http://slidepdf.com/reader/full/tarih-vakfi-istanbul-2 1/575
Cilt 2
K Ü L T Ü R B A K A N L I I V E T A R H V A K F I ' N I N O R T A K
Y A Y I N I D I R
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
TARH VAKFI ADINA SAHB
Prof. Dr. Semavi Eyice (Bakan) Prof. Doan Kuban (Bakan)
Xur i Akbay ar . Çaa tay An adol Ekrem In, Necdet Sakaolu
Orhan Silier, Özkan Taner Prof. Dr. Zafer Toprak
YAYIN KOORDNATÖRÜ Çaatay Anadol
EDTÖRLER Nuri Akbayar, Ekrem In
Necdet Sakaolu, Oya Baydar Doç. Dr. M. Baha Tanman. M. Sabri Koz
Dr. Bülent Aksoy. Prof. Dr. Afife Batur
Ya lç n Yusufol u
YAYIN KOORDNATÖRÜ YARDIMCISI Ekrem Çakrolu
ARATIRMA Aye Hür
Cengiz Kahraman
GRAFK TASARIM Haluk Tuncay
TEKNK YÖNETMEN Tamer Kaya
BLGLEM DZG UYGULAMA Pakize Kaya, Gülderen Rençber
Filiz Bostanc, Nalan Cevizli Belgin Uçar. Esma Sava
PLAN VE HARTALAR Prof. Doan Kuban
ebnem Kürat, Zeynep Öncel
DAR MÜDÜR Sayra Öz
TANITIM REKLAM Hülya Üstün
Fatma Buluç, Asm Uçar, Fethi Ylmaz
OFS HZMETLER Erol Uçar. Hüseyin Özcan
Satlm ener
http://slidepdf.com/reader/full/tarih-vakfi-istanbul-2 3/575
S T A N B U L A N S K L O P E D S Y A Z A R L A R I
1 Ocak 1994 tarihine kadar stanbul Ansiklopedisi yaz ailesine
katlanlar
Panayot Abac, Aygül Ar, Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Tanju Akad, Nuri
Akbayar, Dr. M. Rfat Akbulut, Gökhan Akçura,
Fehmi Akgün, Doç. Dr. Günkut Akn, Doç. Dr. Nur Akn, Semiha Akpmar,
Dr. Bülent Aksoy, Hulki Aktunç, Irkin Aktüze,
Fatma Akyürek, Mehmet Ö. Alkan, Prof. Dr. Ali Alparslan, . Birol
Alpay, Dr. Üstün Alsaç, Hamet Altnölçek, Yener Altunta,
Prof. Dr. Metin And, Dr. Robert Anhegger, Çetin Anlaan, Prof. Dr.
Ahmet Aran, Mümtaz Arkan, Hakan Arl,
Prof. Dr. Güven Arsebük, Doç. Dr. Tülay Artan, Cem Atabeyolu, Dr.
Meral Avc, Dr. Sedat Avc, Ruhi Ayangil, Pelin Aykut,
Dr. Çidem Aysu, Tuna Baltacolu, Vedat Baaran, Baar Baarr, Prof. Dr.
Afife Batur, Enis Batur, Selçuk Batur, Oya Baydar,
Nedret Bayraktar, Prof. Dr. Turhan Baytop, Dr. Faruk Bayülken,
Cengiz Bekta, Doç. Dr. Murat Belge, Doç. Dr. Albrecht Berger,
Ercüment Berker, Prof. Dr. Eer Berköz, Fikret Bertu, Incila Bertu,
Can Binan, Çelen Birkan, Sula Bozis, Ali Esat Bozyiit,
Sevim Budak, Cengiz Can, Eray Canberk, Prof. Dr. Gönül Cantay, Yar.
Doç. Dr. Ouz Ceylan, Meltem Cingöz, Dr. Filiz Çaman,
Rait Çava, Prof. Dr. Kâzm Çeçen, Rezan Çelebi, Doç. Dr. Atilla
Çetin, Engin Çizgen, Tülay Çobancaolu, A. Vefa Çobanolu,
Prof. Dr. Mehmet Çubuk, Doç. Dr. Jak Deleon, Prof. Dr. Yldz
Demiriz, Belgin Demirsar, Celil Dinçer, Kriton Dinçmen,
N. Esra Diören, Ayhan Doan, Yar. Doç. Dr. smail Doan, Atilla
Dorsay, Prof. Dr. Emre Dölen, Seza Durudoan,
Melih Duygulu, Ergün Ein, Dr. Müfid Ekdal, Oktay Ekinci, Güldeniz
Ekmen, Doç. Dr. Edhem Eldem, Orhan Erdenen,
Esra Güzel Erdoan, Hülya Erdoan, Kutluay Erdoan, Nilüfer Ergin,
Ayten Eri, Konur Ertop, Doç. Dr. Cengiz Eruzun,
Ay e Er za n, J a k Es im, Pr of . Dr . Ufuk Esi n, Burçak Evr en ,
Pr of . Dr . Se ma vi Eyice, Fer ru h Gencer , Dr . Si na n Ge n i
m,
Dr. M. Turgay Gökçen, ule Gökdeniz, Cavidan Göksoy, Uur Gökta,
Nejat Gülen, Çelik Gülersoy, Naim Güleryüz,
Nergis Günsenin, Mehmet Güntekin, Aykut Gürçalar, Yar. Doç. Dr.
Murat Güvenç, Ahmet Hezarfen, Aye Hür, Ekrem In,
Var tuhi S. Ib i olu . Prof . Dr . Ek mele dd in hsa nol u, Seli m
il eri , Prof. Dr . Hal il nalck, Turu l In an çe r, Doç . Dr . Gül
r epo lu,
Yama n i re po l u, H. Nec de t l i, Erh an Iö ze n, Mus ta fa z be
rk , Ni hal Ka d o lu, D oç . Dr . Ce ma l Kafadar, Yegân Ka hy
a,
Zafer Karaca, Enis Karakaya, Aynur Karata, Halenur Kâtipolu, Günda
Kayaolu. Arslan Kaynarda, Prof. Dr. Haydar Kazgan,
Prof. Dr. Ahmet Keskin, Zülal Klç, Havva Koç, Dr. Orhan Kololu,
Prof. Dr. Emre Kongar, M. Sabri Koz, Ergun Köknar,
Prof. Doan Kuban, Aye Yetikin Kubilay, Hasan Kuruyazc, Mehmet Zeki
Kuolu, Turgut Kut, Onat Kutlar, Banu Kutun,
Silva Kuyumcuyan. Prof. Dr. Önder Küçükerman, Dr. Banu Mahir,
Nikiforos Metaxas, Ahmet Mülayim, Prof. Dr. Selçuk Mülayim,
Emine Naza, Dr. Nevra Necibolu, Dr. Eckhard Neubauer, Tarkan
Okçuolu, Prof. Dr. îlber Ortayl, Slvyo Ovadya,
Prof. Dr. Ayla Ödekan, Dr. Kazan Ölçer, Yusuf Ömürlü, Emine Önel,
Prof. Dr. Ferhunde Özbay, Nilüfer Zeynep Özçörekçi,
Doç. Dr. Mehmet Özdoan, Prof. Dr. Metin Özek, Ahmet Özel, Prof. Dr.
Nazmiye Özgüç, Burcu Özgüven, Mevlüt Özhan,
At i l la Öz t ü rk , Gö n ü l P a ç a c , G ü n a y Pak s oy , D o
ç . Dr . i s k e n d e r Pa la , K e vo r k P a mu k c i y a n , Al
pay Pas i n l i ,
Yar . D o ç . Dr . Sa ci t Pekak , Erol Pe kc an , Ers u Pek i n,
Faruk Peki n, Brigi t t e Pi t ara ki s , Dr. E ugen i a Popescu
Jude t z ,
Dimitri Rayconovski, Prof. Dr. Günsel Renda, Mustafa Saka, A.
Selçuk Sakaolu, Necdet Sakaolu, Prof. Dr. Saim Sakaolu,
Fatih Salgar, Yldz Salman, Turgut Saner, Alparslan Santur, Kenan
Sayac, Giovanni Scognamillo, Vaarag Seropyan,
Prof. Dr. Yldz Sey, Lütfü Seymen, Ziya Nur Sezen, Prof. Dr. Haluk
Sezgin, Prof. Dr. Frederick Shorter, Orhan Silier,
Selim Somça, Mustafa Sönmez, Prof. Dr. Hande Süher, Hilmi Zafer
ahin, Yüksel ahin, Süleyman enel, Prof. Dr. Celal engör,
Ömer Faruk erifolu, lhan imek, Ayten an ölen, Do ç. Dr. M. Baha
Tanman , Cinuç en Tanrkorur, Dr. Gülsün Tanyeli,
Dr. Uur Tanyeli, Prof. Dr. Mete Tapan, Tülay Taçolu, Figen Takn,
Prof. Dr. lhan Tekeli, Doç. Dr. irin Tekeli,
Selcan Teoman, Dr. Hülya Tezcan, Aksel Tibet, Prof. Dr. Taner
Timur, Hale Tokay, Veysel Tolun, Prof. Dr. Zafer Toprak,
Semra Toska, Doç. Dr. Mete Tuncay, Eser Tutel, Prof. Dr. Erol
Tümertekin, Reat Uca, Esin Ulu, Süha Umur, Cemal Ünlü,
Rasim Ünlü, Ali Suat Ürgüplü, Behzat Üsdiken, Asnu Bilban Yalçn,
Prof. Dr. Faik Yaltrk, Zeynep Yasa, Doan Yava,
Prof . Dr. Alaeddin Yavaça, Doç. Dr. Y ldr m Yavuz, Hasan Yelmen,
Prof . Dr. Fi l iz Yeniehir l iolu,
Prof. Dr. Stefanos Yerasi mos, Nilay Yeil tepe, Prof. Dr. erare
Yetki n, Doç. Dr. Nuran Yldrm, Prof. D r. A hme t Y l d za ,
Hulusi Yüc eb yk , Prof. Dr. Atilla Yüc el, Erd em Yüc el, Dr. I .
Aydn Yüks el, Dr. Thierr y Zar co ne
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
http://slidepdf.com/reader/full/tarih-vakfi-istanbul-2 4/575
1 BAKÎ
BAKIRKÖY RUH VE SNR HASTALIKLARI HASTANES Türkiye'nin en büyük akl
ve ruh sal kurumu, eitim ve aratrma hastanesi.
Topta Bimarhanesi'nin( >) yetersiz gelmesi nedeniyle hastalarn
iyi bakl- mamas ve ölüm orannn artmas üzeri- ne, akl hastalarna
daha uygun bir yer aray balamt. Mütareke döneminde (1918 1922)
Bahekim Mazhar Osman' n (Usman) giriimiyle, Bakrköy'deki Readiye
Klalar ve ona eklenen 1.000 dönümlük arazi 1924'te akl ve sinir
hastalklar hastanesine ayrld. 15 Hazi- ran 1927'de Topta
Bimarhanesi'ndeki hastalar buraya tanarak stanbul Bakr- köy Emraz
Akliye ve Asabiye Hastane- si adyla Mazhar Osman'n bahekimli- inde
faaliyete geçti.
Topta Bimarhanesi'ne bal Karaca ahmet'teki Miskinler Tekkesi (cüzam
tec
ritevi) ise Topta'na nakledilmi, bura-daki hastalar daha sonra
Bakrköy'de ya- plan cüzam pavyonuna tannca Topta- Bimarhanesi
bütünüyle boaltlmt.
Uzun süre bo kalan kla binalar harap bir halde olduundan derhal bir
onarm balatlm, hastanenin geni arazisi, buday ve sebze ekilerek ksa
sürede ba ve kavun karpuz bostanlar- nn ilavesiyle bir çiftlik
haline getirilmi- tir. Buralarda çalanlarn çou tedavi görmekte olan
hastalard. Böylece hem hastalar rehabilite ediliyor hem de has-
taneye gelir salanyordu. Hastane için- deki terzihane, ayakkab
tamir atölyesi gibi küçük iyerleriyle mutfak ve çama- rhane gibi
birimlerde de hastalar çal- maktayd. Böylece kla, ksa sürede to-
parlanarak hastane görünümüne kavu- turulmutur.
Onarmdan sonra hastane 20 pav- yonda çalmaya balam, hastalara
duamlarna göre ayr pavyonlar tahsis edilmitir. 1934'te 21. pavyon,
1935'te poliklinik, 1938'de de yeni bir pavyon, merkez bina ve
lokanta açlmtr. 1933' teki üniversite reformu ile stanbul
Üni-
versitesi Tp Fakültesi'nin nöroloji ve psikiyatri klinikleri
hastane bünyesine
yerletirilmitir. Böylece hastanenin yö-
netsel ve bilimsel gelimesi hz kazan- mtr.
Daha sonra Bakrköy Ruh ve Sinir Hastalklar Hastanesi adn alan
kurum- da 1960'ta bahekimlie getirilen Faruk Bayükem ve arkadalar,
açk kap siste-
mini balatmlar, buna bal olarak me-guliyetle tedavi ve
rehabilitasyon uygula- malar bilimsel olarak organize bir ekip
tarafndan yönetilmitir. Çeitli dallarda
yeni atölyeler açlm, hekimler ve psiko- loglar tarafndan sosyal
readaptasyon programlar uygulanmtr. Hastalarn te- davi edilip
topluma döndükten sonra bir ite çalabilmelerini salamaya yönelik
etkinliklerde bulunulmu ve sonuçlar halka gösterilmitir. Hastane
bahçesinde,
bahçecilik ve spor çalmalar düzenlen- mi, hastalara ve ailelerine
bireysel ve grup psikoterapileri uygulanmtr. Bu faaliyetlerle
toplumun ruh hastalklarna
ve hastaneye kar ilgi ve güveni artrl-
maya çalmtr. Ayrca stanbul'un çeit-li semtlerinde hastaneye bal ruh
sal dispanserleri de açlmtr.
1976'da hastane bünyesinde faaliyet göstermekte olan Türk Ruh
Hastalarn Readaptasyon Derneinin açt yardm kampanyasnda toplanan
balarla Yar
Yol Evi ve Korunmal yeri adlarnda iki adaptasyon merkezi
yaptrlmtr.
1980'de Bakrköy Akl Hastanesi Vak- f kurulmu, Milliyet ve Tercüman
gaze- telerinin açt kampanya sonunda halk- tan yardm toplanmtr. Bu
yardm 1975'te temeli atlan ve 1983'te hizmete giren 1.170 yatakl ek
tesislerin yap- mnda ve eski binalarn donatmnda kullanlmtr. Hastane
1990'da 2.188
yatakla hizmet vermekteydi. Hastane bünyesinde kurulan Alkol
ve Uyuturucu Madde Bamll Teda- vi ve Aratrma Merkezi (AMATEM) 23
Temmuz 1983'te hizmete giren modern
binasnda faaliyetini sürdürmektedir. Bibi. Cumhuriyetin 15'inci
Senesi erefine Bakrköyünde lk On Sene, ist., 1938; Shhat ve çtimai
Muavenet Vekâleti: stanbul Bakr- köy Akl ve Sinir Hastalklar
Hastanesinin Son lerlemeleri, st., 1959: Bakrköy'de 50 Yl, st.,
1977; Bakrköy Akl Hastanesi'nde Çadalama 1979 1987, st.,
1987.
NURAN YILDIRIM
BAKÎ (1526, stanbul 7 Nisan 1600, stan- bul) Divan iirine istanbul
Türkçesi ile ifade gücü kazandran air ve kendi dev- rinin sultanu'
uarâs (airlerin sultan).
Ad Mahmud Abdülbakî'dir. Babas
Fatih Camii müezzinlerinden MehmedEfendi'dir. Medresede devrin ünlü
âlim- lerinden dersler gördü. Ayn dönemde devrin üstat airi
Zatî'den de iir kültürü edindi. Genç yatan itibaren bürokrasi- nin
içinde yer ald. stanbul'un pek çok medresesinde ve imparatorluun
çeitli merkezlerinde müderrisliklerde ve kad- lklarda bulundu. I.
Süleyman'n (Kanu- ni) iltifatlarna mazhar oldu ve rahat bir ömür
sürdü. Mekke ve stanbul kadlk- lar yapt. Anadolu ve Rumeli
kazaskeri (üç kez) oldu. Çok istedii eyhülislam- lk makamna
geçemeden vefat etti. Edirne Kaps dndaki mezarlkta gö-
mülüdür.
Yüzyllar boyunca Osmanl bedii zevkinin en önemli kitaplarndan biri
olarak itibar gören Divan ' yannda Ba kî'nin Fezâilü'l Cihâd (Din
için Sava- mann Erdemleri), Meâlimü'l yakîn fî Sîreti Seyyidi'l
Mürselîn (Peygamber- lerin Efendisinin Ruh Yaps Üzerine Kefi
Bilgiler) ve Fezâil i Mekke (Mekke ehrinin Erdemleri) adl düzyaz
eserleri
vardr. I. Süleyman (Kanuni) zamanndan
(1520 1566) itibaren sultanu' uarâ un- vanyla anlan ve öhreti,
henüz kendisi hayatta iken Osmanl snrlarndan taan Bakî, dünya
zevklerinin pek çounu tatm, elenceye dükün, serbest yara- dll,
sanatkâr ruhlu bir airdir.
En önemli yan, Türk iirinin söyleyi tarzna, o dönem stanbul
Türkçesini kullanmakla bir yenilik getirmi olmas, Türkçeyi aruza
uygun ahenkle söylemi olmasdr. iirlerinde istanbul'da konu- ulan
Türkçe, okuyucunun dil zevkine uygun bir kalba dökülmütür. Hayatn
zevk ve elencelerine yönelmesi, iirle rindeki dili de o dönem
istanbul'unun günlük hayatndan almasn zorunlu kl-
yordu. Bir asr evvel (15. yy) Necati Bey ile balayan Türkçe söyleme
gelenei içinde Bakî, istanbul Türkçesinin halk söyleyilerini divan
iirine yerletiren a- irdir. Genelde temiz ve ahenkli bir iir dili
olarak nazik stanbul lisannn Ne- dim'e uzanan çizgisi, onun
üslubuyla ekillenir. iir diline rahatlk ve kudret
veren odur. Yer yer halk ifadesine yak- laan külfetsiz, yaln
beyitleri vardr. Medrese dili olarak Arapça ve Farsça kaynakl
kelimelerin en youn olduu iirlerinde bile, istanbul'un en Türk
semtlerinden olan Fatih'te, çocukluun- da örendii duru Türkçenin,
ev ve aile Türkçesinin büyük etkisi vardr. Nitekim o, baz
msralarnda hiç yabanc kelime kullanmayacak kadar Türkçeci idi. Kul-
land Arapça veya Farsça kelimelerin çounluu da yine o dönem
istanbullu-
larn aznda yaayan kelimelerdir. Budile bakarak bazen onun iirlerini
yakn zamanda yazlm sanmak bile müm
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
G A Z E L
Reh i meyhaneyi kat' itdi tîg î kahr sultânn
Su gîbî arasn kesdî Stanbûl u Galâtânm
Miyâh Î âb ü âte oldu câm î keti î sahbâ
Yitürdü rüzgâr âyin i 'ayin bezm i rindânn
Hilâl âsa fürûzân oldu bahr i nîlgûn üzre
afakdan dem urur âb î erâb alüdu deryann
Bakub âb üzre âte sanmanuz ket i sahbâyi
u'â Î tîg i kahrndan tutudû eh Süleymânn
Semâ' Î çeng ü nây ü devr i sâgardevletî döndü Safâsn süregör ey
sûfi î salûs
devrânn
Ac eb hâlîliin buldu riyâ ehlî bu meydânn
u meclis içre kim dâim dokuz peymâne devr eyler
Ne denlû olsa ey Bakî zemân î 'ayi dünyânn
BAKÎ
kündür (örn. Yollarda görse aladm bana ta atar; Atlr ok gibi yabana
do- ru; Gül idi kapmadk budanda; Ahm tütünü perde çeker yldzm üzre;
Gül hasretinle yollara tutsun kulan; Gü-
zeller mihribân olmaz demek yanldr ey Bakî; Olur vallahi billahi
hemân yal- vart görsünler... gibi)
Bakî, 16. yy Osmanl Devletinin ihti- amm simgeleyen stanbul'un
günlük hayatn, zevk ve elencesini, sanat ve siyaset çevrelerini,
krgnlk ve dostluk- larn vb ihtiaml zengin motiflerle iir- lerine
ilemitir. Tabiatndan corafyas-
na, gecesinden gündüzüne dek stan- bul, gazel airi Bakî'nin pek çok
msra- nda canl akisler bulmutur. Onun an- latt normal tabiat
manzaralar tama- men stanbul'dan alnmadr. Yazyla k yla, baharyla
sonbaharyla yaayan bir stanbul. O, adeta eline paletini, fr- çasn
alr, canl renklerle oynayan bir ressam gibi kelimeleriyle gerçek
tablo- lar çizer. Bahar onun dilinde altn, lal, gümü ve yeime
dönüür (örn. Servkâ metler iki yann alrlar yolun / Râh
gülzâra döner yollar stanbul'un [e- hir]; Döedi mihr i felek yollar
dibalar ile / Etdi terif çemen mülkünü sultân bahar [bahar]; Cihâna
zîb ü fer verdi yi-
ne meâta i kudret / Arûs nev gibiârâyi etdi köhne dünyay [bahar];
Berg i gül i sefidi bulup bâbân çerh /
Mânend i berf yollara eyledi nisâr [son bahar k]; Rûh bah oldu
Mesîhâ sfat enfâs bahar / Açdlar dîdelerin hâb ademden ezhâr
[bahar]; Pür oldu ahla- r üzre yâhtan âyîneler / Garîb surete
girdi bu fasl içinde gazal [don ve buz]; Döendi berf serâpây sahn
sahraya /
Aard rûy zemin sanki tahta i rem mâl [kar]; Cihan berf ile yah
tutdu k kyametten / Aceb mi yeryüzüne çksa hep def âyin i mâl [kar
ve buz] ... gibi). O, Semerkant ve Buhara'y bile stanbul
, denen gel inin ayana saç diye serp- meye hazrdr {Zamane hâl i
Hindu ve benefe zînetin görsün / Nisâr etsin Si tanbul'a Semerkand
u Buharâ'yi).
Özellikle I. Süleyman (Kanuni) dö- neminin gündelik hayatn,
savalarn, elencelerini, ihtiam ve zenginliini, hüznünü ve sevincini
en güzel Bakî an- latmtr. Bilhassa kasidelerinin nesib k-
smlarnda stanbul'a ait bu tür zenginsosyal, tarihi ve folklorik
ifadelere rast- lamak mümkündür (örn. Perian etmedi devrinde her
giz kimseyi kimse [refah]; Dilrübâlarla aceb kesreti var her yolun
/ Geçemez hûblarndan gönül stan- bul'un [günlük hayat]; Âsitân
hâkini kld Krm hân konuk / rte bir gün
seyredin hâkân Türkistan gelir [diplo- masi]; Muktezâ y ulema
hazret i Kad zâde /Ma'den i fazl u hüner menba Um ü irfan [toplum];
imir gibi rûy t
zemine taraf taraf / Saldn demir ku- akl cihan pehlevânlan [sava];
Heryâ neden ayana ahun akup gelir [ikti- dar]; Reh i meyhaneyi kat'
etti tî kah-
r sultânn / Su gibi arasn açd Sitanbul u Galata'nn [içki yasa]...
gibi).
Bibi. Ergun. Türk airleri, II , 697 721; ay, Baki Divan, st.. 1935:
T. Olgun. Bakiye Dair, st.. 1938: A. H. Tanpmar. Edebiyat Üzerine
Makaleler, (haz. Z. Kerman). st.. 1969, s. 152 156; H. pekten.
Bakî, Ankara, 1993; S. Küçük, Baki ve Divanndan Seçme- ler, Ankara,
1988; F. K. Timurta. Baki Diva- nndan Seçmeler. Ankara, 1987: . Z.
Eyü
bolu, Bakî. st.. 1972: A. Karahan, "Bakîde stanbul Sevgisi". Türk
Dili, c. II, 1953. s. 567 570; Çelebi, Divan iirinde stanbul, DA.
IV. 537 540; TDEA. I, 300 303: ¿4, II. 243 253.
SKENDER PALA
BÂK EFEND CAM VE SIBYAN MEKTEB Üsküdar'da, Servilik Caddesi'nden
Sul tantepe'ye çkta Hac Hesna Hatun Mahallesi'ndedir.
Kap kitabesinde yer almamasnaramen, Hadîka, banisinin Abdülbâki
adnda bir hayrsever olduunu söyle- mekte, caminin tarihini
1054/1644 ola- rak vermektedir. Ancak, caminin nazire- sinde gömülü
olan Abdülbâki Efen di'nin 1142/1729 30 tarihli mezar ta caminin
ina tarihi hakknda üphe uyandrr. . H. Konyal ise, air Cev rî'nin
hazrlad ilk kitabeden ebced hesabyla 1063/l652'yi bulmutur. Kap- nn
üzerindeki air Senih'in hazrlad ikinci kitabe, caminin 1292
/1875'te ihya edildiini belirtmektedir.
Kagir duvarl ve ahap çatl cami. arazinin eimine uydurularak ina
edil- mitir. Son cemaat yeri kapsnda, antik Yunan mimari sinden
ampir üslubuna geçmi olan üçgen alnln pencereli basit bir uygulamas
görülür. Kareye ya- kn dikdörtgen planl harim bölümüne, sivri kemer
içine alnm, mermer söve li, bask kemerli bir kapdan girilir. Mer-
mer söveli kapnn iki kemeri arasnda- ki ina ve onarm kitabeleri
lacivert ze- min üzerine sar ile yazlmtr. Harim bölümünde altgen
kesitl i iki ince sü- tun, köeli bir çkma yapan ahap mah- fili
desteklemektedir. Mahfil, "S" ve "C" kvrmlar yapan bir korkulukla
kapatl- mtr. Mahfile kuzeydoudan, kvrml bir merdivenle çklr. Harim
bölümü- nün tavan çtalarla dikdörtgenlere bö- lünmütür. Mahfilin
alt da ayn ekilde kaplanmtr. Caminin mermer mihrab ampir üslubunun
özelliklerini göster- mektedir. ki pilastrm snrlad bask kemerin tam
ortasnda konsol eklinde iri bir kilit ta vardr. Mihrap, pilastrla
rn birinden dierine kadar uzanan ka- visli bir mermer kaide ile
yükseltilmitir. Mihrap niinin içinde, yalboyayla ya- plm, iki yana
açlan perde motifini hatrlatan çiçek bezemeleri arasnda bir kandil
yer alr. Mihrap kitabesi stilize çi- çek motifleriyle süslenmitir.
Mihrap ya
Bâki Efendi
rm silindir eklinde darya takndr. Ahap minber, mahfilin
korkuluklanyla ayru üsluptaki motiflerle bezenmitir.
Ayyldz eklinde iki adet ahap alem kullanlmtr. Harim bölümü son
yllar- da, bel hizasna kadar gelen Kütahya çi nileriyle kaplanmtr.
Cami, güneyde iki7 douda dört ve batda üç adet ol- mak üzere, uzun
dikdörtgen açklkl, kesme ta söveli pencerelerle donatl- mtr. Kuzey
duvarnda ise, ayn tarzda iki pencere ve mahfili aydnlatan iki kü-
çük pencere bulunmaktadr. Camiyi d- ardan, profilli bir saçak silme
üzerinde alçak bir korkuluk duvar çevreler.
Kesme ta minaresi kuzeybat duvar- na bitiiktir. Prizmatik kaidesi
ile uzun yuvarlak gövdesi arasnda silme bulunur. Ta levhalarla
çevrelenen sade görünüm- lü minareyi kurun bir külah örter.
Avlunun kuzeyinde, kagir ve düz ah- ap çatl bir sbyan mektebi yer
alr. Uzun dikdörtgen pencereleri olan sb- yan mektebi günümüzde
imam meru- tas olarak kullanlmaktadr. Kendisine bitien modern
binalar ve geçirdii ona- rmlarla tamamen deimitir. Bibi.
Ayvansarayî, Hadîka, II, 237: Osman Bey, Mecma i Cevâmi, II, no.
260, 60 61 Öz, stanbul Camileri, II, 9; A. H. Tanpmar Be ehir,
Ankara, 1946, 151 152: STA. I 121; Konyal, Üsküdar Tarihi, I, 108
109, II 299; KSA. I. 121.
TARKAN OKÇUOLU
BAKKALLAR stanbul bakkallaryla ilgili en eski bilgi- leri, 886 912
arasnda egemenlik sürmü Bizans mparatoru VI. Leon'un (Bilge Leon)
"mparator Bilge Leon 'un Kons tantinopl Loncalar Hakkndaki Ferma-
n" veya dier adyla " Vali Kitabfnda. (bak. Eparkhos tes Poloes)
buluruz. Bu kitapta. "Bakkallar kentin her tarafnda, hem
mevdanlarda. hem de sokaklarda
dükkân açabilsinler ki, yaamak için ge- rekli olan nesneler kolayca
alnabilsin" diye buyurduktan sonra, bakkallar et. tuzlu balk, un,
peynir, bal. zeytinya, her cins meyve, tereya, kuru bezelye, sedir
ya, keten, kenevir, toprak kap, ie, çivi satmakla yükümlü tutulur:
par- füm, sabun, giysi, kabara ya da kasapla- rn i alanlarna giren
eylerle urama- malar istenir.
Osmanl mparatorluu belgelerindede, stanbul bakkallarndan sk sk söz
edildii görülür. 1560'a ait bir Divan Hümayun defterinde
bakkallarn, hisar dndaki baz kimselerin, dükkânlarnn mahzenlerinde
sakladklar erzak tek- nelerle gizlice etrafa perakende satma-
larndan ikâyetçi olduklarn öreniriz. Öte yandan bakkallarla dier
esnaf ara- snda, ayn mal satmak istemeleri yü- zünden de sk sk
anlamazlk çkmtr. Örnein l630'a ait bir Mühimme Defte ri'nde, Galata
bakkallarnn, meyhaneci- lerle nasl mücadale ettiklerinden ha-
berdar oluyoruz. Meyhanecil er ayn za- manda havyar ve balk da
bulundur- duklarndan, bakkallarn sattklar baz mallan da satma hakkn
kendilerinde görmülerdir; oysa bunlarn sat hakk fetihten beri
bakkallara aittir.
Osmanl mparatorluu'nda da bak- kallar, dier esnaf gibi, en yüksek
sat fiyatn belirleyen narh uygulamasna ta biydiler. IV. Mehmed' in
dönemi ndeki bir narh listesinde (1 68 0), bakkall arn
uygulayacaklar narhla ilgili u uyarya rastlyoruz: "Bakkallar ya ve
kuru feva kihi (kuru bakkaliye maddelerini) onu onbir üzere satalar
(onda bir kârla) ve ya yemie narh verildikten sonra yatub çüridi
deyu tekrar narh istemeyeler".
Ayn kanunnamede, "müterinin alaca nesneyi eksik tartp veren bakkaln
hak- kndan gelinecektir... Teraziler bo du- rurken gözlerinin iki
taraf beraber du- racaktr... Kullandklar kyyeler ayn olacaktr"
türünden uyarlarla, bakkalla- rn yasa dna çkmalar engellenmeye
çallmaktadr.
stanbul'un dier esnaf gibi bakkal- lar da, Tanzimat dönemine kadar
gedik uygulamasna tabiydiler. Buna göre, ser- mayesi ne olursa
olsun, hiç kimse iste- dii zaman, istedii yerde dükkân açp
bakkal lk yapamazd. stanbul kadsnagönderilmi 1806'ya ait bir
fermandan gedik uygulamas ve yaratt baz so- runlar örenebiliyoruz.
Fermanda, bak- kallarn, tüccarlar tarafndan dier bel- delerden
stanbul'a getirilen zahireyi pazarba, bölükba ve ustabalar
ara
Günümüzde örneine artk rastlanmayan bir bakkal dükkân. Salâbaddin
Giz
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
Geçen yüzyln sonlarnda bir mahalle bakkal. Sebah & Joaillierin
bir fotoraf.
Alman Arkeoloji Enstitüsü Fotoraf Arivi, 10142
clyla alacaklar; bunlarn bu mallar kefilleri alnm, rabta altndaki
bakkal esnafna datacaklar ve maln tevziin de sekizde bir bedelini
esnaftan tahsil edip tüccara verecekleri bildirilmekte- dir. Kefil
göstermeyenler bakkallk ya- pamazlar. Yine fermandan, ahvali meç-
hul baz kimselerin stanbul'da, Gala ta'da, Eyüp'te, Üsküdar'da
bakkal gedi- i tedarik ettikleri; bu gedii aldklar
yerden diledikleri yere nakil için Galata, Eyüp ve Üsküdar
hâkimlerinden ve sair mahkemelerden ilam ve hüccet alarak nizam
artlarna aykr olan yeni bakkal dükkânlar açtklar, tüccardan mal
al-dktan sonra kaçp kaybolduklar, tüc- car malnn bu suretle kayba
urad örenilmektedir. Ferman, stanbul'da ve Galata, Eyüp, Üsküdar ve
buralara bal
yerlerde gedik nakletmek, yeniden ge- dik açmak, esnaf tarafndan
birbirlerine gedik satp almak, borca kar gedik terhin etmek gibi
hallerde ancak stan- bul kadlar huzurlarnda alnan hüccet ve ilamlar
geçerli klar.
186l'e ait bir Narh Defteri'ndeki kayt- lara göz atldnda, bir
bakkal dükkânn- da ne tür mallar satld hakknda fikir edinmek
mümkündür. Buna göre, narh konmu mallar arasnda her tür ya, pi-
rinç, sabun, nohut, pastrma, sucuk, pek- mez, peynir, börülce, kuru
fasulye, bul-
gur, zeytin, buday, güllaç, mum, nias- ta, un. makarna, ehriye,
kimyon, soan
ve yumurta bulunmaktadr. stanbul'da bakkallk. Tanzimat dö-
neminde gediklerin kaldrldklar tarihe (1861) kadar yalnzca
Müslümanlarn elindeydi. Bu tarihten sonra, önce Türk- çe konuan
Karamanllar( »), ardndan da Rumlar bakkallk mesleinde ege- men
oldular. Bu nedenle. Osmanl m paratorluu'nun son döneminde, stan-
bul'da bakkal denilince, akla genell ikle Karamanl Rumlar gelirdi.
Bunlar Rumca bilmez, Karaman az ile Türkçe konu- urlard. Bu
Karamanl bakkallar, veresi- ye mal vererek hemen bütün mahal le
halkn kendilerine balarlard. Veresiye maln pazarl yoktu ve fiyatna
itiraz edilemezdi. Bu yüzden de iyi kazanç salard. Özellikle
memurlar, emekli, dul ve yetim ayl alanlar ksa sürede
bunlara yakalarn kaptrr ve bir daha kurtaramazlard. Bunlarn öyle
karmaka- rk bir hesap defterleri vard ki, kendi- lerinden baka
kimse içinden çkamaz- d. Bu yüzden muntazam tutulmam defterlere
"bakkal defteri gibi" demek âdet olmutu. Mahalle bakkallarnn
dükkânlar çok zaman pek derbeder ve deiik halde bulunurdu. Hemen
her ey ortalardayd. Bir tarafta fasulye, no- hut, mercimek, pirinç,
bulgur, eker vb
çuvallar; tezgâhn üstünde ekmekler; tenekelerde peynir, zeytinya,
sadeya, gaz; tahta bölmelerde soan, patates, sa-
bun; kavanozlarda fndk, fstk, leblebi, ide, akide ekeri gibi
yemiler ve çeitli turular bulunur; pastrma ve sucuklar hevenkler
halinde sarkar; süpürgeler, sepetler, testiler, ipler yerlerde
dururdu.
Esnaf kontrolle yetkili ihtisap aalar belediye tekilat kurulduktan
sonra es-
ki devrin belediye çavular yollar dü- tükçe mahalle bakkallarna
urar, fiyat- lar kontrol eder, yiyeceklerin temiz hal- de satlp
satlmadna bakarlard. Ka- bahatl i bulunan, mesela ihtikâr yapt
anlalan veya peynir tenekesinden fare ölüsü çkan dükkân sahipleri
hemen dükkânnn kapsnn önünde yere yk- larak falakaya çekilirdi. Bir
ihtisap aa- snn bir keresinde büyük suçunu yaka- lad bir bakkal
kulandan dükkân- nn kapsna mhlayp bütün gün öyle kalmaya mecbur
ettii yazlmaktadr (Mehmed Karada).
Bakkallarn ekonomik açdan örgüt- lenmesini amaçlayan bir giriime
II. Merutiyet döneminde rastlyoruz. Bu dönemde kurulan "milli"
irketlerden biri de Milli ithalat Kantariye Anonim irketi'ydi
(1916). Gerek yurtiçinden, gerek d ülkelerden eker, ya, pirinç,
kahve gibi bakkaliye ürünleri salayp
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
bunlarn alm satmyla uraacak olan irketin, 10 liralk paylardan oluan
200.000 lira tutarnda kurulu sermayesi
vard. Bu meblan yars Heyet i Mah susa i Ticariye'nin kârndan
salanm, dier yars stanbul bakkal esnafna
ödetilmiti. Halka eker datl srasn-da, tama ve datm karl olarak
bakkallarn al fiyatna ekledikleri ky ye bana 40 parann yars
ttihatçlarca alkonmu ve karlnda irketin pay senetleri
verilmiti.
Cumhuriyet'ten sonra 1930'da stan- bul bakkallarnn durumu öyleydi:
s- tanbul'da 4.229 bakkal vard. Bunlardan 2l'i piyasa merkezlerinde
ve büyük cad- delerdeki bakkaliye maazalaryd. Geri-
ye kalann 600 700 kadar ikinci, 1.660 kadar üçüncü ve geriye kalan
da dör- düncü snf bakkallard. stanbul'daki gayrimüslim bakkal says
3.574; bu bak- kallarda çalan insan says 2.000 dola-
yndayd. Bunlardan 574'ü erkek ve 108'i kadn olmak üzere 682'si
Türk; 607'si er- kek ve 101'i kadn olmak üzere 708'i Rum; 238'i
erkek ve 5'i kadn olmak ü zere 243'ü Yunanl ve 122'si erkek 59'u
kadn olmak üzere 181'i ranl, dierleri çeitli devletlerin
uyruklarndaki kiiler- di. Bakkallar arasnda en çok i yapanlar
gayrimüslimlerdi. çlerinde 400.000 lira- lk sermaye sahibi kimseler
vard. Türk
bakkallar, daha ziyade mahalle aralarn- da aza kanaat eden
kimselerdi.
1947'de kaleme alnm bir yazda 25 30 yldan beri aktarlarn
azalmaya
balad, birçok yerde mahalle bakkal-
nn eski aktarlarn ilerini gördükleri belirtilir. Buna göre,
bakkallar aktarlarn yansra tütüncülerin, sebzecilerin, ma- navlarn
alanlarna da el atmaya, came kânlarmda gazete, roman, ufak tefek
tu-
valet eyas, eczal pamuk, naftalin, ten- türdiyot gibi eczanelerde
aranan eyleri de bulundurmaya balamlardr.
1970'lerden sonra büyük maazala- rn açlmaya balamas, büyük sermaye-
nin bu alana da girmesiyle mahalle
bakkallarnn krizi balamtr. Büyük sermayenin rekabetine dayanamayan
mahalle bakkallar yer yer ekonomik darboaza girmiler, kimi
dükkânlar ka- panmtr. 990' l yllarn balarnda s- tanbul'daki bakkal
says 13 000 civarn- dadr. Öte yandan kapanan bakkal dük- kân says
da hzla artmaktadr. Ylda 1.000 civarnda dükkân kapanmaktadr.
stanbul'da 1987'de 16.527 olan bakkal dükkân says, 1992 banda
11.800'e kadar inmitir. Bibi. Almed Refik (Altmay), Onuncu Asr
Hicrîde stanbul Hayat, Ankara, 1987, s. 115; Mantran, stanbul, 368;
R. Ziyaolu, Yo- rumlu stanbul Kütüü, st., 1985; s. 308; "Bakkal",
STA, IV, 1923; M. Karada, "Gönül
Ahbap ster Kahve Bahane", Yllarboyu Ta- rih Dergisi, S. 5 (Mays
1982), s. 49: Z. Top- rak, Türkiye'de "Millî ktisat" (1908
1918),
Ankara, 1982, s. 61; . Alâettin Gövsa, "Ma- halle Bakkal", Yedigün,
20 Temmuz 1947; E.
Atilla, "Mahalle Bakkal Ölmez", Cumhuri- yet, 20 Mart 1991.
GÖKHAN AKÇURA
BAKLAVA ALAYI Osmanl Devleti'nde kapkulu ocaklar tarihinin en
ilginç geleneklerinden biri- dir. Bu tip bir ikramn, padiah tarafn-
dan Yeniçeri Oca'na bir iltifat olduu
ve dolaysyla tören ve nümayi amacn tad açktr. sminden de anlalaca
üzere baklava alay, debdebeli biçimde saltanat makamnn ve askerin
halk in- dinde alk ve itibarnn tasdikine neden olan bir olayd ve
hiç üphe yok ki gös- teri ve elenceyi seven stanbul halknn ramazan
ortasnda seyre kotuu geçit törenlerinden biriydi. Zamanla
bozulan
ve Yeniçeri Oca ile birlikte tarihe kar- an devlet
ananelerindendir. Son bakla-
va alay ocan kanl biçimde kaldrlma- sndan iki ay kadar önce
yaplmt.
Ramazan ortasnda padiah, Müslü- manlarn halifesi olarak törenle
hrka i erif ve mukaddes emanetleri ziyaret eder, bundan sonra
törenle hrka i erif alay tertip edilirdi. te dini yan ar
basan bu törenden sonra; saray mutfak- larnda hazrlanan ve
yeniçeri, sipahi, topçu ve cebeci gibi kapkulu ocaklar askerinin
her on neferine bir tepsi hesa-
byla hazrlanan baklava sinileri futalar- na sarlm olarak matbah
âmire önü- ne dizilirdi. Bu ramazan ikramn olu- turan sinilerin
ilkini; silahdar aa ve maiyeti bir numaral yeniçeri olan padi- ah
adna teslim aldktan sonra dier ortalardan gelen ikier nefer
futalarna sarlm birer siniyi nizami olarak yükle- nir; her bölüün
usta, saka, mütevelli, odaba gibi amirleri önde, baklava
sini-
leri ve tayanlar artta, açlan kaplardandar çkarlar, baklava alay
gulgule ve nümayi ile Divanyolu'ndan karlkl s- ralanm halkn
arasndan alk ile kla- lara yürürdü. Tepsi ve futalar ertesi gün
iade edilirdi.
Tarihi Askerî i Osmani adl eserinde Cevad Paa'nm izahna göre
baklava ala-
y, kapkulu ocaklarnn tarihi kadar es- ki deildir. 17. yy sonu ve
hattâ 18.
yy'da ortaya çkm ve geleneklemi görünüyor. Bu eserdeki izahata
göre, I. Süleyman (Kanuni) devrinde (1520 1566) savatan önce askere
bolca pilav
ve yahni yannda iyi zerde ikram âdet- ti. Bir zaman sonra sefere
pek çklma
mas nedeniyle askere ramazanlarda bak-lava ikram âdet oldu. Esasen
üç ayda bir ulufe datlrken de kapkulu ocak- lar askerinin her bir
ortasnn temsilci- lerinin sarayn orta avlusunda ulufe ke- selerini
ald gösterili töreni yabanc elçiler ve devlet adamlarnn da
seyretti- i malumdur. O gün askere çorba ile pilav ve zerde ikram
edilir; çorbann içilmemesi askerin honutsuzluuna alamet saylrd.
Baklava alay tertibine neden olan baklava ikram da böylesine
bir iltifat saylrd. Son zamanlarda baklava alaynn bir
kuru gürültü haline geldii; yeniçeri za- bit ve aseslerinin seyirci
halk itip kakt- , sini ve futalarn iade edilmeyip, is- tendiinde
"Padiahmzn ömr ü devlet
ve saltanatna duacyz; baklava ol ka-
dar nefis idi ki, sini ve futalar dahi ye- dik" gibi laubalilikler
sergilendii, bil- hassa kapkulu ocaklar kaldrld sra- da devrin baz
yazarlarnca kaleme al- nan rivayetlerdendir.
Her halükârda belirli günlerde aske-
re özel yemek ikram ve tören vazgeçil-mez ve yaygn âdetlerdendir.
Baklava alay da eski stanbul hayatnn özgün törenlerinden biriydi.
Bibi. Ahmed Cevad Paa, Tarih i Askeri i Osmani, st., 1297; Esad
Efendi, Üss i Zafer, st., 1293; R. E. Koçu, "Baklava Alay", STA,
IV, 1939; Pakalm, Tarih Deyimleri, I, 149.
LBER ORTAYLI
bilinir. Bakteriyoloji eitimi veren, insan ve hayvan salnn korunmas
ve sal- gn hastalklarn önlenmesi için a ve serum üreten
kurum.
Pastörcüler tarafndan ilk bakteriyo- loji laboratuvar 1891'de
Saygon'da, ikin- cisi Rio de Janeiro'da kurulmutur. Üçüncüsü de
stanbul'da kurulan Bak- teriyolojihane i âhâne'dir.
Austos 1893'te stanbul'da görülen kolera salgnnn hafif seyretmesi
üzeri- ne hekimlerin bir bölümü hastaln ko- lera olmadn iddia
etmilerdi. Dr. Zühdî Nazif ve Dr. Hüsameddin beyler kolera
mikrobunu ayrp tehis etmiler,
bu arada da Pasteur'den gerekli önlem- leri almak üzere bir hekim
istenmiti. Bunun üzerine stanbul'a gelen Dr.
André Chantemess, gerekli incelemeleri yapm ve alnacak önlemleri
bildirmi- ti. Bunlardan biri de stanbul'da bir
bakteriyoloji laboratuvar kurulmasyd. Salgn ve bulac hastalklara
çok önem
veren II. Abdülhamid, Demirkap'da bu- lunan Mekteb i Tbbiye i âhâne
bahçe- sinde bir bakteriyolojihane binasnn
yapmn emretti. Chantemess'in önerisi üzerine, Pasteur
Enstitüsü'nden Dr. Mau- rice Nicolle çarld ve Mekteb i Tbbi
ye i âhâne'de bakteriyoloji muallimlii ile görevlendirildi.
Kendisine yardmc olarak da Dr. Zühdî Nazif ile Dr. Mar- gery
verildi ve aratrma sonuçlarnn dorudan sadaret kanalyla padiaha arz
edilmesi için irade çkt.
Bakteriyolojihane i âhâne 1894'te yeni binasnda Mekâtib i Askeriye
Ne zareti'ne bal olarak, Dr. Maurice Ni colle'ün idaresinde
faaliyete geçmitir. Burada hekim ve veterinerlere üçer ay- lk
kurslar düzenlenmi ve bakteriyolog
yetitirilmeye balanmtr. Bundan son- ra Fransa ve Almanya'ya örenci
gön- dermeye gerek kalmamtr. Nicolle ilk kursa devam edenler
arasndan Dr. Ziya Seyfullah ile Dr. Süleyman Nuri'yi asis- tan
olarak seçmi, bir süre sonra da Dr.
Aristidi Suguros burada görevlendiril- mitir. M. Lourmier de
laborant olarak çalmtr.
15 Kasm 1895'te difteri serumunu örenmek üzere Nicolle'ün Paris'e
gön- derilmesi kararlatrlm, dönüünde
bakteriyolojihane binas yetersiz olduu
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
http://slidepdf.com/reader/full/tarih-vakfi-istanbul-2 11/575
narn cephesine ayn boyutta ve türde bir sar pencere ile tepe
penceresinin yerine, yuvarlak bir madalyonun içinde, Ömer Faik
imzal, sülüs hatl bir keli me i tevhid yerletirilmitir. Ayrca cep-
helerin köelerinde ikier pilastr ile bi- rer kasnak penceresi
bulunmaktadr.
Beyaz mermerden yontulmu olan mihrapta yer alan, mukarnas
hatrlatan
yaprak dizileriyle donatlm pilastrlar,istiridye kabuu biçimindeki
kavsara, tam ortadaki üç adet kandil kabartmas, üstte birbirini
izleyen yatay silmeler, zikzakl eritler, "C" ve "S" kvrmlar,
girlandlardan ve çiçekli vazolardan olu- an tepelik, geç devir
Osmanl eklektiz- mini yanstan süsleme unsurlardr. Tu- ra eklinde
istiflenmi iki besmele ara- snda yer alan mihrap ayeti, ayrca mih-
rabn üstünde, yuvarlak kemerli bir ni içinde bulunan 1285/1868 69
tarihli ah- ap ayet levhas hattat Mehmed efik Bey'in (ö. 1880)
eseridir.
Ayn karmak zevkin ürünü olmakla birlikte mihraba göre daha sade
tutul- mu olan mermer minberde, korkuluk- lar süsleyen, "C" kvrmlar
ile kuatl- m porfirden beyzi kabaralar, kapda
ve kö k ksmnda, ayn tatan mamul silmelerle ve yon nizamnda
balklarla son bulan sütunçeler dikkati çeker. Mihrabn solundaki
ikinci köeye yer- letirilmi olan ve sekizgen biçiminde bir kadehi
andran vaaz kürsüsünün korkuluklarnda da minberdekilerin ei olan
kabaralar bulunmaktadr.
Kubbeyi ve pandantifleri süsleyen
kalem ileri, palmet dizisi rumî ve sal bekli emse gibi, klasik
üsluba bala- nan unsurlar içermektedir. Kubbe mer- kezindeki celi
sülüs hatl ihlas suresi Mehmed efik Bey'in, pandantiflerde yer
alan, sekizgen çerçeveli Allah, Mu hammed, dört halife ve haseneyn
lev- halar ise Kazasker Mustafa izzet Efen- dinin (ö. 1876)
kaleminden çkmtr. Vaaz kürsüsünün üzerinde asl duran, Hasan Rza
Efendi'ye (ö. 1920) ait 1305/ 1887 88 tarihli devasa hilye i erif,
ken- di türünün en büyüklerinden biridir. Bunlardan baka cami
tevhidhanede Pertevniyal Valide Sultan (ö. 1883), Pe restu
Kadnefendi, ayn dönemin saray- llarndan Dilbifelek ve Zihnifelek
ha-nmlar tarafndan vakfedilmi alt adet Kuran vardr. Ayrca bir
sancak erif,
iki Kabe örtüsü, sedefli rahleler ile Ha- san Rza Efendi'nin
eserleri olan iki hil-
ye i erifin daha bulunduu kaytldr. Bütünüyle kesme tala örülmü
olan
minarenin kare tabanl kaidesi, geç dö- nem minarelerinin pek çou
gibi, kubbe
eteine kadar yükselmektedir. Pabuçksmnn yerini silmeli bir platform
al- mtr. Silindir biçimindeki gövde ve pe- tek ksmlarnda,
onarmlardan arta kal- m demir kenetler göze çarpmakta, kur- un kapl
konik ahap külahn eteinde girland kabartmalar seçilmektedir.
Dervi Hücrelerini, Selaml ve Mut- fa Barndran Bina: Tek katl olan
bu bina, Osmanl medreselerinde ve baz tarikat yaplarnda görülen açk
avlulu plann, geç döneme ait bir uygulamasn sergilemektedir. Yamuk
planl adrvan avlusunun çevresinde, camekânlarla ka- patlarak
koridor nitelii kazanm bir revak ile buna açlan, farkl boyutlarda
birçok mekân sral anmaktadr. Kuzey güney dorultusunda uzanan revak
kol- lan kuzeye doru uzatlm, avlunun or- tasna, günümüzde ahap
direkleri ve çats ortadan kalkm bulunan sekizgen hazneli bir adrvan
yerletirilmitir. Gü- neydeki Bâlâ Tekkesi Soka'na açlan kapnn
üzerinde bulunmas gereken, halen Topkap Saray Müzesi'nde tehir
edilen kitabe son devir tekke kitabeleri- nin en güzellerindendir.
Sülüsle yazl- m olan bölümleri Ömer Faik Efen- di'ye, ta'likle
yazlm olan esas metin ise Msrîzade Ali Rza Efendi'ye aittir.
Kitabenin üst kesimi sülüs hatl bir ayet kuana ayrlm, alt kesiminin
iki ucu- na, sehpa üzerinde duran birer sikke içine, istifli
sülüsle Muhammed Bahaed din Nakibend'in ad yazlm, ortaya, fi
yonklu bir çel engin içine II. Abdülha mid'in turas konmu, tura ile
sikkeler arasnda kalan yüzeylere de 1312/1894 95 tarihli ve ta'lik
hatl manzum kitabe yerletirilmitir.
Giriin solunda yerletirilmi olan çeme Osmanl barouna özgü hemen büt
ün motifl eri ("S" kvrmlar, beyzi madalyonlar, bileik kemerler,
korint bal kl sütunçeler) içermekte, söz ko- nusu çemenin, külliye
yaplarndan da- ha eski bir döneme muhtemelen 18.
yyi n son çeyreine ait olduu ve Perestu Kadnefendi tarafndan buraya
kon- duu ancak 1313/1895 96 tarihli sülüs hatl kitabesinden
anlalmaktadr.
Sebil Muvakkithane Çeme adrvan Grubu: Sokaa bakan cephesi tamamen
mermer kapl olan yapnn iki ucunda birer giri ile yarm alt gen
biçiminde çkmalar görülmektedir. Köelerinde
yükselen sütunlarn tad bas k ke- merlerle donatlm bulunan bu çkma-
lardan güneydeki, su haznesi ile balan- tl sebile, kuzeydeki
muvakkithaneye aittir. Tam ortada, muhtemelen 18. yyin sonlarndan
kalma, barok üslubunda büyük bir çeme yer almakta, bunun yanlarnda
üçer tane abdest musluu s-ralanmaktadr. Son derecede ince bir i-
çilik sergileyen çemenin, "S" kvrmlar,
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
9 BALABANAA MESCD
pilastrlar, bileik kemerler ve kvrml dallarla zengin bir ekilde
süslenmi cephesinde, çou sökülmü olan renkli ta kakma motiflerin
yuvalar göze çar- par. Sonradan buraya yerletirildii anla- lan
çemenin, beyzi bir emse ile süslü olan, ampir üslubundaki yala son
dö- neme ait olmaldr. Çemenin ve abdest musluklarnn lüleleri
sökülmütür.
Bütün cephe boyunca, çubuklu ah- ap saçan altnda devam eden kitabe
kua iki parçadan oluur: Üsküdarl
Ali Rza Efendi'nin eseri olan talik hatl 1309/1891 92 tarihli
manzum kitabe, muvakkithaneden balamakta, orta ke- simde kesintiye
urayarak sebilin biti- minde son bulmaktadr. Ortada, çeme- nin tam
üstüne gelen yerde bo bir kar- tu yer almakta, bunun yanlarnda da
Ömer Faik Efendi'nin eseri olan birer ayet kitabesi
bulunmaktadr.
Bu ilginç yapnn içinde, kuzey gü ney dorultusunda bir uçtan dier
uca kadar devam eden bir koridor ve buna açlan farkl boyutlarda
odalar ile bir hela sralanmaktadr. Söz konusu odala- rn tekkenin
dervilerine ya da konukla- ra tahsis edildii tahmin edilebilir.
Yap- nn, bostanlara bakan ve sokak cephesi ile büyük bir tezat
oluturan, ahap kap- lamal arka ve yan cephelerinde bu odalara ait
dikdörtgen açklkl bir dizi pencere görülmektedir.
Mektep: Ampir üslubunda, sade bir cephe tasarm gösteren mektep
binas- nn duvarlar moloz ta ve tula ile örülmü, dikdörtgen açklkl
pencerele-
ri kesme ta sövelerle çerçevelenmi ve bask hafifletme kemerleri ile
donatl- mtr. ki katl ve "U" planl yapnn so- kaa bakan cephesinde,
saçak hizasn- da II. Abdülhamid tural ve 1323/1905 tarihli kitabe
yer alr.
Hazire: Hazirede yalnzca üç kabir bulunmaktadr. Bunlar, türbede
gömülü olan M. Said Can Efendi'nin ei Hacce Fatma Hanm (ö. 1890),
yine türbede gömülü olan eyh M. Sadeddin Efen- di'nin olu Bahaeddin
Efendi (ö. 1915)
ve Adile Sultann bakap gulâm Ne'et Aa'dr (ö. 1920). Ne'et Aa'ya ait
olan tan üst ksmnda, ince içilii ile dik- kati çeken, sehpa
üzerinde Nakibendî tac kabartmas yer almaktadr.
Bâlâ Külliyesi geni kapsaml tarikat tesislerinin geç döneme ait
ilginç bir ör- neini oluturmaktadr. Bu yap toplulu- u 17. yy'm
balarndan itibaren yaygn- laan, ufak kapsaml ehir külliyelerinin
gelime çizgisi içinde de ele alnabilir.
Ayrca, Koca Mustafa Paa ve Aziz Mah mud Hüdaî külliyelerinde de
görüldüü gibi, Bâlâ Külliyesi'nin, ehircilik açsn- dan, çevresi ile
kurmu olduu yakn iliki de dikkat çekicidir. Bütün bu tari- kat
külliyelerinde, bölümler arasndaki ileitimi salayan geçitler ayn
zamanda içinde yer aldklar mahallenin sokakla- rdr. Bu özellik
Osmanl sosyal yaps içinde, tarikatlarn mahalle yaantsna
ve dokusuna ne denli entegre oldukla- rn göstermektedir. Bu arada
sebil mu
vakkithane çeme adrvan manzumesi, çevresini ekillendiren konumu, iç
dü- zeni, oranlan ve süsleme ayrntlar ile Osmanl su mimarisinin
yaratt son a- heserlerdendir. Dier taraftan Bâlâ Kül- liyesi,
barndrd kitabeler ve levhalar açsndan minyatür bir hat müzesi ola-
rak deerlendirilebilir. Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 58; Aynur,
Sali ha Sultan, 34, no. 27; Osman Bey, Mecmua i Cevâmi, I, 16 17,
no. 31 ve 85; hsaiyat II, 19; Ziya. stanbul ve Boaziçi, I, 61, 64,
93, 96, 98, 100, 102, 104 105, 107, 117, II, 15; Kum- baraclar,
stanbul Sebilleri, 61; Tank, stan- bul Çemeleri, I, 298, 342; M.
Hattatolu, "s- tanbul Silivrikapida Topçuba Balâ Süley- man Aa
Mimarî Manzumesi", VD, IV, 183 191; E. H. Ayverdi H. Göktürk, "Bâlâ
Camii
ve Te kk e, Tü rbe. Sebi l ve Çemeleri", STA, IV. 1955 1959; H.
Göktürk, "Bâlâ Mektebi". STA, IV, 1959; Öz, stanbul Camileri, I,
31; Ayverdi, Fatih III 322 323; Ünver, Mutlu As- kerler, 13;
Uluçay, Padiahlarn Kadnlar, 144; "Bâlâ Camii", "Bâlâ Kaps". "Bâlâ
Mekte-
bi", "Bâl â Te kke si Çemesi", KSA, II, 1005119: Fatih Antlar. 119
121; S. Ögel, "stan- bul 'da 19. Yüzy ln Se kiz gen Camileri",
Sanat Tarihinde Doudan Batya Ünsal Yücel An-
sna Sempozyum Bildirileri, st., 1989, 65 70; M. B, Tanman, "Bâlâ
Külliyesi", DA, IV, 554 556; Fatih Camileri. 63 65, 272, 315. 325,
352.
M. BAHA TANMAN
Balaban Aa Mescidi, fetihten sonra slam ibadetine uygun biçime
sokulmu
eski bir Bizans, hattâ belki de geç Ro-ma dönemi yaps idi. Plannn
yuvarlak biçimde oluu, bunun eski bir Bizans kütüphanesi olabilecei
yolunda bir gö- rüün domasna yol açm, bu yüzden de kütüphanecilik
ve tarihi kütüphane- lere dair yaynlara girmitir. Hattâ baz- lar bu
eilimi daha da ileri götürerek kütüphane binasn Kuratoros Manast
r'nm mütemilat olarak tehis ederler. Bu hipotezi destekleyecek
herhangi bir
bulgu yoktur. Binann altnda mezar oda- snn bulunmas da burann
esasnda,
yine iddia edildii gibi vaftizhane ola- mayacan gösterir.
Daha inandrc bir görü ise Balaban Aa Mescidi olan binann geç Roma
dö- neminin bir mezar yaps (mausoleum) olduudur. Binann mimarisi de
bu gö- rüü inandrc klmaktadr. Ayrca, mes- cit 1930'da yktrlrken,
altnda kubbeli
bir mezar odas ve mezarlar bulunmu- tur. Bizans döneminde ne
surette kulla- nld bilinmez. Belki bir apsis eklen- mesi suretiyle
apele dönütürülmü ola-
bilir. Ancak böyle bir apsis kalnts, bi- na yklmadan önceki
planlarda iaret- lenmemi, evvelce böyle bir unsurun
varlnn izlerini de, bina yklrken a ratrmak kimsenin aklna
gelmemitir.
Fetihten sonra, terk edilmi, belki de harap durumdaki yaplar
"enlendirme" politikasnn uygulanmas için, Balaban
Aa bin Abdullah tarafndan veya onun adna mescide çevrilmitir.
953/1546 ta-
rihli stanbul Vakflar Tahrir Defte- rindeki 888/1483 tarihli
vakfiyesine gö- re, nakit paradan baka mescidin yak- nnda on tane
hücre ile üç dükkân ve
bir sbyan mektebi ile ev de vakfedil miti. Balaban Aa Mescidi'ne
ayrca ay- n çevrede daha baka mülkler de ba- ka hayr sahiplerince
balanmtr.
Balaban Aa'mn ahsiyeti hakknda bir bilgi yoktur. Ayvansarayî,
Hadîka' daki ksa notunda: "Kiliseden münka liptir, vâkf hin i
fetihte Sekbanba ol- mutur, merkadi nâmalûmdur, vazifesi
Ayasofya Camii'nden verilir" demekte- dir. stanbul'un fethi srasnda
hizmeti görülen, Arnavutluk'ta skender Bey'e kar çarpmalar 1464'ten
1467'ye ka- dar idare eden ve burada ehit düen Badera'h Balaban Paa
da akla gelir. Balaban Aa Mescidi, tarihe geçmemi Balaban adl baka
bir kimseye ait de- ilse, belki fetih srasnda henüz sek-
banba olan bu Balaban Paa'mn bir hayrat veya onun ehadetinden sonra
hatrasn yaatmak üzere vakfedilmi (teberrüken) bir eser de
olabilir.
Laleli ehzadeba Aksaray semtlerin- de çkan yangnlarda bu küçük
mesci- din de yand tahmin edilir. Müller Wie- ner, 1660, 1693, 1718
ve 1782 'deki
yangnlarn bu binada da iz brakm olacan düünür. Fakat en büyük fela-
ket 23 Temmuz 1911'deki Mercan Aksa ray yangn olmutur. Bu yangn
sonun- da harap olan Balaban Aa Mescidi, tekrar ihya edilmeyerek
kendi haline
braklm ve sadece kagir duvarlar kal-
m olarak 1930'a kadar durmutur. s-tanbul'un karlat en yanl ehir
planlamalarndan birinde, yanm ma- hallelerden "dama tahtas"
sistemine gö- re yeniden cadde ve sokaklar geçirildi- inde, Balaban
Aa Mescidi de bir so- kan tam üstünde braklm ve bu
yüzden yktrlmas kararlatrlmtr. Ykm ii bir müteahhide havale
edil-
mi ve stanbul'un ortasndaki bu tarihi eser, toprak üstündeki bütün
aksam y- kldktan sonra, Amerikan Bizans Ensti tüsü'nün uyars ile
stanbul Arkeoloji Müzeleri tarafndan yine bu enstitüden salanan
ödenekle 8 Nisan'dan 1 Mays'a kadar süren bir kaz ile incelenmitir.
Bu kazda, binann altnda bir mahzen oldu- u görülmütür. Aynen
üstteki gibi alt- gen biçimindeki bu mahzenin, her duva- r bir ni
halinde yaplmt. Son Bizans döneminde, bina büyük çapta deiikli- e
uram, mahzen dikdörtgen biçimin- de, yine kubbeli bir mezar odas
haline getirilmi, duvarlara fresko resimler ya- plmtr. Burada
Teodoros adnda birine ait 1341 tarihli bir mezar kitabesi bulun-
mutur. Daha baka ölülerin üzerlerine kapatlan ilenmi mermerler, 4
5. yy'la ra ait bir binann mimari parçalar idi. Bunlardan üç tanesi
stanbul Arkeoloji Müzesi'ne tanmtr.
Balaban Aa Mescidi'nin, yangndan önce çekilmi iç ve d fotoraflar
ol- duu gibi, Galanakis adl bir ressam ta- rafndan çizilerek,
1877'de litografya
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
BALABANTEKKES 10 olarak baslm bir gravürü de vardr.
Ayrca A. Van Millingen ve C. Gurlitt ta- rafndan yaymlanm planlar
da bilinir. Bunlarn birbirinden farkl ayrntlara sa- hip bulunuu da
artcdr
Balaban Aa Mescidi olan yap d- tan yuvarlak, içeriden ise altgen
planl idi. Dou tarafndaki duvarn düz çkn- ts, ecel ce burada bir
apsisin varlna iaret saylabilir. çeride her duvarda
yuvarlak kemerli bir ni vard. Bunlarn içlerinde açlan pencereler
Türk döne- mine ait idi. Bu altgen mekânn üstü- nün aslnda bir
kubbe ile örtülü oldu- una ihtimal verilir. 1911 yangnndan evvel,
binann üstünün, Galanakis'in resminden anlaldna göre, kiremit kapl
ahap bir çat ile örtülü olduu görülür.
Türk döneminde kble yönündeki payeye bir mihrap nii oyulmu, bat ta-
rafndaki payenin üstüne de bir minare
yaplmtr. Binann d kavisli biçimdeolduundan giriin dna, yapy yarm ay
eklinde ksmen saran bir son cema- at yeri ina edilmiti. Gerek
Galanakis' in gravüründen, gerek, E. Hakk Ayver di tarafndan
yaymlanan, 1870'lerde çi- zilmi stanbul planndan, mescidin et-
rafnda içi mezar talar ile dolu bir ha zire ile bunlar gölgeleyen
servilerin
varl görülür. Bibi. Ayvansarayî, Ftadîka, I, 62; I. Erzi. Ca-
milerimiz Ansiklopedisi. I, st., s. 87 88; Bar kan Ayverdi, Tahrir
Defteri, 153 154; A. Pas patis, Byzantinai Meletai, st., 1877, s.
185 186; Mordtmann, Esquisse, 70; J. Ebersolt, Repport sommaire sur
une mission â Cons tantinople, Paris, 1911, s. 15; W. H.
Good-
year, "Vellicai eurves. ..", Brooklyn Museum, 1/4 (1905);
Millingen, Byzantine Churches, 265 267; Gurlitt, Konstantinopels,
42, res. 94: Ebersolt Thiers, Eglises, 252; Ziya, stanbul ve
Boaziçi, II, 45; Schneider, Byzanz. 53 55; E. Mamboury, Guide
touristique, st., 1925, s. 245; ay, "Les fouilles byzantines...",
Byzantion, XI (1936), s. 267 268; A. Müfid (Mansel), "The
Excavation of the Balaban Agha Mesdjici", Art Bulletin, XV (1933),
s. 210 229; ay, "Balaban Aa Mescidi Hafriyat", Türk Tarih
Arkeologya ve Etnografya Dergisi, III (1936), s. 49 73; Ayverdi,
Fatih III, 323; Janin, Eglises et monastéres, 568; A. K. Orlan dos,
Monasteriaki Arkitektoniki, Atina, 1958, s. 109 110; S. Eyice.
"Balaban Aa Mescidi". STA, IV, 1946 1949; T. F. Mathews, The
Byzantine Churches of stanbul: A Photo
graphic Survey, Pennsylvania Londra. 1976,s. 25 27; Muller Wiener,
Bildlexikon, 98 99.
SEMAV EYCE
BAI AT Tarihi yarmadada Fenerle Ayvansaray arasnda yer alan, Haliç
kysyla sahil surlarnn arkasndan iç ksmlara doru, Erikap yönünde
yükselen bölgede ku- rulu semt.
Balat, özellikle stanbul Musevileri açsndan tarihi önem tamaktadr
Fe-
tihten sonra kente getirilen MakedonyaMusevileriyle spanya'dan
göçenler bu semte yerlemilerdir Balatan bir Mu-
sevi mahallesi olarak geçmiinin Bizans dönemine dek uzandndan da
söz edilmektedir. Fatih'in vakfiyesinde bir Musevi semti olan
Balat'a ilk yerletiri- lenler, Makedonya'nn Kastorio kentin- den
getirilen 100 kadar yoksul Musevi ailedir. Geldikleri yerin adn
tayan Kastoya Sinagogunu ina ederek çev- resine yerlemilerdir.
1492'de span-
ya'dan, 1497'de Portekiz ve talya'dan stanbul'a göçen Musevilerin
Balat'a yer- leenleri, Geru, Neve alom, Messina
ve Montias sinagoglarn kurmulardr. 1599 'da Rodos'tan gelenlerin
bir ksm- nn yine Balat'a yerletikleri görülür. Ay- rca 1660'taki
büyük Ayazmakap yang- nna dek Eminönü bölgesinde Bahçeka p,
Tahtakale ve Yemi skelesi'nde oturduklar bilinen Museviler de bu
yan- gndan sonra Balat ve Hasköy'e yerleti- rilmilerdir. Böylece
17. yy'dan itibaren, daha önceleri Bizans Musevisi Romani
yotlarn arlkta olduklar Balat'ta. dier Musevi gruplarn da
katlmasyla etkin
bir cemaat olumu ve zaman içinde ce- maatler birbirine karmtr
Semtin adnn, Rumca saray anlam- na gelen "palatiyon"dan bozma
olduu, fetihten hemen sonra buras için Türk- ler tarafndan
kullanlan "Balat Kapu su"nun da, ayn sözcükten geldii düü-
nülmektedir. Dier baz kaynaklarda, Balat Kaps'mn 1453'ten önceki
adnn "Vasiliki Pili" olduu, bunun "hünkâr kaps" anlamna geldii,
Blahemai Sa ray'na( >) denizyoluyla gelen impara- torlarn bu
kapdan geçtikleri yazlmak- tadr.
Bir bölümü Haliç kysnda uzanan semtin sur duvarlar dnda kalan ke-
simleri Ayvansaray Caddesi, Dubek Cad- desi ve Demirhisar Caddesi
çevresinde gelimitir. Günümüzde çok az kalabil- mi sur duvarlarnn
ardnda ise üç ana
bölge yer almaktadr. Bunlar: Ayvansa
ray'm üst ksmndaki tepenin etekleri, te- penin üst kesimleri ve
Tekfur Saray E rikap yaknlarndaki bölgelerdir.
Kentin 19. kaps olan Balat Kap- s'mn burada bulunduu, semtin d ta-
rafnda Musevilerin, iç tarafnda ise çe- itli cemaatlere mensup
kalabalk bir halk kesiminin oturduu bilinmektedir. Özellikle 17.
yy'da Balat skelesi'ne bü-
yüklü küçüklü her türlü yük gemisinin yanaabildii vurgulanmaktadr.
Ancak genelde Balat semti, hemen her zaman karanlk görünümlü, dar,
bakmsz bir çevre olarak tantlmtr Özellikle 19.
yy tasvirlerinde bölge oldukça kötü gö- rünümlü ve salkszdr. Örnein
18901
yllarda Balat lamlarnn tüm yerle- meyi kat ederek denize ulat
bilin- mektedir. Hasköy skelesi'nin yanndan denize dökülen lam
sular, bu alann doldurulmasndan sonra, kapal bir ka- nalizasyonla
açk denize verilmitir.
19. yy'da stanbul'un Altnc Daire iBelediye snrlar içinde kalan
Balat'ta her biri bir haham tarafndan yönetilen 7 dinsel grup ya da
cemaat vard. 19.
yyin ortalarna tarihlenen haritalarda D Balat, Tahta Minare,
Karaba, Du-
bek, ç Balat, Kasturya ve stipol çevre- leri ve Ayvansaray'n
üstlerine e düen Lonca Mahallesi'nde, Musevi arlkl bir halk
yayordu. D Balat, Balat'm ky eridini oluturmakta ve burada
Haliç
yoluyla stanbul'un dier bölgeleriyle iletiimi salayan iskeleler
bulunmak- tayd. Bunlar, Eminönü'ndeki hallerle
balantl olan, meyve ve sebze gelii için kullanlan Yemi skelesi,
Odun s-
kelesi, Eyüp ve Galata arasndaki ula-m salayan vapur iskelesi,
Hasköy Ba lat arasndaki sürekli ve youn trafii karlayan kayk
iskelesi, mavnalarn ya- nat ve açk denize boaltmak üzere artk, çöp
vb yükle doluncaya kadar
bekledii iskele olarak sralanmaktayd.
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
http://slidepdf.com/reader/full/tarih-vakfi-istanbul-2 14/575
Bu bölgenin, özellikle 19. yy'da sk sk ad geçen Dubek ve Lonca
mahallele rindeki önemli yaplan arasnda Pol Ya- an, Pol Hada
sinagoglar Alliance Isra elite Okulu, Or Ahayim Musevi Hasta- nesi
yer almaktayd. Bunlardan pek az günümüze dek kalabilmitir.
Surlarn iç ksmnda bulunan ve sur
boyunca uzanan bölge, Balatan en önemli ve canl yerleme alanyd.
Balat Kapsindan girilerek semtin ticaret mer- kezine ulalrd.
Buradaki dükkân sa- hiplerinin hemen hepsi Museviydi. Ayr- ca Rum.
Ermeni ve Türkler de çar içinde çeitli ticaret ve zanaat ilerinde
çalmaktaydlar. Cemaatlerin kendi iç- lerinde sk bir iletiim içinde
olduklar, ancak cemaatler aras ilikilerin ve al-
veriin mesafeli olduu bil inmektedir. D Balatan dar yollar ve
döküntü yap- lardan oluan fakir ve bakmsz görünü- müne karn, burada
bakml yaplara rastlanmaktayd. Sinagoglarn büyük bir bölümü de bu
bölgedeydi. Bu kesimde
Balat'n ünlü sinagoglarndan Hevra, Selaniko, Eliav, Neve alom,
Yanbol, Ve rîa ve Ahrida vard. Bu yaplardan gü- nümüze sadece
Yanbol ve Ahrida sina- goglar kalmtr. Ayrca Çar Hamam, Ferruh
Kethüda Camii, Ayios Dimitrios Rum Kilisesi, Surp Hredagabet Ermeni
Kilisesi de bu kesimdedir. Yine sur bo- yunca, bu kez Fener'e doru
ilerlendi inde. Hzr Çavu ve Tahta Minare ma- hallelerine ulalmakta,
buradaki Tahta Minare Hamam, Balat'la neredeyse iç içe geçen Fener
bölgesini ayran son antsal yap olmaktayd. Ayrca, Çana Si- nagogu da
bu kesimde yer almaktayd.
Tekfur Saray çevresindeki Kasturya ve Kariye Camii'nin altndaki
stipol böl-
geleri ise, Balat'n yukar mahalleleriydi. Çok düz ve geni bir sahil
eridi olutu- ran aa ksmlardan topografik açdan farkl olan, oldukça
eimli bir alanda yer alan Kastuya bölgesine, bu yüzyl bana dek,
bugün artk izi bile kalma- m olan merdivenlerle çklrd. Balat'n bu
kesimi genelde camclar, antikaclar, fes yapmclar gibi varlkl
ailelerin oturduu, aa bölgelere göre daha ge- ni ve aydnlk sokaklar
olan bir aland. Bölgenin en önemli yaps, bugüne sa- dece d duvar ve
kaps kalabilen Kas- turya Sinagoguydu. Genellikle ahap yaplardan
oluan ve yangnlardan bü- yük ölçüde etkilenen st ipol Mahal le
si'nin en önemli yaps bugün kapal olan stipol Sinagoguydu.
Balat'n üst kesimine düen Erikap Mezarl'nn da yerlemenin tarihinde
özel bir yeri vardr. Ayrca burada, 1840' lara dek bir Musevi mezarl
bulun- maktayd. Ancak bu tarihlerden sonra, bu mezarlkta yer
kalmamas nedeniyle. Hasköy'deki mezarlk kullanlmaya ba-lamtr.
Balati sürekli olarak etkileyen büyük yangnlar nedeniyle bölgede
kentsel do- ku pek sk deimi, ortadan kalkan ve yeniden yaplaan
yerleim alanlar olu- mutur. Bölgenin tarihi haritalarna ba- kldnda,
özellikle sahil ve sahile yakn suriçi kesiminde, geni cadde ve
sokak- larla düzenli bir yerleim görülmektedir. Birbirini dik kesen
yap adalar, birbirine paralel olarak uzanan sokaklar ve
iskele-
ye doru açlan kyya dik akslar, bu ala- nn deimez özellikleridir.
Buna karn üst kesimlere, örnein Kastuya bölgesi- ne doru çkldnda,
bu düzenin dei- tii ve burada geleneksel kent dokusuna
uygun, az youn ve yeili bol bir yerle- im bulunduu
gözlenmektedir.
Tarih boyunca semtin sosyal yapsn- da da belirli bir farkllk ortaya
çkmtr. Örnein geçen yüzylda Haliç kysnda- ki sokaklar, bata
kaykçlar olmak üze- re gemiciler, sokak satclar, hamallar
vb kiilerin youn olduu bir bölgeydi.
Buna bal olarak da burada iskeleler,kaykhaneler, kahveler, çok
sayda fakir aileyi barndran yahudhaneler yer al- maktayd. Buna karn
suriçindeki Du- bek. Ahrida, Tahta Minare, stipol ve Kastuya
mahalleleri varlkl tüccarlarn semtiydi. Genelde Musevi arlkl ol-
makla birlikte, Balat'n Fener'e yakn olan Tahta Minare ve Kariye
Camii'nin altndaki stipol mahallelerinde Rumla- rn, sahilde surlarn
hemen ardndaki Surp Hredagabet Kilisesi çevresinde de Ermenilerin
odaklatklar bilinmektedir.
Balat'n en parlak dönemi 17. yy'dr. Semt 18. ve 19. yy'larda
giderek önemi- ni yitirmitir. Bu deiimin nedenleri olarak bölgeyi
büyük ölçüde etkileyenHaliç kylarndaki ticari canlln azal- mas,
1894 depremi, ard ardna çkan yangnlar, Hasköy, Ortaköy, Kuzguncuk
ve özell ikle de Galata ve Pera'nn daha nitelikli yerleme alanlar
olarak çekici- lii saylabilir.
Tarih boyunca Haliç, kylarnda ya- ayanlar için korunakl ve güvenli
bir li- man nitelii tam, gerek balkçlk, gerekse de deniz
ticaretinde etkin ol- mutur. Ancak 1840'lardan sonra, deniz
ticaretindeki deiimlerle, Haliç sahilin- de Sirkeci'den Balat'a
kadar uzanan es- ki ahap ticaret iskeleleri ve çevrelerin- deki
depolar, dükkânlar ve hanlar, ö nemlerini yitirmeye balamlardr.
Böy
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
BALAT CAMÜVE TEKKES 12
B A L A T Y A N I N L A R I
1510: Balat'tan Bahçekapiya kadar uzanan yangnda 800 dükkân yand.
1639: Balat Kaps dndaki mumhanede çkan yangn, poyraz
nedeniyle
hzla yayld. Önce sur dndaki ve sahildeki yaplar tututu; ardndan
ate
meydandaki büyük ceviz aacna sçrad ve yangn Balat'n içine girdi.
BalatKapsndan Fener Kapsina uzanan yangnda tüm Balat semti kül
oldu. 1692: Yangn Balat Camii yaknlarndaki bir hallaçta çkt ve
söndürüleme
yince toplam 1.500 ev ve dükkân yand. 1 7 21: Balat'n iç bölümünde
bir terzi dükkânnda çkan yangn, ahap dük-
kânlar ve evler bitiik olduundan büyük bir hzla yayld. Sadrazam
Damat b- rahim Paa ve yeniçeri aas yangn yerine geldiler. Onlar çok
geçmeden Padi- ah III. Ahmed izledi. Sonuçta 100 ev, 120 dükkân, 4
debbahane, 6 ekmek f- rn, 1 çörek frn, 7 deirmen yand. Çavu Mescidi
ve Medresesi kül oldu.
1729: Yangn Balat Kaps dndaki ve surlarn dibindeki bir mahzende ba-
lad. Rüzgârla iddetlendi ve suriçini etkisi altna alarak stanbul'un
sekizde bi- rini kül etti. Fener Kaps'ndan Ayvansaray'a kadar
uzanan bölgeyle Edirneka p Zincirlikuyu aras tümüyle yand. Kül
olanlar arasmda Sunullah Efendi, Ab dürrahim Efendi, Kazasker
Sahhafzade, Veliyüddin Efendi, Mirzazade konakla- r, mektepler,
mescitler, kütüphaneler, kiliseler, yüzlerce ev ve dükkân, ayrca 25
cami bulunuyordu. Yangndan sonra Edirne, Gelibolu ve Sakzadas'ndan
dülgerler, yap kalfalar, kereste, tula ve kiremit getirtildi; yanan
yerlerin imar- na yeniden baland.
1746: Balat Kaps içinde balayan yangn sonucunda birçok ev ve dükkân
yand.
1782: I. Abdülmecid ve Sadrazam zzet Mehmet Paa sahilde balayan
yan- gnn söndürülmesi için uratlarsa da ate iki gün sürdü ve Sultan
Selim Ca mii'yle Karagümrük'ten Hazine i erife kadar olan alan
(yaklak 7.000 bina) kül etti.
1812: Bir evde balayan yangn süratle yaylarak ç ve D Balat' sard.
Eri kap, Tekfur Saray, Balat Hamam ve Balat Kilisesi yönlerinde
ilerleyen yangn tulumbacba aa ve neferleri tarafmdan kontrol altna
alnd. Aynalkavak Sara-
y yaknlarndaki Tersane Eminleri Konainda bulunan II. Mahmud,
kaymakam paaya, kaptan paaya, sekbanbama, bostancbana hasekiler
göndererek ate- in bir an önce söndürülmesini buyurdu. Yangn bu
arada Ayvansarayl batan sona yakt, sur dna sçrad ve Eyüp'e doru
ilerlemeye balad. Bu ate afeti ancak Eyüp yaknlarndaki Zâl Paa
skelesi'nin önlerinde durdurulabildi.
1828: Abacba Çemesi yaknnda çkt ve birçok evi kül etti. 1866: Yangn
suriçinde çkt, 500 bina yand. 1867: Bu kez sur dnda çkan yangm 118
binay yakt. 1874: Balat'n içinde çkan yangn sonucunda 27 dükkân, 7
ev, 1 sinagog ve
1 kütüphane yand. 1877: Mahkemealt denilen yerde balad ve 121 binay
yakt. 1890: Balat surlar dndaki keresteci dükkânnda balayan yangn,
iddetli
rüzgâr nedeniyle büyüdü; 70 ev, 35 dükkân, bir cami yand. Merkez
Kuman- dan Arif Paa, Jandarma Kumandan Cemal Paa ve Zaptiye Nazr
Nazm Bey
yangnn büyümemesi için çaba gösterdiler. 1892: Balat Karaba
Mahallesi'nde 60 ev yand. 1896: Yine Karaba Mahallesi'nde 45 bina
yand. 1911: 334 ev yand. Çaramba'da balayan yangn, kollar halinde
Balat'a,
Süleymaniye'ye, Vezneciler'e, ehzadebaina, Laleliye, Langa'ya,
Yenikapiya uzand.
1912: 27 ev yand. JAK DELEON
lece 19. yy'n ikinci yarsndan itibaren, Haliç kylarna önce devlet
fabrikalar- nn, ardndan da her türlü atölye ve imalathanenin,
mezbahann gelmesi bu- ralar büyük ölçüde deitirmitir. Ayr- ca Balat
sahilinde, ky çizgisinin biçim- sel deiimi de dikkate deerdir.
1838'e dek Balat skelesi korunakl bir liman içinde yer almakta,
Balat'n açk lam- lar 1890 sonlarna dek bu limana dö- külmekteydi.
Lamlarn kapatlmas s-
rasnda, söz konusu limann kazklarçaklarak ve üzeri toprak
doldurularak kapatld, 1894 depreminden sonra
da, yklan yaplarn molozunun bütü- nüyle sahili doldurmada kullanld
bi- linmektedir. Böylece eskisinden olduk- ça farkl bir Balat
sahili oluturulmutur. 1894 depreminde Balat Kaps da ykl- m, kalan
son ksm 1930'da, yolu da- raltt için tamamen temizlenmitir.
Balat'ta sk çkan yangnlar sonucun- da, iskele çevresindeki
imalathaneler, ahap depolar, kereste dükkânlar, de- irmen vb
yaplar; suriçindeki sinagog,
cami, hamam vb antsal örneklerin ya-nnda, dar sokaklar üzerinde
genelde küçük, ahap evlerden oluan kent do-
kusu, büyük ölçüde ortadan kalkmtr. Bütünüyle yok olan kesimler,
giderek kâgirlemi ve dar yollar bir ölçüde ge- niletilerek gerek
sahilde, gerekse de sahile yakn suriçinde, zgara sistemde
bir kentsel düzen uygulanmtr. Ba-
lat'n özgün yaplarnn da zaman içindeönemli ölçüde deiime urad ya da
tamamen ortadan kalkarak yerini yeni
yaplara brakt görülmektedir. Özel- likle 1984 1986 arasndaki Haliç
temiz- leme ve düzenleme çalmalar srasn- da, eski Balat'n sahil
kesimi büyük öl- çüde ortadan kaldrlmtr.
Semtin çehresinin deimesine para- lel olarak sosyal yaps da
deimitir. 19. yy'da Musevi nüfus açsndan youn olan mahalleler, 20.
yy banda belirgin
bir deiime uram, 19. yy'm ikinci ya- rsndan itibaren Balat,
özellikle Galata
bölgesine göç vermitir. 1942'de yürür- lüe giren Varlk Vergisi,
1948'de srail
Devleti'nin kurulmas gibi nedenler desemtin Museviler tarafndan
terk edilme- sinde etkili olmutur. 20. yy ortalarndan itibaren
Halic'in özellikle yukan kesim- lerinin deniz trafiine elverisiz
hale gel- mesi ve karayollarnn artmas, deniz ulamn iyice
geriletmitir. Bugün sa- hilden gelen ve Halic'in 3. köprüsü ile
çevre yoluna balanan yol, bölgenin en önemli ulam arterini
oluturmaktadr. Bütün bunlar Balat'n geleneksel ticaret hayatn köklü
biçimde etkilemitir. Böl- gede yaayan aznlk nüfus çok azalm;
Balat'n Musevi nüfusu, çou yardm derneklerinin katklaryla geçinen,
eko- nomik düzeyi düük birkaç aile ile ken- tin ili, Nianta gibi
semtlerinde otu- rup ilerini Balat'ta sürdüren az sayda tüccar ve
esnaftan ibaret kalmtr. Bibi. J. Deleon, Balat ve Çevresi, Bir Semt
Monografisi, st., 1992; A. Galante, Histoire des Juifs d'Istanbul,
sous le Sultan Mehmed le Conquérant, I II, st., 1941; Güleryüz,
Sina-
goglar; . Karmi, fawish Sites of istanbul, st., 1992; I. C. Shick.
"Osmanllar, Aznlklar ve
Yahudiler", 77; V, S. 29 (Mays 1986); M. Ch. Varol. Balat, Faubourg
Juif d'Istanbul, st., 1989; E. Yalçm, "Balat from the 20's to 60's
Some Observations on the Social Structure and Changes",
Observatoire Urbin d'Istanbul, 3, 1992.
NUR AKIN
BALAT CAMÜ VE TEKKES bak. FERRUH KETHÜDA CAM VE TEKKES
BALAT ERMEN KLSES bak. HREDAGABET (SURP) KLSES
BALAT HAMAMI Haliç'te Balat semtinde, Ferruh Kethüda adyla da
tannan ve bir Mimar Sinan eseri olan Balat Camii'nin
yanndadr.
Yakn zamanda bu yap Çavu Hama- m diye isimlendirildiyse de bu
tamamen
yanltr. ehrin en eski hamamlarndan biridir. Kim tarafndan, ne zaman
yapl-
d kesinlikle bilinmemekle birlikte, R.E. Koçu, hamamn II. Bayezid
dönemine (1481 1512), hattâ belki de II. Mehmed
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
BALCIOLU, SEMH 14
Projesi ve inas devrin ünlü mimar- larndan Gabriel Tedesçi
tarafndan ger- çekletirilen ve 11.000 altna mal olan Or Ahayim
Hastanesi 1898'de hizmete açld.
Hastanenin hizmete girdii dönemde bakan ve bahekimi olan Dr. Rafael
Dalmedico bata olmak üzere Dr. zak Paa (Molho).' Dr. Abraham de
Castro, Yuda Levi Kezapçolu, Eli Suhami, Sa muel Rizo, Robert Levi,
Josef Halfon, Yaakov Habib ve Avraam Geron'un gi- riimleri ile
oluturulan proje, bata Ba- ron Moris de Hirsh olmak üzere Roth
schild'lerin, Goldschimdt ailesinin; Da vid Sasson ve Elie Leon
gibi çounluu Avrupa'da yaayan varlkl Yahudil erin maddi yardmlar
ile ina edildi.
I. Dünya Savamn balamasyla 1914' te 30 yatan Kzlay'n hizmetine
veren hastane 1921'de Badat kökenli Elie Kadoorie'nin, genç yata
ölen ei Laura
Kadoorie'nin ansna yardmda bulun-masyla 40 yatakl ikinci bir
üniteye ve röntgen bölümüne kavutu. Elie Kado orie ve ailesinin
yapm olduu yardm- lar sonrasnda hastanenin ad uzun bir süre Laura
Kadoorie Or Ahayim olarak anld ve baz belgelerde de bu isim
kullanld.
Yeni binalarn yaplmasyla her Yahu- di hastanesinde olduu gibi
merkez bi- nada bulunan sinagog da bir süre sonra radyoloji
bölümünün yer ald binaya tand.
Ayn ad tayan vakf tarafndan ida- re edilen Balat Musevi
Hastanesi'nin ay- rca gönüllülerden oluan; yemekhane, çamarhane ve
hastalarn bakmn üst- lenen bir kadnlar kolu mevcuttur.
Or Ahayim Hastanesi'nin 1947'den 1970'li yllara kadar yardm
toplamak gayesiyle düzenlemi olduu balolar s- tanbul sosyetesinde
büyük yanklar uyandrm, birçouna dönemin baba- kanlar bile
katlmlardr.
Haliç çevre düzenlemeleri srasnda deniz kenarnda kalan ender
binalardan biri olan Or Ahayim Has tanesi günü- müzde 13 doktoru,
90 yata, 2 ameli- yathanesi ve polikliini ile Balatl lara ve
stanbul Musevilerine hizmet vermeye devam etmektedir.
SLVYO OVADYA BALCIOLU, SEMH (1928, stanbul) Karikatürcü. Ik Lise-
sini ve 1951'de de Devlet Güzel Sanat- lar Akademisi Grafik
Bölümü'nü bitirdi.
ilk karikatürü 15 yandayken Akba- ba dergisinde çkt. Karikatür,
aka,
Amcabey, Tef, Çivi gibi gülmece dergi leriyle Akam, Vatan, Dünya,
Hürriyet, Ulus, Tercüman, Bulvar, Son Bask gibi gazetelerde
karikatürleri yaymlanan Balcolu, 1958'de Ta adl bir gülmece dergisi
çkard. Daha sonra Karikatür dergisiyle birleerek Ta Karikatür ad- n
alan bu dergiyi 1960'a kadar yaymla- d. 1975'te de Çaraf adl
gülmece der- gisini kurdu.
Balcolu Türk karikatüründe 1950' den sonra arln duyuran karikatür-
cüler kuandandr. lk döneminde ö zellikle Cemal Nadir Güler gibi
eski us- talarn etkisinde olan çizgisini sonralar
yalmlatrm, anlatmn arln çizime yükleyen yaklam içinde yer almtr.
Çalmalar yurt içinde ve dnda çok sayda ödül kazanmtr. Bugüne kadar
otuza yakn sergi açm, 10'u karikatür albümü, ikisi de Türk
karikatürü ile ka- rikatürcülerini konu alan olmak üzere 12 kitap
yaymlamtr.
Semih Balcolu'nun seramik çal- malar da olmutur. Serigrafi,
yalboya, kazresim (gravür) gibi anlatm teknikle- rini kullanarak
yapt karikatürleri de
vardr. Semih Balcolu stanbullu bir kari-
katürcüdür. Bu kentte domu, burada çalmtr. Onu baka çizerlerden ay-
ran bir özellii, yaptlarndan birini bu kente adam olmasdr. Güle
Güle s- tanbul (1979. yb 1984) adl kitab, dei- en yaam koullarnn bu
kent üstün- deki olumsuz etkilerini grafik izlenimler biçiminde
yans tr. Bu yapt 19 82 'de talya'nn Pescera kentinde yaplan en iyi
karikatür kitab yarmasnda birinci- lik ödülü kazanarak çizerinin
olduu kadar istanbul'un da adnn duyurulma- sna katkda
bulunmutur.
ÜSTÜN ALSAÇ
BALÇIK TEKKES Eyüp lçesi'nde, Defterdar'n eskiden "Balçkiskelesi"
olarak anlan kesimin- de, Nianca Mahailesi'nde, Cezeri Ka- sm Akar
Çeme Soka ile Defterdar Caddesinin köesinde yer almaktadr.
Balçk Tekkesi 863/1458'de darülhadisolarak tesis edilmitir. Banisi
bilinme- mektedir. Bu çevreye ve tekkeye "Bal- çk" ya da
"Balçkiskelesi" adnn veril- mesinin sebebi, Alibeyköyü ve Kâthane
derelerinin azndan toplanan, çömlek
yapmna uygun çamurun tekkenin hiza- snda bulunan bir iskeleye
getirilmesi, buradan da Defterdar 'n iç kesiminde toplanm olan
çömlekçilere tanmasdr.
Zamanla harap olan yap 1000/1591 92'de Gazi Tiryaki Hasan Paa (ö. l
ö l l ) tarafndan mescit olarak ihya edilmi, imamlna Halvetî
Sünbülî tarikatndan eyh Mahmud Efendi (ö. 1609) getiril- mi,
böylece bina bir mescit tekke nite- liine kavumutur. 19. yy'm
birinci çeyrei içinde Halvetîliin Uakî kolu- na intikal eden Balçk
Tekkesi'ni 1242/ 1826'da satn alan eyh Mehmed Emin Efendi (ö. 1841)
binay tadil ettirmi ve bal bulunduu Sa'dî tarikatna tahsis etmitir.
II. Mahmud 1251/1835'te tek- keyi yeni batan ina ettirmi, bu arada
yapya türbe bölümünü ilave ettirmitir. Geçen yüzyln ikinci yars
içinde ha
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
Balçk Tekkesi'nin tevhidhane türbe bölümünden görünüm, 1940. M.
Baba Tannan koleksiyonu
rem ve selamlk bölümlerini barndran ahap kanadn yenilendii
anlalmak- tadr. Ayin günü cumartesi olan Balçk Tekkesinde
1303/1885'te, dört erkek ile alt kadnn ikamet ettii, Dahiliye
Nezareti'nce hazrlanan istatistik cetve- linde belirtilmitir.
Kapandktan sonra terk edilen Bal- çk Tekkesi 1939'da geçirdii bir
yan- gndan sonra harap olmu, zamanla
yangndan arta kalan ykntlarn çou da tarihe karmtr. Halen yerinde
bir otomobil tamirhanesinin bulunduu tekkeden geriye bir iki duvar
kalnts kalmtr.
Mescit tevhidhane ile türbe 13x7 m boyutlarnda bir yapnn içinde
toplan- mtr. ki katl olduu anlalan kagir
binann duvarlarnda almak örgüye yer verilmitir. Mescit tevhidhane
ile tür- be bölümlerinin, tarikat yaplarna özgü bir bütünlük içinde
tasarlandklar, ara- larnda, bu bölümleri birbirinden soyut lamayan
ahap korkuluklarn uzand anlalmaktadr. Mescit tevhidhanenin mihrap
duvar ile giriin bulunduu bat duvar sar braklm, ayinlerin
icra
edildii bu mekân türbe duvarndakipencerelerle aydnlatlmtr. Türbenin
uhrevi havas içinden süzülerek gelen
ve burada gömülü olanlarn "ruhaniyeti ni" temsil eden n ayin mekânn
ay- dnlatmas, birtakm baka tarikat yap- larnda da gözlenmektedir.
Bat duvar
boyunca iki katl mahfillerin yer ald, kadnlara ayrlan fevkani
mahfilin kafes- lerle donatld tahmin edilebilir. Kes- me tatan
sövelerin çerçeveledii, sepet kulpu biçiminde kemerlerin taçlandrd-
türbe pencereleri, ina edildikleri II. Mahmud döneminin ampir
üslubunu
yanstmaktadr. Tiryaki Hasan Paa nes- linden baz kiilerle tekke
eyhlerinin gömülü olduu türbede, beyaz mermer- den yontulmu dolama
kavuklu ahide ler dikkati çeker.
Arsann güney yönünde bulunan iki katl ahap binann zemin kat ile
asma katnn selamlk, üst katnn ise harem olarak kullanlm olduu
tahmin edile-
bilir. Üst katta bir çkma ile donatlm olan bu yap, hemen bütün
tekke me- rutalar gibi, tasarm ve d görünü- müyle sradan bir
stanbul evinin özel- liklerini sergilemektedir. Bibi. Evliya,
Seyahatname, I. ty, 280; Kut, Dergehname. 230. no. 10: Ayvansarayî,
Ha
dîka. I, 281 282; Çetin, Tekkeler, 587; Aynur, Saliha Sultan, no.
28, 34; Âsitâne, 5; Osman Bey, Mecmua i Cevâmi, II, 2 3, no. 5; Mü-
nih, Mecmua i Tekâya, 6; Ihsaiyat 11, 21; Zi- ya, stanbul ve
Boaziçi, I, 136; Zâkir, Mec- mua i Tekâyâ, 56 57; H. Göktürk,
''Balçk Tekkesi ve Mescidi", STA, IV, 1979 1980; Öz, stanbul
Camileri, I, 32; Akaku, Eyyûb Sultan, 312; Ayverdi, Fatih III, 323;
Haskan, Eyüp Tarihi, I, 29 31.
M. BAHA TANMAN
BALE Osmanl Dönemi stanbul'da ilk bale gösterilerinin geç- mii 16.
yy'a kadar gider. 1524'te istan-
bul'daki talyanlar, Venedik elçisinin evinde bir bale gösterisi
düzenlerler. arkl ve konulu olan bu bale, tarihsel kaytlara
''dramma per musica" (müzikli dram) olarak geçer. enliklerin
birinde gerçek anlamyla iki "mim bale" sergile- nir. ehzadeleriyle
birlikte yoksul ço- cuklar da sünnet ettirmek isteyen III. Murad
stanbul'da Atmeydam'nda bir ölen düzenler. 14 Haziran 1582 günü
gerçekleen bu ölende 900 oyuncudan oluan bir topluluk, "Aya
Yorgi'nin Ej- derle Kavgas" balkl mim baleyi ser- giler. Dansçlar
ayn gün bir "bale" da- ha sunarlar. Bu kez antik Akdeniz mito
logyasn ileyerek ak tanrs Eros'un öyküsünü bedensel dille
anlatrlar.
IV. Mehmed'in olu ehzade Musta- fa'nn Edirne'de gerçekletirilen
sünnet düünü (1675), Fransz tarihçi Albert
Vandal'a göre "dans ve mim" ölenlerin- den olumutur. Yerleik bale
çalmala
SARAY ' DA KI Z FA NFA RI VE BALE HE Y E T
Saza davetli olanlar toplannca padiah hareminin orkestra takm, yar
resmi al fitilli, koyu lacivert pantolon, setre (düz yakal ve önü
ilikli çuha elbise), ferahi li fesli (vaktiyle askerlerin fesleri
üzerine dikilen daire biçiminde sar tepelik) 60 kadar kz,
sazendebalar önde olduu halde gelirler. Sofann yan tarafnda notalar
notalklara kor, dururlar. Muzikann zabiti olan kz, elindeki ksa de-
nei ile iaret edince balarlar.
Orkestra takmnda keman, viyolonsel ve kontrbas çalan kzlar da bando
ta- kmnda yer alrlar. Bu zeki ve yetenekli kzlarn her biri birkaç
çeit musiki aleti çalacak kadar hünerlidir.
Oyun vaktine kadar opera ve dier güç parçalar çalnr. Oyunlar
(Avrupa es- ki kyafetleriyle) o zamann danslar, çalparelerle
spanyol rakslar, tefle çeitli rakslar, skoçya ayak oyunlar,
pandomim, komedi, dansözlerin hafif, uçar gibi danslardr.
Bu danslarda boyu uzun olanlar kavalyelik, ksa olanlar