21
Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran KOCABAG 1973/1908 Her tarihsel dönemin kendine özgü üretim araçları vardır. Örneğin; ilkel bir avcı toplumunda, avcının avını vurmak için kullandığı ucu sivriltilmiş sopası yada keskinleştirilmiş taş bı- çağı avcı toplumunun temel üretim araçlarıdır. Basit tarımla geçinen bir toplumda temel üretim araçları toprak, karasaban ve bunu çekmek için kul- lanılan öküz veya at gibi hay- vanlardır. Çağımızın üretim araçları ise modern makinalar, sistemler ve tesislerdir. Her çağın üretim araçlarının ge- lişmişlik düzeyi, aynı zamanda o çağın insanının bilgi ve gelişmişlik düzeyinin bir ölçüsüdür, çünkü üretim araçları bizzat insanın kendisi ta- rafından geliştirilir. Belli bir tarihsel dönemdeki üretim araçlarının gelişimi homojen olmayıp, toplumdan top- luma farklılıklar gösterir. Her top- lumun verimliliği de göreceli olarak üretim araçlarının gelişmişlik düzeyi ile sınırlıdır. Daha gelişmiş üretim araçlarına sahip olan toplumlar, o çağın belirleyici toplumları olup, daha geri toplumlar, çeşitli doğal nedenlerle maddi olarak daha zengin olsalar bile uzun dönemde gerek ekonomik ge- rekse düşünsel olarak üretim araç- larını kontrol eden toplumların et- kisine girmeye mahkumdurlar. Üretim araçlarının tasarlanması, geliştirilmesi, üretilmesi ve uy- gulanması ile ilgili bilgi sistemini tek- noloji olarak betimleyebiliriz. Bu bilgi sistemi teknolojidir ki, üretim araç- larını geliştirir. Günlük hayatta kul- landığımız cihazlar, makinalar, sis- temler teknoloji olmayıp, teknolojinin dışavurumu ürünleridir. Onun için de, gelişme çabası içindeki ülkeler ge- lişmiş ülkelerden makina satın al- makla teknoloji toplumu olamazlar. Olsa olsa teknoloji toplumlarının pa- zarları olabilirler. Bilim ve teknoloji konusunda ül- kemizde bir kavram kargaşası ol- duğunu sanıyoruz. Teknoloji deyince genellikle makinalar vs. düşünülmekte ve bilim olmasada teknolojinin dı- şarıdan satın alınabileceği ifade edil- mektedir. Aslında bilim ve teknoloji arasında böyle bir ayrım yapmak yanlıştır. Aralarındaki tek fark; tek- nolojinin daha çok üretime yönelik bilgi, bilimin ise kısa dönemde böyle bir kaygısının olmayabileceğidir. Ça- ğımızda bu fark büyük oranda kay- bolmuş olup, bizzat bilimin kendisi büyük bir üretici güç haline gelmiştir. Ülkemiz maalesef, bütün "çabalara" rağmen, üretim araçları yönünden dışarıya bağımlı durumdadır. Bu ba- ğımlılık aynı zamanda ülkemizi ge- lişmiş ülkelerin siyasi ve ideolojik baskılarına da açık hale ge- tirmektedir. Bununda temel nedeni tabii ki, modern üretim araçlarını geliştirip üretebilecek bilgi sistemine sahip olmamamız yani bilim ve tek- noloji yönünden geri oluşumuzdur. Buna rağmen elbette bir takım ça- balarda olmuyor değil. Bunun güzel bir örneğini, son günlerde yakından görme imkanını bulduk. Tatil dönüşü İzmir/Menderes'te Etibank Bor Araş- tırma Grubu Daire Başkanı, değerli dostumuz Sn.Doç.Dr.Kenan Poslu'yu ziyaretimiz sırasında, kendisi büyük bir incelik göstererek, kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını gezdirme inceliğini gösterdi. Bil- diğimiz gibi bor, çok önemli bir ham- madde olup ülkemizde dünyanın bor rezervleri yönünden en zengin ül- kelerin başında geliyor. Bu nedenle bu konuda böyle bir araştırma mer- kezinin bugüne kalmış olması çok geç bile sayılabilir. Ama başlanmış olması yine de önemli bir gelişmedir. Bor Araştırma Merkezi, alt yapı ola- rak gerçekten çok güzel hazırlanmış. Merkez; klasik, analitik ve fiziksel test olanaklarının yanında alev fo- tometresi, zetametre, Atomik Ad- sorbsiyon, XRF cihazı gibi hepsi de en gelişmiş bilgisayar sistemleri ile çalışan cihazlarla teçhiz edilmiş. En önemlisi de iyi bir kütüphane oluş- turabilmek için bir başlangıcın ya- pılmış olması. Çünkü iyi bir kü- tüphane olmadan Araştırma- Geliştirme (AR-GE) yapmak müm- kün değildir. Araştırmacı yeni bir şeyler geliştirebilmek için ken- disinden önce çalıştığı konuda baş- kalarının neler yaptığını ve çağ- daşlarının yeni hangi konular üzerinde çalıştığını ve hangi sonuçlara ulaştıklarını takip edebilmek zo- rundadır. Çünkü hiçbir bilimsel ve tek- nolojik gelişme kendiliğinden ortaya çıkmaz, kendisinden önceki birikimin üzerinde yükselir. İyi bir kütüphaneye ulaşma imkanı olmayan bir araş- tırmacı kör bir araştırmacıdır. Bu ne- denle Bor Araştırma Merkezi'nin ku- ruluşuna bir kütüphane oluşumu ile başlanmış olması, çok yerinde bir karar olmuştur. Tabii birşeyi kurmak tek başına yeterli değildir. Önemli olan onu çalıştırıp geliştirebilmektir. Ül- kemizde çok iyi başlamış ama mevcut politiko bürokratik kültür içinde kı- sırlaştırılmış kuruluşlar az değildir. Araştırma- geliştirme süreklilik ister. Bir araştırmacının yetişmesi kolay de- ğildir. Deneyim ve tecrübe gerektirir. Eski bir ETİBANK'lı olarak dileğimiz, ETİBANK'ın bu merkezde çalışan araştırmadan normal tayin sisteminin tasarlanması, geliştirilmesi, üretilmesi ve uygulanması ile ilgili bilgi sistemini teknoloji olarak betimleyebiliriz. Bu bilgi sistemi teknolojidir ki, üretim araçlarını geliştirir.. dışında tutması ve onları dağıtmak yerine yeni kadrolarla güçlendirmesidir. Bor Araştırma Merkezi desteklenirse, bor ve bor ürünleri yanında, sahip ol- duğu alt yapısı ile sadece ETİBANK'a değil, başka kuruluşlara da hizmet ve- rebilecek önemli bir AR-GE kuruluşu haline gelebilir. Zorunluluk gelişmenin anasıdır. Tek- nolojik araştırmaların amacı, mevcut problemlere çözüm getirmek, yeni ve daha gelişmiş çözümler bulmaktır. Hiç

Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

S a y f a 4 MADENCİLİK BÜLTENİ

TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran KOCABAG 1973/1908

Her tarihsel dönemin kendine özgü üretim araçları vardır. Örneğin; ilkel bir avcı toplumunda, avcının avını vurmak için kullandığı ucu sivriltilmiş sopası yada keskinleştirilmiş taş bı­çağı avcı toplumunun temel üretim araçlarıdır. Basit tarımla geçinen bir toplumda temel üretim araçları toprak, karasaban ve bunu çekmek için kul­lanılan öküz veya at gibi hay­vanlardır. Çağımızın üretim araçları ise modern makinalar, sistemler ve tesislerdir.

Her çağın üretim araçlarının ge­lişmişlik düzeyi, aynı zamanda o çağın insanının bilgi ve gelişmişlik düzeyinin bir ölçüsüdür, çünkü üretim araçları bizzat insanın kendisi ta­rafından geliştirilir. Belli bir tarihsel dönemdeki üretim araçlarının gelişimi homojen olmayıp, toplumdan top­luma farklılıklar gösterir. Her top­lumun verimliliği de göreceli olarak üretim araçlarının gelişmişlik düzeyi ile sınırlıdır. Daha gelişmiş üretim araçlarına sahip olan toplumlar, o çağın belirleyici toplumları olup, daha geri toplumlar, çeşitli doğal nedenlerle maddi olarak daha zengin olsalar bile uzun dönemde gerek ekonomik ge­rekse düşünsel olarak üretim araç­larını kontrol eden toplumların et­kisine girmeye mahkumdurlar.

Üretim araçlarının tasarlanması, geliştirilmesi, üretilmesi ve uy­gulanması ile ilgili bilgi sistemini tek­noloji olarak betimleyebiliriz. Bu bilgi sistemi teknolojidir ki, üretim araç­larını geliştirir. Günlük hayatta kul­landığımız cihazlar, makinalar, sis­temler teknoloji olmayıp, teknolojinin dışavurumu ürünleridir. Onun için de, gelişme çabası içindeki ülkeler ge­lişmiş ülkelerden makina satın al­makla teknoloji toplumu olamazlar. Olsa olsa teknoloji toplumlarının pa­zarları olabilirler.

Bilim ve teknoloji konusunda ül­kemizde bir kavram kargaşası ol­duğunu sanıyoruz. Teknoloji deyince genellikle makinalar vs. düşünülmekte ve bilim olmasada teknolojinin dı­şarıdan satın alınabileceği ifade edil­mektedir. Aslında bilim ve teknoloji arasında böyle bir ayrım yapmak

yanlıştır. Aralarındaki tek fark; tek­nolojinin daha çok üretime yönelik bilgi, bilimin ise kısa dönemde böyle bir kaygısının olmayabileceğidir. Ça­ğımızda bu fark büyük oranda kay­bolmuş olup, bizzat bilimin kendisi büyük bir üretici güç haline gelmiştir.

Ülkemiz maalesef, bütün "çabalara" rağmen, üretim araçları yönünden dışarıya bağımlı durumdadır. Bu ba­ğımlılık aynı zamanda ülkemizi ge­lişmiş ülkelerin siyasi ve ideolojik baskılarına da açık hale ge­tirmektedir. Bununda temel nedeni tabii ki, modern üretim araçlarını geliştirip üretebilecek bilgi sistemine sahip olmamamız yani bilim ve tek­noloji yönünden geri oluşumuzdur. Buna rağmen elbette bir takım ça­balarda olmuyor değil. Bunun güzel bir örneğini, son günlerde yakından görme imkanını bulduk. Tatil dönüşü İzmir/Menderes'te Etibank Bor Araş­tırma Grubu Daire Başkanı, değerli dostumuz Sn.Doç.Dr.Kenan

Poslu'yu ziyaretimiz sırasında, kendisi büyük bir incelik göstererek, kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını gezdirme inceliğini gösterdi. Bil­diğimiz gibi bor, çok önemli bir ham­madde olup ülkemizde dünyanın bor rezervleri yönünden en zengin ül­kelerin başında geliyor. Bu nedenle bu konuda böyle bir araştırma mer­kezinin bugüne kalmış olması çok geç bile sayılabilir. Ama başlanmış olması yine de önemli bir gelişmedir. Bor Araştırma Merkezi, alt yapı ola­rak gerçekten çok güzel hazırlanmış. Merkez; klasik, analitik ve fiziksel test olanaklarının yanında alev fo­tometresi, zetametre, Atomik Ad-sorbsiyon, XRF cihazı gibi hepsi de en gelişmiş bilgisayar sistemleri ile çalışan cihazlarla teçhiz edilmiş. En önemlisi de iyi bir kütüphane oluş­turabilmek için bir başlangıcın ya­pılmış olması. Çünkü iyi bir kü­tüphane olmadan Araştırma-Geliştirme (AR-GE) yapmak müm­kün değildir. Araştırmacı yeni bir şeyler geliştirebilmek için ken­disinden önce çalıştığı konuda baş­kalarının neler yaptığını ve çağ­daşlarının yeni hangi konular

üzerinde çalıştığını ve hangi sonuçlara ulaştıklarını takip edebilmek zo­rundadır. Çünkü hiçbir bilimsel ve tek­nolojik gelişme kendiliğinden ortaya çıkmaz, kendisinden önceki birikimin üzerinde yükselir. İyi bir kütüphaneye ulaşma imkanı olmayan bir araş­tırmacı kör bir araştırmacıdır. Bu ne­denle Bor Araştırma Merkezi'nin ku­ruluşuna bir kütüphane oluşumu ile başlanmış olması, çok yerinde bir karar olmuştur. Tabii birşeyi kurmak tek başına yeterli değildir. Önemli olan onu çalıştırıp geliştirebilmektir. Ül­kemizde çok iyi başlamış ama mevcut politiko bürokratik kültür içinde kı­sırlaştırılmış kuruluşlar az değildir. Araştırma- geliştirme süreklilik ister. Bir araştırmacının yetişmesi kolay de­ğildir. Deneyim ve tecrübe gerektirir. Eski bir ETİBANK'lı olarak dileğimiz, ETİBANK'ın bu merkezde çalışan araştırmadan normal tayin sisteminin

tasarlanması, geliştirilmesi, üretilmesi ve

uygulanması ile ilgili bilgi sistemini

teknoloji olarak betimleyebiliriz. Bu

bilgi sistemi teknolojidir ki,

üretim araçlarını geliştirir..

dışında tutması ve onları dağıtmak yerine yeni kadrolarla güçlendirmesidir. Bor Araştırma Merkezi desteklenirse, bor ve bor ürünleri yanında, sahip ol­duğu alt yapısı ile sadece ETİBANK'a değil, başka kuruluşlara da hizmet ve­rebilecek önemli bir AR-GE kuruluşu haline gelebilir.

Zorunluluk gelişmenin anasıdır. Tek­nolojik araştırmaların amacı, mevcut problemlere çözüm getirmek, yeni ve daha gelişmiş çözümler bulmaktır. Hiç

Page 2: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

MADENCİLİK BÜLTENİ Sayfa 5

bir teknolojik gelişme mevcut tek­nolojilerden ve birikimlerden soyut olarak gerçek-leşmez. Teknolojinin gelişimi kendi iç dinamiği olan akış­kan ve bulaşıcı bir prosestir. Bir alandaki bir gelişme geri beslemeli olarak diğer alanları da etkiler ve gelişmesine neden olur. Madencilik dünyadaki en eski sanayi koludur. Bu alanda oluşan teknolojik birikim, başka alanlardaki sorunların çö­zümünde her zaman uygulana gel­miştir.

Avustralyalı bilim adamları, toksit atıkların madencilik teknolojisini kullanarak yok edilmesi için yeni bir yöntem üzerinde çalışıyorlar(l). Batı Avustralya Üniversitesi (UWA), Batı Avusturalya Kimya Merkezi ve

CRA araştırmacıları tarafından ge­liştirilen yeni yöntem, PCB ve DDT gibi toksit kimyasalların, kon-vansiyonel teknolojiye dayalı basit bir bilyalı değirmende öğütülmesine dayanıyor. Değirmen içinde toksit maddeler, kireç gibi kimyasallarla öğütülerek, aralarındaki tepkime bilyaların çarpışması ile oluşan mekanik enerji tarafından aktive edilmektedir. Bu tepkime, toksit mo­leküllerin tamamı ile karbon, kal­siyum hidroksit ve kalsiyum klörür gibi zararsız yan ürünler halinde parçalanmasına neden olmaktadır. Yöntem özellikle PCB ve DDT gibi organoklorürlerin yok edilmesinde etkilidir. Yapılan ölçümler, bo-zunmanın %99,996'dan daha fazla olduğunu göstermektedir. Bozunma işlemi, PCB'nin kalsiyum oksitle tepkimesine bağlı olup, yakma (in­cineration) yönteminin aksine, pro­ses kapalı bir kap içinde düşük sı­caklıklarda gerçekleştiği için, potansiyel olarak zehirli herhangi bir gaz çıkışı yoktur. Ayrıca nisbeten

oldukça ucuz malzeme kullanılıyor olması nedeniyle, prosesin maliyet yönünden de uygun olacağı ümit edilmektedir.

H2S gazı, gerek sülfür mi­nerallerinin kimyası ve zen­ginleştirilmesi yönünden, gerekse metal iyonlarının çözeltiden çök­türülmesi işlemlerinde, madencilik sektöründe öteden beri iyi bilinen bir gazdır. Amerikan Madencilik Bü­rosu (US Bureau of Mines) şimdi, kendiside toksit olan bu gazın, çevre ile ilgili olarak, metal madeni

Hiçbir teknolojik gelişme mevcut

teknolojilerden ve birikimlerden soyut olarak gerçekleşmez. Teknolojinin gelişimi

kendi iç dinamiği olan akışkan ve bulaşıcı bir prosestir. Bir alandaki

bir gelişme geri beslemeli olarak diğer alanları da etkiler ve

gelişmesine neden olur.

su atıklarının arındırılması amacı ile kullanılmasını sağlayacak yeni bir yöntem üzerine araştırma yü­rütüyor (1).

Metodun, maliyet ve uygunluk yö­nünden konvansiyonel kireç yön­temine altarnatif oluşturabi-leceği, daha temiz atık su ve daha ucuz atık maliyeti sağlayacağı, ayrıca da su içindeki metallerin selektif ka-zanımına olanak sağlayacağı ümit edilmektedir. Yeni yöntemin önemli bir özelliğide, kullanılacak H2S ga­zının yemek ve lağım atıkları gibi organik atıkların bakteriler ta­rafından bozunması ile elde edi­lecek olmasıdır. Bu amaçla bir bio-reaktör içinde sülfatı indirgeyen doğal (indigeneous) bakteriler kul­lanılmakta ve reaktör içinde oluşan H2S gazı inert taşıyıcı bir gazla ta­şınarak, % 0,3 H2S içeren bir gaz akışı elde edilmektedir. Gaz kat­yonları taşıyan kirli atık su ile te­masa geldiği zaman, ağır metaller suda çözünmeyen sülfürler halinde çökelmektedir. Elementer sülfür

(S°)'de oluşabilir. pH'ı ayarlamak suretiyle, çökelen konsantrenin bi­leşimi kontrol edilebilecektir. Metal sülfürleri çöktürüldükten sonra, H2S'nü kaybetmiş "biogaz" ve me­tallerinden arınmış sülfatça zengin su tekrar bio-reaktöre dön­dürülmektedir.

(1) Mining Environmental Management, March 1994

40.YIL ETKİNLİKLERİ

FUTBOL TURNUVASI DEVAM EDİYOR....

Odamız tarafından 40. YIL ET­KİNLİKLERİ kapsamında dü­zenlenen halı saha futbol turnuvası 16 takımın katılımıyla başladı. Tur­nuvaya Maden Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, Mimarlar Odası An­kara Şubesi, Bozka Mimarlık, TKİ, KBİ, TDÇİ, ETİBANK Genel Mü­dürlüğü, ETİBANK Aramalar Da­iresi, MTA Sondaj Dairesi, MTA Teknoloji Dairesi, Jeoloji Mü­hendisleri Odası, Orman Mühen­disleri Odası, Harita Mühendisleri Odası, Nitromak A.Ş., İnşaat Mü­hendisleri Odası takımları ka­tılmıştır. 4'erli gruplu yapılan ilk tur sonucunda 8 takım çeyrek finale kal­mıştır. Eleme usulü yapılan maçlar sonucunda 4 takım yarı finale kal­mıştır. Bu takımlar; Maden Müh.Odası Bozka Mimarlık TDÇİ Harita Mühendisleri Odası

SATRANÇ TURNUVASI YAPILDI

Odamızın 40.YIL ETKİNLİK] ERİ kapsamında düzenlenen Satranç Turnuvası 12-13 Kasım tarihlerinde Lokalimiz de yapıldı. 5 turlu İsviçre sisteminde ve Satranç Federasyonu' nun malzeme desteği ve resmi ha­kemi gözetiminde yapıldı. Turnuva sonucunda birinciliğ Mehmet Tuğ­ran, ikinciliği Jeoloji Mühendisi Selim İKİZER üçüncülüğü ise Je­oloji Mühendisi Turan ÜLKER aldı.

BRİÇ TURNUVASI YAPILDI...

40.YIL ETKİNLİKLERİ kap­samında düzenlenen Briç Turnuvası yapıldı. Turnuva sonucunda bi­rinciliği Saffet Durak-Tayfun Özus-lu ile aynı puanlı Onur Çokgör-Murat Ocakta paylaştılar. İkinciliği Hüseyin Taşkın-Can Uzuner, üçün­cülüğü ise Turan Şencil-Süleyman Özkul aldılar.

AİDAT BORCUNUZU 1994 YILI İÇİNDE ÖDEMEYİ UNUTMAYINIZ.

Page 3: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

Sayfa 6 MADENCİLİK BÜLTEN

EUROGOLD MADENCİLİK OVACIK ALTIN MADENİ İÇİN ÇEVRE BAKANLIĞINDAN

OLUMLU GÖRÜŞ ALDI • İlk altın madeni için start verildi.. • Çevre Bakanlığı, Bergama-Ovacık Altın Madeni için Eurogold firmasına olumlu sonuç verdi... • Firma, herhangi bir riske karşı, Ovacık halkını sigorta edecek, Ovacıklılar yatırımdan önce sağlık taramasından geçirilecek...

Çevre Bakanlığı 19 Ekim 1994 ta­rihinde Ovacık Altın Madeni için olumlu görüş verdi. Çevre Ba­kanlığı üç yıldan beri kullanılacak teknoloji, yer ve faaliyetin işletme öncesi, işletme süresince ve işletme sonrasında muhtemel çevresel et­kilerin en aza indirilmesine yönelik tedbirleri içeren teknik raporları in­celemiş, maden sahası ve çevresine inceleme gezisi yapmış, yöre hal­kının görüşlerini almış, ETİBANK 100. Yıl Gümüş Madeni' ni ziyaret etmiş, halkın karar sürecine ka­tılımını sağlamak amacıyla 26.10.1992 tarihinde Bergema' da oldukça geniş katılımlı (yöre halkı, üniversite, ilgili kurum ve ku­ruluşlar, siyasi partiler, yerel yö­netim, gönüllü kuruluşlar, basın temsilcileri) bir toplantı düzenlemiş, Türkiye' de ilgili kuruluşlar (MTA), üniversiteler (maden, jeoloji, kimya, çevre mühendislikleri), ABD Çevre Kuruluşu EPA dan görüşler almış ve bütün bu incelemeler sonucunda gerekli çevre önlemlerinin alınması şartıyla olumlu görüş vermiştir. Bu önlemlerden bazıları şunlardır:

-Tesisten çıkan atıklar kimyasal arıtma ile arıtılacaktır. Arıtılan çamur kil ve jeomembran ( Yüksek Yoğunluklu Polietilen ) ile ge­çirimsizliği sağlanmış atık haz­nesinde depolanacaktır.

-Atık Depolama Haznesi DSİ ile yapılan protokol ve teknik şart­namede belirtilen teknik özelliklere uygun olacaktır.

-Atık haznesi mensap kısmında, yeraltısuyu akım yönünde 5 adet iz­leme kuyusu açılacaktır.

- Kırıcı ve elek üniteleri kapalı olacak ve yaş toz tutma ünitelerine bağlı olacaktır.

- İşletme sonrasında tüm saha re­habilite edilerek yeniden ağaç­landırılacaktır. İzleme ve re­habilitasyon için banka teminatı işletmeye geçmeden önce ve­rilecektir.

-İzmir Valiliği'nin Koordina­törlüğünde gerekli denetimleri yap­mak üzere İzleme-Denetleme Ko­misyonu kurulacak, bu komisyon ge­rekli görülen her türlü ölçüm, analiz vb. işlemleri yapmaya, yaptırmaya yetkili olacaktır.

Çevre Bakanlığı Çevresel Etki De­ğerlendirmesi ve Planlama (ÇED) Genel Müdürü Murat Sungur Bursa, bir basın toplantısı düzenleyerek, Altın Madeni için verilen izin ve fir­manın taahhütleri konusunda bilgi verdi.

Murat Sungur Bursa, Eurogold fir­masının, maden için aldığı çevresel etki değerlendirmesi raporunun ilk kez 14 Ocak 1991' de Bakanlığa ulaşması ve altın çıkarma işlemi sonrasında siyanür kullanılacağının belirtilmesi üzerine, aynı yöntemin kullanıldığı ETİBANK' in Kütahya' daki gümüş tesislerinde inceleme ya­pıldığını söyledi. Yetkililerden, ma­dende 8 yıldan beri kullanılan si­yanürün, çevreye ve çalışanlara bir olumsuz etkisinin gözlenmediği yo­lunda bilgi alındığını, daha sonra, Ovacık halkıyla konunun tar­tışıldığını, ilgili kurum ve ku­ruluşlarla toplantılar yapılıp; alı­nacak tedbirlerin görüşüldüğünü belirten Bursa, daha sonra izlenen yolu şöyle anlattı:

"İlgili kurum, kuruluş, üniversite ve konunun uzmanlarının görüşüne başvurulduğunda,kullanılacak tek­noloji ile işletme sırasında ve son­rasında alınması gerekli tedbirlerle ilgili olarak farklı düşenceler bu­

lunduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine kendileriyle bizzat görüşüldü, yurtdışı kuruluşlara da, bir yazı ile sözkonusu teknolojinin ülkelerinde kullanılıp kul­lanılmadığı, kullanılıyorsa hangi ted­birlerin alındığı soruldu. ABD Çevre Kuruluşu (EPA) dan gelen iki uzman, maden işyerinde inceleme yaptı ve kul­lanılacak siyanür hakkında ilgililerden bilgi aldı. Bakanlık ayrıca, siyanür ve ağır metallerin bertarafı konusunda, Üniversite ve ilgili kuruluşlara gerekli soruları sordu. Dışişleri Bakanlığı' na bir yazı yazılarak, dünyadaki siyanür ve ağır metallerin bertarafı ile ilgili uy­gulamalar hakkında bakanlığımıza bilgi sağlanması istendi. Firmaya, madenin atık barajındaki sızma konusunda, model çalışmaları yaptırılarak, bunların ta­şınabileceği uzaklık ve yeraltı su­larındaki konsantrasyonları hesaplandı, son olarak da, ABD Çevre Ku-ruluşu'ndan gelen iki uzman ile konu yeniden tartışıldı."

EMNİYET KATSAYISI YÜKSEK Tesisten çıkacak siyanür ve ağır me­

tallerin, bölgenin meteorolojik diğer özellikleri gözönüne alındığında, doğal bozunma yöntemiyle, bertaraf edil­mesinin mümkün görüldüğünü bildiren Bursa, ancak tesisin yerleşim yerlerine yakınlığı, 1.derecede deprem kuşağında olması nedeniyle kimyasal arıtma yön-temininde uygulanmasının ve atıkların bütün bunlara ek olarak atık barajında toplanması kararına varıldığını söyledi. Bursa "Bütün bu çalışmalar sonunda, firmanın, işletme öncesi, işletme sı­rasında ve işletme sonrasında yerine ge­tirmesi gereken yükümlülükleri içeren bir taahhütname karşılığında, ba­kanlığımızın olumlu görüşü verildi' diye konuştu.

Eurogold firmasında, Ovacık ile benzer iklim koşullarında bulunan diğer altın madenlerinde bulunmayan arıtma tesisi yapmasını istediklerini kaydeden Bursa, bu tesisin, DSİ' nin denetiminde, taban ve duvarlarının, geçirimsiz kil ta­bakası ve sentetik esaslı malzemeyle kaplanacağını anlattı. Bursa, alınan ted­birlerle, riskin en aza indirildiğini ve emniyet katsayısının mümkün olduğu kadar yüksek tutulduğunu da belirterek, "Alınan bütün tedbirlere rağmen, çok düşük bir ihtimal olmasına rağmen, insan sağlığı ve çevre kirliliği yönünden

Page 4: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

MADENCİLİK BÜLTENİ Sayfa 7

bir risk sözkonusu olduğunda, firma yöre halkına tazminat ödeyecek" diye konuştu.

İZLEME KUYULARI AÇILACAK Murat Sungur Bursa' nın verdiği bilgiye göre Eu-

rogold firmasının Çevre Bakanlığı'na altın madenini çıkarılması ve işletilmesiyle ilgili olarak verdiği ta­ahhütnamenin bazı maddeleri özetle şöyle:

"Atık barajından, yeraltı sularına sızma olup ol­madığının kontrolü için, DSİ nin uygun gördüğü yerlerde beş izleme kuyusu açılacak. Bu kuyulardan belli aralıklarla numune alınıp tahlil edilecek. Maden sahasındaki ağaçların kesimi, Orman Bakanlığı ile yapılan taahhütnameye uygun olarak kesilecek, tesis kapandıktan sonra, saha tekrar ağaçlandırılacak. Ma­denden çıkacak toz emisyonunun, yönetmelikte be­lirtilen miktarları aşmaması için tedbirler alınacak, çevreye toz ölçücüler yerleştirilecek, kademeli şe­kilde toz tutma sistemleri kurulacak. Rüzgar kesici bitkiler dikilecek ve yollar ıslatılacak.Gürültü se­viyesi yönetmelikte belirtilen sınırları aşmayacak, gerekli ölçüm cihazları hazır bulundurulacak.

Ovacık-Çamköy-Narlıca köyü halkı işletme öncesi, işletme sırası ve sonrasınca, Sağlık Bakanlığınca sağlık taramasından geçirilecek, maliyet şirketimiz tarafından karşılanacak. Beklenmedik durum ve ka­zalar karşısında, yöre halkı ile bağlantı kurmak açı­sından bir haberleşme ağı kurulacak.

Tehlikeli ve zehirli maddelerin taşınması, yü­rürlükteki mevzuata uygun olarak yapılacak. Siyanür, sodyum siyanür içermeyen briketler halinde po-lipropilen torbalarda bulunacak. Torbaların her biri kapalı tahta sandık içerisinde siyanür için ayrılmış kapalı bir sahada stoklanacaktır. Siyanürler, tesise konteynerler içinde sağlanacak. Depolama binası ateşe dayanıklı malzemeden yapılacak ve kilitli tu­tulacak. Tesiste siyanür içeren tüm ünitelerde hidrojen siyanür gazı, günlük olarak dedektörlerle ölçülüp rapor edilecek ve aylık rapor halinde İzleme-Denetleme Kurulu' na sunulacak. Bu gazın sınır de­ğerlerinin aşılması durumunda siyanür ve diğer kim­yasalların taşınması, depolanması sırasında olu­şabilecek bir kaza halinde, yeraltı sularının kalitesinde bir bozulma halinde, beklenmedik bir deplem, sel, zehirlenme gibi bir durumda uluslararası standartlara uygun olarak hazırlanan acil eylem planı inşaat aşamasında iken bakanlığa sunulacak. Kuş­ların atık havuzuna yaklaşmasını önlemek için atık barajı çevresine uyarı cihazları yerleştirilecek.

Tesis işletmeye kapandıktan sonra, izleme kuyuları ve atık havuzunun 5 km. içindeki yerlerden 5 yıl sü­reyle izleme sürdürülecek. Alınan numunelerde bir kirlilik sözkonusu ise, İzleme-Denetleme Ko­misyonunun belirleyeceği süre kadar izleme devam edecek.

Firma, yöre halkını kamuya mesul sigorta yap­tıracak ve sigorta poliçesini Çevre Bakanlığı' na su­nacak.

Eurogold firmasının sorumluluğu madenin iş­letmeye kapanmasından itibaren geçen 5 yılın so­nunda, yeraltı sularında herhangi bir kirlenmeye rast­lanmadığının ve tüm şartlarının yerine getirildiğinin belirlenmesinden sonra bitecek.

BUL ŞUBE GENEL KURULU

YAPILDI Mart 1994' te yapılan Oda Genel Kurulu' nca alınan karar

uyarınca kurulan İstanbul Şubemizin ilk Genel Kurul'u 21.10.1994' te İTÜ Maden Fakültesi Konferans Salonu' nda yapıldı.

Sn. Attila YALÇIN' in divan başkanı seçilmesiyle başlayan Genel Kurul' da Oda Başkanımız yaptığı konuşmasında, İs­tanbul' daki örgütlenmemizin sektörümüz açısından önemli ol­duğunu, üyelerimizin bu örgütlenmeye omuz vermesini istedi. Fakülte Dekanı Prof.Dr.Şinasi ESKİKAYA, şubeye Fakülte ola­rak gereken desteği vereceklerini vurgularken, söz alan üye­lerimiz şubenin yapmasını bekledikleri etkinlikleri belirttiler.

Şube Geçici Yönetim Kurulu adına konuşan Tayfun MATER yapılan çalışmaları anlatıp, üyelerden katkı istedi. Dileklerin üyelerde dile getirilmesiyle ilk gün çalışmaları sona erdi.

İkinci gün Şube Merkezinde yapılan seçimlere 70 kişi katıldı ve aşağıdaki isimler Yönetim Kurulu üyeliklerine seçildi:

ASİL

1. Ergin ARIOĞLU 2.Tayfun MATER 3.İsmail YILDIRIM 4.Öner YILMAZ 5.Ferit GÜNEŞ

YEDEK

1.Hüseyin ZANBAK 2.Ümit İZİBELLİ 3.Ekrem YÜCE 4.Muammer ÇINAR Ö.Ayşim GÜMÜŞELİ

İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu 28.10.1994J te yaptığı ilk toplantısında Başkanlığa Prof.Dr.Ergin ARIOĞLU' nu, Yaz­manlığa Tayfun MATER' i ve Saymanlığa ismail YILDIRIM'ı seçerek görev bölümü yaptı.

TÜBİTAK ÖDÜLLERİ İÇİN BAŞVURULAR DEVAM EDİYOR...

Bilim adamlarının müspet bilimlerin temel ve uygulamalı alanlarındaki, seçkin araştırma, çalışma ve hizmetlerini de­ğerlendirmek, üstün niteliklerini onayarak kamuoyuna du­yurmak ve bir teşvik unsuru olmak üzere, TÜBİTAK tarafından "Bilim, Hizmet ve Teşvik Ödülleri", Üçüncü Dünya Ülkeleri Bi­limler Akademisi Bilim Ödülleri" ile "Teknoloji teşvik Ödülleri" için 1995 yılı aday tespit çalışmalarına başlanmıştır.

Aday gösterimi için son başvuru tarihi 31 Ocak 1995 olup, adaylar geniş bilgi ve katılım formunu Odamız merkezinden temin edebilirler

Page 5: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

Sayfa 8 MADENCİLİK BÜLTEN

MÜHENDIS VE MIMARLARIN SABRı TAŞTı...

TMMOBNCE MÜHENDİS VE MİMARLARIN EKONOMİK SORUNLARININ ÇÖZÜMÜ İÇİN UYGULANAN EYLEM PROGRAMI

Eylül 1994 ayı içinde başlatılan, Mü­hendis ve Mimarların katlanilamaz hale gelen ekonomik sorunlarının çözümü öncelikli olmak üzere demokratik, sos­yal ve mesleki taleplerinin ger­çekleşmesi sürecinde TMMOB yö­netimince oluşturulan eylem programı: I.MEDYA VE KAMUOYUNA YÖNELİK ÇALIŞMALAR 1 .Sık sık sorunlara ilişkin basın açık­lamaları yapılacak. 2.Televizyonlarla (özellikle yo­rumcularla) ilişki kurulacak, gö­rüşülecek. 3.Yazılı basınla (özellikle köşe ya­zarlarıyla) ilişki kurulucak, gerekirse ilan verilecek. II.ÖRGÜTE VE KAMUOYUNA YÖNELİK ÇALIŞMALAR 1.işyeri toplantıları düzenlenecek. Bu toplantılar 31 Ekim - 11 Kasım tarihleri arasında tamamlanacak. Toplantılara TMMOB Yönetimi ve Oda Başkanları katılacak. 2.İKK'lar da işyeri Toplantıları için Merkez ile benzer programlar hazırlayıp uygulayacaklar. 3.Odalar konuya ilişkin Danışma Ku­rullarını toplayacaklar. 4.Konuya ilişkin TMMOB Bülteni/ Bültenleri çıkarılacak. 5.Konuya ilişkin duvar afişleri ve el ilan­ları bastırılacak. 6.Hazırlanacak bir metin üyelere ulaş­tırılacak, onlar vasıtasıyla değişik yer­lere gönderilmesi sağlanacak. 7.Mühendis-Mimarların Ekonomik So­runları ile ilgili kapalı salon toplantısı yapılacak. (15 Kasım 1994 DSİ Salonu) 8.Bütçenin TBMM Genel Kurulu'nda gö­rüşülmesi sırasında Yürüyüş, Miting, İş Bırakma vb. gibi eylemler gerçekleş­tirilecek. 9.Eylem Bütçesi hazırlanarak Odaların katılımı sağlanacak. 10.Yürütülen çalışmalar Odalar - İKK-işyeri Temsilciliklerine bildirilecek III.DEMOKRATİK ÖRGÜTLERLE

İLİŞKİLER 1.Demokrasi Platformu'nun desteğini talep eden bir yazılı metin ha­zırlanacak. 2.Memur ve işçi Sendikaları ile de­mokratik örgütlerin tek tek desteği is­tenecek. (TMMOB Yönetimi) IV.YASAMA ORGANINA YÖNELİK

ÇALIŞMALAR (Kasım ayı) 1 .Meclisteki Mühendis-Mimar üyelerle (88 kişi), üyeleri olan Odalardan oluşturulacak Komisyon görüşecek. 2. Bütçe Plan Komisyonu üyeleri (11 tanesi mühendis - mimar) ile gö­rüşülecek. 3.Bütçe Plan Komisyonu Başkanı ile görüşülecek. 4.Meclis Başkanı ile görüşülecek 5.Çalışmanın Sorumlusu: TMMOB Yönetim Kurulu, Odalar V.YÜRÜTME ORGANINA YÖNELİK ÇALIŞMALAR (Kasım' in ilk ya­rısında sonuçlandırılacak) 1. Maliye Bakanı ile görüşülecek.

2.Başbakan Yardımcısı ile görüşülecek. 3. Başbakan ile görüşülecek. 4. Cumhurbaşkanı ile görüşülecek 5.Çalışmanın Sorumlusu: TMMOB Yö­netim Kurulu, Odalar. VI. SİYASİ PARTİLERE YÖNELİK

ÇALIŞMALAR 1.Siyasi Partilerin yöneticileri ile gö­rüşülecek.

TMMOB MÜHENDİS VE MİMARLARIN AĞIRLAŞAN EKONOMİK,

DEMOKRATİK VE MESLEKİ

SORUNLARININ ÇÖZÜLMESİNE

YÖNELİK EYLEM SÜRECİ BAŞLATTI

Page 6: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

MADENCİLİK BÜLTENİ Sayfa 9

Ülkemizin yatırım, üretim, sanayileşme ve kalkınmasının en temel unsuru mühendis ve mimarlardır. Önemli bir bölümü kamuda çalışan bu kesimin içinde bulundukları ekonomik ve sosyal durum, son yıllarda uygulanan ekonomik po­litikaları sonucu üretim sürecindeki konumlarına, üst­lendikleri sorumluluklara ve sahip oldukları eğitime uy­mayan bir düzeye gerilemiştir. TMMOB olarak sorumluluklarımızın çözümüne ilişkin Hü­kümet yetkilileri ile yaptığımız görüşmelerde olumlu yanıt alamadığımız gibi, tam tersine mevcut haklarımız da eli­mizden alınmıştır. Milyarlarca liralık yatırımların sorumluluklarını üstlenen, denetleyen, hakedişlere imza koyan mühendis ve mimarlar, bugün ailelerini insanca yaşatacak asgari gelir düzeyine bile sahip değillerdir. Bu yaklaşımı devlet kaynaklarının ye­tersizliği, devletin tasarrufu olması veya enflasyonu denetim altına alıcı bir önlem olarak kabul etmek mümkün değildir. Bütçesini sağlam kaynaklara dayandıramayan, diğer yan­dan en yüksek bütçe paylarını uzun yıllardır iç ve dış borç ile faiz ödemeleri ayıran hükümetlerin ileri sürdükleri bu ge­rekçeleri haklı bulmakta söz konusu olamaz. Sendikal haklara sahip işçiler toplu pazarlık sistemi ile kıs­men de olsa ekonomik çıkarlarını koruyabilmektedirler. Oysa, bu haklardan tümü ile yoksun olan kamu çalışanı mühendis ve mimarlar, haksız uygulamalarla mağdur edil­mektedirler. Kamu faaliyetleri içinde sorumluluk ve risk içeren en nitelikli hizmetleri üreten ve yöneten mühendis ve mimarlar, bu ücret politikaları sonucunda ya kamudaki görevlerinden ay­rılmakta ya da büyük bir umutsuzluk, kızgınlık içinde verimli olamayacağı bu çalışmayı sürdürmektedirler. Ülkenin geleceğini düşünen yetkililerin bu olumsuz durumun daha fazla sürdürülmesine izin vermeyeceklerini umuyoruz, sorunlarımıza çözüm geliştirmelerini bekliyoruz. TMMOB olarak kamu çalışanı mühendis ve mi­marların ekonomik sorunlarının çözümünde son derece önemli gördüğümüz ve destekleneceğini umduğumuz somut önerilerimiz ise şunlardır : I. Bugün bir çok meslek grubuna (örneğin Hakim ve Savcılar, Mülki idari Personel, Askeri Personel gibi) tazminat ödenmektedir. Yapılacak düzenleme ile mühendis ve mimarlara da bir MÜHENDİSLİK-MİMARLIK TAZMİNATI ödenmelidir. Uy­gulamaya konulacak bu tazminat, Genel İdari Hiz­metler Sınıfında yönetici konumunda görev yapan mühendis ve mimarları da kapsamalı ve Emekli Sandığı ile ilişkilendirilmelidir. Derece Gösterge 1 6000 2 5000 3 4000 4 3000 5 2500 6 2000 7 1500 8 1000

II. Teknik Hizmetler Sınıfı kapsamında mühendis ve mimarlara ödenen ÖZEL HİZMET TAZMİNATLARININ tavanı, gerekli düzenlemeler yapılarak en az % 100' e yükseltilmelidir. Bu dü­zenleme ile birlikte özel hizmet tazminatlarının emekli ma­aşlarına yansıtılan oranı da yükseltilmeli ve böylece emek­lilerin mağduriyetleri önlenmelidir. Ayrıca; Kurumlarında Teknik Hizmetler Sınıfı kapsamında olup, mes­lekleriyle ilgili görevleri fiilen ifa eden mühendis ve mimarlardan "arazide, açık maden ocaklarında, laboratuvarlarda, orman amenajman ve orman kadastro faaliyetlerinde" çalışanların 1995 yılı için çıkarılacak Kararnamenin A Bölümü 1. Kesimde yer almasında zorunluluk bulunmaktadır. III. Halen uygulanmakta olan EK GÖSTERGELER ise, birinci derecede görev yapan mühendis ve mimarlar için en az 7500 olmak üzere yükseltilerek kadro derecelerine göre yeniden dü­zenlenmelidir. IV. İŞ GÜÇLÜĞÜ, İŞ RİSKİ ve TEMİNİNDE GÜÇLÜK ZAMMI gibi ek ödemelerin gösterge puanlarında ve katsayılarında uzun yıllardır tatmin edici bir düzenlemeye gidilmemiştir. Bu konuda yeni bir düzenlemeye gidilerek gösterge puanları ve katsayıları anlamlı olacak bir biçimde arttırılmalıdır. V.Sözleşmeli Personel Statüsünde çalışan mühendis-mimarların durumları da, 657 Sayılı Yasa kapsamında ça­lışanlar için yapılacak iyileştirmeye uyumlu hale getirilmelidir. VI.Kapsam dışı personel uygulamasına son verilerek, bu sta­tüde olanların toplu sözleşmelerden faydalanmaları sağ­lanmalıdır. VII. Geçici statüdeki mühendis ve mimarlar kadroya alınarak, iş güvencesine kavuşturulmalıdır. Yavuz ÖNEN TMMOB Başkanı

Page 7: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

Sayfa 10 MRDENCİLİK BÜLTEN

TMMOB Yönetim Kurulu ve Oda Başkanlarınca

hazırlanarak 19 EKİM tarihinde haber

merkezlerine gönderilen metin aşağıdaki gibidir.

Mühendislik-Mimarlık; bilimsel ilkelerin en verimli biçimde makinalara, yapılara, ürünlere sistemlere ve süreçlere dönüştürülmesi ama­cıyla uygulanmaya konması sanatıdır. Bugünün mühendis ve mimarı, zamanı, mekanı, malzemeyi, doğayı daha doğrusu tüm kay­nakları doğru ve en ekonomik olarak kullanmak için gerekli çalışmaları yapmakla yükümlüdür. Bu nedenle ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin yükseltilmesinde mühendislik ve mimarlık meslekleri, bu mesleklerin mensupları son de­rece önemli işlevler üstlenmektedirler. Kal­kınmanın temelini oluşturan sanayileşme sü­recinde, bilim ve teknoloji politikalarının belirlenmesinde en önemli insan kaynağını yine mühendis ve mimarlar oluşturmaktadır. Buna karşın 1980'lerden sonra ülkemizde hem sanayileşme hem de sanayinin en temel unsuru olan mühendislik ve mimarlık meslekleri ikinci plana itilmiştir. Üretim ekonomisinin terk edilmesi ve rant eko­nomisinin öna çıkarılması ile ülkenin kal­kınması, refahı özetle geleceği ipotek altına so­kulmuştur. Gerçekte aşınmaya uğrayan yalnızca mühendis ve mimarların kimliği ve içinde bulunduğu koşullar değil, ülkemizin ekonomisi, sanayileşmesi ve kalkınmasıdır. Bu anlayış ve uygulamaların en çarpıcı ve olumsuz sonuçlarını ise kamuda çalışan mü­hendis ve mimarların bugünkü ücretlerinde gör­mekteyiz. Sendikal haklara sahip işçiler kısmen de olsa toplu pazarlık sistemi ile ekonomik hak­larını koruyabilmektedirler. Oysa, sendikal haklardan yoksun olan karhu çalışanı mühendis ve mimarların ücretleri hükümetlerin insafına terk edilmiştir. Kamu faaliyetlerinin en nitelikli hizmetlerini üreten ve yöneten mühendis ve mimarlar, bu ücret politikaları sonucunda, ya kamudaki gö­revlerinden ayrılmakta ya da yönettiği sendikalı işçilerin kadrolarına geçmek istemektedirler. Bu olumsuz tablo ortada iken kamu çalışanı mühendis ve mimarların verimli çalışmalarını, üretmelerini ve yönetmelerini beklemek hak­sızlıktır. Kamu çalışanı mühendis ve mi­marların emekliliğine esas olan aylıklarının son derece düşük saptanması ise emeklilerin ça­lışırken aldıkları ücretin ancak % 50' sini al­malarına neden olmaktadır. Bütün bu gerçeklerin ışığında TMMOB ve ağlı Odaları, kamu çalışanı mühendis ve mi­marların, üretim sürecindeki konumlarına uygun ücret alana kadar sürekli olarak uğraş vermeye, eylemli bir mücadele sürdürmeye kararlıdırlar.

TMMOB Yönetim Kurulu yukarıda verilen eylem programı çerçevesinde 19 Eylül 1994

Cuma günü Cumhurbaşkanı Sn. Süleyman DEMİREL' i ziyaret etti.

Heyet Başkanı ve Üyeleri kabulde; 1.3795 Sayılı "Bazı Lise, Okul ve Fakülte Mezunlarına Unvan Verilmesi Hakkındaki Kanun'un 6. maddesi gereğince Milli Eğitim Bakanlığı'nca ha­zırlanan "Teknisyen, Tekniker, Yüksek Tekniker ve Teknik Öğretmenlerin Her Meslek Alanındaki Yetki ve Sorumluluklarına ait Esas ve Usuller Yö­netmeliği Taslağfnın; yürürlükteki yasa, tüzük ve uluslararası standartlarla çelişkiler içeren, yetki kargaşası oluşturan, belirli meslek gruplarına pi­yasada imtiyaz sağlamayı amaçlayan, yüksek teknikerlerin tanımı ve ta­nınan yetkiler ile mühendislik mesleğinin içeriğine müdahale eden bir tas­lak olduğunu, 2.Demokratikleşme Paketi çerçevesinde Anayasa'nın 135. maddesinin yeniden düzenlenmesinin gerekli olduğu ve bu konuda Kamu Kurumu ni­teliğinde olan Meslek Birliklerinin kanun maddesiyle ilgili hazırladıkları ortak önerinin dikkate alınmasını, 3. Mühendis ve mimarların ekonomik durumlarının bozulduğunu, proje üretimi ve fizibilite hazırlanmasının tasarruf tedbirleri kapsamına alın­dığını, ülkenin geleceğini hazırlayan bu faaliyetlerin kapsam dışında tu­tulmasını, 4. Uzmanlık alanlarına giren konularda raporlar hazırladıklarını ve Hü­kümet düzeyinde çeşitli konularda yapılabilecek çalışmalarda katkıda bu­lunabileceklerini, 5. Devlet Su İşleri'nde görev yapan ve özellikle Bursa ve Adana'da geçici statüde görev yapan mühendislerin işten çıkarıldığını, arz etmişlerdir. 6.Sayın Cumhurbaşkanı ise özetle " Anayasa'nın 135. maddesinin TBMM' nde ele alınmış bulunan Anayasa değişikliği paketi içinde bulunduğuna işaret etmiş, yönetmelik konusunun çözümlenmesi, mühendislerin işten çıkarılması ve proje üretimi ile fizibilite hazırlanmasının istikrar ted­birlerinden etkilenmemesi konularının incelenerek gereğinin yapılacağını" bildirmişlerdir.

R MİMARLAR SUSMAYACAK" MİTİNGİ BÜYÜK BİR

EŞTİRİLDİ 19 Kasım 1994 Cumartesi günü gerçekleştirilen "Mühendisler Mimarlar Susmayacak" mitingi büyük bir coşkuyla gerçekleştirildi. Yoğun yağış ve soğuğa karşın Sıhhiye Köprüsü üstünde toplanan bin beşyüzü diğer illerden gelen 6 bin dolayında mühendis ve mimar, TMMOB pankartının arkasında Tandoğan Meydanı' na kadar yürüdüler. Daha önceden be­lirlenen "Onurlu İşe Onurlu Ücret", "Yaşasın Sendika Mücadelemiz", Üreten Türkiye İstiyoruz", "Özelleştirme Değil Sanayileşme", IMF' ye Hayır", "Özelleştirmeye Hayır Demokratikleşmeye Evet", "GAP Açıldı Mühendis Nerede" gibi sloganların atıldığı yürüyüş Tandoğan Meydanı' nda mitinge dönüştü. Mitingimiz tek tek alana giren Odalarımızın yer­leştirilmesiyle devam etti. Mitingimiz bütün katılımcıların alana yer­leşmesinden sonra mühendis kökenli sanatçı Tolga Çandar' in yoğun yağmura karşın söylediği bir şarkıyla devam etti. Daha sonra TMMOB Başkanı Yavuz ÖNEN mühendis ve mimarlann son yıllarda dü­şürüldüğü onur kinci durumu ve bu durumun biran önce düzeltilmesi için girişilen görüşme, etkinlik ve eylemlilikleri anlatan bir konuşma yaptı; "Bizim mücadelemiz sadece ücret mücadelesi değildir. Biz üreten ve demokratik bir Türkiye istiyoruz, üretenlerin yönetimde söz sahibi olduğu bir Türkiye istiyoruz" diyerek tüm üyeleri hak ve özgürlüklerini savunmaya çağırdı. Bugüne kadar yapılanları bir başlangıç olarak de­ğerlendiren Yavuz ÖNEN, "mücadelemiz yeni başlıyor ve hakettiğimiz yaşam düzeyini kazanana kadar da devam edecektir" dedi. Daha sonra mitingimize, demokratik kitle örgütlerinden, işçi ve kamu çalışanları sendika ve konfederasyonlarından gelen mesajlar okundu ve düzenli bir biçimde dağınıldı.

Page 8: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

MADENCİLİK BÜLTENİ S a y f a 1 1

TMMOB Yönetim Kurulu 10 Kasım 1994 günü, "Kamuda çalışan mühendis ve

mimarların özlük haklarıyla ilgili olarak" TBMM'deki mühendis-mimar milletvekilleri, SHP, DYP, ANAP, DSP Grup Başkanvekilleri, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Murat

KARAYALÇIN ve Başbakan Tansu ÇİLLER' le görüştü.

TMMOB Yönetim Kurulu ve Oda Başkanları, 10 Kasım 1994 günü saat 13.00' de, TBMM'de SHP, DYP, ANAP ve DSP'ye mensup milletvekillerinin katıldığı toplantıda üyelerinin sorun ve taleplerini dile getirdiler.

Milletvekillerine, "ülkenin yatırım, üretim, sanayileşme ve kalkınmasında en önemli görevleri üstlenmiş olan mühendis ve mimarların ücretlerinin son yıllarda üretim sürecindeki iş­levlerine, üstlendikleri sorumluluklara ve sahip oldukları eği­time uymayan bir seviyeye düşürüldüğünü" somut verilerle ak­taran TMMOB Yöneticileri, parlamentodan, mühendis ve mimarların onurlarına yakışır bir yaşam düzeyine gelebilmeleri için gerekli düzenlemelerin yapılmasını istemişlerdir.

Konuyla ilgili olarak konuşan milletvekilleri, mühendis ve mimarların taleplerinde tamamen haklı olduklarını belirterek ülke sanayi ve kalkınmasındaki rollerine uygun koşullara ka­vuşturulmaları için gerekli düzenlemelerin yapılması için ça­lışacaklarını söylediler ve TMMOB ile sürekli ve düzenli bir ilişki kurmanın gereğini ve önemini vurgulamışlardır.

Saat 15.30'da Başbakanlık'ta Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Murat KARAYALÇIN ile görüşen TMMOB Yö­neticileri adına Genel Başkan Yavuz ÖNEN, aynı sorunları ak­tararak, kalıcı çözümün, kamu çalışanlarına grevli-toplu söz­leşmeli sendika hakkının tanınmasından geçtiğini belirterek, ilk aşamada hazırlanmakta olan 1995 Yılı Bütçe Yasa Tasarısı içinde gerekli düzenleme ve iyileştirmelerin yapılmasını is­temişlerdir. Daha sonra ülkenin sanayileşme politikalarından gelecek adına kaygı duyduğunu belirten Yavuz ÖNEN de­mokratikleşmenin önemine ve aciliyetine değinmiştir.

Daha sonra konuşan Murat KARAYALÇIN, yapılan ça­lışmalar sonucunda, sanayileşme ve kalkınma açısından olumlu bir gelişmenin doğacağını, değişik kesimlerin daha fazla pay elde etmeleri nedeniyle Devlet Personel Sistemi'nin rahatsızlık verici bir noktaya geldiğini; bu sorunların yeni bir yapılanmayla aşılabileceğini, kamuda çalışan mühendis ve mi­marların taleplerinin karşılanmasının Bütçe'ye yılda 2.2 tril­yonluk bir ek yük getireceğini, hükümet ortağı olarak tek başına birşey söyleyemeyeceğini belirtti.

Aynı gün saat 22.00'de Başbakan Tansu ÇİLLER ile Mec-lis'teki Başbakanlık Makamı'nda yapılan görüşmede aynı so­runlar ve talepleri gündeme getiren TMMOB Başkanı Yavuz ÖNEN; yürütme erkinin başında olan Başbakan'dan mühendis ve mimarların taleplerinin yerine getirilmesini isteyerek, bunun için kapalı salon toplantıları ve miting düzenlediklerini ve üye­lerinin haklarının takipçisi olacaklarını belirtti.

Buna karşılık, ülkenin önemli bir dönemeçten geçtiğini be­lirten Tansu ÇİLLER, Bu dönemde kimi kesimlerin mağdur ol­duğunu bildiklerini, bunların içinde öğretim üyeleri ve dok­torlarla beraber mühendis ve mimarların da olduğunu belirtti. TMMOB'un dile getirdiği sorunların haklı olduğunu ve 1995 yılı başından itibaren mühendis ve mimarlar için yapacakları düzenlemelerin son halini ise TMMOB'a öneceden bil­direceklerini belirtti.

BASIN AÇIKLAMASI Zonguldak Şube

Bilindiği gibi, 5 Nisan Ekonomik Önlemler Uy­gulama Planı ile TTK'nun Armutçuk ve Amasra Müesseselerinin özelleştirilmesi ya da tasfiye edil­mesi öngörülmüştür.

Havza için, özelleştirmenin kapatmaya giden ilk aşama olacağı inancıyla, Şubemiz, başından beri anılan kararların yanlışlığını vurgulamış ve ka­rarların geri aldırılması için Zonguldak ve Bartın Temsilciler Kurulu olarak yürütülen mücadelede aktif olarak yerini almıştır.

Şubemiz tarafından yıllardan beri vurgulandığı gibi, Havza'nın kurtuluşunun tek yolu; ulusal ve Havza'nın çıkarlarını ön plana alan, bireysel çı­karları, siyasi hesapları, kariyerizmi reddeden, bilgi, beceri ve deneyimin esas alınacağı bir yönetim an­layışından geçmektedir.

işletmecilik kurallarının egemen olacağı bir Havza'da teknik ve piyasa koşullarındaki tüm olumsuzluklara rağmen; verimliliği, güvenliği, iş disiplinini artırarak üretimi daha yukarılara çekmek olanaklıdır.

Ancak buna öncelikle yönetimlerin inanması ge­rekir. Daha da önemlisi yönetimin yapısının buna uygun olması gerekir.

Bugüne değin; vardiya mühendisliği uygulaması, idari birimlerden üretim birimlerine eleman kay­dırılması, istihdamdaki yanlışlıkların giderilmesi, yönetimin üretime konsantre olması v.b. konularda bir çok girişimlerimiz olmuştur. Ne yazık ki hala daha kalıcı çözümler bulunmamış, sistem otur­tulamamıştır.

Havza'nın geleceğine ilişkin hayati kararların alındığı bir dönemde, iş barışının ciddi biçimde sarsıldığı bir dönemde, Kurum yönetiminde bir de­ğişiklik yaşanmıştır.

Soyadı ile MTA' da mühendislik görevinden TTK'da yönetim kurulu üyeliğine atanan Sn. Müf-tüoğlu şimdi de üretimden sorumlu genel müdür yardımcılığına getirilmiştir.

Hiçbir yeraltı deneyimi olmayan bir kişinin üretim müesseselerinin başına getirilmesi gerek yönetimin gerekse siyasi iktidarın Havza'ya ne denli ciddi bak­tığının açık bir göstergesidir.

Daha önce de vurgulamıştık; üç ayda genel müdür değiştirerek, üç ay sonra emekli olacak kişileri yö­netime getirerek, akrabalıkla, hemşerilikle, siyasetle bu işler yürütülemez.

Bizim sorunumuz bireylerin kişilikleri veya siyasi görüşleri değildir. Bizim sorunumuz Havza'dır. Ku­rumun daha iyiye gitmesidir.

Sözünü ettiğimiz kurum sıradan bir kuruluş değil, ülkenin tek taşkömürü kaynağını üreten 22 bin ki­şinin çalıştığı, 300 bin kişinin ekmek yediği bir kurumdur.

Böylesi bir kurumda; yönetimin oluşumundan de­ğişimine kadar izlenen yol, siyasi iktidarın; yönetimi üretimi artırmak için değil, Havza'yı tasfiye etmek için görevlendirdiğini ortaya çıkartmaktadır.

Page 9: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

Sayfa 12 MADENCİLİK BÜLTEN

i& METE GURAY 1965/1090

Sık sık gündeme getirilmekle bir­likte nüfus planlamasının henüz ba-şarılamadığı ülkemizde, hızlı nüfus artışının getirdiği insan gücünün önemli bir kısmı, kalkınma ça­basındaki ülkemizde, temel mesleki eğitimden geçme olanağı bul­maksızın sanayi ve endüstride çı­raklık basamağından başlayarak, kalfa ve ustalık seviyesinde kalifiye işçi olabilmektedirler. Sanat Okul-ları'nın Teknik ve Endüstri Meslek Liseleri' ne dönüştürüldüğü, üni­versitelerin fakültelerine bağlı Mes­lek Yüksekokullarının yay­gınlaştırılmaya başlandığı 80' li yıllardan bu. yana kalifiye insan gücü yetiştirilmesinde ileri bir adım atıl­mıştır. Bu hususta emeği geçen si­yasilerimizi ve bürokratlarımızı saygı ile anmalıyız.

Bununla birlikte hızlı nüfus ar­tışına paralel olarak artan genç nes­lin eğitimi için yeterli meslek okul­ları açılamaması, açılanlarda ise nitelik ve nicelikli öğretim kad­rolarının bulunmayışı, çağdaş tek­nolojiye adapte olabilecek insan gü­cünün yetişmesine imkan vermemektedir. Artık; mezun olan gençler gerek kamu ve gerek özel sektörde yazılı ve mülakat sı­navlarından geçirilmekte ve sıkı sağlık kontrollerine tabii tutularak işe alınmaktadırlar.

İş bulma şansını elde edemeyen gençler meslekleri dışında vasıfsız işler bulmak gayret ve çabasına düşmektedirler. Hal böyle olunca İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ ol­gusu ülkemizde çok büyük önem ka­zanmaktadır. Kamu kurum ve ku­ruluşları ile sanayi ve endüstride çağdaş teknolojiyi yakalamış özel sektörümüzde her geçen yıl "İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği" nde olumlu gelişmeler görülmekle birlikte orta ve küçük ölçekli işletmelerde durum endişe verici boyutlarını muhafaza etmektedir. Zira iş kazaları ve mes­lek hastalıkları resmi istatistikleri bunu kanıtlamaktadır.

Ülkemiz iş günü ve iş gücü kaybı kriterleri itibarı ile Avrupa' nın en kötüsü durumundadır. İşte bu ahval ve şerait içinde yapılması ge­rekenleri şöylece sıralamak müm­kündür;

1- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba­kanlığı; işçi Sağlığı ve İş Güvenliği denetimleri için yeterli sayıda personel ve bölgesel reorganizasyonlarla de­netimlerini etkinleştirmelidir,

2- Orta ve küçük ölçekli işletmelerde çalışan insan gücünün, yasal zo­runluluk getirilmek sureti ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ta­rafından yılın belirli dönemlerinde il veya ilçe bazında "İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği" kurslarına katılımları sağ­lanmalı, kurs sonunda yapılacak sı­navla başarılı olanlara sertifika ve­rilmeli ve kütük defterine kaydedilmelidir, (Bölge Çalışma Mü­dürlükleri ve Milli Eğitim Mü­dürlükleri işbirliği ile de organize edi­lebilir)

3- Orta ve küçük ölçekli işletmelerde işe yeni alman işçilerin listesinin İş ve İşçi Bulma Kurumu'nca Bölge Ça­lışma Müdürlüklerine bildirilmesi zo­runlu hale getirilmeli,

Gerek özel, gerekse kamu kuruluşlarının bütçelerine mutlaka İşçi Sağlığı ve İş

Güvenliği iyileştirmeleri için ödenek ayrılması yasal

zorunluluk haline getirilmelidir.

4- Aynı konuda bölgede faaliyet gösteren kamu kuruluşlarının hiz­met içi eğitim birimleri de yasal zorunluluk getirilerek, söz konusu eğitimin yapılmasına katkıları sağlanmalıdır,

5- Yukarıdaki dört öneri için sendikaların mali destekleri ile yer ve mekan sağlanması, teşvik edil­mesi sağlanmalıdır,

6- Ülkemizde inşaat sektörü özel teşebbüs marifeti ile faaliyet gös­termekte ve en çok iş kazasına bu sektörde rastlanmaktadır. Bu sek­törde istihdam edilen işçiler (kaçak yabancılar dahil) denetim altına alınmalı ve yukarıda önerilen ko­şullarda mutlaka eğitimleri sağ­lanmalıdır.

7- Yasal yaptırımlar yeniden gözden geçirilerek, caydırıcı para ve hapis cezaları getirilmelidir.

8- Yukarıdaki önerilerle birlikte gerek kamu ve gerekse özel sek­törde teknik emniyet birimlerinin teşkilatlandırılması ve bu konuda

uzman elemanların istihdamı tekrar gözden geçirilmeli ve çalışanların iş başında işveren ve sendika gö­revlilerince denetlenmesi, meydana gelebilecek iş kazası ve mesleki has­talıklarının makul seviyelere dü­şürülmesinde büyük yarar sağlayacağı unutulmamalıdır,

9- Gerek özel gerekse kamu ku­ruluşlarının bütçelerine mutlaka İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği iyileştirmeleri için ödenek ayrılması yasal zorunluluk haline getirilmelidir. Örnek - "1-50 işçi çalıştıran bir sektör bütçesinin % .... kadarını işçi eğitimi ve teknik emniyet giderleri için ayıracaktır" gibi.

10- Bütün bu faaliyetler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Ça­lışma Müdürlüklerinde istatistiksel kayıtlara alınmalı ve sonuçları ka­muoyuna duyurulmalıdır.

11- Meslek hastalıklarının teşhis ve tedavisi; mevcut olanlar dışında, tüm coğrafi bölgeleri kapsayacak şekilde yaygınlaştırılmalıdır.

12- İş kazaları sonucu sürekli iş gö­remezlikle sonuçlanan; yani sakat kalan sigortalıların rehabilitasyonları için özel donanımlı ve kadrolu mer­kezlerin yurt çapında yaygınlaş­tırılarak, sakatların tekrar ekonomiye kazandırılması unutulmamalıdır.

Page 10: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

MADENCILIK BÜLTENI Sayfa 1 3-

ZONGULDAK, YİNE KIPIR KIPIR; (Bartın, Ereğli, Karabük ve Zonguldak Muhabirlerimiz bildiriyor.)

T. Çiller' in serdümenliğindeki DYP ağırlıklı koalisyon hükümetinin sardırdığı 5 Nisan Paketi' nden çıkan sözümona istikrar kararları çerçevesinde, tekmil vilayetlerinin TC Haritası' ndan silineciğini nihayet anlayan Zonguldak ve Bartın Ahalisi' ne bir haller oldu. Ekim ve Kasım' da Bartın, Ereğli ve Karabük' te sahnelenen yürüyüş, miting, boykot, kepenk ve kontakt kapatma gibi eylemler dizisi, 23 Kasım 1994' te Zonguldak' ta doruğa çıktı ve direnişin Başkent' e aktarılması yönünde, doğrudan temsilî kitlesel bir karara varıldı. İşgünü olmasına rağmen, gündüz vardiyası dışındaki bütün madencilerin, demir-çelik ve belediye işçileri ile ailelerinin, mühendislerin, mimarların, öğretmenlerin, öğrencilerin, esnafın VE emeklilerin katıldığı kortej, kimilerince birer "müdafaayı hukuk cemiyeti" olarak nitelenen Zonguldak ve Bartın' in İl Temsilciler Kurulu (İTK) peşinde sağanak altında yürüyüşe geçerek, Madenci Anıtı' nın etrafında coşkulu bir miting yaptılar. Eylem esnasında tüm kepenkler ve araç kontaktları kapatıldı; ilk ve orta okullar, liseler ve üniversite boykota gitti; siyasî partilerin, sendikaların, meslek kuruluşlarının ve demokratik örgütlerin tabelaları siyah örtülerle kapatıldı. ZDP Sözcüsü ve Genel Maden-İş Gn. Bşk. Yrd. Selahattin Ataman' in takdim ettiği miting, ZİTK Sözcüsü ve Zonguldak Bid. Bşk. Zeki Çakan' m konuşmasıyla açıldı. ZSTO Bşk. Yaşar Haberal, BİTK Sözcüsü ve Bartın Bid. Bşk. Oğuz Pir, Ereğli Bid. Bşk. Halil Posbıyık, Amasra Bid. Bşk. Rıfat Açıcı, KÇSP Sözcüsü Vicdan Baykara, İnsan Hakları Birliği Bşk. Akın Birdal ve TMMOB Bşk. Yavuz Önen' in ardından, DİSK Gn. Örg. Sek. ve Yeraltı Maden-İş Gn. Bşk. Çetin Uygur, HAKİŞ Gn. Sek. ve Türk Metal-İş

Gn. Bşk. Metin Türker ve TÜRKİŞ Gn. Sek. ve Genel Maden-Iş Gn. Bşk. Şemsi Denizer' in konfederasyonlarını temsilen konuşmalarından sonra, miting başladığı gibi sağanak yağış altında sona erdi.

Konfederasyonları temsil eden her üç konuşmacı da, 1995 Bütçesi' nde TTK ve KARDEMİR için tek kuruş ödenek tahsis edilmediğini açıklayarak, Başbakan' in sürekli yalan söyleyip aylardır Zonguldak Halkı' nı oyaladığı tesbitinde çakıştılar. DİSK Sözcüsü, Zonguldak' m kaderini Zonguldak' ı yaratanların belirleyeceğini ve asıl Meclis' in, alanda toplanan kitle olduğunu vurgulayarak, artık söz zamanı geçtiği için bir an önce eyleme geçilmesini tavsiye etti. Keza HAKIŞ Sözcüsü de, dağlara taşlara bağırıp çağırmanın artık bir işe yaramadığı ve havalar fazla soğumadan Ankara' ya doğru yola revan olmanın uygun olacağı yönünde görüş belirtti; Zonguldak ile Gerede' de buluşmayı önerdi ve Sayın Başbakan1 in kafası değişmediği sürece çok kan döküleceğini ileri sürdü. TÜRKİŞ Sözcüsü ise, karşısındaki kitleden

korkmayanın aklı olmadığını ihtar ederek söze başladı; Sayın Başbakan' in etrafını kuşatan yağcı yalama takımının yalanlarına boş verip yanlış yoldan dönmemesi halinde, Karabük Halkı ile Gerede' de buluşup Ankara' dakilerin beyinlerine binerek doğru olanı kafalarına sokacaklarını söyledi ve ayrıca, şimdilik Armutçuk ile Amasra' nın budanmasının sadece bir elense taktiğinden ibaret olduğuna dikkat çekerek Gelik, Karadon, Asma ve Kozlu' nun da bu saldırıdan nasipleneceğini ve tüm Zonguldak' in tehlikede olduğunu vurgulayıp mitingi noktaladı.

1990-91 Kış Episodu' ndan farklı olarak, miting ye yürüyüş süresince "Amerikan İtleri, Sattırmayız KİT' leri", "Kahrolsun IMF, Tam Bağımsız Türkiye", "Hü­kümet İstifa, Tansu Amerika' ya", "Karabük Zonguldak Omuz Omuza", "Mengen' i Aşarız; Hesabını Sorarız" ve "Özal' ı Gömdük; Sıra Tansu' da", "Zonguldak Tansu' ya Mezar Olacak" vb. gibi şimdiye kadar Zonguldak' ta duyulmamış değişik sloganlar atıldı.

CAİTTİ? TVA TPATTT^TYA

Page 11: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

Sayfa 14 ~ -MADENCİLİK BÜLTENİ

DEMIRYOLTJ-KARAYOLU PROBLEMİ VE KARABÜK FABRİKALARI

A Ali ERGİN Onur Üyesi

Demiryolu- Karayolu ile ilgili ola­rak 29 yıldır yurdışından ve içinden yazılar yazıyorum.

29 sene sonra da maalesef aynı di­leklerde bulunuyorum, bulunuyoruz. Demiryollarının ihmali, şehiriçi, şe­hirlerarası, insan, fabrikalar, sanayi merkezleri arası; ham ve mamul madde nakliyelerinin tamamen ka­rayollarına bırakılması, Nakliye Ko­operatifleri, şirketleri, şoför, nak­liyeci, komisyoncu, turizm şirketleri, minibüsçü, taksici sınıfı-ordusu tü­retmiş, mafyalarını geliştirmiştir. Yollar savaş alanı halindedir. Kaza sıralamasında dünyada birinci gel­mekteyiz. Birinciliği kimseye kap­tırmıyoruz.

Bu durum kalkınmış sanayi ül­kelerinde yoktur, trafik keşmekeşi yaşanmaktadır. Son zamanlarda de­miryollarını daha da ge­liştirmektedirler.

Yurdumuza gelince, örneğin ; Ada-pazarı-Ereğli-Zonguldak hattı, bu hattın yapılmaması sebebi ile Ka­rabük ve Erdemir Fabrikaları ma­mulleri, tüketim merkezlerine tek yönlü olarak kooperatif vasıtaları ile taşın-maktadır. Ereğli - Karabük ara­sında da demiryolu bağlantısı ol­madığından Ereğli'nin de İç Ana­dolu'ya demiryolu bağlantısı yoktur.

Bu durumda Karabük Demirçelik Fabrikaları nasıl gelişebilirdi, ken­disini yenileyebilirdi. Karabük'ün ih­tiyaç olan kömürün % 70'i dışarıdan ithal edilmektedir. Karabük'teki kok fabrikası rantabl değildir. İki fabrika arasında zaman zaman iki yönlü yük akımı vardır. Ereğli'de, sahilde bu­lunan, rantabl çalışan kok fabrikası ve doğalgaz, gelişmiş liman tesisleri olan fabrikanın demiryolu ve gaz boru hattı ile Karabük'e şimdiye kadar bağlanması gerekirdi. Talebe rağmen 45 km.lik demiryolu hattı bugüne kadar siyasî tercihler, yü­zünden yapılamamıştır. Buna mu­kabil Ereğli-Zonguldak arasında mil­yarlar harcanarak karayolu yapılmaktadır. Demiryolunun ve gaz boru hattının plan ve projeleri raf­larda tozlu beklemektedir.

Karabük'teki haddehane modern ray, profil ve boru haddehanesine dö­

nüştürülüp tramvay, şehiriçi treni, metro - vagon ve vasıtaları fabrikası kurulabilir. Ana hatlarımızm ihtiyacı ile birlikte İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa ve diğer şehirlerimizde baş­lanan raylı sistemlerin ihtiyaçları, tamir ve bakım merkezi olarak ge­liştirilebilir, ihracata dönük olabilir.

Rantabl olmayan kok fabrikasının ve fırınların kapatılması yerinde bir karardır, ancak Karabük fabrikasının ve şehrinin yaşaması gerekir. İstikbal göklerden sonra demiryollarındadır. Karabük esasen onun için ku­rulmuştur. Diğer taraftan Erdemir fabrikalarının ihtiyacı olan ham­maddeler de bağlantı olmadığından yurt dışından ithal edilmektedir. Ma­denler kapanmaktadır. Türkiye ge­nelinde başka misaller vermek müm­kündür.

Avrupa ve kalkınmış diğer sanayi ülkelerinde olduğu gibi de-miryollarımızı geliştirmezsek, alı­nan, alınacak tedbirler ancak kısa bir zaman için ferahlık yaratabilir. Geç­mişte birkaç defa yaşanmıştır. Mühim olan ihracatı arttırmak, it­halatı azaltmaktır, borçsuz devlet ha­line gelmektir. Karayolları, bilhassa yalnızca otoyolları ile mümkün de­ğildir. Zengin kimseler, şimdi uçak­larına ilaveten 200-250 km sürat yapan çok lüks vasıtaları getirtmeye başlamışlardır. Otoyollar yarış pisti olmaktadır. Zincirleme kazalar mey­dana gelmektedir. İstanbul-Ankara arasında otoyol yerine hızlı tren ya­pılsaydı; zengin, fakir, işadamı, işçi, memur, devlet adamı, uçak, he­likopter, özel otomobil, otobüs yerine hızlı treni, oto kuşeti tercih ederlerdi. Lüks vasıtaların ithali teşvik edil­memiş olurdu. Otoyollarda alınan paralar Türk parasıdır, döviz değildir. Yeterli petrolümüz yoktur, ol­mayacaktır. Yakın bir zamanda fiyatı artacağı kesindir. Avusturya'daki TEM'e karşı verilen mücadele tetkik edilmeli ve örnek alınmalıdır. Oto­yollardan vazgeçilmeli, bölünmüş yol ve demiryolları birbirini ta­mamlayıcı şekilde yapılmalıdır. Trabzon, Antalya limanları iç hatlara demiryolu ile bir an evvel bağ­lanmalıdır. Karadeniz otoyolu hiç gündeme gelmemeli, onun yerine de­miryolu yapılmalı, mevcut yol bö­lünmüş yol haline getirilmelidir.

3. ULUSLARARASI MADENCİLİK

PLANLAMA VE EKİPMAN SEÇİMİ

SEMPOZYUMU YAPILDI

Üçüncü Uluslararası Madencilik Planlama ve Ekipman Seçimi Sem­pozyumu, 18-20 Ekim tarihleri ara­sında İstanbul'da gerçekleş-tirildi. Sempozyum Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi,Anadolu Üniversitesi,Karaelmas Üniversi­tesi, Cumhuriyet Üniversitesi, Tür­kiye Kömür İşletmeleri, Eti-bank,Türkiye Taşkömürü Kurumu, Maden Mühendisleri Odası, Türkiye Ulusal Madenciler Birliği, Ulus­lararası Yüzey Madencilik Tanıtımı ve Çevre Gazetesi, Dünya Ma­dencilik Ekipmanı organize etti. Sempozyumun konusu tüm dünyada yoğun bir ilgiye neden oldu. Bu ilgi 25 ülkeden 130 delegenin 170'ten fazla bildiri sunmasını beraberinde getirdi. Bu bildiriler arasında, "Ye­raltı ve yerüstü madenlerinin tasarım ve planlaması", "Maden si-mulasyonu ve maden planlama ça­lışmalarını geliştirme", "Madenleri geliştirme, finansal ve yönetimsel planlama", "Üretim zamanlaması", "Zor madencilik koşullarında plan­lama ve ekipman seçimi", "Delme ve patlatma operasyonları", "Ekipman seçim prosedürü", "Ekipmanın ve­rimli kullanılmasının yönetimi", "Uzman sistemler", "Maden ve ekipman enformasyon sistemleri" yer alıyor.

Türkiye'nin ev sahipliği yaptığı sempozyuma Brazilya, Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Almanya, Güney Afrika, İsveç, Polonya, Rusya, Ukrayna, Kazakistan, Ro­manya, Portekiz, İngiltere ve Yu­nanistan'dan konuşmacılar katıldı.

TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ

Balıkesir İl Temsilciliği'ne Hulusi AKKAYNAK, Temsilci Yardımcılık­larına Metin Yılmaz ve Atilla Akbulut seçilmişlerdir. Seydişehir İşyeri Temsilciliği'ne A.Ekber KOÇ, tem­silci yardımcılığına ise Mustafa Sal­man seçilmiştir.

Page 12: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

ESLEK ANILARI/

Kırk senelik madencilik hayatımda pek çok ma­dencilik anım olmuş ve bunlar genellikle beraber ya­şadığımız anı arkadaşlarımın hafızalarında kalmış olmalıdır kanısındayım.

Kısaca dört mühendislik anımı anlatmak istedim. - Karadon bölümünde çalıştığım bir dönemde Do-

muzcu ocağında bir göçük olduğu ve göçükte bir adam kaldığını öğrendim. O zamanlar göçükten adam kur­tarma ve göçük açma ekipleri oluşturulur ve deneyimli insanlarla en kısa zamanda olaya müdahale edilirdi. Ekibi toplayıp göçük olan ayağa gittik. Ayak çavuşu, İsmail Doğan isminde bir kazazedenin göçük arkasında kaldığını ve "bölüm mühendisimi istiyorum"' diye fer­yat ettiğini söyledi. Havalandırma borusu ile olay ye­rine geldiğimi ve onu kurtaracağımızı seslenince, "sağol beyim" dedi ve sesi kesildi. Aralıklı olarak kendisi ile temas kurma isteğimize hiçbir ses ala­mıyorduk. Biz de bu sürede alından bir başyukarı sü­rerek göçüğün arkasına geçmeye çalışıyorduk. 8 sa­atlik uğraşmadan sonra 12* m'lik bir başyukarı ile artık öldü diye umduğumuz göçük arkasına gel­diğimizde kazazedeyi sağ olarak kurtardık. İsmail ça­vuşa "Oğlum, niye bağırtılarımıza cevap vermedin" diye sorduğumda, "Beyim sen geldikten sonra nasıl olsa beni sağ kurtaracaktın. Ben de onun için yatıp uyudum" dedi. İşçisinin amirine güvenini yaşamanın mutluluğunu bir kez daha tadıyordum.

* Hatırladığım kadar göçük ekibimizin 8 saatte 33 metre iler­lediğini biliyorum. Madencilere birlik ve beraberlikle ne ya­pılabileceğinin göstergesi.

-Zamanın Çalışma ve Sosyal İşleri Bakanı Sn. Bü­lent Ecevit ve beraberindekiler Karadon bölümünde ocağa girecek idi. Gelenektendir, bütün üst yönetim elemanlarına ocağın en iyi ocakları, en kısa ocak tur­nesi ile gösterilir. Sn. Ecevit normal bir ocak turnesinin yapılması halinde ocaklar ve çalışanlar hakkında daha iyi bilgi alınabileceğini iletince memnuniyetle bu tek­lifi kabul edildi ve yaklaşık 15 kişiden oluşan heyet elemanları ile turnemize başladık. İlk bir saat içinde Sn. Ecevit ve beraberinde 3 kişi kalmış, diğerleri tur­neye devam edemez hale gelmişlerdi. Zorlanmalarına rağmen turne yaklaşık 3-4 saatte tamamlanıp sağ salim ocaktan çıkınca Sn. Ecevit "Allah kolaylık versin çok zor şartlarda çalışıyorsunuz" dedi. Bu turne bir nebze etki etmiş olacak ki Sn. Ecevit hem Bakanlığı dö­neminde hem Başbakanlığı döneminde işçi hakları, yeraltı vergi muafiyeti gibi konularda çok destek sağ­lamış ve bu konuların savunucusu olmuştur ka­naatindeyim.

-Karadon bölüm mühendisliğinden ayrılıp, merkezde müşavir mühendis olarak çalıştığım 1968 yılında Karadon bölümünde +360 kotunda grizu patlaması ol­

duğunu duyup Karadon'a geldim. Karadon kuyu ba­şında büyük bir kalabalık toplanmış, bir telaş içinde koşuşturma devam ediyordu. Eski çalışma ortamım olduğundan göçükten anlayan 10 kişiyi seçtim ve ka­fese bindik. Çoğunun ayakları titriyor, yüzleri sa­rarmış bir şekilde, aşağıda ne olduğu bilinmeyen bir ortama iniyorduk. Moral vermek için "Ben varken size birşey olmaz" dediğimde "Tabii bey" dedikleri hala kulaklarımdadır.

İlk anda kuyu dibinde yere serpilen 5 kişiyi kur­tardık. Hava vantilatörünü çalıştırıp 2 kişiyi daha kurtardık. Galeride göçük olmuş devam edemedik. Bu sırada asansörle takviye ekipler geldi ve biz o göçüğü de açarak 2 kişi daha kurtardık. Ama kayıp olduğu söylenen bir kişiyi bütün gün aramamıza rağmen bu­lamadık. Yaklaşık 4 gün sonra patlama sonrası gö­çüğün tavanında sıkışıp asılı kalan ceset bulundu. Hızlı ve gözükara verilen kararlarla canlar kur­tarılmıştır.

-Karadon bölümünde Domuzcu ayağında rambleli bir ayakta ramble patlaması olduğunu ve işçilerin mahsur kaldığını haber aldık. Mühendisler ve ocak şefi ile göçük olan ayağa ön kaçamak yolundan girdik. Sulu ramble yapıldığından patlayan yerden devamlı şlam akıyordu. Ayak altında ise iki işçi beline kadar ramble malzemesi içinde boğulmak üzerelerdi. Urgan gelene kadar zaman kalmaması üzerine belimizdeki kemerleri çıkartarak koltuk altlarından bağladığımız ka­zazedeleri asılarak kurtardık. Gerekli çalışma ta­limatını verdikten sonra kaçamak yolundan inmeye başladık. Ben önden iniyor, arkamdan da 3 şef ge­liyordu. Madencilikte komutan önde gittiğinden ancak sürünerek bir şişman adamdan biraz genişlikte olan delikten inerken tavan taşının beni sıkıştırdığını an­ladım. Yapılacak iki şey vardı. Ya aşağı inmek için hareket edeceğim - bu sırada tavan taşı göçecek- ar­kadaki nezaretçiler göçükte kalacak, ya da hiç kı­pırdamadan arkamdakileri delikten geçirecektim.

Rahmetli ocak şefi Eşref Koç'a yattığım yerden gö­beğimin üzerinden aşağıya geçmelerini talimatladım. Olayın vehametini anlamayan şef diretti ise de de­diğimi zorlanarak da olsa yaptı. Her geçen zaman di­limi benim daha çok tavan taşı ile taban taşı arasında sıkışmamı sağlıyordu.

Delikten geçen ekibe beni ayaklarımdan kemerle bağlamalarını ve çek dediğimde hızla çekmelerini söyledikten sonra talimatı verdim. Büyük bir gürültü ile çöken tavan taşı benim arkamdan deliği kapatmış ve böylece aynı gün içinde kemerlerimiz iki defa işe yaramış oldu. Genç madencilere normal hayatta hiç dikkate almadığımız kemerlerimizin yeraltında bir cankurtarma aracı olduğunu hatırlatmak isterim.

İbrahim MUCUK/ ONUR ÜYESİ M MADENCİLİK BÜLTENİ S a y f a 1 5

Page 13: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

MADENCİLİK BÜLTENİ

ANAYASA MAHKEMESİ TARAFINDAN İPTAL EDİLEN 4 6 . MADDE

Fehmi YILDIRIM 1972 / 1844

İstanbul 2. İdare Mahkemesi, ka­mulaştırmaya ilişkin bir davada 3213 Sayılı Maden Kanunu'nun 46. maddesinin Anayasa'ya aykırı ol­duğu savını ciddi bularak Anayasa Mahkemesi'ne başvurusu üzerine, sözkonusu madde 22.09.1993 günü iptal edilmiş ve gerekçeli karar 16.04.1994 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.

İdare Mahkemesi'ndeki dava sü­rerken, 13.02.1992 günü 6 mil­letvekili tarafından TBMM Baş­kanlığına 46. maddenin değiştirilmesine ilişkin bir yasa teklifi verilmiştir. TBMM Sanayi ve Teknoloji Komisyonu'nda gö­rüşülmeye başlanan teklifin ge­rekçesinde, 46. maddenin uy­gulamada çok büyük haksızlıklara sebebiyet verdiği, şaibeli rapor ve kararlara neden olduğu, köylüyü ve diğer vatandaşları huzursuz ve te­dirgin ettiği, doğaya ve sağlığa zarar verdiği, vatandaşlar arasında eşit­sizlik yarattığı, vatandaşların rızası hilafına tapulu gayrimenkullerinin elinden alınıp başka vatandaşlara tapulanarak verilmesini sağladığı ileri sürülmektedir. Bu gerekçeye dayanılarak önerilen kanun mad­desi; "...işletme ruhsat safhasında, işletme sahası özel ve tüzel mül­kiyete konu gayrimenkul üzerinde taraflar arasında anlaşma sağ­lanması esastır. Ancak, devlet ve halk sağlığı için stratejik önemi çok büyük olan madenler veya altın, platin, uranyum ve krom gibi kıy­metli madenlerin çıkarılması zaruri olduğu hallerde anlaşma sağ­lanamazsa, ruhsat sahibinin talebi üzerine ve çıkarılacak cevherin net kârının % 10'u gayrimenkul sa­hibine verilmek kaydıyla Ba­kanlıkça 2942 Sayılı Kanun hü­kümlerine göre kamulaştırılabilir ve gayrimenkul devlet adına ta-pulanır. Stratejik önemi olmayan ve kıymetli madenler arasına girmeyen kil, kömür, mermer v.b. gibi her yerde bulunabilen diğer madenler için kamulaştırma yapılamaz. Ay­rıca beş yıl sonra, devlet ve devletin kamu tüzel kişiliği olan kurumları, kullandığı gayrimenkulun mül­kiyetini kamulaştırma bedeli üze­

rinden ödenmesi şartı ile önceki gay­rimenkul sahibi talep ederse, kendisine tapulanır." diyerek, Maden Hukuku sistemimize olduğu kadar madenciliğin teknik ve ekonomik içeriğine de aykırı ve gerekçesinde bahsedilen ra­hatsızlıkları da gideremeyecek bir gö­rüşü sergilemektedir

Amacımız, bu teklifi tartışmak ol­mayıp iptal edilen 46. maddenin uy­gulamada meydana getirdiği ra­hatsızlıkların sektörümüz için ne denli olumsuz önerilere yol açtığına ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal ge­rekçesinde yer alan bir-iki hususa dik­katleri çekmektir.

Yüksek Mahkeme'nin iptal gerekçesi, bilhassa sektörümüz dışından çeşitli nedenlerle ileri sürülen bazı olumsuz savlara üstü örtülü veya açık biçimde mesnet teşkil eden, madenciliğin

...sektörümüz dışından çeşitli

nedenlerle ileri sürülen bazı olumsuz savlara üstü örtülü veya açık

biçimde mesnet teşkil eden, madenciliğin

"Kamu Yararı " olan bir faaliyet olup olmadığı sorgulamasına yanıt vermesi bakımından

önemlidir.

"KAMU YARARI" olan bir faaliyet olup olmadığı sorgulamasına yanıt vermesi bakımından önemlidir. Ana-yasa'nm "Tabii servetlerin ve kay­nakların aranması ve işletilmesine" ilişkin 168. maddesinin ve 3213 sa­yılı yasanın genel gerekçesine da­yanılarak, madenciliğin "KAMU YARARI" olan bir faaliyet olduğu ve bu faaliyetle "KAMU YARARI'nın" var olması kamulaştırma konusunun belirleyicisi olduğu çok açık bir bi­çimde ortaya konmakta ve Ana-yasa'nın kamulaştırmaya ilişkin 46.maddesine aykırı olmadığı so­nucuna varılmaktadır.

Ancak, 3213 Sayılı Yasa'nın 46.maddesi, Anayasa'da ve 2942 sa­yılı Kamulaştırma Yasası'nda be­lirtilen kamu yararı ile mülkiyet hakkı

arasındaki "ince sınır"ı dol­durmadığından Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması' na" ilişkin 13.maddesine ve "Mülkiyet Hakkı'na" ilişkin 35. maddesine aykırı görülerek iptal edilmiştir. Bu "ince sınır' ı" kamulaştırılan gayrimenkul üzerinde maden işletmesiyle ilgisi ol­mayan tasarruflar ve kamulaştırılan gayrimenkule gereksinim kalmaması durumları oluşturmaktadır. Gerekçede kamu yararının sözkonusu olması se­bebiyle kamu otoritesi kullanılarak özel ve tüzel kişiler yararına ka­mulaştırma yapılması "özel yasa" yi gerektirmekte olduğu vurgulanarak Maden Yasa'sının bu nitelikte olduğu belirtilmektedir. Fakat, diğer ka-mulaştırmalardaki gibi, kamulaştırma amacı dışındaki kullanımlarda veya kamulaştırma gerekçesi ortadan kalk­tığında mülkiyet hakkının ko­runmasına yönelik olarak geri almaya ilişkin Kamulaştırma Yasası'nda ge­tirilen düzenlemelerin Maden Ya­sası'nda yer almayışı maddenin ip­taline neden olan husus olmuştur. Mülga 6309 Sayılı Maden Yasası'nm 125. maddesinde bu hususlar açıklıkla belirtilir iken 3213 Sayılı Yasa boş bı­rakmıştır. Yüksek Mahkeme, bu boş­lukları dolduracak şekilde maddenin düzenlenmesi için, iptal hükmünün Resmi Gazete'de yayınlanmasından itibaren 3 ay sonra yürürlüğe girmesini karar altına almasına rağmen henüz gerçekleşmemiştir.

Altı milletvekili tarafından verilen yasa teklifinin TBMM Sanayi ve Tek­noloji Komisyonu'nda görüşülmesi sı­rasında meydana gelen bu gelişme bir bakıma isabetli olmuştur. Çünkü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından sürdürülen 3213 Sayılı Yasa'da değişiklik çalışmalarının henüz bitirelemediği bir döneme rast­layan ve sektörümüz için çok olumsuz koşulların getirildiği bu yasa teklifinin çerçevesi içinde yapılacak tar­tışmaların nereye varacağı ve nasıl sonuçlanacağı tedirginlik nedeniydi. Komisyon, Maden Kanunu değişiklik taslağı tasarı olarak TBMM' ne ge­tirildiğinde, tasarının bütünselliği içinde maddenin ele alınmasını ka­rarlaştırmıştır.

Dileğimiz, ne mülkiyet hakkına güven duygusunun zedelenmesine ne de "KAMU YARARI" olan madencilik faaliyetlerinin engellenmesine, kö-reltilmesine neden olacak kuralların getirilmemesidir.

S a y f a 16

Page 14: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

MADENCİLİK BÜLTENİ S a y f a 1 7 —

ÜLKEMIZ DEMIR CEVHERI MADENCILIĞI

A> Şefik AKKOYUNLU/ 1972/1785

Değişen ekonomik tercihler çerçevesinde ülkemiz madenciliği, 1978 yılından bu yana gerilemektedir. Tarımla birlikte katma değeri en yüksek sektör olan

madenciliğin, ülkemiz ekonomisindeki yeri giderek küçülmektedir. Bu duruma ilaveten, tüm alt yapısı tamamlanmış, en ileri ülkelerden ithal edilen çevre ko­ruma düzenlemeleri, ülkemiz gerçeklerine uymadığından sektörün elini kolunu bağlama sonucunu doğurabilecektir. Bu olumsuzluklar içinde, sektörde so­rumluluk alan kuruluşlar birer-ikişer sektördeki faaliyetlerine son verirken; yeni okullar açarak işsiz maden mühendisleri sayısını çoğaltmakla ülkeye nasıl bir yarar sağlanacağı anlaşılamamaktadır.

Yukarıda çizilen tablo içinde, demir cevheri madenciliği de yerini almaktadır. Ülkemizde Erdemir, İsdemir ve Kardemir olmak üzere üç entegre demir çelik tesisi bulunmaktadır. Üretilen demir cevheri bu fabrikalarn ihtiyaçlarının kar­şılanmasında kullanılmaktadır.Ülkemiz demir cevheri potansiyeli; 100 milyon ton civarında kaliteli cevher ile 350 milyon ton civarında sorunlu ve düşük tenörlü cevherden oluşmaktadır. Bu rezervin çok büyük bölümü, Sivas ile Kayseri-Adana bölgelerinde bulunmaktadır, işletmecilik yönünden en büyük üretim, 3 milyon ton/yıl ile Sivas-Divriği'de mümkün olmakta, daha sonra Kayseri-Adana bölgesi 2 milyon ton/yıl üretim yapabilmektedir. Diğer ocaklardan 10-100 bin ton/yıl üretim ancak gerçekleştirilebilmektedir.

Ülkemiz demir cevheri ihtiyacı; 1994 yılı için 7,5 milyon ton olup, 1998 yılında 10 milyon tona ulaşacaktır. Yurt içinden karşılanamıyan üretim, zorunlu olarak yurt dışından temin edilecektir. Bugün için yurtiçi üretim yılda 5 milyon ton ci­varında seyretmektedir. Bu durum korunsa dahi görülmektedir ki, açık giderek büyüyecektir. Kaldı ki, sektörde küçük oluşumları değerlendirmeye çalışan kuruluşlar yaşama şansı bulamadıklarından faaliyetlerine son ver­mektedirler. Böylece, hem bu potansiyel ekonomiye arz edilememekte hem de ihtiyaç yurt dışından karşılanarak ilave döviz sarfedilmektedir.

Alt yapısı oluşturulmadan serbest rekabet ortamına itilen ekonomimizde, demir cevheri üretimimiz de yurt dışı üretimle haksız bir rekabetle karşı karşıya bırakılmıştır.- Fabrika cevher maliyetinin % 70' nden fazlası taşımacılıktan gel­mektedir. Avustralya'dan 6 dolara taşınan cevher yurt içinden 225 km'lik me­safede ancak 8-10 dolara taşınabilmektedir. Bu durum ülkemizin gerçeğidir ve madenci kuruluşların yapabilecekleri birşey yoktur. Böylece bir ikilem doğ­maktadır; kendi ülkesinde çeşitli teşviklerle giderek ucuzlayan yurt dışı cevhere karşılık, giderek pahalılaşan yurtiçi cevher. Doğal olarak kendi maliyetlerini düşünen fabrikalarımız bu durumda, yurt içinden cevher almak istememekte veya madencinin yaşayamayacağı fiyatlarla cevher almaktadırlar.

Yapısı gereği, ülkenin en unutulmuş noktalarına ekonomik ve sosyal imkan götüren madencilere, yatırım aşaması bir kenara bırakılırsa, işletme aşa­masında DDY' nın demir cevheri nakliye fiyatlarını özel olarak arttırması gibi ilave yük getirilmekte ama teşvik edilmemektedir. Katı bir rekabet ortamında yaşam savaşı verme durumunda bırakılan madenciler de bu ilave yüklerle fa­aliyete devam edemediklerinden, sektörden çekilmektedirler.

Giderek artan bu kötü gidişe son verebilmek için nihai ürünü ihraç edilen demir cevheri üretimine gerekli destek verilmelidir. Otomobil üreticilerinin aldıkları vergi indirimi desteği, madencilik sektöründen esirgenmemelidir. Demir çelik kuruluşları, Hazine ve Enerji Bakanlığı ortaklaşa bir komisyon oluşturarak ül­kemizin bulunduğu ekonomik koşullar içinde neler yapabileceğini tesbit etmeli ve ivedilikle uygulamaya sokmalıdırlar. Bu çerçevede; ucuz enerji temini (akar­yakıt ve elektrik) DDY taşımalarında madencilere destek sağlanması ve ça­lışanlar ile ilgili kuruluşlara vergi indirimi getirilmesi gibi konular incelenmelidir.

Sonuç olarak; genelde madencilik sektörü özelde demir cevheri üretimi her türlü köstekten kurtarılmalı ve ekonomimize çok önemli katkıları olan sektöre canlılık kazandıracak tedbirler ivedilikle geliştirilmelidir.

1 OCAK 1995 TARİHİNDEN

İTİBAREN GEÇMİŞ YILLARA AİT AİDAT BORÇLARI İÇİNDE

BULUNULAN YIL AİDATI ÜZERİNDEN

TAHSİL EDİLECEKTİR.

Posta Çeki Hesap No: 86665

Sayın Üyemiz, "Madencilik Bülteni" nin

düzenli ve nitelikli biçimde çıkarılması

sizlerin de etkin destekleriyle mümkündür.

İnceleme, araştırma, derleme, haber, yorum,

anı, öykü, şiir vb. ürünlerinizle Bültenimiz'i

desteklemenizi bekliyoruz.

Katkılarınız bizlere yol gösterecek ve sektördeki

tartışmaların doğru sonuçlara ulaşmasını

sağlayacaktır. Saygılarımızla Bülten Kurulu

IZMIR ŞUBE GENEL KURULU

İzmir Şube Genel Kurulu 17-18 Aralık'ta yapılacaktır.

GENEL KURUL Yer : Bornava Belediye

S a n a t Galerisi Tarih: 17 Aralık 1994

10.00

SEÇİMLER Tarih: 18 Aralık 1994

Saat:9-17 Yer : 153. Sok. 5/Zemin Bornova. ( Ş u b e Merkezi)

Page 15: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

Sayfa 18 MADENCİLİK BÜLTENİ

- D ÜNYA PİYASALARINDAN HABERLER

DÜŞÜK FİYATLARA RAĞMEN,

YENİ MANGANEZ MADENLERİ

AÇILIYOR^

Manganez madencileri 1990-92 arasında üretimi kısarak 1994 Martı' ma kadar sinecek sözleşme dönemi boyunca % 17 tutarındaki fiyat indirimini kabul ettiler. Bununla birlikte, 80' lerın ortasındaki düzeyin hâlâ üzerinde olan fiyatlar, Avustralya, Filipinler, Brezilya ve Burkina Faso1 dr: yeni maden işletmelerinin devreye alınabilmesi ıçm yeterli oldu; ancak, Ukrayna ile Vanuatu' da açılacak yeni ocaklar ve mevcutların tevsiatı da ertelendi Brezilya' da açılacak yeni bir madenin 0,5 Mt/ yıl' lık çıkartım kapasitesiyle planlandığı ve tüketim alanlarına yakın yerlerde bulunan daha küçük ölçekli ocak hazırlıklarının ise, 50-100 kt/yıl arasındaki kapasitelere ayarlandığı bildiriliyor. Dünya Mn cevheri ve konsantresi üretiminin 1992' de 22 Mt' un biraz altında gerçekleştiği ve bu tutarın 1989' da ulaşılan doruğun % 19 kadar altında kaldığı; üretim kesintilerinin kararlı olmadığı; G. Afrika' dakı üretimin % 50 , Avustralya' dakmın % 43, Gabon' dakinın de % 40 oranında düştüğü ve Meksika ve Gana' da ise üretim artışları kaydedildiği açıklanıyor.

Mn bazlı ferroalya] (FeMe) üreticileri, hem eski doğu bloku ülkeleri ve Çın HC kaynaklı ucuz ihraç malları ile hem de batı ülkelerindeki aşın kapasite fazlası ile karşı karşıya kaldılar Japonya, Çın HC nden ithal edilen FeSiMn ürünleri için, 1993' te antıdampmg vergiler getirdi Herhangi bir ülkeye karşı böyle bir uygulamaya ilk defa giden Japon Hükümeti, batıdaki FeMe üreticilerinin endişelerini de yansıtıyordu. Japonya' dakı FeMe üretici dernekten Ukrayna ve Rusya kaynaklı ithalatın büyümesinden de çekmiyor ve fiyatların 1990 başından bu yana alçalışı, hem talep düşümlüğünün, hem de Çin HC ile doğu bloku kaynaklı ucuz malların zorladığı baskının göstergesi olarak kabul ediliyor.

Dünya Mn bazlı FeMe üretimi art arda 3 yıl alçalarak 1992' de 6,4 Mt' a düştü, 1991' deki üretimin de sadece 4,2 Mt' u FeMn' dan ve 2,5 Mt1 u ise FeSiMn' dun oluşuyordu. FeMn' m daha önemli bir ürün olmasına rağmen, FeSiMn 80' 1er boyunca pazar payını önemi; ölçüde arttırdı ve 90' ların başmda, F. 'SiMn kapasite kullanımları açısından FeMn' ı geçti. ;ju sıralarda, batı ülkelerinde yeni bir tesis kurulması tasarlanmadığı ve Brezilya' daki Maraba FeMn tesisi ile ilgili planların. 1995 sonrasına kadar rafa kaldırıldığı bildiriliyor. Mn talebindeki düşüklük, hem çelik üretiminin, hem de çelik üretimindeki birim Mn tüketiminin azalmasından kaynaklanıyor. Çelik üretimindeki eğilimler de, Mn tüketimi açısından özel

1980 - 1992 Manganes ve Çelik Üretimindeki Eğilim.

önemi olan bölgelere göre önemli değişiklikler gösteriyor Örneğin, Doğu blokundaki birim Mn tüketimi batıdan hayli yüksek olduğu halde, Polonya ve Çekoslovakya dışında her yerdeki çelik üretimi, 1989' da ulaştığı doruğun yansına düşmüş ve artık modem teknikler kullanan Asya ve G. Amerika ülkelerinde ise, çelik talebi hızla büyüdüğü halde, birim Mn tüketimi azalmıştır.

"Doğu" kaynaklı rekabete ve büyüme ile gerileme dönemlerinin şokuna karşı en iyi savunma stratejisi olarak, Mn yatakları ile FeMn üretiminin entegrasyonu yaygın

kabul görmektedir. G. Afnka' nm iki büyük Mn üreticisi olan ASSOMAG ve SAMANCOR ile bunların FeMn filiyalleri olan MATALLOYS ve FERALLOYS arasında uzun bir süredir dikey entegrasyon oluşmuştu; sonradan, Brezilya ve Hindistan' daki cevher ve FeMn üreticileri de aynı eğilime uydular. Ayrıca, 90' lann başında yaşanan yeni gelişmelerle birlikte, yeni ortaklıklar oluştu ve USINOR, yeni açılan SEAS FeMn tesisinin % 35 hissesini Brezilya' da CVRD' ye satarak, toz ve parça cevher ikmali için uzun vadeli bir sözleşme bağıtladı. ELKEM ve BHP, Groote Eylandt Mn cevherinin Norveç' deki FeMn tesisine şevki doğrultusunda uzun vadeli bir sözleşme bağıtlayarak, birbirlerinin % 49 hisselerini takas ettiler. SAMANCOR' un da bir denizaşırı FeMn üreticisi ile bağ kurmaya uğraştığı söyleniyor. Mn üreticileri, demır-çelik sanayisi dışındaki pazarlara açılabilmek ve satışlarını takviye etmek içm, ürünlennı çeşitlendirmeye de çabalıyorlar Öte yandan, Norveç' teki ELKEM ve G Afrika' daki FERALLOYS gibi FeMn üreticileri, ürünlerini geliştirmek içm granüla.syon prosesleri uyguluyor ve genel olarak, batılı üreticilerin, Çin HC ile BDT kaynaklı düşük kaliteli mallarla rekabet edebilmeleri için, orta ve düşük karbonlu FeMn ürünleri üzerinde odaklanmaları bekleniyor.

Page 16: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

MADENCİLİK BÜLTENİ Sayfa 1 9-

- D ÜNYA PİYASALARINDAN HABERLER

DAMPINGLI SODAYA CEZA GELIYOR m

Yeni araştırmalar, 1991' de düşen d ü n y a soda külü üretiminin 1992' de tırmanarak 32,4 Mt' luk doruğa ulaştığını, talepte büyüme beklendiğini, kapasite artışlarının süreceğini ve üretimin 90' lı yıllar boyunca artacağını ortaya çıkardı.

AT' daki üreticiler, ABD kökenli doğal soda ile D. Avrupa kökenli sentetik sodanın çok ucuz fiyatlarla ülkelerine girmesinden uzun bir süredir rahatsızlık duyuyorlardı. B.Avrupa' da gelişen sıkı rekabet koşulları, Almanya' nm c a m sanayisindeki talep düşüklüğü ile birleşince, Chemische Fabrik Kalk' m Almanya daki ve Solvay' in Belçika' daki tesisleri kapandı; Solvay' in Almanya' nm Heilbron kentindeki tesisinin de kapanma ihtimali belirdi.

Dünyanın en büyük üreticisi olan ABD, diğer ülkelerdeki tek üretim tarzı olan sentetik soaa imaline kıyasla d a h a avantajlı olan m a d e n yataklarından üretim yapması nedeniyle, uluslararası ticarete büyük ölçüde hakimdir ve Şekil' de görüldüğü gibi, K. Amerika' nın soda üretimindeki büyüme, h e m e n h e m e n bütünüyle ihracat eliyle sürüklenmektedir. Üç AT üreticisi arasındaki kartel işleyişinin faş olmasının ardından, ABD kökenli soda ithaline karşı uygulanan antidamping mevzuat da 1990 sonunda ilga edildi. ABD' nin 80' lerdeki en büyük pazarı olan Çin HC nde, iç talebin giderek artan ölçeklerde yerli üretimle karşılanmasıyla birlikte, ABD, Avrupa' daki fırsatlara heveslendi ve AT' a yaptığı ihracatı 1990' daki 50 kt' luk düzeyinden 600 kt' a yükseltmeyi başardı.

B. Avrupa' nm üreticileri, öte y a n d a n , D. Avrupa kökenli ucuz sentetik malların rekabetiyle de yüz yüze kaldılar. Bir zamanlar çok büyük bir soda p a z a n olan BDT ile D. Avrupa' nm c a m ve kimya sanayileri, günümüzün düzensiz piyasa koşullarında çalışmanın yarattığı gerilim altmda d a ğ ı l m a ğ a başladı. Romanya, Polonya ve Çek C ndeki bazı tesislerin 1991' d e n itibaren k a p a n m a y a baş lamasına rağmen, iç talep h â l â düşmekte ve Batı' ya ihraç edilmek için hazırda bekleyen çok büyük miktarda soda fazlası bulunmaktadır.

Bu büyük ve ucuz m a l akışının AT piyasalarına vurduğu darbe, fiyatların 1992' d e n bu y a n a düşmesine yol açmış; AT üreticileri de, Avrupa Komisyonu' n d a n , ABD ve bazı D. Avrupa ülkelerine karşı ant idamping mevzuatın yeniden ihdasını ve müeyyide uygulanmasını istemişlerdir.

Dünya soda tüketiminin yarısından fazlasmı soğuran c a m sanayisinde, talep modellerinin değiştiği ve Asya ile G. Amerika' nm pazar hacimlerindeki genleşmenin, sanayileşmiş ülkelerdeki c a m talebiinnin gerileyişiyle oluşan açığı kapattığı açıklandı. Hem sodanın, h e m de sodadan türetilen NaSi03 'm zeolitlerle birlikte kullanıldığı deterjan imali gibi yeni uygulama alanlar ında da b ü y ü m e umutları bekleniyor ve bu büyümenin deterjanlarda N a 3 P 0 4 kullanımının alçalmasını dengele­yebileceği bildiriliyor.

(1,2) : Bu haberler, Roskill Information Services Ltd.'in 29 ve 3 Haziran 1993 tarihli basın bültenlerinden derlenmiştir. Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgiler, aynı firmanın yayınladığı "The Economics of Soda Ash 1993" ve "The Economics of Manganese 1993" başlıklı raporlarda bulunmaktadır.

Page 17: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

Sayfa 20 MADENCİLİK BÜLTENİ

"2000'Lİ YILLARA DOĞRU LİNYİT SEKTÖRÜMÜZ"

Odamız tarafından düzenlenen "2000'li Yıllara Doğru Linyit Sek­törümüz Sempozyumu" 14-15 Kasım'da yapıldı. Sempozyumun açılışına sektörde bulunan firma ve kurum yetkilileri ile ETK Bakanı Sn.Veysel Âtasoy katıldı.

Linyit madenciliğinin bugünkü du­rumu, geleceği, linyit sektörünün ekonomideki yeri ve sorunlarının de­taylı tartışıldığı ve 12 bildiri su­nulan sempozyum panel ile son buldu.

Tebliğ sunumu sırasında oldukça yoğun tartışmalar yapıldı. Giderek artan kömür ithalatı, yükselen do-ğalgaz fiyatları, çok yakın bir ge­lecekte söz konusu olacak enerji dar­boğazı, kömür yakma teknikleri ve özelleştirme gibi pek çok konuda bilgi alışverişinde bulunuldu.

Sempozyumda sunulan 12 bil­dirinin bulunduğu "Bildiriler Kitabı" katılımcılara dağıtıldı. Sem­pozyumda işlenen konular şun­lardır;

-Linyit madenciliğinin ülke eko­nomisi içindeki yeri ve genel enerji içinde linyit arz talep dengesi,

- Linyit rezervleri, kullanım im­kanları ve arama politikaları,

-Linyite dayalı santrallardan enerji üretimi ve çevre,

- Hava ve çevre mevzuatı ve iklim değişikliği etkisinde linyitin yeri,

- Çevrenin korunması açısından linyit kullanım hedefleri ve çevre üzerindeki etkileri,

- Kömürlerin iyileştirilmesi,

- Kömür yakma teknolojileri,

- Linyit üretim ve tüketiminde ithal kömür ve doğalgazın etkisi-enerji ve yakıt seçim kriterleri,

- Yürürlükteki yasalar yönünden linyit ocaklarının özelleştirilmesi,

-Linyit ocaklarının özelleştiri­lmesinin ülke ekonomisi açısından değerlendirilmesi.

İkinci gün gerçekleştirilen linyit madenciliğinin sorunlarının, sek­tördeki işletme verimliliğinin tar­tışıldığı panelin başkanlığını T.Madenciler Derneği Başkanı İsmet Kasapoğlu yaptı. Panele ko­nuşmacı olarak; Kütahya Mil­letvekili Ahmet Derin, ETKB APK Kurulu Başkanı Şefik Ozanözgü, Odamız Genel Sekreteri Bülent Şen-türk, T.Maden İşçileri Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Nevzat Yavuz ve GEMAD adına Lütfi Çallı katıldılar.

Page 18: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

MADENCİLİK BÜLTENİ S a y f a 2 1

! YAYIN DÜNYASIN YAYIN DÜNYASI

Madenciliğimize önemli katkıları olacak "Tasarımda ve Uygulamada Madencilik Problemlerinin Çözümleri"; "Çözümlü Madencilik Problemleri" adlı yayınımızın güncel problemlerle genişletilmiş yeni baskısı olup,u bu kitapta Prof. Dr. Müh. Ergin ARIOĞLU, yumakların "uç" larını açığa çıkarıyor: Madencilikte kar­şılaşılabilecek kimi sorunları teker teker ele alıyor, bir probleme indirgiyor, çözümü gösteriyor. Soyut ilişkilerden yola çıkıyor, birimlerle ifade edilen somut sonuçlara ulaşıyor. Böylelikle öğrencilerin ma­denciliği sindirmelerini kolaylaştırırken, maden mühendislerinin de her an ge­reksinim duyabilecekleri pratik yak­laşımları derli toplu sunmuş oluyor.

Sn. ARIOĞLU' nun yıllar içinde yoğun ça­balar sonucu oluşan birikimlerini ve der­lemelerini yansıtan bu kitaptaki örnekler, yazarın amacını aşacak biçimde, her ko­şulda geçerli mutlak doğrular ya da şablon çözümler olarak algılanmamalıdır. Çünkü ne madencilik üç beş problemin ez-berlenmesiyle üstesinden gelinebilecek bir meslektir, ne de bu meslekte şablon çö­zümlere yer vardır. Dahası, birbirinin aynı iki madenin • olamayacağı; bilimin, gerek kuramlı, gerekse uygulamada durağan ol­madığı, sürekli devinim içinde bulunduğu da unutulmamalıdır. Dolayısıyla, uy­gulamada karşılaşılacak sorunların üs­tesinden gelmede, bu kitaptaki çözüm yol­ları birer çıkış noktası olarak kabul edilmeli; ancak asıl kararlar, günün ko­şullarını ve söz konusu madenin özel­liklerini dikkate alan araştırmalara da-yandırılmalıdır. 359 sayfadan oluşan bu yeni yayın Odamızdan temin edilebilir.

EDERİ : Üye: 300.000 TL

Odamız tarafından 14-15 Kasım 1994 tarihinde Ankara'da düzenlenen 2000'li Yıllara Doğru Linyit Sempoyumu bil­diriler kitabının satışı başlamıştır. Sektörün bugünkü yapısal durumunu, linyit kullanımı ve teknolojisi ile çevre boyutlarını, linyit üretim ve tüketiminde alternatif yakıtların etkisini ve son on yıldır kamuoyunda tartışılan ve bir türlü yasallaştırılmayan özelleştirme mev­zuatını ve uygulamalarını içeren ana başlıklar altında linyit sektörünün so­runlarını ve çözüm önerilerini üreticiler, tüketiciler, araştırma kuruluşları, çev­reciler gözüyle ele alan sempozyum ki­tabı, 232 sayfadan ibaret olup, isteyen üyelerimiz Oda merkezinden temin ede­bilirler.

Kitap Bedeli: Üye :300.000 TL

Bültenimizde daha önce çizgileriyle yer alan meslektaşımız Nusret ÖZTÜRK karikatür­lerini "KARAKÖMÜR" adlı kitapta topladı. Meslektaşımızın yayın­ladığı bu karikatür-şiir kitabı ödemeli olarak aşağıdaki adresten 100.000 TL karşılığında temin edi lebilir.

Kitap İsteme Adresi P.K.42 ZONGULDAK

KİTLER VE

ÖZELLEŞTİRME

TMMOB taraf ından 23 ve 24 Temmuz 1993 tarihlerinde düzenlenen "Kit'ler ve Özel­leştirme" k o n u l u sem­pozyumda s u n u l a n bildiri ve görüşleri içeren kitabın ba­sımı yapılmışür. Kitabı edin­m e k isteyen üyelerimiz TMMOB veya Oda mer­kezinden temin edebilirler.

EDERİ: 1 5 0 . 0 0 0 TL.

TMMOB SEKTÖREL RAPOR

DİZİLERİ

TMMOB taraf ından bas ımı yapı lan sektörel rapor di­zilerinden Taşkömürü Ra­poru, Haliç Camialtı Alaybey Tersaneleri ile Pet-rokimya Sanayi i ve Gelişimi raporları hazır lanmıştır . Edinmek isteyen üyelerimiz TMMOB veya Oda Mer­kezinden temin edebilirler.

RAPOR EDERİ: 5 0 . 0 0 0 TL

OD A MT7 VAVTNT ART POHF-NCTT FRF %20 İNDİRİMLİDİR

Page 19: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

Sayfa 22 MADENCİLİK BÜLTENİ

ŞÎÎR». Ş Î Î R ^ Ş Î Ö L . Seher YILDIRIM Ş Î Î R _ Ş İ Î R ^ Ş Ü R . , PAŞA VARDİYASI

Allahaısmarladık ana, Güle güle yavrum güle güle, Allahaısmarladık hanım, Güle güle yiğidim güle güle, Allahaısmarladık yavrularım, Güle güle baba güle güle, Tanrım sana güç vere, Ulusum memleketim iyi gün göre, Güle güle. Hasan-Ali-Yusuf-Adem-İbrahim, Paşa vardiyasına, Yetişin yetişin paşa vardiyasına, Giyin tulumları, Başınıza takın baretinizi, Alın elinize azıkları, kazmaları, Binin asansör denilen demir çanaklara, İnin yedi kat yerin dibine, Yürüyün yürüyün geçin dehlizleri lağımları, Açın panoları Yalnız başınızın üstündeki deniz dalgalarının, Ve gelen giden vapurların sesini, Arada bir azığınızın ortakçısı farelerin, Kaçışını duyarsanız paşa paşa, Yürüyün bata çıka lastik çizmelerinize yapışın, Çamurların ağırlığını duymadan, Yürüyün kilometrelerce paşa paşa, Nere geldin bi dur! Sürüngenler gibi yedi kat yerin dibine, Gideceksin ocağının başına paşa paşa, Bak domuz damına! Senin emniyetin için sağlam yapılmıştır. Sen sürün paşa paşa,

Bakma hava hortumlarına Sağlam Sağlam mı? Ama nefes almak bir garip, Acep geri dönsek mi? Yöneticilere haber versek mi? Verildi... Sen sürün paşa vardiyasında paşa paşa, Tehlike görülmedi. Kilometrelerce yedi kat yedi büklüm yerin dibinde, İşte damar önünde, Vur kazmanı hızlı VUR Terin dökülsün kazmanın ucuna paşa paşa, Üretim artacak, Bu üretimden kimler nasıl yararlanacak paşa paşa? Yedi kat yerin dibi, Anında cehennemden beterine donuverdi. Yüz küsur yazgıdaşı kömür katık etti paşa paşa, Nolur çıkarmayın bizi burdan, Önümüz sürünerek geldik, Anında kömüre çevriliverdik, Yakın bizi ısının paşa paşa, Üzülmeyin arkamda kalanlar, Paşa vardiyasında giden, Yalnız değiliz bizler, Gitti nice koçyiğitler paşa paşa, İşte paşa vardiyası, Ana-oğui var diyesi, Ayşe eşim var diyesi, Çocuk babam var diyesi, Eli kınalı Elif, Yarın duvağım açılacak diyesi.... İşte paşa vardiyası....

ÇIK. J I...ÇIK. 1 i...(s-Il\. 11....

BÖYLE ÖLÜNMEZ CELAL KABADAYI

MADEN MÜHENDİSİ

Meslektaşımız Celal Kabadayı'nın şiirlerini topladığı ilk şiir kitabını Odamızdan temin edebilirsiniz.

Ederi: 50.000TL

ML SI AIDAT BORCU OLMAYAN

ÜYÎ :AN İTİ İN

SMMH BELGESİ ALMAYAN

ÜYELERİMİZİN FENNİ NEZARET,

PROJE VE FAALİYET RAPORLARININ

ONAYI 1 OCAK 1995TEN İTİBAREN

YAPILMAYACAKTIR

Page 20: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,

MADENCİLİK BÜLTENİ Sayfa 23-

YITIRDIKLERIMIZ

Hikmet Arif ÇAĞLAYAN

1958 doğumlu Çağlayan, İTÜ'den 1980 yılında mezun oldu. 1992' ye kadar Çağlayan Makina San. ortaklarından olup, Maden Makinaları İmalatı, Cev­her Hazırlama Tesis Planlama ve Ekipmanları İmalatı ko­nularında çalıştı. 1992 sonrası İstanbul1 da Teknik Müşavir ola­rak serbest çalışan mes­lektaşımızı 31 Ekim 1994 ta­rihinde Adapazarı' nda geçirdiği trafik kazası sonucunda kay­bettik.

AZMİ HALULU

1324 doğumlu A. Halulu 1931 yılında Zonguldak Yük­sek Mühendis Mektebi'nden mezun oldu. Maden Kömürü Türk A.S, EKİ ve TKİ'de çeşitli görevlerde bulundu. 1991 yı­lında meslekte 60.yılını dol­duran, Odamızın ilk Başkanı ONUR ÜYEMİZ'i 17 Aralık 1993 tarihinde kaybettik.

O. SELİM ÖZDEMIR

1931 Çankırı doğumlu Özdemir, 1951'de Zonguldak Maden Tek­nik Okulu'ndan mezun oldu. Me­zuniyet sonrası Etibank Murgul Bakır İşletmesi' nde göreve baş­ladı. Sırasıyla Etibank, Bilgin Maden Ltd. Şti., Hekimhan Demir, Adıyaman ve İskendurun Krom İşletmeleri' nde görev yaptı. Maden Yardım Ko-misyonu'nda çalıştı. 1977 yı­lında emekliye ayrıldı. Daha sonra özel şirketlerde çalışan ONUR ÜYEMİZ'İ 8 Kasım 1994'te kaybettik

YITIRDIĞIMIZ D E Ğ E R L I

ÜYELERIMIZIN,

AİLELERİNE,

YAKINLARINA,

ARKADAŞLARINA,

HAVZAYA

VE TÜM MADENCİLİK

CAMİASINA

BAŞSAĞLIĞI

DİLİYORUZ.

Ali Rıza GÜREL

1958 Kemah doğumlu A. Rıza Gürel, 1991 yılında ODTÜ' den mezun oldu. Meslektaşımızı 11 Ağustos 1994 tarihinde Muğla yakın-larınde geçirdiği trafik kaz­asında kaybettik.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Hdına

Sahibi ire Sorumlu yönetmeni: Alpaslan ERTÜRK

Bülten Kurulu : Hasan Yılmaz, Ertuğrul Işık, Muzaffer Gür, Oğuz Sönmezer

Yönetim Yeri : Selanik Cad. 19/3 Kızılay-ANKARA

Tel : (312) 425 10 80 Fax:(312) 417 52 90

• Ayda bir yayınlanır. O Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. O İmzalı yazılardaki görüş ve düşünceler yazarlanna aittir. Odayı ve Bülteni sorumlu kılmaz. O Yazarlara ücret ödenmez.

Dizgi-Mizapaj : Maden Müh. Odası Baskı : Kozan Ofset

Tel:(312)341 14 27

A TD AT OnFMFLERTNTZ TCTN B Q S T A _ C R K m E S A E M ^ J İ 6 6 6 5

Page 21: Sayfa 4 MADENCİLİK BÜLTENİ TEKNOLOJI ÜSTÜNE / Dr. Duran ... · kuruluş çalışmaları yaklaşık üç yıldır süren merkezinin laboratuvarlarını ... olması nedeniyle,