sıvı kültür doğrudan
doğruya karıştırılmış ise, hazırlanan kültürlerin 26 °C’de bir hafta
olgunlaşmaya bırakılması uygun olur. Bu süre içinde yaşayan hücre
sayısında 2-5 misli bir artış olabilir. Paketlemede genellikle 0.0375 mm
kalınlığında olan polietilen torbalar tercih edilmektedir. Bu takdirde hem
gerekli gaz değişimi mümkün olmakta, hem de nemin istenilen düzeyde
kalması sağlanabilmektedir. Peat kültürler olgunlaşma devresinden sonra
+4 °C’de saklanmalıdır. Steril peat ile hazırlanan normal bir kültürde
2x10 9-5x10 9 /g arasında canlı hücre bulunur.
13.2.2.1.2. Aşılanmış tohumun kireçle kaplanması (pellet)
Sıvı kültür, agarHata! Yer işareti tanımlanmamış. kültürü ve
peatHata! Yer işareti tanımlanmamış. kültürü ile aşılanmış olan
tohumlar asit toprağa veya asit karakterli gübrelerle birlikte nötr veya
alkali reaksiyonlu topraklara ekilirse, tohuma aşılanan bakteriler, asitliğin
toksikHata! Yer işareti tanımlanmamış. etkisinden zarar görürler. Keza
ekimin gecikmesi veya serpme suretiyle yapılması halinde de kuruma ve
güneşin ultraviyole ışınları tohumun üzerindeki bakterilerin ölümüne
sebep olurlar. Bu gibi durumlarda tohumların bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kültürü ile aşılandıktan sonra kireçten bir tabaka ile
kaplanması gereklidir. PelletHata! Yer işareti tanımlanmamış. ismi
verilen bu işlem aşılanmış tohumların üzerinde bulunan nodozite
bakterilerinin uzun süre hayatlarını devam ettirmelerini sağlar.
Pelletlemede ilk işlem yapıştırıcı çözeltinin hazırlanmasıdır.
Akasya zamkı bu amaçla kullanılan en iyi yapıştırıcıdır. Öğütülmüş ve
2.4 mm’lik elekten geçirilmiş 100 g zamk 230 ml taze içme suyunda
hızlıca karıştırılarak tamamen eritilir. Bu şekilde ortalama 280 ml
yapıştırıcı çözelti elde edilir. Eğer çözelti sıcak su ile hazırlanmış ise
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. kültürü ile karıştırmadan önce
soğutulmalıdır. Kullanılan zamk içinde koruyucu maddeler bulunmamalı
ve açık renkli olmalıdır. Hazırlanan çözelti bakteriyel üreme ve
parçalanma olmadan 36 saat içinde kullanılmalıdır.
385
Hazırlanan 280 ml yapıştırıcı çözelti içerisine 70 g peatHata! Yer
işareti tanımlanmamış. kültürü ilave edilerek tohumların üzerine
dökülür ve en az 5 dakika karıştırılarak tohumların üzerine iyice
bulaşması temin edilir. Bu çözelti küçük tohumlu baklagillerden 7 kg,
orta büyüklükdeki tohumlardan 14 kg, büyük tohumlulardan ise 28 kg
tohumu aşılamaya kafi gelir. Daha sonra öğütülmüş ve 0.048 mm’lik
elekden geriçilmiş 3-4 kg CaCO3 tohumların üzerlerine dökülerek 1-2
dakika hızlıca karıştırılır.
Tohum yüzeyinin kireç tabakası ile tamamıyla kaplanmış olması
ve çıplak tohum yüzeyinin görülmemiş olması, işlemin başarılı olarak
yapılmış olduğunu gösterir.
Kireçle kaplanmış tohumlar koşullar uygun ise, derhal nemli
tohum yatağına ekilmelidir. Ekim işleminin gecikmesi zorunlu ise
18 °C’de 2-3 hafta bekletilmesi sakıncalı değildir.
13.2.2.2. Peat kültürlerinin hazırlanması
Ülkemiz sterilHata! Yer işareti tanımlanmamış. peatHata! Yer
işareti tanımlanmamış. kültürü Ankara Toprak ve Gübre Araştırma
Enstitüsü Toprak Biyolojisi laboratuvarında ve özel bazı firmalarda
hazırlanmaktadır. Uygulanan yöntem aşağıda özetlenmiştir.
Çeşitli baklagil bitkilerinin kök nodozitelerinden izole edilen
suşlar, sera ve tarla denemelerinde kullanılarak en fazla azot sağlayan
suşlar seçilmektedir. Tüplerdeki eğik (Yeast extract mannitolHata! Yer
işareti tanımlanmamış. agarHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
besiyerleri üzerinde üretilen bu bakteriler stok kültür olarak
kullanılmaktadır. Stok kültürlerden bir öze dolusu alınarak 250 ml
kapasiteli erlenmayerler içerisindeki 100 ml sterilHata! Yer işareti
tanımlanmamış. besiyerine aşılanmaktadır. Devamlı çalkalanarak 2-4
gün süre ile üremeleri temin edilmektedir. Ağızları pamuk tıkaçla
kapatılmış iki litre kapasiteli cam balonlarda 1 litre (YMA) sıvı besiyeri
sterilize edilmekte ve hazırlanan kültür süspansiyonundan pipetle 10 ml
verilerek aşılanmaktadır.
Yeast extract mannitolHata! Yer işareti tanımlanmamış. agarHata! Yer
işareti tanımlanmamış. (YMA) besiyeri
386
MannitolHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
100 g
Dipotasyum fosfat (K2HPO4) 0.5 g
Magnezyum sülfatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (MgSO47H2O)
0.2 g
Sodyum klorür (NaCl) 0.1 g
Kalsiyum karbonat (CaCO3) 0.1 g
Yeast extract 0.1 g
Agar 15.0 g
Saf su 1 l
Aşılanan balonlar 26 °C’de 3-5 gün sürekli çalkalanmakta ve bu
şekilde yoğun bir üreme temin edilmektedir. Dolgu maddesi olarak
kullanılan nötr reaksiyonlu organik madde 121 °C’de 4 saat sterilize
edilerek kullanılmaktadır. Alkolle silinmiş leğenlerde sıvı kültür dolgu
maddesi ile % 60 nem sağlıyacak oranda karıştırılmaktadır. Polietilen
torbalara 0.5 ve 1.0 kg konularak paketlenmekte ve 26 °C’de bir hafta
çoğalmaya bırakılmaktadır. Hazırlanan kültürler 4°C’de saklanmaktadır.
Daha fazla miktarda bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. kültürü
üretimi için aynı koşulları daha zahmetsiz sağlayan fermentörler
kullanılmaktadır.
13.2.3. Plak sayım metodu
Hazırlanan kültürlerin bir gramında bulunan canlı
RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. sayısı saptanarak
standartlara uygun olup olmadığı kontrol edilir. Bu işlem petri veya plak
sayım metodu olarak isimlendirilir. Sayım işlemi yapılırken kullanılan
bütün gereçler sterilize edilir ve sterilHata! Yer işareti tanımlanmamış.
koşullar altında (aseptikHata! Yer işareti tanımlanmamış.) çalışılır.
Sayımı yapılacak olan kültürden bir g tartılarak, 99 ml steril tuzlu su (%
0.4 NaCl) ihtiva eden bir şişeye konulur ve el ile 50 defa kuvvetle
çalkalanır. Daha sonra 90 ve 99 ml tuzlu su ihtiva eden şişelerin birinden
diğerine, 10 veya 1 ml aktarılarak her seferinde 10 veya 100 defa
seyreltilir. Bu şekilde kültürün 106.107.108 düzeylerinde seyreltmeleri
elde edilir. Bu şişelerden 3 veya 6 petri kutusuna pipetle 1 ml konularak
üzerlerine 50 °C, 15 ml (YMAHata! Yer işareti tanımlanmamış.)
besiyeri ilave edilir. Petriler soğuyuncaya kadar el ile hafifce sağa sola
çevrilerek, bakterilerin besiyeri içinde iyice karışmaları temin edilir.
Petriler besiyeri donduktan sonra 28 °C’de çalışan inkübatörde 6-10 gün
387
koloniHata! Yer işareti tanımlanmamış. teşekkülü için bırakılır. 30-300
arasında koloni sayısı veren plaklar seçilerek koloni sayıları saptanır.
Koloni sayıları sulandırma faktörü ile çarpılarak 1 g kültürde yaşayan
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. sayısı belirlenir. Plakların
sayımında aşağıdaki kurallar göz önüne alınmalıdır.
a. Sayımda 30-300 koloniHata! Yer işareti tanımlanmamış. veren
plaklar seçilir ve bunların koloni sayılarından elde edilen sonuçların
ortalamaları, örneğin gramındaki bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sayısı olarak belirtilir.
b. Ekim sırasında bulaşma olmuş ve plakların yarısından fazlasında
yayılma görülmüşse bu plaklar sayımda ortalamaya katılmaz.
c. Eğer plaklarda görülen bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
yayılması, plakların yarıdan fazla yüzeyini kaplamıyorsa, plağın
yarısındaki koloniler sayılarak bütün plakta var olan koloniHata! Yer
işareti tanımlanmamış. sayısı hesaplanır.
d. Eğer ekim yapılmış plakların hiçbirinde 30-300 arasında koloniHata!
Yer işareti tanımlanmamış. yoksa ve bütün plaklardaki koloni
sayıları 300’den fazla ise 300 adedine en yakın sayıda koloni içeren
plaklar sayılır. Örneğin 102 plağında 340 ve 103 plağında 398 koloni
sayılmışsa sonuç 34.000 olarak bildirilir.
e. Eğer bütün plaklarda 30’dan az koloniHata! Yer işareti
tanımlanmamış. varsa, en küçük seyreltmeye göre hesaplanır ve
sonuç..... dan az şeklinde belirtilir. Örneğin 102 ve 103
seyreltmelerinde ekimler yapılmış ve her iki plakda da 30’dan az
koloni bulunmuşsa, 103 plağında 23 koloni bulunsa bile sonuç 3000
den az şeklinde bildirilir.
f. Eğer sayılması için uygun özellikleri taşıyan iki ayrı seyreltme
plağından hesaplanan sayımların biri diğerinin iki katından fazla
bulunuyorsa, bu takdirde küçük olan sayı hesaplamaya alınır. Örneğin
102 plağı 45, 103 plağı 240 koloniHata! Yer işareti tanımlanmamış.
içerebilir. Bu değerlerden 4 500 ve 240 000 sayıları elde edilir ki
ikinci rakam 4 500'ün iki katından fazla olduğu için ortalamaya
alınmaz.
g. Sonucun adetle ifadesinde ilk iki rakam, eğer rakam çok büyükse ilk
üç rakam yazılır, diğerleri (0) olarak gösterilir. Örneğin 12 328, 12
678 gibi sonuçlar verilmeyip, bunlar 12 000 ve 13 000 olarak bildirilir.
388
13.2.4. Tohumların aşılanması ve ekilmesinde dikkat
edilecek hususlar
Tohum aşılamasında kültürlerin ne miktarda kullanılacağı tohum
başına düşen RhizobiumHata! Yer işareti tanımlanmamış. sayısıyla
belirlenir. Fakat kullanılan bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
suşu ve çevre koşullarına bağlı olarak bu rakam büyük ölçüde
değişmektedir. Bu konuda yapılan çeşitli araştırmalara göre, eğer toprakta
doğal olarak Rhizobium bakterileri yoksa ve koşullar uygunsa tohum
başına 100 bakteri düşmesi yeterlidir. Toprakta doğal olarak özellikle
etkisiz Rhizobium bakterileri bulunuyorsa ve koşullar bakterilerin
yaşamları için uygun değilse, bu sayı bir milyona, bazı durumlarda daha
da üstüne çıkabilir. Bu sebeple bakteri kültürü kullanırken, kültürle
beraber gönderilen tarif iyi bir şekilde uygulanmalı ve belirtilen dozdan
daha az kullanılmamalıdır. Normal şartlar altında 1 kg kültür 50 kg
küçük tohumlu veya 100 büyük tohumlu baklagil tohumları için
yeterlidir.
Aşılama materyali istenirken, kültürün hangi baklagil çeşidi için
kullanılacağı, ekilecek tohum miktarı ve ekim zamanı 1-2 ay önceden
bildirilmelidir.
Aşılama materyali kullanılıncaya kadar serin bir yerde
saklanmalıdır. Yüksek sıcaklık ve kuruma kültür içinde yaşayan
bakterilerin ölmelerine sebep olur. Bu sebeple kötü depolama şartlarında
saklanan kültürlerle aşılanan bitkilerde nodozite teşekkülünün olmadığı
görülür.
Aşılama metaryalinin tohumla iyice karışması temin edilmeli,
tohumlar gereğinden fazla nemlendirilmemelidir. Fazla nemlilik
tohumların birbirine yapışarak topakçıklar meydana getirmesine sebep
olur.
Aşılanmış olan tohumlar hiç bir şekilde güneş ışınlarına maruz
bırakılmamalı, ekilinceye kadar serin ve gölge bir yerde tutulmalıdır.
Aşılanmış tohumların ekimi 24 saat içinde tamamlanmadığı takdirde
aşılama işlemi tekrar edilmelidir. Ekim yapılacak tarlada yerli baklagil
fazla ise veya köklerde etkisiz nodozitelerin oluştuğu biliniyorsa, ya
kireçle kaplanmış tohum kullanılmalı veya aşılamada kullanılan kültür
dozu 4 kat arttırılmalıdır.
Aşılanan tohumlar nemli tohum yatağına ekilmeli, kuru tohum
yatağına ekim yapılmasının zorunlu olduğu hallerde tohum kireçle
389
kaplanmalıdır. Kuru şartlarda 3 hafta kalan aşılanmış tohumlar kireçle
kaplanmış olsalar bile aşılamanın etkisi kalmamaktadır.
Aşılanmış tohumlar, asit gübreler ve mikro element ihtiva eden
gübrelerle karıştırılmamalı ve tohum gübrelerle temasa gelecek şekilde
ekilmemelidir. Asitlik nodozite bakterilerinin büyük bir kısmını veya
tamamını öldürebilir.
Aşılanacak tohumun ekileceği toprak asit karakterli olmamalıdır.
Reaksiyonu pH 5.2’den daha düşük olan topraklarda genellikle
nodülHata! Yer işareti tanımlanmamış. teşekkülü olmamaktadır. Asit
topraklarda ekme mecburiyeti olduğu zaman tohum kireçle
kaplanmalıdır.
Aşılanmış tohumlar ekilirken ot öldürücü, mantarHata! Yer
işareti tanımlanmamış. öldürücü, böcek öldürücü veya diğer
pestisidlerle muamele edilmemelidir. Birçok araştırıcı mantar öldürücü
ilaçlardan Phygon, Spergon Vancide, Arasan, Serenon, ve Captan'ın
tohumla aşılanmış nodozite bakterileri üzerine olan zararlı etkileri
dolayısıyla mahsul veriminde oldukça önemli bir azalma meydana
getirdiğini göstermişlerdir.
Nitrat ve nitritHata! Yer işareti tanımlanmamış. ihtiva eden
gübreler 6.5 ppm gibi düşük konsantrasyonlarda dahi, baklagillerin
nodülasyonuna engel olurlar. Amonyum ve üre ihtiva eden gübreler ise
nodozite teşekkülüne doğrudan doğruya engel olmazlarsa da, tarla
şartlarında amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve üre,
nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. olayı ile çok kısa bir
zamanda nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve nitrite
dönüştüğünden bu gübreler de nodozite teşekkülüne engel olurlar.
Aşılanmış tohumların ekildiği toprak, yeter miktarda bitki besin
maddesini ihtiva etmelidir. Özellikle fosfor eksikliği görülen yerlerde
(7-10 kg P2O5 dekar-1 dozlarında) süperfosfat tatbik edilmelidir.
13.3. Baklagil Olmayan Bitkilerle Aktinomiset Simbiyozu
Baklagillerin dışında, 13 diğer cins ağaç veya çalı türünden
bitkilerin kökleri N bağlayan mikroorganizmalarla simbiyozHata! Yer
işareti tanımlanmamış. yeteneğindedir. En tanınmış cinslerden
AlnusHata! Yer işareti tanımlanmamış. (Kızılağaç, Akçaağaç) Eleagnus,
Myrica gale sayılabilir.
Birçok orman ekosistemindeki bitkilerin azot ekonomisi bu yol ile
yeterli bir şekilde düzenlenmektedir. Bu bitkiler de, simbiyozHata! Yer
390
işareti tanımlanmamış. yoluyla sağladıkları azot nedeniyle, azotun
jeokimyasal dolanımı içinde ana yardımcılardandır.
Örneğin Alnus crispa yılda 61.5 kg azot ha-1 sağlayabilmektedir.
Alnus türünün oluşturduğu nodüller yaklaşık 5 cm büyüklükte
olabilmektedir. Benzer olarak tropikHata! Yer işareti tanımlanmamış.
türlerden olan Casuarine timber senede hektara 58.5 kg civarında azot
sağlayabilmektedir. Yapılan detaylı sitolojik incelemeler nodülHata! Yer
işareti tanımlanmamış. içinde bulunan ortakçının aktinomisetHata! Yer
işareti tanımlanmamış. olduğunu göstermektedir.
Bazı gymnospermHata! Yer işareti tanımlanmamış. (kabuksuz
tohumla, çam türünden bitkiler) familyasından bitkiler de, mavi-yeşil
alglerle-muhtemelen Anabaena veya Nostoc- bir tür ortaklık oluştururlar.
Bu şekilde fikse edilen azot, genel dolanım içinde çok önemli değilse de
özel ekosistemlerin azot ekonomisi için önemlidir.
13.4. Likenler
Daha önce de konu edinildiği gibi bir "Mantar+algHata! Yer
işareti tanımlanmamış." simbiyozHata! Yer işareti tanımlanmamış.
şeklidir. Yaklaşık tüm likenlerin % 8’i mavi-yeşil algleri kapsarlar.
Likenlerin azot fiksasyonunda özel bir önemi vardır. Çıplak kayalık
yüzeylerin vejetasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. örtüsüne
kavuşması ve tropikHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
subtropiklerdeki yağmur ormanlarının N ekonomileri için önemli rol
oynarlar.
14.
391
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak
FOSFOR DÖNGÜSÜ VE MİKROBİYOLOJİSİ
Fosfor, hücrelerin çekirdeklerinde ve stoplazmasında bulunan
DNAHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve RNAHata! Yer işareti
tanımlanmamış.'nın temel yapı taşlarından biridir. Toprakta organik
fosfor fosforik asit radikali, organik ve inorganik radikallere bağlanmıştır.
Hayvan artıkları ve çiftlik gübresi, toprağın organik fosforuna katkıda
bulunurlar. Hayvanlar geniş ölçüde, üre ve dışkı ile mineral fosfat
bırakırlar. Bitki artıklarının ayrışması sırasında, mikroorganizmalar
enzimatik reaksiyonlarla fosforu alırlar.
Fosforun mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
immobilizasyonu aşağıda gösterilmiştir.
Bitkisel fosfor m: Mineralizasyon
i: İmmobilizasyon
Aspergillus, Penicillum, Rizopus,
Cunninghamella ve Bacillus, fitaz enzimi
Hayvansal m içerdiklerinden, fitik asitten PO4’ı
fosfor açığa çıkarırlar. Clostridium butyricum ise,
Humus PO4 ‘ü PO3
’e redükler.
Mikrobiyal fosfor
i m
m Yarayışlı fosfor
Kimyasal olarak fikse edilmiş -P
Mitokondriler, oldukça önemli sayılarda fosfor-lipidHata! Yer
işareti tanımlanmamış. içerirler. Bazı fosfo-lipidlerin hidrolizi ile, bir
kısım aminoasitler açığa çıkar. Peat topraklar, oldukça fazla sayıda fosfor
içerirler. Yeni drenaj yapılmış bu topraklarda, iyi ürün almak güçtür.
Çünkü, geniş ölçüde elverişsiz fosfor bulunmaktadır. Eğer peatHata! Yer
392
işareti tanımlanmamış. toprakları yakıp, külünü birbiri ile karıştırırsak,
onu iyice gübrelemiş oluruz. Bu ise, peat'in derinliğine bağlıdır.
Mikroorganizmalar bir seri transformasyonlar ile P yarayışlılığını
etkilerler. Bunlar;
i. Anorganik fosfor bileşiklerinin çözünürlüğünün değiştirilmesi,
ii. Organik bileşiklerin minerilazasyonu ve anorganikHata! Yer
işareti tanımlanmamış. fosfatın serbest bırakılması,
iii. Anorganik yarayışlı P anyonunun hücre içine alınması ve
immobilize edilmesi,
iv. Anorganik fosfor bileşiklerinin oksidasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya redüksiyonunun oluşturulması.
14.1. Toprak Fosforunun Kimyası
Tarımsal ürünler genellikle % 0.05 ile % 0.50 düzeylerinde fosfor
içerirler. Bu element bitkilerde fitin, fosfo-lipidler, nükleik asitler,
forforlanmış şekerler, koenzimler ve ilgili bileşikler halinde bulunur.
Fosfor ayrıca özellikle vakuller içinde anorganikHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ortofosfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. şeklinde
bulunur.
Azot ve kükürde kıyasla fosfor anyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. halinde alındıktan sonra bitki bünyesinde redüksiyona
uğramaz. Bu iyon organik kombinasyona büyük ölçüde değişime
uğramaksızın girer. Bu nedenle fitin, fosfolipidler ve nükleik asitlerde
fosfat halinde bulunur.
Fitin, fitik asidin kalsiyum-magnezyum tuzudur.
393
İnositol fosfatlarHata! Yer işareti tanımlanmamış. her inositol
ünitesi için 1 6 P atomu içerirler. Bu bileşikler topraklarda ve yaşayan
organizmalarda bulunur ve enzimatik olarak oluşur.
Fofolipidler ise lipidHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
fosfatlardan oluşur. LesitinHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
sefalinHata! Yer işareti tanımlanmamış.'i kapsayan ve bir fosfolipid
sınıfı olan fosfatidlerde, fosfat azotlu bir baz ile esterleşmiştir.
H2 C O R R= Yağ asidi
H C O R
O
H2 C O P CH2 CH2 N+ (CH3)3
O
lesitin tipi bileşik
RNAHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve DNAHata! Yer
işareti tanımlanmamış.'nın nükleotid üniteleri pürinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya pirimidinHata! Yer işareti tanımlanmamış.
bazları, bir pentoz şeker ve fosfattan oluşur.
Bakteri hücresindeki RNAHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
tüm fosforun üçte biri ile yarısından fazlasını içerir. Büyük kısmı asitte
çözünür formda bulunur. Bakteri protoplazmasındaki asitte çözünür
fraksiyonHata! Yer işareti tanımlanmamış., orto ve metafosfat, fosfat
şekeri, birçok ko-enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve adenozin
fosfat kapsar.
Bakterilerdeki fosfolipidlerin derişimi çok değişkendir. Genellikle
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. türü ve yaşına bağlı olmakla
birlikte hücre fosforunun % 10'undan azını oluşturur.
Topraklarda toplam fosforun % 15 ile 85'i organik formdadır.
Organik -P miktarı toprak derinliğine doğru azalır. Organik maddece
zengin topraklarda organik -P fazladır. Organik fosfor ile organik-C ve
toplam -N arasında iyi bir ilişki saptanmaktadır. Mineral topraklarda
organik C/organik P, 100 ile 300/1 düzeyindedir. Benzer olarak
394
N/organik P oranı 5 ile 20 arasında değişir. Doğal ekosistemlerde bu oran
işlenen topraklardan genel olarak daha geniştir.
14.2. Anorganik Fosforun Çözünürlüğü
395
Çözünmez anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. fosfor
bileşikleri bitkilere büyük ölçüde yarayışsız durumdadır. Fakat birçok
mikroorganizma fosfatları çözerek yarayışlılığını arttırabilmektedir.
Fosfat çözünürlüğünü arttıran bakterilerin 105 ile 107 adet g-1 toprak
düzeyinde olduğu belirtilmektedir. Bu tür bakteriler çoğunlukla kök
yüzeyleri üzerinde yaygındır. Pseudomonas, Mycobacterium,
Micrococcus, Bacillus, Flavobacterium, Penicillum, Sclerotium,
Fusarium, Aspergillus gibi bir çok tür çevrimde aktif rol oynarlar. Bu
mikroorganizmalar Ca3 (PO4)2, apatitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. veya benzer çözünmez maddeleri ana fosfat kaynağı
olarak kullanırlar. Organizmalar çözünen fosforu yalnızca özümlemez,
aynı zamanda büyük miktarlarda çevrim yaptıklarından yarayışlı fosforu
serbest bırakırlar.
Çözünmez fosfor bileşiklerinin çözünmesinde
mikroorganizmaların ürettikleri organik asitlerHata! Yer işareti
tanımlanmamış. etkili olur. Amonyum ve kükürt oksitleyen
kemoototrofların oluşturduğu nitrik ve sülfirik asit de önemli rol oynar.
Her iki asit türü de Ca3(PO4)2, bileşiklerini iki ve monobazik fosfatlara
çevirir.
Fosfat çözünürlüğü üzerine su faktörü de etki yapar. Çeltik
alanları gibi su bastırılan topraklarda çözünmez durumdaki ferrik
fosfatlardaki demir redükteHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak
çözünür duruma geçince fosfat çözeltide serbest hale geçer.
Fosfor yarayışlılığındaki bu çeşit artış, arid koşullardaki koşullara
kıyasla çeltikte neden daha az fosforlu gübre gereksinimi olduğunu
açıklamaktadır.
Benzer şekilde H2S oluşturan bazı bakteriler de fosfat
yarayışlılığını olumlu etkiler. Çünkü H2S, ferrik fosfat ile reaksiyona
girerek ferroHata! Yer işareti tanımlanmamış. sülfitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oluşumuna ve fosfatın serbest kalmasına neden olur.
14.3. Organik Fosforun Mineralizasyonu
Bitki dokusunda bağlı bulunan fosforun mineralizasyonunda
birçok bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış., mantarHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve aktinomisetHata! Yer işareti
tanımlanmamış. etken olur. Organik fosfor bileşiklerinin ayrışması
396
genellikle doğal sistemlerde işlenen alanlara kıyasla hem daha hızlı olur;
hem de serbest kalan P- miktarı daha fazladır. Sıcaklık mineralizasyonu
hızlandırmaktadır. Termofilik koşullar mineralizasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. için mezofilik koşullardan çok daha uygundur. Ayrıca
ortam pH'sı mineralizasyon oranını etkiler. Genel mikrobiyal
metabolizma için uygun koşullara gidildikçe, yarayışlı duruma geçirilen P
miktarı artmaktadır.
Bu elementin mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
ve immobilizasyonu, azotun reaksiyonlarına benzerlik gösterir. Bir kural
olarak amonifikasyon için uygun koşullarda fosfat bırakılışı en hızlıdır ve
iki olay arasında kuvvetli bir ilişki bulunmaktadır.
Organik substratlardaki fosforu açığa çıkaran enzimler genel
olarak fosfatazlar olarak tanımlanır. Bu enzimler aşağıdaki reaksiyonu
katalizler.
O
Fosfataz
RO P OH + H2O ROH + HO P OH
OH
Tek bir fosfatazHata! Yer işareti tanımlanmamış., birçok
değişik substratı etkileyebilir. Böylece bir enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. etil fosfat, gliserin fosfat ve fenil fosfat belişeklerini
ayrıştırabilir. Diğer taraftan iki R grubu içeren moleküllerde (diesterler)
ayrışma için farklı enzimler gerekebilir.
O O
R-O-P-OH R-O-P-OR
OH OH
Fosfor-monoester Fosfor-diester
Fosfatazlar fosfolipidler üzerine etki ederek nükleik asitleri
hidrolizHata! Yer işareti tanımlanmamış. ederler.
Fitaz enzimi ise fitik asitten veya onun Ca-Mg tuzlarından
fosfatları serbest hale geçirirler.
397
Bu enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. heksafosfatlar
üzerine etki ederek fosfatları organik kökten ayırır, böylece 5, 3, 2 ve 1
moleküllü fosfatlarHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve sonuçta serbest
inositol oluşur.
Bazı organizmalar penta veya tetra fosfatları ayrıştırabilir, fakat
heksa fosfatları etkileyemezler.
Fitaz aktivitesi oldukça yaygın olup, topraktan izole edilen
organizmaların % 30 ile 50'sinin fitaz enzimini sentezlendiği
belirlenmiştir. Aspergillus, PenicilliumHata! Yer işareti
tanımlanmamış., Rhizopus, Cunninghamella, Arthrobacter,
Streptomyces, Pseudomonas ve Bacillus türleri bu enzimi
sentezleyebilir.
Toprağa saf nükleik asitler ilave edildiğinde hızla
defosforilizasyona uğradıkları gözlenmektedir. Ayrıca nükleotidleri
kapsayan ortamda çok farklı tür ve sayıda heterotrofHata! Yer işareti
tanımlanmamış. organizmanın geliştiği gözlenmiştir. Organizmalar bu
substratları ana C, N ve P kaynakları olarak kullanmaktadırlar.
Bakteri, mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
aktinomisetler fosfolipidleri bir fosfor kaynağı olarak kullanma
yeteneğindedirler. Bu tür ayrışma reaksiyonlarında lesitin en yaygın
substrattır. Ancak bu süreçte ayrışan fosforun büyük kısmı, işlevi gören
organizma gruplarınca tüketilir. Serbest bırakılan fosfor miktarı
heterotrofik gereksinimi karşıladıktan sonra bir kısım bitki alımı için
kullanılabilir.
Fosfor İmmobilizasyonu
398
Mikrobiyal gelişme yarayışlı fosfor formlarının varlığını
gereksinmektedir. Hücre sentezi için ana elementlerden olması nedeniyle,
mikrofloranının gelişmesi habitatdaki yararlanılabilir -P bileşiklerinin
niceliği ile ilgilidir. Fosforun kısıtlı olduğu çevrelerde P ilavesi bu
nedenle mikrobiyal aktiviteyi uyaracaktır.
Fosforun mikrobiyal nükleik asitlere, fosfolipid veya diğer
protoplazmik maddelere özümlenmesi, bu elementin kullanılabilir
olmayan formlar halinde birikmesine yol açar. Toprağa katılan organik
maddenin ayrışması sırasında bu nedenle fosfat katılması mikrobiyal
aktiviteyi arttırır. Buna karşıt olarak C'lu maddeler fosforca fakirse
ortamdaki yarayışlı fosforun mikroorganizmalar tarafından immobilize
edilmesi ile yetiştirilen bitkiler ve verim sıkıntıya girebilir. Üründeki bu
gibi azalmalar fosforlu gübre uygulamaları ile önlenebilir.
Fosfor da azot gibi hem mineralize hem de immobilize edilen bir
elementtir. Bu nedenle olay, ayrışma durumundaki bitki kalıntılarının P
kapsamı ve sorumlu populasyonun besin maddesi gereksinimi tarafından
kontrol edilir.
Değerlendirmelere göre 100 kısım % 40 C içeren organik
substratın ayrışması için, bakterilerin 0.06 ile 0.20 kısım ve
aktinomisetlerin 0.58 ile 0.60 kısım fosfora gereksinimleri olduğunu
ortaya koymaktadır.
Yalnızca hububat sapları ve benzeri kalıntıların biyolojik fosfor
sorunu ortaya çıkardığı bilinmektedir. Bitkilerin çoğu kuru ağırlıkça %
40-45 C içermekte ve mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
sorunu C/P oranı 200/1'den daha büyük durumlarda ortaya çıkmaktadır.
Örneğin katılan organik maddenin C/P oranı 300/1’den büyükse
ayrışmanın başlangıç dönemlerinde immobilizasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. hakim olmaktadır.
14.4. Oksidasyon - Redüksiyon Tepkimeleri
Azota benzer şekilde, fosfor da bir seri oksidasyonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. basamaklarında bulunabilir. Örneğin -3
değerlikli fosfin (PH3) ile +5 değerlikli ortofosfatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. formları arasında yer alabilir.
Azotun aksine anorganikHata! Yer işareti tanımlanmamış. -P
dönüşümlerine fazla önem verilmemesine karşın bu elementin de
399
oksidasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. durumlarındaki
değişimlerde, biyolojik katalizlenme söz konusudur.
İndirgen fosfor bileşiklerinin biyolojik oksidasyonu, topraklara
fosfit katıldığında gerçekleşmektedir.
HPO3= HPO4
=
Fosfitin kayboluşu ile fosfat derişimlerinin artışı arasında ilişki
bulunmaktadır. Şayet bu toprağa toluen gibi biyolojik bir inhibitörHata!
Yer işareti tanımlanmamış. madde katıldığında tepkime durmaktadır.
Birçok heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. mikroorganizma,
kültür ortamında fosfiti ana -P kaynağı olarak kullanmakta ve hücre
içinde bunu fosfat bileşiklerine oksitlemektedir. Yine kültür ortamında
heterotrof organizmalar hipofosfiti (HPO2=) fosfata oksitlemektedir.
Anaerobik koşullarda ise fosfor bileşikleri indirgenmektedir.
2H 2H
H3PO4 H3PO3 H3PO2
(+5) (+3) (+1)
Şayet ortamda nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi anyonlar varsa, bu
bileşikler elektron alıcı olarak kullanılarak fosfat redüksiyonu
ertelenmektedir. Fosfor redüksiyonu denitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olayına veya sülfat redüksiyonuna benzemektedir.
Ancak SO4= redüksiyonunda son indirgen ürün H2S olmasına karşın,
fosfat redüksiyonunda son ürün olabilen fosfin oluşumu
gözlenmemektedir.
400
15.
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak
TOPRAKTA KÜKÜRT DÖNGÜSÜ VE
MİKROBİYOLOJİSİ
Kükürt (S) organizmaların gelişme ve aktivitesi için esas
elementlerden biridir.Bazı amino asitlerin yapısına girmesi nedeniyle bir
çok proteinin yapısında bulunur.Yerkabuğunda yaygın olarak (% 0.1)
bulunur.Toprakta bulunuşu atmosferden, kayaç ayrışmasından, gübreler,
pestisitler ve sulama sularından kaynaklanır. Endüstri devriminden
itibaren fosil yakıtların yanması sonucu, toprağın S bütçesi atmosfere
olan büyük girdiler nedeniyle artmaktadır.Kükürt doğada +6 ile -2
değerlikler arasındaki oksidasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
401
basamaklarında bulunur.Biyolojik sistemler için en fazla oksitlenmiş
veya indirgenmiş formları önem taşımaktadır. En fazla oksitlenmiş formu
sülfatidler halinde sinir sisteminin bir komponenti olarak bulunurken, en
indirgenmiş şeklini sülfatlaşmış polisakkaritler oluşturur. Kükürdün bu
son şekli bütün mikroorganizmalar tarafından enerji birikimi ve
dönüşümü, amino asit ve proteinHata! Yer işareti tanımlanmamış.
sentezi, enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. reaksiyonları ve
koenzimlerin, ferridoksinler ile vitaminlerin bir bileşeni olarak
gereksinilir.
Kükürt bir çok ekosistemde bir makro besin maddesi olarak
gereklidir. Fakat bazı ekosistemlerde S’ün biotaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. için yarayışlılığı kısıtlı olabilmektedir. Örneğin kükürt
noksanlığı görülen (100 milyon ha) alanlar dünyanın bir çok yerinde
yaygındır.
15.1. Kükürdün Topraktaki Doğası ve Formları
Topraktaki S havuzunun doğası ve miktarı iklim, bölgesel
vejetasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve lokal topoğrafya gibi
pedogenetik faktörlerden etkilenir. Topraklardaki toplam S kapsamı %
0.002 ile 10 arasında değişmektedir. En yüksek düzeyleri tuzlu ve
organik topraklarda saptanmaktadır. Pek çok yüzey toprakta toplam
kükürdün % 90’dan fazlası organik S bileşikleri şeklinde bulunur.
Topraklarda organik C, toplam N ve organik S kapsamları arasında sıkı
bir ilişki bulunmaktadır. Örneğin işlenen kahverengi çernozyemlerde
(Kanada) 50:4:1 ve bakir luvisollerde 271:13:1 gibi çok geniş sınır
değerleri saptanmaktadır. Bu değişkenlik pedogenetik faktörlere bağlı
olarak ortaya çıkmaktadır. Dünya ölçeğinde ortalama C:N:S oranı tarım
toprakları için 130:10:1 ve doğal çayır- orman sistemleri için de 200:10:1
düzeyindedir.
Doğal çayır topraklarının tarıma açılması N’un kükürtten daha hızlı
kaybına neden olursa da, C-S bağlarının azalması ve kaybı azottan çok
daha sıkı bir ilişki göstermektedir.
15.1.1.Topraktaki doğal kükürt formları
a. İnorganik kükürt
402
Pek çok tarım toprağında toplam kükürdün % 25’ten daha azı
inorganik formlardadır. Tarım topraklarında sülfidHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (S-2 elementel S (S°), sülfitHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (SO3-2, tiyosülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(S2O3-2), tetratiyonatHata! Yer işareti tanımlanmamış. (S4O6-2) ve
sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. (SO4-2) başlıca inorganik S
formlarıdır. İyi drenajlı topraklarda sülfidler toplam S’ün % 1’den azını
oluştururlar. Ölçülebilir düzeydeki tiyosülfat ve tetra tiyonat iyonları
varlığı ise yalnızca S’lü gübreler veya kirleticilere maruz kalmış
topraklarda saptanmaktadır. Buna karşılık topraklardaki sülfat iyonları
büyük çeşitlilik gösterebilir. Örneğin kolay çözünür SO4-2; adsorbe
edilmiş SO4-2; çözünmez SO4-2 kalsiyum karbonat ile birlikte çökmüş
veya kristalize olmuş SO4-2 nımlanabilir.Bu son form genellikle kalkerli
topraklarda yaygındır.
b. Organik kükürt
Organik-S formları iki geniş gruba ayrılabilir. Bunlar organik
sülfatlar ve C-S bağlarıdır. Organik sülfatlar sülfatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. esterleri (C-O-S) sülfamatlarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (C-N-S) ve sülfatlaşmış tiyoglikozidlerHata! Yer
işareti tanımlanmamış. (N-O-S)’dir. Organik sülfatlar topraktaki S-
bütününün % 30 ile 75’ini oluştururlar. Karbon bağlı S grupları ise amino
asitler, proteinler, polipeptidler, biyotin ve tiamin gibi heterosiklik
bileşikler, sülfinatHata! Yer işareti tanımlanmamış.lar, sülfonHata!
Yer işareti tanımlanmamış.lar ve sülfoksitHata! Yer işareti
tanımlanmamış.ler şeklinde bulunurlar. Toprakta bulunan C-S
bağlarının büyük bir bölümü henüz tam tanımlanamamıştır.
15.2. Toprakta Kükürt Bileşiklerinin Dönüşümleri
Bitki ve mikroorganizma kalıntılarının yükseltgenme, indirgenme,
gazlaşma, ayrışma ve mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
yolu ile dönüşümlerinin çoğu mikrobiyal aktivite tarafından
gerçekleştirilir. Topraktaki mikrobiyal biyokütleHata! Yer işareti
tanımlanmamış., organik S ile çözeltideki sülfatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. iyonları arasındaki dönüşümler üzerine tayin edici bir
403
role sahiptir. Şekil 15.1’de toprak - bitki sistemindeki dönüşümler ve ana
formlar tanımlanmaktadır.
HAYVANLAR
Gübreler Atmosferdeki SO2 BİTKİLER
BİTKİ KÖKLERİ BİTKİ KALINTILARI
S°
MİKROBİYAL
ÇÖZELTİDEKİ SO4-2 S STABİL
(C-O-S), (C-S) ORGANİK
S (C-O-S), (C-S)
LABİL
buharlaşma İNORGANİK-S
S-2 LABİL KİLLER
ORGANİK TARAFINDAN
STABİL S KORUNMUŞ
İNORGANİK (C-O-S), ORGANİK S
S (C-S) (C-O-S)
(C-S)
Adsorbe
+
bağlı SO4 yeraltı suyuna
yıkanma suyuna
Çökmüş
S-2
Şekil 15.1. Toprak -bitki sisteminde S’ün dönüşümleri
a.Sülfat redüksiyonu
SO4-2’ın H2S’e redüksiyonu esas olarak anaerob bakterilerce
gerçekleştirilir.İyi havalanan tarım topraklarında bu olay önemli değildir.
Ancak periyodik olarak su altında tutulan veya su basan alanlarda ve
kolay ayrışabilir organik kalıntıların varlığında S döngüsünün temel
olaylarından biridir.
404
Mikroorganizmalar oksitlenmiş S moleküllerini özümler veya bunun
tersi olaylar ile indirgerler. Özümleyici S redüksiyonunda iyon organik
bileşiklerin tiyol (-SH) gruplarına indirgenir. Bu yol ile organizma S
gereksinimini karşılar. Açığa çıkarıcı (dissimilatoryHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) olayda ise bakteriler tarafından büyük miktarlarda H2S
bırakılır. Bunun için organik bileşiklerdeki elektronlar SO4-2 ’ün H2S’e
indirgenmesinde kullanılır. Bu aktiviteden sorumlu iki cins bakteriHata!
Yer işareti tanımlanmamış. bilinmektedir.Bunlar DesülfovibrioHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve DesulfotomaculumHata! Yer işareti
tanımlanmamış. organizmalarıdır. Birinci grup gram-negatifHata! Yer
işareti tanımlanmamış., heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.,
anaerob vibrio organizmalardır. İkinci grup ise gram-negatif, heterotrof,
obligat anaerob, sporHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşturan
çubuklardır.
Sülfat redükteHata! Yer işareti tanımlanmamış. eden bakterilerin
etkilediği reaksiyon aşağıdaki gibidir:
2CH3CHOHCOONa + MgSO4 H2S + 2CH3COONa +CO2
+MgCO3 + H2O
Sülfat redüksiyonu yapan bakterilerin performansı farklı grupların
oluşturulmasına etken olmaktadır. Bir grup bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. organik karbonu ve enerji kaynaklarını tam olarak
CO2’e oksitleyemez. Bu grup Desülfovibrio ve Desülfotomaculum
türlerini kapsar. Bu grup üyelerinin bazı suş’ları SO4-2 yokluğunda
piruvat üzerinde fermentatif olarak gelişebilmelerine rağmen esas
ürünleri asetat ve H2S’tir.Desülfovibrio’nun bazı türleri H2S ve SO4-2’ü
temel enerji kaynağı olarak kullanma yeteneğine de sahiptirler.
Sülfat indirgeyenlerin ikinci grubunu organik karbonu tümü ile
CO2’e oksitleyen organizmalar oluşturmaktadır. Bu grubun bütün üyeleri
anaerob koşullarda SO4-2 ’ı terminal elektron alıcı olarak kullanarak
asetatı CO2’e oksitleyebilirler. Böylelikle, anaerobik koşullarda organik
maddenin tam bir oksidasyonu söz konusu olabilmektedir. İkinci grup
sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. indirgeyen bakteriler daha çok
mikrobiyal çeşitleri içerirler. Desülfotomaculum acetoxidans’a ilave
olarak Desülfobacter, Desülfococcus, Desülfosarcina ve Desülfonema
türleride sayılabilir.
Heterotrof mikroorganizmalar anaerob koşullar altında organik
maddeden H2S serbest bırakırlar. Bazı mantarlar, gelişme ortamında S°
405
veya S2O3-2 bulunduğunda H2S üretirler. Burada S, heksoz ve pentozların
alkolHata! Yer işareti tanımlanmamış. fermentasyonunda ve
dehidrogenasyonunda ana hidrojen alıcı olarak görev yapar.
S° +2H+ H2S
2 H2S + O2 S° + 2H2O
2 H2O + H2S SO4-2 + 2H3O+
Şekil 15.2'deki mikrobiyal bileşenler ve reaksiyonlar:
Mikrobiyal gruplar:
A. Bakteriler ile beslenen nematodHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
protozoaHata! Yer işareti tanımlanmamış.
B. Ölü hiflerden serbest kalan bileşikler ve zarar görmüş miseller ile
beslenen bakteriler
C. Mantarlar ile beslenen protozoaHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
nematodlar
D. Algler ile beslenen protozoalar
E. Protozoalar ile beslenen nematodlar
F. Bakteriler ile beslenen aktinomisetler
Mikrobiyal olaylar:
1. Gübrelerin çözünmesi ve elementel S’ün oksidasyonu
2. Minerallerdeki redükteHata! Yer işareti tanımlanmamış. S’ün
oksidasyonu ve SO4-2’ın serbest kalması
3. S-kapsayan minerallerden besin maddesi olarak mikrobiyal
özümleme
4. SO4-2 olarak bitki alımı
5. SO4-2
’ın mikrobiyal özümlenmesi ve immobilizasyonu.
6. Mikrobiyal biyokütleHata! Yer işareti tanımlanmamış. kükürdünün
mineralizasyonu.
7. Ölü organik kalıntılar, sap, saman v.s
8. Bitki dokularının mikrobiyal ayrışması
9. Dirençli bitki dokularının hümifikasyonu veya stabilizasyonu
10. Dirençli mikrobiyal dokuların hümifikasyonu ve stabilizasyonu
11. Dirençli organik-S’ün mikrobiyal kullanımı.
406
12. Bitki dokularının ayrışması sırasında labil-S’ün serbest bırakılması
GÜBRELER MİNERAL
S
(Pirit v.s)
1 20 2
3 Bitki
4
Bitkiye
yarayışlı 5
kükürt
Mikrobiyal Biyokütle
SO4= 6 19
Bakteri F Aktinomiset 7
A
Protozoa B Fungi
E
C Bitki
1 8 Nematodlar kalıntıları
Diğerleri 8
(algler v.s)
17
18 9
10
Sülfatazlar 15 11
(arilsülfatazHata! Yer işareti tanımlanmamış.) 14
12
Ester S C-bağlı S DİRENÇLİ
C-O-S C-S ORGANİK
13
Labil organik S S
Şekil 15.2. Topraktaki kükürt döngüsü olayları ve mikrobiyal bileşenleri
407
13. Diğer çevresel faktörlerden sonuçlanan mikrobiyal ayrışmaHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve organik madde döngüsü
14. Labil organik-S bileşiklerden kükürdün mikrobiyal özümlenmesi.
15. Ölü mikroorganizmalardaki kükürt içeren komponentlerden labil
mikrobiyal-S’ün serbest kalması
16. Biyolojik mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
17. Biyokimyasal veya enzimatik mineralizasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
18. Sülfataz enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesi
tarafından kontrol edilen son ürün
19. Organik-S bileşiklerinin mikrobiyal ayrışması ve H2S, dimetil
sülfidHata! Yer işareti tanımlanmamış., dimetil disülfid, SO2,
karbon disülfid, karbonilHata! Yer işareti tanımlanmamış. sülfid
20. İnorganik sülfatın mikrobiyal indirgenmesi (Gupta, 1989)
b. Uçucu kükürt bileşiklerinin üretimi
Tuzlu bataklık topraklardan önemli miktarlarda H2S üretilmesine
karşın, aerob tarım topraklarından H2S de dahil olmak üzere küçük
miktarlarda S-içeren gazlar serbest kalır. Topraklarda oluşan diğer
kükürtlü gazlar sisteinHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve sistin
ayrışmasından türeyen karbon disülfid (CS2), tiyosiyanat ve
izotiyosiyanatların ayrışmasından türeyen karbonilHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sülfidHata! Yer işareti tanımlanmamış. (COS); ve
metionin ile ilgili bileşiklerin ayrışmasından türeyen metil merkaptan
(CH3SH), dimetil sülfid (CH3SCH3), dimetil disülfid (CH3SSCH3)
bileşikleridir.
c. Kükürt oksidasyonu
İndirgenmiş kükürt bileşiklerinin küçük ölçekte abiyolojik
oksidasyonu olabilmekte ise de, bu olayda mikrobiyal reaksiyonlar açık
bir şekilde başattır. İndirgenmiş inorganik-S bileşikleri S°, S-2 ve
oksianyonlardan S2O3-2 ve iz düzeyde SO3
-2 toprakta tanımlanabilir. Bu
iyonlar çoğunluk sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. iyonlarına
oksitlenirler.
408
S° S2O3-2 S4O6
-2 SO4-2
Topraklarda kükürt oksidasyonuna katılan mikroorganizma grupları
şunlardır:
1.Kemolitotrof bakteriler: Thiobacillus
2.Fotoototrof bakteriler : Mor ve yeşil kükürt bakterileri
3. Heterotrof bakteriler : Geniş bir bakteriHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış. grubu
Aerob toprakların çoğunda 1.ve 2. grup organizmalar, çoğunluk
indirgenmiş S bileşiklerinin oksidasyonundan sorumludur. Fototrof
bakteriler çeltik rizosferinde veya su bastırılmış çeltik alanlarda toprak-
su ara yüzeylerinde sülfidleri oksitleyen başat organizmalardır.
Thiobacillus cinsinin üyelerinin çoğu, obligat anaerobtur.
T.denitrificans gibi NO3- iyonlarını “son elektron alıcı” olarak kulllanan
ve anaerobik olarak gelişenlerin dışında, diğerleri elektron verici olarak
ferroHata! Yer işareti tanımlanmamış. demiri (T. ferrooxidans) ve
tiyosiyanatı (SCN-) (T.Thioparus) kullanırlar. Bu özellikleri dikkate
alınarak thiobacillus aşağıdaki gruplara ayrılabilir:
1. Tthioparus, S2,S°, S2O3-2 ve SCN
- bileşiklerini aerobik olarak
oksitler. Bu bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. kuvvetli
ototrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. olup pH 4.5-7.8 sınırları
arasında gelişir.
2. T.thiooxidans esas olarak T.thioparus’a benzemekle birlikte,
optimalHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak çok asit koşullarda
(pH=1) gelişir. Bu türler Waksman ve Joffe (1922)’ın ilk kez
tanımladıkları klasik S oksitleyici türleri temsil etmektedir.
3. T.denitrificans kükürtün indirgenmiş formlarını oksitleyen ve aynı
zamanda NO3-’ı N2’a indirgeyen bir türdür.
4. T.ferrooxidans Fe+2 iyonlarını enerji kaynağı olarak kullanarak Fe+3
şekline oksitler.Bu bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. S2-
oksitleyememesine karşın T.thiooxidans’a benzer.
° Bu grup obligat kemolitotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
thiobacilli ile T.neopolitanus gibi bazı fakültatifHata! Yer işareti
tanımlanmamış. heterotrofları kapsar.
409
5. Bu son grupta fakültatifHata! Yer işareti tanımlanmamış.
kemolitotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. thiobacilli yer
almakla birlikte obligat heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
olan T.perometabolis’te bulunur.
Diğer kükürt bakterileri
Substrat üzerinde kayarak hareket edebilen bazı S oksitleyici
bakteriler belirlenmiştir. Bu grubun en önemli üyesi Beggiatoa türüdür.
Bu bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. çeltik kök bölgesinde
sülfidHata! Yer işareti tanımlanmamış. oksidasyonuna iştirak eder.
Heterotrof gibi görünmekle birlikte, H2S varlığında bütün suşları kükürt
depolama özelliğindedir. Chromatium ve Chlorobium gibi fototrof
bakterilerde çeltik tarlalarındaki sülfid oksidasyonunda önemli rol
oynarlar. Bir grup filamentli olmayan kemolitotrofHata! Yer işareti
tanımlanmamış. nitelikli S-oksitleyen bakteri izole edilmiştir. Örneğin
sıcak ve asit koşullu topraklarda Sulfolobus ve su baskını altındaki
ağaçlık topraklarda da Thiospira, Thiomicrospira ve Macromonas gibi
türler yaygındır. Ancak bu organizmaların S oksidasyonundaki önemleri
henüz tanımlanmamıştır.
Heteretrof kükürt oksitleyiciler
Geniş bir grup heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
mikroorganizma elementel ve indirgenmiş kükürt formlarını
oksitleyebilirler. Bakteriler, aktinomisetler, mantarlar ve hatta
protozoalar bu işlevi gerçekleştirebilir. Kükürt oksitleyen mantarHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve bakteriler çok çeşitli topraklardan izole
edilmiştir. Ancak bu organizmaların S-oksitleme özellikleri konusunda
bilinenler yapay ortamlardaki laboratuvar deneylerinden elde edilen
bilgilere dayanmaktadır.Bu organizmaların önemi toprakta bitki
kalıntıları gibi karbon substratları olduğunda ortaya çıkmaktadır.Son
bulgulara göre tarım topraklarında karışık bir heterotrof populasyonunun
aerob koşullardaki S oksidasyonunda başat role sahip olduğu
anlaşılmaktadır. Toprakta yaşayan Pseudomonas aeruginosa gibi
heterotrof bakteriler yapay ortamda süksinat bazlı ortamda gelişirken
sodyum sülfidHata! Yer işareti tanımlanmamış., tiyosülfatHata! Yer
işareti tanımlanmamış., tetratiyonatHata! Yer işareti
410
tanımlanmamış., ditiyonit, metabisülfit ve sülfiti kapsayan bir seri
kükürtlü bileşiği oksitleyebilmektedir.
Genel olarak heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
organizmaların redükteHata! Yer işareti tanımlanmamış. S
bileşiklerinin oksidasyonundan enerji kazanmadığı kabul edilmektedir.
Ancak deniz psedomonadlarının gelişmesinin S2O3-2 varlığında uyarıldığı
belirlenmiştir.Bu da enerji kazanımı ile ilgilidir. Aktinomisetler de S
oksidasyonu yapma yeteneğindedir. RhodotorulaHata! Yer işareti
tanımlanmamış. gibi bazı mayalar ve geniş bir mantarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. grubu ve diğer heterotroflar kükürdün elementel ve
redükte formlarını oksitleme yeteneğindedirler. Topraktaki inorganik
bileşiklerin biyolojik ve kimyasal reaksiyonları Şekil 15.3’de
görülmektedir.
9 HİDROJEN SÜLFİD
7
3
2 7 5
Tiyosülfat 2 6
8
Ferrie
11 12 ELEMENTEL-S
10
Ferro 13
3
Tetratiyonat
14
16 8
Politiyonatlar
15 4
17 ?
411
Toprak Organik Maddesi 18
Sülfit
17 ?
19 2
17
3
Şekil 15.3. Toprakta inorganik-S bileşiklerinin olası biyolojik ve kimyasal
reaksiyonları.
1. Ayırıcı sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. redüksiyonu
; (2) Düşük derişimde hidrojen sülfidin
kimyasal oksidasyonu; (3) Tiyosülfat oluşumu, (4) Biyolojik sülfitHata! Yer işareti tanımlanmamış.
redüksiyonu; (5) Elementel-S’ün biyolojik redüksiyonu; (6) Hidrojen sülfidin elementel kükürde
biyolojik oksidasyonu; (7) Kükürt ve hidrojen sülfidin kimyasal reaksiyonu, tiyosülfatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve politiyonatların oluşumu; (8) Elementel-S’ün tiyosülfat veya sülfite biyolojik
oksidasyonu; (9) Tiyosülfat redüktaz aktivitesi; (10) Tiyosülfatın tetratiyonata kimyasal oksidasyonu;
(11) Tiyosülfatın tetratiyonata kimyasal kondensasyonu; (12) Tiyosülfatın tetratiyonata biyolojik
oksidasyonu; (13) Tetratiyonatın biyolojik redüksiyonu; (14) Tiyosülfatın rhodanaz ile etkileşimi;(15)
Tetratiyonatın sülfite biyolojik oksidasyonu; (16) Politiyonatlar oluşturan kimyasal kondensasyon
reaksiyonları; (17) Mineralizasyon reaksiyonları , (18) Toprak organik maddesi ile serbest sülfitin
biyolojik veya kimyasal reaksiyonları; (19) Sülfitin biyolojik oksidasyonu (Lawrence, 1987).
Toprakta Thiobacilli ekolojisi
Thiobacillus cinsi üyelerinin, toprakta S oksidasyonundan geniş
ölçüde sorumlu olduğu bilinmektedir. Bu organizmaların fizyolojisi ve
biyokimyası hakkında çok yayın bulunmasına karşın ekolojilerini
inceleyen bir kaç çalışma bulunmaktadır.
Thiobacillus thiooxidans topraklarda nispeten nadir bulunan bir
bakteridir. Buna karşın Lettl ve ark. (1981) ladin orman topraklarının
en üst horizonlarından bu bakteriyi kolayca izole etmişlerdir. Vitolins ve
Swaby (1969) Avustralya topraklarından T.thiooxidans, T.
denitrificans ve T. ferrooxidans türlerini izole edebildikleri halde Mc
Caskill va Blair (1987) T.thiooxidans’ı izole edememişlerdir. Lee ve ark
(1988) topraktaki thiobacilli sayılarının S° yarayışlılığından elementin
yüzey alanı ve muhtemelen toprak ve nem koşullarından etkilendiğini
412
belirlemişlerdir. Toprağa elementel kükürt ilavesi thiobacilli gelişmesini
uyarmakta ve hücre sayıları önemli düzeyde artmaktadır.
15.3. Toprakta Kükürt Döngüsünü Etkileyen Faktörler
Çeşitli araştırma sonuçları değerlendirildiğinde toprak özellikleri
ile S oksidasyonu arasındaki etkileşimler konusunda çelişkili bilgiler
dikkati çekmektedir. Bazı bulgulara göre toprak özellikleri kükürt
oksidasyonunu etkilemezken, başka bulgulara göre oksidasyonHata!
Yer işareti tanımlanmamış. olayı alkali topraklarda asit koşullara oranla
daha hızlı gelişmektedir. Toprağa kireç ilavesi S oksidasyonunu bazı
koşullarda hızlandırırken, bazen geciktirmekte veya hiç etki
yapmayabilmektedir. Oksidasyon en uygun olarak mesofilikHata! Yer
işareti tanımlanmamış. koşullarda olmakta, yüksek ve düşük
sıcaklıklarda oksidasyon oranı düşmektedir. Oksidasyonun optimalHata!
Yer işareti tanımlanmamış. olduğu nem koşulları ise tarla kapasitesidir.
Toprağa ilave olan elementel S’ün parçacık büyüklüğü ile oksidasyon
hızı arasında da önemli ilişki belirlenmiştir.
Organik maddenin S oksidasyonuna etkisi konusunda da çelişkili
bulgular bulunmaktadır. Şayet toprakta heterotrofik S oksidasyonu başat
olay ise, beklenebileceği gibi S oksidasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olayları, ilave edilen organik madde tarafından
uyarılmaktadır. Bu saptama çoğunlukla doğru olsa bile aykırı sonuçların
bulunduğu da belirtilmektedir.
Sülfür oksidasyonu
Toprakta demir sülfürlerin oksidasyonu hem kimyasal hem de
mikrobiyal olaylar ile gerçekleşen ve S° oksidasyonundan daha karmaşık
olan bir olaydır.Demir sülfür (ferroHata! Yer işareti tanımlanmamış.-S
= FeS) ve pirit (FeS2) benzer oksidasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. basamaklarından geçerler.Öncelikle ferro-S
abiyotikHata! Yer işareti tanımlanmamış. oksidasyon ile ferro-SO4
haline çevrilir:
2FeS2 + 2H2O + 7 O2 2FeSO4 +2H2SO4
413
Bu reaksiyonu, genellikle T.ferrooxidans tarafından yürütülen bakteriyel
oksidasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. takip eder:
4FeSO4 + O2 + 2H2SO4 2Fe2 (SO4)3 + 2H2O
Takiben oluşan ferrik sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış.
indirgenirken pirit kimyasal olarak oksitlenir:
Fe2(SO4) 3 + FeS2 3FeSO4 + 2S
2S + 6Fe2 (SO4) 3 + 8 H2O 12 FeSO4 + 8H2SO4
Son olarak T.thiooxidans’ın etkisi ile elementel-S oksitlenir ve asit
üretimi ilerler:
2S° + 3O2 + 2 H2O 28H2SO4
Asit sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. topraklardan,
çeşitli S- oksitleyici thiobacilli yanında bazı heterotroflarda izole
edilmişse de, T.ferrooxidans hariç diğerlerinin bu olayda önemli bir rolü
bulunmamaktadır.
İmmobilizasyon ve mineralizasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. olayları
İmmobilizasyon
İmmobilzasyon ve mineralizasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. biyolojik olaylar olup topraktaki çözünür sülfatHata!
Yer işareti tanımlanmamış. havuzu iki olay ile kuvvetle ilişkilidir.
Toprakların yarayışlı S durumunun tahmininde bu olayları etkileyen
faktörlerin anlaşılması önemlidir.
İnoganik SO4-2‘ın organik-S’e mikrobiyal olarak özümlenmesinde
“özümleyici sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. redüksiyonu yolu”
immobilizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. olarak tanımlanır. Bu
olay adenozin 5’-fosfosülfat (APS) ve 3’-fosfoadenozin- 5’-fosfosülfat
(PAPS) gibi iki enerjice zengin sülfat nükleotidin ve ATP-sülfürilaz
etkisi ile yürür:
414
SO4-2- S APS PAPS (Aktif sülfitHata! Yer işareti
tanımlanmamış.)
sülfür + serine sisteinHata! Yer işareti tanımlanmamış.
Hücre içi kükürdün çoğu mikroorganizmalar tarafından proteinlerin
içinde amino asit şeklinde biriktirilir. Mikroorganizmalar ayrıca ester-S,
sülfonatlar, S-içeren vitaminler ve ko -faktörler şeklinde kükürt biriktirir.
Mantarların büyük miktarda ester-S biriktirdiği saptanmıştır. Laboratuvar
ve tarla denemeleri, toprağa ilave edilen çok büyük miktarlardaki
sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. kükürdünün hızlı bir şekilde
organik-S fraksiyonlarına çevrildiğini göstermektedir. Bunun hızı ve
büyüklüğü metabolize edilebilir organik maddenin varlığı veya kolay
ayrışabilir C kaynaklarının ilavesi gibi enerji kaynaklarına bağlıdır.
Biyolojik ve biyokimyasal mineralizasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış.
Organik-S’ün mineralizasyonu esasen mikrobiyal aktivite yolu ile
gerçekleşir. Mineralizasyonun bilinen yolları Şekil 15.4’ de özetlenmiştir.
C-S oksidatif ayrışma veya desülfirizasyon yolu ile mineralize olur.
Burada çeşitli sülfatazHata! Yer işareti tanımlanmamış. enzimleri
ester-S bileşiklerinin mineralizasyonunu gerçekleştirir. Heterotrofik
toprak mikroorganizmaları organik kükürt bileşiklerini gelişmek için
ayrıştırır ve bu sırada C-S bağları kırılır, S serbest kalır. Gelişen
mikroorganizmaların S gereksinimi substrattaki S kapsamı tarafından
karşılanamıyorsa, mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
gelişme kısıtlanacaktır.
Karbon Ester
Bağlı -S Sülfatlar
C-O-S
2 3
415
5
1
H2S Tiyosülfat 7
Tetratiyonat
Pentatiyonat
4
6
İnorganik SO4-S
Şekil 15.4.Organik-S mineralizasyonunun bilinen yolları
(1) C ‘un bir enerji kaynağı olarak oksidasyonu sırasında biyolojik
oksidasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
(2) Sistein’in sisteinHata! Yer işareti tanımlanmamış. desülfohidratolaz tarafından
hidrolizi
(3) Organik maddenin anaerobik mineralizasyonu (desülfirizasyon)
(4) Hidrojen sülfürün sülfata biyolojik oksidasyonu
(5) Organik-S’ün inorganik-S bileşiklerine tam olmayan oksidasyonu
(6) Tetratiyonatın sülfata biyolojik oksidasyonu
(7) Sülfat esterlerinin sülfatazlar yolu ile biyokimyasal mineralizasyonu
Toprakta kükürt mineralizasyonuna etki eden faktörler
Mineralizasyon, belirli bir zamanda biriken SO4-2-S’ü miktarı
üzerinden veya immobilizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ile
mineralizasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. arasındaki farktan
belirlenir ve “net mineralizasyon” olarak tanımlanır. Yüksek bir net
mineralizasyon için“ mineralizasyon-immobilizasyon” olayında
mineralizasyon sürecinin başat olması gerekmektedir. Bu iki olay yürüten
kuvvet olarak mikrobiyal aktivite, toprak sıcaklığı, nemi, pH düzeyi ve
diğer çeşitli faktörlerden etkilenir. Bu da net mineralizasyon üzerine
kritik bir etki yapar. Açık inkübasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
sistemlerinde gözlenen net S mineralizasyonu oranları genellikle bir çok
tarım toprağı için 0.5-2.0 mg kg-1 hafta-1 dır.
Aerob topraklarda net S mineralizasyonu, sıcaklık 5° C’den 30°
C’ye arttıkça artmakta , 50° C’den itibaren azalmaktadır. Toprak nemi
de S mineralizasyonu üzerine etki yapar. Su tutma kapasitesinin % 60’ı S
416
birikimi için optimumdur. Ancak Williams (1967), nem düzeyi > % 40
olduğunda S mineralizasyonunun azaldığını bulmuştur. Toprakların
havada kurutulması, kurutma fırınında bekletme veya toprakların
ısıtılması organik-S’ten SO4-2 halinde kükürdün serbest kalmasına neden
olur. Kuruma ve ıslanma olaylarının tekrarlanması da topraklardan S
serbest bırakılmasını uyarmaktadır.
Toprağa ilave edilen organik substratların C:S oranı,
mineralizasyonu kuvvetle etkilemektedir. Yonca kalıntıları olayı
uyarırken, mısır kalıntıları ve saman SO4-2-S oluşumunu 26 haftadan
fazla geciktirmektedir. Orman topraklarında metionin mineralizasyonu
sıcaklık ve antibiyotiklerden etkilenmektedir.
Toprak organik maddesinin besin maddesi oranı da S
mineralizasyonunu etkilemektedir. Geniş C:S oranında S
mineralizasyonu daha düşük olmaktadır. C:S oranı geniş olan gri
topraklarda mineralize olan S miktarı C:S oranı daha dar olan kahverengi
topraklarda daha fazladır. Organik maddedeki N ve S sıkı bir ilişki içinde
olmasına rağmen, mineralizasyonları benzer eğilimde olmamaktadır. Bu
farklılık toprak oluşumu sırasında oluşan C:N:S oranları ile açıklanmaya
çalışılmaktadır.
15.4. Topraktaki Kükürt Döngüsüne Katılan Enzimler
Kükürt döngüsü içinde aktivite gösteren iki önemli enzimHata!
Yer işareti tanımlanmamış. arilsülfatazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve rodanazHata! Yer işareti tanımlanmamış.
enzimleridir. Kükürt döngüsüne katılan sisteinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. disülfohidrazHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi
özel enzimler de bulunmaktadır.
A. Sülfatazlar
Sülfatazlar (sülfohidrolaz, EC 3.1.5) sülfirik asit esterlerini
hidrolizHata! Yer işareti tanımlanmamış. eden enzimlerdir.
R-C-O-SO3- + H2O R-C-OH + SO4
-2 + H+
Sülfatazlar hidrolizHata! Yer işareti tanımlanmamış. etmiş
oldukları organik S esterlerine göre sınıflandırılır:
417
Arilsülfatazlar, alkilsülfatazlar, steroidsülfatazlar,
glukosülfatazlar, kondrosülfatazlar ve mikosülfatazlar.
Bu enzimler içinde yalnızca arilsülfatazlar toprakta ölçülmüştür.
Bu enzimler bazen “fenolsülfatazlar” veya daha doğru olarak
arilsülfohidrolaz olarak adlandırılmaktadır. Arilsülfatazlar doğadaki en
yaygın sülfotazlardır. Tarım ve orman topraklarında, deniz ve tatlı su
sedimentlerinde, tuzlu bataklıklar gibi bir çok ortamda bu enzimHata!
Yer işareti tanımlanmamış. saptanmaktadır.Mantar ve bakteriler gibi
bir çok toprak mikroorganizması arilsülfatazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. üretirler. Bu organizmalar topraktaki sülfatazların ana
kaynağıdırlar. Bu enzimlerin pH optimumları topraklarda 5.5-6.2
arasındadır. Çeşitli toprakların arilsülfataz aktiviteleri SO4-2 ilavesinden
etkilenmemektedir. Bulgulara göre, arilsülfataz aktivitesi toprak organik
maddesi ile bir ilişki göstermesine karşın, diğer çeşitli toprak özellikleri
ile ( % N, kil ve kum kapsamı) bir ilişki belirlenmemiştir.
Topraktaki enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.
aktivitelerine etki eden faktörler
Toprak arilsülfatazHata! Yer işareti tanımlanmamış.
aktivitesinin S mineralizasyonundaki göreceli önemi, onların sentezini
yöneten faktörlere, toprağın stabilitesine ve yerel özelliklerine bağlıdır.
Arilsülfatazların mikroorganizmalardaki sentezi, sistemin C ve S
kapsamı yolu ile kontrol edilir. Sitrat ile kıyaslandığında asetat,
okzaloasetat, malat ve -ketoglutarat bileşikleri, Pseudomonas C12
Bsuş’unun enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesini önemli
düzeyde azaltmaktadır.
Mikrobiyal biyokütleHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve diğer
biyokimyasal özelliklere benzer şekilde maksimum arilsülfatazHata! Yer
işareti tanımlanmamış. aktivitesi işlenen, çayır ve orman topraklarının
üst 15 cm’lik kısmında saptanmaktadır. Artan derinlikle aktvitede keskin
bir azalma dikkat çekicidir. İğne yapraklı ve sert ağaçlardan oluşan orman
topraklarında,O1 horizonu maksimum arilsülfataz aktivitesi içermektedir.
S° ilave edilmiş topraklarda arilsülfatazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aktivitesi ile pH arasında önemli negatif ilişki
belirlenmiştir. Topraklardaki arilsülfataz aktivitesi ile organik C kapsamı,
418
toplam-N, kil yüzdesi, mikrobiyal biyokütleHata! Yer işareti
tanımlanmamış., mikrobiyal aktivite (CO2 oluşumu ve O2 tüketimi),
amidazHata! Yer işareti tanımlanmamış., invertazHata! Yer işareti
tanımlanmamış., -galaktozidaz, üreazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aktiviteleri ve toprağın S statüsü arasında önemli
ilişkiler saptanmıştır. Toplam-S, organik-S, C - S ve ester-S’ü ile toprak
arilsülfataz aktivitesi arasında da önemli pozitif ilişkiler tanımlanmıştır.
B. Rodanaz (Rhodanese, tiyosülfatHata! Yer işareti
tanımlanmamış.-siyanid sülfotransferaz)
Rodanaz aktivitesi, S2O3-2 ın dönüşümünde etkili olan bir enzimdir.
S2O3-2 + CN
- SO3
-2 + SCN-
Bu enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. hayvan ve bitki
dokularında, bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve topraklarda
gözlemlenmiştir. Rodanaz tayininde kullanılan yöntem, toluen ile ön
işlem görmüş toprağın tamponlanarak SO4-2
ve CN- çözeltisi ile 37 °C’de
1 saat inkübasyonu sonucunda oluşan SCN-’in kolorimetrikHata! Yer
işareti tanımlanmamış. tayinine dayanmaktadır. Iowa ve Saskatchewan
topraklarında rodanazHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesi 120-
875 ile 38-130 nmol SCN-1 g-1 düzeylerinde saptanmıştır. Aktivite ile
organik C kapsamı arasında ilişki belirlenmiştir.
Kükürt oksidasyonundaki rolü
Elementel -S’ün oksidasyonu sırasında oluşan tiyosülfatHata!
Yer işareti tanımlanmamış. geniş ölçüde rodanazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aktivitesi ile ilgilidir. Uzun süreli S° gübrelerinin
uygulanması topraklardaki rodanaz aktivitesini artırmaktadır. Bu artış
ototrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve heterotrofHata! Yer
işareti tanımlanmamış. tiyosülfat oksitleyen bakterilerin sayısal artışı ile
kuvvetli bir ilişki göstermektedir. Tersine olarak su altındaki çeltik
topraklarında S° oksidasyonu ile rodanaz aktivitesi arasında ilişki
saptanmamıştır ve enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesi
toprak tipine bağlı olarak değişmektedir. Rizosfer toprakları her zaman
419
rizosferHata! Yer işareti tanımlanmamış. dışı bölgeden daha yüksek bir
enzim aktivitesi göstermektedir.
C. Sistein desülfihidraz (L- sisteinHata! Yer işareti
tanımlanmamış. hidrojen sülfür-liyaz)
Bu enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. çok işlevli pridoksal
içeren bir enzim olup aşağıdaki reaksiyonları katalizlemektedir:
Homoserin H2O + NH3 + 2 oksibütirat
L-sisteinHata! Yer işareti tanımlanmamış. mikosistein +
piruvat + NH3
L-sisteinHata! Yer işareti tanımlanmamış. Piruvat + NH3+
H2S
Sistein’in desülfihidrasyonu sistem tarafından katalizlenen,
dolaylı bir reaksiyondur. Ortamda pridoksal fosfat olmadığı takdirde
enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış. katalitik olarak inaktif
durumdadır. Bu enzim hayvan ve mikroorganizmalarda bulunmasına
karşın, bitkilerde bulunmamaktadır. Enzim aktivitesi sonucunda piruvat,
H2S ve NH3 oluşmaktadır. Bu enzimin çeşitli topraklardaki aktivitesi
sisteinden piruvat oluşumu yolu ile tayin edilmektedir.
15.5. Kükürt Döngüsü ve Toprak Kullanım Sorunları
A. Asit sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. topraklar
Asit sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. topraklar esas
olarak pirit formunda sülfürleri kapsarlar. Bu topraklarda pH tipik olarak
4’ün altındadır. Tropik alanlarda geniş alanlar kaplamakla birlikte,
yalnızca ılıman bölgelerde lokal önemleri bulunmaktadır. Bu toprakların
asidifikasyonu piritin abiotik ve mikrobiyal oksidasyonu sonucu
oluşmaktadır. Bu tür topraklarda ürün yetiştirmedeki sorun asitlik nedeni
ile ortaya çıkan Al ve Mn toksisitesidir. Bu toprakların ıslahı;
1. Taban suyunun kontrolü,
2. Kireçleme,
420
3. Al, Mn ve Fe’e toleranslı bitki türlerinin seçimi,
4. Toprak verimliliğinin geliştirilmesi yolu ile sağlanabilir.
B. Sodik topraklar
Kurak ve yarı-kurak bölge topraklarının çoğunluğu sodikHata!
Yer işareti tanımlanmamış. olup, bu nedenle büyük ölçüde verimsizdir.
Bu topraklarda değişebilir Na %’si 15’ten fazla olup tipik olarak alkali ve
pH’sı 8.5’tan fazla topraklardır. S döngüsünün sodik topraklar ile ilgisi
S°’ün potansiyel kullanımı ve yeterli sülfirik asit oluşumu ile pH’nın
azaltılması, böylece verimliliklerinin geliştirilmesi ile ilgilidir. Kükürt
içeren bileşikler olarak amonyumHata! Yer işareti tanımlanmamış.
polisülfür, kükürt dioksit, amonyum tiyosülfatHata! Yer işareti
tanımlanmamış., amonyum bisülfit ve pirit kullanılabilmektedir. Örnek
olarak; pirit oksitlenerek sülfirik asit oluşturduğunda CaCO3 veya
CaMg(CO3)2 ile reaksiyona girer ve toprakta Ca, Mg ve CaSO4 derişimi
artar. H, Ca ve Mg kil minerallerinde değişebilir durumdaki Na iyonları
ile yer değiştirir, şayet oluşan serbest Na ve SO4-2
topraktan
giderilmezse tuzlu bir toprak oluşur. Bazı sodik topraklar S oksitleyen
organizmaları yeterince içermeyebilir. Bu gibi durumlarda S kaynağına
ilave olarak thiobacilli türü mikroorganizmaların aşılanması başarılı
bulunmuştur.
C. Atmosferden kaynaklanan S ile kirlenen topraklarda
kükürt dönüşümleri
Fosil yakıtlar ve S’lü maden filizlerinin kavrulması sonucu
atmosferde ortaya çıkan kirlenme, seyreltik H2SO4 formunda topraklara
girmektedir. Bu nedenle sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış.
atmosferden toprağa giren ana iyondur. Bunun yanında az miktarda SO4-2
ve H2SO4 de topraklara girmektedir. Sülfat olarak en üst düzeyde
oksitlenmiş olan elementin mikroganizmalar yolu ile daha fazla
oksitlenme olanağı yoktur. Ancak mikroplar, atmosferik kirlenmiş
topraklarda S döngüsünde bazı işlevlerde bulunurlar:
1. SO 4-2 ın immobilizasyonu ve indirgenmesi,
2. Sülfit ve bisülfit oksidasyonu,
3. Toprağa asit yağışlar şeklinde giren sülfatın redüksiyonu sırasında
421
oluşan ürünlerin oksitlenmesi.
Atmosferik olarak kirlenmiş bölgelerdeki toprak ve bitkiler,
yüksek düzeyde kirlenmeye maruz kalmamış aynı bölge örneklerine
kıyasla oldukça yüksek düzeylerde toplam ve sülfatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. kükürdü içerirler. S’ün büyük miktarları organik
formda bulunabilir. Bu gibi durumlarda S mineralizasyonu dış
girdilerden daha önemli olabilir. Atmosferik olarak kirlenmiş topraklarda
sülfat, sülfitHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve tiyonat halindeki
inorganik S çoğunlukla yüksek olup, kirletici kaynağa olan mesafe ile
azalır. Bu artış, inorganik-S oksitleyen türlerin bileşimini de
arttırmaktadır. Kirlenmemiş topraklarda thiobacilli gruplarının
genellikle az sıklıkta bulunduğu veya bulunmadığı buna karşılık S
emisyonlarının ulaştığı topraklarda sayılarının arttığı saptanmıştır.
Kirlenmiş topraklara ilave edilen elementel kükürdün kirlenmemiş
topraklardakinden daha hızlı oksitlenmesi, hava kirliliğine bağlı toprak
asitleşmesinde mikrobiyal S oksidasyonunun önemli olduğunu
göstermektedir. Bu tür kirlenen topraklarda rodanazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. aktivitesinin de arttığı son bulgularda yer almaktadır.
D. Topraklara kükürt ilavesinin olumsuz etkileri ve toprak olayları
Kükürt gübrelemesinin ürün gelişimi üzerine olumlu etkilerine
rağmen elementel kükürdün oksidasyonu toprak asitleşmesine ve toprakta
istenmeyen zararlı etkilerin ortaya çıkmasına etken olabilir. Elementel
kükürt gübre olarak kullanıldığında pH’nın önemli düzeyde ve
mikrobiyal biyokütleHata! Yer işareti tanımlanmamış. karbonunun %
2 ile 51 düzeyinde azaldığı belirlenmiştir. Diğer toprak özelliklerinin de
etkilendiği ve toprak organik C’unun azaldığı, C/NHata! Yer işareti
tanımlanmamış. oranının daraldığı, toplam S ve SO4-2 miktarlarının
arttığı gözlenmiştir. Tekrarlamalı kükürt uygulamaları bazı toprak
enzimlerinin aktivitelerini ve protozoaHata! Yer işareti
tanımlanmamış., algHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
nitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. organizmalarının
populasyonlarını azaltmaktadır.
422
16.
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak
BAZI İZ ELEMENTLERİN MİKROBİYAL
DÖNÜŞÜMLERİ
16.1 Toprakta Demir'in Mikrobiyal Dönüşümü
Demir yer kabuğunun ana bileşenlerinden olmasına ve bir çok
karasal habitatta yaygın bulunmasına karşın çoğunlukla bitki kullanımı
için yarayışsız formda bulunması nedeniyle ciddi noksanlığı görülen bir
mikro besin maddesidir.
Mikroorganizmalar demiri çok ayrımlı bir kaç yoldan çeşitli formlara
dönüştürürler:
423
a. Bazı bakteriler ferroHata! Yer işareti tanımlanmamış. demiri
ferriHata! Yer işareti tanımlanmamış. düzeyine oksitleme
yeteneğindedirler. Bu formdaki demir ferrik hidroksit şeklinde çökelir.
b. Bir çok heterotrofik türler çözünür organik demir tuzlarını etkiler ve
demir çok az çözünür inorganik formda olarak çözelti fazında çökelir.
c. Mikroorganizmalar çevrelerindeki oksidasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. - redüksiyon potansiyelini değiştirirler. Redoks
potansiyelinin azalması yüksek düzeyde çözünür ferriHata! Yer
işareti tanımlanmamış. bileşiklerinden ferroHata! Yer işareti
tanımlanmamış. bileşiklerinin oluşumuna yol açmaktadır.
d. Sayısız bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve mantarHata!
Yer işareti tanımlanmamış. karbonik, nitrik, sülfirik ve organik
asitlerHata! Yer işareti tanımlanmamış. gibi asit nitelikli ürünler
üretirler. Toprakta asitliğin artması demiri çözelti fazına geçirir.
e. Anaerob koşullarda sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
organik kükürt bileşiklerinden sülfürler oluşur. Bu durumda çözünür
fazdaki demir , ferroHata! Yer işareti tanımlanmamış. sülfürler
halinde çözeltiden ayrılır.
f. Mikroorganizmalar tarafından bazı organik asitlerHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve diğer karbonlu bileşiklerin serbest bırakılması,
çözünür organik demir komplekslerin oluşumuna etki eder. Bu durum
(b)’de belirtilen koşulun tersidir.
Böylelikle doğada demir oksitleyen bakteriler,organik bileşiklerin
ayrışmasında etken olan heterotrofların aktivitesi , algler tarafından
O2 ‘nin serbest bırakılması, alkali reaksiyonların etkileri gibi aktiviteler
sonucunda demir çökelebilir. Bunun tersi olarak asit oluşumu, bazı
organik bileşiklerin sentezi veya redükteHata! Yer işareti
tanımlanmamış. koşulların yaratılması ile çözünürlük artabilir. Kimyasal
olarak ferroHata! Yer işareti tanımlanmamış. iyonlar pH’5’in altında
başat iken,ferrik iyonlar pH 6’nın üstünde bulunurlar. Diğer taraftan
redoksHata! Yer işareti tanımlanmamış. potansiyelinde 0.2 voltun
altına inildiğinde demir iyonlarının çoğu ferro durumunda bulunur.
Potansiyel 0.3 volttan fazla olduğunda ferrik iyonlar başat duruma
geçerler.
Ferro durumdaki demirin oksidasyonu
424
Ferro demirin mikrobiyolojik oksidasyonunun araştırılmasındaki
yollardan biri sterilHata! Yer işareti tanımlanmamış. besi ortamına
veya kuvars kumuna ilgili iyonun bir tuzunun ilavesi ve ferroHata! Yer
işareti tanımlanmamış. demirin oksidasyonunun ölçülmesine dayanır.
Kimyasal oksidasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. en uygun olarak
nötral pH yakınlarında olmaktadır. Biyolojik olmayan değişimler toprak
aşılaması içeren steril kontrol denekleri yoluyla tayin edilir. Bu tür
çalışmalar steril örneklere kıyasla normal toprak etkisinin büyük ölçekte
değişim yaptığını ve bunun mikrobiyal ferro demir oksidasyonu olduğunu
göstermektedir. Gleen (1950) demir tuzlarının biyolojik oksidasyonunu
gözlemek için yapmış olduğu deneyde, pH 3.0 koşullarında FeSO4
çözeltisinin bir toprak kolonunda süzülmesi sırasında biyolojik olarak
oksitlenme yüzdesini saptamıştır. pH3’te ferro (Fe++)demir kimyasal
olarak stabilHata! Yer işareti tanımlanmamış. bir durumdadır ve
oluşan oksitlenme mikrobiyal aktivite ile ilgilidir. Demir sülfatHata! Yer
işareti tanımlanmamış. çözeltisinin kolondan süzülmesi sırasında,
başlangıçta oksitlenme oranında bir lagHata! Yer işareti
tanımlanmamış. faz saptanmaktadır. Fakat aynı örneğin taze çözelti ile
yeniden süzülmesi sırasında bu lag faz gözlenmemektedir. Başlangıçta
görülen bu lag faz, mikrobiyal populasyonun kimyasal olarak saptanmaya
yeterli büyüklükte değişim yapabilmesi için aktif populasyonun
zenginleşmesi için geçen süredir.
Bitümlü kömür yataklarında demir oksitleyen bakterilerin
metabolizmasının katıldığı bir olay yer almaktadır. Bu gibi yataklarda
mikrobiyolojik olarak önemli miktarlarda sülfirik asit türemektedir.
Maden sularına bu şekilde asit girmesi ile yüksek düzeyde aşındırıcı
drenaj akıntıları oluşmaktadır. Bu tür drenaj suları akvatik yaşam üzerine
ciddi olumsuz etkilere sahip bulunmaktadır.
Pirit tipik bir demir disülfür olup kimyasal olarak yavaş bir şekilde
oksitlenir. Buna az bir miktar asit maden suyu ilave edildiğinde hızlı bir
şekilde demir oksidasyonu ve sülfatlaşma başlamaktadır. Bu olaydan esas
olarak sorumlu bulunan başlıca organizma, sülfür yataklarından demirin
serbest bırakılmasını etkileyen Thiobacillus ferrooxidans bakterileridir.
Bu bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. ferroHata! Yer işareti
tanımlanmamış. demir tuzlarını organik maddenin yokluğunda ototrofik
beslenme ile 3.5 pH’da oksitlemektedir. Nötral pH yakınlarında ferro
425
demir iyonları kimyasal olarak oksitlenir ve mikrobiyal hücreler üzerine
çökelebilir.
T.ferrooxidans bakterilerinin yürüttüğü biyolojik oksidasyonHata!
Yer işareti tanımlanmamış. optimum olarak 2.5-3.5 pH sınırları
arasında gerçekleşmektedir. Değişik pH sınırı gösteren farklı suşlar
saptanmışsa da, bu grup organizmalar yalnızca asit topraklarda aktiftirler.
Bu esnada gerçekleşen enerji kazanma tepkimeleri aşağıda verilmiştir:
4Fe++ + O2 +4H+ 4Fe+3 + 2H2O (a)
4FeSO4+ O2 + 2 H2SO4 2Fe2(SO4)3 + 2H2O (b)
Fe2(SO) 4 + 6 H2O 2 Fe(OH)3 + 3H2SO4 (c)
Ortamda oluşan ferrik hidroksitin mikroorganizmalar üzerine
yığılarak onları kaplaması sonucu (c) reaksiyonunda görülen ve biyolojik
olmayan raeksiyonlar gerçekleşir.Piritten asit oluşumu ile demir ve
sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. iyonlarının serbest kalmasında
T.ferrooxidans bakterilerinin çok önemli rolü olduğu anlaşılmaktadır.
FeS2 ‘ün kimyasal yol ile de oksitlenmesi nedeniyle her iki sürecin
birbirinden ayırt edilmesi güçleşmektedir. Pirit ve diğer metal sülfürlerin
başlangıçtaki oksidasyonu mikrobiyal veya biyolojik olmayan yollar ile
olabilmaktedir.
2FeS2 + 7O2 + 2H2O 2FeSO4 + 2H2SO4 (d)
(b) eşitliğinde oluşan ferrik demir iyonları ortamda bulunan metal
sülfürlerin etkisi ile tekrar indirgenebilir ve oluşan ferroHata! Yer
işareti tanımlanmamış. demirin tekrar bakteriler tarafından
oksitlenmesi söz konusu olur.
14 Fe+3 + FeS2 + 8 H2O 15 Fe+2 + 2SO4 + 16H+
16.1.1. Organik demir bileşiklerinin oluşumu ve ayrışması
Toprakta önemli miktarda demir organik kompleksler halinde
bağlı bulunur. Bu bileşiklerin veya komplekslerin tanımları belirsizdir.
Laboratuvardaki model çalışmalar şekerler, basit organik asitlerHata!
426
Yer işareti tanımlanmamış. ve yüksek düzeyde polimerize olmuş
humusHata! Yer işareti tanımlanmamış. bileşenlerinin katyonik demir
ile bir seri kompleksler oluşturduğu belirlenmiştir. Organik bağlı demir
mikrobiyal etki için uygundur, çünkü heterotrofik türler kompleksleri
parçalayabilir ve demir serbest kalır. Toprağa ferrik amonyumHata! Yer
işareti tanımlanmamış. sitrat gibi organik bir bileşik katıldığında
molekülün sitrat kısmının ayrıştığı ve ferrik hidroksit miktarında hızlı bir
artış olduğu gözlenmiştir. Bu reaksiyon havasız koşullarda
gerçekleşmektedir. Ferrik amonyum sitrat ayrışması sonucunda demirin
çözeltiden çökmesi, laktatHata! Yer işareti tanımlanmamış., asetat,
malatHata! Yer işareti tanımlanmamış., malonatHata! Yer işareti
tanımlanmamış., okzalatHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve
gallatHata! Yer işareti tanımlanmamış. tuzlarından da gerçekleşir. Bu
tepkimelerden sorumlu bakteriyel cinsler Pseudomonas, Bacillus,
Serratia, Acinobacter, Klebsiella, Mycobacterium ve
Corynebacterium olup ayrıca filamentli mantarlar ve Nocardia ve
Streptomyces türleri de aktif olarak dönüşüm olaylarına katılırlar.
Organik demir komplekslerini ayrıştıran mikroorganizmaların topraktaki
dağılımları Çizelge 16.1’de görülmektedir.
Çizelge 16.1. Demir-organik kompleksleri ayrıştıran mikroorganizmaların
topraklardaki dağılımı (Dommergues,1966)
Toprak Substrat
Ferrik Sitrat Ferrik Oksalat
Kireçli Kahverengi Toprak 4400 x 10
3
14.6 x 103
Orman Mollisol 950 x 10
3
350 x 103
Spodosol 4.4 x 10
3
24 x 103
Humus bileşenleri ile oluşan demir kompleksleri Pedomicrobium,
Metallogenium ve Seliberia bakterilerinin aktiviteleri sonucu ayrışır ve
demir ferrik hidroksitler halinde bakterilerin etrafını sarar.
16.1.2. Demir redüksiyonu
Drenajı iyi topraklarda demirin çoğu yüksek oksidasyonHata!
Yer işareti tanımlanmamış. düzeyinde bulunur. Su baskını altında
anaerob koşullar gösteren topraklarda ferroHata! Yer işareti
tanımlanmamış. demir konsantrasyonu hızla artar. Steril topraklarda bu
olayın çok az olması onun biyolojik nitelikli olduğunu göstermektedir.
427
Topraklara kolay ayrışabilir organik maddelerin ilavesi ile toprak
çözeltisinde ferro iyonlar görülür. EhHata! Yer işareti
tanımlanmamış.(redoksHata! Yer işareti tanımlanmamış. potansiyeli)
0.2’nin altına inerse toprakta ferro iyonlar başat konuma geçerler. Şayet
zayıf drenajlı topraklar ıslah edilirse havalanma düzeleceğinden demir
iyonları ferriHata! Yer işareti tanımlanmamış. durumuna geçer. Bir çok
bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış. organik bir ortamda
optimalHata! Yer işareti tanımlanmamış. O2 düzeyinin altındaki
koşullarda geliştikleri zaman aktif olarak redüksiyon kapasitesine
ulaşmaları için, her bir gram toprakta 104 ile 106 bakteri düzeyinde
olmaları gerekmektedir. Bacillus, Clostridium, Klebsiella, Pseudomonas
ve Serretia türleri ferri demiri ferro durumuna dönüştürme
yeteneğindedirler. Bazı aerob organizmalar ferrik tuzların varlığında ve
oksijen yokluğunda zayıf bir gelişme gösterebilirler. Buna örnek olarak
Fusarium oxysporum verilebilir.
Üç değerli demirin heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış.
organizmalar tarafından iki değerli duruma çevrilmesi enzimatik
niteliklidir. Burada ferrik iyon solunumda elektron alıcı görev
yapmaktadır. Demirin enzimatik redüksiyonu konusunda iki yaklaşım
vardır. Bunlar:
a. Heterotroflar tarafından katalizlenen reaksiyonlar, nitratlardan
nitritHata! Yer işareti tanımlanmamış. üreten nitratHata! Yer
işareti tanımlanmamış. redüktaz enzimleri ile ilişkilidir.
b. Dönüşüm nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış.
metabolizmasında işlev görmeyen bir enzimHata! Yer işareti
tanımlanmamış. tarafından gerçekleştirilebilir.
Demirin mikrobiyal metabolizması ile birleştirilen olay gleyleşme
olarak tanımlanmaktadır. Toprak profilinde gleyleşme olan horizonlarda
yapışkan, gri veya açık yeşil-mavi renk özellikleri
karakteristiktir.GleyHata! Yer işareti tanımlanmamış. topraklar su
tablasının yüksek olduğu yerlerde yaygındır.Bu gibi horizonlar genellikle
su altındaki alanları tanımlar. Gley horizonundaki renk değişimi anaerob
koşullarda sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve demirin
mikrobiyal redüksiyonunun son ürünü olan ferroHata! Yer işareti
tanımlanmamış. sülfürler ile ilgilidir. Gleyleşmiş killerin her bir
gramında 107 adet demir indirgeyen bakteriHata! Yer işareti
428
tanımlanmamış. saptanması olayın mikrobiyal kökenli olduğunu
kuvvetlendirmektedir. Yer altındaki demir ve çelik materyalin çürümesi
bu olay ile yakından ilgilidir. Serbest oksijenin düşük ve pH’nın 5.5’tan
fazla olduğu ve sülfat varlığı koşullarında, yer altındaki demir boru
hatlarının aşınması fazla olmaktadır.
Toprağın redoksHata! Yer işareti tanımlanmamış. potansiyeli
ile yer altındaki demir boruların bozunması arasında doğrudan bir ilişki
bulunmaktadır. Şayet topraktaki potansiyel 400 mv’tan daha fazla ise bir
aşınma görülmezken, 200 ile 400 mv arasında hafif, 100-200 mv arasında
orta ve 100 mv’tan düşük ortamlarda kuvvetli bir aşınma söz konusudur.
Kuvvetli anaerob bakteriler gelişmek için sülfatı elektron alıcı
olarak kullandıklarından sülfatı gereksinirler. Bu bakteriler için pH’sınırı
5.5 ve daha yukarısıdır.
4Fe + SO4= + 4 H2O FeS + 3Fe(OH) 2 + 2OH
-
Sonuçta iki değerli demir sülfür ile iki değerli demir hidroksit reaksiyon
ürünü olarak belirir.
16.2. Toprakta Mangan'ın Mikrobiyal Dönüşümü
Manganez yüksek bitkilerin gelişmesi için mutlak gerekli mikro
besin maddelerindendir. Manganez toprakta dört değerli formda ve iki
değerli mangan iyonları şeklinde bulunur. Bitkiler iki değerli mangan
formu özümlerler. Mn+4 esas olarak suda çözünmez ve çoğunluk oksitler
halinde (MnO2) bulunur. Bu elementin doğada üç değerli formu da
bulunur ve organik komplekslerin önemli bir kısmını oluşturur.
Manganezin iki hakim iyonik formunun bulunuşunu toprak pH’sı kontrol
etmektedir. pH 5.5’tan daha asit koşullarda manganez geniş ölçüde Mn++
olarak ve pH=8’den daha alkali koşullarda ise oksitlenerek mangan
oksitler şeklinde bulunur. Mangan oksitlerin bitkiler tarafından
alınamaması nedeniyle alkali ortamlarda bu elementin noksanlığı ile
karşılaşılır. pH 8’in altında iki değerli manganez çok az kimyasal
oksidasyona uğrar.
MnO2 + 4H+ + 2e- Mn++ + 2H2O
429
Suda çözünen mangan iyonlarını içeren bir çözelti nötral bir
toprak kolonundan geçirildiğinde zamana bağlı olarak iki değerli mangan
iyonlarının azaldığı ve buna paralel olarak çözünmez mangan oksit
bileşiklerinin arttığı gözlenir. Bu olayın şu üç nedene bağlı olarak
biyolojik nitelikli olduğuna karar verilebilir:
a. Oksidasyon, tipik bir bakteriyal gelişme eğrisinin logaritmik
transformasyonunu gösterir.
b. Düşük konsantrasyonda mangan iyonları ilave edildiğinde, bunların
ortamdan kayboluşu en hızlı, yüksek konsantrasyonlarda ise kimyasal
reaksiyonlar tipik bir hıza sahiptir.
c. Mangan oksidasyonu antimikrobiyal inhibitörlerin ilavesi ile
durdurulabilmektedir. Oksidasyon olayı laboratuvarda kontrol
edilebilir. Bunun için MnCO3 içeren agarHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ortamına toprak tanecikleri aşılanır. Mikrobiyal
aktivite sonucu agar üzerinde kahverengi lekeler belirir. Bu MnSO4
veya MnCO3 içeren ortamda aktif organizmaların mangan oksit
ürettiğini gösteren karakteristik bir belirteçtir. Aktif suşları kapsayan
bakteriyel cinsler Arthrobacter, Bacillus, Corynebacterium,
Klebsiella, Metallogenium, Pedomicrobium ve Pseudomonas ile
mantarlardan Cladosporium, Curvularia, Fusarium ve
Cephalosporium’dur. Manganez oksitleyen mikroorganizmaların
sayısı toprak tipine bağlı olarak değişir ve toplam canlı
mikroorganizma sayısının % 5 ile 15’ini oluşturur. Biyolojik mangan
dönüşümü asitliğe karşı çok duyarlı değildir, fakat genellikle en hızlı
6.0 ile 7.5 pH’lar arasında gerçekleşir.
16.2.1. Manganez redüksiyonu
Saf kültürlerde bir çok bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış.
MnO2’i oksitlenebilir bir organik besin maddesinin varlığında
indirgeyebilir. MnO2 solunum enzimleri için bir elektron alıcı olarak
görev yapar.
RH2+ MnO2 Mn(OH) 2 + R
430
Topraktaki karbonlu besin maddeleri mangan oksit
redüksiyonunda gereksinilen elektron transferleri için kullanılır. Diğer
taraftan mikrobiyal metabolizmanın ürünleri, dört değerli manganın iki
değerli forma çevrimi ile ilişkili olabilir. Topraktan izole edilen çok
sayıda bakteriHata! Yer işareti tanımlanmamış., aktinomisetHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ve mantarHata! Yer işareti tanımlanmamış.
kültür ortamında bu reaksiyonu gerçekleştirebilir. Mikrobiyal olarak
sentezlenen asitler manganez yarayışlılığını arttırabilmektedir. Buna
benzer olarak topraklara kükürt veya tiyosülfatHata! Yer işareti
tanımlanmamış. uygulamasından sonra iki değerli Mn kapsamı
artmaktadır. Ancak asit topraklarda iki değerli yüksek mangan kapsamı
nedeniyle fitotoksikHata! Yer işareti tanımlanmamış. etki ve zayıf bitki
gelişimi gözlenir.
16.3. Toprakta Molibden'in Mikrobiyal Dönüşümü
Toprakta molibdat anyonları (MoO4-2) şeklinde bulunan molibden
sülfatHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve fosfat anyonlarına benzer
kimyasal davranış gösterir. Bu element nitratHata! Yer işareti
tanımlanmamış. redüktaz ve nitrogenazHata! Yer işareti
tanımlanmamış. enzimlerinin yapısına girmesi nedeniyle hem biyolojik
azot fiksasyonunda ve hem de nitratların enzimatik redüksiyonunda
önemli rol oynamaktadır. Molibden yetersizliğinde biyolojik azot
fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış. kapasitesinde azalma
görülmektedir.
Nitrogenaz iki proteinHata! Yer işareti tanımlanmamış. alt
grubundan oluşan bir enzimHata! Yer işareti tanımlanmamış.
kompleksi olup, biyolojik azot fiksasyonunu gerçekleştirir. Bu
ünitelerden biri molibden- demir (MoFe) protein ve diğeri de demir
içeren (Fe)-proteindir. İlk molekülün moleküler ağırlığı 200 000,
ikincisinin 60 000’dir. Bu nedenle gerek serbest ve gerekse
simbiyotik azot fiksasyonuHata! Yer işareti tanımlanmamış.
gerçekleştiren mikroorganizmalar (Azotobacter ve RhizobiumHata! Yer
işareti tanımlanmamış. bakterileri) ile baklagil bitkilerinin Mo
elementine özel bir gereksinimleri bulunmaktadır.
Esas azot kaynağı olarak nitratın bulunduğu molibden bakımından
yoksun ortamlarda, nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış.
431
redüksiyonundan sorumlu olan nitrat redüktaz enzimini salgılayan
mikroorganizmaların çok zayıf bir gelişme gösterdikleri saptanmıştır.
17.
Prof.Dr.Koray Haktanır-Doç.Dr.Sevinç Arcak
TARIMDA KULLANILAN KİMYASAL
MADDELERİN EDAFON ÜZERİNE ETKİLERİ
Modern tarımsal üretimde organik ve mineral gübreler yanında,
ürün artışını desteklemek ve emniyet altına almak amacı ile çok farklı
bileşim ve miktarlarda yapay kimyasal maddeler kullanılmaktadır. Bu tür
maddelere “tarımsal kimyasallar ( agrochemicalsHata! Yer işareti
tanımlanmamış.)” adı verilmektedir. Bu amaçla kullanılan çeşitli
bileşimlerin çoğunluğu doğada örneği bulunmayan molekül yapılar
göstermektedirler. Toksik nitelikteki bu maddelerin yapısal özellikleri
nedeni ile bir kısmı ortam koşullarına ve ayrışmaya dirençli
olduklarından, devamlı kullanılmaları durumunda toprak
komponentlerinde, toprak mikroorganizmalarında, bitki bünyesinde ve
sonuçta besin zincirinin her üyesinde birikerek besin ve ekosistemHata!
Yer işareti tanımlanmamış. emniyeti bakımından sakıncalı koşullar
oluşturmaktadır.
432
Bu ve benzeri kimyasal maddeler toprak sisteminde çeşitli etkenler ile
kimyasal, fotokimyasalHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve biyolojik
olarak kısmen veya tamamen ayrışırlar. Bu ayrışma mekanizmaları içinde
en etkili olan yol toprak canlıları (edafonHata! Yer işareti
tanımlanmamış.) tarafından gerçekleştirilen işlevlerdir. Steril topraklar
ile yapılan deneyler, pratikte kullanılan “tarla dozları”nın bile uzun
zaman ayrışmaksızın aynı kaldığını göstermektedir. Toprak
ekosisteminde biyolojik aktivitenin yanında buharlaşma, adsorbsiyon ve
fotokimyasal reaksiyonlar gibi fizikokimyasal etkiler ile kimyasal
maddeler inaktif duruma geçer veya ortamdan giderilirler.
17.1. Biyoregülatörler
Verimi artırmak ve güçlü bir tarımsal ürün sağlamak amacı ile
bitki gelişmesini belirli ölçülerde kontrol altına alan özel hormonHata!
Yer işareti tanımlanmamış. ve kimyasal maddeler gelişmeyi
düzenleyici olarak modern tarımda kullanılmaktadır. Örneğin yaygın
kullanılan biyoregülatörlerden biri CCC (chlorcholinchlorid), buğday
saplarının fazla uzamasını kontrol altına alarak buğday başağının güçlü
ve dolgun olmasında etken olur. Genç bitkilere püskürtme yolu ile
uygulanan bu madde, toprağa da ulaştığından, toprakta edafonHata! Yer
işareti tanımlanmamış. tarafından hızla ayrıştırılır.
17.2. Herbisitler
Tarla koşullarında kültür bitkileri ile rakabete giren yabancı
otların zor olan mekanik mücadelesi yerine, bu otların kimyasal maddeler
kullanılarak giderilmesi modern tarımda en çok uygulanan yöntemlerden
biri olmuştur. Bu amaçla her yıl binlerce ton tutarında herbisitHata! Yer
işareti tanımlanmamış. olarak adlandırılan yapay kimyasal maddeler
kullanılmaktadır. Bu maddelerin bir kısmı hormonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. niteliğinde olup, belirli bitki türleri üzerinde gelişmeyi
önleyici ve seçici bir özelliğe sahiptirler. Günümüzde kullanılan yaygın
herbisit grupları fenoksi asetikHata! Yer işareti tanımlanmamış.
asitHata! Yer işareti tanımlanmamış. türevleri, karbamatlar, üre
türevleri, klorlu alifatik asitler ve triazinler olup, sürekli olarak yeni
bileşikler geliştirilmektedir. Herbisitlerin çoğunluğu toprakta biyolojik
olarak hızla ve bir vejetasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. dönemi
433
içinde ayrışabilir. En hızlı ayrışma mikrobiyal aktivitesi yüksek olan
topraklarda gerçekleşir. Bazı herbisitler toprak mikroflorası içinde belirli
heterotrofHata! Yer işareti tanımlanmamış. türlere karbon kaynağı
oluşturabilir. Örneğin S-triazin grubu herbisitlerden simazin,
selülozHata! Yer işareti tanımlanmamış. ayrıştırıcılar tarafından C ve
enerji kaynağı olarak tüketilebilir. Organizmaların çeşitli bileşiklere karşı
etkenliği ve tepkileri çok farklı olabilmektedir. Örneğin toprak algleri
herbisitlere karşı oldukça duyarlıdırlar. Yeşil alglerden Chlorella
vulgaris herbisitlerin saptanmasında duyarlılığından ötürü indikatör
organizma olarak kullanılmaktadır. Bu algHata! Yer işareti
tanımlanmamış. türü üre türevleri grubundan olan herbisitlerin 0.5 ppm
konsantrasyonuna karşı duyarlıdır. Topraklarda çeşitli biyolojik
parametrelerin de herbisit uygulamalarına karşı tepkileri farklı
olabilmektedir. Örneğin herbisit uygulaması ile toprakların toplam
mikroorganizma sayısı ve toprak solunumuHata! Yer işareti
tanımlanmamış. (CO2 üretimi) çok az etkilenirken, dehidrogenazHata!
Yer işareti tanımlanmamış. aktivitesi, biyolojik azot fiksasyonuHata!
Yer işareti tanımlanmamış., nitrifikasyonHata! Yer işareti
tanımlanmamış. ve denitrifikasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış.
olayları değişik şekillerde ve çoğu kez olumsuz olarak etkilenmektedir.
Ancak olumsuz görülen bazı olaylar zaman zaman tarımda arzulanan
kontrolün sağlanmasında etken olabilmektedir. Örneğin tarım ilaçlarının
nitrifikasyonu engellemesinde uygun yan etkiler görülebilmektedir.
Burada nitratHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşumunun
yavaşlaması nedeniyle yıkanma veya denitrifikasyon ile topraktan azot
kaybının azalması ve çevre kirliliğinin önlenmesi yanında ekonomik
kayıplar da önlenebilmektedir. Ancak nitrifikasyonun ikinci basamağında
nitritin nitrata dönüşümünün engellendiği durumda, bitkilere toksikHata!
Yer işareti tanımlanmamış. olan nitritHata! Yer işareti
tanımlanmamış. toprakta birikir ve zararlı olabilir. Bundan dolayı
nitrifikasyonu etkileyen maddelerin kullanılmasından önce,
amonyakHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve nitrit oksitleyen
bakterilerin etkilenme düzeyinin belirlenmesi gerekmektedir.
17.3. İnsektisitler
Böcek savaşımında kullanılan modern insektisitlerin ilk
öncülerini oluşturan bileşiklerin çoğu, suda güç çözünür nitelikli ve
434
mikrobiyal etkiye karşı dirençli bileşiklerdir. Özellikle DDTHata! Yer
işareti tanımlanmamış. gibi klorlu hidrokarbonlar, toprakta uzun süre
ayrışmadan kalma özelliğini gösterirler. Aldrinchlordan, endrin ve
toxaphen gibi diğer klorlu hidrokarbon bileşikler ile de yapılan
denemeler, bu bileşiklerin ayrışmaya karşı ortam koşullarında oldukça
dayanıklı olduklarını göstermiştir. DDT’nin uygulamadan 14 yıl sonra %
40-45 ve 17 yıl sonrada % 39 ‘unun ayrışmadan kaldığı belirlenmiştir. Bu
ve benzeri insektisit gruplarının toprakta önemli işlevleri olan
nodülHata! Yer işareti tanımlanmamış. bakterileri,selülozHata! Yer
işareti tanımlanmamış. ayrıştıran bakteriler ile yeşil alglerin
populasyonHata! Yer işareti tanımlanmamış. ve aktivitelerine olumsuz
etki yaptığı belirlenmiştir. Toprak faunasının da olumsuz etkilendiğine
ilişkin bulgular dikkat çekicidir. Çayır topraklarında lindan
uygulamasının yer solucanı populasyonunu % 75 azalttığı belirlenmiştir.
İnsektisitler içinde fosfor esterleri grubu bileşikler toprak mikroflorası
tarafından ayrıştırılabilmekte ise de toprak faunasına çok toksikHata!
Yer işareti tanımlanmamış. etki yapmaktadır.
17.4. Fungisitler
Mantarlardan kaynaklanan hastalıkların önlenmesinde yaygın
olarak kullanılan bu tür kimyasal maddelerin toprak mikroorganizmaları
üzerine kuvvetli zararlı etkileri olduğu belirtilmektedir. Fungisitlerin
paraziter nitelikli mantarlar yanında toprak mikroflorası, özellikle
mikroskobikHata! Yer işareti tanımlanmamış. toprak mantarlarından
Phycomyecet ve MucorHata! Yer işareti tanımlanmamış. türleri üzerine
güçlü bir etkisi bulunmaktadır. Bu bileşiklerin uygulanmasından sonra
toprakların biyolojik kompozisyonlarında önemli değişimler
olabilmektedir. Örneğin duyarlı mikroskobik mantarlar ile patojenlerin
azalması sonucunda topraklarda penicillium türlerinde artışlar
saptanmaktadır. TMTD preparatının topraklarda kullanılması ile
mikroorganizma sayısının başlangıçta azaldığı ve sonra zamanla dengeye
geldiği gözlenmiştir. Toprak verimliliği ile çok yakın ilişkileri olan
mikorrizaHata! Yer işareti tanımlanmamış. oluşumlarının
fungisitlerden olumsuz etkilenmesi en önemli toprak
biyoteknolojisiHata! Yer işareti tanımlanmamış. sorunlarındandır.
435
KAYNAKLAR
Akalan, İ., 1987., Toprak Bilgisi, A.Ü.Ziraat Fakültesi Yayınları: 1058
Ders Kitabı:309.
436
Alexander, M., 1967., Introduction in soil microbiology. John Wiley &
Sons, New York, London, Sydney. 1967.
Beck, T.H., 1968., Mikrobiologie des Bodens. Bayerischer
Landwirtschaftsverlag, München, Basel, Wien.
Brady, N.C., 1974., The nature and properties of soils 8 th. Edition.
Macmillan Publishing Co., INC.New York.
Brauns, A., 1968., Praktische Bodenbiologie. Gustav Fischer Verlag.
Stuttgart.
Breed, R.S; Murray E.G.D; Smith, N.R, 1957. "Bergey's Manual of
Determinative Bacteriology, 7 th. Edition. The Willians and
Wilkins Company, Baltimore.
Brucker, G.and Kalusche, D., 1976. Bodenbiologisches praktikum,
Quelle & Meyer, Heidelberg.
Burges, A. and Raw, F., 1967. Soil biology. Academic Press, London
and New York.
Chapman, H.D., 1965. Chemical factors of the soil as they affect micro-
organisms. In. Ecology of soil-borine plant pathogens. Ed.by
Baker, K.F and Snyder, W.C. 120-139. University of California
Press, Berkeley.
Collins, C.H. and Lyne. P., 1970. Microbiological methods. University
Park Press Baltimore.
Çolak, A.K., 1988. Toprak Biyolojisi Ç.Ü. Ziraat Fakültesi ders kitabı
No.99. Ç.Ü.Z.F.Ofset ve Teksir atölyesi. Adana 62s.
Dickinson, C.H. and Pugh G.J.F., 1974. Biology of plant litter
decomposition. Volume 1-2. Academic Press. London and New
York.
437
Dokuchaev, V.V., 1899. (On the knowledge of naturel zones) Izbrannye
sochineniya (Selected works) vol, III. Moscow, Selkhozgız. (In
Russian)
Domsch,K.H. and Gams, W., 1972. Fungi in agricultural soils.
Longman, London.
Edwards, C.A., 1988. Biological ınteractions in soil. reprinted from
agriculture ecosystem and environment, Vol, 24 No, 1-3.
Elsevier, Amsterdam, London New York, Tokyo.
FAO, 1982. Application of nitrogen-fixing systems in soil management.
UN. Food and Agriculture Organization Rome.
FAO, 1983. Technical handbook on symbiotic nitrogen fixation, Rome.
Frenzel, G., 1936. Untersuchungen über die Tierwelt des Wiesenbodens.
Jena, G.Fischer Verl.
Garrett, S.D., 1963. Soil fungi and soil fertility. Pergomon Press.
Gilman, J.C., 1957. “A manual of soil fungi” Iowa State Collage Press.
Gray, T.R.G and Williams S.T., 1971. Soil micro-organisms. Longman
LTD, London.
Gray, T.R.G. and Lowe, W.E., 1967. Techniques for studying cutin
decomposition in soil. Bact.Proc., 3.
Gray, T.R.G. and Parkinson D., 1967. The Ecology of soil bacteria.
Liverpool University Press.
Gray,L.E. and Gerdemann, J.W., 1967. Influence of vesicular-
arbuscular mycorrhizas on the uptake of phosphorus 32 by
liriodendron tulipifera and liguidamber styraciflua. Nature,
London. 213, 106-107.
438
Greenwood, D.J., 1961. The effect of oxygen concentration on the
decomposition of organic materials in soil. Plant and Soil 24,
360-376.
Haktanır, K., 1982. Toprak Biyolojisi ders notu. A.Ü.Ziraat Fakültesi
teksir No.II. Bölüm 85.75s.
Haktanır, K., 1982. Toprak Biyolojisi ders notu. A.Ü.Ziraat Fakültesi
teksir No:I . Bölüm 86s.
Hale, E.Mason, 1974. The biology of lichens. Second edition. Edward
Arnold Ltd. London.
Hattori, T., 1973. "Microbial life in the soil" An Introduction. Marcel
Dekker, INC, New York.
Jörgensen, M.F. and Davey, C.B., 1968. Can. J. Microbiol. 14: 1179-
1183.
Kevan, D.K.McE 1965. In ecology of soil borne plant pathogens, eds.
K.F.Baker and W.C.Snyder, University of California Press.
Kevan, D.K.McE., 1965. Soil fauna and humus formation. Trans. 9 th
Cong. Int. Soil Sci. Soc. 2, 1-10.
Kevan, D.K..McE., 1965. Soil fauna and humus formation. Trans. 9
th.Cong.Int.soil sci.soc.2, 1-10.
Lechevalier, M.P., Horan , A.C. and Lechevalier, H.A. 1971. J.Bact.
105, 313-318.
Lynch. J.M., 1983. Soil biotechnology, Microbiological factors in crop
productivity, Blackwell Scientific Publications.
Müller, G., 1965. Bodenbiologie. VEB Gustav Fischer Verlag, Jena.
McCurdy, H.D.Jr., 1970. Int. J. Syst. Bact. 20, 283-296.
439
McLaren, A.D. and Sujins, J., 1968. The physical environment of
micro-organisms in soil. In:The ecology of soil bacteria. Ed.by
Gray, T.R.G. and Parkinson, D. 3-24. Liverpool University,
Liverpool.
Meiklejohn, J., 1957. Numbers of bacteria and actinomycetes in a Kenya
soil. J.Soil, Sci. 8,240-247.
Metting, F.Blaine, Jr., 1992. Soil microbial ecology. Applications in
agricultural an environmental management. Marcel Dekker,
Inc.New York, Basel, Hong Konga.
Miller, R.D and Johnson, B.D., 1964. The effect of soil moisture
tension on carbondioxide evolution, nitrification and nitrogen
minerilization. Proc.Soil Sci. Am. 28, 644-647.
Nicolson, T.H., 1967. Vesicular-arbuscular mycorrhiza-a universal plant
symbiosis. Sci.Progr., Oxf., 55, 561-81.
Odum, E.P., 1959. Fundamentals of ecology, 2nd. Ed, N.B. Saunders,
Philadelphia.
Odum, E.P., 1971. Fundamentals of ecology 3 rd Ed, Saunders.
Odum, H.T., 1971. Envinonment, Power and Society. Wiley.
Paulson, K.N. and Kurtz. L T., 1969. Soil Sci.Soc.Amer.Proc. 33,897-
901.
Rahn, O., 1913. Die Bakterientatigkeit in Boden als Funktion der
Nährungskonzentration und der unloslischen organıschen
substanz. Zentbl.Bakt. Parasit Kde., Abt. II.38, 484-494.
Richards, B.N., 1974. Introduction to the soil ecosystem. Longman.
Kondan and New York.
Ross, D.J., 1964. Effects of low-temperature storage on the oxygen
uptake of soil. Nature, Lond. 204, 503-504.
440
Satchell.J.E., 1983. Earthworm ecology from darwin to vermıculture.
Chapman and Hall, London, New York.
Scheffer. F. and Schachtschabel, P., 1976. Lehrbuch der bodenkunde.
Ferdinant Enke Verlag, Stuttgart.
Shlegel, H.G., 1969. Allgemeine mikrobiologie.Georg Thieme Verlag,
Stutgart.
Stewart, W.D.P., 1967. Transfer of biologically fixed nitrogen in a sand
dune sluck region Nature, Lond. 214,603-604.
Trıbe, H.T., 1957. In “Microbial Ecology.” Seventh Symp. Soc.gen
Microbiol. (R.E.O. Williams and C.C. Spicer, eds), pp.287-298.
Combridge University Press.
Tribe, H.T., 1967. Interactions of soil fungi on cellulose film. Trans.
Br.mycol. soc.49, 457-466.
Trolldenier, G., 1971. Bodenbiologie. Frankche Verlagshandkıng,
Stutgart.
UNESCO, 1970. Methods of study in soil ecology UNESCO. Ecology
and Conservation, Paris.
Walwork, J.A., 1970. Ecology of soil anımals. Mc Graw-Hill.
Warcup, J.H., 1957. Studies on the occurrence and activity of fungi in a
wheat field soil. Trans. Br.mycol.soc.40,237-262.
Watanabe, A., 1959. J.Gen. Appl.Microbiol. 5:21-29.
Whittaker, R.H. and Woodwell G.M. 1969. Structure, production and
diversity of the oak-pine forest at Brookhaven New York.
J.Ecol., 57, 155-174.
441
İNDEKS
442
—#—
- amiloz, 268
—Ç—
çapraz aþýlama, 335
çapraz inokülasyon, 328
çevre bilimi, 8
—Ü—
üreaz, 41; 156; 161; 162; 163; 293; 378
—Ý—
Ýnülaz, 272
Ýnülin, 272
Ýnokülasyon, 339
—A—
aþýlama, 342
abdomen, 202
abiyotik, 1; 12; 16; 25; 373
absorbsiyon, 125
Acarina, 202
Achnantes, 129
Achromobacter, 66; 70
actinofaj, 143
Actinoplanaceae, 88
Actinoplanes, 88
adsorbiyon, 39
aerob, 37; 38; 66; 67; 68; 96; 107; 173
afit, 212
agar, 68; 75; 76; 90; 98; 106; 108; 145;
167; 344; 347; 348; 388
Agaricales, 112
agon, 149
Agregat, 4; 31; 36; 41; 42; 107; 194
Agrobacterium, 64
agrochemicals, 390
akseptör, 44; 45
aktinomiset, 34; 46; 51; 59; 70; 77; 84; 88;
92; 94; 96; 143; 167; 225; 246; 250;
256; 259; 260; 268; 269; 273; 302; 322;
352; 357; 388
alg, 3; 35; 62; 84; 127; 128; 129; 133; 134;
135; 172; 174; 181; 183; 188; 189; 324;
352; 381; 391
alkol, 4; 21; 78; 230; 240; 255; 261; 276;
366
allojenik, 222
allokton, 61
Alnus, 352
Alternaria, 104; 117
Amanita, 122
amensalizm, 168
amidaz, 377
amilaz, 154; 162; 268; 269
aminoasit, 229; 285; 286; 291
amip, 115; 179
Amoebae, 177
amonifikasyon, 287; 290
amonyak, 37; 117; 156; 168; 171; 194;
267; 273; 286; 291; 294; 296; 299; 300;
327; 392
amonyum, 81; 91; 95; 107; 117; 156; 157;
286; 287; 288; 289; 293; 294; 298; 299;
300; 301; 302; 311; 320; 321; 322; 323;
343; 351; 379; 385
amorf, 31
Ampullariella, 88
Anabaena, 129
anaerobik, 20; 37; 38; 40; 41; 64; 67; 173
Anaeropiyosiz, 242
angiosperm, 119; 122
Annalida, 191
anorganik, 27; 36; 39; 41; 64; 149; 157;
159; 162; 163; 216; 227; 236; 239; 242;
249; 254; 285; 321; 343; 354; 356; 360
antagonizm, 95; 164; 168
antibiyosiz, 168
antibiyotik, 4; 91; 93; 95; 110; 167; 168;
169; 171
antropojenik, 221; 231
anyon, 354
apatit, 357
Aphyllophorales, 112
apo-enzim, 149
Apterygota, 208
aquatik, 1
ARA, 333
arabinoz, 258; 259
Araneida, 202
arbüskül, 123
Archangium, 68
Arhangiaceae, 70
arilsülfataz, 367; 376; 377
Armillaria, 118
aromatik, 84; 237; 261; 264; 280; 281; 282
Aromatik bileþikler, 280
443
Arthrobacter, 67
Arthrobotrys, 117
Arthropoda, 197
arthrospor, 98
Ascomycet, 123
Ascomycetes, 109
aseptik, 75; 349
asetik, 6; 21; 38; 154; 220; 230; 240; 247;
253; 254; 278; 310; 329; 391
asetik asit, 6; 21; 154; 240; 310; 329; 391
asidofilik, 46
asimilasyon, 236; 286
asparaginaz, 162
Aspartik asit, 267
Aspergilli, 104
Astigmata, 204
Aureobasidium, 104
azid, 297
azot fiksasyonu, 66; 67; 135; 167; 220;
320; 322; 323; 324; 326; 327; 329; 331;
335; 336; 338; 389; 391
azot mineralizasyonu, 287
Azotobacter, 64
—B—
Bacillaracea, 126
bacilli, 61
Bacillorophyta, 129
Bacillus, 67; 70
baký, 46
bakteri, 3; 4; 7; 20; 21; 34; 35; 40; 43; 44;
46; 47; 60; 61; 64; 66; 70; 71; 72; 73;
74; 75; 77; 78; 81; 82; 84; 87; 91; 94;
95; 104; 107; 143; 145; 146; 163; 165;
167; 168; 172; 181; 183; 184; 188; 196;
198; 212; 220; 229; 236; 246; 256; 259;
268; 274; 287; 290; 294; 299; 305; 309;
311; 318; 320; 323; 327; 328; 329; 333;
335; 343; 345; 346; 347; 349; 350; 355;
357; 365; 368; 369; 378; 382; 384; 386;
388
bakteriofaj, 143
bakteriosin, 4
bakteroid, 329
Basidiomycetes, 109
Basidiomycetler, 84
bazik katyonlar, 52
Bdellovibrio, 172
Bernstein, 230
besin absorpsiyonu, 23
Bio-assay, 86
bio-mass, 15
biophagous, 185
biota, 362
biotin, 86
Birincil tüketiciler, 286
biyojeokimyasal döngü, 20
biyokütle, 17; 18; 20; 78; 97; 191; 192;
195; 237; 364; 366; 377; 381
biyolojik azot fiksasyonu, 286
Biyolojik Spektrum, 11
biyosönetik denge, 2
biyosentez, 20; 23; 274; 282
biyosfer, 232
biyosonöz, 226
biyotik, 12; 218; 222
biyotop, 1; 2; 15; 195
Botrydiopsis, 132
Bumilleria, 132
Bumilleriopsis, 132
—C—
C/N, 135; 211; 236; 241; 242; 243; 246;
274; 286; 289; 297; 381
C1-selülaz, 156
Candida, 116
carnivor, 16
catechol, 281
Cellvibrio, 64
Cephaldsporium, 105
Chaetapoda, 191
Chaetomium, 108
Chlamydomonas, 129
chlamydospor, 102
Chlorella, 129
Cholorophyceae, 126
Chondrococcus, 68
Chromobacterium, 64
Chroococcus, 129
cilia, 180; 181
Ciliata, 180
Cladosporia, 104
Cladosporium, 117
Clostridium, 67
cocci, 61
collembole, 25
Colpoda, 181
consumers, 15
Corynebacterium, 67
cross-inokulasyon, 122
444
Crustose, 138
Cryptostigmata, 204
crystal violet, 78
Cx-selülaz, 156
Cyanofaj, 147
Cyanophyceae, 125
cyanophyta, 84
Cylindrocarpon, 104
Cymbella, 129
Cytophaga, 68; 70
—D—
Dactylaria, 117
Dactylella, 117
Dactylococcus, 129
Dactylosporangium, 88
DDT, 392
deaminasyon, 291
deciduous forest, 54
decomposers, 15
dehidrogenaz, 162; 391
dekarboksilasyon, 291
dekstroz, 82
Dematium, 117
denitrifikasyon, 288; 300; 301; 302; 303;
304; 305; 306; 307; 308; 309; 310; 311;
313; 314; 315; 316; 317; 318; 361; 391
Dermatophilaceae, 88
Dermatophilus, 88
Desülfovibrio, 365
desmolaz, 157
Desulfotomaculum, 365
detritus, 19; 25; 47
Deuteromycet, 123
Deuteromycetes, 109
dinitrojen, 4; 285; 314; 315; 327
diplopod, 201; 227
disülfohidraz, 376
dispersiyon, 76
dissimilatory, 365
dissosiye, 149
DNA, 66; 292; 333; 353; 355
dominant, 17; 20; 46; 51; 90; 96; 106; 127;
129; 133; 134; 135; 165; 184; 315
donör, 301
dormansi, 26; 106
dorsiventral, 139
—E—
eathworms, 25
edafon, 28; 52; 57; 221; 390; 391
Eh, 44; 45; 243; 246; 314; 315; 386
ekoloji, 1; 5; 6; 7; 9; 10
ekosfer, 11
ekosistem, 1; 2; 5; 9; 12; 14; 16; 18; 20; 21;
24; 218; 231; 390
eksoenzimler, 19
eksopeptidaz, 291
ekstraselülar, 255
ekstraselüler, 68; 93; 141; 153; 155; 156;
244; 246; 268
ekto-enzim, 150
ektotrofik, 119
elüviyasyon, 52
elektrik çift katmaný, 30
Enchytraeidae, 191
endo enzim, 150; 271
endolitik, 138; 141; 220
endopeptidaz’dýr, 291
endospor, 64; 67
endotrofik, 119
enfeksiyon, 120; 167; 329; 330; 333; 340
enzim, 41; 85; 86; 93; 95; 117; 148; 149;
150; 151; 152; 153; 155; 156; 157; 158;
159; 160; 161; 162; 163; 173; 194; 195;
196; 221; 229; 250; 255; 256; 260; 268;
271; 272; 276; 291; 292; 298; 326; 331;
333; 355; 358; 359; 362; 368; 376; 377;
378; 379; 386; 389
enzimin substratý, 151
Epigeal, 204
epilitik, 141; 220
eritrosin, 75
erozyon, 4; 134
esteraz, 151; 157; 276
Euarthropoda, 198
Euedafik, 204
Euglena, 132
eukaryotik, 59
Eukaryotik canlýlar, 59
—F—
Fülvik asitler, 32
fagotrofik, 172
fakültatif, 66; 67; 81; 82; 88; 94; 96; 97;
126; 300; 306; 309; 323; 369
445
fauna, 1; 8; 51; 173; 176; 185; 188; 197;
221; 225; 226; 227; 228; 229
feed-back, 22
fekal pelletler, 225
fenolik rose bengal boyasý, 78
fermentasyon, 6; 230; 279
feron, 149
ferri, 382; 386
ferro, 357; 369; 373; 382; 383; 384; 385;
386
fiksasyon, 4; 135; 286; 321; 323; 327; 328;
329; 333; 335
Filament, 106
fillosfer, 276
fitopatojen, 210
fitoplankton, 16
fitotoksik, 37; 41; 388
flagellat, 180; 181
flagellatlar, 127; 177
Flavobacterium, 70
Flavobacterium'dur, 66
floem, 268
flora, 8; 108; 135; 253; 293
floresans mikroskopisi, 70
formaldehid, 282
Formicoidae, 212
formik asit, 21; 38
fosfataz, 151; 161; 162; 358
fosfatlar, 38; 355; 359
fotokimyasal, 294; 303; 321; 390
fotolitotrof, 81
fotoototrof, 126; 231
fotosentez, 12; 13; 18; 20; 23; 124; 125;
231; 324
Fragilaria, 129
fraksiyon, 20; 29; 32; 243; 289; 355
Frankiaceae, 89
fruktoz, 125; 272
fungi, 18; 116
Fungistasis, 164
Fusarium, 104
—G—
gömülü lam tekniði, 78
galaktoz, 154; 257; 258
galaktronik, 258
gall, 66
gallat, 385
GC iliþkisi, 66
gen sistemleri, 11
gentisic, 281
Geodermatophilus'tur, 88
gimnosperm, 122
Gley, 386
glikoz, 82; 125; 126; 154; 171; 238; 248;
256; 258; 266; 268; 273; 309; 316
glikozidaz, 154; 156; 268; 269
Gliocladium, 104; 117
gliserol, 82; 126
Gluküronik, 258
glutamik asit, 267
gram negatif, 64; 66; 67; 90; 262; 269; 290
Gramineae, 124
gram-negatif, 79; 172; 365
gram-pozitif, 79; 87
gravitasyon, 34
Gravitasyonel su, 32
gymnosperm, 119; 352
—H—
Hümik asitler, 32
Hümin maddeler, 32
Haber-Bosch yöntemi, 320
habitat, 16; 20; 68; 97; 142; 166; 172; 176;
185; 197; 199; 204; 220
Ham humus, 226
Hansenula, 116
hard pan, 54; 211
Harposporium, 117
Hartig aðý, 120
Helminthosporium, 117
Hemiedafik, 204
hemiselüloz, 93; 212; 237; 240; 243; 248;
256; 259; 260; 277
hemoglobin, 331; 344
herbisit, 391
herbivor, 16
Heterococcus, 132
Heteroglikanlar, 257
Heterothrix, 132
heterotrof, 72; 80; 180; 183; 220; 290; 291;
301; 305; 306; 314; 322; 323; 359; 360;
365; 369; 370; 378; 386; 391
hidrogenasyon, 157
hidrolitik parçalanma, 160
hidroliz, 19; 151; 157; 161; 251; 255; 256;
268; 271; 287; 291; 293; 358; 376; 377
hif, 79; 97; 100; 101; 102; 109; 110; 123;
224
Higroskopik Su, 32
holo-enzim, 149
Homoglikanlar, 257
446
Homoitermal, 50
horizontal, 52; 109
Hormidium, 129
hormon, 285; 390; 391
Humicola, 117
humus, 27; 32; 54; 56; 71; 94; 116; 117;
122; 188; 191; 199; 207; 208; 220; 221;
222; 225; 226; 227; 229; 238; 243; 244;
246; 247; 280; 287; 385
Hydrogenomonas, 64
Hymenoptera, 212
—I—
IAA, 329
ikincil tüketiciler, 286
illüviyasyon, 54
illit, 29; 39
immobil, 184
immobilizasyon, 231; 236; 289; 290; 300;
360; 374; 375
inülin, 91
inhibation, 164
inhibe, 171; 308; 337; 338
inhibitör, 360
inkübasyon, 160; 167; 308; 316; 375
Insecta=Hexapoda, 208
interaksiyon, 39; 52; 61; 164; 216; 218
invertaz, 154; 162; 377
iron pan, 54
Isopoda, 199
iyon adsorbsiyonu, 30
izolat, 104; 124
—K—
kültivasyon, 239
kütin, 276
kantitatif, 162
Kaolinit, 29; 30; 39
Kapillar Su, 32
karasal biyosfer, 233
karbohidraz enzimleri, 157
karboksilasyon, 157
karboksilaz, 149
karbon dioksit çýkýþ oraný, 17
karbonil, 247; 261; 368
katalaz, 149; 162
katalizör, 148; 149; 260; 271; 272
katyon, 31; 243; 246; 299
kazein, 249
kemoheterotrof, 323
kemolitotrof, 64; 81; 369
kemoototrof, 64; 81
ketoglikozid, 66
kist, 177
kitin, 46; 51; 68; 93; 95; 173; 195; 198;
225; 248; 272; 273; 274; 275
klimaks, 221; 222
kloramfenikol, 168
klortetracyline, 93
klor-tetrasiklin, 168
ko-enzim, 149
kolloidal, 27; 29; 32; 46; 171; 270; 321
koloni, 75; 76; 79; 106; 119; 126; 129;
349; 350
kolorimetrik, 159; 160; 378
kometabolizm, 282
kommünite, 8; 9
Kommensalizm, 164
komponent, 16
kompost, 68; 94; 95; 107; 253
konakçý, 142; 143
konidia, 87; 99
konifer, 52; 216; 261
koniferil, 261; 264
kontakt lam tekniði, 78
konukçu, 97; 119; 125; 135; 328; 329; 333
konvensiyonel, 278
korelasyon, 17; 249
korteks, 121; 136; 137; 268; 329
ksilan, 112; 259; 260
ksilanaz, 260
ksilem, 268
Ksiloz, 258; 259; 266
kumar, 261
—L—
lös, 56; 195
lag, 40; 240; 383
laktat, 385
laktik, 21; 87; 230; 247; 253; 254
Larix, 122
leghemoglobin, 331
Leguminosaea, 326
Lesitin, 355
leusin, 267
lignin, 32; 84; 93; 112; 116; 117; 157; 211;
223; 225; 228; 229; 237; 240; 243; 248;
249; 261; 262; 263; 265
lignoklastik, 265
lignoselüloz, 261
447
lignoselülozlar, 153
liken, 135; 137; 138; 140; 141; 174; 197;
198; 219; 221
lipaz, 151; 157; 276
lipid, 91; 353; 355
litter, 52; 103; 224
Lumbricide, 191
lysis, 68; 93; 145
—M—
mürein, 59
Makrobiota, 57
makroskobik, 3; 4; 20
malat, 385
malonat, 142; 385
maltoz, 268; 344
mannaz, 260
Mannitol, 82; 125; 348
Mannoz, 258; 266
mantar, 3; 4; 18; 20; 21; 31; 35; 40; 42; 43;
44; 57; 79; 82; 84; 93; 95; 96; 97; 103;
104; 105; 106; 107; 108; 109; 110; 112;
113; 117; 118; 119; 120; 121; 125; 135;
137; 164; 165; 167; 168; 170; 171; 172;
174; 177; 181; 184; 188; 191; 197; 198;
207; 211; 220; 223; 224; 225; 226; 229;
241; 246; 250; 252; 256; 259; 268; 270;
272; 279; 281; 293; 302; 351; 357; 359;
368; 370; 382; 388
Mantar misellerinin otolizi, 184
maya, 97
melanin, 66; 86; 280
mesofilik, 68; 107; 238; 372
Mesostigmata, 204
metabolik aktivite, 17
metabolitler, 3; 18; 37; 110; 168; 171
metan, 37; 171; 230; 235; 244; 247; 248;
254; 277; 278; 279
Metarrhizum, 117
Methanobacteriacea, 277
Methanomona, 64
metoksil, 261; 262; 263; 265
Mezobiota, 57
mezofil, 51; 72; 93; 252; 254
Mezofil organizmalar, 51
Micrococcus, 70
Micrococous, 67
Microleus, 129
Micromonosporaceae, 89
mikorriza, 20; 119; 121; 122; 123; 124;
125; 173; 393
mikroaerofil, 37
Mikrobiota, 57
mikrobiyal ayrýþma, 6; 153; 368
mikroflora, 45; 46; 57; 73; 159; 176; 183;
184; 191; 223; 226; 229; 230; 235; 236;
240; 242; 263; 288
mikroskobik, 3; 6; 29; 70; 74; 78; 91; 127;
188; 189; 392
mineralizasyon, 4; 18; 168; 229; 231; 238;
239; 246; 247; 249; 285; 286; 287; 288;
289; 290; 353; 357; 360; 364; 368; 373;
374; 375
misel, 87; 88; 97; 98; 99; 101; 106; 107;
120; 171; 223; 236
Misellerin bakteriyolizi, 184
mites, 25
Moder, 226
Moniliaceae, 105
Monosakkaritler, 82
montmorillonit, 29; 30; 31; 39
moor, 2; 52; 54; 191; 204; 226; 301
morfolojik, 61; 79; 89; 109; 174
Mortierella, 104; 109
Mucor, 42; 44; 56; 104; 105; 106; 108;
109; 279; 291; 292; 392
mull, 52; 192; 201; 226; 227
Mutualizm, 164
Mycobacteriaceae, 89
mycobiont, 135
mycorrhiza, 20; 97; 112
Myriapoda, 199
Mytilus, 181
Myxobacter, 172
Myxobacteriales, 68
Myxococcaceae, 70
—N—
naftalen, 280; 282
nematod, 51; 117; 189; 190; 191; 196; 198;
204; 272; 366
Niþ, 166
niþasta, 21; 91; 112; 117; 126; 157; 230;
248; 268; 269
N-immobilizasyonu, 286
nitrapirin, 297
nitrat, 38; 73; 91; 122; 157; 167; 195; 249;
286; 287; 294; 295; 296; 297; 299; 300;
301; 302; 303; 304; 305; 306; 307; 309;
311; 312; 313; 314; 315; 316; 317; 321;
448
322; 323; 326; 327; 343; 351; 361; 386;
389; 391
nitrat solunumu, 309
nitrifikasyon, 6; 35; 37; 40; 47; 64; 157;
287; 288; 294; 296; 297; 299; 303; 306;
311; 351; 381; 391
nitrit, 81; 167; 168; 171; 286; 287; 295;
296; 298; 299; 300; 301; 312; 314; 315;
351; 386; 392
Nitrobacter, 81
nitrogenaz, 156; 320; 327; 331; 333; 389
Nitrosomonas, 81
nitroz oksit, 300; 308; 312; 315
Nitzschia, 129
Nocardia, 90; 93
Nocardiaceae, 89
nodül, 6; 67; 167; 326; 327; 328; 329; 333;
334; 335; 339; 340; 344; 351; 352; 392
nodülasyon, 340; 344
—O—
oidia, 98
oksidasyon, 39; 84; 106; 157; 240; 243;
282; 285; 299; 321; 354; 360; 362; 372;
373; 375; 382; 383; 384; 385
okside, 38; 44; 64; 106; 154; 240; 241; 304
oksitetracyline, 93
oksotrof, 87
okzalat, 385
Oligochaeta, 191
oligokarbofilik, 93
oligomer, 256; 260
Omnivor, 197
Onychophora, 198
optimal, 3; 14; 47; 71; 108; 150; 195; 216;
222; 337; 338; 369; 372; 386
organel, 177
organik asitler, 4; 21; 37; 117; 168; 230;
235; 237; 247; 248; 266; 277; 279; 357;
382; 385
organotrof, 310
ortofosfat, 154; 354; 360
Oscillatoria, 129
otojenik, 222
otokton, 61; 116; 183; 222; 229
otoliz, 157
Ototrof, 40; 64; 81; 180; 183; 232; 287;
294; 301; 314; 322; 369; 378
Ototrofi, 81
Ozmofilik, 110
Ozmotik Su, 32
—P—
P/R, 222
pürin, 84; 287; 292; 355
Paraarthropoda, 198
parazit, 97; 116; 119; 143; 177; 210
partikül, 16; 30
patojen, 40; 41; 115; 118; 183
peat, 20; 27; 184; 247; 307; 314; 324; 344;
345; 346; 347; 348; 354
pedipalpus, 202
Pektik maddeler, 269
pektin, 21; 112; 117; 157; 229; 270; 271;
272
pektinaz, 117; 260
Pektinesteraz, 270; 271
pektinik asit, 270
pellet, 87; 347
Penicillia, 104
Penicillium, 44; 101; 105; 106; 108; 109;
110; 115; 168; 170; 171; 252; 259; 260;
265; 271; 276; 292; 359
pepton, 91
peritriþ, 79
permeabilite, 53
peroksidaz, 149; 162; 276
pestisit, 84; 282; 284
petri-plak, 75
Phormidium, 129
phycobiont, 135
Phycomycet, 123
Phycomycete, 104
Phycomycetes, 109
Phycovirüsler, 147
Phytium, 104; 118
Pichia, 116
pigment, 60; 66; 67; 129; 181
Pinnularia, 129
Pinus, 119; 120; 124
pirimidin, 84; 287; 292; 355
Planobispora, 88
Planomonospora, 88
Poikilotermal, 50
poligalakturonaz, 329
polimer, 151; 157; 228; 261; 262; 280
polimerizasyon, 263
polimetil galakturonaz, 271
polipeptid, 157
polisakkarit, 91; 256; 260; 273
Polyangium, 68
449
Polyporales, 112
populasyon, 13; 14; 17; 61; 69; 118; 127;
146; 165; 166; 171; 184; 191; 194; 196;
197; 204; 208; 215; 216; 225; 253; 290;
392
por, 35; 36; 41; 111; 114
predasyon, 117; 164; 166
producers, 15
Prokaryotik canlýlar, 59
Prostigmata, 204
Proteazlar,, 157
proteid, 149
protein, 41; 79; 91; 116; 149; 151; 157;
230; 275; 288; 289; 290; 301; 310; 343;
362; 389
proteinaz, 162
proteolisis, 290
Protista, 60
protocatechuic, 281
Protokoperasyon, 174
protopektin, 270
Protosiphon, 129
protozoa, 3; 57; 96; 117; 127; 168; 177;
178; 183; 184; 188; 274; 366; 381
Psedomonas, 64
pseudoparankima, 120; 124
psikrofil, 72
Psikrofil organizmalar, 51
Pterygota, 208
Pulmonata, 197
pupa, 26
—R—
röliyef, 218
radyasyon, 39; 47; 48; 345
radyootografik, 124
redükte, 44; 86; 232; 268; 286; 307; 327;
357; 365; 366; 370; 383
redoks, 39; 44; 45; 173; 246; 297; 312;
383; 386
rekabet, 14; 40; 44; 79; 93; 94; 164; 165;
166; 169; 221; 223
reversbl, 150; 152
Rhizobium, 7; 64; 66; 75; 122; 146; 167;
173; 318; 319; 326; 327; 328; 329; 333;
335; 337; 339; 340; 341; 342; 344; 345;
346; 349; 350; 389
Rhizoctonia, 118
rhizomorf, 102
Rhizopus, 109
Rhodotorula, 116; 370
rizosfer, 18; 41; 183; 296; 323; 328; 378
RNA, 292; 353; 355
rodanaz, 376; 378; 381
Rosaceae, 124
Rotator, 188
—S—
sübstütiye, 281
sükroz, 125; 126
süksesyon, 3; 221; 222; 223; 224
sülfamatlar, 363
sülfat, 56; 73; 86; 95; 157; 337; 348; 361;
363; 364; 365; 368; 371; 373; 374; 379;
380; 382; 383; 384; 386; 389
sülfataz, 157; 374
sülfid, 171; 363; 368; 369; 370
sülfinat, 363
sülfit, 357; 363; 371; 374; 380
sülfitler, 38
sülfoksit, 363
sülfon, 363
süspansiyon, 44; 68; 75; 320; 344
sakkaraz, 154; 162
saprofit, 41; 67; 91; 97; 104; 112; 116; 340
saprohagous, 185
Sarcina, 67
Scenedesmus, 129
sclerotium, 102
Scorpionidea, 202
sediment, 16
sefalin, 355
sefalotraks, 202
selülotik bakteriler, 20; 254
selüloz, 7; 38; 91; 93; 112; 116; 117; 153;
157; 172; 173; 174; 184; 195; 212; 223;
224; 225; 228; 229; 240; 243; 248; 249;
250; 251; 252; 253; 254; 255; 256; 261;
274; 277; 278; 344; 391; 392
septum, 97; 110
serbest azot fiksasyonu, 322
Shibata Sýnýflamasý, 141
sikloheksimid, 168
siklohekzimin, 93
silaj, 247
silt, 3; 39; 244
simbiyoz, 14; 66; 67; 112; 122; 135; 142;
183; 322; 325; 326; 352
sinafin, 261
sinerjistik, 156
sist, 26; 69
450
sistein, 86; 368; 374; 375; 376; 378; 379
sklerotia, 34
sodik, 379
solma noktasý, 33; 34; 35
Sorangiaceae, 70
spirilla, 61
Spirillospora, 88
spor, 34; 40; 50; 64; 79; 88; 89; 95; 98;
101; 102; 104; 105; 106; 109; 110; 112;
116; 223; 224; 253; 260; 262; 269; 279;
290; 307; 327; 365
sporangia, 99
sporangiasporlar, 99
sporangium, 87
Sporozoa, 181
stabil, 34; 41; 126; 152; 274; 383
steril, 127; 169; 265; 346; 348; 349; 383
stimulation, 164
strüktür, 15; 58; 60; 87; 102; 104; 111;
115; 119; 136; 139; 255; 257; 261
Streptomiset, 90
Streptomisin, 168
Streptomycetaceae, 89
Streptomycine, 93
suþ, 66; 107; 108; 342; 346
substrat, 14; 79; 82; 84; 89; 97; 109; 110;
116; 137; 138; 152; 156; 160; 161; 164;
165; 167; 168; 172; 174; 223; 226; 236;
242; 244; 246; 250; 292; 306; 307; 317
sugar fungi, 116
sukulent, 289
Surriella, 129
—T—
tampon, 160; 297
tanen, 280
tannaz, 157
tarla kapasitesi, 34
Tartigrada, 198
tekstür, 36
termal migrasyon, 51
termodinamik, 14
Termofil organizmalar:, 51
terrestrische-terrestrial, 1
tetratiyonat, 363; 370
Thallus, 135
Thermoactinomyces, 95
Thermomonosporaceae, 89
thiamin, 86
Thiobacillus, 81
tiazol, 297
timin, 292
titrimetrik, 159; 160
tiyoglikozidler, 363
tiyosülfat, 86; 363; 370; 371; 378; 379; 388
toksik, 37; 168; 169; 174; 181; 282; 295;
299; 316; 347; 391; 392
toksin metabolitleri, 91
toluol, 160
Toprak Biyolojisi, 3
toprak biyoteknolojisi, 5; 153; 393
toprak profili, 27; 52
toprak reaksiyonu, 45; 161; 162
toprak solunumu, 231; 237; 239; 391
Torula, 116
Torulaspora, 116
Torulopsis, 116
trehaloz, 125
Trichoderma, 105
Tricholoma, 122
triklormetil, 297
tropik, 8; 55; 129; 133; 188; 192; 211; 273;
313; 352
Turbellaria, 187; 188
turnover and transformation, 17
—U—
urasil, 292
—V—
VA, 123; 124
valin, 267
VAM, 124; 125
vanilin, 261; 264
vasküler, 16
vejetasyon, 1; 16; 28; 35; 37; 46; 52; 68;
109; 198; 199; 218; 220; 222; 238; 352;
362; 391
Vertebrata, 215
Verticillium, 118
vesikül, 123
virüs, 3; 143; 145; 172; 191
vizkozite, 39
—X—
Xantophyceae, 126
xylanaz, 162
451
—Y—
yüksek protistler, 96; 126; 177
yaþam birliði, 1; 2
yeast, 116
YMA, 349
—Z—
zooloji, 1; 6
Zoosonöz, 228
zoospor, 101
zymogen, 116
452
453
454
455