32

Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2011-22 Haziran

Citation preview

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak 11-22
Page 2: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERSeçim sonrasının kapsamlı mücadele gündemleri . . . . . . . . . . . . . . 3Seçim oyununa gelme, saflarısıklaştır!r..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4Yeni katliamlar İzmir’den yönetilecek! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5Ülke çapında polis devleti uygulamaları... . . . . . . . . . . . . . . 6Hopa protestolarında polis terörü... . . . . 7Herkes için CHP(!): Kimin içindemokrasi? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8Kürt haraketine ‘seçim ablukası’... . . . . 9 İstanbul’da “Seçimler, siyasal gelişmelerve sol hareket” paneli... . . . . . . . . . . . . 10Bursa’da “Seçimler ve sol hareket” paneli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11İllerde yaygın ve çok yönlü çalışma.... . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12Devrimci seçim kampanyası etkinliklerle büyüdü! . . . . . . . . . . . . . . 13Ontex’teki sendikal ihanet gerçeğine tanıklık . . . . . . . . . . . . . . 14-15Kampanya dönemi ışığında sınıfçalışmamız... … . . . . . . . . . . . . . . 16-17Burger King Çağrı Merkezi çalışanlarıyla konuştuk. . . . . . . . . . . . . 18Emekli-Sen üyesi Yalçın Vural ilesendikada yaşanan son gelişmeler üzerinekonuştuk.... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19Kamu TİS’lerinde eylemler . . . . . . . . . 20Yunanistan’da iki dünya karşı karşıya! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21Yemen’de halk isyanı yeni bir evrede! . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22Ortadoğu’daki isyan ruhu siyonistlerizorluyor….. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23Stuttgart’ta antifaşist öfke... . . . . . . . . . 24Kurs dayatmasına eylemli yanıt.. . . . . . 25Eğitim-Sen 8. Olağan Genel Kurulu’nunardından...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26-27Haziranda ölmek zor! . . . . . . . . . . . . . . 28‘84 ölüm orucu şehitleri kavgamızda yaşıyor! . . . . . . . . . . . . . . 29Coca Cola cinayet işlemeye devam ediyor…. . . . . . . . . . . 30Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Gazetemizin yayınından kısa bir süre sonra genelseçimler gerçekleşmiş olacak. Seçim sonuçları, düzenpartileri açısından büyük önem taşıyor. Bu önem sadecemeclis koltuğuyla orantılı büyüyecek ranttan ilerigelmiyor kuşkusuz. Asıl önemlisi ortaya çıkacaksonuçların burjuva iktidar mücadelesinde güçdengelerini etkileyecek ihtimalleri barındırmasındandır.Düzen partileri bunun için seçimlere birkaç gün kalatüm enerjileriyle yükleniyorlar. Canhıraş bir çabaylaoylarını arttırmaya çalışıyorlar. O nedenle seçimler içinsüre daraldıkça yalanın dozu da artıyor.

Burjuva düzen partileri açısından bu denli önemtaşıyan seçimlerin ve ortaya çıkacak parlamentobileşiminin, işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamındaolumlu anlamda hiçbir değişiklik yaratmayacağıkesindir.

Çünkü asıl belirleyici olan sınıf mücadelesidir.Parlamentoyu bu gerçeğin önüne koyan burjuvazi, sınıfegemenliğini perdelemek istiyor. Eğer çürümüşdüzenini “demokrasi” kılıfı içinde yutturabilirse işçi veemekçileri de sınıf mücadelesinden uzak tutacağınıbiliyor. Tüm çabası bu yöndedir. İşçi sınıfınınbağımsız-siyasal bir hareket haline gelemediği,sendikal bürokrasi cenderesinin ve burjuva ideolojik-politik çerçevenin dışına çıkamadığı koşullarda buoyun da tutuyor.

Bu seçim döneminde de işçi sınıfı ve emekçiler,sınıf mücadelesi bayrağını yükseltecek bir güç ortayakoyamamışlardır. Dahası sınıf devrimcileri ilemevzilerinde kararlıca direnmeye çalışanlar dışında,sınıfın mücadele safları büyük ölçüde boşaltılmıştır.

Fakat bu kara tablo değişmelidir, değişmekzorundadır. Çünkü düzenin efendileri ve soysuzuşakları karşısında ayakta kalmanın, bir onura vegeleceğe sahip olabilmenin başka da bir yolu yoktur.Çünkü düzen güçleri seçimlerin ardından ağır vekapsamlı saldırılara hazırlanıyorlar. Önümüzdekigünlerde işçi sınıfını sayısız sınav bekliyor.

Bu sınavlardan başarıyla çıkmak içinse, hareketegeçmek, öne çıkmak ve kavga bayrağına sıkıcasarılmak dışında başka bir seçenek bulunmuyor.

Bu nedenle seçim dönemi boyunca işçi ve

emekçilere tek seçenek olarak sınıf mücadelesini,devrimi ve sosyalizmi gösteren, bunun için yoğun biremek veren komünistler, seçimlerin ardından daçalışmalarını kesintisiz biçimde sürdürecekler.

***Önümüzde 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin

41. yıldönümü var. Sermaye ve devletine kök söktüren,hakların ancak militan bir mücadeleyle alındığınıgösteren bu büyük işçi direnişinden öğrenmeli, sınıfıngenç kuşaklarını bu büyük direnişin ruhuyladonatmalıyız.

***Liselilerin Sesi’nin Haziran 2011 tarihli 40. sayısı

çıktı. Eksen Yayıncılık bürolarından ve kitapçılardantemin edebilirsiniz.

Sosyalizm Yolunda

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Seçime sayılı günler kaldı. Düzen partileriarasındaki kıyasıya yarış devam ederken, seçimlerinardından izlenecek politikalara ilişkin tartışmalar daşimdiden başlamış durumda.

Seçimlerden AKP’nin galip çıkacağı, CHP’ninoylarını arttıracağı, MHP’nin barajı aşacağı, BDP’ningüçlü bir meclis grubu kuracağı konusunda genel birmutabakat var. Tartışmalar asıl olarak, AKP’ninanayasayı değiştirebilecek bir milletvekili sayısınaulaşıp ulaşmayacağı ve CHP’nin AKP’yidengeleyecek bir gelişme sağlayıp sağlayamayacağıüzerinde yoğunlaşıyor. Diğer bir tartışma ise,seçimlerin ardından Kürt sorununda hangi adımlarınatılacağı konusunda.

İlk tartışmanın önemi ortadadır. AKP’ninseçimlerden anayasa değişikliğinigerçekleştirebilecek bir sayısal çoğunlukla çıkması,onun devletin iktidar dümenini daha sıkı kavraması,dinci gerici sermayenin çıkarlarını korumak vekollamakta o denli pervasız davranması demektir.Aynı zamanda TÜSİAD burjuvazisini rahatsız eden,dinsel değerleri ve yaşam biçimini topluma dayatmaeğiliminin daha da güçlenmesi sonucunu verecektir.Bunun için, emperyalizm ile tekelci burjuvazininTÜSİAD’da örgütlü kesimleri, kendilerine hizmettekusur etmeyen AKP’yi desteklemekle birlikte, aynızamanda onu güçlü bir CHP ile dengelemek istiyorlar.Son günlerde de bu istek ve beklentilerini açıkçaortaya koyuyorlar.

Bu arada AKP emperyalizme hizmette sınırtanımıyor. Öyle ki, emperyalistler cephesindenburjuva siyasetine ilişkin tercihler ortaya konulurken,İzmir’in NATO’nun kara harekat üssü olacağı bilgisiayyuka çıktı. Bu, bir süredir ciddi işaretleri görülenABD-AKP yeni dönem işbirliğinin içeriği konusundaönemli açıklıklar sağladı. Ülke toprakları,emperyalistlerin savaş örgütü NATO’nun karaoperasyonlarının harekat merkezi haline getirilmesiölçüsünde, kanlı ve kirli operasyonların merkeziolacaktır. Bu konuda o denli pervasızlar ki, bu soysuzişbirliğini seçimlerin bitmesini dahi beklemedenaçığa vurdular. Kuşkusuz bu aynı zamanda seçimleriçin gerekli emperyalist desteğin de koşuludur. Dikkatedilirse, AKP’ye rakip olmak iddiasındaki CHP ilefaşist MHP de bu türden bir ağır işbirlikçiliğe sesçıkartmamakta, emperyalizmin istem ve ihtiyaçlarınayanıt verecek bir çizgide hareket etmektedirler.

Bu demektir ki, seçimlerin ardından emperyalizmeuşaklık yeni boyutlar kazanacaktır. Libya’ya yönelikmuhtemel bir kara harekatı bir yana, Türk devletininde doğrudan içerisinde yeralacağı Suriye’ye yönelikbir operasyon ihtimali giderek ısıtılmaktadır. BöyleceTürkiye, emperyalizmin bölgesel karakolu, saldırı vesavaş üssü haline getirilmiş olacaktır. Düzen partileribirbirleriyle keskin söylemlerle kavga edergörünürken, emperyalizme uşaklık çizgisiniderinleştiren bu adımların arkasında birliktedurmaktadırlar. Dolayısıyla, seçimlerin sonucundamecliste ortaya çıkacak dengelerden bağımsız olarak,emperyalizme kölece bağımlılığın daha dapekiştirileceği bir tablo ile yüzyüze kalınacaktır.

Bir diğer önemli tartışma konusu olan Kürtsorununa gelince, AKP şefleri inkarcı-şovensöylemlerini derinleştirmekte, son derece saldırganbir dille Kürt sorununda çözüme yönelik bir beklenti

yaratmamaya özen göstermektedirler. Seçim sürecineegemen olan baskı ve zorbalık çizgisinde de belirginbir kararlılık içindedirler. Bunun düzen güçlerininortaklaştığı bir tutum olduğu açıktır. Her ne kadardüzen içi iktidar mücadelesindeki hesaplar uğrunabugün AKP’nin Kürt bölgesinde güç kaybetmesindenbelli bir memnuniyet duyuluyor olsa da, Kürthareketinin geldiği düzey tüm düzen güçlerinin başınıağrıtmaktadır. 12 Haziran’dan sonra Kürt halkınınmücadele gücü ve enerjisini kırmak ve hareketüzerinde kontrol sağlamak, emperyalizmin de destekverdiği ortak yönelim durumundadır.

Fakat kendine güvenen ve moral olarak güçlü birKürt hareketini kırıntılarla tasfiye etmenin mümkünolmadığı açıktır. Bu koşullarda ne yapıp edip onumoral olarak çökertmeye, sonuca gitme azmini veumutlarını kırmaya yöneleceklerdir. Bu amaçlakullanılacak silahlardan birisi, bugünlerdedillendirilen kapsamlı bir askeri tasfiye operasyonuolabilir. Fakat bu operasyonun başarılı olma ihtimaliazdır. 2009’daki “açılım” süreci öncesinde de bupolitikayı hayata geçirmeye kalkmışlardı. Fakat sonuçtam bir fiyasko olmuş, tersinden Kürt hareketinimoral ve siyasal olarak güçlendirmişti.

Diğer taraftan, bugün kapsamlı bir askerioperasyon seçeneği üzerinde durulsa da, seçimlerdensonra başlatılacak yeni anayasa tartışmalarıvesilesiyle “yeni bir toplumsal konsensüsoluşturmak” adı altında bazı sembolik adımlarla birrüzgar estirilmeye çalışılması da muhtemeldir.Göründüğü kadarıyla Abdullah Öcalan da bu tür birbeklentiyle 12 Haziran’ın ardından AKP’den böylesibir yeşil ışık beklemektedir. Fakat egemenlerin Kürthalkının mücadelesini bu tür yöntemlerle bastırma ve

denetim altına alma olanakları zayıftır. Bu nedenle,seçimlerden sonra kendi yolunu çizmek yönündeortaya bir iddia koyan Kürt hareketi ile birlikte Kürtsorununu, bir kriz yönetimi stratejisiyle kontroletmeye çalışmak düzen güçlerinin tercihi olacaktır.Bu, bir yandan baskı ve terörün dozunu arttırmak,diğer yandan düzen içi kanallar açmak, işbirlikçi Kürtsiyasetini teşvik etmek anlamına gelmektedir.

Bu demektir ki, seçimlerin ardından düzen güçleri,emperyalistlerle derinleştirilen kölelik ilişkileriningereği olarak dışarıda aktif roller üstlenirken, içerdeKürt halkına ve emekçilere yönelik baskı ve teröründozunu arttıracaklardır. Buna “yeni anayasa” başlığıaltında toplumun “demokratikleşme” aldatmacasıylasersemletilmeye çalışılması eşlik edecektir. Elbettebunlarla birlikte işçi sınıfı ve emekçilere yönelikkapsamlı bir sosyal yıkım planı uygulamayasokulacaktır.

Tüm bunlar birarada, önümüzdeki döneminmücadele görevlerinin neler olduğu konusunda net birtablo ortaya koymaktadır. Bu bir yandan anti-emperyalist mücadeleyi yükseltmek demektir. Diğeryandan Kürt halkıyla tam bir dayanışma içerisindeolmak ve daha da pekiştirilecek olan polis rejiiminekarşı hak ve özgürlükler mücadelesini büyütmekdemektir. Ve nihayetinde, sosyal yıkım politikalarınınbüyüttüğü sosyal öfkeyi açığa çıkarmak ve sınıfmücadelesini örgütlemek demektir.

Hepsi birbiriyle içiçe olan, birbirini tamamlayanbu görevlerin üstesinden ancak güçlü ve örgütlü birsınıf mücadelesinin geliştirilmesiyle gelinebilir.Komünistler ile ilerici-devrimci güçler bu bilinç vesorumlulukla dönemi ve dönemin ortaya çıkardığıkapsamlı görevleri kavramalı ve omuzlamalıdırlar.

Seçim sonrasının kapsamlı mücadele gündemleri

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Gündem4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Seçimlere kısa bir süre kaldı. Düzen partileri iseişçi ve emekçilerin sosyal taleplerini ve özlemleriniistismarda hız kesmiyorlar. Emekçileri vaat yağmurualtında tutuyor, ölçüsüz demogoji yapıyorlar.Böylelikle aynı zamanda seçimlerin ardından gelecekkapsamlı saldırıları perdeliyorlar. Ciddi hakkayıplarına yol açacak bu saldırılar karşısında sınıfısilahsızlandırıyorlar.

Seçimlerden sonra emekçileri bekleyen saldırılar

Seçimlerden sonra öncelikli saldırılardan biriolarak yeni torba yasası gündeme getirilecek. Kıdemtazminatı kaldırılacak. Bölgesel asgari ücretuygulamasının önündeki tüm yasal engellertemizlenecek. Özel istihdam büroları eliyle işçilerinköle gibi alınıp satılmasının önü açılacak. Her alandaesnek çalışma yönteminin kullanılmasının yasal altyapısı oluşturulacak. Kayıt dışı çalışmanın tümkoşulları yasallaştırılarak çalışma düzeninin genelkuralları haline getirilecek.

Öyle ki, işgücü maliyetinin yüksek olduğukonusunda sermaye örgütleri ile düzen partileri tambir anlayış birliği içindeler. Seçimlere iddialı birşekilde hazırlanan AKP, CHP ve MHP seçimbildirgelerinde işgücü maliyetlerinin düşürüleceğisözünü kapitalistlere daha şimdiden verdiler. Busözler seçimden sonra hangi sermaye partisi hükümetolursa olsun bu programı uygulayacağını teyitetmektedir.

Kapitalistler döne döne, açlık sınırının altında olanasgari ücretin çok yüksek olduğunu dile getiriyorlar.Dahası varolan asgari ücretin rekabet güçlerinidüşürdüğünü, işgücü maliyetini yükselttiğini, kayıtdışı işçi çalıştırmanın yaygın olarak kullanılmasınayol açtığını, vergi yükünü artırdığını ifade ediyorlar.İşgücü piyasasının katılığının kayıplara uğramalarınayol açtığı yalanına sarılıyorlar. Bölgesel asgari ücretegeçilmesini istiyorlar. Düzen partileri de bu talebionaylıyorlar.

İşçiler için yeterli olmasa da kıdem tazminatı,kapitalistlerin keyfi şekilde işçileri işten atmaktaellerini zayıflatıyor. Bu nedenle kapitalistler kıdemtazminatı uygulamasından rahatsızlar. AKP hükümetide ilk adımı attı. Kıdem tazminatı fonu kurulmasıyoluyla bu hakkın sermayeye peşkeş çekilmesidoğrultusunda çalışma başlattı. Bu yasa ile hemkapitalistler kıdem tazminatı yükünden kurtarılacakhem de birikmiş kıdem tazminatlarının sermayeninhizmetine sunulmasının önündeki engellerkaldırılacak.

Ayrıca seçimin ardından geçici çalışmanın tümüyleserbestleştirilmesini sağlayacak saldırılar gündemegelecek. Bu çerçevede özel istihdam bürolarınınönündeki tüm engeller temizlenecek. Bu bürolardaişçiler geçici olarak kapitalistlere kiralanabilecek. Busayede kapitalistler işçileri güvencesiz, insanlık dışıkoşullarda çalıştırabilecekler.

Topkeyun saldırı!

Seçimlerden sonra gündeme gelecek bu yıkımsaldırıları işçi ve emekçilerin kazanılmış tüm haklarınıyok etmeye yöneliktir. Sermaye, işgüvencesindenyoksunluğu, örgütsüzlüğü dayatmaktadır. Günde 14-15 saat çalışan, gelecekten umudunu tümden kesmişişçi istemektedir. Yedek işsizler ordusunun daha da

büyümesini hedeflemektedir. Bu nedenle seçimbildirgelerinde işsizliği ortadan kaldırmayı vaat edendüzen partilerinin tümü yalan söylemektedir. Sermayepartilerinin bu talepleri karşılamaktan başka çaresiyoktur.

Tüm sermaye partileri neo-liberal politikalarıngereği olarak “daha az maliyet, daha fazlaverimlilik, daha fazla kar” anlayışınıntemsilcileridir. Seçimlerden sonra hangi düzen partisihükümet olursa olsun işçi ve emekçilerin kazanılmışhaklarına saldırmaya devam edecektir. Bu durum işçive emekçilerin haklarının gaspedilmesi demektir.Ekonomik kalkınma, emeğin refahı, sermayeningüçlenmesi gibi laf kalabalıkları, bu yalın gerçeğikarartmaya yöneliktir.

Düzen partileri işçi ve emekçilere yöneliktopyekun yıkım programı ekseninde ortaklaşmışlardır.Bu çerçevede tarım ve hayvancılık bitecek. Emekçiköylülüğün sefalet içindeki yaşamı daha çekilmezhale gelecektir. Emeklilerin maaşları kuşa dönecek.Kamu emekçilerinin kazanılmış hakları ellerindenalınacak. İşsizler ordusu daha da artacaktır.Atanamayan öğretmenler sorunu ağırlaşarakdevam edecek.

Mücadeleden başka yol yok!

İşçi ve emekçiler düzen partilerinin yalanrüzgarlarına prim vermemelidir. Daha şimdidensaldırıları boşaçıkarmak içinharekete geçmeli,örgütlümücadeleye

hazırlanmalıdırlar. Düzen partilerine oy vermeyireddetmeli, bağımsız devrimci sınıf çizgisine omuzvermelidirler. Düzenden ve düzen partilerinden hesapsormalıdırlar.

İşçi ve emekçilerin devrimci sınıf mücadelesi ilehaklarını söke söke almaktan başka bir çıkış yoluyoktur. Kalıcı, gerçek ve devrimci olan biricik çözümyolu sosyalizmdir. Yani işçi sınıfının devrimciiktidarını kurmaktır. Çözüm, işçi sınıfı ve emekçilerinyaşamın tüm alanlarında, her düzeyde iktidarolmasıdır. Ancak bu koşullarda özel mülkiyet düzeniortadan kalkar, tüm zenginlik kaynakları toplumunhizmetine sunulur. Açlık sona erer. İnsanca yaşanabilirkoşullar yaratılır. Uzun süreli çalışma ve üretimanarşisi son bulur. Görev böyle bir dünya içinsavaşmak, düzen partilerinin demagojik söylemlerinealdanmamaktır.

Seçimlerden sonra işçi ve emekçileri kapsamlı saldırılar bekliyor...

Seçim oyununa gelme, safları sıklaştır!

Seçimlere sayılı günler kala AKP gözleriboyamak için peşi sıra hamleler yapıyor. Bunların endikkat çekici olanlarından biri de 12 Eylülsoruşturması kapsamında darbecilerin ifadelerininalınması oldu.

Bugün 12 Eylül koşullarına denk düşenuygulamaları hayata geçirmekten çekinmeyen, dahasıbunları açıktan savunan AKP hükümeti, bir seçimhamlesi olarak darbecilerle hesaplaşıldığıyanılsamasını yaratmaya çalışıyor. O nedenle 12Eylül referandumunun ardından bu doğrultuda hiçbiradım atmamışken, seçimlerden birkaç gün öncesavcılar harekete geçirildi. Hiç kuşku yok ki,eteklerini öptükleri bu darbeci generaller hakkındakisoruşturmalar, 12 Haziran’ın ardından hasıraltıedilecek.

Keza 12 Eylül darbecilerinin de bundan kuşkusuyok. Bugün ifadesi alınan Hava Kuvvetleri Komutanıemekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın rahatlık

içinde, pişman olmadığını belirtmesi bunun birgöstergesi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafındanyürütülen 12 Eylül soruşturmasıyla ilgili döneminHava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya’nınifadesi Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet BaşsavcıVekili Fikret Seçen tarafından alındı. 12 soru sorulanŞahinkaya’nın pişman olmadığını söylediği belirtildi.Dün ifadesi alınan Kenan Evren de “Pişman değilim.Ülkenin o şartlarında yine yetkili olsam yine bu işiyapardım, pişman değilim” demişti.

Hopa’da Metin Hoca’nın katledilmesine karşıilerici ve devrimcileri gözaltına alarak işkenceyapanların darbeci generallerin ifadelerini evlerindeve hastanede alması soruşturmanın akibeti konusundada yeterince fikir veriyor...

12 Eylül darbecilerinin çocukları, onlarıyargılamayaz. 12 Eylül düzenini olduğu gibiyaşatanlar bu düzenden hesap soramaz.

12 Eylül paşaları pişman değil!

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Ortadoğu’da birbiri ardına patlayan halk isyanlarıve Avrupa’da yaşanan sınıf hareketliliğiemperyalistlerin de korkularını büyüttü ve halklarıköleliğe razı etmek için kurulmuş olan tüm uğursuzbirlikler birbiri ardına toplanarak yeni saldırı planlarınıdevreye soktular. Emperyalizmin en önemli silahlıgüçlerinden olan NATO da bu kapsamda bir diziönlem aldı. Başından beri emperyalizmin maşasındanbaşka bir şey olmayan Türkiye’deki iktidarın, sondönemde önemli rollere talip olduğuna ve aktiftaşeronlukta ileri adımlar atacağına basınımızdasıklıkla değinildi.

Bugüne kadar yapılan değerlendirmelerindoğruluğu önce Libya’ya yönelik saldırıda görülmüşoldu. Libya saldırısının ardından ise AKP iktidarınınyeni uşaklıklara hazırlandığı daha açık biçimde ortayaçıktı. Bugünlerde ise NATO’nun yeni kara harekatıoperasyon merkezinin, İzmir olacağı bilgisi basınayansıdı. İşbirlikçiler belli ki emperyalizme etkintaşeronluk için pazarlıkları tamamlayıp anlaşmalarıçoktan imzalamışlardır.

Eski üsse yeni misyon!

İzmir’de NATO üssü kuşkusuz ki yeni kurulan birüs değil. Dahası Türkiye’nin NATO’ya ait ilk üssüolma özelliğini taşıyor. Çiğli’de bulunan üs 8 Eylül1952 yılında yani Türkiye’nin NATO’yakatılmasından yedi ay sonra kuruluyor. Müttefik KaraKuvvetleri Karargahı (LANDSOUTHEAST) adıylakurulan üs, başlarda ABD’li bir korgeneral tarafındanyönetiliyor. 1954’te ise Fransa, İngiltere ve İtalya’dangelen yeni güçler ile geliştiriliyor.

ABD Hava Kuvvetleri’ne (USAFE) bağlı olanİzmir Hava Üssü’nün önemi son yıllarda daha da arttıve 11 Ağustos 2004’te LANDSOUTHEAST karargâhıNapoli’den İzmir’e taşındı. 1 Ocak 2006’da iseAlmanya’nın Rammstein hava üssünde bulunan ABD16. hava filosu İzmir Hava Üssü’ne konuşlandırıldı.

Son dönemde ise NATO’nun yeni düzenlemelerikapsamında üssün kaldırılacağı söylentileridolaşmaktaydı. Bunun sebebi ise NATO’nun üssayısını azaltması ve Rammstein hava üssünün merkezhaline getirilmesi olarak ifade ediliyordu. Basınayansıyan son haberler ise bunun “kısmen” doğruolduğunu gösterdi.

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün deonayladığı biçimiyle İzmir’de bulunan hava

komutanlığı kapatılacak. Üs ise bundan böyle NATOKara Unsur Komutanlığı olarak görev yapacak.Yapılan açıklamalara göre İspanya’da bulunankomutanlık üsse taşınacak. Yunanistan’da yapılmasıplanlanan NATO üssü ise iptal edilecek.

Emperyalist barbarlığın yeni üssü İzmir!

NATO üssünü adeta bir müjde verir gibi duyuranGönül “Planlama son şeklini İzmir’de Kara Kuvvetleriolacak şekilde aldı, İzmir’e hayırlı olsun” dedi veşunları ekledi:

“Bunu mutlaka İzmir’de yerine onu aratmayacakve bizim İzmir’imizin uluslararası hüviyetini ortayakoyacak bir teşkilatta ısrar ettik. Belli bir çalışmayapıldı, mücadele verildi. Şimdi NATO’nun KaraUnsur Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığıİzmir’e geliyor. Böylece hava unsuru yerine, KaraKuvvetleri İzmir’e gelmiş olacak.”

İzmir’e hayırlı olacağından bahsedilen üssünmazlum halkları bombalamak ve isyan dalgalarını

bastırmak için kontrgerilla operasyonları düzenlemekdışında bir misyonu olmadığı göz önüne alındığındakime ne kadar hayırlı olacağı da açıktır.

Bir başka önemli nokta ise Füze Kalkanı’nın daaynı üsse yerleştirilmesi. “Avrupa’ya yöneliktehdit”lere karşı öncelikle radar sisteminin bu üsseyerleştirilmesinden bahsedilirken, ilerleyen günlerdeyapılacak toplantılarda üsse balistik füzekonuşlandırılması da gündeme alınacak. Füze kalkanıNATO projesi olduğu için Türkiye’nin füzelerinkullanımı konusunda karar yetkisi bulunmayacağı dabiliniyor.

6. Filo’yu unutmayın!

Kuşkusuz ki bugün NATO gibi halklara ölümkusan bir terör örgütünün saldırı üssü olarakTürkiye’yi seçmesi, hele ki Yunanistan’danvazgeçerek yerine Türkiye’yi geçirmesi, tesadüfolamaz. Belli ki Yunanistan’daki kitleselhareketlilikten rahatsız olan emperyalistler Anadolutopraklarını hala rahatça at koşturacakları yerler olarakgörüyorlar. İşbirlikçi hükümetlerin de onayıyladiledikleri gibi mazlum halkları bombalarlarkenTürkiye işçi ve emekçilerinin katliama ortaklıketmesini bekliyorlar. Bu konuda Vecdi Gönül’ünsözlerine bakmak dahi kölelik ilişkisinin boyutunugöstermeye yeterli.

Emperyalizm ile kurulan bu ilişki tüm düzenpartileri gibi AKP hükümeti için de iktidarda kalmanıntemel şartlarından biri. Bu nedenle AKP tümefelenmelerine rağmen emperyalistlerin önünde paşapaşa eğilerek yeni rolüne hazırlanıyor. Seçim sonrasıTürkiye’nin çok daha saldırgan politikalarda başıçekeceğini şimdiden öngörmek mümkün. Dolayısıylaanti-emperyalist mücadele son derece güncel veyakıcıdır.

Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Emperyalizme taşeronlukta yeni adımlar…

Yeni katliamlar İzmir’den yönetilecek!

Genel seçimlerin hemen öncesinde AKP’nin şefiErdoğan, bakanlar kurulunun yapısını yeni baştanoluşturdu. Yeni düzenlemeyle mevcut 8 bakanlıkkaldırılırken yerine 6 yeni bakanlık getiriliyor. Yapılandeğişiklikler incelendiğinde görülüyor ki AKP,hükümet yapısını bir yandan sermayenin doğrudankoltuk sahibi olacağı biçimde yapılandırıyor, diğeryandan ise toplum düzeyinde siyasal-kültürel etkisiniarttıracak biçimde değiştiriyor.

Erdoğan konuyla ilgili açıklamasında değişiklikle,mevcut aksaklıkları gidermeyi, idarenin çok dahaverimli ve hızlı çalışmasını amaçladıklarını söyledi.Ayrıca bu değişikliğin “2023 hedefleri”ne hizmetettiğini vurguladı.

Yeni kurulan bakanlıklardan birisi “Aile ve SosyalPolitikalar Bakanlığı” olurken, Erdoğan bu bakanlığı,“Biz muhafazakar demokrat bir partiyiz öyleyse aileyapımızı güçlendirmemiz lazım” diyerekgerekçelendirdi. Bu bakanlık, aile odaklı gericipolitikaların ve ulufe sisteminin daha sistemli biçimdeuygulanacağını gösteriyor.

Yeni bakanlıklardan bir diğeri ise “Bilim, Sanayive Teknoloji Bakanlığı”. Erdoğan bu bakanlığın“bilim, sanayi ve teknoloji ile iç içe olacağı”nısöyledi. Bu bakanlık bu haliyle üniversitelerisermayenin eline teslim edecek programın icracısıolacak.

Dikkat çekici yeni bakanlıktan biri de Çevre veOrman Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskanBakanlığı’nın birleştirilmesiyle kurulacak olan Çevre,Orman ve Şehircilik Bakanlığı. Bu da demek oluyorki ormanlık alanlar bu bakanlığın eliyle rantsaldönüşüme açılacak.

Yeni Bakanlar Kurulu’nun en önemliözelliklerinden biri de çok sayıda bakan yardımcısınaolanak tanıması. Erdoğan açıklamasında “özelsektörden bu makama atama yapılabilecek” olmasınıövünerek anlattı.

Bu da demektir ki sermaye resmen de devletinyönetiminde idari bir makam elde edecek veböylelikle daha dolaysız biçimde emek düşmanıpolitikalar uygulanacak.

Şimdiden hükümeti kurdular!

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Güncel6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

AKP’nin Hopa mitingi sırasında emekliöğretmen Metin Lokumcu’nun yaşamını yitirmesineneden olan azgın polis terörünün ardından ortayaçıkan tablo, sermaye devletinin ve onundümenindeki dinci partinin baskı ve terörde gemiazıya aldığını gözler önüne serdi. 12 Haziran genelseçimlerine giden süreçte Kürt hareketini hedef alansaldırılarını uzunca bir zamandır sürdüren sermayehükümeti, Hopa’da yaşanlara dönük tepkilere dedizginsiz bir saldırganlıkla yanıt verdi.

Polis devleti uygulamaları

Bir yandan seçim oyunu çerçevesinde ucuzdemokratikleşme nutukları çekerek emekçilerialdatma çabalarını yoğunlaştıran AKP hükümeti,diğer yandan ise toplumsal mücadele dinamiklerinipolis zoruyla ezme hamlelerini seçim sonrasınabırakmadan hayata geçiriyor. Hopa sürecinde açıkçagörülen bu gerçeklik kendini dizginsiz bir baskı veterör rejimi olarak dışavurdu.

Öyle ki Hopa’daki polis cinayetinin ardındandevlet terörü ülke geneline yayılarak devam etti.AKP’nin pervasızlığını da çarpıcı biçimde ortayakoyan bu süreç, devlet terörünü hemen herboyutuyla içinde barındırdı. Eylemlere dönükölümle sonuçlanan polis saldırılarını işkencelerlegeçen gözaltılar, fiili OHAL uygulamalarını ise ardıarkası kesilmeyen polis baskınları ve tutuklamalarizledi.

Hopa’dan gözaltına alınarak Erzurum’agötürülen ve Özel Yetkili Ağır Ceza Mahmekesi’ncedüzmece iddialarla “suçlanan” 34 kişiden 12’situtuklanarak cezaevine gönderildi. Hopa’dayaşananlara tepki göstererek Ankara, İstanbul, İzmirve Kocaeli gibi kentlerde alanlara çıkan devrimci veilerici güçler de polis şiddetinin, gözaltı vetutuklama terörünün hedefi oldu. Ankara’da üç günboyunca işkencelerden geçirilerek gözaltında tutulan55 kişiden 5’i yine benzer gerekçelerle tutuklandı.

Emek ve meslek örgütlerinin konuya ilişkinhazırladıkları raporlar da yaşanan terörünboyutlarına fazlasıyla ışık tuttu. Son olarak KESK,TTB, TİHV ve İHD heyetinin bölgedekiincelemeleri sonrası kamuoyuyla paylaşılan önraporda, Hopa’da adeta 12 Eylül günlerininyaşandığı açıkça görüldü. Söz konusu rapor, mitingsırasındaki azgın polis terörünü gözler önünesermenin yanısıra, mitingin ardından başlatılan veevlerden sokaklara uzanan “eylemci avının”boyutlarına da çarpıcı biçimde ışık tutmuş oldu.

Emekçiye kin kusup polisin sırtını sıvazlıyorlar!

Sermaye iktidarı sınırsız bir polis rejimi

tablosuyla önümüzdeki sürece hazırlanırken, AKPkurmayları da bu hamleleri tamamlayan pervasızcaaçıklamalarda bulunmaktan geri kalmadılar. Dincipartinin emek düşmanlığını açıkça dışavuran‘refleks açıklamaları’nın ortak paydasını ise polisterörünü meşrulaştırma çabası oluşturdu. Öyle ki,emekçilere azgınca saldıran, işkenceden geçirenhatta katleden polislerin, devlet erkanınca sırtlarısıvazlandı.

Bu pervasız açıklamaların başını ise, her zamanolduğu gibi AKP hükümetinin şefi Erdoğan çekti.Başbakanlık yaptığı süre zarfınca Kürt halkının veemekçilerin haklı mücadelelerine kin kusarak onlaradefalarca küfür boyutunda hakaretler yağdıranErdoğan, Hopa sürecinde de bayrağı elindenbırakmadı. “Hopa’ya eşkiyalar inmiş” sözlerininsahibi olan Erdoğan, birçok açıklamasında“Güvenlik güçleri gerekli müdahaleleri yapıyor”ifadelerini kullanarak katliamcı polislerini açıktankolladı. Lokumcu’nun ölümüne “Üzerinde durmayagerek duymuyorum” sözleriyle arka çıkan Erdoğan,polislerin azgın saldırısı sonucu kalçası kırılanHalkevleri yöneticisi Dilşat Aktaş içinse “Kadın mıkız mı belli değil?” diyebilecek kadarpervasızlaşabildi.

Azgın polis terörüne konu olan Şişli’deki Hopaprotestosu sırasında Cumhuriyet gazetesimuhabirine saldıran polislerin “Git şikayet et, bizebir şey olmaz” şeklindeki sözleri ise, söz konusuteşviklerin katliamcı polislerde yarattığı rahatlığıçarpıcı biçimde gösteriyor.

Mücadele barikatlarına!

Dizginsiz polis terönünün seçim sonrası daha daderinleşeceği aşikardır. Öyle ki, bir kez dahasermaye hükümeti olacak olan AKP’nin önündeatması gereken oldukça kritik adımlarbulunmaktadır. Emperyalizmin bölgedeki aktiftaşeronluğunun üstlenilmesi, Kürt hareketininimhası ve sermaye sınıfı adına emekçilere dönükyeni sosyal yıkım politikalarının hayata geçirilmesigibi başlıklar, seçim sonrası AKP hükümetinibekleyen görevlerin başında gelmektedir. Böylesi birsüreçte dinci parti AKP’nin, kendisini ve dolaysızcadüzeni en koyusundan bir polis rejimiyle korumayoluna gideceği açıktır. Emekçilerin ve Kürthalkının taleplerine yanıt veremeyecek olan AKP,oluşacak tepkileri dizginlemek ve ezmek içinsebugün olduğundan daha fazlasıyla polis copunasarılmayı tercih edecektir.

Baskı ve sömürüyü derinleştirmek niyetinde olansermaye iktidarı ve onun bir dönem dahasözcülüğünü yapacak olan AKP hükümetinin buhamleleri karşısında ise mücadele barikatlarına dörtelle sarılmak dışında bir seçeneğimiz bulunmuyor.

Ankara ve İstanbul’daprotestolar

Hopa’daki polis cinayetini protesto eylemi sırasındaAnkara polisinin saldırısına uğrayan ve gözaltınaalınanlardan 2’si öğrenci 5 kişinin tutuklanması protestoedildi.

İstanbul İstanbul Üniversitesi’nde aralarında Öğrenci

Kolektifleri ve Gençlik Muhalefeti’nin de bulunduğugençlik örgütlenmeleri 8 Haziran günü gerçekleştirdiklerieylemle Hopa protestolarında tutuklanan öğrencilerinserbest bırakılmasını istedi.

İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt’taki ana kapısıönünde toplanan öğrenciler, “Öğretmenin katili AKP’denhesap soracağız. Bu kavga bu dava gençliğin” pankartı ilebasın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada yapanöğrenciler, tutuklu arkadaşlarının serbest bırakılmasını,öğrencileri yaralayan, gözaltında işkence yapan polislerhakkında derhal soruşturma başlatılmasını ve gereklicezaların verilmesini istediler.

Eylemin ardından öğrenciler Edebiyat Fakültesi’neyürüdüler. Fakülte girişinde kimlik dayatmasındabulunarak öğrencileri içeri almak istemeyen ÖGB ileöğrenciler arasında kısa süreli arbede yaşandı.

Ankara 4 Haziran günü Sakarya Caddesi’nde toplanan 200

kişilik öfkeli kitle sloganlarla Yüksel Caddesi’ne yürüdü.En önde “Ölümün, zulümün iktidarı AKP’den hesapsoracağız!” pankartının açıldığı yürüyüşün ardındanYüksel Caddesi’ne gelindiğinde kurumlar adınakonuşmalar yapıldı. Ayrıca tutuklanan Çağdaş Ersoy’unbabası Fatih Ersoy da bir konuşma yaptı. Konuşmalardagenel olarak polisin uyguladığı işkenceye tepki vardı.

7 Haziran günü Cebeci Kampüsü’nde Eğitim SenAnkara Üniversiteler Şubesi, Metin Lokumcu’nunöldürülmesini, üyelerinin polis şiddetine maruzkalmasını ve Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencilerinintutuklanmasını protesto etti.

Ankara’daki eylem sonrasında polisin uygulamalarınadikkat çeken şube yönetimi, yönetim kurulu üyeleri BarışÇelik’in sağ kulağının duymadığını ve vücudunda barizişkence izlerinin olduğunu söyledi. Ankara’da 5 kişinintutuklandığını hatırlatan Adaklı, bunlardan ikisininSiyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi olduğu söyledi.

Kızıl Bayrak / Ankara

Hopa’daki gözaltıların yakınları ve ilerici,devrimci kurumlar, 4 Haziran günü gözaltılarınhaber verilmeksizin Erzurum’a gönderilmesiüzerine Hopa Adliyesi önünde toplandı. MetinLokumcu’nun eylem sırasında söylediği “Hadi albizi kurtar memleketi” ifadelerinin ve “MetinLokumcu ölümsüzdür” şiarının yazılı olduğu

pankart açıldı.Aileler ve Hopalılar eylemlerine Hopa

Parkı’nda oturma eylemiyle devam ettiler. Saat 16.00’da ise Postane Meydanı’nda basın

açıklaması gerçekleştirerek bilgilendirmedebulundular. Metin Lokumcu için saygı duruşu ilebaşlayan eyleme 400 kişi katıldı.

Hopa’da aileler eylemde

8 Haziran 2011 / Istanbul

Ülke çapında polis devleti uygulamaları...

Saldırılara karşı omuz omuza mücadeleye!

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Hopa’da Metin Hoca’nın katledilmesinin ardındanestirilen polis terörü protesto edildi. Eylemlerde MetinHoca’ya mücadele sözü verildi.

BursaKESK Bursa Şubeler Platformu 4 Haziran günü

Fomara Meydanı’nda toplanarak AKP il binasına yürüdü.AKP il binası önüne yaklaşıldığında kitlenin önü çevikkuvvet polisleri ile kesildi. Ancak yapılan görüşmelerinardından çevik kuvvet çekildi.

KESK Bursa Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü veSES Şube Başkanı Ergin Uygun AKP önünde basınaçıklamasını okudu.

Metin Lokumcu’nun polis terörü nedeniyle hayatınıkaybetmesinin ardından gerçekleştirilen protestolarayönelik saldırıları aktaran Uygun, bu cinayetin vearkasından yaşanan saldırıların sorumlularının hak ettiğicezayı alması için gerekli mücadelenin sürdürüleceğinikamuoyuna ilan ettiklerini ve kendine demokrat AKPiktidarının faşizan tutumu karşısındaki net tutumunusürdüreceklerini ifade etti.

İlerici ve devrimci güçlerin de yer aldığı eyleme 130kişi katıldı.

Kayseri4 Haziran günü gerçekleştirilen kitlesel basın

açıklamasında Hopa’da başlayan Ankara ve İstanbul’dadevam eden kolluk güçlerinin saldırısı teşhir edildi. AKPve Erdoğan’ın kışkırtıcı ve anti demokratik tutumuprotesto edildi. Yaklaşık 100 kişinin katıldığı eylemde öfkeve kararlılık hakimdi.

Eylemde Eğitim Sen, BES, SES, EĞİT-DER, BDSP,DHF ve EMEP yer aldı.

İzmirAralarında Halkevleri, BDSP, Partizan, TKP, ÖDP,

TÖP, Öğrenci Kolektifleri, KESK Şubeler Platformu, ÖDPve SDP’nin de bulunduğu kitle tarafından 1 Haziran günübir basın açıklaması gerçekleştirildi.

Eski Sümerbank önünde toplanan 500 kişilik kitle“Metin Lokumcu ölümsüzdür - Baskılar bizi yıldıramaz -Tek yol sokak, tek yol devrim” ozaliti arkasında AKP ilbinası önüne yürüdü. Kitle yürüyüş sırasında TürkTelekom önündeki caddeyi trafiğe keserek 10 dakikaboyunca teşhir konuşmaları gerçekleştirdi. Daha sora AKPil binası önüne gelerek basın açıklaması okundu.

Açıklamanın ardından AKP il binasına yumurtalarfırlatıldı.

Coşkulu sloganlarla gerçekleşen bu eylem ise, kolluk

güçlerinin gaz bombaları ve tazyikli suyu ile karşılandı. Saldırı ile beraber geri çekilmeyen kitle bir süre basın

açıklamasının yapıldığı sokakta sloganlara devam etti.Kolluk güçlerinin gaz bombalarını arttırması üzerineTelekom önünden eski Sümerbank önüne doğru yinesloganlar eşliğinde yüründü. Bu sırada caddede kitleninkarşısına çıkan AKP seçim minibüsleri de kitleninöfkesinin hedefi oldu.

Adana3 Haziran günü İnönü Parkı’nda toplanan kitle “Metin

Lokumcu direnişte, kavgada, mücadelede yaşayacak! Heryer Hopa, her yer direniş!” pankartını açarak yürüyüşegeçti. Büyükşehir Belediyesi önüne gelindiğinde EğitimSen’le buluşan kitle buradan Gazipaşa’dan geçerek AtillaAltıkat Köprüsü’ne geldi. Altıkat Köprüsü üzerindenyürürken polisin 1 araçlık yol bırakın demesi üzerinetartışma yaşandı ve yol tamamen kapatılarak AKP Adana

İl Başkanlığı önüne gelindi. Burada basın açıklamasıokundu.

Okunan metinde seçim dönemiyle beraber AKP’ninterörünü arttırdığı vurgulanarak yaşanan olaylar anlatıldı.Eyleme yaklaşık 300 kişi katıldı.

ÇorluBDSP, ESP, EMEP, TKP ve BDP’nin 1 Haziran günü

örgütlediği eyleme yaklaşık 100 kişi katıldı. MetinLokumcu’nun, saygı duruşuyla anıldığı eylemde okunanaçıklamada Hakkari, Eskişehir ve Hopa’da polisin veAKP’nin kirli yüzünün açıkça görüldüğü söylendi. Hopalıbir kadın tarafından okunan açıklamada, saldırılarınhesabının sorulacağı ve sonuna kadar direnileceğibelirtildi.

Eylemin sonunda ise ölen tüm devrimciler şahsında 1dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Nazım Hikmet’in“Güneşi İçenlerin Türküsü”nden dizeler okundu.

Kartal1 Haziran günü Ahmet Şimşek Koleji önünde toplanan

kitle Metin öğretmenin resimleri ve “AKP’nin ileridemokrasisi ölüm saçtı - Katiller hesap verecek!” ozalitiile yürüyüş gerçekleştirdi.

Bankalar Caddesi’nden geçerek Citibank önüne oradanda Kartal Meydanı’na gidildi. Yürüyüş kolu Kartalmerkeze girdikten sonra çevreden de katılımlar olmasıdikkat çekti.

Meydana gelindiğinde eylemin nedenine dair birkonuşma gerçekleştirildi. Sonrasında basın açıklamasınıokumak üzere söz, yine polis terörü ile ağır yaralanan veyıllarca polis şiddetinin izini sakat bacağında taşıyanErkan öğretmene verildi.

Yaklaşık 350 kişinin katıldığı eylemi BDP, EMEP,ESP, Emekli-Sen Kartal Şubesi, Eğitim-Sen 5 No’luŞube, Halkevleri, ÖDP, Partizan, Pir Sultan Abdal KültürDerneği Kartal Şubesi, TÖP ve TKP örgütledi. BDSP veKaldıraç da destekçi olarak katıldı.

Gebze1 Haziran günü ÖDP, Eğitim Sen Gebze Şubesi,

BDSP, ESP, DKD, Emek Partisi, TKP, GençlikMuhalefeti polis terörünü protesto etti. Gebze ModaGiyim önünde toplanan yaklaşık 150 kişi sloganlarlaGebze AKP ilçe binasına doğru yürüyüşe geçti. AtatürkCaddesi üzerinde bulunan Birey Dershanesi önündekitlenin önü çevik kuvvet barikatı ile kesildi ve birsüre arbede yaşandı.

Barikatın açılmasıyla birlikte Çarşı Meydanı’ndanyürüyüşünü sürdüren kitlenin önü AKP ilçe binasına

yaklaşık 100 metre kala yine çevik kuvvet tarafındankesildi. Kolluk güçlerinin barikatı açmaması sonucu basınaçıklaması Çarşı Meydanı’nda gerçekleştirildi.

İstanbulDİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından 2 Haziran

günü örgütlenen eylemde, öfkeli kitle AKP Şişli İlçebinasına yürüdü. En önde “Hesabını soracağız” yazılısiyah çelenk taşıyan öfkeli kalabalık “Öğretmenin katiliAKP’nin polisi” pankartı arkasında yürüyüşünü sürdürdü.

Eğitim Sen, Emekli-Sen ve Dev Sağlık-İş’inkatılımının dikkat çektiği eyleme TTB ve KESKyöneticileri de katıldı.

Aralarında BDSP, AKA-DER, Mücadele Birliği,Halkevleri, Gençlik Muhalefeti, ÖDP, SDP, EHP, Tüm-İGD’nin de bulunduğu ilerici ve devrimci güçler AKPbinası önündeki çevik kuvvet barikatına kadar yürüdü.İstanbul Tabip Odası, TMMOB, DİSK ve KESKtemsilcilerinden oluşan heyetin AKP binasına siyah çelenkbırakmasının ardından konuşmalar yapıldı.

Açıklamanın sona ermesiyle öfkeli kalabalık taş, flamasopaları, şişe ve yumurtalarla polis cinayetine tepkigösterdi. Kitleye azgınca saldıran polis Şişli ve civarındaterör estirdi. Polisin tazyikli su ve gaz bombalı saldırısınakarşı militanca yanıt veren ilerici ve devrimcilerMecidiyeköy civarında insan avına çıkan kolluk güçlerinesloganlarla ve taşlarla karşılık verdiler. Bu sıradaaralarında BDSP’lilerin de bulunduğu onlarca ilerici vedevrimci polis terörüne maruz kaldı. Polisin gözaltıterörüne çevrede bulunan sivil faşistler de eşlik etti. Bazıdevrimcilerin gözaltına alınışı sırasında linç girişimleri deyaşandı. Yol üzerinde “şüpheli” görülen insanlar polistarafından saldırıya uğradı ve gözaltına alındı. Gözaltınaalınanlar, polisin durdurduğu sivil araçlarla emniyetegötürüldü.

İzmitMetin Lokumcu’nun katlinin ardından İstanbul ve

Ankara’daki eylemlerde polisin saldırı ve gözaltı terörünüprotesto etmek için 3 Haziran günü İzmit yürüyüş yolundayaklaşık 150 kişinin katılımıyla bir eylem gerçekleştirildi.KESK, Eğitim Sen, ÖDP, ESP, BDSP, SDP, ÖğrenciKolektifleri, Halkevleri ve Partizan’ın katılımıyla yapılaneyleme, AKP ilçe binasının önüne gelindiğinde polismüdahale etti. 5 kişi gözaltına alındı.

Müdahalenin ardından dağılan eylemciler bir süresonra İzmit Halkevi önünde tekrar biraraya gelerek AKP ilbinasına yürümek istedi. Ancak burada dapolisin TOMA’lı barikatıyla karşılaşan kitle İzmit pazar

alanına gelerek basın açıklaması yaptı.

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

4 Haziran 2011 / Adana

2 Haziran 2011 / Sisli

Hopa protestolarında polis terörü...

“Öfke her yerde!” 

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Demokrasi, Türkiye’de ve tüm dünyadaburjuvazinin en çok istismar ettiği kavramların başındageliyor. Çünkü burjuvazi açık faşizan yöntemleridevreye soktuğu dönemler dışında kendi sınıfiktidarını “demokrasi” adı altında pazarlayarak ayaktatutuyor. Bunda ise kitle iletişim araçları ile birlikte işçive emekçi kitlelerin sosyal ve demokratik özlemleriniistismar eden düzen partileri çok özel bir rol oynuyor.

Türkiye’de de daha önce defalarca kullanılan bupolitikayı son dönemde en başarılı şekilde uygulayanAKP şefi Tayyip Erdoğan olmuştu. Bugüne kadarhemen tüm uygulamaları sahte bir demokrasimaskesinin arkasına saklanarak gerçekleştirdi. Bugünartık sistemin ihtiyaçlarına yanıt veremeyen ve kitlelernezdinde de büyük oranda teşhir olmuş bulunangeleneksel kemalist anlayış ise işte bu sahte demokrasioyunu ile birlikte ekarte edildi. Ancak, devlet aygıtınıbüyük oranda denetim altına aldıktan sonradır ki AKPşahsında burjuvazinin gerçek kimliği de ortaya serildi.İnternet üzerindeki sınırsız denetim ve sansüruygulanmaya, hoşuna gitmeyen sanat eserleri “ucube”olarak nitelendirilmeye, henüz basılmamış kitaplartoplatılmaya, en sıradan burjuva muhalefetgirişimlerini bile teröristlik damgası ile yaftalanmayabaşlandı. Yani, burjuvazinin faşist-gerici niteliği AKPşahsında bir kez daha gün yüzüne çıktı.

Ancak ortaya çıkan bu tablo elbette ki demokrasimaskesine duyulan ihtiyacın ortadan kalktığı anlamınagelmiyor. Hatta, gitgide büyüyen sosyalhoşnutsuzluklarla birlikte faşizan uygulamalaraduyulan öfke bugün burjuvazi için demokrasimaskesini kullanmayı bir kez daha zorunlu kılıyor.

İşte bu nedenle bugün burjuvazinin sahtedemokrasisinin bayraktarlığını CHP devralmışbulunuyor. Deniz Baykal ve ekibinin tasfiyeedilmesinin ardından “yenilenen” CHP, bugünkitlelerin karşısına geleneksel devletçi söylemlerini birkenara bırakarak sosyal demagojiye ve demokrasibayraktarlığına soyunarak çıkıyor.

Seçimlerin ardından da CHP’nin bundan sonrakisüreçte bu demagojiye sarılmaya devam edeceğigörülüyor. Çünkü emperyalist-kapitalist sisteminşefleri tarafından kendisine hükümet değil ama etkinbir muhalefet odağı olma misyonu biçilen CHP’nin bumisyonunu yerine getirebilmesi, işçi ve emekçikitleleri kendi politikalarına ikna edebilmesini, bu iseonların sosyal ve demokratik özlemlerininsözcülüğünü yapabilmesini gerektiriyor. Bu nedenleseçim propagandası boyunca sosyal demagojiye özelbir önem veren CHP’nin son atağını da demokrasibayraktarlığı oluşturuyor.

CHP’nin demokrasi raporunu da bu kapsamdadeğerlendirebilmek gerekiyor.

Vaat zengini demokrasi raporu

-CHP’nin “Demokrasi: Eşit Yurttaş, Özgür Toplum”

başlığı ile hazırladığı ve 29 Mayıs günü basınatanıtımını gerçekleştirdiği rapor, seçim bildirgesi ilebirlikte ele alındığında oldukça geniş bir vaatler listesisunuyor. Hazırlanan raporda Kürt sorunundan Alevisorununa, kadın-erkek eşitliğinden demokratik hak veözgürlüklere kadar oldukça geniş bir alanda vaatlersıralanıyor.

Özünde sistemin yeni dönemin ihtiyaçlarına göreyeniden şekillendirilmesine ve aşırılıklarınıntörpülenmesine dair vaatlerle dolu olan bu rapor, tümvaatlerin nasıl hayata geçirileceğine dair en ufak birsöz bile söyleyemiyor. Dahası bugün için mevcut

rejimin ayağına dolanan en temel sorunlarda yançiziyor.

Özellikle Kürt sorunu söz konusu olduğunda bugerçek çok daha çıplak bir şekilde görülüyor. Kürtsorununun çözümü için kültürel, ekonomik, toplumsalve siyasi birçok alanda adımlar atılması gerektiğiniiddia eden CHP, anadilde eğitim yerine anadilinöğrenimine izin vereceğini vaaz ederek bu sorununağırlığından sıyrılmaya çalışıyor. Çünkü, mevcuthaliyle rejimin Kürt sorununun gerçek anlamdaçözümünü kaldıramayacağını en iyi kendisi biliyor. Bunedenle Dersim’de asılan Zazaca afişler bile CHPGenel Merkezi’nin talimatıyla bir gecedeindiriliveriyor.

CHP’nin demokrasi raporu sadece Kürt sorunukonusunda değil, değindiği hemen hemen tümsorunlarda sahte vaatler sıralamaktan öteye geçmiyor.Örneğin sendikalaşmanın ve grev hakkınınkullanımının önündeki engellerin kaldırılacağını, genelgrev-dayanışma ve hak grevlerini yasalaştıracağınıvaat ederken CHP’li belediyelerde ya da CHPyöneticilerinin sahibi olduğu fabrikalarda işçiler sırfmevcut yasalardaki sendikal haklarını kullandıklarıiçin kapının önüne konuluyor.

Sadece bu iki temel konu bile CHP’nin demokrasisöylemindeki samimiyetsizliği ortaya sermeyeyetiyor.

Demokrasi sınıflar üstü bir kavram değildir

CHP’nin demokrasi söyleminin samimiyetsizliğiniortaya seren en çıplak gerçek ise seçim kampanyasınıntemel şiarını oluşturan “Herkes için CHP!” sloganında

görülüyor. Herkes için CHP ya da konu kapsamındaherkes için demokrasi demek toplumdaki sınıfsalçelişkilerin üstünü örtmek demektir. Zaten CHP’nin yada herhangi bir burjuva partinin demokrasi söyleminesarılırken en temel amacı tüm toplumsal eşitsizliklerinkaynağı olan bu çelişkiyi görünmez kılmak, buvesileyle burjuvazinin sınıf iktidarının devamınısağlamaktır.

Burjuvazi, feodalizmi devirerek dünyaya egemenhale geldiği günden itibaren ilerici ve demokratikkarakterini yitirdi. Bundan sonra gündeme gelen herdemokrasi hamlesi ya kitleleri manipüle etmenin biraracı ya da büyüyen sosyal devrimin basıncının ürünüoldu.

İşte burjuvazi bugün de bu korkuyu iliklerine kadarhissediyor. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da ardı ardınapatlayan halk isyanlarına kendince şekil vermeyeçalışan, onun sosyal özünü karartarak salt birdiktatörlüklere karşı demokrasi arayışı olarakyansıtmak isteyen emperyalist-kapitalist sisteminşefleri Türkiye’de de hazırlıklarını buna göreyapıyorlar. Hem olası bir sosyal patlamayı bu şekildedizginlemeye, hem de ilerici bazı güçleri de böylelikleyedeklemeye çalışmaktadırlar.

Ancak tüm içi boş karakteri bir tarafa en genişanlamıyla bile burjuva demokrasisi işçi ve emekçileriçin baskı ve zulüm düzeni olan kapitalizmin devametmesinden başka bir anlam taşımamaktadır. İşçi veemekçiler için gerçek anlamda demokrasiyi inşaetmenin yolu burjuva düzeni tüm aygıtları ileparçalamaktan, proleter demokrasiyi inşa etmektengeçmektedir.

Seçimler8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Herkes için CHP(!): Kimin için demokrasi?

4 Haziran günü Paris’in Villiers le Bel ve Evrybanliyölerindeki Kürt derneklerine eş zamanlıbaskınlar düzenlendi. Her iki banliyö de savaş alanınadöndü. 6 kişi gözaltına alınırken çıkan çatışmalardada 5’i ağır çok sayıda kişi yaralandı.

Villiers le Bel banliyösündeki Kürt derneğindearamalar sürerken, bölgede yaşayan Kürtler dernekönünde protesto eylemi gerçekleştirdi. Kürtlerin trengarını işgal etmesi üzerine otobüs ve tren seferleridururken, polis gaz bombaları ve plastik mermilerlesaldırdı. Helikopterler havadan gaz bombası attı.Çatışmalar sırasında en az 6 kişi yaralanarakhastaneye kaldırıldı. Bir kişi başından plastikmermiyle yaralandı. Evry banliyösündeki baskınınardından çıkan çatışmada ise 4 kişi ağır yaralandı, 3kişi de gözaltına alındı.

Fransa’da Kürt derneklerine baskınlar

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Miting meydanlarındademokratik özerlik talebi!

ŞırnakŞırnak’da 7 Haziran günü Emek, Demokrasi ve

Özgürlük Bloğu için düzenlenen mitingde birarayagelen on binler, 1992’de kitleye ateş açılmasıyla yüzeyakın kişinin katledildiği Cumhuriyet Meydanı’nıözgürlük meydanına çevirdi.

Merkezde düzenlenecek olan mitinge katılmaküzere sayıları binleri bulan araç konvoyu yolgüzergahında alkış ve zafer işaretleriyle selamlandı.Şırnak’a izdiham içerisinde giren konvoy, ilerlemektegüçlük çekerken, halk Cumhuriyet Meydanı’nı saatleröncesinde doldurdu.

HakkariHakkari’deki miting 7 Haziran günü onbinlerin

katılımıyla gerçekleşti. Miting için şehir boşalırken,miting alanında ise sarı, kırmızı ve yeşil renklerhakimdi.

Öcalan’ın posterlerinin, çeşitli dönemlerdekatledilen HPG gerillalarının posterlerinin bulunduğumiting alanında “Deccal Erdoğan kahrolacağına ıslahol”, “Demokratik Özerklik 3, statükocu Erdoğan 0”yazılı pankartlar yer aldı.

Milletvekili adayları ve BDP’li yöneteciler yüzlercearaçlık konvoyla sloganlar eşliğinde alana geldi.

Kadın ve erkeklerin yöresel kıyafetleriyle katıldığımiting Koma Azad’ın solisti Farqîn’in seslendirdiğiparçalarla başladı. Ardından konuşmalar yapıldı.

İstanbulEmek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu’nun İstanbul

mitingi Kağıthane Hasbahçe’de 5 Haziran günüyapıldı. Onbinlerin katıldığı miting için alana sabahsaatlerinden itibaren gelişler başladı. Mitinge blokbileşenlerinin yanısıra aydınlar, sanatçılar vesendikalar da katılım sağladı.

Miting alanında ‘Dağlarda, ovalarda, şehirlerdeher yerde serhıldan”, “Düzen partilerine oy yok!”pankartları ile şehitlerin posterleri asıldı.

Miting öncesinde Hopa protestolarında gözaltınaalınanlar için sloganlar atılırken AKP hükümeti deprotesto edildi.

Blok adına hazırlanan metnin Türkçe ve Kürtçeokunmasıyla başlayan mitingde BDP Eş Genel BaşkanıFiliz Koçali ve Blok’un adayları konuşmalar yaptı.Konuşmalarda Hopa’da yaşanan polis terörü protestoedilirken halkların kardeşliğine vurgu yapıldı.

SiirtEmek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu’nun Siirt’de

düzenlediği miting için onbinlerce kişi CumhuriyetMeydanı’nda toplandı.

Alanda Öcalan posterleri ve PKK bayrakları dikkatçekti. Yine PKK’nin öncü kadroları olan kadınlarınfotoğrafları ve “Botan Demokratik Özerkliğiselamlıyor” pankartları yer aldı.

Koma Hivron’un müzik dinletisinin ardındanmiting konuşmalarla devam etti.

Seçimler Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Seçim bürolarına saldırı5 Haziran günü Emek, Demokrasi ve Özgürlük

Bloğu’nun Kağıthane’de gerçekleştirdiği mitingsırasında İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayı SırrıSüreyya Önder’in Gazi Mahallesi’nde bulunan seçimirtibat bürosu basıldı.

Büronun kapısı kırılarak maskeli polislerce bürotalan edildi. Ayrıca büroda kullanıma hazır molotofkokteyli bulunduğu iddia edildi. Görgü tanıkları iseseçim bürosuna molotofların polis tarafındanyerleştirildiğini belirttiler.

Önder’in Sarıyer İlçesi Maden Mahallesi’ndebulunan seçim bürosuna da saldırı düzenlendi. 6Haziran gecesi 3 kişi tarafından soda şişeleriylebüronun camları kırıldı.

Gözaltı ve tutuklama terörüDenizli’de yapılan ev baskınları sonucu gözaltına

alınan 25 öğrenciden 13’ü 7 Haziran günü “Örgüt üyesiolmak”, “Örgüt adına eylem yapmak” iddiasıylatutuklanarak Denizli Kocabaş D Tipi Cezaevinegönderildi.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı polislercesabah saatlerinde Sultanbeyli’de bulunan birçok evebaskın düzenlendi. Baskınlar sonucu 7 kişi gözaltınaalındı.

AKP’lilerden saldırı Tutuklu milletvekili adayı Gülser Yıldırım için

Midyat’ta 10 bin kişinin katılımıyla düzenlenen şöleninardından AKP’liler, provokasyon çıkarmaya çalıştı.Blok için anons yapan araçların camları AKP’lilertarafından polislerin gözü önünde kırılırken, polissaldırıya seyrederek destek verdi.

Ödemiş’te engelleme girişimiEmek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu’nun İzmir 2.

Bölge Bağımsız Milletvekili Adayı Erdal Avcı’nın

Ödemiş’teki seçim çalışması 5 Haziran günü ülkücüfaşistlerin hedefi oldu.

Ödemiş’te gerçekleştirilecek miting için alandatoplananlara faşistler saldırırken, polis ise bu saldırıyıgerekçe göstererek Avcı ve beraberindekilerin ilçeyegirişine izin vermek istemedi. Kitlenin kararlılığınıkoruması üzerine seçim konvoyu ilçeye girdi.Mitingin ardından ise faşistler seçim otobüsünesaldırdılar. Otobüsün camlarını kırıp, posterleriniyırttılar.

Denizli faşist-polis saldırısıDenizli’de 3 Haziran günü 28 kişinin evlerine

yapılan baskınla gözaltına alınmasını protesto edenyaklaşık 150 BDP’li, il binasına doğru yürürken faşistsaldırıya maruz kaldı. Faşist güruh polisin gözü önündekitleye hakaret ederek taşlarla saldırdı. BDP’lilerinsaldırıya karşılık vermesi üzerine polisler BDP’lileregaz bombası ve coplarla müdahale etti. Yaklaşık yarımsaat süren çatışmada birçok kişi yaralanırken 10 BDP’lide gözaltına alındı.

Saldırının ardından BDP binası önüne geçen kitle,burada oturma eylemi yaptı. Saldırı burada da devametti. BDP’lilere taşlarla saldırılırken polis saldırıyı birmüddet izledikten sonra BDP’lileri binanın içerisinealdı.

Bursa-Yenişehir’de ırkçı saldırıBursa’nın Yenişehir ilçesinde 6 Haziran gecesi

HEPAR üyesi faşistler BDP’li gençlere saldırdı. İlçe merkezinde gerçekleşen saldırı sonucu gerekli

cevabı alan HEPAR’lı faşistlerden 2 tanesi yaralanarakhastaneye kaldırıldı. Saldırı sonrası Yenişehir ilçemerkezindeki Atatürk Anıtı önünde toplanan faşistgüruh BDP ilçe binasının bulunduğu ve Kürt halkınınyoğun olarak yaşadığı Yılmaz Mahallesi’ne yürümekistedi. Polisin izin vermediği faşist güruh adliyeönündeki bekleyişinin ardından dağıldı.

Kürt hareketine ‘seçim ablukası’

Türkiye’nin dört bir yanından gelen Aleviler 7Haziran günü Ankara’da buluştu. Sivas katliamının18. yıl dönümünde “Madımak utanç müzesi olsun!”şiarıyla Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’ninörgütlediği yürüyüş Kültür Bakanlığı’nda yapılanbasın açıklaması ile bitirildi.

Sabah saatlerinde Kurtuluş Parkı’nda buluşankitle buradan Ziya Gökalp Caddesi’ni trafiğekapatarak yürüyüşe geçti. Polisin kaldırımdanyürüme dayatması nedeniyle kısa bir süre gerginlikyaşandı. Ancak kitlenin kararlı tutumu sayesinde geriadım atan polis yürüyüşü engelleyemedi. Yürüyüşboyunca sloganlar hiç susmadı. En önde bulunan“Madımak utanç müzesi olacak - UnutmadıkUnutturmayacağız” pankartının arkasındaMadımak’ta katledilenlerin aileleri ve yakınlarıyürüdü. Hemen arkasından ise Pir Sultan AbdalKültür Derneği pankartıyla yürüyen Aleviler, 70metre uzunluğunda Sivas’ta katledilen aydın vesanatçıların resimlerinin bulunduğu bir şerit pankarttaşıdılar. Ankara’dan birçok sendika, meslek odası ileilerici ve devrimci kurumun da destek verdiğiyürüyüş Ulus’ta bulunan Kültür Bakanlığı’na kadarkitleselleşerek devam etti.

Yürüyüşün ardından Kültür Bakanlığı önünegelinerek basın açıklaması gerçekleştirildi. Pir SultanAbdal Kültür Derneği Genel Başkanı Hüseyin

Güzelgülkonuşmasında yıllardır Madımak’ın müzeyapılması için mücadele ettiklerini ancak tümgirişimlerinin sonuçsuz kaldığını söyledi. Bununyanında Madımak Oteli’nin kamulaştırılmasınınAlevilerin verdiği mücadelenin bir sonucu olduğunuda söyleyen Güzelgül, devletin sadece Alevilerdendeğil tüm insanlıktan özür dilemesi gerektiğini, buözrün nişanesinin de Madımak Oteli’nin “utançmüzesi” yapılması olduğunu konuşmasına ekledi.

Kızıl Bayrak / Ankara

7 Haziran 2011 / Ankara

Alevilerin Ankara yürüyüşü sona erdi

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

BDSP 5 Haziran günü İstanbul’da “Seçimler,siyasal gelişmeler ve sol hareket” başlıklı bir panelgerçekleştirdi. DHF ve BDSP temsilcileri ilearaştırmacı-yazar Volkan Yaraşır’ın konuşmacı olarakyer aldığı panel Su Gösteri Sanatları Sahnesi’ndeyapıldı.

DHF: Parlamento faşizmimaskeleyen bir peçedir!

Panelde ilk sözü alan DHF temsilcisi, seçimsüreciyle bağlantılı ilk değinmesini parlamentonunişlevi üzerine yaptı. Parlamentonun, zulüm düzeni vefaşizmi maskeleyen bir araç olduğunun altını çizenDHF temsilcisi, parlamentoya sınıfsal çıkarlarekseninde bakılmadığı koşullarda düzen sınırlarıiçerisinde kalınmasının kaçınılmaz olduğunuhatırlattı.

DHF olarak, bu seçim sürecinde boykot tutumunusavunduklarını ifade eden temsilci, boykot taktiğineilişkin eleştirilere de yanıt verdi. Kürt hareketinin,daha fazla vekil çıkarma çabalarının ve demokratiközerklik taleplerini savunmasının kendilerinişaşırtmadığını ifade eden temsilci, devrimci hareketintasfiye sürecinin devam ettiği bir evrede yönelim, güçve örgütsel varlıklarını devrimci halk savaşınıkuvvetlendirecek, savaş hazırlığına karşılık vermekgerektiğini söyledi. Çözümün, düzeninparlamentosunda olmadığını, devrimde olduğunuifade etti.

BDSP: Parti, sınıf, devrim!

“Önemli ve olağanüstü bir dönemden geçildiğini”vurgulayarak konuşmasına başlayan BDSP temsilcisi,içinden geçilen dönemin temel özelliklerini sıraladı.Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki halk ayaklanmalarıile Avrupa’da işçi sınıfı hareketinde yaşanangelişmelere vurgu yapan BDSP temsilcisi, Kürthalkının ise ciddi bir hareketlilik içerisinde olduğunadeğindi. Emperyalistler ve tekelci burjuvazinindesteğini alan AKP’nin seçimlerle beraber konumunusağlamlaştırmak istediğinin altını çizdi. Seçimleregidilen süreçte sokak ve kitle hareketinin gücünün

geliştiğine dikkat çekti. Kürt sorunu cephesindeyaşanan gelişmelere değindi. Ortada, Kürt hareketipayına, düzeni zorlayan bir sürecin yaşandığınadikkat çeken temsilci, Kürt halkının düzeni aşan birmücadele olgunluğuna sahip olduğunu belirtti.

Burjuvazinin parlamenter sistemi ideal siyasalçerçeve olarak gürdüğünü, fakat bugün Kürt halkınınmücadele gücüyle bu çerçeveyi zorladığına dikkatçekti. Parlamentoyu asma yaprağı olarak tanımladı veLenin’in ifadesiyle burjuvazi için en ideal siyasalkabul olduğunu vurguladı. Esas olananparlamentonun gerisindeki iktidar sistemi olduğunu,en ileri burjuva demokrasisinde dahi işlerinburjuvazinin karargahlarında, militarist ve bürokratikmekanizmalar üzerinden yürüdüğünü anlattı. İktidarsistemi ile burjuva mülkiyet ilişkilerinin hedefalınması durumunda, iktidarın baskı ve zormekanizmalarının devreye gireceğinin altını çizdi.

Lenin’in, parlamentodan devrimci amaçlardoğrultusunda nasıl yararlanılacağı konusunu açık birbiçimde dile getirdiğini ifade eden temsilci, doğru birdevrimci taktiğin ilk şartının sınıfın ve kitlehareketinin nesnel gerçeğinin doğru biçimdekavranılması olduğunu belirtti.

Parlamentodan devrimci amaçlar doğrultusundayararlanılırken herhangi bir yanılsamaya yolaçılmaması, devrim ve sosyalizmin propagandaedilmesi ve işçi sınıfının devrime hazırlanılmasıgerektiğine dikkat çekerek, “devrimci taktiğin duyguüzerine değil, nesnel gerçekliğe göre belirlenmesinin”önemine vurgu yaptı.

Boykot tutumunun, devrimci bir ayaklanma vekalkışma sözkonusu olduğunda uygulanabilecek birtaktik olduğunu söyleyen temsilci, seçim süreçlerindemilyonlarca insanın sandık başına gitmemesininboykotla ilişkilendirmenin doğru olmadığını sözlerineekledi.

Bağımsız sosyalist adaylara verilmiş her oyun,bilinç ve örgütlülükte ileri doğru atılmış bir adımolduğunu belirtti, işçi sınıfının kolektif eyleminingeliştirilmesinin önemine vurgu yaptı. Geçmişte deadayların olmadığı yerlerde geçersiz oy kullandıklarıbilgisini verdi. Böyle zamanlarda aslolanın taşınanbayraklar ve programlar olduğuna dikkat çeken BDSP

temsilcisi, Kürt siyasal hareketinin damgasınıvurduğu Blok içerisinde yer almanın dar siyasal birçerçeveye hapsolmak anlamına geleceğine değindi.Devletin baskısı altında bulunan ve emperyalistlertarafından ezilmek istenen Kürt halkının, işçi sınıfıkazanılmadığı ve siyasallaştırılmadığı koşullardayalnız kalacağını belirtti. Ulusal enerjiyle sınıfsalenerjinin birleşmesinin hayati önemine vurgu yaptı.

Blok’un peşine takılan birtakım siyasal güçlerinpozisyonunu da ele alan BDSP temsilcisi, Blok’unpeşinden gidenlerin bağımsız bir mücadeleprogramıyla iradesini ve gücünü gösteremediklerinisözlerine ekledi. Böyle bir tutumun devrimin geleceğiaçısından değeri olmadığını söyledi. Blok’un, sınıfmücadelesinin ihtiyaçları doğrultusunda kurulmadığıeleştirisini getiren BDSP temsilcisi, “parti, sınıf vedevrim” şiarının önemine vurgu yaptı. Aslolanındevrimi ve silahlarını (işçi sınıfı ve partisi)hazırlamak olduğunu söyleyerek konuşmasınınoktaladı.

Yaraşır: Dönem Bolşevizmin yolunda gitme dönemidir

Araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır, Avrupa veOrtadoğu’daki sınıf hareketinin yanısıra TC’ninyeniden yapılandırılması sürecini ele aldı. 2008yapısal krizinin devrimin imkanını ve karşı devriminmayalanması ihtimallerini ortaya çıkardığını söyledi.Avrupa’da Yunanistan ve Fransa’daki sınıfhareketliliğinin senkronize bir biçimde İtalya,Portekiz ve İspanya’ya uzandığını ve tam da busürecin ortasında Tunus ve Mısır’daki isyandalgasının ortaya çıktığını belirtti. Arap Yarımadası veOrtadoğu’daki hareketliliğin statükoları değiştirdiğinisöyleyen Volkan Yaraşır, devrimci atılımların olduğubir dönemde Portekiz’in mali kriz senkronizasyonunagirdiğine dikkat çekti. Bu dalgayı bir “biriktirmesüreci” olarak tanımlayan ve “tarih yeniden ve şimdiyazılıyor” diyerek konuşmasını sürdüren Yaraşır,karşı devrim planlarına işaret etti.

TC’nin soyunduğu aktif taşeronluk rolüne dikkatçeken Yaraşır, BOP’u ve Çin-Vietnam çalışmarejimini anlattı. Türkiye işçi sınıfının lokal düzeydede olsa saldırılara ataklarla yanıt verdiğini dile getirdi.Çeşitli direnişler üzerinden görülen radikalizasyonu,karşı devrimci dalgaya sınıfın gösterdiği bir refleksolarak değerlendirdi. Komünistlerin bu sürecideğerlendirmesi gerektiğinin altını çizdi. Seçimleregidilen süreçte, asıl yoğunlaşılması gereken alanınsınıfla bağ kurmak olduğuna işaret eden Yaraşır,şimdiye kadar ulusal çerçevede değerlendirilenfaşizmin finans kapitalin geldiği boyutta devletinçekirdek yapısının içe çekilerek kendini gösterdiğinianlattı. Tunus ve Mısır’daki diktatörlükleri çatlatankitle hareketliliğin gücüne dikkat çekti. Bumobilizasyonun, devlet eliyle inşa edilen “siviltoplum” yoluyla engellendiği tespitinde bulundu.

Kürt alt sınıflarının yükselen hareketinin ve sınıfınlokal düzeyde de olsa yaptığı hamlelerin önümüzdekisüreçte birleştirilmesinin imkan ve olanaklarınınolduğunu söyledi.

Panelin soru-cevap bölümü ise canlı tartışmalarasahne oldu. Salondan yöneltilen soruları yanıtlayanpanelistler birbirlerinin yaptıkları vurgulara veeleştirilere de yanıtlar verdiler.

Seçimler10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

İstanbul’da “Seçimler, siyasal gelişmeler ve sol hareket” paneli...

Canlı ve devrimci tartışmalar...

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

BDSP 4 Haziran günü Ördekli Kültür Merkezi’nde“Seçimler ve sol hareket” başlığıyla bir panel düzenledi.Panelde konuşmacı olarak, BDP, Partizan, BDSPtemsilcisi ve araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır yer aldı.

BDP temsilcisi: Parlamento çözüm yeri değildir!

Panelde ilk olarak BDP temsilcisi konuşma yaptı. 1.ve 2. emperyalist paylaşım savaşlarından kalan sorunlarınOrtadoğu’da halen kendini gösterdiğini belirten BDPtemsilcisi, Ortadoğu ve K. Afrika’da yaşanan halkhareketlerinin emperyalizme darbe vurabilmesininönündeki en önemli engelin devrimci öncü eksikliğiolduğunu vurguladı. Kürt özgürlük hareketinin yeni birivme kazandığını belirterek hareketin Ortadoğu’daki halkmücadelelerinde rol almak istediğini ifade etti.

Bu seçim sürecini ileriye yönelik adımlar atarakkarşılamak istediklerini söyleyen BDP temsilcisi, bloğunöncelikle bir Kürt birliğini hedeflediğini, bu çerçevede deKADEK, HAK-PAR gibi Türkiye Kürdistanı’ndabulunan partilerle ve yine Kürdistan’da varolan siyasalİslamcı çevre veya kişilerle birlik olunabilmesi için çabaharcadıklarını belirtti. Bunun yanında Türkiyedevrimci/sosyalist hareketiyle ortak mücadele ihtiyacınavurgu yaparak bloğun bu konuda önemli bir zeminolduğunu söyledi.

Seçimlerdeki başarılarının milletvekili sayıları ileölçülmeyeceğini söyleyerek mücadele alanı olarakyalnızca parlamentoyu görmediklerini ve parlamentonunkitlelere ulaşmada bir araç olduğunu belirtti. Daha öncepolitikalarını kitlelere taşımakta sıkıntı çektiklerini ama20 milletvekili ile bu sorunların çözümünde önemli birzemin yakaladıklarını belirtti.

Partizan: Bizleri ilgilendiren mücadeleninönderliği ve niteliğidir!

Ardından Partizan temsilcisi bir konuşma yaparakseçim perspektiflerini anlattı. 12 Haziran’da yapılacakgenel seçimin kendileri açısından parlamentoya girmeninbir aracı olmadığını ve işçi sınıfının kurtuluşununparlamentoda olmadığını düşündüklerini belirtti.

Seçim dönemindeki siyasal gelişmelere değinentemsilci parlamentoda bir kurtuluş olmadığını, yine detaktiksel olarak Kürt ve bağımsız adaylarıdesteklediklerini ifade etti.

BDSP: Çözüm devrimde kurtuluş sosyalizmde!

Sözlerine seçimlerin gerçekte bir oyun olduğunu

belirterek başlayan BDSP temsilcisi, oyunun kurallarınındışına çıkılan bir seçim sürecinin yaşandığını ifade etti.Bunu da gösteren iki olgu olduğunu, bunlardan ilkininAKP’nin iktidar hesapları çerçevesindeki hamleleri,ikincisinin ise Kürt hareketinin ve Hopa’dakigelişmelerin gösterdiği güçlü toplumsal dinamiklerolduğunu söyledi. Kürt halkının mücadelesininparlamenter zeminleri halihazırda aşmış bulunduğunu,çözümün sokakta olduğunun gösterildiğini belirtti. Bunakarşı olarak da ABD destekli AKP politikalarının baskı vesindirme politikaları olduğunu belirtti. Ayrıca güçlü birAKP’nin ABD’nin Ortadoğu politikalarının gereğiolduğunu, seçimlerin de bu nedenle ayrıca önemkazandığını vurguladı.

Asıl amacın asla kurulu düzeni kendi temelleriüzerinden demokratikleştirmek olamayacağını, olmasıgerekenin ücretli emek sömürüsünü ortadankaldırabilmek için dişe diş bir mücadele olduğunu vebunun da ancak sokakta kazanılabileceğini, emekçilereasıl gerekli olanın da burjuva sınıf iktidarını yıkacak birdevrim olduğunu belirtti.

Boykotun ileri bir tutum olduğunu fakat bunun ancakdevrimci durumda, devrimci bir ayaklanma çağrısınıntoplumsal olarak mümkün olduğu koşullardauygulanabileceğini belirtti. Her taktiğin somut olarakuygulanabilir olması gerektiğini ve böyle olmadığıkoşullarda lafazanlıktan öteye geçemeyeceğini ifade etti.

BDSP’nin bu seçim döneminde izlediği taktik tutumuanlattı.

Yaraşır: Yeni Ontexler yaratılmalı!

Sözlerine seçimlerin hangi tarihsel momentumdagerçekleştiğini anlatarak başlayan araştırmacı-yazarVolkan Yaraşır, şu günlerde Kürt hareketinin tasfiyesineyönelik planların ABD’den geldiğini ve Ortadoğu’dakigelişmelerden bağımsız olmadığını ifade etti. Kürthalkının son dönemde yükselttiği eylemli dalgaya işaretetti.

Kürt halkındaki bu ayağa kalkışa paralel olarak batıdada işçi sınıfının lokal düzeyde ayağa kalktığını söyledi.Buna Mas-Daf, Bekaert ve Ontex’i örnek olarak gösterdi.

Kürt hareketinin burjuva unsurları ve yoksullarıolarak ayrıldığını, bugünkü mücadelenin tümüyle yoksulhalkın üzerinden yürüdüğünü belirten Yaraşırkonuşmasında Kürt halkının açığa çıkardığı enerjiyekarşılık sınıfın enerjisini ortaya çıkarmanın ve bu ikisininbütünleştirilebilmesinin önemi üzerinde uzunca durdu.

Yaraşır’ın konuşmasının ardından ikinci bölümegeçildi. Bu bölümde katılımcılardan alınan katkılarlaberaber konuşmacılar son sözlerini ifade ettiler. Buradaağırlıklı olarak blok tartışmaları yer aldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

Seçimler Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Bursa’da “Seçimler ve sol hareket” paneliNevşehir’de seçimpaneli…

BDSP 4 Haziran günü Nevşehir’de seçimpaneli düzenledi. Panelin açılış konuşmasınıyapan sınıf bilinçli bir işçi, seçimlerin bir vaatyarışına dönüştüğünü, işçi ve emekçilerin vaatyağmuru ile sersemletilmek istendiğini, buoyuna son vermenin biricik yolunun işçisınıfının örgütlü mücadelesi olduğunu belirtti.

Panelin ikinci bölümünde söz alan BDSPtemsilcisi seçimlerin bir oyun vealdatmacadan ibaret olduğunu belirtti. Buoyunun, var olan burjuva sınıf iktidarınameşruiyet kazandırılması temelindeşekillendirildiğini çeşitli örneklerle ortayakoydu. “Parlamento burjuvazinin ihtiyaçlarıtemelinde hareket ediyor” diyen BDSPtemsilcisi düzen partilerinin sermayeninkorunması programı etrafında tekleştiğiniortaya koydu.

Seçimlerde nüfusun neredeyse yarıyayakınının oy kullandığını bu nedenleseçimlerin kitlelerle devrimci etkileşimkurmak açısından önemli olanakları içindebarındırdığını belirten BDSP temsilcisi, işçi veemekçilerin seçim dönemlerinde gelişmeleredaha fazla kulak kabarttığını örneklerle ortayakoydu.

Panelin ikinci bölümünde panelistlertarafından işçi ve emekçilerin sorularıyanıtlandı. Panel yaklaşık 2,5 saat sürdü.

Hacıbektaş’ta seçimpaneli

Hacıbektaş’ta 5 Haziran günü “Seçimler vesol hareket” başlıklı panel gerçekleştirildi.

Panelinin açılış konuşmasını devrimci birkamu işçisi yaptı. Açılış konuşmasından sonrasöz alan BDSP temsilcisi var olan düzenpartilerinin Alevilere reva gördüğü muameleyi,Alevilerin maruz kaldığı katliamları özetledi.“Düzen partilerinin devlet Aleviciliğikonusundaki ısrarı sürmektedir” dedi. Aleviemekçilerinin sermaye partilerinin oyununagelmemesi gerektiğini, tüm ezilenlerin olduğugibi Alevi emekçilerin taleplerinin kalıcı olarakkarşılanmasının biricik yolunun sosyalizmolduğunu belirtti. Alevilerin maruz kaldığıDersim, Maraş, Sivas katliamlarında rolü çokaçık olan düzen solunun temsilcisi CHP’ninhala Alevilerin üzerinde etkisini sürdürmesinindevrimci sınıf çalışmasının zayıflığı iledoğrudan bağlantılı olduğunu ifade etti.

Çözümün devrimde kurtuluşun sosyalizmeolduğunu belirten BDSP temsilcisi, “Herdevrimin temel sorunu iktidar sorunudur.Komünistler, işçi sınıfının devrimci iktidarı içinsavaşıyorlar. Bunun dışında ortaya konulan heryaklaşım işçi sınıfı ve emekçilerin gerçeğinfarkına varma sürecini uzatır” dedi.

BDSP temsilcisi sandıkta “çözüm devrimde,kurtuluş sosyalizmde” şiarının yazılı olduğupusulaların, oy pusulası olarak kullanılmasıçağrısında bulundu. Yaklaşık üç saat sürenpanelin son bölümünde panele katılanemekçiler seçim sürecine ilişkin panelistleresorular yönelttiler.

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

AdanaDervişler Mahallesi’nde işçi ve emekçilerin geçiş

güzergahı olan Ovalar Caddesi’nde bildirgeleremekçilere ulaştırıldı. Ayrıca Fevzipaşa, Yamaçlımahalleleri ile Şakirpaşa sanayi girişinde sabahsaatlerinde bildirgelerin dağıtımı yapıldı. Seçimboyunca dağıtımı yapılan bildirgelerin sayısı 25 binibuldu.

Seçim afişleri de Yurt Mahallesi, Baraj yolu,Şakirpaşa, Barkal yolu, E 5, Meydan, Havuzlubahçe,Saydam ve Obalar girişleri ile Yamaçlı ve Anadolumahalelerinde yaygın olarak kullanıldı.

Devrimci seçim çalışmaları esnasında Ontexürünlerini boykot kampanyası çerçevesinde çıkartılanpullar da yapıldı.

İlde ayrıca Sanayi İşçileri Derneği tarafındançıkartılan yerel bildiriler de kullanılıyor. Hak-iş’e bağlıÖz İplik-İş’in örgütlü olduğu Marsan fabrikasındabildiriler işçilere ulaştırıldı.

AntakyaSeçim bildirgeleri Armutlu ve Elektrik mahallerinde

dağıtıldı. Burada da Ontex’e boykot pulları yaygın birşekilde kullanıldı.

MersinMersin’de ise Metal İşçileri Bülteni’nin dağıtımı

Birleşik Metal’in örgütlü olduğu Çimsataş fabrikasınayapıldı. Ontex işçileriyle dayanışma amaçlı “Ontex’eboykot” çağrılı pullar yaygın bir şekilde yapıldı.

KayseriTunceli, Mimsin, Toki, Beyazşehir ve Yıldırım

Beyazıt mahallelerinde yüzlerce seçim bildirgesikullanan Kayseri BDSP, dağıtımlarına işçi semtleri olanBelsin, Osmanlı, Eskişehir bağları ve Battalgazi’dedevam etti. Yaklaşık 2500 seçim bildirgesi kullanıldı.

İzmirİzmir 1. bölgede Limontepe, Gültepe, Adatepe, Evka

1 ve Gediz semtlerinde binlerce bildirge dağıtıldı.Gültepe’nin bir bölümünde ise bildirgeler kapı kapıçalınarak ve emekçilerle sohbet edilerek dağıtıldı.

İzmir 2. bölgede ise Çiğli Köyiçi, Harmandalı,Güzeltepe ve Çiğli Koop’ta bildirge dağıtımlarıgerçekleştirildi. Küçük Çiğli, Güzeltepe ve Yamanlarsemt pazarlarında da bildirgeler dağıtıldı.

Demir-çelik işçilerinin yoğun olarak bulunduğu

Asarlık ve Menemen güzergahında, Alsancak,İkiçeşmelik, Buca ve Gaziemir’e afişler yaygın birşekilde yapılırken, Çiğli merkezde de kapatılan seçimafişleri sık sık yenilendi.

Buca’daki afiş faaliyeti sırasında sivil ekiplertarafından durudurulan BDSP’liler gözaltına alındı veBDSP’lilere 154’er lira para cezası kesildi.

Tekstil işçilerine çağrı

Tekstil İşçileri Bülteni de seçim gündemli çıkardığıözel sayı ile tekstil işçilerine seslendi. “Tekstilişçilerinin düzen partilerine verecek oyu yok!” şiarıylaçıkan iki sayfalık özel sayıda gelmiş geçmiş tümiktidarların tekstil işçilerine daha kötü şartlar dayattığıbelirtilerek boş oy verme çağrısı yapıldı. Hazırlananözel sayı Buca Ege Giyim Organize Sanayi Bölgesi(BEGOS) 2. bölgede dağıtıldı.

Eskişehir Gültepe ile Yıldıztepe mahallelerinde ve Gültepe

pazarında yaygın bildirge dağıtımı gerçekleştirildi. Kentmerkezinde de önlüklerle dağıtım yapıldı.

Sivas Şarkışla Meslek Yüksek Okulu çevresine ve

emekçilerin de yoğun olarak yaşadığı Belkent sitesineafişler yapıldı. Öğrencilerle yapılan sohbetlerde seçimpusulalarına “Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!”yazılması istendi.

Gebze Kocaeli’nin Gebze, Dilovası, Darıca ve Çayırova

ilçe merkezlerinde, işçi servis güzergâhlarda ve emekçisemtlerinde 10 bini aşkın seçim bildirgesi kullanıldı.

Gebze, Dilovası, Darıca ve Çayırova ilçelerindehedeflenen yer ve güzergâhlarında afiş çalışmasınısürdüren sınıf devrimcileri, Çayırova ilçesinin EmekMahallesi, İnönü Mahallesi ile Osmangazi Trenİstasyonu, E-5 üzerindeki Feniş Köprüsü ve BirleşikMetal-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Kroman Çelik veSarkuysan fabrikalarının civarlarına afiş yaptılar.

Afişlere yönelik tahammülsüzlük gösteren polis afişavına çıkarak yapıştırılan afişleri kameraya çektiktensonra tek tek parçaladı.

8 Haziran günü ise Erişler Can Emlak ve MahsuniŞerif Parkı civarına afiş yapılırken BDSP’liler öncesiviller tarafından engellenmeye çalışıldı. Ardından dadarp edilerek gözaltına alındılar.

Seçim12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

İllerde yaygın ve çok yönlü çalışmaKampanya İstanbul’undört bir yanında!

KartalKartal Merkez, Kartal-Cevizli dolmuş caddesi,

Karlıktepe ve Gülsuyu mahallelerinde yüzlerceafiş kullanıldı.

Kadıköy2 Haziran günü Beşiktaş ve Eminönü vapur

iskelelerinin önünde dağıtım yapıldıktan sonradağıtım sürdürülerek Bahariye Caddesi girişinegelindi. Ajitasyon konuşmaları eşliğinde yapılandağıtımlar burada da devam etti.

Esenyurt Kuruçeşme ve Yeni Mahalle seçim afişlerliye

donatıldı. Yine aynı bölgelere yazılamalar yapıldı. Köyiçi merkezde ve Balıkyolu’nda işçi

servislerinin kalkış noktalarında dağıtımlardüzenlendi.

TuzlaAydos, Kaynarca, Esenler, Güllübağlar,

Kavakpınar, Ramazanoğlu, Sanayi, Aydınlımahallelerine dağıtımlar gerçekleştirildi. Ayrıcasabah Esenyalı köprüsü gibi işçi geçiş noktalarınada ajitasyon konuşmalarıyla dağıtımlar yapıldı.

TİB-DER’liler seçim döneminde çıkardıklarıbildirgeleri tersane işçilerine ulaştırdı. Bildiridağıtımları tersane işçilerinin geçiş güzergahlarıolan Aydıntepe Tren İstasyonu ve Tuzla Gemiönünde yapıldı.

8 Haziran günü E-5 güzergahında iki ayrınoktada afişleme yapan sınıf devrimcileri kollukgüçlerinin engellemeleriyle karşılaştılar. Tuzlaİçmeler Merkez Köprüsü ile Pendik Köprüsüayaklarına afişleme faaliyeti sırasında gözaltınaalınan sınıf devrimcileri para cezası kesildiktensonra serbest bırakıldılar.

Ümraniye Başta sanayi havzaları ve emekçi mahalleleri

olmak üzere, bölge genelinde 2 bin adet afişkullanıldı.

Emekçi mahalleleri ve fabrikalar dışındaAltunizade metrobüs durağında da 7 Hazirangünü bildirge dağıtımı yapıldı. Aynı gün saat18.00-20.30 arası Sarıgazi Meydanı’nda ise stantaçıldı. Stantta hem Kızıl Bayrak satışı hem debildirge dağıtımı yapıldı. İşçi ve emekçiler stanttayer alan “Çözüm devrimde kurtuluşsosyalizmde” şiarlı oy pusulalarından da aldılar.

Haftalık militan gazete satışlarıyla da düzenpartilerini teşhir eden BDSP’liler, belli fabrikalaraise özgün sorunların ve taleplerin yer aldığıbildirilerle gittiler.

KüçükçekmeceYenibosna, İkitelli, İnönü, Şahintepe,

Bayramtepe, Atatürk, Kanarya, Söğütlüçeşmemahallelerinde bildirge dağıtımlarıgerçekleştirildi.

Yirminin üzerinde fabrika ve sanayi sitesinedağıtımı gerçekleştirildi. Tüm bu faaliyetleriçerisinde onlarca işçiyle tanışıldı, onlarca işçininevine girildi. Yayınlar ulaştırıldı.

Dağıtımların diğer bir noktası da metrobüsçıkışları oldu. Şu ana kadar bölgede 20 bineyakın bildirge kullanıldı.

Bölgenin birçok noktasında yaygın bir afişçalışması da gerçekleştirildi.

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Adana’da piknik5 Haziran Pazar günü “Birlik ve Dayanışma” şiarıyla

gerçekleştirilen piknikte kahvaltının ardından verilen aradaserbest zaman değerlendirildi.

İlk olarak Nazım Hikmet, Ahmed Arif ve OrhanKemal’e dair yazılar okundu. Arkasından seçimlere dairBDSP tarafından bir sunum yapıldı. BDSP’nin çıkardığıseçim pusulası dağıtıldı. Ontex işçileriyle dayanışmayaçağrı yapıldı. Yemek arasından sonra müzik ve şiirdinletisine geçildi. Katılımcılar tarafından beğeniylekarşılanan pikniğe 65 kişi katıldı.

Mamak İşçi Kültür Evi’nden Birlik veDayanışma Pikniği...

Mamak İşçi Kültür Evi 5 Haziran günü 10. GelenekselBirlik ve Dayanışma Pikniği’ni gerçekleştirdi.

Sabah kahvaltısının ardından program, ilk olarakHaziran ayında ölümsüzleşen devrimci şairleri anmaetkinliği ile başladı. Devrimci şairlerin şiirlerinden oluşanmüzik dinletisi gerçekleştirildi.

Verilen arada oyun ekipleri oluşturuldu, sohbetlergerçekleştirildi. Aniden bastıran yağmur karşısında çekilenbrandaların altında türküler söylendi, yağmur altındahalaylar çekildi.

Serbest kürsü bölümünde Mamak İşçi Kültür Evi,BDSP, Ekim Gençliği, Mamak Emekçi Kadın Komisyonu,DLB ve bir belediye işçisi tarafından seçim üzerinekonuşmalar yapıldı.

Ardından söz alan işçi ve emekçiler ise, seçimgündemi üzerine düşüncelerini ifade ettiler, özelikleCHP’nin kitleler üzerindeki etkisi ve Kürt sorunu üzerinedüşüncelerini dile getirdiler.

Serbest kürsü bölümünün sonrasında, seçim günüsandıklara atılmak üzere ‘devrim ve sosyalizm’ şarlarınınolduğu pusulalar dağıtıldı. Program bilgi yarışması veoyunlarla devam etti.

Gebze: “Evlerimizi yıkan düzenpartilerine oy yok!”

Etkinlik programın sunuşu ile başladı. İlk olarakseçimlere ilişkin hazırlanan sinevizyon gösterimi ilgiyleizlendi. Ardından BDSP adına etkinliğin anlam veönemine değinen bir konuşma yapıldı. Konuşmadaseçimlerin bir aldatmaca olduğuna değinildi. Konuşmanındevamında Hopa’da yaşananlardan, Ortadoğu’daki halkisyanlarından bahsedilerek tek seçeneğin örgütlü mücadeleolduğu söylendi.

Mahallenin güncel bir sorunu olan yıkımlarınseçimlerden sonraya ertelenmesine vurgu yapılarakçözümün sandıkta olmadığı ve tek çıkar yolumuzunörgütlü mücadeleden geçtiği dile getirildi. “Rantsaldönüşüm kapsamında hepimizin evleri yıkılacak. Ve buyıkımları seçimler sonrasına attılar” denildi. Kürt halkınayönelik baskılara da değinilen konuşmada kurtuluşun

sosyalizmde olduğu vurgulandı. Yapılan konuşmanın ardından müzik dinletisine

geçildi. Alevi türkülerinin söylendiği etkinliğin sonundaetkinliğe gelenlerle sohbet edildi. Emekçilerin sorularıyanıtlandı. Ardından hep beraber etkinlik alanı toplanıpmahallenin gençleri ile sohbet edildi. Etkinliğe 60 kişikatıldı. Etkinliği başından sonuna kadar teknikhazırlıklarında mahallede oturan emekçiler bütünolanaklarını açarak sıcak bir şekilde karşıladılar.

“İşçilerin birliği halkların kardeşliği”pikniği

Gebze BDSP 5 Haziran günü “İşçilerin birliği halklarınkardeşliği” pikniğini gerçekleştirdi. Emekçilerle yapılankahvaltıdan sonra çeşitli aktiviteler yapıldı. Bağlamaeşliğinde türküler söylendi. Uzun bir aradan sonra akşamyemeğine geçildi.

Yemeğin ardından seçimlerle ilgili tartışma yürütüldü.BDSP’nin seçimlere yönelik bakışını içeren bir konuşmayapıldı. Emekçilerle son dönemde yaşanan işçi direnişlerive kazanımları tartışıldı. Üzerinde “çözüm devrimdekurtuluş sosyalizmde” yazan oy pusulaları dağıtıldı.Ardından Sivas Katliamı’nın yıldönümüne dair bölgedeyapılacaklar tartışıldı. 2 Temmuz ile ilgili eylem veetkinliklerin yapılması kararlaştırıldı.

Kartal’da “İşçilerin birliği halklarınkardeşliği” etkinliği

4 Haziran günü “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği”etkinliği gerçekleştirildi.

Karlıktepe Mah. Dursun Kaya Parkı’nda düzenlenenetkinlik devrimci marşların ve türkülerin dinletilmesiylebaşladı. İlk olarak Meyman sahne alarak söylediği türküve marşlarla dinleyenlerin beğenisini topladı.

Program Kartal İşçi Kültür Evi’nden gençlerinhazırladığı şiir dinletisiyle devam etti.

Hemen arkasından yine Kartal İşçi Kültür Evi’ninhazırladığı seçim skeci sunuldu. Skeç izleyenlerinbeğenisini topladı.

Tiyatro gösteriminin hemen sonrasında sözü BDSPtemsilcisi aldı. BDSP temsilcisi konuşmasında düzenpartilerinin bir ve aynı olduğunu, hepsinin ABD ve IMFprogramlarını hayata geçirdiğini söyledi. Demokrasiden,haklardan, maaş zamlarından bahseden siyasi partilerin tekamacının işçi ve emekçileri kandırmak olduğunu söyledi.

Programda Kubatoğlu-Fıratpen Direnişçisi CaferTimtik söz alarak direnişe neden başladığını anlattı. İşçi veemekçileri kölece çalışma ve yaşam koşullarına karşımücadele etmeye çağıran Timtik direnişine destek istedi.

Ayrıca Domane Dersim’in ve Meyman’ın söylediğiparçalar eşliğinde halaylar çekildi ve ilköğretimöğrencilerinin hazırladığı şiir dinletisi sunuldu.

Yüz civarında işçi ve emekçinin katıldığı etkinliktestant açıldı ve Kızıl Bayrak satışı yapıldı.

Seçim Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Devrimci seçim kampanyasıetkinliklerle büyüdü!

Oy vermeme çağrısıalanlarda yükseltildi!

BDSP’liler devrimci seçim çalışmalarınıgerçekleştirdikleri basın açıklamalarıylagüçlendirdiller.

Ankara 4 Haziran günü Yüksel Caddesi’nde

gerçekleştirilen eylemde seçim oyunu teşhiredildi. Düzen partilerinin birbirinden farksızolduğu vurgulanarak işçi ve emekçilerintaleplerini karşılayamayacakları ancak tümbunların yanında işçi-emekçilerin devrimcialternatifinin olduğu söylendi. Tercihin devrimve sosyalizmden yana yapılması gerektiğibelirtilerek sandığa çözüm devrimde kurtuluşsosyalizmde yazılı pusulalar atma çağrısıyapıldı.

Açıklamanın ardından Yüksel Caddesi’ndeBDSP’nin seçim bildirgesinin dağıtımı yapıldı.

Kocaeli4 Haziran günü Belediye İş Hanı önünde bir

basın açıklaması yapıldı. “Ne seçim, ne meclis; çözüm devrimde

kurtuluş sosyalizmde! / Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu” ozalitinin açıldığı açıklamadaAmerikancı, IMF’ci düzen partilerinin bugünekadar emekçilerin hangi sorununu çözdüğüsorusu soruldu. Açıklamada bu düzenin veonun parlamentosunun işçi sınıfına,emekçilere, Kürt halkına ve gençliğeverebileceği herhangi birşeyin olmadığı dilegetirildi.

İstanbulBDSP, 5 Haziran günü İstanbul’da Su Gösteri

Sanatları Sahnesi’nde gerçekleştirdiği seçimpanelinin ardından Aksaray Metrosu’nayürüyüş gerçekleştirdi.

BDSP flamalarının taşındığı, “Düzenin seçimoyunlarına ve reformist hayallere hayır! Çözümdevrimde kurtuluş sosyalizmde/BDSP”pankartının açıldığı yürüyüş boyunca düzeninseçim aldatmacasını teşhir eden komünistlerdevrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltmeçağrısında bulundular.

Eylem sırasında BDSP’nin seçimbildirgelerinin dağıtımı yapıldı.

İzmir5 Haziran günü Tekstil İşçileri Bülteni ve

Metal İşçileri Birliği tarafından Karşıyaka’da bireylem gerçekleştirildi. Dolmuş duraklarındatoplanılarak “Düzen partilerine verecekoyumuz yok / Kahrolsun ücretli kölelik düzeni”pankartı açıldı ve iskeleye yüründü.

İskele karşısında gerçekleştirilen açıklamadadüzen partilerinin birbirinden farksız olduğu,hiçbirinin işçilere verecek bir şeyinin olmadığıbelirtildi. Tekstil ve metal işçilerinin özelsorunlarına değinildi.

Açıklamanın ardından ise düzen partilerininverdiği vaatler okundu ve vaatlerin yazılıolduğu kağıtlar tenekeye atılarak yakıldı.

Basın açıklamasının ardından BDSP’ninseçim bildirgelerinin Karşıyaka çarşıda önlüklerve sesli ajitasyonlar eşliğinde dağıtımıgerçekleştirildi.

Kızıl Bayrak / Ankara – İstanbul – Kocaeli -İzmir

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

- Ontex işçilerinin Türk-İş’i işgal eyleminde siz deorada bulundunuz. Daha sonra ise Ontexyönetimiyle yapılan görüşme de yer aldınız.Düşünceleriniz, gözlemleriniz neler?

- Ontex’teki arkadaşlarımız daha önce Tuzla’yagelmişlerdi ve kendileriyle sohbet etmiştik. Dahasonra ise, işçilerin Türk-İş Bölge Temsilciliği’niziyareti sırasında alınan karar gereği kendilerinidireniş alanında ziyaret etmiştik. Bu ziyaret sırasındaaynı zamanda Ontex işvereniyle de görüşme talebimizolmuştu. Bu talep olumlu cevaplandı. Türk-İş GenelTeşkilatlandırma Sekreteri Cemail Bakındı, Türk-İş 1.Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak, ben ve Selüloz-İş Şube Başkanı Aydın Parlakkılıç’ın da içerisinde yeraldığı heyet işverenle bir görüşme gerçekleştirdi. Ogörüşme sırasında ben işverene bir soru sormuştum.“Bu arkadaşlarımız toplu sözleşme öncesinde çalışmayöntemi ve performansla ilgili herhangi bir uyarı,ihbar aldılar mı, sorun yaşanmış mıydı?” diye sordum.İşveren çok açık bir biçimde “Hayır buarkadaşlarımızın çalışmasıyla ilgili bir sıkıntı yok.Sıkıntı, toplu sözleşmeyle beraber başladı. Şimdiyekadar yapılan sözleşmeler yüzde 8-9 iken verdiğimizyüzde 15 zammı beğenmediler. Genel başkana karşıtepkilerini dile getirdiler. Arkadaşlarımızın iştenatılmasının gerekçesi işyeri ile ilgili değil sendikaylailgili” dedi.

Bu ne demektir? Bu arkadaşlarımızın iştenatılmasının nedeni, toplu sözleşmenin daha iyiyapılması ve işyeri temsilcilerini kendilerinin seçmekistemeleridir. Bu yüzden de sendikayla sorunyaşanmasıdır. Her ne kadar bu durum, SendikalarYasası’nda atama yöntemi ile olsa da demokratikolmayan bir yöntemden söz ediyoruz. Çoğu sendikaatama usulü belirleme yapsa da, örneğin Deri-İş olarakbiz işçiler arasında oylama yaparak işyeritemsilcilerini seçiyoruz. Ontex’teki arkadaşlarımızişten atıldıktan sonra sendikayla bu konuyla ilgiligörüşmüşler ve sendikanın da işten atmalara karşıtavır geliştirmesi gerektiğini düşünmüşler. Bu konuda,sendikayla fikir ayrılığı yaşamışlar. Sendika, bu işeiçerideki işçileri katmayalım demiş ve çelişki esasolarak burada doğmuş. İşten atılan 16 arkadaşımızuzun süreden beri bu işyerinde çalışıyordu vesendikanın üyesiydiler. Bir sendika içerisindedemokrasinin gelişebilmesinin yolu da eleştiri-özeleştiri mekanizmasının işletilmesinden geçer.Burada Ontex işçilerinin mutlaka sahiplenilmesigerekiyor. Sendikayı bir aile olarakdeğerlendiriyorsak, merkeziyle şubesiyle işçilerleberaber karar alınıp, bu arkadaşlarımızın geri alınmasıtemelinde çaba harcanması gerektiğini düşünüyorum.

Bu durum diğer sendikalarda, “sendikanın iç işi”gibi algılanıyor ve bu haksız tutuma tepki verilmiyor.Duyarlı tüm kesimlerin, haksızlığa uğrayan kesiminyanında olması gerektiğini düşünüyorum. İşvereniziyaret ettiğimizde de madem ki arkadaşlarımızın işleilgili bir sıkıntıları yoksa, demokratik bir biçimdetemsilci seçimiyle ilgili imza toplamışlarsa o haldeişlerine geri dönmeleri gerektiğini dile getirdik.İşveren ise, işçilerin boykot kampanyası başlattığını,basın ve yayın organlarında da üretilen ürün

konusunda da yanlış bilgiler verdikleri iddiasıylatepkisini dile getirdi. “Ben bu işçilerle bu saatten sonraçalışmam” gibi bir yaklaşımı oldu. Ancak atılanişçilerin geri alınması talebinin, benim de içindebulunduğum heyetin değil, bağlı bulunduklarısendikanın (Selüloz-İş) talep etmesi durumundadeğerlendirilebileceğini söyledi.

- Selüloz-İş’in böyle bir talebi yok mu?- Olmuş olabilir ama oradaki görüşmede dile

getirilen şey böyleydi. Hatta bu görüşmenin ardındançadırdaki arkadaşlarla konuştuğumuzda, bundan sonrasendikayla bütünleşerek işten atılmanın geriçevrilebileceğini söyledik. Bu da, kıdem ve ihbarlarınıalıp ayrılmak isteyen arkadaşların ayrılması, işedönmek isteyenlerin dönme talebinin de sendikaaracılığıyla iletilmesi anlamına gelir.

Tabi burada haksızlığa tepki gösteren işçilerin iştenatılmaları ve sendika tarafından sahiplenilmemelerigibi bir durum var. Sahiplenmeme durumu, işverenindaha da rahat davranmasına neden oluyor. Haksızlığakarşı üretimden gelen gücün kullanılması temelindedavranılması gerekiyor. Çünkü bu arkadaşlarımız dahaiyi bir toplu sözleşme için mücadele ederken sadece16 işçi için değil fabrikada çalışan tüm işçilerin ortaktalepleri doğrultusunda bunu yapmışlardı. İçerideçalışmaya devam edenler, hep birlikte kazanılan birhaktan yararlanıyorlar. Bu arkadaşların da bunugörerek davranmaları gerekiyor. İşveren, “Benuluslararası bir firmayım. Sendika karşıtı değilim”diyor. Eğer sendika karşıtı değilsen, işçilerinsendikalarıyla sorunlarına taraf olmamalısın.

“İşveren, işçilerin toplu sözleşme süreciiçerisinde sendikadan bağımsız toplantılar

yaptıklarını söyledi”

- Net olarak “Bu işten atmalardan sendikayönetimi sorumludur” diyebilir miyiz?

- Ben orada da, “İşçilerin işe gelmeme veyaherhangi bir disiplinsizliği var mı?” diye sormuştum.İşveren de herhangi sorun yaşamadıklarını söyledi.İşveren, işçilerin toplu sözleşme süreci içerisindesendikadan bağımsız toplantılar yaptıklarını söyledi.Sorunların toplu sözleşmeyle beraber başladığını ifade

etti. “Bizim verdiğimiz zammı, yüzde 15’i dahibeğenmediler” dedi. “Şimdiye kadar yapılansözleşmelerden çok daha yüksek bir zam verdik. Bubize yapılan bir haksızlıktır” dedi. İşe geri dönmetalebinin ise Selüloz-İş üzerinden gelmesi gerektiğinisöylendi.

Burada işverenin sendikayı kabul etmemesidurumu üzerinden gelişen bir direniş yok. İşçiler, enbasitinden işyeri temsilcilerinin seçimle gelmesiniistiyorlar. Demokratik bir talepte bulunuyorlar.Şimdiye kadar tanık olduğumuz direnişlerin yüzde99’u sendikalaşma çabası nedeniyle başlayandirenişlerdir. Bu direnişlerde işçiler sendikalarıylaberaber hareket ediyorlar. Deri-İş olarak 2008 yılındanbu yana DESA’da ve Kampana’da, sendika yetkilisiarkadaşlarımız sabahtan akşama kadar işlerininbaşındalar. Bir direniş ancak böyle başarılı olabilir.Burada üzüldüğüm durum, sendikanın bu işin dışındaolmasıdır. Direnişin sahiplenilmemesidir. Sendikanıniddiası da, işçilerin dışarıdan yönlendirilmesidir.İşçilerle sohbet ettiğimizde ise, taleplerin gayetdemokratik talepler olduğunu, en gerici sendikanınbile bu taleplere mutlaka kulak vermesi gerektiğinidüşünüyorum.

- Ontex işçilerinin içinde bulunduğu durum, yenisendikalaşan veya sendikalaşma mücadelesi verenişçiler açısından da olumsuz bir örnek. Bir sendikacıolarak bu konudaki düşünceleriniz neler?

- Kendi işkolumuz açısından anlamlı deneyimlervar. Deri fabrikalarının Kazlıçeşme’den Tuzla’yataşınmasıyla birlikte yeni işyerlerini örgütlemeyebaşlamıştık. 15-16 işyerinde işçiler sendikaya üyeoldukları için işten atıldılar ve 15-16 işyeri önündeçadır kurduk. Sendika da Tuzla’ya taşınmıştı. Deriişverenleri sendikayı ziyaret etmişlerdi.“Kazlıçeşme’deki yöneticiler çok radikaldi. Onlarınyerine başka yöneticiler atansın. Daha yumuşak birpolitika yürüten yönetim atarsanız biz buradasendikaya karşı çıkmayız” dediler. Kazlıçeşme’deişyeri kalmamasına rağmen yöneticileri oradabırakmaya çalıştılar. Buna karşı işçiler de, seçtiğimizyöneticileri ancak biz görevden alırız diyerek bunakarşı çıktılar. İşçiler tepki gösterince, sendikanın aldığıgörevden alma kararını geri çekmek zorunda kaldılarve eski yöneticiler görevlerine iade edildiler. Şu andaçalışanların yüzde 95’i örgütsüz durumda ve bununtemel nedeni anti-demokratik yasalardır. Sendikalarda, işçilerin taleplerine yeteri kadar kulak vermiyorlarve varolanla yetinmeyi tercih ediyorlar. Bu tarzolumsuz örnekler de yaşanınca işçilerde “acabasendika satar mı, yarıyolda bırakır mı?” düşüncesioluşuyor. Örneğin, Düzce bölgesine girdiğimiz ilk biryıl önce kendimizi ispatlamaya çalıştık. Demokratikdavranışımız bizi işçilerle bütünleştirdi. Ontex’tekidurumu ise sendikal demokrasi açısından olumsuzlukolarak değerlendiriyorum. Ontex işçileriyle sohbetettiğimizde, karşılanmayacak bir taleple gelinmediğinigörüyoruz. O zaman, Selüloz-İş’in de buarkadaşlarımızın talebini değerlendirmesi gerekiyor.Toplu sözleşmenin imzalanmasından sonra 16 taneişçinin işten çıkarılması ve sendikanın sahiplenmemesi

Röportaj14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Ontex’teki sendikal ihanet gerçeğine tanıklık...

Deri-İş Genel Başkanı Musa Servi anlatıyor...

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

bir eksikliktir.

“Türk-İş de taraf olmalı”

- Ortada, sendikayla patron arasında açık birişbirliği var. Bunu “aile içerisinde” bir durum olarakgörüp herhangi bir müdahalede bulunmamak mı,yoksa böyle bir konuyu, sınıfın meselesi halinegetirmek mi doğru bir yaklaşımdır?

- Sınıfsal açıdan baktığımızda bu durumu aile içi birdurum olarak değerlendirmek doğru değildir. SadeceDeri-İş veya Türk-İş değil, sendikal cephede de bununbir olumsuzluk olarak görülüp, çözülmesi için çabaharcanması gerekir. Sermaye mücadele eden kesimleriyalnızlaştırmak için çaba harcıyor. Bunu da bellikesimlerden destek alarak yapmaya çalışıyor. Buaçıdan, içeride makine başında çalışan arkadaşlarımızısürece dahil etseydik şimdiye kadar sonuca ulaşmıştık.Burada yaşanan haksızlığın giderilmesi gerekiyor veTürk-İş de bu konuda taraf olmalı. Yıllardır direnişlerortaya koyuyoruz. Şimdiye kadar Türk-İş yöneticisinigörmedim. Tam tersine, DESA işvereni aracılarvasıtasıyla görüştü. Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu’yatoplu sözleşme yapması için yetki vermemize rağmenişverenin sendika karşıtı tutumu sonrası çözüm olmadı.Ancak Türk-İş Başkanı sendikaya karşı mücadele edenbir işverene karşı bizim sürecimizin takipçisi olmadı.Türk-İş Başkanlar Kurulu toplantısına Selüloz-İş’inbaşkanı gelmiş olsaydı bu sorunu dile getirecektim. Busorun sadece Selüloz-İş’in sorunu değil, tüm sınıfınsorunudur. Çözümü temelinde çaba harcanmasıgerektiğini düşünüyorum. Bir dizi yerde işten atmalarvar ama buna karşı mücadeleyi merkezileştiremiyoruz.Herkes kendi cephesinden bakıyor. Ontex işçilerisendikal demokrasi istedikleri için işten atıldılar. DESAişçileri sendikaya üye oldukları için işten atıldılar. Diğeryandan Gebze’de iki kadın arkadaş işten atıldı.Sendikaları sahip çıkmamasına rağmen direnişteler.Sermaye yasalardan aldığı destekle saldırıyor. Sendikaiçi demokrasiyi savunan kesimler de, sendikalartarafından işten atılıyorsa buna karşı da bir duruşsergilenmesi gerekiyor.

- Türk-İş’e bağlı sendikalar olarak son dönemdeyarattığınız birlikteliğin hedefinde aynı zamandasendikal bürokrasi var. Ontex işçileri de bürokrasiyekarşı direniyor...

- Türk-İş’e bağlı 9-10 sendika genel merkezi olarakTürk-İş’in uzlaşmacı çizgisine karşı biraraya gelmiştik.Nerede bir direniş, eylem ve haksızlık varsa bukesimlerin mutlaka yanında olacağız demiştik. Bubirliktelik de şu anda ete kemiğe bürünmedi. Örneğinböyle bir durumda bu platformun Ontex işçileriniziyaret etmesi gerekiyor. Somut olarak ise, Selüloz-İş’lebir görüşme yapılmasını ve girişimlerde bulunulmasıgerektiğini düşünüyorum. Önemli olan, buarkadaşlarımızın tekrar işe alınması temelinde bir çabaortaya koymaktır.

- Ontex işçileri direnişlerinin 100. gününde birdeklarasyon yayınladılar. Bu deklarasyondakitaleplerinden bir tanesi de başta Şube Başkanı AydınParlakkılıç olmak üzere Selüloz-İş yöneticilerininTürk-İş Disiplin Kurulu’na sevk edilmesi. Bukonudaki düşünceleriniz neler?

- Türk-İş yönetiminin böyle bir mekanizması varmı? Böyle çalışıyor mu? Çalışmıyor. Bu sendika(Selüloz-İş) bu işçiler benim üyem diyebilmeli. Bukonuda bir araştırma komisyonu oluşturulmalı. İhtar vb.bir şey verilmesi gerekiyor. Şimdiye kadar bumekanizmanın çalıştığını görmedim. Türk-İş’intutumunu görüyorsunuz. Kamu işçileri toplu sözleşmesürecinde Türk-İş’ten ses çıkmıyor. Arkadaşlarımızın butalebiyle ilgili pratik adım atabilmenin yolu da Türk-İşyapısının demokratikleşmesinden geçer. Ama bumekanizmanın çalışmasını zorlamak gerekir.

RöportajSayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

Direnişçi Ontex/Canbebe ve PTT taşeronişçilerinin her Cumartesi Taksim’degerçekleştirdikleri boykot eylemlerinin 13.haftasında uluslararası sınıf dayanışması öne çıktı.Direnişçi işçilerin mücadelelerinin selamlandığıeylemde Ontex Fransa’daki işçi kıyımı protestoedildi.

Galatasaray Lisesi önünde toplanan direnişçiişçiler ve destekçi kurumlar Burger King önüneyürüdüler.

Fransa Ontex işçileriyle dayanışma

Fransa Ontex fabrikasındaki işçilerledayanışmaya çağıran konuşmalar yapan direnişçiişçiler Fransa’da Ontex fabrikasının kapatılmasınıngündemde olduğunu belirttiler. Ontex direnişçisiMustafa Bozkurt, 200 işçinin işten atma saldırısıile karşı karşıya olduğunu dile getirerek Fransa veAvrupa’daki diğer Ontex işçileriyle dayanışmaiçerisinde olduklarını vurguladı. Fransa Ontexişçilerine patron tarafından yüklü miktarlardapara teklif edildiğini fakat işçilerin onurları için buparayı reddettiğini ve işlerini istediklerinisöyleyerek fabrikalarının kapatılmasına karşısonuna kadar direneceklerini belirtti. OntexFransa fabrikasının Orta Asya ya da Afrika’yataşınacağını belirten Bozkurt, ucuz işgücü ihtiyacıiçin Fransa’da işçilerin işten atıldığına da dikkatçekti.

“Burger King işçi düşmanı”

Eylem Burger King önünde yapılan konuşmalarve basın açıklamasıyla devam etti. Amerika’nın en

büyük sermayelerinden olan Goldman SachsCapital Partners ve Texas Pacific Group‘un veBurger King’in işçi düşmanı tutumu teşhir edildi.

Burger King Çağrı Merkezi çalışanlarınınsendikalaşma mücadelesi verdikleri için iştenatıldıklarının dile getirildiği konuşmada Bozkurt,çağrı merkezi çalışanlarının mücadelesini sonunakadar desteklediklerini ifade etti. İşçi düşmanıBurger King’e boykot çağrısı yaptı.

Konuşmasının devamında Türkiye’nin dört biryanında anayasal hakları için sendikalaşmamücadelesi veren işçilerin işten atma saldırısıylakarşılaştıklarını belirten Bozkurt, Bericap, Casper,Mas-Daf, Fıratpen ve Legrand direnişlerini tek tekselamladı.

Bozkurt, kendileri gibi demokratik sendika içinmücadele veren Legrand işçilerine de selamgönderdi.

PTT taşeron işçisinin yaptığı konuşmanınardından Enerji-Sen üyesi BEDAŞ işçileri adına birkonuşma yapıldı. İşten atılma süreçlerindenbahseden BEDAŞ işçisi, onurlu bir yaşam içinmücadele ettiklerini belirtti.

“Hepimiz eşkiyayız!”

BDSP adına yapılan konuşmada ise Hopa’dakipolis terörüne vurgu yapıldı. Erdoğan’ın “Hopa’yaeşkiyalar inmiş” sözleri hatırlatılarak “Bu ülkedehak arayan, zulme karşı isyan bayrağını kaldıraneşkiya ise eğer hepimiz eşkiyayız” denildi.

Eyleme Enerji-Sen üyesi BEDAŞ işçileri, DİK,BDSP, Sosyalist, Devrimci Anarşist Faaliyet ve DHFdestek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Cumartesi eyleminde enternasyonal dayanışma

Essen BİR-KAR’ın yürüttüğü Ontex iledayanışma etkinlikleri kapsamında 100. gününügeride bırakan haklı direnişinizi öğrenmişbulunmaktayız. Çalışma koşullarınınacımasızlığı, kapitalistlerin emek düşmanlığı vehaydutluğu bugün dünyanın dört bir tarafındabütün işçi ve emekçilerin en temel sorunudur.Buna karşı militan bir mücadele de en doğal vevazgeçilemez yöntemdir.

Satılmış sendikacıların emekçilerinsorunlarına karşı duyarsızlıkları veişbirlikçilikleri başta Almanya olmak üzerebütün dünyada hiç bu kadar sahtekarca

olmamıştı. Bu sorunu en derinden yaşayarakgören emekçi kardeşlerimiz olarakmücadelemizi ortaklaştırmak kaçınılmaz birsorumluluktur. Bizler de burada bulunduğumuzkentte çalıştığımız işletmelerde ve sendikalardamücadeleyi büyütmek istiyoruz. Mümkünsesizlerden bir ya da birkaçınızın buraya gelipdeneyimlerinizi aktarmanızı talep ediyoruz. Endevrimci duygularımızla direnişinizi selamlıyorbaşarılar diliyoruz.

Yaşasın işçilerin ve emekçilerin birliği!Sonuna kadar yanınızdayız!

MLPD Essen adına Eberhard Schweizer

MLPD Essen’den Ontex işçilerine dayanışma

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Yoğun bir kampanya dönemini geride bıraktık. Önhazırlık süreci ile birlikte yaklaşık altı aylık bir zamandilimini kapsayan bu dönemin her açıdan değerlendirilipirdelenmesi, gerekli sonuç ve derslerin çıkartılaraktartışılmak üzere partiye sunulması önümüzde bir görevolarak duruyor.

Kampanya sürecinde yapılan ara değerlendirmelerinyanı sıra, her alan, birim ve organ tarafından dadeğerlendirmeleri yapıldı, yapılıyor. Bugüne kadarkiçalışmanın yansıyan tablosundan ve yapılandeğerlendirmelerden yola çıkarak söyleyebiliriz ki,kampanya dönemi kazanımların sağlandığı bir süreç olduve çalışmamızın gelip dayanmış bulunduğu eşiğinaşılmasına bizi biraz daha yakınlaştırdı. TKİP III.Kongresi’nde “Sınıf eksenli partiye geçiş” hedefi ileifade edilen bu eşiğin, yalnızca bizim öznelmüdahalelerimizin ürünü olarak, dahası belli bir zamandilimiyle sınırlı bir çalışma sonucunda aşılması elbettebeklenmiyordu. Kampanya sürecinde hedeflenen, böylebir eşiğin aşılmasından çok bu doğrultuda belli birmesafenin alınması, “yeni bir düzeyin yaratılması” idi.

Bu açıdan eldeki somut veriler şunu göstermektedir:Alınan belirgin mesafeye ve yaşanan politiktoparlanmaya rağmen, hedef olarak konulan ”sınıfçalışmasında yeni bir düzey yaratma” iddiası ileçalışmamızın mevcut durumu arasında hala da önemli biraçı vardır. Kampanya çalışmasının kazanımlarının, buaçının kapatılmasında oynadığı rol henüz sınırlıdır.Henüz diyoruz, zira kampanya kendi içinde 1 Mayıs’labirlikte sonlandırılmış olsa da, kazanımlarınıntoparlanması ve somut mevzilere dönüştürülmesi,kampanyayı izleyecek yeni çalışma dönemleri içindebaşarılabilecek bir şeydir. Nitekim parti önümüzdekidönem planlamalarını bu doğrultuda yapacak, mevcutimkan ve şartları zorlayarak sürekli ivme kazanan birfaaliyetle yönelimlerin somut mevzilere dönüştürülmesiçabasını kesintisiz olarak sürdürecektir. Bu açıdanönümüzdeki sürecin parti açısından yeni bir gelişme veatılım dönemi olacağını bugünden söylemekmümkündür. Böyle bir gelişmenin gereğinceyaşanabilmesi ise, her şeyden önce süregidençalışmamızın kazanımlarının doğru tespit edilebilmesi,bu kazanımlara dayanarak eksiklik ve zaaf alanlarına çokyönlü bir yüklenmenin gerçekleştirilmesiyle mümkündür.

Her geçen gün ivmesi yükselen tempolu bir çalışma

Bugünün Türkiyesi’nde çok az hareket süreklilikarzeden bir faaliyet temposuna sahiptir. Çoğu reformisthareketler dışarda tutulursa, genelde sol hareket belirginbir atalet içerisindedir. Bu tablo sadece önemli tarihselgünlerde ve sınıf mücadelesinde yaşanan gelişmelerinsürükleyici etkisiyle bir ölçüde değişebilmektedir.

Sınıf devrimcileri ise her zaman yoğun ve tempolu birfaaliyet içerisinde olmuşlardır. Bu durum yalnızca özelyoğunlaşmaları ifade eden kampanya dönemleri içindeğil, olağan çalışma dönemleri için de geçerlidir. Genede kampanya öncesi süreçte bir “durağanlaşma”dansözetmek mümkündür. Yeniden inşa sürecinin içe dönük

görevlerine yüklenmenin zorunlu bir sonucu da olan bu“durağanlaşma” kampanya dönemi boyunca aşılmış,çalışma temposu süreç içinde adım adım ileriyeçekilmiştir. Özeliklle kampanyanın son aşamasında(genel işçi etkinlikleri ve 1 Mayıs dönemi) faaliyetimizhem niceliksel hem de niteliksel bir gelişim süreciyaşamıştır.

Bu tür kampanyaların siyasal faaliyet temposundayarattığı olumlu gelişme bir kez daha görülmüş olsa da,bunun dönemsel hedeflerimize ulaşmada oynayacağı rolbellidir. Bu açıdan yakalanan temponun korunarakgeliştirilmesi gerekmektedir.

Sistematik faaliyete ve işçi direnişlerinedayanan güçlü bir politik etki

Kampanyanın diğer bir kazanım alanı yarattığı politiketkidir. Sınıf hareketinin verili koşullarında ülkenin bellibaşlı sanayi merkezlerinde bu türden eş güdümlü birçalışma yürütebilmek dahi kendi başına önemlidir. Aynıhedefler doğrultusunda ama yerel özgünlükleredayanılarak örülen çalışmanın dışımızdaki siyasal vesendikal güçler üzerinde hissedilebilir bir etki bıraktığınıbirçok veri doğrulamaktadır. Gene de sözkonusu güçlerinmevcut durumu düşünüldüğünde, bu etkinin sınırları,kampanyanın yarattığı sonuçlardan bağımsız olarakbellidir.

Çalışma esas olumlu etkisini devrimci sınıffaaliyetinin kendi ilişki ağı üzerinde göstermiştir.Çalışmaya dair değerlendirmelerde çevre ilişkileriningözlem ve yorumlarının örgütlü güçlerimize göre dahaolumlu olması bunun göstergelerinden biridir. Özellikledirenişler ve bu direnişlerde partinin tuttuğu yer,devrimci sınıf faaliyetinin nihayet sınıfla birleşme ve onueyleme çekmede önemli bir yol katettiğinin somutgöstergesi olarak algılanmaktadır. Yaratılan politiketkinin partinin sınıf içerisinde taban kazanmasıaçısından önemi açıktır. Ancak onu güçlendiripörgütleyecek özel bir çaba olmadan bunun kendiliğindengerçekleşmesi günün şartlarında mümkün değildir.

Mevcut ilişki ağımız derleniptoparlanmıştır

Partimizin kitleselleşme sorunu bulunduğu,sürdürülen faaliyetin sürekliliği, ısrarı, kapasitesi vetemposu ile karşılaştırıldığında, kitle tabanımızınfazlasıyla dar kaldığı açık bir gerçektir. Kampanyamevcut ilişkilere yönelimde fabrika merkezli biryoğunlaşmayı esas alsa da, bu ilişkilerin geliştirilmesihedeflerden biriydi.

Kampanya birinci açıdan kendi rolünü oynamış, fakatikincisinde belirgin bir başarı elde edememiştir. Busonuçta mevcut ilişki ağı üzerinden fabrika merkezli birderinleşme sağlama yöneliminin öncelik olarakbelirlenmesinin kuşkusuz bir etkisi vardır. Fakat sorunbununla açıklanamaz. Kampanyanın finali kabul edilen 1Mayıs eyleminin sonuçlarına bakıldığında, İstanbul’dakinispi gelişim dışında diğer alanların bu açıdan kendinitekrar ettiği görülmektedir. Birçok nedenden

CMYK

Kampanya dönemi ışığında sınıf çalı

Yeni bir d

Kampanya dönemi ışığ 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

kaynaklanan bu durumun aşılabilmesi için, kitleçalışmamızın siyasal muhtevasının, araç veyöntemlerinin, örgütleniş tarzının vb.’nin, baştan sonadeğerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.

Bu kapsamlı konuya girmeden şimdilik şunlarsöylenebilir. Diğer birçok sorun gibi kitleselleşmesorununun da çözüme kavuşturulacağı esas alan fabrikaçalışmalarıdır. Siyasal faaliyet kapasitemiz vetempomuzla karşılaştırıldığında önemli bir darlık içerenkitle ilişki ağımızın ana gövdesini işçileroluşturmaktadır. Siyasal faaliyetimizin etki alanı ise builişki ağının kat kat ötesindedir ve gene ana ekseni işçisınıfı olsa da toplumun değişik emekçi kesimlerineulaşma gücüne sahiptir. Bu toplam etki alanı içerisindekitle tabanını güçlendirmenin yolu, partinin kendi esasalanında, yani sınıf çalışmasında sağlayacağı başarıdangeçmektedir.

Fabrika, hem en dar alanda en geniş ve hedefli kitleçalışmasının yapılacağı zemindir; hem de toplumun herkesiminden ilerici öncü güçlerin parti ile birleşmeleri,bizzat bu zeminde alacağımız yol ile sıkı sıkıyailişkilidir, onunla doğru orantılıdır.

Henüz fabrikaları “en geniş kitle çalışmasınınyapılacağı alanlar” olarak yeterince değerlendirebilmegücünden yoksunuz. Her şeyden önce sınıf hareketininmevcut geriliği bu tarz bir çalışmayı zora sokmaktadır.Bu nesnel zorluğun ötesinde, çalışma yürütülenfabrikalarda iç dayanaklara sahip olmadan bu türden birkitle çalışması yürütmenin, yürütülse bile sonuçlaralmanın zorlukları kampanya vesilesiyle de bir kez dahagörülmüştür.

Kitleselleşme sorunu ile sektör ve fabrikaçalışmalarımızın mevcut durumu arasında sıkı birbağlantı vardır. Sınıf çalışmasında yeni bir düzeyeulaşmayı henüz başaramadığımız bugünkü koşullarda,kitleselleşme sorununda da önemli bir gelişmegösterememiş olmamız şaşırtıcı değildir. Fakat bualanda yeni bir düzeyin eşiğinde olduğumuz ve belliolanakları biriktirdiğimize göre, önümüzdeki döneminbu açıdan da bir atılım süreci olabilmesininönkoşullarına sahibiz.

Seçilmiş alanlara dayalı etkin birçalışmada zorlanma

Kampanyanın en temel amacı fabrika merkezli birderinleşmenin sağlanması, bu derinleşmenin ürünüolarak somut mevziler ya da mevzi halinedöndürülebilecek zeminlerin yaratılması idi. Bu açıdanilden ile, alandan alana değişen bir tablo olsa da, bütünalanlarda fabrika ve sektör yönelimlerinin daha sağlamtemellere kavuşturulduğu söylenebilinir. Bazı bölge vealanlarımızın, yaşadıkları örgütsel ve kadrosal sorunlarnedeniyle, bugün henüz bu düzeyin gerisindebulunması bu durumu değiştirmemektedir. Fakat budüzey hem genel olarak hem de mevcut güç veolanaklarla karşılaştırıldığında fazlasıyla yetersizkalmaktadır. Kadro ve örgüt sorunları gibi çokbelirleyici iki etkeni dışarda tutarsak, hala siyasalgündemler, sınıfın genel gündemleri ve fabrika iç

gündemleri arasında esnek ve yaratıcı bağlar kurmakaçısından yaşanan zorlanma, temel önemde bir sorunalanıdır. Fakat sorun alanları bu zorlanma ile de sınırlıdeğildir. Atılan bazı adımlara rağmen hedef seçilmişalanlar üzerinden çok yönlü bir kuşatma gereğinceyapılamamakta, dönemsel olarak sağlananyoğunlaşmalar aynı düzeyde sürdürülememekte,değişik araç ve yöntemlere dayalı yaratıcı bir tarzoluşturulamamakta, sonuç almaya kilitlenmiş daha tokve yırtıcı bir yaklaşım fabrika çalışmalarımıza yeterincehakim kılınamamaktadır.

Bu zorlanmalara rağmen kampanya dönemiboyunca gene de anlamlı deneyimler yaratılmıştır. Birdizi direniş örgütlenmiş, kendi dışımızda ortaya çıkmışdirenişlere müdahalelerde bulunulmuş, bazı hak almaeylemlerine öncülük edilmiştir. Bugün somut durumabaktığımızda, partinin onlarca fabrikada doğrudan veplan dahilinde çalıştığını, politik etkisi üzerindenyüzlerce işçiyle ilişki içinde olduğunu söyleyebiliriz.

Sürecin örgütlenmesinde gençgüçlerimizin rolü

Kampanya sürecinin gösterdiklerinden biri de gençgüçlere dayalı yeni bir kadro kuşağının yavaş yavaşoluştuğu gerçeğidir. Doğal olarak bu tablo belli birzaman dilimiyle sınırlı bir kampanyanın sonucuolmaktan çok II. Parti Kongresi’nden bu yana yapılanve III. Parti Kongresi ile birlikte yeni bir düzeyeçıkarılan müdahalelerin ürünüdür.

Kampanya sürecinin çok yönlü görev vesorumlulukları bu kuşağı bir yandan gelişmeye ve dahaçok inisiyatif almaya zorlarken, öte yandan da kadroyapımızın mevcut sınırlarını, zaaf ve eksikliklerini birkez daha göstermiştir.

Birincisi, değişik alanlarda görevli birçok yoldaşdaha ileri sorumluluklar almış ve bu onlar açısındangeliştirici olmuştur. Bu tablo içerisinde ileriye çıkanlar,mevcut kadro birikimi ile birlikte partinin omurgasındanicel bir büyümenin dayanağı haline gelmiştir.

İkincisi, bu süreçte en ileri çıkanlar dahil olmaküzere, bu birikim henüz nitelik olarak sorunludur.Gelişmenin esas dinamiği hala da yoğun politikfaaliyetin ihtiyaçlarına yanıt olma çabasıdır. İdeolojikzayıflık ve bu zayıflığın yarattığı politik yetersizlik,“sıçramalı bir gelişim”i engelleyen en önemli faktörolmaya devam etmektedir. Bu durum aynı zamanda II.Parti Kongresi’nden bu yana yapılan müdahalelerdensonuç almada henüz yetersiz kalındığını göstermektedir.

Üçüncüsü, bu birikim nicel olarak da önemli birdarlık taşımaktadır. Oysa parti, politik kuvveti, faaliyetkapasitesi ve nihayetinde sınıf hareketi içerisindeki yeriile her geçen gün biraz daha öne çıkmakta, bu öne çıkışyalnızca görev ve sorumlulukları değil beklentileri deartırmaktadır. Yeterli sayıda yetişmiş kadroya sahipolmadan bu beklentilerin tam anlamı ilekarşılanamayacağı da, bu son kampanya vesilesiyle birkez daha görülmüştür.

Yoğun ve başarılı bir politik faaliyet kadrolaşma içinsadece uygun bir zemin sağlar. Özel bir kadrolaşma

yönelimi ve bunun ürünü sistematik bir eğitim çabasıolmadan, bu alanda belirgin ve güvenceye alınmış birbaşarı elde edilemez. Parti önümüzdeki dönemde busoruna bir kez daha ancak daha kapsamlı bir tarzdayüklenmek zorundadır. Fakat tek tek yoldaşlarımızın buyönlü bir çaba ve iradesi bu müdahaleye eşliketmediğinde, sorunun yeterli bir çözümekavuşturulması mümkün değildir.

Politik önderlik kapasitesindeki gelişimçözücü halka olmaya devam etmektedir

III. Parti Kongresi, politik önderlik kapasitesindeyaşanan gelişime dayalı bir çalışma tarzı değişikliğiyaratılamadığı sürece, siyasal sınıf çalışmamızdahedeflenen sıçramanın yaratılamayacağını saptamıştı. Ogünden bu yana parti bu doğrultuda bir çalışma tarzıdeğişikliğine gitmeye çalışmaktadır. Geride kalankampanyalar dönemine bakıldığında, bu yeni tarzınbirçok izini bulmak mümkündür. Altı aylık bir zamandiliminin yukardan aşağıya doğru ayrıntılı olarakplanlanması, bu planlamanın süreç içerisindegeliştirilmesi bile, doğru çalışma tarzı ve politikönderlik kapasitesi açısından belirgin bir gelişmeyeişaret etmektedir.

Bu tabloya rağmen, kampanya çalışmasınınsonuçlarına bakıldığında, esas aksama alanının gene debu alan olduğu, partinin en tepeden en altörgütlülüklerine kadar bir bütün olarak politik önderliğedayalı yeni çalışma tarzına geçmekte zorlandığı, atılmışadımlara rağmen bu tarzın çalışmaya yeterince hakimkılınamadığı görülmektedir.

Partinin yeni dönemi

Parti yeni dönemde sınıf hareketi içerisinde dahabelirgin bir yer tutmanın güç ve imkanlarına sahiptir.Önderlik boşluğu nedeniyle bir kısır döngü içinde gidipgelen sınıf hareketinin şiddetle buna ihtiyacı vardır.Partinin bu ihtiyaca ne kadar yanıt üretebileceği, herşeyden önce kendi iç sıçramasını ne kadar yapabileceğiile bağlantılıdır. Kampanya dönemi bir kez dahagöstermektedir ki, sıçramanın belirleyici halkası hala da“nitelikli kadro” sorunudur ve sonuç bu alandakatedilecek mesafeye sıkı sıkıya bağlıdır.

Başka dönemlerde olduğu gibi bu kampanyadöneminde de kendi pratik sınırlarını zorlayarakfaaliyetin yükünü çeken yoldaşlarımızın, çok yönlü biridelojik-politik gelişim yaşamadan bundan ötesiniyapmaları belki mümkündür. Ancak sınıf hareketinin vepartinin gelişen ihtiyaçlarına yanıt vermeleri mümkündeğildir.

Parti yeni dönemi dinamik, disiplinli, örgütsel vedevrimci kimliği gelişkin, ama aynı zamanda ideolojikve politik kapasitesini ilerletmek için bilinçli bir çaba daharcayan yoldaşlar üzerinden kazanabilecektir.

EKİM(Türkiye Komünist İşçi Partisi

Merkez Yayın Organı EKİM’in Haziran 2011tarihli 274. sayısının başyazısıdır...)

CMYK

ışmamız...

düzeyin eşiğinde

ğında sınıf çalışmamız... Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011 * Kızıl Bayrak * 17

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

- Sizi sendikalaşmaya iten nedenleri anlatırmısınız?

- Gülbahar: Haftalık 48 saat çalışma süresinidoldurmak durumundayız. En az 4 gün 11 saatçalışıyoruz. 2 gün üst üste olmamak üzere izinkullanabiliyoruz. Saat 11.00’de bilgisayarlarımızınbaşında oluyoruz. Vardiya giriş ve çıkışlarında parmakokutuyoruz. Parmak okutma sistemi yemekmolalarının başlangıcında ve sonunda da işletiliyor. 11saat çalışıyoruz ve yemek molamız dışında 27.5 dakikadinlenme molamız var.

Burası sipariş hattı olduğu için sürekli bir işyoğunluğu var. Hatta bekleyenler vardır ve sizinsisteminiz boş kaldığı zaman çağrılar telefonunuzaotomatik olarak sinyal sesiyle düşer. Genel müdür vebizim müdürümüz ayda bir gelerek bilgilendirmeyapıyor. “Çok büyüyoruz arkadaşlar, siz neleribaşardığınızın farkında mısınız?” söylemlerisarfedilirken konuşmak isteyenlerin ise sesi kısılıyor.“Sen ne hakla 170 kişinin bulunduğu bir yerdemoladan bahsedebiliyorsun, sen ne yapmayaçalışıyorsun, burayı provake mi edeceksin, konuşmaotur yerine” denilerek söz verilmiyor. “Bizimsıkıntılarımız var” denilerek yapılan her konuşmateşebbüsü karşısında “Hayır arkadaşım sen kendi adınakonuşuyorsun, biz diye bir şey yok. ‘Ben kendi adımakonuşayım’ de ben seni dinleyeyim” söylemleriylekarşılaştık.

Bu süreçte o kırılan rekorların, ulaşılan cirolarınüzerinden onlarca restoran açıldı.

Geldiğimiz noktada sinir krizi geçirenarkadaşlarımız var. Şişli Etfal’e gidip sorsunlarBurger’dan kaç tane personel acil servise getirildi diye.Bir arkadaşımız felç geçirmek üzereydi. Doktorlarsoruyor, “Siz ne yapıyorsunuz da bu noktayageliyorsunuz?” diye. Şöyle ki, standart rakam 150olmasına karşın, biz kimi zaman 300-350 çağrı aldık.Belirlenen standardın üstünde performans arttırımıistersen, 3 kişinin yapacağı işi bir kişinin üstüneyüklersen ne olur? O insan sinir krizi geçirir,psikolojisi bozulur, anti-deprasanlar kullanır, “artıkdayanamıyorum” der.

Biz bu koşullarda çalışmayı reddediyoruz. Bizesize 2-3 bin TL maaş vereceğiz deseler, biz bunu yinede reddederiz. Bizim derdimiz insani değerleriharcatmamak.

- İsmail: Yemeklerle de ilgili sorunumuz var.Kendi fast-food zincirlerinden beslenmemeziistiyorlar. Birçok arkadaşımız bundan kaynaklı onlarcadefa hastanelere gitti. Mide, gastrit problemi vb. Bizbunu sürekli tüketmek zorundayız. Bir arkadaşımızbundan kaynaklı karaciğer yetmezliği yaşıyor. Daha 23yaşında. Midelerine kelepçe takılanlar var.

- Gülbahar: Haber dinlerken dahi yaptığım işidüşünüyorum. “Acaba hata yaptım mı? Raporumdahata gözükecek mi diye düşünürken buluyorumkendimi. Gece rüyamda müdürümü görüyorum.Akrabalarımı bana hata yazarken görüyorum. Bunormal bir insan psikolojisi değil. Pekçok arkadaş anti-deprasanlar kullanıyor. Ben tepki gösteriyorum amabir yandan da “acaba alsam mı?” diye düşünüyorum.Biriktirdiğin stresi evde çıkarıyorsun. Herkesle kavgaediyorsun. Bir uyumsuzluk sorunu yaşıyorsun.

Bize bir ara yüzde 2’lik bir zam yapıldı. Sonrabaktık ertesi gün bize verilen yemek kuponlarınınlimiti düşmüş. Sorduğumuzda “size yeni zam yaptık,sesinizi çıkarmayın” dendi. Bu kuponla da karnımızı

doyurma imkanımız yok. Aç kalıyoruz. “Bunlaryetmiyor” dediğimiz zaman ise geçiştiriliyoruz.

- Murat: Eski elemanlar 945 TL alıyor, yenielemanlar da 3 yıl boyunca asgari ücret alıyor.Güvence zaten yok.

- Gülbahar: Ayağa kalkıp su içemiyorsunuz.Sürekli konuştuğunuz için boğazınız kuruyor fakatmüşteriyi hatta bekletmemek için su bile alamıyoruz.Ben visörüme su işareti yapıyorum. Adam bana sugetiriyor. Biz yanımızda pet şişelerle su getiriyoruz.Kalkıp su almak durumunda kaldığımızda fırçayemeyelim diye.

“Sendikal faaliyet öğrenilince baskılar başladı”

- Örgütlenme çalışmasına nasıl başladınız?- Murat: Yaklaşık 10 ay önce sendikalaşma

çalışmasına başladık. Burger 8 ay kadar haberdarolmadı. Haberleri olunca öncelikle işten atılan 4kişiyle konuşmayı kestiler.

- İsmail: Ardından baskılar başladı. Meselanormalde bizim konuşma kayıtlarımız bir şikayetolduğunda dinlenir. Fakat bizim kayıtlarımız geriyedönük dinlenmeye başlandı. Açık yakalamayaçalıştılar. Dilekçe hakkımız var. Vardiya günü, işinolduğunda dilekçe verdiğin taktirde size izinveriyorlar. İki aydır hiçbir dilekçemiz kabul edilmedi.Cumartesi istiyoruz, salı veriyorlar mesela. Üşüyorumdiyorsun camın önüne koyuyor. Gözlerim güneştenrahatsız oluyor diyorsun güneş alan yere koyuyor vb.Bizimle alakalı taciz ve yıldırma politikaları başladı.Bunun olabileceğini tahmin edebiliyorduk zaten.

Problemlerimizi nasıl çözebiliriz diye düşündük,arkadaşlarla “ne yapabiliriz”in cevabını aradık. Tez-Koop-İş Sendikası’na geldik ve işyerimizi anlattık.

Türkiye’de koşulları, yasaları biliyoruz.İşverenlerin sendikalara bakış açısını biliyoruz. Buanlamda karşı çıkacaklarını bildiğimiz için yetki alanakadar gizliliği korumaya çalıştık. Sonuç almaya ramakkala da öğrendiler. Bu noktada baskılar, tacizlerartmaya başladı. Sudan sebeplerle tutanak yazmayabaşladılar. Biz bunları bir şekilde göğüsleyebiliyorduk.Murat arkadaşımız ses kalitesi gerekçe gösterilerekişten atıldı. Bu arkadaşımız 1.5 senedir çalışıyor.

Bu şekilde içerdeki arkadaşlarımıza gözdağıverildi. Buna sessiz kalma şansımız yoktu. Murat bunuiçerde çalışan arkadaşlarımıza duyurduğunda biz dedemokratik tepkimizi dile getirdik. Arkadaşımızınhaksız ve hukuksuz bir şekilde neden atıldığını sorduk.O anda işveren direktifiyle olduğu çok açık bir saldırı

yaşadık. Bazı çalışanlar bize fiili olarak saldırdı. Birisibana yumruk attı. Adam bizi darp etti ardındanmüdürün masasına oturarak bizi tehdit etti.

Buna karşı ertesi gün çalışan arkadaşlarla basınaçıklaması gerçekleştirdik. Açıklamaya katılan buarkadaşlarımız tek tek odaya alınarak tehdit edildi.Sendikadan istifa etmezlerse işten çıkarılmakla tehditedildiler. Aileleri aranarak baskı oluşturulmayaçalışıldı. İşten istifa etmeleri için zorlandılar. İnsanlarasendikayı yasadışı ve terör örgütü olarak lanse ettiler.

- Baskılar içeride nasıl karşılandı?- İsmail: Şu ana kadar imzasını geri çeken olmadı.

Arkadaşlar ziyaret ediyorlar, birebir görüşmelerimizisürdürüyoruz.

- Murat: Mesela bir bayan arkadaşımızı tehditediyorlar. O da “Hayır, ben sendikalıyım gücünüzyetiyorsa atın” diyor. Başka bir örnek; destek veren birçağrı geldiğinde orada bulunan arkadaşlarımızalkışlıyorlar vb. İçerideki hava iyi.

- İsmail: Bu kampanyalarla içeridekiarkadaşlarımın motivasyonu yükseliyor. Basında buyönde çıkan haberler onları daha çok cesaretlendiriyor.Baskılara karşı daha dik durmalarını sağlıyor.

“Tüketicilerin desteği önemli”

- Mücadelenizi nasıl sürdüreceksiniz?- İsmail: Çağrı merkezinde örgütlenme deneyimi

yaşanmamış. Problemleri çözmenin yegane yolubirlikte hareket etmekten, örgütlenmekten geçiyor.Bunu gerçekleştirmenin yolunun sendikadanbiliyorduk. Görüştüğümüz bütün arkadaşlar da bunaçok sıcak yaklaştılar.

Bizden bağımsız olarak insanların internetüzerinden yürüttüğü destek kampanyaları var. Bunlarçığ gibi büyüyor. İmza kampanyası için sendikanınönünde stant kuracağız. Taleplerimiz atılan işçileringeri alınması, sendikal mücadelemize işverenin saygıgöstermesi, sendika üyesi arkadaşlarımıza yönelikbaskının son bulması. Bu taleplerimiz karşılanıncayakadar mücadelemizi sürdüreceğiz.

Ayrıca “Sipariş yok destek var kampanyası”içerideki motivasyonu arttıran bir unsur.

Burada başarırsak bir yol açarız. Çağrımerkezlerinde öncü oluruz.

- Gülbahar: Tüketicilerin attığı her mesaj bizimiçin önemli. 444 54 64’ü arayarak “Sipariş yok destekvar” mesajını bırakın.

- Burger King’in sahibi olan tekel aynı zamandaOntex fabrikalarının da sahibi. Ontex işçileriylemüdacale süreçlerinizi ortaklaştırmayı düşünüyormusunuz?

- İsmail: Ontex işçileri iki basın açıklamamıza dagelip bize destek verdiler. Birlikte mücadeleye herzaman açığız. Onlar da emekçi kardeşlerimiz. Aynıpatron tarafından mağdur edilmişiz. Bu noktadabirlikte çalışma ve mücadele örmekle ilgili birsıkıntımız yok.

- Murat: Sınıf dayanışması çok önemli. O günorada PTT’den de arkadaşlarımız vardı. Ontexişçilerinin cumartesi günü basın açıklamaları oluyor.Onların basın açıklamalarına kitlesel olarakkatılabiliriz. Ortak bir kamuoyu oluşturabiliriz.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Röportaj18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Burger King Çağrı Merkezi çalışanlarıyla konuştuk...

“Başarırsak bir yol açarız”

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

- Emekli-Sen’in hukuksal durumu nedir?- Emekli Sen 1995 yılında DİSK tarafından

emeklileri örgütlemek için TC’nin de altında imzasıbulunan uluslararası hukuka dayanarak meşru zemindekurulmuş bir sendikadır. Ancak hem emeklilerinekonomik ve sosyal haklarını, hem de sendikanınyasallığını elde etmek için mücadele etmek amacıylakurulan bu sendika, bu güne kadar iş başına gelen genelmerkez yöneticilerinin pasif bürokratik ve keyfidavranışlarından dolayı hem yasal hem de örgütselolarak tıkanmıştır. Çünkü sendikamızın yasal statüyekavuşması için açılan dava mahkeme tarafındanreddedilmiş, dava AİHM’e gitmiştir. Şu andaki tümfaaliyetlerini meşruiyet temelinde DİSK’in ilkelerineve kendi tüzüğüne dayanarak teamüller üzerindensürdürmektedir. Yani sendikamızın iç işleyişindeolabilecek herhangi bir hukuksuzluğa veya haksızlığakarşı mağdurların başvuracağı veya kabul göreceğiherhangi bir resmi merci de yoktur.

- Emekli-Sen’in geçtiğimiz günlerde yapılan genelkurulu oldukça olaylı geçti. Genel merkezin kabamüdahalelerle tasfiye etmeye çalıştığı muhalefet,kürsü işgaliyle tepkisini koydu. Ancak yaşananlarındaha uzun bir geçmişi olduğunu biliyoruz. Bu süreciözetle anlatabilir misiniz?

- Emekli-Sen’in bugün yaşadığı sorunlar aslındadaha ilk kurulduğu yıllardan başlar. Bugünkü genelbaşkanın da içinde yer aldığı ilk genel merkezyönetiminden bu yana işbaşında olanlar, ne yazık kisendikamızın kuruluş amaçlarına ve işleyiş ilkelerine(ki bunlar DİSK’in demokratik sınıf ve kitlesendikacılığı anlayışı ve ilkeleridir) aykırı bir şekildeyaptıkları uygulamalarla sendikamızı bir sorunlaryumağı haline getirmiştir.

8 yıl önce işbaşına gelen Veli Beysülenbaşkanlığındaki bugünkü yönetim de eski yönetimdendevraldığı bürokratik sendikal anlayış ile sorunlarımızıdaha da içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Bu son genelkurulda yaşananlar da aslında uzun yılların bu olumsuzbirikimine bir tepki olarak meydana gelmiştir. Çünkü16 yıldır siyasi iktidara karşı ağırlıklı olarak şubelertarafından verilen onca mücadeleye rağmen ne hukukive yasal haklarımız elde edilmiştir ne de siyasi iktidartarafından gaspedilen ekonomik ve sosyal haklarımızgeri alınabilmiştir. Buna karşılık Veli Beysülenbaşkanlığındaki genel merkez yönetiminin bu pasif vebeceriksiz tavrını eleştiren şubeler ve üyeler bizzat VeliBeysülen’in inisiyatifi ile ve hiçbir kurala bağlı

olmadan ya görevden alınmış ya da ihraç edilmiştir.Dahası haklarımızı almak için değişik illerdeki

şubelerin siyasi iktidara karşı yapmak istediklerieylemler tam bir sarı sendikacılık anlayışı ile yareddedilerek engellenmiştir ya da izne bağlanarakpasifize edilmiştir. Ayrıca bugüne kadar yapılan tümgenel kurullarda genel kurula katılacak delege sayısıgenel merkez tarafından sendika tüzüğüne rağmenmuhalif şubelerin delege sayısı düşürülerek yandaşşubelerin delege sayısı artırılarak belirlenmiştir.Yetmediği yerde naylon şubeler veya temsilcilikleraçılarak genel merkeze yandaş delege sayısışişirilmiştir. Bugüne kadar yaşanan bu hukuksuzkuralsız ve ilkesiz süreç son genel kuruldan önce detekrarlanınca, yani şube kongrelerini yapan Beyoğlu,Kadıköy, Kocaeli ve Keçiören şube yönetimlerininkeyfi olarak görevden alınması ve genel kurulakatılımının engellenmesi ile başlayan tasfiyeci tutum,artık bardağı taşıran son damla olmuştur. Divanbaşkanlığını DİSK’in Genel Sekreteri TayfunGörgün’ün yaptığı genel kurulda kürsü sınıfsendikacılığı anlayışına sahip devrimci yöneticiler vedelegeler tarafından işgal edilerek genel kurulengellenmiştir.

- Yaşanan sorunlarda sendikal mücadeleanlayışındaki farklılıklar ne kadar rol oynuyor? Varsabu farklılıkları anlatabilir misiniz?

- Sınıf mücadelesinin her alanında olduğu gibisendikal alanda da var olan anlayış farklılıklarıyaşanan sorunlarda temel bir rol oynuyor. Çünküsermaye sınıfına karşı yaşam ve çalışma koşullarınıdüzeltmek için verilen uzun mücadelelerin sonucundakurulan sendikalar temelde bir sınıf örgütüdür vemücadelesinde sınıfsal çıkarları temel almakzorundadır. Ama tam da bu nedenle daha kuruldukları

andan itibaren sermaye sınıfının müdahalelerine maruzkalmışlardır. Dolayısıyla giderek sermaye sınıfınınişçilerin içinden devşirdiği uzlaşmacı ve bürokratsendikacılar eliyle bu amacından uzaklaştırılmaya vesınıf mücadelesinin bir dalga kıranı yapılmayaçalışılmıştır. Bugün Emekli-Sen’de yaşananlar da buzemin üzerinde şekillenen tarafların mücadelesidir. Birtarafta uzlaşmacı bir sendikal anlayış ve bürokrat düzensendikacıları, diğer tarafta devrimci mücadeleyi temelalan sınıf sendikacıları...

- Emekli-Sen gibi diğer işçi sendikalarına görerantın nispeten sınırlı olduğu bir sendikada,yönetimin bu denli gericileşmesi ve çirkin yöntemlerebaşvurmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Öncelikle sayıları dokuz milyonu bulanemeklilerin ekonomik ve sosyal haklarının alınmasımücadelesine vurulmuş bir darbe olarakdeğerlendiriyorum. İkinci olarak 16 yıldır bu sendikadahiçbir maddi karşılık beklemeden ve üstelik de kıtbütçelerine rağmen yaptığı maddi ve manevi katkılarlamücadele eden sendikamızın üye ve yöneticilerineyapılan bir haksızlık olarak değerlendiriyorum. Üçüncüolarak ise sınıf mücadelesinde bugüne kadar yapılanihanet zincirine eklenen yeni bir halka olarakdeğerlendiriyorum.

- Genel kurulun ardından Emekli-Sen’ingeleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Öncelikle yukarıda özetlemeye çalıştığımnedenlerden dolayı bu genel kurul yok hükmündedir.Çünkü hiçbir hukuki yasal ve ilkesel temeledayanmadan, üstelik (görevden alınan şubeyönetimlerinin kongrelerini yenilemediği için) açık birtüzük ihlaliyle yapılan bu genel kurulun hem kendisihem de çıkan sonuç meşru değildir. Bu gerekçelereilaveten genel kurul salonunda da kürsü işgalininsonucunda delegasyonun ezici bir çoğunluğunun genelkurulu ve çıkan sonucu meşru bulmadığını söyleyereksalondan ayrılması da, bu gayri meşruluğun tescilidir.

Bu durum Emekli-Sen Genel Merkezi tarafındansendikamızı bölmek başka bir deyişle sınıfsendikacılarından kurtulmak amacı ile divanın veözellikle de divan başkanı Tayfun Görgün’ünyardımıyla yaratılan bir durumdur. Yapılması gerekenise öncelikle Beysülen ve ekibinin sendikayı bölmeçabalarına karşı DİSK yönetimi tarafından atanacakgeçici bir yönetimle Emekli-Sen’i en kısa sürede yenibir genel kurula götürerek bu sürecin durdurulmasıdır.Aksi halde bölenler bu bölünmeyi kalıcılaştıracaklardır.

- DİSK’in süreçteki yaklaşımını nasıldeğerlendiriyorsunuz?

- Bu süreçte DİSK’in daha doğrusu DİSK’i temsileden ve genel kurulda da divan başkanı olan genelsekreter ve başkan vekili Görgün’ün yaklaşımıBeysülen’in bürokratik sendikal anlayışından farklıolmamıştır. Üstelik genel kuruldan dört ay önceEmekli-Sen’de DİSK’in ilkelerine, geleneklerine veteammüllerine aykırı bir şekilde yaşanan bu anti-demokratik işleyiş, görevden alınan şube başkanlarınınhazırladığı bir raporla kendisine iletildiği ve kendisininde yapılan bu uygulamalara katılmadığını belirttiğihalde genel kurulda aldığı tam tersi bir tavırlabürokratik ve uzlaşmacı sendikal anlayışın saflarındayerini almıştır.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Röportaj Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Gea Klima’da işten atmaGebze’de kurulu bulunan Alman sermayeli Gea

Klima’da yaşanan işten atma saldırısına işçilerdirenişle yanıt verdi.

Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın örgütlüolduğu fabrikada işlerin azaldığını gerekçe gösterenpatron küçülme bahanesiyle 7 işçiyi işten attı. 3 işçikendi isteğiyle işten çıkarken, 4 işçi ise 1Haziran’dan bu yana fabrika önünde direnişlerinisürdürüyor. İşçiler mücadelelerini kamuoyunaduyurmak için çeşitli eylemler gerçekleştirecekler.

Limak’ta işçi kıyımıAdana’da kurulu bulunan ve LİMAK Holding’e

bağlı LİMKON Meyve Suyu KonsantreTesisleri’nde işçiler sendikalı olduğu için iştenatıldı.

İşçilerin Tek Gıda-İş’te örgütlenmesi üzerinepatron 6 Haziran günü 4 işçiyi, 7 Haziran günü ise 2işçiyi işten attı.

7 Haziran günü ise diğer işçileri küfür vetehditlerle servisten indirmeyen patron uşakları,işçileri şantajla notere götürdü ve zorla istifa ettirdi.

Sendikaya tahammülsüzlük

Emekli-Sen üyesi Yalçın Vural ile sendikada yaşanan son gelişmeler üzerine konuştuk...

“Emeklilerin mücadelesine darbe vuruldu”

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Harb-İş’ten Kartal eylemiTürk Harb-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası

Şubesi, toplu iş sözleşmesi sürecinde işverentemsilcilerinin dayatmalarını ve Türk-İşyöneticilerinin gerekli tutumu almayarak süreciişçilerden ve diğer sendikalardan gizlemesiniprotesto etmek amacıyla 8 Haziran günü bir yürüyüşgerçekleştirdi. E-5 Kartal Köprüsü’nü trafiğe kapatanişçiler burada sloganlarla yaklaşık bir saat bekledi.Ardından yolu tek yönlü trafiğe kapatarak KartalMerkez istikametine yürüdüler.

MAS-DAF işçileri, Yol-İş Sendikası üyelerininpankartlarıyla destek verdiği yürüyüşte Birleşik Metal,Eğitim Sen, Genel İş yönetici ve üyeleri yer aldı.Aralarında BDSP’nin de bulunduğu devrimci ve ilericikurumlar da yürüyüşe katılım gösterdi. Yaklaşık 600kişi ile başlayan yürüyüş yoldan katılanlar ve Kartalmerkezde bekleyenlerle birlikte 800 kişiye ulaştı.

Yürüyüş sırasında işçilerin toplu sözleşmenintaraflarından olan AKP’ye yönelik tepkileri bir hayliyoğundu. Yol güzergahında bulunan AKP Kartal SeçimMerkezi önünde bir süre beklenerek AKP ve hükümetkarşıtı sloganlar atıldı. Aynı zamanda Türk-İşyönetimine de öfkeli olan işçiler Türk-İş’i teşhir edenve göreve çağıran sloganları da sık sık haykırdı.

Yürüyüş boyunca çevredekilerin ilgisi de oldukçayoğundu. Birçok kişi alkışlarla eyleme destek verirkenarabalarıyla geçenler de korna çalarak işçileriselamladı.

Alkış ve sloganlarla Kartal Meydanı’na gelindiktensonra Harb-İş adına basın açıklaması okundu.Açıklamada, 23 bin Harb-İş üyesinin yanısıra kamudaçalışan 230 bin işçiyi ilgilendiren toplu sözleşmegörüşmelerinin devam ettiği söylendi. Bu görüşmelerinbugüne kadar bir sonuca ulaşmadığı ve işverentarafının bu noktada bir adım atmadığı ifade edilirken,Türk-İş Başkanlar Kurulu’nca sürecin alınan kararlarauygun bir şekilde devam ettirilmediğine dikkat çekildi.

Açıklamada Türk-İş yönetimine şu sözlerle çağrıyapıldı: “Türk-İş yöneticilerini açık, somut ve etkilitutum almaya, hükümet yetkilileri ile yapılan tümgörüşmeleri üye sendikalarla ve kamuoyu ile

paylaşmaya;toplu sözleşme kapsamında olsun ya daolmasın tüm sendikaları ve üyelerini el ele, omuzomuza dayanışmaya çağırıyoruz.”

Petrol-İş üyesi işçiler iş bıraktıPetrol-İş üyesi işçiler Tüpraş’la süren toplu

sözleşme sürecinin tıkanması üzerine 6 Haziran günüİzmir ve Batman’da iş bıraktı

Batman

Batman Rafinerisi’nde çalışan 250 işçitaşeronlaştırmaya karşı 2 saat iş bırakarak rafineriönünde eylem gerçekleştirdi.

Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı MustafaÖztaşkın yaptığı açıklamada, Tüpraş’ta taşeron işçiçalıştırmanın ve hizmet alımlarının giderekarttırıldığına dikkat çekti. Vardiyalardaki sistemdeğişikliğine de tepki gösteren Öztaşkın, baş operatörve formenler dışında kalan personelin vardiyasisteminin farklılaştığını dile getirdi. Söz konusuuygulamanın işverenin yönetim hakkı içinde kalan birhusus olmasına rağmen toplu iş sözleşmesinin dekonusu olduğunu ve bu sistem değişikliğine de ilkgünden bu yana karşı çıktıklarını belirtti.

İzmir

Petrol-İş Aliağa Şubesi üyesi işçilerin 2 saat işbırakarak gerçekleştirdikleri ikinci uyarı eyleminde,servislerinden inen işçiler giriş kapısı önünde toplandı.Gece vardiyasından çıkan Petkim işçilerinin de destekvermesiyle 500 işçi kapı önünde eylem gerçekleştirdi.

Sınıf hareketi20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Kamu TİS’lerinde eylemlerÇimse-İş’ten grev kararı

Türk-İş’e bağlı Türkiye Çimento Seramik Toprakve Cam Sanayi İşçileri Sendikası (Çimse-İş),çimento patronlarının örgütü ÇEİS ile devameden toplu iş sözleşmesi görüşmelerininuyuşmazlıkla sonuçlanması üzerine 2 Hazirangünü 45 fabrikada grev kararı alındığını duyurdu.

Sendikanın Başkanlar Kurulu 3 Haziran günüyaptığı yazılı açıklamada, 7 Ocak 2011 tarihindebaşlayan görüşmelerde üyelerinin temeltaleplerini karşılayan bir yaklaşım oluşmadığınıbelirtti. Açıklamada şunlar söylendi:

“Kurulumuz, sendikamızın bugüne kadaryürüttüğü toplu iş sözleşme görüşmelerindeizlediği politikayı onaylamış, grev kararı alınmasıkonusunda gerekli prosedürlerin gecikmedenyerine getirilmesini kararlaştırmıştır. Bu kararçerçevesinde grev kararının 02 Haziran 2011tarihinde alınmasına oybirliği ile kararverilmiştir.”

İSDEMİR’de grevoylaması

İskenderun Demir Çelik Fabrikaları’nda(İSDEMİR) toplu iş sözleşmesi görüşmelerindeanlaşma sağlanamaması üzerine alınan grevkararı oylandı.

Hak-İş’e bağlı Çelik-İş Sendikası ile İsdemirarasında Ocak ayından bu yana süren 24. DönemToplu İş Sözleşmesi görüşmeleri tıkanınca grevkararı alınmıştı. Çelik-İş, 31 Mayıs’ta grev kararınıaçıklamıştı.

Grev kararı oylamasında ise 4621 evet oyunakarşılık 3 hayır oyu kullanıldı.

Erdemir’den 6 Haziran günü yapılanaçıklamada ise lokavt kararı alındığı duyuruldu.

6 bin işçiyi ilgilendiren sözleşme kapsamındasendika, İSDEMİR’deki ücretlerin ERDEMİR AŞ ileeşitlenmesi isterken, karşı taraf ise 0 zamdayatmasında bulundu.

Direnişçi işçilerKızılay’da

Samsun Gazi Devlet Hastanesi’nde sendikalıoldukları için işten atılan Dev Sağlık-İş üyesi ikiişçi, “Güvenceli iş, insanca yaşam istiyoruz!İşimize döneceğiz” talebiyle 4 Haziran günüSamsun’dan başlattıkları yürüyüşün ardından 6Haziran günü Ankara’ya ulaştı. İşçilerdirenişlerinin 132. gününde Sağlık Bakanlığıönünde basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Direnişçi işçilerden Cemalettin Kömpe yaptığıaçıklamada, haksız ve hukuksuz bir biçimde iştençıkarıldıklarına dikkat çekerek işlerini geriistediklerini ifade etti. Sendikal baskılara sonverilmesini istedi.

Dev Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğluve Türk Tabipleri Birliği Başkanı Eriş Bilaloğlu dabirer konuşma yaptı.

İşçiler Kızılay’a çıktı

Direnişçi işçiler bakanlık önündekieylemlerinin ardından Kızılay Meydanı’na çıktılar.

“Taşerona Baş Kaldırıyoruz, İşimizi Geriİstiyoruz” yazılı bir pankart açarak KızılayMeydanı’nda yolu kesen işçilere çevik kuvvetpolisleri saldırdı. 3 işçi gözaltına alınırken, “İşimizigeri istiyoruz!”, “Taşerona baş kaldırıyoruz”sloganlarını attılar.

Kamu TİS’lerindeoyalama sürüyorYaklaşık 230 bin işçiyi kapsayan Kamu KesimiToplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde Türk-İş vehükümet temsilcileri 2 Haziran günü Trabzon’dabiraraya geldi.

Devlet Bakanı Hayati Yazıcı ile Türk-İş YönetimKurulu’nun yer aldığı toplantının ardından açıklamayapan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu,hedeflerinin seçimlerden önce sözleşmeyi bitirmekolduğunu dile getirdi.

Devlet Bakanı Hayati Yazıcı da “Umuyorumkamuda çalışan işçilerimizin beklentilerinikarşılayacak sonuca varırız” diyerek genel-geçer biryanıt verdi.

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Kahire’den Madrid’e, Madrid’ten Atina’yayüzbinler alanları dolduruyor. Rejimin biçimi, neo-liberal yıkım saldırılarının sonuçlarını pekdeğiştirmiyor. Her durumda işsizlik, yoksulluk,sosyal hakların gaspı, özelleştirme, yolsuzluk, rüşvet,çürüme ve kokuşma… Neo-liberal saldırı küreseldi,sonuçları da öyle oldu. Zorbalıksa, sınıflarmücadelesinin keskinleştiği yerde, kapitalistdevletlerin alamet-i farikasıdır. Yunanistan’da askeridarbe olasılığından söz edilmesi boşuna değil…

Kuzeyden güneye/güneyden kuzeye…

Genel grevler önce Akdeniz’in kuzeyinde başladı,güneyine sıçradığında ise halk isyanları şeklini aldı.Diktatörler devrildi etkileşim tersine döndü. DalgaAkdeniz’in güneyinden kuzeyine geri geldi. Güneyindeneyimleri kuzeyde yankı buldu. Bu sefer genelgrevlere, yüzbinlerin kent meydanlarındaki alanlarıişgal etmesi de eklendi.

İspanya’da başlayan meydan işgali Yunanistan’asıçradı. 12 gün boyunca gece başkent Atina’dakiSintagma Meydanı’nda eylemler yapan işçiler,emekçiler, işsizler ve gençler Pazar günü yüzbinlerinkatılımıyla dev bir gösteri gerçekleştirdiler. ModernYunanistan tarihinin en kitlesel eyleminigerçekleştiren işçi ve emekçiler, tıpkı Tunus, Kahire,Al Manama, Sana gibi Arap başkentlerinde olduğugibi ilklere imza attılar.

Sintagma meydanını özgürleştiren gençlerle işçive emekçiler hukuk, sağlık, basın, temizlik, gıda vb.konularda komiteler oluşturarak kolektif yaşamı inşaediyorlar. Her akşam tüm eylemcilerle yapılantoplantılarda alınan kararlar halka sunularakonaylanıyor.

İki haftalık bir mücadele sürecinde meydanlardaözyönetim organlarını kuran emekçiler, kapitalizminbireyciliğine karşı anlamlı bir yanıt veriyorlar.Sınıflar mücadelesinin sarsıcı ortamı işçiler,emekçiler, kapitalizmin geleceksizliğe mahkumetmek istediği gençler ve işsizler için hayatta kalmakve kazanmak için dayanışma ve omuz omuzamücadele dışında bir yolun bulunmadığını öğretiyor.

Farkı ülkelerde, faklı kültürlere mensup, farklıkıtalarda meydanları işgal eden işçi ve emekçilerle

gençlerin kısa sürede kolektif yaşamı kurması birtesadüf değil. Zira sömürü ve baskı altında bulunansınıflar için dayanışma ve birleşik mücadele, evrenselbir kuraldır. Sınıf mücadeleleri tarihi sayısız kez buolguyu kanıtlamış, devam eden sınıf mücadeleleri debunu döne döne kanıtlamaktadır.

Genel grevle kitle direnişi aynı anda…

Yunanistan’daki kitlesel hareketin Arapdünyasındaki isyanlardan farkı, işçi sınıfının ilkgünden itibaren genel grev silahıyla sahne alması,dahası merkezinde olmasıdır. Bu olgu hareketin engüçlü yanıdır. Zira sadece emekçilerin isyanı veyagenel grevle baş etmek egemenler için mümkünolabilir. Ama aynı anda hem genel grev hemyüzbinlerin direnişiyle baş etmek hiç de dolay değil.Yakın geleceğin mücadele biçimi olacağı anlaşılanbirleşik direniş, şimdiden kapitalist/emperyalistsistemin efendilerini endişelendirmeye başladı. Zirakapitalizmin yapısal krizi aşılamıyor, dolayısıyla işçive emekçilerle gençlerin öfkesi de hızla yayılıyor.Başka bir ifadeyle birleşik direnişler evrenselleşmeaşamasında…

Arap dünyasındaki halk isyanlarının sadecediktatörlere karşı değil, aynı zamanda neo-liberalsaldırı ve kapitalizmin küresel krizinin yıkıcısonuçlarına karşı biriken öfke sonucu patlak verdiğinigizlemeye çalışan gerici güçlerin foyası, tümçirkinliğiyle ortaya çıkmış bulunuyor. ZiraYunanistan’da liberal takımının “kutsal” addettiğiburjuva demokrasisi şimdilik işbaşındadır. Halböyleyken “Tahrir tipi direniş”in Sintagma’yataşınması, esas sorunun kapitalizmin yapısal krizininyıkıcı sonuçları olduğunu gözler önüne seriyor.

Yunanistan’da mücadele henüz Tunus, Mısır veYemen’de olduğu gibi halk isyanı düzeyinesıçramadı. Ancak bunun potansiyellerini taşıdığı,gelinen yerde kimse için bir sır değil. Pazar günüAtina’da meclisin bulunduğu Sintagma meydanındakieyleme katılan yüzbinlerin, hükümet istifa etmedikçe,IMF ve AB kararları yürürlükten kaldırılmadıkçaeylemlere son vermeyeceklerini ilan etmeleri,Yunanistan burjuvazisi ve AB emperyalistlerine tambir meydan okumadır. Alanları işgal eden yüzbinlerinegemenleri ve onların düzenini hırsız ilan edip, budüzenin yıkılması gerektiğini dile getirmeleri,kapitalizme karşı biriken öfkenin boyutları hakkındafikir vermektedir.

Vurgulamak gerekiyor ki, Yunanistan gibi işçisınıfının yaygın ve örgütlü, devrimci/Marksistbirikimin güçlü olduğu bir ülkede olaylarınayaklanma boyutuna sıçraması, anti-kapitalist birdevrimin koşullarının oluşması anlamına gelir ki,Avrupa’da sınıflar mücadelesinin bu düzeyegelmesinin yaratacağı sarsıntının muazzam olacağıaşikâr.

Çöküşün eşiğindeki sistem sınıfçatışmalarını körüklüyor

Hem uçurumun kıyısında dolanan Yunanistanburjuvazisi hem onu kurtarmaya çalışan ABemperyalistleri, tam bir açmaz içindeler. Zira sistemikurtarmak için IMF reçetelerinin uygulanmasıkaçınılmaz, bu ise, rejimi tehdit eden sınıf ve kitlehareketinin daha yaygın daha kitlesel daha militan birdüzeye sıçraması anlamına gelir ki, bu dakapitalist/emperyalist sistemin tümü için ciddi birrisktir.

Hal böyleyken IMF ile AB şefleri, “vaat edilenkredi dilimini almak istiyorsan ‘kemer sıkma’politikasını uygulamak zorundasın” diye “sosyalist”Papandreau hükümetine ültimatom veriyorlar. Bututum, emperyalistlerin pervasızlığını gözler önüneseriyor. Zira Yunanistan’da olup bitenler onlarıilgilendirmiyor. Onlara göre baldırı çıplaklar isyanediyorsa, ordu ve polis ne güne duruyor…

Şimdiden partisinde çatlaklar oluşan Papandreuise, IMF-AB emirlerini yerine getirmeye kararlıolduğunu söylüyor. Görünen o ki, başka çıkış yolu dayok; sistemi iflastan kurtarmanın tek yolu IMF-ABkredileri ve bunun şartı olarak dayatılan kemer sıkmapolitikalarını uygulanmak... Bu ise, işçi sınıfı veemekçilerle gençleri açıktan kavgaya davet etmekdemektir.

Genel grev silahını kuşanıp meydanları işgal edenyüzbinler, “Kavgaya davet ettiniz, davetinizkabulümüzdür!” mesajını vermiş bulunuyor.

Tüm veriler Yunanistan’da sınıflar mücadelesininşimdiden hesap edilemeyecek bir evreye doğruilerlediğine işaret ediyor. Ne burjuvazi ve onunarkasındaki emperyalistler saldırıdan kolayvazgeçecek ne işçi sınıfı ile emekçiler bu pervasızlığakolay boyun eğecek. İki sınıf, iki zıt dünya iradesiniortaya koyarak çatışmaya hazırlanıyor.

Bu çatışmanın tek gerçek çözümü işçi sınıfıylaemekçi müttefiklerinin kapitalizmi yıkıp sosyalist işçiemekçi cumhuriyetini kurmaları olacaktır. İşçi sınıfıdevrimci önderliğini yaratıp etrafındakenetlendiğinde ne burjuvazi ne de emperyalistler bugücün karşısında durabilecektir.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Yunanistan’da iki dünya karşı karşıya!

Dünya

Atina’da bakanlık

işgal edildi 

Günlerdir sokaklarda eylem yapan emekçiler

Yunan hükümetinin bütçe kesintilerine yol açacak

olan IMF ve AB planını meclisten geçirmesine karşı

3 Haziran bakanlık binasını işgal etti.

Eylemciler, binanın çatısından Yunanistan halkını

genel greve çağıran pankart astı. Bakanlık girişini

kapatan Yunanistan Mücadeleci Sendikalar Birliği

(PAME) üyesi eylemciler binaya hiçkimsenin

girmesine izin vermedi.

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Yemen’i iç savaşın eşiğine getiren Abdullah Salih,Arap dünyasında siyasi arenadan çekilen üçüncüdiktatör oldu. Nasıl gerçekleştiği gizli tutulan birsaldırı sonucu ağır yaralanan Salih, tedavi için SuudiArabistan’daki destekçilerine sığındı. Yemen’e geridönme iddiasını korusa da, bu diktatörün de siyasiyaşamı sona ermiş görünüyor.

Emperyalistlerle ortaçağ kalıntısı Suudi rejimindenaldığı güçle vahşi saldırılara da başvurarak tahtınıkorumak için son ana kadar ayak direyen Salih,gelinen yerde destekçileri tarafından da gözdençıkarılmış bulunuyor. Yemen rejiminin ABDemperyalizminin işbirlikçisi olması, Suudi kralı ilekörfez ülkelerindeki diğer kokuşmuş şeyhlerin deSalih’in tahtını savunmaları, diktatörün siyasi ömrünübir süre daha uzattı ancak kurtarmaya yetmedi.

“Salihsiz Salih rejimi” formülü tutmayacak…

Dört aydan beri devam eden genç kuşaklarlaemekçilerin kararlı/kitlesel/militan direnişi, bu sadıkişbirlikçinin de sonunu getirmeyi başarmak üzere.Ancak bu başarı, Yemen’deki olayların hemen sonaereceği anlamına gelmiyor. Zira bir yanda Salihrejiminin militer güçleri, öte yanda El Kaide’ye bağlıolduğu bildirilen tetikçilerin saldırıları devam ediyor.ABD-Suudi-AB koalisyonu ise, halk isyanının sınırlıkazanımlarla bitirilmesi amacıyla yoğun bir çaba sarfediyor.

Başkent Sana ve direnişlerin sembolü kabul edilenTaiz kentinde, tanklar, toplar ve savaş helikopterlerininde kullanılmasıyla yüzlerce kişinin katledilmesi vebinlerce kişinin yaralanmasına neden olan çatışmalar,hafiflese de sürüyor; belli ki, bu çatışmalar bir süredaha devam edecek. “Terörle mücadele” içinkurulduğu iddia edilen ve Amerikalı subaylarınkomutasında bulunan “özel kuvvetler”in de halk

ayaklanmasının bastırılmasında rol aldığı bildiriliyor. Diktatörle suç ortakları tarafından sürdürülen

çatışmalar, “Salih giderse, Yemen kaosa sürüklenir”iddiasına gerçeklik kazandırmayı hedeflese de, alanlarıişgal altında tutan yüzbinlerin şiddetten kaçınmaları,ağır bir bedele mal olsa da bu gerici planı boşadüşürüyor.

Çatışmalar devam ederken, ABD-Suudi Arabistan-AB koalisyonu, Salih rejiminin artıkları ile “birleşikmuhalefet” diye anılan burjuva partilerle yoğun birgörüşme trafiği içinde bulunuyor.

Salih’in yardımcısını başa geçirip muhalif burjuvapartilerinin de katılacağı bir hükümet formülü üzerindeçalışan gerici koalisyon, isyan eden Yemen halkınıntalepleriyle değil, kendi gerici çıkarlarını korumaderdindedir. Fakat bu uğursuz plan için koşullar uygungörünse de, alanlardaki yüzbinler bu kirli oyunubozmaya kararlı görünüyor. Bu ise, gerici koalisyonun“Salihsiz Salih rejimi” formülünün çöpe atılmayamahkum olduğuna işaret ediyor.

Sadece diktatör değil rejimi de gitmeli!

Suudi rejimiyle emperyalistlerin kirli emellerininfarkında olan genç kuşaklarla emekçiler, Washington-Brüksel-Riyad patentli gerici planı reddettiklerini ilanetmiş bulunuyorlar. Salih ve suç ortaklarınınyargılanmasını da isteyen milyonlar, zorba rejimin tümtemsilcilerinin yönetimden temizlenmesini de talepediyorlar.

Salih’in tek başına gitmesinin esasa ilişkin birdeğişiklik yaratmayacağını açıklayan “DeğişimDevrimi Gençliği (DDG)”, sadece diktatör Salih’indeğil, aynı zamanda zorba rejiminin de yıkılmasınıistediklerini, bu talep gerçekleşene kadar isyanındevam edeceğini tekrar tekrar vurguluyorlar.

Salih’in yardımcısı ile “bileşik muhalefet” atıaltında biraraya gelen burjuva partilerin kuracağı

yönetimin geçici olması gerektiğini belirten DDG,kurulacak “geçici yönetim” taleplerini karşılayanakadar, “devrim meydanları”nı terk etmeyeceklerinivurguluyorlar.

ABD-AB-Suudi ittifakının diktatör Salih’i gözdençıkarıp diktatörlüğü ayakta tutmaya çalıştığını belirtenDDG temsilcileri, bu planı bozmaya kararlı olduklarınıözellikle belirtiyorlar.

Devrimci önderlikten yoksunluğun yarattığı handikaplar…

Tunus ve Mısır’da olduğu gibi, Yemen’de de halkisyanının lokomotifi olan kapitalizmin geleceksizliğemahkum ettiği genç kuşakların en büyük zaafı,devrimci önderlikten yoksunluktur. Aralarındasol/sosyalist güçlerin yer aldığı gençlik örgütlenmeleriolsa da, bu güçler DDG çatısı altında birleşerek ortakhareket etseler de, programı/hedefleri net olan, iktidarıele geçirmek stratejisi ile mücadele eden devrimci biröncüden söz etmek mümkün değil. Milyonlarınkatılımıyla devam eden halk isyanına rağmen,hareketin devrimci önderlikten yoksun olması, burjuvamuhalefetle emperyalistlerin kaygılarını hafifletiyor.Zira bu olgu, gerici güçlerin kurulacak yönetiminbelirlenmesinde etkin rol oynamalarına olanak tanıyor.

Diktatör Salih’le rejiminin yıkılmasını isteyen, butalebini gerçekleştirme konusunda kararlı olan DDG,buna rağmen iktidara talip değil. Yani bir anlamda varolan burjuva partilere alan açıyor. Zira isyan edengüçlerin iktidarı hedeflemediği yerde hareket,yönetimin aynı sınıfın, somut durumda burjuvazininfarklı klikleri arasında el değiştirmesinden öteye gitmeolanağından yoksun kalır.

Bu olgu DDG çatısı altında birleşen gençlikgüçlerinin yönetim değişikliğinden sonra pasifleşeceğianlamına gelmiyor elbet. Zira ortada milyonlarınkatılımıyla aylar süren bir isyanın yarattığı bilinçsıçramaları, oluşan bir direniş kültürü ve değiştirmeiradesi var. Milyonların politikleştiği yerde,egemenlerin emekçileri yok sayarak iş yapmalarınınzemini de ortadan kalkar.

Görünen o ki, Yemen’de rejim artıklarıyla “birleşikmuhalefet” partilerinin işbirliği ile geçici bir yönetimkurulacak. Bu yönetimin birtakım yüzeyseldeğişikliklerle sistemi güçlendirmeye önceliktanıyacağını öngörmek zor değil. Zira burjuva akımveya akımların azami sınırları bellidir ve emekçilerintaleplerinden önce sistemin tahkim edilmesiyleuğraşmaları, eşyanın doğası gereğidir.

Vurgulamak gerekiyor ki, kurulacak geçiciyönetimin işi kolay olmayacak. Zira isyana önderlikeden DDG’nin basıncı tepesinden eksik olmayacaktır.Burjuva çıkarlar ve emperyalist güçlerle Suudirejiminin isteklerini dikkate alarak iş yapmaya öncelikveren bir yönetim ise, doğal olarak DDG’ye bağlıgüçlerin basıncı altında olacaktır. Zira DDG, taleplerigerçekleşene kadar meşru/militan mücadeleye devamedeceğini ilan etmiş bulunuyor.

Olgular, Yemen’de karmaşık ve çatışmalı birsürecin devam edeceğine işaret ediyor. Egemenler,sistemi tahkim etmek için işlerine bakmanın yollarınıarayacaklar. Kapitalizmin geleceksizliğe mahkumettiği genç kuşakların ise, bu sistemde taleplerininkarşılanması olası değildir. Zira söz konusu sorunlarınkaynağı bizzat kapitalizmdir. Dolayısıyla mücadeleninseyri, kaçınılmaz olarak “sınıfa karşı sınıf/kapitalizmekarşı sosyalizm” ekseninde bir mücadeleye doğruilerleyecektir.

Ortadoğu22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Yemen’de halk isyanı yeni bir evrede!

İspanya’daki sosyal hak gasplarına, işsizliğe,geleceksizliğe karşı gençlerin başlatmış olduğuprotestolar, dünyanın birçok yerinde dayanışmaetkinlikleri, yürüyüşlerle destekleniyor.

3 Haziran Cuma günü, Bielefeld Jahnplatz’ta dabir dayanışma yürüyüşü gerçekleştirildi. Şehrinmerkezi noktalarında basın metninin okunduğuyürüyüşte ana caddeler trafiğe kapatıldı. Açıklamada

“Krizin yarattığı sonuçlar nedeniyle İtalya’da,Yunanistan’da başlayan protesto gösterilerisonrasında Ortadoğu’ya, Kuzey Afrika’ya sıçradı.Şimdi ise İspanya büyük sokak gösterilerine tanıkoluyor. Sosyal hak gasplarının asıl nedeniküreselleşmedir ve bu sıranın yakında Almanyaolacağı anlamına da geliyor” denildi.

BİR-KAR / Bielefeld

Bielefeld’de İspanya dayanışması!

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Arap dünyasındaki isyanlar İsrail’i doğrudan hedefalmasa da, bu gelişmelerden en çok rahatsız olankuşkusuz ki, Tel Aviv’deki ırkçı-siyonist rejim oldu.Zira isyanlar, ABD uşağı/İsrail işbirlikçisi rejimlerisarsmakla kalmadı, Filistin halkı ve Filistinli örgütlerüzerinde de sarsıcı etkiler yarattı. Filistin halkınınbasıncı altında kalan Hamas-El Fetih ikilisiparçalanmaya son verecek anlaşmayı imzalamakzorunda kalırken, Nakba’nın yıldönümünde İsrailsınırlarına dayanarak “dönüş hakkı” uğruna fiilimücadeleyi başlatan binlerce genç, bellek ve iradeninkazandığını dosta düşmana gösterdiler.

İsyan ederek onurunu kazanan halklar, korkuduvarını parçalamış, değiştirme gücü ve iradesininfarkına varmış bulunuyor. Bu yeni durum, ağır bedellerödemesine rağmen son yıllarda dinci Hamas ileteslimiyetçi El Fetih arasında sıkışan Filistin halkınında yeni arayışlara girmesini tetikledi.

Hal böyleyken, Arap başkentlerini saranmeşru/militan/kitlesel direnişlerin Filistin direnişine deyeni boyutlar kazandırması kaçınılmazdı. “Halkparçalanmanın son bulmasını istiyor!” şiarıyla Gazzeve Batı Şeria’da sokaklara dökülen onbinler, bunun ilkişaretlerini verdiler. Dört koldan İsrail sınırlarınadayanarak başlatılan “Filistin’e dönüş” eylemleri ise,bir başka direniş biçimi olarak gündeme geldi.

İsrail’in emperyalist güçlerin desteği ile Arapdevletlerine karşı giriştiği Haziran 1967 savaşınınyıldönümünde de yüzlerce Filistinli ve Suriyeli genç,işgal altındaki Golan Tepeleri’ne doğru yürüyüşegeçerek, İsrail sınırına dayandılar. Vahşi bir şekildegençlere saldıran İsrail savaş aygıtı 23 kişiyikatlederken 350 kişiyi de yaraladı.

Soğukkanlı katiller sürüsünden oluşan İsrailordusunun askerlerine karşı göğsünü siper edereksınıra dayanan yüzlerce genç, hayatlarındagörmedikleri işgal altındaki vatanlarına dönüşhakkından vazgeçmediklerini bir kez daha dünyayagösterdiler. Bu mücadele biçiminin yeni boyutlarkazanarak devam etmesi kaçınılmaz görünüyor. Bu isesiyonist şeflerin halk isyanlarıyla başlayan kabusunudaha da uzatıyor.

Belirtmek gerekiyor ki, tepeden tırnağa katliamcızihniyetle malul olan siyonist rejim, onbinler İsrailsınırına dayandığında, sadece vahşi katliamlarla bukuşatmadan kurtulamayacağının farkındadır. BeyazSaray ve Pentagon’daki savaş baronlarından aldığısınırsız desteğe dayanarak saldırılarında sınırtanımayan İsrail’in, bu yolla giderek daralankuşatmadan kurtulması artık olası değil.

Irkçı-siyonist rejimin yakın gelecekte daha dasaldırganlaşma ihtimali yüksektir. Nitekim Obama’nınFilistin sorununun “çözümü” için çaba sarf ettiğigünlerde İsrail başbakanı Netanyahu, Yahudiyerleşimlerinde bin 500 yeni bina inşa edileceğini ve“birleşik Kudüs”ün İsrail’in “ebedi başkenti” olacağınıvaaz ediyordu. Amerikan Kongresi’nde konuşansiyonist şefin, 40 dakikalık konuşması boyunca 29 kezalkışlandıktan sonra, Obama da “1967 sınırlarındaFilistin devletinin kurulması gerektiği” yönündekisözlerini iki gün içinde yutmak zorunda kaldı.Netanyahu önünde eğilen Obama’yı utanç verici birduruma düşüren bu gelişmeler, siyonist şefleri kısmenrahatlatsa da, İsrail etrafında daralan kıskacıgenişletmeye yetmiyor.

Bu arada Arap dünyasındaki halk isyanlarının

sarsıcı etkisinde kalan İsrail’deki barış savunucusugüçler de, siyonist ordunun 1967 sınırlarınaçekilmesini ve başkenti doğu Kudüs olan bir Filistindevletinin kurulması gerektiğini savundular.

İsrail’de barıştan yana güçlerin son yıllardazayıfladığı göz önüne alındığında, Tel Aviv’de 5 binkişilik bir eylem gerçekleştirmeleri, bu örgütleringüçlenme süreci içinde olduğuna işaret ediyor. Bugelişme önemlidir. Zira İsrail’deki Yahudi işçi veemekçilerin de siyonizmin vahşetinin farkına varıpbuna karşı tavır almalarının büyük bir önemi var.Kolay olmasa bile, ırkçı-siyonizmin Yahudi emekçilerdahil, Ortadoğu halkları için bir tehdit oluşturduğugerçeğinin İsrail’de de anlaşılması, bu kokuşmuş zorbarejimin yıkılmasında kritik bir rol oynayacaktır. Arapdünyasındaki halk isyanları ve bu sürecin Filistin’eyansımalarının, bu süreci başlatması olası görünüyor.

Siyonist rejimin gayr-ı meşru konumu daha yaygınbir kabul görürken, Filistin halkının davasının haklı vemeşru olduğunu ABD emperyalizmi dışında açıktanreddeden kimse kalmadı. Obama’nın bile (iki günsonra bu sözlerini yutsa da) 1967 sınırlarında birFilistin devletinin kurulmasından söz etmek zorundakalması, Filistin direnişinin kritik önemindenkaynaklanıyor.

Filistin davasının Arap dünyasında kritik bir roloynaması, halk isyanlarıyla kabuk değiştirenOrtadoğu’da çıkarı olan emperyalist güçleri de sorunladaha yakından ilgilenmeye zorluyor. Zira Filistinhalkına karşı ırkçı-siyonist rejime destek verenlerinArap dünyasında hiçbir saygınlıklarının kalmayacağınıemperyalistler de biliyor. Nitekim Obama’nın çırpınıpdurması da bundandır. Bu olgu Rusya ve Fransa’nın dasoruna “yakın ilgi” göstermelerine yol açıyor. Farklı

hesaplarla gündeme geldiği açık olan bu “ilgi”, İsrail’irahatsız etmeye başladı bile.

Siyonist rejimin 60 yıldır devam eden küstahsaldırganlıktan kolay vazgeçmesi beklenmiyor, ama busaldırganlığın İsrail devleti etrafındaki kıskacın dahada daralmasına yol açması, gelinen yerdekaçınılmazdır.

Halk isyanları dalgasının siyonist işgale karşıdirenişi güçlendirici etkisine rağmen, Filistin halkınınzayıf noktası devrimci önderlikten yoksunluktur. DinciHamas veya teslimiyetçi El Fetih gibi güçlerlesiyonizmin yenilgiye uğratılması olası değil. Hamas-ElFetih ikilisi, halen Filistin’deki en güçlü örgütlerdir.Buna karşın Batı Şeria ve Gazze’yi birbirinden ayıran,bu iki akımın çizgileri, birleşik bir direniş örmek biryana, bunun önünde engeldir. Nitekim parçalanmayason veren anlaşmaya imza atmalarına rağmen, her ikitaraf da bazı konularda somut adım atabilmiş değil.

Buna karşın son yıllarda “örgütsüz” Filistinlilerinsayısında büyük bir artış olduğu da gözleniyor. Buaçmazın aşılması, ancak var olan devrimci akımlarıngüçlenmesi veya yeni kurulacak devrimci bir akımınFilistin’de etkin olması ile mümkün olabilir.

Güçlü bir devrimci akımın olmadığı yerde, direnişizafere ulaştırmak için şart olan birleşik direnişinörülebilmesi mümkün değil. El Fetih ve Hamasdeneyimleri bu olguyu doğrulayan örneklerle doludur.Örgütsüz kesimlerle var olan örgütlerdeki direnişçidamarı birleştiren bir devrimci önderlik, Filistin davasıiçin hayati önemdedir. Elbette böyle bir önderlikoluşana kadar Filistin direnişi devam edecek; bu aradabelli kazanımlar elde etmesi de olasıdır. Buna karşındevrimci önderlik, nihai çözüm için tek çıkış yoludur.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Suriye’de 3 Haziran günü gerçekleştirilenCuma eylemi, eylemlerin başladığı günden buyana gerici Esad rejimi tarafından katledilen 30’uaşkın çocuğa adandı. Kitlesel eylemlergerçekleştirilirken devlet terörü yine sahnedeydi.Dera, Hama ve Humus’ta Baas güçlerinin açtığıateş sonucu onlarca gösterici hayatını kaybetti.

Gösterilerin en şiddetlisi 1982’de binlercekişinin öldürüldüğü Hama’da gerçekleştirildi.Kent meydanında onbinlerce kişinin toplandığıbildirildi. Suriyeli İnsan Hakları örgütleri, bugünekadarki en büyük gösterinin düzenlendiği kenttesilahlı güçlerin açtığı ateş sonucu 48 kişi öldü.

Katledilenlerin anısına Hama’da genel grev

Hama kentinde gerici rejim tarafındankatledilenler için 4 Haziran günü yapılan cenazetörenine 100 bini aşkın kişi katıldı.

AFP’ye bilgi veren Hamalılar devlete bağlısilahlı güçlerin alanda bulunmadığını belirttiler.

Yine AFP’nin aktardığı bilgiye göre Cumagünü Baas güçleri tarafından katledilen kişiler içinüç günlük yas ilan edildi. Bu kapsamda Hama’daölenlerin anısına genel grev ilan edildi.

Suriye’de tansiyon yükseliyor

Ortadoğu’daki isyan ruhu siyonistleri zorluyor

Ortadoğu

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Almanya’nın Stuttgart şehrinde 2-5 Hazirantarihlerinde faşist hareket Bürgerbewegung PaxEuropa’nın (BPE) polis himayesinde düzenlemekistediği mitinge antifaşist güçler müdahale etti.

Faşist-ırkçı etkinliklerini şimdiye kadar şehirmerkezinde yapmaya çalışan faşistler, 2 Haziran günüfaşist etkinliği engellemek ve teşhir etmek üzereharekete geçen antifaşistlerin yürüyüşüyle karşılaştılar.Miting alanına yakın bir yere kadar polis ablukasıaltında devam eden yürüyüşün ardından antifaşist güçleretkinliği yaptırmama kararlılıklarını gösterdiler.

Yeşil-SPD eyalet hükümetinin, SchlosplatzMeydanı’nı miting alanı olarak faşistlere tahsis ettiğiniduyuran antifaşist güçlerin miting yapacağını zannedenkolluk güçleri, antifaşistlerin, faşistlere tahsis edilenalana girmesiyle büyük bir şok yaşadılar.

Atlı ve mobilize polis güçlerinin çabaları hüsranlasonuçlandı. Alan, anti-faşistlerin denetimine geçti.Faşistler için hazırlanan kürsü de ele geçirildi.

Antifaşist eylem nedeniyle sivil faşistler polisesığınmak zorunda kalırken alana polis takviyesi istendi.Defalarca saldırı durumuna geçirilen polis, mitingalanında toplanan kitleye saldırmaya cesaret edemedi.Bu sıradaki itiş-kakışlar daha çok sahne etrafındayaşandı. “Rambo” kılıklı polisler sahip oldukları silah,teçhizat ve örgütlülük üstünlüklerinin sağladığı avantajlaanti-faşist kitleyle sahneyi ele geçirenlerin arasınagirerek kitleyi ikiye böldü. Bu durumun avantajınadayanan polis asıl saldırısını sahne üzerineyoğunlaştırdı. Polisin ablukası altına alınan platformdakiarkadaşlarına destek veren kitle, alana yayılan genişkitleyi harekete geçirmekte başarısız kalınca polissahneyi biber gazı ve coplar kullanarak dağıttı.

Saldırısı sırasında birçok anti-faşist yaralanırkenbiber gazından etkilenenler hastaneye kaldırıldı.

Birçok gösterici gözaltına alınırken sivil faşistler,polis koruması altında polisin ele geçirdiği sahneyetaşındılar. Yoğun ve aralıksız süren protestolar altındafaşist çeteler sahnede kısa bir boy gösterisi yaparakçekildiler. Polis atlarının pislikleri anti-faşistlertarafından poşetlere konularak faşistlerin üzerine atıldı.

Anti-faşist güçlerin eylemler zincirinin ilk ayağıAlman devletinin faşistlere sunduğu açık desteği bir kezdaha gözler önüne serdi. Değişik uluslardan göçmenörgütleri ve göçmen kitlesi de eylemlerde yer aldı.MLPD, DKP gibi partiler ve sendikaların eylemlerdeneden yer almadıkları ise muhatapları tarafındanaçıklanmayı bekliyor.

4 Haziran’da farklı tabloIrkçı-faşistlerin 4 Haziran’da gerçekleştirmek

istedikleri konferansı engellemek için çağrı yapılmıştı.Bu çağrının altına Ver-di sendikası ve Die Linke veSPD’nin gençlik örgütü, Türkiyeli kurumlardan ise BİR-KAR ve AGİF imza atmıştı. Ne var ki, eylem günüAlman kurumlarından hiçbiri alana gelmedi. Protestocugüçler yanlız bırakıldı. Böylece de polisin saldırmasıiçin uygun koşullar sağlandı. Nitekim, durumu ganimetbilen polis acımasızca eylemcilerin üzerine yürüdü, tambir vahşete başvurdu.

Polisler silah kabzasıyla gençlerin böğrüne vurdular,yere düşen insanların üzerinde tepindiler, ellerinikırarcasına kelepçelediler, kafalarını duvarlara vurdular,sokak ortasında elektro şoka tabi tuttular. Karakoldagençlerin üzerlerine köpeklerini saldırttılar. Polisin budizginsiz terörünün ve acımasızlığının gerisinde ise, solmaskeli Yeşiller ve SPD eyalet hükümeti vardı. Yeşiller,seçim sırasında Stuttgartlı ilerici ve anti-faşistlerinkendisine sunduğu desteğe, bu utanç verici kanlı icraatlakarşılık vermişti! Böyle yaparak, bir kez daha,sermayeye uşaklıkta ve döneklikte sınır tanımadığını daortaya koymuş oldu.

Kızıl Bayrak / Stuttgart

Dünya24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Stuttgart’ta antifaşist öfke

Ontex Fransa’da işçi kıyımı

Dünya devi Ontex’in Fransa’daki fabrikasınında kapatılması gündeme geldi. Fransa’dakifabrikada çalışan öncü işçilerin, Ontex’inTürkiye’deki fabrikasında direnişlerini sürdürenişçilerle sınıf dayanışmasını yükseltmeye çalıştığıbir süreçte gelen kapatma haberi işçileri hareketegeçirdi.

Ontex Fransa’da çalışan işçiler Selüloz-İş üyesidirenişçi işçilere gönderdikleri mektupla, kendisüreçleriyle ilgili bilgilendirmede bulundular.Onlara nasıl destek olabileceklerini tartıştıklarıbir süreçte, kendi fabrikalarının kapatılacağıhaberini almalarını büyük bir üzüntüylekarşıladıklarını belirten işçiler bu kararla “şokauğradıkları”nı ve hemen harekete geçtiklerinibelirttiler.

Son yaptıkları genel işçi toplantısında, çalışmahaklarını sonuna kadar savunma ve biraz dahapara kazanmak için 200 işçinin işine son vermeyiplanlayan Ontex Grubu’yla sonuna kadarmücadele etme kararı aldıklarını ifade ettiler.

Şirketin, kendilerine önerdikleri “yüksekmiktarda” parayı istemediklerini, yıllardır gece-gündüz demeden verdikleri emeğisatmayacaklarını söyleyen işçiler, seslerini önceFransa’ya ardından da dünyaya duyuracaklarınısözlerine eklediler.

Diğer yandan Ontex Grubu’nun, Fransa’dakifabrikasını kapatma kararı birçok televizyonkanalında işlendi. Ontex Fransa işçileri, kendimücadeleleriyle beraber Türkiye’deki direnişin desesi olacaklarını sözlerine eklediler. Sendikalarıylabirlikte bu karara karşı koyacaklarını duyurdular.

Ontex/Canbebedirenişçilerindendayanışma

Ontex/Canbebe direnişçileri Fransa’daki sınıfkardeşlerine şu mesajı ilettiler:

Merhaba Ontex Grubu’nda çalışan onurluyiğit sınıf kardeşlerimiz;

Aldığımız habere inanın çok üzüldük.Üzüntümüzün sebebi bizimle ilgili yapacağınızçalışmanın sekteye uğramış olması değil, sizlerinde işsiz kalacak olmasıdır. Yüreğimiz tüm işçi sınıfıiçin atıyor, yeryüzünde nerede bir işçi kardeşimizsermayenin uşakları tarafından ezilse kendimizezilmiş gibi hissediyoruz. Bu mücadele sadeceOntex Türkiye fabrikasındaki işçilerin değil aynızamanda dünya işçi sınıfının nezdinde bir zaferolarak sermaye diktatörlüğünün yenilmesiolacaktır.

Siz Ontex Fransa’da çalışan işçi kardeşlerimizeburadan direniş çadırındaki işçiler olarak kucakdolusu sevgi ve selamlarımızı iletiyoruz. Bizim vesizin tarafınızdan yürütülen bu onurlu mücadeleyibiz de Türkiye başta olmak üzere tüm dünyayaduyurmaya çalışacağız.

Yaşasın işçilerin birliği!

Haziran ayında ölümsüzleşen Nazım Hikmet,Ahmed Arif ve Orhan Kemal’i Frankfurt’tadüzenlediğimiz bir etkinlikle andık. Etkinliköncesinde 200’e yakın afiş kullandık, kitleilişkilerimizi ziyaret ederek etkinliğimize çağırdık.Ayrıca bu ay içinde düzenlenen tüm etkinliklerekatılarak biletlerimizi işçi ve emekçilere ulaştırmayaçalıştık.

Etkinlik saygı duruşuyla başladı. Sonrasında biryoldaşımız günün anlam ve önemine dair kapsamlıbir konuşma yaptı. İlgiyle dinlenen konuşmanınardından bir dostumuz türküleriyle etkinliğimizirenklendirdi. Bu bölümün sonunda ErdoğanEgemenoğlu sahne aldı. Nazım Hikmet’in şiirlerinibaşarılı bir şekilde yorumlayan sanatçı salonda iyi bir

etki yarattı. İkinci bölüm Tanya oyunuyla başladı. Oyun

beğeniyle izlendi. Erdoğan Egemenoğlu tekrar sahnealarak birkaç şiir daha okudu. Aynı zamandaseyirciyle kısa söyleşisinde, “Bugün herkes NazımHikmet‘e sahip çıkmaya çalışıyor, ama Nazımöncelikle devrimcilerin ve ilericilerin sanatçısıdır,O’na sahip çıkalım. Tam da böyle bir dönemde, böylebir etkinlik gerçekleştirmek oldukça önemli” dedi.Yakın bir dostumuzun Nazım’ın türküleştirilenşiirlerini ve marşlarını söylemesinden sonra etkinliksonlandırıldı.

Yaklaşık 100 kişinin katıldığı etkinlik coşkuluydu.Ontex işçileri için de dayanışma çağrısı yaptığımızetkinlikte anlamlı bir karşılık bulduk.

Devrimci sanatçılar Frankfurt’ta anıldı!

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Yıllardır paralı kurslarla liselileri paralı eğitimcenderesinde tutan Kadriye Moroğlu Lisesi’ndebirçok öğretmen, öğrencileri sınıfta bırakmakla vedüşük notlarla tehdit ederek kurslara katılmayazorluyorlar.

Bu saldırı karşısında liselilerde öfke büyürken,örgütlenmenin adımları da atıldı. Öncelikle sorunlarınıanlatan dilekçelerle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nebaşvuran öğrenciler, okula müfettiş getirilmesinin vesoruşturma başlatılmasının önünü açtılar.

Öğrenciler tehdit edildi, aileleri arandı

Okuldaki paralı eğitim saldırısını teşhir etmek içinbir haftadır eylem hazırlığında olan liseliler, eyleminduyulması üzerine tehditlere maruz kaldılar. Eylemeöncülük edenlerin aileleri arandı, eyleme katılabileceköğrenciler tehdit edildi. Eyleme öncülük edenlerden biröğrenciye ise “Eylem yapmayın kız kardeşininzayıflarını silelim” denildi.

2 Haziran günü okul çıkışında bildiri dağıtan üçliseli de polis ablukasıyla karşılaştılar. 25’e yakınpolis, ekip araçları ve yunus timleriyle hem bildiridağıtımını engellemeye hem de liselileri korkutmayaçalıştılar.

Dersler iptal edildi

3 Haziran günü eylem okul çıkış saati olan 14.00’teyapılacağı için okul yönetimi saat 10.00-11.00-12.00’de dersleri iptal ederek öğrencileri dışarı çıkarttı.Okulda toplantı yapılacağı yalanına sığınan yönetimsınavları dahi iptal ettirdi.

Tüm tehditlere ve baskılara rağmen liseliler okulönünde eyleme katılmak için beklediler. Bu

öğrencilerle de tek tek konuşuldu ve okuldan atmatehditleriyle öğrenciler dağıtıldı. Liselilerin ise“Eylemi bekliyoruz” diyerek mücadelelerinisahiplenmesi dikkat çekiciydi. Saat 13.30’da okulunönünde biraraya gelmeye başlayan liselilerin sayısıyarım saat içinde 100’ü buldu. Panzer ve çevikkuvvetin de geldiği eylem yoğun bir abluka ile başladı.

Faklı liselerden de katılım sağlanan eylemde“Paralı kurs dayatmasına, eğitimin ticarileşmesine son!Müşteri değil öğrenciyiz!” pankartı açıldı.Korkutmalar neticesinde 60’a yakın liseli eylemekatılırken bir o kadarı da eylemi dışarıdan izledi vedestek verdi.

Basın açıklamasının okunmasının ardından ikikardeşini Moroğlu’nda okutan bir veli konuşma yaptı.500 TL kayıt parası verdiklerini, kız kardeşinin zayıfolan dersinin ise kursa kayıt yaptırdıktan bir buçuk aysonra 5’e çıkartıldığını söyledi.

Eylemin bitirilmesinin ardından toplu şekildeyürünmesi polisleri rahatsız etti. Slogan atılmamasınarağmen polisler kitleyi dağıtmaya çalıştı ve çevikkuvvet getirme tehdidinde bulundu. Ancak toplu haldeyürünmeye devam edildi.

Kadriye Moroğlu Lisesi’nde bir ilk olan bu eylem,liselilerin bilinçlerindeki zincirlerin kırılmasını vekorkularını yenmesini sağladı. Okulda kurslarüzerinden öğrencilere baskı yapan ve bir sömürü çarkıkuran Ali Gündüz, Oktay Gürbüz, Cenap Kalaycılar,Murat Keleş, Emre Namlı gibi öğretmenlerin çarkınaçomak sokuldu. Önümüzdeki sene kurslarınkalkacağına dair sözler duyulmaya başlandı.

Sivil polisler eyleme desteğe gelen devrimcilerinisimlerini öğrenmeye çalışıp, fotoğraf çekerek tacizettiler.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011..

Kurs dayatmasına eylemli yanıt

AKP’lilerden linç girişimi

Kütahya’da 2 Haziran günü Hopa’daki polisterörünü protesto etmek isteyen DumlupınarÜniversitesi öğrencileri ve Öğrenci Kolektifiüyeleri, AKP’liler tarafından linç edilmeyeçalışıldı.

Kent merkezindeki Cumhuriyet Caddesi’ndetoplanan öğrenciler gerçekleştirdikleri yürüyüşünardından AKP seçim irtibat binası önünde basınaçıklaması gerçekleştirdiler. Açıklamanınardından binaya yumurta atan öğrencilereAKP’liler saldırdı. Öğrencileri linç etmeye çalışanyaklaşık bin kişi uzun süre öğrencileri darp etti.Polis saldırıyı bir süre izledikten sonraöğrencilerle linççi güruhun arasına girdi. Polisdaha sonra öğrencileri Eğitim Sen binasına soktu.

MÜ’desoruşturma terörü

3 Mayıs’ta “Türkçülük günü” adı altındaMersin Üniversitesi içinde gerici bir etkinlikdüzenlemek isteyen faşistler, devrimci değerlereve Kürt halkının mücadelesine saldırmakistemişlerdi. Bunun üzerine devrimci, demokratve yurtsever öğrencilerin faşistleri ÇiftlikköyKampüsü Cumhuriyet Alanı’ndan çıkarmakistemeleri üzerine çatışmalar yaşanmıştı. ÖGB,sivil faşistler ve çevik kuvvet polislerininsaldırılarına maruz kalan devrimci öğrenciler busaldırılara tok bir yanıt vermişlerdi.

Üniversite yönetimi bu planlı provokasyonlayetinmeyerek, eyleme katılan devrimcilereyönelik soruşturma terörünü devreye soktu. Buçerçevede, “Fen Edebiyat Fakültesi TeknikBilimler Meslek Yüksekokulu Cumhuriyet Alanıçevresinde izinsiz gösteri yürüyüşü yapmak,slogan atmak, basın açıklamasında bulunmak”iddialarıyla bir Ekim Gençliği okuruna soruşturmaaçıldı.

Mersin Üniversitesi’nden EG okuru

Tunus, Tahrir, Madrid sokaklarını doldurangençlerden aldıkları enerji ile İstanbul Taksim’de degençler işsizlik ve YÖK’e karşı oturma eyleminebaşladı.

Gençler 8 Haziran günü saat 12.00’de TaksimTramvay Durağı’nda gerçekleştirdikleri basınaçıklaması ile 3 günlük oturma eylemlerinibaşlattılar. “Tunus, Tahrir, Madrid, şimdi sıraİstanbul’da... İşsizlik ve YÖK’e karşı gençlermeydana” pankartının açıldığı eylemde “MetinLokumcu ölümsüzdür”, “Eğitim haktır satılamaz”,“Gencim, mezunum, işsizim” dövizlerini taşıyangençler işsizliğe, geleceksizliğe, YÖK’e karşısloganlarını yükselttiler.

Sermayenin, AKP hükümetinin gençliğe dönüksaldırganlığının bilançosunun açıklandığı eylemdepatronların ceplerini gençliğin yarınları iledoldurduğu vurgulandı. Açıklama, çalınan geleceğigeri almak için Tunus’ta, Tahrir’de, İspanya’daolduğu gibi Taksim’de de meydanları doldurmaçağrısı ile sona erdi.

Açıklamanın ardından meydana kurduklarışemsiyelerin altında dövizleri ile oturma eylemlerinibaşlatan gençler, bildiri dağıtımı ile çağrılarınısürdürdüler. Oturma eyleminin toplantı, tiyatrogösterimi ve konserlerle devam edeceği duyuruldu.

Gençlerin eylemine katılan “6 Temmuz AtamasıElinden Alınan Öğretmenler” grubu da basınaçıklaması gerçekleştirdi. Grup adına açıklamayı

gerçekleştiren Burcu Çakır, KPSS’de yaşanankopya skandalı ile öğretmenlik mezunlarının çaresizkaldığını söyledi. Çakır, 1 Haziran tarihinde yapılan30 bin atamada sözleşmeli öğretmenlerin kadroyaalınmasının ve Ağustos ayında gerçekleşecekatamaların da gerekçe gösterilmesinin ardındanbekledikleri 6 Temmuz atamasının iptal edilmesiyleikinci bir haksızlıkla karşı karşıya olduklarınıvurguladı. Açıklama Temmuz atamasının hayatageçirilmesi talebi ile sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İşsizlik ve YÖK’e karşı gençler Taksim’de

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Eğitim-Sen, KESK’e bağlı sendikalar içerisinde nitelve nicel açıdan en önemli dinamiklerden birisidir. 13-15Mayıs tarihleri arasında gerçekleşen Eğitim-Sen 8.Olağan Genel Kurulu, bugüne kadar gerçekleşensendika genel kurulları ve Temmuz ayı içerisindegerçekleşecek olan KESK Genel Kurulu hakkında dafikir vermektedir.

Dünyada, bölgede ve Türkiye’de son dönem yaşanansiyasal ve toplumsal gelişmeler düşünüldüğündeEğitim-Sen Genel Kurulu’ndan işçi sınıfı ve emekçilerlehine bir sonuç çıktığı söylenemez. Eğitim-Sen GenelKurulu’ndan yansıyanlar sendikal bürokrasi veçürümenin vardığı boyutu en yalın ve çarpıcı birbiçimde gözler önüne serdi. Genel kurulun ilk gününeparlamentarizm, ikinci gününe ise koltuk kavgasıdamgasını vurdu.

Sendikal bürokrasinin ve çürümenin vardığı boyut!

Genel kurulda siyasal/sendikal gruplar yaptıklarıkonuşmalarda kapitalizmin giderek daha fazlavahşileştiği ve saldırganlaştığı tespitini yaptı,emperyalist-kapitalist sistemin saldırılarına karşıişçilerin, emekçilerin, kadınların, gençliğin ve ezilenhalkların mücadelesinin ortaklaştırılması gerektiğininaltını kalınca çizdiler. Emek, özgürlük, eşitlik,demokrasi vb. kavramların sıkça kullanımı kuruladamgasını vurdu. Ancak tüm bu sorunlara karşıemekçilerin bilinçlendirilmesi, birleşik mücadeleninörgütlenmesi, fiili-meşru mücadelenin hangi taleplerleve nasıl bir mücadele programı etrafındasomutlaştırılması gerektiğine dair herhangi bir somuttartışma yapılmadı, bu ihtiyaca yanıt verebilecek birkarar ortaya çıkmadı.

Demokrasi söylemini ağızlarından düşürmeyensendikal gruplar, genel kurul sürecini öncesi, kurul günüve sonrasıyla birlikte ele almayan tutumlarıyla koltukkavgası yürüttüler. Oysa genel kurul süreçleri bir bütünolarak tabanın mücadelenin sorunlarını ve ihtiyaçlarınıtartıştığı bir zemine çevrilmeli, genel kurul kararlarısendikal demokrasiyi kurumsallaştırmaya hizmet etmeli,tüzüksel değişikliklerle de sendikal demokrasi güvencealtına alınmalıydı. Hak alıcı ve uzun soluklu birmücadele programının somut biçimler kazanması dagenel kurul iradesi tarafından güvence altına alınmasıgereken bir diğer önemli gündem başlığıydı.

Ancak sendikal gruplar kamu emekçileri mücadelesive KESK açısından hayati önem taşıyan tüm bubaşlıklarla ilgili somut kararlar alınmasından özenleuzak durdular. Öncesinde kapalı kapılar ardında vekulislerde yürütülen, mücadelenin ihtiyaçlarından dahaçok grupların dar çıkarlarına hizmet eden “yönetiminkaçı senden, kaçı benden” kirli pazarlıklarını kurulkürsüsünde açıkça dile getirmekten çekinmediler. Bukirli hesapları doğrultusunda birbirlerini tehdit etmeyekadar işi vardırdılar.

Delege konuşmalarına sıkça yansıyan bu tablo,mücadeleden ve tabandan uzaklaştıkça kendi içinedönen, sendikal grupların “arka bahçesi”ne çevrilmeyeçalışılan ve küçülen KESK gerçeğine rağmen sınıfmücadelesinin ihtiyaçlarından ve sendikal demokrasiilkelerinden uzak sendikal grupların, sendikalbürokrasiyi büyütme ve koltuklarını garantiye alma

konusunda nasıl da kıyasıya kavga ettiklerine işaretetmektedir.

Tüzük değişiklikleri ve sendikaldemokrasinin ayaklar altına alınması!

Genel kurul öncesinde ve kurul gününde hemenhemen her sendikal grup KESK’teki daralmanın,mücadeleden uzaklaşmanın, tabandan kopmanınsorunlarına değinerek tüzük kurultayına duyulanihtiyaçtan bahsetmesine rağmen Devrimci SendikalDayanışma (DSD) ve Demokratik Emek Platformu’nun(DEMEP) başını çektiği ittifakın genel kurulda,işyerlerinden başlayarak sendika şubelerine kadarüyelerin katılımıyla yürütülmesi gereken tartışmaları,parmak hesabı yaparak apar topar tüzüğe yerleştirmesisendikal bürokrasinin vardığı boyutu göstermektedir.

Genel kurulda yapılan tüzük değişikliklerininiçeriğinden bağımsız olarak bu böyledir. Zira tüzükdeğişikliğinin gündeme getiriliş biçimi ve örgütlenişitabanın iradesini yok saymakta, sendikal gruplarıniradesini esas almaktadır. Sendikal demokrasinin ilke vekuralları değil, grupların ihtiyaçları öne çıkmaktadır.Oysa sendikal mücadelenin sorunları, çözüm önerilerive bunun somut biçimler kazanması tabanla birlikteyürütülecek tartışma sürecinin ürünü olarak gündemegetirilmeliydi. Genel kurul sonrası hızlagerçekleştirilecek seçimsiz bir program ve tüzükkurultayı ile sendikal mücadelenin ihtiyacı olan biryeniden yapılanma hayata geçirilebilirdi. Bu haliyle“Eğitim-Sen’in yeniden yapılanması”, “demokrasi”,“söz, yetki, karar, iktidar çalışanlara” gibi argümanlarıöne süren DSD ve DEMEP’in samimiyeti tartışmalıdır.

Sendikal demokrasi işletilmeden gündeme getirilentüzük değişiklikleri, içeriğinden bağımsız olarak, meşrudeğildir. Keza Eğitim-Sen’in yapısal değişimine nedenolan tüzük değişiklikleri için gerekli olan delegelerinsalt çoğunluğunun salonda olmadığı bir ortamdaoylatılması ve “parmak demokrasi”sinin kurula hakimkılınması DSD ve DEMEP’in demokrasiden neanladığını göstermektedir. Salt çoğunluğun salondaolmamasından dolayı kurula önerge vererek oylarınsayılmasını talep eden delegelere yönelik sözlü ve fizikisaldırılar ise KESK’teki bürokratikleşme, çürüme veyozlaşmanın vardığı boyutları gözler önüne sermektedir.Bu zeminde ilk iki önerge dışında (anadilde eğitim veadres değişikliği önergeleri) delege tam sayısının saltçoğunluğu olan 261 lehte oyla geçirilmesi gereken

önergeler, göz göre göre divanın toplam lehte kullanılanoy sayısına kafadan en az 100 ekleme yapması ilegeçirilmiştir.

Bu tutum, KESK’in kuruluşundan bu yanasavunduğu eşitlik, özgürlük, demokrasi kavramlarınınkoltuk kavgası ve grupsal çıkarlar söz konusuolduğunda nasıl ayaklar altına alındığının ibretlik birbelgesi olmuştur.

Yönetim pazarlıklarının taraflarından birisi olanEmek Hareketi (EH) ise tüm kurul boyunca kürsükonuşmalarında tabanın iradesi, sendikal demokrasi,mücadelenin sokaklarda ve işyerlerinde yürütülmesi vb.konularda ahkam kesmiştir. Ancak, bu söylemleri,yönetimde “bir yerine iki kişilik” kontenjanla temsiledilmek için kullandığı genel kuruldaki tutumlarıylaiyice açığa çıkmış, üstelik bunu genel kurulkürsüsünden yüksek sesle dile getirmekten dekaçınmamıştır. Kurul boyunca “ana renkleri dışardatutarsanız olacaklardan siz sorumlu olursunuz”mantığıyla hareket eden ve kürsü konuşmalarında bututumunu tehdit ve şantaja kadar vardıran EH,pazarlıklar sürerken kürsüyü etkin biçimde kullanırkenve hatta konuşma hakkının kısıtlanması çabasıkarşısında salonda gerilimler yaşanmasını göze alırken,tüzük değişikliği bölümünde (oybirliği ile geçen ilk ikiönerge sonrasında) salonu terkederek, anti-demokratikdayatmalara karşı sesini yükseltmeye çalışan sınırlısayıdaki ilerici delegenin susturulmasının önünüdüzlemiş ve DSD-DEMEP ittifakının elinikolaylaştırmıştır. Bu tutumuyla da asıl derdininyönetimde bir yerine iki koltukla temsil edilmek olduğuaçık bir biçimde gün ışığına çıkmış, kurul boyuncasavunduğunu iddia ettiği ilkelerde, tüzükdeğişikliklerinin anti-demokratik bir şekilde gündemegetirilişine dair yönelttiği eleştirilerde ise samimiyettenve ciddiyetten yoksun olduğunu göstermiştir.

Genel kurulda yaşananlar KESK geleneği adınakabul edilemezdir. Eğitim-Sen MYK’sı bu yanlıştanhızla geri dönmeli, önümüzdeki 6 ay içerisindeişyerlerinden üyelerin doğrudan temsil edildiğizeminlerde sendikal mücadelenin sorunları veihtiyaçları tartışılmalı, sendikaya dair öngörülen yapısaldeğişiklikler böylesi bir sürecin ardındangerçekleştirilmelidir.

Anti-demokratik uygulamaların tüzükten çıkarılmasıve tabanın esas alındığı, sendikal demokrasininkurumsallaştırıldığı bir Eğitim-Sen’in yeniden inşasıacil bir ihtiyaçtır. Ancak en az bunun kadar önemli olanbir diğer ihtiyaç da hak alıcı bir mücadele programıdır.

Kamu hareketi26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Eğitim-Sen 8. Olağan Genel Kurulu’nun ardından...

Sendikal bürokrasiye, çürümeye veyozlaşmaya karşı mücadelenin önemi!

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Gerçekleştirilecek kurultay sadece tüzükseldeğişiklikleri esas almamalı aynı zamanda önümüzdekidönemi kucaklayacak hak alıcı bir mücadeleprogramının oluşturulmasına ve karar altına alınmasınada hizmet etmelidir. Sendikal mücadelenin ihtiyaçlarınayanıt verebilecek bir program ve tüzük kurultayınındemokratik bir süreç olarak örgütlenmesi Eğitim-Sen veKESK MYK’sının öncelikli görevleri arasındayeralmalıdır.

KESK’in dar grupsal ihtiyaçlar çerçevesindeyeniden yapılandırılması

ve ikamecilik

Son dönemde gerçekleşen sendika genel kurullarınadamgasını vuran bir diğer husus da “ana renk-ara renk”,“asli-tali unsur”, “esas-yapay doku” vb. tartışmalarıdır.Yönetimlerde koltuk sayısı azalan ya da sendikayönetimlerinde yer alamayan siyasal/sendikal gruplarkendi varlığını KESK’in varlığına indirgemekte ya dasendikal demokrasinin teminatı olarak görmekte,kendisini KESK’in yerine ikame etmektedir.

Oysa bir emek ve sınıf örgütü olan sendikaların veKESK’in varlık yokluk sorunu sınıflar mücadelesindeoynadığı role bağlıdır. Sendikal demokrasi ya dasendikal mücadele sendikal grupların varlığına ya dayokluğuna indirgenemez. Emek örgütü olarak KESK’inve bağlı sendikaların mücadele örgütü olması, onunortaya koyduğu taleplere ve bu uğurda yürüteceğimilitan mücadeleye ve programına, sendikaldemokrasinin kurumsallaşması ise tabanın iradesini esasalan işleyişine ve tüzüğüne bağlıdır.

Sendikal demokrasinin kurumsallaşması bir bütünolarak KESK’e bu kural, ilke ve işleyişinyerleştirilmesiyle mümkündür. Sendikal grup ya daanlayışlar bu kurumsal işleyişe tabi olmakla, sendikaldemokrasiyi kararlılıkla uygulamakla yükümlüdürler.Ancak 2008’de gerçekleşen KESK Genel Kurulu’ndadaha fazla öne çıkan vurgu sendikal gruplarınkendilerini KESK’e indirgediklerinin resmi olmuştur.Öyle ki MYK’da yeralan sendikal gruplar KESK’eyönelik eleştirilere MYK adına değil, siyasal gruplarıadına yanıt vermişlerdi. Kendisini KESK’e vesendikalara dayatan bu anlayış Eğitim-Sen GenelKurulu’nda kendilerini “ana renk” olarak görenanlayışlar şahsında bir kez daha açığa çıkmıştır.

Genel kurul kürsüsünde “biz yoksak mücadele yok”,“biz olmazsak KESK olmaz” türü tehdit ve şantajlardaifadesini bulan argümanlar, Eğitim-Sen ve KESK’innitel ve nicel olarak küçüldükçe, kamu emekçilerihareketinin değil KESK’in grupların dar çıkarlarıetrafında siyallaştırılmaya çalışıldığının somut ifadesioldu.

KESK’te bir siyasallaşma sorunu yaşandığı açıktır.Ancak bunun çözümü sendikal grupların ihtiyaçlarıdoğrultusunda KESK’i darlaştırmak ve siyasallaştırmakdeğildir. KESK’i bu darlıktan çıkarmanın ve kamuemekçilerinin sahiplendiği gerçek bir sınıf ve mücadeleörgütü yapmanın yolu kamu emekçileri hareketinisiyasallaştırmaktan geçmektedir. KESK’insiyasallaşmasından anlaşılması gereken siyasal vetoplumsal sorunlar karşısında işçi sınıfı ve emekçilerinsınıfsal çözümlerini dile getirmesi ve bu uğurdamücadele etmesi olmalıdır.

KESK’i sendikal grupların ihtiyaçları doğrultusundayeniden “dizayn” etmek, sınıf mücadelesine ve kamuemekçileri hareketine ağır bir darbe vurmakla, KESK’iyoketmekle aynı anlama gelmektedir. Bu sorumluluğunvebali ise ağırdır.

Parlamentarist hayaller ve “çok renk”,“çok ses” iddiasının boşluğu!

Genel kurulun ilk günü kürsüden konuşan hemen heranlayış yaklaşan genel seçimlere vurgu yaptı.

Emekçilerin sorunlarının çözümü için Emek, Barış veDemokrasi Bloğu’nun bağımsız adaylarınındesteklenmesi gerektiğini dile getirdi. Yeni demokratikbir anayasa için KESK’in ve Eğitim-Sen’in oynamasıgereken role vurgu yaptı. Yapılan konuşma ve çağrılarlamilyonlarca kamu emekçisine çözüm ve umut yoluolarak mücadele, sokaklar, direnişler ve grevler değilburjuva parlamentosu gösterildi.

Seçimlerin hemen ardından işçi sınıfı ve emekçikitleleri doğrudan ilgilendiren saldırılar düzen cephesitarafından hızla uygulanmaya çalışılacak. Sermayeninsözkonusu saldırıları uygulayabilme gücü bulupbulamayacağı başta KESK ve Eğitim-Sen olmak üzeretüm emek örgütlerinin oynayacağı role bağlıdır.Önümüzdeki dönem için nasıl bir mücadele programı veanlayışı ile hareket edileceği konusunda net, açık vesomut bir karar ve iradeyle çıkamayan Eğitim-SenGenel Kurulu’ndan yansıyanlar, KESK’in bir kez dahasınıfta kaldığını göstermiştir.

Toplumsal sorunlar karşısında “çok renk”, “çok ses”söylemini öne çıkaran Emek, Barış ve Demokrasi Bloğubileşenlerinin Eğitim-Sen kurulunda “az olsun bizimolsun” mantığıyla hareket etmesi, ittifak politikalarınasınıf mücadelesinin çıkarlarının değil koltuk hesabınınyön vermesi, kurul kürsüsünden yapılan devrimci vemuhalif eleştirilere gösterilen tahammülsüzlük, blokiçinde yeralan EMEP ve BDP’nin bu birlikteliğisendikal alana ve genel kurula taşımaması vb. iddiaedilen “çok renk”, “çok ses” söyleminin altının boşolduğunu göstermektedir.

Siyasal alanda işçi ve emekçilerin mücadelesinibirleştirmenin önemini vurgulayan, barış ve demokrasisavunuculuğu yapan siyasal anlayışların sendikal alandakoltuk kavgası yüzünden karşı karşıya gelmesi vebirbirlerini dışlaması, savundukları değerlerin ne kadartemsilcisi olduklarını göstermiştir.

Sendikaların yeniden yapılandırılmasındananlaşılması gerekenler...

EH’sinden DSD’ye, DEMEP’ten DMH’ye(Devrimci Memur Hareketi) kadar birçoksiyasal/sendikal grup bu genel kurulda ve öncesinde“sendikaların yeniden yapılanması” sorununu dilegetirdi. Ancak hem öncesindeki hem de kurul günüyaşananlar bu söylemin ciddiyetten ve samimiyettenyoksun olduğunu gösterdi.

Tabandan kopukluk, mücadelenin işyerlerindendoğru örgütlenmesi gerektiği, mücadele programınaduyulan ihtiyaç, sendikal demokrasinin işletilmesi,tabanın karar alma MYK’ların ise yürütme organlarıolması gerektiği vb. birçok başlık altındatoparlanabilecek ve tartışılabilecek sendikaların yenidenyapılandırılması sorunu sendikal grupların değil sınıfhareketinin ve mücadelesinin ihtiyaçlarından yolaçıkılarak ve işyerlerinden başlayarak tartışmayaaçılmalıydı. Genel kurul süreci ve sonrası bu amacahizmet etmeliydi.

Ancak sendikal gruplar, öncesinde geniş katılımlıüye toplantılarında bu sorunları tartışmaya açmadıklarıgibi genel kurul günü de sendikal mücadeleninsorunlarını tartışmadılar. İddia ettikleri düşünceleresomut biçimler kazandırmak yerine altı boş birer sözkalıbı olarak dile getirip durdular.

Sendikaların sınıf hareketinin ihtiyaçları ve sendikaldemokrasi ilkeleri temel alınarak yenidenyapılandırılması temel bir ihtiyaç olarak halenönümüzde durmaktadır. Ancak genel kurulda yapılantartışmalar ve alınan kimi kararlar, ideolojik zemininiHalkevleri ve ÖDP’de bulan ve sendikal alanda‘toplumsal hareket sendikacılığı’ olarak kendisinigösteren anlayışların KESK’i bir sınıf örgütü olarakdeğil toplumsal bir muhalefet merkezi olarak yenidenyapılandırmaya çalıştığını göstermektedir. Bu çaba,KESK’in sivil toplum örgütü haline gelmesine ve sınıf

uzlaştırıcı bir rol oynamasına zemin hazırlamakanlamına gelmektedir.

KESK kamu emekçilerinin sendikasıdır ve kamuemekçileri hizmet üretimindeki konumu ve oynadığırolle işçi sınıfının bir parçasıdır. KESK bir sınıförgütüdür. Sınıfsal yapısını koruyarak toplumsalmuhalefetin etkin ve etkili bir parçası olarak roloynamalıdır. Ancak KESK’e biçilmek istenen rol işsiz,işçi, kadın, gençlik vb. tüm kesimlerin içinde yeraldığıbir kitle örgütlenmesidir. Siyasi bir yapının üstlenmesigereken rol KESK’e biçilmektedir.

KESK’in sınıf sendikacılığından toplumsal hareketsendikacılığına evriltilmek istenmesi ve bununnüvelerinin KESK’te inşa edilmeye çalışılması kamuemekçileri hareketini ilerletmeyecek aksine daha dageriletecektir.

Sınıf mücadelesine ve sendikacılığına inanan tümunsurlar bu sorun karşısında KESK’e sahip çıkmaklayükümlüdürler.

Sosyalist Kamu Emekçileri genel kurulsüreçlerini tartışma platformlarına

çevirmeye çalıştı…

Sosyalist Kamu Emekçileri olarak bizler, şube genelkurullarından başlayarak sendikal mücadeleninihtiyaçları ve sendikal demokrasinin ilkeleridoğrultusunda bulunduğumuz her alanda ve gücümüzoranında genel kurulları bir süreç olarak ele aldık.Mücadelenin ihtiyaçlarını ve görevlerini tüm üyelerinkatılımıyla tartışma platformuna çevirme çabasıiçerisinde olduk. Sendikal mücadele ve anlayışlarıntartışıldığı zeminlerde ilkelere dayalı programlarınaçıklanması, savunulan ilkelerin önerge olarak genelkurullara sunulması, geniş katılımlı üye toplantılarındaaçığa çıkan ortak iradelerin kendini ifade etmesi vb.şekillerde savunduğumuz ilke ve değerlere somutbiçimler kazandırmaya çalıştık.

Binlerce broşür, bildiri ve bültenle tabana ve genelkurullara seslendik. Her imkanı bir tartışma platformunaçevirmek için çaba harcadık. Şube genel kurullarındanbaşlayarak mücadele programı oluşturulması vesendikal demokrasinin işletilmesi için tüzükdeğişikliklerini de kapsayan önergeleri genel kurulöncesi tartışmaya ve imzaya açtık. Genel kurulsalonlarında bu önergelerin kurula sunulması çabasıiçerisinde olduk.

Sosyalist Kamu Emekçileri olarak, savunduğumuzilkeleri hayata geçirmek için azami bir çaba sergiledik.Ancak tüm bu çabalara rağmen kimi eksiklikler deyaşandı. Güç ve imkanların daha fazla olduğu yerlerdegerek sergilenen çabanın yetersizliği, gerekse de politikhattın yeterince kavranamaması ve pratikte başarıylauygulanamaması vb. nedenlerle istenilen sonuçlarüretilemedi.

KESK’in en önemli sendikalarından biri olanEğitim-Sen Genel Kurulu’ndan yansıyanlar KESKGenel Kurulu’nun da nasıl gerçekleşeceği hakkında birfikir vermektedir. Bu haliyle tablo hiç de iç açıcıdeğildir. Kamu emekçileri mücadelesini ilerletmekisteyen her öncü, ilerici, devrimci kamu emekçisi ile“kutsal ittifaklar”dan ve “parmak demokrasisi”ndenrahatsız olan tüm iyi niyetli ve samimi emekçilerKESK’teki bürokratlaşmaya, çürümeye ve yozlaşmayakarşı mücadele etme görevi ile karşı karşıyadırlar. İlericikamu emekçileri sadece toplumsal muhalefeti ve sınıfmücadelesini örgütlemekle değil aynı zamanda bir emekörgütü olarak KESK’i baştan aşağıya sınıfmücadelesinin ihtiyaçları doğrultusunda, sendikaldemokrasi ilkeleri çerçevesinde yeniden inşa etmekleyükümlüdürler. Yaklaşmakta olan KESK GenelKurulu’nu da bu mücadelenin bir kürsüsüneçevirmelidirler.

Sosyalist Kamu Emekçileri(sosyalistkamu.com)

Kamu hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Haziran ayı… Devrimci edebiyatın hüzünlü ayı…Nazım Hikmet’in, Ahmed Arif’in, Orhan Kemal’inyaşamdaki, devrim ve sosyalizmdeki son günleri.Elbet biyolojik olarak öldü bu 3 büyük usta. Yeninesillere eserlerini ve fikirlerini bırakıp gitti onlar.Kavgada ölümsüzleşmek ancak geride bir şeylerbırakarak olur. Kimi zaman çağları aydınlatan bireser, kimi zaman yolumuza rehber olan mücadele veanılar bırakarak geride… Nazım Hikmet, AhmedArif, Orhan Kemal ölümsüz eserler bıraktılar; Habip,Ümit, Hatice, Alaattin, Hüseyin yoldaşlar geridebizlere mücadelelerini ve anılarını bırakarakölümsüzleştiler. Ve bu dünyada ölümsüzleşmenin tekadı devrim ve sosyalizm kavgasında olmaktır.

Silah gibi kuşandığımız dizelerin ozanıNazım Hikmet

Öncelikle devrim ve sosyalizmin büyük şairiNazım Hikmet’ten bahsetmek gerek. Nazım HikmetRAN olarak doğdu ve dünyada devrim vesosyalizmin kavga şairi NAZIM olarak tanındı.Hayatı bir türlü kavgaydı Nazım’ın... Gençliğindebaşka unsurların etkisi altında kalsa da, seçimini işçive emekçilerin mücadelesinden yana koymuştur. Buseçimi ona bedeller ödetti ama geri adım atmadı

Nazım. Hapisliksehapislikti, sürgünse

sürgündü, ölümseölümdü… Bundan

ötesi

yoktur kararlı bir devrimci için ve hepsini de yaşadıNazım. Ama hiç yılmadı. Elinde Kürt halkının kanıolan kemalist devlet sakıncalı görerek zindanaattırmıştı Nazım’ı. Hani o sanatçıya çok önem verenMustafa Kemal. Ne demişti Kemal; “Komünizmyılanının başı görüldüğü yerde ezilmelidir”.

Sırf bir paranoya yüzünden Nazım’ın ömründen12 yıl çalmıştı faşist diktatörlük. Fakat Nazım herzamanki direngen Nazım’dı. Yılmadı, yenilmedi.“Önemli olan esir düşmek değil teslim olmamaktı”onun için. Zor hapislik koşullarında bile şiirler yazdı,sanatına devam etti. Zaten Nazım bir kavga şairiydi,fildişi kulelerin şairi değildi ki, rahatlık arasın.Zindanda bir devrimciye yakışır bir şekilde davrandı.

Teslim alamadılar ve sonunda Avrupa’dakiaydınların mücadelesinin sonucunda Nazımzindandan çıkarıldı. Nazım’ı katletmeyi kafasınakoymuş olan sistem bu sefer de Nazım’ı askerealmak istedi. “Beni öldürecekler” diyordu Nazım.Ölümden korktuğu için değildi ama daha yapacakşeyler varken ölüm, bu şekilde olamazdı. O herzaman çıplak bir kavgada, barikatta dövüşürkenölmeyi istedi ve ülkesinin emperyalizme tapulutopraklarını terk ederek Sovyetler’e göçtü, zindanınhatıra bıraktığı hastalıklarla.

Nazım birçok ülkeyi gezdi fakat hep kenditopraklarının özlemiyle yanıp tutuştu. “Ah ölmedengörebilsem sosyalist Türkiye’yi” derdi. Sosyalisttoprakların özlemiyle dolu kalbi 3 Haziran 1963günü bir krizle duruverdi. Fakat o özlemini kalbinegömüp gitmedi, silah gibi kuşanılan şiirlerini bizkomünistlere bırakıp gitti. Artık Nazım yoktu amaşiirleri vardı. Silah gibi kuşanılan şiirler…

Anadolu’nun asi şairi Ahmed Arif

Devrimci şiirin diğer bir ismi Ahmed Arif’tir.Ahmed Arif ÖNAL adıyla doğar. Bir Kürtçocuğudur. Bir Kürt hoyratıdır kendisi. Taçocukluğundan beri dayanamaz haksızlığa. Arapçakonuşuyor diye bir Arap’ı döven bir polisi, sapanlademir bilye atıp yaralar. O bir Kürt çocuğudurdayanamaz haksızlığa. Dayak yiyen Arap’ta kendihalkını görür Ahmed Arif. Üniversite yıllarında dakavgacıdır. Devrim için kavga eder bu sefer.Sömürüye, zulme, açlığa karşı… Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nü okumaya

çalışır. Çalışır çünkü polis hiç peşini bırakmaz.İllegal TKP’ye üye olmaktan 1951 yılında zindanadüşer. O ‘meşhur’ işkencehane Sansaryan Han’da128 gün tutulur. Çıktığında artık değişmiştir.Kavgayı bırakmamış, daha da sarılmıştır.

Yaşadıkları, kavgası, kaleminden geleceğe yololacak şiirler akıtır. Anadolu’nun açlığı, ezilmişliği,sefaleti dolar şiirine; isyanın gümbürdeyen sesi,mavzerin kahpe korkutan çığlığı duyulurmısralarında. Bu düzen ancak bu kadar çarpıcıanlatılmıştı. Estetik açıdan da farklı bir tattır AhmedArif’in şiirleri. Anadolu’dan kaçanlara inatAnadolu’yla doldurur şiirini. Tüm yaşamı, kini,kavgası akar kaleminden. İlk ve tek eseri‘Hasretinden Prangalar Eskittim’i yazar. Etkisiyıllarca sürer. Tutsakların dillerinden düşmezumudun şiirleri. Böylelikle ölümsüzlüğüyakalamıştır Ahmed Arif ve 2 Haziran 1991’de‘biyolojik’ yaşamı son bulur. Ama hala şiirleriumudun adı ve tutsakların dayanağıdır.

Proleter-yazar Orhan Kemal…

Orhan Kemal bu iki büyük usta şairin yanındaöykü ve roman yazarlığıyla tanınır. Mehmet RaşitÖĞÜTÇÜ olarak doğmuştur. Mehmet’i yaşamşartları daha 15 yaşında işçi yapmıştır. Sınıfını bilenve onun edebiyatçısı bir yazardı. Hayatı kötüydü. Veo daha kurtuluşu bulamamıştı. “Maksim Gorki veNazım Hikmet okumak ve yabancı rejimler lehindepropaganda ve isyana muharrik” suçuyla yargılanıp5 yıl hapse mahkûm etmişti paranoid faşistdiktatörlük. İşte Mehmet Raşit’i, Orhan Kemal’edönüştüren bu hapislik sürecidir.

Yattığı Bursa Hapishanesi’nde Nazım’la tanışırve üç buçuk yılını Nazım’la geçirir. Hayran olduğuusta onu şiir yazmaktan vazgeçirip asıl yeteneği olanroman yazmaya yönlendirmiştir. Çıktığında işçisınıfının sanatçısı olarak çıkar. O artık OrhanKemal’dir. Hapisten çıktığında hem yazarlık hemişçilik yapar. Evlendiği karısı da işçidir. OrhanKemal için proleter-yazar demek yanlış olmaz. O hereserinde işçi sınıfının acılarını, ezilmişliğini, halktankişilerin yaşamını ver sınıf çatışmalarını anlatır. Tambir sınıf sanatçısıdır. Onu bu kadar yücelten faşizminzindanlarından geçip, işçi sınıfının tüm acılarınıtadarak kaleme sarılmasıdır. Orhan Kemal 2 Haziran1970’te ölümsüzleşti. Geride bıraktığı eserler işçisınıfını tüm netliğiyle anlatan devrimcilererehberdir.

Bu üç büyük kavga sanatçısını bugün burjuvaziiğrenç emellerine alet etmektedir. Bu üç büyükustanın içini boşaltıp, onları bir rant kaynağı olarakkullanmaktadır. Kimsenin mülkü olmayan Nazım’ıneserlerinin telif hakkını alan Yapı Kredi Yayınları,Nazım’ı kendi mülkü yapmaya çalışıp, aklı sırasansürlemeye çalışmıştır. Ahmed Arif’in şiirlerisüslenip satılabilecek bir meta haline getirilmeyeçalışılmıştır. Orhan Kemal’in eserleri dizilereçevrilip sınıfsal özünden uzaklaştırılmaya, içiboşaltılmaya çalışılıyor. Burjuvazi eserlere hak ettiğideğeri verdiği yalanını ortaya atıyor. Bu sanatçılarızindanlarda çürümeye mahkûm eden de yine aynıburjuvazidir. Burjuvazi her şeye rant kapısı olarakbaktığı için sanata da böyle bakar. Biz komünistlerbiliyoruz ki sanatçılarımızın hak ettiği gerçek değerancak sosyalizmde verilir. Çünkü sanatın, toplumun,insanların meta olmadığı tek sistemSOSYALİZMDİR!

Mücadele tarihi28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Haziranda ölmek zor!

Page 29: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011 Mücadele tarihi

Düşlerin sonsuza koştuğu yerdeSabrın çiçeklerini açtığı yerdeAsla kapanmaz yaşanan defterÇünkü tarihin en güzel yerinde

Son sözü hep DİRENENLER söyler...12 Eylül faşist darbesinin sonrasında yüzlerce

devrimci zindanlara kapatılmaya çalışılırken, zindanduvarlarında ilk gediği açan 1984 ölüm orucudirenişi olmuştu. Teslimiyetin, tasfiyeciliğin veyılgınlığın dalga dalga yayıldığı bir zamanda 84ölüm orucu direnişi, devrimci kararlılığın ve iradeningücünü, teslim alınamazlığını ifade ediyordu.

12 Eylül cuntası, 1982’den itibaren teslim almasaldırısının merkezine tek tip elbise (TTE)uygulamasını koydu. TTE, aynı F tipleri ve tecritgibi bir devlet politikası idi. Amaç devrimcitutsakların iradelerini teslim almaktı. TTE’lerindevrimci tutsaklara giydirilmesi,kişiliksizleştirmenin en önemli adımı olacaktı.

12 Eylül cuntacılarının gölgesinde, “iktidarısivilleştiriyoruz” iddiasıyla yapılan seçimler bile budevlet politikasında herhangi bir değişikliğe yolaçmadı. ANAP da bu politikaların uygulayıcısı oldu.

1984 yılı başlarında TTE’yi kabul ettirebilmekiçin devletin tüm zindanlarında işkenceler, yasaklaryoğunlaşmıştı. İşkencenin en yoğun uygulandığıcezaevlerinden olan Metris’te devrimci tutsaklar tekbir sloganla cevap verdiler: “TEK TİP ELBİSEGİYMEDİK, GİYMEYECEĞİZ!”

Direnenlere karşı devletin baskı ve terörü hadsafhaya ulaştı. Havalandırma, ziyaret yasaklandı. Buyasakları kalem, kitap, radyo, TV yasakları izledi.Bozuk yemekler verilmeye başlandı. TTEgiymeyenler mahkeme ve hastaneye gidişlerindesaatlerce kışın dondurucu soğuğunda don atlethavalandırmada bekletildi. Bunların yanısıra yapılankoğuş baskınlarıyla yapılan işkenceler ise rutin biruygulamaydı. Tüm bu uygulamaları

göğüsleyebilmek için yapılması gereken tek bir şeyvardı: DİRENMEK! 84 Ölüm Orucu direnişçilerininsöylediği gibi; “Direnmek, haksızlığa karşı

haklılığın, keyfiliğe karşı meşruluğun, insanlık dışı

her türlü uygulamaya karşı insanlığın

kavgasıydı...”

Devrimci tutsakların talepleri, “cezaevlerindeişkence ve baskının son bulması, savunma hakkınınengellenmemesi, TTE uygulamasına son verilmesi,infaz yasasının düzeltilmesi, yaşam koşullarınındüzeltilmesi, siyasi tutukluluk hakkının verilmesi…”şeklindeydi. Saldırılarını yoğunlaştıran devletin, butalepleri kabul etmemesi üzerine, yılgınlığa karşıdevrimci kimliği savunmak adına o güne kadarTürkiye’de denenmemiş bir eyleme başvuruldu. O daÖlüm Orucu oldu.

1984 Haziran ayı boyunca devlet insanlıkonurunu ve devrimci iradeyi teslim almak içinyaptığı bütün insanlık dışı saldırılara rağmen başarılıolamadı. Devrimci tutsaklar öldüler ancak teslim

olmadılar! 27 yıl önce bugünlerde bedenlerini açlığayatıran tutsaklardan, Devrimci Sol ve TİKBkadroları Abdullah Meral, Haydar Başbağ, HasanTelci ve Fatih Öktülmüş ölümsüzleştiler.

Önce açlık greviyle başlayan direniş, eylemin 45.gününde ölüm orucuna dönüştürüldü. 14 Haziran’da,direnişin 63. gününde ilk şehit verildi. AbdullahMeral şehit düştü. 17 Haziran’da, direnişin 66.gününde bir saat arayla Haydar Başbağ ve FatihÖktülmüş şehit düştüler. 73. gününde bir şehit dahaverildi, Hasan Telci 24 Haziran’da şehit düştü.

Onlar devrim ve sosyalizm inancından ödünvermeden şehit düştüler. 12 Eylül’ün karanlığındaışık olup parladılar, devrimci iradenin yenilmezliğinidosta düşmana gösterdiler. Faşist cuntaya karşı birerbirer tereddütsüzce ölümü kucakladılar.

Devrim tarihimize adlarını altın harflerleyazdıran bu büyük devrimciler devrim ve sosyalizmkavgamızda yaşıyorlar. Anıları önünde saygıylaeğiliyoruz.

Yılgınlığa, tasfiyeciliğe ve teslimiyete karşı, devrimi savunmak için bedenlerini siper ettiler!

‘84 Ölüm Orucu şehitleri kavgamızda yaşıyor!

M. Fatih Öktülmüş: 1949 Trabzon doğumludur.60’lı yıllarda ODTÜ Elektrik Mühendisliği Fakültesi’ndeöğrenci iken devrimci mücadele ile tanıştı. 12 Mart ve12 Eylül faşist cuntasına karşı ayakta kalmayı başardı.TİKB MK üyesi olan Öktülmüş, birçok kez polisin elinegeçti ve hep başı dik çıktı.

Abdullah Meral: 1952 yılında Balıkesir’in Manyasilçesine bağlı Kalbayır köyünde yoksul bir aileninçocuğu olarak dünyaya geldi. 1969’dan itibarendevrimci, sol düşüncelere olan eğilimi netleşti.Devrimci kavgaya 1978 yılından sonra Devrimci Solsaflarında devam etti.

Haydar Başbağ: 1956 yılında Dersim’de doğdu.Çocukluğu Elazığ’ın yoksul mahallelerinde geçti.

Başbağ, devrimci yaşama 1974 yılında Elazığ’da atıldı.12 Mart döneminin ardından başlayan faşist terörortamında lise sıralarındayken mücadelede aktifolarak yer aldı. 1980’de İstanbul’da sanayiproletaryasının örgütlenmesinde görev aldı. İstanbulproletaryasının bir neferi ve önderi olarak profesyoneldevrimciliğini sürdürdü. Devrimci Sol militanı olarakşehit düştü.

Hasan Telci: 1957 yılında Mudanya’da doğdu.1977 yılına kadar ‘71 devrimci önderlerine sempatitemelinde yürüttüğü faaliyetler, bu yıldan sonradevrimci hareket saflarında örgütlü olarak yeralmasıyla nitelik kazanmaya başladı. 1980 yılındakarşı-devrim güçleriyle girdiği bir çatışmadan hemensonra tutsak düştü.

Page 30: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Kestel’deki Coca Cola fabrikasına ait yeni kurulanmeyve suyu üretim tesisinde 31 Mayıs Salı günü buharkazanı devreye alınırken patladı. 26 yaşındaki makinamühendisi Kemal Gökçe yaşamını yitirirken bir başkamakine mühendisi de gözünden ağır yaralandı. Olaydayaralanan 8 kişiden 2’sinin tedavisi ayakta yapılırken,diğerlerinin durumunun ağır olduğu gelen bilgilerarasında.

Olay sırasında malzeme sattıkları fabrikaya uğrayanve kazanın devreye alınmasını izlemek için kazandairesine giden iki mühendis iş kazasına maruz kaldı.Patlamanın kazanın boş çalıştırılması yüzünden olduğusanılıyor. Üzerinde onlarca emniyet donanımı ve sistemiolan bir kazanda yaşanan bu patlama, bir kez dahaülkemizde iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda yaşananumursamazlığı ortaya koymuştur. Yüksek basınçlaraçıkan buhar kazanları, bir dizi özel tertibatla emniyetealınmasına karşın, bu son patlamada devreye alma işlemisırasında bunların bazılarının veya hepsinin kapatıldığı

görülmektedir. İşçilerin hayatını hiçe sayarak yapılan budevreye alma işlemi bir cana mal olurken onlarca işçininde yaralanmasına neden olmuştur.

Henüz ortada bilirkişi raporu yokken kesin yargılardabulunmak doğru olmayacaktır ama böylesi bir patlamanınaçık bir ihmal sonucu olduğu çok nettir. Sebebi ister insanhatası olsun isterse de ekipman/cihaz hatası olsun bucinayetin sorumlusu doğrudan sistemin kendisidir.Alınacak basit önlemlerle sorunları çözmek dururkenTürkiye’yi baştan başa bir sömürü cehennemi halinegetirmek isteyenleri ne ölümler ne de dökülen kanilgilendirmektedir. Son dönemde iş kazalarında ölenteknik elemanların durumunu da göz önüne aldığımızdagüvencesiz çalışmanın salt bir çalışma biçimi olmadığıaslında işçi sınıfının hayatına konulan ipotek olduğuaçıkça görülmektedir.

Yaşanan bu son olayda hayatını kaybeden veyaralanan mühendisler medyada gerçekleşen prosedürünsorumlusu olarak gösterilmektedir. Oysa ki yaşanan buolayda mühendisler, başka bir firmaya bağlı çalışan veoradan geçerken daha önce malzeme satışıgerçekleştirdikleri Coca Cola fabrikasına uğrayanmühendislerdir. Bu basit bilgiyi dahi umursamadanyapılan haberlerle, suç bir şekilde mühendislerin üzerineyıkılmak istenmektedir.

Bu, her iş cinayetinden sonra tercih edilen bir yololmaktadır. Yapılmak istenen patronları ve onlarındüzenini aklamaktır. Suçu mühendislerin üzerine atarakbir yanıyla işin içine “insan” faktörünü koymak, öteyandan ise son dönemde yönetmeliklere de giren “işgüvenliği uzmanlığı” üzerinden oluşan rant alanını“mühendislerin yetersizliği” ile meşrulaştırılmakistenmektedir. Kısacası bu kanlı oyunun bir ucuuluslararası sermayeye, bir ucu da sermayeninrestorasyonu sürecinde oluşan yeni rant alanlarınadayanmaktadır. Ortaya sürülen ise işçi sınıfının hayatıolmaktadır. Yaşanan olay tüm bunları kanıtlamaktadır.Biliyoruz ki sırada olayın kapatılması var. Coca Colacinayetlerine bir yenisini daha ekleyerek yola devamedecektir.

Toplumcu Mühendis, Mimar & Şehir Plancıları

Güncel30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/22 * 10 Haziran 2011

Coca Cola cinayet işlemeyedevam ediyor…

Çarkın’dan MGK itirafıBinlerce kayıp ve faili meçhul cinayetin

arkasında sermaye devletinin olduğu ilerici vedevrimciler tarafından bugüne kadar hepsöylendi. Tetikçilerin yanısıra devletin hesapvermesi istendi. Eski Özel Harekat polislerindenAyhan Çarkın’ın itirafları da bu gerçeği bir kezdaha teyit etti.

Avukat Yusuf Ekinci’nin 1994’teöldürülmesine ilişkin soruşturma kapsamındatutuklanan Susurluk davası hükümlüsü eskiözel harekat polisi Ayhan Çarkın mahkeme vesavcılıkta çeşitli itiraflarda bulundu. Çarkın,1990’lı yıllarda işlenen cinayetlerden İbrahimŞahin, Mehmet Ağar ve Tansu Çiller’in‘haberdar’ olduğunu söyledi. CinayetlerinMGK’nın bilgisi dahilinde işlendiğini belirtti.Çeşitli cinayetlerin ayrıntıları hakkında da bilgiverdi.

ÇHD’den suç duyurusu

ÇHD üyelerinden Avukat Taylan Tanay,Çarkın’ın MGK itirafının ardından suçduyurusunda bulundu.

Suç örgütü tarafından işlenen cinayetlerdeyaşamını yitirenlerin eşler ve çocukları adınaverilen dilekçede, faili meçhul cinayetlerinişlendiği dönemde MGK Başkanı olan eskiCumhurbaşkanı Süleyman Demirel, MGKüyeleri eski başbakanlar Mesut Yılmaz ve TansuÇiller ile CHP Milletvekili Deniz Baykal’ın daaralarında bulunduğu 35 şüphelinin hakkındasoruşturma açılması istendi.

Dilekçede işlenen suçların delili olarakÇarkın’ın ifadelerinin yanısıra Mehmet Ağar’ındaha önce gerçekleştirdiği “bin operasyonyapıldığı ve bu kararın MGK’dan alındığı”açıklamalarına yer verildi.

Ali Öz’e ödül gibi ceza!Hrant Dink’in katledilmesinde rol oynayan

Albay Ali Öz ile Yüzbaşı Metin Yıldız’a mahkemeödül gibi ceza verdi. Trabzon 2. Sulh CezaMahkemesi Dink’in ölümünde ihmalleri olduğuiddiasıyla yapılan yargılamada, 6’şar ay hapiscezasına hükmetti. Davada yargılanan 4 sanığaise 4’er ay hapis cezası verilirken, 2 sanık daberat ettirildi.

Albay Öz, daha önce kendisine gelen Dink’leilgili istihbarat bilgisini unutmuş olabileceğiniaçıklamıştı. Müfettişler, Öz ile Yıldız’ın, Dink’inöldürülmesinde ihmali olduğu görüşünübildirmiş ve hakkında yargılama izni verilmişti.

Mahkeme verdiği bu kararla Öz ve suçortaklarının rolünü kabul etmek zorundakalırken, ceza vermeyerek onları ödüllendirmişoldu.

Devletin kanlı katliamlarında rol oynayan AliÖz Ulucanlar katliamında da görev almıştı.

3 Haziran günü 3 ilde Halk Cephesi’ne dönükoperasyonlar gerçekleştirildi. Malatya, Dersim veElazığ’da ev ve kurumlar basıldı.

Malatya Haklar Derneği ve evlere yapılanbaskında 6 kişi gözaltına alındı. Elazığ’dadüzenlenen operasyonda evler ve kurumlar basılarak6 kişi gözaltına alındı. Dersim’de yapılan baskındagözaltı olmazken, evlerde yapılan aramalar sonucukitaplara el konuldu.

6 Haziran günü ise Bursa ve Adana’dageçekleştirilen operasyonlar sonucu 21 kişi gözaltınaalındı. Bursa’da 22 adrese eş zamanlı DHKP-Coperasyonu düzenlendi. 10 kişi gözaltına alındı. Evve işyerlerinde bulunan bilgisayar ve dökümanlara elkonuldu. Adana’da da Terörle Mücadele ŞubeMüdürlüğü ekiplerinin çeşitli mahallelerdedüzenledikleri operasyonlarda toplam 11 kişigözaltına alındı. Gözaltına alınanlara yöneltilensuçlamalar “terör örgütü üyesi olmak” ve “örgütünpropagandasını yapmak”.

Adana’da protestolarAdana’da Halk Cephesi çalışanlarının gözaltına

alınmasını 7 Haziran günü protesto etmek isteyenkitleye saldıran polis bir kez daha gözaltı terörüestirdi. Halk Cephesi çalışanlarının götürüldüğüAdana Emniyet Genel Müdürlüğü önünde basınaçıklaması gerçekleştirmek isteyen kitleye saldıranpolis, aralarında bir BDSP’linin de olduğu 10devrimciyi gözaltına aldı.

Gözaltına alınanlar saat 21.00 sıralarında serbestbırakıldılar. 10 devrimciye “emre aykırı davranış”bahanesiyle Kabahatler Kanunu’ndan para cezasıkesildi.

7 Haziran akşamı İnönü Parkı’nda Halk Cephesitarafından yapılan basın açıklamasında da tümsaldırılara rağmen mücadelenin kararlılıklasürdürüleceği mesajı verildi. BDSP, ESP, MücadeleBirliği, Halkevleri ve İHD’nin de içinde olduğukurumların destek verdiği eylemde, evlerimizibasarak devrimcileri yıldıramazsınız” pankartı açıldı.

Halk Cephesi’ne operasyonlar

Page 31: Sİ Kızıl Bayrak 11-22

Gea Klima’da işten atmaGebze’de kurulu bulunan Alman sermayeli Gea

Klima’da yaşanan işten atma saldırısına işçiler direnişleyanıt verdi.

Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın örgütlü olduğufabrikada işlerin azaldığını gerekçe gösteren patronküçülme bahanesiyle 7 işçiyi işten attı. 3 işçi kendiisteğiyle işten çıkarken, 4 işçi ise 1 Haziran’dan bu yanafabrika önünde direnişlerini sürdürüyor. İşçilermücadelelerini kamuoyuna duyurmak için çeşitlieylemler gerçekleştirecekler.

Limak’ta işçi kıyımıAdana’da LİMAK Holding’e bağlı LİMKON Meyve

Suyu Konsantre Tesisleri’nde işçiler sendikalı olduğuiçin işten atıldı.

İşçilerin Tek Gıda-İş’te örgütlenmesi üzerine patron 6Haziran günü 4 işçiyi, 7 Haziran günü ise 2 işçiyi işten attı.

7 Haziran günü ise diğer işçileri küfür ve tehditlerleservisten indirmeyen patron uşakları, işçileri şantajlanotere götürdü ve zorla istifa ettirdi.

Sendika yaptığı açıklamada Limak Holding’in işçidüşmanı olduğunu dile getirdi.

Ben sömürünün yoğun olduğu bir marketteçalışıyorum. İki hafta önce işyerinde yaşadığımızsorunları konuşmak için müdürün yanına çıktım.

Çalıştığımız yer çok düzensiz. Yemek arası yarımsaat bile değil. İşe normal saate göre erken gidip geççıkıyoruz. Bundan daha da önemlisi ücretlerimiz çokdüşük.

Bu sorunlardan dolayı ben de müdürle konuşmaihtiyacı hissettim. Maaşımızın yükseltilmesini istedim.Ama bu istek karşısında müdür kapıyı gösterdi. Bentam gidip eşyalarımı hazırlarken olayı duyan birarkadaşım benden habersiz müdüre gidip “onuçıkarırsanız ben de çıkarım” demiş. Bu tepki üzerinemüdür arkadaşıma “Bak o işçi bekar. Onun paraya

ihtiyacı olmaz. Onu çıkaralım senin maaşına yine zamyapabiliriz” diye rüşvet teklif etmiş. Bu onursuzdayatmayı kabul etmeyen arkadaşım sayesinde küçükde olsa bir ücret artışı kazanmış olduk.

Ama bizim orada kazanmış olduğumuz daha önemlibir şey vardı. O da dayanışma... Arkadaşımın budavranışı bana cesaret ve moral verdi. O bunu evineekmek götürmek zorunda olduğu halde yapmıştı. Yanifedakarlığı ve dayanışmayı yaşayarak gördük.

Bu olay bana mücadelenin ne kadar gerekliolduğunu gösterdi. Bundan sonra da böyle hareketedeceğiz.

Ankara’dan bir market işçisi

CMYK

Her devrimci kurum kendi politikbakışıyla seçimlere dair tutumunu ortayakoyuyor. Burada önemli olan tutumaçıklamak değil, onu emekçilere götürmektir.Komünistler olarak sürece uyarlanmışdevrimci programımızı, emekçilere çeşitliaraç ve yöntemle anlatıyoruz. Bununlabirlikte eylemli bir süreci de etkin biçimdeörgütlüyoruz.

Bulunduğum alan üzerinde boykottutumunu alan bazı devrimci güçler ise,politik tutum açıklamanın ötesinegeçmiyorlar. 1 Mayıs gibi günlerde binlerleyürüyenler, politik bir havanın estiği,kitlelerin yoğun olarak sorunlarını tartıştığıve çözüm yollarını aradığı siyasal bir seçimatmosferinde atalet içinde kalıyorlar.

Bu atalet halinin aşılması gerektiğini budönem, çıplak bir şekilde bizlere vegeleneksel devrimci kurumların tabanınagöstermiştir.

Reformist blok ortaya koyduğu politikadoğrultusunda etkili biçimde çalıştığı halde,devrimciler bir odak olarak çıkamıyorlar. Buzayıflığın aşılmasının oldukça önemliolduğunu düşünüyorum.

Komünist bir tekstil işçisi

Mücadele Postası

EKSEN Yayıncılık Büroları

Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3İzmit / KOCAELİ

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Devrimci bir

odaklaşma

yaratmak..

Sendikaya tahammülsüzlük!

“Fedakarlık ve dayanışma...”

İzmir Buca Belediyesi’nde taşeronçalışmaya karşı çıktıkları ve sendikalaşmaçalışması yürüttükleri gerekçesiyle iştençıkarılan işçilerden biri olan Batıgül Tunç,önce Buca Belediyesi önünde daha sonra daCHP İzmir İl Başkanlığı binası önündekigeceli gündüzlü direnişini kazanımlasonuçlandırdı.

84 gün boyunca birçok eylem yapan,polisin ve zabıtaların saldırısına uğrayanTunç son olarak Ankara’ya gitmiş, CHPGenel Merkezi önüne yürümüştü. Polisinazgın saldırısına maruz kalan Tunç, Ankaradönüşünde Balçova Belediyesi tarafındankadrolu olarak işe alındı.

84 günlük direnişini kazanımla bitirenTunç’un iş başı yapması bekleniyor.

Kızıl Bayrak / İzmir

Batıgül Tunç

kazandı

Page 32: Sİ Kızıl Bayrak 11-22