127
7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 1/127 | 1

Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 1/127

| 1

Page 2: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 2/127

| 2

Bilimin tüm dalları tarihsel olarak iç içedir. Her ne kadar günümüzde çok alt birimlere ayrılsa da... Ruh-beden ve zihin-bilinç-beyin tarihi konusu uzun birkonu olarak ele alındı. “Ruh-beden/zihin-bilinç-beyin” tartışmaları tarihselsüreçte, din bilim, felsefe, psikoloji, sinirbilimi, matematik ve fizik konusuylasıkı ilişki içindedir. Dolayısıyla, bu konu aynı zamanda belirtilen bilimalanlarının da tarihidir. Değişik alanlardaki bilimsel gelişmelerin, kendilerindençok uzak görünen bilimsel alanlar üzerine etki ederek, o alanlara yenidüşüncelerin ortaya çıkmasına nasıl sebep oldukları açık olarak görülecektir.Zamansal süreçte, bilimsel yöntem ve bakışının nasıl değiştiği ve şimdikitartışmalarımızın çok da farklı boyutta olmadığını göstermek, gelecekte nelerlekarşılaşabileceğimizi ortaya koymak esas amaçtır. Geçmiş 2500 yıl boyuncadoğrudan olmasa da felsefeciler düşünce üretmişlerdir. Geçmişi tekrardankaçınmak amacı ile geçmişte söylenenlere göz atılmalıdır. Yoksa birçok keşfi yada fikri yeni zannedebiliriz. Yine yüzyıllar öncesinde sorulmuş soruların çoğuhala gündemdedir. Sorular aynı olmasına karşın yanıtlarda değişiklikler vardır.Değişimi görüp geleceğe yönelik çıkarımlar da yapabiliriz. Bu bilimin mevcut durumu hakkında bizde daha iyi bir anlayış oluşturacaktır.

Felsefe tarihini dikkate almadan felsefe problemlerini irdelemeninasla imkânı yoktur. Bu tarih aynı zamanda kültürel, dinsel ve sosyal etkilerin detarihidir. Akla uygun bir şeyler söylemek için tarihçeyi göz ardı demeyiz. Geriyebakma aynı zamanda şu an içinde bulunduğumuz durumu daha iyi anlamamızısağlayacak ve geleceğe yansıtmalar yapabilmemiz mümkün olacaktır. Halenkullanmakta olduğumuz kavramlar temelde yüzyıl başlarında oluşturulmuşturve “kavramsal kökenlerimiz ”i bilerek aynı yanlışlara düşmemek gerekir.Kafamız buluşların yeniliği ile meşgulken geçmişten bir şeyler öğrenme fırsatınıkaçırmamak için tarihsel kaynaklarımızı unutmamak zorundayız. Bu aynızamanda bilimin tarihidir. Bu nedenle konu geniş tutulmuştur. Düşünce adınaortaya dökülmüş her şey olmasa da, boş sözlerden (flatus vocis ) kaçınarak,açmazları da göstererek, öznelci kuramları da ele alarak olabildiğince geniştutuldu. Kişilerin biyografilerine değil, ana fikirlerine yer verildi. Yine tüm ilgialanlarındaki çalışmalarına değil, daha çok zihin-bilinç/beyin konusundakigörüşler ele alındı.

Dr. Sultan Tarlacı

Page 3: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 3/127

| 3

Mademki ruhu inceliyoruz, aynı zamanda ardından çözmek zorunda kalacağımız sorunları ortaya koymak konusunda herhangi bir öğretiyi öğreten bizden öncekilerin kanılarını, geçerli olandan yararlanmak ve öyle olmayandan sakınmak amacıyla devşirmek gerekir.

Düşünce tarihi unutulan, hatta unutturulmuş düşüncelerin de tarihidir.

Henüz dünyada belli bir son bildiren hiçbir şey olmadığı gibi, dünyanın en son sözü de, dünya üzerine en son söz de henüz söylenmiş değildir; dünya açık uçlu,bütünüyle de özgürdür, her şey hala gelecekte yatıyor, hep de gelecekte yatacak.

Page 4: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 4/127

| 4

3500 yıl önce, Nil’in güneşin battığı yakası, Mısırlıların inancınagöre ölümlülerin ruhlarının öbür dünyaya en çok yaklaşabildiği

noktaydı. Mısır inancına göre, bedenin yanında ruhtan oluşan biryapı daha vardı. Ka, Mısır dilinde “çift” anlamına gelen vedölleme gücünü, yaratıcı ve koruyucu işlevleriyle, yaşamsalenerjilerin tümünü belirten bir ifadedir. Sembolü, iki kalkık kolbiçimindedir. Yaşamın da gücü olan Ka, gömüldükten sonra Ba(ruh) olarak bedeni terk eder. Şahin başlı Horus Ba’yı ateş vekobra kapılarından geçirip hüküm mekânına getirir. Burada,ölenin vicdanını içeren kalbini bir teraziye yerleştirir ve

karşısına da bir tüy koyar. Kalp ile tüy dengede kalırlarsa, Ba ileKa birleşip, Osiris’in hükmettiği aydınlık âleme geçip bir ruh (Ak)olurlar.

MÖ 2000 yıllarına ait papirüslerde kalp bütün organlarınmerkezi olarak kabul ediliyordu. Mısırlılarca, sinir sistemininyaşamsal önemi ve işlevi bilinmemekle birlikte, yazılı tarihselkayıtlarda geçen en eski “beyin ” ifadesi MÖ 1300’lerdekiEdwin Smith Papirüsü’ nde geçer. Bu kayıtta beyin kelimesi sekiz kez

geçer ve kafa kemiğinde kırık olan iki hastanın tanısı, klinik seyri,tedavisinden bahsedilir. MÖ 600’larda, bütün vücut kanalları vedamarlarının kalbe bağlı olduğuna inanılıyordu. Bu doğruydu;ancak, yanlış bir çıkarım olarak, kalbi bütün düşüncelerinmerkezi olarak kabul etmişlerdi. Kişinin yapıp ettiklerinin kayıtlıolduğu kalp, bu nedenle tüy ile karşılıklı teraziye konuyordu.

Page 5: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 5/127

| 5

MÖ 1500 yılında Mısır’da kaleme alınmış olanEdwin Smith Papirüsü’ nde şöyleyazar: “Eğer boyun incinmesi almış bir kişiyi muayene ederseniz... ve her iki kol veayağında hissin kaybolduğunu, bunları hareket ettiremediğini ve onun idrarınıtutamadığını tespit ederseniz... Bu bir boyun omurgasının yer değiştirmesinin nedenolduğu omurilik kesilmesinden dolayıdır. Bu tedavi edilemeyen bir durumdur...”1 Yandakihiyegrolif, tarihte ilk yazılıBEYİN kelimesidir. Sağdan sola doğru okunur. Resim yazısı“üzerinde saçı ve iki kulağı olan kafa açılıp-kesildiği zaman içinden uçup giden kuş-şey”olarak okunabilir. Uçup giden şey, bilinç-ruh ya da canlılığı sağlayan şeydi (Çizim:Tarlacı ).

Destanlardan ve kahramanlık öykülerinden biliyoruz ki,Sümerler ve onların Mezopotamya’daki takipçileri yaşam,hastalık, ölüm, ruh konuları ile yakından ilgilenmekteydiler.Ancak, şu da kesindir ki, Sümerler tam anlamı ile bir felsefesistemi geliştirememişlerdir. Bilim ve hakikatin esası ile ilgilihiçbir soruyu ortaya atmamışlardır. Felsefenin dalları olanbugünkü bilimlerle ilgili önemli katkıları olmamıştır. Evren veinsan hakkındaki araştırmaları ve düşünceleri asla felsefiolmamıştır. Sümer felsefesi, onların dininden, mitolojilerinden,destan ve ilahilerinden çıkarılabilir.2 Mezopotamyahikâyelerinde de yaratılmış olan insan, tanrının kanı veya “özü”gibi tanrısal bir unsur ile Dünya’nın “kil”inin karışımındanyapılmadır. Sümerce olan “lulu ” kelimesi ile bu ifade edilir ve“karıştırılmış olan ” anlamına gelir. Genelde “can” diye çevrilenİbranice terim “nefeş ”tir (bizim dilimizdeki nefs buradan gelir).Canlı bir yaratığı canlandıran ve öldüğünde onu terk eden, elletutulamaz “ruh”tur. Sümerce, Şİ-İM-Tİ’den gelen “şimti ”, “nefes- rüzgâr-yaşam ” anlamına gelir. Akadca kelime olan ve benzer

1

Edwin Smith Surgical Papyrus, Case 31. Thebes, c. 1550 BC. Breasted, J. H. (ed.) The Edwin Smith Surgical Papyrus.TheUniversity of Chicago Press, 1930.2 Kramer SN. Tarih Sumer’de Başlar. Çev: Çiğ Mİ. Türk Tarih Kurumu Yay.1998; 63

Page 6: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 6/127

Page 7: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 7/127

| 7

ayrı tutar. Ona göre, âlem ruhunun bir parçası olan insan ruhuölümsüzdür ve tanrısaldır.

Platon, Fedon ’da geniş olarak ruhu ve bedeni tartışma

konusu yapar. Uyanıklığın uykunun karşıtı olması gibi, yaşamınkarşıtı ölümdür. Bedenin karşıtı da ruhtur. Bu Platon’dakikarşıtlar düşüncesidir. Karşıtların her ikisi ruh ve beden gibibirbirinden yaratılır. Uyanıklığın uykudan, uykunun uyanıklıktanyaratıldığını ve yaratma süreçlerinin birinci durumda uyanmaikinci durumda uykuya dalma olduğunu öne sürer.

Platon’a göre ruhlarımız biz doğmadan önce vardır. Tümruhlar eşit olarak yaratılmıştır. Ruh görülemez ve beden

görülebilir olandır. “O zaman ruh bedenden daha çok görülemezolan gibidir ve beden daha çok görülebilir olan gibidir.”Görülemez olan zaman içinde bir değişime uğramadığı halde,görülebilir olan beden sürekli olarak değişime uğrar. Cisimselolan beden tümüyle çözülebilir-yok olabilir olmasına karşın, ruhbütünüyle çözünemezdir. İnsan öldüğünde dünyada kalançözünebilir parçası olan bedeni çözünür ve bozunur. Amagörülemez olan parçamız olan ruh, görülemez ayrı bir yere,

Tanrının dünyasına gider. Oraya vardığında ise mutludur veyanılgıdan, budalalıktan, korkudan, kötülüklerden özgürdür. Ruhkendisiyle birlikte diğer dünyaya eğitiminden veyetiştirilmesinden başka bir şey götürmez. Platon,Fedon ’daruhun başka bedenlere ve hayvanların bedenlerine göçünden(ruh göçü) de bahseder. O’na göre, hayatlarında kendilerinioburluk, zorbalık ve sarhoşluğa verenler büyük bir ihtimalleeşeklerin ya da diğer hayvanların bedenlerine geçeceklerdir.Dolayısıyla ruh birçok bedeni eskitir. Ruh herhangi bir yollabedeni kullansa, o zaman beden tarafından hiçbir zaman aynıkalmayan şeylere çekilir. Ruh ve beden bir arada birleşmişken,doğa bedeni hizmet etmeye ve yönetilmeye, ruhu yönetmeye veefendi olmaya belirler. Ancak, sadece ruh bedeni kullanmaz,bedenin de ruh üzerine etkisi olur. “Ruh bedenin duygularınaboyun mu eğer yoksa onlara karşı mı çıkar? Demek istiyorum ki,beden ateşli ve susuzken, ruh ona karşı çıkıp onu su içmekten,açken yemek yemekten uzağa çekmez mi ve ruhun bedenesayısız başka yollarla karşı çıktığını görmez miyiz? Elbette.”

Page 8: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 8/127

| 8

Platon algılar konusunda şüpheci davranır. Gözlerin,kulakların ve öteki duyuların aldatmacalarla dolu olduğunubelirtir. Varlığın kendisi konusunda da kendi düşüncelerinden

başka hiçbir şeye güvenilmemesini ve başka araçlarlagördüklerinde ve içlerinde göründükleri çeşitli nesnelerlebirlikte değişenlerde hiçbir gerçeklik olmadığına, çünkü butürden her şeyin görülebilir olduğuna ve duyular yoluylaayrıldığına, oysa ruhun kendisinin görülmez olanı vedüşünülebileni gördüğüne inanılmasını öğütler. Bu dünyadakinesneler, değişen, kendilerinde karşıt yüklemleri barındıracakşekilde, eksikli, göreli, bağımlı ve bileşik olan şeylerdir. Beş duyu

yoluyla algılanan bu nesneler, Platon'a göre, gerçekten vardeğildir. Onlar değişmeyen, mutlak ve kalıcı bir gerçekliğinyalnızca görünüşleridir. İçinde yaşadığımız duyusal dünyadakişeyler her bakımdan değişseler bile, bu dünyanın yine belliölçüler içinde gerçek ve kalıcı olan yönleri vardır. Her bakımdandeğişmeye uğrayan bu dünyada, en azından birtakımmatematiksel özellikler değişmeden aynı kalır.

Çağrışıma ve öğrenmeye de değinen Platon, çağrışımı

şöyle ifade eder:“Eğer bir insan bir şeyi işittiği ya da gördüğü ya da başka herhangi bir yolda algıladığı zaman, yalnızca o şeyi bilmekle kalmıyor, ama ayrıca başka bir şeyin de algısını taşıyorsa ve bunun bilgisi aynı değil ama ayrı ise, algının taşıdığı şeyi anımsıyor demede haklı değil miyiz?”

Öğrenme ise anımsamadan başka bir şey değildir ve“şimdi anımsadıklarımızı zorunlu olarak önceki bir zamandaöğrenmiş olmamız gerektiğini” gösterir.

Ruh ve beden arasındaki birlikteliğin nasıl olduğuproblemini, Plato geometrik esas terimleriyle ifade eder.Elementlerin kendilerini, geometrik şekillerini temel bir yapısalbirim olarak kabul ederek, bedenin üçgenler gibi geometrikşekillerden oluştuğunu öne sürdü. Bu geometrik şekillerin uygunolarak bir araya gelmeleri bedeni oluşturuyordu ve ruh ilebedenin bir arada olmasına imkân veriyordu. Bu bağlanmayla

Page 9: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 9/127

| 9

oluşan ruh-beden ikilisi hareket gibi yaşamın göstergesioluyordu. Timaeus 'ta ruhun kafatası ve omurilik boşluklarındaen saf olarak bulunduğunu öne sürer. Bu bölgeler de "ilik" olarak

görünür ki, biz bunu bugün beyin ve omurilik olarakadlandırmaktayız. İlik birincil yaşam malzemesidir ve dört elementten oluşmaz. Daha ziyade temel geometrik yapılardanolan üçgenlerden oluşur. Ruhun Tanrı tarafından bedene üstünyaratıldığını ve ruhun egemen olmak gibi bir isteği olduğunu daöne sürer: “ruh, egemen olmak, buyurmak için, vücut da boyuneğmek için oluşturulmuştur... Şunu açıkça söylemek gerekir ki,ruh bütün varlıkların içinde zekâya sahip olabilecek biricik

varlıktır; hem ruh gözle görülmez; oysa ateş, su, toprak ve hava,hepsi de gözle görünen cisimlerdir.” Sonuçta, Platon’a göre ruhbedenden farklı, üstün ve ayrıdır.5

Tarihsel çağların başlangıcından, Romaimparatorluğunun çöküşüne kadar olan dönemi kapsar.Genellikle, Yunan-Roma uygarlıklarını hatırlatır. Üçönemli yerel kısma ayrılır. 1. Tarihöncesi antikçağ;Bilgilerin dolaylı kaynaklara dayandığı tarihöncesi, 2.Doğu antikçağı: Eski Doğu ve Ön Asya uygarlıklarınıntarihi, 3. Hıristiyan antikçağı: Geç imparatorluk (284-385) dönemi için kullanılır. Antikçağdan Ortaçağa geçiştarihi tartışmalıdır. Ancak, Doğu imparatoruRamulus’un tahttan indirildiği MS 476 olarak kabuledilir.

Antikçağın büyük hekimlerinden olanHipokrat (İstanköy 460- Larissa 377 ) zamanının tıp bilgisini özümseyip, klinikuygulamaya koyan ilk kişidir. Elbette ki, zihin ve beyin adına ilksöylemleri de Hipokrat’ta aramamız gerekir. “Şunu biliniz kikeyif, sevinç, kahkaha, neşe ve üzüntü, acı, ümitsizlik ve kederyalnızca beyinden çıkar (kaynaklanır). Özellikle düşünme,anlama, görme ve işitmeyi, neyin doğru neyin yanlış olduğunu,neyin tatlı neyin acı olduğunu öğreniriz... Daha da ileri olarak

5 Bennett MR. The early history of the synapse: from Plato to Sherrington. Brain Research Bulletin 1999;50: 95-118

Page 10: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 10/127

| 10

beyinle kızgınlaşır, saldırgan oluruz, korkar ve endişeleniriz,rüya görürüz, beklenmedik hatalar yaparız, yersiz sıkıntılaryaşarız, hata yaparız, deneyim yaşamak isteriz. Beyin sağlıklı

olmadığı zaman; aşırı sıcak, aşırı soğuk, aşırı nem ve aşırıkuruluk gibi şeylerin tümünden etkileniriz” diyerek tümdeneyimlerimizin beyinden kaynaklandığını belirtir.

Aristoteles’in (MÖ 384-322) psikoloji konusundaki iki temeleseri vardır: varlık konusundaki ünlü eseriMetafizik ve diğeriRuh Üzerine , Peri Psykhe veya Latince De Anima ’dır.

Aristoteles’in en önemli özelliği, onun sağduyuya olabildiğinceyakın bir düşünür olmasıdır. Metafiziği çok büyük ölçüde mantıkkonusundaki görüşlerine ve biyoloji alanındaki çalışmalarınadayanır. 'Var olmak' onun gözünde, hakkında konuşulabilecek vetam olarak tanımlanabilecek bir şey olmaktır. Buna karşınbiyoloji alanındaki çalışmaları açısından, 'var olmak' dinamik birsüreç, bir değişme süreci içinde olmak anlamına gelir. Var olanher şey somut bir birey olarak var olur ve her şey maddeyle

formun bir birliği olarak ortaya çıkar.Aristoteles, beden ve ruhun işlevleri hakkında köktenfarklı bir bakış açısı geliştirmiştir. Aristoteles’e göre, ruh ya da psyche göz önüne alınması gereken bir yapıdır. Bu yapıdüşünceler için akıldan oluşur. Neden yapıldığı, hareketi nasılyaptığı, onu ortaya nasıl koyabileceğimiz ve onun var oluşununson akıl gibi kavramları oluşturmuş ve sorgulamıştır. Kaslarımızıele alacak olursak; kas liflerinden yapılır, etkisel neden bu liflerinbir araya gelmesine neden olur ve kasın kendi yapısını oluşturur.Sonuçta oluşan bu kas kasılarak uzuvda hareket oluşturur.Organların yapısı veya ruh bir materyal değildir; fakat organlarındoğasındadır ve organlardan ayrı olarak var olamaz. Bu yollaAristoteles, Platon'un yaptığı "zihinsel" ve "fiziksel" ayrımdanfarklı olarak "yaşayan" ve "ölü" ayrımını öne sürer. Bu nedenle,zihin kavramı Aristoteles’te geniş bir tartışma alanı bulmaz. Onagöre, ruhun yaşayan bir şeyden kaybı, var oluşununsonlanmasıdır.

Page 11: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 11/127

| 11

Aristoteles, Ruh Üzerine adlı eserinde konuya geniş yerverir. Önce sorularla ve geçmiş felsefecilerin fikirlerini ele alarakbaşlar. “Ruhun bölünebilir ya da bölümsüz olup olmadığının da

açıklanması gerektiğini öne sürer ve türleri-cinsleri ile farklımıdırlar?” diye de sorar. Ruh üzerine olan tartışmaların veincelemelerin sadece insan ruhuna yönelmiş olmasından dayakınır.6 Bu nedenle de ruha sahip varlıklarının tümünün ortakolup olmadığını ya da ruhun kendine özgü varlık olup olmadığınısorar. Ruhun bedensiz olmadığına da değinir: “Olayların çoğundaruhun, bedensiz hiçbir duygulanıma uğrayamadığı veya bunudeneylemediği görülüyor… Yine de özellikle ruha özgü görünen

bir işlem oluyorsa; bu düşünme eylemidir; fakat o bile… birbeden olmaksızın var olamaz.” Ruh aynı zamanda en üstün vetemel devindiricidir. Bu arada kendinden önceki ya dadönemdaşı felsefecilere de değinmeden geçmez. Anaksagoras’ınruhla zekâyı aynı şey olarak kabul etmesine dikkat çeker ve bugörüşe karşı çıkar. Diğer felsefecilerin görüşlerini de ele alarakortak kanısını söyler: “Öyleyse demek oluyor ki, ...felsefecilerintümü ruhu üç karakterle belirlerler: devinim/hareket,

duyumlama, cisimsizlik…” devinimin ruha bağlı olduğu fikrineşiddetle karşı çıkar.Aristoteles'e göre beyinden ziyade algının merkez organı

kalp idi. Eğer, bir hayvanın algısı harekete dönüşecek olursa,kasın kasılmasını takiben, hareketle şunlar ortaya çıkacaktır:7 "...kaynağın yeri (olan kalp) algıları değiştirir, onlar uzanır veyakısalır, bu yolla hayvanın ihtiyaç duyduğu hareket oluşturulur."Aristoteles'e göre, algılama özellikle kalpte onun özel ruhu ileortaya çıkar. Merkezi duyu organı olan kalp, tek tek duyuorganlarıyla bağlantılıdır. Onların nesneleri tarafındanetkilendikleri zaman, etkileri kan yoluyla kalbe ulaşır. Böylece,kalbin çevresindeki hareketler, kan akımı yoluyla uzuvlaraulaşarak hareketlerine neden olur. Eğer bir şekilde bedendenayrılırsa, onun ruhu var olamaz. Onun ruhunun varlığının devametmesi beden ile olan ilişkisine bağlıdır.8

6

Aristoteles. Anima. Çev. Gürbüz C. Ara yay. 1990;4.7 Everson S. Psychology. In: Barnes J. (Eds.) The Cambridge companion to Aristotle. Cambridge: CUP, 1995; 168-194.8 Bennett MR. The early history of the synapse: from Plato to Sherrington. Brain Research Bulletin 1999;50: 95-118

Page 12: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 12/127

Page 13: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 13/127

| 13

Descartes’tan önce sinir sistemine bakış. Canlandırıcı pneuma ’nın

aktarımı ve iletimi (solda). Bu resim 15. yüzyılda çizilmiştir ve Aristoteles’inbakış açısını anlatmaktadır. Dokunma ve tat duyuları kalp ile bağlantılıdır.Kafanın üzerindeki “beyinsel bölümlere” yerleşik olan bellek ve hayal gücügibi zihinsel yetilerdir. Yine aynı yüzyılda çizilmiş olan ve tat, koku, görme veişitme gibi organlarının dört bağlantı yolu görülmekte. Bunlar alın lobu ilebağlantılıdır (sağda).

Galenos Klaudiosis ya da Galen (İzmir, Bergama MS 131-201)büyük ölçüde Hipokrat'tan etkilenmiştir. İkisi de, varsayımsalolan dört özsuyun (kan, safra, nem ve tükürük) ve üç nefesin yada pneuma nın (karaciğer, kalp, beyinde) varlığı üzerinde normalişlevleri ve hastalık durumlarını oturtmuştur. Galen, özelliklehayvanlar üzerinde yaptığı anatomi çalışmaları ile sinir sistemihakkında birçok bilgiler elde etmiştir. Aristoteles ile birlikte, 12.yy ortasına kadar tüm tıp dünyasını etkisi altına almıştı.

Galen, Aristoteles'in kavramsal şemasını devam ettirdi.Dört element bedenin doku ve organlarını oluşturuyordu. Beşincielement olan "canlandırıcı nefes", ruh için aracı olarakdavranıyor, organlara yaşam ve hareket veriyordu. Solunumlaalınan canlandırıcı nefes soluk yolları ile akciğere, akciğerler

arası toplayıcı damarlar ile de kalbe ulaşıyordu. Genişlemiş kalp

Page 14: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 14/127

| 14

akciğerlerden pneuma 'yı emiyor ve kasılma kuvvetiylebedendeki atardamarların içine gönderiliyordu. Kanatardamarlarla değil de toplayıcı damarlarla taşınıyordu.

Canlandırıcı nefes beyinde "psişik pneuma "ya çevrilebiliyordu;ancak beyine ulaşmasısinirlerin dışı boyunca oluyordu. Kalptendaha ziyade beyin, algılamanın önemli merkezi haline gelmişti.Galen'e göre beyin ve omurilikten doğan, duyular ve hareket içingerekli olan psişik pneuma ’nın üzerinde hareket ettiği sinirlerhasar görürse ya da kesilirse, hareket ve duyum olmaz. Böylecesinirleri iki kısma ayırdı: hareket ettiren (devinimsel) veduyuları alan (duyusal).9 Bu günümüz ayrımı ile uyumludur.

Galen "Tüm kaslar beyinden veya omurilikten bir siniralmaya gerek duyar ve bu sinirler incedirler; fakat bu güçleriazdır anlamına gelmez." diyerek modern bir bakış açısı sergiler.Psişik pneuma 'nın etkisinin iletimi için üç olasılık öne sürmüştür.Birincisi , psişik pneuma bir sıvı gibi sinirler boyunca akar.İkincisi , beyindeki psişik pneuma sinirlere doğru itilir ve birkısmı sinirlerin sonlarında salınır.Son olarak , sinirlerde bulunanpsişik pneuma 'dan geçerek giden yalnızca bir "güç" akımı vardır.

9 Bennett MR. The early history of the synapse: from Plato to Sherrington. Brain Research Bulletin 1999;50: 95-118

Page 15: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 15/127

| 15

Antikçağ felsefesinde Aristoteles, Platon ve Sokrates’te, bilinç-beden sorunu yerine “ruh, psyche- ή” tartışmaları gözlenir.Daha sonra Yunan felsefecilerini takip eden İslam felsefecilerindede kısmen aynı kavramsal planda değerlendirilmesine rağmen,ruh kavramı farklı dönemlerde farklı bakış açılarıyla elealınmıştır. Ruh bazen “can” ile bir tutulmuş, bazen de başka birşeye bağlı kalmaksızın kendi başına, öz varlık olaraktanımlanmıştır.

Yunan felsefesini ele alıp işlediği konular bakımındangelişmesini görmek istersek, şunla karşılaşırız: İlk dönemindeYunan felsefesi tamamıyla bir doğa felsefesidir. Bundan sonrainsana karşı uyanan ilgi klasik dönemin geniş sistemlerine yolaçmıştır. Bu sistemlerde Tanrı, insan ve doğa, bir düşüncebağlantısı içinde kavranmak istenmiştir. Aristoteles’in kendifelsefesiyle okulunda gelişen ve biriken çok zengin bilgi kadrosu,tek tek bilimlerin bağımsızlığına her bilgi kolu üzerinde ayrıcaçalışmalara yol açmıştır. Hıristiyanlığın ortaya çıkmasıyla budönem kapanmış, böylece Antikçağ felsefesi sona ermiştir.

Felsefe bir bakıma kendi öz tarihidir. Bu tarih, tıpkı felsefigörüşler gibi, ulusal veya daha doğrusu ulusallaştırıcı vasıflarla

Page 16: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 16/127

| 16

belirlenmiştir.10 Dolayısıyla, zihin/beyin ve ruh/beden bakışaçılarına bir bakıma felsefe tarihi olarak da bakılabilir.

Başlangıçta yalnızca dört element vardı: ateş, hava, su ve

dünya. Bunların farklı oranlarda bir araya gelmesiyle, kan, kas,kemik, kirişler ve sinirler vücutta oluşur. Kanın içeriği aklıoluşturur ve akıl ile zihinsel yaşamın temeli de kalptir. MÖ 5.yy'da Sokrates öncesi dönemin temel iddiası buydu. Öncelikle budüşünce Empedokles tarafından ortaya atılmıştı ve daha sonraDemokritus tarafından geliştirilmişti. Demokritus'a göre,parçacıkların farklı türleri dört elementin farklı birleşimlerindenoluşuyordu. Onun düşüncesine göre, ruh en hafif, en hızlı hareket

eden ve büyük oranda oval parçacıklardan oluşuyordu. Özelliklebeyinde bu oval parçacıklar yoğunlaşmıştı. Daha az değerliparçacıklar ise kalpte bulunuyordu ve bunlar duygudurumumuzdan sorumluydu. Kaba parçacıklar ise karaciğerdeyerleşikti ve şehvet, arzunun nedeniydi.11

Antikçağda bilinç ya da daha geniş anlamıyla“bilinç/beyin, zihin/beyin” sorununun üzerinde durulmamıştır.İlyada ’da düşünme, duyumsama, imgeleme, anımsama, üzülme

gibi bilinçli işlemlere ait bir sözcük bulunmaz. Neden? Bununyanıtını “Neden Zihin-Beden Sorunu Antik Değil?” adlımakalesiyle Wallace Matson verir. Matson, zihinle bedenarasındaki ayrıma Yunanlıların bakışı ile 17. yy bakış tarzınıbirbirinden ayıran asıl nokta üzerinde şöyle durur:

“Yunanlılar zihin kavramından, hatta bedenden ayrılabilir bir zihin kavramından yoksun değillerdi. Ama Homeros’tan Aristoteles’e kadar, zihinle beden arasındaki ayrım çizgisi, böyle bir ayrım yapıldığı zaman tabii, duyu algısının beden tarafında kalacağı şekildeydi. Yunanlılarda zihin-(beyin)beden sorununun bulunmamasının bir nedeni budur. Bir başka nedeni de ‘Duyumun zihinle (ya da ruhla) ilişkisi nedir?’ gibi bir cümleyi Yunancaya çevirmenin çok güç, neredeyse olanaksız olmasıdır.Buradaki güçlük, felsefecilerin kullandığı anlamdaki

10 Deleuze G ve Guattari F. Felsefe Nedir? YKY. Çev: T.Ilgaz. 6.Baskı, 2001;88-96.11 Bennett MR. The early history of the synapse: from Plato to Sherrington. Brain Research Bulletin 1999; 2:95-118

Page 17: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 17/127

| 17

‘duyum’ sözcüğüne Yunanca bir karşılık bulmakta yatar...Felsefeye ‘duyum’, doğayı ya da hatta dışsal uyaranların varlığını kabul etmek zorunda olmadan, bilinçli bir

durumdan söz etmeyi olanaklı hale getirmek için sokulmuştur”

Matson, Yunancadaki ne “aistesis ” ne de “aistema ”terimlerinin duyum (sensation ) sözcüğünü karşılayamayacağınıbelirtir. Yunancada “bilinçli durum” ya da “bilinç durumu” ile dışdünyadaki olaylar arasında ayrım yapmanın bir yolununbulunmadığı şeklinde özetlenebilir. Yunan ve Ortaçağ

geleneklerinde bile “fikir” sözcüğüyle çakışan bir kelime yoktu.Matson’a göre hem ağrıların hem de açık seçik fikirlerin tek bir“içsel gözle” incelendiği insan zihni kavramı yoktu. Ancak,Platon’un eserleri gözden geçirildiğindeFedon/Ruh Üzerine adlıeserinde “noeo” ifadesi ‘gözlerle algılamak, gözlemek, düşünmek,sanmak’ ve “noetos” ‘zihin tarafından algılanabilir ya dadüşünülebilir’ anlamlarında kullanılmıştır. Yine bu eserindeousia (öz, toz), psyche- ή (ruh), dianoia- ά ά (düşünce,

us), enantion (karşıt) ifadelerinin kullanımı görülür.12

Son 30 yıl içinde, felsefeciler Aristoteles’in bir bilinçkavramının olup olmadığını uzun uzadıya tartışmışlardır.13 Buyaklaşımların temelinde; eserlerinde uyanıklık, bayılma veyauykudan uyanınca farkındalıktan bahsetmesi yatmaktadır. Diğeryanda eserlerinin hiçbirinde “zihin” ya da “bilinç”ten bahsetmez.Ancak, bilince atıf denilebilecek “düşünme bir düşüncenindüşünülmesidir” şeklinde dolaylı göndermeler yapar. Bu türdekiiçsel izlenimler, algılamanın bir tipidir ve bilinçle yakındanilişkilidir. Aristoteles, Fizik adlı eserinde canlı ve cansızlararasındaki farklılıklara dikkat çeker ve bir ayrımı da “cansızlarınfarkında olmaması, canlıların farkında olması” olarak belirtir.Canlı olanlar, altlarındaki değişikliklerin farkındadırlar ve bu hisolarak ortaya çıkar ( ύ ά ), ancak bu derin duyu(propriosepsiyon) olarak yorumlanamaz. Aristoteles bakış açısıile “duyların içsel anlamı” daima farkındalığın bir tipi ile

12 Platon. Savunma, Fedon. Çev. Aziz Yardımlı, Deniz Canefe. İdea yay. İstanbul 1997.13 Caston V. Aristotle on consciousnes. Mind 2002;111(444):751-804

Page 18: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 18/127

| 18

birliktedir. Bununla ilişkili olarak farkındalığın geçici olduğunuve algıladığımız zaman ortaya çıktığını söyler. Bu bakış açısıDescartes’ıncogito ’sunu andırır. Aristoteles’in bakışı bir bakıma

“görüngüsel bilinç” gibi düşünülebilir. Çünkü algılarımız “bizimdikkatimizden (ού λ ά ει)” kaçmaz. Ancak çevirilerdeproblem vardır; duyu/algı=sense ( ίσ ησις) ve algılamakapasitesi (δύ μις) olarak da çeviriler yapılır. Oysa, Aristotelesbu ikisinin ayrımını yapar: “tam olarak göremediğimiz zamanbile karanlığı düşünce ile ayırt edebiliriz” der ve bunu kapasiteolarak adlandırır. Ancak bütün zorlamalara rağmen,Aristoteles’te zihin/bilinç kavramı tartışmaları bulunmaz.

kelimesi Yunanca “aither” ve de “aietheou/eternalhareket”ten gelir. Heraklitus ve Aristoteles tarafından da bukelimeler kullanılmıştır. “Elastik eter” sıkıştırılabilirliği ifadeetmek için Newton’un kullandığı bir ifadedir. Elastik, hava vegazların “kendiliğinden genişlemesi” anlamında kullanılmıştır.Bugünkü anlamı ise epey farklıdır. Newton’un eteri hava ile

benzer olmasına karşın, Descartes’ta sıvı şeklindedir.Spirit kelimesi, Latince “spiritus/soluk” kökeninden gelir.Ortaçağ tıbbında “animal spirits/can ruhu”nun esasını ifade eder.17. yüzyılda şarap veya terpentin gibi maddelerindistilasyonunun ürünleri için kullanıldı. Descartes, “animalspirit”i “çok uçucu sıvı” olarak tanımlar ve kendi teorisindekihidrolik sıvı olarak ele alır [Burada önemli bir noktaya dadeğinmek gerekir. Türkçe çeviri yapılmış bazı kitaplarda, “animal

spirit ” maalesef hiç ilgisi olmadığı halde “hayvan ruhu, hayvansalruh” olarak çevrilmiştir. Bkz. Modern Psikoloji Tarihi, Kaknüsyay, 2001 ve Ruhbilimin Öncüleri, İdea Yay, 1990]. Bununşaşılacak kadar çok örneği var. “Animate ” Latince kökünde veİngilizcede; canlı, canlandırma ve hareket eden anlamındadır.Dilsel kök olarak canlılıkla “hayvan/animal” aynı kökenkelimelerle ifade edilmiştir. Cansızlar için ise “inanimate”kullanılmıştır. Dolayısıyla, “animal spirit”in esas karşılığı“canlandırıcı - can ruhu”dur. Thomas Willis’e göre ise distilasyonsonrası elde edilen uçucu sıvı gibi değildir. Bu özellikle Galen’in

Page 19: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 19/127

| 19

yazılarından gelir. Galen’in tıbbında insan bedeninin üç esasişlev, üç temel pneuma ile ilişkilendirilmiştir: doğal ruh (pneumaphysicon), hayat veren ruh (pneuma zoicon) ve animal spirit

(pneuma psyhikon). Aslında bu üç pneuma iç içe geçmiştir. Herbiri pneuma’nın farklı derecelerde ruhsallaştırılmasıdır. Tıbbigelenekte, pneuma vazgeçilmez materyaldir. Hıristiyan Yeni Ahit kitabında ise, benzer ifadeler, kutsal ruh (hagiou pneumatos)veya günahkâr ruh (pneumation poneeron) olarak geçer. Buradasomut olmayan akıllı oluş manasındadır.

Page 20: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 20/127

| 20

Felsefe ve Bilim Kimin İşiOlarak Ortaya Çıkmıştır?

Felsefe bir Yunan işi olarak düşünülebilir mi ya da düşünülmelimidir? Felsefe bir geofelsefe olmasına karşın, coğrafya sadecefizik ve insan coğrafyası değildir. Zihinsel bir coğrafyayı daberaberinde taşır. Aslında Yunanlı felsefeciler yurtlarındankopmuş yabancılar olmasına rağmen felsefeyi büyütenYunanlıdır.14 Felsefenin “Yunan Mucizesi” olduğu görüşü tarihselsüreklilik olgusu ile çelişir. Fransız tarihçi Emile Brehier, İlkYunan felsefecilerinin “gerçekte bir şey icat etmek zorundakalmadıklarını” Mezopotamyalılara ait “yaratılış” efsaneleri gibimetinlerin kopyalandığını söyler. Bertrand Russel’da “TarihteYunan uygarlığının birdenbire doğuşunu açıklamak kadar güç veşaşırtıcı bir iş yoktur” der. Yunan medeniyetinin kökeninde Mısırve Mezopotamya olduğunu belirtir. Farabi de “Eskiden Irak halkıolan Kildanilerde ortaya çıkmış; oradan Mısır halkına ulaşmış;sonradan Yunanlılara, onlardan da Süryanilere geçmiş ve böyleceAraplara ulaşmıştır” tespitini yapar.

Uzun bir zaman boyunca, çağdaş uygarlığın Roma ve Grekuygarlıklarının hediyesi olduğuna inanıldı. 1799’da Mısırhiyegrolif yazısının deşifre edilmesi ve bunu izleyen arkeolojikuğraşlar, Yunan uygarlığından çok önceleri Mısır’da var olmuşdaha yüksek bir uygarlığın varlığını ortaya koydu. MÖ 3000’lere

14 Deleuze G ve Guattari F. Felsefe Nedir? YKY. Çev: T. Ilgaz. 6.Baskı, 2001;81-92.

Page 21: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 21/127

| 21

uzanan bu uygarlık, Helen uygarlığından 2000 yıl daha eskiydi.Sonraki dönemlerde yapılan arkeolojik kazılar, Hititler gibibaşka uygarlıkların da varlığını ortaya koydu ve anlaşıldı ki, MÖ

5. yüzyılda, olgunluğuna erişen Yunan düşüncesi kökenini dahaeskilerden alıyordu: Mısır, Anadolu (Küçük Asya) veMezopotamya.

İnsanoğlu yürümeye başlayalı beri coğrafyada yerdeğiştirmiş ve karşılıklı ilişkilere girmiştir. Bu ilişki doğrudanziyaret, ticaret ya da savaşla işgal şeklinde olmuştur. Türkiye’de,Kaş açıklarında bulunan Uluburun batığı bir ticaret gemisiydi;modern analiz yöntemleri ile MÖ 1400 yıllarına

tarihlenmektedir. Yapıldığı malzeme ve taşıdığı yükebakıldığında, Akdeniz çevresinde yaşamış uygarlıkların çokyakın ilişki içinde olduklarına dair kanıtlar çok açık olarakgörülür. Yapılan incelemelerle, geminin en az yedi uygarlığınürünlerini taşıdığı anlaşıldı: Mikenler (Yunanistan), Kenanlılar(Suriye-Filistin kıyıları), Kıbrıslılar, Mısırlılar, Kassitler (Babil),Asurlular, Nübyeliler. Böylesi sıkı ticaret ilişkisi, mutlaka bilim-sanat-felsefe ilişkisini de beraberinde taşıyacaktı.15

MÖ 560-527 yılları arasında Homeros’un eserlerinin,Yunan yarımadasına geçtiği ve Atina’da festivallerde belli birsıra ile okunmaya başlandığı anlaşılmıştır. İyon bilinci,Anadolu’da geliştikten ancak üç yüzyıl sonra Yunanistan’a geçti.Herodot “Homeros ile Hesiodos Grek tanrılar hanedanınıkurdular, onlara adlarını taktılar, görevlerini ve sanatlarını tayinettiler” diye yazar ve bu işin, kendi gününden (MÖ 430) dört yüzyıl önce olduğunu belirtir.16 Elbette ki kültür akışının nedenisadece ticari geçişler değildi. İşgal ve savaşlar da dolaylı olarakkültür ve bilim geçişine neden oluyordu. Bu olaydan çok dahaönce, MÖ 490 yılında Yunanistan’ı Persler işgal etmişti.Beraberlerinde doğu kültür ve düşüncesini de götürmüşlerdi.Makedonyalı Büyük İskender’in MÖ 300’lerde Hindistan’a kadargittiği düşünüldüğünde, etkileşimlerin kaçınılmaz olduğu dahakolay anlaşılır olacaktır.

15 Bass GF. Tunç çağının ihtişamı. National Geographic Türkye. Kasım 2001;7916 Halikarnas Balıkçısı. Anadolu Tanrıları. Bilgi yay. 1985;22.

Page 22: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 22/127

| 22

Yunan felsefesinin etki altına kaldığı, coğrafyaya Çin’i deeklemek gerekir. Yazılı kaynaklar olmamasına karşın, Çinfelsefesinin geçmişi epey eskidir. Çin felsefesi, MÖ 6. yüzyıldaortaya çıkmıştır. Bu dönemde gezgin filozoflar aracılığıyla,

düşünceler sözlü olarak yayılmıştır. İlk biçimsel temsilcisikonfüçyusçuluk, son temsilcisi ise Taoizm olmuştur. Dahasonraları, üçüncü önemli okul olan Budizm de Çin felsefesinedahil olmuştur. Konfüçyusçuluk “insan yolunu” öğretirken,Taoizm “doğanın yolunu” öğretir. Konfücyusculuk, mistik-metafizik açıklamaları içermez, politiktir. Taoizm ise genişölçüde mistik-metafizikseldir. Bu iki akım daha çok birbirinitamamlar niteliktedir. Daha sonraları bu iki akıma Budizm

eklenmiştir. Bu üç akımın etkisi doğrudan değil, Çin’in coğrafiolarak daha batısındaki kültürler aracılığı ile olmuştur.MÖ 322’de İskenderiye’nin kuruluşundan önce, Mısır

kaynakları hakkında hiçbir şey hayatta kalmamış denilebilir.Eğer Yunan felsefecilerinin Mısır düşüncesinden sıkı sıkıyaetkilendiğini öne süreceksek, buna ait paralel yazılar veyadoğrudan yansımaları görmemiz gerekir. Yunan felsefesizamanında bunu bulamayız. Basit olarak, Mısır’daki bilgelik/akıl

kaynakları Aristoteles ve Platon felsefi yazılarından farklıdır.Bunun yanında Yunan felsefesine benzeyen bir Mısır felsefesi de

Eski MısırFrigya-Sümer-Hitit

Çin Felsefesi Hint Felsefesi

Grek ve Roma Felsefesi

İslam Felsefesi

Erken Modern AvrupaFelsefesi

ModernFelsefe

Page 23: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 23/127

Page 24: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 24/127

Page 25: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 25/127

| 25

2. Yunan tanrılarının kökeni Anadolu’ya kadar uzanmaktadır.Zeus Girit’ten, Afrodit Kıbrıs’tan, Poseidon Anadolu’dan alınmıştı.Biraz daha uzağa gidildiğinde Sümerlerin efsane kahramanlarınaYunan mitolojisinde sıkça rastlanır: Ölüleri “yeraltı nehrinde” kayıklagötüren Charon, yeraltı nehri olan “Styx”, Zeus ve Poseidon’un kardeşiolan yeraltı kralı Hades (Sümerde “Kur”). Hepsi yer değiştirmişdüşünce ürünüdür.

3. Anadolu’daki Hitit uygarlığının efsanelerinin çoğununtemelinde Sümerlerin efsaneleri bulunabilir. Mezopotomya’dakiSümer ve Akadlar ile Anadolu’daki Hititler arasında Hurrileryaşıyordu. Hurrilerin varlığı Batı Anadolu’ya kadar uzanmaktaydı.Bununla bağlantılı olarak Yunan mitolojilerindeki Herakles’in kökeniSümerlilerin Gılgamış efsanesinde bulunabilir. Herakles’in evlendiğiHebe’nin de Hitit tanrıçası Hepa olduğu öyküye bakıldığındagörülmektedir.

4. Yunan astronomi bilgisinin kaynağı, Mezopotamyabölgesindeki Kalde'dir; değişmez bir şekilde, daha önceki dönemdekiKaldeliler kendilerini izleyen halklardan çok daha fazla ve çok dahadoğru bilgiye sahip olmuşlardır. Kadim dünyanın her yerinde, nesillerboyunca "Kaldeli" adı "yıldız gözleyen", yani gökbilimci ile eşanlamlıolmuştu. Sümer mirasından ciddi şekilde yararlanmışlardı.

1922 yılında Uluslararası Astronomi Derneği kökenini Yunanlılardanalan 88 takımyıldızı kabul etti. Kökenleri Yunanlılara atfedilmesinerağmen, takımyıldızların sembolize edilmesi ve adlandırılması, Yunankültüründen çok daha önce, MÖ 1700’lerdeki Mezopotamya kültürünekadar uzanır. MÖ 1300’lerde yalnızca birkaç takımyıldızıtanımlanmışken, MÖ 1100’lerde Sümer tabletlerinde tanımlanantakımyıldızı sayısı 30’dan fazladır. Bu dönemde Mezopotamyaizlemlerinin çoğu 33-36 derece enlem arasında yapılmıştır. Bütünbunlar MUL.APIN denilen tabletlerde kayıtlanmıştır. Yunanlılar toplam

20 takımyıldız ve adını doğrudan Sümerlerden almışlar, diğer 10’ununise yıldızları aynı olmasına karşın isimlerini değiştirmişlerdir. Peki, eneski Yunan kaynaklarında takımyıldızlarla ilgili veri yok muydu?Homer’in (MÖ 8. yy) ve Hesiod’un yazılarında sadece iki takımyıldız(Orion ve Büyük Ayı) ve iki yıldız kümesinden (Yedi Kızkardeş veHyades), iki yıldızdan (Sirius ve Acturus) bahsedilir. Bundan dahafazlası yoktur. Yaklaşık MÖ 500’den önceki diğer tüm Yunan kaynaklarıyıldızlar hakkında bir şeyden bahsetmezler. Yaklaşık MÖ 400’lerdeSümer-Babil zodiyak sistemi Yunanistan’a geçer.20

20 Schaefer BE. The origin of the Grek constelleations. SciAm Kasım 2006;70-75.

Page 26: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 26/127

| 26

Page 27: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 27/127

| 27

2000 YıllıkKelimeler ve KavramlarKargaşası...

“Pneuma ”, Yunanca “ pneo ”dan köken alır ve soluk, üflemekkelimesinden gelir. Uyanıklık ve yaşamak için soluk almakgerektiğinden, pneuma sadece rüzgâr ya da soluk değil, diğeryaşamsal işlevler olan duyular, düşünceleri de kapsar. İncil’deTanrı’yı tanımlamak için de kullanılır (John 4:24).21 Erasistratus(MÖ 304-250) pneuma’yı ikiye ayırır; kalbe canlandırıcı vebeyine psişik pneuma’yı yerleştirir. Platon, pneuma’yı hem

rüzgâr hem de soluk olarak kullanır. Thetus, rüzgâr olanpneuma’yı kişilerin farklı öznel duyusal algılamalarının (sıcak,soğuk) aracısı kabul eder. Diyogenes ise evrensel bir kaynakgördüğü havayı tüm yaşayan şeylerin ruhu (psyche) olarakgörür. Olasılıkla vücuttaki toplardamarları tanımlayarak,bunlarla bedene dağıldığını söyler.

21 Stead C. “Pneuma” E.Craig (Edt). Routledge Encyclopedia of Philosophy. London: Routledge, 1998.

Page 28: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 28/127

| 28

“Psyche ”, düz anlamda ruh olarak çevrilir. En erken yazılarda,soluk benzeri bir materyaldir ve bir hayalet olarak ölümdensonra da var olmaya devam eder. MÖ 4. yy’ın başlangıcıyla

birlikte, beden karşısında ilk hatırlanan oldu. Homer’de psyche,yaşam veya birinin hayaleti olarak ele alınırken, zihin vebilinç anlamında hiçbir zaman kullanılmaz. Homer’de, yaşayan birkişide var olan ve ölümle kaybolan “tüm” yetileri anlatmak içinkullanılır. MÖ 500’lerde Pisagor, Homer’in bakışını reddederek,hayvanlarda olduğu gibi insanlarda da psyche’nin başkavücutlara göç ederek ardışık ortaya çıktığını öne sürer. Zamaniçerisinde kelime “benlik, kişilik” anlamına kaymaya başlar.22

Platon ile tekrar psyche tartışmaları başlar. Bunu Phaheo ’daayrıntılı ele alır. Epikürcülere göre ise yaşayanların birparçasıdır, göğüste toplanır ve buradan bedenin organlarınadağılır. Bu bakış açısı beraberinde kalbin tüm organların vebedenin yönetim merkezi olduğu düşüncesini de beraberindegetirmiştir. Aristoteles’in bakışı ile psyche, fiziksel bir parçaolmamasına rağmen, bedenin organlarının “form”u veya“harekete geçirici” kısmıdır. Fakat zihinde (nous ) bulunmaz.

Zeno tarafından kurulan öğretide ise psyche temel fizikselöğretilerle kaynaştırılır. Zeno’nun tasvir ettiği evrenin “hareketegeçirici esası” pneuma’dır. Her şeyin içine nüfuz eder. Hayvan veinsanlara nüfuz eden soluk ise onların psyche’sidir. Aristoteles’inaksine Zeno’nun fikrini savunanlar bitkilere psyche atfetmezler.O daha ziyade, algılayan ve amaçlı hareket yapan yaratıklarınyaşam esasıdır. Plotinus’un (yakl. 205-270) Neoplatonizmindeise, fiziksel dünya ve “zihinsel oluşun” daha yüksek gerçekliğiarasında aracılık yapar. Bu öğreti, psyche’yi hem bireysel oluşahem de dünyaya bağlar.

Pneuma ve psyche’nin içerik ve anlamsal benzer ifadeleriçok daha eskilere uzanır. Sümer dilindeki Şİ.İM.Tİ’den gelen“şimti”, “nefes-rüzgar-yaşam” anlamına gelir. Akadca kelime olan“napiştu” kanda ele geçmeyen “bir şey”i ifade eder. Bununyanında, daha temel ve kalıcı bir şey olan TE.E.MA ifadesi,harfiyen çevirisi yapıldığına “hafızayı yerinde tutanı barındıran”

22 Long AA. “Psyche” E.Craig (Edt). Routledge Encyclopedia of Philosophy. London: Routledge, 1998.

Page 29: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 29/127

| 29

anlamına gelir. Akadca “ruh” olarak çevrilen “etemu”nunbenzeridir.

İncil de, ‘can’ ve ‘ruh’ sözcüklerinin anlamları arasında birfarklılık vardır; ruh ve can ‘birbirinden ayrılabilir’ (Heb 4:12).‘Ruh’ için İbranice ve Yunanca sözcükler (ruach ve pneuma),aşağıdaki şekillerde de tercüme edilebilirler: yaşam, zihin, nefes,ruh, rüzgâr. Tanrı kendi ruhunu, insanı da içeren doğal yaratılışısürdürmek üzere kullanır. Bu bakımdan, insanın içinde olanTanrı’nın ruhu, onun içindeki yaşam gücüdür. "Ruhsuz beden

ölüdür" (James 2:26). "Tanrı, yaşam nefesini (ruh) içine Âdeminburnuna üfledi ve insan yaşayan bir can (yaratık) oldu" (Genesis2:7). Bununla ilişkili olarak da Eyüp, "Tanrı’nın ruhu benimburun deliklerimdedir" demektedir (Job 27:3). Böylelikle, İncilifadesine göre içimizdeki yaşam ruhu doğumda verilir ve bedencanlı kaldığı sürece kişi ile kalır. Tanrı’nın ruhu herhangi birşeyden geri çekildiğinde ise ölüm olur. Ölümde, "Toprak (beden),önceden parçası olduğu yeryüzüne dönecek ve ruh da onu veren

Tanrı’ya geri dönecek" (Ecc 12:7). İncil’de ‘can’ olarak tercümeedilen İbranice “nephesh ” ve psyche’dir. Böylelikle ‘can’, kişi,beden ya da nefsi ifade etmektedir. ‘Can’, ‘kişi’ ya da bir kişiyioluşturan tüm şeylerin özetidir. Tanrı’nın yarattığı hayvanlar,"hareket eden yaratıklar… Yaşayan her yaratık" (Genesis 1:20-21) ifadesindeki ‘yaratık’ olarak çevrilen İbranice sözcük,‘nephesh’ olup; bu, örneğin Genesis 2:7’deki gibi, ‘can’ olarak daçevrilebilir: "ve insan yaşayan bir can oldu."23

İslam düşüncesinde, ruh farklı anlamlar içermesine karşın,insana canlı ve bilinçli varlık denilmesine yol açan bir öğe olarakkabul edilir. Sık kullanılan ruh ile nefis arasında bir ayrım vardır.Aynı şekilde akılla zihin arasında da bir ayrım yapılmıştır. Zihin(intellect ) dünyevi, dolayısı ile sınırlı bir aklı ifade ederken, akıl

23

İncil’in Temelleri. Bir Çalışma Elkitabı. Gerçek Hıristiyanlığın sevgi ve huzurunun açıklanışıHeaster H. Turkish Edition. Christadelphian Advancement Trust 2000

Page 30: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 30/127

Page 31: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 31/127

| 31

Bilinsin ki, Hakkın vücudu biri etken ve diğeri etkilenen olmak üzere iki kısımdır. Etken olan tesir eden fiille ait ve etkilenen, tesiri kabul eden fiilden etkilenmekten

ibarettir. Başka bir deyişle vücudun ruhu ve bedeni vardır; ruhu etken, tesir edici ve beden ise etkilenendir.Örneğin, insanın bedeni ve ruhu vardır. İnsanı ‘konuşan bir hayvandır’ diye tarif ettiğimiz vakit, onun ruhu ile bedenini ele almış oluruz. Konuşma onun ruhu, içi ve ‘hayvan’ onun bedeni ve dış görünüşüdür. İnsanın konuşan ruhu görünmediği halde, dış görünüşü olan bedeninde tesir edicidir ve dış görünüşü olan bedeni

tesiri kabul eden, etkilenendir. İnsanın ruhunda bir yere gitmek için bir istek peyda olur. İçindeki bu irade/istek/istenç ve yönelme, onun ‘Kün [ol]’ emrinden ibarettir. Beden bu irade ve emirden etkilenerek harekete gelip o istediği yere gider. Şimdi, insanın vücudu tek olduğu halde onda biri tesir eden ve diğeri tesirden etkilenen olmak üzere iki kısım takdir olmuş olur.” ( Kısa not: İbn Arabî’nin (1165-1240) bu ifadeleri

neredeyse aynı olarak 300 yıl sonra Descartes’ta (1596-1650) ortaya çıkar ve onun ikiciliğinin-düalizm en iyitasviri budur.]

Bunlardan “öz ”, bir kimsenin benliği, tinsel varlığı, zat, nefisolarak tanımlanır ve bir şeyin temel içeriği olarak düşünülür.Tanımlaması Aristoteles’e kadar uzanır. Ona göre, bir şeyin temelözelliğini ya da tözünü oluşturan şeydir: “İlk anlamında varlıktözü gösterdiği ölçüde özdür”. Bir tözün özünü belirlemek, onunsonlu sayıda olması gereken temel unsurlarını belirlemektir:“Özde bulunan yerine getirilecek fiillerin sonlu sayıda olmasıgerekir.” Buna karşın Platoncu öz kavramı değişikliğe uğrayarakDescartes’ta yeniden ortaya çıkar. Descartes özleri ölümsüz vedeğişmez sayarak şöyle der: “Bir üçgen tasarladığım zaman,benim zihnimin dışında, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir üçgenolmasa bile, bu durum, bu şeklin belli bir yapısı ya da biçimi yada özü olmasına engel değildir; değişmez ve ölümsüz olan bu öz

Page 32: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 32/127

| 32

ne benim uydurduğum bir şeydir ne de herhangi bir biçimdebenim zihnime bağlıdır.” Hegel’e göre öz, varlık ile kavramarasında yer alan şeydir. Husserl’a göre ise, bir nesnenin,

kendisini ne ise o yapan ve bu nesnenin herhangi bir özelliğindenönce bu özelliği olanaklı ve anlaşılır kılan zorunlu yapıdır.Heidegger ve Sartre’da biraz değişir, var oluştan ayrıtutulmaması gereken ve burada ‘varlık’ta ayırt edilemez olankavramdır. Heidegger’e göre öz ve var oluş arasında Yunanfelsefesi tarafından yapılan ayrımın daha ilerisinde, yani ‘varlık’adönmek gerekir: “Burada varlığın özü, onun var oluşundankaynaklanır... Ancak burada var oluş (existentia ) ve öz (essentia )

arasında bir karşıtlık söz konusu değildir.” Yani var oluş ile özaslında aynı şeydir.

Töz ise öze çok yakın, görece ayrışmamış ve yapılmamış, biçimaracılığıyla ortaya konan fiziksel ve ruhsal gerçeklik kavramıdır.Aristoteles’e göre, töz (usuia ) “birinci anlamda, maddedir, yanikendisinden belirli bir şey olmayandır; ikinci anlamda, maddeyi

belirli bir varlık olmaya zorlayan şekil ya da biçimdir; üçüncüanlamda da, madde ile biçimin bileşimidir.” Bu üçüncü anlam iseen önemlisidir: “Sözcüğün en temel, ilk ve başlıca anlamında töz,ne bir özneye yüklenen, ne de bir öznede bulunandır: örneğin,bireysel insan ya da at gibi...” Spinoza ve Descartes’ta en üstüntöz Tanrı’dır. Spinoza: “Töz deyince kendisinden var olan vekendinden kavranan, yani kavramı başka bir şeyin kavramınagerek duymayan şeyi anlıyorum” diyerek bir tözün başka bir töztarafından yaratılamayacağını öne sürer. “Var olmak bir tözündoğasında vardır” der. Hegel’de ise töz (substanz ) somut özübelirtir. Buna göre daha önceki görüşlerden farklı olarak, tözüdeğişmez değil, kendi kendine hareket edebilen şeyin tinsel ilkesiolarak ele alır: “Canlı töz aslında özne olan varlıktır, ya da....somut bir biçimde gerçek olan varlıktır.” Belki de tanımlamakargaşasındaki durumun tespitini en iyi Berkeley yapar: “Tözleribir yana atıyorum. Tözü zihne uygun dünyanın dışına atmakla

Page 33: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 33/127

Page 34: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 34/127

Page 35: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 35/127

| 35

ayrı bir düşünme, devim ilkesi olduğunu düşünmeye yöneltir.”

Burada, “anlık” kavramından da bahsetmekte yarar var.Anlık, Descartes’a göre bilinebilir şeylere yönelik hayal gücünekarşıt olarak, kavrayabilen bireye ilişkin kavrama gücüdür. Anlık,görünüşü ne olursa olsun bir şeyin gerçekliğini kavramayıolanaklı kılan düşünsel bir işlemdir. Leibniz’e göre ise kendibaşına yanılmaz olan yargı yetisidir. Hume’da, düşünme veanlama gücüdür. Kant’a göre anlık (vestand ), duyumlar arasındasistemli karşılıklı bağ kurmayı sağlar ve sezgiye değil, akıl

yürütmeye dayanır.

Sözlük anlamı olarakakıl ise; 1. Bilip tanımayı, yargılamayı veilkelere göre davranmayı sağlayan, insana özgü yeti, 2. Doğrudavranmayı, doğru yargı vermeyi sağlayan düşünme biçimleri veilkelerin bütünü; sağduyu, bilgelik, ayırt etme yetisi, 3. Normal

durumları ve işleyişleri bakımından ele alınan düşünsel yetilerinbütünü, ayırt etme yetisi, 4. Bellek, algı, düşünme vb. zihinselyetilerden her biridir.25

Zihin (Arapça, zihn): 1. İnsanın yaşamı boyunca edindiğibilgileri depolayıp saklamasını ve daha sonraları güncel yaşamauygulayarak kullanmasını sağlayan işlevlerin tümü, 2. Hafıza,bellek, 3. Anlayış, kavrayış. 4. Us’un eşanlamlısı. Bilinçle,zihin=aklın (mind) farklı kavramlar olduğunu da belirtmekgerekir. Akıl yani logos , bilgi edinme yetisi, bilip tanıma veyargılama yetisidir. Akıl beynin kontrolünü ve bilinçli algıyıyapan, dışarı yansıtan programıdır. Bilincin dışa yansıması akılaracılığıyla ortaya çıkar. Akıl yalnızca bilinçli olduğumuz zamanfark edilebilir. Bilinçsiz olduğumuzda akıl anlamsızdır. Bunedenle bilinç, belirli bir aklın, kişiselleştirilmiş bir beynin o ankibirinci el, birinci şahıs deneyimi olarak görülebilir ve eşlik edenbilinç, akla can katar.26

25 Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, “Akıl” maddesi. Gelişim Yayınları. 1986. s:262, cilt:126 Greenfield S. İnsan Beyni. Varlık yayınları. 2000; 154.

Page 36: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 36/127

| 36

Page 37: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 37/127

| 37

Aristocu İslami felsefe okulunun kurucusu ve mantıktanmatematiğe, fizikten müziğe kadar uzanan, 270 adet bilimselinceleme yazarı bir insan; Yusuf Yakub İbn İshak el-Kindi ya dasık kullanılan adı ile Kindi (MS 800-870).27 Kindi’ye görevarlıklar, duyularla algılanabilenler (tikeller) akılla

algılanabilenler (tümeller) ve vahiy yolu dışında hakkında bilgiedinilemeyenler (ilahi varlıklar) olarak sınıflanıyordu. Kindi, ruhhakkında belirgin bir yorumda bulunmuyordu ve Aristoteles'inRuh Üzerine (Peri Psykhes ) adlı eserindeki akıl (nous) anlayışınıbenimsemişti. İlk Felsefe adlı eserinin önsözünde, şeriat bilginlerine karşı felsefeyi savundu ve şeriatla felsefeyibağdaştırmaya çalıştı. Gerçek bilginin ancak felsefe ilebulunabileceğini savundu. Felsefe ile edinilen bilgi ile

peygamberler aracılığıyla gelen bilginin aynı olduğunu, aradakitek farkın felsefecinin gerçeğe ulaşmak için daha uzun zamansarf etmesinden başka bir şey olmadığını söyledi. Altmış yaşınageldiğinde, kalabalığın önünde, görüşlerinden dolayıbeş kezkamçılandı. Uzun süreli bir içe dönüş ve belki de depresyondansonra 72 yaşında dünyadan ayrıldı.

27 Hodbhoy P. İslam ve Bilim. Cep Kitapları, 2.baskı, 1993; 164.

Page 38: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 38/127

| 38

Türk felsefeci Farabi (MS 870-950), Yunan felsefesindenesinlenerek İslam felsefesini gerçek anlamda kuran kişidir.Aristoteles’ten sonra “ikinci hoca ” olarak değerlendirilir. İbni

Sina ve İbni Rüşt üzerinde büyük etkileri olan Farabi, batıfelsefesini de etkilemiştir. Aristoteles ve Platon’un aslında aynışeyi söylediğini iddiasıylaKitab Ül-Esolocya ’yı kaleme aldı. Budüşünce bir philosophia perennis (ebedi felsefe) anlayışınıgüçlendirmiştir. Farabi’nin temel bilimsel çalışma yöntemi“Vahidi daha iyi anlamak ve kavramak için, onu alt parçalara(cüz) ve her cüz’ünü daha ufak cüz’lere bölerek tahlil etmek”şeklindedir. Bu bölerek inceleme, Descartes’ın de şiddetle

savunduğu ama Farabi’ye hiçbir atıf yapmadığı bir yöntemdir.28

Yeni Platoncu olan Farabi’nin felsefesi iki temel üzerindekuruludur. İlki varlıktan kalkarak öğelere doğru iniş ve diğeriTanrıya doğru yükseliş. Farabi,Akıl Kitabı (Risale fi’l akl ) adlıeserinde karanlıkta görülmeyen ve ışıkta görülen renklerörneğini vererek, bunun gibi akılla kavranabilir varlıklar,şeylerin ve duyulara dayanan algıların içinde gizil güç biçimindebulunurlar der. “Ortak duyu” ve hayal gücü aracılığıyla akla

geçerek onun için bir gizil varlık kazanırlar. Farabi Aristoteles'itakip ederek insan aklını Potansiyel Akıl (Akl bi'l-Kuvve ), Fiili Akıl (Akl bi'l-Fi'l ), Edinilmiş Akıl (Akl Müstefad ) ve Faal Akıl (Akl el-Fa'al ) olarak dörde ayırır. Bunlar aklın bilgi edinme sürecindegeçtiği aşamalardır. Bilmek, maddi nesnelerin ötesindeki soyut formları bilmektir ve bu, duyular dünyasıyla ilgili bilgi kadarahlaki bilgi için de geçerlidir.

Yaratıklar, hiçbir şeye ihtiyaç duymayan Tanrıdan çıkıpvarlığa ulaşırlar. Tanrı’nın kendi töz’ünü bilmesiyle birincil akıldoğar; bu aklın da Tanrı’yı bilmesi ile ikinci akıl türer. Böylecesırasıyla ortaya on akıl çıkar. Etkin akıl insan ruhunun danedenidir. Ruh ve cismani bedenden meydana gelen insanda, ruhve beden ilişkilidir. Ruhun yetkinliği akıldan kaynaklanırken,bedenin yetkinliği ruhtan kaynaklanır. Farabi’ye göre canlıda üçtür ruh vardır: bitkisel, hayvansal ruh ve insan ruhu. Bitkiselruhun görevi bireyin soyunu sürdürmesi ve gelişmesini

28 Farabi. İslam Klasikleri: El-Medinetül’l Fazila. MEB yay. 2001;10

Page 39: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 39/127

| 39

sağlarken, hayvansal ruhin ki iyi ile kötünün fark edilmesi veiyide karar kılınması, insani ruhun görevi ise yararlının vegüzelin seçilmesini sağlar. İnsanın kendini, evreni anlaması etkin

akılla olur. Dolayısıyla da etkin akılla bilginin mutluluğuna ulaşır.Bütün bunlara karşın Farabi’de, duygu ve hareketlerin merkeziorganı kalptir:

“Cismimizle yaptığımız işler isteme kuvvetine hizmet eden kuvvetler ile ortaya çıkar. Bu kuvvetler, o işlerin icrasına tahsis edilmiş uzuvlara dağılmış bulunurlar.Bunlar, hayvan ve insanın arzularını yerine getiren

uzuvlara girişmiş sinir ve kaslardan ibaret olup eller,ayaklar ve iradeyle hareket edebilen uzuvlar gibidirler.Bu çeşit uzuvlara dağılmış olan kuvvetler, cismimizin aletlerinden olup, kalpte oturan reisi isteme kuvvetinin hadımıdırlar. ...kalp bünyemizin hâkim uzvudur. Ona riyaset edecek başka bir uzuv yoktur. Arkasından dimağ gelir ki ikinci derecede olan bir hâkim uzuvdur ve diğer uzuvlara, ancak kalbin reisliği altında, reislik eder. Dimağ

kalbe hizmet eder; diğer uzuvlar da ona, tabiatıyla kalbin maksatlarına göre hizmet ederler.” 29

Farabi aynı zamanda devinim yapan duyuları taşıyansinir liflerinden de haberdardır, bu sinir liflerinin çıkış yeriolarak beyni gösterir:

“Sinirler iki sınıfa ayrılırlar. Bir sınıfı kalpte bulunan hâkim duyma kuvvetinin tabilerine alet olup, o tabilerden her birinin kendine mahsus duyguyu duymasına yardım eder. Diğer sinir sınıfı da yine kalpte bulunan isteme kuvvetine hizmet eder uzuvların aleti olup bu uzuvların iradi hareketlerini sağlar. ...Hareket uzuvları ancak kalbimizde yer alan isteme kuvvetlerine tabi olurlar. Bu sinirlerin çoğunun bitki tarlası (çıkış yeri), dimağ olup onları muhafaza eden kuvvetler dahi bizzat dimağdan

29Farabi. İslam Klasikleri: El-Medinetül’l Fazila. MEB yay. 2001;56-59.

Page 40: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 40/127

| 40

beslenirler. Dimağda kalbin hararetini nispetle düzenleyecek ruhi bir kuvvet vardır.”

Farabi’nin fikirlerini geliştiren İbni Sina’da (MS 980-1037)deneyci felsefe ön plana çıkar. Modern dünyanın sibernetikçisiolan Norbet Wiener olarak da görülür.30 Aristoteles felsefesindenyararlanarak cisim ve nefsden bahseder. İbni Sina'nın geliştirdiğikuramının kaynağı Aristoteles (İslam felsefecileri Aristoteles’e“mantığın üstadı ” derlerdi) ve Yeni Platonculuktur. İbni Sina

varlıkları kozmolojik bakımdan akıl, ruh (nefs) ve cisim olaraküçe ayırıyordu.Kozmik Akıl,İlk Varlıktı ve zorunluydu. Sırasıylabir sonraki Akıl, bu Akla ait gök katının (felek) ruhu ve bu gökkatının cismi çıkar. Bütün düşünülenler vardır ve var olanlartasarlanabilen düşünülür biçimlerdir. Bu nedenle, düşünmeklevar olmak özdeştir (sonradan gelen Descartes’ın ‘düşünüyorum öyleyse varım ’ ifadesini hatırlatır). Sina’ya göre atomcu görüşünileri sürdüğü nitelikte bir boşluk yoktur. Uzay ise, bir nesnenin

kapladığı yerin iç yüzüdür. Varlık kavramı altında toplananbütün nesnelerin değişmeyen, sınır ve niteliklerini koruyan bellibir yeri vardır. Fiziğin konusu madde ve biçimden oluşannesnelerdir. Biçim, maddeden önce yaratılmıştır. Maddeye birtöz özelliği kazandıran biçimdir. Maddeden sonra ilinek gelir.Biçimler maddeye, ilinekler ise töze katılır. Bütün nitelikler debirinci nitelikler ve ikinci nitelikler olmak üzere ikiye ayrılır.Birinci nitelikler nesnelere bağlıdır, ikinciler ise, nesnelerdenayrı olarak varlığını sürdürür. İbni Sina'ya göre, nesnel evrendebulunan güç ve devinimin temelini ikinci nitelikler oluşturur.Nesneler, kendilerinde bulunan gizli güçle devinime geçerler. Bugüç ise, doğal güç, öznel güç, tinsel güç olmak üzere üç türlüdür.Doğal güç, nesnede doğal biçim ve yerlerle ilgili nitelikleri taşır.Çekim ve ağırlık bu türdendir. Öznel güç, nesneyi devingen ya dadurağan duruma getirir. Bunda da, bilinçli ya da bilinçsiz olmaözelliği bulunur. Tinsel güç, herhangi bir organın, aracın yardımı

30 Hodbhoy P. İslam ve Bilim. Cep Kitapları, 2.baskı, 1993; 167.

Page 41: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 41/127

Page 42: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 42/127

Page 43: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 43/127

| 43

İtiraflar ına benzetilir.34 Bu konuda kullandığı yöntem ise,Aristoteles mantığını kabul ederek ve felsefeyi yakındantanıyarak, felsefe tenkitçiliği şeklinde ortaya çıkar.35 Kimyayı

Saadet adlı eserinin psikoloji bahsinde, gökten aşağı düştüğükabul edilen bir insanın, teker teker uzuvlarını kaybetse bile yinede farkında olacağını belirtmiştir:36

“İnsanın kendi varlığında hiçbir şüphe yoktur. Onun varlığı görünen ceset değildir... Bir kimse gözünü kapayıp, bedenini, gökleri, yerleri ve gözle görülebilen her şeyi unutsa dahi, kendi varlığını zaruri olarak bilir...

Kendinden haberi olur...” Duyulardan şöyle bahseder:

“İnsanlar yalnız duyular âlemini görürler. Duyular âlemi,öz olan melekût âleminin kabuğu durumundadır. Bu dış âlemi geçemeyen kimse; narın sadece kabuğunu, insanın da sadece derisini görmüş olur. İçeriye nüfuz edemez.”

İnsan varlığını ise ruh ve beden olarak ele alır:

“Bil ki iki âlem vardır: ruhani ve cismani. İstersen bunlara hissi ve akli veya ulvi ve sufi de diyebilirsin. Bunların hepsinin manası birbirine yakındır, farklılık sadece bakış açısı ile ilgilidir. Eğer sen bunları kendi varlıkları açısından ele alırsan cismani ve ruhani dersin.” Ruhun özelliklerini beş aşamaya ayırarak şöyle açıklar: “Beş duyunun getirdiklerini alan ilk ruhtur. Hayvani ruhun aslı ve ilk biçimi konumundadır. Nitekim hayvan bununla hayvan olur. Bu ruh süt emen çocukta da bulunur. İkincisi hayali ruhtur; bu ruh duyuların getirdiklerini kaydeder, gerektiğinde kendisinden üstte bulunan akli ruha iletmek üzere biriktirip saklar. Süt çağındaki çocukta bulunmaz.

34

Ülken HZ. Islâm Felsefesi-Kaynaklari ve Tesiri, Istanbul, 1967, s.12035 Watt M. Islâmî Tetkikler, Islâm Felsefesi ve kelâmi, çev. Ates S., Ankara 1968, s.10836 Bedir Yayınevi. A.Faruk Meyan çevirisi. İstanbul.

Page 44: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 44/127

Page 45: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 45/127

Page 46: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 46/127

Page 47: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 47/127

| 47

Dokuz ve 13. yy’da Müslümanların özgün felsefi hareketicanlandı. Çünkü düşünsel çalışmalar devlet adamlarıncadesteklendi, Vahiy’in sunduğu iletiyi anlama ve anlatma çabasıbunu gerektirdi ve “oku ” emri bir anlamda evreni anlamayayönelikti. Gerçek felsefe Farabi ile kuruldu ve İbn Rüşd’ün ölümüile (1198) İslam felsefesi bitti. Beş yüz yıl boyunca, İslamuygarlığında, bilimin ve felsefenin alevi parlak bir şekilde yandı.Ama bu alev, zaman zaman üzerine su sıkılarak sönükleşti. Ölümdöşeğindeki felsefecilere, zorla felsefeye sırt çevirdiklerine dairfetvalar verdirttirildi. 885 yılında, Bağdat’ta felsefe kitaplarınıkopya etmeyeceklerine dair, profesyonel kopyacıların yeminetmeleri istendi. İbni es-Sales’e felsefe ve mantığın incelenmesiveya öğretilmesinin serbest olup olmadığı sorulduğunda, şuyanıtı verdi (yıl 1251):

“[Felsefe] deliliğin temeli, tüm karmaşanın, hataların ve doğru yoldan sapmanın nedeni... Mantığa gelince...Felsefeye ulaşmak için araçtır. Kötü bir şeye ulaşmak için başvurulan araç da kötüdür... Felsefenin öğretileriyle uğraştığına dair delil bulunan herkes aşağıdaki seçeneklerle karşı karşıya kalacaktır: Kılıçla idam ya da İslam’a dönüş; ancak bu şekilde memleket korunabilecek ve (b)ilimlerin kökü kazınabilecektir.”

Page 48: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 48/127

| 48

Bazen yeni fikirler var olan inançlara karşı gelebilir. Tıpkıİbni Sina’nın başına geldiği gibi. İbni Sina’nın dini inanç, bilim vemantık arasında sentez kurma girişiminin çok tepki alması

üzerine, “saptığı” öne sürüldü. Kendisi ise şöyle yanıt verdi:“Bana sapkın demek o kadar kolay iş değildir,Benim inancım kadar hiçbir dinsel inanç sağlam değildir,Eğer ben sapmışsam bütün dünyada emsalim yok,Çünkü o zaman dünyanın herhangi bir yerinde tek

Müslüman yok.”

Bu dönemlerde El-Seyuti, Halife al-Hadi’nin Bağdat’ta,5000 (yanlış basım değil: beş bin ) felsefeciyi öldürttüğünübelirtir. Sayı abartılı olmakla birlikte böyle bir katliam olduğunakesin gözüyle bakılmaktadır. Bilimi yok etmek için en iyi yöntemfelsefecileri ortadan kaldırmaktır. Kindi’yi kamçıla, el-Razi’ninbaşına, görmesini kaybedinceye kadar kitaplarıyla vur, İbniSina’yı sürgüne gönder, İbni Rüşd’e mantık ve bilimi incelemeyiyasaklayarak taşraya sürgüne gönder... Halife Mütevekkil

döneminde (847–861) Bağdat’taki profesyoneller felsefekitaplarını kopya etmeyecekleri konusunda yemin etmeyezorlandılar. Halife Nasır döneminde (1180-1225) geniş bir kitapkoleksiyonu yakıldı. Medreselerde felsefenin yerini kelamalmıştır. Felsefecileri yok etme işinin nereye varacağını birçokkişi fark etmemişti. Büyük felsefecileri olmayan bir ulusun, hiçbirzaman büyük biliminsanları da olmayacaktı. Felsefe merakadayanır ve merak da bilime doğru uzanır.38 Bilim olmayan yerdede karanlık hâkim olur.

Dokuzuncu yüzyılda İslam biliminsanları arasındaDünya’nın küre biçiminde olduğu normal ve sıradan bir kabuldü.Oysa Batı’da 200 yıl sonra bile Dünya hala düzdü. SemerkandlıEl-Kaşi, 1494’te evrenin çevresini bir “at kılı payı hatayla ” ölçmekiçin pi değerini virgülden sonraki on altıncı basamağa kadarhesaplamıştı. Oysa aynı Batı’nın anlayışında evrenin sınırlarınaasla erişilemezdi. Abdurrahman es-Sûfi (903-986), Batlamyus'un

38 Hodbhoy P. İslam ve Bilim. Cep Kitapları, 2.baskı, 1993; 153-156.

Page 49: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 49/127

Page 50: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 50/127

Page 51: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 51/127

| 51

Ruh/beden hakkında felsefi tartışmaların önemli başlangıcı, 17.yüzyılda René Descartes’ın tartışmalarından ve onunşüpheciliğinden doğmuştur. Bu yüzyılın bakışı tam olarak, saat gibi işleyen mekanik bir evrendir. Descartes döneminde mekanikdünya görüşü, Tanrı’nın bir ihsanı olarak görülüyordu.40 Newton’un dinamik felsefesinin tersine, Descartes’ınkimekanikti. Descartes felsefeye fizikötesiyle başlayarak bukonuda süregelen kalıpların dışına çıkmıştır. Ona göre, Platon veAristoteles’ten sonra gelenler, onların söylediğinden daha iyişeyler aramadılar. Sadece ünlü felsefecilerin düşünceleriniizlemekle yetindiler. Ama Descartes’a göre Aristoteles’inyazılarının anlamı bozulmuş ve değiştirilmişti, hatta Aristotelestekrar dünyaya gelecek olsa yazıların kendine ait olduğunuanlayamazdı. Bu nedenle yeni bir felsefe yaratmak gerekiyordu.41 Ama onda farklı olarak derin bir şüphecilik vardı. Bunedenle de felsefecileri iki gruba ayırıyordu: şüpheciler vekesinlikçiler. Kendisi şüpheciler grubundaydı. Kendişüpheciliğini en iyi su cümlelerinden anlayabiliriz:

40 Descartes R. Felsefenin İlkeleri. Say Yay. Çev: M.Akın,1998; 66.41 Descartes R. Felsefenin İlkeleri. Say Yay. Çev: M.Akın,1998;8, 10-11

Page 52: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 52/127

| 52

“...Hayatımızın devamlı bir uyku olmadığından, duyular aracılığıyla öğrendiğimiz bütün şeylerin uyuduğumuz zaman olduğu gibi şimdi de yanlış olmadığından nasıl

emin olabilirsiniz? 42

...Bütün hayatım boyunca rüya görüp görmediğimden, zihnime ancak duyular yolu ile girdiğini sandığım bütün fikirlerin, tıpkı uyuduğum, gözlerim kapalı, kulaklarım tıkalı olduğu, hülasa duyularımdan hiçbirinin ilişiği olmadığı zaman zihnimde tekabül eden fikirler gibi zihnimde kendiliğinden şüphe etmeye varacağım. Dolayısıyla da yalnız dünyada siz var mısınız, yer var mı, güneş var mı diye şüphe etmekle

kalmayacağım; fakat gözlerim var mı, kulaklarım var mı,bir vücudum var mı, hatta sizinle konuşuyor muyum, siz benimle konuşuyor musunuz diye de şüphe edeceğim...Görüyorsunuz ki, bilgisi ancak duyular yolu ile gelen bütün şeylerden haklı olarak şüphe edebilirsiniz; fakat şüphenizden de şüphe edebilir misiniz? Şüphe ediyor muyum, etmiyor muyum diye şüphe içinde kalabilir misiniz?” 43 (Gazali şüpheciliği ile olan benzerliğine dikkat

ediniz!).Descartes’a göre, üç temel cevher dünyayı oluşturuyordu:

Tanrı, ruh ya da zihin ve madde. Bunlardan ruh ve madde sonuolanı, Tanrı ise sonsuz cevheri oluşturuyordu. Madde “uzamıolan şey/res extensa” , ruh ise “düşünen şey/res cogitans” tır. Bendediğimiz düşünen şey, bedenden ayrıdır ve ondan bağımsız varolabilir. Yani, Descartes ruh ve bedeni birbirinden farklı ya daayrı olarak düşünür. Birbirlerinin üzerlerine doğrudan etkileriolmaz. Descartes bunlardan birinin diğerine fiziksel bir etkiyapabileceğini her zaman reddetmiş ve onlar arasında adetamekanik bir ayrım yapmıştır. Aralarındaki bağlantı sorununu isearaya Tanrıyı yerleştirerek çözer. Tanrı, birliği sağlayan dolaylıbir bağdır. Bu şekilde beden ve zihindeki değişiklikler birbirine

42 Descartes R. Tabiat Işığı ile Hakikat Arama. Çev: M.Karasan. MEB yay. S:19-20, Ankara 1946.43 Descartes R. İlk Felsefe Üzerine, Metafizik Düşünceler. S:22-23, Çev:M.Karasan, Maarif Mat.Ankara 1945

Page 53: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 53/127

| 53

karşılık gelir. Ruhta istekler ve niyetler varsa, bunların maddikarşılıkları da bedende ortaya çıkar.44

Ruh ve zihin/us sözcüklerinin birbiri yerine kullanılabileceğiiddiası, Descartes’ınMeditasyonlar ’ının 1647 tarihli Fransızcaçevirisinde görülür. 1641’deki, daha eski orijinal Latincemetinde ise yalnızca zihinden bahsedilir. Zaman içerisindeçeviriler nedeni ile bir dönüşüm olmuş görünmektedir.“Bilinç” kelimesi ise İngilizceye bile 1625-1635 yıllarındagirmiştir. Bu tarihten önce bilinç diye bir kelime Batıdünyasında görülmez.

Descartes, zihnin maddeden bağımsız olup olmadığını,fiziksel mi yoksa fizik dışı bir uzantı mı olduğu, karar vermesonucu mu oluştuğu veya karar verici mi olduğunu çok genişolarak sorgulamıştır. Her şeyden kuşkulanmak gerektiğinisöyleyerek, yalnızca olduğu haliyle düşünceden yola çıkmakzorunda olduğumuzu ifade eder; bu mutlak bir başlangıçtır.Böylece, bütün belirlenimlerin reddedilmesini felsefenin ilk koşulu yapar. Önceden sahip olduğumuz bütün kanı ve fikirlerireddedip düşüncenin kendisinden yola çıkarak, ilk elden sağlambir çıkarım yapmayı ister:

“Böylece, hakkında herhangi bir kuşku duyabileceğimiz her şeyi reddettiğimiz ya da yanlış olarak kabul ettiğimiz için, hiçbir Tanrının, hiçbir semanın, hiçbir cismin var olmadığını varsaymamız kolaydır. Çünkü düşünen şeyin var olmadığını söylemek çelişki olur. O halde,‘Düşünüyorum, öyleyse varım’ bilgisi, her şeyden önce ulaştığımız ve düzenli bir şekilde felsefe yapan herkese kendini sunan en kesin gerçektir. Bu, ruhun niteliğini ve bedenden ayrı olduğunu anlamanın en iyi yoludur...” 45

44 Hegel’s Lectures on the history of philosophy. Vol 3, Humanities Press, 1983, s:221-252.45 Descartes R. Felsefenin İlkeleri. Say Yay. Çev: M.Akın,1998;59.

Page 54: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 54/127

| 54

Yani, düşünce her şeyden önce gelir. Daha sonrakibelirleniş varlığın belirlenimidir. “Düşünüyorum”, doğrudanbenim varlığımı gerektirir, varlığın belirlenimi “Ben”dedir.

Böylece, cogito, ergo sum/düşünüyorum, öyleyse varım ifadesinde, düşünce ile varlığı bir arada buluruz. Descartes’agöre: “Burada hiçbir çıkarsama yoktur. Çünkü öyle birçıkarsamanın var olabilmesi için öncülün ‘her düşünen vardır’olması gerekir.” Yani, burada kullanılan “öyleyse” çıkarsamadakullanılanla aynı anlamda değildir. Descartes’ın “Düşünüyorum,öyleyse varım” özdeyişi,balıklara bisiklet gerekmez demek gibiapaçık ve sıradan bir şey gibidir. ‘Düşünüyorum, öyleyse varım ’

özdeyişi Augustinus (MS 354–433) tarafından kullanıldığından,buna bir yenilik olarak bakmayanlar da vardır.46 Cogito ’nun esasen dört bileşeni vardır; düşünüyorum ve

bu bağlamda etkinim; bir var oluşum var; bu var oluş ancakzaman içinde ve edilgin bir ben’in var oluşu gibi belirlenebilir; şuhalde ben, kendi öz düşünme etkinliğini, bunu etkileyen birbaşkası gibi görmek zorunda olan, edilgin bir ben olarakbelirlenmişim.47

Descartes’ın bu ifadesi bir önermedir. Önerme, herhangibir yargı bildiren veya hakkında “doğru mu, yanlış mı?” sorususorulabilen ifadelerdir. Bu önermeye karşılık başka önermelerdeortaya atılmıştır. Descartes’ın çoğu fikrine karşı çıkan PierreGassendi (1592-1655), “şunu da söyleyemez miydik?” diye sorar:“Bilincim tarafından aldatılıyorum, öyleyse varım ya da öyleysealdanıyorum.” Descartes bu itirazın düşünülmeye değerolduğunu belirtmesine rağmen, burada korunması gereken şeyiçerik değil yalnızca “ben” olduğu için söz konusu itirazıreddeder ve şöyle devam eder:

“Ama ben düşünceden, bilincinde olduğumuz ölçüde,bilinçli olarak içimizde yer alan her şeyi anlıyorum; dolayısıyla irade, kavrayış, hatta duygular düşünceyle özdeştir. ‘Görüyorum’ ya da ‘yürüyorum’ deyip arkasından ‘öyleyse varım’ dersem ve burada bedenle

46 Cogito. Öyleyse Descartes. Peter Markie, Cogito ve Önemi. Yapı Kredi Yayınları 1997;10: 21447 Deleuze G ve Guattari F. Felsefe Nedir? YKY. Çev: T.Ilgaz. 6.Baskı, 2001;36.

Page 55: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 55/127

Page 56: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 56/127

Page 57: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 57/127

Page 58: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 58/127

| 58

asılmasıyla düşen damlalar gibi dışarı akmazlar. Beyinden çıkansarsıcı kuvvetler bunların ortaya çıkması için gereklidir. Bu, sinirözünün, istekle, tüm kasın içine salınımı ve girmesi için neden

olabilir. Sinir özünün serbestleşmesiyle kasta kasılma ve şişmemeydana gelir. Durduğu zaman ise kasın şişmesi ortadan kalkar.Böylece psişik pneuma ortadan kalkmış ve yerine inceparçacıklardan (korpuskül) oluşan öz gelmiştir.52

John Locke’un (1632-1704) An Essay Concerning Human Understanding/İnsan Zihni Üzerine Bir Deneme (1690) adlı

kitabında açıkladığı felsefesi, bilgilerin kaynağının deneyde veduyumlarda olduğunu, ruhun da bunlara dayanarak düşünceyioluşturduğunu öne sürer. Duyum ve düşünce Locke’unikiciliğinin temelini oluşturur. Locke tarafından zihnin atılmaddenin bir unsuru olabileceği üzerinde durulmuştur. Ancak,Locke, bunun yaratılıştan gelen bir unsur olduğunudüşünmüyordu.53

Locke’a göre, insan bilgi sahibi olan bir varlıktır ve

bilgisini sonradan deneyim yoluyla kazanır. Biri dış deneyim,diğeri de iç deneyim olmak üzere iki tür bilgi kaynağı olduğunusöyler. Birincil nitelikler biz onları algılayalım ya daalgılamayalım nesnenin kendi içinde vardır; bir elmanın şekli,boyutu, ağırlığı gibi. İkincil nitelikler ise tecrübeye bağlıdır.Bunlar nesnenin aslında yoktur. Renk, koku, tat, ses gibiözellikler sadece algılayan kişinin algısında vardır. Algılayankişinin algısından bağımsız her tür nitelik birincil niteliktir.

Locke ideleri de iki gruba ayırır; basit ve karmaşık(kompleks) ideler. Basit ideleri, dış dünyadaki cisimlerin veonların niteliklerinin duyu organlarımız üzerindeki etkisi yoluylaelde ederiz. İnsan zihni bu basit ideleri birbirleriyle çeşitlişekillerde birleştirdiği zaman karmaşık ideleri oluşturur. Yaniduyusal girdilerle edindiğimiz basit ideleri karmaşık haleçeviririz. Böylece basit ideleri ilişkilendiririz. Zihindekibirleştirme ve ilişkilendirme; algı, bellek, ayırt etme ve birbiriyle

52 Bennett MR. The early history of the synapse: from Plato to Sherrington. Brain Research Bulletin 1999;50: 95-11853 Trusted J. Fizik ve Metafizik. Akıl Çağı. İnsan Yay. 1995, İstanbul. S:182.

Page 59: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 59/127

Page 60: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 60/127

| 60

öne sürdü. Bu deneyi o dönemin ünlü bilim insanı Olaf Borch(1626-1690) önünde tekrarladı. Ancak, 1662 yılında bir şeyindaha farkına varmıştı: kas ile beyin arasında herhangi bir

bağlantı olmadan, kas üzerinden uyarı yapıldığında hareket ortaya çıkabiliyordu.Animal spirits ’i hiç devreye sokmadı; ancakkonuya da bir açıklama getiremedi. Buna ek olarak, kaskasıldığında da hacminde bir artış olmadığını gösterdi. Bu ikincibulgusu da Descartes’tan beri, kasa gelen sıvıların kasın hacminiartırdığı düşüncesinin tam karşıtıydı. Yani kasa sinir lifleriaracılığı ile gelen fazladan bir kitle yoktu.

Swammerdam, 1667’deki doktora tezinde kendi

fikirlerini öne sürdü. Sinirlerin, kasların karşı kaslarını(antagonist) bir ilişki içinde etkilediğini, oysa bir ya da birdenfazla kasın bağlantısının bilinçli kontrolü olmadığını öne sürdü.Swammerdam’ın bu devrim yaratabilecek bulgularına karşın,animal spirits bir süre daha geçerliliğini korudu. Ta ki, LuigiGalvani’nin kasları elektrikle uyarmasına kadar.

55

Thomas Willis (1621-1675), nöroloji çalışmalarının modernzamanlardaki şefi ve kurucusudur. Willis’in ünlü eseri olanCerebri Anatome ’nin (1664) 19. bölümünde sinir iletimi teorisiele alınır. Bu kitapta “nöroloji (neurologie )” kelimesinin ilktanımını ve isimlendirmesini yapar. Sinir sisteminin anatomisini,çağına göre çok ileri düzeyde inceler. Yazıları daha çok klinik veotopsi deneyimleri üzerinedir. Daha sonraki iki esas çalışmasıolan De motu musculari (1670) ve De anima brutorum’ da (1672)da sinir iletimine değinir. Willis’e göre sinir lifleri solid yani içidoludur. Tüp şeklinde boş değildirler (bu düşünce daha sonraNewton’un sinir iletimi teorisinde de görülür). Ancak, Williseserlerinin hiçbirinde, hiçbir zaman sinir liflerinin tam boş ya dadolu olduğunu, kesin bir dille öne sürmemiştir. Bu takma adlar,daha sonra gelenler tarafından Descartes’ın hidrolik basınçlahareket eden kas fikrine tezat oluşturmak için öne sürülmüştür.

55 Eadie MJ. A pathology of the animal spirits-the clinical neurology of Thomas Willis (1621-1675). Part I.- Background,and disorders of intrinsically normal animal spirits. Journal of Clinical Neuroscience 2003;10(1):14-29.

Page 61: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 61/127

| 61

Çünkü hidrolik bir sistem ancak içi boş tüpçüklerle çalışabilir, içidolu sinir liflerinde çalışamazdı.

Galen zamanından Willis zamanına kadar beynin işlevleri

beyin içi boşluklara (ventriküller) atfedilmişti. Willis beyninişlevlerini, ilk kez beyin içi boşluklardan alıp, beyin ve beyinciğeyerleştiren kişidir. Boşlukların beynin kendisini destekleyen,koruyan sıvıdan daha fazla bir işlevi olmadığını belirtmiştir.Willis’in sinir sisteminin içsel düzenlenişi hakkında en ufak birbilgisi yoktu. Ancak, bakış açısına göre, dışarıdan gelen bilgiçevresel sinirler, omurilik ve beyin sapı yolu ile beyninderinliğinde yer alan bölgeye (corpus striatuma ) girer ve istemli

devinimsel hareketleri oluşturmak üzere kaslara ulaşırdı.Kaslara ulaşan, dönemin vazgeçilmesi olan “canlandırıcı ruh” idi.Can ruhunun yeri, Descartes’tan farklı olarak Willis’te, her ikibeyin yarı küresini birleştiren büyük orta bileşkedeydi.Beyincikle ilgili olan ise beyin sapına ( pons ) yerleşikti.

Willis, mikroskobik anatomiyi erken keşfedenlerdendi vemikroskoptaki sinir liflerinin görünüşünü 1664’te tanımlamıştı.Bu tanımlamaya rağmen henüz sinir hücreleri görülememişti ve

sinir hücreleri bilinmiyordu (Descartes ise mikroskopkullanmamıştı). Ancak, daha sonra Borelli 1681’de Willis’inkinebenzer bir tanım yaptı: “Sinir lifleri ne tam olarak dolu, sert vegeçirgen, ne de içleri boş tüpçükler şeklindedir. ...Bellisüngerimsi yapılarla doludur.” Willis’in sözleri ile:

“Sinirlerin içindeki geçiş yerleri, atar ve toplardamarlar gibi içi boş tüpler şeklinde değildir... Mikroskopla bakıldığında içlerinin tam bir boşluk olmadığı görülebilir... Sinirler belirgin olarak yoğun ve sıkı madde ile doludurlar... Bundan dolayı “ruhun” kasları kasmak için sinirler içinde açık bir boşluğa gerek duymadığı öne sürülebilir... Sinirlerin kendilerinin içlerinde, birinden diğerine geçişi sağlayan delikçikler ve küçük yollar oluşturur, böylece tüp benzeri yapılar oldukları görülür,tıpkı şeker kamışı gibi... Bu küçük boşluklar içinde ruh veya çok uçucu hafif parçacıklar ( corpuscules ) en küçük bir uyarıda hemen harekete hazırdırlar.”

Page 62: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 62/127

| 62

Buradan anlaşılmaktadır ki, Willis’in sinir lifleri tam

olarak dolu değil, aralarında boşluklar olan süngerimsi

yapıdadır. Ancak, şuna da dikkat etmeliyiz. Willis veçağdaşlarının kullandığı lif tanımı, bugün bizim kullandığımız“bir sinir lifi” ile eş anlamlı değildir. Kaslar, kirişler ve diğer sinirbağlantılı organlar “ genus nervorum/sinir çeşidi ” olarakadlandırılmıştır. Bunların tümü sinir lifleri ile beslenmektedir.

Willis, can ruhunun kimyasal temelini de bulmaya çalıştıve “nitrat ve sülfür” içerdiğini, ileri derecede uçucu ve hareketlibir sıvı olduğunu öne sürdü. Kas kasılmasını da kimyasal

terimlerle açıklamaya çalıştı ve nitro-sülfürün parçacıklarındapatlama ile kasın kasılarak boyunun kısaldığını öne sürdü.Patlayan parçacıklar barut gibi bir anda patlayarak kasılmayaneden oluyordu. Barut benzetmesi, o dönemde simyanın etkisiile nitrat (saltpeter veya saltpetre; potasyum nitrat veya sodyumnitrata verilen eski ad) ve sülfürden oluşmasındankaynaklanıyordu.

Willis’e göre, can ruhu ışık gibi sinir sıvısı içinde çözünür,

erir. Bu sıvının kendisi ya da çok uçucu kısımları can ruhunaaracılık eder. Sinir boyunca “ruhun bağlantısı” dalgalar vetitreşimler yolu ile yayılır. Dalga yapısı bizzat titreşiminkendisidir. Willis’in bugüne uyan en önemli fikri, sinir liflerininbilgi taşıma aracı olduklarıdır. Yani hidrolik sistemdeki gibi, içiboş tüpçüklerle bir kuvvet taşımazlar. Willis’in kullandığı kelime“instinctus”tur ve bu Latince kelime modern dilde“impulse/uyarı ” ile eşdeğerdir. 1670’de şöyle yazar: “can ruhuyapılacak hareketin sembolünü taşır.” Bu ifade çağımızdakitanımlama ile aynıdır.

Willis’in Bilinç Derecelemesi Willis, bilinç konusu üzerinde de kafa yormuş, bilinç derecelerikonusunda bugünkülere benzer bir sınıflama yapmıştır. Willis,De anima brutorum ’un üç konusunu uyku ve bilinçbozukluklarına ayırır. Yaptığı tanımlamalarla, bugün yapılanbilinç dereceleri arasında göze çarpan benzerlikler vardır. Yinede Willis’in kullandığı terminoloji, kullandığımızdan farklıdır.

Page 63: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 63/127

| 63

Willis’in beyin kabuğu ve altı işlevlerinin baskılanmasıderecelemesi; sommolens, koma , laterji , carus ve apopleksi yedoğru gider.

Willis, uyku ve uyanıklıkla ilişkili olan bilinçdeğişikliklerinin de farkındaydı. Uyku ve uyanıklığının değişimnedeni olarak beyin kabuğu ve hemen altındaki ak maddeyisorumlu tutuyordu. Ancak, bundan ileri bir açıklaması yoktu.Özel bir bölüm olarak bilinçli olmayı sağlayan sorumlumekanizmalar üzerinde durmamıştır. Bilinçli olmayı, devamlıolarak beyin kabuğunda düzenli hareket eden can ruhlarınabağlamıştır. Bu hareketin ana kaynağı da beyin yarı küreleri

arasında yerleşikti. Bu hareketin beyin kabuğunda kesilmesiuykuyu meydana getirirken, beyin kabuğu can ruhlarının beyniniç kesimlerine (corpus striatuma) yayılımının kesilmesi uykudaistemli hareketlerin kaybolmasına neden olmaktaydı. Uyku, canruhları enerjisini toplayana kadar devam eder. Beyin kabuğundada normal hareketi sağlanınca uyanıklık ortaya çıkar. Uykuesnasında da can ruhlarının aktifliği devam etmesine karşın azenerjiktir. Bu nedenle de, yaşamsal ve otonom işlevler olan

solunum, uyku esnasında yutkunma devam eder.Aşırı kahve içme sonrası ortaya çıkan uyanıklık artışıdurumları, normal can ruhunun aktivite artışı ileilişkilendirmiştir. Aşırı uyanıklıktan beyin kabuğunda canruhlarının artışının sorumlu olduğunu öne sürmüştür. Bunakarşın, beyin kabuğunda azalma ile uykulu hal, koma ortayaçıkarken; beynin orta bileşkesinde azalma ile apopleksi ortayaçıkmaktaydı. Beyincikte can ruhlarının azalması ise kâbuslardansorumluydu.

Willis zamanında laterji tanımı, sommolens ve komadurumunun her ikisi içinde kullanılıyordu. Ancak, Willis laterjiyibilincin orta derecede baskılanmasını ifade etmek içinkullanmıştır56 ve bugün kullandığımızdan daha derin komayıifade eder. Koma tanımı ise bugün kullandığımızdan daha hafif bilinç kaybıdır. Bugünkü koma tanımı Willis’in apopleksitanımına denk düşer (bugün ani beyin olayları için kullanılır).

56 Eadie MJ. A pathology of the animal spirits-the clinical neurology of Thomas Willis (1621-1675). Part I.- Background,and disorders of intrinsically normal animal spirits. Journal of Clinical Neuroscience 2003;10(1):14-29

Page 64: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 64/127

| 64

Büyük bileşkeye doğru can ruhları baskılandığından, hastakendine gelse dahi bellek bozuk olabilir.Sommolens durumunda,can ruhlarının aktivitesi beyin kabuğunda ve hemen altındaki ak

maddede azalır. Sommolensteki kişi uyandığında bellek işlevinormaldir. Çünkü can ruhları beyin yarıküreleri arasındakibileşkede normal olarak çalışmaktadır. Bunun dışındaki bütünbilinç azalmalarının dereceleri sommolensten fazladır.Koma , canruhlarının baskılanmasının beyin kabuğu altı ak maddedeolmasıyla ortaya çıkar. Bilinç bozukluğu sommolensten dahafazladır. Büyük bileşke etkilenmediğinden bellek orta derecedesağlam kalabilir. Willis, koma durumu ve sommolensten çıkmak

için kahve içmeyi önerir. Kahvenin parçacıkları kandan sinirsıvısına geçer. Sinir sıvısında bu parçacıkların olması beyinkabuğu geçişinin açık kalmasını sağlar ve can ruhununhareketinin beyin kabuğuna doğru olmasını kolaylaştırır.Carus ,bellek ve hayal gücünün de kaybedildiği daha derin bilinçazalması durumudur. Büyük bileşkede can ruhlarınınaktivitesinin kaybolmasına ilave olarak, büyük bileşkedeykenbeyin kabuğuna doğru da yayılım olmaz. Carus durumu

genellikle apopleksiye döner.Apopleksi , ani ortaya çıkan, büyükbileşkedeki can ruhlarının işlevinin ortadan kalkmasıdır. Dışsaluyaranlara yanıtlar tamamen ortadan kalkar. Yaşamsal işlevlerdevam eder. Can ruhları uyarımı ve yayılımı, beyincik, beyinkabuğu, beyin kabuğu altı ak madde ve büyük bileşkede bozulur.

Gassendi (1592-1655), Descartes’ın en ateşli karşıtı olarakbilinir. Bazı yakın zaman yazarlarınca iyi bir fizikçi olmadığı,kötü bir matematikçi olduğu ve daha ziyade ikinci sınıf birfelsefeci olduğu, bilim tarihinde önemli bir kişilik olmadığı,herhangi bir kanun bile bulamadığı öne sürülse de57 mantıklıkarşı çıkışları açısından değerli bir biliminsanıdır. EğerDescartes’ın adı evrensel koordinat sistemi, Willis’inki beyinanatomisi, Newton’unki ölçme birimi ve kuvvet’i çağrıştırıyorsa,Gassendi’nin adı Paris’in bir arka sokağı ve Ay’daki bir krater

57 Koyré A. Newtonian Studies. Cambridge, MA: Harvard Univ Press 1965; s:176

Page 65: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 65/127

Page 66: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 66/127

| 66

Leibniz (1646-1716) bilincin deneyimlerle gelişen ve zamansal

olarak ardışık bilgilerin bellekte saklanması, düzenlenmesinebağlı oluştuğunu öne sürüyordu. Kişilerin dışsal uyaranlarolmadan, rüyadaki gibi gerçekliğe inandıklarını fakat uyanıruyanmaz, bilinçli olma ile rüyaların gerçekliğinin ortadankalktığını düşünüyordu. Leibniz, salt algılama ve bellekten oluşanmonadları (tekli, birimleri) hayvan olarak tanımlarken, akılyürütme yeteneğini de kendinde taşıyan varlıkları insan olarakadlandırmış ve onların monadlarına “zihin” adını vermiştir. İnsan

dışında zihne sahip olanlar melekler ve Tanrının kendisidir.İdealist bir monistti ve nihai gerçekliğin cismani olmadığını vemonad dediği belirsiz sayıda ruhani özün algılanması veanlaşılmasından oluştuğu görüşünü benimsemişti:58

“Gerçekte düşünce ve algılar olmasa bize hiçbir şey olmaz ve gelecekteki tüm düşüncelerimiz ve algılamalarımız sadece daha önceki düşünce ve algıların sonuçlarıdır.”

Leibniz’e göre dünya bizim deneyimlerimizdi ve maddinesneler kendimiz ve başka insanların bedenleri de dahil olmaküzere algılamadan başka bir şey değildi.

Bir rahip olan George Berkeley (1685-1753) sıradan hiçbirinsanın sorgulamayacağı kadar açık olanı yadsıyor ve açıkolmayanı öne sürüyordu. Kendisi metafizikçiydi. Descartes’ıbeğenmeyip eleştiriyordu. Etkisi altında kaldığı felsefeci iseLocke idi. Felsefesi birçok çağdaşı tarafından düşlemsel birsaçmalık olarak görüldü. Berkeley, bizim doğrudan algıladığımızher şeyin kendi zihnimizdeki düşünceler (ideler) olduğunu,doğuştan düşünceler bulunmadığını, tüm idelerimizin algısaldeneyin sonucu olduğunu savunmuştur. Özet felsefesiesse est percipi ’dir (var olmak algılanmaktır).

58 Jennifer Trusted. Fizik ve Metafizik. İnsan Yay. 1995, İstanbul. S:140

Page 67: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 67/127

Page 68: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 68/127

| 68

algılayan bir özne odaya girdiği zaman belli duyusal deneyimlerortaya çıkar. Berkeley, “esse est percipi ” derken yalnızca duyulurşeyler ya da nesneler üzerine konuşur. İkinci olarak, tam

kavramsal formül “esse est aut percipi aut percipere/varoluş ya algılanmak ya da algılamaktır.” Var oluşları algılanmaktan oluşanduyusal “düşünmeyen” şeylerin yanında, zihinler ya da algılayanözneler de vardır ki etkindirler ve var oluşları algılanmaktan çokalgılamaktır.

Düşünce hakkında ise şöyle der; “Tüm bilgidüşüncelerimize ilişkindir. Tüm düşünceler dışardan (algılama,duyum yoluyla) ya da içerden (hayal etme, imgeleme) gelirler.”

Doğadaki gördüğümüz renkler algılamalarımıza bir örnektir.Bunlar dışarıdan gelen duyumlardır. “Algılanmayan bir şeydedüşünce gibi bir şey olmaz.” Algılanmak algılayan bir şey üzerinebağımlılığa gönderme yapar. Bu nedenle var olmak ya algılamakya da algılanmaktır. İnsanlar arasında yaygın bir düşünce olanher şeyin var olmasına şüphe ile yaklaşır. Evlerin, dağların,ırmakların, tüm duyulur nesnelerin zihin tarafındanalgılanmalarından ayrı olarak doğal ya da olgusal birer var

oluşları olduğu konusunda, insanlar arasında tuhaf bir genelgörüş vardır. Bu nesnelerin duyulur şeylerden (kendidüşüncelerimiz ve algılamalarımızdan) başka bir şey olmadığınıve bunların algılanmaksızın var olması düşüncesini tutarsızbulur.60 Berkeley daha da ileri giderek kendi bedenininvarlığından da şüphe eder: “Evler, ırmaklar, dağlar, taşlarkonusunda, üstelik kendi bedenimiz konusunda ne düşüneceğiz?Tüm bunlar düşlem gücünün kuruntu ve yanılsamaları değilmidir?” der ve yine yanıtı kendisi verir “Gördüğümüz,duyduğumuz, işittiğimiz ya da herhangi bir yolda tasarlayıpanlayabildiğimiz her şey her zaman olduğu gibi güvenlik içindekalır ve her zaman olduğu gibi olgusaldır. Bir ‘reum natura/gerçek doğa ’ vardır...” Berkeley sonlu zihinler ve tinlerinçokluğuna inanıyordu. Berkeley kuramında algılayan öznelerkadar kişisel dünya vardır. Bunlar arasında neredeyse hiçbirortak yön bulunmaz.

60 Copleston Felsefe Tarihi. Berkeley-Hume. Cilt 5, bölüm b. Çev.Aziz Yardımlı. İdea Yay. 1998;29-32

Page 69: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 69/127

| 69

Görüşlerinden dolayı o kadar tepki almıştı ki,eleştirmenlerinden birinin, bir taşı tekmeleyerek “Onu böyleçürütüyorum!” diye bağırdığı söylenir. Neydi taşa tekme

atmasına sebep olan fikirleri? Berkeley’e göre, bir cisim ancakgözlendiğinde var olduğundan söz edilebilir. Masanın onualgılayacak hiç kimse yokken ve onu algılamıyorken odadaolduğunu söylemek ne demektir? Ya da daha yaygın bir örnekle,hiç algılayanın olmadığı bir ormanda bir ağacın yıkılması sesçıkarır mı? Ya da duyulur dünya insanın var oluşundan önce nedurumda olacaktır? Berkeley öğretisiyle ilgili eleştirileri, insanona bakmaktan geri durduğu zaman yok olup gittiği türünden

itirazları bertaraf edebilmek için, Tanrı'nın evreni var oluş haliiçinde tutan her şeyi bilme gücüne başvurmuş ve dış dünyanınTanrı tarafından tecrübe edilen ideler, izlenimler toplamıolduğunu, dış dünyadaki nesnelerin Tanrı'nın zihnindebulunduğunu, onların bizim tarafımızdan algılanmadıklarızaman, Tanrı tarafından algılandıklarını ve bu şekilde varolduklarını öne sürer.

Zaman zaman Berkeley’in görgücülükten ussalcılığa

geçerek esse est percipi (var olmak algılanmaktır) yerineesse est concipi (var olmak kavranmaktır) deyimini kullanmayabaşladığı öne sürülür. Ve “bir şeyi onu anladığımız zaman bilirizve onu neyi simgelediğini yorumlayabilir ya da söyleyebilirkenanlarız. Sözcüğün sağın anlamıyla, duyu hiçbir şey bilmez.Gerçekten de, sesleri işiterek, harfleri görerek algılarız; ama buyüzden onları anladığımız söylenemez.”61

Çoğu kişinin Newton’u (1642–1727) bir fizikçi olarak bilinirsede, Newton her konu ile ilgilenmiştir ve buna sinir sistemi dedahildir. Sinir iletisi üzerine, Newton’un yazılarının önemli birkısmı Principia Mathematica ve Optics ’te bulunur. Yazdığıbölümler nispeten kısa olmasına karşın, 18. yüzyıl bilimiüzerinde önemli etkide bulunmuştur. Newton, Principia Mathematica’ nın sonraki basımlarına eklemeler yapmış, ruh ve

61 Copleston Felsefe Tarihi. Berkeley-Hume. Cilt 5, bölüm b. Çev.Aziz Yardımlı. İdea Yay. 1998;54

Page 70: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 70/127

Page 71: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 71/127

| 71

dinin, metafizik ile fiziğin, inanç ile ahlakın sınırlarında yeralmıştır.62 Descartes, 1633 yılında Galileo’nun Katolik kilisesitarafından suçlanıp mahkum edildiğini öğrendikten sonra,Le Monde (Dünya) adlı eserini yayımlamaktan vazgeçti.Katolikler Descartes’ı Protestan saymış, Protestanlar da “tanrıtanımaz” kabul etmişlerdi. Ancak, Descartes, yaşadığı çağda,eldeki bilgileriyle “inandığını yazan insan” olmuştur.

Thomas Willis’in “makinesi olan beden” düşünenken,Descartes’ınki “yürüyen, konuşan, davranış sergileyen”makinedir, fakat düşünen değildir. Aslında her ikisi de ikicidir(düalist). Hem beden hem de bedenden ayrı bir varlığainanırlar.

Descartes ve Newton, makinenin nasıl olabileceğikonusunda kökten farklı açıklamalar yapmıştır. Bu onların,bedenin temel yapı taşlarını farklı kabul etmelerindenkaynaklanır. Descartes’a göre, bir makinenin her hareketi,boşlukları tam olarak dolduran, etkileşmeyen parçacıklarınçarpışmasından oluşur. Aynı zamanda ruh “düşünen şey”olarak beden üzerine her etkiyi yapabilir, algılayabilir veisteyebilir ama bedenin ruha etkisi sınırlıdır. Düşüncedışındaki bütün işlevler bedene aittir. Descartes, boş uzayvarlığını ve de maddenin içsel kendi dinamikleri olduğunukabul etmez. Diğer yandan Newton, parçacıklar arasında boş

uzay olduğunu ve dinamik özellikleri olduğunu (çekim,sürtünme) öne sürer. Bu nedenle Newton’cu beden/makine,içsel olarak aktif ve tam olarak belirlenemezdir. HalbukiDescartes’ın makinesi, önceki durumların sonucu olarakişlevleri pasif olarak yerine getirir. İçsel aktivite kavramıNewton’u Descartes’ın bakış açısından köklü olarak ayırır.Daha sonra, Descartes’ın felsefesi Locke, fiziği ise Newtontarafından aşılacak ve yeni bir bakış açısı ile zamanın ruhudeğişecektir.

Isaac Newton’un sinir iletimi konusundaki teorisininGalvani’nin çalışmaları üzerinde belirgin etkisi olmuştu. Newton,Descartes’ın “hidrolik” teorisinin aksine, elektriğin siniriletiminde olası aracı olması üzerinde odaklanmıştır. Newton,elektriksel ve kimyasal mekanizmaların sinir sisteminin yapısı ilenasıl ilişkilendirilebileceğinin ilk açık teorisini öne sürmüştür.

62 Bozkurt N. Descartes modern çağın öncüsü müdür? Cogito 1997;10:119-130.

Page 72: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 72/127

| 72

Descartes, ortaya attığı teoride bedenin hareket işlevininsinirlerle kaslara basınç, duyusal işlevinin ise “gerilimle”taşındığını söyler. Bu teoriye göre, hareket ve duyusal işlevler

aynı sinir lifleri üzerinden taşınmaktaydı. Bu Descartes’çi kuramtüm vücudun ilk mekanik teorisi olup ve daha sonraoluşturulacak kuramlar için zemin görevi görmüştür.

Newton bu uçucu, incelikli ruhu (subtle spirit ), kimya,elektrik ve optik ile ilişkilendirmiştir. Ve bu ruhun titreşimleri,sinir lifleri boyunca ilerler. Bu ilerleme tüm hisler, duyular vehareketlerin oluşmasına neden olur. Bu “elastik ruh” dahasonraki baskılarda, özellikle 1704-1717 yılları arasında

değişerek, “eter (aether)” haline dönüştürülmüştür. Ancak bunuNewton’un yaptığı konusunda şüpheler vardır. 1704’teki fikirleriYunan bakışına daha yakınken, 1717’deki açıklamaları fizikselbakış açısına daha yakındır. Sinir iletimi modeli, bu dönemdeelektriksel hale gelmiştir. Ancak, ilginç olan nokta; “elektriksel yada elastik ruh” ifadesi asıl Latince metinlerde geçmez. Newton’unölümünden sonra, 1799’daki İngilizce çevirisinde bu şekle döner.Newton’un kendisiPrincipia Mathematica ’nın ikinci baskısında

bunu bir not olarak eklemiştir. Ancak bu ek 1726’daki üçüncübaskıda bulunmaz. Neden olmadığı ise bilinmez.63 Newton’un daha sonraki bakış açısına göre, sinir iletimi

eter aracılığı ile taşınır. Modeli, eterin nasıl olup da dışarısızmadığını ve eterdeki bir titreşimin nasıl kas kasılmasıyarattığını açıklar. İçsel eterin yoğunlaşması veya genişlemesineneyin neden olduğu sorusunun cevabını ise bir sihirbaz gibiverir. Newton, titizlikle Descartes hidrolik sistem bakışınınyetersiz olduğunu öne sürer ve ruhun doğrudan tüm vücut vekaslara beyin üzerinden etki edemeyeceğini öne sürer (1675):

“...Bunun gibi bir ruhun olduğunu farz ediyorum, bu canlandırıcı ruh ne sıvı, ne uçucu ne de şarap ruhunun gazıdır (gas of spirit of wine=alkol). Fakat etersel yapı doğada, canlı sıvılarına nüfuz edecek yeterliliktedir, belki bir elektrik kadar serbestçe veya bir manyetik akım gibi

63 Wallace W. The vibrating nerve impulse in Newton, Willis and Gassendi: First steps in a mechanical theory of communication. Brain and Cognition 2003;51:66-94.

Page 73: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 73/127

| 73

yayılır. [...] su ve yağ, tahta ve taşın içine nüfuz eder, girer.Fakat bir metal olan cıva içine giremez. Su ve asit özleri tuzlara nüfuz eder, yağ ve şarap ruhu ise nüfuz edemez. Yağ

ve su gibi bazı sıvıları bir diğeri ile karışabilir, ancak bir maddenin diğerine nüfuz etmemesinin gizemli kurallarının araştırılması gerekir, bazı çözülebilirler bazen çözülemez olabilirler. [...] Çözülemeyenler, Güneş ve Dünya arasındaki eter gibi etersel doğada olabilir. [...] Bu ruhun canlı hareketi için nasıl kullanılabileceğini bilmek için, şunu düşünebiliriz; nasıl bazı çözülemezler bir üçüncünün yardımı ile çözülebilir yapılır. Su, bakırda çözülemez; ama

bunu eğer bakır sülfür ile karıştırılırsa, aqua fortis oluşur ve bu da altında çözülmez... [...] Aynı anlamda, insana etersel hareket veren ruh, adi eter ve kas sıvıları arasında aracı olabilir, onların serbestçe birbirlerine karışmasını sağlayabilir. Herhangi bir kasa bu ruhun az bir miktarda gönderilmesi ile kasta belirgin gerilme ortaya çıkmaz; bu durumda, dışsal eter çok çözünebilirdir, eter kasta dağılır ve çözünür. Çözünenin aracılığıyla, kas eski halini alır

almaz, dağılan eter bir araya gelir.”

Simyada, potasyum ya da sodyum nitrattan elde edilen,metallerin dışını eriten, nitrik aside denirdi. İlk olarak, 800yılında İbn Hayyan tarafından elde edilmiştir.

Bu kas kasılması için kimyasal bir modeldir. Canlandırıcıruhun kimyasal aracılığıyla, elle tutulamaz eterle, elle tutulabilirkas birleşir. Eter ve kas sıvısının birleşmesi kimyasal birreaksiyondur. Kimyasal reaksiyonla meydan gelen genişlemekasa yansır ve ardından kas kasılır. Bugünkü kas kasılmasıteorimizi ele aldığımızda, sadece kullanılan kelimeler farklıdır.

Page 74: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 74/127

Page 75: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 75/127

| 75

daha kuvvetli özelliklere sahip olmakla kalmaz, daha sağlam bir zihni vardır.”

Hume (1711-1776), görgücülük (ampirizm) akımınınkurucusudur. 1748’de İnsan Zihni Üzerine Felsefi Denemeler (Philosophical Essays Concerning Human Understanding) adlıeserini yazdı. Eseri geniş kapsamlı olarak insan zihnini ve onunözelliklerini gözden geçirir. Berkeley’den farklı olarak, Hume’dacisimler insan zihni ya da algısından bağımsız olarak sürekli

vardır: “Beyaz olarak gördüğümüz ve sert olduğunu hissettiğimizbu gerçek masanın, algılarımızdan bağımsız ve onu algılayanzihnimiz için de dış bir şey olduğuna inanılır. Bizim varlığımızona bir varlık bağışlamadığı gibi yokluğumuz da onu yok edemez.Varlığını tekbiçimli ve bütün olarak, kendisini algılayan ya daseyreden akıllı varlıkların durumundan bağımsız olarak korur. ...Görmekte olduğumuz masa biz ondan uzaklaştıkça kaybolurgörünür; fakat bizden bağımsız olarak var olan gerçek masa

hiçbir değişim geçirmez; bu nedenle zihne sunulan onungörüntüsünden başka bir şey değildir. ... Herhangi bir varlığın varolmaması, istisnasız olarak, onun var oluşu kadar açık ve belirginbir fikirdir. Bir şeyin var olmadığını öne süren bir önerme, yanlışda olsa, onun var olduğunu ileri süren önermeden daha azdüşünülebilir ve anlaşılabilir değildir.”65

Bizi cisimlerin sürekli ve ayrı var oluşuna iten us değildir.Algılarımız dışına çıkarak onları onlardan ayrı bir şey ilekarşılaştıramayız, oysa insanlar “biricik nesnelerin algılarıolduklarını sanırlar.” Algılar ve nesneler arasında bir ayrımvardır. Algılar kesintilidir ve algılayan özneye bağımlıdır,nesneler ise sürekli ve bağımsız olarak vardır. Ancak, “kol vebacağımıza bakarken algıladığımız şey bedenimiz değil, duyularyoluyla giren belli izlenimlerdir.”

Hume tüm zihinsel içeriği deneyimden üretir. “Algı”kelimesini genel olarak zihinsel içeriği kaplamak üzere kullanır.

65 Hume D. İnsan Zihni Üzerine Bir Araştırma. Çev: S.Öğdüm. İlke yay. 1.Baskı, 1998;161, 173.

Page 76: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 76/127

Page 77: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 77/127

| 77

sanılacak kadar renklendiremezler. En canlı düşünce yine de ensönük duyumdan daha aşağıdadır.”66

İzlenimler daima düşüncelerden önce beynimizde var

olur. “Bir çocuğa bir kırmızı ya da kavuniçi düşüncesini, bir tatlıya da acı düşüncesi vermek için nesneleri sunarım ya da başkabir ifade ile ona bu izlenimleri iletirim; ama düşünceleri uyararakizlenimleri üretmeye çalışma gibi saçma bir davranışa girmem.”Bu nedenle Hume doğuştan düşüncelerin varlığını kabul etmez.İzlenimler, duyum ve düşünme izlenimlerine ayrılır. Zihinizlenimleri aldığı zaman, iki yolla yeniden ortaya çıkarabilir.Birincisi , bir izlenimin canlılığı ile düşüncenin sönüklüğü

arasındaki bir canlılık derecesiyle ortaya çıkabilir. Bu yollaizlenimlerimizi yinelememizi sağlayan belleğimizdir.İkincisi ,yalnız düşünceler olarak, izlenimlerin sönük eşlemleri-imgeleriolarak ortaya çıkabilirler. İzlenimler özneldir, algılayabilenözneye özgüdür.

Bellek, yalnızca yalın düşünceleri değil, aynı zamandaonların sıra ve konumlarını da korur. Bellekte düşüncelerarasında ayrılmaz bir bağlantı vardır. İmgelem durumunda bu

ayrılmaz ilişki bulunmaz; ama gene de düşünceler arasında bir“birleştirici ilke”, “bir düşüncenin doğallıkla bir başkasınıgetirmesini sağlayan bir çağrıştırma niteliği” vardır. Herhangi birnesne üzerinde düşünmek zihni çabucak onunla bitişik olan herşeye taşır. Fakat üstünlük taşıyan ve en canlı olarak kavranansadece nesnenin asıl varlığıdır. Eğer bir yara hakkındadüşünecek olursak, kendimizi onu izleyen ağrı üzerindedüşünmekten alıkoyamayız. Bir nesnenin varlığı, onunla ilgilidiğerlerinin fikirlerini vermeseydi, bütün bilgimiz hafızamızın,duyularımızın dar küresi içinde sınırlanmış kalırdı ve aslaaraçları amaçlara bağlayamayacaktık ya da güçlerimizi ne iyininkabul edilmesi için ne de kötüden sakınılması içinkullanabilirdik. Bu çağrışımı doğuran ve zihni bu yolda birdüşünceden bir başkasına ileten nitelikler üç tanedir; andırım,zamanda ve uzayda bitişiklik, neden-etki. Bunlar Hume’un yedifelsefi ilişkisinin bir kısmını oluşturur. Diğerleri; özdeşlik,

66 Hume D. İnsan Zihni Üzerine Bir Araştırma. Çev: S.Öğdüm. İlke yay. 1.Baskı, 1998;20

Page 78: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 78/127

| 78

nicelikte ya da sayıda oran, herhangi bir nitelikte dereceler,aykırılıktır. Bu yedi felsefi ilkeden dördü düşüncelere bağımlıdır:andırım, aykırılık, nitelikte dereceler, nicelikte ya da sayıda

oranlar. Bunların ilk üçü “ilk bakışta bulunacak denli açıktır” vesezgi ile anlaşılabilir.67 Bellek, geçmiş algıların izlenimlerini uyandırarak,

algılarımız arasında bir andırım ilişkisi üretir ve bu yolla algılararası nedensel ilişkinin bilincine varırız. Bu sürekli ve kalıcı birnesne olarak görünür. Algılarımız nedensel ilişki aracılığıylakarşılıklı olarak ilişkilendirilir:

“Bu ilişkinin bilgisine, hiçbir zaman a priori (öncülsüz) akıl yürütmeler sayesinde ulaşılamaz. Tersine,tamamıyla, belirli bazı nesnelerin sürekli olarak birbirleriyle bitişmekte olduğunu gördüğümüzde edindiğimiz deneyimlerden ortaya çıkar. Akıl yürütme ve düşünme konusunda en güçlü yeteneklerle donatılmış bir insanın dünyaya bir anda getirilmiş olduğunu farz edelim; bu durumda gerçekten de nesnelerin sürekli bir

dizi halinde bulunduklarını ve bir olayın diğerini takip ettiğini hemen gözlemleyecektir; fakat daha ileri hiçbir şey keşfedemeyecektir. ...böyle bir insan herhangi bir somut olgu hakkında, daha fazla tecrübe edinmeden ne varsayımda bulunabilir ne de akıl yürütebilir ve hatta ne de hafızasına ve duyularına doğrudan doğruya sunulan şeylerin ötesindeki herhangi bir şey konusunda emin olabilir. ...insan daha fazla deneyim edindi ve dünyada alışılmış nesne ve olayların sürekli olarak birbirleriyle bağlı olduklarını gözlemleyebilecek kadar uzun yaşadı....deneyimden elde edilen tüm çıkarımlar alışkanlığın sonuçlarıdır, akıl yürütmenin değil. İmgelerimiz onlara karşılık düşen düşünceleri yaratırlar: ve bu düşünceler de kendi paylarına başka izlenimler yaratırlar. Bir düşünce bir başkasını kovalar ve arkasından bir

67 Copleston Felsefe Tarihi. Berkeley-Hume. Cilt 5, bölüm b. Çev. Yardımlı A. İdea Yay. 1998;82-83

Page 79: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 79/127

| 79

üçüncüsünü çeker ki, kendisi de onun tarafından sürülür.” 68

Hume’da zihin ve beden olgusu ayrık olarakgörünmektedir. Bir olgu diğerini izlerken aralarında asla bir bağgözlemleyemeyiz. “Bitişik görünürler; fakat asla bağlı değil. Dışduyularımıza ya da iç duyularımıza hiç görünmeyen herhangi birşey hakkında hiçbir fikir edinemeyeceğimize göre, şu sonuçkaçınılmaz görünüyor... Bir insan iki bilardo topunun çarpışmasısayesinde hareketin itme tarafından oluşturulan iletişiminigördüğü ilk seferde bir olgunun diğeriyle ‘bağlı’ olduğunu ilan

edemez, fakat sadece ‘bitişik’ olduğunu söyleyebilir. ...birnesnenin diğeriyle bağlanmış olduğunu söylediğimizde, sadeceonların diğerlerinin kanıtları durumuna gelmeleri sayesinde,düşüncemizde bir bağ edinmiş olduklarını kastederiz...”69

Antoni Leeuwenhoek (1632–1723) mikroskobu kullanaraksinirlerin yapılarını tanımlayan ilk kişiydi: "Sıklıkla ve zevk

almayarak, sinirlerin gözlemlediğim yapısı çok incetanımlanamayan yapıda, sinirin tüm uzunluğu boyunca uzanansilindirik damarlardan oluşur." Bu damarlar içi boş tüplerdenibaretti ve bu düşünce bir bakıma, sinirlerde akan hayvanruhuyla ilişkili olan Descartes’ın düşüncesi ile uyumluydu. Buboş tüpler ile sinirler arasındaki ilişki Felice Fontana'nın (1730–1805) detaylı çalışmalarıyla çözüme kavuştu. Mikroskopta 700kat büyütme ile sinirleri inceledi:

"Sinirlerin temel yapısı aşağıdaki gibidir: bir sinir, saydam,tekbiçimli ve basit silindirlerin büyük sayılarda bir araya gelmesinden oluşur. Bu sinirler belli bir biçimde çok ince,tekbiçimli duvarlı, suda çözünmeyen jelatine benzer saydam sıvı ile dolu görülür. Bu silindirlerin her biri ince liflerden oluşan bir sargı ile sarılıdır. Çok fazla sayıda saydam silindirler birlikte bir siniri oluşturabilir, küçükler

68 Copleston Felsefe Tarihi. Berkeley-Hume. Cilt 5, bölüm b. Çev.Aziz Yardımlı. İdea Yay. 1998;110.69 Hume D. İnsan Zihni Üzerine Bir Araştırma. Çev: S.Öğdüm. İlke yay. 1.Baskı, 1998;80-85

Page 80: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 80/127

| 80

ancak dışlarındaki beyaz bantlarla görülebilir. Bu sinirlerin birçoğu bir araya gelerek hayvanlarda görülen daha büyük sinirleri oluşturur. Benim kendi gözlemlerimle tam olarak

inandığım ki aynı sonuçları birçok kez tekrarladım, bu silindir şeklindeki yapıları daha fazla bölemediğim için bunları sinirlerin basit ve birincil organik elementleri olarak tanımladım..."

Bu çalışmaları sonucunda Fontana 1871'de silindirleri "boşolmayan" olarak belirledi ve sinir hücresi ana uzantısını(aksonu) keserek içindeki sıvıyı (aksoplazma) tanımladı:

"...yapışkan, elastik, sıvıda çözünmeyen saydam bir materyal,kırmızı kan hücrelerinden dört ya da beş kez daha az çaplı çokküçük yuvarlak taneciklere çözünür." Bulgularının sonucunda,fizyologların canlandırıcı ruh olarak ve tüm hareketlerinmekanik esası olarak bu küçük tanecikleri göz önünealacaklarından emin olmadığını söyler. Kendi teorisinin, hayvanhareketlerinde gözlenen bir anda hızlanma durumunuaçıklayamayacağını ifade eder. Küçük taneciklerin bu durumda

sinirlerin içinde çok çok ağır, tembel kalacağını belirtir.70

İletilenşeyin daha farklı bir şey olması gerektiği konusunda sezgiyekapılır.

70 Bennett MR. The early history of the synapse: from Plato to Sherrington. Brain Research Bulletin 1999;50: 95-118

Page 81: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 81/127

| 81

18. yüzyılda sinir liflerinin yapısı. Leeuwenhoek’un küçük sinir liflerinigösteren çizimi (solda). Birçok “damardan” oluşan sinir lifleri görülmekte.Felice Fontana tarafından çizilmiş sinir lifleri (sağda). Lifler, ince, uzunsilindirik yapılardan oluşmaktadır.

Galvani (1737-1798) sinir biliminin kurucusu olarak kabul edilir.Bir yıldırımdaki elektriği tel ile taşıyıp, bir kurbağanın siyatiksinirini bu elektrikle uyararak ayakta hareket oluşturmuştur. Bunedenle Galvani, biyolojik elektrik ve hareket etme/canlılıkarasında ilk bağlantı gösteren kişi olmuştur. Kendi dönemindekive önceki biliminsanları, hayvan davranışında elektriğin etkisinianlamaya daha az çaba harcamışlardır. Ancak, elektrik balığı,çiftlik hayvanları, çocuklar, ayrılmış havyan parçaları, garipbiyomekanik birleştirmeler ve el gücüyle oluşturulan elektriküreteçleri Galvani’nin dikkate değer çalışmalarıdır. Buna ilaveolarak da, Galvani’nin yeğeni olan Aldini’nin de elektriğe olanilgisi epey ileri derecedeydi. Aldini, cinayetlerle kesilmiş kafalarıelektrikle uyarmak gibi bir ün elde etmişti. Mary Shelley’in

kaleme aldığı Frankenstein (1818) adlı öykünün, bu gibi

Page 82: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 82/127

| 82

deneylerden etkilenme sonucunda yazılmış olması şaşırtıcıdeğildir.71

Fizikçi ve anatomist Franz Joseph Gall (1758-1828), tüm yetenekve duyguların beyinde yerleşimini tanımlamak için frenolojiyigeliştirdi. Kendisi her ne kadar Kranioskopi olarak adlandırdıysada onun takipçilerince frenoloji olarak adlandırıldı. Ona görekafatasının belli şekiller alması, beynin belli bölgelerinin özelgelişimini yansıtıyordu. Frenoloji beş temel üzerinde inşaedilmişti: 1. Beynin aklın yer aldığı bir organ olduğu, 2. İnsanın

zihinsel gücünün bağımsız belli faktörlerle ortaya konulabileceği,3. Bu yeteneklerin beynin farklı bölgelerinde yer alması, 4. Bubölgelerin büyüklüğünün kişinin karakterinde ne kadar yertuttuğunun göstergesi olması ve 5. Beynin yüzeyi ve kafatasınınyakın ilişkisi nedeniyle, bu bölgelerin kafatası yüzeyi ölçümüyleortaya konabilmesi. Gall yardımseverlik, hissetme, arzu, açlık,zenginlik gibi 20’den fazla özelliği kafatası yapısının bellibölgelerine yerleştirmeye çalıştı. 1861’de Paul Broca’nın

konuşma merkezini ortaya koymasıyla, işlevsel yerel alanlarınbeyinde olduğu fikrinin doğru olduğu düşünüldüyse de,kafatasının dışının beyin topografisini yansıtmadığı kesin olarakgösterildi. Gall’e benzer bir yaklaşım, daha önce yaşamışErzurumlu İbrahim Hakkı’nınMarifetname ’sinde de gözlenir.

18. yüzyılda yaşamış ünlü bilim adamı Erzurumlu İbrahimHakkı'nın (1705-1771) Marifetname'si beden şekline, bu şeklinkişiliğe yansıması ve de sinir sistemine büyük yer vermiştir.Olgun bir bilim insanı olan İbrahim Hakkı, çok sayıda eseryazmıştır. Bu eserler arasında en meşhur olanı iseMarifetname’dir (1756). Bu eser, çağındaki bilgi ve keşiflereyabancı kalmayan İbrahim Hakkı'nın eski ile yeniyikaynaştırmaya çalıştığı bir kitaptır.

71 Wallace W. The vibrating nerve impulse in Newton, Willis and Gassendi: First steps in a mechanical theory of communication. Brain and Cognition 2003;51:66-94.

Page 83: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 83/127

| 83

Ancak, ülkemizde, 1700’lü yıllarda dünyadaki bilimselakım ve kavramlardan haberdar olmayan kişilerce, İbrahimHakkı neredeyse aptal, bilimden haberi olmayan, sadece dinin

etkisinde kalan bir üfürükçü olarak gösterilmektedir. Oysakendisindeki birçok kavram, daha sonraki dönemlerde Franz Gallya da diğer Batılı bilimadamlarınca kendi fikriymiş gibi önesürülmüştür. Yine, bu bölümde okuyacağınız gibi, Descartes veNewton gibi günümüzde neredeyse fikirlerine tapılan birçokbiliminsanının da, bugünkü bilgi ile bakıldığında saçmalamalarıolmuştur. İbrahim Hakkı’nın Marifetnamesi, yaşadığı döneminbütün bilgilerini kapsayan ansiklopedik özellikte bir çalışmadır.

Bizden biri olarak, Batılı dönemdaşları kadar iyi hatta daha daileridir. Nitekim eserde de beden yapısı, yüz biçimi ve bedeninayrı ayrı kısımları ile insan karakteri arasındaki ilişkinin ayrıntılıbir şekilde sunulduğunu görmekteyiz. Aşağıda, Marifetname’denalınan beden ve sinir sistemi ile ilgili kısa alıntıları bulacaksınız.Önce Frenoloji ile ilgili fikirlerinden bir özetleme yapacakolursak:…

- Başı küçük olanın aklı azdır, gizli şeyin varsa ona söyleme.- Başının tepesi yassı olan keder çekmez.- Başının derisi ince olan, hayır yapar, zarar vermez.- Kel adama yaklaşma, kötü huylu olur, ondan sakın.- Alnı dar olanın, İçi de dar, sıkıntılı olur.- Alnı yumru olan, çirkin ve kalın kafalı olur.- Alnı enli olan kötü huylu olur, çünkü hastadır.- Alnı normal olanı emin bil.- Alnı buruşuksuz olan, şüphesiz tembel olur.…

Sinirlerin bitme yerleri ve faydaları.

Sinirlerin konuluş hikmetlerini ve şekillerini bildirir....anatomi bilginleri demişlerdir ki: Bedende olan sinirlerinbazısının faydası, doğrudan; bazısının dolaylıdır. Faydası şudurki, sinirler vasıtasıyla dimağ (beyin), diğer uzuvlara his vehareket bahşeder. Sinirlerin köklerinin başlangıç yeri beyin,

Page 84: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 84/127

Page 85: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 85/127

| 85

Felsefi ana fikri “İnsanüstü” olanNietzsche’ye(1844-1900) görebilinç kavramı önemsizdir. Anlaşılması gereken temel nokta,bilinç “iç dünyamızı oluşturmak şöyle dursun, o ancak özel (belki

de hastalıklı) bir durumudur… Yaşam, bilinç denen bu aynadakendine bir kez bile bakmadan pekâlâ akıp geçebilir” ve “bilincihayatın ölçüsü, en yüce değeri olarak alıyoruz, oysa o bir araçtanbaşka bir şey değildir; bizimkisi, parçayı bütün yerine alanyanılgı bir görüştür” demektedir. Bedenim ben ve ruh-böyle derçocuk. Peki, neden çocuklar gibi konuşmamalı? Oysa uyanık(bilinçli) ve bilen kimse şöyle der: ‘Tamamıyla bedenim ben,bundan başka bir şey değil, ruh ise beden içindeki bir şeyin adı

ancak’ der.72

Aslında bilinç üzerine olan bu düşünceleri onuninsan varlığına karşı olan, her cümlesinde insanı küçümseyenanlayışından farklı değildir: “...İnsan kırmızı yanaklı birhayvandır”, “İnsanın en fena tarafı bile küçüktür. Ve insanın eniyi tarafı da pek küçüktür!”, “Kardeşlerim! İnsan geleceğibakımından en büyük tehlike kimlerden geliyor? İyilerden vehakkı gözetenlerden değil mi? İyiler yaratamazlar. Onlar sonunbaşlangıcıdırlar... İyiler ve hakkı gözetenleri parçalayınız,

parçalayınız”. Bu sözlerin üzerine ne söylenebilir ki! OlasılıklaSifilis hastalığının beynini etkilemesiyle ortaya çıkandüşüncelerdi bunlar. Nietzsche’nin “bilincini” elinden aldığından,bilinç üzerine çok şey söylemeyi uygun görmüyordu! “Eğerbenim ben’imde bir birlik varsa, bu birlik, hiç şüphesiz, benimbilinçli ben’imden, duymamdan, istememden, düşünmemizdenoluşan bir birlik değildir; bu, başka bir yerde aranması gereken,korunmaya, özümsenmeye, tehlikeleri yok etmeye, tehlikelerekarşı uyanık olmaya çalışan organizmanın tüm bilgeliğindebulunan bir birliktir, benim bilinçli benim, bu birliğin biraracından başka bir şey değildir.”

Gustav Fechner’e (1801–1887) ününü psikofizik üzerine yaptığıçalışmalar kazandırmıştır. Yaşamının son zamanlarında,büyüklük sanrıları ile Tanrının kendisini tüm gizemleri çözmek

72 Nietzsche F. Zerdüşt Böyle Diyordu. Çev. Derinsu O. 1999;35

Page 86: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 86/127

| 86

üzere seçtiğini iddia ettiyse de, bilime büyük katkıları oldu.Fechner, yaşamının önemli bir kısmını ruh-beden ikilisi ileilgilenerek geçirdi. Ruh-bedenin temel olarak farklı yönleri

olmasına rağmen, aslında aynı oldukları yargısına ulaştı. İkisiarasındaki açık fark, inceleme yollarından kaynaklanır.Fechner, bir sabah daha yataktayken, ruh-beden

arasındaki bağlantıyı yöneten kanun hakkında ani bir içgörüyekapıldı: ruhsal duyumla maddi uyarıcı arasında niceliksel birilişki bulunabilirdi. Bunu yapmak için hem öznel hem de nesnelolanı ölçebilmeliydi. Zor olan deneyimi yaşayan kişilerin bilinç yada duyumunun nasıl ölçüleceğiydi. Fechner bunu da başararak,

duyum (ruhsal nitelik) ve dışsal uyarıcı (bedeni ya da maddinitelik) arasındaki şu denkleme ulaştı: S=K•logR. Burada Sduyumun büyüklüğünü, R uyarıcının büyüklüğünü gösteriyordu.K ise sabit bir değerdi. İlişki logaritmikti, yani bir seri aritmetikartarken diğeri geometrik olarak artıyordu.73 Bu denklemardından psikofizik adını vereceği araştırma programının ilkadımını atmış oldu. Fiziksel ve ruhsal dünyalar arasındakiilişkinin matematiksel ifadesi oldu. 1860 yılındaPsikofiziğin

Temelleri/Elemente fer Psychophysic ’i yayımlandı. Çabalarıruhun (zihin) ölçülmesine ilk adım olarak tarihe geçti.

Helmholtz (1821-1894) fizik ve fizyoloji alanlarında pek çok eserbırakmış bir araştırmacıdır. Çalışma arkadaşları arasında sinirbiliminin diğer öncülerinden Emile du Bois-Reymond da vardı.Göz optiği üzerine yaptığı çalışmalarla oftalmoskopu keşfetti.Laboratuarında bir akımölçer geliştirdi. 1852’de ilk olarak birkurbağa siyatik sinirinde, sinir iletisi hızını ölçtü ve bunu 83metre/san olarak tespit etti. İnsan duyu sinirleri için yaptığıölçümlerde de iletim hızını 50 ile 100 metre/san arasında ölçtü.O dönemde kabul edilen, düşünce ve hareketin eşzamanlı, sonsuzhızda olabileceği fikri sahneden silindi. Ardından 1860’ta JuliusBernstein, sinir iletisini aksiyon potansiyeli olarak adlandırdı ve

73 Schultz DP, Schultz SE. Modern psikoloji Tarihi. Kaknüs yay, 2001;94-99.

Page 87: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 87/127

| 87

sinir hücresi zarında kendiliğinden ilerleyen akım olduğunu önesürdü.

Helmholtz’un zihin-beden ilişkilerinin açıklanmasındaki

katkısına gelince… Helmholtz, bir anti-vitalist ve birmateryalisttir; ona göre hayat maddedir ve zihinsel olaylarmaddeye, bedene dayanır. Helmholtz’un bu tutumu gücünkorunumu yasası ve sinir impulsunun hızı ile ilgiliaraştırmalarında da kendini açıkça belli eder. Uygun bir deneydüzeni kullanan Helmholtz, sinirsel iletim hızını ilk defa ölçmüşve uyarılma ile tepki arasında belirli bir zaman geçtiğinigözlemiştir. Yani düşünce ve hareket arasında ölçülebilir bir süre

geçmektedir. Daha önce düşünüldüğü gibi düşünce ve hareket aynı zamanda meydana gelmemektedir. Üstelik farklıuzunluktaki sinirler araya girdiğinde, süre de farklılaşmaktadır.Zihin maddesel değilse, zihinsel olaylar niye zaman alıyor? Vezihin maddeyle bağlantılı değilse, niye sinir lifinin uzunluğunagöre değişiyor? Bu sorular Helmholtz’un “zihin maddedir”vargısına ulaşmasına yol açmıştır. Helmholtz’un, zihin-bedenilişkilerinin açıklanmasında önemli doğurguları olan bir diğer

katkısı da gücün korunumu ilkesidir. Helmholtz Newton fiziğindemekanik gücün korunumu ile ilgili ilkeyi, fiziksel-fizyolojiksistemlere uyarlamıştır. “Sabitlik ilkesi”nde (constancy principle ) Helmholtz farklı enerji biçimlerinin, herhangi birkazanç veya kayıp olmaksızın, birbirlerine dönüştürülebileceğiniöne sürmüştür. Buna göre kapalı bir fiziksel sistemdeki enerji,niteliksel değişimlere (transformation ) uğrasa bile niceliği sabit kalır. Burada Helmholtz’un anti-vitalist veya mekanist olaraknitelendirilme nedenlerinden birini daha görüyoruz. Helmholtz’agöre organizmanın işleyişi karmaşık, ama yine de enerji alışverişive dönüşümünü içeren bir mekanik süreçtir. Organizma duyuorganlarının uygun enerji türüyle uyarılmasıyla dışarıdan; yenenyiyecekler yoluyla içeriden enerji alır. Bu enerji elektrikselenerjiye dönüşür ve çevresel duyusal sistem-merkezi sinirsistemi-çevresel motor sistemler boyunca iletilir. Sonuçtaelektriksel enerji bir hedefe iletilerek burada mekanik enerjiyedönüşür. Sabitlik ilkesine göre devrenin duyusal ve motoruçlarındaki enerji, niteliksel olarak farklı olmakla beraber

Page 88: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 88/127

| 88

niceliksel olarak aynı veya birbirine orantılıdır. Sinir sistemi biriletken olduğuna ve enerjinin korunumu ilkesi de geçerliolduğuna göre; uyarıcı ne kadar büyükse bunun sinir sistemine

etkisi ve sonuçları da o kadar büyük olur.74

74 Karakas S ve Bekçi B. Zihin-beden ilişkilerini ele alan bilim dallarının doğuşu ve gelişimi.NeuroQuantology

2003; 2: 232-265

Page 89: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 89/127

| 89

. 18. yüzyılın ilk yarısında sinir hücreleri ve sinir hücresi ana uzantısı olan

aksonun çizimleri.(A) Sinir hücreleri(B) Beyincikteki Purkinje hücreleri(C) Ve (D) Kolliker'sHandbuch der Gewebelehre des Menschen ’den bir sinir

hücresi (1852).

Page 90: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 90/127

| 90

19. yüzyılın sonunda sinir hücreleri ve birbirleri ile bağlantıları. A ve B.Golgi metodu ile boyanmış beyincik basket hücreleri, C. Sinir hücrelerinin anauzantısı olan akson, D. İskelet kasında sinirin kas üzerinde sonlandığı bölge,E.Sinir hücrelerinin daha ayrıntılı çizimi, F. Sinir hücreleri içindeki nörofibrilerağ görülmekte, G. Omurilikte bir sinir hücresi üzerinde diğer sinir hücreleri sonkısmı gösterimi.

Page 91: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 91/127

| 91

Husserl (1859-1938) “Her bilinç, bir şeyin bilincidir” diyerekönemini vurgular. Husserl, zihin oluşturucu işlevselliğe önem

verir. Zihinsel yaşam hem evreni hem de evrenin bir parçasıolarak kendisini oluşturur. Oluşturulan bu nesneler, evren veevrene ait kendilik hep daha temel bir şeye, bir özneye bağlıdır.Husserl, zihinsel sürecin bir şeyin farkındalığı olduğunusavunmuştur. Bununla ilişkili olarak da zihinsel süreçlerlenesneler arasındaki ilişkiyi “yönelmişlik/niyetsellik” olarakadlandırmıştır. Yöneltici süreçler iki temel tipe ayrılırlar: 1. etkin,2. edilgin ya da otomatik zihinsel süreçler. Etkin zihinsel süreçler

içlerinde yaşayan bir benliğe sahiptir. Edilgin zihinsel süreçleriniçinde yaşayan bir benlik bulunmaz. Etkin olan benlik, zihinselyaşamın yalnızca bir parçasına yerleşiktir. Benlik nesnelereodaklanan, onlara anlam veren ve ilgilenen öğedir. Benliğiniçinde bulunduğu bu süreçler tamamen bilinç teması ile ilgilidir.Bu nedenle Husserl’da zihinsel yaşam ve benlik farklıdır. Bireyselzihinsel yaşam büyük ölçüde “benliksiz” zihinsel süreçlerdenkuruludur. Zihinsel süreçler bir kez oluştuklarında var olmayı

sonlandırmazlar. Zihinsel yaşamın şimdiki zamanı geçmiştarafından yenilenir. Zihinsel yaşamın gelecek süreçlerioluşmadan önce, şimdiki zamanda yer alan zihinsel süreçlertarafından “a priori ” öncelenir. Böylece ardışıklıkla bir iç zamandoğar ve zihinsel yaşamın kesiklikleri bir bütün olarak algılanır.

Hegel (1770-1831) “Bilincin içinde taşıdığı gerçek, kendininbilincidir” diyerek akılla bilinç ilişkisini ortaya koymuştur. Bilinçüç ayrı kavramdan oluşur: deneysel beni oluşturan öğelerinbütünü, yani “ruhsal yaşantıların dokusu” olarak bilinç; “buruhsal yaşantıların iç algılaması” olarak bilinç; “her türlü edim”ya da yönetimsel yaşantıya verilen kavrayıcı ad olarak bilinç.Husserl’a göre, bilinç ve dünya eşzamanlı verilerdir. Özübakımından bilincin dışında olan dünya, yine özü bakımındanona bağlıdır. Ve Husserl, bilinci hiçbir şeye indirgenemeyecek birolgu olarak görür.

Page 92: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 92/127

| 92

Forel (1841-1912), 1885’te özel bellek yetenekleri üzerinetartışarak “insanın bilinçsiz belleğinin çok büyük olduğunu” öne

sürdü. Piyano çalmanın da bir çeşit bilinçsiz belleğin bir örneğiolduğunu belirterek “devinimsel belleğin” başlangıçta tam olarakbilinçli olduğunu ve daha sonra bilinçsiz tekrar ettiğini yazdı.Yine, bunaması olan hastaların yeni beceriler öğrenme vebellekte tutmalarının zor olduğunu, ertesi gün bunlarıkendilerinin önceki deneyimleri olarak bilinçli hatırlamalarınınmümkün olmadığına dikkat çekti. Bu fikri ile bellek ve bilinçarasındaki ilişkiyi ilk fark edenlerdendi.

Flechsig (1847-1929), “Beyin ve Ruh” adlı kitabında (1896)beyni ruhun organı olarak ele aldı. Daha önceki felsefecilerdenetkilenerek üstün zihinsel yeteneklerin beynin artmışkıvrımlarından kaynaklandığını öne sürdü. Bu dönemlerde,Korsakoff hastalığına yakalanan hastalardan elde edilenizlenimlerle, zaman algısının bu hastalarda bozulduğunu, orta

beyin yapıları, önbeyin bölgesi ve beyin kabuğunun bilincinfiziksel temeli olabileceğini öne sürdü. Flechsig’e göre bilinçdoğrudan sinir hücresel çalışmayı yansıtıyordu. Çünkü, kısa daolsa, oksijen yokluğu bilinç kaybına neden oluyordu. Tek sinirhücresinin bir olayı yansıtabilmesinin akıl almaz olduğunu,aslında “binlerce, yüz binlerde ve milyonlarca sinir hücresinin”temsiliyetiyle ilişkili olduğunu öne sürdü. Yine “çağrışımmerkezleri” terimini sinir bilimine sokarak, bu merkezlerinetkisinin bilinçsiz olduğunu, bilinç eyleminin bilinçsiz ikidurumun (alt ve üst bilinç) bir sandviçi olduğunu yazdı. En üst bilinç en üst çağrışımların bir temsiliyetini oluştururken, alt bilinç basit reflekslerden ibaretti. Bilincin bulunduğu yer olarakda önbeyin loblarını gösterdi ve bilinçli deneyim için duyusalbeyin kabuğu alanlarının da vazgeçilmez olduğunu öne sürdü.Özellikle dokunsal duyuyu alan beyin kabuğu alanlarının kendinefarkındalık görevi olduğunu belirtti.75

75 Markowitsch HJ. Cerebral bases of consciousness: A historical view. Neuropsychologica 1995;33:1181-1192.

Page 93: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 93/127

| 93

Bilinç bulanıklığı, geçmişe ait bellek kaybı, yeni bellek oluşturamama veanlamsız-boş konuşmalarla karakterli beynin bir yozlaşma hastalığıdır.Ani olarak veya yavaş seyirli olarak tiamin (B1) vitamini eksikliğindenkaynaklanır. Bu eksikliğin kaynağı da genelde aşırı ve uzun süreli alkolalımıdır. Tiamin, beyindeki enerji kaynağı olan glikoz yıkım yollarındakullanılan ara maddedir. Eksikliğinde, beyin hücreleri ciddi şekildezarar görerek yukarıdaki klinik tablo oluşur.

Filibeli (1865-1914), çok bilinmeyen bu Osmanlı felsefecisibilimin hiçbir zaman son sözünü söylememiş olduğunu önesürerken, maddeciliğin ruhu beyin işlemi olarak aktarmasınıkabul etmez. Ona göre bedenden bağımsız ve içeriği ondan ayrıolan bir ruh vardır. Ayrıca, ölümden sonra ruhun bedendenayrılarak varlığını devam ettirmesi mantığa aykırı değildir.Mevcut felsefenin her akımının belli eksiklikleri olduğunu vebütün hakikatleri tek başına içeremeyeceğini öne sürdü.Aşağıdaki ifadelerine katılmamak mümkün değil:

"Evet azizim! ben hayallerin arkasına gizlenmiş olan hayaletleri arıyorum. ne yazık ki bulamıyorum. Tam olarak 'bulamıyorum' demek de yanlış. ... ben bu hayatı; dünyaya niçin geldiğimizi, ne olacağımızı, bizi bu dünyaya göndereni anlamadan terketmemeye niyet ettim. Keşke bu sorulara olumlu ya da olumsuz bir cevap bulabilseydim."

Page 94: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 94/127

| 94

Page 95: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 95/127

| 95

Deneysel çağda, hayvan deneyleri bilincin her yönünüaraştırmak için uygun değildi. İnsanlardaki araştırmalar özneldeneyimlere dayanıyordu. Bilincin deneysel olarakaraştırılmasının, 1876’da psikolog Wilhelm Max Wundt (1832-1920) tarafından başlatıldığı söylenebilir. Wundtçu psikolojininana konusu tek kelimeyle BİLİNÇ’ti. Wundt “…bir gerçeğinaraştırılmasındaki ilk adım bu gerçeği oluşturan unsurların tektek tanımlanması olmak zorundadır” diyerek işe başlar. Buyöntem aslında Gazali, sonradan Descartes’ın yöntemiydi:bütünü parçalara bölerek anlamak. Dolayısı ile bilincinelemanlarını aramak gerekiyordu. Wundt’un sistemi zihin (veyabilincin) kendi kendini düzenleyebilme yeteneği üzerindeyoğunlaştığındaniradecilik olarak da adlandırıldı.

Wundt’a göre psikolojinin konusu dolaysız yaşantılarolmalıydı. Dolaylı yaşantılar ise, deneyimin kendisi hakkındabilgi vermekten ziyadebir şey hakkında bilgi ve malumat sağlar.Bu normal günlük yaşantımızın alışagelmiş algı şeklidir. Oysa birçiçeği gördüğümüzde yaşadığımız kırmızı deneyimi, zihninorganize edeceği unsur ve bilinç durumlarını oluşturur. Birdeneyimi yaşayan kişinin dışında başkalarının gözlemesimümkün değildir. Bu nedenle psikolojinin kullanacağı yöntemiçebakış (introception ) ya da içsel algı (internal perception )olmalıdır.

Page 96: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 96/127

| 96

Zihinsel etkinlikler öznel veya nesnel olarakgözlemlenebilir. Nesnel gözlemler bir başka bireyin zihinsel

işlemlerinin, bireyin davranışlarına yansıdığı kadarı ileanlaşılmasıdır. Öznel gözlemler ise bir kişinin zihinselişlemlerinin kendi tarafından anlaşılmasıdır. Öznel gözlemçoğunlukla içgözlem olarak adlandırılır. İçgözlem bizezihinsel olaylar hakkında çok daha kişisel ve detaylı bilgiverir. Kimi zihinsel olaylar nesnel olarak kavranamaz.İçgözlem geçmişten kaynaklanan ve bizi herhangi birolayda etkileyen dürtü ve düşünceleri çoğunlukla açığaçıkarır. Nesnel yöntemin kişiye özel kullanımı ile buniteliğin bilgisini elde etmek çok zordur. Ancak, öznel bir

gözlemin geçerliliği her zaman test edilemez. İnsanlarındüşünme tarzları farklı olabildiğinden söylenen şeyin doğruolup olmadığına karar veremeyiz. Oysa, herhangi bir nesneletkinlik birkaç kişi tarafından gözlemlenebilir ve verdikleriraporlar karşılaştırılabilir.

Harvey A. Carr-Psikoloji (1925, sayfa 1-14’den)

Wundt psikolojinin ana yöntemini şöyle sıralar: 1. Bilinçsüreçlerinin en temel, basit elemanlarını analiz etmek, 2. bu

elemanların nasıl organize olduklarını ve sentezlendikleriniöğrenmek, 3. organizasyonlarını yöneten birleşme yasalarınısaptamak. Aynı zamanda ruhu bedenden ayrı, paralel ve birbirinietkilemeyen iki yapı olarak düşündü. Wundt, bilinç yaşantısıelemanlarına yoğunlaşmasına karşın, algıdaki bütünlüğün defarkındaydı. Yani, baktığımız bir ağacı yapraklar olarak değil deağaç olarak algılıyorduk. Dolayısı ile daha önceden olan tamalgı(apperception ) kavramı üzerine yaratıcı sentez ve psişik

sonuçlar yasasını ekledi. Buna göre pek çok deneyim yaratıcısentez ile bir bütün oluşturacak şekilde organize olur: “Her psişikbirleşim bir şekilde kendini oluşturan elemanların katıksızözelliklerinin toplamlarının sahip olduğu özelliklere sahipdeğildir (1896).” Yani deneyimin temel basit parçaları yepyenive elemanlarında olmayan yeni bir şey yapar. Bu sonradanGestalt psikologlarının söylediklerine (1912) benzer: bir bütünkendini oluşturan parçaların toplamından farklıdır.76

76 Schultz Dp, Schultz SE. Modern Psikoloji Tarihi, Kaknüs yay, 2001.

Page 97: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 97/127

| 97

Wundt kişinin bir uyarana karşılık verişini de üç aşamalıolarak tespit etti: farkına varma ( perception ), tamalgı ve niyet (will ). Bir uyarıcı olduğunda, kişi önce onu algılar, daha sonra

geçmiş yaşantıları içerisinde anlamlı bir yere oturtur ve sonolarak da tepkide bulunmaya niyetlenir. Wundt dikkati,“herhangi bir zamanda, tüm bilinç içeriğinin sadece küçük birbölümünün en parlak algısı” olarak ele aldı. Bu çağdaştanımlardan çok da farklı değildir. Ve Wundt tüm zamanların enönemli psikologlarından biridir. Orijin olarak tıp mensubu vefizyolog olan Wundt, Principles of Physiological Psychology kitabında, anatomik olarak sinir sisteminin birbirleriyle ilişkili,

çok sayıda öğeden oluşmuş bir karmaşık bütünlük olduğunuaçıklamıştır. Asırlar boyunca bilinç kapsamının öğelerineçözümlenebileceği üzerinde durulmuştu. Yukarıdaki fikirleriyleWundt bu görüşü “sinir sisteminin bilinen gerçekleri” iledüşünme temelinde kanıtlama yolunu açmıştır.77

Titchener (1867–1927), Wundt’un sadık bir takipçisi olmasına

karşın, sistemi kökten değiştirdi ve yapısalcılık (structuralism )adı altında kendi yaklaşımını geliştirdi. Wundt’un yolundangiderek bilincin parçalarından ya da atomlarından bilincinkendisine ulaşmayı hedefledi. Titchener’e göre de, psikolojininana konusu bilinç deneyimleri ve yaşantılarıdır. Bilinci, belirli birzamanda var olan yaşantılarımızın, deneyimlerimizin tamamışeklinde tanımlamıştır. Zihni ise bizim ömrümüz boyunca birikenyaşantılarımızın toplamı olarak ele almıştır. Bilincin bir andaortaya çıkan zihinsel süreçleri, zihnin ise bu süreçlerin tamamınıkapsaması dışında, zihin ve bilinç birbirine benzerdir.Titchener’in iç gözlemi Wundt’unkinden tamamen farklıdır. Dahaçok parçalar üzerine vurgu yaparken, hocası Wundt bütünüzerinde durmuştu.

Titchener temelde üç bilinç durumu varlığınainanmaktaydı: duyumlar, imgeler ve duygusal durumlar.Duyumlar algının temel unsurlarıdır. Ses, koku ve görüntülerle

77 Karakas S & Bekçi B. Zihin-beden ilişkilerini ele alan bilim dallarının doğuşu ve gelişimi.NeuroQuantology 2003; 2:232-265

Page 98: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 98/127

| 98

fiziksel nesnelerin neden olduğu deneyimlerle ortaya çıkarlar.İmgeler düşüncelerin elemanlarıdır. Duygular ise sevgi, nefret,mutsuzluk gibi yaşantılardır. Bunlara ek olarak da, nitelik

(elemanı diğerinden ayıran özellik), yoğunluk (bir duyumunparlaklığı ya da gürültüsü), süreklilik (duyumun zaman içindeseyri) ve belirginlik (bilinçli bir deneyimde dikkatin rolü) gibiözellikleri de bilinçli deneyimlere eklemiştir. Duyumlar bu dört ana özelliğin tümüne sahipken, duygular üçüne sahiptir.Duygular belirginlikten yoksundur. Sonuçta, bilinen tüm bilinçlisüreçler bu kategorilerden birine indirgenebilir. Aşağıdaki metinTitchener’inA Text Book of Psychology (1909) alınmıştır:

“Bilinç hangi sözlüğe başvurursanız vurun, pek çok anlamı olan bir terimdir. Bu kelimenin iki prensip kullanımını ayırmak yeterli olacaktır. Birincisinde bilinç ruhun kendi süreçlerinin, işleyişinin farkında oluşu anlamındadır. Sağduyu açısından bakıldığında ruhun tıpkı düşünen, hatırlayan, seçen, muhakeme eden,bedenin hareketlerini yönlendiren bir iç ben (innner-

self) olması gibi, bilinç de bu düşünce ve idarenin iç bilgisidir (inner knowledge). Siz bir sınav sorusuna verdiğiniz cevabın doğruluğunun, hareketlerinizdeki sakarlığın bilincinde (farkında)sınız. Öyleyse, bilinç daha fazla bir şeydir, bilinç “bir insanın ruhundan neler geçtiğinin algısıdır”, bilinç ruhun, düşüncelerine ve duyumlarına sahip olduğu dolaysız bilgidir.

İkinci anlamda bilinç ile ruh arasında, “bilinçli” ile “zihinsel” arasında fark gözetilmemiştir. Zihinsel süreçlerin devam etmesi şartı ile bilinç orada mevcuttur; duygunun bilincindeyim demek aslında sadece o duyguyu hissediyorum demektir. Bir duyguya sahip olmak bilinçli olmaktır ve bilinçli olmak bir duyguya sahip olmaktır. Bir iğne batmasının bilincinde olmak,sadece duyuma sahip olmaktır. Bu tanımlamalardan ilkini reddetmek zorundayız. Bilinci ruhun kendisinin farkında oluşu olarak tanımlamak sadece gereksiz değil,

Page 99: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 99/127

| 99

aynı zamanda yanıltıcıdır da. Bu kullanım gereksizdir,çünkü daha sonra göreceğimiz gibi, bu farkındalık dış dünyanın gözlenmesiyle aynı türde bir gözlem

meselesidir. Bu yanıltıcıdır, çünkü bu fikir ruhun bir süreçler akışı olmak yerine kişisel bir varlık olduğunu akla getirir. Ne zaman bireyin hayatı boyunca ortaya çıkan zihinsel süreçlerin bütününden bahsedecek olsak, o zaman ruhtan konuşacağız. Ne zaman verilen mevcut zamanda, “şimdi”de, “hali hazırda” ortaya çıkan zihinsel süreçlerin bütününden bahsedersek, o zaman bilinçten konuşacağız. Bu nedenle psikolojinin çalışma konusu ruh

olmasına rağmen, psikoloji çalışmalarının dolaysız nesnesi daima bilinçtir. Mutlak anlamda biz aynı bilinç halini iki kez üst üste asla gözleyemeyiz, ruhun akışı devamlı sürer, asla geri dönmez. Psikofizik paralellik ilkesi iki dizi olayı ifade eder, sinir sistemindeki süreçler ve zihinsel süreçler. Bunlar tam bir uygunluk içerisinde,birbirine karışmadan, yan yana, kendi rotalarında ilerler.Biri diğerinin sebebi olamaz. Buna karşın bizler zihinsel

durumları bedene, sinir sistemine ve ilgili olduğu organa başvurarak açıklarız. Sinir sistemi zihnin sebebi değildir,ancak onu açıklar. Tıpkı yolculuğumuz boyunca bırakmadığımız bir ülkenin haritası gibi… Zihinsel süreçler fiziksel olayların tüm dizisini karşılamaz. Sinir sistemindeki belli parçalara karşılık gelirler. Gerçekte eğer biz ruhu (zihni) bedenle açıklamayı reddediyorsak,aynı derecede yetersiz ve tatmin edici olmaktan uzak iki alternatiften birini kabul etmek zorundayız: ya zihinsel deneyimin basit bir tanımına bağlı kalacağız ya da bilince süreklilik ve tutarlılık kazandırmak için bilinçdışı bir zihin icat edeceğiz. Bizler psikolojiyi bilimsel yapmak için zihni tasvir etmekle kalmamalı, ayrıca onu açıklamalıyız…”

Felsefeci, tıp doktoru, fizyolog ve psikolog olan William James(1842–1910), The Principles of Psychology/Psikolojinin

Page 100: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 100/127

| 100

İlkeleri’inde (1890), bilinçten derinlemesine bahsetmiştir. Bugünbile önemini koruyan bilinç, farkındalık, duyusal sistem üzerineçok değerli gözlemleri ve çalışmaları vardır. Bunları en güzel

şekilde ve berrak olarak özetlemiştir. Hatta deneyimindeğişikliğini anlamak için kendisine nitrik oksit anestezisi bilevermişti. Eğer, modern anlamda bilincin felsefi tartışmasınınDescartes ile başladığı kabul edilirse, bilimsel zemine taşınmasıve anlaşılması da William James tarafından sağlanmıştırdenilebilir.

James, bilincin kendini oluşturan elemanlara ayrılmasınakarşıydı. Ona göre bilinç, karmaşık bir ortamda, karmaşık bir

varlığın ihtiyaçlarına yanıt olarak oluşmuştu. Bu nedenle debilinç olmaksızın insanın evrim süreci ortaya çıkmazdı. Bilinçsüreçlerini, organizmanın yaşamında değişikliklere sebep olanorganizma faaliyetleri olarak değerlendirdi. Psikolojinin İlkeleri ’inde ruh ve beden arasındaki ilişkiyi ele alan belli başlıtüm felsefi kavramları tartışmış ve eleştirmişti. Bilinç durumları(ruh) ve beyin süreçlerini (beden) doğal dünyadaki fenomenlerolarak kabul etti. Kitabında ana tema “bilince yeni bakıştır.”

Burada bilinç yaşantılarının daha basit elemanlara indirgenmesiyerine, yeni bir yaklaşım önermiştir.İlk özellik olarak , zihinselyaşantıların bir bütün olduğunu ve bilinç kavramının ananoktasının da “sürekli meydana geliyor oluşu” olduğunu önesürdü. Yani bilinç bir ırmak gibi akıyordu. Kendisi bu anlamda“bilinç akışı” ifadesini kullanmıştır. Bu sürekli akış ve oluş nedeniile de bilinci parçalara bölmek bilinci yolundan saptıracaktır.Bilincin ikinci bir özelliği daima değişmekte oluşudur; hiçkimsenin bir durumu veya düşünceyi aynı şekilde iki defayaşaması mümkün değildir. Bir nesneyi birden fazla nedenleçeşitli kereler düşünebiliriz, ancak her defasında araya girenfarklı deneyimlerin etkisi ile her düşünce farklı olacaktır. Yani,bilinç birikimli bir süreçtir ve aynı şekilde yinelenmez. İçgözlemede önem veren James, bunu şöyle ifade eder: “bizim daima, ilkolarak en başta güvendiğimiz şey olan İçgözlem, zihinlerimiziniçine bakmak ve orada neler keşfettiğimizi ifade etmektir. Buşekilde bilinç durumlarını keşfettiğimiz konusunda herkes

Page 101: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 101/127

| 101

hemfikirdir.” Buna rağmen içgözlemin sınırlılıklarının dafarkındaydı.78

Zihin de bir süreklilik gösterir ve bilinç akışında ani

boşluklar yoktur. Uyusak bile uyku öncesi bilinç durumu ilebağlantı kurabiliriz. Buna rağmen zihin seçicidir. Zihin pek çokuyarı arasından bazılarını süzgeçten geçirerek, birleştirerek,ayırarak, reddederek hangisi ile karşı karşıya kalacağımıza kararverir. Bu seçim ile bilinç mantıklı bir tarzda işler:

“Zihnin her aşamada bir dizi eşzamanlı imkânlar alanı olduğunu görürüz. Bilinç, bu imkânların kendi aralarında

karşılaştırılmasından ve dikkatin, güçlendirici yasaklayıcı rolüyle, bazılarının seçilip geri kalanlarının bastırılmasından oluşur. En üst düzey ve en gözde zihinsel ürünler herhangi bir yetinin, kendisinin bir altında yer alan yetinin sunduğu verileri süzgeçten geçirmesi ile oluşur. Bu veriler de, daha çok sayıda, daha basit malzeme arasından ayıklanmıştır ve süreç böylece devam eder. Kısacası, zihin aldığı verileri, tıpkı bir taş

kütlesini yontan bir heykeltıraş gibi işler. Bir bakıma heykel en başından beri orada durmaktadır. Ancak,ondan başka, binlerce değişik heykel vardır. Diğerleri arasında bu heykeli çekip çıkaran heykeltıraşın kendisidir.”

James’e göre bilincin biyolojik bir yararı vardı. Bilinç,bizim seçimler yapabilmemizi sağlayarak, çevremize uyumuartırıyordu. Bu nedenle de, bilinçli seçimlerle alışkanlıklarıbirbirinden ayırmıştı. Organizma yeni bir sorunla karşılaştığındave yeni bir uyum yoluna gerek duyduğunda bilinç sahneyeçıkıyordu.

Daha sonraları, psikoloji alanındaDavranışçılık ön plana çıktı. Buhareketin kurucusu psikolog John Broadus Watson’du (1878-

78 Schultz Dp, Schultz SE. Modern Psikoloji Tarihi, Kaknüs yay, 2001;200-212

Page 102: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 102/127

| 102

1958). 1913’te “Psycology as a Behaviorist Views It” adlımakalesini yayınlamasıyla Davranışçılığın tarihi başlar. BuradaWatson, Wundt’un öne sürdüğü de dahil her türlü içebakışa

(içgözlem) karşı olduğunu öne sürer. Psikolojiyinesnel bir bilim düzeyine yükseltmek isteyen Watson, sınanması vedoğrulanması olanaksız, bilinç durumlarını inceleyen içebakışatepki göstererek, DAVRANIŞı, bu bilimin inceleme konusu,GÖZLEMi de yöntemi olarak kabul eder. Bunun için de bilinç,imge, ruh kavramını reddeder ve kendi sözlüğünden siler. Bilinçkavramına ise şiddetle karşı çıkar. Bilinci “asla görülemez,dokunulamaz, koklanamaz, tadılamaz veya hareket ettirilemez”

olarak betimler. Bir yazısında; “inanıyorum ki, bir psikoloji yazarken asla bilinç, zihinsel durumlar, akıl ve benzerini kullanamayacağız .” diyerek karşı çıkışını belirtir. Watson bunaek olarak, Freudcu psikanalizden, öznel duygularınaraştırılmasına kadar bütün geçmiş uygulamaları adeta siler. Onagöre bunlar, öznel, ortaya konulması mümkün olmayan vedolayısıyla da bilimsel araştırma tanımına uygun düşmeyenzihinsel durumlarla ilgiliydi. Bilinci de kapsayan zihinsel süreçler

ölçülemediğinden anlamı yoktu. Davranışçılığa göre insan birmakineydi ve elle tutulamayan nesnel davranışlarındışındakilerin önemi yoktu. Watson birçok makalesinde vekitaplarında bilinç kelimesinin artık sahneden silinmesigerektiğinden bahsediyordu:

“Psikolojinin bilinç fenomenini araştırdığı öne sürülmüştür. Bu tek başına bir problemdir, bir yanda karmaşık zihin durumlarının kendilerini oluşturan basit elemanlara analizi; diğer yandan basit bileşenlerin karmaşık yapıları oluşturması söz konusudur.…İçgözlemin,… kendi başına hiçbir değeri yoktur. Bunlar sadece bilinç durumlarını aydınlatabildikleri derecede bir anlam ve öneme sahiptirler. …Eğer benim ulaştığım sonuçlara ulaşamıyorsanız, bu sizin aygıtınızdaki veya uyarıcınızın kontrolündeki bir hatadan ötürü değil,içgözleminizin iyi yapılmamış olmasından kaynaklanır.

Page 103: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 103/127

| 103

Eleştirilecek olan gözlemcinin kendisidir, deneysel ortam değil.

Psikoloji, artık zihin durumlarını gözlem nesnesi

yapıyor olduğu düşüncesi ile kendi kendisini kandırmak durumunda olmadığından, bilince yaptığı atıflardan tamamen vazgeçmesi zamanı gelmiş görünmektedir.Zihin elemanlarıyla, bilinç içeriğinin doğasıyla ilgili kuramsal sorunlarla ağa düşürülmüş durumdayız. Ayrıca psikolojinin güncel terimlerini kullandığımızda, bu terimlere yüklediğimiz anlam açısından aynı şeyi kastediyor olduğumuzun bir garantisi yoktur. Ben bilinç

durumlarının İçgözlem yoluyla ayrılabilir elemanlara analizi yerine, bilinç süreçlerinin biyolojik anlamı üzerine vurgu yapıyorum. İnanıyorum ki … bilinç, ruhsal- zihinsel durumların ruh, içerik, İçgözlem yoluyla doğruluğunu kanıtlama, imge ve benzeri terimleri bir daha asla kullanmayız. …bu atılımın şimdi yapılmasının gerçekten çok yararlı olacağına inanıyorum. …görmek zorunda olduğum tek yanılgı, nesnel sonuçlara dayanan

bir ifade çok daha değerliyken, onların çalışmalarının çoğunun İçgözlem açısından ifade edilmiş olmasıdır.Bunların hiçbirinde bilince niçin başvurulduğuna dair sebep yoktur. …Zihinlerimizin elli yılı aşkın bir süre bilinç durumlarının araştırılmasına adanarak çarpıtılması sebebiyle, bizler bu problemleri ancak bir şekilde gözümüzün önüne getirebiliriz.79

İstediği gibi de oldu ve uzun süre, yaklaşık 50 yıl, bilimdünyası ve psikoloji alanındabilinç kelimesine artık rastlanmazzoldu.

Bu akım Wundt ve Hermann Ebbinghaus (1850-1909)sayesinde, deneysel psikoloji ile doğmuş ve Edward Thorndike(1874-1949) ile de özellikle hayvan davranışlarında önemkazanmıştı. Watson, fizyolog Ivan Pavlov (1849-1936) veBechterev’in etkisinde de kalmıştı. Pavlov her türlü davranışı

79 Watson J. Davranışçının bakışı ile psikoloji/Psychology as the behaviorist views it. Psychological Review 1913;20:158-177

Page 104: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 104/127

| 104

bilinç kelimesini hiç kullanmadan açıklayabiliyordu. Clark Hull(1884-1952), Edward Tolman (1886-1959) ve Frederic Skinner(1904-1990), bu kuramın etkisinde kalarak, kısmen de

değişikliğe uğratarak savunuculuğunu yaptılar. Davranışçılık50’li yıllara değin egemen psikoloji akımı oldu. Bu akımpsikofizyolojinin ve çevre etmenlerinin doğuştan gelenetmenlerden çok daha önemli olduğunun kabullenilmesindeönemli rol oynadı. Çoğunlukla öğrenmenin bir çeşidi olan koşulluöğrenmeyi ele aldı ve çağrışımcı görüşleri destekledi.

Frederic Skinner (1904-1990), önce fareler vegüvercinler, ardından insanlar üzerinde, işlemleyici koşullanma

adını verdiği özel öğrenme türünü inceledi. Bu deneylerinden entanınmışı “Skinner kutusu”na ilişkin olandır. Kutu içindeki fare,içerde bulunan bir kola bastığı zaman yiyeceğe kavuşuyordu. Budeneyden yola çıkan Skinner, davranışçılık içinde kalmak üzere,yeni bir davranışın deneysel incelenmesi akımını başlattı. Buakımın temel düşüncesi, bireyin her türlü davranışının,bireylerin yaşamları boyunca çevrelerinin kabul ettirdiği“pekiştirmeli olumluluklarla” açıklanabileceği düşüncesidir.

Daha sonra psikoloji Davranışçılığa döndü ve “uyarı vecevap” gibi şeyleri tanımladıkları halde, bilinç tanımlaması tamolarak unutuldu. Watson, bazılarınca “psikolojinin düşmanı”olarak ilan edildiyse de, Davranışçılığın doğuşu onun suçudeğildi. Dönemin bilim ruhunun bir sonucu olarak bilinç kelimesineredeyse kitaplardan silindi. Çalışma konusu olmaktan çıktı.Daha önce “ruh” teriminde olduğu gibi, “bilinç” teriminin depsikoloji içinde yok olacağını, James Angell 1910 yılında ifadeetmişti. Bu öngörüsünde yanılmadı. 1930 ile 1950’ler arasındayazılan 8 temel psikoloji metninden, 5’inde bilinç başlığına hiçdeğinilmemesi, 3’ünde ise tarihsel bir merak olarak ele alınmasıdurumu özetler niteliktedir. 1970’lerden sonra ise bilinç tekrarsahneye çıktı. Bilişsel psikoloji (cognitive psychology ), ayakseslerini çok önceden duyulmasına karşın (1950), kendisiniancak 1980’lerden sonra gösterdi. Skinner’in 1990’daölümünden sonra ise Davranışçılığa sadece geçmiş zamana ait,bilincin ihmal edildiği zamanlardan bahsederken rastlanılır oldu.

Page 105: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 105/127

| 105

Dercum (1856-1931), 1925’teki bir makalesinde, bilincin beyinkabuğundaki düşüncelerin aktarımında sinir hücrelerinin bir

arada oluşturdukları bir işlev olduğunu yazar. Ek olarak duyusalgirdilerin trafo merkezi olan bölgenin (talamus) normaldurumda tüm duyusal hislerin yeri olmasından dolayı, bilincinsinir hücresel merkezi yerinin buradan kalkıp beyin kabuğunagiden (talamo-kortikal) liflerle ilişkili olduğunu vurgulamıştır.Ona göre, beyin kabuğu bilgiyi alarak, daha sonra bilinçlihatırlama için geri çağırıyordu.

Whitehead (1861-1947), olaylara ve nesnelere, algılara oranlaöncelik tanıyarak doğa felsefesini kurmaya çalıştı. Amacı, algılardünyası ile bilim dünyası arasında bir uzlaşma kurmaya yöneldi.Doğanın ikiye bölünmesini kabul etmiyordu. Ona göre doğaancak kendi oluşu içinde kavranabilirdi. 1930’lardan sonrametafiziksel bir bakış açısı kazandı ve tarafsız, non-animist,birleşik-deneyselci ( panexperientialist ) bir tekçiliği savundu.

Whitehead’in bakış açısında, var olmak (gerçekleşmek),algılamak-algılanmaktır ve bütün diğer olgular gibi “zihinlerin”de uzaysal-konumsal noktaları vardır. Gerçek varlıkların, zamanboyunca devamlı şeyler değil, oluşan anlık olaylar olduklarınısöyler. Zaman olaylar arasındaki ilişkiler yoluyla meydana gelir.Kişi olay olduktan sonra belli bir sürede meydana geldiğinisöyleyebilir.

Whitehead’e göre her vesile/araç iki şekilde olur. İlkolarak deneyimin bir öznesi olarak var olur ve bu esnadadeneyimi yaşar. Zihni oluşturan deneyim vesileleri, baskınvesileler olarak adlandırılırlar. Bu bakış açısı zihni “baskın birmonat” olarak kabul eden Leibniz ile aynıdır. Her bireysel olay,kendi geleceğindeki her bir olayın kısmen yaratıcı gücünün vetesirlerinin merkezidir. Her olay, küçük derecede de olsa, bütüngeçmiş olaylardan doğrudan etkilenir. Nesnel ve öznel ayrımınıda yapan Whitehead’e göre, nesnel olanlar matematikselbiçimlerdir. Öznel olanlar ise kızgınlık, öfke, arzu ve bilinci içerir.Bu iki tipi bir arada, her gerçek varlığın yaratıcı deneyimini

Page 106: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 106/127

| 106

şekillendirir. Bütün deneyimlerin bilinçli deneyim olmaması gibi,bütün algılama da duyusal algılama değildir. Hücreler vemoleküllerin, duyu organları olmasa da kendilerine özgü bir çeşit

algılama kullandıklarını öne sürer.

Scherrington (1857-1952), Doğasındaki İnsan (1938) adlıkitabında, aklın canlılıktan da farklı bir şey olduğunu şöyle ifadeeder: “...Birakıl sorunu olduğu zaman, sinir kendisini yadsınamazbir hücre üzerine merkezleştirmekle tamamlayamaz. O, daha çok,büyük bir özenle, her birimi bir hücre olan milyon katlı bir

demokrasi oluşturur... Ama yine de akla döndüğümüz zamanbunların hiçbiri yoktur. Tek bir sinir hücresi asla minyatür birbeyin değildir. Bedenin hücresel yapısı onunakıl dan bir ipucuolmasını gerektirmez. Madde ve enerji, taneli yapıda ve böyleceyaşam yapıcı gibi görünüyor ama akıl öyle değil.” diyerek80 bedensel canlılıkla aklın farklı etmenlere bağlı olduğunu önesürer.

1949’da Giuseppe Moruzzive Horace Winchell Magoun (1907-1991) beyin sapındaki ağsı yapıyı (retiküler formatio )keşfettiler.81 Yaptıkları çalışmada üst beyin sapı (mezensefalik )ağının bilinç durumuyla bağlantısını ortaya koydular. Ağsıyapının hasara uğraması durumunda, hayvanlarda hareket yokluğu ve koma durumu olduğun gösterdiler. Duyusal, işitsel veağrılı uyaranlar uyanıklık yanıtını elde etmede bu durumdayetersiz kalıyordu. Yine bu durumdaki hayvanlarda elde ettikleribeyin kabuğu elektriği kaydı uyku kayıtlarına benzemekteydi.Uyuyan bir hayvanda, beyin sapı ağına yüksek frekanslı elektrikakımı uygulanması durumunda ise hayvan uyanıyor ve gözleriniaçıyor, göz bebekleri büyüyor ve kasları kasılıyordu. Bu esnadabeyin kabuğu elektriksel aktivitesi uyanıklık durumuyla benzerhal alıyordu. Bu bulgularla beyin sapı ağsı yapı sisteminin

80

Sherrington C. Man on his Nature. Cambridge University Press, 1940.81 Magoun HW. An ascending reticular activating system in the brain stem. Reprintcd from the A. M. A. Archives of Ncurologv and Psychiatry 1952;67:145-154

Page 107: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 107/127

| 107

dışarıdan gelen duyusal girdiler yoluyla uyanıklık için gereklitemel eleman olduğunu ortaya koydular.82

Magoun, zihinsel aktivite için uyanıklılık durumunun her

zaman gerekli olmadığını belirterek, hafif uyku esnasında canlıgörülen rüyaları buna örnek olarak gösterir. Derin uyku,bilinçsizlik veya koma durumlarında, zihinsel aktivitekullanılamaz. Magoun, ikisi arasındaki ilişkinin Sherringtontarafından yapılmış olan ifadesine katılır: “Beyin uyanırken,onunla birlikte, zihin de geri döner.” Uyanıklık durumununduyusal girdilerin beyin kabuğu üzerindeki etkilerine bağlıolduğuna değinerek, daha önce yapılan üst beyin sapı hasarı

sonucu çıkan duyusal yolların etkisiz hale gelmesiyle uykudurumu oluşturulduğunu belirtir. Magoun, daha sonraE lektroE nsefaloG rafi’nin (EEG) bulunmasıyla uyanıklık ve uykuesnasında insan ve hayvan beyninde belirgin elektrikselfarklılıklar bulunduğunu fark eder. EEG bulguları olarak, birkedide uyanıkken düşük genlikli hızlı boşalımların uykuyageçişte yüksek genlikli yavaş dalga ve dikensi patlamalaradönüştüğünü belirtir. Hayvan uyandırılırsa bunun tersinin

olduğunu örneklerle gösterir. Kendi çalışmalarında anestezialtına alınmış kedide uyanmayla ve beyin sapının elektrikleuyarma ile olan beyindeki elektriksel değişimleri incelemiştir.

Beyin sapı elektrik uyarımı ile normal uyanıklıkdurumunda olan beyin kabuğu yanıtları elde etmiştir. İki işlevselsistem ayırt etmiştir. İlkinde yan bölgeler çıkıcı bedensel veişitsel yolları içeriyordu. Burası uyarıldığında çevresel uyarı gibiuyanıklık etkisi yapıyordu.İkincisi , en iyi yanıtın elde edildiğiyerdi ve bilinen anatomik yollarla ilişkili değildi. Yaptığı kedideneylerinde, çıkan duyusal yolların üst beyin sapında kesilmesidurumunda beyin elektrik kayıtlarında normal hayvanlardagörülen uyanıklılık durumundan farklılık görmezken, çıkıcı ağsısistemin aynı seviyelerde kesilmesi durumunda hayvanlar derinuyku ya da anestezi benzeri duruma geçiyorlardı. Bu esnadabeyin kabuğu kayıtları da uyku iğciklerini ve yavaş dalgalarıgösteriyordu.

82 Winken PJ, Bruyn GW (editor). Handbook of Clinical Neurology. Disorders of higher nervous activity. M.Jouvet. Coma.Nort-Holland Pub.Co. 1969:64

Page 108: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 108/127

| 108

1950’lerin başlarında, bilimadamlarının bilince olan ilgisitekrar uyandı. Özellikle değişik bilinç durumlarını oluşturanuyku, rüya, meditasyon, hipnoz ve ilaçlarla oluşturulan

durumlara ilgi arttı. Uyku ve rüya durumlarının araştırılmasıtamamen bilincin doğasına yönelikti. Bu yıllarda rüyanınfizyolojik göstergesi bulundu: yaklaşık 90 dakika arayla, kişiningözlerinde hızlı hareketler ortaya çıkması (REM) ve aynızamanda uyuyanın beyin dalgalarının uyanık kişi gibi olması. Busırada uyandırılan kişi tam olarak rüyasını hatırlıyordu ve budönem dışında uyanmak rüya hatırlamayı zorlaştırıyordu. Bu vediğer araştırmalar, uykunun bilincin aktif bir durumu yerine

pasif durumu olduğunu ortaya koydu.1960’lı yıllarda,Zen Budizm ve Yoga’nın Batı’da büyüyenakımına paralel olarak bilincin “yüksek seviyelerine” ilgi arttı. Busıralarda yüksek farkındalık araştırmaları, fiziksel gevşeme vedikkat yoğunlaştırma gibi uygulamalara yönelim oldu. Kanbasıncı ve ısının istemli kontrolle değiştirilmesi için biyolojik geribesleme (biofeedback) yöntemleri geliştirildi. Yine bu dönemde,değişik bilinç durumlarından olan ve kişinin kontrolünün

kendinden bir başkasına geçmesini sağlayan hipnoz üzerinearaştırmalar ortaya çıktı. Bu yıllarda birçok kişi halüsinasyonyapan bazı ilaçların (Liserjik asit dietilamid=LSD, meskalin vepsilosibin) bilinç değişiklikleri ve bozuklukları oluşturmasınıaraştırdı. Yine bu dönemlerde, duyusal yoksunluk (deprivasyon)alanında yapılan araştırmalarla ortaya çıkan bilinç değişikliklerinedeniyle normal bilinç için duyusal girdilerin devamlı olmasıgerektiği ortaya konuldu.

Penfield’in daha öncelere uzanan deneysel çalışmaları (1958)sinir bilimlerine büyük katkılar yaptı. Penfield bilincin beyindebir bölgede yerleşik olmadığını, sinir hücresi çalışması ile birliktetopluca oluştuğunu düşünüyordu. Orta beyin (diensefalon ) vetalamus bölgesinin bilincin yeri olabileceğini öne süren Penfield,bilinci bellekle ilişkilendirerek şöyle diyordu (1968):

Page 109: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 109/127

| 109

“Bilinç akışında daha önce kaydedilen bellek kayıtları (engram) kişinin dikkatinin-farkındalığının yoğunlaşmasından, düşünce ve duygu durumlarından

doğan ardışık kayıtlardır. İnsanın geçmiş bilincinin tamamı için kayıtlardan birisi yeterli değildir.”

Beyin ameliyatları esnasında epileptik hastalara, elektrikakımları uyguladı ve şakak lobunun ön-yan kıvrımları (anterior- lateral temporal gyrus ) uyardığında “yeniden yaşanmışlık” hissioluştuğunu, bunun bilincin beynin elektrikle uyarımıyla kolaycadeğişebileceğini gösterdiğini öne sürdü (1975). Bu “yaşanmış

halüsinasyonları” tanımlayarak, zamanda geriye doğru giderekeskiden kişide bilinçli kayıtlanmış olan olay, yer, ses,duygudurum ve manzaraların tekrar canlandığını savundu.Bundan yola çıkarak ta, halüsinasyonları (varsanımlar) “bilincinakışı kayıt şeritlerinin yeniden canlanması” olarak tanımlandı.83

83 Markowitsch HJ. Cerebral bases of consciousness: A historical view. Neuropsychologica 1995;33:1181-1192.

Page 110: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 110/127

| 110

1990’li yıllarda pozitivist düşüncenin etkisiyle bakış açılarıdeğişti. Nörobiyoloji, felsefe, kuantum fiziği gibi birçok bilimsel

alanda bilinç konusu adeta “ilgi odağı” haline geldi. Bilimin bellialanlarında artık olgunluk aşamasını da geçen birçok bilimadamıtarafından, tartışılan iddialı kitaplar yayımlanmaya başlandı.Bunlar arasında göze çarpanlar, İngiliz matematikçi ve karadeliklerin yapısı üzerinde önemli keşifleri olan Roger Penrose,DNA’nın moleküler yapısının keşfi nedeniyle 1962’te Nobelödülü alan biyofizikçi Francis Crick, sinaptik ileti üzerine olançalışmaları nedeniyle 1963’de Nobel ödülü alan nörofizyolog

John Carew Eccles (1989), 1972’de Nobel ödülü alan biyokimyacıGerald Edelman (1989), holografik beyin-bilinç teorilerinioluşturan Nobel ödüllü fizikçi David Bohm (1917-1992),nörofizyolog Karl Pribram sayılabilir. Kendi alanlarında bilimeyenilikler getiren bu kişilerin, kendi alanlarının dışında (!) bilinçkonusunda halen tartışılan fikirler öne sürdüler. Bunlar birçokkişi için akademik kariyerlerinin sonunda84 yolun başlangıcınıgösteren fikirlerdi. Roger Penrose, bilince kuantum fiziğinin

yanıt verip veremeyeceği ve algoritmalarla çalışan bilgisayarlamodellenip modellenemeyeceği sorusuna yanıt aradı. Crick isebeyinde algılamanın önemli bir parçası olan görsel sistemdenyola çıkarak bilinci değerlendirdi. David Bohm ve Karl Pribram,holografik teorilerin bilinçle uyumlu açıklamalarını ortayakoydu. Bahsedilen biliminsanları bilinç üzerine düşünme ve fikirüretmeyle akademik kariyerlerinin başlangıcında değil,

84 Current Awareness: Spotlight on consciuosness. The 1996 Ronnie MacKeith Lecture. Developmental Medicine andChild Neurology 1997;39:54-62.

Page 111: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 111/127

| 111

kariyerlerinin sonunda, adeta “ermişlik dönemlerinde ”ilgilenmeye başladılar. Yine aynı yıllarda, belki bu akımdanetkilenerek bilinç üzerine akademik dergiler yayımlanmaya

başlandı ( Journal of Consciousness Studies, Consciousness and Cognition, Brain and Mind, Behavioral and Brain Sciences, The Journal of Mind and Behavior, Psyche, NeuroQuantology ) veonlarca yeni akademik kitap listeye eklendi. Son yıllarda bilinçüzerine birçok disiplinin bir araya gelmesi ile sempozyumlaryapılmaya başlandı. Sinir bilimleriyle ilgili yayın yapan önemlidergilerde bu konuyla ilgili ayrıntılı makaleler yayımlanmayabaşlandı. Bu sadece sinir bilimlerini içeren dergilerle de sınırlı

kalmayarak fizik alanındaki önemli dergilere de konu oldu;tartışılmaya başlandı. Daha önceki gelenek devam etti veteorisyen sayısı kadar bilinç teorisi ortaya çıkmaya başladı. Bunarağmen, bugün hala “bilinç araştırmasında, anaokulunda kum havuzunda oynayan çocuklar konumundayız.”

Yine son on yılda bilinç konusunu değişik yönlerdeninceleyen yüzlerce makale yayımlandı. On yılın sonuna doğruçalışma sayısında logaritmik bir artış oldu. National Library of

Medicine, MEDLINE’da, sadece başlıkta “bilinç” içeren (insançalışmaları, sosyal anlamda bilinç çalışmaları hariç) ve İngilizceyayımlanmış makale sayısı 1970-1979 arası 396 iken, 1980-1990 yılları arasında 475 sayısına ulaşmış ve 1990-2000 yılıarası 709 makaleye çıkmıştır. 2000 yılından sonra ise adeta birsıçrama yaşanmıştır. Özellikle işlevsel beyin görüntülemelerimanyetik rezonans görüntüleme (fMRG) ve pozitron emisyontomografisinin (PET) kullanıma girmesi ile çalışmalar daha dahız kazandı. Bilinci ilgilendiren uyku, anestezikler, meditasyon,hipnoz, dikkat, bellek, algılama gibi konularda PET çalışmasısayısı hızla arttı. 1988-1991 arasında 15, 1992-1995 arasında 70,1996-1998 arasında 190, 1999-2005 arasında ise 400’e yakınçalışma yapıldı. Bu sayılar bilinç konusuna olan ve artan ilgiyigöstermektedir. 1930 ve 1950’lerle karşılaştırıldığında, bugünküilgi müthiştir. 1930-1950 arasında yazılan 8 temel psikolojimetninin 5’inde bilinç başlığına hiç değinilmediği, 3’ünde isetarihsel bir merak olarak ele alındığı düşünüldüğünde, şu an çokçok iyi noktadayız diyebiliriz.

Page 112: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 112/127

| 112

Doğanın bilinen en karmaşık iki nesnesi, insanın bilişselsüreçleri ve beynidir; daha da karmaşığı, bunların ilişkisidir.Asırlar boyunca beden ve dolayısıyla beyin, doğa bilimleri

kapsamında ele alına gelmiş; bu iki öğe, canlı varlıkların yapı vesüreçleriyle ilgilenen temel biyolojik bilimlerin, madde ve enerjikonularıyla ilgilenen fiziksel bilimlerin, tıp gibi uygulamalıbilimlerin araştırma konusu olmuştur. Zihin ise, canlılarındavranışlarıyla ilgilenen davranış bilimlerinin, psikolojinin uğraşkonusu olagelmiştir. Gelenekler ve alışkanlık, bu dalların herbirinin (biyolojik veya fiziksele karşı davranışsal veya psikolojik)kendi içinde kapalı olarak çalışmasına yol açmıştır. Diğer yandan

çağdaş bilim dünyasının kabul ettiği bir husus, mevcut bilimdallarının, tek başlarına; beyni, bilişsel süreçleri ve özellikle debu iki öğenin ilişkisini anlayabilmede yetersiz kaldığıdır. Aynıveriler beyni incelemenin bütünleşik (multidisipliner) bir şekildeele alınması gerektiğini açıkça göstermektedir. Multidisiplinergrubun kapsamına giren dallardan bazıları psikoloji, fizyoloji,biyofizik, biyokimya, nöroloji, işlevsel nöroradyoloji,nöropsikoloji, psikiyatri, ayrıca felsefe, matematik, fizik, istatistik

ve elektrik-elektronik, bilgisayar ve biyomedikalmühendisliklerdir.85 Bilinç, bugün artık birçok çağdaş biliminsanına göre

bilimsel bir nesnedir ve bilimin alanında incelenmelidir.1990’lardan sonra bu eğilim daha da belirgin hale gelmiştir.86 1995’ten sonra kuantum fizikçileri de iyice bilinç konusu içinegirdiler ve fizik dergilerinde bilince atıf yapan ya da başlığındabilinç kelimesi bulunan birçok makale yayımlandı. Bu eğilimdendolayı olacak, artık felsefeciler, fizikçiler ve yapay zekacılarcabilinç üzerine kitaplar yazılmakta… İşin garip yönü ise konuyaönce el atması gereken nörolog-nörofizyologlardan henüzdiğerleri kadar ses çıkmıyor ve kendi kabuklarında incininolgunlaşmasını bekler gibiler. Ancak felsefe ve psikolojininsöyledikleri de yetersizdir. Felsefeci John Searle“Felsefe ve psikolojideki çağdaş tartışmaların, bilinçlilik konusunda

85

Karakas S ve Bekçi B. Zihin-beden ilişkilerini ele alan bilim dallarının doğuşu ve gelişimi.NeuroQuantology 2003; 2:232-26586 Dekacour J. An introduction to the biology of consciousness. Neuropsychology 1995;33:1061-1074.

Page 113: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 113/127

| 113

söyleyebileceği pek bir şey olmaması bir tür rezalettir” 87 derken,sinirbilimcileri unutmuşa benziyor.

87 Searle J. Minds, Brains and Science. Harvard University Press. 1984.

Page 114: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 114/127

| 114

Nörofelsefe’nin Doğuşu

Nörofelsefe; başlangıçta felsefenin terimleri de olan, bilinç vedurumları, karar verme (özgür irade/istenç), algılama,dışımızdaki dünyanın yorumlanması ve buna verilen hareketselyanıtı, yapay zekâ, sinir ağları, düşünce süreçlerini ve zihninişlevlerini sinirbilimleri zemininde yorumlar.

Son 30 yılda, bilim felsefesinde artan “yerel” bir büyümeolmuştur. Sinirbilimlerinin felsefesi beyin yapısı ve çalışmasıhakkındaki yeni keşiflerden dolayı doğal ve beklenen bir

sonuçtur. Bu alan özellikle sinirbilimlerinde son yıllarda olanilerlemelerle yakından ilişkilidir. Literatürde uzun zamandır“sinirbilimlerinin felsefesi” başlığı olmasına karşın sonzamanlarda bunun yerini “nörofelsefe” almıştır. Nörofelsefeninamacı geleneksel felsefi sorunları ve çözümlerini sinirbilimibilgileri üzerine inşa etmektir.

İki insan nörofizyolojik ya da beyin yapısı olarak farklıdeğilse, neden algılarının içeriği ya da zihin içeriği (qualia )farklıdır? Renkleri algılama durumunda da aynı şey sözkonusudur. Nesnel karşılık olan elektromanyetik dalga boyu,öznel olarak aynı şekilde mi algılanır? Beyinlerimizdeki sinirhücrelerinin yerine, yapay elektronik mikroişlemcileryerleştirecek olursak, acıyı acı olarak algılamamızda fark yaratırmı? Nörofelsefe bütün bu sorulara sinirbilimsel yanıtlar bekler.

Fizikçiler fiziğin felsefesini, biyologlar biyolojininfelsefesini yaptılar. Bilim felsefesinde bir boşluk olarak,nörofelsefe yoktu. Zaten nörofelsefe “sinirbilimi felsefesi” olarakDescartes ve hatta belki de Platon’dan beri yapılmaktaydı. Ancak,

Page 115: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 115/127

| 115

Patricia Churchland tarafından adlandırılan nörofelsefeninanlamı, bir dereceye kadar “sinirbilimi felsefesi ”nden farklıdır.Nörofelsefe, çoğunlukla, zihin felsefesindeki sorunların

sinirbilimi sonuç ve bulgularına uygulanmasıdır. Farklı olaraksinirbilimi felsefesi, sinirbiliminin kendisinin felsefi sorunlarınınve öne sürmelerinin ilk elden felsefesidir. Sonuçlara uygulamadeğildir. Nörofelsefe ve sinirbilimi felsefesi bazı konularda üst üste binseler de farklı amaçları vardır. Belki de nörofelsefenin eniyi dolaylı tanımı şöyledir: felsefe yazılarında sıklıkla sinirbilimiyazıları ya da araştırmaları kaynak olarak gösterilmektedir.Başlığı felsefi olan ve kaynaklarında sinirbilimi makalelerine atıf

yapılan makalelere “nörofelsefe yazısı” denebilir.Nörofelsefenin İlgi Alanları

1. Bilinç2. Zihin içeriği3. Renkleri algılama4. Niyet ve istekler5. Özgür irade6. İçgörü

7. Kişisel farklılıklar, benlik8. Nörolojik işlevsel kayıplar (ayrık beyin, felce umursamazlık, yarı uzayalanı umursamazlığı, yüz tanıyamama gibi)9. Karar verme10. Ağrı deneyimi11. Öznellik

Felsefecilerin sinirbilimlerine ciddi şekilde yönelmesiPatricia Churchland’ın (ve eşi Paul’un)Neurophilosophy (1986)

adlı kitabını yayımlamasıyla başlar.88 Churchland, kitabında sonon yıldaki düşünceleri süzgeçten geçirerek bilim felsefesi altındabunları birleştirir. Önemli bir kısmını sinirbilimlerine vebugünkü beyin çalışması teorilerine ayırarak felsefeyle bir arayagetirir. Sinirbilimcilere felsefe, felsefecilere sinirbilimini aktarır.Onun bu birliktelik için terimi “bir arada evrimleşmedir”.Churchland’lar aslında sinirbiliminin ulaştığı son bulgular ilefelsefecilerin başlangıçta söyledikleri arasında çok kesin bir

88 Churchland P. Neurophilosophy. Cambridge, MIT Press. 1986.

Page 116: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 116/127

| 116

ayrım olmadığını öne sürer. Bu durumda, nörofelsefecileri her ikibilim dalından kendi paylarına düşecekleri bir araya getirecekkişiler olarak ele alırlar.

P. Churchland tarafından nörofelsefe terimi kullanılmayabaşlanmasından beri (1986) enflasyonist bir şekilde kullanımıartmıştır. Nörofelsefe ile ilgili üç farklı ayrım yapılır:89

1. Bilişsel nörofelsefe (fenomenal) Özellikle özgür irade, kişisel kimlik, öznellik, hareket ve fantomhisler üzerinde durur. Bunların tanımı hem felsefi teoriler hemde altındaki sinirsel, bilişsel mekanizmaların tanımı ile yapılır.

Zihin, zihinsel durumlar olarak belirlenir ve birinci kişi tarafından (öznel)ulaşılabilirdir (first-person ). Farklı olarak beyin, sinirsel durumlarlabelirlenebilir ve bu üçüncü kişi bakış açısı ile ulaşılabilirdir (third-person ).Üçüncü kişi bakış açısı diğer kişiler üzerine yoğunlaşır. Diğerlerinin beyindurumlarını kendi beynini dışarıda bırakma ile ele alınır. Birinci kişi bakış açısıyalnızca kişinin kendi beynine ulaşmayı sağlar (duygularımızı hissederiz).Kendi beyin maddesi ve sinirsel durumlarına ulaşmayı sağlamaz. Böylecebirinci kişi bakış açısı (zihinsel) ile üçüncü kişi bakış açısı (maddesel beyin)bakışı ayrışır.

89 Northoff G. Philosophy of the Brain. John Benjamins Publs, 2003.

ZihinFelsefesi

Zihinsel özellikler

Ontolojik zihin-beyinproblemiZihin ve fiziksel özelliklerarası ilişki (monizm, düalizm)

Birinci kişi bakış açısı

Epistemik zihin problemiBizim kendi beynimizedoğrudan erişme imkânımızyoktur

Ampirik zihin

Sinirsel durumlar içindezihinsel durumlar bulunamaz

Page 117: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 117/127

| 117

2. Ampirik (deneye dayalı) nörofelsefe Odak noktası felsefi teorilerdeki “deneye dayalı uyumluluk” ve“deneye dayalı yalanlamadır”. Örneğin, kişisel kimlik için

ölçütleri, felsefenin öne sürdüğü gibi deneye dayalıdeğerlendirme ölçeğine çevrilebilir. Birinci kişi bakış açısının(özne) fenomenal özellikleri, beynin işlevsel görüntülemelerinde(işlevsel MRG, PET gibi) uyarı paradigmalarına dönüştürülebilir.Bu, felsefi kavramların altındaki sinirsel fizyolojik mekanizmalarıaraştırmayı sağlar. Son dönemde “nörofelsefe” terimisinirbilimsel kavramların, geleneksel felsefi sorunlarauygulanması olarak ele alınmaktadır. Bu anlamda, orijinal felsefi

terimlerin (özgür irade, bilinç) sinirbilimsel karşılığını bulmakolarak ele alınabilir ve bu bakış açısı ile “felsefenin sinirbilimi”olarak görülebilir. Hem “bilişsel nörofelsefe” hem de “deneyedayalı nörofelsefe”, felsefenin sinirbilimi için esas parçalardır.

3. Teorik nörofelsefe Felsefi ve sinirbilimsel teoriler arasındaki bağlantı içinyöntemsel stratejiler ve esaslar geliştirme üzerine yoğunlaşır.

Teorik nörofelsefe “sinirbilimi felsefesi” ile yakın ilişkidedir.Psikolojinin, fiziğin felsefesi gibi sinirbiliminin felsefesi“sinirbilimindeki ana konular üzerine” yoğunlaşma girişimidir.Buna göre teorik nörofelsefe, hem sinirbilimi felsefesi hem de“nörofelsefenin felsefesi”ni kapsar.

Page 118: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 118/127

| 118

Nörofelsefenin ve Nörokuantolojinin, kuantum mekaniği-sinirbilimi ve

felsefe içindeki yeri. Hepsinin kesişim noktasında, tam ortada,Nörokuantolojinin felsefesi yer alır.

Churchland’ın felsefi tartışmasının üç ana teması vardır:

1. kuramsal indirgemelere alternatif mantıksal bir yaklaşımgeliştirmek, 2. öznellik ve duyusal öznelliğe (qualia) uygun-ikicifikirle yanıt vermek, 3. indirgeme karşıtı fikirlere yanıt vermek.Son 10 yılda bu temalar nörofelsefenin ana konusu olarakkalmaya devam etti.

Eleyici maddecilik/özdekçilik, gelecekte ortayakonulacak bazı beyin yapılarının insan davranışlarının nasılortaya çıktığını açıklayacağını öne sürer. Tıpkı oksidatif

reaksiyonların bir dönem inanıldığı gibi ‘filojiston’ salınımınagerek duymaması gibi. Oksijenin keşfinden önce, bir nesneyandığı zaman filojistonun kaybolduğu öne sürülürdü. Zamanlabizim bilimsel düşüncemiz ve kavramlarımızdan filojiston elendi.Dolayısıyla bir“halk” düşüncesi bilimsel bakış açısı ile elendi.Aynı şekilde, bilişsel bilimlerde zamanla benzer bir gelişmeyle“geleneksel psikoloji” ortadan kalkacaktır. Son elli yılda biyolojiksinir ağları, sinir hücreleri arası olayların anlaşılması, bellek ile

NöroKuantolojiNöroFelsefeSinirbilimi

KuantumMekaniğiFelsefe

Kuantum Felsefesi

Page 119: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 119/127

| 119

ilgili yeni gelişmeler eleyici özdekçiliğe doğru gidişe yönvermektedir.90

Biyolojik ya da yapay bir sinir ağının temel işlevsel birimi

sinir hücreleridir. Bu bakış açısına göre sinir hücreleri temel vebasit bilgi işleme aygıtlarıdır. Girdileri değiştirerek, işleyerekçıktılara neden olurlar. Hem girdiler hem de çıktılar biyolojikdeğişkenleri yansıtır. Sonuçta bir sinir hücresinin toplam girdisihesaplanabilir. Toplam girdi ve var olan uyarılma durumu ileyeni oluşan uyarım durumu ya da çıktısı hesaplanabilir. Bu bakışaçısına göre, hem biyolojik hem de yapay sinir ağlarımatematiksel olarak vektör-vektör dönüşümleri olarak

değerlendirilebilir. Churchland’lar buvektörsel (çizgisel uzaysal) işlemlere beyinde yeni bir bilgi işleme türü olarak bakarlar.91 Devinimsel beyin kabuğu alanı istemli hareketten hemen

önce ve istemli hareket esnasında ateşlenme gösterir. Buhareketin iki özelliğini temsil eder: kuvvet ve yön. İnce hareket gerektiren işlemler birincil devinimsel alanda kodlanır. Birincildevinimsel alanda her sinir hücresinde hareketin yönününayarlaması yapılır. Buradaki bazı hücreler hareketin belli

yönünde daha belirgin ateşleme yaparlar. Hareketin yönü, tektek hücrelerin ateşlemesi ile kodlanmaz. Ve hücreler sadece biryönde harekete neden olmaz. Her yönde hareket esnasındafarklı şiddetlerde ateşleme yaparlar. Hepsinin bir aradaoluşturduğu sinir hücresi boşalımının çizgisel uzaysal (vektörel )toplamı hareketin yönünü belirler. Yani, her hücre hareketinyönü için farklı şiddetlerde bir oy kullanır. Elde edilen ortakvektörle (oylarla) hareketin yönü arasında belirgin bir ilişkiolduğu ortaya konulmuştur. Böylece, daha hareket oluşmadanönce yapılan sinir hücresi kayıtları ile oluşacak hareketin yönüönceden tahmin edilebilmektedir.

Hareketin yönü, beyin kabuğu sinir hücreleritopluluğunca kodlanır. Birçok hareket birden fazla eklemi etkilerve ardışık hareketlere gerek duyar. Apostolos Georgopoulos, biryönetme kolu kullanarak, görsel hedeflere doğru maymunun

90 Churchland P Eliminative Materialism and the Propositional Attitudes. Journal of Philosophy. 1981.91

Churchland Paul and Patricia.Recent Work on Consciousness: Philosophical, Empirical and Theoretical. Seminars inNeurology. 1997.

Page 120: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 120/127

| 120

yönetme kolunu hareket ettirmesi esnasında birincil hareket beyin kabuğundan sinir hücrelerinin çalışmalarını kaydetti.Yönlerin dar bir sınırı içinde, tüm sinir hücreleri, hareket öncesi

veya esnasında ateşleme yapıyordu. Buna göre, hareketin özelbir yönü tek bir sinir hücresinin aktivitesinden ziyade, sinirhücrelerinin topluluğunun net vektörel etkisiyle tespit edilir. Birharekete her bir sinir hücresi katkıda bulunur ve yön toplamvektörle belirlenir.

Şekilde iki sinir hücresinin verdiği emir ya da bir hareket yönü içinvektörleri (çizgisel uzaysal) ve bunların oluşturduğu ortak hareket yönü (-----)görülmektedir.

Sinirbilimi felsefesinden doğan ilk önemli adım, bilişselişlevleri beyindeki özel sinirsel bölgelere yerleştirme girişimidir.Joseph Gall’ın frenolojisi (1800 civarı) ile başlayan bu yaklaşımartık modern beyin görüntüleme yöntemleri ile daha kesin veayrıntılı hale gelmiştir. Bunun yanında tümör ve felçlere bağlıhasar gören kişiler yaşarken de klinik ve görüntüleme ile ilgiliişlevlerin beyinde nerede yerleştiği daha kesin olarak tespit edilebilmektedir.

Sinir hücresi öğretisi (nöron doktrini), zihni anlamaaçısından sinirbilimi tarafından açılan bir penceredir. Buna görezihni açıklayabilecek başarılı bir teori tam olarak sinirbilimselolacaktır. Sinir hücresi öğretisinin modern savunucuları Patriciave Paul Churchland’dir. Patricia Churchland ve TerrenceSejnowski’nin kitabında (The Computational Brain , 1992) bukabullere rastlanır. Yine Paul Churchland’inThe Engine of Reason, The Seat of the Soul (1995) adlı eserlerinde de aynı

öğreti savunusu bulunabilir. Psikoloji ve sinirbilimi ilişkisini

Page 121: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 121/127

| 121

anlatırken tarihsel benzetmelerden yararlanır. Kepler’in gezegenkanunlarını Newton’un hareket kanunlarına, ısının ortalamamoleküler kinetik enerjiye ve ışığın elektromanyetik dalgalara

indirgenmesine benzetme yapar. Buna göre, psikolojininsinirbilimine indirgenmesi durumundan, psikolojik görüngülerisinirbilimsel terimlerle anlayabileceğimizi ve zihnin başarılıteorisinin saf olarak sinirbilimsel olabileceğini umabiliriz. Diğerbir ifade ile sinir hücresi öğretisini destekler. Patricia Churchland Nörofelsefe (1986;482) adlı kitabında: “Şüphesiz,sinirbilimindeki keşifler, felsefedeki alışılagelmiş ve tutucu(ortodoks) inançlarımızın tümünü değiştirecektir” diyerek sinir

hücresi öğretisine dolaylı gönderme yapar. Psikolojik ya dafelsefi açıklamalar, başarılı teoriye ulaşmak için yoldakiduraklardır ve tüm bakış açısını bize sunmazlar. Eğer zihinselgörüngüleri açıklayan teoriler sinirsel teoriler değil ise zatensinirsele bir indirgenme yapılamaz. Doğrudan bir açıklamamümkün olana kadar sinirbilimi tarafından dışlanacaklardır.

Nörofelsefi bir hipotez ya da varsayımın oluşumu. Nörofelsefik birhipotez, felsefi teori ve sinirbilimsel hipotez arasındaki bağ hakkında birvarsayım olarak tanımlanabilir. Böyle bir uygulama; simetri prensibi ve ikiyönlülük prensibi ( ), disiplinler arası dönüşlülük prensibini takip eder. Üç

farklı yalanlama modu oluşur ve yalanlamalar Karl Popper’ın yalanlaması ya dayalanlanabilirliği ölçütüdür.İlki , mantıksal yalanlama ve mantıksal uyumlulukla

Felsefi teori Sinirbilimsel hipotez

Mantıksal uyumluluk Bağlantısal uyum Ampirik uyumluluk

Mantıksal yalanlama Disiplinler arasıyalanlama

Ampirik yalanlama

eorik bakışlar ve birden fazla yalanlama

Page 122: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 122/127

| 122

ilişkili olarak “içsel geçerlilik ” anlamına gelir.İkincisi , deneye dayalı (ampirik)yalanlamadır ve ampirik uyumlulukla ilişkili olarak “dışsal geçerliliği” sorgular.Üçüncüsü ise disiplinler arası yalanlamadır ve çapraz disiplinler arası geçerliliğisorgular (Northoff, G. Philosophy of the Brain, 2003 ).

Page 123: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 123/127

| 123

Yeni Bilim NöroKuantolojininDoğumu

Anlaşılacağı üzere, bahsettiğimiz maddeci ve ikici yaklaşımlar güncelbir bilinç teorisi oluşturmak için yetersizidir. Tekçi yaklaşımların dayetersiz olduğu görülmektedir. Maddeciliğin (ya da monizm) içindebulunduğu vahamet kadar, maddecilik karşıtı olan ikicilikte yanlışiçindedir. Her ikisinin de kendine ait bir kelime haznesi, dili vevarsayımlar dizisi vardır. Her ikisinin de modası geçmiştir. Ancak bu iki

görüş, bu alanda oluşturulacak teorileri tüketir ve geriye seçenekbırakmaz. İkiciliğin, yani bedenin yanında olan, bedenden başka birşeyin bugünkü bilimde herhangi bir yeri yoktur. Bu iki görüşün her birikendi deneyimlerimiz ve bilimden elde ettiğimiz dünya hakkındaki bilgiile uyumsuzdur. Bize yeni teoriler lazımdır.

Bütün bu yetersizliklerin temelinde yatan, geçmiş 300 yılınklasik fiziğinin halen devam eden egemenliğidir. Diğer yandan modernçağın kognitif bilimcileri (sinirbilimciler), zihnin kara kutusuna girmeyivaat ettiler ancak davranışçıların hatalarına düştüler. Zihnin özsel

niteliklerini görmezden gelerek sadece nesnel olarak gözlemlenebilirgörüngüyü araştırmakla ısrar ettiler. Bu sefer iyi bir şeylerbulacaklarını umarken, kutular içinde birden çok küçük kara kutuolduğunu gördüler.

Bugünün kabul edilen bilinç-beyin etkileşimi teorileri, henüzdeneyimlerimizi tam anlamıyla izah edecek yeterlilikte değildir.Zihinsel etkinlik ve bilinç, şu ya da bu şekilde belli bir tür fiziksel yapıve nörofizyolojinin özelliğidir. Nörofizyolojik süreçlerin, zihinselgörüngüleri nasıl ortaya çıkardığı günümüz biliminin en büyük cevabı

verilmemiş sorusudur. Yani benim ya da sizin ağrı taşıyan C liflerinizuyarılır ve bu elektriksel bir uyarana dönüşür. Ama bu uyaran ortaya

Page 124: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 124/127

| 124

çıktığında neden ağrı yaşamam gerektiğinin yanıtı henüz yoktur.Fiziksel yapı derken madde, kütleli nesneler, parçacıklar, uzay-zaman,alan, enerji gibi konulardır. Bunların oluşturduğu bileşik sistem bizimkırmızı bir elmayı algılamamızı sağlar. Aynı şey bize, acı, endişe, istek,sevgi, gıdıklanma, nefret, tat-koku gibi deneyimleri yaşatır. Kuantumfiziğinin olağan uygulaması, mikroskobikler de dahil olmak üzere,bileşik sistemlerde gözlenen olayları mikrofiziksel terimlerleaçıklamaktır. Kuantum fiziği, bu konuda da müthiş başarılı olmuştur.

Kuantum fiziği 1900’lerde doğmasına rağmen, matematikselteori ve formüller zemininden çıkıp günlük yaşamımızda uygulamayagirmesi son 20–30 yıl içinde olmuştur. Özelikle son 10 yıldır, kuantumfiziği ve sinirbilimleri üzerinde çalışanlar, birbirlerinin alanına ilgigöstermeye başladılar. Önce fizikçiler, sinir sistemi alanına ilgigösterdiler. Daha sonra sinirbilimciler geride kalmayarak, kuantumfiziği alanına ilgi gösterdiler. Uygun platformlarda olmamakla beraber,garip şekilde kuantum fiziği konferanslarında “bilinç, bilinçli ölçme,gözlemci” kavramları üzerinde konuşulmaya ve tartışılmaya başlandı.92 Sinirbilimleri konferanslarında, sinir hücreleri arası iletide kuantumfiziğinin yerinin olup olmayacağı, sadece klasik fizik tanımlamalarınınbeynimizin bazı işlevlerini açıklamada yetersizlik gösterdiğikonuşulmaya başlandı. Ve 2000 yılından sonra, sinirbilimcilerinin ve

kuantum fizikçilerinin bir araya geldikleri, “Kuantum Zihin” başlıklıakademik toplantıları yapılmaya başlandı. Bu toplantılardakikonuşmacılar, artık “Yeni Çağ” yazarları ya da elle tutulur temeliolmadan her şeye kuantum fiziğini sokan amatörlerden oluşmuyordu.Tersine, bunların çoğunluğu önde gelen fizikçi, sinirbilimcilerdi.Yaptıkları ya da yazdıkları da bilimin nesnel tanımının dışında değildi.

Son yıllarda özellikle, işlevsel beyin görüntüleme yöntemlerinin

gelişmesi ile artık matematiksel işlem yaparken ya da Mozart’ıdinlerken beynimizin hangi kısmının çalıştığını ayrıntılı olarakbilebiliyoruz. Her ne kadar bu teknikler insan bilincini/zihninianlamada bize doğrudan bir yol açmıyorsa da, dolaylı yoldan birçokbilgiyi önümüze seriyor.

Sinir hücreleri ileticileri düzeyinde birçok hastalığın temeliniöğrenmiş bulunuyoruz: depresyon, şizofreni, bipolar bozukluk, kişilikbozuklukları. Yine bu hastalıklarda, beynin işlevsel olarak hangi

92

Squires EJ. What are quantum theorists doing at a conference on consciousness? arXiv:quant-ph/9602006v1, 9 Feb1996.

Page 125: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 125/127

| 125

bölgelerinin daha çok devreye girdiğini de öğrendik. Sadece davranışsaldeğil, beyni yıkıma götüren (Huntington, Alzheimer) birçok hastalığıartık daha ince değerlendirebiliyoruz.

Genetiğin gelişimi ile tamamen yeni bir alan haline gelennörogenetik, adeta son hızla ilerlemektedir. Nörolojik ve psikiyatrikhastalıkların genetik temeli ortaya tam olmasa da adım adımkonulabilmekte... Bununla ilişkili olarak da artık, klasik anlamdapsikiyatrinin ölmeye başladığını ve yerine biyolojik psikiyatriningeçtiğini görüyoruz.

Beyindeki sinir hücrelerinin ürettiği elektrik akımlarındanyararlanılarak, robot kolların, istenildiği yöne hareket etmesi ya dadüşünce ile ekranda belli harfleri seçebilme çalışmaları son on yıl içindeele alınmaya başlandı.

Bugünkü sinirbilim Zeitgeist ’i Descartes döneminden çokfarklıdır. Solunan havada artık fizik ve sinir sistemi var. Her ne kadarsözcükler ve düşünceler geçmişin düşüncelerinin kıyısından fazlauzaklaşamasa da, artık farklı bir bilgi üretim çağındayız. Descartesdönemindeki sinirbilim düzeyi, bugünkü astronomi ve astrolojiarasındaki fark kadar gerideydi. Bugün, bilimsel sonuçlar, dinsel önkabuller veya etkiler altında değil, serbest olarak ortaya konulmaktadır.Öne sürülen bazı fikirleri, açık ve serbest tartışma ortamında ömürleri

kısa olsa da, ardından yeni bir düşüncenin ortaya çıkmasına zeminhazırlamaktadırlar. Bir bilimsel kabulün sahneden silinmesi ardından,mutlaka yerine daha iyisi geçmektedir. Ancak,Zeitgeist , yeni bir fikrehazır olmadığı sürece, bu fikrin sahibi sesini duyuramayabilir. Revaçtaolan teorik düşünceler bir alandaki yeni bakış açılarının ele alınmasınızorlaştırır veya engelleyebilir. Yeni düşünce, bunlara rağmen,duyurulabilirse bile, ona gülünebilir ya da öne süren kişi birdarağacında sallandırılabilir. Dolayısı ile her bilimsel gelişme, zamanınıbeklemek zorundadır.

Yetmiş yıl kadar önce, kıyıda köşede başlayan kuantum fiziği-sinirsistemi tartışmalarına ait ilk makaleler ve fikirler sadece fizikdergilerinde ya da sinirbilimleri dergilerinde yayımlanmaya başlandı.Çoğunluğu -ilginç olarak- fizik dergilerinde yer aldı. Büyükkopukluklara ve birbirinde habersiz kalmaya neden olan bu tutum,Türkiye’de yayımlanmaya başlanan, “NöroKuantoloji” ya da İngilizceadı ile NeuroQuantology” dergisi, sinirbilimleri ve kuantum fiziği

fikirlerini tek bir dergide toplamak amaçlı, bu kitabın yazarı, Dr. SultanTarlacı editörlüğünde yayıma başladı (2002). Dergi, çocukluk çağında

Page 126: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 126/127

| 126

olmasına karşın, konuya ilgi duyanlarca büyük ilgi ile karşılandı. Dergi2008 yılında saygın indekslere kabul edildi. Temel odağı “bilinç ve sinirsisteminde kuantum fiziğinin olası işleme mekanizmaları” olan dergi,buna bağlı olan her türlü kavramı “bilimsel çerçevede” ele almaktadır.Çünkü bilinç ve bilinç-beyin sorunu sadece bir düğüm değil, “Gordiyon düğümü ” gibi çok karmaşık bir düğümdür.

Her disiplin bilimsel yöntemlerin uygulanışı açısından aynıpaydada buluşsa bile, kendi önüne koyduğu sorunları çözme yolundakendine özgü yöntemler ve sorun çözme yolları geliştirmelidir. Bilimselkuramların ve varsayımların ait oldukları alan ile öteki alanlararasındaki ilişkilerini kurabilme olayına “karşılıklı bağlantı kurma ”ilkesine uyma denir. Dolayısıyla NöroKuantoloji kuantum fiziğikurallarını sinir bilimlerine uygulama açısındankorrespondenz biralanın adıdır. Aynı zamanda da, NöroKuantoloji, önbilim (ProtoScience )olarak da görülebilir.

Thomas Kuhn’a göre, eğer olağandışı bilim dönemindekiaraştırma, bilimsel topluluk tarafından kabul edilen yeni bir kurama yolaçarsa, bu durum bilimde yeni bir evreye yol açacağından, bilimsel birdevrim gerçekleşmiş olur. Yine “Her yarım nesilde bilimde bir şeyleryenilenir,” ifadesi uyarınca, artık sinir sisteminde kuantummekaniği/fiziği işleyişinin kendini göstermesi gerekiyordu. Sinir

sisteminde kuantum mekaniği işleyişini arama, böyle bir devrimin ayaksesleridir.Zihin-Bilinç/Beyin ilişkisini açıklamak için bize yeni teorilerin

gerektiği açıktır. Bu teorilerin, zihni-bilinci tam olarak dışarıdabırakmaması ama ikicilik gibi de elle tutulamayan bir “ruh”u devreyesokmaması gerekmektedir. Ya da maddecilik gibi her şeyin maddeetkileşimlerinden kaynaklandığını iddia edip, sonra da acı, endişe, istek,sevgi, gıdıklanma, nefret, tat-koku gibi deneyimleri nasılyaşayabildiğimiz konusunda sessiz kalmamalıdır. Yeni teori, ne

monistik (tekçi) ne de düalist (ikici) olmalıdır. Yegâne çözümmaddeciliğin ya da ikiciliğin formları değildir. Bize gereken her ikiteoriyi bir araya getiren bir yaklaşımdır ve bunu sağlayacak olan damodern bilimin gözdesi kuantum fiziğidir. Bu konuda umutsuzluğakapılmaya gerek yoktur ve zihin/bilinç-beyin problemi çözülebilirdir.Bu kitabın ardından gelecek olan devamında (Kuantum Beyin: SinirSisteminde Kuantum Fiziği İşleyişi), bu konudaki bakış açıları elealınacak ve geleceğin bilimini,“gelecek gelmeden” sezinleyeceksiniz.

Page 127: Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

7/30/2019 Ruh Beden tarihinden Bilinç Beyine

http://slidepdf.com/reader/full/ruh-beden-tarihinden-bilinc-beyine 127/127

| 127