576
Cilt 2 KÜLT ÜR B A KA NL I Ğ I VE TAR İ H V AKFI ' NIN OR TA K Y AYINID I R

Tarih Vakfı-İstanbul 2

Embed Size (px)

Citation preview

http://slidepdf.com/reader/full/tarih-vakfi-istanbul-2 1/575
Cilt 2
K Ü L T Ü R B A K A N L I I V E T A R H V A K F I ' N I N O R T A K Y A Y I N I D I R
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
TARH VAKFI ADINA SAHB
Prof. Dr. Semavi Eyice (Bakan) Prof. Doan Kuban (Bakan)
Xur i Akbay ar . Çaa tay An adol Ekrem In, Necdet Sakaolu
Orhan Silier, Özkan Taner Prof. Dr. Zafer Toprak
YAYIN KOORDNATÖRÜ Çaatay Anadol
EDTÖRLER Nuri Akbayar, Ekrem In
Necdet Sakaolu, Oya Baydar Doç. Dr. M. Baha Tanman. M. Sabri Koz Dr. Bülent Aksoy. Prof. Dr. Afife Batur
Ya lç n Yusufol u
YAYIN KOORDNATÖRÜ YARDIMCISI Ekrem Çakrolu
ARATIRMA Aye Hür
Cengiz Kahraman
GRAFK TASARIM Haluk Tuncay
TEKNK YÖNETMEN Tamer Kaya
BLGLEM DZG UYGULAMA Pakize Kaya, Gülderen Rençber
Filiz Bostanc, Nalan Cevizli Belgin Uçar. Esma Sava
PLAN VE HARTALAR Prof. Doan Kuban
ebnem Kürat, Zeynep Öncel
DAR MÜDÜR Sayra Öz
TANITIM REKLAM Hülya Üstün
Fatma Buluç, Asm Uçar, Fethi Ylmaz
OFS HZMETLER Erol Uçar. Hüseyin Özcan
Satlm ener
http://slidepdf.com/reader/full/tarih-vakfi-istanbul-2 3/575
S T A N B U L A N S K L O P E D S Y A Z A R L A R I
1 Ocak 1994 tarihine kadar stanbul Ansiklopedisi yaz ailesine katlanlar
Panayot Abac, Aygül Ar, Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Tanju Akad, Nuri Akbayar, Dr. M. Rfat Akbulut, Gökhan Akçura,
Fehmi Akgün, Doç. Dr. Günkut Akn, Doç. Dr. Nur Akn, Semiha Akpmar, Dr. Bülent Aksoy, Hulki Aktunç, Irkin Aktüze,
Fatma Akyürek, Mehmet Ö. Alkan, Prof. Dr. Ali Alparslan, . Birol Alpay, Dr. Üstün Alsaç, Hamet Altnölçek, Yener Altunta,
Prof. Dr. Metin And, Dr. Robert Anhegger, Çetin Anlaan, Prof. Dr. Ahmet Aran, Mümtaz Arkan, Hakan Arl,
Prof. Dr. Güven Arsebük, Doç. Dr. Tülay Artan, Cem Atabeyolu, Dr. Meral Avc, Dr. Sedat Avc, Ruhi Ayangil, Pelin Aykut,
Dr. Çidem Aysu, Tuna Baltacolu, Vedat Baaran, Baar Baarr, Prof. Dr. Afife Batur, Enis Batur, Selçuk Batur, Oya Baydar,
Nedret Bayraktar, Prof. Dr. Turhan Baytop, Dr. Faruk Bayülken, Cengiz Bekta, Doç. Dr. Murat Belge, Doç. Dr. Albrecht Berger,
Ercüment Berker, Prof. Dr. Eer Berköz, Fikret Bertu, Incila Bertu, Can Binan, Çelen Birkan, Sula Bozis, Ali Esat Bozyiit,
Sevim Budak, Cengiz Can, Eray Canberk, Prof. Dr. Gönül Cantay, Yar. Doç. Dr. Ouz Ceylan, Meltem Cingöz, Dr. Filiz Çaman,
Rait Çava, Prof. Dr. Kâzm Çeçen, Rezan Çelebi, Doç. Dr. Atilla Çetin, Engin Çizgen, Tülay Çobancaolu, A. Vefa Çobanolu,
Prof. Dr. Mehmet Çubuk, Doç. Dr. Jak Deleon, Prof. Dr. Yldz Demiriz, Belgin Demirsar, Celil Dinçer, Kriton Dinçmen,
N. Esra Diören, Ayhan Doan, Yar. Doç. Dr. smail Doan, Atilla Dorsay, Prof. Dr. Emre Dölen, Seza Durudoan,
Melih Duygulu, Ergün Ein, Dr. Müfid Ekdal, Oktay Ekinci, Güldeniz Ekmen, Doç. Dr. Edhem Eldem, Orhan Erdenen,
Esra Güzel Erdoan, Hülya Erdoan, Kutluay Erdoan, Nilüfer Ergin, Ayten Eri, Konur Ertop, Doç. Dr. Cengiz Eruzun,
Ay e Er za n, J a k Es im, Pr of . Dr . Ufuk Esi n, Burçak Evr en , Pr of . Dr . Se ma vi Eyice, Fer ru h Gencer , Dr . Si na n Ge n i m,
Dr. M. Turgay Gökçen, ule Gökdeniz, Cavidan Göksoy, Uur Gökta, Nejat Gülen, Çelik Gülersoy, Naim Güleryüz,
Nergis Günsenin, Mehmet Güntekin, Aykut Gürçalar, Yar. Doç. Dr. Murat Güvenç, Ahmet Hezarfen, Aye Hür, Ekrem In,
Var tuhi S. Ib i olu . Prof . Dr . Ek mele dd in hsa nol u, Seli m il eri , Prof. Dr . Hal il nalck, Turu l In an çe r, Doç . Dr . Gül r epo lu,
Yama n i re po l u, H. Nec de t l i, Erh an Iö ze n, Mus ta fa z be rk , Ni hal Ka d o lu, D oç . Dr . Ce ma l Kafadar, Yegân Ka hy a,
Zafer Karaca, Enis Karakaya, Aynur Karata, Halenur Kâtipolu, Günda Kayaolu. Arslan Kaynarda, Prof. Dr. Haydar Kazgan,
Prof. Dr. Ahmet Keskin, Zülal Klç, Havva Koç, Dr. Orhan Kololu, Prof. Dr. Emre Kongar, M. Sabri Koz, Ergun Köknar,
Prof. Doan Kuban, Aye Yetikin Kubilay, Hasan Kuruyazc, Mehmet Zeki Kuolu, Turgut Kut, Onat Kutlar, Banu Kutun,
Silva Kuyumcuyan. Prof. Dr. Önder Küçükerman, Dr. Banu Mahir, Nikiforos Metaxas, Ahmet Mülayim, Prof. Dr. Selçuk Mülayim,
Emine Naza, Dr. Nevra Necibolu, Dr. Eckhard Neubauer, Tarkan Okçuolu, Prof. Dr. îlber Ortayl, Slvyo Ovadya,
Prof. Dr. Ayla Ödekan, Dr. Kazan Ölçer, Yusuf Ömürlü, Emine Önel, Prof. Dr. Ferhunde Özbay, Nilüfer Zeynep Özçörekçi,
Doç. Dr. Mehmet Özdoan, Prof. Dr. Metin Özek, Ahmet Özel, Prof. Dr. Nazmiye Özgüç, Burcu Özgüven, Mevlüt Özhan,
At i l la Öz t ü rk , Gö n ü l P a ç a c , G ü n a y Pak s oy , D o ç . Dr . i s k e n d e r Pa la , K e vo r k P a mu k c i y a n , Al pay Pas i n l i ,
Yar . D o ç . Dr . Sa ci t Pekak , Erol Pe kc an , Ers u Pek i n, Faruk Peki n, Brigi t t e Pi t ara ki s , Dr. E ugen i a Popescu Jude t z ,
Dimitri Rayconovski, Prof. Dr. Günsel Renda, Mustafa Saka, A. Selçuk Sakaolu, Necdet Sakaolu, Prof. Dr. Saim Sakaolu,
Fatih Salgar, Yldz Salman, Turgut Saner, Alparslan Santur, Kenan Sayac, Giovanni Scognamillo, Vaarag Seropyan,
Prof. Dr. Yldz Sey, Lütfü Seymen, Ziya Nur Sezen, Prof. Dr. Haluk Sezgin, Prof. Dr. Frederick Shorter, Orhan Silier,
Selim Somça, Mustafa Sönmez, Prof. Dr. Hande Süher, Hilmi Zafer ahin, Yüksel ahin, Süleyman enel, Prof. Dr. Celal engör,
Ömer Faruk erifolu, lhan imek, Ayten an ölen, Do ç. Dr. M. Baha Tanman , Cinuç en Tanrkorur, Dr. Gülsün Tanyeli,
Dr. Uur Tanyeli, Prof. Dr. Mete Tapan, Tülay Taçolu, Figen Takn, Prof. Dr. lhan Tekeli, Doç. Dr. irin Tekeli,
Selcan Teoman, Dr. Hülya Tezcan, Aksel Tibet, Prof. Dr. Taner Timur, Hale Tokay, Veysel Tolun, Prof. Dr. Zafer Toprak,
Semra Toska, Doç. Dr. Mete Tuncay, Eser Tutel, Prof. Dr. Erol Tümertekin, Reat Uca, Esin Ulu, Süha Umur, Cemal Ünlü,
Rasim Ünlü, Ali Suat Ürgüplü, Behzat Üsdiken, Asnu Bilban Yalçn, Prof. Dr. Faik Yaltrk, Zeynep Yasa, Doan Yava,
Prof . Dr. Alaeddin Yavaça, Doç. Dr. Y ldr m Yavuz, Hasan Yelmen, Prof . Dr. Fi l iz Yeniehir l iolu,
Prof. Dr. Stefanos Yerasi mos, Nilay Yeil tepe, Prof. Dr. erare Yetki n, Doç. Dr. Nuran Yldrm, Prof. D r. A hme t Y l d za ,
Hulusi Yüc eb yk , Prof. Dr. Atilla Yüc el, Erd em Yüc el, Dr. I . Aydn Yüks el, Dr. Thierr y Zar co ne
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
http://slidepdf.com/reader/full/tarih-vakfi-istanbul-2 4/575
1 BAKÎ
BAKIRKÖY RUH VE SNR HASTALIKLARI HASTANES Türkiye'nin en büyük akl ve ruh sal kurumu, eitim ve aratrma hastanesi.
Topta Bimarhanesi'nin( >) yetersiz gelmesi nedeniyle hastalarn iyi bakl- mamas ve ölüm orannn artmas üzeri- ne, akl hastalarna daha uygun bir yer aray balamt. Mütareke döneminde (1918 1922) Bahekim Mazhar Osman' n (Usman) giriimiyle, Bakrköy'deki Readiye Klalar ve ona eklenen 1.000 dönümlük arazi 1924'te akl ve sinir hastalklar hastanesine ayrld. 15 Hazi- ran 1927'de Topta Bimarhanesi'ndeki hastalar buraya tanarak stanbul Bakr- köy Emraz Akliye ve Asabiye Hastane- si adyla Mazhar Osman'n bahekimli- inde faaliyete geçti.
Topta Bimarhanesi'ne bal Karaca ahmet'teki Miskinler Tekkesi (cüzam tec
ritevi) ise Topta'na nakledilmi, bura-daki hastalar daha sonra Bakrköy'de ya- plan cüzam pavyonuna tannca Topta- Bimarhanesi bütünüyle boaltlmt.
Uzun süre bo kalan kla binalar harap bir halde olduundan derhal bir onarm balatlm, hastanenin geni arazisi, buday ve sebze ekilerek ksa sürede ba ve kavun karpuz bostanlar- nn ilavesiyle bir çiftlik haline getirilmi- tir. Buralarda çalanlarn çou tedavi görmekte olan hastalard. Böylece hem hastalar rehabilite ediliyor hem de has- taneye gelir salanyordu. Hastane için- deki terzihane, ayakkab tamir atölyesi gibi küçük iyerleriyle mutfak ve çama- rhane gibi birimlerde de hastalar çal- maktayd. Böylece kla, ksa sürede to- parlanarak hastane görünümüne kavu- turulmutur.
Onarmdan sonra hastane 20 pav- yonda çalmaya balam, hastalara duamlarna göre ayr pavyonlar tahsis edilmitir. 1934'te 21. pavyon, 1935'te poliklinik, 1938'de de yeni bir pavyon, merkez bina ve lokanta açlmtr. 1933' teki üniversite reformu ile stanbul Üni-
versitesi Tp Fakültesi'nin nöroloji ve psikiyatri klinikleri hastane bünyesine
yerletirilmitir. Böylece hastanenin yö-
netsel ve bilimsel gelimesi hz kazan- mtr.
Daha sonra Bakrköy Ruh ve Sinir Hastalklar Hastanesi adn alan kurum- da 1960'ta bahekimlie getirilen Faruk Bayükem ve arkadalar, açk kap siste-
mini balatmlar, buna bal olarak me-guliyetle tedavi ve rehabilitasyon uygula- malar bilimsel olarak organize bir ekip tarafndan yönetilmitir. Çeitli dallarda
yeni atölyeler açlm, hekimler ve psiko- loglar tarafndan sosyal readaptasyon programlar uygulanmtr. Hastalarn te- davi edilip topluma döndükten sonra bir ite çalabilmelerini salamaya yönelik etkinliklerde bulunulmu ve sonuçlar halka gösterilmitir. Hastane bahçesinde,
bahçecilik ve spor çalmalar düzenlen- mi, hastalara ve ailelerine bireysel ve grup psikoterapileri uygulanmtr. Bu faaliyetlerle toplumun ruh hastalklarna
ve hastaneye kar ilgi ve güveni artrl-
maya çalmtr. Ayrca stanbul'un çeit-li semtlerinde hastaneye bal ruh sal dispanserleri de açlmtr.
1976'da hastane bünyesinde faaliyet göstermekte olan Türk Ruh Hastalarn Readaptasyon Derneinin açt yardm kampanyasnda toplanan balarla Yar
Yol Evi ve Korunmal yeri adlarnda iki adaptasyon merkezi yaptrlmtr.
1980'de Bakrköy Akl Hastanesi Vak- f kurulmu, Milliyet ve Tercüman gaze- telerinin açt kampanya sonunda halk- tan yardm toplanmtr. Bu yardm 1975'te temeli atlan ve 1983'te hizmete giren 1.170 yatakl ek tesislerin yap- mnda ve eski binalarn donatmnda kullanlmtr. Hastane 1990'da 2.188
yatakla hizmet vermekteydi. Hastane bünyesinde kurulan Alkol
ve Uyuturucu Madde Bamll Teda- vi ve Aratrma Merkezi (AMATEM) 23 Temmuz 1983'te hizmete giren modern
binasnda faaliyetini sürdürmektedir. Bibi. Cumhuriyetin 15'inci Senesi erefine Bakrköyünde lk On Sene, ist., 1938; Shhat ve çtimai Muavenet Vekâleti: stanbul Bakr- köy Akl ve Sinir Hastalklar Hastanesinin Son lerlemeleri, st., 1959: Bakrköy'de 50 Yl, st., 1977; Bakrköy Akl Hastanesi'nde Çadalama 1979 1987, st., 1987.
NURAN YILDIRIM
BAKÎ (1526, stanbul 7 Nisan 1600, stan- bul) Divan iirine istanbul Türkçesi ile ifade gücü kazandran air ve kendi dev- rinin sultanu' uarâs (airlerin sultan).
Ad Mahmud Abdülbakî'dir. Babas
Fatih Camii müezzinlerinden MehmedEfendi'dir. Medresede devrin ünlü âlim- lerinden dersler gördü. Ayn dönemde devrin üstat airi Zatî'den de iir kültürü edindi. Genç yatan itibaren bürokrasi- nin içinde yer ald. stanbul'un pek çok medresesinde ve imparatorluun çeitli merkezlerinde müderrisliklerde ve kad- lklarda bulundu. I. Süleyman'n (Kanu- ni) iltifatlarna mazhar oldu ve rahat bir ömür sürdü. Mekke ve stanbul kadlk- lar yapt. Anadolu ve Rumeli kazaskeri (üç kez) oldu. Çok istedii eyhülislam- lk makamna geçemeden vefat etti. Edirne Kaps dndaki mezarlkta gö- mülüdür.
Yüzyllar boyunca Osmanl bedii zevkinin en önemli kitaplarndan biri olarak itibar gören Divan ' yannda Ba kî'nin Fezâilü'l Cihâd (Din için Sava- mann Erdemleri), Meâlimü'l yakîn fî Sîreti Seyyidi'l Mürselîn (Peygamber- lerin Efendisinin Ruh Yaps Üzerine Kefi Bilgiler) ve Fezâil i Mekke (Mekke ehrinin Erdemleri) adl düzyaz eserleri
vardr. I. Süleyman (Kanuni) zamanndan
(1520 1566) itibaren sultanu' uarâ un- vanyla anlan ve öhreti, henüz kendisi hayatta iken Osmanl snrlarndan taan Bakî, dünya zevklerinin pek çounu tatm, elenceye dükün, serbest yara- dll, sanatkâr ruhlu bir airdir.
En önemli yan, Türk iirinin söyleyi tarzna, o dönem stanbul Türkçesini kullanmakla bir yenilik getirmi olmas, Türkçeyi aruza uygun ahenkle söylemi olmasdr. iirlerinde istanbul'da konu- ulan Türkçe, okuyucunun dil zevkine uygun bir kalba dökülmütür. Hayatn zevk ve elencelerine yönelmesi, iirle rindeki dili de o dönem istanbul'unun günlük hayatndan almasn zorunlu kl-
yordu. Bir asr evvel (15. yy) Necati Bey ile balayan Türkçe söyleme gelenei içinde Bakî, istanbul Türkçesinin halk söyleyilerini divan iirine yerletiren a- irdir. Genelde temiz ve ahenkli bir iir dili olarak nazik stanbul lisannn Ne- dim'e uzanan çizgisi, onun üslubuyla ekillenir. iir diline rahatlk ve kudret
veren odur. Yer yer halk ifadesine yak- laan külfetsiz, yaln beyitleri vardr. Medrese dili olarak Arapça ve Farsça kaynakl kelimelerin en youn olduu iirlerinde bile, istanbul'un en Türk semtlerinden olan Fatih'te, çocukluun- da örendii duru Türkçenin, ev ve aile Türkçesinin büyük etkisi vardr. Nitekim o, baz msralarnda hiç yabanc kelime kullanmayacak kadar Türkçeci idi. Kul- land Arapça veya Farsça kelimelerin çounluu da yine o dönem istanbullu-
larn aznda yaayan kelimelerdir. Budile bakarak bazen onun iirlerini yakn zamanda yazlm sanmak bile müm
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
G A Z E L
Reh i meyhaneyi kat' itdi tîg î kahr sultânn
Su gîbî arasn kesdî Stanbûl u Galâtânm
Miyâh Î âb ü âte oldu câm î keti î sahbâ
Yitürdü rüzgâr âyin i 'ayin bezm i rindânn
Hilâl âsa fürûzân oldu bahr i nîlgûn üzre
afakdan dem urur âb î erâb alüdu deryann
Bakub âb üzre âte sanmanuz ket i sahbâyi
u'â Î tîg i kahrndan tutudû eh Süleymânn
Semâ' Î çeng ü nây ü devr i sâgardevletî döndü Safâsn süregör ey sûfi î salûs
devrânn
Ac eb hâlîliin buldu riyâ ehlî bu meydânn
u meclis içre kim dâim dokuz peymâne devr eyler
Ne denlû olsa ey Bakî zemân î 'ayi dünyânn
BAKÎ
kündür (örn. Yollarda görse aladm bana ta atar; Atlr ok gibi yabana do- ru; Gül idi kapmadk budanda; Ahm tütünü perde çeker yldzm üzre; Gül hasretinle yollara tutsun kulan; Gü-
zeller mihribân olmaz demek yanldr ey Bakî; Olur vallahi billahi hemân yal- vart görsünler... gibi)
Bakî, 16. yy Osmanl Devletinin ihti- amm simgeleyen stanbul'un günlük hayatn, zevk ve elencesini, sanat ve siyaset çevrelerini, krgnlk ve dostluk- larn vb ihtiaml zengin motiflerle iir- lerine ilemitir. Tabiatndan corafyas-
na, gecesinden gündüzüne dek stan- bul, gazel airi Bakî'nin pek çok msra- nda canl akisler bulmutur. Onun an- latt normal tabiat manzaralar tama- men stanbul'dan alnmadr. Yazyla k yla, baharyla sonbaharyla yaayan bir stanbul. O, adeta eline paletini, fr- çasn alr, canl renklerle oynayan bir ressam gibi kelimeleriyle gerçek tablo- lar çizer. Bahar onun dilinde altn, lal, gümü ve yeime dönüür (örn. Servkâ metler iki yann alrlar yolun / Râh
gülzâra döner yollar stanbul'un [e- hir]; Döedi mihr i felek yollar dibalar ile / Etdi terif çemen mülkünü sultân bahar [bahar]; Cihâna zîb ü fer verdi yi-
ne meâta i kudret / Arûs nev gibiârâyi etdi köhne dünyay [bahar]; Berg i gül i sefidi bulup bâbân çerh /
Mânend i berf yollara eyledi nisâr [son bahar k]; Rûh bah oldu Mesîhâ sfat enfâs bahar / Açdlar dîdelerin hâb ademden ezhâr [bahar]; Pür oldu ahla- r üzre yâhtan âyîneler / Garîb surete
girdi bu fasl içinde gazal [don ve buz]; Döendi berf serâpây sahn sahraya /
Aard rûy zemin sanki tahta i rem mâl [kar]; Cihan berf ile yah tutdu k kyametten / Aceb mi yeryüzüne çksa hep def âyin i mâl [kar ve buz] ... gibi). O, Semerkant ve Buhara'y bile stanbul
, denen gel inin ayana saç diye serp- meye hazrdr {Zamane hâl i Hindu ve benefe zînetin görsün / Nisâr etsin Si tanbul'a Semerkand u Buharâ'yi).
Özellikle I. Süleyman (Kanuni) dö- neminin gündelik hayatn, savalarn, elencelerini, ihtiam ve zenginliini, hüznünü ve sevincini en güzel Bakî an- latmtr. Bilhassa kasidelerinin nesib k-
smlarnda stanbul'a ait bu tür zenginsosyal, tarihi ve folklorik ifadelere rast- lamak mümkündür (örn. Perian etmedi devrinde her giz kimseyi kimse [refah]; Dilrübâlarla aceb kesreti var her yolun / Geçemez hûblarndan gönül stan- bul'un [günlük hayat]; Âsitân hâkini kld Krm hân konuk / rte bir gün
seyredin hâkân Türkistan gelir [diplo- masi]; Muktezâ y ulema hazret i Kad zâde /Ma'den i fazl u hüner menba Um ü irfan [toplum]; imir gibi rûy t
zemine taraf taraf / Saldn demir ku- akl cihan pehlevânlan [sava]; Heryâ neden ayana ahun akup gelir [ikti- dar]; Reh i meyhaneyi kat' etti tî kah-
r sultânn / Su gibi arasn açd Sitanbul u Galata'nn [içki yasa]... gibi).
Bibi. Ergun. Türk airleri, II , 697 721; ay, Baki Divan, st.. 1935: T. Olgun. Bakiye Dair, st.. 1938: A. H. Tanpmar. Edebiyat Üzerine Makaleler, (haz. Z. Kerman). st.. 1969, s. 152 156; H. pekten. Bakî, Ankara, 1993; S. Küçük, Baki ve Divanndan Seçme- ler, Ankara, 1988; F. K. Timurta. Baki Diva- nndan Seçmeler. Ankara, 1987: . Z. Eyü
bolu, Bakî. st.. 1972: A. Karahan, "Bakîde stanbul Sevgisi". Türk Dili, c. II, 1953. s. 567 570; Çelebi, Divan iirinde stanbul, DA. IV. 537 540; TDEA. I, 300 303: ¿4, II. 243 253.
SKENDER PALA
BÂK EFEND CAM VE SIBYAN MEKTEB Üsküdar'da, Servilik Caddesi'nden Sul tantepe'ye çkta Hac Hesna Hatun Mahallesi'ndedir.
Kap kitabesinde yer almamasnaramen, Hadîka, banisinin Abdülbâki adnda bir hayrsever olduunu söyle- mekte, caminin tarihini 1054/1644 ola- rak vermektedir. Ancak, caminin nazire- sinde gömülü olan Abdülbâki Efen di'nin 1142/1729 30 tarihli mezar ta caminin ina tarihi hakknda üphe uyandrr. . H. Konyal ise, air Cev rî'nin hazrlad ilk kitabeden ebced hesabyla 1063/l652'yi bulmutur. Kap- nn üzerindeki air Senih'in hazrlad ikinci kitabe, caminin 1292 /1875'te ihya edildiini belirtmektedir.
Kagir duvarl ve ahap çatl cami. arazinin eimine uydurularak ina edil- mitir. Son cemaat yeri kapsnda, antik Yunan mimari sinden ampir üslubuna geçmi olan üçgen alnln pencereli basit bir uygulamas görülür. Kareye ya- kn dikdörtgen planl harim bölümüne, sivri kemer içine alnm, mermer söve li, bask kemerli bir kapdan girilir. Mer- mer söveli kapnn iki kemeri arasnda- ki ina ve onarm kitabeleri lacivert ze- min üzerine sar ile yazlmtr. Harim bölümünde altgen kesitl i iki ince sü- tun, köeli bir çkma yapan ahap mah- fili desteklemektedir. Mahfil, "S" ve "C" kvrmlar yapan bir korkulukla kapatl- mtr. Mahfile kuzeydoudan, kvrml bir merdivenle çklr. Harim bölümü- nün tavan çtalarla dikdörtgenlere bö- lünmütür. Mahfilin alt da ayn ekilde kaplanmtr. Caminin mermer mihrab ampir üslubunun özelliklerini göster- mektedir. ki pilastrm snrlad bask kemerin tam ortasnda konsol eklinde iri bir kilit ta vardr. Mihrap, pilastrla rn birinden dierine kadar uzanan ka- visli bir mermer kaide ile yükseltilmitir. Mihrap niinin içinde, yalboyayla ya- plm, iki yana açlan perde motifini hatrlatan çiçek bezemeleri arasnda bir kandil yer alr. Mihrap kitabesi stilize çi- çek motifleriyle süslenmitir. Mihrap ya
Bâki Efendi
rm silindir eklinde darya takndr. Ahap minber, mahfilin korkuluklanyla ayru üsluptaki motiflerle bezenmitir.
Ayyldz eklinde iki adet ahap alem kullanlmtr. Harim bölümü son yllar- da, bel hizasna kadar gelen Kütahya çi nileriyle kaplanmtr. Cami, güneyde iki7 douda dört ve batda üç adet ol- mak üzere, uzun dikdörtgen açklkl, kesme ta söveli pencerelerle donatl- mtr. Kuzey duvarnda ise, ayn tarzda iki pencere ve mahfili aydnlatan iki kü- çük pencere bulunmaktadr. Camiyi d- ardan, profilli bir saçak silme üzerinde alçak bir korkuluk duvar çevreler.
Kesme ta minaresi kuzeybat duvar- na bitiiktir. Prizmatik kaidesi ile uzun yuvarlak gövdesi arasnda silme bulunur. Ta levhalarla çevrelenen sade görünüm- lü minareyi kurun bir külah örter.
Avlunun kuzeyinde, kagir ve düz ah- ap çatl bir sbyan mektebi yer alr. Uzun dikdörtgen pencereleri olan sb- yan mektebi günümüzde imam meru- tas olarak kullanlmaktadr. Kendisine bitien modern binalar ve geçirdii ona- rmlarla tamamen deimitir. Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, II, 237: Osman Bey, Mecma i Cevâmi, II, no. 260, 60 61 Öz, stanbul Camileri, II, 9; A. H. Tanpmar Be ehir, Ankara, 1946, 151 152: STA. I 121; Konyal, Üsküdar Tarihi, I, 108 109, II 299; KSA. I. 121.
TARKAN OKÇUOLU
BAKKALLAR stanbul bakkallaryla ilgili en eski bilgi- leri, 886 912 arasnda egemenlik sürmü Bizans mparatoru VI. Leon'un (Bilge Leon) "mparator Bilge Leon 'un Kons tantinopl Loncalar Hakkndaki Ferma- n" veya dier adyla " Vali Kitabfnda. (bak. Eparkhos tes Poloes) buluruz. Bu kitapta. "Bakkallar kentin her tarafnda, hem mevdanlarda. hem de sokaklarda
dükkân açabilsinler ki, yaamak için ge- rekli olan nesneler kolayca alnabilsin" diye buyurduktan sonra, bakkallar et. tuzlu balk, un, peynir, bal. zeytinya, her cins meyve, tereya, kuru bezelye, sedir ya, keten, kenevir, toprak kap, ie, çivi satmakla yükümlü tutulur: par- füm, sabun, giysi, kabara ya da kasapla- rn i alanlarna giren eylerle urama- malar istenir.
Osmanl mparatorluu belgelerindede, stanbul bakkallarndan sk sk söz edildii görülür. 1560'a ait bir Divan Hümayun defterinde bakkallarn, hisar dndaki baz kimselerin, dükkânlarnn mahzenlerinde sakladklar erzak tek- nelerle gizlice etrafa perakende satma-
larndan ikâyetçi olduklarn öreniriz. Öte yandan bakkallarla dier esnaf ara- snda, ayn mal satmak istemeleri yü- zünden de sk sk anlamazlk çkmtr. Örnein l630'a ait bir Mühimme Defte ri'nde, Galata bakkallarnn, meyhaneci- lerle nasl mücadale ettiklerinden ha- berdar oluyoruz. Meyhanecil er ayn za- manda havyar ve balk da bulundur- duklarndan, bakkallarn sattklar baz mallan da satma hakkn kendilerinde görmülerdir; oysa bunlarn sat hakk fetihten beri bakkallara aittir.
Osmanl mparatorluu'nda da bak- kallar, dier esnaf gibi, en yüksek sat fiyatn belirleyen narh uygulamasna ta biydiler. IV. Mehmed' in dönemi ndeki bir narh listesinde (1 68 0), bakkall arn uygulayacaklar narhla ilgili u uyarya rastlyoruz: "Bakkallar ya ve kuru feva kihi (kuru bakkaliye maddelerini) onu onbir üzere satalar (onda bir kârla) ve ya yemie narh verildikten sonra yatub çüridi deyu tekrar narh istemeyeler".
Ayn kanunnamede, "müterinin alaca nesneyi eksik tartp veren bakkaln hak- kndan gelinecektir... Teraziler bo du- rurken gözlerinin iki taraf beraber du- racaktr... Kullandklar kyyeler ayn olacaktr" türünden uyarlarla, bakkalla- rn yasa dna çkmalar engellenmeye çallmaktadr.
stanbul'un dier esnaf gibi bakkal- lar da, Tanzimat dönemine kadar gedik uygulamasna tabiydiler. Buna göre, ser- mayesi ne olursa olsun, hiç kimse iste- dii zaman, istedii yerde dükkân açp
bakkal lk yapamazd. stanbul kadsnagönderilmi 1806'ya ait bir fermandan gedik uygulamas ve yaratt baz so- runlar örenebiliyoruz. Fermanda, bak- kallarn, tüccarlar tarafndan dier bel- delerden stanbul'a getirilen zahireyi pazarba, bölükba ve ustabalar ara
Günümüzde örneine artk rastlanmayan bir bakkal dükkân. Salâbaddin Giz
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
Geçen yüzyln sonlarnda bir mahalle bakkal. Sebah & Joaillierin bir fotoraf.
Alman Arkeoloji Enstitüsü Fotoraf Arivi, 10142
clyla alacaklar; bunlarn bu mallar kefilleri alnm, rabta altndaki bakkal esnafna datacaklar ve maln tevziin de sekizde bir bedelini esnaftan tahsil edip tüccara verecekleri bildirilmekte- dir. Kefil göstermeyenler bakkallk ya- pamazlar. Yine fermandan, ahvali meç- hul baz kimselerin stanbul'da, Gala ta'da, Eyüp'te, Üsküdar'da bakkal gedi- i tedarik ettikleri; bu gedii aldklar
yerden diledikleri yere nakil için Galata, Eyüp ve Üsküdar hâkimlerinden ve sair mahkemelerden ilam ve hüccet alarak nizam artlarna aykr olan yeni bakkal dükkânlar açtklar, tüccardan mal al-dktan sonra kaçp kaybolduklar, tüc- car malnn bu suretle kayba urad örenilmektedir. Ferman, stanbul'da ve Galata, Eyüp, Üsküdar ve buralara bal
yerlerde gedik nakletmek, yeniden ge- dik açmak, esnaf tarafndan birbirlerine gedik satp almak, borca kar gedik terhin etmek gibi hallerde ancak stan- bul kadlar huzurlarnda alnan hüccet ve ilamlar geçerli klar.
186l'e ait bir Narh Defteri'ndeki kayt- lara göz atldnda, bir bakkal dükkânn- da ne tür mallar satld hakknda fikir edinmek mümkündür. Buna göre, narh konmu mallar arasnda her tür ya, pi- rinç, sabun, nohut, pastrma, sucuk, pek- mez, peynir, börülce, kuru fasulye, bul-
gur, zeytin, buday, güllaç, mum, nias- ta, un. makarna, ehriye, kimyon, soan
ve yumurta bulunmaktadr. stanbul'da bakkallk. Tanzimat dö-
neminde gediklerin kaldrldklar tarihe (1861) kadar yalnzca Müslümanlarn elindeydi. Bu tarihten sonra, önce Türk- çe konuan Karamanllar( »), ardndan da Rumlar bakkallk mesleinde ege- men oldular. Bu nedenle. Osmanl m paratorluu'nun son döneminde, stan- bul'da bakkal denilince, akla genell ikle Karamanl Rumlar gelirdi. Bunlar Rumca bilmez, Karaman az ile Türkçe konu- urlard. Bu Karamanl bakkallar, veresi- ye mal vererek hemen bütün mahal le halkn kendilerine balarlard. Veresiye maln pazarl yoktu ve fiyatna itiraz edilemezdi. Bu yüzden de iyi kazanç salard. Özellikle memurlar, emekli, dul ve yetim ayl alanlar ksa sürede
bunlara yakalarn kaptrr ve bir daha kurtaramazlard. Bunlarn öyle karmaka- rk bir hesap defterleri vard ki, kendi- lerinden baka kimse içinden çkamaz- d. Bu yüzden muntazam tutulmam defterlere "bakkal defteri gibi" demek âdet olmutu. Mahalle bakkallarnn dükkânlar çok zaman pek derbeder ve deiik halde bulunurdu. Hemen her ey ortalardayd. Bir tarafta fasulye, no- hut, mercimek, pirinç, bulgur, eker vb
çuvallar; tezgâhn üstünde ekmekler; tenekelerde peynir, zeytinya, sadeya, gaz; tahta bölmelerde soan, patates, sa-
bun; kavanozlarda fndk, fstk, leblebi, ide, akide ekeri gibi yemiler ve çeitli turular bulunur; pastrma ve sucuklar hevenkler halinde sarkar; süpürgeler, sepetler, testiler, ipler yerlerde dururdu.
Esnaf kontrolle yetkili ihtisap aalar belediye tekilat kurulduktan sonra es-
ki devrin belediye çavular yollar dü- tükçe mahalle bakkallarna urar, fiyat- lar kontrol eder, yiyeceklerin temiz hal- de satlp satlmadna bakarlard. Ka- bahatl i bulunan, mesela ihtikâr yapt anlalan veya peynir tenekesinden fare ölüsü çkan dükkân sahipleri hemen dükkânnn kapsnn önünde yere yk- larak falakaya çekilirdi. Bir ihtisap aa- snn bir keresinde büyük suçunu yaka- lad bir bakkal kulandan dükkân- nn kapsna mhlayp bütün gün öyle kalmaya mecbur ettii yazlmaktadr (Mehmed Karada).
Bakkallarn ekonomik açdan örgüt- lenmesini amaçlayan bir giriime II. Merutiyet döneminde rastlyoruz. Bu dönemde kurulan "milli" irketlerden biri de Milli ithalat Kantariye Anonim irketi'ydi (1916). Gerek yurtiçinden, gerek d ülkelerden eker, ya, pirinç, kahve gibi bakkaliye ürünleri salayp
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
bunlarn alm satmyla uraacak olan irketin, 10 liralk paylardan oluan 200.000 lira tutarnda kurulu sermayesi
vard. Bu meblan yars Heyet i Mah susa i Ticariye'nin kârndan salanm, dier yars stanbul bakkal esnafna
ödetilmiti. Halka eker datl srasn-da, tama ve datm karl olarak bakkallarn al fiyatna ekledikleri ky ye bana 40 parann yars ttihatçlarca alkonmu ve karlnda irketin pay senetleri verilmiti.
Cumhuriyet'ten sonra 1930'da stan- bul bakkallarnn durumu öyleydi: s- tanbul'da 4.229 bakkal vard. Bunlardan 2l'i piyasa merkezlerinde ve büyük cad- delerdeki bakkaliye maazalaryd. Geri-
ye kalann 600 700 kadar ikinci, 1.660 kadar üçüncü ve geriye kalan da dör- düncü snf bakkallard. stanbul'daki gayrimüslim bakkal says 3.574; bu bak- kallarda çalan insan says 2.000 dola-
yndayd. Bunlardan 574'ü erkek ve 108'i kadn olmak üzere 682'si Türk; 607'si er- kek ve 101'i kadn olmak üzere 708'i Rum; 238'i erkek ve 5'i kadn olmak ü zere 243'ü Yunanl ve 122'si erkek 59'u kadn olmak üzere 181'i ranl, dierleri çeitli devletlerin uyruklarndaki kiiler- di. Bakkallar arasnda en çok i yapanlar gayrimüslimlerdi. çlerinde 400.000 lira- lk sermaye sahibi kimseler vard. Türk
bakkallar, daha ziyade mahalle aralarn- da aza kanaat eden kimselerdi.
1947'de kaleme alnm bir yazda 25 30 yldan beri aktarlarn azalmaya
balad, birçok yerde mahalle bakkal-
nn eski aktarlarn ilerini gördükleri belirtilir. Buna göre, bakkallar aktarlarn yansra tütüncülerin, sebzecilerin, ma- navlarn alanlarna da el atmaya, came kânlarmda gazete, roman, ufak tefek tu-
valet eyas, eczal pamuk, naftalin, ten- türdiyot gibi eczanelerde aranan eyleri de bulundurmaya balamlardr.
1970'lerden sonra büyük maazala- rn açlmaya balamas, büyük sermaye- nin bu alana da girmesiyle mahalle
bakkallarnn krizi balamtr. Büyük sermayenin rekabetine dayanamayan mahalle bakkallar yer yer ekonomik darboaza girmiler, kimi dükkânlar ka- panmtr. 990' l yllarn balarnda s- tanbul'daki bakkal says 13 000 civarn- dadr. Öte yandan kapanan bakkal dük- kân says da hzla artmaktadr. Ylda 1.000 civarnda dükkân kapanmaktadr. stanbul'da 1987'de 16.527 olan bakkal dükkân says, 1992 banda 11.800'e kadar inmitir. Bibi. Almed Refik (Altmay), Onuncu Asr Hicrîde stanbul Hayat, Ankara, 1987, s. 115; Mantran, stanbul, 368; R. Ziyaolu, Yo- rumlu stanbul Kütüü, st., 1985; s. 308; "Bakkal", STA, IV, 1923; M. Karada, "Gönül
Ahbap ster Kahve Bahane", Yllarboyu Ta- rih Dergisi, S. 5 (Mays 1982), s. 49: Z. Top- rak, Türkiye'de "Millî ktisat" (1908 1918),
Ankara, 1982, s. 61; . Alâettin Gövsa, "Ma- halle Bakkal", Yedigün, 20 Temmuz 1947; E.
Atilla, "Mahalle Bakkal Ölmez", Cumhuri- yet, 20 Mart 1991.
GÖKHAN AKÇURA
BAKLAVA ALAYI Osmanl Devleti'nde kapkulu ocaklar tarihinin en ilginç geleneklerinden biri- dir. Bu tip bir ikramn, padiah tarafn- dan Yeniçeri Oca'na bir iltifat olduu
ve dolaysyla tören ve nümayi amacn tad açktr. sminden de anlalaca üzere baklava alay, debdebeli biçimde saltanat makamnn ve askerin halk in- dinde alk ve itibarnn tasdikine neden olan bir olayd ve hiç üphe yok ki gös- teri ve elenceyi seven stanbul halknn ramazan ortasnda seyre kotuu geçit törenlerinden biriydi. Zamanla bozulan
ve Yeniçeri Oca ile birlikte tarihe kar- an devlet ananelerindendir. Son bakla-
va alay ocan kanl biçimde kaldrlma- sndan iki ay kadar önce yaplmt.
Ramazan ortasnda padiah, Müslü- manlarn halifesi olarak törenle hrka i erif ve mukaddes emanetleri ziyaret eder, bundan sonra törenle hrka i erif alay tertip edilirdi. te dini yan ar
basan bu törenden sonra; saray mutfak- larnda hazrlanan ve yeniçeri, sipahi, topçu ve cebeci gibi kapkulu ocaklar askerinin her on neferine bir tepsi hesa-
byla hazrlanan baklava sinileri futalar- na sarlm olarak matbah âmire önü- ne dizilirdi. Bu ramazan ikramn olu- turan sinilerin ilkini; silahdar aa ve maiyeti bir numaral yeniçeri olan padi- ah adna teslim aldktan sonra dier ortalardan gelen ikier nefer futalarna sarlm birer siniyi nizami olarak yükle- nir; her bölüün usta, saka, mütevelli, odaba gibi amirleri önde, baklava sini-
leri ve tayanlar artta, açlan kaplardandar çkarlar, baklava alay gulgule ve nümayi ile Divanyolu'ndan karlkl s- ralanm halkn arasndan alk ile kla- lara yürürdü. Tepsi ve futalar ertesi gün iade edilirdi.
Tarihi Askerî i Osmani adl eserinde Cevad Paa'nm izahna göre baklava ala-
y, kapkulu ocaklarnn tarihi kadar es- ki deildir. 17. yy sonu ve hattâ 18.
yy'da ortaya çkm ve geleneklemi görünüyor. Bu eserdeki izahata göre, I. Süleyman (Kanuni) devrinde (1520 1566) savatan önce askere bolca pilav
ve yahni yannda iyi zerde ikram âdet- ti. Bir zaman sonra sefere pek çklma
mas nedeniyle askere ramazanlarda bak-lava ikram âdet oldu. Esasen üç ayda bir ulufe datlrken de kapkulu ocak- lar askerinin her bir ortasnn temsilci- lerinin sarayn orta avlusunda ulufe ke- selerini ald gösterili töreni yabanc elçiler ve devlet adamlarnn da seyretti- i malumdur. O gün askere çorba ile pilav ve zerde ikram edilir; çorbann içilmemesi askerin honutsuzluuna alamet saylrd. Baklava alay tertibine neden olan baklava ikram da böylesine
bir iltifat saylrd. Son zamanlarda baklava alaynn bir
kuru gürültü haline geldii; yeniçeri za- bit ve aseslerinin seyirci halk itip kakt- , sini ve futalarn iade edilmeyip, is- tendiinde "Padiahmzn ömr ü devlet
ve saltanatna duacyz; baklava ol ka-
dar nefis idi ki, sini ve futalar dahi ye- dik" gibi laubalilikler sergilendii, bil- hassa kapkulu ocaklar kaldrld sra- da devrin baz yazarlarnca kaleme al- nan rivayetlerdendir.
Her halükârda belirli günlerde aske-
re özel yemek ikram ve tören vazgeçil-mez ve yaygn âdetlerdendir. Baklava alay da eski stanbul hayatnn özgün törenlerinden biriydi. Bibi. Ahmed Cevad Paa, Tarih i Askeri i Osmani, st., 1297; Esad Efendi, Üss i Zafer, st., 1293; R. E. Koçu, "Baklava Alay", STA, IV, 1939; Pakalm, Tarih Deyimleri, I, 149.
LBER ORTAYLI
bilinir. Bakteriyoloji eitimi veren, insan ve hayvan salnn korunmas ve sal- gn hastalklarn önlenmesi için a ve serum üreten kurum.
Pastörcüler tarafndan ilk bakteriyo- loji laboratuvar 1891'de Saygon'da, ikin- cisi Rio de Janeiro'da kurulmutur. Üçüncüsü de stanbul'da kurulan Bak- teriyolojihane i âhâne'dir.
Austos 1893'te stanbul'da görülen kolera salgnnn hafif seyretmesi üzeri- ne hekimlerin bir bölümü hastaln ko- lera olmadn iddia etmilerdi. Dr. Zühdî Nazif ve Dr. Hüsameddin beyler kolera mikrobunu ayrp tehis etmiler,
bu arada da Pasteur'den gerekli önlem- leri almak üzere bir hekim istenmiti. Bunun üzerine stanbul'a gelen Dr.
André Chantemess, gerekli incelemeleri yapm ve alnacak önlemleri bildirmi- ti. Bunlardan biri de stanbul'da bir
bakteriyoloji laboratuvar kurulmasyd. Salgn ve bulac hastalklara çok önem
veren II. Abdülhamid, Demirkap'da bu- lunan Mekteb i Tbbiye i âhâne bahçe- sinde bir bakteriyolojihane binasnn
yapmn emretti. Chantemess'in önerisi üzerine, Pasteur Enstitüsü'nden Dr. Mau- rice Nicolle çarld ve Mekteb i Tbbi
ye i âhâne'de bakteriyoloji muallimlii ile görevlendirildi. Kendisine yardmc olarak da Dr. Zühdî Nazif ile Dr. Mar- gery verildi ve aratrma sonuçlarnn dorudan sadaret kanalyla padiaha arz edilmesi için irade çkt.
Bakteriyolojihane i âhâne 1894'te yeni binasnda Mekâtib i Askeriye Ne zareti'ne bal olarak, Dr. Maurice Ni colle'ün idaresinde faaliyete geçmitir. Burada hekim ve veterinerlere üçer ay- lk kurslar düzenlenmi ve bakteriyolog
yetitirilmeye balanmtr. Bundan son- ra Fransa ve Almanya'ya örenci gön- dermeye gerek kalmamtr. Nicolle ilk kursa devam edenler arasndan Dr. Ziya Seyfullah ile Dr. Süleyman Nuri'yi asis- tan olarak seçmi, bir süre sonra da Dr.
Aristidi Suguros burada görevlendiril- mitir. M. Lourmier de laborant olarak çalmtr.
15 Kasm 1895'te difteri serumunu örenmek üzere Nicolle'ün Paris'e gön- derilmesi kararlatrlm, dönüünde
bakteriyolojihane binas yetersiz olduu
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
http://slidepdf.com/reader/full/tarih-vakfi-istanbul-2 11/575
narn cephesine ayn boyutta ve türde bir sar pencere ile tepe penceresinin yerine, yuvarlak bir madalyonun içinde, Ömer Faik imzal, sülüs hatl bir keli me i tevhid yerletirilmitir. Ayrca cep- helerin köelerinde ikier pilastr ile bi- rer kasnak penceresi bulunmaktadr.
Beyaz mermerden yontulmu olan mihrapta yer alan, mukarnas hatrlatan
yaprak dizileriyle donatlm pilastrlar,istiridye kabuu biçimindeki kavsara, tam ortadaki üç adet kandil kabartmas, üstte birbirini izleyen yatay silmeler, zikzakl eritler, "C" ve "S" kvrmlar, girlandlardan ve çiçekli vazolardan olu- an tepelik, geç devir Osmanl eklektiz- mini yanstan süsleme unsurlardr. Tu- ra eklinde istiflenmi iki besmele ara- snda yer alan mihrap ayeti, ayrca mih- rabn üstünde, yuvarlak kemerli bir ni içinde bulunan 1285/1868 69 tarihli ah- ap ayet levhas hattat Mehmed efik Bey'in (ö. 1880) eseridir.
Ayn karmak zevkin ürünü olmakla birlikte mihraba göre daha sade tutul- mu olan mermer minberde, korkuluk- lar süsleyen, "C" kvrmlar ile kuatl- m porfirden beyzi kabaralar, kapda
ve kö k ksmnda, ayn tatan mamul silmelerle ve yon nizamnda balklarla son bulan sütunçeler dikkati çeker. Mihrabn solundaki ikinci köeye yer- letirilmi olan ve sekizgen biçiminde bir kadehi andran vaaz kürsüsünün korkuluklarnda da minberdekilerin ei olan kabaralar bulunmaktadr.
Kubbeyi ve pandantifleri süsleyen
kalem ileri, palmet dizisi rumî ve sal bekli emse gibi, klasik üsluba bala- nan unsurlar içermektedir. Kubbe mer- kezindeki celi sülüs hatl ihlas suresi Mehmed efik Bey'in, pandantiflerde yer alan, sekizgen çerçeveli Allah, Mu hammed, dört halife ve haseneyn lev- halar ise Kazasker Mustafa izzet Efen- dinin (ö. 1876) kaleminden çkmtr. Vaaz kürsüsünün üzerinde asl duran, Hasan Rza Efendi'ye (ö. 1920) ait 1305/ 1887 88 tarihli devasa hilye i erif, ken- di türünün en büyüklerinden biridir. Bunlardan baka cami tevhidhanede Pertevniyal Valide Sultan (ö. 1883), Pe restu Kadnefendi, ayn dönemin saray- llarndan Dilbifelek ve Zihnifelek ha-nmlar tarafndan vakfedilmi alt adet Kuran vardr. Ayrca bir sancak erif,
iki Kabe örtüsü, sedefli rahleler ile Ha- san Rza Efendi'nin eserleri olan iki hil-
ye i erifin daha bulunduu kaytldr. Bütünüyle kesme tala örülmü olan
minarenin kare tabanl kaidesi, geç dö- nem minarelerinin pek çou gibi, kubbe
eteine kadar yükselmektedir. Pabuçksmnn yerini silmeli bir platform al- mtr. Silindir biçimindeki gövde ve pe- tek ksmlarnda, onarmlardan arta kal- m demir kenetler göze çarpmakta, kur- un kapl konik ahap külahn eteinde girland kabartmalar seçilmektedir.
Dervi Hücrelerini, Selaml ve Mut- fa Barndran Bina: Tek katl olan bu bina, Osmanl medreselerinde ve baz tarikat yaplarnda görülen açk avlulu plann, geç döneme ait bir uygulamasn sergilemektedir. Yamuk planl adrvan avlusunun çevresinde, camekânlarla ka- patlarak koridor nitelii kazanm bir revak ile buna açlan, farkl boyutlarda birçok mekân sral anmaktadr. Kuzey güney dorultusunda uzanan revak kol- lan kuzeye doru uzatlm, avlunun or- tasna, günümüzde ahap direkleri ve çats ortadan kalkm bulunan sekizgen hazneli bir adrvan yerletirilmitir. Gü- neydeki Bâlâ Tekkesi Soka'na açlan kapnn üzerinde bulunmas gereken, halen Topkap Saray Müzesi'nde tehir edilen kitabe son devir tekke kitabeleri- nin en güzellerindendir. Sülüsle yazl- m olan bölümleri Ömer Faik Efen- di'ye, ta'likle yazlm olan esas metin ise Msrîzade Ali Rza Efendi'ye aittir. Kitabenin üst kesimi sülüs hatl bir ayet kuana ayrlm, alt kesiminin iki ucu- na, sehpa üzerinde duran birer sikke içine, istifli sülüsle Muhammed Bahaed din Nakibend'in ad yazlm, ortaya, fi
yonklu bir çel engin içine II. Abdülha mid'in turas konmu, tura ile sikkeler arasnda kalan yüzeylere de 1312/1894 95 tarihli ve ta'lik hatl manzum kitabe yerletirilmitir.
Giriin solunda yerletirilmi olan çeme Osmanl barouna özgü hemen büt ün motifl eri ("S" kvrmlar, beyzi madalyonlar, bileik kemerler, korint bal kl sütunçeler) içermekte, söz ko- nusu çemenin, külliye yaplarndan da- ha eski bir döneme muhtemelen 18.
yyi n son çeyreine ait olduu ve Perestu Kadnefendi tarafndan buraya kon- duu ancak 1313/1895 96 tarihli sülüs hatl kitabesinden anlalmaktadr.
Sebil Muvakkithane Çeme adrvan Grubu: Sokaa bakan cephesi tamamen mermer kapl olan yapnn iki ucunda birer giri ile yarm alt gen biçiminde çkmalar görülmektedir. Köelerinde
yükselen sütunlarn tad bas k ke- merlerle donatlm bulunan bu çkma- lardan güneydeki, su haznesi ile balan- tl sebile, kuzeydeki muvakkithaneye aittir. Tam ortada, muhtemelen 18. yyin sonlarndan kalma, barok üslubunda büyük bir çeme yer almakta, bunun yanlarnda üçer tane abdest musluu s-ralanmaktadr. Son derecede ince bir i- çilik sergileyen çemenin, "S" kvrmlar,
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
9 BALABANAA MESCD
pilastrlar, bileik kemerler ve kvrml dallarla zengin bir ekilde süslenmi cephesinde, çou sökülmü olan renkli ta kakma motiflerin yuvalar göze çar- par. Sonradan buraya yerletirildii anla- lan çemenin, beyzi bir emse ile süslü olan, ampir üslubundaki yala son dö- neme ait olmaldr. Çemenin ve abdest musluklarnn lüleleri sökülmütür.
Bütün cephe boyunca, çubuklu ah- ap saçan altnda devam eden kitabe kua iki parçadan oluur: Üsküdarl
Ali Rza Efendi'nin eseri olan talik hatl 1309/1891 92 tarihli manzum kitabe, muvakkithaneden balamakta, orta ke- simde kesintiye urayarak sebilin biti- minde son bulmaktadr. Ortada, çeme- nin tam üstüne gelen yerde bo bir kar- tu yer almakta, bunun yanlarnda da Ömer Faik Efendi'nin eseri olan birer ayet kitabesi bulunmaktadr.
Bu ilginç yapnn içinde, kuzey gü ney dorultusunda bir uçtan dier uca kadar devam eden bir koridor ve buna açlan farkl boyutlarda odalar ile bir hela sralanmaktadr. Söz konusu odala- rn tekkenin dervilerine ya da konukla- ra tahsis edildii tahmin edilebilir. Yap- nn, bostanlara bakan ve sokak cephesi ile büyük bir tezat oluturan, ahap kap- lamal arka ve yan cephelerinde bu odalara ait dikdörtgen açklkl bir dizi pencere görülmektedir.
Mektep: Ampir üslubunda, sade bir cephe tasarm gösteren mektep binas- nn duvarlar moloz ta ve tula ile örülmü, dikdörtgen açklkl pencerele-
ri kesme ta sövelerle çerçevelenmi ve bask hafifletme kemerleri ile donatl- mtr. ki katl ve "U" planl yapnn so- kaa bakan cephesinde, saçak hizasn- da II. Abdülhamid tural ve 1323/1905 tarihli kitabe yer alr.
Hazire: Hazirede yalnzca üç kabir bulunmaktadr. Bunlar, türbede gömülü olan M. Said Can Efendi'nin ei Hacce Fatma Hanm (ö. 1890), yine türbede gömülü olan eyh M. Sadeddin Efen- di'nin olu Bahaeddin Efendi (ö. 1915)
ve Adile Sultann bakap gulâm Ne'et Aa'dr (ö. 1920). Ne'et Aa'ya ait olan tan üst ksmnda, ince içilii ile dik- kati çeken, sehpa üzerinde Nakibendî tac kabartmas yer almaktadr.
Bâlâ Külliyesi geni kapsaml tarikat tesislerinin geç döneme ait ilginç bir ör- neini oluturmaktadr. Bu yap toplulu- u 17. yy'm balarndan itibaren yaygn- laan, ufak kapsaml ehir külliyelerinin gelime çizgisi içinde de ele alnabilir.
Ayrca, Koca Mustafa Paa ve Aziz Mah mud Hüdaî külliyelerinde de görüldüü gibi, Bâlâ Külliyesi'nin, ehircilik açsn- dan, çevresi ile kurmu olduu yakn iliki de dikkat çekicidir. Bütün bu tari- kat külliyelerinde, bölümler arasndaki ileitimi salayan geçitler ayn zamanda içinde yer aldklar mahallenin sokakla- rdr. Bu özellik Osmanl sosyal yaps içinde, tarikatlarn mahalle yaantsna
ve dokusuna ne denli entegre oldukla- rn göstermektedir. Bu arada sebil mu
vakkithane çeme adrvan manzumesi, çevresini ekillendiren konumu, iç dü- zeni, oranlan ve süsleme ayrntlar ile Osmanl su mimarisinin yaratt son a- heserlerdendir. Dier taraftan Bâlâ Kül- liyesi, barndrd kitabeler ve levhalar açsndan minyatür bir hat müzesi ola- rak deerlendirilebilir. Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 58; Aynur, Sali ha Sultan, 34, no. 27; Osman Bey, Mecmua i Cevâmi, I, 16 17, no. 31 ve 85; hsaiyat II, 19; Ziya. stanbul ve Boaziçi, I, 61, 64, 93, 96, 98, 100, 102, 104 105, 107, 117, II, 15; Kum- baraclar, stanbul Sebilleri, 61; Tank, stan- bul Çemeleri, I, 298, 342; M. Hattatolu, "s- tanbul Silivrikapida Topçuba Balâ Süley- man Aa Mimarî Manzumesi", VD, IV, 183 191; E. H. Ayverdi H. Göktürk, "Bâlâ Camii
ve Te kk e, Tü rbe. Sebi l ve Çemeleri", STA, IV. 1955 1959; H. Göktürk, "Bâlâ Mektebi". STA, IV, 1959; Öz, stanbul Camileri, I, 31; Ayverdi, Fatih III 322 323; Ünver, Mutlu As- kerler, 13; Uluçay, Padiahlarn Kadnlar, 144; "Bâlâ Camii", "Bâlâ Kaps". "Bâlâ Mekte-
bi", "Bâl â Te kke si Çemesi", KSA, II, 1005119: Fatih Antlar. 119 121; S. Ögel, "stan- bul 'da 19. Yüzy ln Se kiz gen Camileri", Sanat Tarihinde Doudan Batya Ünsal Yücel An-
sna Sempozyum Bildirileri, st., 1989, 65 70; M. B, Tanman, "Bâlâ Külliyesi", DA, IV, 554 556; Fatih Camileri. 63 65, 272, 315. 325, 352.
M. BAHA TANMAN
Balaban Aa Mescidi, fetihten sonra slam ibadetine uygun biçime sokulmu
eski bir Bizans, hattâ belki de geç Ro-ma dönemi yaps idi. Plannn yuvarlak biçimde oluu, bunun eski bir Bizans kütüphanesi olabilecei yolunda bir gö- rüün domasna yol açm, bu yüzden de kütüphanecilik ve tarihi kütüphane- lere dair yaynlara girmitir. Hattâ baz- lar bu eilimi daha da ileri götürerek kütüphane binasn Kuratoros Manast r'nm mütemilat olarak tehis ederler. Bu hipotezi destekleyecek herhangi bir
bulgu yoktur. Binann altnda mezar oda- snn bulunmas da burann esasnda,
yine iddia edildii gibi vaftizhane ola- mayacan gösterir.
Daha inandrc bir görü ise Balaban Aa Mescidi olan binann geç Roma dö- neminin bir mezar yaps (mausoleum) olduudur. Binann mimarisi de bu gö- rüü inandrc klmaktadr. Ayrca, mes- cit 1930'da yktrlrken, altnda kubbeli
bir mezar odas ve mezarlar bulunmu- tur. Bizans döneminde ne surette kulla- nld bilinmez. Belki bir apsis eklen- mesi suretiyle apele dönütürülmü ola-
bilir. Ancak böyle bir apsis kalnts, bi- na yklmadan önceki planlarda iaret- lenmemi, evvelce böyle bir unsurun
varlnn izlerini de, bina yklrken a ratrmak kimsenin aklna gelmemitir.
Fetihten sonra, terk edilmi, belki de harap durumdaki yaplar "enlendirme" politikasnn uygulanmas için, Balaban
Aa bin Abdullah tarafndan veya onun adna mescide çevrilmitir. 953/1546 ta-
rihli stanbul Vakflar Tahrir Defte- rindeki 888/1483 tarihli vakfiyesine gö- re, nakit paradan baka mescidin yak- nnda on tane hücre ile üç dükkân ve
bir sbyan mektebi ile ev de vakfedil miti. Balaban Aa Mescidi'ne ayrca ay- n çevrede daha baka mülkler de ba- ka hayr sahiplerince balanmtr.
Balaban Aa'mn ahsiyeti hakknda bir bilgi yoktur. Ayvansarayî, Hadîka' daki ksa notunda: "Kiliseden münka liptir, vâkf hin i fetihte Sekbanba ol- mutur, merkadi nâmalûmdur, vazifesi
Ayasofya Camii'nden verilir" demekte- dir. stanbul'un fethi srasnda hizmeti görülen, Arnavutluk'ta skender Bey'e kar çarpmalar 1464'ten 1467'ye ka- dar idare eden ve burada ehit düen Badera'h Balaban Paa da akla gelir. Balaban Aa Mescidi, tarihe geçmemi Balaban adl baka bir kimseye ait de- ilse, belki fetih srasnda henüz sek-
banba olan bu Balaban Paa'mn bir hayrat veya onun ehadetinden sonra hatrasn yaatmak üzere vakfedilmi (teberrüken) bir eser de olabilir.
Laleli ehzadeba Aksaray semtlerin- de çkan yangnlarda bu küçük mesci- din de yand tahmin edilir. Müller Wie- ner, 1660, 1693, 1718 ve 1782 'deki
yangnlarn bu binada da iz brakm olacan düünür. Fakat en büyük fela- ket 23 Temmuz 1911'deki Mercan Aksa ray yangn olmutur. Bu yangn sonun- da harap olan Balaban Aa Mescidi, tekrar ihya edilmeyerek kendi haline
braklm ve sadece kagir duvarlar kal-
m olarak 1930'a kadar durmutur. s-tanbul'un karlat en yanl ehir planlamalarndan birinde, yanm ma- hallelerden "dama tahtas" sistemine gö- re yeniden cadde ve sokaklar geçirildi- inde, Balaban Aa Mescidi de bir so- kan tam üstünde braklm ve bu
yüzden yktrlmas kararlatrlmtr. Ykm ii bir müteahhide havale edil-
mi ve stanbul'un ortasndaki bu tarihi eser, toprak üstündeki bütün aksam y- kldktan sonra, Amerikan Bizans Ensti tüsü'nün uyars ile stanbul Arkeoloji Müzeleri tarafndan yine bu enstitüden salanan ödenekle 8 Nisan'dan 1 Mays'a kadar süren bir kaz ile incelenmitir. Bu kazda, binann altnda bir mahzen oldu- u görülmütür. Aynen üstteki gibi alt- gen biçimindeki bu mahzenin, her duva- r bir ni halinde yaplmt. Son Bizans döneminde, bina büyük çapta deiikli- e uram, mahzen dikdörtgen biçimin- de, yine kubbeli bir mezar odas haline getirilmi, duvarlara fresko resimler ya- plmtr. Burada Teodoros adnda birine ait 1341 tarihli bir mezar kitabesi bulun- mutur. Daha baka ölülerin üzerlerine kapatlan ilenmi mermerler, 4 5. yy'la ra ait bir binann mimari parçalar idi. Bunlardan üç tanesi stanbul Arkeoloji Müzesi'ne tanmtr.
Balaban Aa Mescidi'nin, yangndan önce çekilmi iç ve d fotoraflar ol- duu gibi, Galanakis adl bir ressam ta- rafndan çizilerek, 1877'de litografya
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
BALABANTEKKES 10 olarak baslm bir gravürü de vardr.
Ayrca A. Van Millingen ve C. Gurlitt ta- rafndan yaymlanm planlar da bilinir. Bunlarn birbirinden farkl ayrntlara sa- hip bulunuu da artcdr
Balaban Aa Mescidi olan yap d- tan yuvarlak, içeriden ise altgen planl idi. Dou tarafndaki duvarn düz çkn- ts, ecel ce burada bir apsisin varlna iaret saylabilir. çeride her duvarda
yuvarlak kemerli bir ni vard. Bunlarn içlerinde açlan pencereler Türk döne- mine ait idi. Bu altgen mekânn üstü- nün aslnda bir kubbe ile örtülü oldu- una ihtimal verilir. 1911 yangnndan evvel, binann üstünün, Galanakis'in resminden anlaldna göre, kiremit kapl ahap bir çat ile örtülü olduu görülür.
Türk döneminde kble yönündeki payeye bir mihrap nii oyulmu, bat ta- rafndaki payenin üstüne de bir minare
yaplmtr. Binann d kavisli biçimdeolduundan giriin dna, yapy yarm ay eklinde ksmen saran bir son cema- at yeri ina edilmiti. Gerek Galanakis' in gravüründen, gerek, E. Hakk Ayver di tarafndan yaymlanan, 1870'lerde çi- zilmi stanbul planndan, mescidin et- rafnda içi mezar talar ile dolu bir ha zire ile bunlar gölgeleyen servilerin
varl görülür. Bibi. Ayvansarayî, Ftadîka, I, 62; I. Erzi. Ca- milerimiz Ansiklopedisi. I, st., s. 87 88; Bar kan Ayverdi, Tahrir Defteri, 153 154; A. Pas patis, Byzantinai Meletai, st., 1877, s. 185 186; Mordtmann, Esquisse, 70; J. Ebersolt, Repport sommaire sur une mission â Cons tantinople, Paris, 1911, s. 15; W. H. Good-
year, "Vellicai eurves. ..", Brooklyn Museum, 1/4 (1905); Millingen, Byzantine Churches, 265 267; Gurlitt, Konstantinopels, 42, res. 94: Ebersolt Thiers, Eglises, 252; Ziya, stanbul ve Boaziçi, II, 45; Schneider, Byzanz. 53 55; E. Mamboury, Guide touristique, st., 1925, s. 245; ay, "Les fouilles byzantines...", Byzantion, XI (1936), s. 267 268; A. Müfid (Mansel), "The Excavation of the Balaban Agha Mesdjici", Art Bulletin, XV (1933), s. 210 229; ay, "Balaban Aa Mescidi Hafriyat", Türk Tarih Arkeologya ve Etnografya Dergisi, III (1936), s. 49 73; Ayverdi, Fatih III, 323; Janin, Eglises et monastéres, 568; A. K. Orlan dos, Monasteriaki Arkitektoniki, Atina, 1958, s. 109 110; S. Eyice. "Balaban Aa Mescidi". STA, IV, 1946 1949; T. F. Mathews, The Byzantine Churches of stanbul: A Photo
graphic Survey, Pennsylvania Londra. 1976,s. 25 27; Muller Wiener, Bildlexikon, 98 99.
SEMAV EYCE
BAI AT Tarihi yarmadada Fenerle Ayvansaray arasnda yer alan, Haliç kysyla sahil surlarnn arkasndan iç ksmlara doru, Erikap yönünde yükselen bölgede ku- rulu semt.
Balat, özellikle stanbul Musevileri açsndan tarihi önem tamaktadr Fe-
tihten sonra kente getirilen MakedonyaMusevileriyle spanya'dan göçenler bu semte yerlemilerdir Balatan bir Mu-
sevi mahallesi olarak geçmiinin Bizans dönemine dek uzandndan da söz edilmektedir. Fatih'in vakfiyesinde bir Musevi semti olan Balat'a ilk yerletiri- lenler, Makedonya'nn Kastorio kentin- den getirilen 100 kadar yoksul Musevi ailedir. Geldikleri yerin adn tayan Kastoya Sinagogunu ina ederek çev- resine yerlemilerdir. 1492'de span-
ya'dan, 1497'de Portekiz ve talya'dan stanbul'a göçen Musevilerin Balat'a yer- leenleri, Geru, Neve alom, Messina
ve Montias sinagoglarn kurmulardr. 1599 'da Rodos'tan gelenlerin bir ksm- nn yine Balat'a yerletikleri görülür. Ay- rca 1660'taki büyük Ayazmakap yang- nna dek Eminönü bölgesinde Bahçeka p, Tahtakale ve Yemi skelesi'nde oturduklar bilinen Museviler de bu yan- gndan sonra Balat ve Hasköy'e yerleti- rilmilerdir. Böylece 17. yy'dan itibaren, daha önceleri Bizans Musevisi Romani
yotlarn arlkta olduklar Balat'ta. dier Musevi gruplarn da katlmasyla etkin
bir cemaat olumu ve zaman içinde ce- maatler birbirine karmtr
Semtin adnn, Rumca saray anlam- na gelen "palatiyon"dan bozma olduu, fetihten hemen sonra buras için Türk- ler tarafndan kullanlan "Balat Kapu su"nun da, ayn sözcükten geldii düü- nülmektedir. Dier baz kaynaklarda, Balat Kaps'mn 1453'ten önceki adnn "Vasiliki Pili" olduu, bunun "hünkâr kaps" anlamna geldii, Blahemai Sa ray'na( >) denizyoluyla gelen impara- torlarn bu kapdan geçtikleri yazlmak- tadr.
Bir bölümü Haliç kysnda uzanan semtin sur duvarlar dnda kalan ke- simleri Ayvansaray Caddesi, Dubek Cad- desi ve Demirhisar Caddesi çevresinde gelimitir. Günümüzde çok az kalabil- mi sur duvarlarnn ardnda ise üç ana
bölge yer almaktadr. Bunlar: Ayvansa
ray'm üst ksmndaki tepenin etekleri, te- penin üst kesimleri ve Tekfur Saray E rikap yaknlarndaki bölgelerdir.
Kentin 19. kaps olan Balat Kap- s'mn burada bulunduu, semtin d ta- rafnda Musevilerin, iç tarafnda ise çe- itli cemaatlere mensup kalabalk bir halk kesiminin oturduu bilinmektedir. Özellikle 17. yy'da Balat skelesi'ne bü-
yüklü küçüklü her türlü yük gemisinin yanaabildii vurgulanmaktadr. Ancak genelde Balat semti, hemen her zaman karanlk görünümlü, dar, bakmsz bir çevre olarak tantlmtr Özellikle 19.
yy tasvirlerinde bölge oldukça kötü gö- rünümlü ve salkszdr. Örnein 18901
yllarda Balat lamlarnn tüm yerle- meyi kat ederek denize ulat bilin- mektedir. Hasköy skelesi'nin yanndan denize dökülen lam sular, bu alann doldurulmasndan sonra, kapal bir ka- nalizasyonla açk denize verilmitir.
19. yy'da stanbul'un Altnc Daire iBelediye snrlar içinde kalan Balat'ta her biri bir haham tarafndan yönetilen 7 dinsel grup ya da cemaat vard. 19.
yyin ortalarna tarihlenen haritalarda D Balat, Tahta Minare, Karaba, Du-
bek, ç Balat, Kasturya ve stipol çevre- leri ve Ayvansaray'n üstlerine e düen Lonca Mahallesi'nde, Musevi arlkl bir halk yayordu. D Balat, Balat'm ky eridini oluturmakta ve burada Haliç
yoluyla stanbul'un dier bölgeleriyle iletiimi salayan iskeleler bulunmak- tayd. Bunlar, Eminönü'ndeki hallerle
balantl olan, meyve ve sebze gelii için kullanlan Yemi skelesi, Odun s-
kelesi, Eyüp ve Galata arasndaki ula-m salayan vapur iskelesi, Hasköy Ba lat arasndaki sürekli ve youn trafii karlayan kayk iskelesi, mavnalarn ya- nat ve açk denize boaltmak üzere artk, çöp vb yükle doluncaya kadar
bekledii iskele olarak sralanmaktayd.
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
http://slidepdf.com/reader/full/tarih-vakfi-istanbul-2 14/575
Bu bölgenin, özellikle 19. yy'da sk sk ad geçen Dubek ve Lonca mahallele rindeki önemli yaplan arasnda Pol Ya- an, Pol Hada sinagoglar Alliance Isra elite Okulu, Or Ahayim Musevi Hasta- nesi yer almaktayd. Bunlardan pek az günümüze dek kalabilmitir.
Surlarn iç ksmnda bulunan ve sur
boyunca uzanan bölge, Balatan en önemli ve canl yerleme alanyd. Balat Kapsindan girilerek semtin ticaret mer- kezine ulalrd. Buradaki dükkân sa- hiplerinin hemen hepsi Museviydi. Ayr- ca Rum. Ermeni ve Türkler de çar içinde çeitli ticaret ve zanaat ilerinde çalmaktaydlar. Cemaatlerin kendi iç- lerinde sk bir iletiim içinde olduklar, ancak cemaatler aras ilikilerin ve al-
veriin mesafeli olduu bil inmektedir. D Balatan dar yollar ve döküntü yap- lardan oluan fakir ve bakmsz görünü- müne karn, burada bakml yaplara rastlanmaktayd. Sinagoglarn büyük bir bölümü de bu bölgedeydi. Bu kesimde
Balat'n ünlü sinagoglarndan Hevra, Selaniko, Eliav, Neve alom, Yanbol, Ve rîa ve Ahrida vard. Bu yaplardan gü- nümüze sadece Yanbol ve Ahrida sina- goglar kalmtr. Ayrca Çar Hamam, Ferruh Kethüda Camii, Ayios Dimitrios Rum Kilisesi, Surp Hredagabet Ermeni Kilisesi de bu kesimdedir. Yine sur bo- yunca, bu kez Fener'e doru ilerlendi inde. Hzr Çavu ve Tahta Minare ma- hallelerine ulalmakta, buradaki Tahta Minare Hamam, Balat'la neredeyse iç içe geçen Fener bölgesini ayran son antsal yap olmaktayd. Ayrca, Çana Si- nagogu da bu kesimde yer almaktayd.
Tekfur Saray çevresindeki Kasturya ve Kariye Camii'nin altndaki stipol böl-
geleri ise, Balat'n yukar mahalleleriydi. Çok düz ve geni bir sahil eridi olutu- ran aa ksmlardan topografik açdan farkl olan, oldukça eimli bir alanda yer alan Kastuya bölgesine, bu yüzyl bana dek, bugün artk izi bile kalma- m olan merdivenlerle çklrd. Balat'n bu kesimi genelde camclar, antikaclar, fes yapmclar gibi varlkl ailelerin oturduu, aa bölgelere göre daha ge- ni ve aydnlk sokaklar olan bir aland. Bölgenin en önemli yaps, bugüne sa- dece d duvar ve kaps kalabilen Kas- turya Sinagoguydu. Genellikle ahap yaplardan oluan ve yangnlardan bü- yük ölçüde etkilenen st ipol Mahal le si'nin en önemli yaps bugün kapal olan stipol Sinagoguydu.
Balat'n üst kesimine düen Erikap Mezarl'nn da yerlemenin tarihinde özel bir yeri vardr. Ayrca burada, 1840' lara dek bir Musevi mezarl bulun- maktayd. Ancak bu tarihlerden sonra, bu mezarlkta yer kalmamas nedeniyle. Hasköy'deki mezarlk kullanlmaya ba-lamtr.
Balati sürekli olarak etkileyen büyük yangnlar nedeniyle bölgede kentsel do- ku pek sk deimi, ortadan kalkan ve yeniden yaplaan yerleim alanlar olu- mutur. Bölgenin tarihi haritalarna ba- kldnda, özellikle sahil ve sahile yakn suriçi kesiminde, geni cadde ve sokak- larla düzenli bir yerleim görülmektedir. Birbirini dik kesen yap adalar, birbirine paralel olarak uzanan sokaklar ve iskele-
ye doru açlan kyya dik akslar, bu ala- nn deimez özellikleridir. Buna karn üst kesimlere, örnein Kastuya bölgesi- ne doru çkldnda, bu düzenin dei- tii ve burada geleneksel kent dokusuna
uygun, az youn ve yeili bol bir yerle- im bulunduu gözlenmektedir.
Tarih boyunca semtin sosyal yapsn- da da belirli bir farkllk ortaya çkmtr. Örnein geçen yüzylda Haliç kysnda- ki sokaklar, bata kaykçlar olmak üze- re gemiciler, sokak satclar, hamallar
vb kiilerin youn olduu bir bölgeydi.
Buna bal olarak da burada iskeleler,kaykhaneler, kahveler, çok sayda fakir aileyi barndran yahudhaneler yer al- maktayd. Buna karn suriçindeki Du- bek. Ahrida, Tahta Minare, stipol ve Kastuya mahalleleri varlkl tüccarlarn semtiydi. Genelde Musevi arlkl ol- makla birlikte, Balat'n Fener'e yakn olan Tahta Minare ve Kariye Camii'nin altndaki stipol mahallelerinde Rumla- rn, sahilde surlarn hemen ardndaki Surp Hredagabet Kilisesi çevresinde de Ermenilerin odaklatklar bilinmektedir.
Balat'n en parlak dönemi 17. yy'dr. Semt 18. ve 19. yy'larda giderek önemi- ni yitirmitir. Bu deiimin nedenleri olarak bölgeyi büyük ölçüde etkileyenHaliç kylarndaki ticari canlln azal- mas, 1894 depremi, ard ardna çkan yangnlar, Hasköy, Ortaköy, Kuzguncuk ve özell ikle de Galata ve Pera'nn daha nitelikli yerleme alanlar olarak çekici- lii saylabilir.
Tarih boyunca Haliç, kylarnda ya- ayanlar için korunakl ve güvenli bir li- man nitelii tam, gerek balkçlk, gerekse de deniz ticaretinde etkin ol- mutur. Ancak 1840'lardan sonra, deniz ticaretindeki deiimlerle, Haliç sahilin- de Sirkeci'den Balat'a kadar uzanan es- ki ahap ticaret iskeleleri ve çevrelerin- deki depolar, dükkânlar ve hanlar, ö nemlerini yitirmeye balamlardr. Böy
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
BALAT CAMÜVE TEKKES 12
B A L A T Y A N I N L A R I
1510: Balat'tan Bahçekapiya kadar uzanan yangnda 800 dükkân yand. 1639: Balat Kaps dndaki mumhanede çkan yangn, poyraz nedeniyle
hzla yayld. Önce sur dndaki ve sahildeki yaplar tututu; ardndan ate
meydandaki büyük ceviz aacna sçrad ve yangn Balat'n içine girdi. BalatKapsndan Fener Kapsina uzanan yangnda tüm Balat semti kül oldu. 1692: Yangn Balat Camii yaknlarndaki bir hallaçta çkt ve söndürüleme
yince toplam 1.500 ev ve dükkân yand. 1 7 21: Balat'n iç bölümünde bir terzi dükkânnda çkan yangn, ahap dük-
kânlar ve evler bitiik olduundan büyük bir hzla yayld. Sadrazam Damat b- rahim Paa ve yeniçeri aas yangn yerine geldiler. Onlar çok geçmeden Padi- ah III. Ahmed izledi. Sonuçta 100 ev, 120 dükkân, 4 debbahane, 6 ekmek f- rn, 1 çörek frn, 7 deirmen yand. Çavu Mescidi ve Medresesi kül oldu.
1729: Yangn Balat Kaps dndaki ve surlarn dibindeki bir mahzende ba- lad. Rüzgârla iddetlendi ve suriçini etkisi altna alarak stanbul'un sekizde bi- rini kül etti. Fener Kaps'ndan Ayvansaray'a kadar uzanan bölgeyle Edirneka p Zincirlikuyu aras tümüyle yand. Kül olanlar arasmda Sunullah Efendi, Ab dürrahim Efendi, Kazasker Sahhafzade, Veliyüddin Efendi, Mirzazade konakla- r, mektepler, mescitler, kütüphaneler, kiliseler, yüzlerce ev ve dükkân, ayrca 25 cami bulunuyordu. Yangndan sonra Edirne, Gelibolu ve Sakzadas'ndan dülgerler, yap kalfalar, kereste, tula ve kiremit getirtildi; yanan yerlerin imar- na yeniden baland.
1746: Balat Kaps içinde balayan yangn sonucunda birçok ev ve dükkân yand.
1782: I. Abdülmecid ve Sadrazam zzet Mehmet Paa sahilde balayan yan- gnn söndürülmesi için uratlarsa da ate iki gün sürdü ve Sultan Selim Ca mii'yle Karagümrük'ten Hazine i erife kadar olan alan (yaklak 7.000 bina) kül etti.
1812: Bir evde balayan yangn süratle yaylarak ç ve D Balat' sard. Eri kap, Tekfur Saray, Balat Hamam ve Balat Kilisesi yönlerinde ilerleyen yangn tulumbacba aa ve neferleri tarafmdan kontrol altna alnd. Aynalkavak Sara-
y yaknlarndaki Tersane Eminleri Konainda bulunan II. Mahmud, kaymakam paaya, kaptan paaya, sekbanbama, bostancbana hasekiler göndererek ate- in bir an önce söndürülmesini buyurdu. Yangn bu arada Ayvansarayl batan sona yakt, sur dna sçrad ve Eyüp'e doru ilerlemeye balad. Bu ate afeti ancak Eyüp yaknlarndaki Zâl Paa skelesi'nin önlerinde durdurulabildi.
1828: Abacba Çemesi yaknnda çkt ve birçok evi kül etti. 1866: Yangn suriçinde çkt, 500 bina yand. 1867: Bu kez sur dnda çkan yangm 118 binay yakt. 1874: Balat'n içinde çkan yangn sonucunda 27 dükkân, 7 ev, 1 sinagog ve
1 kütüphane yand. 1877: Mahkemealt denilen yerde balad ve 121 binay yakt. 1890: Balat surlar dndaki keresteci dükkânnda balayan yangn, iddetli
rüzgâr nedeniyle büyüdü; 70 ev, 35 dükkân, bir cami yand. Merkez Kuman- dan Arif Paa, Jandarma Kumandan Cemal Paa ve Zaptiye Nazr Nazm Bey
yangnn büyümemesi için çaba gösterdiler. 1892: Balat Karaba Mahallesi'nde 60 ev yand. 1896: Yine Karaba Mahallesi'nde 45 bina yand. 1911: 334 ev yand. Çaramba'da balayan yangn, kollar halinde Balat'a,
Süleymaniye'ye, Vezneciler'e, ehzadebaina, Laleliye, Langa'ya, Yenikapiya uzand.
1912: 27 ev yand. JAK DELEON
lece 19. yy'n ikinci yarsndan itibaren, Haliç kylarna önce devlet fabrikalar- nn, ardndan da her türlü atölye ve imalathanenin, mezbahann gelmesi bu- ralar büyük ölçüde deitirmitir. Ayr- ca Balat sahilinde, ky çizgisinin biçim- sel deiimi de dikkate deerdir. 1838'e dek Balat skelesi korunakl bir liman içinde yer almakta, Balat'n açk lam- lar 1890 sonlarna dek bu limana dö- külmekteydi. Lamlarn kapatlmas s-
rasnda, söz konusu limann kazklarçaklarak ve üzeri toprak doldurularak kapatld, 1894 depreminden sonra
da, yklan yaplarn molozunun bütü- nüyle sahili doldurmada kullanld bi- linmektedir. Böylece eskisinden olduk- ça farkl bir Balat sahili oluturulmutur. 1894 depreminde Balat Kaps da ykl- m, kalan son ksm 1930'da, yolu da- raltt için tamamen temizlenmitir.
Balat'ta sk çkan yangnlar sonucun- da, iskele çevresindeki imalathaneler, ahap depolar, kereste dükkânlar, de- irmen vb yaplar; suriçindeki sinagog,
cami, hamam vb antsal örneklerin ya-nnda, dar sokaklar üzerinde genelde küçük, ahap evlerden oluan kent do-
kusu, büyük ölçüde ortadan kalkmtr. Bütünüyle yok olan kesimler, giderek kâgirlemi ve dar yollar bir ölçüde ge- niletilerek gerek sahilde, gerekse de sahile yakn suriçinde, zgara sistemde
bir kentsel düzen uygulanmtr. Ba-
lat'n özgün yaplarnn da zaman içindeönemli ölçüde deiime urad ya da tamamen ortadan kalkarak yerini yeni
yaplara brakt görülmektedir. Özel- likle 1984 1986 arasndaki Haliç temiz- leme ve düzenleme çalmalar srasn- da, eski Balat'n sahil kesimi büyük öl- çüde ortadan kaldrlmtr.
Semtin çehresinin deimesine para- lel olarak sosyal yaps da deimitir. 19. yy'da Musevi nüfus açsndan youn olan mahalleler, 20. yy banda belirgin
bir deiime uram, 19. yy'm ikinci ya- rsndan itibaren Balat, özellikle Galata
bölgesine göç vermitir. 1942'de yürür- lüe giren Varlk Vergisi, 1948'de srail
Devleti'nin kurulmas gibi nedenler desemtin Museviler tarafndan terk edilme- sinde etkili olmutur. 20. yy ortalarndan itibaren Halic'in özellikle yukan kesim- lerinin deniz trafiine elverisiz hale gel- mesi ve karayollarnn artmas, deniz ulamn iyice geriletmitir. Bugün sa- hilden gelen ve Halic'in 3. köprüsü ile çevre yoluna balanan yol, bölgenin en önemli ulam arterini oluturmaktadr. Bütün bunlar Balat'n geleneksel ticaret hayatn köklü biçimde etkilemitir. Böl- gede yaayan aznlk nüfus çok azalm; Balat'n Musevi nüfusu, çou yardm derneklerinin katklaryla geçinen, eko- nomik düzeyi düük birkaç aile ile ken- tin ili, Nianta gibi semtlerinde otu- rup ilerini Balat'ta sürdüren az sayda tüccar ve esnaftan ibaret kalmtr. Bibi. J. Deleon, Balat ve Çevresi, Bir Semt Monografisi, st., 1992; A. Galante, Histoire des Juifs d'Istanbul, sous le Sultan Mehmed le Conquérant, I II, st., 1941; Güleryüz, Sina-
goglar; . Karmi, fawish Sites of istanbul, st., 1992; I. C. Shick. "Osmanllar, Aznlklar ve
Yahudiler", 77; V, S. 29 (Mays 1986); M. Ch. Varol. Balat, Faubourg Juif d'Istanbul, st., 1989; E. Yalçm, "Balat from the 20's to 60's Some Observations on the Social Structure and Changes", Observatoire Urbin d'Istanbul, 3, 1992.
NUR AKIN
BALAT CAMÜ VE TEKKES bak. FERRUH KETHÜDA CAM VE TEKKES
BALAT ERMEN KLSES bak. HREDAGABET (SURP) KLSES
BALAT HAMAMI Haliç'te Balat semtinde, Ferruh Kethüda adyla da tannan ve bir Mimar Sinan eseri olan Balat Camii'nin yanndadr.
Yakn zamanda bu yap Çavu Hama- m diye isimlendirildiyse de bu tamamen
yanltr. ehrin en eski hamamlarndan biridir. Kim tarafndan, ne zaman yapl-
d kesinlikle bilinmemekle birlikte, R.E. Koçu, hamamn II. Bayezid dönemine (1481 1512), hattâ belki de II. Mehmed
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
BALCIOLU, SEMH 14
Projesi ve inas devrin ünlü mimar- larndan Gabriel Tedesçi tarafndan ger- çekletirilen ve 11.000 altna mal olan Or Ahayim Hastanesi 1898'de hizmete açld.
Hastanenin hizmete girdii dönemde bakan ve bahekimi olan Dr. Rafael Dalmedico bata olmak üzere Dr. zak Paa (Molho).' Dr. Abraham de Castro, Yuda Levi Kezapçolu, Eli Suhami, Sa muel Rizo, Robert Levi, Josef Halfon, Yaakov Habib ve Avraam Geron'un gi- riimleri ile oluturulan proje, bata Ba- ron Moris de Hirsh olmak üzere Roth schild'lerin, Goldschimdt ailesinin; Da vid Sasson ve Elie Leon gibi çounluu Avrupa'da yaayan varlkl Yahudil erin maddi yardmlar ile ina edildi.
I. Dünya Savamn balamasyla 1914' te 30 yatan Kzlay'n hizmetine veren hastane 1921'de Badat kökenli Elie Kadoorie'nin, genç yata ölen ei Laura
Kadoorie'nin ansna yardmda bulun-masyla 40 yatakl ikinci bir üniteye ve röntgen bölümüne kavutu. Elie Kado orie ve ailesinin yapm olduu yardm- lar sonrasnda hastanenin ad uzun bir süre Laura Kadoorie Or Ahayim olarak anld ve baz belgelerde de bu isim kullanld.
Yeni binalarn yaplmasyla her Yahu- di hastanesinde olduu gibi merkez bi- nada bulunan sinagog da bir süre sonra radyoloji bölümünün yer ald binaya tand.
Ayn ad tayan vakf tarafndan ida- re edilen Balat Musevi Hastanesi'nin ay- rca gönüllülerden oluan; yemekhane, çamarhane ve hastalarn bakmn üst- lenen bir kadnlar kolu mevcuttur.
Or Ahayim Hastanesi'nin 1947'den 1970'li yllara kadar yardm toplamak gayesiyle düzenlemi olduu balolar s- tanbul sosyetesinde büyük yanklar uyandrm, birçouna dönemin baba- kanlar bile katlmlardr.
Haliç çevre düzenlemeleri srasnda deniz kenarnda kalan ender binalardan biri olan Or Ahayim Has tanesi günü- müzde 13 doktoru, 90 yata, 2 ameli- yathanesi ve polikliini ile Balatl lara ve stanbul Musevilerine hizmet vermeye devam etmektedir.
SLVYO OVADYA BALCIOLU, SEMH (1928, stanbul) Karikatürcü. Ik Lise- sini ve 1951'de de Devlet Güzel Sanat- lar Akademisi Grafik Bölümü'nü bitirdi.
ilk karikatürü 15 yandayken Akba- ba dergisinde çkt. Karikatür, aka,
Amcabey, Tef, Çivi gibi gülmece dergi leriyle Akam, Vatan, Dünya, Hürriyet, Ulus, Tercüman, Bulvar, Son Bask gibi gazetelerde karikatürleri yaymlanan Balcolu, 1958'de Ta adl bir gülmece dergisi çkard. Daha sonra Karikatür dergisiyle birleerek Ta Karikatür ad- n alan bu dergiyi 1960'a kadar yaymla- d. 1975'te de Çaraf adl gülmece der- gisini kurdu.
Balcolu Türk karikatüründe 1950' den sonra arln duyuran karikatür- cüler kuandandr. lk döneminde ö zellikle Cemal Nadir Güler gibi eski us- talarn etkisinde olan çizgisini sonralar
yalmlatrm, anlatmn arln çizime yükleyen yaklam içinde yer almtr. Çalmalar yurt içinde ve dnda çok sayda ödül kazanmtr. Bugüne kadar otuza yakn sergi açm, 10'u karikatür albümü, ikisi de Türk karikatürü ile ka- rikatürcülerini konu alan olmak üzere 12 kitap yaymlamtr.
Semih Balcolu'nun seramik çal- malar da olmutur. Serigrafi, yalboya, kazresim (gravür) gibi anlatm teknikle- rini kullanarak yapt karikatürleri de
vardr. Semih Balcolu stanbullu bir kari-
katürcüdür. Bu kentte domu, burada çalmtr. Onu baka çizerlerden ay- ran bir özellii, yaptlarndan birini bu kente adam olmasdr. Güle Güle s- tanbul (1979. yb 1984) adl kitab, dei- en yaam koullarnn bu kent üstün- deki olumsuz etkilerini grafik izlenimler biçiminde yans tr. Bu yapt 19 82 'de talya'nn Pescera kentinde yaplan en iyi karikatür kitab yarmasnda birinci- lik ödülü kazanarak çizerinin olduu kadar istanbul'un da adnn duyurulma- sna katkda bulunmutur.
ÜSTÜN ALSAÇ
BALÇIK TEKKES Eyüp lçesi'nde, Defterdar'n eskiden "Balçkiskelesi" olarak anlan kesimin- de, Nianca Mahailesi'nde, Cezeri Ka- sm Akar Çeme Soka ile Defterdar Caddesinin köesinde yer almaktadr.
Balçk Tekkesi 863/1458'de darülhadisolarak tesis edilmitir. Banisi bilinme- mektedir. Bu çevreye ve tekkeye "Bal- çk" ya da "Balçkiskelesi" adnn veril- mesinin sebebi, Alibeyköyü ve Kâthane derelerinin azndan toplanan, çömlek
yapmna uygun çamurun tekkenin hiza- snda bulunan bir iskeleye getirilmesi, buradan da Defterdar 'n iç kesiminde toplanm olan çömlekçilere tanmasdr.
Zamanla harap olan yap 1000/1591 92'de Gazi Tiryaki Hasan Paa (ö. l ö l l ) tarafndan mescit olarak ihya edilmi, imamlna Halvetî Sünbülî tarikatndan eyh Mahmud Efendi (ö. 1609) getiril- mi, böylece bina bir mescit tekke nite- liine kavumutur. 19. yy'm birinci çeyrei içinde Halvetîliin Uakî kolu- na intikal eden Balçk Tekkesi'ni 1242/ 1826'da satn alan eyh Mehmed Emin Efendi (ö. 1841) binay tadil ettirmi ve bal bulunduu Sa'dî tarikatna tahsis etmitir. II. Mahmud 1251/1835'te tek- keyi yeni batan ina ettirmi, bu arada yapya türbe bölümünü ilave ettirmitir. Geçen yüzyln ikinci yars içinde ha
8/20/2019 Tarih Vakf-stanbul 2
Balçk Tekkesi'nin tevhidhane türbe bölümünden görünüm, 1940. M. Baba Tannan koleksiyonu
rem ve selamlk bölümlerini barndran ahap kanadn yenilendii anlalmak- tadr. Ayin günü cumartesi olan Balçk Tekkesinde 1303/1885'te, dört erkek ile alt kadnn ikamet ettii, Dahiliye Nezareti'nce hazrlanan istatistik cetve- linde belirtilmitir.
Kapandktan sonra terk edilen Bal- çk Tekkesi 1939'da geçirdii bir yan- gndan sonra harap olmu, zamanla
yangndan arta kalan ykntlarn çou da tarihe karmtr. Halen yerinde bir otomobil tamirhanesinin bulunduu tekkeden geriye bir iki duvar kalnts kalmtr.
Mescit tevhidhane ile türbe 13x7 m boyutlarnda bir yapnn içinde toplan- mtr. ki katl olduu anlalan kagir
binann duvarlarnda almak örgüye yer verilmitir. Mescit tevhidhane ile tür- be bölümlerinin, tarikat yaplarna özgü bir bütünlük içinde tasarlandklar, ara- larnda, bu bölümleri birbirinden soyut lamayan ahap korkuluklarn uzand anlalmaktadr. Mescit tevhidhanenin mihrap duvar ile giriin bulunduu bat duvar sar braklm, ayinlerin icra
edildii bu mekân türbe duvarndakipencerelerle aydnlatlmtr. Türbenin uhrevi havas içinden süzülerek gelen
ve burada gömülü olanlarn "ruhaniyeti ni" temsil eden n ayin mekânn ay- dnlatmas, birtakm baka tarikat yap- larnda da gözlenmektedir. Bat duvar
boyunca iki katl mahfillerin yer ald, kadnlara ayrlan fevkani mahfilin kafes- lerle donatld tahmin edilebilir. Kes- me tatan sövelerin çerçeveledii, sepet kulpu biçiminde kemerlerin taçlandrd- türbe pencereleri, ina edildikleri II. Mahmud döneminin ampir üslubunu
yanstmaktadr. Tiryaki Hasan Paa nes- linden baz kiilerle tekke eyhlerinin gömülü olduu türbede, beyaz mermer- den yontulmu dolama kavuklu ahide ler dikkati çeker.
Arsann güney yönünde bulunan iki katl ahap binann zemin kat ile asma katnn selamlk, üst katnn ise harem olarak kullanlm olduu tahmin edile-
bilir. Üst katta bir çkma ile donatlm olan bu yap, hemen bütün tekke me- rutalar gibi, tasarm ve d görünü- müyle sradan bir stanbul evinin özel- liklerini sergilemektedir. Bibi. Evliya, Seyahatname, I. ty, 280; Kut, Dergehname. 230. no. 10: Ayvansarayî, Ha
dîka. I, 281 282; Çetin, Tekkeler, 587; Aynur, Saliha Sultan, no. 28, 34; Âsitâne, 5; Osman Bey, Mecmua i Cevâmi, II, 2 3, no. 5; Mü- nih, Mecmua i Tekâya, 6; Ihsaiyat 11, 21; Zi- ya, stanbul ve Boaziçi, I, 136; Zâkir, Mec- mua i Tekâyâ, 56 57; H. Göktürk, ''Balçk Tekkesi ve Mescidi", STA, IV, 1979 1980; Öz, stanbul Camileri, I, 32; Akaku, Eyyûb Sultan, 312; Ayverdi, Fatih III, 323; Haskan, Eyüp Tarihi, I, 29 31.
M. BAHA TANMAN
BALE Osmanl Dönemi stanbul'da ilk bale gösterilerinin geç- mii 16. yy'a kadar gider. 1524'te istan-
bul'daki talyanlar, Venedik elçisinin evinde bir bale gösterisi düzenlerler. arkl ve konulu olan bu bale, tarihsel kaytlara ''dramma per musica" (müzikli dram) olarak geçer. enliklerin birinde gerçek anlamyla iki "mim bale" sergile- nir. ehzadeleriyle birlikte yoksul ço- cuklar da sünnet ettirmek isteyen III. Murad stanbul'da Atmeydam'nda bir ölen düzenler. 14 Haziran 1582 günü gerçekleen bu ölende 900 oyuncudan oluan bir topluluk, "Aya Yorgi'nin Ej- derle Kavgas" balkl mim baleyi ser- giler. Dansçlar ayn gün bir "bale" da- ha sunarlar. Bu kez antik Akdeniz mito logyasn ileyerek ak tanrs Eros'un öyküsünü bedensel dille anlatrlar.
IV. Mehmed'in olu ehzade Musta- fa'nn Edirne'de gerçekletirilen sünnet düünü (1675), Fransz tarihçi Albert
Vandal'a göre "dans ve mim" ölenlerin- den olumutur. Yerleik bale çalmala
SARAY ' DA KI Z FA NFA RI VE BALE HE Y E T
Saza davetli olanlar toplannca padiah hareminin orkestra takm, yar resmi al fitilli, koyu lacivert pantolon, setre (düz yakal ve önü ilikli çuha elbise), ferahi li fesli (vaktiyle askerlerin fesleri üzerine dikilen daire biçiminde sar tepelik) 60 kadar kz, sazendebalar önde olduu halde gelirler. Sofann yan tarafnda notalar notalklara kor, dururlar. Muzikann zabiti olan kz, elindeki ksa de- nei ile iaret edince balarlar.
Orkestra takmnda keman, viyolonsel ve kontrbas çalan kzlar da bando ta- kmnda yer alrlar. Bu zeki ve yetenekli kzlarn her biri birkaç çeit musiki aleti çalacak kadar hünerlidir.
Oyun vaktine kadar opera ve dier güç parçalar çalnr. Oyunlar (Avrupa es- ki kyafetleriyle) o zamann danslar, çalparelerle spanyol rakslar, tefle çeitli rakslar, skoçya ayak oyunlar, pandomim, komedi, dansözlerin hafif, uçar gibi danslardr.
Bu danslarda boyu uzun olanlar kavalyelik, ksa olanlar