96
Stereo Mecmuası Sayı 9 1 www.stereomecmuasi.com

Stereo Mecmuasi Sayi 9

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Ucretsiz hifi dergi

Citation preview

Page 1: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Stereo Mecmuası Sayı 9 1 www.stereomecmuasi.com

Page 2: Stereo Mecmuasi Sayi 9

bu sayımızda içeriğimiz

editörümüz hakan cezayirli yeni sayıda sizlere merhaba diyor

ülkemizde müzik ve hifi sektöründeki gelişmeler sektörel haberler bölümünde

beğenilen bölümümüz hifi'nin ufak bir tarihçesi bu ayda devam ediyor

sahin derya'nın stereo mecmuası'na özel yazı dizisi hoparlörler hakkında'nın ikinci bölümü

vefa çiftçioğlu melody astra black 50 ve mystere IA21 amplifikatörleri inceledi

cabasse mt-30 antigua hoparlöre bir bakış, vefa çiftçioğlu kaan seler yeni pikap katını hem üretti hem sizler için ayrıntılarıyla yazdı

hakan cezayirli dinledi quad l11 studio active hoparlörler

yepyeni bir ürün chord qbd76; sinan beskurt sizler icin dinledi

tchang yine yapacağını yapmış acoustic system liveline interconnect incelemesi

techno-fi ekibi creative zen x-fi müzikçaları mercek altına aldı

tabii ki pikap severleri de unutmadık, audio technica at95e iğne incelemesi

bu ay mavi hifi firmasından demir çetiner ile söyleştik

uzun soluklu yazı dizimiz set'lerin tarihçesine kişisel bakış'ta ingiltere'deyiz

stereo mecmuası klasiği analog köşesi bu sayıda da sizlerle

seçil kadın gözüyle hifi dünyasında turlamaya devam ediyor

bize yetmez diyorsanız

muhtemelen hiç duymadığınız bir dahi andré charlin'in hayat hikayesi

bruno manusso, lavorna'dan hareketle hifi dünyasına bir bakış atıyor; yansımalar bu sayıda serbest kürsü işgali devam ediyor, ağlamaya devam ediyoruz :)

yeterli gelmediyse bu ay birde ücretsiz ekimiz var,

jacqueline du pré'nin yaşamını sinan beskurt yazdi

bu ayda her telden dinledik yazdık, cd ve plak eleştirilerimiz değişiklik olsun diye bir de seyrettiklerimizi yazmaya başladık, 1900 efsanesi

daha fazlasi 2009'da... unutmadan tüm okuyucularımıza şimdiden iyi seneler...

Stereo Mecmuası Sayı 9 2 www.stereomecmuasi.com

Page 3: Stereo Mecmuasi Sayi 9

EditördenYeni sayımızdan herkese merhabalar. Sekizinci sayımızın üzerinden kısa bir ara geçmiş olmasına rağmen dokuzuncu sayımızı da yayınlamayı başardık. Aslında yeni sayımızı biraz daha önce yayınlamak gibi bir planımız vardı ama çeşitli sebeplerden dolayı yayınımızı geciktirdik.

Bu kararı almamızdaki birincil sebep, web sitelerimizin geçen ay çok ciddi bir yoğunlukla mücadele etmesiydi. Bu yoğunluk pek alışılageldik bir yoğunluk olmayınca siteleri ayakta tutmak oldukça zor oldu. Gönüllü teknik ekibimizin uğraşıları sayesinde bu dönemi başarı ile atlatmayı başardık. Sitenin bu yoğunluğunda, son iki sayımızın yoğunluğunun haricinde Google aramalarından sitemize yönlenen kullanıcılar haricinde bir de vizyona giren “Issız Adam” filmi yüzünden (belki sayesinde demek gerekli) siteyi ziyaret eden kullanıcı trafiğinin büyük etkisi oldu.

Issız Adam filmini dergi yayına çıktığı sırada seyretmiş olacağım. Ama aldığım geri dönüşlere göre filmde pikap ve plakların sıklıkla görülmesi, filmi izleyen herkesi internet'ten pikap araştırmaya teşvik etmiş. Bu süreç sonucunda dergimiz için ayırdığımız mail adreslerimizde ne yazık ki tamamen kilitlendi. Bu süreçte tavsiye isteyenler, pikaplarını tamir ettirmek isteyenler derken hemen herkes bir mail gönderince olay bir anda kaosa döndü bizim için. Sonuçta analoğa bu şekilde -bir nostalji duygusunda da olsa - ilginin artması mutluluk verici. Umarım ülkemize pikap ve plak ithal edenler içinde hayırlı olur.

Dergimizin bir önceki sayısı ile ilgili çeşitli geri dönüşler aldık. Bu geri dönüşlere kısaca bir cevap vermek istiyorum. Stereo Mecmuası öyle veya böyle gönüllü bir oluşum ve yaşamak için gereksinim duyduğu en önemli şey ilgi. Ülkemiz hifi camiasının yaklaşık nüfusunu artık tahmin edebiliyoruz. Bu rakam ne yazık ki, on binler ile değil binler ile ölçülebilecek bir rakam. Ama konuya meraklı çok sayıda insan var. Aslına bakarsanız konuya meraklı insanları hifi'nin içerisine çekmek ülkemizi bu alanda daha ileriye götürebilecek en önemli unsur. Bu nokta özellikle resim ağırlıklı bir sayının en önemli getirisi insanların gösterilen ürünleri, ortamları ve bileşenleri merak etmeye başlaması. Bu merak belli bir arayışa sebep oluyor. Bu arayışın sonunda insanlar böyle

bir hobinin varlığını öğreniyorlar. Anadolu'nun bazı şehirlerinde büyük şehirlerde hepimize sunulmuş fırsatların olmadığı ve insanların kendi dillerinde öyle veya böyle bu hobiyi tanıtan ışık tutan ve en önemlisi kolay okunabilir bu tarz dergilerle olup biteni görmelerini sağlamak bence önemli. Zaten gelen olumlu tepkiler bu bakış açısının haklılığını gösteriyor.

Sekizinci sayımızın Stereo Mecmuası'na bir diğer olumlu katkısı global hifi camiasında kendimize yer bulabilmemiz için gerekli fırsatları sağlaması. Sonuçta yurt dışı fuarlardan özgün resimler, bilgiler dergimizde yayınlandıkça derginin yabancı gözlere inandırıcılığı artıyor. Her ne kadar Türkçe lehçeleriyle beraber 250 milyon kişi tarafından konuşulan bir dil olsa da, gelişmiş ülkelerin domine ettiği bir piyasa da bunun hiçbir önemi yok. Her açıdan hifi konusunda daha çok yol katetmemiz gerektiği kesin. İşte bu sayılar sayesinde Stereo Mecmuası hem ülkeden dışarıya açılan bir pencere rolünü üstleniyor hemde dışarıdan bakıldığında endüstriden tamamen kopuk olmayan bir Türk hifi piyasası olduğunu “anlayana” gösteriyor. Bu durum ileri de herkes için kazançlar sağlayacaktır diye umuyorum.

Sekizinci sayımız için eklemek istediğim bir diğer konu, resimlerin dilinin olmaması. Sonuçta tüm dünyadan meraklılar çeşitli markalar ile ilgili “image search” yani “resim araması” yaptıklarında Mecmua'da yayınlanan resimlere tıklıyorlar veya web sitelerinde kullanıyorlar. Bu konu Mecmua'nın ihtiyaç duyduğu yurt dışı trafiği sağlamak için önemli bir araç. Elimize fırsat geçtikçe sekizinci sayımız ve benzerlerini yayınlamaya çalışacağız. Ama gelen eleştirilere göre bazı noktalara çeki düzen vereceğimizden de emin olabilirsiniz. Bu konuyu sonlandırmadan önce geçen sayımıza emeği geçen Sn. Adnan Arduman ve Sn. Bruno Manusso'ya da teşekkür etmeliyim.

Sekizinci sayımızda biraz hayal kırıklığına uğrattığımızı düşündüğümüz odyofil dostlarımızı dokuzuncu sayı ile çok mutlu edeceğimizi düşünüyorum. Bu sayı üzerinde sıkı çalıştığımız sayılardan birisi oldu. Önceki sayılarımızda gelen tepkilere göre bazı yönlerimizi geliştirmeye çalıştık. Özellikle rahat okunabilirlik anlamında bazı çalışmalar yaptık. Bunun yanı sıra daha ayrıntılı

Stereo Mecmuası Sayı 9 3 www.stereomecmuasi.com

Page 4: Stereo Mecmuasi Sayi 9

resimler, daha farklı konularda incelemeler gibi kolaylıkla fark edebileceğiniz bazı diğer iyileştirmeler söz konusu. Dikkat ederseniz hemen her sayı elimizden geldiğince ve imkanlarımız el verdiğince bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Biliyorsunuz beşinci sayımızda okuyucularımızdan dergimize el vermelerini, biraz destek olmalarını istemiştik. Belli imkanlara kavuştuktan sonra özellikle altıncı sayımızdan itibaren yaptığımız gelişmeler bence ortada. Buna sektörden gelen destek eklenince içeriğimiz daha da keyifli hale geliyor. Sizlerden isteğimiz ve ricamız Stereo Mecmuası'nı bloglarınızda, web sitelerinizde, mail gruplarınızda dostlarınız ile paylaşmanız. Bu kadar emek verdiğimiz bu elektronik dergi ne kadar fazla insan ile buluşursa bizim için o kadar büyük mutluluk. Bu konuda sizlerden ciddi destek bekliyoruz.

David Goliath'a karşı. Önümüzdeki ay bol bol kıyaslama yapılır, ben hakkımı şimdiden

kullanayım dedim :)

Bu ay hifi piyasamız renkleniyor. Uzun süre sonra tekrar bir dergi yayın hayatına başlıyor. Umarım meraklıların beklentilerini karşılarlar ve çeşitli dergilerde görmekten sıkıldığımız 10 sayfa hifi -ki yarısından çoğu ülkemizde satılmayan ürünleri içeren-, 20 sayfa televizyon, 20 sayfa cep telefonu ve

bilgisayar ürünü denklemini kırarlar. Kendilerine yayın hayatlarında başarılar diliyoruz. Ekleme: Stereo Mecmuası yayına çıktığından yukarıda bahsi geçen derginin yayın politikasını öğrenmiş durumdaydım. Etik olmak adına yazımı önceden hazırladığım hali ile bırakmayı uygun gördüm. Konu ile ilgili “güncel” görüşlerimi Stereo Mecmuası platformlarında meraklılar ile paylaştım.

Stereo Mecmua web sitesinin içeriğini zenginleştirmek noktasındaki uğraşlarımız da, bu ay boyunca yeni adımlar attık. Bir önceki sayımızın verdiği güçle, sitemize bazı yeni özellikler ekledik. Bunlardan en önemlisi sitemizde yayınlamaya başladığımız kişisel köşe yazıları bölümleri veya daha popüler ismi ile bloglar. Şimdilik benim kişisel blog'umun yanı sıra, analog bölümünden tanıdığınız Sn. Yaşar Bey'in “Analog Güncesi” adı altında yazdığı kısa yazılar, gerek Mecmua için çektiği fotoğraflardan gerekse de forumlarımızdaki filmler bölümünden tanıdığınız Sevgili Görkem Devrim'in filmlere bakış attığı “Görkem'in Kamerasından” ve yeni çıkan, basılan ve piyasaya tekrar sürülen plak ve CD'leri sizlere duyurduğumuz blog'umuz yayına giren yeni bölümlerdi. Çok kısa zaman sonra bunlara yenileri de eklenecek.

Bu tarz küçük eklemeler ile Stereo Mecmuası web sitesi yavaş yavaş bir portal haline gelmeye başladı farkındaysanız. Bu eklemeler zaman içerisinde devam edecek. Daha kullanıma açmayı planladığımız çeşitli bölümlerimiz, inter-aktif alanlarımız ve çeşitli sürprizlerimiz var. Deneme ve geliştirme süreçlerimiz bittikçe bu bölümleri meraklıların beğenisine sunmaya çalışacağız. Blog'larımız, forumlarımız, yazılarımız derken bir yandan da web sitemiz büyüyor. Bu büyüme çeşitli sorunlara yol açsa da, zaman içerisinde aşacağımızı düşünüyorum.

Aslında birazda ekonomik krizin hobimize vurduğu darbeden bahsetmek istiyorum ama hiç kimsenin tadını bozmak istemem. Zaten krizi hepimiz tüm şiddeti ile yaşıyoruz. Umarım yeni sayımız sizlerin kafanızın içindeki umutsuzluklardan bir süreliğine olsa da, uzaklaştırır. En azından dergimizi alırken bile elinizin cebinize gitmesine gerek yok, daha ilk baştan sizi gülümsetiyor Stereo Mecmuası.

Neyse lafı çok uzatmadan sizi yeni sayımız ile baş başa bırakayım. Keyifli okumalar. Hakan

Stereo Mecmuası Sayı 9 4 www.stereomecmuasi.com

Page 5: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Sektörel Haberleryeni roksan kandy

Roksan firması Kandy serisine yeni katılan üyelerini açıkladı. Tasarımı oldukça değişmiş olan K2 Kandy'lerin yanında LIII serisi de aynı şekilde üretime devam edecek. K2 serisi Kandy'lerin entegre amplifikatörü 850 Pound'luk fiyat etiketine sahip olacak. Yeni Roksan Kandy K2 entegre amplifikatörün yeni kasasını yukarıda görebilirsiniz. Roksan Kandy LIII ise fiyat değişikliği olmadan aynı şekilde üretimine devam edilecek. Bu arada LIII serilerinde sizlere Stereo Mecmuası'nda duyurduğumuz BL Müzik kampanyası da devam ediyor.

Daha fazla ayrıntı için; www.blmuzik.com

adisa-mavi hifi işbirliği Ankara'lı Adisa firması tarafından üretilen ve istendiğinde kit olarak satın alınabilen hoparlörleri bundan böyle İstanbul Mavi Hifi demo odalarında da dinleyebileceksiniz. Fostex, Lyeco, Tang-Band, Jordan ve daha farklı full range sürücülerin kullanıldığı tasarımlarla ilgili olarak Adisa firmasından bilgi alabilirsiniz. Bu arada firma tarafından tüketicilerin beğenisine sunulan full range driver lardan bir diğerinin Lowther olduğunu da hatıratalım. Ürünler, tasarımlar ve sürücüler hakkında daha fazla bilgiyi www.adisa.com.tr adresinden, İstanbul'da demo edilen ürünler için ise, www.mavihifi.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

daha iyi ses almak içinJim Smith'in Get Better Sound (Daha iyi nasıl ses elde edilir) isimli kitabına yayına çıktı. Kitapla ilgili Positive Feedback ve 6Moons sitelerinde ayrıntılı bir yazılar çıkmış. Bu kitapta sistemlerimizi iyi çaldırmak için 200'ün üzerinde ipucu var(mış) Kitabın fiyatı yaklaşık 45 dolar. Almak isteyenler için link ise: http://www.getbettersound.com Bu arada kitap yakında elimizde olacak, gelecek sayılarımızda biraz dem vurmaya çalışırız.

yeni liveline interconnectAcoustic System firmasının sıra dışı tasarımcısı Franck Tchang'in yepyeni interconnect kabloları "Liveline" Fil Elektronik stoklarında. Acoustic System, Liveline kablolarda yine alışılmışın oldukça dışında bir çok yeni fikir kullanarak, "ezberleri bozmaya" devam ediyor. Liveline kablo için 6Moons sitesinde oldukça detaylı bir inceleme yapıldı ve inceleme sonunda Audio Kablo dalında Bluemoon ödülü verildi. Bu incelemeye ulaşmak için tıklayınız ürün için daha fazla ayrıntı için Fil Elektronik web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Krell'in yeni entegresi: S-300i 750VA masif toroydal trafosu ve 38,000 microfarad kapasitesi ile S-300i, entegre ampli performansına yeni bir standard getiriyor. 8 ohm'da kanal başına 150W, 4 ohm'da kanal başına 300W güç üretebilen cihaz, günümüzün en

son hoparlör teknolojilerinin gereksinimlerini kolaylıkla karşılayabilecek yetenekte. Ayrıntılar için: www.lotusconcept.com

Stereo Mecmuası Sayı 9 5 www.stereomecmuasi.com

Page 6: Stereo Mecmuasi Sayi 9

JBL LS Serisi!EISA odullu JBL LS Serisi ultrahighend ev sinema sistemi ve stereo modellerin sahip olduğu mühendisliği, teknolojisi ve kullanılan malzemeleri ile mükemmel bir ses kalitesi sunuyor. Beş adet hoparlör olan seride 1 adet raf tipi hoparlör (LS 40), 2 adet zeminde duran hoparlör (LS 60 - LS 80), 1 adet center ve 1 adet subwoofer (LS 120) bulunuyor. JBL LS Serisi hoparlörleri gelişmiş ve dinamik sürücüleri sayesinde dinleyicilerine en iyi sesi sunuyor. LS Serisi JBL’in efsanevi serilerinden K2, Project Array ve Everest çizgisinde üretilmiş bir hoparlör serisi. Ayrıntılar için www.sfrkd.com

Triangle Yeni Renk OpsiyonlarıTriangle Esprit Ex serisinde yeni renk opsiyonu! Uzun zaman sonra Triangle Esprit serisi hoparlörlerde siyah renk opsiyonunu sunmaya başladı ve Esprit serisinin tüm hoparlörlerinin hem siyah renkleri hem de konyak renkleri Fil Elektronik stoklarında. Ayrıntılar için, www.filelektronik.com

Damping Faktör Nedir? Büyük keyifle izlemeye devam ettiğimiz Adnan Arduman ve Reha Arcan videolarının sonuncusu , "Damping Factor" ya da "Dizginleme Katsayısı" konusunu kapsamaya çalışıyor. Damping Factor dahil diğer Timpani videolarını http://timpani.com.tr/teknik/teknik.htm adresinde seyredebilirsiniz.

Tchibo'da pikap mı? Tchibo pikap ile plaklar dijital ortama taşınıyor! İlginç bir mağaza olan Tchibo'nun merakılara sunduğu ürünün özellikleri şu şekilde; Yarı otomatik bu cihaz, analog dijital dönüştürücü olarak kolayca bilgisayara veya laptopa bağlanır ve istenilen verileri aktarır. 2 kademeli hız ayarına sahip: 45 ve 33 U/dk. Elmas iğne. Sürüklenmeye karşı› kuvvetlendirici. USB kablosu, cinch kablo ve software yazılımı dahil. Fiyat yaklaşık 240 YTL

Extreme Audio Haberler Yeni Usher hoparlörleri Dancer mini 2 ve Dancer Mini 1 yılbaşında Extreme Audio stoklarına giriyor. Berilyum tweeter'larla donatılmış hoparlörleri merak edenlere duyurulur. Bu arada Extreme Audio, müşterilerine Xindak, Boston Acoustics ve Densen ürünlerinde peşin ödemelerde %40'lık bir indirim duyurdu. Ayrıntılar için: www.extreme-audio.com

Rega P3-24 Türkiye'deRega yeni P3 - 24 pikabın tasarımını, P3 2000 modelini geliştirmeye çalışarak değil, orijinal Planar 3 pikabının olumlu yönlerine odaklanarak yapmış. Pikapta bir önceki modle göre bir çok yeni özellik bulunuyor. Pikabın sizce en önemli yeniliği, hem OEM pazarlarda hemde Rega pikapların üzerinde görmeye alıştığımız uzun soluklu RB300'ün yeni modeli RB301'i meraklılara tanıştırması. Ayrıntılar için, http://timpani.com.tr

Stereo Mecmuası Sayı 9 6 www.stereomecmuasi.com

Page 7: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Yeni MagnatlarDağıtımı Ankara'lı Pelin Hifi tarafından üstlenilen Alman Magnat hoparlörlerinin yeni modelleri yola çıktı. Stoklara girmesi beklenen hoparlörlerden en ilgimizi çekeni firmanın raf tipi Quantum 603 hoparlörleri. Ayrıca serinin üst sınıf 1000 serisinin floorstand modelleri de çok yakında

meraklıların beğenisine sunulacak. Ayrıca firmadan yeni Heco marka hoparlörlerinde yılbaşından hemen sonra demo odalarında meraklılara sunulacağı bilgisi geldi. Ayrıntılar için (312) 442 67 60

KDV İndirimi!Dinleti Müzik kendi ithal ettiği ve stoklarında bulunan ürünler için müşterilerinden KDV almıyor. Bu da tüketici lehine yaklaşık %18'lik bir indirim anlamına geliyor. Dinleti Müzik firmasının tüketicilerin

beğenisine sunduğu ürünlerin bir kaçını ekleyelim, Isem, tektron, Almarro, Ancient Audio ve Omega Loudspeakers. Ayrıntılar ve stok bilgisi için www.dinletimusic.com

JBL On StageYüksek performansa sahip JBL On Stage 200iD ve JBL On Stage 400iD ipod dockig hoparlörler dinleyici-lerine güçlü, canlı sesin yanında çekici ve modern görüntü sunu-yor. Zengin özellikleri

ve uzaktan kumandası sayesinde ipodunuzdan istediğiniz müziği seçebilir, menü içinde rahatça dolaşabilir, ses kontrolünü sağlayabilirsiniz. Ayrıca her iki ürünle birlikte sahip olacağınız mini stereo jack ve ek kablo sayesinde bir başka digital müzik çalara bağlantı yapabilirsiniz. Ürünlerin satış fiyatları; JBL On Stage 200iD - 365 $JBL On Stage 400iD - 507 $

ayrıntılı bilgi için: www.sfrkd.com

Stereo Mecmuası Sayı 9 7 www.stereomecmuasi.com

Page 8: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Quad YeniliklerQuad firmasının New CDP-2, 99 Pre, 99 Power ürünlerinde yeni renk opsiyonları. Ürünlerin alıştığımız gri renklerin yanında artık siyah ve klasik renkleri de var. Özellikle siyah renk cihazların oldukça şık olduğunu söylemem gerekir. Klasik olarak tanımlanan renk ise, Quad'ın klasikleşmiş lambalı amplifikatörlerinde görmeye alıştığımız amber rengi. Yeni renk opsiyonları ülkemize de gelmiş durumda. Ayrıntılar için www.quad-turkey.com

125. Yıl AnısınaPikap denilince ilk akla gelen markaların hiç kuşkusuz başında gelen Alman Thorens firması 125. yılı kutlamaları kapsamında yeni pikabı dışında birde plak seti piyasaya sürdü. Acoustic Sounds ve Analogue Productions firmalarının patronu Chad Kassem ve Reference Recordings ekibi ile Thorens firmasının özel olarak seçtiği şarkılarla oluşturlan özel set toplam 3 adet 180 gramlık plaktan oluşmakta. Plak setinin her bir yüzü farklı bir müzik tarzına ayrılmış durumda. Geçtiğimiz sayılarımızda incelediğimiz ilk Thorens plağının iddialı kaydından hareketle bu setinde başarılı olacağını düşünüyoruz. Her iki plak seti ile ilgili sorularınız için www.sigmases.com

Mission Yeni ÜrünlerMission firmasının özellikle ev sineması sistemleri için ürettiği ve uygun fiyat etiketi ile satışa sunulan MV serisi ürünleri de Fonetik stoklarına ulaşmış durumda. MV serisi, birbirleri ile uyumlu yapıdaki bookshelf, floorstand, merkez ve sub hoparlörlerinden oluşuyor. Fonetik firmasının meraklıların beğenilerine sunduğu bir diğer Mission hoparlör serisi ise 79 serisi. Fonetik dinleme odasında 792 bookshelf ve 796 floorstand modelleri meraklıları bekliyor.

Ayrıntılar ve fiyatlar için www.fonetik.biz

Forumlarımız Güncellendi !Bir haberde bizden. Stereo Mecmuası forumları okuyucularımızdan gelen talepler üzerine güncellenerek yeni ve çok daha hızlı server'lara taşındı. Bu değişiklikler sırasında okyucularımızdan gelen talepler doğrultusunda yazılım anlaında da yenileştirmeler yaptık. Hifi ve müzik konularına meraklı tüm okuyucularımızı forumlarımıza bekliyoruz. Stereo Mecmuası forumlarına ulaşmak için, www.stereomecmuasi.com/forum

RSS ServisimizÜlkemizde hifi ve müzik konusundaki gelişmeleri anlık olarak takip edebileceğiniz Stereo Mecmuası Sektörel Haberler bölümümüze web tarayıcınızı kullanark veya site içerisinde hazırladığımız RSS servsimizi kullanarak erişebilirsiniz. Bu bölümlerimizin ülkemizden tüm firmalara çık olduğunu ve tüm servislerimiz gibi ücretsiz olduğunu sanırım artık

hatırlatmamıza gerek yoktur. Ayrıntılar web sitemizde, www.stereomecmuasi.com

Stereo Mecmuası Sayı 9 8 www.stereomecmuasi.com

Page 9: Stereo Mecmuasi Sayi 9

MakaleHifi'nin Kısa Bir Tarihçesi

Hifi'nin Ufak bir tarihçesi yazı dizimiz hemen hemen Stereo Mecmuası'nın ilk sayısından beri devam etmekte. Geçmiş bölümleri dergimizin eski sayılarında ve/veya web sitemizde bulabilirsiniz.

Lynn Olson’un yazılarından aslına olabildiğince sadık kalmaya çalışarak tercüme edilmiştir. Kendisine buradan bir kez daha teşekkürlerimizle –Thank you Lynn-

-Nereden geliyorum?-Nereye gidiyorum?-Ben kimim?

Antik çağdan kalma olan bu sorular hala bizi terk etmiş değiller. Ufak değişikliklerle bu soruları müziksever, odyofil, hobici veya usta mühendis’in ilgisini çekecek şekle dönüştürülebilir.

-Ses röprodüksiyon (sesi tekrar canlandırma) sanatı nereden geliyor?-Bu sanat nereye gidiyor?-Ben bu sanattan neler bekliyorum?

Küllerden Tekrar Doğmak 1970 – 1980Asyalı üreticilerin hegemonyası altında altmışlı yılların sonuna yaklaşılırken, beklenmedik bir yerde, bir ışık hüzmesi belirdi: J. Gordon Holt’un daktilo ile yazılmış Stereophile adındaki dergisi. O yıllarda Stereophile bugünkü bol renkli ve parlak halinden çok farlı idi. Her kapağında grenli siyah-beyaz bir fotograf, yazılarda JGH’nin gizlemediği mizah anlayışı, esprili çizgi romanları ve alışılagelmişin dışındaki fotoğraflarıyla tam anlamı ile “farklı” bir dergiydi.

Tamamıyla reklamsız yayınlanan bu dergi, içinde JansZen 130 elektrostatik tiz sürücüsünün ses kalitesi üzerinde ciddi tartışmalar, Paoli Mark III, KLH Nines ve Fulton FMI-80 hakkında makaleler ve Minneapolis’te yeni kurulan Audio Research isminde ufak şirket hakkında yazı bulabileceğiniz tek kaynaktı. Bu “farklı” bir şeydi... farklı değerler öne sürüyordu. Piyasada ise, çok aramanız koşuluyla, bu dergide sözü edilen ve zor bulunan bu cihazları ücra bir köşede dükkan açmış bir satıcıda rastlamanız da mümkün

olabiliyordu. High-End’in ilk kurulduğu bu yıllarda imajın, stilin, modanın hiç mi hiç bir önemi yoktu.

Audio Research firmasının ilk ürünlerinden bir tanesi, Dynaco ST-70-C2 modifikasyonu

Dizayner jeanlerin, içerikten çok görüntünün, ve pazarlamanın her şeyden üstün olduğu zamanlar için bir on yıl daha, Ronald Reagan’ın başa gelmesini beklemek gerekecekti. Unutmayın, bu yıllar biraz karanlık ve savaş yorgunu Nixon/Ford yıllarıydı. Genel politik aktivite oldukça yoğundu. Söz ettiğimiz yıllar Kent State cinayetleri yıllarıydı, savaş karşıtı yürüyüşleri her büyük kentte milyonları topluyordu, Vietnam savaşı ile ilgili gizli belgelerin Pentagon tarafından açığa kavuşturulduğu, FBI’ın casusluk yaptırdığının açıklandığı ve nihayetinde Watergate skandalının patlak verdiği yıllardı.

Bu karışık yıllarda J. Gordon Holt önemli bir rol üstlendi. Öldü gözü ile bakılan Amerikan audio endüstrisi içerisinde dikkate değer alınabilecek ufak tefek şeyleri açığa çıkarmaya başladı. Ülke çapına yayılmış küçük atölyelerde ilginç yeni ürünler imal ediliyordu: lambalı elektronikler, elektrostatik hoparlörler, direct-to-disc kayıtlar vb.

Bu cihazları üretenler Stereophile’in sayfalarında yer aldılar, ürünleri test edildi, beğenildi/beğenilmedi ve piyasa büyümeye başladı. Daha merkezi konumdaki dükkanlar bu cihazları bulundurmaya ve satmaya başladılar. Yeni atılımlar yapan yeni şirketler kuruldu. Ve birkaç yıl içinde kurulan veya küllerinden yeniden doğan bu endüstriye bir isim bulundu: High End. (Hayır bu High End

Stereo Mecmuası Sayı 9 9 www.stereomecmuasi.com

Page 10: Stereo Mecmuasi Sayi 9

ismini Harry Pearson yaratmadı. Yeri gelmişken bu yanlışı da düzeltelim, zira Harry Pearson dergisine başlamadan çok önce High End ismi genel ve yaygın olarak kullanılıyordu.)

Hifi tarihinin şekillenmesinde önemli yeri olan Stereophile dergisinin logosu

1973 yılında Audionics firmasına katılmamla 70li yıllarda gerçekleştirilen, ve hoparlör dizayn tekniklerini derinden etkileyen değişikliklere en ön sıradan tanık olabildim. Bunlardan en önemlisi, 1963’te yayınlanmış olmasına rağmen çabukça unutulan ve tekrardan keşfedilen Neville Thiele’in çok değerli çalışmalarıdır. Thiele Avustralya’nın renkli TV’si için çalışan bir mühendisti ve hem açık hem kapalı kasa hoparlörleri ikincil ve dördüncül geçiş filtrelerini derinlemesine analiz etmişti.

Kes-yapıştır-dene yakınlaşmaları, yanlış varsayımlarla dolu son derece karmaşık teorik matematikler ve M-türev filtreler yerlerini son derece düzeyli olan Butterworth ve Chebychev fitreleme fonksiyonlarına bıraktılar. Thiele’in çalışmaları bununla yetinmeyip sürücülerin, Fs, (rezonans frekansı) Qt, (damping) ve Vas (itaat) gibi temel özelliklerini hesaplamak için uygulanabilir kesin metodlar da veriyordu. Bir osiloskop, bir voltmetre, bir frekans sayacı, bir test kutusu ve basit bir hesap makinasının yardımıyla artık kapalı kutu veya portlu hoparlör dizayn etmek mümkün olmakla beraber, bitmiş ürün üzerinde yapılan teslerin neticeleriyle taslak neredeyse bire bir örtüşüyordu. Bu ciddi atılım 40 yıllık bir dene-yanıl metodunun sonunu müjdeliyordu.

Thiele çalışmalarını ufak ve az tanınmış Avustralyalı bir dergide yayınlamış olması, bu çalışma ve teorilerin genel kabul görmesi için neredeyse 10 yılın kaybedilmesi işin en acı yönünü tekil etmektedir. Bu yeniden keşfi ise Audio Engineering Society’den (AES) Robert Ashley’e ve Richard Small’a borçluyuz. Thiele’nin çalışmalarının geniş bir özetini çıkarmakla kalmayıp Richard Small’un doktora tezinde daha da ileriye gittiler. (Günümüzün yakın plan “near field” hoparlör ölçme metodlarını belirlediler) Tüm bu çalışmalar 1973-74 senelerinde AES Journal’da yayınlandı ve hoparlör dizayn dünyasında fırtına gibi esti. Thiele-Small metodlarının kapalı kasa olsun, portlu olsun, pasif radyatörlü olsun tüm hoparlörlerin dizaynı, prototiplemesi, ve ölçümlemesi için dünyaca kabul gören tek metot olarak algılanması an bile sürmedi. Small sistemi o denli güçlü bir şekilde basitleştirdi ki

Stereo Mecmuası Sayı 9 10 www.stereomecmuasi.com

Page 11: Stereo Mecmuasi Sayi 9

hoparlörlerden düzgün bir bas verisi almak için bir hesap makinesiyle (slide-rule artık yerini bilimsel hesap makinelerine bırakıyordu) bir takım nomogram yeterli oluyordu. 1980’lerin başlarında bilgisayarlar ve kullanımları kişisel olarak atış göstermeye başlayınca hoparlör dizaynı için hazırlanan tüm yazılımlar Thiele-Small denklemlerini içermeye başladı.

KEF firmasının ürettiği, T27 ve B110A kullanan BBC LS3/5A hoparlör

Bu arada İngiltere’de KEF’te çalışan Laurie Fincham Thiele ve Small’ın başlattıkları analitik tekniklerini çok daha karmaşık olan crossover dizaynlarına uygulamaya çalışıyordu. Zamanının en iyi HP mini bilgisayarını kullanarak işe soyundu. FFT tekniklerini kullanarak sürücülerin akustik ölçümlerini gerçekleştirdi. Thiele-Small’dan yararlanarak empedans karakteristiklerini ölçtü ve nihayetinde istenilen crossover filtresinin prototip hedeflerini de belirleyerek bilgisayara crossover’ı oluşturacak tüm parçaların optimum değerlerini hesaplattırdı. Neticede varılmak istenen hoparlör frekans eğrisine ulaşmak için bilgisayar binlerce varyasyonu gözden geçirip en uygun olanını seçer.

Transmission line prensibini kullanan üreticiler dışında herkes hoparlörlerin temel dizayn için Thiele-Small tekniklerini kullandı. Crossover çalışmalarının da bilgisayar yardımıyla yapılabilmesi için bir 10 sene daha beklemek gerekiyordu. Nedeni de o yıllarda bilgisayar ve programların oldukça pahalı olmalarından ileri geliyordu. Örneğin KEF, satın aldıkları iki parçalı PDP-8 DEC bilgisayarları için 1975 yılında 100.000 dolardan daha fazla bir yatırım yapmıştı.

Bunun üzerine FFT tekniklerini kullanabilmek için inşa etmek zorunda kaldıkları sağır odayı da eklemek gerek. Bu arada FFT yazılım programlarının da yakınlarda bulunan teknik bir kolejden sadece bu iş için kiralanan ve zamanlarının tümünü bu işe harcayan mühendisler tarafından Fortran kullanılarak KEF için baştan yaratıldı. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu yatırımlar Audionics gibi küçük bir firmanın yapabileceği türden yatırımlar değildi. Kaldı ki 1970’lerin önde gelen Amerikan firmaları, bugünlerde de olduğu gibi, karlarını mühendislik yatırımlarına değil pazarlamaya yatırırlardı. 70’li yıllarda hoparlör dizaynındaki ciddi ilerlemelerin hemen hemen hepsi İngiltere’de gerçekleştirildi. 80’ler ve daha sonrasında devreye, mali olarak hükümetleri tarafından desteklenen NRDC programı sayesinde, Kanadalılar da girecektir.

Bilgisayar ve yazılımların fiyatları düşünceye dek crossover için hedef-filtre-fonksiyon programlarını kullanan şirketler hemen hemen Kef, Celestion ve B&W ile sınırlıydı. Ancak günümüzde güçlü ve ucuz sayılabilecek bilgisayarlar ve hazır satın alınabilen hoparlör dizayn programları yardımıyla farenizi crossover optimize fonksiyonuna tıkladığınızda, sürücünüzün elektrik ve akustik verilerini girmeniz, arzu ettiğiniz crossover topolojisini seçmeniz ve bir takım başlangıç verilerini girmeniz yeterli olacaktır. Bilgisayarınız gerisini kendi kendine getirecektir. Yani crossover modelini seçer ve elde edeceğiniz frekans eğrisini hemen grafik üzerinde gösteriverir. Size bu crossover’ı fiziksel olarak kopyasını yapmak ve hoparlörlerinizin son ölçümlerini yapmak kalır. Alacağınız netice bilgisayar verileriyle neredeyse aynı olacaktır. Yine de ne yaptığınızı iyi bilmeli ve hoparlör ölçümlerini son derece dikkatli yapmanız gerekir. Zira bilgisayarınız sizin için herhangi bir düşünce üretmeyecektir. Ancak günümüzün modern teknolojisi en büyük ve en küçük hoparlör firması arasındaki farkları asgariye indirmiştir. Hepimiz aynı yazılımları kullanmaktayız, ve JBL’in bugün kullandığı bilgisayarlar sizin evinizde kullandığınız modelden pek farklı değildir. Aslında indirdiğiniz bu derginin sayfasını size okutan bilgisayarınız KEF’in 70’lerde kullandığı PDP-8’den kat kat daha güçlüdür...

Devamı bir sonraki sayımızda...

Stereo Mecmuası Sayı 9 11 www.stereomecmuasi.com

Page 12: Stereo Mecmuasi Sayi 9

MakaleHoparlörler Hakkında Bölüm 2

Bu sayımızdan itibaren Hand Made Hifi firmasından Sn. Şahin Derya'nın Stereo Mecmuası okuyucuları için yazdığı Hoparlörler Hakkında isimli makalesinin ikinci bölümünü paylaşıyoruz. Umarım keyifle okursunuz.

Bi-wire Bağlantı Şeması

Bi-wire veya tri-wire gibi terimleri de duymuş olabilirsiniz, birden çok farklı yapıda kablo ile driver'ların ayrı ayrı kullanılabilmesi için düşünülmüş bir yöntemdir ve aslında iç kablolaması gerekli şekilde yapılmış, empedans yani elektriksel düzenlemesi gerekli durumda olan bir hoparlör için pek anlamlı değildir. İngilizler her nedense pek meraklılar bu yönteme.

Driver'larin sayılarına ve bazen kabin üzerindeki yerleşimlerine göre hoparlörler türlerine ayrılmakta, 2 adet driver kullanan modellere two way, 3 ve 4'e de aynı şekilde rakam bazlı isimler verilmekte. Bundan farklı olarak bir buçuk yazımı ile karşılaşırsanız, aynı görevi 2 tamamen aynı driver'in üstlendiğini anlamalısınız. Ses karakterini ve odadaki yapısını düzenlemek için değişik modeller de bulunmakta. Mesela arka yüze bir tweeter ekleyerek daha farklı bir tiz ile "hava" içerdiği iddia edilen anlamsız bir yansıma elde edilmekte. Firing terimi ise bir driver'in baktığı yönü belirtmek için kullanılan "ateşleme" titreşim gönderme yönünü belirtmekte, yani down firing dediğinde alta bakan bir driver yapısını anlamasınız. Woofer'ları ve subwoofer'ları sürekli yere yakın ve alta bakan yapıda kullanarak yine yer yansımalarından faydalanıp artı bir bas tepkisi alabilmek için ve bazen de bas devresi ile pahalı olduğu için

düzeltilmeyen ses ayıplarının örtülmesine yarayabilmekte.

Hoparlörlerin arkasına baktığınızda gördüğünüz “imdepance” değer genelde 4 veya 8'dir, bu değer amfinizin gördüğü direncin sayısıdır. Yani ne kadar küçük olursa o kadar amfinizi yoracaktır. 2ohm gibi bir değeri , yani 4 ohm'luk iki driver'i paralel bağladığınızda ortaya çıkan genel direnci her amfi süremeyecektir veya sürse bile bu çok kısa sürecek, aşırı ısıdan amplifikatörünüz zarar görecektir. Aslında işin mantığı çok basit, her driver'in kendine has bir empedans değeri mevcut ve onları aynı devre noktasından paralel bağladığınızda bu değer yarıya iniyor, seri bağladığınızda ise iki katına çıkıyor. Bir amplifikatörün kalitesini biraz da spesifikasyonlarında verilen bu yük değerlerine gösterdiği tepki ile ölçebilirsiniz, çok kaliteli amplifikatörler 8 ile 4 ohm arasında düşük değere tam iki katı akım gönderebilmekteler. Sensitivy ise diğer bir farkında olmanız gereken matematiksel değer, bu değerin cinsi desibel olarak kullanılıyor ve 1 watt 'lik güç ile driver'dan ne kadarlık bir ses gücü alabildiğinizi yani hassaslığını size anlatıyor. iyi mıknatısı olan, kaliteli bir driver genel hifi ölçülerinde 88db'in altında bir değer vermemelidir. Hoparlörün genelinde bu ölçü size müzik gücü ve sürülebilme yani amfi açışından kullanım kolaylığı ifade edecektir yükseldikçe.

Hassaslıktan bahsettikten sonra biraz da mıknatıs diyerek geçilmemesi gereken motor bölümünden bahsedeyim. Alnico, ferrite, neodymium gibi terimler pek karşılaştığınız günlük isimler değil biliyorum, hepsinin anlamını derinlemesine bilmenize de pek gerek yok, yine yapımcının özeni ile ilgili bir fikir verebilir size.

Alnico benim duyduğum en kaliteli mid performanslarından birini sağlayan yegane mıknatıs maddesi. Ama kötü yani ömrünün sonsuz olmaması, başka mıknatıslarla etkileşimle gücünü önemli ölçüde kaybetmesi ve yeniden şoklanmaya ihtiyaç duyması. Mıknatıs şoklayıcılar veya bu hizmeti veren hifi teknik servisleri ne yazık ki ülkemizde bulunmuyor.

Neodymium ise alaşım olmayan doğal mıknatıs türlerinden biri ve güç olarak

Stereo Mecmuası Sayı 9 12 www.stereomecmuasi.com

Page 13: Stereo Mecmuasi Sayi 9

alnico'nun çok ötesinde bir manyetik alan sunabiliyor. Küçük boyutları ile özellikle yeni tiz ünitelerinde çokça karşılaşılabiliyor bu mıknatıslarda.

Alnico mıknatıs ile donatılmış PHY marka driver

Ferrite ise demir bazlı ucuz bir mıknatıs ve tahmin edebileceğiniz gibi en çok karşılaşacağınız olacaktır.

Hoparlörlerin en can alıcı noktası olan devrelerinden pek söz etmedim gördünüz gibi, çünkü markanın insafına kalmış durumdasınız bu konuda. Crossover denilen devrenin görevi her driver'a gerekli sinyal aralığını göndermektir ve bunu yaparken milyonlarca alternatif şekilde tasarlanabilir.

Basit bir crossover devresi

Bu devrelerle ilgili sizlere ilanlarda anlatılan veya abartılan pek çok özellik çoğu zaman 10 dolarlık bir küçük farktan başka bir şey

olmamakta, kendi yaptığınız hoparlörler dışında gerçekten çok kaliteli malzemelerin bulunduğu hoparlörler bulmanız zor.

Pek çok büyük üreticinin mantığı bu konuda aynen şu: "fark duyulmuyorsa daha pahalısı gereksizdir". Bu benim tamamen karşıtı olduğum bir düşünce. Çünkü aynen su damlaları gibi olduğunu düşünüyorum bu ses zincirindeki iyileştirmelerin. Kablosundan kapasitörüne (kondansatör) kadar her elemanın ayrı bir önemi var ve belki bir iyileştirme de bizim duyma eşiğimizi aşamayan o fark bir ikincisi ile kombine olduğunda ortaya çıkmakta.

Basit bir subwoofer amplifikatör devresi

Benim tecrübemde böyle olduğu yönünde. 40.000 dolarlık bir hoparlörün içinden 400 dolarlık (en iyi ihtimalle) bir elektronik devre çıkması o yüzden sizleri şaşırtmamalı veya merakta bırakmamalı, dünyanın kar marjı %400'lerde gezen tek iş koluna bakıyorsunuz şu an. Bilmeniz durumunda faydalanabileceğiniz bir spesifikasyon ver-mek gerekirse crossover slope terimini söylemeliyim herhalde. Bu terim devrenin filtreleme yaparken ne açısal olarak ne keskinlikte bir kesme uyguladığını anlatıyor ve genelde 12db olarak rastlayabileceğiniz halde bulunuyor. 6, 18, 24 ve bazı durumlarda daha yüksek rakamlar ise diğer kesim modellemelerini anlatmakta. 12db yine tahmin edebileceğiniz gibi ucuza mal olan , az devre elemanı ile yapılan bir orta karar seçim, 24 ise 2 katı bir açı ile daha temiz bir filtreleme ve yüksek performans sağlıyor teorik olarak. Hoparlörler söz

Stereo Mecmuası Sayı 9 13 www.stereomecmuasi.com

Page 14: Stereo Mecmuasi Sayi 9

konusu olduğunda her teori gerçek hayata kağıttaki gibi yansımadığından çoğu zaman pek çok sorunun üzerinden 6db'lik bir filtreleme ile de gelmek ve burada anlatması biraz uzun sürebilecek lobbing gibi fidelity'den ödün veren unsurlardan ayrıca kurtulmak mümkün. Yine de marka araştırmasında 12db'in altına inmemeye çalışmanızı öneririm. 6db'lik filtreleri tasarlamak daha uzun zaman gerektirdiğinden ve pek affedici olmadıklarından karşınıza kolay çıkmayabilir. Subwoofer amplifikatörlerinde ise ne kadar yüksek görürseniz bu rakamı o kadar iyi olduğunu düşünmeniz mantıklı.

Klipsch La Scala

Eğer yine yapım üzerine bir yazı veya yazılar yazarsam sizlere elemanların tipleri, yapılabilecek iyileştirmeler üzerine uzun uzun (çok uzun) anlatabilirim. Hoparlörler öyle kurcalamaktan korkmanız gereken kırılgan aletler değillerdir ve her yerini elden geçirdikten sonra emin olun basit bir lehimleme bilgisi veya mekanik el becerisinden gelen keyif ile dinleme zevkiniz çok çok büyüyecektir. Sizlere tavsiyem de sistemin her elemanına aynı özeni göstermenizdir; kablosundan, hoparlörün üzerindeki post denilen bağlantı noktalarına dek. Garip “tweak” denilen oraya buraya konan kıvır zıvırı ise sanırım hiçbir zaman anlayamayacağım, iyi driverlar'dan oluşan bir hoparlör ve onları besleyen iyi bir

amplifikatör olduktan sonra pek ihtiyacınız olacağını düşünmüyorum, hatalı örneklemelere de hemen bir örnek verirsem bir dinleyicim bana Klipsch sesi gibi veya x markanın ürünü gibi ses vermeli dediğinde onu pek garipsiyorum, çünkü hoparlör bir karakteristik taşımak yerine size elinizde kaynak olarak tuttuğunuz CD, SACD, plak, FLAC ve artık ne varsa onu en iyi şekilde bir kapı gibi geçmesine izin vermeli kanımca.

Klipsch'i burada marka olarak anmamın sebebi ise horn denilen borazanımsı hunileri mid ve tiz zarlarında koni olarak kullanma tercihinden dolayı. Çok karakteristik ve kaynağın kendinden farklı renkli (coloured) bulduğum bu yapım tekniği yine kişisel tercihler ile alakalı sanırım.

Occam's Razor denilen bir düşünce ile bir filmde karşılaşmıştım, buna göre bir problemin pek çok açıklaması varsa en basiti doğrudur. Bunun aynen basit ve mantıklılık çerçevesinde hoparlör gibi kaotik bir alet içinde geçerli olduğunu düşünüyorum. Elmaslar, altınlar ve füzyon reaktörlerinin bu işe girmek için daha vakti var.

Hoparlörlerinizi tweeter'ları kulaklarınıza yükseklik olarak gelecek şekilde, duvarlardan en az 1 m uzakta tutmanızı, odak noktası olarak eğer yakın dinliyorsanız kafanızı hedef alarak onları "toe in" yani içe baktırmanızı öneririm. Güneş ışığından korumak (özellikle koninin sepete bağlandığı noktalardaki körükleri), bobin mesafesini aşacak derecede ileri hareket ettiklerinde seste bozulmalar olmaya başlar başlamaz çok zorlamadan sesi azaltmak, bu senelerce işlevini yerine getiren küçük dostları iyi durumda tutmak için yapabileceklerinizden bazıları.

Bir küçük tavsiyem de piyasada hoparlör kablosu olarak satılan ucuz mamüller yerine 2x1,5TTR denilen uzatma fişi kablosunu alarak kullanmanızdır, eğer 200 dolarlık bir bütçeniz yoksa ve evet fazla kalın değil bu iş için.Yazar Hakkında

Şahin Derya Bilgi Universitesi Visual Communication Design burslu öğrencisi. 1998 yılından beri hifi hoparlörler ve mod'lar tasarlıyor. Daha fazla ayrıntı için, www.handmadehifi.com

Stereo Mecmuası Sayı 9 14 www.stereomecmuasi.com

Page 15: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Stereo Mecmuası Sayı 9 15 www.stereomecmuasi.com

Page 16: Stereo Mecmuasi Sayi 9

IncelemeMelody Astra Black 50 ve Mystere IA21

İlk Melody amplifikatörle karşılaştığım zaman aklıma hemen "Steinway" piyanolar gelmişti..Aslında "Steinway" amplifikatör yapsa ancak bu kadar eşleşmiş bir kalite ve güzellikte piyasaya sürülebilirdi. Mükemmel ambalaj içerisinden amplifikatörü dikkatle çıkarırken ürünle birlikte verilen beyaz eldivenler bir amplifikatörden ziyade mücevher çıkaracaksınız izlenimini uyandırıyordu. Masamın üzerinde ışıklar altında acı siyah lake boyanın altında MELODY ASTRO BLACK 50 gerçekten muhteşem duruyordu. Amplifikatörün lambalarını örten kapağı açıldığında klasik Push-pull dizaynı bir amplifikatörle karşılaşılıyor.

Klasik dizaynı iki unsur farklılaştırıyordu; Bunlardan birincisi ortaya yerleşmiş bizim tüketicimizin çok alışık olmadığı ama özellikle Japon tasarımcıların bolca kullandıkları 101D triod lamba kullanılarak oluşan PSU'deki değişik yapılanma. (Western Electric firmasının ünlü tüpü bugünlerde Tianjin ve Shuguang firmaları tarafından da piyasaya sürülmeye başlandı) Diğer farklılık ise KT 88 sürücüleri olarak kullanılan son dönemlerde çok alışık

Stereo Mecmuası Sayı 9 16 www.stereomecmuasi.com

Page 17: Stereo Mecmuasi Sayi 9

olmadığımız 6SL7 ve 6SN7 ikizlerin topolojideki yerlerini almalarıydı. Neden bu ikili derseniz sanırım en büyük nedeni ECC serisine nazaran daha müzikal ve derinlik sağlayan özellikleriydi. Tüplerin tümü uzak doğu piyasasının ürünüydü.

Melody ampli genel görünüş

Shuguang üretimlerinin boy gösterdiği bu yapıları Melody çok yakın ilişkiler içinde olduğu Mr. Liu Zhensheng'in tüpleri, bildiğimiz diğer adıyla Tianjin ya da dünya piyasalarında boy gösteren adı ile Full Music tüpleri ile destekliyordu.

Melody firmasının sahibi üstat Mr Allen S. H. Wang fabrikayı önce Melbourne varoşlarına kurmuş, sonra bu fikrin iyi olmadığını düşünerek fabrikayı Çin'e, Şhenzhen kentine taşımış. Bu hareketi ona Avustralyada biraz prestij kaybettirse de Melody'nin hala Avustralya kökenli olduğunun dünyada vurgulanması ona kaybettiği itibari geri sağlamış.

Malzemeye ulaşım imkanları geniş ve ucuz teknik donanım çeşitliliği, özgün üretim tarzı ile Mr Wang kısa sürede dünyanın önde gelen Audio gurularından birisi haline getirmiş. Bir süre önce Mystere ürünlerinin tasarımcısı H.V.Dungen firmasının yeni seri amplifikatör imalatını Melody fabrikasına yönlendirmesi bu başarının getirdiği en büyük güvenirlik sembolü olmuş.

Gelelim amplifikatöre : Astro Black 50'yi alır almaz Mystere amplifikatörü de yanına koyma ihtiyacı hissettim ve firmanın IA 21 modelini hemen getirttim. Tüm dünyada övgüler alan Mystere ve Melody firmalarının kendi ürünleri ile ses ve yapım kalitesi

Üstten alta resimler-WE 101 ayrıntısı

-24 adımlı volume kontrol potu-Melody amplifikatörün iç ayrıntısı

Stereo Mecmuası Sayı 9 17 www.stereomecmuasi.com

Page 18: Stereo Mecmuasi Sayi 9

farkını görmeyi arzu ediyordum. Aynı kutu, aynı paketleme tekniği ve aynı itinalı donanım ile kutudan çıkan iki kara böceği standa koyarken müthiş ağırlıklarının etkisi ile sertleştirilmiş cam için kırılır mı korkusunu yaşadım.

Bir süre direğe bağlanmış, beyaz adamın etrafında dönen kızılderililer gibi amplifikatörlerin etrafında tur attım. İlk görülen farklılıklar Astro Black 50'de yanlarda yer alan bias ayar yuvalarıydı. Beslemedeki farklı anlayış Mystere'de kendini gösteriyordu. Hollandalılar beslemede lamba kullanmamıştı ve cihaz auto-bias özelliğine sahipti.

Ayrıca Mystere'de EL34 ve KT88 lambalar arasında geçiş bir switch vasıtası ile yapılabiliyordu. Bu işlemi yapan switch ile yan tarafa konulmuş diğer yanda On- Off anahtarı yerleştirilmişti. Melody'de açma kapama düğmesi ortada yer alıyordu. Voltaj girişleri arkada Mystere'den tamamen farklı bölgeye yerleşmişti. Bu iç topolojinin farklılığının da belirtisiydi. Bu farklı yerleşimin yanında yine arkada dikkati

Stereo Mecmuası Sayı 9 18 www.stereomecmuasi.com

Page 19: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Melody amplifikatörün iç ayrıntılarının detaylı fotoğrafları. Ürünün içerisindeki sadelik ve özen buradan bile belli oluyor. Bu arada hemen hatırlatalım bu fotoğrafların daha

yüksek çözünürlükte olanlarına web sitemizden ulaşabilirsiniz.

çeken XLR girişlerin mevcudiyeti idi. Bu Melody'nin önemli artı puanlarından biriydi.

Her iki amplifikatörde ses tüpleri Shuguang kökenliydi. Çok kaliteli ve özellikle müzikalitesi ile tanınan yeni nesil KT 88 ve 6SN7 ve 6SL7 tüplerini kullanılmıştı…

Aslında bakalit base 6SN7 ve 6SL7 yerine NOS China metal Base kullanabilselerdi daha iyi sonuç alacakları kesindi ama aldığım son haberler bu tüplerin sayısının çok az kaldığı yönünde ..

Sanırım devamlılık açısından bant üretimi olan ama pek çok Audiophile tarafından üretilen en iyi 6SN7, 6SL7 olarak nitelendirilen bakalit base Shuguang'lar kullanılmış.

İncelemeye konu olan iki amplifikatör bir arada. Buradan bile oldukça şık

gözüküyorlar değil mi?

Her iki amplifikatörü de yan yana alarak iç detayları görmek için açtım. Son derece kalın ve dengeli bir alt kapak üzerinde 3 dengeli ayak konulmuştu. Her zaman sorun olan alt kapak açılımındaki kasılmalar olmadan rahatça açılan kapağın altından gerçekten çok başarılı bir çalışma göze çarpıyordu. Güç açısından toleranslı metal film dirençler çok pahalı amplifikatörlerde göreceğimiz Jensen Paper Oil kondansatörler , gümüş kaplı sinyal yolu kablolama ve 24 stepped attenuator volume pot oldukça kaliteli büyük ihtimalle gümüş kaplı seçici selektör ve auto bias ve bias devreleri dışında point to point çalışma bu fiyat diliminin çok üzerinde bir kalite oluşturuyordu. Malzeme kalitesi Mystere ve Astro Black 50'de tamamen aynı, bir değişiklik yapılmamış. Ufak tefek malzeme değişiklikleri kaliteden ödün verilmeden

Stereo Mecmuası Sayı 9 19 www.stereomecmuasi.com

Page 20: Stereo Mecmuasi Sayi 9

uygulanmış. Meraklısı," modifiye" edeyim dese değiştirecek parça bulunamayacağı inancındayım.

Test etmek için iki hoparlör kullandım. Bunlardan bir tanesi Fransız Cabasse firmasının 7-8 yıldır çıkardığı ucuz serinin efsane ismi MT30 Antiqua bookshelf ve ikincisi ise Eton-Accuton-Morel dizilimli Criss AV Quantum. 3 yollu bu isimsiz pek bilinmeyen hoparlör için ayrıca bir yazıyı Stereo Mecmuası okuyucuları için hazırlamayı düşünüyorum.

İlk testim Dvorak dört-lüleri oldu. Prazak Kuar-tet'den çıkan Diapason ö-düllü CD, Çek mühendislerin bir kayıt ha-rikası. Cihaz testleri için rahatlıkla evi-

nizde bulundurabileceğiniz bu CD; Prazak dörtlüsünün zirvedeki çalışmalarından. Cabasse hoparlörlerde klasik Fransız

Stereo Mecmuası Sayı 9 20 www.stereomecmuasi.com

Page 21: Stereo Mecmuasi Sayi 9

kabinlerinin parlak, biraz adamın cildini çizen tizler olsa da, detaylardaki parlaklık rahatsız etmeyecek düzeydeydi. Fakat bu CD'deki parlaklık AV firmasının Accuton mid ve Morel tweeter ikilisinde mükemmel bir yumuşaklığa kavuştu. Bu CD'nin galibi Melody Astro Black 50 oldu..

Doğal ortam ses kayıt tekniğinin uygulandığı CD bir solukta sona geldi. Amplifikatörü bir saat ısıtarak hazırlamış olmamama rağmen ilerleyen her dakika doyumsuz güzellikte bir Dvorak dinletisi sağladı.

Daha sonra Marc Antoine Charpentier "Te Deum'un bir araba dolusu ödül almış CD'sine sıra geldi. William Christie yönetimindeki Les Arts Florsissans grubunun muhteşem çalışması Harmonia Mundi plak şirketinin son dönem yüz akı çalışmalarından birisi. Bol bol ödül almış ,ödüle doymamış bu yorum yine beni AV Quantum hoparlörlere sürüklese de koro ve soprano pasajlarında Cabasse hoparlörlerde muhteşem bir tını oluşturdu. Bu CD'de her iki amplifikatörde de benzer sonuçlar elde ettim.

Bir sonraki CD Eliana Elias'in Bossa Nova'sı oldu. Yıldizı kendi ülkesinde parlak ama dünyada gereken ilgiyi görmediğini iddia eden sanatçı için benim söyleyeceğim öncelikle kayıt mühendisinin kulağının çekilmesi olacak. Mat ve mikrofon seçimlerindeki hatalar CD'yi teknik kalite olarak ön plana çıkaramamış. Yorum mükemmel ama teknik açıdan sınıfta kalmış bir CD.

Elias'ın CD'sinde Cabasse gerçekten çok başarılı bir sonuç verdi. Gümüş interconnect kullandığımda tepkimeler mükemmeldi; hızlı ve müzikalitesi cok üst düzeyde bir izlenim edindim. Hatırlatmakta fayda var, kendi sınıfında tercih nedeni olabilecek bu kabin, özellikle İngiliz ses anlayışına alışkın olanlar için biraz riskli bir secim ….

Bu arada Mavi Hifi firmasından aldığım haber yeni nesil Cabasse hoparlörlerin yola çıkmak üzere olduğuydu. Kısa süre sonra bu kabinleri tek başına test olanağımız olacak.

Son olarak değerli dostum Tambur sanatçısı, ince sazın tanbur üstadı Murat Aydemir'in son solo çalışması vardı. Önce başarılı yorumları için kendisini kutlayıp

CD'yi baştan sona dinledim. Meraklısı varsa Türk Sanat Müziği dinleyenlerin mutlaka bir lambalı amplifikatör ve Fransız kabini almalarını öneriyorum…

Cabasse için söylenecek tek söz var. Eleştiriyi fiyat performans bazında değerlendirmek gerekirse MT 30'un neden efsane olduğunu ancak karşısında oturunca anlıyorsunuz. Dengeli bir sesi olmadığı kesin

Stereo Mecmuası Sayı 9 21 www.stereomecmuasi.com

Page 22: Stereo Mecmuasi Sayi 9

ama bazı müzik türlerinde emsalsiz hale geliyor. Başta yerel müziğimiz, şarkılarımız ve türkülerimiz için biçilmiş kaftan. Bu hoparlörle ilgili kısa bir yorumumu ekte veriyorum.

Sonunda bu kısacık açıklamalar için iki haftamı harcadığımı söylemem lazım. Her iki amplifikatörde son yaptığım değişiklikler; Efsanevi Svetlana C logo KT 88 ve benim çok sevdiğim Valve Art 6550 denemeleriydi .Mystere'e Tesla E34L , Valve Art EL34 ve Svetlana EL34 taktım. Her iki amplifikatörde Svetlana ile çok daha iyi, hele sürücüleri NOS Sylvania veya Tung Sol yaparsanız tadına doyulmuyor.

Mystere KT88'de biraz olsun mat kalan sesini EL34'de kaybetti. İlginçtir ki KT88 den daha yumuşak çalar dediğim 6550 beni ilk kez hayal kırıklığına uğratıp Mystere'de caz müzikte daha iyi sonuç verdi.

EL 34'de ise JJE34L -Cabasse kombinasyonu tercih edilebilir bir boyut oluşturmadı…

Mystere amplifikatör için ; Valve Art 6550 ve Sylvania NOS sürücüler, Melody amplifikatör için ise Svetlana C logo EL34 ve KT88 Tung Sol sürücüler en başarılı kombinasyonlar oldu

Valve Art lambalar, Cabasse ile daha iyi iken AV Quantum ile Tesla-Svetlana lambalar bence çok daha başarılı.

Her iki amplifikatörde bas ve Mid sesler dengeli. Melody'de tizler biraz daha başarılı, Mystere ise tüketiciye tüp tercihinde daha fazla olanak tanıması açısından daha avantajlı. Üstelik beslemeyi tüpsüz yaparak 101 gibi zor bulunur bir tüpü aramaktan

tüketiciyi korumuş, üstelik auto bias ile ayar sıkıntılarından da tüketiciyi kurtarmış.

Bunun yanında Melody trafolar açısından biraz daha büyük ve daha güçlü . XLR girişle ciddi bir tercih konusu oluşturmuş. Müzikte pasajlar arasındaki detaylar ve dinamikler açısından Melody biraz daha önde görülüyor. Hangisi alınacak derseniz bana kalırsa eğer bias ayarı yapacaksanız ve KT88 ve 6550 dışında bir lamba kullanmak gibi bir düşünceniz yoksa Melody…

Pratiklik ve sorunsuz kullanım, tüp seçeneklerinin genişliği açısından ise kesinlikle Mystere. Her iki amplifikatör ses açısından bir yarışa gireceklerse benim açımdan Melody'nin sesinin özellikle tizlerde biraz daha başarılı olması, güç acısından Mystere'ye göre daha başarılı oluşu avantaj. Ama satıcı açısından Mystere tam bir satıcı dostu… Sat ve unut….

Neden derseniz. Tüp değiştirme açısından çok aktif olan Türk tüketicisi her değişimden amplifikatörü eline alıp bias ayarı için yollara düşecektir .

Olumsuzluklara gelince, Tüp üzerindeki koruyucunun üzerlerinin delik olamayışı hava sirkülasyonu açısından ciddi bir sorun oluşturuyor. Ürünün kapağını açmanızı öneririm. Koruma kapağı kapalıyken bir süre sonra tutmak imkansız hale geliyor bunun tüplere çok faydası olacağı inancında değilim.

24 step volume potu öyle pek kolay dönen bir yapıya sahip değil. Bu nedenle özellikle Mystere volume düğmesi silindirik kaygan ve tutuculuğu yok, bir dizayn hatası söz konusu..

Firma yüksek kaliteli lake boyanın darbelere fazla dayanıklı olmadığını söylüyor aman darbelere dikkat...

Vefa Çiftçioğlu

Stereo Mecmuası Sayı 9 22 www.stereomecmuasi.com

Page 23: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Mystere IA21

Üretici: MystereTürkiye Dağıtıcısı: Extreme Audio ( www.extreme-audio.com ) Ürün fiyatı: 3.000 Euro

Teknik ÖzelliklerGüç: 50+50w @ 8ohm / 1%thdFrekans Aralığı: 4hz-80khz +/- 0,3db @ 1w, 9hz-52khz +/- 1db @ 50wGürültü oranı: <-90db wtd-aGain 30db (31,1x) maksimum volume seviyesindeDistorsiyon -0,05% @ 1w -0,2% @ 10w -1% @ full power 50wGüç sarfiyatı: 230w maxAğırlık: 27 kgBoyutlar: 430 x 200 x 415 mm

Melody Astro Black 50

Üretici: MelodyTürkiye Dağıtıcısı: Mavi Hifi ( www.mavihifi.com.tr ) Ürün fiyatı: 2.800 Euro

Teknik ÖzelliklerGüç: 2 x 50 W klas AB1Lambalar: KT88 x 4, 6SN7 x 4, 101D x 1Frekans Aralığı: 20 Hz ~ 20 kHzGiriş empedansı: 250 kÙÇıkış empedansı: 4 ohms, 8 ohmsGiriş Hassasiyeti: 480 mVRasyo S/N: ≥ 90 dBHarmonik distorsiyon: 1 %Boyutlar (mm): 440 x 185 x 380 mmAğırlık: 28 kg

Stereo Mecmuası Sayı 9 23 www.stereomecmuasi.com

Page 24: Stereo Mecmuasi Sayi 9

IncelemeCabasse MT-30 Antigua

Cabasse'ın 7-8 yıldır çıkardığı fiyat performans dengesi açısından en çok sattığı hoparlör. Eski nesil sayılabilecek Dom 36–HPP0445 tiz sürücü ve 17TD15-HPP0451 bas-mid sürücüsü yer alıyor.

Cabasse standartlarına göre ucuz sayılabilecek CNC MDF işçiliği tam anlamıyla bir bant ürünü. Kutu içi akustik paneller yok, düz. Elyafla yalıtılmış iç yapı belli ki elyaf yerleştirildikten sonra boyanmış…

Bu düz üretimin yanında standart bir cross-over devresi mevcut firma adına üretilmiş kondansatörler ve bobinlerin oluşturduğu filtre devresinde ağırlık tiz ünitesi dengelemeye verilmiş. Bu yapıda oldukça sıradan kablolar ile sürücülere bağlanmış.

Bu standart iç yapının sesi konusunda karamsar düşünürken üç amplifikatör ile yaptığımız testlerde beklenmedik bir kalite ile karşı karşıya kalmamız firmanın ucuz seride bu başarıyı yakalayıp neden yıllardır bu modelini sattıklarını bize ispat ediyor. Eninde sonunda adı Cabasse ve

Stereo Mecmuası Sayı 9 24 www.stereomecmuasi.com

Page 25: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Cabasse MT30 iç ayrıntılar

yılların tecrübesi. Testlerde kullandığımız Mystere IA21, Melody Astro Black 50 ve Naim 5i içerisinden Mystere ile mükemmel bir uyuma giren hoparlör, sıradan imal fikrini bizlerde kısmen de olsa gideriyor

Her şeye rağmen kısa bir süre öncesine kadar hifi ve hi-end ürünlerin efsane ismi Cabasse'ın tamamen müziğe yönelmiş üst düzey hoparlörlerini hatırladığımızda eskiyi arattıran yeni nesil Cabasse'ların artık sinema hoparlörleri yapısından kurtulup müzikseverlere yönelik audiophile hoparlörler üretmesini heyecanlabekliyoruz. Aldığımız duyumlar bu fikrin giderek ağırlık kazandığına yönelik.

MT 30 Antigua ile ilgili aldığımız diğer bir duyum, bu hoparlörün modifikasyonlar ile 3-4 gömlek yukarıya çıktığı. Gerek cross-over devresindeki değişiklik gerek kabin iç tasarımındaki oynamalar ve kablo değişimleri hoparlörü hi-end düzeyine getiriyormuş.Fransız DIY sayfalarının çevirilerini yapanların yalancısıyız.

Elbette böyle bir oluşum için hoparlörün oldukça ucuza mal edilmesi gerekiyor. Şu ara distribütörü olan Mavi Hifi de bu olanakların olduğu kanısındayım.Şu an için satış fiyatlarının 500 Euro'yu geçmediğine dair bilgilerimiz var.

Vefa Çiftçioğlu

Stereo Mecmuası Sayı 9 25 www.stereomecmuasi.com

Cabasse MT30 Antigua

Sürücüler: 1xtweeter DOM 36, 1x17 cm/7” 17TD15Verim:89.5 dBFrekans cevabı: 69 - 23,000 HzNominal empedans: 8 ohmsMinimum empedans: 4,3 ohmsMax. güç: 75 WBoyutlar: 41 x 23 x 30 cm Ağırlık: 8.6 kg / 19 lbs

Page 26: Stereo Mecmuasi Sayi 9

IncelemeKaan Seler Phono Pre-amp

Thomas Edison’un 1877 yılındaki buluşuna dayanan Analog plak teknolojisi, CD, HDCD, DVDA, SACD gibi uzay çağına ait sayısal formatlardaki gelişmelerle yarışan audiophile'lerin bir türlü vazgeçemedikleri bir teknoloji.

Plağın mı, yoksa CD'nin mi daha iyi olduğu audio forumlarında hala tartışılmaktadır. Retro modası ile pikaplar ve uzunçalarlar odyo dünyasında lambalı amfiler gibi boy göstermeye başladı. Son yıllarda plak formatında kullanılan ürünlerin çeşidinde ve pazar payında sürekli artış olduğunu hepimiz izlemekteyiz.

Ben de günümüzün modasına uyarak, üniversite yıllarında aldığım AR ESL-11 turntable, Grace707 MkII kol, Shure V15 Type V MR iğnem ve son dönemlere ait 50 ye yakın jazz ve klasik uzun çalarımı gün ışığına çıkarmam gerektiğine karar verdim. Ancak Krell SACD standard CD player'ı

aldıktan sonra CD ve SACDye yönelmiştim ve elimin altında doğru dürüst bir phono preamfim de yoktu. Günümüzde OPamp kullanılarak yapılan çok ucuz ve çok başarılı bir çok preamp mevcut ve 500 doların altında bunlardan birine sahip olmak çok akıllı bir seçim, ama bunların hepsi ruhsuz sıradan birimler. Benim için DIY çalışma ile pikap ruhuna uygun lambalı high end bir ürünü gerçekleştirmek daha çekici geldi. High end lambalı phone pre-amplara örnek olarak Aesthetix Rhea, Manley Steelhead, Conrad Johnson premiere 15 phono, Audio Research Reference Phono, Lamm Balanced Audionun phono pre-amplarını aklıma ilk gelenler. Yapacağım çalışmanın saydıklarımla aynı ligde olmasını hedefledim. Bu nedenle internette yüzlercesi yayınlanan DIY projeleri ile benzerliği olmaması ve DIY olarak kopyalanmaya uygun yapıda olmaması özellikle amaçladığım bir yaklaşım oldu.

Stereo Mecmuası'na bu güne kadar

Stereo Mecmuası Sayı 9 26 www.stereomecmuasi.com

Page 27: Stereo Mecmuasi Sayi 9

yazdığım yazılar ile ilgili hiç bir feedback almadım. Sanırım okuyucular gerçek odyofil ve feedbackten hoşlanmıyorlar. Bunda teknik ağırlıklı üslubumun etkisi de var sanırım. Baştan uyarımı yapayım, bu yazım da oldukça teknik ağırlıklı olacak, isteyen direk dinleme kısmına atlayabilir.

Pikap pre-amfisinden bahsetmeden önce pikap iğnelerinden söze başlamak gerekir.

Moving magnet ve moving coil iğneler tıpkı evimizin elektriğini üreten jeneratörlerle aynı prensiple çalışırlar. Elmas uç plak üzerindeki vadiler ve kıvrımlara uygun olarak salınım yaparken kartuş içinde mevcut manyetik alanın salınımlara uygun değişmesi ile kartuş içinde bulunan bobin üzerinde akım üretmesi prensibi ile çalışırlar. Moving Magnet birimlerde manyetik bir armatür iğne koluna bağlı olarak salınıyor ve sabit bir bobin üzerinde sinyal oluşturuyor. Moving Coil iğnelerde ise sabit bir manyetik alan içinde iğne koluna bağlı bobin salınarak sinyal üretiyor. Jeneratörün hızlı dönmesi ile voltaj arttığı gibi yüksek frekanslı sinyallerde üretilen voltaj yüksek oluyor. Bu nedenle phono preamlarda RIAA (Amerikan kayıt endüstrisi kurumu gibi bir şey!) standardında bir equalizasyon kullanılıyor. Baslar orta frekansa göre 10 kat arttırılıyor, tizler ise on kat azaltılıyor.

Ters ekolizasyon ile kayıt yapılan LP, çalındığında preamp da uygulanan RIAA ekolizasyonu ile linear bir frekans tepkimesi alınabiliyor.

Moving coil iğneler bobinin ufak olması ve sabit manyetik alanın daha homojen olması nedeni ile yüksek performans sağlayabiliyor. MC iğnenin kötü yanı ise bobinin çok küçük ve hafif olması nedeni ile üretilen sinyal seviyesinin de düşük olması. MM iğneler CD çalıcılara göre yüzde biri, MC iğneler ise

binde biri seviyesinde sinyal üretiyor.

MC iğneler yaklaşık 0.5mv sinyal ile çalıştıkları için 1000 kat kazanç gerekiyor bu da lambalı cihazlar için oldukça düşük bir seviye ve seste gürültü kaçınılmaz oluyor. Lambalı bir moving coil amfisi akılıca bir çözüm değil. MC iğneler için trafo ile sinyali yükseltmek veya transistörlü bir ön yükselteç kullanmak pratik ve başarısı kanıtlanmış çözümler. Lambalı phono preamlar, 5mV sinyal seviyelerinde çalışan MM iğneler için gürültü açısından mükemmel olmamakla birlikte çözümsüz değiller.

Bu nedenle bu projede MM pre-amp uygulamasını seçtim. Özel tasarımlı MC trafosu çalışmasını daha sonraya bıraktım.

Ürün mimarisi ve teknolojisi ne olursa olsun phono pre-amplarda da hedeflenmesi gereken teknik parametreler var. Düşük seviyeli sinyali yükselmek için kazanç, düşük gürültü oranı, frekans kapsaması ve doğruluğu, düşük bozulma seviyeleri ve yüksek sinyal satürasyon seviyesi bunların en önemlileri.

Phono pre-amplarında düşük gürültülü ve yüksek kazançlı lamba seçimi çok önemli. Genellikle pre-amp uygulamalarında kullanılan ECC88, 6DJ8 vb lambalar kesinlikle düşük gürültülü audio uygulamaları için tasarlanmış değiller. 6SL7, 12AX7 gibi lambalar yüksek kazanç değerleri ile bu amaca uygun ancak gürültü performansları EF86 kadar iyi değil. Bu işin bir numarası EF86 pentod. EF86nın pentod ve triyod olarak kullanımında gürültü ve distorsiyonu çok düşük. Kendinden ekranlı yapısı da bu amaç için tasarlanmış olduğunun bir kanıtı. Günümüz tasarımcılarının bu lambayı tercih etmemesi ilginç. Ama benim için iyi tarafı talep düşüklüğü nedeni ile 5 dolarlık fiyatının makul düzeyde olması. Mullard, Siemens ve

Stereo Mecmuası Sayı 9 27 www.stereomecmuasi.com

Page 28: Stereo Mecmuasi Sayi 9

odyofillerin peşinde koştuğu bir çok NOS EF86 mevcut ama ben yeni üretim olan Rus Svetlana lambaları tercih ettim. Svetlana Rusyanın en büyük lamba üreticisi, bilinen bütün lamba tiplerini başarı ile üretmiş ve üretmekte olan bir firma.

Phono pre-amplarda frekans tepkimesi de çok önemli. Düzgün frekans tepkimesi için kullanılan ekolizasyon filtre değerlerinin değişken lamba değerlerinden etkilenmemesi gerekli. Anot empedansının lamba çalışma noktası ile sabit kalması bu nedenle çok önemli. Pentod lambalarda plate direncinin yüksek olması ve akım ile çok az değişmesi özelliği, pentod'ları phono pre-amplifikatör uygulamaları için çok uygun bir lamba türü yapıyor.

Tasarım mimarisine girerken iğnelerin yapısından bahsetmek gerekiyor. İğneler genellikle her iki kanal için artı ve eksi uçlu 4 terminalden çıkış verirler. Bu uçların toprak referansı yoktur. Balance yapı iki ucun da sinyal taşımasıdır. Bu nedenle phono preamlar balanced çalışmaya çok uygundurlar. (Balanced yapının iğne çıkışından itibaren uygulanabilmesi için genellikle bir pini toprakla bağlantılı olan

iğne terminalinin toprak bağlantısını açmak gerekiyor).

Yükselteç devrelerinde bu balans yapıyı koruyarak gürültüden etkilenmeyi en az düzeye indirmeyi hedefledim. Kazanç kademeleri ile birlikte RIAA filtireleri balanced yapıda tasarladım. Yükselteç kademeleri “diffrential pair” yapısında ve transistörlü akım kaynağı bayaslı.

Pre-ampli için gereken 1,000 lik (60dB) kazanç iki amfi kademesinde gerçekleştirildi. Kazancın birinci amfiye kaydırılması gürültüyü düşürse de lineariteyi bozar. Ayrıca seçilen lamba ile tek kademede 1000 misli kazanç elde etmek imkansız. Birinci kademede mu değeri (kazanç faktörü) 40 olan EF86 pentodu elde edilebilecek en yüksek kazanç olan 32 ve ikinci kademede ise 28 kazanç hedeflendi.

Stereo Mecmuası Sayı 9 28 www.stereomecmuasi.com

Page 29: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Phono preamplarda 20 Hz’te 1000 kat olan kazanç 20,000 KHz te RIAA kazanç eğrisine uygun olarak 10 kata kadar düşüyor. Frekan eğrisini gerçekleştirmek için en az 40 dB geri besleme gerektiriyor. Odyofillerin geri besleme ile ilgili olumsuz yaklaşımlarını bir tarafa bırakırsak buradaki ana problem geri besleme ile giriş noktasına çok yüksek seviyede sinyal uygulanması ve bunun yaratacağı yüksek giriş sinyal farkları. Geri beslemesiz bu pre amfide RIAA ekolizasyonu 2 ayrı kademede pasif olarak gerçekleştirdim. Son kademe ise düşük yükleri sürebilmek için push pull akım güçlendirici yapısında gerçekleştirdim.

Kanal başına toplam 5 adet lambadan oluşan stereo pre-amplifikatör oldukça karmaşık bir tasarım oldu.

Tasarımı SPICE simülasyonları ile doğruladım. Yaygın olarak kullanılmayan pentodlar için detaylı spice modeli yok, bu nedenle pentod modeli tasarlamak zorunda kaldım. Daha sonra malzeme seçimi yapılarak devrenin karmaşıklığına göre oldukça ufak bir alana çift katlı baskılı devre tasarımı ile yerleştirdim.

Tüm sinyal yollarında vishayın ultra düşük gürültülü Bulk Metal SMD rezistörlerini kullandım (rezistans özellikleri ve odyo sinyallerine etkileri için güvenilir bir kaynak olan www.vishay.com/docs/49435/49435.pdf

dokümanına bakmanızı öneririm). Ayrıca kullanılan tüm kapasitörler düşük seri dirençli ve düşük dielektrik soğurmalı MKP serisinden Polyproplene malzemeden. Burada bir çok hig- end firmasının kullandığı malzemeleri kıyaslarken kullandığı çoğumuzun defalarca karşılaştığı bir sloganı hatırlatmak istiyorum. Kullanılan dirençler sıradan dirençlere göre 100 kat pahalı! Evet doğru, 1 cent yerine 1 dolar ama ne fark eder ki? toplamda bu tür 20 direnç ancak kullanılıyor.

Simülasyon sonuçları “breadboarding” evresi ile optimize ettim. Özellikle RIAA ekolizasyonu değişken kapasitörler kullanılarak optimum değerlere getirdim. Çoğunlukla plaklardaki çarpıklıkların ve mekanik problemlerin yol açtığı sub audio resonanslardan etkilenmemek için düşük frekans tepkimesi bilerek zayıflatılabiliniyor. Ancak ben ideal RIAA eğrisine uyumu tercih

Stereo Mecmuası Sayı 9 29 www.stereomecmuasi.com

Page 30: Stereo Mecmuasi Sayi 9

ettim.

Düşük gürültü gerektiren uygulamalarda besleme voltajlarının temizliği ve manyetik alan izolasyonunun sağlanması çok önemlidir. Düşük frekanslı trafo kaynaklı manyetik kuplajlı gürültü etkilerini engellemek çok zordur. Besleme trafosunu toroid olarak kullanmak ve yükselteç devrelerden uzaklaştırmak en iyi çözümdür. Bu da besleme biriminin kutusunun ayrı olmasını gerektirir.

Ayrı olarak tasarlanan Güç kaynağı şasesi ile pre-amp modülünün bağlantısı için 350VDC voltajlar için uygunluğu test edilmiş askeri standartta bir konektör, ekranlı ve çiftli burulu kablo kullandım. Resimde bağımsız olarak görülen bağlantı kablosu ticari bir üründe uygulanması pratik olmayan bir yapıda gerçekleştirdim.

Besleme şasesinde regülatör devreleri sabit akım kaynaklı zener diyot referanslı voltaj referansının çok düşük frekanslı bir filtre ile temizlendikten sonra mosfet akım sürücüsü ile güçlendirilmesi ile elde edilmektedir.

Stereo Mecmuası Sayı 9 30 www.stereomecmuasi.com

Page 31: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Pre amplar, power amplara kıyasla çok daha hafif ve daha az ısınan birimler, bu nedenle şase tasarımı da daha basit yapmak mümkün. Şase ile çok fazla uğraşmamak için hazır alüminyum döküm kutu kullanmayı tercih ettim. Döküm kutular aynı zamanda regülatör devreleri için soğutucu görevi yapmakta ve kullanım sırasında ısınmaktalar. Hazır kutuların en büyük ölçüsünü kullanmama rağmen resimlerden de görüldüğü gibi oldukça sıkışık bir yerleşim gerekti. Bilgisayar destekli tasarım kullanarak üç boyutlu yerleşimi gerçekleştirdim.

Özellile phono prempı “ben yaptım oldu, sesi de bir o kadar güzel!” anlayışı ile yapmak mümkün değil. Bunun nedeni sesi etkileyen ve sonuçta ciddi farklılıklar yaratabilen RIAA ekualizasyonunun kullanılması. En azından frekans tepkimesinden emin olmak gerekiyor. Bende önce RIAA tepkimesini optimize ettim. Bu nedenle öncelikle ölçüm testlerini aktarmak istiyorum. Ölçümler balans yapıda olan amfide sinyal kaynağı uygulamada problemler yarattı. Pasif transformatörlü pre-amplimi sinyal kaynağı ve phono pre amfi arasında uygulayarak balans kaynak elde etmeye çalıştım. Ancak bunun olumsuz etkisi özellikle düşük frekanslarda trafonun yarattığı distorsiyon ve gürültü performansın da olumsuzluk olarak görüldü.

Preampın kazanç değeri 1khz te 38.5dB olarak ölçtüm bu tasarım hedefi ile uyumlu ve moving magnet için yeterli bir değer.

En önemli performans özelliği olarak tanımlanabilecek frekans tepkimesi, amfinin RIAA eğrisine göre nasıl uyum gösterdiği ölçümüdür. Bu ölçüm eğer otomatik bir ölçüm setiniz yoksa sıkıntılı bir ölçümdür. Ölçülecek sinyal 40dBlik bir aralıkta ve 0.1dB den hassas bir ölçüm gerektirir. Hem kaynağın ölçülmesi, hemde çıkışın ölçülmesi ile istenen doğruluk elde edilebilir, aynı zamanda uygulanan frekansında dakik olarak ölçülmesi gerekir.

20Hz 10KHz arasında +/-0.2dB ve 20Hz 20KHz arasında +0.2/-0.4dBlik bir doğruluk ölçtüm.

Harmonik bozulma trafo etkisine rağmen oldukça iyi çıktı. Tüm ölçümleri 8Kohm yük ile gerçekleştirdim. Ölçümler grafiklerdeki gibi 2nci harmonik ve 3ncü harmonik ağırlıklı ve ana sinyalden 65 desibel aşağıda. Düşük frekanslardaki distorsiyon artışı tamamen kullandığım trafodan kaynaklanıyor.

Stereo Mecmuası Sayı 9 31 www.stereomecmuasi.com

Page 32: Stereo Mecmuasi Sayi 9

1KHz giriş sinyali ile 1 voltrms çıkışta toplam harmonik distorsiyonu

5KHz giriş sinyali ile 1volt rms çıkışta toplam harmonik distorsiyonu

8KHz giriş sinyali ile 1 volt rms çıkışta toplam harmonik distorsiyonu

10KHz giriş sinyali ile 1 volt rms çıkışta toplam harmonik distorsiyonu

200Hz giriş sinyali ile 1 volt rms çıkışta toplam harmonik distorsiyonu

400Hz giriş sinyali ile 1 volt rms çıkışta toplam harmonik distorsiyonu

100Hz giriş sinyali ile 1volt rms çıkışta toplam harmonik distorsiyonu

Oldukça yüksek 8vrms seviyede dahi harmonik distorsiyon 1Khzte %0.3ün altında ölçüldü.

Stereo Mecmuası Sayı 9 32 www.stereomecmuasi.com

Page 33: Stereo Mecmuasi Sayi 9

19KHz ve 20KHz giriş sinyali ile 1 volt rms çıkışta toplam entermodülasyon distorsiyonu ölçümü de oldukça iyi değerde.

Giriş sinyali 1khz uygulanırken ölçülen sinyal gürültü oranı. Çok başarılı olmayan bu değer ölçüm şekli ile olumsuz etkilenerek şebeke gürültüsünü öne çıkardı. Şebeke gürültüsü ihmal edildiğinde beyaz gürültü neredeyse transistörlü devre seviyesinde. Dinleme testlerinde bu seviyede gürültü şarkı geçişlerinde plak yüzey gürültüsü seviyesinde.,

Maximum giriş seviyesi plak üzerinde çıtırıdı vb kayıt anormalliklerinden devrenin ne kadar etkileneceğinin göstergesidir. Maksimum giriş seviyeleri 1Khzte 235mVrms, 20KHz te 2Vrms üzerinde ölçüldü, bu girişlerde çıkış seviyesi 20Vrms değerin üzerinde idi.

Test değerleri şebeke gürültüsü dışında geri beslemesiz bir pre-ampli için mükemmel değerler. Bu değerleri gördükten sonra dinleme testlerine geçebiliriz.

Dinleme tesleri özellikle plak kaynaklı dinlemelerde çok subjektif olabilir. Plak kaydının ve plağın durumu, pikabın performansı, iğnenin ayar durumu, eskimişliği, iğne kol uyumu, plak çarpıklığının sub audio rezonansları, çevresel elektro manyetik gürültü gibi bir çok bilemediğimiz etki algıladığımız performansı değiştirecektir. Dağarcığımızdaki referans plak sesi azlığı dinleme testlerini daha

subjektif yapacaktır.

Ancak dinlemeden de olmaz, önce kaydının iyi olduğundan emin olduğum Sheffield Lab 11 (Still Harry After All These Years) ve Lab 5 (Dave Crusin) direct, disk (hiç bir manyetik kayıt, dubbing vs olmadan direkt olarak LP masterı kesiliyor) uzun çalarımı ve bir de CBS Half Speed Mastered Audiophile (JeanPierre Rampal ve Claude Bolling) jazz UÇ’larımı tozlanmış kutularından çıkardım. Daha sonra da son dönemlerde kayıt edilmiş columbia ve RCA jazz ve klasik UÇ’ları referans olarak kullanmak için seçtim. Shure iğne ayarlarını kontrol edip, iğne ucunu tavsiye edildiği gibi sulandırılmış alkol ile temizledim. Platter Matter yapışkan pikap tablasını da sıcak su ile yıkayıp yapışkanlığını sağladıktan (egzotik hava pompalı plağı çeken sistemlere alternatif) sonra dinleme testlerine başladım.

Ses keyifli, tıpkı lambalı amfi gibi, genel olarak daha yüksek seviyede algılanıyordu. Sesler daha resonant ve daha gerçekçi çıkıyor. Sanki enstrümanların müzik kutularından gelen ses daha belirgin geliyordu. Ses CD kadar geniş dinamik aralıkta kayıt edilmediğinden (90dBye karşın 50dB) ses şiddeti daha yüksek algılanıyordu. Rahatsız etmeyen seviyelerde tüm sesler rahatlıkla algılanabiliyordu.

CD ye göre manyetik iğnelerin kanal ayırımı çok daha kötü olmasına rağmen (en iyisi 35dB civarında) daha gerçekçi bir sahne oluşturuyor. Belki de CD'nin ideal kanal ayırımı ile (90dB civarında) kayıt teknisyeninin abartılı ayarları CD sesindeki sahte abartılı sahneyi oluşturuyor ve bu bize gerçekçi gelmiyor olabilir. LP'lerde bu kadar kesin bir ayırım mümkün olamıyor.

Ses kalitesi bana göre oldukça iyi geldi, en azından phono pre-amp katının mükemmelliği ile tanınan ADCOM GFA 565 göre referansına göre çok daha dinamik, geniş bantlı ve rahat bir sunumu var. Genel his gürültüsü Adcom'dan daha iyi ancak hum gürültüsü Adcom'dan daha yüksek algılanıyordu. Ne yazık ki başka bir pre-amp ile karşılaştırma şansım olmadı.

Ultra high end bir analog kaynak ile ne seviyede ses elde edilebilir, bu seviyede pre ampın güçlü ve zayıf özellikleri ne olur bir tecrübem yok.

Stereo Mecmuası Sayı 9 33 www.stereomecmuasi.com

Page 34: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Sayısal format ile ilgili bir çok olumsuz yorum okudum. Ancak son dönem uzun çalarların çoğunun sayısal master teypler ve sayısal konsollar kullanılarak kaydedilmiş olduğu unutulmamalı. UÇ, CD’ye göre teknik özellikler açısından çok zayıf bir kaynak. Ancak analog sistemlerin kulak çalışmasına benzer bir özelliği var. Ses şiddeti azaldıkça daha ideal çalışıyorlar ve özellikle orta frekanslarda CD’nin mükemmel teknik performansını zorluyorlar. Ses seviyesi azaldıkça sayısal sistemlerde sinyali oluşturan bit sayısı azalarak sinyalin bozulmaya oranını olumsuz etkiliyor. Bu da Analog sistemleri öne çıkarabiliyor kanımca.

UÇ larlar CD den daha iyi mi?

Dinleyicinin kulağına, hatta havasına göre değişir. Ancak fiyat performansta CD nin galibiyeti bence kesin.

Stereo Mecmuası Sayı 9 34 www.stereomecmuasi.com

Kaan Seler'e ulaşarak her türlü teknik sorularınızı sorabilmeniz için irtibat adresi

[email protected]

Page 35: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Stereo Mecmuası Sayı 9 35 www.stereomecmuasi.com

Page 36: Stereo Mecmuasi Sayi 9

IncelemeQuad L11 Studio Active

Quad firması hifi tarihine adını altın harflerle kazımayı başarmış bir firma. Firma ile ilgili çok keyifli bir tarihçeyi Stereo Mecmuası'nın geçmiş sayılarında Sayın Ahu Ünalp'ın kaleminden sizlere sunmuştuk. Bu köklü firmanın onu dünyaya tanıtan başarılı push-pull lambalı amplifikatörleri ve elektro statik hoparlörleri ile değil de, klasik tarzın biraz dışındaki bir hoparlörü ile bu sayımızda konuk ediyoruz. Konuğumuz, Quad firmasının Performance serisinden bir bookshelf hoparlör ama bildiğiniz tarzda bir bookshelf değil. Aktif bir hoparlör.

Beni yazılarımdan takip edenler artık bookshelf veya bizim dilimizde yer ettiği şekilde raf tipi hoparlörleri sevdiğimi biliyorlardır. Hemen her ürün gibi genelde küçük boyutlardaki bu tarz hoparlörlerin kendilerine özgü avantaj ve dezavantajları var. Firmalar bu dezavantajları bildiklerinden gelişen teknolojinin de yardımı ile aşmaya çalışıyorlar. Her ne olursa olsun bookshelf'lerin günahları ve

sevapları ile kendilerine özgü oldukları gerçeğini unutmamalıyız.

Artık yavaş yavaş sizi konuğum ile tanıştırmalıyım. Quad geçtiğimiz senelerde L serisi hoparlörlerinin aktif versiyonlarını duyurduğunda oldukça şaşırmıştım. Ülkemize gelince gidip hemen dinlemiştim. Bu defa biraz daha ayrıntılı olarak dinleyerek sizlere yorumlarımı aktarmaya çalışacağım. Quad 11L aktif oldukça küçük boyutlu bir bookshelf. Her bir hoparlör Quad'ın o kendine özgü harika lake kaplamaları ile gerçekten ışıklar altında ışıl ışıl parlıyor. 2 yollu 11L aktifler, aynı isimli pasif seri ile aynı sürücüleri paylaşıyorlar. Özel kevlar mid sürücüsü firmanın üst sınıf elektro statiklerinin mid tonlarını sevenler için Quad tarafından özel geliştirilmiş. Bu sürücü ile uyum içinde çalışan bir tiz sürücüde özel olarak tasarlanmış. Hoparlör resimlerde belki olduğundan daha büyük gözükebilir ama 326 x 190 x 284mm boyutunda. Yani oldukça derli toplu bir

Stereo Mecmuası Sayı 9 36 www.stereomecmuasi.com

Page 37: Stereo Mecmuasi Sayi 9

tasarım. Bu küçük boyut sizi şaşırtması çünkü hoparlörler oldukça ağırlar. 8 kilogramın biraz üzerindeki ağırlıkları boyutlarına göre oldukça şaşırtıcı. Bunun sebebi hoparlörün aktif yapıda olmasından kaynaklanıyor.

Quad aktif hoparlörlerinde her bir hoparlörün içerine ayrı birer amplifikatörler eklemiş. Bu sayede ayrı bir amplifikasyon olmadan hoparlörleri direkt olarak kaynağa bağlayıp kullanabiliyorsunuz. Firma bunu

yaparken, elektroniklerinden bir çok alıntıyı kullanarak hoparlörlerin kalbine tam anlamıyla birer amplifikatör eklemeyi başarmış. Bir çok aktif hoparlör D klas dijital amplifikasyonla üretilirken Quad uzun senelerdir ürettiği başarılı amplifikatörlerinin özel bir varyasyonunu bu hoparlörlerin içerisinde kullanmış. Küçük boyuta sığdırdıkları amplifikatörler bir nevi monoblok birer amplifikatör olarak adlandırılabilir. Her iki hoparlörde de birbiri ile tıpatıp aynı ve birbirlerinden her açıdan bağımsız amplifikatörler kullanılıyor. Küçük bir hoparlöre bir çok şeyi sığdırabilme durumu Quad mühendislerini pek korkutmamış ve kullanıcıların ihtiyaç duyacakları hemen her şeyi eklemeyi başarmışlar.

Hoparlörlerin arkasında biri dengelenmiş birisi de dengelenmemiş yapıda birer giriş, ses kontrolü, elektrik girişi, açma kapama düğmesi ve bir bas filtresi bulunuyor. Elektrik girişi standart şekilde kullanılınca amplifikatörünüzün elektrik kablosunu istediğiniz zaman değiştirerek seste değişiklikler yapılması sağlanabiliyor. Ben dinletilerim sırasında hem stok hemde

Stereo Mecmuası Sayı 9 37 www.stereomecmuasi.com

Page 38: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Cardas markalı kablolar kullandım. Amplifikatör ve hoparlörler bu duruma hemen tepki veriyorlar.

Dinletilerim esnasında hem Quad'ın başarılı 99 serisi CD player'larını hemde laptop'umdaki farklı format ve çözünürlüklerdeki dijital medyayı kullandım.

Jazz'dan, klasiğe, rock'a kadar geniş bir yelpazedeki farklı müziklerde hoparlörün tepkisini ölçerken bir yandan da oldukça keyifli vakit geçirdim. Jazz müzik ve özellikle vokalli örneklerde hoparlörler gerçekten oldukça başarılılar. Harika bir sahne, katman katmanlık hissi ve detay oldukça tatmin edici. Bayağı bir CD'nin arkasından son zamanlarda elime geçen Ida Sand - Meet Me Around Midnight albümünü büyük bir keyifle dinledikten sonra Foobar ile donatılmış laptop'umu devreye sokmaya karar verdim. Laptop'umu kullanmamdaki amaç zaten başarılı olduğunu bildiğim Quad CD okuyucunun olumlu etkisini ortadan kaldırmak ve hoparlörün performan-sını denemek idi. Meet Me Around Midnight albümünün Flac'ından sonra rock müzik örneklerini play list'ime ekledim. Black Sabbath, Led Zeppelin gibi klasiklerin yanı sıra türün uç örneklerini de dinlemeye başladım. Orphaned Land grubunun klasik Mabool albümünü dinlerken, Quad'ın yazının başlarında bookshelflerin dezavantajlarını ortadan kaldırmak amacı ile bu ufak hoparlörlere eklediği bir özelliği kullanmaya karar verdim. Hoparlörün arka kısmında bulunan filtreyi açtığımda bu boyuttaki bir hoparlörden umulmayacak kadar kuvvetli ve tok bir bas beni şaşırttı. Hemde hiç bir distorsiyona uğramadan.

Her ne kadar kaynağın önemi aşikar olsa da, bu ufak aktif hoparlör sistemi kaynakta gelen her sinyali büyük bir keyifle bana iletmeyi başardı. Muhtemelen taşınabilir bir müzik çalarım olsa, cihazın izin verdiğini hatta daha fazlasını bile bu küçük hoparlör kesinlikle verecekti.

Stereo Mecmuası Sayı 9 38 www.stereomecmuasi.com

Page 39: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Bu arada laptop'umda özel olarak eklenmiş hiçbir donanım yoktu. Anakarta eklenmiş bir ses kartı, foobar yazılımı ve yazılım anlamında bir kaç optimizasyonun haricinde herhangi bir özellik bulunmuyor. Ama bu iş için özel hazırlanmış bir donanımda aldığınız keyif kat ve kat artacaktır.

Ürünün fiyatına bakarsak 725 İngiliz Pound'luk etiket belki ilk bakışta pahalı gibi gözüküyor. Ürünün aktif olmayan versiyonu ise yaklaşık 470 Pound'a satılıyor. Yani arada 250 pound'luk bir fark var. Ürünün aktif olması bu fiyat farkının en büyük sebebi. Açık konuşmak gerekirse, Quad firmasından alınabilecek en ucuz amplifikatörde bile bu farkın en az 4-5 katını harcamız gerekiyor. Bu noktada Quad'ın kendine özgü sesine sahip olmanız için uygun bir seçenek olarak piyasaya sürülmüş bu minik aktif hoparlörler.

Ürünün kullanım amacı kişiden kişiye değişebilir. Şunu söylemeliyim ki, bu küçük hoparlörler ve içlerinde bulunan amplifikatörün ortak performansı onu rahatlıkla orta boyutlardaki bir salonda ana hifi sistemi olarak kullanabilir kılıyor.

Ama asıl ilginç kullanım alanı bence ofis, yatak odası gibi ikinci bir sistem ihtiyacı olabilecek yerler. Taşınabilir bir müzik çalar, bir bilgisayar veya CD player ne takarsanız takın, keyifle dinleyebileceğinize emin olabilirsiniz. Yatak odası konusunda emin olun eşiniz sorun çıkartmayacaktır. Çünkü ürünler o kadar şık ve güzeller ki, bir köşede ışıkların altında ışıl ışıl parlamasına eşiniz dahil kimse hayır diyemeyecektir.

Hem ikinci sistem arayanlara, hemde ürünün kalitesine göre makul bir fiyata hem hoparlör hemde ampli alarak birinci sistemini kurmak isteyenlere gönül rahatlığı ile önerebileceğim bir ürün. Mutlaka kulak kabartılmalı.

Quad L11 Studio Active

Üretici: Quad HifiTürkiye Dağıtıcısı: Persona Elektronik(Quad Turkey) Satış Noktası: Fonetik ElektronikSatış Fiyatı: 725 Pound

Ayrıntılar için: www.fonetik.biz

Stereo Mecmuası Sayı 9 39 www.stereomecmuasi.com

Page 40: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Stereo Mecmuası Sayı 9 40 www.stereomecmuasi.com

Page 41: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Stereo Mecmuası Sayı 9 41 www.stereomecmuasi.com

Page 42: Stereo Mecmuasi Sayi 9

IncelemeCreative Zen ZEN X-Fi Portatif Mp3 Player

Stereo Mecmuası'nın 7. sayısında ilk kez bir kulaklık incelemesine yer veriyoruz. Bu inceleme Techno-Fi forumlarının desteği ile Stereo Mecmuası'nda yayınlanmaktadır. Techno-Fi forumları, kendisine konu olarak head-fi yani kulaklıklar ve bunlara özel ekipmanı konu alan içeriği çok zengin ve çok düzeyli bir forum sitesi. Özellikle genç ve kulaklıklarla alakalı teknolojilere meraklı okuyucularımızın ilgisini çekeceğini düşündüğüm Techno-Fi forum ekibine başta aşağıdaki incelemeyi kaleme alan Sn. Mustafa Necati KARATAŞ ve Metin KOCA olmak üzere herkese teşekkür ederiz.

CREATIVE ZEN X-FI Portatif Mp3 Player

İLK İZLENİMLERA) TEKNİK ÖZELLİKLER - Kapasite : 8gb [WiFi'sız versiyon], 16gb, 32gb + Sdhc kart desteği- Boyutlar: 3.3” x 2.2” x 0.5” (Kredi kartından daha küçük)- Ağırlık: 68.75gr

- LCD: 2.5'' TFT LCD, 320 x 240 ve 16.7 Milyon renk- Pil Ömrü: [-e kadar] 36 saat müzik, 5 saat video, hoparlör ile 13 saat, radyo ile 20 saat, hoparlör ile video 4 saat- Desteklenen Müzik Formatları: MP3,WMA, AAC(.m4a), WAV (ADPCM), Audible 2,3,4- Desteklenen Video Formatları: MJPEG, WMV9, MPEG4-SP, DivX 4/5 ve XviD- Desteklenen Resim Formatları: JPEG (BMP/ GIF / PNG / TIFF)- Wireless LAN Desteği : IEEE 802.11 b/g ile WEP WPA-PSK ya da WPA2-PSK güvenliği- FM Radyo : Var (32 kanal hafızalı)- Dahili Hoparlör : Var- EQ: 8 hazır EQ, 5 band ayarlanabilir EQ- Extralar : Ajanda, Kontaklar, Görev Listesi yapabilme- Şarj Süresi: USB'den 2,5 saat- Bağlantılar : 3.5mm kulaklık girişi, Sdhc kart girişi, USB girişi- Resimler üzerinde: Slayt gösterimi, normal olarak klasörlerde gezme ve zoom yapabilme

Stereo Mecmuası Sayı 9 42 www.stereomecmuasi.com

Page 43: Stereo Mecmuasi Sayi 9

- Müzik dinlerken fotoğraflara bakabilme- Ses kaydı yapabilme- Albüm resmi gösterimi- Arka Plan değiştirebilme ve resimlerinizi duvar kağıdı yapabilme- Değiştirilebilir menü- Tek tuş kombinasyonu ile müzik çaları Açma/Kapama/Tuş Kilidi imkanı

Yurt Dışı Fiyatı: 8GB; 147 $, 16GB; 164$, 32 GB; 262$ Türkiye Fiyatı: 8GB; 480 YTL

B) KUTU İÇERİĞİ

- Creative Ep-830 kulaklıklar (Stok kulaklık olarak çok iyi ve yedek uçlar da var)- USB kablosu- Kurulum CD'si- Kullanım kılavuzu

C) GENEL GÖRÜNÜŞ

Resimlerde gördüğümüzde “Yine klasik ve basit görünümlü bir player yapmışlar; bundan da bir şey olmaz” demiştik. Halbuki özellikle mp3 player konusunda asla ön yargılı olmamamız ve resimlere aldanmamamız gerektiğini her defasında tecrübe ettik. Bu sefer de öyle oldu. Elimize ilk aldığımızda gerçekten hoşumuza gitti. Avucunuzun içine alıp kaplayabilirsiniz rahatlıkla. Kredi kartından daha küçük üstelik. Ön yüzeyinde 13 tuş var. Bu tuşların en üst ve en alt 2’şer tuşu tipik Creative tuşları (Menüye dönüş, Özellik gösterimi, Kısayol ve Play/pause). Ortadaki 9 tuş ise navigasyon; ses açıp-kapama ve listedeki dosyayı seçme gibi özelliklere sahip (üzerindeki tuşların küçük olması belki bazı kullanıcıların hoşuna gitmeyebilir). Arka bölümde hem cihazı açıp kapayabilmek hem de tuş kilidi yapabilmek için bir Switch

(sürgü) bulunuyor (bu güzel bir özellik). Kenar kısımlarda da mikrofon, hoparlör, sdhc yuvası, reset deliği, usb girişi ile kulaklık girişi bulunuyor. Taşıması rahat ve oldukça hafif; sanki içi boş bir plastik parçası tutar gibi… Kutu içeriğinde tek olumsuz şey usb kablosunun çok kısa olması; muhtemelen dizüstü bilgisayarlar düşünülmüş. Çevresini saran metal çıta ayrı bir hava katıyor ve cihazı hoş gösteriyor. Ön yüzeyin de çizilmemesi en önemli artılarından biri.

KULLANIM

A) KULLANIM KOLAYLIĞI VE ARAYÜZ

Menü gerçekten güzel dizilmiş. iPod ile aynı patentin kullanıldığı menü; Zen X-Fi’de yeniden dizayn edilebilir olarak ayarlanmış. Arayüzünün ilk getirisi de bu. Aynı zamanda kısayol tuşunu da yönlendirebilmek için çok çeşitli seçenekler var. Çok iyi düşünülmüş bir başka özellik de bu.

Zen X-Fİ’nin arayüzünü başarılı yapan bir diğer etmen ise playlist hazırlama imkanı. Şu ana kadar gördüğümüz müzik çalarlar arasında bunu en iyi başarabilen Zen’lerin arayüzü oldu. Müziği dinlediğiniz sırada albümleri, sanatçıları gezerken, tek yapmanız gereken, eklemek istediğiniz sanatçının, albümün, müzik türünün üzerine gelip "Seçilenlere Ekle" demeniz. Bu şekilde playlistinizi hazırladıktan sonra seçenekler tuşunda playlist'e isim vererek kaydedebilirsiniz. Aynı zamanda parçalara 5 üzerinden yıldız verip daha sonra DJ modundan en beğenilen parçalarınızı çalabilirsiniz. Aynı şekilde DJ modu en çok dinlenen, en az dinlenen, puan verilen ve verilmeyen müzikleri kaydetmekte. Ancak kötü yanı sadece 20 slot kaydetmesi. Eski efsane model Rio Karma ve yeniden piyasaya sürülmüş hali olan Trekstor Vibez tabanındaki kadar ayrıntılı olmasa da DJ modu güzel düşünülmüş bir kısım olmuş.

Fotoğraf gösterimi ise gayet pratik. Koyduğunuz klasörleri aynen koyduğunuz gibi listeliyor ve gezme imkanı sunuyor. Resimlere zoom yapabilme, resmi döndürebilme [rotate] ve slayt yapabilme gibi seçenekler de var. Ayrıca resimlerinize de müziklere olduğu gibi 5 üzerinden yıldız verebiliyorsunuz. İstediğiniz herhangi bir resmi tema resmi olarak belirleyebilmeniz ise bir başka güzellik. Hatta herhangi bir resmin bir kısmına zoom yapıp sadece o kısmını bile tema resmi yapmanız mümkün. Seçtiğiniz

Stereo Mecmuası Sayı 9 43 www.stereomecmuasi.com

Page 44: Stereo Mecmuasi Sayi 9

tema resminde ağırlıkta olan renge uygun olması için 6 adet tema var. Bunlar aracılığıyla resminizi tuşlar ile tamamen uyumlu hale de getirebilirsiniz. Arka planları değiştirdikçe sanki cihazın rengi değişiyormuş gibi bir etki yaratabiliyor.

Video oynatımındaysa videoyu geniş ekran görünümünden bütün ekrana yayma görünümüne değiştirmeniz mümkün.Tüm bunları yaparken resim ve video klasörlerinizde klasör içine klasör açabileceğinizi de belirtelim. Çok kolay ileri/geri sarma da yapılabiliyor.

Kulaklık girişinin hemen yanında bulunan LED, cihaz şarj olurken turuncu, batarya azaldığında kırmızı, kullanım esnasında ise yeşil renkte yanıyor. İlk açılışı yaklaşık 10-15 saniye kadar sürüyor ve aslında bu biraz uzun geliyor fakat menü gayet hızlı, tuşlara bastığınızda anlık tepki veren bir stabil durum söz konusu. Son güncellemesi olan 1.04.08 X-Fi’nin performansını artırmakla kalmıyor aynı zamanda ileride değineceğimiz Crystalizer (Kristalleştirme) özelliğinde de önemli fark yaratıyor.

Creative modellerinin en hoş özelliklerinden olan cihaz içinden dosya silebilme ya da çalma listesi hazırlayabilme özellikleri yine aynen konmuş. Klasörleri gizleme, takvim ve saat ayarlarının yanında alarm, çok iyi olmasa da dj modları, uyku zamanlayıcı ya da anahtar kelime veya harflerden birini kodlayarak parçalara daha kolay erişimi sağlayan özellikler iyi düşünülmüş. Çok önemli başka bir konu da değiştirilebilen temalar ile ana menüdeki her seçeneğin yerinin değişebilmesi ya da yenilerinin eklenebilmesi. Bu kadar esnek ve kullanıcıya her türlü imkanın verildiği bir arayüz tam puanı hak ediyor.

Yazılımına gelince, bir iki sorun dışında çok iyi. Arşivinizi Mediamonkey, Windows Media Player ya da herhangi bu tarz bir programla organize etmeniz çok iyi. Creative Centrale de bu işlevi sağlayan, firmanın kendi programı. Yazılımdaki sorun ise albüm art sorunu yalnızca. Eğer parçalarınızı WiFi, Mediamonkey ya da WMP11 ile kopyalıyorsanız, albüm resimleri, albüm tagında olsa da cihazda çıkmıyor. Bu durumda tek şans Creative Centrale'den dosyaları atmak oluyor ve tabii ki bunun yeni bir güncelleme ile düzeltilmesini umuyoruz.

B) TAŞINILABİLİRLİK VE MALZEME KALİTESİ

ukarıda da söylediğimiz gibi cihaz çok hafif. Elinizde ya da cebinizde taşırken varlığını hissettirmiyor. Avucunuza kolayca alınabiliyor. Malzeme kalitesi çok iyi ve ön yüzey de çizilmiyor. Kılıfa veya BSE tarzı bir deriye ihtiyaç duymadık bugüne kadar. Kulaklık çıkışı kenarda olduğu için yürürken cebinize atabilirsiniz ve kulaklık kablosu cebinizden yukarı doğru rahat bir çekilde çıkabilir.

En güzel özelliği ise tuş kilidinin Switch (Sürgü) olarak ayarlanabilmesi. Bu o kadar güzel ki cebinize rahatlıkla atmanızı sağlıyor. Sadece bir parmakla açıp kapatabiliyorsunuz.

Rahatsız eden sadece bir durum var; Ses seviyesini (volume) ayarlamak istediğinizde cihazı cebinizden çıkarmanız gerekiyor. Ancak bir elinizde çanta bile olsa tek elle bunu yapmak mümkün elbette. Aslında yine bu sorundan kurtulmanız mümkün; kısayol tuşundan bahsetmiştik. Bu kısayol tuşunu volume ayarı olarak ayarlayabilir ve bu zahmetten kurtulabilirsiniz.

PERFORMANS

A) SES KALİTESİ

Evet. En çok merak edilen ve en önemli olan bölüme geçiyoruz. Elbette ki her zaman için playerlar arasında büyük ya da küçük farklılıklar olması çok muhtemeldir. İlk dinlemelerde her zaman için (kötü bir playerdan iyiye geçiyor da olsak) bir gariplik hissederiz. Çünkü bir önceki kullandığımız playerın ses karakteristiğine o kadar alışmışızdır ki sanki yeni playerın ilk aşamalarda biraz garip geldiğini düşünürüz. Bir süre sonra ayrıntılara dikkat ettikçe aradaki farklar birer birer ortaya çıkar.

Öncelikle testimizi genel olarak flat sese ayırdığımızı belirtelim. EQ ile test etmemizin olanağı yoktu; çünkü EQ bilindiği gibi gerçek naturel ses kalitesini ortaya koymaz. Ve Creative flat seste daha önce de bildiğimiz gibi son derece tatmin edici bir performansa sahip. Özellikle temiz ve kafa üstü kulaklıklar için güçlü sesi herhangi bir sıkıntı yaratmıyor.

EQ kullanmayacak kullanıcılar için belki de en iyi seçenek Zen X-Fi olacaktır. Çünkü efektleri kapattığınız zaman flat seste aynı güçte sesi vermesi gerçekten gücünün bir kanıtı. Bu Vibez veya Cowon modellerinde imkanı olmayan bir şeydi ve bu noktada

Stereo Mecmuası Sayı 9 44 www.stereomecmuasi.com

Page 45: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Creative daha başarılı olmuş.

Zen X-Fi'yi ilk dinlediğiniz anda dip sesi olmayan, ayrıntıların rahatlıkla duyulabildiği bir yapıya sahip olduğunu görüyorsunuz. Testlerimizi yaparken bir çok çeşit kulaklık kullandık (incelemenin sonunda görebilirsiniz). Bu kulaklıkları rahatlıkla sürebildiğini söyleyebiliriz (Sadece DT880 hariç; çünkü bu kulaklığı bilgisayarlardaki ses kartları bile doyuramıyor; dolayısıyla amfiye ihtiyacı var; resimlerde gördüğünüz amfi ile birlikte kullandık). Her kulaklıkla apayrı ses biçimleriyle karşılaştığımızı söylemek zorundayız. Burada kulaklıkların gerçekten payı çok büyük. En sevindiğimiz durum ise empedans sorunu çıkartmaması.

İncelemenin ilerleyen bölümlerinde, ses kalitesinde ciddi farklar yaratan ve ürünün de pazarlanma nedenlerinden biri olan X-Fi özelliğine değineceğiz. Ama önce biraz daha ayrıntıya girelim;

Baslar

Basların derin olduğunu okumuştuk çeşitli incelemelerde. Bu bilgiyi doğruluyoruz. Gerçekten derin bir bas karakteristiği var. Sonuna kadar istikrarlı, temiz baslara sahip. Aynı çizgide parça boyunca rahatlıkla ilerliyor ve bir kayıp ya da takipsizlik sorunu olmuyor.

Özellikle basların yavan olup olmadığını en iyi klasik müzik testlerinde görebilirsiniz. Klasik müzikte baslar asla ön planda olmamalıdır ve dengeyi çok iyi sağlamalıdır. Bu yönden güzel bir uyum yakaladı. Belki de ses kalitesindeki en güzel özelliklerinden biri de bu.

Davul baslarına gelecek olursak, o da aynı şekilde insanın kafasına vurmadan, çok tok, tatlı, dengeli ve yeterli bir yapıya sahip olduğunu söyleyebiliriz. (Bu söylediklerimiz

tüm kulaklıklarla test edildikten sonraki ortak performans sonucu vardığımız düşüncelerimizdir)

X-Fi menüsü altındaki Crystalizer (Kristalleştirme) özelliğini açtığımızda daha derin baslar elde etmeniz mümkün (Bkz. X-Fi ve X-Pand).

Midler

En çok beğendiğimiz yanı midler aslında Zen X-Fi’nin. Yaylılar, flütler ve vokal gerçekten tertemiz. Hiçbir eksiği yok. Çeşitli müzik türlerinin en önemli mid unsurlarına değinecek olursak; şarkılarda vokal, klavyede orta rejistırlar, orkestra müziklerinde kornolar, viyolonseller, viyolalar, davulda trampetler ön plana çıkar bildiğiniz gibi. Testlerimizde bu unsurlara önem verdik. Bir playerda midler kötüyse zaten bunu vokallerden hemen anlayabilirsiniz. Vokallerde gerçekten kusursuz. İstenilenin üstünde ya da altında birşey yapmıyor. Tam istediğiniz mid keyfini alabilirsiniz.

Ancak Crystalizer özelliğini aktif ettiğiniz zaman tizlerin ve basların açılmasıyla biraz arka planda kalıyor ve bazı orta rejistırlı zillerin gereğinden fazla ön plana geldiği görülüyor. Nadiren karşılaşsak da belirtmekte fayda var. Daha doğrusu kulaklıktan kulaklığa farklar büyük olduğu için biraz da kullandığınız kulaklığın karakteristiğine göre bu özelliği açıp kapatmak size kalıyor ancak midbas geri çekildiği için gerçekten güzel mid keyfi yaşatıyor (Bkz. X-Fi ve X-Pand).

Tizler

Creative'de tizlerin meşhur olduğunu hepimiz biliriz. Bildiğiniz gibi ses kalitesinin ve kayıt kalitesinin nasıl olduğunu anladığımız en önemli bölümlerden biri tizlerdir. Tiz konusunda bir rahatsızlığımız olmadı. Davullardaki ince zil sesi gayet doğal, picolo flütler ve bu tarz ince entrumanlarda herhangi bir falso vermedi. Ses gayet yalın ve açık. 10k'nın üzerindeki tüm istediğimiz sesleri istediğimiz şekilde duyduk diyebiliriz kısaca.

Kristalleştirmeyi aktif ettiğiniz zaman ise tizler daha da parlaklaşıyor, daha da keskinleşiyor. Bu da kulaklığınızın türüne göre ya aşırı kaçabiliyor ya da muhteşem bir tiz ziyafeti sunabiliyor (Bkz. X-Fi ve X-Pand).

Akustik ve Enstruman Ayırımı

Stereo Mecmuası Sayı 9 45 www.stereomecmuasi.com

Page 46: Stereo Mecmuasi Sayi 9

İşte bu konu en dikkat çekici özelliği Zen X-Fi'nin. Daha ilk dinlemelerinizde akustiğin ne derece önemli olduğunu anlıyorsunuz. Çünkü bir müzik parçasını en güzel ve en kötüye ulaştırabilir. Bu da doğrudan doğruya dengeyle orantılıdır.

Genel anlamda akustiği oldukça dengeli ve derli toplu. Önceki Creative modellerinde flat seste dinlerken büyük bir şikayetimiz vardı. Enstruman ayrımı kısıtlıydı ve dinleyiciye dar alanda, akustiği düşük bir dinleti sunuyordu. Açmak gerekirse ses 3 kanallı geliyordu kulağa ki bu da sahnenin dar kalmasının sebebiydi. Başka diğer cihazlarda bu kanal sayısı 5 olarak sunuluyordu ve bu konu Creative’in eksikliklerinden biriydi. Ancak X-Fi modeliyle beraber bu sorundan da arınmış oldular ve 5 kanallı istediğimiz sese sonunda kavuşmuş olduk.

X-Fİ ve X-Pand

Gelelim cihazın pazarlanma nedenine. X-fi bölümü altında iki seçenek bulunuyor; bunlar Crystalizer (Kristalleştirme) ve Expand (Genişletme). Yabancı sitelerde yakından takip ettiğimiz üzere, X-Fi'nin kendi çipinin değil de yazılımının Zen X-Fi'de olması eleştiri konusu olmuş. Buna bir açıklık getirelim. Bu söylenenlere karşı olarak şunu belirtebiliriz ki, bu sesin gerçek crystalizer'dan bir farkı yok. Crystalizer özelliği X-Fi'nin temel özelliği olarak yazılım şeklinde Zen X-Fi'de yer alıyor. Sesi bozulmaya yol açmadan daha parlak hale getiriyor (kristalleştiriyor). Bu da müziği çok keyifli hale dönüştürüyor. Tizler keskinleşiyor, baslar derinleşiyor ve midler de geriye çekiliyor biraz. Ancak bazen zil seslerini gereğinden fazla ön plana çekiyor ve takip ettiğiniz çizgiden kaymanıza sebep oluyor. Bu da bu özelliğin eksilerinden. Ancak şunu

da belirtmemiz gerekir ki her kulaklıkla bu özellik gitmiyor. Özellikle tizleri ya da basları fazla olan bir kulaklıkta tercih edilmesi iyi olmaz. Ancak bunun dışında gerçekten müziği güzelleştirdiğini düşünüyoruz. Vazgeçemeyeceğiniz bir özellik haline geliyor.

160kbps ve altındaki müziklerde önemli gelişme sağladığını ve müziği özellikle son geliştirilen 1.04.08 güncellemesinden sonra normalinden daha iyi bir hale getirdiğini söyleyebiliriz. Ve şunu da eklemek gerekir ki arşivi 128kbps civarı olan arkadaşlar için Zen X-Fi en iyi ses kalitesine sahip model olacaktır. Müziği amuda kaldıran, çok değiştiren ve gerçeğinden çok farklı hale getiren bir özellik değil. Yaptığı şey ayrıntıları [bas ve tiz frekansları] sivriltip daha parlak bir ses yaparak, EQ'dan farklı olarak midleri de geride bırakmaması ve de en önemli yanı sahneyi belirgin şekilde genişletmesi [Creative'de sesi yapışık bulanlara denemelerini öneriyoruz]. Creative'in kendi tanımına göre söylersek tüm ayrıntıları yeniden şekillendirip sunuyor. Çok fazla etki edemediği müzikleri ise işlem yapılmamış Creative sesine çok benzer bir şekilde, bozmadan bırakıyor. Şu ana kadar herhangi bir düşük kbps'li müziği daha kötü yaptığına şahit olmadık; yüksek oranda başarı sağlıyor.

Kristalleştirme düzeyini de ayarlayabilmeniz mümkün (“Açık Konum” ya da “Maksimum Konum”). Maksimuma ayarladığınız vakit tizler çok fazla keskinleşiyor ve bir süre sonra baş ağrısına sebep olabilir. Keza baslar da fazla açıldığı için midden yoksunlaşabiliyorsunuz. Bu da rahatsızlık yaratıyor uzun süreli dinlemelerde. Bu yüzden maksimumdan ziyade “Açık Konum”a ayarlamak en dengeli ve eğlenceli seçenek.

Expand ise müzik için kötü bir özellik olmuş. Yaptığı şey sesi midbas ile doldurup dolgunlaştırmak ve sahnede boşluk falan bırakmayıp her şeyi sıkıştırmak. Bu özellik zaten film izlerken başvurulan bir özellik olduğu için player’ınıza film yüklediğinizde bu özelliği açarak filmin daha gerçekçi olmasını sağlayabilir ve sahneyi genişleterek çevresel etki yaratabilirsiniz. Bu daha önce hiçbir player’da kullanılmadığı için bir ilk.

Kullanılan EQ ayarları da eski Creative modellerinde nasılsa aynen öyle. Tiz ya da midlerde yeteri kadar esneklik varken basları arttırmak isteyen birisini hüsran bekliyor çünkü bas frekanslarının dahil olduğu bandı

Stereo Mecmuası Sayı 9 46 www.stereomecmuasi.com

Page 47: Stereo Mecmuasi Sayi 9

hiçbir zaman işe yararken görmedik. Bunun için bass boost konmuştu ama o da sesi mahvetme özelliğini koruyor ve aslında basları arttırmıyor midbası arttırıyor yalnızca.

AYRINTILI ÖZELLİKLERA) EQ

Zen X-Fi'de 8 hazır, 1tane de 5 bantlık ayarlanabilir EQ mevcut. iPod'a göre genel olarak, Cowon'a göreyse bantlar daha etkili olsa da çok başarılı olmadığını söyleyelim.

Bass Boost, ses seviyesi 15-16’yı geçtikten sonra müziği kirletmeye başlıyor. Bu da yine tatmin edici olmayan yanlarından biri. Mid ağırlıklı veya tiz ağırlıklı bir ses rengi sevenlere bu EQ kısmen cevap verebilse de bass ağırlıklı müzik sevenler için fazla kullanışlı olmayacağı aşikâr. Bunu da EQ severlere belirtmemizde fayda var. Eğer EQ kullanıyorsanız ve tek istediğiniz ses kalitesiyse bir Rio modeli veya Trekstor Vibez kesinlikle daha iyi olacaktır.

B) RADYO

Radyo özelliği herkesin bildiği şekilde aynı telefonlardaki gibi rahatça ayarlanabiliyor ve kullanılabiliyor. İstediğiniz kanalı rahtlıkla ve hızlıca bulabiliyorsunuz. Autoscan özelliği ile kendisi otomatik olarak da ayarlayabiliyor. Toplam 32 kanal var ve kanallara istediğiniz ismi ekleyebiliyorsunuz. Ayrıca radyonun çekim kalitesini sol yukarıda çekim kuvvetini gösteren göstergeden anlayabiliyorsunuz. Bu hoş bir özellik. Ses kalitesi gayet yeterli.

C) SES KAYDI

Cihazın kenar tarafında küçük bir mikrofon deliği var. Sesi oradan kaydediyor. Bir seferde tam 10 saatlik ses kaydı yapabilirsiniz. Line-In olmadığı için direk

mikrofon bağlayamıyorsunuz. Kayıt kalitesi temiz.D) RESİM GÖSTERİMİ

Bir yandan müzik dinlerken bir yandan resimlere bakabiliyorsunuz, slayt ayarlayabiliyorsunuz, zoom yapabiliyorsunuz, istediğiniz resmi arka plan olarak yarlayabiliyorsunuz ve derecelendire-biliyorsunuz. Görüntü kalitesi gayet güzel.

E) ViDEO GÖSTERİMİ

Renkler canlı ve parlak , özellikle geceleri karanlıkta odayı aydınlatacak kadar ışık yayabiliyor ve gözlerinizi kamaştırabiliyor. Parlaklık ayarı %50 olarak ayarlanmış. Dilerseniz bunu %100'e çıkararak gözlerinizi bayram ettirebilirsiniz.

Videolarda aradığınız yeri kolayca bulabilir, kaldığınız yerden sonra da devam edebilirsiniz. Zaten ayrıntılı olarak arayüz kısmında da bunları anlattığımız için burada tekrar bahsetmeye gerek yok. Ancak ekranın bir de dezavantajı var, aslında genelde oluyor bu tarz ürünlerde. Direk gelen güneş ışığı altında ekranın görünmesi zorlaşıyor. Görünse de netliğini kaybediyor. Bu durumda gölge sağlamak gerekiyor. iPod bu konuda bir gömlek daha iyi olsa da yine onda da aynı problemle karşılaşmak mümkün. Gün ışığında video izlemek biraz canınızı sıkabilir. Ek olarak; ekranı 16.7 milyon renk içerir.

F) DESTEKLEDİĞİ FORMATLAR

Zen X-Fi’nin müzik formatları konusunda biraz geliştirilmeye ihtiyacı var. Yalnızca Mp3, WMA ve WAV oynatması kayıpsız müzik severler için Creative modellerini itici hale getiriyor. Bunu göz önünde bulundurarak FLAC gibi bir formatı bu müzik çalara dahil etseler muhtemelen hem Creative çok daha fazla kazanırdı, hem de kullanıcı daha memnun olurdu.Video formatları içinse aynı eleştiri söz konusu değil. Zen X-Fi video formatları bakımından yeterli. Akranlarından iPod sadece Mpeg4 desteklerken, ZUNE ise sadece WMV destekliyor. Zen X-Fi ise birçok video formatını destekliyor. Üstelik Divx oynatabiliyor.

G) WiFi

Evinizdeki bağlantıyı kablosuz internet (wireless) ile sağlıyorsanız evin içinde Zen X-

Stereo Mecmuası Sayı 9 47 www.stereomecmuasi.com

Page 48: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Fi sınırsız kapasiteye sahip; çünkü kolay bir şekilde bilgisayara sorunsuz olarak bağlanıp hızlı bir şekilde indireceğinizi indirebilirsiniz ya da indirmeden doğrudan bilgisayara bağlanarak dinlemek/izlemek istediğinizi de seçebilirsiniz. Videoları WiFi ile izleme olayı ise gerçekten enteresan. Zen X-Fi'nin aslında desteklemediği birçok format ve çözünürlüğü "her nasılsa" bilgisayara bağlandığınızda sorunsuz izleyebiliyorsunuz. Daha sonra bilgisayardan "bu videoyu açıyor demek ki" diyerek indirdiğinizde ise açmayabiliyor bu kez. Dosyayı anlık olarak mı çeviriyor emin olamadık.

WiFi ile yapabileceğiniz diğer bir şey ise Creative sunucularına girip oradan çeşitli dosyalara erişip dinleyebilmeniz. Çeşitli kategoriler mevcut. [comedy/music/ environment vs.] ve erişim oldukça kolay da olsa dosya indirmek ya da dinlenen dosyada ileri/geri sarmak mümkün değil.

3. özellik ise MSN/Yahoo Messenger desteği. Bu özellik de sorunsuz çalışıyor. Yapılması gereken şey Creative'in sitesinden bir hesap alıp, daha sonra o hesabı düzenledikten sonra cihazdan bağlanıp MSN ya da Yahoo arkadaş listesini ona aktarmak. Tuşların kullanımı cep telefonlarındaki gibi olsa daha iyi olurmuş ama garip bir tuş kombinasyonu var cihazda ve çok kolay değil bir şeyler yazmak. Zaten böyle bir cihazın chat desteği amacının ötesinde.

H) PİL ÖMRÜ

Pil ömrü konusunda her geçen gün teknoloji bir adım daha atıyor. Bundan kısa bir süre öncesine kadar 20 saati geçemeyen piller (mp3 playerlar için) şimdi 30 saati aşmış vaziyette. Yapılan bir pil testine göre Zen-Fi’nin pil performansı şu şekilde;

Test1:Ekran açıkWifi: OtomatikX-Fi: KapalıPil ömrü: 12 saat 47dk

Test 2:Ekran kapalıWiFi: KapalıX-Fi: KapalıPil ömrü: 38 saat 17dk

Ekranın açık kalması epey fark yaratıyor… Testler boyunca ses 25'te, yani maksimumda tutulmuş, Karışık (Shuffle) oynatma modu ve

de ekran parlaklığı %50'de tutulmuş. Hiçbir tuşa basılmamış.

Tahminimizce X-Fi yaklaşık 10 saati götürüyor bu 38 saatten. Biraz da ekranla oynuyoruz desek, 25 saat civarı bir şey olacaktır.

H) EP-830 KULAKLIKLAR VE HOPARLÖR

Son zamanlarda yeni gelen ürünlerde kulaklık kalitesinin belirgin şekilde arttığına şahit olduk. Burada da gelen Creative EP-830 modeli kulaklıklar bir stok kulaklık olarak düşünüldüğünde gerçekten büyük bir adım. Ayrıca malzeme kalitesi iyi ve kablo boyu da yeterli. Bas sesleri dizginlenmiş, midleri daha belirgin hale getirilmiş. Creative'in en büyük sürprizlerinden biri bu kulaklık bizce. Kalitesini görünce gerçekten şaşırdık. Şu ana kadar bir ürünle verilmiş en iyi ses kalitesine sahip kulaklık olduğunu düşünüyoruz. Fiyat olarak da 40$ seviyesi denilebilir yurt dışı fiyatıyla. En iyi yanı bence temiz ve net olması, her ne kadar ses seviyesi 20 civarına geldiğinde Zen X-Fi'nin gücünü taşıyamıyor ve sesleri dağıtıp kulağı yoruyor olsa da… [özellikle crystalizer açıkken ses seviyesi açıldıkça işkence artıyor. Daha üst kulaklıklarda ise crystalizer'ın bu kadar yorucu olduğunu görmedik]. Bu kulaklıkla birlikte, komple bir medya oynatıcı alıp direkt kullanmak isteyenler için Zen X-Fi yine en iyi ses kalitesine sahip model. Sonuç olarak, bu kadar ucuza böyle kalitede performans ile Creative çok iyi iş başarmış. Reklamlardaki "Best sounding digital media player" sloganının bence esas sebebi burada...

Hoparlörler ise yine son zamanlarda playerlara eklenmeye başlayan ekstralardan. Creative de bu rüzgara kapılarak bu modeline hoparlör ekledi. Açıkçası bizi de

Stereo Mecmuası Sayı 9 48 www.stereomecmuasi.com

Page 49: Stereo Mecmuasi Sayi 9

dertten kurtardı. Örneğin 2 veya daha çok arkadaşınıza müzik dinletmek istediğiniz zaman çoklayıcı aparatlar ve 2’den fazla kulaklık bağlamak zorunda kalıyorduk. Şimdi bütün bu aparatları taşımaktan kurtulmuş olduk. Hoparlör kalitesi de boyuna göre fena değil. Ses seviyesi çok yeterli değil. Bu nedenle sessiz bir ortam tercih etmeniz gerekebilir.

KISACA ZEN X-Fi

Kısacası, birçok türde kullanıcının ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte, güçlü ve temiz bir sese sahip. Sesler arası dengesinin olduğunu da söylememiz gerekir. Kulağa gelen uyum çok hoş. Flat sesteki başarısına Zen Xtra ve Zen Touch'tan sonra da Creative gölge düşürmeden geliştirmelerle yoluna devam etmiş. Elektronik müzik ve enstrümantal müzikteki başarısının yanı sıra özellikle klasik müzikte rakip playerlar arasında çok önemli bir yere sahip. Özelikle yaylı çalgılardaki performansı taktire şayan… Zen X-Fi'nin işlem görmemiş sesinde (flat) herhangi bir ciddi eksik yok.

Eski modellerine göre biraz daha takip edilebilir tizlere ve biraz daha az midbasa sahip. Dip gürültüsü yok! PcWorld'un ölçüm cihazıyla yaptığı Zen X-Fi testinde tüm denedikleri modeller arasında tarihin en iyi 2. SNR değeri ve 1. Distorsiyonsuzluk değerini çıkarmış Zen X-Fi. Gerçekten tertemiz, hatta denediğimiz tüm modeller arasında en temiz sese sahip olan model. Zen X-Fi'nin sesinin genel olarak oldukça temiz ve kaliteli olduğunu söyleyebiliriz. Bu yorum fazla göreceli olsa da, midbas fazlalığının daha azalmış olduğunu ve de kanal ayrımının daha iyi olduğunu düşünüyoruz Creative'de.

GENEL

A) İYİ ÖZELLİKLER- Ses kalitesi- Ekran Kalitesi- Radyo - Ses Kaydı - Geliştirilen Pil Ömrü

- Ufak tefek eksiklerine rağmen arayüzü çok iyi- Sdhc desteği- Creative güncellemeleri aksatmıyor- iPod ve ZUNE'a göre daha iyi fiyatlara sahip- X-Fi özelliği- Çok hafif, taşınması kolay ve dayanıklı- Ön yüzey çizilmiyor- EP-830 kulaklıklar

B) KÖTÜ ÖZELLİKLER

- EQ severler için daha etkili ayarlara ihtiyacı var, özellikle bass sevenler için tatmin edici değil- Lossless formatları desteklememesi- Güneş ışığında ekranın soluklaşması- Line-In, Line-Out yok- Gapless playback, Crossfading gibi özellikler yok- Text dosyası gösterimi yok- Sdhc kart normal hafızaya entegre olmuyor; ayrıca sdhc karta yükleme yapabilmek için kart okuyucuya ihtiyaç var.

Testler Nasıl Yapıldı?

Müziklerin tamamı 320kbps olup LAME kodeklidir. EQ kapalıydı (Flat). Kullanılan kulaklıklar; Beyerdynamic DT880 (2005), Beyerdynamic DT231, AKG K701, Sennheiser HD 555, Philips SHP 805, V-Moda Vibe, Creative EP-830, Etymötic Er-4s, Q-Jays. Bütün müzik stilleri denendi.

Mustafa Necati KARATAŞ ve Metin KOCA

Stereo Mecmuası Sayı 9 49 www.stereomecmuasi.com

Page 50: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Stereo Mecmuası Sayı 9 50 www.stereomecmuasi.com

Page 51: Stereo Mecmuasi Sayi 9

IncelemeAudio-Technica AT-95E MM İğne

Audio-Technica analog severler için tanınmış bir firma. 1962 yılında Kabushiki-gaisha Odio Tekunika adı ile Japonya'nın Tokyo kentinde kurulan firma farklı alanlarda ürettiği yüksek kaliteli ürünler ile ismini kısa zamanda tüm dünyaya duyurmuştur. Ürün yelpazesi oldukça geniş olan Audio-Technica yüksek kaliteli mikrofonlar, mikserler ve kulaklıklar üretmeye devam etmektedir. Ama firmayı analog severler için vazgeçilmez kılan firmanın pikap iğneleridir.

İşte o pikap iğnelerinden en uzun ömürlü olanlarından bir tanesini ve üstün fiyat performansı ile meraklıların ilgisini uzun yıllardır üzerine çeken AT-95E pikap iğnesini mercek altına alıyoruz. Bu göreceli düşük fiyatlı iğne belki gösterişsiz yapısı ile bazı meraklıların burun kıvıracağı bir ürün olabilir ama iğne plağın üzerine indikten sonra en takıntılı insanların bile fikirleri değişecektir.

Audio-Technica kendine özgü ses karakterini hemen her ürününde taşıyan pikap iğneleri

üretiyor. Firmanın en ucuz iğne serisi olan AT-95 ailesinden en pahalı OC-9MLII MC iğnesine kadar belli bir ses karakteri var.

Audio-Technica iğneyi denemek için standart analog setup'ımda biraz değişiklik yapmaya karar verdim. Kullandığım asıl pikap kombinasyonu olan Michell Gyrodec/SME Series V yerine Audio-Technica AT-95E için Revox B-791 pikaba ek bir arm-board hazırlayarak SME 3009 ve Rega RB-300 pikap kollarını kullandım. İğnenin uç noktalardaki tepkisini ise en son deneme turlarında SME V ile denedim.

Her zaman ki gibi geniş bir plak seçkisi ile dinletilerimi yapmaya çalıştım. Bu arada okuyucularımızın merak ettiği konulardan bir tanesine kısaca cevap vereyim. Ben sizler için dinletilerimi yaparken özel olarak kritik dinletiden ziyade günün tüm saatlerinde mümkün olduğunca doğal halimde müzik dinlemeye çalışıyorum. Uzun süre dinlemenin akabinde aldığım notları

Stereo Mecmuası Sayı 9 51 www.stereomecmuasi.com

Page 52: Stereo Mecmuasi Sayi 9

sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. İncelemelerimizin bu denli farklı olmasının sebebi sanırım bu olsa gerek. Stereo Mecmuası'nı farklı kılan tüm yazarların içten yazıları. Bu kısa açıklamadan sonra isterseniz sizlere Audio-Technica AT-95E'nin yapısından bahsedeyim.

AT-95E eliptik yapıda şekillendirilmiş bir iğneye sahip. Oldukça hafif bir kafa bu sayede göreceli eski kollarla bile uyumlu şekilde kullanmak gayet rahat. Biliyorsunuz ağır iğnelerin kullanımında bu noktada bir çok sorun çıkabiliyor. AT-95E genel anlamda plastik malzeme kullanılarak üretilmiş. MM yapıyı koruyan ince metal koruma kısmı dışarıdan etkilenmeyi önleme işlevini gayet başarılı şekilde yerine getiriyor. Firma fiyatı ucuzlatmaktan ziyade iğneyi “sağlıklı” şekilde hafifleştirmeyi hedeflemiş. Bu durum tabii ki fiyat etiketine de yansıyor.

Bu sayıda genelde yeni satın aldığım Alman plak şirketi Speakers Corner plaklarını kullandım. AK Müzik firması bu plakları ülkemize getirip büyük bir iş yapıyor, ah keşke yeni ürünler hakkında bize bilgi verseler. Oliver Nelson-The Blues And The Abstract Truth (Impulse AS-5) albümü gerçekten bir süper starlar geçidi. Eric Dolphy, Freddie Hubbard, Bill Evans, Roy Haynes gibi

Stereo Mecmuası Sayı 9 52 www.stereomecmuasi.com

Page 53: Stereo Mecmuasi Sayi 9

nanılmaz bir kadronun eşlik ettiği Oliver Nelson bu plakta caz tarihinin en önemli ve bir o kadar bilinmeyen albümlerinden bir tanesine imza atmış. Plağın ilk izleri “Stolen Moments” şarkısında karşınızda bir büyük orkestra var zannediyorsunuz. Ama gerçekte karşınızdaki bir sextet. Ayrıntılar, detay ve katman katmanlılık hissi gayet yeterli.

Bir sonraki plak Duke Ellington-Far East Suit (RCA LSP-37829). Ellington'un aralarında Türkiye'nin de bulunduğu doğu turu sırasında bestelediği eserler mükemmel şekilde bize sunuluyor. Kayıt mükemmel, orkestranın yerleşimi bile fark ediliyor. AT-95E sımsıcak çalıyor. Ardı arkasına caz klasiklerini dinlemeye devam. Bazen büyük orkestralar bazen vokal ağırlıklı caz. Billie Holiday: Lady Sings The Blues (CLEF MG C-721) Count Basie And The Kansas City 7 (Impulse AS-15) ve Roy Haynes Quartet: Out Of The Afternoon (Impulse AS-23) akıp giden plaklardan. Değerli okuyucular özellikle Billie Holiday: Lady Sings The Blues plağını herkese tavsiye ederim, No Good Man, God Bless The Child şarkıların yanında, Strange Fruit gibi klasikler üstü, sözleri ruhun derinliklerinde yer eden şarkıları içeren plak arşivlerinin olmaz ise olmazlarından. Eğer bu satırları okuyan plak sahibi olmayan dostlarımız var ise CD'si içinde aynı şeyi söyleyebilirim.

Cazdan biraz uzaklaşalım ve Mississippi'ye doğru yola koyulalım. Son zamanlarda dinlediğim en mükemmel kayıtlı bir kaç plak hakkında da kısaca yazmalıyım sanırım. The Best Of Muddy Waters (Chess LP-1427), The Best Of Little Walter (Chess LP-1428) ve ölümcül güzellikteki albüm ve kayıt Sonny Boy Williamson- The Real Folk Blues (Chess LP-1503) dinlediğim plaklardan en fazla aklımda kalanlardı. AT-95E gayet doyurucu bir performans gösteriyor. Bu iğne

gerçekten sıcak çalıyor. Derli toplu, dengeli, dominant bir karakteri olmayan doyurucu bir performans. Bu arada 70'lerin Rock müziğini sevenler dinleyenlerin Audio Technica'ya kulak kabartmasını da öneririm. Ortaya çıkan sonuç ilginç. Klasik müzik dinleyicilerini de unutmamak gerekli tabii ki. Rimsky-Korsakov'un klasik eseri Scheherazade (Westminster WST 14003) (Hermann Scherchen tarafından yönetilen Vienna State Opera Orkestrası) Herhalde en çok sahip olunan plaklardandır. Diğer klasik müzik plakları ile birlikte üst sınıf iğnelere göre detay eksikliği var. rahatsız edici boyutlarda değil, müziğin heyecanını gayet başarılı şekilde hoparlörlere gönderebiliyor AT95E. Bu durum standart bir pikap kullanıcısının fark etmeyeceği bir durum olarak not alınmalı. Üst düzey kombinasyonları dinledikçe bu beklenti ortaya çıkıyor.

Kısaca ürünün içeriğinden de bahsedelim Firma kullanıcıların ihtiyaç duyacağı her şeyi ürünle beraber veriyor. Detaylı kitapçık, a-manyetik somun/vida, zaman zaman gerekli olabilen plastik spacer'lar ürünle birlikte geliyor. Audio Technica olasıl kazaları önlemek için bir koruma kılıfını da eksik etmemiş.

Audio Technica AT95 çok uygun fiyatı ve uygun şekilde hafifletilmiş yapısı ile her türden giriş seviyesi pikap sahibi için biçilmiş kaftan. Bunun yanı sıra özellikle eski pikap sahiplerininde acayip iğnelerle uğraşmaktansa tercih edebilecekleri bir ürün. Bunun sebebi, bir çok kol ile uyumlu şekilde kullanılabilmesi. Ağır iğnelerde yaşanabilen yaşanması olasıl sorunları geçtiğimiz sayılarda ayrıntılı bir şekilde anlatmıştık. Ama özet olarak bu tarz iğnelerin belli özelliklere sahip pikap kolları ile kullanılması gerekmekte.

Stereo Mecmuası Sayı 9 53 www.stereomecmuasi.com

Page 54: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Ürün fiyatının üzerinde bir performansa sahip. Evet çok detaylı değil, çok ayrıntılı da değil ama kendisine özgü genel tonal dengeye sahip bir ses karakteri var. Bazılarımızın şekerli olarak tabir ettiği, güzel mid sesler zaten Audio Technica iğnelerin ortak özelliğidir en azından benim dinlediklerimin. Bu durumun bas ve tizleri geri plana attığını söylersek hatalı olur. Pikaplarla biraz haşır neşir olanların anlatmaya çalıştığım durumu anlamasını ümit ediyorum, çünkü yazarak ifade etmek çok zor.

Vokal ağırlıklı minimal formlardan geniş orkestrasyonlara geçtiğinizde bir miktar detay bir miktar gövde isteği doğal karşılanmalı. Ama bu sınıftaki hiçbir iğne de bu isteklerin karşılanabileceği bir iğne ile ben denk gelmedim. Audio Technica'nın sınıfındaki iğnelere göre düzgün ayar yapılmasına verdiği hızlı tepki iğnenin yapısının başarısını gösteriyor. Ne yapsanız hep aynı çalan iğnelerden bu yanı ile ayrılıyor AT95E. Ayrıca rock müzik dinleyenler için varolan iğnelerine ucuz bir alternatif olarak da tavsiye ederim. Bu ton özellikle 70'lere çok yakışıyor. Bu fiyata bu performansa şapka çıkartmak gerekir!!!

Denemeler esnasında çekilmiş bir kaç resmi sizlere sunmak isterim. Revox B791 linear pikaba dıştan eklediğim parça sayesinde

istediğim kol-iğne kombinasyonunu kolaylıkla kullanabiliyorum. SME 3009 ve AT95E'nin

birbirine çok yakıştığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Audio Technica AT95E

Üretici: Audio TechnicaSatıcılar: Sigma Ses ve başka satış noktalarıSatış Fiyatı: 55 Euro

Çıkış voltajı 1000 Hz, 5cm/sec. 3.5 mVKanal dengesi 2.0 dBKanal ayrımı 1 kHz > 20 dBFrequency response 20-20.000 HzDinamik CU (x10-6 cm/dyne) 6.5Statik CU (x10-6 cm/dyne) 20Yükleme resistansı 47 kOhmsİğne tipi: 0.4 x 0.7 mil elliptical İzleme açısı gücü: 1.5 -2.5 gİzleme gücü tavsiyesi 2.0 g (20 mN)Dikey izleme açısı: 20°Sarım empedansı 1kHz 2.8 kOhmsSarım endüktansı 1kHz 400 mHYükleme resistansı önerilen 47 kOhmsAğırlık 6.5 g

Stereo Mecmuası Sayı 9 54 www.stereomecmuasi.com

Page 55: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Stereo Mecmuası Sayı 9 55 www.stereomecmuasi.com

Page 56: Stereo Mecmuasi Sayi 9

IncelemeChord QBD76

Bu yazıda çok yeni ve sektördeki en son teknolojik gelişmeleri içinde barındıran bir Hi-End DAC hakkındaki izlenimlerimi aktarmaya çalışacağım. Ama ilk önce birkaç konu hakkında fikirlerimi açıklayayım.

Benim gibi amatör bir müzikseverin alet incelemesi yapması doğru mu? Bence doğru. Bu işi meslek edinmişlerin yaptıkları incelemeler tabii ki çok değerli, ama sonuçta bu aletleri almak için elini cebine atacak olan bizlerin izlenimleri de en az profesyonellerin ki kadar önemlidir.

Bir diğer konu da bu inceleme distribütör firmanın mekânında ve bir öğleden sonra zaman dilimi içinde gerçekleştirildi. Yani alet eve götürülüp günlerce, haftalarca dinlenmedi. Peki bu doğru mu? Bence yine evet.

Bir kadın ile erkek arasındaki aşkın tanışmalarının ilk birkaç dakikasında filizlendiği söylenir. Bence de kesinlikle

doğrudur. Birlikte geçireceğiniz daha uzun zaman aşkınızın pekişmesine neden olabilir, ama baştan hiç beğenmediğiniz biriyle yıllar geçirseniz bile farketmez.

Aynı şeyler HiFi için de geçerlidir. Uygun akustiği olan bir mekânda ve uyumlu bir sistemle konsantre olup dikkatle dinlerseniz en geç ilk bir iki saat içinde alet hakkında bir fikriniz oluşur ve genellikle de değişmez. Daha uzun zaman diliminde dinleseniz de çok bir şey fark etmeyecektir.

Tabii bir de işin o günkü ruh hali kısmı var. Mesela Brezilya'lı model Gisela Bündchen'le romantik bir akşam yemeği sonrası (mesela dedik!!) dinleyeceğim her sisteme 10 üstünden 11 not verebilirim. Hatta banyoda arya söylerken Pavarotti'den daha iyi sesim olduğunu bile iddia edebilirim. Her neyse lafı daha fazla uzatmadan incelememize geçelim.

Editörümüz Hakan'dan Chord QBD76 seve yaparım" dedim ve Adnan Bey'den de

Stereo Mecmuası Sayı 9 56 www.stereomecmuasi.com

Page 57: Stereo Mecmuasi Sayi 9

incelemesi için bir rica gelince "tabii seve gelen olumlu yanıt sonrası yazdan kalma nefis bir günde Boğaz manzarası seyrederek Istinye'ye Timpani'ye yollandım.

Chord QBD76 üretimi durdurulan DAC64'ün yerine üst seviye segment için tasarlanmış bir alet. Tabii teknolojideki son gelişmeler ışığında ses kalitesinin arttığını da varsayabiliriz. Ayrıca bir sürü yeni fonksiyon eklenmiş. Bilgisayar kullanımında belli bir OS veya player'ı dikte etmemesi da bence çok önemli bir özelliği.

Fakat firmanın sunduğu en önemli yenilik “Bluetooth A2DP” bağlantısı. Stereo Mecmuası'nın 7. sayısında ki Chordette GEM incelemesinde “Bluetooth A2DP” teknolojisinin ne olduğu ve nasıl çalıştığı detaylı bir şekilde anlatılmıştı, okumayanlar bu sayıya bakabilirler.

QBD76 modelinde 1.25 milyon adet “Xlinx Spartan 3 ” FPGA (field programmable gate array) kullanılmış. Ve bu devrelerin programlaması Chord mühendisleri tarafından yapılmış. Yani öztürkçesi piyasada hazır satılan ürünler ve yazılımlar

kullanılmamış. Yeni nesil “Digital Phase Locked Loop”, “Ram Buffer Controller”, “Watts Transient Aligned filter”, “5.nesil Pulse Array DAC” Chord firmasının bu alette kullandığı teknolojilerden birkaçı. Firma verilerine göre “Data related jitter” sıfırlanmış ve “random master clock jitter” ise 3pS'a (piko saniye) indirilmiş.

QBD'nin açılımı "QuarterBack DAC". Amerikan futbolunu bilmeyenler için açıklayayım. Quarterback bir takımın liderinin oynadığı pozisyona verilen addır. Takımdaki en önemli pozisyon bu pozisyondur. Savunmada ki o dev adamların görevi de rakip oyuncuları top elindeyken Quarterback'ten uzak tutmaktır. QBD76 da demek ki bir sistemin beyni ve lideri olmaya soyunmuş bir alet. Güzel bir benzetme olmuş.

Chord QBD76'nin tasarımının güzelliği ilk bakışta hemen dikkatinizi çekiyor, gerçekten çok değişik ve şık. Hele üst kısmındaki mavi ışıkla aydınlatılmış büyük mercekten aletin içine bakabilmeniz çok keyifli. Bu merceğin hemen yanındaki üç küçük düğme ile de çeşitli ayarları yapabiliyorsunuz. Ikinci ve

Stereo Mecmuası Sayı 9 57 www.stereomecmuasi.com

Page 58: Stereo Mecmuasi Sayi 9

daha küçük bir mercekten LED göstergesine bakarak o andaki bağlantı türü, RAM tampon bellek ve phase seçiminizi görebiliyorsunuz.

Ayrı ayrı çekilmiş resimlerde tam belli olmuyor ama Chordette GEM'den oldukça büyük ve haliyle ağır. (7kg ve 338x60x145mm) Chordette ikisini yan yana koyunca yavrusu gibi duruyor. Tabii güç kaynağının içinde olması ve birçok ek fonksiyonu QBD76'yı oldukça ağırlaştırmış ve büyütmüş.

Chordette sadece Computer Audio ve unbalanced ampliler için tasarlanmış bir DAC, ama Chord, QBD76 ile her türlü sistemle beraber kullanılabilecek bir tasarım hedeflemiş. Başka bir örneği var mı bilemiyorum ama gerçekten şu anda üretilen bütün transportlar, bilgisayarlar (Windows, Vista, MAC) ve ampliler ile bağlanma imkanı verilmiş, yine yeni nesil Bluetooth A2DP bağlantısı da mevcut.

Digital girişler : 2 x 75 ohm SP/DIF BNC Coax , 2 x AES balanced XLR, 2 x TOSlink, 1 x USB (B tipi), 1 x Bluetooth A2DP. Analog çıkışlar ise : 2 x RCA unbalanced, 2 x XLR balanced.

Yani Mevlana'nın dediği gibi "gel, ne olursan gel” denmiş, bağlantı olarak yok yok. Ama sektörde işlerin gidişâtına bakarsak en fazla kullanılacak seçeneklerin USB ve bilhassa Bluetooth olacağını söylemek yanlış olmayacaktır.

Ben de zaten incelemenin ağırlığını Bluetooth bağlantı üzerinden Computer Audio tarafına kaydırdım. Aralarında pek bir fark yokken ve kablosuz bağlantı lüksü varken, doğrusu USB kullanmak pek akıl kârı değil.

Müzik formatı olarak FLAC formatı kulanıldı. Yanımda klasik, jazz, latin türünde değişik çözünürlükteki dosyaları da getirdim.

Dinletide çaldığımız parçalar :

-M.Rostropovich ve H.Tachezi yorumuyla, Frescobaldi, Toccata, Cello & Organ (16/44.1)

-Jacqueline Du Pré, Elgar op. 85, 1965 kayıdı, Sir J.Barbirolli yönetiminde London Symphonic Orchestra (16/44.1)

-Tchaikovsky, Nutcracker, Dance Of The Sugar Plum Fairy (16/44.1)

-Souad Massi, Raoui (16/44.1)

-Feist, One Evening (16-44.1)

-Y.Menuhin, J.Williams, Casablanca, Cinema Serenade 2 (16/44.1)

-Stravinsky, L'Historie Du Soldat, 1957 Robert Mandell - Ars Nova (24/96)

-Berlioz, Symphony Fantastique, Andre Vandernoot (24/96)

-Soundkeeper Recordings, Sample Jazz (24/96)

-Trondheim Solistene, B. Britten, Simple Symphony op.4 (24/192)

QBD76'yı hangi sisteme bağlayalım diye biraz düşündük ve sonra oy birliğiyle aşağıdaki sistemde karar kıldık. Kıyaslama için diğer bütün parçalar aynı kalmak şartıyla QBD76 ve Chordette'i dönüşümlü olarak dinledik.

Transport: HP laptop (Vista Starter OS) + Foobar2000, Linn Akurate CDP transport olarak,

-DAC: QBD76, Chordette GEM (direkt kıyaslama için adil olsun diye unbalanced çıkışlar kullanıldı, bilgisayara bluetooth üzerinden bağlanıldı)

-Ampli: Chord CPM 3350

-Hoparlör: ProAC D38

-Kablolar: Ecosse Master Reference (interconnect), SMS 2.3 (hoparlör kablosu).

Kurulum ve aleti bluetooth üzerinden PC'ye tanıtma sadece birkaç saniyelik bir uğraş. Yani herkes problemsiz yapabilir. Herşey hazır olduktan ve laptopu da önüme aldıktan sonra ilk parçayı dinlemek için düğmeye bastım. Kablosuz olarak PC'yi kullanabilmemiz müthiş bir rahatlık ve müzik dinleme keyfimizi arttıran bir kolaylık.

Stereo Mecmuası Sayı 9 58 www.stereomecmuasi.com

Page 59: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Çok merak ettiğim için dinletiyi 24bit/192kHz'lik parçadan başlattım. Parça “2L Recordings”in sitesinden indirilmiş, Trondheim Solistene grubunun icra ettiği, B. Britten Simple Symphony op.4 bestesi idi. Kayıt Norveç'teki bir kilisede 32bit/352.8kHz çözünürlükte “DXD” tekniğiyle yapılmış ve sonra 24/192'ye indirgenmiş ve bize sunulmuş. Beklendiği üzere detay, sahne vs. herşey müthişti. Keyifle dinledik. Sonra diğer parçaları da birbiri arkasından çaldık. 24bit'lik kayıtlar haliyle çok daha iyiydi ama 16bit'lik parçalar da çok iyi çalıyordu.

Not: FLAC dahil şu andaki bütün “lossless formatlar”ın çalabileceği en yüksek çözünürlük 24bit/192kHz. Yeni bir sıkıştırılmış format türü çıkana kadar 32bit'lik kayıtlar bekleyecek herhalde. Tabii WAV çalacaksanız sorun yok.

Sonra işin esas can alıcı kısmına geldik. Rack'ın en üst kısmına Chordette ve QBD76'yi yana yana koyduk ve aynı parçaları sadece kablonun bir ucunu bir aletten ötekine takarak dinledik. Haliyle QBD76 çok daha başarılıydı. Zaten aralarında 9-10 misli fiyat farkı olan aynı firmanın iki ürünü arasında bir fark olması şaşırtıcı değildi. Dinletimiz daha sonra Adnan Bey'in arşiviyle devam etti. Bütün parçalarda sonuç aynıydı. QBD76, Chordette'le karşılaştırınca çok daha iyiydi.

QBD76'nın “3V rms”lik unbalanced analog çıkışı (balanced 6V rms) ve Chordette'in sadece “2V rms” analog çıkışı olduğu için ardarda dinlemelerde amplinin sesini Chordette'e sıra gelince biraz açarak eşdeğer ses seviyesine getirmeye gayret ettik.

Stereo Mecmuası Sayı 9 59 www.stereomecmuasi.com

Page 60: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Sonra en merak ettiğim kısım olan bir CD transportla, QBD76 bağlantısının olacağı bölümüne geldik. Chord'un kendi CD transportu “Blue”yu maalesef arızalı olduğu için denemeyedik ama yerine Linn Akurate CDP'yi digital çıkışından kaynak olarak QBD76'ya bağladık.

Ronald Isley'in CD'si ve PC'deki 16 bit FLAC dosyalarını kıyaslama için çaldık. Bence QBD76 + PC kesinlikle çok daha iyi netice verdi. Yine sahne, detay vs. belirgin olarak daha iyiydi. Linn Akurate gibi üst düzey bir CDP transport olarak kullanılsa bile sonuç daha başarılıydı. Bu kısım benim de tahmin ettiğim gibi PC lehine sonuçlandı.

Resimlerden kolaylıkla fark edilebileceği gibi QBD76 ile küçük kardeşi Gem arasında

biraz boyut farklılığı var.

Sonra tam teşekkür edip gidecekken Adnan Bey'in QBD76 sahibi bir (herhalde Türkiye'de tek) müşterisi ile tanıştım. Şans eseri ziyarete gelmiş. Biraz sohbet ettik. Kendisi daha önce Esoteric gibi üst düzey CDP'ler kullanmış ve QBD76'yı aldıktan sonra hepsinden vazgeçmiş. Sohbette CD'lerini bilgisayara aktarıp ortadan kaldırdığını ve artık sadece PC veya pikap üzerinden müzik dinlediğini anlattı. Yine çok enteresan, QBD76 ile internet'ten yüksek çözünürlüklü radyoları da dinlediğini ve ses kalitesinden çok memnun olduğunu belirtti. Bunu da son bir not olarak aktarayım.

Çıktıktan sonra yakındaki balıkçı gözüme takılınca hemen içeri dalıp nefis Istinye koyu ve boğaz manzarası eşliğinde balık çorbası, bir büyük tabak hamsi, salata ve fırınlanmış helvadan oluşan mönüyü itinayla mideye indirdim. Günü özetlersem, Gisela Bündchen'in olmayışı dışında her şey güzeldi!!!

Son Söz:

-Eğer sisteminiz Hi-End kategorisindeyse ve bütçeniz de müsaitse QBD76'ya bir göz atın derim.

-Diğer sistemler içinse Chordette GEM fiyatına göre gerçekten çok başarılı. Akü üzerinden temiz bir DC akımla beslerseniz daha da iyi çalacaktır. Tabii niyetiniz bilgisayar üzerinden müzik dinlemekse.

-Bluetooth bağlantısı bence sınıfını geçmiştir, gönül rahatlığıyla kullanılabilir. Dinleti sırasında çeşitli çözünürlükleri birbiri arkasına problemsiz çaldık. Tabii bu yazdıklarım PC+Vista için, MAC'la dinlemediğimiz için bir yorum yapamayacağım. Hiç USB kablolarıyla falan uğraşmayın derim.

QBD76'nın (ve Chordette'in) bence bir eksiği uzaktan kontrollü bir volume kontrolü olmaması. Olsaydı direkt aktif hoparlörlere veya power amplilere de bağlanabilirdi. Yeni nesil USB/Firewire DAC'larda ki en büyük eksiklik bence bu. Bakalım böyle bir ürünü ilk kim çıkaracak.

S.B.

http://beskurt.wordpress.com

Chord QDB76

Üretici: Chord Electronics

Türkiye Distribütörü:Timpani Elektronik

Satış Fiyatı: 2.990 Pound + KDV

Harmonik Distorsiyon: < -103 dB (1kHz, 24-Bit @ 44.1KHz Örnekleme Frekansında )Sinyal / gürültü oranı: >120 dBKanal Ayırımı: >125 dB @ 1KHzDinamik Aralık: 122 dBSeçilebilen dijital girişler: 2 x 75 ohm SP/DIF BNC koaksiyal2 x AES Balanced XLR giriş2 x Plastic fibre optic ( TOSlink )1 x USB ( B tipi )1 x A2DP Stereo Odyo destekli Bluetooth

Analog Çıkışlar: 2 X RCA Phono2 X BALANCED XLR

Çıkış empedansı: 75 ohm (kısa devre korumalı)Ölçüler: 338 x 60 x 145mm (E x Y x D)

Ağırlık: 7 Kg

Stereo Mecmuası Sayı 9 60 www.stereomecmuasi.com

Page 61: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Stereo Mecmuası Sayı 9 61 www.stereomecmuasi.com

Page 62: Stereo Mecmuasi Sayi 9

IncelemeAcoustic System Liveline Interconnect

Değerli Stereo Mecmuası okuyucuları, Acoustic System firmasının sahibi Franck Tchang'i sanırım sizlerde artık tanımışsınızdır. Geçtiğimiz aylarda kendisinin Türkiye ziyareti sırasında izlenimlerimi sizlerle paylaşmaya çalış-mıştım. Firmanın rezonatörleri alışılagelmiş akustik düzenleme yöntemlerine fazlası ile alternatif bir bakış açısını yansıtıyor. Bu konuyla ilgili yazımı Stereo Mecmuası web sitesi üzerinden Türkçe olarak siz değerli okuyucularımızla, İngilizce olarak ise çeşitli web siteleri vasıtası ile tüm dünyadaki meraklılara sunmuştum. Her şeyiyle anlatması, izah etmesi ve tasvir edilmesi zor ürünlerin dışında Acoustic System daha alışılmış ürünlere de imza atmaya başladı. Bu alışılmış ürünlerin içerisinde yine bir yerlerde Franck Tchang kendi bakış açısı ile farklı ve egzotik dokunuşlara devam ediyor tabii ki. Aslında kendisini yakınen tanıyınca bu durumu gayet normal karşılar hale geldim ama konuya uzak olanlar için yine muammalar imza atmaya devam etmesi şaşırtıcı oluyordur eminim ki.

Franck Tchang bir süre önce konvansiyonel tasarıma sahip bir hoparlöre imza atmıştı bildiğiniz gibi. Bu ürünle ilgili ayrıntıların bir

kısmını da sizlerle paylaşmıştım. Belki kapsamlı bir incelemesini ileri ki sayımızda sizlere sunarız ama bu sayımızda daha çok yeni duyurulmuş bir ürünü sizlere tanıtmak ve yaptığım denemelerin sonuçlarını paylaşmak istiyorum. Franck'in son alamet-i farikası olan Liveline ara bağlantı

Stereo Mecmuası Sayı 9 62 www.stereomecmuasi.com

Page 63: Stereo Mecmuasi Sayi 9

kablolarını.

Ara bağlantı kabloları yani daha alıştığımız şekli ile interconnect'ler sistemden sisteme etkisi fark eden ve etkilerini tasvir etmesi oldukça zor ürünler grubundan. Sistemin kendi içindeki sinerjiye, uyuma ve sistemin genel yapısına göre seçilen interconnect'ler sistemin genel performansına bir katma değer sağlayabiliyorlar. Bu yüzden bazı odyofiller için bu ürünler sistemin tamamlayıcı bileşenleri değil asıl parçalarından bir tanesi. Aslına bakarsanız her iki yaklaşım; yani sistemi tamamlayıcı bileşen veya sistemin bir parçası olmak durumu belli doğruları içinde barındırıyor. Bu yüzden kendi düşünce tarzınıza göre kablolarınızı ayıracağınız bütçeden, yüklediğiniz misyona kadar bir çok farklı düşünce ile hareket edip seçimlerinizi yapabilirsiniz. Bu yazımı hazırlarken bende kendi içinde bazı düşüncelere sahiptim ve bu durumla ilgili tespitlerimi incelemenin sonlarına doğru sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Bu konuyu ileri ki sayılarımızda ele almalıyız. Artık incelememize dönelim yavaş yavaş.

Liveline, Franck Tchang'in üzerinde oldukça uzun zamandır çalıştığı bir ürün grubu.

Stereo Mecmuası Sayı 9 63 www.stereomecmuasi.com

Page 64: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Acoustic System firmasının sahibi Franck Tchang geçtiğimiz aylarda ülkemizi ziyaret

ettiğinde bir süreliğine evimde de ilginç akustik yaklaşımlarını yakından izleme

fırsatım olmuştu.

Tasarımcının kendisine özgü çözümleri ve bakış açısı standart bir üreticinin aksine ürün tasarımını oldukça uzatan bir durum. Ben bu ürünlerden oldukça uzun zamandır haberdar olmama rağmen piyasaya çıkışı geçtiğimiz aylarda gerçekleşti. Liveline serisi aslında bir ürün grubu olacak. Interconnect'ler bu ürün gamının ilk parçası. Daha şimdiden serinin elektik kablosu da hazır olmasına rağmen, testlerinin devam ettiğini biliyorum. Acoustic System ürünün piyasaya verilmesi konusunda pek hızlı ve istekli değil. Özellikle Franck kafasındaki düşünceleri ürüne yansıtmadığı zaman ürünü piyasaya sunmuyor. Liveline interconnectler içinde aynı durum söz konusu olmuş. Uzun yıllar ürün üzerinde değişiklikler yapılarak son haline ulaştırılmış. Peki bir interconnect için neden bu kadar zaman uzun bir tasarım süreci yaşanmış?

Sanırım sizleri hikayenin başına götürmem gerekiyor. Bu kısımları dilim döndüğünce yorumsuz aktarmaya çalışacağım.

Liveline interconnectler tasarlanırken ilk önce metallerin ses etkileri konusu oldukça kapsamlı olarak incelenmiş. Acoustic System, tüm dünyada ilgi çeken rezonatörlerini tasarlarken, metallerin ses etkisi konusunda kapsamlı denemeler ve hatta test raporları yaparken, bir simyacı gibi metal ile ses arasındaki ilişkiyi çözmeye çalışmış. Bakır, gümüş, altın, platin ve aklınıza gelebilecek her türden metalin en saf hali ile sinyal taşımak konusunda farklı karakterleri var. Bu karakter ürünlerin dominant yanını ortaya çıkartıyor. Söz gelimi bakır en saf hali ile tiz ve özellikle mid seslerde başarılı bir performansa sahip iken, gümüş bas seslerin aktarımı noktasında avantajlara sahip. Metaller en saf hallerinden ayrıldıklarında yani iç yapıları değişmeye başladığında etkileri değişmeye başlıyor. Bu da tasarımcılara olasılıkları hesaplanamayacak kadar fazla seçenek sunuyor. Tabi kablonun tasarımı farklılaştıkça bu etkilerde değişiyor. Yani kabloya eklenen her katman, her fazla sarım ses karakterinde değişikliklere sebep oluyor.

Bu noktada kendi fikirlerimi açıklamam gerekirse, yukarıdaki durum bir çok kişi tarafından özellikle de konuya şüphe ile bakanlar açısından fazla karışık oldu sanırım..

Stereo Mecmuası Sayı 9 64 www.stereomecmuasi.com

Page 65: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Gerçeği söylemek gerekirse kablo konusu odyofil dünyasında etkileri bilimsel olarak açıklanması en zor bileşenlerden bir tanesi. Kablonun uzunluğu ve kısalığı veya kalınlığı ve inceliği ile veri taşıma arasındaki etkilenme ve kapasitans etki bilimsel olarak açıklanabilir, etkileri ölçülebilir bir tablo ortaya koyarken, işin içine malzeme etkisi, pişme gibi konular girdiğinde olayı verilerle açıklamak imkansız hale geliyor. Bu konuda yazılmış bir çok makale olsa da, karşılığında yazılmış bilimsel kökenli anti-tezlere cevap vermek firmalar için bile oldukça güç. Ben bu durumun kişiye özel yorumlanması gerektiğini düşünenlerdenim. Kablo konusu herkesin sistemlerinde denemeler yapıp, sonucunda karar vermesi gereken bileşenler. Ben kendi adıma kablonun sistemlere etkilerine inanan ve duyduğunu düşünenlerdenim. Neyse Liveline kabloya geri dönelim.

Liveline kabloyu sistemimde test ederken öncelikle pre amplifikatör ve amplifikatör arasında ayrıca pre-amplfikatör ve CD çalarım arasında kullandım. Öncelikle testlerimde fark ettiğim en önemli durum eğer tüm sisteminizdeki kabloları değiştirmeyecekseniz Liveline'ları kaynak ile

amplifikatör arasında kullanmanızı tavsiye ederim. Test sırasında kendi kullandığım DIY ve çeşitli markalardan interconnect'ler yerine Franck'in kablolarını kullandım.

Dinletilerim sırasında yine oldukça farklı türlerden çok sayıda albüm dinledim. ACT plak şirketinden çıkan Ida Sand (ACT 9716-2) yeni aldığım bir albüm. Easy listening bir vokal caz albümü. Kayıt kalitesi oldukça iyi, albümde gayet keyifli. Bu albümde eskisine göre sahne ve detaylarda inanılmaz artış olunca son zamanlarda en fazla dinlediğim bir diğer albüm olan Jiang Ting'in Dance'ı (MA Recordings M066A) CD çalarıma yükledim. Kablo daha yanmamış olduğu halde detaylardaki artış inanılacak gibi değildi. Genel anlamda bas seslerin dominant olmadığı bu iki albüm mid ağırlıklı yapıya sahipler. Jiang Ting'in Dance albümü geleneksel Çin sazlarının kullanıldığı çok minimalist bir albüm ve kayıttaki detay seviyesi çok üst düzeyde. Sisteminizdeki en ufak değişikliği bile hissettirecek kadar detaylı. Özellikle solistin çaldığı Pipa isimli enstrüman tizlere doğru çıktıkça çok ilginç sesler ve titreşimler oluşturuyor. Bu titreşimlerin uzaması Liveline ile dikkat çekici hale geldi.

Stereo Mecmuası Sayı 9 65 www.stereomecmuasi.com

Page 66: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Art Tatum - Complete Capitol Recording (7243-8-21325-2-3) albümünde aynı durum piyano tuşelerinde hissedilir hale geldi. Notalar uzadıkça uzuyordu. Minimal albümlerden daha kompleks albümlere geçtiğimde dahi ayrıntılar ve sahnenin katman katmanlılığı daha belirgin hale geliyordu. Tabii ki bu durumun açıklaması benim sistemimle Liveline kablonun sağladığı sinerjik uyum olabilirdi. Hemen kabloyu alıp bir kaç dostumun sistemlerinde denemek üzere yola koyuldum. Tanınmış bir çok kablo ve üst sınıf sistemlerle ortaya çıkan durum pek farklı değildi. Sistemin genel performansına göre katmanlılık, sahne, bas kontrolü ve üst düzey detay artışı fark edilebiliyordu. Bu durum pek normal değil, bende yazdıklarımın farkındayım. Ama ortadaki durum gerçekten etkileyici olunca yapacak bir şey kalmıyor.

Bu noktada nefes alıp biraz mantık yürütmek gerekli. Üst sınıf bir çok kablo transparan yani özellikle kaynağın sesine etki yapmamaya çalışır. Ayrıntıları ve detayı olduğu gibi yansıtmaya çalışır. Her kablolarda bu durumu sağlayabilmek gerçekten kolay değil. Bunların yanında sisteme uyumluluk hadisesi var ki, bu nokta tamamen denemeler yapmakla anlaşılabiliyor. Acoustic System bu noktada ilginç bir işe imza atmış. Üst düzey kablolardaki transparanlığı uygun bir fiyata sağlıyor. Sistemle uyum noktasında muhtemelen yapısından dolayı avantajları olduğu muhakkak. Denediğim hiç bir sistemde olumsuz bir durumla karşılaşmadım.

Şimdi gelelim işin egzotik yönüne. İşin içinde Acoustic System olunca normal bir ürün ortaya çıkması mümkün olmuyor.

Kablonun yönünü değiştirdiğinizde sistemin sinyal fazı değişiyor. Bunun yanında resimlere dikkatlice bakarsanız konektörlerin üzerlerinde göreceğiniz deliklerin açıları ile oynayarak seste değişiklikler elde ediyorsunuz. Sıkı durun yukarıda bahsettiğim oynamaları yapınca sistemi açıp kapamadan on-line değişikleri duyuyorsunuz. Özellikle sinyal fazının kablonun yönüne göre değişmesi fark edilmeyecek gibi değil. Bazı sistemlerde bu şekilde daha iyi sonuçlar elde ettiğimi de söylemeliyim.

İleri ki sayılarda pikap pre-amplifikatöründeki denemeleri ve farklı sistemlerde gerçekleştirdiğim dinletilerin yorumlarını yazacağım. Ama söyleyebileceğim şu ki, bizim Tchang amca yapmış yine yapacağını. Tasarımcının diğer kabloları ortaya çıkınca ne olacak bilemiyorum.

Söz konusu olan bir kablo olunca ürünü tavsiye etmek oldukça zor ve bence pek doğru değil. Ancak şu kadarını söyleyebilirim ki, sisteminizde özellikle de oturmuş bir sisteme sahipseniz ne yapın edin bu ilginç kabloyu mutlaka deneyin. Sisteminizdeki diğer kabloların uyumu daha iyi olabilir ve sizin beklentilerinizi karşılıyor olabilir. Ama değişik bir mantıkla üretilmiş Liveline kabloların sizi oldukça şaşırtacağına eminim.

Kablo fiyat itibarı ile ortalanın üzerindeki sistem kullanıcıları için cazip olacaktır. Üst sınıf sistemler içinde duyulması gereken farklar yaratıyor. Ancak giriş seviyesi sistemler için oldukça yüksek bir maliyet getireceğinden dolayı muhtemelen alış veriş listesine almak pek mantıklı olamayacaktır.

Ne olursa olsun denenmesini şiddetle tavsiye ettiğim bir ürün. Şaşıracağınızdan emin olabilirsiniz.

Hakan

Acoustic System Liveline

Üretici: Acoustic System InternationalTürkiye Distribütörü: Fil ElektronikSatış Fiyatı: 700 Eurp

Ayrıntılar için: www.filelektronik.com

Stereo Mecmuası Sayı 9 66 www.stereomecmuasi.com

Page 67: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Stereo Mecmuası Sayı 9 67 www.stereomecmuasi.com

Page 68: Stereo Mecmuasi Sayi 9

RöportajDemir Çetiner ve Mavi Hifi

Bu sayımızda röportaj bölümümüzde Mavi Hifi firmasından Sn. Demir Çetiner ile yaptığımız keyifli söyleşiyi sizlere sunuyoruz.

Stereo Mecmuası (S.M): Merhabalar, öncelikle Mavi Hifi firmasının kuruluş hikayesini sizden dinleyelim.

Merhabalar Hakan Bey. Aslına bakarsanız ticari düşünceden hayli uzak, tamamıyla hobimin tutkuya dönüşmesinin sonucuydu. Doksanlı yıllarda Cabasse hoparlör edinmem ve keyifle dinlediğim bu markanın ithalatına başlamam tesadüf değilmiş yani. 10 seneyi aşkın devam ediyoruz, hem keyifle dinlemeye hem de presente etmeye…

(S.M.): Firmanızın ülkemize getirdiği ürünlerden ve bunların distribütörlüğünü nasıl üstlen-diğinizden bahseder misiniz.

Şu an için sekiz markanın distribütörlüğünü yapmaktayız. Bunlar; CABASSE, AUDIOMAT, AUDIOENGINE, BRYSTON, MELODY, COPLAND, MIMETISM ve TRANSROTOR. Fakat önümüzdeki zaman

diliminde bu sayı şu an görüştüğümüz bazı firmaların katılımıyla da daha da artacak. Öncelikle bu işi yapan bir kişi olarak gündemi takip etmeye gayret ediyorum Ayrıca bu işe duyduğum ilgide yaptığım araştırmaları şekillendiriyor diyebilirim. Internet kullanarak gerek firma gerek ferdi olarak katıldığım fuarlardaki edinimlerim ilk adım oluyor , zaten sonrası da prosedürler , karşılıklı anlaşma ve yazışmalar.

Gerçek şu ki bu denli zaman ayırıyor ve ilgi gösteriyor olmamıza karşılık temsil ettiğimiz firma sayısı az. Elbette son yıllarda sektörün dünyada ki düşüşü, ülkemizde de ilgili sayısının az olması ve daha marjinal bir hale gelmesinden dolayı daha dikkatli davranmamız şart.

Soru : Size çok sorulmuş bir soru olduğuna eminim ama okuyucularımız için tekrar sormak istiyorum. İyi bir Hi-fi sistemi nasıl olmalı ve hangi kriterlere göre oluşturulmalıdır.

Hi-fi sistemini oluşturma kararı dinleyecek ve satın alacak kişi tarafından verilir. Ama elbette değişmez bir takım kriterler belirlemek mümkün.

Stereo Mecmuası Sayı 9 68 www.stereomecmuasi.com

Page 69: Stereo Mecmuasi Sayi 9

belirlemek mümkün.

Şöyle ki; öncelikle kriter kişinin kendi müzik geçmişi ile ilgili olacaktır. Eğer sadece rock veya pop dinleyen bir kişi ise daha sert çalan bir sistem seçiminde bulunabilir. Fakat seçim caz,klasik, pop caz, etnik caz, new age tarzından yanaysa daha kaliteli hi-end sistemler devreye girecektir. Burada bana göre belirleyici olan nokta kaydın kalitesi ile ilgili. Kayıt kalitesi arttıkça, insanlar tınıları ve çalgıları tane tane duymaya başladıkça sistemine önem verip vakit ayırmaya başlıyor. Genelde rock ve pop kayıtlar sanırım çok fazla özen gösterilmeden yapıldığından -iyi kayıtlarda yapılmaya başladıysa da - daha çok hifi başlangıç sistemlerinde dinlemek uygun. Fakat kayıtların kalitesi dediğim gibi arttıkça beklentilerde bu yönde artarak high end’e doğru geçiş süreci başlıyor. Benim için de nasıl olmalı ve başlamalı sorusunun yanıtı ise ; önce hoparlör ve amfi uyumunun belirleyici bir başlangıç noktası olmasıdır. Kaynak cihaz ve kablo seçimi de işin son aşamasını oluşturur.

(S.M.): Artık yavaş yavaş spesifik konulara inmeye başlayalım. Son bir

kaç senedir tüm büyük Fransız hoparlör üreticileri gibi distribütörlüğünü üstlendiğiniz Cabasse firması da benzer şekilde bir çok yeniliği müşterilerine sundu. Okuyucularımıza Cabasse firmasını anlatabilir misiniz ve bu seneki yeni modellerde meraklıları ne gibi yenilikler bekliyor.

Tabiî ki. Dünya değişiyor Hakan Bey, teknoloji ise en süratli değişeni. Cabasse markası ise nüvesini bozmadan yani orijinal yapısının çok dışına çıkmadan bu yeniliklere marketindeki diğer üretici firmalar gibi eşlik ediyor.

Firmanın kurucusu George Cabasse‘ın ataları 1740 lı yıllarda ilk kemanı yaparak müzik dünyasına girmiş. Beş jenerasyon sonrasında bile bu geleneği devam ettirmişler. Ve günümüzde hala çeşitli orkestralarda da bu enstrümanlar kullanılmaktadır. Ve sonuçta George Cabasse 1950 yılında iyi bir elektro akustikçi olarak kurduğu hoparlör firmasını bugünlere kadar birçok yeniliğe imza atarak getirmiştir. Bu sene Cabasse firması öncelikle MT 4 serisini MC 40 serisi olarak yeniledi. Bu yeni

Stereo Mecmuası Sayı 9 69 www.stereomecmuasi.com

Page 70: Stereo Mecmuasi Sayi 9

serinin tamamında tiz ünitesi coaxial (iç içe geçen) ünite kullanıldı. ALTURA serisi yenilenerek ALTURA MC ismiyle tekrar geri geliyor. Bu serideki yeni modelleri (Iroise 3, Egea 3, Santorin 30 gibi) 2009'a varmadan görebileceğiz. Artis serisine de sanırım yılbaşından sonra 17 cm çapında Mini Baltic ekleniyor.

(S.M.): Cabasse firmasının özellikle Sphere ürünü oldukça ilgi çekiyor. Özellikle sitemizdeki Münih fuarı galerisinde bu ilginç hoparlörleri gören hemen herkes bu hoparlörün teknolojisini merak ediyor. Cabasse için Sphere hoparlörlerin özelliği nedir ve bu ilginç hoparlörlerden okuyucu-larımıza tanıtabilir misiniz?

Evet gerçekten de en ilgi çeken ürünlerden biri Sphere. Teknolojisine gelince, aslında çok basit 55 cm’lik bir bas ünitesinin tam ortasına 21 cm’lik Baltic hoparlörünü oturtunca karşımıza 4 lü coaxial La Sphere çıkıyor. Aslına bakarsanız bu hoparlörü ben 30 cm’lik bas ünitesi olarak yapmalarını teklif edecekken firma benden önce davrandı. Tabi bu büyüklükte bir 4 lü coaxial hoparlörü aynı eksen üzerinde birbirinden

etkilenmeden yapmak oldukça zor, zira dünyada 3’lü coaxial (Baltic) ve 4’lü coaxial La Sphere yapan tek firma Cabasse . Tabii firmanın özellikle geçmişten beri Coaxial hoparlör yapmasının altında yatan neden ; uzun ve doğal dinleme olanağı sağlaması ve bu olanağı sağlayan sadece Cabasse’ın kullandığı köpük ünite teknolojisi.

(S.M.): Hazır Cabasse’dan bahsetmişken bir konuyu size sormak isterim. Genel olarak ülkemizde Fransız sound’u olarak isimlendirilen bir terim var. Neredeyse tüm Fransız üreticiler için hemen bu yakıştırılma yapılıyor. Ben bu konuda genel bir terime karşıyım. Sizin bu konudaki yorum-larınızı duymak isterim.

Evet böyle bir ifade kullanılıyor. Bu aslında bir audiophile efsanesi gibi. Belirli bir kitle arasında konuşulan, yazılan düşünceler yani. Ve pek tabiî ki Fransız sound unun son derece açık ve canlı olmasından kaynaklanan bir terimdir.

(S.M.): Distribütörlüğünü yaptığınız bir diğer hoparlör markası Audio Engine. Ürünlerin fiyat performans dikkat çekici

Stereo Mecmuası Sayı 9 70 www.stereomecmuasi.com

Page 71: Stereo Mecmuasi Sayi 9

ve sanırım ülkemizde de bayağı kul-lanıcısı var. Audio Engine firmasından ve ürünlerinden okuyucularımıza biraz bahseder misiniz.

Audioengine A5 teknik özellik ve aldığı olumlu yorumlarla ilgimizi çekti . Sonrasında da kullanıcılarımıza sunmak için harekete geçtik. Modeller ilk geldiğinde biz de duyduğumuz ses karşısında hayrete düştük. Özellikle A5 Toroidal Trafo, Kevlar Midbas ve ahşap kasası ile bizi oldukça etkiledi .

A2 daha ufak olmasına rağmen mid bas ve tiz olarak boyundan beklenmeyecek bir performans sergileyerek fiyatını hakkettiğini kanıtladı. Firma biz ürünleri getirdikten hemen sonra , A5 Bambu ve S8 Subwoofer’ı piyasaya sürdü. Ardından Kablosuz kullanım desteği sunan AW1 tanıtıldı . Henüz bu yeni modelleri kullanıcılarımıza sunma fırsatı bulmamıştık ki; firma Ipod Touch ile kullanılabilen kablosuz taşıyıcı AW2 yi piyasaya sürdü . Bu ürünle A5 , Müzik seti veya TV'nizi bile Ipod'unuza kablosuz olarak bağlayabiliyorsunuz .

(S.M.): Stereo Mecmuası’nın ilk ortaya

çıkışındaki sebep, analog sevgisi. Sizin analog ve özellikle pikaplara bakışınızı merak ediyorum.

Bence bunların hepsi , özüne , doğalına en yakın olma arzusuyla iniltili. Tabiî ki ilklerden biri olma özelliği de bunu tetikliyor. Sizin kadar olmasa da gittikçe daha sevmeye başladım diyebilirim (Transrotor temsilciliğinden sonra). Bir kere en güzel tarafı gerçekten belli dinamikleri yakalayınca daha doğal olduğunu düşünüyorum. Hele iyi kayıtlar yakalarsanız daha da keyifli.

(S.M.): Üzerinde durmamız gereken bir diğer markanız hiç şüphe yok ki Transrotor. Alman üretici ile ilgili kısa bir tarihçeyi okuyucularımıza sun-muştuk ama bir kez de sizden dinlemek isteriz.

Evet daha önce siz bunları yayınladınız. Zaten bizdeki bilgilerde hemen hemen aynı diyebilirim. Tekrar üstünden geçmek gerekirse: Jochen Rake 70'li yıllarda Transcriptor firmasının ürünlerini Almanya’ ya ithal eder , fakat ürünlerin eleştirdiği bazı kısımlarını bir türlü firmaya kabul ettirip

düzelttiremez. Daha sonra da kendi arasında hava boşluğu olmasına yani fiziksel

Stereo Mecmuası Sayı 9 71 www.stereomecmuasi.com

Page 72: Stereo Mecmuasi Sayi 9

markasını oluşturmaya karar verir. Bir taraftan da ünlü İngiliz firması J.A Michell’in temsilciliğini yapmaya başlamıştır zaten.

Firma pikapların şasi olarak tabir ettiğimiz kasa ve hareketli platosunun üzerine daha çok uzmanlaşarak üretim ve tasarım yapmış. Tasarımlarında değişik malzemeler kullanmaya özen göstermiş. Akrilik ve mermer malzemeler kullanarak pikap ta oluşacak titreşimleri en aza indirmiş özellikle akrilik malzemesini pikaplarda ilk kullanan lider firmalardan biri olmuştur.

(S.M.): Bu sene Transrotor yepyeni modelleri ile analogseverlerin karşısına çıktı. Mavi Hifi olarak ülkemizdeki meraklılara hangi modeller sunuyorsunuz.

Evet , her sene olduğu gibi bu senede Transrotor ürün gamına yeni modeller ekledi. Mavi Hi-fi olarak bizde mümkün olduğunca çeşitli alternatifler sunma çabasındayız. Ancak elbette piyasa gerçeklerimize uygun seçimler yapıyoruz, yoksa Transrotor Türkiye ‘de konut ederi kadar olan ürünlerde sunuyor. Marka distribütörü olarak bizde; Bu sene yeni Ürünlerinden Opaco , Avorio, Zet serisi pikaplarını ithal edip meraklılara sunduk. Bu modellerin çoğu belt drive teknolojisi içeriyor ve isterseniz TMD ( magnetic drive ) ekleyebiliyorsunuz.

(S.M.): Son bir kaç senedir Transrotor ilginç bazı ürünlere imza atıyor. Özellikle manyetik itme sistemi konusunda bayağı ilgi çekici gelişme sağlamayı başardılar. Bu konunun ayrıntılarını sizden dinleyelim.

Transrotor yenilikçi düşünce yapısıyla, olabilecek en yüksek performansa ulaşmayı ilke edinmiş bir firma. FMD (FREE MAGNETIC DRIVE) teknolojisi de buna en iyi örnek . Temelde , motor titreşimlerinin plato ve kafa üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak -yok etmek- için tasarlanmış bir sistem .Pikap dışında bulunan iki veya üç adet motor aslında FMD içinde yer almaktadır.

Son teknoloji hızlı tren ve metro vagonlarında kullanılan; manyetik kutupların birbirini itmesi mantığı ile çalışmakta. Bu sayede motor ve plato

temas olmamasına rağmen plato dönmektedir . İstenmeyen rezonanslar minimuma indirilmekte ve platonun dönüşü ciddi şekilde rahatlamaktadır .

(S.M.): Transrotor’da ilgimi çeken bir diğer konu zaman zaman OEM kollar bile kullansalar hemen her ürün yeniden ele alınıp belli iyileştirmeler yapılıyor değil mi?Transrotor kasa ve plato dizayn eden bir firma olduğundan kol ve iğneleri dışardan temin ediyor bildiğiniz gibi. Böylelikle kullanıcılar istedikleri zaman farklı marka kol ve iğne de kullanabiliyorlar Ama firmanın kendi ürünlerinde belli iyileştirmeler yaparak kullandığı markalar SME, Rega ve Goldring. Zaten Sme firmasının yıllardır Almanya dağıtıcılığını yapıyor.

(S.M.): Audiomat fazla ürünü olmayan ama genel anlamda ürünlerinin çıtası oldukça üst düzey bir firma. Geçmiş dönemlerde benimde Arpege serisi amplifikatörler ve Tango dijital analog çeviricileri dinleme fırsatım olmuştu. Audiomat firması ve yen yıldaki yenilikleri hakkında bilgi alabilir miyiz?

Audiomat hedef kitlesine çoktan ulaşmış bir marka, az ve öz üreterek bunu başardığıysa sizinde dediğiniz gibi ortada. Firma Norbert ve Denis Clarisse adlı iki kardeşin kurduğu bir firma. 1986 yılında 2 x 20 watt lık bir OTL ampli ile başlamışlar daha sonra Prelude ve Solfege ile üretime devam edilmiş. Bu arada Tempo ile başladıkları DAC üretimini Tango ve Maestro ile devam ettirmişler.

Firmanın 2008 yılında yaptıkları yenilikler şöyle :Seriye Recital adlı A sınıfı çalışan 80 watt’lık bir ürün eklendi. Kullandığı güç tüpleri 8 adet KT 88,sürücü tüpler ise 2 adet 12 AU7 WAH .Bunu takiben yine yeni tasarlanan Pre-Power tasarım Opus 2 ve Festival var. Festival 2 x 160 watt lık bir güç amplisi. Kullandığı tüpler ise kanal başına 4 adet KT 88.

Yine firmanın bu seneki yeniliklerinden bir diğeri ise Maestro Referans DAC.Yeni üretilen DAC’lar 24 bit / 192 Khz yapısını kullanıyor. Çeviricinin güç katı dışarıya alınmış ve içinde 350 VA’lik 2 adet toroidal güç trafosu var.

(S.M.): Bir diğer markanız Melody. Çok

Stereo Mecmuası Sayı 9 72 www.stereomecmuasi.com

Page 73: Stereo Mecmuasi Sayi 9

eski bir firma olmasa da kısa süre içinde çok ilgi çekici ürünleri piyasaya sürmeyi başardılar. İlk önce Melody firmasını sizden dinleyelim.

Haklısınız. Melody 90'larda Avustralya Melbourne da kurulmuş bir firma. Melbourne da bir mühendis ve audiophile tarafından kurulmuş. Fakat 90'lı yılların sonunda Allen S.H Wang tarafından devir alınmış. Markanın esas gelişimi bundan sonra başlamış, Wang firmayı Çin’in Shenzen bölgesinde büyük bir fabrikaya taşıyarak üretime arttırmış. Markanın ürün gamını da geliştirerek model adedini çoğaltmış.

Ürünler doğuda ve batıda çok ilgi gördü. Yazılı basında ve internette iyi eleştiriler aldı, özellikle 6Moons ve Hifichoice da. Firma uzak doğulu olmasına rağmen şaşırtıcı derecede şık ve kaliteli malzemelerden üretilmiş ürünler imal ediyor. Son zamanlarda firmanın üretim tesisi ile ilgili çok sık röportaj yayınlandı ve yine uzak doğulu üreticiler arasında çok rastlanmayacak bir şekilde tesisin tamamı ilgili basın tarafından fotoğraflandı.

(S.M.): Melody bu sene yepyeni

ürünlerle meraklıların karşısına çıktı. Özellikle egzotik lambalar kullanan pre-amplifikatörleri ve monoblok güç amplileri, iyi incelemeler ve ödüller konusunda zengin bir külliyata sahipler. Mavi Hifi müşterileri en çok hangi modellere ilgi gösteriyorlar.

Melody firması tüm ürünlerinde Full music lambalarını kullanıyor, özellikle bu seneki modellerinin çoğunda 101 D lambasını sıkça kullandı. Firmanın ürünlerinde kullandığı kapasitörler Jensen , bağlantı parçaları ise WBT marka. Ürünlerin tamamı noktadan noktaya mantığıyla imal edilmiş. Kasaların siyah lake boyaları en kaliteli şekilde yapılmış. Ürünlerin tamamı fabrikada tek tek elde yapılıyor, trafolar Melody tarafından sarılıp imal ediliyor.

Kullanıcılarımız Melody’nin her ürününe ilgi gösteriyorlar. Fakat en çok entegre ampifikatörlerden 6L6 lamba kullanan 2x 40 watt AB sınıfı SP3 II , KT 88 lamba kullanan 2x 36 watt A sınıfı Astro Black 50 ve 2A3lamba kullanan 2x18 watt A sınıfı ve ünlü pre-amplifikatörü 101 D lamba kullanan Pure Black 101 ilgi gören modeller. Ama biz bu sene kullanıcılarımıza 300 B ve 845 lambalarla üretilen yeni ve değişik

Stereo Mecmuası Sayı 9 73 www.stereomecmuasi.com

Page 74: Stereo Mecmuasi Sayi 9

ürünlerini de ithal ettik.

(S.M.): Şimdi benim merak ettiğim bir konuyu size sormak istiyorum. Son bir yıldır hemen tüm hifi fuarlarında Fransız hifi ikonu Jean Hiraga’nın yeni hoparlörleri ile Melody ürünleri sıklıkla birlikte görülüyor. Bunun sebebi konusunda bir fikriniz var mı ve Jean Hiraga ürünlerini Mavi Hifi demo odalarında görme şansımız olacak mı?

Bu benimde beğendiğim bir kombinasyon ve aklımda olduğunu söylemeliyim. Bir çoğunuzun bildiği üzere Jean Hiraga 60'lı yıllarda ” Revue du Son” isimli bir Fransız elektronik dergisinde yazar olarak çalışmaktaydı. 70'li yıllarda ise mühendisliğini kendisinin üstlendiği bir amplifikatör üretti. İki yıl öncede ilk kez bir hoparlör üretti. Başarılı da oldu fakat Hiraga yeni bir firma ve bizde bu firmanın gelişmesini izliyoruz. Kendisi ile en son Almanya fuarında temas kurduk, seri üretime geçmesini ve ürünlerini yurt dışına ihraç etmesini bekliyoruz.

(S.M.): Bryston markası özellikle profesyonel pazarda çok iyi tanınan ama hifi alanında aynı şekilde tanınmayan bir firma en azından ülkemiz için. Sizin Bryston ürünlerini oldukça beğendiğinizi biliyorum. Tüketicilerin Bryston’a bakışları nasıl ve geri dönüşümler ne durumda.

Bryston dünya çapında bir marka ve kuruluşu 1942 lere dayanıyor. Türkiye’de de profesyonel kesimde çok tanınıyor. Aslında stüdyolar için imalat yaparak bu işe başlamış ve orada çok başarılı olmuş. Başarılarını high-end dünyasına da zaman içinde sunmuş. Sizinde dediğiniz gibi kullanıcılar firmaya biraz stüdyocu mantığıyla bakıyorlar bu da doğal çünkü doğumu bunun üzerine, ama özellikle power amplifikatörleri uzun

yıllar ülkemizde çok ilgi gördü ve hala rağbet var. Demonte ve Kit mantığıyla imal edilişi, dual mono yapısı, 0,003 değerlerdeki sessizliği, sağlam ve güven veren kasası ve 20 yıl parça garantisi tüketiciler için en büyük seçim nedenleri. Firma bu sene yeni CD çaları BCD-1 ve DAC ‘ı usb bağlantılı BDA 1 ile çok ilgi gördü. İlgi gören diğer bir ürünü ise Mono amplifikatör 28 B SST. 8 ohm da RMS 1000 watt güç üretiyor.

(S.M.): Stereo Mecmuası’ndan okuyu-cularımıza verdiğimiz bir haber Ankara’lı Adisa firması ile Mavi Hifi firması arasındaki bir işbirliği ile ilintiliydi. Firmanın özgün hoparlörleri sizin demo odalarınızda dinlenebiliyor. Bu işbirliği nasıl başladı ve gelecekte başka ortak projeler olacak mı?

Adisa firmasının sahibi Vefa bey ile bir dostluğumuz var. Hobilerimizden kaynaklanan bu dostluğu ürünlerle de olabildiğince devam ettirmeye çalışıyoruz. Vefa bey’in çok zaman ayırarak imal ettiği DIY hoparlörleri Mavi hifi demo odalarında dinleyebilecek müzikseverler. İlerde belki ortak ürünler , projeler tabi ki doğabilir.

(S.M.): Mavi Hifi firmasının distribütörlüğünü yaptığı diğer markalar ve faaliyetleriniz konusunda bilgi verebilir misiniz.

Stereo Mecmuası Sayı 9 74 www.stereomecmuasi.com

Page 75: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Firmamızın temsilciliklerinin yanı sıra bayisi olduğu ses ve görüntü markaları da var. 2002’ den bu yana ev sineması sektöründe Panasonic, Yamaha, Denon ve Marantz bayiliklerini üstlenmekteyiz. Ses ve Görüntü sınıfındaki bu ürünlerle beraber Cabasse, Bryston markalarımızın ev sinema serilerini birleştirerek satışını uzun zamandır yapmaktayız. Ev eğlencesi ve proje sistemleri daha çok ilgi görüyor..

(S.M.): Birazda Mavi Hifi firmasından bahsedelim. Müşterilerinize ne gibi imkanlar sunuyorsunuz. Şu an demo odalarınızda dinlenebilir durumda olan ürünler hakkında okuyucularımızı aydınlatır mısınız.

Markalarımızın talep gören tüm ürünlerini bulundurmaya gayret ediyoruz. Avrupa’dan ithal ettiğimiz ürünlerin fiyatlarını kendi ülkelerindeki liste fiyatlarına satıyoruz. Sadece Transrotor ürünleri + Kdv olarak satılıyor. Avrupa harici ülkelerden ithal edilen ürünler ise yine + Kdv olarak satılıyor ve tüm ürünlerde vade farksız liste fiyatına 12 taksit imkanı var. Şu an demo da CABASSE 'ın tüm ev sinema ve stereo kule tipi serilerini dinlemek mümkün. MELODY’nin SP 3 II, ASTRO BLACK 50, Pre 101, 300 B, 845 Mono amplifikatörleri , BRYSTON, pre-power amplifikatörleri ve Cd çalar ürünleri, TRANSROTOR Opaco , Zet serisi ve Orfeo serisi , AUDIOENGINE A 5 , COPLAND CDA 823 CD çalar, AUDIOMAT‘dan Opera ve Tempo DAC dinlenebilir. CABASSE yeni serileri ise önümüzdeki günlerde dinlemeye hazır olacak.

(S.M.): Mavi Hifi firmasının geleceğe yönelik planları nelerdir ve Hi-Fi sektörünün ülkemizdeki geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Hifi sektöründeki bazı firmalar büyük marketlerin Türkiye'ye gelmesi ve Çin’de ucuz üretimin artmasıyla biraz zarar gördü ve bunlar daha çok doğu bank kökenli firmalardı , bazıları başarılarını devam ettirse de. Fakat bir süredir müzikseverler güvendikleri ve istedikleri markaları dinleyerek alma şansına sahipler ve düzgün demo yapan, müşterisine değer veren firmalar daha başarılı oluyor. Ancak müzik dinleme alışkanlıklarımızın gelişmesiyle doğru orantılı olarak diğer ülkelerin çıtasını yakalamamız mümkün olabilir. Mavi hifi da her zaman sektördeki çizgisini korumaya özen gösterecektir.

(S.M.): Demir Bey hep Mavi Hifi firmasından bahsettik, birazda sizi tanıyalım. Özelikle ne müzik dinlersiniz, nelerle uğraşmayı seversiniz.

1967 İstanbul doğumluyum . Esas mesleğim Gümrük Müşavirliği ve 23 senedir bu işle meşgulüm. Ailemden ve hobi amaçlı girdiğim hi-fi sektöründen vakit kaldıkça basketbol oynarım, bisiklete binerim. Her türlü müziği dinlerim, ayırım yapmamaya çalışıyorum. Daha genç yaşlarda dinlediğim rock kayıtlarını yine dinliyorum ama son 10 senedir jazz müzik, klasik müzik ve blues dinliyorum.

(S.M.): Okuyucularımıza söylemek iste-diğiniz son sözleri alalım.

Sektörümüz hi-fi ve high-end olduğu için şunu söylemek isterim; Müzikseverler bol bol canlı performanslara gitsinler, müzik dinlesinler. İşte o zaman cihazları tanımak ve satın almak daha kolay bir hale gelir.

(S.M.):Son olarak Stereo Mecmuası hakkındaki görüşleriniz almak isterim.

Stereo Mecmuası hi-fi sektörünün internet üzerinde ne kadar çok başarı kazandığının bir kanıtı bence. Yayınlandığı ilk günden beri çok ilgi gördü içerde ve dışarıda. Bende sizleri kutluyorum bu girişiminizden dolayı. Bu tip hobilerin gönülden severek yapıldığında her zeminde başarılı olabileceğini göstermiş oldunuz.

(S.M.): Teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.

Stereo Mecmuası Sayı 9 75 www.stereomecmuasi.com

Page 76: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Stereo Mecmuası Sayı 9 76 www.stereomecmuasi.com

Page 77: Stereo Mecmuasi Sayi 9

MakaleSingle Ended Triode'ların Tarihçesine Kişisel Bir BakışAvrupa SET hareketi ile ilgili yazıyı hazırlamak şimdiye kadar yazmakta en çok zorlandığım makalem oldu açıkçası. Bu yazıyı hazırlayabilmek için bir çok forum, web sitesi ve üretici ile yazışmaya çalıştım. Yazının Fransa bölümünün neredeyse tamamı ise sevgili Hakan tarafından hazırlandı. Bu bölümde sizlere Avrupa Single Ended hareketinden önce yaşanan gelişmeleri anlatmaya çalışacağız.

Fransa'nın güneyinde İngiliz birlikleri Alman siperlerine saldırıyor.

Avrupa 1918 yılında biten Birinci Dünya Savaşının hemen akabinde büyük değişikliklere sahne olmuştur. Büyük imparatorlukların yıkıldığı bu dönem beraberinde huzurdan çok karmaşa getirmiştir. Yeni toprak anlaşmazlıkları, sonu gelmeyen ekonomik krizler ve yavaş yavaş fitili ateşlenen çatışmalar savaşın bitiminden sonraki 20 yıla etkisini vurmuştur. İlk savaşın ardından genç nesiller neredeyse yok olmuş durumdaydı. Toplumsal hayat oldukça zordu. Savaşın kara mücadelelerinden konumu itibarı ile korunmuş olan İngiltere bile sömürgelerini kaybetmiş ve küçülmüştü. Bu dönemde Avrupa yavaş yavaş Amerikan etkisine girmeye başlamıştır. Tüm bu dönemde yaşanan küçük gelişmelere ulaşmak çok zor ve 1920'ler ve 1930'ların

Avrupa'sındaki gelişmeler hakkında pek az şey biliyoruz.

Şimdi isterseniz Avrupa'nın önde gelen ülkelerinde 1920 ve 1960'lı yıllar arasındaki gelişmeleri incelemeye çalışalım.

İngiltere, ilk büyük dünya savaşının ardından 1920'li yıllarda hızlı bir gelişme döneminin içerisine girdi. Kıta Avrupa'sı savaşın izleri ile doluyken, kıtanın hemen yanındaki bu eski adalar toluluğu, savaşı kendi topraklarından uzakta tutabilmişti. İngiltere’nin o dönemde bir süper güç olması ve Amerika ve Avrupa arasındaki konumu sayesinde her iki taraftan da beslenebilmesini sağlıyordu. Her ne kadar Birinci Dünya Savaşının arkasından sömürgelerinin büyük bir kısmını yitirmiş de olsalar 1920'li yılların hızlı ekonomik atılım yıllarında haberleşme gibi teknolojiler konusunda İngiltere'de çok ciddi çalışmalar yapılmaya başlanmıştı. Savaş sırasında Avrupa ve Amerika birbirlerini yeni baştan tanımışlardı ve yavaş yavaş globalleşen dünyada haberleşme bir yarış halini almıştı.

Wireless World dergisinin ilk sayısının kapağı

Bu haberleşme yarışında, Avrupa'lı bir çok firma İngiltere'ye geliştirme ve üretim üslerini kurmuşlardı. Bu durum İngiltere'deki audio endüstrisinin de gelişmesini sağlayacaktı. İlk sayılarında kurucusu olan Marconi şirketinin haberlerini sunan Wireless World dergisi 1923 yılında firma ile bağlarını kopartıp bağımsız hale geldi. Bu dergi uzun yıllar başta İngiltere olmak üzere tüm

Stereo Mecmuası Sayı 9 77 www.stereomecmuasi.com

Page 78: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Avrupa ve Amerika'yı etkileyecek bir hale gelecekti.

Bu yıllarda bir başka yeni oluşum dikkat çekicidir; Mullard.

Efsanevi bir firma Mullard logosu

Bugün bile bir çok meraklının sahip olmayı arzuladığı lambaları üreten firmanın ilk temelleri 1920'lerde atılır. The Mullard Radio Valve Co. Ltd. İsmiyle kurulan firma şans eseri bir gelişim rüzgarının tam merkezinde bulacaktır kendisini. 1920'lerin ilerleyen döneminde kurulan BBC'nin gitgide artan talepleri Mullard'ın kendisini acilen geliştirmesini gerektirir ve firma Hollanda'nın köklü firması Philips ile ortaklık kurar. Yaklaşık 5 yıllık bir zaman dilimde Mullard dev bir firma haline gelir. 1930'larda ise ürettikleri ilk pentod tüplerle İngiltere hifi alanında ilk adımları atmaya hazırdır artık.

1950'li yıllardan bir tasarım.

Kısa bir süre sonra bazıları oldukça uzun soluklu olacak İngiliz radyo üreticileri ortaya çıkmaya başlar. Bush (Aynı isimle ucuz market ürünleri üretip pazarlamaya devam etmektedir) GEC (İngiliz General Electric firması) British Marconi, Dynatron. Cossor. Edco, Graham Limited, Hivac, Six Sixty Radio Co. Teonex (aynı zamanda küçük bir lamba üreticisidir) Ediswan gibi irili ufaklı çok

sayıda radyo üreticisi büyük bir hızla üretime başlar.

Bir yandan halkın radyoyu benimsemesi, bir yandan özellikle Amerika ile Atlantik üzerinden iletişimin gelişmesi açısından İngiltere'nin bir üs haline gelmesi çok sayıda Hollandalı, Amerikalı ve hatta Japon üreticiyi adaya çeker. Mazda, General Electric gibi büyük firmalar İngiliz ortakları ile dev lamba üretim tesisleri kurarlar.

BBC stüdyosu muhtemelen 1950'liler Bu gelişmelerin kalbindeki bir diğer önemli kuruluş hiç şüphesiz ki, BBC'dir. British Broadcasting Company adıyla kurulan BBC, kuruluşunun üzerinden 5 sene geçtikten sonra 1927 yılında devletleştirilir. Bu durum, BBC'nin hızla gelişmesini ve 1930'lu yılların sonunda Avrupa'nın öncü kuruluşu olmasını sağlar. Bu durum bir yandan İngiliz radyo ve dolayısıyla lamba üretimini hızlandırırken daha sonraki yıllarda güçlü İngiliz hifi endüstrisinin oluşmasında BBC'nin en önemli itici güç olmasını sağlayacaktır.

Tüm bu gelişmeler ve gitgide değişen ihtiyaçlar İkinci Dünya Savaşının sonrasında İngiltere'de ilgi çekici gelişmelerin kapısını açar. Yazının başlarında bahsettiğim “Wireless World” dergisinde yayınlanan bir yazı ilk önce İngiltere daha sonra da tüm dünyadaki amplifikatör tasarımında yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. 1947 yılında D.T. N Williamson tarafından yayınlanan "Design for a High-quality Amplifier (Yüksek kaliteli amplifikatör üretimi için tasarım)" yazısı push-pull mimarisini neredeyse mükemmelleştiriyordu.

Williamson'un tasarımı negatif feedback'e dayanan basit ama mükemmele yaklaşmış

Stereo Mecmuası Sayı 9 78 www.stereomecmuasi.com

Page 79: Stereo Mecmuasi Sayi 9

bir push pull tasarımdı. Williamson, yüksek güç ve az distorsiyon için özel bir çıkış trafosu tasarlamıştı. İlk basit tasarım İngiliz General Electric (GEC) tarafından üretilen L63 triyodlarının hem sürücü hemde faz değiştirici olarak kullanılmasına dayanıyordu.

Orijinal Williamson şeması

Williamson ilk makalesinin yayınlanmasından yaklaşık 2 yıl sonra 1949 yılında 6SN7 ile sürülen KT66 pentodların güç katında kullanıldığı bir tasarımı meraklıların ilgisine sundu. Ultra Linear çıkış katı 1937 yılında Alan Blumlein'ın 1937'de tasarladığı şekilde kullanılmıştı. Bu tasarım daha sonra müthiş amplifikatörleri ile ünlenecek David Hafler 1951 yılında mükemmelleştirilecekti.

Leak “Point One" amplifikatör

Tüm bu gelişmeler olurken bir İngiliz firmasından bahsetmemiz gerekir diye düşünüyorum, Leak. 1934 yılında Harold Joseph Leak tarafından kurulan firma Williamson tasarımından önce 1945 yılında daha sonraları çok ünlenecek "Point One"

olarak tanınan “Type 15” modeli amplifikatörünü piyasaya sürer. KT88 pentod lambalarını kullanan tasarım 15 wattlık güç sağlayabiliyordu. Tasarımı bu kadar özel yapan şey, düşük distorsiyon oranı ve performansıydı. Bu tasarım hem Leak firması tarafından hemde meraklılar tarafından geliştirilerek uzun süre farklı versiyonları üretilmeye devam edildi. Leak bu tasarımda mükemmel push-pull'a giden kapıyı aralamıştı.

“Mullard 5-10” şemasını kullanan bir amplifikatörün reklamı

1954 yılında yapılmış bir diğer tasarımda oldukça ilgi çekici ve üzerinde durulması gereklidir. 1954 yılında Mullard firması tarafından “Practical Wireless” dergisinde yayınlanan “Mullard 5-10” devre şeması. Bu tasarım adını kullandığı 5 lamba ile 10w güç üretmesinden alıyordu. EZ80 rektifieri, pre katında birer adet EF86 ve ECC83 ile donatılmış tasarımın güç lambaları ise EL84 idi. Bu tasarım o dönem için sunduğu müthiş ses kalitesi ile dikkatleri üzerine çekti ve tüm dünyadan meraklılar tarafından üretildi. Bir kaç sene sonra tasarım Mullard'In efsanevi EL34 lambası kullanarak 20 watt güç üretecek şekilde geliştirildi. Bu tasarımın Mullard lambalarının daha fazla satılması için geliştirilmiş olduğunu da ekleyelim. Mullard tasarımında İngiliz Partridge firmasının çıkış trafolarının kullanılmasını öneriyordu. Aynı firma yaklaşık 30 yıl sonra Avrupa Single Ended hareketinin başlangıcında da ortaya çıkacaktı.

Gelecek sayımızda Avrupa Single Ended hareketinin ortaya çıkışı öncesindeki durumu incelemeye devam edeceğiz.

Devrim

Stereo Mecmuası Sayı 9 79 www.stereomecmuasi.com

Page 80: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Tarihten Bir SayfaAndre Charlin

André Marie Bernard Charlin 1903 Paris doğumludur. 13 yaşında yetenekli bir flüt öğrencisiyken babası vefat eder ve dayısı Edmond Ragonot küçük André’nin eğitimi ile yakından ilgilenir. (Edmond Ragonot halen günümüzde kullanılan bazı motor tasarımlarının yaratıcısı olan çok yetenekli ve yaratıcı bir elektrik mühendisidir) Yeğeninin, önce bir radyo alıcısı yapmasına yardımcı olur ve 1. Dünya savaşı sona erince fazlalık lambalarla «upgrade» etmesini sağlar. Barış yılları Fransa’ya caz müziği ile beraber dans modasını getirir. Ancak caz müziği konusunda deneyimli orkestra azlığı yüzünden sıkça başvurulan yöntem radyo yayınlarının tekrarlarıydı. Radyoların ses çıkış seviyesini kulaklık volümünden dans salonu volümüne çıkarmak ciddi beceri istiyordu. Bu doğrultuda emek harcayan André Charlin ilk receiver’ının son lehimlerini yaptığında 17 yaşlarında olmasına karşın dans ve caz konularında ustalaşmıştı bile.

Bu ilk radyolu ampli Charlin için uzun bir teknolojik geliştirme ve icatlar zincirinin ilk halkasıydı. 200’ün üzerinde buluşu resmi olarak onaylanmış ve patent hakları verilmiştir. Bu patentleri derinlemesine analiz ettiğimiz ve uygulama yöntemlerini irdelediğimizde bu icatların Rice & Kellogg, Klar & Vogt veya Black’inkilerinden daha önce (bazen birkaç sene önce) bulunduklarını görüyoruz. Dolayısıyla ortaklaşa da olsa, Hi-Fi tarihinin temel taşlarını oluşturan birçok teknik buluşun babalık hakkını Charlin’e teslim etmemiz doğru olur kanısındayız.

Günümüzün güç standartlarına bakıldığında ilkel sayılabilecek bu receiver içindeki askeri standardındaki telgraf lambaları sayesinde 1

Watt efektif güç üretebiliyordu. Ancak kısa sürede daha iyi hoparlör sürücülerine gereksinim olduğu kesinleşti. 1922’de, yani Amerika’da Rice ve Kellogg’a verilen patentten tam 2 yıl önce Charlin Fransa’da dairesel membranlı elektrodinamik hoparlörün patentini alır. Bu Fransız patent daha sonra Rice & Kellogg patenti ile de ilgilenen Compagnie Thomson tarafından satın alınır.

Bélphégor hoparlör

1926’da, askerlik görevini bitirdikten sonra Charlin 2 yeni patent daha alır. Birincisi push-pull sistemiyle çalışan elektrostatik bir hoparlör, ikincisi ise değişken manyetik direnç ile çalışan bir pick-up sistemi. Aynı yıl evlenen Charlin radyo ve hoparlör imal edebilme gayesiyle ilk işyerini açar. Eşine olan sevgisi yüzünden de aktif olarak devam etmeyi düşündüğü müzisyenlik kariyerine bir son verip daha “ciddi” görünümlü imalat işine yönelir. Zaman darlığı yüzünden de yaklaşık 5 yıl önce kurmuş olduğu izci grubundan da ayrılmak zorunda kalır. İlk

Stereo Mecmuası Sayı 9 80 www.stereomecmuasi.com

Page 81: Stereo Mecmuasi Sayi 9

hoparlörü Bélphégor’u hazırlar: Elektrostatik tiz sürücülü ve horn tipi orta ses sürücülüdür. Bası konusunda bilgiye rastlayamadık ama muhtemelen daha sonraki hoparlörleri gibi labirent tipinde olma olasılığı yüksektir.

1927’de bir yandan pick-up konseptlerini geliştirirken bir yandan de amplifikatörlerin frekans eğrisini negatif geri besleme kullanarak iyileştirmeye yönelik çalışmaları ve hoparlörleri aktif olarak kontrol edip besleme üzerine yine patentler alır.

1930’da aldığı bir patenti ayrıştırılmış ses sinyallerini hoparlörlere gönderimde filtre devrelerini kullanma ile ilgili, diğeri ise derin basları ve özellikle akustik kontrabas seslerini verebilecek bir kabinin yapımında kullanılacak bir labirentle ilgili. (Şimdilerde halen kullanılan transmission line veya bazı horn sistemlerinin ilk adımları olarak görülebilir) Bu bas labirenti ve ESL tiz sürücüsünün gelişmiş versiyonlarını Charlin 1970’lerde bile üretmeye devam ettiği ve adını «Colonnes» Kolon verdiği hoparlörlerinde kullanır. Yeri açılmışken de bu kolonlardan biraz söz edelim: Temelde 4 modeli vardır: 110, 120, 160 ve 190. Bu model numaraları aynı zamanda kolonların yüksekliğini de cm olarak belirler. 1970

yılından sonra 120’nin yerine 122’yi üretir. Tüm kolon hoparlörlerinde tiz ve orta ses sürücüleri aynı olup aynı hacmi kaplarlar. 2 adet elektrostatik sürücü 3.000’den 20.000 Hz’e kadar olan aralığı üstlenir. 300 ve 3.000 Hz aralığını elektrodinamik tek bir sürücü kaplar. Bas hoparlörün bulunduğu silindiri uzatarak da bas frekansının genişliğini ayarlar: 110 modeli 40 Hz’e kadar inmekte olup diğer modellerin alt frekans sınırları şöyledir: 122 – 32 Hz, 160 – 16 Hz ve nihayet 190 – 10 Hz!

Aynı yıllarda ev içi kullanımı için imal edilen audio röprodüksiyonunda yeterince ilerleme kaydedilmemesinden şikayetçi olan Charlin ilgisini sinemaya çevirir. Sinema alanındaki ses ile ilgili gelişmeleri daha ilgi çekici ve daha kaliteli olarak nitelendirir. 1930’da 33 devirli plakları kullanarak geri çalma senkronizasyonu sağlayan ekipman üretir. Hemen ardından 1931’de filmler “konuşmaya başladıklarında” ses kalitelerinden şikayetçi olur ve yeni ve daha kaliteli kayıt tekniklileri üzerine sayısız çalışmalar yapar. 1933’te, savaş öncesinin en önemli filmlerinin ses kayıtlarının yapıldığı stüdyoları hazırlar. Back Street “Arka Sokak” senkronize edilmiş ilk filmidir. Savaş öncesi filmlerinin en büyük bütçeli olanı, Abel Gance’ın Napolyon filmi için de temellerini 1934’te attığı kayıt ve geri çalma konseptlerini kullanarak stereo olarak kaydedilmiş bir ses bantı hazırlar. Bu eser stereo tarihinin kilometre taşlarındandır.

Charlin kayıt cihazlarını 3 kamyon üzerinde şehirden şehire, film setinden film setine taşımakla kalmamış, “The Secrets of the Red Sea” filmi için Cibuti çölüne kadar götürmüştür. Sürekli aradığı kaliteyi her bulduğunda daha da ileriye götürebilmek için hiç bir masraftan kaçınmayan Charlin aynı zamanda cihazlarını basitleştirip ufaltmayı da bilmiş ve Pathé şirketinin Fransa’da çok popüler olan basit Rural modeli için de uyarlamıştır. Tabii sinema için olan ses kayıtları ile yetinmeyip görüntü tekniklerine de bulaşır. 1935’te patentini aldığı “Cyclope” 35mm’lik filmlerin gösterimi için ciddi ilerlemeler sağlamıştır. 1938’da tamamladığı “Actua Color” ise renkli projeksiyon teknolojisinde ödül alacak seviyededir. 10 yıl içerisinde Fransa içi ve dışında 1000’den fazla sinemada kullanılır. Savaş yaklaştıkça bazı buluşları savaş sanayisinde de uygulanır. Örneğin avcı uçaklarında bulunan makinalı tüfeklerin ateş açma kontrol mekanizmalarında. Ancak André Charlin yaşamı boyunca çalışmalarının bu

Stereo Mecmuası Sayı 9 81 www.stereomecmuasi.com

Page 82: Stereo Mecmuasi Sayi 9

safhasından söz etmektense savaş yıllarında elektrik ve yakıt yokluğu yüzünden yolları aydınlatılmayan vatandaşlarının bisikletleri için ve yanında çalışan 40 kadar işçiye az da olsa bir gelir sağlayabilmek için gerçekleştirdiği dinamo imalat çalışmalarından söz etmeyi yeğlemiştir. Savaş sonrası hemen sinema sitemlerine geri döner.

1942’de Charlin fabrikası çalışanları

Ancak bu arada Charlin’in müzik ve akustiğe olan tutkusu tüm artmaya devam etmiştir. 1949’da CBS’in başarısı sonucu ses sistemlerine geri dönüş yapar. Bu başarıyı şöyle özetleyebiliriz. Almanların icat edip geliştirdikleri manyetik bantlara kayıt teknolojisi ile Amerika’da filiz veren mikro yivlere aktarma ile basım teknolojileri çok başarılı bir pazarlama stratejisi ile birleştiğinde, bildiğimiz LP ev ses sistemlerinde adeta bir devrim yaratır. Ancak Amerikan şirketlerin LP basımı için istedikleri lisans ve telif şartları savaştan yeni çıkmış “fakir” Avrupa için oldukça ağırdı. Charlin’in de ödeyebilecek hiç bir gücü olmadığından iş başa kalmıştı. Kendi dizayn ve proseslerini geliştirerek Thomson şirketi ile ortaklaşa çalışmalar gerçekleştirir ve kısa sürede DCF ve Ducretet şirketlerinin mühendisi olarak işe başlar.

İşte meşhur yapay kayıt başını “dummy recording head”ini ve kendine has stereofonik kayıt tekniklerini 1954’te burada gerçekleştirir. 1958’de muhtemelen ilk ve belki de en iyilerinden sayılan uyumlu “compatible” stereo LP’lerini yayınlamaya başlar. Üstüne bir de 16 devirlik plağı da icat eder. Ancak bu ürünü kısa ömürlü olacaktır. 16 devir, Charlin’in kendi kayıtları ile çok tatminkar ses vermekle kalmayıp Fransız tiyatrosunun klasik oyunlarını kayıt etmek için yeterli süreyi de tanıyordu. Ancak Fransız hükümeti okulları için plakçalar siparişi verdiğinde bu 16 deviri şartnameye koymayı “unutur” ve üretilen cihazlar bu devri desteklemez... Kısa bir süre sonra da Thomson kayıt çalışmalarına son verir. Ancak Charlin yılmaz, tüm çalışmalarına aynı anda büyük bir hızla devam eder. Amplifikatörleri konusunda pek

Stereo Mecmuası Sayı 9 82 www.stereomecmuasi.com

Page 83: Stereo Mecmuasi Sayi 9

fazla bilgiye rastlayamadık ancak hem lambalı hem tranzistörlü ürünleri olduğunu biliyoruz. 60’lı yıllarda ürettiği lambalılardan bazıları:

2 x 9 Watt’lık ECL 82’li push pull güç amplifikatörü ve preamplisi

2 x 20 Watt’lık EL 34’lü push pull güç amplifikatörü

2 x 40 Watt’lık EL 34’lü push pull güç amplifikatörü

André Charlin için sıkça dahi sıfatı kullanılmıştır. Ancak teknik ve müzikal mükemmeliyetçilik konusunda onunla aynı fikirleri paylaşmıyorsanız fırtınaları koparabilir. Piyanist Lily Kraus Charlin hakkında: “uzun boyu ve Jupiter heykeli gibi duruşu onunla pazarlığı veya herhangi bir konuda asgari müştereklerde buluşma olanağınızı tamamen ortadan kaldırıyor” Hangi konu olursa olsun, haklı olduğunu bildiği konuları sonuna kadar savunur istediklerini elde edebilmek için her yola da başvurur...

1 haftayı aşan bir süredir Paris’teki St. Eustache kilisesinin yanında duran ve en iyi kayıt neticelerini almak için kilise kubbesinin tam altında mikrofonlu yapay kafayı havada asılı tutan en uzun merdivenli yangın

söndürme kamyonunu geri isteyen Paris İtfaiye Müdürlüğünü oyalamak için başvurmadığı “dümen” yoktur...

Başka bir dahi olan Michel Garcin ile kısa süreli bir ortaklıkları olur ve bu beraberlikten Erato plak şirketi doğar. Birlikte muhteşem kayıtlar gerçekleştirirler. Örnek olarak daha sonra Eurovision’un marşı olarak seçilen Charpentier’nin Te Deum’unu sayabiliriz. Ancak bu iki kuvvetli kişiliğin birlikteliğinin uzun sürmemesi kaçınılmazdı. 1962’de Charlin kendi plak şirketini ve Champs Elysées kayıt merkezini kurar. Yardımcısı ve sanat direktörlüğünü yapan Carl de Nys ile son derece uyumlu çalışmalar sonucu müthiş kayıtlara imza atacaklardır. Bundan sonraki on yıl için tüm Avrupa’yı dolaşıp sayısız müzikal hazineyi açığa çıkarır. Yayınladıkları eserler ise neredeyse her sene Fransa’da “Grand Prix du Disque” ödülüne layik görülür.

1970 yılında ilk plakçalar kolunu piyasaya sürer. Çok kısıtlı miktarlarda üretilen bu kolun yapımı 1978 yılına dek sürer ve 4 değişik modifikasyona uğrar. Charlin bu kolları bizzat kendi yapar ve çok sevdiği Thorens plakçalarlarına monte eder. Kullandığı modeller TD134, TD124 ve TD 125’tir. Maddi durumu kısıtlı olanlar için ise sayıca az da olsa Lenco’nun L75 modeline de monte etmiştir. 1974 yılında İngiliz Decca şirketinin bu kolun kopyasını imal edip pazarlamaya kalkıştığı ancak Charlin’in almış olduğu sayısız patent karşısında geri adım atmış olduğu söylenmektedir. Bu yazıda kolun çok fazla teknik detayına girmeyi uygun görmemekle beraber bitkaç özelliklerinden söz etmenin yararlı olacağını düşünüyoruz:

1. BR1’den BR4’e kadar 4 sürümü olan bu kol elektromanyetik yapıda bir uni-pivottur.

Stereo Mecmuası Sayı 9 83 www.stereomecmuasi.com

Page 84: Stereo Mecmuasi Sayi 9

2. Plakçalardan tamamiyle ayrı olan ve 24 Volt ile çalışan bir besleme devresi vardır.

3. Bu besleme devresi kolun hareketlerini, ucundaki iğneye uygulanacak olan (plak çalarken bile ayarlanabilen) ağırlık basıncını ve plak bitiminde kolun kalkıp anti-skating yardımı ile geri gelmesini

kontrol ve kumanda eder. 4. Armtube aralarında gresli silikon

bulunan ve içiçe girmiş iki silindirden oluşur.

5. Pivot kısmının ortalanması ve kolun yukarıya doğru çekilip sürtünmenin azaltılması yakut üzerine oturtulmuş mıknatıslar tarafından sağlan-maktadır.

André Charlin bir mucittir. Bu, sadece kendi “Laboratoire”ında ürettiği audio ürünleri veya kendi değimiyle “bizzat yaptığım kayıtlarda bulunan dünyanın en güzel seslerini tekrardan canlandırabilecek kapasiteye sahip hoparlörleri olan “Colonnes”ları ürettiği için değil, neredeyse ilgilendiği her konuda sayısız icatları olduğu içindir. Denizi çok sever ve yelken onun için ciddi bir tutkudur. Seri üretime uygun olan ilk 30’ polyester yelkenli teknelerin birinin dizaynı onundur. Günü için çok ilerici sayılabilecek navigasyon cihazları imal edip patentler. Otomatik yelken sarma aparatlarının dizaynları ile ilgilenir. Tüm bu patentleri, buluşları, kayıtları, dizaynları ile haklı olarak gururlansa da genelde insanlığa ve yanındakilere duyduğu aşırı güvene dayanarak kendini mali alanda hiç bir zaman “sağlama alma” gereksinimini duymaz. Muhasebesini tutanlara ve yanında çalışanlara son derecede güvenir.

Son girişimini başkaları emekliliğe başladıkları yaşta gerçekleştirir ama sonu da oldukça vahim olur. Kendini, 12 yıl boyunca gerçekleştirmiş olduğu 100ü aşkın kaydın, prodüksiyonun, eserin tüm hakları gasp edilmiş durumda bulur. Şirketinin kontrolü tamamiyle başkalarının eline geçmiştir. Neredeyse tüm hayatını adadığı çalışmalarına devam edemeyecek durumdadır. Yediği darbe son derece ağırdır. Sağlığı bozulur. Tüm aletleri, cihazları başkalarının ellerine geçmiştir. Ancak pes etmez ve uzun bir uğraş sonunda kayıtlarının yayın haklarını geri almaya muvaffak olur. Ve bu işi dostlarına emanet edip onların devam etmelerini rica eder. Sağlığında ise işlerin tekrar canlandıklarını görür. CD’yi büyük bir umutla bekler ve ondan çok şey beklediğini her daim tekrar eder. Ancak kısa bir süre sonra da 1983’te vefat eder.

B.Manusso

Stereo Mecmuası Sayı 9 84 www.stereomecmuasi.com

Page 85: Stereo Mecmuasi Sayi 9

MakaleYanılsamalar

Uzun bir süredir kafamı kurcalayan birtakım düşünceleri 6 Moons’da okuduğum ve aslı Michael Lavorgna’nın olan “Why Music Matters” yazısı tekrar tetikledi. Yazısını özgürce kullanmama izin veren Michael Lavorgna’ya buradan tekrar çok teşekkür ediyorum. Again thank you very much Michael.

İngilizce orijinalini buradan okuyabilirsiniz. İçimi kağıda dökmekten ileriye gitmeyen bu yazıyı eleştirilerinize sunuyorum.

Önce bir soru: Dünyada farklı coğrafi konumda, sosyal yapıda, ırk, dil, din, vs. olan milyonlarca insanın ortak tutkusu olan bu Hi-Fi, veya başka bir deyişle müziği göreceli de olsa “daha kaliteli şekilde” dinleme arzusu nasıl bir şeydir? Ne işe yarar? Amacı nedir? Nereye gider?

Sonra bir varsayım: Hi-Fi’ın amacı, daha öncesinde kaydedilmiş olan müzikleri kendi evimizin ortamında dinlemenin mutluluğuna erişmek. Burada anahtar kelime “öncesinde” dir. Zira canlı olmadığı sürece müzik mutlak olarak geçmiş zamandadır. Zaman olgusuna sonradan tekrar değineceğim ama öncelikle bu hobimize dışarıdan bakanların sandıklarının tam aksine neden sürekli karşılıklı tartışmalarla geçtiğine bir göz atalım: Kabloların topolojileri üzerine tartışırız, dijital–analog kavgaları çıkarırız, lambalı-solid state tartışmaları sürüp gider, hoparlörlerin altına koyacağımız malzemeler bile tartışma konusu olur. Ve daha onlarcası, yüzlercesi. Herhangi bir gün herhangi bir dilde olan herhangi bir internet forum sayfasını açmanız yeterli olur. Amacımız bu kadar basitken, yineliyorum – kendi evimizin ortamında müzik dinlemenin mutluluğunu yaşamak – bu denli anlaşmazlık, tartışma, çatışma... Niye?

Hi-Fi kelimesine yani High Fidelity ye odaklandığımızda belki birkaç ipucu bulabiliriz. Fidelity – sadakat kısmı birincil olarak belli bir zaman dilimi (yine kaçınılmaz

olarak geçmişte yapılmış) içerisinde yapılan bir icranın aynı esnada yapılmış kaydı ile birebir örtüşmesi ile doğrudan ilintilidir. En saygın dergileri okuduğumuzda bu icranın 1. canlı olması (yani eş zamanlı) şartı ve 2. akustik enstrümanlar ile çalınması şartı üzerine bir anlaşmaya varılmış gibidir. Peki bu canlı icra mikrofonla(rla) kaydedilmeyecek mi? Bu mikrofonlar kablo ile bağlı değiller mi? Mixing konsolleri içerisinde elektronik devreler yok mu? Elektrik ile çalışmıyor mu? Vs. vs. Sorular bu şekilde uzar gider... Hi-fi dediğimizde sözü edilen, canlı ve akustik enstrümanlarla çalınan/söylenen bir müziğin aslına olabildiğince uygun şekilde tekrardan yaşatılmasına yarayacak olan alet edevat ile çeşitli formatlardaki müzik yazılımlarıdır (LP, CD, radyo yayını, kaset, bant, vs.) Bu beraberliğin doruk noktası da bir yanılsamanın ötesine gitmez.

Açıklayayım: evimizde tekrardan canlandırıp dinlediğimiz müzik o denli aslına uygun, o denli gerçekçidir ki kendimizi kaydın yapıldığı ana “ışınlayıp” o esnada oradaymışız hissini verir.

Aslında herhangi bir olayın tekrardan canlandırılması beraberinde hatayı da getirir zira tekrardan canlandırmanın tek kusursuz olanı olayın kendisidir. İşte burada yine “zaman” olgusu ile karşı karşıyayız. Bu tekrardan canlandırma yanılsamasına o denli alıştık ki, sonunun kesin hüsran olacağını peşinen bilmemize rağmen peşinde sürekli bir kovalamacadır gidiyor. Son zamanlarda kafamı kurcalayan sorulardan bir tanesi de bu. Kendi kendimizi ne denli kandırıyoruz?

Birkaç varsayım daha: Müzik sanattır. Her sanat eseri kendi kendine yeten ve kendi kendini tamamlayan bir bütündür. Bir sanat eserinin bir birey tarafından değerlendirilmesi tamamıyla kişisel görüşlere dayanan bir olgudur. Sanat eserinin değerlendirilmesi mutlak olarak şimdiki zamanda yapılır. Sanat eseri ile onu duyumsayan birey arasında bir anlam alışı vardır. Yani değerlendiren kişi bu eserden bir anlam çıkartır, bir duygu yükü alır, sanat eseri onu algılayanda birtakım “değişiklikler” meydana getirir. İyi ya da kötü – belki de

Stereo Mecmuası Sayı 9 85 www.stereomecmuasi.com

Page 86: Stereo Mecmuasi Sayi 9

çekimser. Ancak incelenen eseri tarihsel süreç içerisine yerleştirmek sanat yorumunu yapana farklı perspektifler açabilir. Deneyim mutlak olarak yoruma kaynak ve malzeme zenginliği getirir. Müzik setinden müzik dinleme tamamıyla kişisel bir olgudur ve deneyim bu müziği algılamada yorum zenginliği getirir. Kişisel hazzı algılamaya ve değerlendirmeye gelince de objektif veya tarafsız ölçütlere dayanmamız olanaksız olduğu kadar anlamsızdır.

Açıklık getirmeye çalışayım: Müziğin veya hangi müziklerin “sanat” olarak kabul edilmesi gerektiğini sabaha kadar tartışabiliriz, ancak bu tartışma genel anlamda müziğin sanat olarak kabul edilebileceğini kabul ettiğimizde anlamını tamamıyla yitirir. Her sanat eseri bir bütündür dediğimizde de neyi kastettiğimi basit bir örnekle betimleyeyim. Picasso’nun horoz resmine bakalım. Bir de kümesteki horoza bakalım. Kuşkusuz ikisi de farklı deneyimler. Birincisine yem atmanız hiç bir tepki doğurmaz, ikincisi ise 3 boyutlu bir canlıdır. Bunu müzik dinlemeye aktarmaya çalışalım. Canlı bir performansı eş zamanda yaşamak evimizde müzik seti aracılığıyla dinlemekten farklıysa, birincisini neden, olumlu da olsa, ikincisini eleştirmek için kıstas kabul ederiz?

Evimizde müzik dinlemek başlı başına ve kendi kendini tamamlayan bir olgudur. Başarısı veya başarısızlığı bizi dinlediğimiz müziğe ne denli bağladığı ile ölçülür. Aldığımız hazla doğru orantıda bağlantılıdır. Ancak az yukarıda “kişisel haza gelince objektif veya tarafsız ölçütlere dayanmamız olanaksız olduğu kadar anlamsızdır” dememiş miydik? Biraz açayım, bazılarımız hoparlörleri derin basları vermediği sürece keyif almazlar, devasa hoparlörler kullanırlar. Bazılarımız için ise tiz ve orta seslerin kendilerine göre düzgün gelmesi yeterlidir ve mini monitör kullanırlar. Derin baslara gereksinimleri yoktur. Başkaları 3 wattlık SET’lerle mutlu mesut yaşarken karşılarında 300 wattan az olan transistörlü amplileri olmazsa mutlu olmayanları bulurlar. Bunlar tabii ki uç örnekler ancak her gün yaşadığımız tartışmaları tohumlayan haz alma farklılıklarıdır. Müzik setimizi kurmaya geldiğinde karşımızda inanılmaz sayıda “farklı” seçenekler çıkar. Hangisinin iyi, veya daha iyi veya mükemmel (öyle bir şey varsa) olduğuna nasıl karar vereceğiz? Bütçemizi neye göre oluşturacağız? Neye göre karar vermeliyiz?

Müzik dinlemenin getirdiği kişisel haz söz konusu olunca tarafsız ölçüt diye bir olgudan söz edemiyoruz. Pekiyi. “İyi” bir müzik sisteminden müzik dinlemekteki amacımız alacağımız haz ise ve müziği de bir sanat dalı olarak kabul ediyorsak bu alacağımız hazzı artırmak için dinlediğimize anlam katmamız gerekir. Ve bu anlam kazanımı müzik deneyimlerimizi çoğaltıp dinlediğimiz eserler ve icracılar hakkındaki bilgimizi artırmaktan geçer. Hifi’den geçmez. Örnekleyeyim: En son müze ziyaretimizi hatırlayalım. O müzede sergilenen tüm eserler birileri tarafından bir sanat değeri taşıdıkları için oraya toplanmışlar. Ancak eminim ki gördüğünüz her esere aynı şekilde tepki göstermediniz. Farklı eserler karşısında farklı beğenileriniz oldu. Sergiyi gezen her birey için de bu farklılıkların oluştuğuna eminim. Herkesin beğenileri farklı, bizi birer birey yapan da budur. Önemli olan ise müze ziyaretinden edindiğimiz kişisel deneyimimizdir. Buradan da çıkarabileceğimiz ve cevabını bulmaya çalışmamız gereken soru: Bu beğendiklerimi BEN neden beğendim?

Bu soruyu odyofillere soralım, sesseverlere. Onlar High-Fidelity’deki high kelimesini önemserler. Sadakat’ın yüksek kademesine. Ulaşmak istedikleri nokta belli bir zaman içerisinde kaydedilmiş olan bir eseri aslına uygun olmasından çok sürekli olarak (tamamıyla göreceli olsa da) daha “iyi” bir

Stereo Mecmuası Sayı 9 86 www.stereomecmuasi.com

Page 87: Stereo Mecmuasi Sayi 9

şekilde dinleyebilmektir. İşte süregiden tartışmalarımızın kökleri de sanıyoruz burada yatıyor. Yolu da işte burada şaşırıyoruz. Bir müzik sistemi satın almaktaki amacımız neticede bir sanat dalına layık olduğu değeri maksimumda verip mümkün olan en fazla hazzı almaksa seçimimizi bizi (başkalarını değil, şu veya bu eleştirmen öyle yazdığı için değil) en mutlu edecek olandan yaparak başlamalıyız. Bir müzeyi gezdiğinizde vaktinizi sizi en az etkileyen resmi aramakla geçirmenin anlamsız olacağı gibi müzik seti seçimi yolculuğunuzda da sizi daha fazla müzik dinlemeye davet eden sistemlere yönelmeniz doğru bir yol olacaktır.

Bu aşamada sadakat tanımına yeni bir anlam kazandırmaya çalışayım, müzik dinlemeye ve müziği keşfetmeye, ona anlam kazandırmaya veya mesajlarında gizli veya açık olan anlamları anlamaya sadakat. Gerçek yüksek sadakat müzik dinleme tutkusunu alevlendiren sisteme olmalıdır. Kendimizle yüzleşelim. Yaşadığımız dünyada müzik dinlemek bir lükstür. Haz almayı GSMH’ya katkı olarak görmüyorsak zamanımızı değerlendirme konusunda tamamıyla verimsizdir. Bazen kimilerin müzik dinlemekle ilgili öne sürdükleri tarafsız ölçülebilir bir değer taşıdığını dile

getirmelerini aylak aylak vakit geçirmenin onlarda yarattığı suçluluk duygusunu örtbas etmeleri için olduğuna inanıyorum. Bazı odyofillerin kritik dinlemeden söz ettiklerine tanık olduğumda da, 18 yaşından küçüklerin görmemesi için satılan dergilerin poşetleri gelir aklıma... Burada yanılsamadan söz etmiyoruz. Bir hayalden, bir düşten söz ediyoruz.

Daha fazla müzik dinleyin, araştırmacı olun, yeni şeyler keşfetmek ilkin ürkütücü olabilir, anlam vermekte zorlanabilirsiniz, yalnız olmadığınızı düşünün, bu keyfi sizlerle paylaşan/paylaşamayan milyonlarca insan ver, bu hobi ile ilgilenmekle ne denli şanslı olduğunuzu aklınızdan çıkarmayın. Ancak herhangi bir sanat dalını sizden daha doğru şekilde değerlendirebileceğini ima bile eden hiç kimseye kulak asmayın. Ne pahasına olursa olsun. Keyif aldığınız bu sanat gerçeklerle bağdaşmayacak kadar yanılsamalarla dolu bile olsa. Bu arada yanılsamaları değerlendirmenin bilimsel bir ölçüm değeri var mı? Bir müzik setinden müzik dinlemek söz konusu olunca ben, müziğin getirdiği cümbüşlü tutkuyu daha iyi duyumsamak için tüm duyularımla hayal gücümü ardına kadar açık bir şekilde yapmayı tercih ediyorum.

Yazının Aslı: Michael LavorgnaÇeşitlemeler: Bruno ManussoResimler: 6Moons sadece "Listening Room" resmi Magritte'den alıntıdır.

Stereo Mecmuası Sayı 9 87 www.stereomecmuasi.com

Page 88: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Stereo Mecmuası Sayı 9 88 www.stereomecmuasi.com

Page 89: Stereo Mecmuasi Sayi 9

MakaleWoman Acceptance Factor

Merhaba

Herkesin geçmiş bayramını kutlarım. Bayram henüz bitmişken bende bir bayram yazısı yazayım dedim. Umarım herkes sevdikleriyle bir bayram daha geçirebilmiştir.

Evet ben de herkes gibi söyleyeceğim galiba nerede o eski bayramlar dediğime inanamıyorum ama sanırım gerçek bu. Bayram ziyaretleri,çatlayana kadar yenen tatlılar, çocuklar için harçlık ki ben bu kısmını çok severdim ne zaman çalışmaya başladım, sen artık büyüdün deyip bayram harçlığını kestiler. Ama bu bayram bizimkilerden bayram harçlığı kopardım biraz duygu sömürüsü yaptım galiba ama harçlık harçlıktır. Ne kadar olduğunu sormayın.

Bir de mutlaka bayramda ablamla çok şeker yemekten ya midemiz bulanırdı ya da ben alerji olurdum. Her bayram bunu yaşardık. Bunu yaşayacağımızı bile bile de aynı şeyi mutlaka yapardık. Neden olduğunu bilmiyorum.

Bütün bunları bize niye anlatıyorsun diyebilirsiniz ? Hifi ile, müzikle ne ilgisi var? Var, çünkü ne olursanız olun sizde bayram sabahları erken kalkıp bayramlıklarınızı giyip harçlık topladınız. Harçlıklarınızı toplar toplamaz mahallenin bakkalında çatır çatır harcadınız. Sizde TRT'de bayram sabahları çalan rahmetli Barış Manço’nun “bugün bayram erken kalkın çocuklar” şarkısını duyduğunuzda aklınıza bir şeyler geldi.

Şimdilerde bayramda ancak tatil planları yapıyoruz. Hava nasıl, acaba güneye mi insek? Biliyorum şimdi koşullar değişti, çok çalışıyoruz,tatile daha çok ihtiyacımız var.

Bu kadar yazıyorsun siz ne yaptınız diyeceksiniz? Aslında biz de farklı bir şey yapmadık. Biraz tatil bol bol müzik :)

Dergide de çeşitli değişikler yapmaya karar verdik. Tabii bu kararlar nasıl alındı en yakın şahidi benim. İş hayatı insanı tatilde bile bırakmıyor. Yılbaşı muhasebe koşuşturması, tahmini döviz kurları filan derken günün bir vakti, dergiyi ikiye bölüyoruz koşuşturması. Ardı arkası kesilmeyen telefonlar trafiği...

Hadi bunlar neyse bir telefon, forumlar çöktü çalışmıyor. İşi gücü bırak havale çek, server'lar değişsin, bir sürü ayar. O rakamın sonuna bunu ekle falan filan. Allah'tan bu sayı hazır olduğundan bol bol müzik dinledik.

Dergi ikiye ayrılınca bende “neler seyrediyoruz” bölümünün genişlemesini istedim. Nasıl olsa dergi sayfasına para ödemiyoruz. Bol bol film seyrettim, eski klasikler, yeni klasikler. Bonnie ve Clyde, Warren Beaty - Faye Dunaway klasik mi değil mi bilmiyorum ama kötü biten filmleri ben çok sevmiyorum. Hadi tamam kesinlikle bir klasik.

Krzysztof Kieslowski'nin Mavi'sini de özel bir versiyondan seyrettim. Bu filmi daha önce seyretmiştim. O zaman çok farklı algıladığımı söyleyebilirim. Hakan yüzündeki pis bir gülümsemeyle özel versiyonu seyrettirdiğinde bazı şeylerde ağzım açık kaldı. Bu tarz filmlerin hemen arkasından özel versiyonları seyredilmeli kesinlikle.

Bu arada bende Lost'a bulaştım. Biraz geç kaldım galiba ama bir şekilde bulaşmış oldum. İlk 4 sezonunun DVD'lerini edinince seyretmek keyifli oluyor. Diziyi beğenmiyorum ama sonunu çok merak ediyorum. Bana mantıksız olacakmış gibi geliyor. Aman diyeyim bulaşmayın.

Of nereden nereye geldik. Bir bayram daha böyle geçti. Tabii ki eski bayramlar tadında değildi. Ne olursa olsun bir şekilde bayramı kutladık, SMS'ler çekildi, telefonlar edildi. Kapıya gelen çocuklara şekerde verdik. En azından sevdiklerimle geçirdiğim bir bayramdı. Böyle günlerde kimsenin sevdiklerinden ayrı olmaması ve özlem duymaması tüm kalbimle diliyorum.

Artık sırada yeni yıl var. Bizim hifi takımı büyük ihtimalle yazılarında kutlamayı unutmuşlardır. En azından ben herkes adına şimdiden herkesin yeni yılını kutlarım.

Eh artık bu yazımı Elwood ve Jake Blues'un dediği gibi “ Everybody Needs Somebody To Love” diyerek yazımı sonlandırıyorum...

Seçil

Stereo Mecmuası Sayı 9 89 www.stereomecmuasi.com

Page 90: Stereo Mecmuasi Sayi 9

MakaleAnalog Köşesi

Merhabalar Analog Köşesine hoş geldiniz. Bu yazımızda da geçtiğimiz aylarda piyasaya yeni çıkan belli başlı ürünlere kısaca göz atarak başlayalım.

Geçtiğimiz ayların en önemli sunumu Thorens firmasının Jubilee isimli 125. yılı anısına ürettiği pikabın dünya tanıtımının yapılmasıydı. Pikap standart Thorens modellerine göre oldukça farklı görünüyor ve geçmişteki prestij modelleri gibi göz kamaştırıcı. Firma bu üründe “Cost No Objective” anlayışını benimsemiş. Yani üründen en üst performansı almak için üründe masraftan kaçınılmamış. Ürünün teknik detaylarını Stereo Mecmuası Haberler bölümünde ve forumumuzun Analog Kaynaklar Bölümünde okuyabilirsiniz.

Bu ayın bir diğer yeni ürünü Clear Audio firmasından geldi. Innovation adını verdikleri yeni pikap son zamanlarda bütün üreticiler tarafından takıntı haline gelen manyetik etki üzerine kurulmuş. CMB magnetic bearing ismini verdikleri kendilerine patentli teknoloji ile donatılmış ürün, klasik firma tarzını yansıtan bir ürün.

Neyse bu kadar haber yeterli. Bu ürünlerle ilgili bilgiler zaten Stereo Mecmuası web sitesinden meraklılara günlük olarak duyuruluyor.

Gelelim geçen ay kaldığımız konuya. Geçtiğimiz sayılarda pikaplarımızı layığı ile ayarlamak için gerekli ekipmana göz atmıştık. Genel olarak giriş seviyesi pikap kullanıcılarına gerekli ekipmanın yanı sıra bütçesi geniş kullanıcılar içinde öneriler yapmıştım. Bu ay sizleri biraz daha fantastik ve egzotik ürünler ile tanıştırmak istiyorum.

Sizlere ilk tanıtacağım ürün Danimarka'lı ünlü firma Gryphon'un Black Exorcist isimli ürünü. Black Exorcist'in bir benzeri olan standart Exorcist, Stereo Mecmuası'nın geçmiş sayılarında incelenmişti. Bu incelemeyi web sitemizde de bulabilirsiniz. Black Exorcist, bahsi geçen ürün gibi manyetik etki konusunda fayda sağlayan bir ürün. Çok kısaca bahsetmek gerekirse, bu ürünün hedefi pikaplarımızın iğnesinde oluşan manyetik etkiyi yok etmek yani de-manyetize etmek. Bu işlemi çok kısa bir sürede gerçekleştiren ürün gelenekselleşmiş Gryphon tarzını yansıtıyor. Yapmanız gereken tek şey bir kaç kablo sökmek ve Black Exorcist'i çalıştırmak. Bildiğim kadarı ile bu güzel ürün artık üretilmiyor. Ama çeşitli açık arttırma sitelerinden satın alabilmeniz mümkün. Ürünü bende kullandığım için gayet etkili ve şaşırtıcı sonuçlar verebildiğini söylemek isterim.

Black Exorcist artık üretilmediği için şu an üretilen ve denemelerim sonucunda benzer etkileri gösterdiğini bildiğim bir ürün olan “Aesthetix MC Cartridge Demagnetizer” belki

Stereo Mecmuası Sayı 9 90 www.stereomecmuasi.com

Page 91: Stereo Mecmuasi Sayi 9

daha fazla ilgi çekebilir. Aesthetix daha çok başarılı pre ve pikap katları ile tanıdığımız bir firma. Ürettikleri iğne de-manyetize edici çok küçük bir metal kutu olduğundan internet sitelerinde satış fiyatını gördüğünüzde oldukça şaşırabilirsiniz.

Yaklaşık 170 ila 250 dolar arasında fiyatlara satılan “Aesthetix MC Cartridge Demagnetizer” kısa ve kolay kullanımı ile haftada bir kez kullanımı önerilse de, bu tarz ürünleri genelde ayda bir kez kullanmak yeterli oluyor. Pikabınızın kablolarını sökmeye üşeniyorsanız zaten uzak durmanız gereken bir ürün. Bana genelde sorulan sorular tavsiye ettiğiniz ürünleri siz kullanıyor musunuz olduğundan daha açıklıkla yazmalıyım ki, yukarıda yazdığım Gryphon veya Aesthetix tarzı ürünleri satın almama rağmen pek sıklıkla kullanmıyorum. Bunun birincil nedeni kablolarımı sökmeye üşeniyor olmamdır. Her iki üründe benim gözümde eşdeğer etkinliğe sahip ürünler.

Günümüzde iğnelerin içerisinde kullanılan mıknatıslar zaman içerisinde sistemlerimizde istenmeyen sesler ortaya çıkartabildiklerinden dolayı bu iğnelerin belirli süreçlerde de-manyetize edilmeleri şart. Bunu söylerken bir noktaya da dikkat çekeyim, analog setup'ınız ve sisteminizin genel çözünürlüğü arttıkça bu tarz fantastik ürünlere daha fazla ihtiyaç duyduğunuz bir gerçek. Sistemlerin düzeyi arttıkça, aksesuarlara daha fazla para ödemek gibi bir durum ortaya çıkıyor ne yazık ki. Diyelim ki, mütevazi bir sisteminiz var ve bu bölümde yazdığım ve tanıttığım bazı ürünler ilginizi çekiyor. Sisteminize baktığınızda eğer bu ürünlere para vermek yerine söz gelimi daha iyi bir iğne alabiliyorsanız, yatırımınızı mutlaka iğneye yapın. Aynı şekilde tüm bu paralarla gidip harika plaklarda alabilirsiniz.

Dikkat ederseniz, hemen her adımda mümkün olduğunca alternatif ürünlere de yer vermeye çalışıyorum. 400 dolarlık bir ağırlık ölçer ile 25 dolarlık bir ağırlık ölçerin kullanım kolaylığı ve hassasiyet açısından mutlaka farklılıkları olacaktır. Kendi sisteminizin durumu, bütçeniz ve kişisel düşünceleriniz, bu ürünlerin hangisine yatırım yapmanız gerektiğini ortaya çıkartacaktır. Yalnız, ortalama bir ağırlık ölçer, su terazi ve adam akıllı bir protractor ortalama bir pikap sahibi olan tüm analog-severlerin sahip olması gereken aksesuarlardır. Plaklarınıza zarar vermemek için bu aksesuarları kullanarak pikabınızı ayarlamalısınız. Geriye kalan diğerleri, daha üst düzey gereksinimlerdir.

Neyse, iğne de-manyetizasyonu konusunda kullanabileceğiniz bir diğer ürün, Cardas firmasının Sweep Record isimli ürünü daha doğrusu plağı. Bu plak aslında birden çok işleve sahip ve yurt dışı satış fiyatı yaklaşık 25 ila 30 Dolar arasında değişmekte. Ürün

benzer fiyatlara ülkemizde de satın alınabiliyor. Cardas Sweep Record aslında bir plak. 33 Devirlik 180 gram ağırlığında standart bir plak görünümde olsa da, işlevi oldukça farklı. Plak üzerinde çeşitli bölümler, sistemin de-manyetize edilmesini sağlarken, iğnenin pişme sürecine yardımcı bölümler ve yaptığınız pikap kolu ayarlarını deneyebileceğiniz bölümler mevcut. De-manyetizasyon görevini yukarıda saydığım ürünler kadar iyi yaptığını söyleyemem ama ciddi bir rahatlama hissettirdiği de bir gerçek. Bunun yanı sıra fiyatının göreceli olarak ucuz olması ve birden fazla fonksiyona sahip olması bu ürünün giriş seviyesinde mutlaka kısa alış veriş listesinde

Stereo Mecmuası Sayı 9 91 www.stereomecmuasi.com

Page 92: Stereo Mecmuasi Sayi 9

bulunmasını cazip kılıyor. Ürünün tek dezavantajı, plak olmasından dolayı dikkatli kullanılması gerekliliği. Yanlış bir hareketinizde bir 25 dolar daha vermek durumunda kalabilirsiniz.

Bahsettiğim tüm bu ürünleri dikkatli kullanmak gerekiyor. Siz siz olun mutlaka kullanım kitapçıklarını dikkatle okuyun. Özellikle hoparlörlerinizin tiz sürücüleri bu ürünlerin yanlış kullanımı sonucunda zarar görebilirler.

Bu ayda de-manyetizasyon konusundaki ürünlere bir bakış attık. Gelecek ay farklı ürünlerle sizleri tanıştırmaya çalışacağım. Şimdi geçtiğimiz aylarda okuyucularımdan gelen soruların ışığında bir kaç satır yazmak istiyorum.

En çok gelen soru tabii ki, bölümün konusu itibarı ile pikap, kol ve iğne seçimi hakkında. Zaman zaman satır aralarında bu konuyla ilgili düşüncelerimi paylaşıyorum ama bu sayıda bu konuya biraz daha ayrıntılı bir giriş yapmak şart oldu. Bugün bir analog sistem kurmak geçmişe göre inanın çok daha ucuz. Ülkemizdeki ve hatta yurt dışındaki satıcılardan çok sayıda ürüne ulaşmak mümkün. Benim gözümde iki tip analog tüketicisi profili vardır. Birincisi mantıklı şekilde adım adım bütçesi ve ihtiyaçlarına göre hareket eden müstakbel kullanıcılar, ikincisi ise hifi rüzgarına kapılmış tüketiciler. Mantıklı alış veriş müstakbel pikap kullanıcısının belki de ömrü boyunca mutlulukla kullanabileceği bir kombinasyonu satın almasını sağlar. Ben çevremde gördüğüm insan profillerini sizlere anlatayım, sizlerde kendi çıkarımlarınızı yapın.

Müzik dinlemek kişiden kişiye değişen bir tutku olsa da, ülkemizde ortalama bir tüketicinin 100-150 adet plağı evirip çevirip devamlı dinlediğini gözlemliyorum. Bu tabii ki bir zevk meselesi. Bakın dikkat ederseniz, arşivindeki plak sayısından bahsetmiyorum dinlediği plak sayısından bahsediyorum. Hepimiz için vazgeçilmez dinlemekten keyif aldığımız plaklar vardır muhakkak. Ama müzik bir okyanustur ve formatı ne olursa olsun aldığınız her yeni albüm, o okyanusta sizi biraz daha ilerleten bir rüzgara benzer. Benim de sevdiğim plaklarım var ama bu dar çemberde kısıtlı kalmayarak arayışlarıma, o büyük okyanustaki yolculuğuma devam ediyorum. Bu yolculuk müziğin peşindeki bir

yolculuktur. Ve plak almayı özel kılan şey işte budur. Bu yolculuğun tadını almaya başladığınızda cihazların bu yolculuk için birer araçtan daha fazlasını anlamaya başlarsınız.

Bazıları için bu bir tür koleksiyonerlik olarak görülebilir. Belki bazıları için de arşivcilik. Bu noktada kişinin kendisi, kendi düşüncelerini en iyi bilen olduğuna göre yapacağı yatırımın ne yönde yapılması gerektiğini anlamalı ve karar vermelidir. Söz gelimi, Stereo Mecmuası'nın geçen sayısında incelenen Thorens Mini isimli ürün bazı kullanıcıların ihtiyaçlarını fazlası ile karşılayabilecek bir pikap iken, bazı kullanıcılar için sunduğu özellikler yetersiz gelebilir.

İlginç bir bakış açısı öyle değil mi? Değerli okuyucularım belki 40 senedir plaklar ve pikaplarla yaşayan bir insan olarak yıllar içerisinde ilginç vakalar yaşadığım, ilginç olaylara şahit oldum. Bizler ne kadar yazıp çizsek, ne kadar doğru bildiklerimizi de anlatsak, herkesin bir bakış açısı var ve herkes buna göre hareket ediyor.

Zaman içerisinde ilginç gözlemler yaptım. Bazı kişiler sırf arşiv sahibi olmak ve gelen gidene hava atmak için dev plak koleksiyonlarına sahip oluyorlar. Bazıları pahalı sistemlerini yine pahalı pikaplarla taçlandırıyorlar. Ama müzik zevkleri sığ olan bu tarz kişiler sırf geniş arşivleri olsun diyerek neredeyse ne bulurlarsa satın alıyorlar. Hayatımda zaman zaman böylesine kişilerle denk gelmişimdir. O arşive göz atıp, bir çok plağın sadece bir kez dinlendiğini anladığınızda veya bir albümle ilgili düşüncelerini sorduğunuzda daha müzisyenin hangi enstrümanı çaldığından bihaber kişilerle karşılaştığımda tek bir plak almak için haftalarca para biriktiren insanlara saygım artıyor. Tabii aldıkları pikapları layığı ile kullanamayan kişilerde ayrı bir makale konusu.

Pikap kullanmak hele ki, günümüzün üst sınıf analog sistemlerini olması gerektiği şekilde kullanmak belli konulara meraklı olmayı, ilgili ve becerikli olmayı gerektiriyor. Olmazsa olmaz mı, hayır kesinlikle değil, en azından çoğu kişi için. Bana sorarsanız olmazsa olmaz. Bizler ne kadar yazarsak yazalım sonuçta kararları verenler sizlersiniz.

Yasar

Stereo Mecmuası Sayı 9 92 www.stereomecmuasi.com

Page 93: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Serbest KürsüGeçtiğimiz ay olduğu gibi bu sayımızda da Serbest Kürsü işgalimiz devam ediyor. Geçen sayımızda sizlere bir şekilde ulaştığımız hedeflerimizden bahsetmiştim. Bu sayımızda ise ulaşamadığımız hedeflerimizden bahsetmeye çalışacağım.

Öncelikle web sitemizden başlayayım. Okuyucularımızdan gelen tepkilerin bir bölümü web sitemizin tasarımının neden modası geçmiş olduğu noktasında. Bu eleştirilere aslında bir yönden katılıyorum. Günümüzde gerçekten şık ve etkin kullanılabilen web siteleri tasarlamak mümkün. Flash benzeri yazılımların yanı sıra genç okuyucularımızın oldukça beğendikleri Joomla tarzı siteler benimde hoşuma gidiyor. Aslında arkadaşlarımızla web sitemizi tasarlarken bu tarz daha modern görünümlü ve Web 2.0 standartlarına uygun sitelerde tasarlamıştık. Tıkandığımız nokta özellikle yeni sayılarımız çıktığında gereken bandwidth'imizi bu tarz bir tasarımla bir miktar azaltacağımızı fark etmemiz oldu.

Zaten kısıtlı kaynaklarımızı tasarımı çok şık ama erişim sorunları olan bir siteden yana kullanmama karar verdik. Belki okuyucularımız her sayfada yorum modüllerinin olmasını, her sayfanın altında benzer interaktif eklentiler olmasını tercih ederlerdi ama bunların bize getirisinden çok götürüsü olacağını hesap ettiğimizden klasik Html tarzı bir site tasarlamaya karar verdik. Yeni Web 2.0 modasına uymasa da, aradığınız hemen her şeyin el altında bulunabildiği bir yapıyı sağladığımızı düşünüyorum.

Belki ileri de daha geniş kaynaklarımız olduğunda oldukça interaktif bir siteyi sizlere sunarız. Bu arada eklemeliyim ki, web sitemiz güncellendikçe güncellenen bir hayalet sitemiz daha var. Sorunları aşarsak belki o sitemizle sizlere tekrar merhaba deme şansımız olur.

Yine uzun zamandır haklı tepkilere sebep olan bir diğer konu Stereo Mecmuası Forumlarının yavaşlığıydı. Aslında bu konuda da önümüzdeki sorun bandwidth yetersizliği ve yeni bir yatırım için gerekli ödeneği bir türlü denkleştiremememiz oldu. Kurban Bayramı süresince yaşanan sorunlar sonucunda gerekli yatırımı yaptık ve bundan

sonra forumumuz arzu edilen hızda çalışacak.

Bu noktadan sonra top artık sizlerde. Forumlarımızı hareketlendirmek, arzu ettiğiniz şekilde kullanmak size kalıyor. Eminim ki, beğenmediğiniz kullanışsız bulduğunuz bir şey vardır forumlarımızda. Belki genel bilgi düzeyi düşük, belki de çok yüksek gelebilir bazı okuyucularımıza. Ama ne olursa olsun katılabileceğiniz konular, oy kullanabileceğiniz anketler, bahsetmek isteyeceğiniz cihazlar, sormak istediğiniz sorular mutlaka vardır. Bir kaç dakika bile sürmeyen üyelik işlemlerinden sonra forumlarımıza katılmanızı ve en azından dergimizle ilgili olumlu veya olumsuz görüşlerinizi bizlerle paylaşmanızı çok arzu ediyoruz. Dediğim gibi biz gereken yatırımı yaptık artık top sizlerde.

Okuyucularımızdan gelen tepkilerden bir diğeri, derginin ana formatının neden 2 ayda bir yayınlandığı konusu. Aslında ilk başlarda her ay yayın yapmayı planlamıştık ama çeşitli sebeplerden dolayı bunu beceremedik. Bu sebepleri sizlerle ayrıntılı olarak paylaşmak isterim.

Birinci ve en önemli sebep, büyük bir çoğunluğunuz gibi bizlerinde hifi sektörünün dışında kendi işlerimiz olan insanlar olmamızdan kaynaklanıyor. Günlük koşuşturmalarımızdan kalan zamanlarda dergimiz için bir şeyler karalamaya çalışıyoruz. Derginin yayına çıkması için inanın özel hayatlarımızdan, kendimize ayırdığımız zamanlardan ciddi şekilde fedakarlık yapmamız gerekiyor. Bunu bize acıyın veya bizi daha çok sevin diye yazmıyorum. Sadece bazı konuları bizim açımızdan düşünmenizi sağlamaya çalışıyorum. Her ay oturup yüzlerce sayfa yazı yazmak zorunda olduğunuzu düşünün. Yazdığınız yazının binlerce kişi tarafından okunacağını bildiğinizden yazı tarzınıza, imla hatalarınıza ve bunlar gibi konulara dikkat etmeniz gerektiğini düşünün. İnanın pek kolay olmadığını sizlerde göreceksiniz.

Durum böyle olunca dergimizi iki ayda bir yayınlamanın herkes açısından daha sağlıklı olacağını düşündük. 40-50 sayfa çala kalem yazılmış yazılar yerine üzerinde düşünülüp taşınılmış, 100 sayfa okumanın daha iyi

Stereo Mecmuası Sayı 9 93 www.stereomecmuasi.com

Page 94: Stereo Mecmuasi Sayi 9

olacağını düşünüyorum eminim ki, sizlerde bu konuda bize hak verirsiniz. Bu noktada aradaki eksikliği Stereo Mecmuası Forumları ile kapamaya çalışıyoruz. Dergiye yazacak kadar geniş kapsamlı olmayan bir çok incelememizi ve yorumumuzu vakit buldukça forumlarımıza eklemeye çalışıyoruz. Bu sayede daha interaktif incelemelerde ortaya çıkmıyor değil hani.

İkinci sebep derginin toparlanma sürecinin uzunluğu. Gerek incelemeler, gerek reklamlar gerekse de, imla kontrolleri sonrasında dergiyi dizmek yani yayına hazırlamak çok uzun süre alıyor. Neredeyse on gün sürüyor desem belki inanmayacaksınız ama gerçek bu. Kullandığımız yazılımlar türlerinin en iyisi olmayınca zaten bir miktar yavaşlama oluyor. Buna asıl faktör olan insan faktörünü eklediğinizde sürenin uzaması gayet normal hale geliyor. Hiçbirimizin yayıncılık konusunda bilgisi olmayınca, kullanılan yazılımlarla da alakası olmuyor dolayısıyla. Şunu nasıl yapıyoruz diye öğrenmek başlı başına bir dert. Bazı fonksiyonların nasıl düzenlendiği konusunda inanın bir fikrimiz olmadığından deneme yanılma yöntemi bayağı vaktimizi alıyor.

Bu konuda defalarca yardım isteklerimizi sizlere iletmiştik ama geri dönen çok az kişi çıktı. Derginin çıkışı için izlediğimiz prosedürleri anlattığımızda haliyle herkes bir şekilde olaydan sıyrılmaya çalıştı. Dolayısıyla derginin dizimi hala oldukça ilkel ve o dünyanın insanlarına göre çok daha ilkel şekilde yapılmaya devam ediyor ve dergimizin iki ayda bir verdiğimiz yayınlanma sürenin aksamasında en büyük etken oluyor. Belki ileride bu sorunları aştığımızda daha sağlıklı bir yayın politikamız olur diyelim.

Yine bayağı içimizi döktük galiba. Neyse hızımız almışken gelen eleştirileri cevaplamaya devam edeyim. Yine sıklıkla gelen tepkilerden bir tanesi, tanıttığımız veya incelemesini yaptığımız ürünlerle ilgili. Bir bölüm okuyucumuz daha üst düzey cihazlarla ilgili incelemeler okumak isterken bir diğer bölüm daha alınabilir düzeyde yani makul fiyatlı ürünleri incelememizi istiyor. Bize sorarsanız bizim içinde ürün incelemeleri önümüzdeki en büyük sorun. Neden mi, hemen açıklayayım. Düşünün ki, bir firmadan binlerce dolarlık bir

amplifikatörü test etmek üzere istedik. Onlarda kabul ettiler ürünü bize gönderdiler. Düşünün ki, ürüne test sırasında bir şey oldu ve arızandı. Bildiğiniz gibi elektronik cihazların ne zaman ne arıza çıkartacağını bilemezsiniz. Bu durumda ne yaparız diye kara kara düşündüğümüzden ve bu konuda yurt dışındaki sistemlerin hiçbirisi ülkemiz ekonomik koşullarında hayata geçirilemeyeceğinden üst sınıf ürünleri bulunduğumuz şehirlerde ise yine korka korka test ediyoruz. Bu tarz ürünlerin şehirler arası yolculuğuna pek sıcak bakmıyoruz. Bu konuda firmalara da hak vermek lazım. Sektör dışından kişiler olarak çoğu firma ile merhaba nasılsınızdan öte bir ilişkimiz yok. Binlerce dolarlık bir ürünü böyle birisi test edeceğim diye istese vermek konusunda -hoş isteyen yok ama- çekinceler yaşamaları normal. Şahsen ben kendi firmamdan test ürünü isteyen tanımadığım bir kişiye binlerce dolarlık ürünü vermem.

Durum böyle olunca, çoğu zaman kendi bütçemize uygun ürünleri şehir dışından istiyoruz test amaçlı olarak. Sonuçta bozulursa en kötü ihtimal satın almak mümkün olabiliyor. Bu konuda kendimize en ufak bir laf getirmemeye kararlıyız. Üst düzey ürünler eğer bulunduğumuz şehirlerin dışındaysa gönüllü yazar arkadaşlarımız tarafından incelenerek yazılar bize ulaştırılıyor. Şimdilik bulduğumuz en sağlıklı yöntem bu. Durum böyle olunca dergimizde çok üst düzey cihazları özellikle de yabancı dergilerden aşina olduklarınızı göremiyorsunuz. Prensip olarak tüm yazıların özgün olması adına farklı yerlerde yayınlanmış incelemeleri çevirip dergimize koymuyoruz. Bence bu çok komik olurdu ve yayın hayatına bu yöntemle devam eden basılı dergiler varken bizim böyle bir şey yapmamızın kendimizi de komik duruma düşürmek olacağını düşünüyorum. Belki ileri de kapsamlı bir proje ile bu konuya da el atabiliriz ama vakit şu an için erken.

Neyse gelecek ay devam etmek üzere şimdilik bu konuları burada bırakalım.

Hakan

Stereo Mecmuası Sayı 9 94 www.stereomecmuasi.com

Page 95: Stereo Mecmuasi Sayi 9

bu sayımıza emeği geçen gönüllü ekibimiz...

gür, gökhan, hakancez ve tolga (mahşerin dört atlısı) yine dergiyi ve web sitesini kodlayıp ve düzenlediler

bu sayımızda inceleyip yazanlar: hakancez, kaan seler, m.necati karataş, metin

koca, sinan beskurt ve ayrıca vefa çiftçioğlu

bu sayımızda köşe yazılarımızı döktürenler, seçil ve yaşar

bu sayıda serbest kürsüde göz yaşı döküp ağlayanlar; hakan ve tolga

makalelerimiz ise b.m ve devrim tarafından kaleme alındı

ayrıca konuk olarak...

derya şahin: hoparlörler hakkında yazı dizisini sizler için yazdı bruno manusso: bu sayımızda iki yazısı ile konuk ettik

bu sayımıza lojistik destek sağlayanlar... ender alkan (demir çetiner röportajı ve fotoğraflar)

adnan arduman chord qbd76 hi-rez fotoğraflar

destekleri ile dergimizin sizlerle buluşmasını sağlayanlar...adnan arduman/timpani, adnan salihoğlu/kondo&kharma,

asım uysal/sigma ses, galip tüzün/fonetik, hakan burkut&izzet kohen/quad- türkiye,

hamdi ünlü/fil elektronik, mavi hifi ailesi, okan cezayirli/collectiff orhan aydoğan/extreme audio, tunc bozok/lotus concept

bir sonraki sayımıza kadar kısa bir süre için hoşçakalın ve şimdiden iyi yıllar!

Stereo Mecmuası Sayı 9 95 www.stereomecmuasi.com

Page 96: Stereo Mecmuasi Sayi 9

Stereo Mecmuası Sayı 9 96 www.stereomecmuasi.com