96
TÜRK PASTACILIK TARİHİ TÜMPASDER BAŞKANI EMİN AYDEMİR TÜMPASDER BAŞKANI EMİN AYDEMİR FİLİPİNLER’DE TÜRK UNUNU TANITTI İSTANBUL’UN NABZININ TUTULDUĞU ÖZEL BİR CADDE: DİVANYOLU DOKUMA SANATINDA FARKLI BİR BOYUT: LİF DOKUMA BEL FITIĞI VE KORUNMA YOLLARI Eyül 2015 Sayı:1 www.tatlidunyasidergisi.com

TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Goldencitymedia Alpay Erüs ve Ekibi ile birlikte oluşturduğumuz, tatlı, baklava, pasta, dondurma sektörlerinin nabzını tutacak dergimizin ilk sayısı. Dergi ve web site tasarım ve düzenleme Ferhat Gedik. www.dergitasarimcisi.com, www.ferhatgedik.com

Citation preview

Page 1: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

Tatlı Dünyasi DergisiEylül 2015 - Sayı: 1

TÜRK PASTACILIK TARİHİ

TÜMPASDER BAŞKANI EMİN AYDEMİR

TÜMPASDER BAŞKANI EMİN AYDEMİR FİLİPİNLER’DE TÜRK UNUNU TANITTI

İSTANBUL’UN NABZININ TUTULDUĞU ÖZEL BİR CADDE: DİVANYOLU

DOKUMA SANATINDA FARKLI BİR BOYUT: LİF DOKUMA

BEL FITIĞI VE KORUNMA YOLLARI

Eyül 2015 Sayı:1www.tatlidunyasidergisi.com

Page 2: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1
Page 3: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1
Page 4: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1
Page 5: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1
Page 6: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1
Page 7: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1
Page 8: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1
Page 9: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1
Page 10: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1
Page 11: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

09EYLÜL 2015

Emin AydemirTÜM Pastacılar Derneği

(TümPasder) Başkanı

Dergimizin ilk sayısında sizlerle olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Tatlı Dünyası dergisinin derneğimize ve sektörümüze hayırlı olma-sını temenni ediyorum.

Tüm Pastacılar Derneğini 2009 yılında İstanbul Fatih’te kurduk. Pastacılık sektörünün tüm ilgili birimlerini tek çatı altında toplama-yı amaçlayan Türkiye’nin tek profesyonel pastacılık derneği olan Tüm Pastacılar Derneği (TümPasder) pastacılık sektörüne hizmet etmekten büyük mutluluk duyuyor. Derneğimiz, değerli sektör temsilcilerimizin ve ustalarımızın katı-lımı ve katkısı ile günden güne gelişmektedir. Amacımız: Ülkemiz pastacılık sanatını ve şeflerini daha iyiye ve güzele götürecek ça-lışmalar yapmak, pastacı, tatlıcı, dondurmacı, unlu mamul ustası, çikolata ve şekerleme ustalarının mesleki gelişimine yön vermek, önlerini ve ufuklarını açacak projeler geliştirmektir.

Dernek olarak pastacılığın güç ve kaynaklarını harekete geçirerek, meslek saygınlığının korunması doğrultusunda her koşulda, yerde ve zamanda, iş, eleman, malzeme, bilgi, vb... konularda yardım etmek ve toplumun “pastacılık sektörü” bilgisini geliştirilmesini sağlamaya çalışmaktır. Aynı zamanda tüm pastacılık sektörünü kucaklayan ve tüm toplu-mun kucakladığı, ulusal ve uluslararası düzeyde meslek saygınlığı-nı ve hizmet kalitesini sürekli geliştiren bir sektör yardım kuruluşu olmayı hedefliyoruz.

Sektörümüzde yaşanan sorunların başında eğitimsiz personel gel-mektedir. Pastacılık eğitimine son yıllarda talep çok artmıştır. Özel-likle eğitimin 12 yıla çıkmasıyla meslek liselerinde pastacılık bö-lümleri açılmış, üniversitelerde aşçılıkla ilgili bölümlerde pastacılık dersi verilmeye başlanmış, ancak yeterli olmamıştır. Bunun yanında birçok özel okul açılmış kendi bünyelerinde kısa süreli kurslarla pastacılık eğitimi vermektedirler. Eğitim her sek-törde olduğu gibi pastacılık sektöründe de oldukça önem taşı-maktadır. Ancak verilen eğitim sektörden destek alarak ve sektörü tanıyarak verilmelidir. Sektörde çalışan ustaların çoğu alaylıdır ve usta çırak ilişkisiyle yetişmiştir. Bu yüzden değerli ustaların bilgi-lerinden ve tecrübelerinden faydalanarak, teorik ve pratik eğitimi vererek, tam donanımlı pastacıların yetiştirilmesine ihtiyaç vardır. Sadece bu işin okulunu okuyarak pastacı olunmayacağı gerçeği göz önünde tutulmalıdır. Tecrübe zamanla ve iyi bir ustanın yanın-da çalışmayla edinilir. Bu yüzden teorik eğitimin yanında pastacı olmak isteyen kişilerin pratik eğitime de önem vermeleri gerek-mektedir.

Tüm Pastacılar Derneği (TümPasder) olarak bu konuda bizlerde üstümüze düşeni sizlerin destekleriyle yapmaktayız. İlk sayımızda bizleri temsil eden dergimiz için görüş, öneri ve desteklerini esir-gemeyen arkadaşlarımıza teşekkür ederim. Bir sonraki sayımızda görüşmek dileğiyle. Saygı ve sevgilerimle.

HERKESE HAYIRLI OLSUN…

Page 12: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

90

64

78

52

12

İÇİNDEKİLERTÜRK PASTACILIK TARİHİ

TÜMPASDER BAŞKANI EMİN AYDEMİR

TÜMPASDER BAŞKANI EMİN AYDEMİR FİLİPİNLER’DE TÜRK UNUNU TANITTI

İSTANBUL’UN NABZININ TUTULDUĞU ÖZEL BİR CADDE: DİVANYOLU

DOKUMA SANATINDA FARKLI BİR BOYUT: LİF DOKUMA

BEL FITIĞI VE KORUNMA YOLLARI

Eyül 2015 Sayı:1

www.tatlidunyasidergisi.com

KÜNYE

İmtiyaz SahibiSorumlu Yazı İşleri Müdürü Alpay ERÜS [email protected]

Editör / Sinan DEMİ[email protected]

Reklam Müdürü / Sema ERÜ[email protected] Reklam Sorumlusu / Derya USANMAZ ERGÜ[email protected]

Reklam Sorumlusu / Seval [email protected]

YÖNETİM YERİ / YAYINA HAZIRLIKGOLDEN CITY MEDIAPERPA İş Merkezi B Blok Kat: 13 No: 2307 Okmeydanı - Şişli / İSTTel: 0212 320 00 34-35Faks: 0212 320 00 [email protected]

BASKI VE CİLTŞAN OFSET MATBAACILIK HAMİDİYE MAH. ANADOLU CAD. NO:50KAĞITHANE / İSTANBUL TEL: 0212 289 24 24www.sanofset.com

SÜRELİ YEREL YAYINTatlı Dünyası Dergisi üç ayda bir yayınlanır. Yayınlanan yazı ve reklamların sorumluluğu sahibine aittir. Dergideki yazılar, görseller ve reklam çalışmaları izin alınmaksızın kullanılamaz. Gönderilen yazı ve görseller yayınlansın ya da yayınlanmasın iade edilmez.

EYLÜL 2015 • YIL: 1 • SAYI: 1

Dernek BaşkanıEmin AYDEMİR

TÜMPASDER BAŞKANI EMİN AYDEMİR FİLİPİNLER’DE TÜRK UNUNU TANITTI

TÜRK PASTACILIK TARİHİ

TÜMPASDER BAŞKANIEMİN AYDEMİRBEL FITIĞI VE KORUNMA YOLLARI

İSTANBUL’UN NABZININ TUTULDUĞU ÖZEL BİR CADDE: DİVANYOLU

Page 13: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1
Page 14: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

Un ve Unlu Mamuller Tanıtım Grubu tarafından Filipinler’de gerçekleştirilen Türk Unu tanıtım etkinliğine Tüm Pastacılar Derneği Başkanı Emin Aydemir’de katıldı. Chinece Berkey firmasıyla yürütülen ortak faaliyet kapsamında Filipinli fırıncılara yönelik Türk mutfağından unlu mamuller yapımına ilişkin eğitimler düzenlendi.

17-22 Mart 2015 tarihleri arasında Fili-pinler/Manila’da Filipinli fırıncılara Türk unu ile unlu mamuller yapımına yöne-lik eğitimler gerçekleştirildi. Eğitimler çerçevesinde 19-20 Mart ve 21-22 Mart tarihlerinde iki ayrı Filipinli fırıncılar/pastacılık sektöründe faaliyet gösteren şeflere, FCBAI’nın binasında yer alan eği-tim alanında Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Ha-mit Köksel ve Pastacılar Derneği Başkanı Pastry Chef Emin Aydemir tarafından te-orik ve pratik eğitimler verildi.

İkişer günlük eğitimlerin ilk gününün baş-langıcında “ekmekçilik bilimi ve teknolo-jisi”, “ekmekçilikte kullanılan girdilerin özellikleri ve son ürün kalitesi üzerine etkileri”, “laboratuvarda yapılan un ana-lizlerinin yorumlanması ve son ürün ka-litesi ile ilişkilendirilmesi ve çeşitli Türk unlarının kalite özellikleri ve bazı unlu mamullerde kullanımları” konularında Prof. Hamit Köksel tarafından teorik bil-giler paylaşıldı.Sonrasında, eğitimlere katılan kursi-yerlere Türk ekmeği, simit (pastane ve

sokak simidi), gözleme (farklı iç malze-meler ile), poğaça (farklı iç malzemeler ile), ponçik, paskalya çöreği, şekerpare, revani, havuçlu kek, un kurabiyesi, Bursa lokumunun yapılışına dair Emin Aydemir tarafından pratik eğitim verildi.

Eğitimlerin ikinci gününün sonunda her iki grubun katılımcılarına ayrı ayrı 3’er adet stand mikseri çekilişle hediye edil-di. Ayrıca, tüm kursiyerlere fırıncılık/pastacılık ile ilgili küçük araç-gereçler armağan edilirken sertifikaları da tak-

TÜMPASDER BAŞKANIEMİN AYDEMİR FİLİPİNLER’DE

| DERNEK HABERLERİ

12 EYLÜL 2015

Page 15: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

DERNEK HABERLERİ |

13EYLÜL 2015

İkişer günlük eğitimlerin

ilk gününün başlangıcında “ekmekçilik bilimi ve teknolojisi”, “ekmekçilikte kullanılan girdilerin özellikleri ve son ürün kalitesi üzerine etkileri”, “laboratuvarda yapılan un analizlerinin yorumlanması ve son ürün kalitesi ile ilişkilendirilmesi ve çeşitli Türk unlarının kalite özellikleri ve bazı unlu mamullerde kullanımları” konularında Prof. Hamit KÖKSEL tarafından teorik bilgiler paylaşıldı.

Page 16: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

14 EYLÜL 2015

| DERNEK HABERLERİ

dim edildi. Filipinler’de gerçekleştirilmesi planlanan çok sayıda eğitimin başlangıcı bu organizasyonda, ciddi sayıda fırıncının Türk ununun kalitesi hakkında fikir sahibi olmasını ve Türk mutfağından çok sayıda ürünün üretimi konusunda da pratik de-neyim kazanmasını sağladı. Bu eğitim programlarının ülkemizden Filipinler’e yapılmakta olan un ve maya

ihracatını olumlu yönde etkilemesi bek-leniyor.

Ayrıca, bahse konu eğitimlerin ortaklaşa gerçekleştirildiği Filipino-Chinese Bakery Association Inc. Yönetim Kurulu Başkanı Winston YU ve YK üyelerinin önemli bir kısmı, ilk grubun eğitimine iki gün boyun-ca yoğun katılım sağladı ve bu eğitimlerin

başlangıç olması yönündeki temennilerini yenileyerek anılan eğitimler hususundaki olumlu görüşlerini paylaştılar. Eğitim için gerekli koordinasyonun sağlanmasında da daha önce Türkiye’ye gelerek eğitim alan Filipinli fırıncılar/şefler kapsamında Carla Leopoldo Valencia ve Catherine G. Blas–Yu ile FCBAI yetkilisi fırıncı/şef Ire-ne TING’in önemli katkısı oldu.

Page 17: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

00EYLÜL 2015

Page 18: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

16 EYLÜL 2015

| DERNEK HABERLERİ

2009 yılından bu yana İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ile işbirliği geliştiren ve ortak projeler yürüten sosyal paydaşlarla buluşma gecesi ve ödül töreni 28 Haziran 2015 Perşembe günü saat 20.00´da Adile Sultan Sarayı´nda düzenlendi.

Ödül töreninde bir konuşma yapan İs-tanbul Milli Eğitim Müdürü Dr. Muam-mer Yıldız İstanbul Milli Eğitim Müdür-lüğü olarak üniversitelerden sivil top-lum örgütlerine, medya kuruluşlarından kamu kurumlarına kadar oldukça geniş bir yelpazede birçok kurum ve kuruluş-la işbirliği yaptıklarını belirterek, oluşan bu sinerji ile sürdürülebilir ve toplum temelli projeleri hayata geçirdiklerini

ifade etti. İstanbul gibi bir metropolde hizmet etmenin hem avantajlı hem de dezavantajlı birçok yönü olduğunu belir-ten Yıldız, “İstanbul 2.5 milyon öğrencisi, 100 bine yakın öğretmeni ve 3 bin 500 den fazla öğretim kurumları ile büyük bir metropol. Böylesine büyük bir potan-siyel, İstanbul adına birçok fırsatı da be-raberinde getiriyor. Benim anlayışımda insan ‘imkân’ demektir. Ben insanı kül-

fet olarak gören bir zihniyete sahip deği-lim.” dedi. Yüzyıllar boyunca birçok me-deniyete başkentlik yapan İstanbul’un sahip olduğu kültür birikiminin açığa çı-karılması ve eğitim ortamlarında hayat bulması gerektiğinin altını çizen Yıldız şöyle devam etti: “İstanbul ilköğretim düzeyinden üni-versitelere kadar birçok güzide eğitim kurumuna ev sahipliği yapıyor. Gelecek

İSTANBUL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TÜMPASDER’E PLAKET

Page 19: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

17EYLÜL 2015

DERNEK HABERLERİ |

dönemde sosyal paydaşlarımızla yürü-teceğimiz projeleri önceden planlamak adına elektronik bir ortamda daha planlı ve programlı bir sistem oluşturarak eği-tim öğretim ortamlarını da doğabilecek muhtemel sıkıntılardan kurtarmış olu-ruz. Sistemin elektronik ortamda kurul-ması aynı zamanda güncellenmesine ve daha esnek bir yapıya kavuşturulmasına da imkân sağlayacaktır.” dedi. Katkıla-

rından dolayı İstanbul Milli Eğitim Mü-dürlüğü ile ortak projeler yürüten sosyal paydaşlara tek tek teşekkür eden Yıldız, yeni dönemde işbirliklerinin artarak de-vam etmesini temenni ettiğini sözlerine ekledi. İstanbul Milli Eğitim Müdürü Dr. Mu-ammer Yıldız’ın konuşmasının ardından düzenlenen törenle İstanbul Milli Eği-

tim Müdürlüğü ile işbirliği geliştiren ve ortak projeler yürüten sosyal paydaş temsilcilerine plaketleri İstanbul Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer Yıldız ta-rafından takdim edildi.

Düzenlenen gecede Tüm Pastacılar Derneği Başkanı Emin Aydemir plaketini İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Mu-ammer Yıldız’dan aldı.

Page 20: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

18 EYLÜL 2015

| DERNEK HABERLERİ

Un ve Unlu Mamuller Tanıtım Grubu Tayland’da düzenlenen THAIFEX-Word Of Asia Fuarına partner ülke derneği olarak katıldı. TÜMPASDER Başkanı Emin Aydemir ve üyelerde fuara katıldı.

Tayland’ın Bangkok kentinde 20-24 Ma-yıs 2015 tarihlerinde gerçekleştirilen ve bu yıl 11.’si düzenlenen THAIFEX-Wor-ld of Food Asia 2015 Fuarı’na Türkiye başta olmak üzere Brezilya, Kamboçya, Çin, Endonezya, İtalya, Japonya, Kore, Filipinler, Singapur gibi 32 ülkeden gıda sektöründe faaliyet gösteren yaklaşık 1.500 firma ve 30 bini aşkın ziyaretçi katıldı.

Sektörünün Güneydoğu Asya’daki en önemli fuarı niteliği taşıyan ve Türki-ye’nin partner ülke olduğu fuara Orta Anadolu Hububat, Bakliyat, Yağlı To-humlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği 13 firma ve 4 Tanıtım Grubu ile milli ka-tılım organizasyonu gerçekleştirdi. Fu-arın açılış günü akşamında Türkiye’nin

partner ülke olarak sponsorluğunu üs-tendiği gala yemeği verildi. Yemekte Türk mutfağından çeşitli örnekler ikram edildi. Türkiye tanıtım filminin göste-riminin ardından kum sanatçısı Veysel Çelikdemir performansı ile ilgi odağı oldu. Yemekte PASDER Başkanı Emin Aydemir ve üyelerin yaptığı tatlılar da tam not aldı.

21 Mayıs 2015 akşamında T.C. Bangkok Büyükelçisi Sayın Osman Bülent Tulun tarafından fuar katılımcılarına büyükel-çilikte bir resepsiyon düzenlendi. Orta Anadolu Hububat, Bakliyat, Yağlı To-humlar ve Mamulleri İhracatçıları Birli-ği Yönetim Kurulu, Un ve Unlu Mamul-ler Tanıtım Grubu temsilcileri ve Genel Sekreterlik personeli resepsiyonda ha-

zır bulundu. Un ve Unlu Mamuller Tanı-tım Grubu (UTG)’nun standı fuarın resmi açılışının ardından Tayland Başbakanı Sayın Prayut Chan-o-CHA, T.C. Bangkok Büyükelçisi Sayın Osman Bülent Tulun, Ticaret Müşaviri Sayın Nesrin Gündoğan Üzer ve birçok bürokrat tarafından zi-yaret edildi. UTG Başkanı Sayın Turgay ÜNLÜ Sayın Prayut Chan-o-CHA’a UTG hakkında bilgi vererek Türkiye kitabı ve çini tabak hediye etti.

UTG’nin standını gezen ziyaretçilere, Tanıtım Grubu’na ve Tanıtım Grubu kap-samındaki ürünlere ilişkin bilgiler içeren kataloglar dağıtılırken, fuar süresince çeşitli unlu mamuller ikram edildi ve Ta-nıtım Grubu’nun ismi ve logosu bulunan mutfak önlüğü ve çantalar dağıtıldı.

TÜMPASDER THAIFEX FUAR’INA KATILDI

Page 21: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1
Page 22: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

20 EYLÜL 2015

| DERNEK HABERLERİ

Un ve Unlu Mamuller Tanıtım Grubu, Filipinlerde Türk Ununu tanıtmak için yaptığı çalışmaların ikinci kısmında yerli fırıncılara eğitim vermeye devam etti. TÜMPASDER Başkanı Emin Aydemir tarafından verilen eğitimler teorik ve pratik olmak üzere iki aşamada gerçekleştirildi.

Un ve Unlu Mamuller Tanıtım Grubu yürütmekte olduğu tanıtım faaliyetle-ri kapsamında, Filipinler’in Türkiye’nin un ihracatındaki yerini geliştirerek, Türk buğday unu açısından fark yaratmak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlemeye devam ediyor. Filipino-Chinese Bakery Association Inc (FCBAI) ile yürütülen ortak faaliyet kapsamında Filipinli fırın-cılara yönelik Filipinler’de yaygın olarak tüketilen “pandesal” ve “loaf bread(tost ekmeği)”nin unu ile yapılmasına ilişkin eğitimler düzenlendi.

Haziran ayı içerisinde Manila’da Filipin-li fırıncılara yönelik olarak Türk unu ile ülkede yaygın olarak tüketilen unlu ma-muller ile Türk mutfağından birkaç tane unlu mamul yapımının gösterildiği eği-timler gerçekleştirildi. Eğitimler çerçe-vesinde 24 Haziran 2015 ve 25 Haziran 2015 tarihlerinde iki ayrı Filipinli gruba, FCBAI’nın binasında yer alan eğitim ala-nında Hacettepe Üniversitesi Gıda Mü-hendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Hamit Köksel ve Türkiye’den Şef Emin Ayde-mir tarafından teorik ve pratik eğitimler

verildi. Bahse konu eğitimlerin başla-yıcında “ekmekçilik bilimi ve teknoloji-si”, “ekmekçilikte kullanılan girdilerin özellikleri ve son ürün kalitesi üzerine etkileri”, “laboratuvarda yapılan un ana-lizlerinin yorumlanması ve son ürün ka-litesi ile ilişkilendirilmesi ve çeşitli Türk unlarının kalite özellikleri ve bazı unlu mamullerde kullanımları” konularında Prof. Hamit Köksel tarafından teorik bil-giler paylaşıldı.Sonrasında, eğitimlere katılan kursi-yerlere Filipinler’de yaygın tüketimi

FİLİPİNLİ FIRINCILARAİKİNCİ KEZ EĞİTİM VERİLDİ

Page 23: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

21EYLÜL 2015

DERNEK HABERLERİ |

Page 24: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

22 EYLÜL 2015

| DERNEK HABERLERİ

bulunan “pandesal” ve “loaf bread(tost ekmeği)”nin Türk unu ile iyi yapılışının gösterilmesine dair Şef Emin Aydemir tarafından pratik eğitim verildi. Ayrıca, Şef Emin Aydemir kursiyerlere, Türk mutfağından da bazı unlu mamul tarif-leri gösterdi. Anılan eğitimlerin sonunda her iki grubun katılımcılarına fırıncılık/pastacılık ile ilgili küçük araç-gereçler armağan edilirken sertifikaları da tak-dim edildi.İlki 19-22 Mart 2015 tarihleri arasında Filipinler’de gerçekleştirilen eğitimlerin

devamı niteliğindeki ikinci eğitim dizisi, ciddi sayıda fırıncının Türk ununun ka-litesi hakkında fikir sahibi olmasını ve Filipinler için çok önem taşıyan unlu ürünlerin Türk unu ile de istenilen şekil-de üretilebileceğini görmesini sağladı. Bu eğitim programlarının ülkemizden Filipinler’e yapılmakta olan un ve maya ihracatını olumlu yönde etkilemesi bek-leniyor.Ayrıca, bahse konu eğitimlerin ortak-laşa gerçekleştirildiği Filipino-Chinese Bakery Association Inc.’in eski Yönetim

Kurulu Başkanı Henry Ah ile şu anki Yönetim Kurulu’nun bazı üyeleri, gerek eğitimlere katılarak gerekse esirgeme-dikleri ilgileri ile desteklerini göstermiş oldular.

Eğitim için gerekli koordinasyonun sağ-lanmasında da daha önce Türkiye’ye gelerek eğitim alan Filipinli fırıncılar/şefler kapsamında Carla Leopoldo VA-LENCİA ve Catherine G. BLAS–YU ile FCBAI yetkilisi fırıncı/şef Irene TING’in önemli katkısı oldu.

Şef Emin Aydemir

kursiyerlere, Türk mutfağından da bazı unlu mamul tarifleri gösterdi. Anılan eğitimlerin sonunda her iki grubun katılımcılarına fırıncılık/pastacılık ile ilgili küçük araç-gereçler armağan edilirken sertifikaları da takdim edildi.

Page 25: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

00EYLÜL 2015

Page 26: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

24 EYLÜL 2015

| AKTÜEL

Batı Makina çalışma hayatına 1980 yılında İstanbul - Eminönü’nde Mehmet Yılmaz ve kardeşlerinin kurduğu küçük bir atölye olarak başlamıştır. Her zaman kaliteyi hedef alan ve bu konuda kurumsallaşmanın çok önemli olduğunu bilen Batı Makina 1987 yılında BATI MAKİNA KALIP ŞİRKETİ unvanını alarak bu yolda ilk adımını atmıştır. Ayrıca 1987 yılında Türk Patent Enstitüsünden “BATI MAKİNA” markasının tescilini alarak ürettiği mamulün kalitesinin sorumluluğunu üzerine almıştır.1990 yılında İstanbul - İMES Sanayi Sitesindeki yerine taşınan firma 2005

yılında ise ISO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemi belgesini alarak kalitesini bir kez daha kanıtlamıştır.BATI MAKİNA 2012 yılında yatırımlarına farklı bir yönde devam ederek, “BMK AMBALAJ” markasıyla Alüminyum Folyo Kap ve Tek Kullanımlık Baklava & Börek Tepsileri imalatına başlayarak bu sektörde ’de kalitesini belli etmiş kısa zamanda sektörde söz sahibi olmuştur. Batı Makina, üretiminin her safhasında en büyük önceliği “Hijyen” olmuş ve bunun için gerekli tüm üretim izin belgelerini almış, üretimden sevkiyata kadar tüm işlemleri titizlikle yerine getirmeyi prensip haline getirmiştir.

Tek Kullanımlık Tepsi üretiminde lider konumda olan firmamız, ürün çeşitlerini müşterilerinden gelen talep karşısında sürekli arttırarak, sektöre yenilikçi bir yaklaşım getirmektedir. Bugün Batı Makina; tecrübeli yönetim kadrosu, yetişmiş teknik personeli, zengin makina parkuru ve bünyesindeki “ Arge” departmanı ile müşterilerine daha iyi hizmet ulaştırmak için çalışmaktadır.

Üyesi olduğumuz Dernek ve Vakıflar;❏ Ambalaj Makinecileri Derneği❏ Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri❏ Çevko Vakfı

BATI MAKİNA KALIP VE AMBALAJ

Page 27: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

00EYLÜL 2015

Page 28: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

26 EYLÜL 2015

| AKTÜEL

Dünyanın ilk Antep fıstıklı çikolata markası Nestlé DAMAK ve TEMA Vakfı işbirliğiyle Antep fıstığı üretiminde kalite ve verimliliği artırmak ve sürdürülebilir üretimle bölgenin refahına katkı sağlamak amacıyla hayata geçirilen “Fıstığımız Bol Olsun” projesinin ikinci aşamasına geçildi. Projenin 5 yıl sürecek ikinci aşamasında 2015 yılı için planlanan çalışmalar çerçevesinde Gaziantep’in ilçesi Şahinbey Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü ile bölgedeki çiftçilere yönelik olarak ortaklaşa düzenlenen “Uzman Aşıcı Eğitimi” tamamlandı. Aşılama ve budama, fıstık üretiminde verim ve kaliteyi artıran en önemli unsurlar arasında yer alıyor. Bu doğrultuda başlatılan ve proje dahilinde fıstık üretiminin sürdürülebilirliğinin sağlanması yönündeki önemli aşamalarından biri olarak görülen eğitimler sonunda 27 çiftçi sertifika almaya hak kazandı.

Nestlé Türkiye Çikolata ve Şekerleme Grubu Genel Müdürü Oben Akyol projenin 5 yıl sürecek ikinci etabında, ilk aşamada edinilen bilgi, deneyim ve birikimi, bölgenin tamamını etkileyecek yapıda değerlendirerek projeyi sahada sürdürülebilir, yaygın olarak uygulanabilir, tüm çiftçiler ve köylüler için ulaşılabilir kılmayı amaçladıklarını söyledi. Akyol, “Nestlé, “Ortak Değer Yaratmak” ana başlığı altında ifade

ettiği bu yaklaşımla dünyanın çeşitli ülkelerinde ‘beslenme, su ve kırsal kalkınma’ alanlarında sürdürülebilirliği destekleyen ve topluma değer katan birçok proje yürütüyor. Nestle Damak adına başlattığımız Fıstığımız Bol Olsun Projesi de bu yaklaşımın Türkiye’deki en somut örneği. Çikolata ile fıstığın efsanevi aşkı olarak nitelediğimiz, Nestle çikolatası ile taptaze Türk fıstığının buluşması olan Nestle DAMAK, 80 yılı aşkın geçmişiyle Türkiye’nin ilk Antep fıstıklı çikolatası. Dolayısıyla hem DAMAK markası hem de Türk fıstığı, Nestle’nin Türkiye’deki geçmişinin çok önemli ve vazgeçilmez birer parçası. Bu değerlerimizi korumak ve sürdürülebilir kılmak adına başlattığımız projemiz dahilinde, “Uzman Aşıcı Eğitimi”ni tamamlayarak fıstığın sürdürülebilirliğinin sağlanmasında bundan böyle bizlerle omuz omuza çalışacak uzman aşıcılar olduğunu bilmek bize büyük mutluluk veriyor.” dedi.

Fıstığa kadın eli de değdiTEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç da “Nestlé Damak ile birlikte yürüttüğümüz bu projede toprak ekosistemi ile Antep fıstığı ağacının ekolojik isteklerini dikkate alarak fıstık verimini ve kalitesini artırmayı hedefledik. Hedefimiz, üretimin en yüksek, verimin en düşük olduğu Gaziantep’in Karkamış, Nizip ve Oğuzeli

ilçelerini kapsayan Barak Ovası’nda verimi ve kaliteyi artırmak. Eğitimler sayesinde bunu başaracağımıza inancım tam” dedi. Deniz Ataç, eğitimler sırasında aşılamaya özellikle kadınların elinin çok yatkın olduğunu gözlemlediklerini belirterek “Fıstığa kadın eli de değmesinden büyük mutluluk duyuyoruz. Bu proje ile kadınlara da yeni meslek edinme olanağı sunuyoruz” dedi.

Yıllık 50 bin TL gelir mümkünEğitmen, Orman Yüksek Mühendisi Metin Şenol, Milli Eğitim Bakanlığı iş birliğinde gerçekleşen eğitimlerin bölge için bir ilk olduğunu söyledi. Eğitimi alan aşıcıların sürekli uygulama yaparak kendilerini geliştirmelerinin çok önemli olduğunu belirten Şenol, eğitimi alan kişilerin tüplü fidan üreterek yıl boyunca gelir elde edebileceğini söyledi.

Özellikle bölgede yaşayan kadınların da aşılama konusunda eğitim alarak meslek sahibi olabileceğini, aşılama yapmayı öğrenen bir kişinin yılda 2.000 tüplü fidan üretebileceğini söyleyen Şenol, bu üretimin yıllık yaklaşık 50 bin TL gibi bir gelire denk geldiğini aktardı. Önümüzdeki dönemde budama eğitimi de vereceklerini belirten Şenol, aşılama ve budamanın üretimde verim ve kaliteyi artıran en önemli unsurlar olduğunu sözlerine ekledi.

FISTIĞA VERİMLİLİK AŞILAYACAKLAR

Page 29: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

00EYLÜL 2015

Page 30: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

28 EYLÜL 2015

| AKTÜEL

FELDA IFFCO ‘ENDÜSTRİYEL YAĞLARINA GENEL BAKIŞ’ KONFERANSI DÜZENLEDİ

BAKLAVA DİYET LİSTESİNE GİRDİ

Sektörün en büyük yağ üreticilerinden Felda Iffco tarafından endüstriyel gıda pazarı üreticileri için özel organize edilen konferansta amaç sektörü genel bakış adı altında ele alıp, son dönem trendlerinden, problemlerden, sektördeki yeni yaklaşımlardan söze etmek idi. Bu konulara destek sağla-yacak konuşmacılar dünyanın farklı ülkelerinden gelip, derin bilgiler barındıran sunumları ile sektöre büyük fayda sağladı.Endüstriyel Yağlarına Genel Bakış Konferansının açılışı 24 Mart günü şık bir öğle yemeği ile Ceylan Intercontinental otelinde yapıldı. MPOC (Malezya Palm Yağı Konseyi) nin katkı sağladığı konferans Türkiye’deki belli başlı sanayicilerin katı-lımıyla Bosphorus salonunda gerçekleşti.

Kalori oranının yüksek olduğu varsayımı ile yaz aylarında şerbetli tatlıların tüketimin-den özellikle kadınlar kaçınır. Oysa bu kanının aksine baklava gibi tatlılar pek çok di-yetisyenin diyet listesinde tüketilmesi önerilen besleyici yönü ile popüler yiyecekler arasında. Baklavacı Güllüoğlu ve Diyetisyen Esma Akça’nın bir araya gelerek hazırladığı ve tüketilmesi önerilen gıdalar arasında baklavanın da yer aldığı diyet listesi, diyet ko-nusundaki bir tabuyu ortadan kaldırıyor. Baklavacı Güllüoğlu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Fatih Güllü, “Diyet listelerinde baklavanın olması gerektiği düşüncesini hep sa-vunuyorduk. Hem enerji veren hem de moral veren bir yiyecek olması bakımından baklavanın diyet listelerinde bulunması gerektiğini bir beslenme uzmanı tarafından onaylanması iddiamızın ne kadar doğru olduğunu kanıtladı” dedi. Diyetisyen Esma Akça, ‘Her şeyin azı karar çoğu zarar’ söylemiyle anlatılmak istenen düşünceyi somut şekilde ortaya koyduklarını ve diyet yapmayı eziyete dönüştüren sıkıcı listelerin yeri-ne, kontrollü ve sağlıklı beslenme üzerine kurgulanan listeler oluşturulması gerekti-ğinin altını çizdi.

SEYİDOĞLU’NDANİKİ YENİ LEZZETSeyidoğlu, benzersiz tatlardan oluşan geniş ürün yelpazesine damakları tatlandıracak iki yeni ürün ekledi. Benzersiz lezzeti Seyidoğlu kalitesiyle Fın-dıkpare ve Badempare tatlı severlere sunuluyor. Klasikleşen Şekerpare lezzetinin yerine adını, şek-lini ve lezzetini fındıktan alan Fındıkpare ve yine adını, şeklini ve lezzetini bademden alan Badem-pare yer alıyor. Glikoz, katkı maddesi, renklendiri-ci ve koruyucu bulunmadan Seyidoğlu kalitesiyle bizlere ulaşıyor. Seyidoğlu’nun her gün taptaze üretilen tatlı çeşitlerine A’la, Vusta ve Suğra mağa-zalarından ulaşmak mümkün.

Page 31: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

00EYLÜL 2015

BAKLAVA DİYET LİSTESİNE GİRDİ

Page 32: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

30 EYLÜL 2015

| AKTÜEL

ALTIN FISTIK

PURATOS’TAN CHOCOLANTÉ

Türkiyenin önde gelen birçok gıda firmasının endüstriyel antepfıstığı tedarikini sağlamaktayız. Fabrikamız üreticile-re yakın mesafede kuruludur. Antep fıstığının %30-40‘nı tesisimizde direkt çiftçilerden satın almaktayız. Geri kalan kısmını Gaziantep, Nizip, Birecik fıstık pazarlarından temin ediyoruz. Üretim hattımızda, sektörümüze uyarlı, son tek-noloji makina ve ekipmanlar mevcuttur. Tesisimizde üretim, özenle temin edilen hammaddeler, satın almadan başlaya-rak, sevkiyata kadar, üretimin her aşamasında gıda mühen-disleri kontrolünde, titizlikle yapılır. Üretim bandındaki fıstık, kritik kontrol noktalarından numuneler alınarak kendi labo-ratuarımızda 15 çeşit analizden geçer.

Türkiye de, birçok Çikolata, helva, dondurma ve ulusal mar-ketlerin tedarikçisi konumundayız. Amerika, Azerbaycan, Almanya, Hollanda, İtalya, Rusya, Çin’e var olan ihracatımız her geçen sene artmaktadır. 13 dönüm açık alan, 4 bin met-rekare kapalı alanda faaliyet gösteren firmamız. Yıllık 6000 Ton, Kabuklu Antep fıstığı işleme kapasitesine sahiptir. Kendi bünyesinde oluşturduğu Arge bölümüyle, sektörümüze her geçen yıl yeni hizmetler katmaktadır.

Evrensel tatları, gerçek çikolata ve aroma ile bütünleştiren sektörün deneyim-li ismi Puratos, en gelişmiş teknolojilerle yüzde 100 kakao yağından ürettiği Chocolanté ile sadece damak zevkine hitap etmekle kalmıyor, aynı zamanda yaratıcı uygulamalara imkan veren ürün çeşitliliğiyle profesyonellere geniş bir yelpazede seçenekler sunuyor. Puratos, zirvedeki lezzet Chocolanté ile pro-fesyonellerin tüketicilere olağanüstü tat deneyimleri sunmasında ve benzersiz ürünler yaratmasında yardımcı oluyor. Yüzde yüz doğal olan Chocolanté, da-mak zekine hitap etmesinin yanı sıra ürün çeşitliliği ve noter onaylı tadım testi ile de fark yaratıyor. Ustalar, Chocolanté’yi sayısız yiyecek türüyle birleştirerek, pastacılık ve çikolatacılığın geleneksel tariflerindeki lezzetleri geliştiriyor. Ma-caron, suffle, tart, ekler ve daha birçok tarifi bu ürünle uygulamak mümkün. Chocolanté sütlü, bitter ve beyaz çikolata olmak üzere 10 kg’lık kolilerde ve 2,5 kg’lık bloklar halinde, üç farklı seçenek olarak piyasaya sunuluyor.

ÇALLI PASTACILIKYüzlerce marka, geniş dağıtım ağı, kaliteli hizmeti ve profesyonel kadrosu ile toptan gıda sektöründe hak ettiği yeri alan Çallı Pastacılık, sizlere daha iyi hizmet verebilmek için her geçen gün güçlenen yapısıyla ürün portfö-yünü genişletmekte. Sizde Çallı Pastacılık ailesiyle çalışmanın rahatlığı ile biran önce tanışmalısınız. Ürün temini ve hızlı teslimat ile müşterilerimize her zaman bir adım önde.MİSYONUMUZ: Uluslararası kabul görmüş standartları, sağlıklı lezzetli ürünler sloganını ve müşteri memnuniyetini ilke edinip; kendini yenilikçi ve mükemmeliyetçi olmaya adamış, üretim ve dağıtım alanında lider kuruluş olmaktır. VİZYONUMUZ: Ürettiğimiz ve Satışını yaptığımız sağlıklı lezzetli ürünlerle Türkiye’nin en iyileri arasında olmak. KALİTE POLİTİKAMIZ: İleri teknoloji ve uluslar arası kabul görmüş gıda güvenliği standartlarına uy-gun bir şekilde müşterilerimizin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak,Gıda güvenliğinden ödün vermeden hijyenik ortamda ürettiğimiz ürünleri, tü-keticinin beğenisine sunmak, Çalışanlarımıza başarılı bir çalışma ve emek karşılığında hak ettikleri değeri ve takdiri vermek, aile çatısı oluşturmak,En iyi markalarla ve en iyi üretimle gelişmeleri takip ederek müşteri mem-nuniyetini en üst seviyede tutmak, Müşterilerimizin taleplerinin anında çözüme ulaşmasını sağlamak için teknoloji odaklı servis ağımızı her za-man güncel tutmak, •Sosyal sorumluluklarımızın farkında olarak büyü-mek, çevreye ve insan sağlığına dost kuruluş olmak.

Page 33: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

00EYLÜL 2015

Page 34: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

32 EYLÜL 2015

| AKTÜEL

Türkiye’de baklava ve tatlı üretiminin en iddialı markalarından Faruk Güllüoğlu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Güllü, dünyanın en büyük Antep fıstığı üreticisi İran ve bu yıl atağa kalkan Afganistan’ın Antep fıstığı için risk oluşturabileceği uyarısında bulundu. Türkiye’nin bu yılki fıstık rekoltesinin yaklaşık 150 bin ton olduğunu ve fıstık hasadının başarıyla başladığını belirten Faruk Güllü, bu sene gerçekleşen rekolte düzeyinin ise memnuniyet yaratıcı olduğunu ama bu rakamında yeterli olmadığını belirtti. Faruk Güllü, “Stokçuların neden olduğu karaborsa ortamından uzakta bir hasat süreci yaşıyoruz. Geçen seneye göre nispeten fıstık daha çok ve fiyatlar istenen dengeli düzeye yakın ama özellikle kimi üreticilerin çok dikkat etmesi gereken gizli bir tehlike var, o da İran ve Afgan fıstığı” diye konuştu.Geçtiğimiz dönemlerde “Yeşil Altın” olarak bilinen Antep Fıstığı konusunda stokçuların neden olduğu karaborsa ortamına özellikle dikkat çeken Faruk Güllü, Ağustos ayı ile birlikte başlayan yeni hasat dönemiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. İran ve Afganistan fıstığı, son iki yıldır yükselen fiyatlarıyla tartışmaların odağında bulunan Antep fıstığı için tehdit oluşturmaya başladı. Dünyanın en büyük fıstık üreticisi İran ve fıstık üretiminde büyük bir atak içinde bulunan Afganistan’da bu yıl rekolte çok yüksek çıkarken, kaçak ve kontrolsüz yollardan Türkiye’ye giren yabancı kaynaklı fıstık, Antep fıstığı pazarı için tehlike çanlarının çalmasına neden oldu. Türkiye’de baklava üretiminin en iddialı markalarından Faruk Güllüoğlu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Güllü, konuyla ilgili Antep fıstığı üreticilerine uyarıda bulundu. Türkiye’nin bu yılki fıstık rekoltesi yaklaşık 150 bin ton olduğunu belirten Faruk Güllü, rekolte düzeyinin memnuniyet yaratıcı olduğunu kaydetti. Faruk Güllü, “Rekolte geçen seneyle kıyaslandığında gerçekten iyi düzeyde gerçekleşiyor. Malum Antep

fıstığı Gaziantep başta olmak üzere 27 farklı il ve ilçede yaklaşık iki yüz yirmi bin kişinin ekmek kapısıdır. Rekoltenin yüksek olması ve fiyatın gerilemesi üretici tüm sektörler açısından sevindirici. Bir önceki yıl rekolte neredeyse yarı yarıya daha düşüktü. Fiyatlarda iç pazar açısında da bir düşüş söz konusu. Antep fıstığı şu anda kilosu 55-60 TL fiyat düzeyinde seyrediyor. Yüksek fiyat döneminde birçok üretici fıstıklı ürünlerini geri çekmişti. Bu noktada eski günlere bir geri dönüş başladı ama bu noktada asıl fıstık üreticilerini bekleyen gizli tehlike var, o da İran ve Afgan fıstığı” diye konuştu.İran’ın bu yıl 300-350 bin ton gibi çok yüksek fıstık rekoltesine sahip olması beklendiğine dikkat çeken Faruk Güllü, “İran fıstık üretiminde dünyada zaten birinci ülke. İkinci sırada ABD, üçüncü sırada ise Türkiye yer alıyor. İki yıl öncesine kadar ikinciydik. ABD geriden gelerek bizi geçti. Afganistan da bu konuda bilimsel çalışmalar yaparak büyük bir atak içinde. Afganistan’da belki rekolte için şu an tam rakam yok ama Afganistan’ın da bu yıl fıstıkta kendini göstereceği bir yıl olacağı ve yüksek miktarda Afgan fıstığının ihraç edilerek piyasalara sürüleceği söyleniyor. Türkiye’de fıstık ithalatı yasak ancak kaçak olarak sokuluyor. Bu da Türk fıstık üreticisi için büyük tehlike yaratıyor” dedi.

Bilimsel üretim yapılmalıİç piyasanın talebi olan 60-70 tonun dışında kalan Antep fıstığının ihraç edildiğini vurgulayan Güllü, şöyle konuştu: “İran ve Afgan fıstığının, Türkiye’nin Antep fıstığı ihracatını da olumsuz etkilemesi riski var. İhracatta İran ve Afganistan fıstığı bizim önümüzü çok kapatacak. Bu da ülkemiz içinde fazladan fıstık kalacağı için fiyatları daha da düşürecektir. Yani içeride Antep fıstığının fiyatının daha fazla düşmesi değil, İran ve Afgan fıstığının yaratacağı olumsuz etki çok daha yüksek olacak. Antep

fıstığı üreticileri, tarım ve hayvancılık bakanlığı ile daha verimli bilimsel çalışmalar yapmalı, daha çok fıstık ağacı fidesi dikilmeli ve yıllık üretim rekoltemizi artırmanın yollarını keşfetmeliler. Bununla birlikte en önemlisi mevsim ve hava koşullarından etkilenerek yıllık hasat azalışları engellenecek formüller bulunarak fiyatlar üzerinde oynanan oyunlar hepten ortandan kaldırılmalıdır”.Üretimde rekolte artışı sağlanmasının önemine dikkat çeken Faruk Güllü, Türkiye’nin bu sayede dünya üreticileri arasında hak ettiği yeri tekrar alarak dünya piyasasında fiyat belirlemede rol alabileceğini vurguladı. Faruk Güllü, “Fıstık üreticilerimiz ihracatta kendine yeni yollar yol açarak bu güçlü rekabette söz sahibi olmalıdır. Ayrıca bizlerde fıstık üretiminde Afganistan’ın rekoltesini arttırmak için yaptığı ABD ile yaptığı bilimsel işbirliği ya da İran’ın rekolte arttırıcı disiplinli çalışmalarını örnek alarak yeni çalışmalar yapmalı, devlet destekleriyle fıstık üretimini arttırmalıyız” dedi.

Üretimin yüzde 85’i üç ülkedenİran, 2013 yılında 478 bin ton üretimiyle dünyanın en büyük fıstık ihracatçısı olmuştu. İran, nükleer programını kısıtlaması karşılığında ülkeye uygulanan yaptırımlarının hafifletilmesini öngören anlaşmanın taraflarca kabul edilmesinin ardından İran’ın dünya genelinde fıstık ticaretinin daha da artması bekleniyor. İran’ın pazara aktif bir biçimde asılmasıyla, son beş yılda fiyatı yüzde 40 oranında yükselen fıstığın ucuzlayacağı yönünde öngörüler yapılıyor. Üretimde birinci sıradaki İran’ın yanı sıra ikinci büyük üretici ABD ve üçüncü sıradaki Türkiye, dünyada Antep fıstığı üretiminin yüzde 85’ini karşılıyor. Afganistan dünya üretim sıralamasında 8’inci sırada yer alıyor.

FARUK GÜLLÜOĞLU’DAN FISTIK ÜRETİCİLERİNE KAÇAK UYARISI!

Page 35: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

00EYLÜL 2015

Page 36: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

34 EYLÜL 2015

| AKTÜEL

BLOGGERLAR PAKMAYA PUDİNGLERİ İLE HARİKALAR YARATTIGerek ürün yelpazesi gerekse de ürün kalitesi ile kadınların gözdesi olan Pakmaya, İstanbul’daki seçkin bloggerlar ile bir araya gelerek birbirinden lezzetli pudinglerine özel bir etkinlik gerçekleştirdi. Gıda sektörünün iddialı markası Pakmaya, İstanbul’daki seçkin bloggerların katılımı ile keyifli bir puding etkinliğine ev sahipliği yaptı. Mutfakların yıldızı bloggerların hünerli elleriyle yaptıkları kendilerine ait ve birbirinden özel tatlılar Pakmaya’nın pastacılık şefi eşliğinde hazırlandı ve ardından hep beraber tadımı gerçek-leştirildi.

Katılımcılar serinleten tatlılarının keyfini çıkardıPakmaya’nın Puding etkinliği 10 Ağustos’’ta İstanbul Gayrettepe’de Pak-maya Uygulama Merkezi’nde (PUM) düzenlendi. Bloggerların kendilerine ait tatlı tarifleri, Pakmaya’nın birbirinden özel ve farklı ürünleri ve özellikle farklı tatlardaki pudingleri ile yapıldı. Pakmaya pastacılık şef’ inin katılı-mıyla oldukça eğlenceli geçen etkinlik çerçevesinde, şef’in önerdiği püf noktalar ile hazırlanan birbirinden lezzetli tatlılar, katılımcıların beğenisine sunuldu. Pakmaya birbirinden değerli katılımcıları ağırladığı etkinliğinde Mutfagi-seviyorum, Arzuerciyas, Hansa Koş, Bir Demlik Sohbet, Huzurlu Mutfak, Aysemin Mutfaği, Nezzetli Yemekler, Ayse Terapi, Duygulu Lezzetler, Kendi Mutfaginda Şef isimli bloggerları buluşturdu.

Pakmaya Puding çeşitleriPişirme yardımcıları pazarına hızlı giriş yapan Pakmaya, 5 milyon Euro’luk yatırımla gerçekleştirdiği puding üretimi ile tatlı pazarına da adım attı. Gerek ürün yelpazesi gerekse de ürün kalitesi ile kadınların gözdesi Pak-maya’nın, çikolatalı, bitter çikolatalı, kakaolu, çikolatalı bademli, çikolatalı fındıklı, vanilyalı, antep fıstıklı, muzlu ve çilekli olmak üzere 9 ayrı puding çeşidi bulunuyor.

SONBAHARA NEŞE KATAN LEZZETLERDİVAN PASTANELERİNDESonbahar mevsiminin göz kamaştıran sarı – turuncu ve kırmızı renklerle bezeli fonunda, gününüze neşe kata-cak lezzetler Divan Pastanelerinde. Çikolata tutkunları-nın gözdesi vişne likörlü çikolata, bir Divan klasiği narlı – fıstıklı lokum ve ağızda dağılan tahinli çıtır gibi lezzet-lerle, sonbaharın keyfini ve tadını çıkarın.

Divan Pastanelerinin klasikleşmiş sonbahar lezzetleri, hem gözlere hem de damaklara hitap ediyor. Şerit por-takal kabukları ve bitter çikolatanın birleşimiyle nefis bir lezzet yaratan şokola portakal, cevizli pralin, şık kutula-rında narlı – fıstıklı lokum, mini tahinli çıtırlar, prenses badem, konyak ve vişnenin mükemmel uyumu ile or-taya çıkan vişne likörlü çikolatadan oluşan bu lezzetler, sonbahar günlerine tat ve neşe katıyor.

Page 37: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

00EYLÜL 2015

Page 38: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

36 EYLÜL 2015

HURMA SUYU: Hurma suyu (Sıvı hurma) tamamen hurmadan üretilmiş olup hiçbir katkı maddesi içermemektedir. Hurma suyu çayda, kahvede, sütte, sütlü tatlılarda, şerbetli tatlılarda şekerin ve şerbetin kullandığı bütün alanlarda şeker yerine doğal tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır. Bilhassa süt ile içildiğinde muhteşem bir lezzet ve enerji verir. Hurma suyun da hurma aroması alınarak tamamen şeker yerine ikame olması amaçlanmıştır. Hurma suyu bisküvi ve şekerleme sektörün de kullanılır. Bilhassa diyet bisküvilerde sakarin veya aspartam yerine doğal tatlandırıcı olarak hurma suyu kullanılmaktadır. Bisküvinin ömrünü uzatır ve lezzet verir. Meyve suyu sektöründe şeker ve glikoz şurubu yerine Yüzde % 100 meyve suyu ürünlerde yine doğal tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır. Örneğin elma ve üzüm suyu konsantrelerinin

yerine hurma suyu konsantresi kullanılabilmektedir. Ayrıca hurma suyu tatlı olduğundan ilave tatlandırıcıya da gerek yok. 80 Brix hurma suyu Otel, Motel, Restaurant ve seçkin kahvaltı salonların da bal’a alternatif olarak Acık büfe kahvaltılık tezgahların da yerini almıştır. Ürünlerimizin tamamı kaynatılmadan özel bir teknoloji ile üretilmektedir. Glisemik indeksi şekere göre daha düşük olup sakaroz içermemektedir. Yine Türkiye’de ve Dünyada ilk olarak ürettiğimiz hurmalı Türk lokumların da şeker yerine hurma suyu kullanılarak çok farklı ve lezzette daha doğal, Yemesi kolay, hafif dişe yapışmayan lokumlar üretiyoruz. Sakaroz ‘’0’’ dır.

HURMA PEKMEZİ (HURMA ÖZÜ): Tamamen hurmadan üretilmiş olup içinde hiçbir katkı maddesi bulunmamaktadır.

Sabah kahvaltısında bilinen pekmez gibi tüketilmektedir. Ramazan ayında sahurda suya ve yoğurda karıştırılarak tüketildiğinde tok ve zinde tutar. Pekmezimiz Cevizli sucuk yapımında ve bisküvi sektörün de Keklerin içine sos olarak kullanılmaktadır. Ayrıca hurma pekmezi kek ve pastalarda şeker yerine kullanılmaktadır. Yine kahvaltı tezgahlarında pekmezimiz yer almaktadır. Katkısız olduğundan su ile karıştırılarak şerbet veya meyve suyu gibi soğuk içecek olarak ta tüketilebilir. Gerek hurma pekmezi ve gerekse üzüm pekmezlerimiz katkısız olup meyvenin kokusu ve aromasını muhafaza etmektedir. Hurma suyu ve hurma pekmezi tok tutma özelliğinden dolayı diyet ürünü olarak tüketilmektedir. Sabah 1 bardak süte 1 tatlı kaşığı hurma suyu karıştırıp içildiğinde başkaca bir kahvaltıya gerek yok. Böylece gün boyunca tok ve zinde

ŞEKERSİZ AMA ŞEKER TADINDA: HURMATAT

| AKTÜEL

Hurmatat, küreselleşen dünyada ortaya çıkan ürün ihtiyaçlarını en uygun pazar çözümleri ile piyasaya sunmayı ilke edinmiştir. Bu sebeple konusunda uzmanlaşmış ekibi ile gerekli ürün yeterlilik ve pazar analizleri yapılarak müşterilerine hizmet vermektedir. Şekerin kullanıldığı bütün alanlarda kullanılan Hurmatat ürünlerini kısaca sizlere aktaracağız.

Page 39: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

37EYLÜL 2015

tutacak böylece az yemenize ve dolayısıyla kilo vermenize yardımcı olacaktır.

HURMA HAMURU(HURMA EZMESİ): Hurma hamuru hurmanın çekirdeği ve kabuğu alınmış etli kısmından özel bir teknoloji ile üretilmiştir ve pastörize edilmiştir. Hurma hamuru kurabiye çeşitlerinde dolgu malzemesi olarak kullanılmaktadır ayrıca baklavada, dondurmada ve pasta çeşitlerin de kullanılmaktadır. Hurma ezmesi farklı kıvamlarda( Brixlerde ) üretilmekte olup bilhassa special kurabiyelerde elma ve incir püresi yerine kullanılmaktadır. Hurmanın tok tutma özelliğin den dolayı diyet tatlı, pasta ve kurabiye üretimin de hurma ezmeleri kullanılmaktadır. Hurma hamuru kullanılan ürünlerde ilave şeker kullanılmaz. Dolayısıyla beyaz şeker kullanılmadan hurma ile daha sağlıklı, daha vitaminli ve minerallerce zengin olan ürünler üretilebilir. Ayrıca Hurma ezmeleri ekmek arasına veya ekmek hamuru ile karıştırılarak çok muhteşem lezzette ekmek çeşitleri üretilebilir. Türk usulü gözlemelerde peynir veya ıspanak yerine hurma marmeladı kullanılabilir. Yine hurma hamuru Cezeryede direkt olarak kullanılmaktadır. İçerisine çeşidine göre fındık, fıstık v.b kuruyemişler karıştırılarak ve ilave şeker katmadan üretilebilir. Çikolata sektöründe dolgu malzemesi olarak kullanılır. Nuga türü ürünlerde direkt hurma ezmesi üzerine çikolata veya çikolatada karamel yerine

kullanılabilir. Torbacık çikolatalarda 67 brix hurma marmeladımız çikolatanın içine direkt basılarak dolgu malzemesi olarak kullanılmaktadır. Bisküvi sektöründe dolgu malzemesi olarak içi dolgulu bisküvilerin ve bar türü çikolataların içinde kullanılmaktadır. Ürünümüz aynı zamanda lokumla da enfes bir ikili oluşturur. Sultan lokumlarında lokumun içine sarılarak, diğer lokum çeşitlerin de ise, lokumun içinde nişasta ile beraber beyaz şeker ilave edilmeden şeker yerine hurma suyu kullanarak çok lezzetli lokumlar üretiyoruz. Bütün ürünlerimizin endüstriyel ambalajları mevcuttur.

DOLGU HURMASI: Hali hazırda ülkemizde kurabiye sektöründe dolgu malzemesi olarak, spesiyal kurabiye çeşitlerinde kurabiyelerin içine elma ve incir püresi yerine kullanılmakta ve yoğun ilgi görmektedir. Sade kurabiye çeşitlerinde, kurabiye hamuru içine konularak, bisküvi ve çikolata sektöründe ise dolgu olarak veya krema yerine de kullanılabilmektedir.

HURMA PÜRESI: Hurma püresi yaş pastalarda pasta katmanları arasında kullanılmaktadır. Ayrıca hurmalı dondurma yapımında kullanılmaktadır. Yoğurtla beraber tüketildiğinde muhteşem bir lezzet ve enerji verir. Hurma püresi

marmelat kıvamında olup perakende sektöründe kahvaltılık ürün olarak ekmeğe sürülerek de tüketilebilmektedir. Püre, baklavada hurma kokusu arzu edilmesi durumunda baklava katmanları içine cevizle beraber kullanılmaktadır. Hurma suyu ve hurma ezmesi kullanılarak yapılan tatlı grupları hem muhteşem bir lezzette ve hafif olmakta, hem de şekerleşme oluşmamaktadır.

DONDURMA HURMASI: Dondurma, sütüne %20 oranında ürettiğimiz dondurma hurması katılarak hazırlanır. Bilinen meyveli dondurma çeşitleri gibi, dondurma hurması kullanılarak farklı şekil ve lezzetlerde hurmalı dondurma çeşitleri hazırlanmaktadır. Dondurma hurması %100 hurmadan üretilmekte olup, içerisinde ayrıca hurma parçacığı da bulunmaktadır.

HURMA CIPSI: Hurma cipsi unlu mamullerde kek ve kurabiyelerde, bisküvilerde üzüm yerine meyve parçacığı olarak kullanılabildiği gibi, ustalar çok farklı formülasyonlarda yaş pasta üretiminde de kullanabilmektedirler. Sade dondurmaya hurma cipsi katılarak hurma parçacıklı dondurma üretilmektedir.

HURMALI LOKUM: Firmamız hiç şeker kullanmadan tamamen hurma suyu ve hurma ezmesi kullanarak muhteşem lezzetlerde hurmalı lokum çeşitleri üretmektedir. Yemesi hafif, baymayan, doğal kuruyemişli ve sade çeşitleri mevcuttur. Hurmalı lokum üretmek isteyen firmalara üretim için reçete desteği verilmektedir. Günümüzde bilim insanları ve doktorların, beyaz şekerden (sakkaroz) uzak durulması gerektiğini söyledikleri bir dönemde, vitamin ve minerallerce zengin hurma ile yaptığımız lokumlarımız müşterilerimiz tarafından büyük bir beğeniyle tüketilmektedir.

HURMALI SOSLAR: Özel ürettiğimiz hurma suyu ve hurma pekmezi salata soslarında glikoz yerine doğal tatlandırıcı olarak kullanılabilmektedir.

HURMA KREMASI(YENI ÜRÜN): Hurmadan üretilen, içerisinde birinci sınıf çikolata bulunan, hurma kreması ürünümüz Ar-Ge çalışmalarından sonra, nihai ürünümüz Worldfood Gıda Fuarı’nda tadımı yapılmak üzere tüketicilerle buluşacaktır. Kahvaltılık ürünler listesine giren bu yeni lezzeti pastanelere, krema üreticilerine ve fabrikalara, endüstriyel bazda farklı ambalajlarda sunabilmekteyiz.

AKTÜEL |

Page 40: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

38 EYLÜL 2015

| AKTÜEL

HACI SAYİD’İN 2020 HEDEFİ 80 ŞUBE

APM TATLI VE DONDURMALARA LEZİZ BİR SUNUM KATIYOR

Geleneksel lezzetleriyle Türkiye’nin baklava us-tası Hacı Sayid’in Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Dinçerler, sektörün ve Hacı Sayid’in 2015 yarıyılını değerlendirdi. Burhan Dinçerler’e göre seçim sü-recinin sektöre olumsuz etkisini bayram bereketi bile kurtaramadı.

Sektörün önemli markalarından Hacı Sayid’in Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Dinçerler, iki bayram arası değerlendirmesiyle gıda sektörü-nün 2015 yarıyılını ve markanın gelecek hedef-lerini anlattı. Burhan Dinçerler, üst üste gelen seçimlerden ekonominin etkilendiğini belirterek, “Siyasi belirsizlik nedeniyle ülke ekonomisinden, her sektörde olduğu gibi gıda ve yiyecek-içecek sektörü de olumsuz etkilendi. Sene başında koy-

duğumuz hedefin ne yazık ki yüzde 50 altında kaldık” dedi. Ramazan ve Kurban Bayramlarının baklava satışlarının en fazla arttığı dönemler ol-masına rağmen, geçen seneye oranla yüzde 50 daha az satış gerçekleştiğini belirten Hacı Sayid Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Dinçerler, Kur-ban Bayramı’nın da yaz aylarına denk gelmesi ve özellikle çalışanların tatili birleştirerek dokuz güne çıkarmasının satışlara olumsuz yansıya-cağını ekledi. Baklava ve diğer gıda hammadde fiyatlarının artmasına rağmen Hacı Sayid’in bu artışı kendi fiyatlarına yansıtmadığını söyleyen Burhan Dinçerler, her sene yüzde 25 büyüme ile yollarına devam ettikleri halde, 2015 yılı için bu geleneğe ara vererek, seneyi yüzde 10-12 civa-rında bir büyüme ile kapatacaklarını öngördü.

Hedef; İstanbul’da 80 ŞubeBüyüme beklentilerini Türkiye gündemine paralel olarak, istedikleri oranda tutamadık-larını dile getiren Hacı Sayid Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Dinçerler, “2015’te sadece satış odaklı çalışmadık; marka bilinirliğimizi artırma çalışmaları yaptık ve olumlu sonuçlar aldık.

Kurumsal kimliğimizi güçlendirdik. Uzun va-deli hedeflerimizi 2020 yılında şube sayımızı 45’ten 80’e çıkarmak olarak belirledik. Kısa vadeli hedeflerimiz ise 2016 yılı sonuna kadar şirket karlılık oranımızı yükselterek, gerekirse dışarıdan ortaklık kurarak, markamızı bü-yültmek.” dedi.

APM sosları, çikolatalı, karamelli, orman mey-veli, çilekli, ahududulu çeşitleriyle dondur-malarda, kahvaltılarda, pastalarda, yoğurtlar-da, keklerde, kuplar-da, sütlü tatlılarda ve banketlerde arzu edilen her yerde sos olarak, istenilen miktarda di-rek kullanılabiliyor. APM sosları cezbedici ve leziz dondurma sunumları için işletmeler ve ev ha-nımlarının tüm ihtiyaç-larına çözüm getirecek tatlı ve dondurma sos-ları serisi sunuyor.

Page 41: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

00EYLÜL 2015

Page 42: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

40 EYLÜL 2015

| AKTÜEL

BAKLAVAYA MODERN BAKIŞ:PARE BAKLAVATürk ve Gaziantep Mutfağı’nın şüphesiz en önemli tatlısı olan bak-lavayı yapmak da yemek de ayrı bir sanattır. Dekorasyonundan mekan tasarımına, yeme adabından servise kadar, artık Türk tatlı-larının efendisi olan baklavaya hakkını veren bir mekan var! Nişan-taşı Şakayık Sokak’ta açılan PARE ‘Baklava Bar’’da özel Gaziantep kahvaltısıyla güne enerjik bir başlangıç yapabilir, bar bölümünde ‘iki tek baklava’ ile güne tatlı bir mola verebilir ya da cafe bölümünde günün yorgunluğunu kahve ve tatlı eşliğinde atabilirsiniz. PARE’nin iç mimarisi bile baklavadan ve Gaziantep’ten ilham alınarak tasar-lanmış. Köy sıvasıyla otantik bir doku kazandırılan mekanın kırk kattan yapılan baklavadan ilham alarak tasarlanan bar bölümü ve Gaziantep konaklarının saçak desenlerinin modernize edilmiş halini görebileceğiniz café bölümü bulunuyor. Mekanda ayrıca baklava oklavalarından separatörler, Gaziantep bakırıyla üretilen dekoratif objeler ve sinirler dikkat çekiyor. Gaziantep’ten günlük olarak gelen, özel yapım, şeker oranı düşük, tamamen doğal ve en kaliteli mal-zemelerle üretilen PARE baklavalar Gaziantepli baklava üstatlarının elinden çıkıyor. PARE’de; şöbiyet, fıstıklı dolama, Antep özel, havuç dilimi, özel kare dilim baklava, dilber dudağı, kuşgözü, bülbülyuvası gibi farklı baklava çeşitleri sunuluyor. Mekanda ayrıca Gaziantep’e özel tatlardan; mahlepli, anasonlu kahke ile susamlı çubuk ve ku-rabiyeleri de tadabilirsiniz. Susamlı, leblebili, sakızlı helva, fıstıklı kağıt helva gibi helva çeşitleri, pestilin içine sarılı muskalar ve fıstık ezmeleri sizi Antep’e doğru bir lezzet yolculuğuna çıkaracak diğer tatlar arasında. Gaziantep’e özgü zahter ve tarçın çayı gibi farklı bitki çaylarının yanı sıra, demirhindi, kızılcık ve gelincik şerbetlerini tadabilir, Gaziantep’e özel menengiç kahvesini ya da damla sakızlı, tarçınlı, kakuleli, çikolatalı, okkalı Türk kahvelerini deneyebilirsiniz.

KOSKA 2015’TE YÜZDE 25 BÜYÜME HEDEFLİYOR 2014 yılını 180 milyon TL ciro ile kapatan Kos-ka, 2015 yılında 425 adet ürün çeşidi ile 225 milyon TL ciro ve yüzde 25 büyüme hedefli-yor. 78 ülkeye ihracat yapan Koska, 2015’te satış oranını yüzde 30’a çıkartarak 100 ihraç pazarına sahip olmak için çalışacak.108 yıllık geçmişiyle Türkiye’nin en köklü markaları arasında yer alan Koska, düzenle-diği basın toplantısında, 2014 yılını değerlen-dirdi ve 2015 yılına ilişkin hedeflerini kamuo-yuyla paylaştı. Koska Yönetim Kurulu Üyesi Emin Dindar, Koska’nın 2014 yılını 180 milyon TL ciroyla kapattığını belirterek, şöyle konuştu: “Koska olarak 2015’te de bu başarılı performansımızı

sürdüreceğiz. Hedefimizi yüzde 25 büyüme ve 225 milyon TL ciro olarak belirledik. Türki-ye’nin geleneksel lezzetleri helva, tahin-pek-mez, reçel, lokum, krokan, kağıt helva, ba-dem ezmesi ve pişmaniyede 108 yıllık biriki-mini dünyaya açan Koska markamız ile ciro-muzu gelecek 5 yılda yüzde 100 artışla 400 milyon TL’ye yükseltmeyi amaçlıyoruz” dedi. Koska’nın tüm yaş gruplarında çeşitli ihtiyaç-lara hitap edecek ürünler yaptığına değinen Dindar, sözlerine şöyle devam etti: “Ağırlıklı olarak helva, tahin ve reçel üretiyoruz. İstan-bul Avcılar ve Kütahya Simav’da olmak üzere 2 üretim tesisimizde, günlük yaklaşık 50 ton helva, 20 ton reçel ve 10 ton lokum üretim

kapasitesine sahibiz. 425 çeşit ürünümüz ile yılda toplam 17 bin ton üretim yapıyoruz. Türkiye’nin en büyük helva üreticisi olarak, Türkiye’de pazar payımız yaklaşık yüzde 50. İstanbul’u da içine alan Marmara Bölgesi’n-de ise pazar payımız yüzde 80’e yükseliyor. Hem yurt içinde hem yurt dışında yaptığımız yatırımlarla kısa zamanda hızla büyüyece-ğimize inanıyoruz. Şirket ciromuzun yüzde 20’sini aralarında Almanya, Fransa, İngiltere ve Amerika’nın da bulunduğu dünyanın 78 ülkesine yaptığımız ihracat satışlarından ger-çekleştiriyoruz. 2015 sonu ihracat satış ora-nımızı yüzde 30’a çıkartarak hedefimizi 100 ülke olarak belirledik.”

Page 43: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

00EYLÜL 2015

Page 44: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| TATLICI SOHBET

42 EYLÜL 2015

“Şanlıurfa’da tatlının çok olup baklavanın olmamasından dolayı, bütün sıra gecelerine, düğünlere vb. şeyler için halkımızın 140 kilometre uzaklıktaki Gaziantep’e gidip gelmesi bir Şanlıurfalı olarak ağırıma gidiyordu. Bu nedenle baklava işine girdim” diyen Firma Sahibi Latif Gökçin sorularımızı yanıtladı.

Kendinizi tanıtır mısınız?1945 Şanlıurfa doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Şanlıurfa’da yaptıktan sonra ti-carete atıldım. Evli ve 5 çocuk babasıyım. İyi derecede Arapça bilmekteyim.

Şirketinizin kuruluş ve gelişim süreci hakkında bilgi alabilir miyiz?Bu işe başlamadan önce Şanlıurfa gümrük

hanında bakkallık, yağ, yün ve komisyonculuk işi yapıyordum.

10 yıl Şire Pazarı yönetiminde hizmet verdim. Daha sonra Şanlıurfa ticaret borsası kurucu-ları arasında yer aldım. Şanlıurfa’da tatlının çok olup baklavanın ol-mamasından dolayı, bütün sıra gecelerine, düğünlere vb. şeyler için halkımızın 140 km

uzaklıktaki Gaziantep’e gidip gelmesi bir Şan-lıurfalı olarak ağırıma gidiyordu. Arkadaşları-ma dedim ki elimde imkan olsaydı ben Gazi-antep’in yolunu keserdim.

Rahmetli Ömer Ağa bana dedi ki “oğlum ne merak ediyorsun. İşte sana dükkan, işte sana para.” Ben bunun üzerine 1985 yılında bu işe girdim.

GÖKÇİN BAKLAVALARI

Page 45: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

TATLICI SOHBET |

43EYLÜL 2015

Faaliyet sahanız hakkında neler söyleyebil-irsiniz?Biz Gökçin Baklavaları olarak 3 kalem ça-lışmaktayız. Bunları baklava çeşitleri (özel kare baklava, paşam, şöbiyet, dürüm, saray burma, kuş gözü, hırtlevik, Şanlıurfa katmeri, burma kadayıf, bohça, havuç),dondurma çe-şitleri (sade, kakao, portakal, çilek, muz, kivi, limon, ahududu, kavunlu, cevizli, bademli, parça çikolatalı) ve kadayıf çeşitleri (peynirli kadayıf, fıstıklı peynirli kadayıf, kaymaklı ka-dayıf, cevizli kadayıf, kırma kadayıf) olarak sıralayabiliriz. Ayrıca Şanlıurfa iline has Şıllık Tatlısını da kış aylarında yapmaktayız.

Müşteri portföyünüz hakkında bilgi alabilir miyiz? Yaptığımız ürünleri başta Şanlıurfa olmak üzere çevre illere ve Türkiye’nin her nokta-sına pazarlamaktayız. Müşterimiz arasında siyaset, spor, sanatçı ve üst düzey yöneticiler de bulunmaktadır.

Fiyat politikanız hakkında neler söyleye-biliriz?Kısa ve net olarak diyebilirim ki Türkiye’nin en kaliteli ve en ucuz baklavası Şanlıurfa’da sa-tılmaktadır. Buna sebep olarak Şanlıurfa’nın alım gücünü de söyleyebiliriz. Memleketimiz-

de ki insanların alım gücünün az olması bizi bu yola itti.

Sizce müşteriler neden firmanızı tercih etmeliler? Halkımızın artık kalite ve hijyene çok önem verdiğini ve bu kriterlere uymayan yerleri seçmediğini görüyorum. Yani merdiven altı tabir ettiğimiz yerlerde sağlıksız koşullarda üretim yapanlar artık gözden düşmeye başladı. Bu da halkımızın bilinçli hareket etmesiyle oldu ve bizim gibi kalite ve hijyene önem veren firmaların tercih edilmesin de etkili oldu.

Yaptığımız ürünleri başta Şanlıurfa olmak üzere çevre illere ve Türkiye’nin her noktasına pazarlamaktayız. Müşterilerimiz arasında siyaset, spor, sanatçı ve üst düzey yöneticiler de bulunmaktadır.

Page 46: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| TATLICI SOHBET

44 EYLÜL 2015

Personel seçiminde nelere dikkat edi-yorsunuz?Öncelikle işe uygun eleman seçmeye özen gös-teriyoruz. Elemana göre iş değil, işe göre ele-man temin ediyoruz. Çalışmaya karşı istekli, dü-zenli bir aile yaşamı olan kişilerle birlikte çalış-maya önem gösteriyoruz. İşini bilmese de istekli olması, işini severek yapması bizim için önem taşımaktadır. Kişisel bakımına dikkat eden, te-mizliğe önem veren kişiler ilk tercihimizdir.

Çalıştığınız kurumlar en çok hangi neden-lerle sizinle çalışmak istiyor?1985’ten bugüne insanlara verdiğimiz kalite ve güveni korumamızdan, her geçen gün kendimizi geliştirmemizden dolayı kurumlar ve firmalar bizimle çalışmayı tercih ediyorlar.

Tatlı konusun da Şanlıurfa’da yaptığınız yeniliklerden bahseder misiniz?Yukarıda da belirttiğim gibi 1985 yılında rah-metli Ömer Ağa’nın desteğiyle bu işe başla-dım. Daha sonra İstanbul’da Seyidoğlu, Hacıbo-zanoğlu ve Diyar Burmaya danışarak bu işe girdim. Bizim bu işe girmemizden sonra halkı-mızda artık 140 kilometre uzaklıktaki Antep’e gitmek yerine bizi tercih etti ve artık biz dışa-rıdan baklava almak yerine, dışarıya baklava göndermeye başladık.

Firmanızın önümüzdeki dönem he-defleri nelerdir?Halkımızın Şanlıurfa da ucuz ve kaliteli baklava yemesi için yola çıktık ve bu ama-

cımızı gerçekleştirdik. Bundan sonraki süreçte imkanlarımızın el verdiği ölçüde dışarı açılmayı planlıyoruz. Önümüzdeki dönemden itibaren bu ama-cımızı gerçekleştirmek için çalışmalar ya-pacağız.

Kullanılan ürünlerinin fiyatlarının yükselmesi sizi nasıl etkiliyor?Fıstık ve Sadeyağ bu ürünlerin yükselmesi baklava fiyatlarının da yükselmesine ne-den oluyor.

Fakat Şanlıurfa da alım gücünün düşük olmasından dolayı biz bunu direk olarak fiyatlara yansıtamıyoruz bu da bizim için eksi bir kazanç oluşturuyor.

Page 47: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1
Page 48: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| FİRMA

46 EYLÜL 2015

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?Gaziantep doğumluyum. 32 yıldır gıda ve pazarlama işiyle uğraşmaktayım. Mesleğe çocukluktan itibaren başlamış bulunmak-tayım. Gaziantep tabiri ile çekirdekten yet-me de diyebiliriz. Babamın ve dedelerimin işi olan kuruyemiş ve lokum imalatından dolayı, gıda işinin içinde uzun yıllardır yol-culuk etmekteyiz.

Şirketinizin kuruluş ve gelişim süreci hakkında bilgi alabilir miyiz?Şirketimizin yapısını oluşturan ortakları-mız, bu sektörde uzun yıllar fıstık alanın-da faaliyet göstermiş, bu tecrübe ve bilgi

birikimini, daha geniş ve kurumsal olarak endüstriyel fıstık üretiminde yeni bir olu-şum yaparak 4 yıl önce Yeşil Tat Marka-sıyla üretime başlamıştır. Dedelerimizden bizlere miras olarak kalan bu değerli yeşil altını kendine yakışır modern, hijyenik ve en son teknolojiyi kullanarak paketinden en son hünerli ellerde lezzetiyle doyumsuz tatlara ulaşıncaya kadar en iyi şekilde sun-maktır. Bu sorumluluğun bizlere yüklediği her zaman en iyiyi ve en kaliteliyi sunma bilinciyle, üretimimizi en ince noktasına kadar bu sorumlulukla yapmaktayız. 4 yıl içerisinde Yeşil Tat Markasını hak etti-ği güvenirlik, kalitenin simgesi konumuna

getirmek için yaptığımız satışlarımızda müşteriler tarafından istenilir bir marka olma trendini yakalamıştır. Bu ivmeyle pa-zarda istenilir ve bilinir bir marka olmak için pazarlamacı ve bayi ağımızı genişlete-rek daha kolay ulaşılabilir, anında ihtiyaca cevap verebilen bir marka olmak için çalış-maktayız. Bunun için üretim parkurlarımızı genişleterek, kapasitemizde oldukça geniş bir imkan sağlamış bulunmakta olup bunu en son teknolojiyi takip ederek sortex A serisi ve ekipmanlarını, en son laboratu-var cihazlarını bünyemize katarak, üretime daha bir kalite ve kayıt kontrolü sağlana-rak, AR-GE çalışmalarına hız verilmiştir.

YEŞİL TAT FISTIK “Müşterilerin bir anlık değil bir ömür isteklerine en iyi şekilde cevap verip, kalitemizden ve ilkelerimizden kesinlikle taviz vermeden, markamızın arkasında durabilmemiz büyük önem ve öncelik taşımaktadır” diyen firma sahibi Ayhan Balık sorularımızı yanıtladı.

Page 49: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

FİRMA |

47EYLÜL 2015

Faaliyet sahanız hakkında neler söyleye-bilirsiniz?Faaliyet sahamız, ürün yelpazemizin ve ar-tık fıstığın tam bir endüstriyel ürün olma-sından dolayı oldukça geniş bir sekmente hitap etmektedir. Bundan dolayı da bizlerin yani kurumsal olarak tam endüstriyel ola-rak faaliyet gösteren firmaların sorumlu-lukları da oldukça artmaktadır.

Müşteri portföyünüz hakkında bilgi alabilir miyiz? Müşteri portföyümüzü, pastane, catering grubu, baklava imalatçıları, lokum, helva üreticileri, ballı çerez imalatçıları, kuruye-mişçiler, çikolata ve draje fabrikaları, ye-

mek fabrikaları, olarak geniş bir kullanım kitlesine oluşturmaktadır.

Fiyat politikanız hakkında neler söyleye-biliriz?Fiyat politikamızın en temel ilkesi, en ka-liteli ve en iyi ürünü direk müstahsil alımı yaparak, aracı kullanmadan en ucuza ma-liyet oluşturarak, müşteriye en iyi fiyat ay-rıcalığıyla satış yapmaktır.

Sizce müşteriler neden firmanızı ter-cih etmeliler? Firmamız kesinlikle stoka çalışan bir fir-ma değildir. Bunun en büyük artısı ürün siparişinde bulunan firmanın isteğine göre

anında en taze ve istediği sekmente oran-tılı doğru ürünü anında verebilmemizdir. Firmamız direk köylüden alım yaptığı için, ucuza mal edip müşterimize uygun fiya-ta sunabiliyoruz. A’dan Z’ye tüm ürünler kendi parkurlarımızda imal edildiğinden müşterimiz kalite konusunda şüpheye düşmemektedir. Ürünlerin hijyen, paket-leme ve gıda mevzuatının istediği tüm analizlerin her ürün için kendi bünyemiz-deki laboratuvarda gıda mühendisi göze-timinde raporlandırılması önem taşımak-tadır. Kalite güvenlik sistemi olan TS EN ISO 9011:2008,TS EN ISO 14001:2004, OHSAS 18001:2007, TS, EN, ISO 22000: 2005, QA/HALAL/0027 gibi sertifikaları-

Page 50: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| FİRMA

48 EYLÜL 2015

mızın bulunması müşterilerimizin daima bizi tercih etmesini sağlamaktadır.

Çalıştığınız kurumlar en çok hangi nedenlerle sizinle çalışmak istiyor?Çalıştığımız kurumların devamlı bizi ter-cih etmelerinde ki en büyük sebeplerin başında siparişlerinin zamanında, isteni-len şekilde, uygun fiyatla ulaşmasıdır. Her türlü ürün konusunda anında gerekli bilgi ve önerilerin yapılıyor olabilmesi ve lojis-tik ağımızın sıkıntısız bir şekilde müşteriye cevap verebilmesi tercih edilirliğimizi artır-maktadır.

Sektöre getirdiğiniz yeniliklerden bahseder misiniz?Sektöre getirdiğimiz en önemli yenilik fıs-tığın hak ettiği bir şekilde hijyenik, modern ve müşterinin isteğine göre tüketicisine

ulaştırmak olmuştur. Ayrıca eskiden nu-mune ile gelen ürün aynı çıkmazken biz-deki anlayış ise numuneden daha iyi bir ürün gönderme felsefesi yeni bir anlayışı getirmiştir.

Pazarda güven ve kalitenin adresi olmak için yaptığınız çalışmaları anlatır mısınız?Pazarda güven ve kalitenin adresi olmak için AR-GE çalışmalarına çok büyük bir önem ve hız veriyoruz. Bunun için, pazar-da istenilir ve bilinir bir marka olmak için pazarlamacı ve bayi ağımızı genişleterek daha kolay ulaşılabilir, anında ihtiyaca ce-vap verebilen bir marka olmak için çalış-maktayız. Bunun için üretim parkurlarımızı genişleterek, kapasitemizde oldukça geniş bir imkan sağlamış bulunmakta olup bunu en son teknolojiyi takip ederek sortex A serisi ve ekipmanlarını, son teknoloji labo-

ratuvar cihazlarını bünyemize katarak üre-time devam etmekteyiz.

Firmanızın önümüzdeki dönem hede-fleri nelerdir?Önümüzdeki dönem hedeflerimizin en ba-şında AR-GE çalışmalarına çok daha fazla önem ve hız vererek ürünlerde daha fazla kalite ve hijyen için yeni ambalaj ve teknik-lerine yönelik çalışmalarda bulunmaktır.

Bunların dışında sizin eklemek istediğiniz başka şeyler varsa lütfen ekleyin?Önemli olan en önemli konu ise müşterile-rin bir anlık değil bir ömür isteklerine en iyi şekilde cevap verip, kalitenizden ve ilkele-rinizden kesinlikle taviz vermeden marka-nızın arkasında durabilmenizdir. Bizler bu ilkenin ışığında büyüme gelişme ve satış stratejimizi belirliyoruz.

Page 51: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

????? |

00EYLÜL 2015

Page 52: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

50 EYLÜL 2015

| FİRMA

Kendinizi tanıtır mısınız?Şanlıurfa doğumlu çiftçi bir ailenin çocu-ğuyum. Sadeyağcılık baba mesleğimizdir. Babadan oğula geçen ticaret unvanımız Huzur Ticaret olarak devam ederken mar-kalaşma döneminde Tekkal Sadeyağları olarak markalaşarak faaliyetimize devam ettik. Ben ve oğullarım yönetiminde üreti-me devam etmekteyiz.

Şirketinizin kuruluşu ve gelişimi hak-kında bilgi alabilir miyiz?Tekkal Sadeyağlarının temelleri 1989 yı-lında atılmıştır. Yılların verdiği tecrübeyle babadan oğula geçen bir işletme olan Tek-

kal Sade Yağları, kalitesini her geçen gün arttırarak hizmetlerine devam etmektedir. 2005 yılında başlayan markalaşma çalış-mamız 2015 itibariyle büyük bir bölümü tamamlanmıştır. Firmamız sertifika, izin ve ISO belgeleriyle faaliyetine devam etmek-tedir. Şanlıurfa’nın Karacadağ ve Tektek dağlarının yaylalarında, meralarda yetişen koyun ve keçi sütlerinden saf yağ üretimi yaparak, Türkiye’nin dört bir yanına dağıtı-mını yapmaktadır.Koyun ve keçilerinin Şanlıurfa yöresinde Papatya Çiçeği yemesi ve sıcak ikliminde yetişen hayvanların sütünün kaliteli olması sadeyağımızında iyi kalitede olmasını sağ-lamaktadır. Firmamız yağın siparişinden

itibaren 1 hafta içerisinde ulaştırma garan-tisini vermektedir. Ayrıca tüm ürünlerimiz Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığınca onaylanmıştır. %100 Doğal ürünlerdir.Türk Gıda Kodeksinde, tereyağı, diğer süt yağı esaslı sürülebilir ürünler ve sadeyağ tebliğine göre; sadeyağ: Süt ve/veya süt ürünlerinden elde edilen, su ve yağsız kuru madde unsurlarının tamamına yakın bö-lümü uzaklaştırılmış, ağırlıkça en az %99 oranında süt yağı içeriğine sahip üründür. Malum tereyağı fazla beklediğinde tadı acılaşmak suretiyle bozulur. Bu bozulma-nın sebebi içindeki süt ve sudur. Günlük hayatımızda kullandığımız tereyağlarının içerisinde %10 ila %20 arasında değişen

ŞANLIURFA TEKKAL SADEYAĞ Tekkal Sadeyağlarının kurucusu Mehmet Toprak sorularımızı yanıtladı.

Page 53: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

51EYLÜL 2015

FİRMA |

oranlarda su ve süt bulunmaktadır. Eğer yağınız endüstriyel kaynaklı ise, tuz ve di-ğer koruyucu maddeler de bulunabilir. Bu kısımların ayrılmasıyla elde edilen daha uzun ömürlü, daha dayanıklı yağa sadeyağ denir. Sadeyağ buzdolabında saklamanıza gerek yoktur. Bu özelliklerinden dolayı gö-çebe yaşayanların en çok kullandıkları yağ çeşididir.

Fiyat politikanız hakkında bilgi alabil-ir miyiz?Müşterinin menfaati bizim menfaatimizdir, memnuniyeti bizim memnuniyetimizdir. Sektörde faaliyet gösteren diğer firmalara her zaman saygı ile yaklaşıyor ve işimizi en iyi şekilde yapıyoruz. Kaliteli ürünümüzü, müşteri memnuniyetini ön planda tutarak uygun fiyata sunuyoruz.

Sizce müşteriler neden firmanızı ter-cih etmeliler?Kaliteden ödün vermeyen, her zaman

doğruluk ve dürüstlükten yana, uluslarara-sı kabul görmüş standartlar doğrultusunda sağlıklı ve lezzetli ürünler üretiyoruz. Müşteri memnuniyetini ilke edinip, kendimizi yenilikçi ve mükemmellikçi olmaya adayarak, üretim ve dağıtım alanında lider kuruluş olmak adına çalışmalarımıza ara vermeden devam ediyoruz. İleri teknoloji ve uluslararası kabul görmüş gıda standartlarına uygun bir şekilde müşterimizin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak ve gıda güvenliğinden ödün vermeden hijyenik ortam-da ürettiğimiz ürünleri tüketicinin beğenisine sunmak için çaba sarf etmekteyiz.

Çalıştığınız kurumlar en çok hangi nedenlerle sizinle çalışmak istiyor? Nedenler;Sadeyağlarımızın kalitesinin birinci sınıf olması, fiyatlarımızın uygun olması, öde-me şeklinde esnek davranmamız, her za-man sattığımız ürünlerimizin arkasında durmamız, 365 gün değişmeyen sadeyağ kalitesiyle faaliyetimizi devam ettirmemiz

nedeniyle müşterilerimiz her daim bizi ter-cih ediyor.

Sektöre getirdiğiniz yeniliklerden bahseder misiniz?Sadeyağı el değmeden buharlı kazanlarda hazırlamaktayız. Uluslararası standartlara uygun, son teknolojiyle üretilen süzme ve soğutma kazanlarını kullanmaktayız. El değmeden otomatik dolum makinesiyle ürün hazırlamaktayız. Uluslararası stan-dartlara uygun soğuk hava deposunda ürünlerimizi muhafaza etmekteyiz. Tüm sadeyağ tenekelerimiz markalı olup, por-tetik kapaklıdır.

Firmanızın önümüzdeki dönemhedefleri nelerdir?Günün şartları doğrultusunda alt yapımızı oluşturduk. Gerekli yatırımlarımızı yapma-ya devam ediyoruz. Müşterilerimize daha iyiyi ve daha kaliteliyi sunmak için elimiz-den gelenin fazlasını yapmayı amaçlıyoruz.

Page 54: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| TARİH

52 EYLÜL 2015

Tarihte insanların ilk ekmeği yapmaları ve sonraları ekmeği değişik lezzetlerle tatlandırmaları pastacılığın başlangıcı olarak kabul edilir. Pastacılıkla ilgili ilk birlik 1270 yılında Paris’te kurulmuştur. Birlik sadece düğün ve ziyafetlerde halka pasta satabilme yetkisine sahipmiş. Pastacılık Vatel’in krem şantiyi bulmasıyla daha da gelişti. İlerleyen teknoloji pasta yapımını oldukça kolaylaştırdı. Ülkemizde ise pasta ve pastane kavramı 1900’lü yıllardan itibaren yaygınlaşmaya başlamıştır.

Tarihte insanların ilk ekmeği yapmaları ve sonrasında onu çeşitli malzemelerle tatlandırmaları pastacılığın başlangıcı sayılıyor. Eski Yunanlılar ve Romalılar döneminde çok ilerlemeler kaydeden Pastacılık, Roma İmparatorluğu’nun çö-küşü ile büyük bir darbe alsa da; Ameri-ka’nın keşfi ile tekrar canlılık kazanmış. Yeni kıtanın keşfi, Avrupa’da şeker ve kakao bolluğuna sebep olmuş. Pasta-

cıların sayısı artsa da devrin kuralları ve imtiyazlı aileleri, pastacıları yanlın kendilerine pasta yapmaları için hima-yelerine almışlar. 1270 yılında Paris’te Pastacılar Birliği kurulmuş. Birlik tek yetkisi doğrultusunda yalnızca düğün ve ziyafetlerde halka pasta satabiliyor-muş. Günümüze kadar gelebilen çıraklık ise ilk defa bu birliğin nizamnamesinde mevcutmuş.

Günümüz pastalarını ise 19. yüzyılda Amerika’da görüyoruz. Burada yaşayan şehirli kadınların sosyalleşme eğilimle-ri, sık sık davetler vermeleri ile bütün-leşiyormuş. Ve bu bayanlar konuklarına değişik pastalar yaparak ikram etmek-ten hoşlanıyorlarmış. Bu merak, pasta-cılığın gelişiminde önemli bir yere sahip-tir. Fransa’da pastacılığın yayılarak yeni bir çığır açması 1789’da büyük Fransa

TÜRK PASTACILIK TARİHİ

Page 55: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

devrimi ile olmuş. Yalnızca kraliyet sa-rayında ve imtiyazlı ailelerde çalışan pastacılar işlerini kaybedince Fransa’nın her tarafına yayılarak pasta imalathane-lerini açmışlardır. Böylece bütün pasta çeşitlerini Fransa’ya yayarak halka tat-tırmışlar. Bu şekilde Fransa’da modern pastacılık doğmuş. Modern pastacılığın en büyük önderleri ise, Şef Aşçı Antonin Caréme, Urbain Dubols, İsviçreli Fransız Jules Gouffe, Jülien kardeşler ve Pier Lacam olarak bilinmektedir. Pastacılık tarihinde büyük dönüşüm 18. Yüzyılın başlarında Vatel’in buluşuyla oldu. Va-tel ‘’in bu buluşu “Krem Şanti” idi. Aynı dönemde Stanislas Leczinski “baba rea-le” yani şambaba’yı keşfediyordu. Ünlü fransız pastacı “Caremele” ile pastacılık daha da gelişiyor ve 19. yüzyılda, Paris bir yerde pastacılığın başkenti oluyordu.

20. yüzyılda pasta yapım yöntemlerinde formüllerin geliştirilmesi ve kalitenin arttırılması ön plana çıkıyordu. Pastacı-lık ilerleyen teknolojiden nasibini almış, makineleşmenin yanı sıra kullanılan malzemelerin çeşitliliği ve katkı mad-delerinin sektöre kazandırılmasıyla tat ve pastanın sunuş biçimi daha da önem kazanmıştı. 1930’lu yıllarda Fransa’da pastacılık yapan ise pastacılığa kattıkla-rıyla ayrı bir öneme sahiptir. Yapılması şaşırtıcı derecede kolay reçeteler oluş-turan Lenotre, hazırladığı kitabında bu reçetelere yer vermiştir. Günümüzde Lenotre reçetelerine göre hazırlanan

mükemmel pastalar, kusursuz kekler ve Fransa’ya özel pasta çeşitleri Paris’te ve Fransa dışındaki Lenotre pastanelerinin şubeleriyle yaşatılmaya devam etmek-tedir. Ayrıca Paris’te bulunan Pastacılık Okulu Ecole Le Notre, uzun yılların bilgi birikimini bu alanda üretim yapanlara ya da yapmak isteyenlere sunarak dünya pastacılığına katkıda bulunmaktadır.

Dikkat ederseniz önemli günlerimizde hep finali pasta ile yaparız. Doğum gün-lerinde, evlilik yıldönümlerinde, düğün-lerde, vaftiz törenlerinde, cenazelerde (Hristiyan geleneklerinde), davetlerde. İnsanlar en keyifli günlerinde hep pas-taların yanında olmak istemişlerdir. De-mek ki pastalar gerçekten çok özel yiye-ceklerdir. Tatları, görünüşleri insanları mutlu etmektedir.Pastaların üzerinin sayılarla, kelime-lerle, şekillerle süslenmesi onların de-ğerlerini daha da arttırmıştır. Mesela doğum günü kutlamalarında pastaların üzerlerine 1800 yıllarda “Many Happy Returns Of The Day” yazılırmış. 1920 yılında “Happy Brithday To You” şarkısı-nı meşhur olması ile pastaların üzerine “Happy Brithday” yazılmaya başlanmış. Pastalar ile güncellik ve mutluluk iç içe-dir.

Antik dünyada da ekmek ve kek dini se-remonilerde kullanılırmış. Törenlerde pasta yenmesi Antik çağlardaki dinsel ritüellere dayanmaktadır. Keklerin şe-

killeri ise genellikle yuvarlak oluyormuş. Bunun sebebi ise yine dinsel sebepler-den, ay ve güneşin dönemsel şekillerini yansıtması ile bağlantılıymış. Ayrıca yu-varlak şekil yaşamın döngüsel doğasını sembolize edermiş. Özellikle güneş ve ayı. Çinliler dolunay şeklinde, Ruslar ise güneş şeklinde hep dinsel sebeplerle özel günlerde pişirilirmiş.

Alışılmış pastane konseptinin dışında, daha modern ve kişiye özel hizmet su-nan butik pastacılık, pastacılığın tasa-rımsal bir boyutunu oluşturuyor. Başta Avrupa olmak üzere Türkiye’de yaygın-laşmaya ve hızla gelişerek adından söz ettiren bu sektörü en iyi Pastacılığın Ta-rihi ve Butik Pastacılık açıklayan tanım ise şüphesiz haute-coutre pasta üretimi. Fransa ve Amerika başta olmak üze-re diğer ülkelerde geçmişi daha eskiye dayanan ve Türkiye’de ve Kıbrıs’ta pas-tacılık sektörünün yeni kulvarı olarak adlandırılan butik pastacılık, gelen talep doğrultusunda, kişiye özel hazırlanarak yaratıcılığın sınırlarını zorluyor.

Pastacılığın yarında yaşayabilmesi ve geli-şebilmesi için 3 temel kural gerekiyor;Hijyen, Mükemmel Lezzet ve Kalite.!

Türkiye’de Tarihi PastanelerYarım asırdan fazla faaliyet gösteren 150 pastanenin yüzde 70’i İstanbul’da bulunuyor. Sektörün ulaştığı büyüklük ise yaklaşık 20 milyar dolar civarında.

TARİH |

53EYLÜL 2015

Page 56: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

54 EYLÜL 2015

| TARİH

150 tarihi pastane üzerinde yapılan araştırmada ilginç sonuçlar ortaya çık-tı. Kahramanmaraş’ın Mado’yu yaratan meşhur Yaşar Pastanesi, İstanbul Gay-rettepe’nin Manolya’sı, Eminönü’nün Ali Muhittin Hacı Bekir’i, Baylan’ı ve daha birçoğu bugün bir asra yakın varlıkları ile gerçekten kentsel mekanlar olmayı hak eden üne sahipler. Peki, bu pastane-lerin asırlık başarılarının arkasında nasıl bir başarı hikayesi var? Bu yüzyıllık iş-letmelerin bazıları ailelerine, gelenekle-rine ve göreneklerine bağlı kalarak, ba-zıları da değişen teknoloji ve gelişmeleri takip ederek ayakta kalmayı başarmış-lar. Kısacası pastanecilik babadan oğula geçen bir gelenek gibi. Türkiye’de yak-laşık 30 bin pastane bulunuyor. Yarım asırdan fazla faaliyet gösteren pastane sayısı 150 civarında. Bunun yaklaşık 70’i İstanbul’da bulunuyor. Sektörün ulaştığı büyüklük ise yaklaşık 20 milyar dolar ci-varında. Sektörde 500 bin kişi istihdam ediliyor.

Türk Pastanelerinin HikayeleriBaylan PastanesiBaylan bundan 87 yıl önce kurulan ve İstanbul’un nevi şahsına münhasır pas-tanelerindendir. Baylan’ın tarihi 1923 yılına dayanıyor. Baylan Pastanelerinin kurucusu Filip Lenas, Arnavutluk ile kuzey Yunanistan arasındaki dağlık Epir bölgesinden yirminci yüzyılın başında İstanbul’a göç ettiğinde henüz 16 yaşın-dadır ve tek hedefi iyi bir pastacı olmak-

tır. İstanbul’a yerleştikten sonra birkaç yıl Fransızların çalıştırdığı, Türkiye’nin ilk çikolata imalathanelerinden biri olan Mulatier’de çalışır, daha sonra düşünü gerçekleştirerek kuzeni Yorgi Kiriçi ile birlikte 1923’te Beyoğlu Deva Çıkma-zı’nda ilk pastanesini açar ve çok kısa bir süre içinde Markiz, Lebon ve Mos-kova gibi dönemin ünlü pastaneleri ile birlikte anılmaya başlar. Lenas ailesinin üçüncü kuşak temsilcisi Harry Lenas, 2009 yılında Baylan Pastaneleri’ni Al-tınkılıç ailesine ait Altınmarka şirketine devreder. Nisan 2010’da Bebek’te yeni bir şube açılır ve Kadıköy şubesinin res-torasyon çalışmaları başlatılır. “Benim çocuğum yok, Baylan’ı meslekten anla-yan, bizim kadar sahip çıkacak birilerine devretmek istedim. Baylan yalnız benim değil, hepimizin markasıdır” diyen Harry Lenas, tarihi bir pastane olmanın arka-sında yatan başarıyı ‘sık sık personel de-ğiştirmemek’ olarak açıklıyor.

Dilek PastanesiDilek Pastanesi İstanbul’un en eski me-kanlarından Fatih’te 1957 yılında kurul-du. Hatta pastane, birçok buluşmaya ve evlenme teklifine sahne oldu. Hikayesi ise kısaca şöyle: İnşaat mühendisi Mu-rat Gümüş müteahhitlik yaptığı Rize’den İstanbul’a geliyor. İnşaat yapmaya İs-tanbul’da devam eden Gümüş, iş yaptığı bir ahbabıyla beraber pastanecilik işine adım atıyor.”

Hacı BekirŞekercilikle başlayan bugün ise poğa-ça, açma gibi pastane ürünlerini ürün gamına ekleyen tarihi markalardan biri de Hacı Bekir... Hacı Bekir tam 1777’den beri faaliyet sürdüren iki buçuk asırlık bir marka. Bahçekapı’da açtığı küçük dükkânda şekercilik yapmaya başlayan Hacı Bekir, zaman içerisinde İstanbul’da yeni bir şekercilik geleneği yaratarak bugün yediğimiz akide şekerini geliştirdi.

ÖzsütÖzsüt’ün temeli 1938’de İzmir’de atıldı. İzmir Kemeraltı’nda Özsüt’ün temelini atan Sefer Usta başlangıçta yoğurt ve kaymak üretir. Ailenin ikinci kuşak tem-silcisi olan İbrahim Urlulu, yanına Özsüt ustalarını da alarak Özsüt adı ile ilk şu-beyi 199’de İzmir Alsancak’ta açtı.

Beyaz FırınBeyaz Fırın’ın hikayesi bir asrı devirdi. Asıl hikâye ise, 1800’lerin ortasında Kosma Sto-yanofun Balata gelerek Bulgarın Fırını ola-rak bilinen simitçi dükkanını açmasıyla baş-ladı. Kosmanın üç oğlundan biri olan Dimitri Stoyanof, eşi Katinayı da alarak İstanbul’a yerleşti, babası Kosmanın Karaköy, Üsküdar ve Sarıyerde üç oğlu için açtığı fırınlardan Üsküdar’dakinin başına geçti. Dimitri Stoya-nof 1920’de Balat’taki evini de Kadıköy’e ta-şıyıp Üsküdar’daki fırının yanı sıra Kadıköy’e bir fırın açmaya karar verince Beyaz Fırının Anadolu yakasındaki yolculuğu da başlamış oldu.

Baylan’ın kurucusu Lenas ailesinin temsilcisi

Harry Lenas, 2009 yılında 1923 yılından bu yana aralıksız devam eden Baylan Pastaneleri firmasını Altınkılıç ailesine ait Altınmarka şirketine devreder. 1992 yılından beri sadece Kadıköy şubesiyle hizmet veren Baylan, dünyanın ikinci en büyük endüstriyel çikolata üreticisi olan Altınmarka’nın desteğiyle yeni bir büyüme ve gelişme dönemine girmeye hazırlanır. Nisan 2010’da Bebek’te yeni bir şube açılır ve Kadıköy şubesinin restorasyon çalışmaları başlatılır.

Page 57: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

55EYLÜL 2015

TARİH |

Funda PastanesiFunda Pastanesi’nin temeli 1800’li yılla-ra dayanır. Hikâyenin başlangıcı ise Rize Çamlıhemşin’de ağa olarak nam salan Hurşit Tarakçı yer alır. Tarakçı Ailesi’nin ikinci, üçüncü kuşak mensuplarının sür-dürdüğü gelenek şimdilerde Ankara’da-ki Funda şubelerinde sürüyor. Ailenin Çarlık Rusyasında Rize - Çamlıhemşin Eşrafından dedeleri ile başlayan pasta-cılık ve unlu mamuller serüveni, 1900lü yılların ortalarında 9 Eylül Meydanında Fuar Pastanesinin açılışı ile İzmir deki hayatına başlıyor. 1965 yılında şu anda bulunduğu adresine geçiyor.

Sevinç PastanesiSevinç Pastanesi’nin ilki 1957’de İz-mir’de açıldı. Şaban Kenan ve Osman Pelit’in pastanecilik sektöründeki varlık-ları ise çok daha öncesine dayanır. İkili 1942’de Zonguldak’ta Baklaya pasta-nesinde çalışmaya başlar. 1953’de İz-mir’de Halim Albay ile Ülkü Pastanesi’ni açarlar. Ülkü Pastanesi’ndeki ortaklık 1957’ye kadar sürer. O yıldan sonra ise Sevinç’in hikâyesi yazılmaya başlanır.

Çınar PastanesiYüksel Ailesinin sahibi olduğu pastane 1968 yılından bu yana Bursa’da faaliyet gösteriyor. Ailenin pastacılık ve unlu mamuller sektörüne girmesi Çarlık dö-nemi Rusya’sına kadar dayanıyor. O dö-nemlerde Moskova’da iki pasta fırını bu-lunan ailenin fertlerinden Sabri Yüksel

1945 yılında 17 yaşındayken İzmir’e gi-diyor ve çeşitli yerlerde çalıştıktan son-ra İtalyan bir ortakla Alsancak’ta pasta ve unlu mamuller fırınını açıyor. 1964 yılında Bursa - İzmir seyahati sırasında Setbaşı’nda, şimdiki Çınar Pastanesinin olduğu yeri çok beğenen Sabri Yüksel, buranın sahibiyle anlaşarak binayı ki-ralıyor. Yüksel, pastanenin karşısında bulunan çınar ağacından esinleniyor ve daha önceleri birçok işetmenin açılıp kapandığı yerde uzun soluklu olmak için pastanesine Çınar ismini koyuyor.

Pelit PastanesiPelit Pastaneleri’nin temeli Kazım Ayan ve üç arkadaşı olan Manol Usta, Hari ve Hristo tarafından 1957’de atıldı. Kalite-si ve lezzeiyle rakiplerinden farklılaşan Pelit, kısa sürede sanatçıların, siyasile-rin, yabancı ve Levantenlerin müdavimi olduğu bir pastane-kafe haline geldi.

Nur Pastanesi Firmanın kurucuları Ahmet Reyhan, Enver Albay, Hüseyin Reyhan ve Cavit Reyhan.Temelleri 1923 yılı Antalya Yeniköy Çığ-lık Köyünde doğan Muharrem KARATE-KE tarafından atıldı. 1955 yıllarında el arabasında dondurma satan Karateke, 1957 yılından itibaren Beydağlarından getirilen karları kuyularda biriktirerek yaz aylarında sattı. 1965 yılında tatlı üretimine de başlandı. 1968 yılına ka-dar, tekerlekli el arabası ile yazları don-

durma, kışları tatlı satarak meşhur olan Muharrem Karateke, ilk pastanesini Korkuteli’nde Muharremin Yeri ismi ile açtı.1983 yılında işletmenin yönetimini ikin-ci kuşaktan Fahrettin Karateke devral-dı. Nur Pastaneleri, günümüzde yarım asırlık tecrübesi, ilk günden beri de-ğişmeyen üretimdeki titizliği, gücünü aldığı kurumsal değerleri, zengin ürün çeşidi ve yıllar boyunca yapılan değerli çalışmalarla; günümüzde 65 noktadan oluşan, Batı Akdeniz bölgesine yayılmış geniş Franchisee ağına sahip durumda olup, Antalya’nın birkaç önemli marka-sından biri haline gelmiştir.

Seyran Pastanesi1971 yılında Ahmet Çelebi tarafından kuruldu. İstanbul’daki ilk şubesi Koca-mustafapaşa’daydı. Pastacılık konusun-da yeniliklerle, yeni lezzetlerle her za-man tüketicisini memnun eden Seyran Pastaneleri, kullandığı malzemelerin 1. kalite ve taze olmasına özen gösterirken sürekli geliştirdiği pastalarını siz değer-li tüketicilerinin beğenisine sunmaktan mutluluk duyar. Seyran Pastaneleri’nin ayrı bir özelliği de kendi çiftliğinden ürettiği süt ile krema, şanti dondurma-sını üretiyor ve ürünlerin doğal olmasını sağlıyor.

Bulvar PastanesiRizeli İbrahim Keskin tarafından 1976 yılında İstanbul’da kuruldu. Pastacılık

Page 58: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| TARİH

56 EYLÜL 2015

alanında yaptığı yeniliklerle, birbirinden güzel eşsiz lezzetlerle, muhteşem tat-larla ve yanında yetişen yüzlerce lezzet ustalarıyla müşterilerine en iyi hizmeti vermeye devam ediyor.

Özlem PastanesiBir aile şirketi olan Okumuşoğulları Gıda Paz. Tic. Ltd. Şirketinin temelleri Rize Çamlıhemşin doğumlu Yaşar Oku-muşoğlu tarafından 1976’da Antalya’da açılan Özlem Pastanesi ile atıldı. Pas-tenenin bugün 3 ayrı şubesi bulunuyor. Yaş pasta, Kuru pasta, Börek, Mayalı mallar, Tatlı, Dondurma gibi ürünler, her biri kendi alanında profesyonel bir usta ve ekibi tarafından kendilerine ayrılmış ayrı ayrı alanlarda özenle üretilmekte-dir. Birimlerin ve üretici ekibin ayrı ayrı oluşturulması ile kalite bozulmadan üretim arttırılmış ve böylece yeni he-deflerimize şube sayımızın arttırılması eklenmiştir.

Lozan PastanesiHer kentin kendine özgü güzellikleri, görülmesi gereken yerleri, bir de denen-mesi gereken lezzetleri vardır. Lozan Pastacılık; İşte tam böyle bir yer… İzmir Enternasyonel Fuar alanının Lozan ka-pısındaki, Lozan Meydanında; 1969 yılın-da, ” Osman Pelit ” tarafından kuruldu… Kurulduğu yıldan beri aynı yerinde aynı aile tarafından işletilmektedir… Saygın İzmir halkının ve çevresinin sahip çıktığı; yolu İzmir’den geçen birçok kişinin tatlı

anısının bulunduğu… Kaliteye önem ve-ren, temiz ve hijyen konusunda hassas, geleneksel, değerlerine bağlı; ama aynı zamanda teknolojiye önem verip sektö-rün hızlı değişimine de ayak uydurmayı başarabilmiş…

Görgülü Pastanesi1960 yılından günümüze kadar bu anla-yışla ve buna paralel ürünlerindeki kali-tesiyle sizlere hizmet vermektedir.

Konak Pastanesi 1975’de İstanbul’da atıldı. Günümüzün modern üretim ve işletme sistemleriy-le birleştiren Konak Pastaneleri seçkin müşterilerine özenle hizmet vermeye devam etmektedir. Yüzlerce lezzetin bir arada sunulduğu Konak Pastaneleri’nde üretim, uluslararası standartlar seviye-sinde ve hijyenik ortamlarda deneyimli kadrosu tarafından gerçekleştirilmekte-dir. Hizmet sektörünün gereklerini işlet-me anlayışında gösterdiği özen ve titiz-likle gerçekleştiren Konak Pastaneleri, seçkin müşterilerinden kazandığı güven ile günümüzde ve gelecekte, daha da gelişerek hizmet vermeye devam et-mektedir. bir aile şirketi sıcaklığında ça-lışan Konak Pastaneleri, artan müşteri-lerine aynı sıcaklıkla hizmet vermekten gurur duymaktadır.

Venüs PastanesiYarım asıra yaklaşan lezzet yolculuğu-muzun ilk temelleri 1971 senesinde Ni-

şantaşı Vali Konağında atıldı. Aile şirketi olarak kurulan ve herkesin elini taşın altına koyarak bugünlere kadar getirmiş olduğumuz Venüs Pastaneleri aynı çatı altında ve aynı kararlılıkla ile kendini her geçen gün daha da geliştirerek devam etmektedir.

Bahar PastanesiBahar Pastanesi hikayesine 1951 yılın-da Kınalıada’da başlıyor. Ziya Gündoğ-du’nun kurduğu Bahar Pastanesi bugün Kınalıada, Teşvikiye ve Çağlayan’daki 3 şubesiyle misafirlerine hizmet veriyor. Hitap ettikleri kitlenin damak zevkini ön planda tutarak çalışmalarını geliştiren Bahar Pastanesi, geçmişten günümü-ze kadar gelen lezzetini değiştirmiyor. Ürünlerini aslına uygun hammaddeler-le üreten pastane lezzetinin sırrını or-ganik, yöresel ürünlere bağlıyor. Tatlı mönüsünde yer alan lezzetleri; her çeşit pasta, kurabiye, sütlü tatlılar, lokumlar ve tabi ki her çeşit baklava, şekerpare, ekmek kadayıfı, tel kadayıf ve buna benzer çeşit-ler mönümüzde bulunmaktadır. Bahar Pastanesi’nde mönüdeki ürünler haricin-de, talep olduğu zamanlarda özel olarak üretim de yapılıyor. Misafirler istedikleri ürünlerden sipariş ediyor, Bahar Pasta-nesi de hazırlıyor. Paket servis konusunda belirli bir çerçeve içinde hareket etmiyor. 7 gün 24 saat her an cevap veriliyor. Özellik-le kurumsal müşterilerden gelen talepler doğrultusunda hangi gün ve saat olursa olsun, her an siparişler gönderilebiliyor.

Page 59: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

TARİH |

00EYLÜL 2015

Page 60: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

“Dilek Pastaneleri birçok sertifika kuruluşunun denetiminde, Türkiye’nin en modern tesislerinde, kendi gıda mühendislerinin eşliğinde, merkezi üretim yaparak tüketicilerine ulaşmaktadır. Dilek Pastanelerinin merkezi üretim tesislerinde aynı zaman da dünya mutfağı üzerine merkezi et işleme ve özel sos hazırlama tesisi bulunmaktadır” diyen İcra Kurulu Başkanı Cabir Yazıcı sorularımızı yanıtladı.

DİLEK PASTANESİ

| TATLICI SOHBET

58 EYLÜL 2015

Page 61: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

Kendinizi tanıtır mısınız?1967 yılında Ardahan’da doğdum. İlk ve ortaokul yıllarını Ardahan’da, lise ile üniversiteyi İstanbul’da okudum. 1957 yılından beri devam eden Dilek Pastane-lerine, 1993 yılında İcra Kurulu Başkanı oldum.

Şirketinizin kuruluş, işleyiş ve gelişim süreci hakkında bilgi alabilir miyiz?1957 yılında yolculuğuna bir Dilek’le başlayan, bugün ise İstanbul’un 40 farklı seçkin noktasında hizmet vermeye de-vam eden Dilek Pastaneleri, Türkiye’de Pastane, Cafe ve Restaurant konseptini bir arada uygulayan firmadır. Dilek Pastaneleri bünyesinde kurabiye-den pastaya, mayalı ürünlerden sütlü tatlılara, baklavadan böreğe, kahvaltı-dan yemeğe, salatadan kokteyle kadar birçok güzel yiyecek bir arada sunulmak-tadır. Dilek Pastanelerinde günün her sa-ati özel üretim taze ve sıcak kurabiyenin yanında baristalarımızın hazırladığı sıcak ve buzlu kahvelerin yanı sıra demleme

çay ve taze limonlarla hazırlanan ev ya-pımı limonataları bir arada görebilirsiniz.Dilek Pastaneleri birçok sertifika kuru-luşunun denetiminde Türkiye’nin en mo-dern tesislerinde kendi gıda mühendis-lerinin eşliğinde merkezi üretim yaparak tüketicilerine ulaşmaktadır. Dilek Pas-tanelerinin merkezi üretim tesislerinde aynı zaman da dünya mutfağı üzerine merkezi et işleme ve özel sos hazırlama tesisi bulunmaktadır.

Dilek Pastaneleri, şubelerinde geniş kesimlere hitap eden, hayattan keyif al-mayı bilenlerin tercih noktaları olmaya devam etmektedir. İstikrarlı büyümeye devam eden Dilek Pastaneleri, rahat, konforlu mekanları ve geniş ürün yelpa-zesi ile günümüzde İstanbul’un en çok tercih edilen markası olmuştur. Ülkemizde hızlı gelişen hizmet sektö-rü beraberinde yeni misafirleri de çek-mektedir ve bu misafirlerin ihtiyaçlarını karşılamak içinde damak tatlarına hitap edecek menülere ihtiyaç duymaktadır.

Bundan dolayı Cafe ve Restoranlarında dünya mutfaklarına lezzetler ilave ede-rek geniş kesimlere hitap etme şansı ya-kalamış bulunmaktayız.

Faaliyet sahanız hakkında neler söyleye-bilirsiniz?Dilek Pastaneleri, tüm mağazalarında Pastane, Cafe ve Restoran konseptinde çalışan, aynı zamanda Türkiye’nin önde gelmiş bir çok büyük firmasının ise ana üreticisi olarak toptan üretim yapan bir kuruluştur.

Müşteri portföyünüz hakkında bilgi alabil-ir miyiz? Mağazalarımızda haftanın her günü 07.00 ile 24.00 saatleri arasında özellik-le genç ve orta yaş arası kesim faydalan-maktadır.

Fiyat politikanız hakkında neler söyleye-biliriz?En iyi kalitedeki ürünleri üreterek, uygun fiyata satış yapmaktayız.

TATLICI SOHBET |

59EYLÜL 2015

Page 62: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| TATLICI SOHBET

60 EYLÜL 2015

Sizce müşteriler neden firmanızı tercih etmeliler? Konforlu mekan, kaliteli yemek ve geniş ürün yelpazesi ile açık büfe kahvaltıların-da markası olmuştur.

Çalıştığınız kurumlar en çok hangi neden-lerle sizinle çalışmak istiyor?Tedarikçilerimizin büyük çoğunluğu yıl-lardır bizimle çalışmakta olan firmalar-dır. İşletmemizi kendi işletmeleri gibi görmektedirler. Kurumsal müşterileri-miz ise her zaman standart kalite, lezzet ve sunum arayışında oldukları için gü-

vendikleri firma ile çalışmak istemekte-dirler.

Sektöre getirdiğiniz yeniliklerden bahsed-er misiniz?Dilek Pastanesi, Pastane –Cafe ve Restaurant konseptini bir arada uygulayan ilk firmalardan-dır. Özellikle porsiyonlanmış, pişmeye ve servi-se hazır special yemek üretiminde ilk firmalar-dandır. Pastane içerisinde Business Meetingler için özel salon kullanan ilk firmadır.

Pazarda güven ve kalitenin adresi olmak için yaptığınız çalışmaları anlatır mısınız?

Tamamı tarım bakanlığının onay verdiği sertifikalı ürün satan tedarikçilerle çalış-maktayız. Elemanlarının tamamını mer-kezi eğitim departmanında eğitmektedir. Tüm mağazalarını özel denetim ekibi ve gıda mühendisleri ile birlikte sürekli de-netlemektedir. Tüm üretimlerini kontrol-lü bir şekilde kendi üretim tesislerinde yapmaktadır.

Firmanızın önümüzdeki dönem hedefleri nelerdir.2016 yılı sonunda 50 mağazamız ile hiz-met vermeyi planlıyoruz.

Page 63: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1
Page 64: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

TATLILARIMIZ Emrullah Gümüştaş / [email protected] Gurme, Gastronom, Eğitmen Usta Aşçı. [email protected] / 0532 3062976

Türklerin yemeklerindeki itina, onun tarih sayfalarına

yazmış olduğu medeniyetlerin ve imparatorluk-ların bugüne kadar olan uzantısını oluşturur. Roma ve Bizans imparatorluklarını doyuran Anadolu, yakın çağdaki Osmanlı İmparatolu-ğuyla Akdeniz ve Karadeniz havzalarında sa-hip olduğu topraklarla mutfağıyla maksimum noktaya gelmişti. Bu kadar geniş topraklardaki gıda maddeleri ve çeşitleri, değişik toplumların ve kültürlerinin bir sentezi altında oluşmuş Osmanlı Mutfağı mü-kemmele yaklaşmıştır. Diğer mutfaklara emsal teşkil etmiştir. Osmanlı imparatorluğundan son-ra kurulan Türkiye Cumhuriyeti bu gelenekleri devam ettirmiştir. Bu mutfak, dünyaya tanıtılmadığın-dan keşfedilmemiş bir hazine gibi durmaktadır. Bunu Türkiyenin ar-tan turizm potensiyeli içinde gelen insanlar yaşamakta ve tanıtmak-tadırlar.

Anadolu insanının misafirperver-liği, onun yemeğe olan ilgisini en doruk noktaya çıkarır. Evine misa-fir geldiği zaman, kendi rizkini mi-safire sunan nadir toplumlardan biridir. Evinde hiç bir şey olmasa bile, elleriyle açtığı nefis ve lezzetli böreklerini peynir ve etlerle tadlandıramadığı zaman dahi, doğadan topladığı bitkilerle lezzet-lendirmesini bilir. Tabii ki masasasında misafiri için eti eksik etmemeye çalışır. Ama bahçesin-de yetiştirdiği tavuğu misafiri için yakalayıp te-redüt etmeden keser.

Avrupalıların zamanında peri masallarını an-latanların, sınırsız hayal güçlerine dayanarak doğu ülkelerinin tatlıcı ve şekerlemecilerinin

şöhretleriyle ilgili olarak anlattıklarına göre (Doğuda Tatlıcılık Friedricg Unger,1837, Atina, hazırlayan Feyzi Halıcı) göre bir şekerci dükkanı şöyle olmaktaydı.

“Genellikle karanlık, tavanı kubbeli bir binada iş yerlerini açmayı tercih ederler. Böyle bir yer-den geçenler içinde lüks tatlıların bulunduğu

bu dükkanları, kirli pencerelerinden görünen, içleri çeşit çeşit ve renk renk şekerlerle doldu-rulmuş kavonozlardan tanırlar. Dış görünüşü pek cazip olmayan bu dükkanların iç tarafları da pek kimsenin ilgisini üzerinde toplamaz. Ku-beli kısmın her iki tarafında gelişigüzel masa-lar, temiz sayılmayacak sandalyalar durur. Ço-ğunlukla bu masalar mavi renge boyanmıştır.” Yazar. Devamında “ Müslümanların tatlıya karşı gösterdikleri özel ilgi peygamberlerinden ötü-

rüdür. Kur’an’ın iki ayetinin buna işaret etmesi, işin önemini artırmıştır. Kur’an’ın söz konusu ayetleri şunlardır. “ tatlıyı sevmek imandandır” ve “ Gerçek bir mümin tatlıdır” Türkler şeker-leme ile bütün tatlıları kast eder. Bunu için , bunları imal edenlere şekerlemeci veya tatlıcı denir.” der

Osmanlıda mesleki sanatlarda lonca sistemleri vardır ve gelişmiştirler. Ka-dayıfcılar, şerbetciler, lokmacılar, göz-lemeciler, güladşenciler (İran hamur tatlısı yapanlar), tuzlacılar, hoşabcılar, bademciler, paludeciler, sıcak şerbetci-ler, bademli pastacılar, salepciler, mu-hallebiciler, saray şekercileri, dükkan helvacıları, seyyar helvacılar, gül şeker-ciler, galata şekercileri bunlara örnektir.

Dünya mutfaklarında, tatlılardaki us-talıklarıyla Arap mutfakları öne çıkar. Çünkü güneşin, tepenizde yakarcasına sizi ısıtması karşısında yiyecekleriniz, hafif ve besleyici olmak zorundadır. Avrupa, Orta Doğu ve Anadoluda ege-menliğini sürdürürken Akdenizi kontrol altında tutan Osmanlı, ticaret köprüsü oluştururken, Asyadan gelen şekerle ilk tanışandır. Bunun kullanmasını mutfa-ğında uygulamaktan çekinmez. İyi tanı-dığı buğdayı işlerken ona şerbet vererek tatlandırırdı. Hamurdan yaptığı ekmeğini

dahi vişne ile lezzetlendirerek Vişneli ekmek tatlısı hala sevilerek yenen basit bir tatlıdır. Bunun yanında daha rafine bir ustalık isteyen Baklava, bugün en sevilen bir tatlımızdır. Bay-ramlarda, özel davet ve törenlerde, hanımla-rımızın özenle hazırlandığı, Has una, yumurta ilave ederek yaptığı hamur, maharetli elleriyle incecik açar ki, bir gazete üzerine koyduğunda yazıların tamamı net bir şekilde okunur. Otuz ile seksen kattan oluşan baklavanın arasına ne-

| GURME

62 EYLÜL 2015

Page 65: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

GURME |

63EYLÜL 2015

ler koymaz ki, Anadolunun bereketli meyve ve kuru yemişlerinden Antep Fıstığı, Ceviz, kavun, portakal ve kaymakla doldurarak ustalığını is-pat eder. Üzerine koyduğu şerbetine çiçek yap-raklarıyla aroma katarken, bal koyarak lezzet ve besin küpü yapar. O zerafetle açtığı yufka-lardan bin bir çeşit tatlılar geliştirmiştir. Sütlü nuriye, kuşgözü, burma, bülbül yuvası, şöbiyet, sarma ve uzaktaki dostlarına göndermek için kuru baklava. Diğer hamur işi tatlılarında ayrı bir ustalık öne çıkar. Basit bir hamuru çalışma-sını çok iyi bilir. Ondan lokma, katmer, revani, kadayıf, hurma tatlısı, vezirparmağı, samsa, vs. çeşitleri gibi uzun bir liste oluştururken, bunları kendi arasında tekrar sınıflamıştır. Örneğin, ka-dayıf; ekmek kadayıfı, sarma, cevizli, burma v.s gibi tipleri vardır. Kadayıfı yaparken, onu peynirle birleştirerek buğün en yaygın tatlılarımızdan Künefeyi, ye-mekten sonra ve sıcak olarak herkes severek yer.

Tatlıların özel bir bölümü, sütlü tat-lılar içermektedir. Tavuk Göğsü tat-lısıyla Bizanstan kalma rafine tadın yaşaması önemli bir noktadır. Buna örnek olarak fırında sütlaç, muhalle-bi ve keşküldür. Bunun yanında Aşu-re işe kullanılan çeşitli tahıl ve kuru meyvelerden yapılmakta ve bizlere nuh peygamberden bir mirastır. Her evde eksik olmayan çeşitli meyve reçelleri yanında çarşıdan alınmış veya evde yapılmış birkaç şekerle-me evlerden eksik olmaz. Artık biraz İstanbul’da unutmaya başlasak da, Akide şeke-ri, loğusa şekeri, nane şekerini hatırlatmadan geçemeyeceğim. Meşhur Lokum ve çeşitleri ilk zamanlarda kahvenin yanından ayrılmış ve tüketimi artarken, çeşitlemeleri çoğalmıştır. Fıstıklı, güllü, fındıklı, bademli gibi çeşitleri ya-nında Afyon yöresinde yapılan değişik ve dol-gulu çeşitleri tatmaya değer. Tabi ki helvaları unutmamalıyız. Tahin ve susam helvası yanın-da antep fıstıklı, kakaolu, Bolu saray helvası, yaz helvası ve onlarca çeşit helva vardır.Yemek sanatının dinlerden etkilenmesinin en açık örneği şerbetlerdir. Şerbet; kendine katılan maddeden dolayı belli bir tad ve lezzeti olan su demektir. Alkollü içkilerin kullanılmamasına karşılık olarak, meyve sularına katılan su, şe-ker ve baharatlarla yapılan iç gıdıklayıcı bir içeçektir. Sıcak yaz günlerinde serinlemek için veya herhangi bir fırsatta toplanan insanları bir arada kaynaştırır. Gül yağlı, gülgülü, tiryaki şerbeti, salepli, çaylı, acı badem veya taze çam fıstıklı şerbet, çikolatalı, menekşeli, yaseminli, muhabbet çiçekli, afyonlu, nevruzi şerbet, teva-misk şerbet vs. gibi uzunca devam eder.Meyveler biçimleri ve renkleri değişik olsa da görünümleri, kokuları ve lezzetleri ile doğanın

bizlere sunduğu en görkemli hediyelerden. Göze, ruha ve damağa aynı anda hitap edebilen meyveler, taşıdıkları yüksek besin değeri ve ge-nel olarak çiğ olarak yenebilmeleri ve Anadolu-nun bir meyve bahçesi olmasından dolayı sof-ralarımızdan eksik etmeyiz. Dünyanın en usta aşçısının bile böyle bir lezzete ulaşması söz konusu olamıyor. Her haliyle güzel mi güzel…Tatlı ve meyvelere gelince şeftali, erik, porta-kal, üzüm, kayısı, inçir, kiraz, bademden çileğe kadar bol çeşit meyve vardır. Meyveleri olgun toplayarak onların tadlarını mükemmel bir şe-kilde yemesini sever. Bunlardan Ayva, elma, kayısı ve armut tatlılarının yaygınlığını lokanta-larımızda görmek kolaydır.

Meyvelerin kısa ömürlü olmaları, çabuk bo-zulmalarıyla, insanlar meyveyi saklayabilmek için akıllarını kullandılar. Kurutarak onları tat-lılarda, yemeklerde ya da lezzetli çerezler ola-rak tükettiler. Kaynattıp, Meyve ekşileri, reçel ve marmelat yaptılar. Bir meyve uzmanı olan Anadolu insanı elindeki bol meyveden pestil ve pekmezi yaptı. Bunu şeker yerine tatlandırıcı olarak yemeklerinde kullandı.

Türk mutfağında yemek arasında tatlı bir yemek bulunmaz, hoşafın dışında. Türkün sofrasında hoşafsız ana yemek yenmez. Hoşafını kuru ve yaş meyveden yaparken bazen meyveleri mev-siminde taze ve farklı meyveleri karıştırıp, sıcak sofraya gelen pilavın tüten dumanı sönmeden yemek için, yemeğin yanında serince olarak, hoşafı servis eder. Genelde herkes hoşafla kompostoyu karıştırır. Hoşaf, yemek arasında ana yemeğe eşlik ederken ancak taze meyvede bulunan meyve şekeri seviyesinde şeker ihtiva eder. Yemeğe tat artırıcı olarak desteklesede pilavın harını alıp, yaşam felesefelerimizden olan “ Sofrada yemeği hızlı yiyip, kalkarak vakit harçamamak” prensibine uygundur. Komposto yemekten sonra yendiği için tatlı sınıfındadır.

Bu yemeği Hz. Osman, peygamberin kızıyla evlendiği gün icat etmiş, bundan dolayı “zerde” gibi hoşaf da İranlılar tarafından sevilmez. Bu-nun yanında eskiden hoşafta kullanılan meyve-ler; buhara kayısısı, izmir üzümü, Merdia eriği, Arapgir çileği, Rodos kirazı, İstanbul şeftalisi, Şam koruk üzümüdür. Bir tas hoşab için kulla-nılan meyveye verilen itibar ve önem bana mut-fağımızın önemini göstermektedir.

Usta aşçı bir komposto yaptığında, berrak ve meyvenin rengindeki şurupta gezinen pişmiş meyvelerden oluştururken değişen ve gelişen mutfak teknikleri ile içine aromalar ve baha-ratlar ilave edilirken farklı lezzetler oluştur. Evet berrak bir çilek kompostosunu herkes

yapamaz. Neden derseniz meyveyi pi-şirme aşamasında suda haşlanırken, çilek kaynayan suya sakalcıklarını verir ve çileğin içi yoğun olduğundan, özsuyu suya doğru giderken çilek çeperlerini parçalar ve berrak olma-yan bir komposto ortaya çıkmaması için, çilekleri pişirirken suyuna biraz şeker atılarak haşlanır. Daha kıvamlı olan dış ortamdan çileğe doğru bir su akımı olur. Böylece çilek çeper-leri çatlamaz ve aksine sıkıştırılarak tane tane meyveli bir kompostomuz olur. Bunu soğutup çilekleri süzerek aldıktan sonra ince ve uzun bir kaba koyar. Üzerine çırpılmış bir yumurta akı koyup, birkaç saat dinlendirdikten sonra dibe çöken akların üzerinden

berrak şurubunu alır. Kaseye süzdüğü çileklerden alıp, üzerine berrak çilek şurubun-dan koyar. Bazen de soğutmaya vakti olmazsa, buzu oyar ve buzdan kase yapıp, içine koyarak servis eder. Bu bana mutfağımızın güzelliğini ve önemini anlatır.

Türklere has meyve reçelleri çeşitlerini yaz-mak için bir sayfa yetmez. Sizlere basit ve deği-şik olarak Sakız Reçeli, Ceviz reçel, yeşil badem reçeli, ananas reçeli, şems-i gül reçeli, Menek-şe, koruk reçeli, patlıcan reçeli, hurma reçeli, karpuz reçeli ve yabanı Meyve reçellerini nadi-de örnek olarak söyliyebilirim.

Tabii ki yemeğin sonunda sunduğu tatlılarında-ki ustalığını maksimum seviyede tutar ve nefis bir Türk kahvesiyle bitirir. Mistik doğuya köprü olan Türk Mutfağının en büyük özelliğinden biri, doğu ve batı mutfakları arasında bir sentez oluşturması ve bu iki mutfak tarafından kabul edilmesidir. Bir ev sahibi olarak, doğudan ve ba-tıdan gelen misafirleri, sevgi ve dostluk çem-beriyle sarmasını iyi bilen bir toplumuz vardır. Misafirperverliğimizle basit, lezzetli, doğal ve sağlıklı Türk Mutfağıyle memnun etmek hazı ancak bize aittir.

Page 66: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| RÖPORTAJ

64 EYLÜL 2015

TÜMPASDER BAŞKANI EMİN AYDEMİR“Türk mutfağında tatlı kültürü çok geniş bir yelpazeye sahiptir. Şuruplu tatlılar, komposto ve hoşaflar, helvalar, meyve tatlıları, sütlü tatlılar… Bu kadar çeşit tatlının içinde tabii ki pastanın yeri çok sonraları halk arasında yerini almıştır. İstanbul’da yaşayan yabancı kökenli pastanelerde yetişen ustalar sayesinde gelişmeye başlamıştır. Pasta özellikle kutlamaların vazgeçilmezidir. Büyük şehirlerde pastacılık talep görmekte, buna bağlı olarak gelişmektedir” diyen Tüm Pastacılar Derneği Başkanı Emin Aydemir ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Page 67: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

RÖPORTAJ |

65EYLÜL 2015

Biraz kendinizden bahseder misiniz?Karabük Eflani doğumluyum. Mesleğe 1991 yılında Kasımpaşa’da başladım. An-talya, Balıkesir ve İstanbul’un çeşitli pas-tane ve otellerinde çalıştım. Mesleğe pek çok arkadaşlarım gibi bulaşık yıkayarak başladım ve Tabiri caizse çekirdekten ye-tiştim. 1995-1997 yıllarında sinema, tv ve müzik eğitimleri aldım, şuanda açık öğre-timde eğitimime devam etmekteyim. 2004 Yılında hayatımın projesi olarak gördüğüm, sektöre çok büyük katkılar sağlayacağını ve büyük bir açığı kapatacağını düşündü-ğüm pastacilar.com web sitesini yayın ha-yatına geçirdim.İlk başta sektörel eleman temininde gör-düğüm eksikliği gidermeye yönelik başla-yan serüvenimin bir meyvesi olarak pas-tacilar.com ortaya çıktı. Geçen 11 yıl içeri-sinde her gün artan, şuanda kayıtlı 20300 üye ile geniş bir kitleye ulaşmış olmanın

verdiği mutluluk bizi daha çok hizmet için teşvik etmektedir. pastacilar.com’un olu-şumunda, bize maddi ve manevi desteğini esirgemeyen, tüm tedarikçilerimize min-net borçluyuz. Bu sektörün içinde bulunan ve ilgili olan herkesin katkısının olacağına inanıyoruz.

Tüm Pastacılar Derneği’nin tarihçesi ve faaliyet alanları hakkında bilgi ver-ebilir misiniz? Üyeleriniz hakkında da bilgi aktarır mısınız? Tüm Pastacılar Derneği 2009 yılında İstan-bul Fatih’te kuruldu, Pastacılık sektörünün tüm ilgili birimlerini tek çatı altında topla-mayı amaçlayan Türkiye’nin tek profesyo-nel pastacılık derneği olan Tüm Pastacılar Derneği (TümPasder) pastacılık sektörüne hizmet etmekten büyük mutluluk duyu-yor. Sektörün haberleşme ve buluşma adresi olan Pastacılar.com.tr portalımızın

sayesinde tüm çalışmalarımızı yurtiçi ve yurtdışı tüm meslektaşlarımıza duyuruyo-ruz, Pastacılar Derneğimiz değerli sektör temsilcilerimizin ve ustalarımızın katılımı ve katkısı ile günden güne gelişmektedir. Amacımız: Ülkemiz Pastacılık sanatını ve şeflerini daha iyiye ve güzele götürecek çalışmalar yapmak, Pastacı, Tatlıcı Don-durmacı, Unlu mamul ustası, Çikolata ve Şekerleme ustalarının mesleki gelişimine yön vermek, önlerini ve ufuklarını açacak projeler geliştirmektir.

Osmanlı Devletini de dahil olmak üzere kültürümüzde pastanın tari-hçesini ve yerini anlatır mısınız? Pastacılık bizim kültürümüzde 19. Yüzyıl-da başlıyor. Türk mutfağında tatlı kültürü çok çeşitli. Şuruplu tatlılar, komposto ve hoşaflar, helvalar, meyve tatlıları, sütlü tatlılar,… Bu kadar çeşit tatlının içinde tabii

Page 68: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| RÖPORTAJ

66 EYLÜL 2015

ki pastanın yeri çok sonraları halk arasında yerini almıştır. İstanbul’da yaşayan yabancı kökenli pastanelerde yetişen ustalar saye-sinde gelişmeye başlamıştır. Pasta özel-likle kutlamalarda vazgeçilmezdir. Büyük şehirlerde pastacılık talep görmekte, buna bağlı olarak gelişmektedir.

Türkiye’de pastacılık sektörünün du-rumu, sıkıntıları, potansiyeli vb. nel-erdir, biraz bilgi vermeniz mümkün mü?Pastacılık sektörü son on yılda, ülkemiz-de huzla gelişmeye başladı, bayanlarında sektöre girmesiyle birlikte, gelişimde bü-yük katkıları olmuştur, ülkemizde profes-yonel anlamda bir Pastacılık Okulunun olmaması büyük bir eksikliğimizdir. Özel kurs veren yerler var tabi ama herkese

hitap etmemektedir. Devlet desteği aldı-ğımız zaman ilk işimiz bir pastacılık okulu açmak olacaktır.

Türkiye’yi pastacılıkta nerede görüyor-sunuz ?Ülke sıralamasına göre, Türkiye Dünyada pastacılık üzerine, ilk dörtte diyebiliriz,Gerek ekipman, gerek ürün çalışmaları olarak, ithal edilenden çok, ihraç etmeye başladık.

İyi bir pastane, butik pasta tasarım atölye-si vb. açmak isteyenler için tavsiyeleriniz nelerdir ? Başarılı olabilmeleri için nelere dikkat etmeleri gerekiyor. Öncelikle doğru yerde ve uygun şartlarda açılması gerekir. Evlerden pasta yapıp sat-mak, mantıklı düşünürsek hiç etik değil,

eskiden merdiven altı üretim vardı, şimdi-de evlerde üretim var, butik pastacı bayan-ların üçerli beşerli gruplar halinde birle-şerek uygun üretim atölyeleri açmalarını tavsiye ediyoruz. Başarılı olabilmeleri için, kendilerini ve ürünlerini devamlı yenile-melidirler, mesleğin sırrı; Kalite, Lezzet, Güleryüz ve Hijyendir. Pastane açmak is-teyenler dernek olarak yardımcı oluyor ve yol gösteriyoruz.

Ülkemizde kaç çeşit pasta üretiliyor? (dünyada kaç çeşit pasta mevcut?) En fazla üretilen ve tüketilen pasta çeşitleri hangileridir? Mevsimlere göre tüketilen pasta türlerinde değişkenlik oluyor mu?Pastacılığın tarihi ülkemizde çok eskiye dayanmasa da çok çeşitli pastalar mev-

Page 69: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

RÖPORTAJ |

67EYLÜL 2015

cut. Özellikle son zamanlarda internet kullanımı, yurt dışına gitme imkanının faz-lalaşması, yarışmalar ve fuarlar sayesin-de dünya ile iletişim artmakta buna bağlı olarak pastacılık daha da çeşitlenmektedir. Tabii ki her insanın kültürüne, yaşam şart-larına, iklimine, mevsimine göre tüketim değişmektedir. Hatta İstanbul da Anadolu yakası ile Avrupa yakasının tüketimi bile farklılık göstermektedir.

Ülkemizde pastacılık sektörünün görünümü hakkında neler düşünüyor-sunuz? Size göre sektörde yaşanan so-runlar neler? Pastacılık teknolojinin gelişmesiyle dünya-da olduğu gibi Türkiye’de de çok hızlı geliş-

mektedir. Ülkemizde yapılan fuarlar Ulus-lararası seviyeye gelmiştir. Ustalarımız yurt dışındaki yarışmalarda çok iyi derece-ler alarak ülkemizi tanıtmaktadır. Pastane-lerimizin çoğu kendilerini geliştirmiş, ürün yelpazesiyle, sunumuyla, vitriniyle kaliteli hizmet vermektedir.

Ama bunların yanında tabii ki yaşanan so-runlar vardır. Şu anda en önemli sıkıntı ye-tiştirilecek eleman bulunması noktasında-dır. Eğitimin 12 yıla çıkmasıyla ara eleman işgücü sıkıntısı ortaya çıkmıştır. Bunun çö-zümü için Meslek liselerinde pastacılık bö-lümleri açılmıştır ancak yeterli olmamıştır. Piyasada artık çırak bulunmamaktadır.Bunun içinde bir pastacılık okulu şarttır.

Türkiye’de ve de dünyada pasta üreti-minde belirleyici olan başlıca etkenler ya da trendler nelerdir? Avrupada yada diğer ülkelerde pastacılık sanatı artık el emeğinden çıkıp makinalaş-ma ve hazır kalıpların kullanılmasıyla üre-tim çok kolay hale gelmektedir, bununla birlikte bu ekipmanların ülkemizede gel-mesiyle son 10 yılda değişen ürünler, göz ve damak zevkinide unutturuyor.

Ülkemizde pastacılık eğitimi ne durum-dadır? Eğitim veren kurum sayısı ne kadar ve size göre yeterli mi? Pasta ustalarının kaçı eğitimli, kaçı alaylıdır? Pastacılık eğitimine son yıllarda talep çok artmıştır. Eğitimin 12 yıla çıkmasıyla

Page 70: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| RÖPORTAJ

68 EYLÜL 2015

Meslek liselerinde pastacılık bölümleri açılmıştır ancak yeterli olmamıştır. Bu-nun yanında birçok özel okul açılmış kendi bünyelerinde kısa süreli kurslarla pastacı-lık eğitimi vermektedirler. Eğitim her sek-törde olduğu gibi pastacılık sektöründede oldukça önem taşımaktadır. Ancak verilen eğitim sektörden destek alarak ve sektörü tanıyarak verilmelidir. Sektörde çalışan ustaların çoğu alaylıdır

ve usta çırak ilişkisiyle yetişmiştir. Bu yüz-den değerli ustaların bilgilerinden ve tec-rübelerinden faydalanarak, teorik ve pratik eğitimi vererek, tam donanımlı pastacıla-rın yetiştirilmesine ihtiyaç vardır.

Son olarak önümüzdeki süreçle ilgili olarak derneğinizin ajandasında bulu-nan faaliyetler hakkında bilgi aktara-bilir misiniz?

2015 – 2016 yılları için yapacağımız çalış-maların başında yazın yapılacak olan Men-gen Aşçılar Festivali geliyor, ve üzerinde dikkatle çalıştığımız, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ile birlikte yaptığımız protokol çerçevesinde, Pastacılık Eğitim Merkezi projemizi hayata geçirmek üzereyiz. Sek-törümüzde eksik olan ve geleneksel hale getirmek istediğimiz Pastacılık Yarışması var.

Pastacılar Derneğinin, kuruluş amacı ve faaliyetleri nelerdir?MİSYONUMUZPastacılığın güç ve kaynaklarını harekete geçirerek, meslek saygınlığının korunması doğrultusunda her koşulda, yerde ve zamanda, iş, eleman, malzeme, bilgi, vb... konularda yardım etmek ve toplumun “pastacılık sektörü” bilgisini geliştirilmesini sağlamak.

VİZYONUMUZTüm pastacılık sektörünü kucaklayan ve tüm toplumun kucakladığı, ulusal ve uluslararası düzeyde meslek saygınlığını ve hizmet kalitesini sürekli geliştiren bir sektör yardım kuruluşu olmak.

DERNEĞİMİZPastacılık sektörünün tüm ilgili birimlerini tek çatı altında toplamayı amaçlayan Türkiye’ nin ilk profesyonel pastacılık derneği olan Tüm Pastacılar Derneği siz aile bireylerimize hizmet etmekten büyük mutluluk duymaktadır.Sektörün haberleşme ve buluşma adresi olan Tüm Pastacılar Derneğimiz değerli sektör temsilcilerimizin katılımı ve katkısı ile günden güne gelişmektedir. Bu maksatla sizi ülkemizdeki pastacılığın daha bilinçli ve organize olarak gelişmesine ortak olmak üzere Derneğimizde yer almaya davet ediyoruz. Ülkemiz Pastacılık sanatını ve sanatçılarını daha iyiye ve güzele götürecek çalışmalar yapmak, Pastacı, Tatlıcı Dondurmacı, Unlu mamül sanatçısı, Çikolata ve Şekerleme ustalarının mesleki gelişimine yön vermek, önlerini ve ufuklarını açacak projeler geliştirmekdir.Derneğimizin gerçekleştireceği çalışmalarla yaratacağımız kaliteli istihdam ile nihai Tüketici olan halkımızı daha kaliteli, daha sağlıklı, daha ekonomik ve geniş mamul çeşidi ile buluşturmaktır.

Page 71: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

00EYLÜL 2015

Page 72: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

Citroën Berlingo Panelvan hafif ticari araç-lar içinde ideal özellikleriyle dikkat çekiyor. Geniş hacmi ve konforuyla müthiş bir de-neyim sağlayan araç sınıfının en ideal mo-dellerinden biri. Araç yol tutuşu ve konforu ile sizi cezbedecektir. Aracın fonksiyonları ve iç tasarımı size seyir zevki vermekle bir-likte araç içinde bulunan pratik çözümler sizi araba sürmeye yönlendirecektir. Aracın bagaj hacminin büyük olması işlerinizde kolaylık sağlamakla birlikte yakıt tasar-rufu sağlaması da ayrı bir avantaj olarak karşınıza çıkacaktır. Küçük ve estetik ya-pısı ile dikkat çeken araç benzerlerinden bir adım öndedir. Özellikle ticari anlayışı güçlendirmek ve ticaret hayatında kolay-lık sağlamak amacıyla Yeni Model Citroën Berlingo Panelvan birçok değişiklik yapıldı. Bu değişikliklerle Türkiye piyasasında ilk sıraya yükselmek isteyen Citroën Berlingo Panelvan bu anlayışı gerçekleştirecek gibi görünüyor. Daha fazla hacim, daha fazla teknoloji ve kolay kullanım ilkeleriyle yola çıkan Citroën Berlingo Panelvan bu düşün-ceyi gerçekleştirecek hedeflere yavaş ya-vaş yaklaşıyor. Ayrıca kendi türündeki diğer modellere göre daha ekonomik bir yakıt tüketimine sahip olan Citroën Berlingo Pa-nelvan fiyatıyla da çok cazip bir ticari araç haline geldi.

CITROËN BERLİNGO PANELVAN

Ford Transit Custom, verimlilik ve yük alanında stan-dartları belirliyor, verimliliğinizi arttırıyor. Müşterile-riniz üzerinde ise kuşkusuz büyük bir etki yaratacak. Bir başka deyişle, prestijli Uluslararası Yılın Ticari Aracı ödülünü tam anlamıyla hak ediyor.Transit se-rimizin orta büyüklükteki modeli olan Transit Cus-tom, Otomatik Start-Stop ve Akıllı Şarj Sistemleri gibi yakıt tasarrufu sağlayan ECOnetic teknolojileri sayesinde sınıfındaki en iyi yakıt verimliliğini sunuyor. Geniş ve dayanıklı yükleme bölümüyle, özellikle bir mobil ofis gibi çalışan sürücü kokpitiyle iş gününüzü kolaylaştıracak. Orta tavan seçeneği ile sunulan 8.29 metreküplük değerle yük alanında sınıfının lideri olan Van, Kombi ya da Kombi Van modellerinden hangisini seçerseniz seçin, Ford SYNC sesle kontrol özelliği ve MP3/iPod ve telefon bağlantı sistemi gibi pek çok ge-lişmiş teknolojik özellikten yararlanacaksınız.

FORD TRANSITCUSTOM

| OTOMOBİL

70 EYLÜL 2015

Page 73: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

FORD TRANSITCUSTOM

1998’den beri bu yana Avrupa hafif ti-cari araç pazarında yer alan Renault, hafif ticari ürün gamını yeniliyor. Fran-sız üreticinin van serisinde başlattığı atılımın ilk temsilcisi Master, marka-nın yeni tasarım anlayışını anlatıyor. Yeni Master iki farklı motor seçeneği ve minibüs, otobüs versiyonlar ile ge-niş ürün gamı ile Türkiye pazarına su-nuluyor.

Yeni master’daki en büyük değişim, 110 – 165 beygir gücündeki bir dizi 2.3 litre dCİ motor olarak göze çarpıyor. 110 ve 125 bg motor seçenekleri, fiyat ekonomisi arasında cazip bir uyum su-narken, 135 ve 165 bg’lik motorlar ise Twin Turbo teknolojisi ile daha fazla performans ve düşük yakıt tüketimi sağlıyor.2016 model yeni kasa master’a bir ta-kım yeni güvenlik ve konfor, özellikleri eklenmiş. Bunların arasında Yüke du-yarlı elektronik denge sistemi (ESC), yokuş kalkış desteği, kum, kar, çamur gibi zorlu zemin şartlarında yol tutu-şunu optimize eden çekiş sistemi (Ex-tended Grip) gibi özellikler eklenmiş durumda.

2015 yılında gösterdiği dinamik yapıyla Yılın ticari aracı seçilen Fiat Doblo, 2016 yılına da damga vuracak gibi duruyor. 4 farklı özelliğiyle 2016 model Fiat Doblo ticari anlayışa daha da dinamik bir yapı kazandıracak gibi duruyor.Son beş yılda ticari araç kategorisinde Türkiye’nin bir numarası olan Fiat Dob-lo, 2016 yılında da Türkiye piyasasındaki birinciliğini devam ettirmek için Yemi Doblo’yu daha da geliştirdi. Kendi türündeki araçlara oranla yakıt tüketiminde tüketimi en aza indiren Fiat Doblo 2016 modeliyle bu türün en az yakıt tüketen aracına dönüştü. 2016 Model Fiat Doblo Cargo aracının bir özelliği de 10 yıllık bir geleneği devam ettirerek yedek parça ve servis fiyatlarının türünün en düşük ücretiyle yapılmasını sağlamasıdır. Yeni Fiat Doblo özellikle teknolojik yapısını gözden geçirerek eski modellerden çok farklı bir araç oluşturmayı başardı.

RENAULT MASTER PANELVAN

FİAT YENİ DOBLO CARGO

OTOMOBİL |

71EYLÜL 2015

Page 74: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| OTOMOBİL

72 EYLÜL 2015

Caddy Maxi Van işiniz ne olursa olsun keyfe dö-nüştürüyor. Geniş iç hacmi ve keskin dış hatlarıyla size yakışan iş ortağınız oluyor. TDI teknolojisine sahip güçlü motoruyla yolların keyfini çıkarırken, standart olarak sunulan ESP ile güvenliği de el-den bırakmıyorsunuz. Caddy Maxi Van ile rahatça çalışıp rahatça kazanıyorsunuz. Hıza duyarlı yeni servotronik direksiyon özelliği ile hızınız artsa da kontrol her zaman sizde. Caddy Maxi Van, CD-MP3 çalarlı radyosu ile kulağınızın pasını silerken sayı-sız konfor özellikleriyle de keyfinize keyif katıyor. Güvenilir bir etki bırakmak sizin için önemliyse, Caddy Maxi Van, Volkswagen kalitesi ve güçlü gö-rüntüsüyle bunu size en yüksek seviyede sunuyor. Caddy Maxi Van’a baktığınız ilk anda farkını hisse-diyorsunuz. Caddy Maxi Van teknolojisiyle olduğu kadar görüntüsüyle de sınıfın çok ötesinde.

Güvenliğinizi sağlayan tüm teknolojiler Caddy Maxi Van’da emrinizde. Standart ESP özelliğiyle, en kes-kin virajlarda dahi aracınız dengede kalırken, yokuş yukarı kalkış yardımı özelliğiyle en dik rampalarda bile rahat ediyorsunuz.

Türkiye üretimine başladığı günden itibaren hızla büyümeye başlayan Dacia, özellikle son yıllarda yaptığı atılımlarla ticari araç pi-yasasında da hızla ilerlemeye başladı. Özel-likle dayanıklı yapısı ve uygun fiyatlarıyla ticari anlayışı kolaylaştıran Dacia modelleri yakıt tüketiminde de sınıfının bir numarası durumuna geldi.Özellikle teknolojik bakımından eleştirilen Dacia modelleri özellikle son modelleriyle de bu eleştirileri aşacak gibi duruyor. Özel-likle ucuz araba alanında ilk sırada yer alan Dacia, ucuzluk anlayışını kalitesizlik olarak değil tam tersine kaliteli bir yapıyı ucuza satma anlayışıyla gücüne güç katmak için yeniden dizayn edildi.Uygun ödeme seçenekleri ve şık tasarımla-rıyla da kendi türündeki araçlardan giderek daha iyi bir konuma gelen Dacia modelleri sizi daha güvenli bir ortamda seyahat etme-nizi sağlamak için GÜVENLİK anlayışını da bir adım ileriye taşıdı.

CADDY MAXI VAN

DACIA LODGY

Page 75: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1
Page 76: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

“Usta her yerde önemlidir. Güllaç ustası aynı zamanda, hem elinin tüm hassasiyeti ile bir ressam, hem de güllacın tavaya dökülürken, pişerken ve tavadan kalkarken çıkardığı sesleri net olarak algılayan bir müzisyen, uygun karışımı tüm koşullarda değişmeden ayarlayabilen bir mühendis olmalıdır” diyen İşletme Müdürü Fatih Teksöz sorularımızı yanıtladı.

Kendinizi tanıtır mısınız?Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Gıda Mü-hendisliği bölümünden 2008 yılında mezun oldum daha sonrasında ise Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Kimya Mühendisliği bö-lümü Gıda Bilimi Teknolojisi Bölümünde Yüksek Lisansımı tamamladım. Amerika da 7 aylık bir çalışma hayatından sonra Türkiye ye dönüp çeşitli gıda firmalarda yöneticilik, satış-pazarlama şefliği yaptıktan sonra Tem-muz 2013 ten beri Saffet Abdullah Güllaçla-rında İşletme Müdürü olarak görev yapmak-tayım. Bu bağlamda firmanın ISO 22000 Gıda Güvenliği Standartlarında üretim yapması ve bunun sürekliliği, satış-pazarlama satın alma

sistemlerinin firmaya entegrasyonu, yurtdışı ihracatlarının artırımı, firma bilinirliğinin en üst düzeyde kalması ve bunun bir adım daha öteye taşınması ve kurumsal yapının firmanın tüm kısımlarına entegrasyonun vb konular-da 4.nesil Saffet Abdullah ailesinin bireyle-rinden Sayın Gürsel Arseven ve Sayın Erdal Arseven ile ortak çalışmalar yürütmekteyiz.

Firmanızın kuruluş ve gelişim süreci hakkında bilgi verir misiniz? Ne zam-an, kimler tarafından kuruldu?1878 yılı Osmanlı- Rus savaşı sırasında Kırım’dan İstanbul’a göç eden Abdullah efendi 1881 yılından itibaren İstanbul’da

güllaç üretimine başlamıştır. Yaklaşık 40 yıl süreyle faaliyette bulunmuştur. Abdul-lah efendiden sonra oğlu Saffet Efendi bu işin devamını üstlenmiş ve kendisi de yak-laşık 40 yıl bu geleneksel tatlının üretimini yapmıştır. 3. kuşak üretim Saffet efendinin oğulları olan Yalçın Arseven ve İlhan Arse-ven tarafından yapılmıştır. 4. kuşak ise ele aldıkları, bu müstesna ve özgün misyonun çalışmalarını, evrensel ilkeler, ulusal ve sosyal sorumluluk bilinci içerisinde sür-dürmektedir.1959 yılında “Saffet Kollektif Şirketi” ola-rak kurumsallaşan ve 1989 yılında “Saffet Abdullah” markasını tescil ettiren firma-

SAFFET ABDULLAh GÜLLAÇLARI

| TATLICI SOHBET

74 EYLÜL 2015

Page 77: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

mız, ISO 22000:2005 Gıda Güvenliği ve Yönetim Sistemini kurmuş ve belgelendir-miştir. 1881 yılında İstanbul-Şehremini’de başlayan ve devam eden güllaç imalatı, bugün Sultanbeyli’deki fabrikamızla birlik-te toplam 3200 metrekare alanda, önce-likle güvenli gıda felsefesini ilke edinerek, Türk Gıda Kodeksi ve ISO 22000:2005 Gıda Güvenliği ve Yönetim Sistemi standardının gerekliliklerine uygun olarak devam et-mektedir.

Bu işi yapmaya nasıl karar verdiniz?Ramazan ayının; İslam dininde hicri takvi-min özel bir dilimi ve Müslümanların kutsal ayı olarak müstesna bir yeri vardır. Bu du-rum her yıl, Osmanlı saray erkânı, yeniçeri-ler ve halk arasında farklı biçimde algılanır ve o döneme ait özellikler taşırdı. Ailemiz 1878 yılında, Osmanlı toprakları içinde yer alan Kırım yarımadasından Rus –Osmanlı savaşı nedeniyle göç ederek kuzey Kara-deniz yoluyla İstanbul’a gelmiş, Sur içinde, “Şehiremini“ diye bilinen alanda, “Büyük Saray Meydanı” bölgesine yerleşmiş bir ai-

ledir. Ramazan ayı ailemizde de, aynen dü-ğün, nişan sünnet benzeri özel günlerdeki algıyla karşılanır, ailenin geliri ölçüsünde bu ayda sofrada daha zengin ve farklı yiye-cekler bulundurulurdu. Özellikle oruç ne-deniyle gün içerisinde açlık yaşandığından, iftar sonrasında bir şenlik ve zenginlik için-de ailenin tüm bireyleri bir arada oruç açar-dı. Kendi aile yapımızdan örnekleme yap-mak gerekirse, geniş aile yapısının olduğu ve büyükbaba ve annenin oturduğu müsta-kil evde ailenin diğer bireyleri de eş ve ço-cukları ile birlikte otururlardı. Sair zaman-larda herkes kendi eş ve çocuğu ile birlikte yemek yerken ramazan ayında bu herkesin bir arada olduğu geniş aile sofrasına döner-di. Ayrıca birçok akşam da semtteki diğer aileler ile birlikte iftar davetleri verilirdi. Bu durum Ramazan bayramının bitimine dek sürerdi. Ramazan ayının tümü bayram ha-vası içinde geçerdi. O dönemde büyükbaba ”Abdullah Efendi“ güllaç ustası olarak işine devam etmekte idi. Osmanlı sarayında da ramazan, farklı bir anlayışla karşılanarak, aynen halk arasında olduğu gibi farklı zi-

yafetler ve ikramlara açılır, konuklara iftar ve sahur sofralarında Osmanlı mutfağının değişik lezzetlerinin tümü ikram edilir, hat-ta halkın faydalanması için yağma şeklinde geniş ziyafet sofraları kurulurdu. Osmanlı mutfağı içindeki farklı milletler nedeniyle farklı kültürel ve sosyolojik özellikleri de yansıtan çok geniş bir lezzet yelpazesine sahipti. Bayram sabahı önce padişah saray içinde bayram alayını toplar devamında, Has Oda önünde sohbetler edilirdi. Arka-sından padişah vezir ve şehzadeleri ile mi-safirlerine gümüş tabaklar içinde Güllaç tatlısı, Helva ve Şerbet ikramında bulunur-du. gülsuyu ile hazırlanarak üzerine nar ta-neleri serpilmiş güllaç tatlısı, hem bayram ikramlarında, hem de sünnetlerde, düğün-lerde, yerli/yabancı konuklara verilen ziya-fetlerde önemli bir sunumdu. Bu günlerde Abdullah Efendi sarayda kullanılan güllaç yufkalarını kömür ocakları üzerinde, kalay-lanmış bakır tavalara dökerek gerçekleştir-miş, kurutmuş, üst üste koyarak küfelerde biriktirmiş ve geleneksel lezzetin devamı için önemli katkıda bulunmuştur.

TATLICI SOHBET |

75EYLÜL 2015

Page 78: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| TATLICI SOHBET

76 EYLÜL 2015

Ürün çeşitleriniz hakkında bilgi verir misiniz?Ana ürünümüz güllaç olmakla beraber ürün gamımızda kemalpaşa tatlısı, peynir tatlısı, şekerpare, kadayıf, erişte, mantı vb. ürünler de bulunmaktadır.

Yaptığınız ürünleri kimlere pazarlıyor-sunuz. Müşterileriniz kimler?Yapılan ürünlerimiz hem ulusal hem de küresel bazda birçok pazara girmektedir. Türkiye de özellikle ulusal ve uluslararası büyük zincir marketler, toptancılar, pera-kendeciler, yufkacılar vb olmak üzere yurt-dışında ise Uzakdoğu ülkeleri, körfez ülke-leri, Avrupa ve Amerika kıtasındaki birçok ülkeye ve pazara ürünlerimiz gitmekte ve son nihai tüketiciye ulaşmaktadır.

Aynı ürünün farklı fiyatlara müşteriye satılması sizce neden kaynaklanıyor?134 yıldır güllaç imalatı yapan bir kurum olarak şu tespitler ilk göze çarpan en basit sebeplerdir kanımızca.Saffet Abdullah ailesi olarak, güllacın geleneksel üretim biçimindeki ruhu koru-yarak; tamamen ticari ve endüstriyel bir meta olmaması için çaba sarf etmek, milli /ulusal kültürümüzün bu önemli ögesinin dejenere olarak yok olmaması adına üretim biçimindeki geleneksel ruhu korumak dü-şüncesiyle hareket etmekteyiz. Bu durum üretimin ağırlıklı “usta –çırak ilişkisi” için-de, ”emek yoğun “ üretim sürecinin “tek tek takip edildiği” bir süreci gerektirmektedir.

Yıl boyunca ve güllacın geleneksel tüketim özelliği nedeniyle talep edilmediği dönemde de olanca hızıyla devam eden üretim berabe-rin de önemli lojistik ve depolama faaliyetleri gerektirmektedir. Yılın sadece 1 ayında yo-ğun talep çeken ürün geri kalan zaman dilimi içinde ise sürekli üretilerek uygun şartlarda, talep dönemi için hazırlanmaktadır. Bu rasyo-nel gelir/gider yönetimi gerektiren ekonomik bir süreçtir. Saffet Abdullah olarak üretim standartla-rımız, üretim girdilerimiz, ikame mallarımız ve mamul ürünümüz de dahil olmak üzere tüketicinin önüne sunulduğu raf/stand vb. boyunca izlenebilir ve takip edilebilir koşul-larda “ uluslararası kalite standartları içinde gerçekleşmektedir. Kısaca elimize aldığımız bir güllaç paketinin ne zaman, hangi usta tarafından üretildiği, paketlendiği, saklama koşullarının ne olduğu vb tüm parametreler takip altındadır. Bu durum en üst seviye hij-yen standartlarını ve üretim aşamalarının her birinde ürüne ait laboratuvar analizlerinin ya-pılmasını gerektirir. Bu süreçler önemli mali-yet kalemleridir. Kurum bünyesin de yapılan İSİG çalışmaları, alt yapısı, gerekli koşulların sağlanması da maliyetlere yansıyan önemli hususlardan biridir Saffet Abdullah kalitesi; sadece pazarlama dönemine yakın, alelacele ekonomik kaygılarla üretilen, hijyen standart-ları düşük, denetlenebilir olmaktan uzak me-kanlarda üretilerek satışa sunulmuş ve son-rasında muhatabı bile gelecek bir yıl boyunca bulunamayabilen üretim politikalarından çok farklı şartlarda üretilmektedir.

Ürün ambalaj içeriklerine ne kadar bağlı ka-lındığı, sadece 1 ay boyunca raflarda tutulan güllaç için yeterli derecede takip edileme-mektedir. Bu durum üretimde kullanılan mal-zemelerin kalitesine ait kantitatif ve kalitatif değerlerinin sorgulanmasını neredeyse im-kansız kılmaktadır. Çünkü ramazan ayının bit-mesi, fason üretim ve taşeronlaşma nedeniy-le o ürünü raftan alıp analize gönderme şansı da kalmamıştır. Çoğu zaman fason üretim şartlarında, de-netimsiz gerçekleşen bazı ürünler, ”Saffet Abdullah“ marka renk ve görünüm şemasına benzetilerek veya tamamen aynı görünümde piyasaya sunulmakta ve ürünü senede sade-ce bir ay gören nihai tüketicinin hafızası test edilmekte, ürün sadakati için kötü yönlen-dirme yapılmaktadır. Birçok tüketici ürününü bizden aldığını düşünerek yaptığı şikâyet dö-nüşlerinde ürünün gerçek olmadığını görünce üzülmektedir.Ürün içeriklerimiz tabi ki kurum içindeki asırlık hafıza ile gerçek ölçülerde ve beyan edilen miktarlardadır. Ayrıca üretimde kullandığımız malzemelerin tümü takip edile-bilir özellikte ve üst kalite standartlarındadır. Bu standartlar ve kalite firmamız gıda mü-hendislerince de sürekli takip edilip sürerlilik sağlanmaktadır.

Bu gün, güzel ve kaliteli bir güllaç yemek için ne kadar para ayırmalıyız. Bu konuda düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?Bugün piyasa koşullarında dediğiniz gibi değişken fiyatlardan(uygunsuz ve kalitesiz

Page 79: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

TATLICI SOHBET |

77EYLÜL 2015

ürünlerden kaynaklı) çok farklı maliyetler çıkarılabilmektedir. Ancak güzel ve kaliteli bir güllaç yapıp damaklarımızı tatlandır-mak istediğimizde bizim üretim standart-larımızdaki hammaddelerimizi kullanıp ha-zırlanan ve süslenen bir güllacın porsiyonu ortalama 5-6 TL den aşağı olmamalıdır.

Geçmişten bu güne baktığınızda en çok neyin değiştiğini görüyorsunuz?Ramazanlar ve bayramlar, bireylerin bir araya gelerek daha sık ilişki kurduğu bir-birlerini daha yakından tanıyarak anlaya-bildikleri ve aralarında var olan husumet ve kırgınlıkları giderebildikleri, sohbet edip düşüncelerini ifade edebildikleri müstesna zaman dilimleri idi. rütbe, makam ve gelir düzeyi gözetilmeden küçükler, daima bü-yük olanlara ziyarete gider ve bu gelenek sürekli devam ederdi. Toplumsal moderni-zasyon, nüfus artışı, kaynakların yetersizliği sonucu gelişen vahşi rekabet, iş yoğunluğu, trafik sorunu, medya ve kitle iletişim araç-larındaki inanılmaz değişim sonucu insanın önce kendine ayırdığı, sonrasında da sosyal iletişim amacıyla harcadığı zaman dilim-leri kayboldu. Geniş aile kavramı kalmadı.

Bireyler giderek sorumluluklarını daha az düşünür oldukları, içe kapalı bir yaşam bi-çimini benimsemeye başladılar. Bu hızlı ve tüketici yaşamın doğal sonucu olarak sos-yal iletişim, birliktelik ve paylaşma duygu-ları azaldı. Bayramlar bir kaçış ve dinlenme sürecine dönüştü. Aslında geçmişin o yalın, temiz, güvenilir, huzurlu, neşeli zaman di-limleri kaybolmuştu. Belki de bu yüzden hatırlayabilenler , “Ah eski ramazanlar, ah eski bayramlar “ demekteler.

Personel seçiminde nelere dikkat edi-yorsunuz?Öncelikle bu iş büyük özveri ve sabır is-teyen bir iş olduğu için personelinde bu kavramları benimsemiş olması tercih se-bebidir. Onun haricinde şu an ki yasalar gereği gıda işyerlerinde çalışmasına imkan sağlayan hijyen belgesine sahip, dürüst, çalışkan ve ahlaklı ve iş etiğine sahip kişi-leri bünyemize katmaya özen gösteriyoruz. Bu konuda insan kaynaklarımız çok hassas çalışmaktadır.

Sizce müşteriler neden markanızı ter-cih etmelidirler?

Bizler müşteri memnuniyetini firma karlılı-ğından her zaman önde tutan bir yaklaşım-da hizmet ettiğimiz için bu hassasiyetimizin müşterilerimize geçtiğine inanıyoruz.Ayrı-ca yaptığımız işin her zaman arkasında ol-mamız, kalitemiz, firma bilinirliğimiz, ilkle-rimiz, sektöre katkılarımız ve tarihimizden dolayı her zaman müşterilerimiz bizleri tercih etmelidir.

Önümüzdeki dönem hedefleriniz nel-erdir?Hedeflerimiz arasında her zaman mak-simum müşteri memnuniyeti sağlayarak ,üretim ve kalite standartlarımızı her za-man bir adım öteye taşıyarak tüm Türk halkına mal olan 134 yıllık Saffet Abdullah markasını ve geleneğini bir sonraki nesille-re aktarmak ve her zaman güllacın bilinen yüzü olup akıllarda yer edinmektir.Yüzyıllık hikayelerin öneminin yeni yeni fark edilme-ye başlandığı ülkemiz koşullarında bunun sürerliliğini sağlamaktır ve bu bilinci tüm Türk halkına öğretmek. Bu haber çalışması için öncelikle teşekkür ederiz. Ve firmamız çalışma kültürüne şiar olmuş bir yaklaşı-mımızla çalışmayı noktalamak istiyoruz.

Page 80: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

Divanyolu Caddesi çok şey görüp geçirmiştir. Kimi zaman sevinçli, kimi zaman üzüntülü olaylara şahit olmuştur. Alemdar Vak’ası, Nizamı Cedid’in kurulması, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması, 31 Mart İsyanı gibi Osmanlı tarihinin önemli olaylarını yaşamış bir caddedir. Bizans Döneminde adı Mese olan Divanyolu yüzlerce yıldır İstanbul’un nabzının tutulabildiği özel bir cadde. Divanyolu’nda yürüyen sadece insan değildir. Kültür ve tarihin tahtında yol almanın şaşkınlığı kadar cümbüşü de akar burada. Divanyolunu’nun hikayesini İstanbul ve kültür aşığı Ahmet Nadir Utkan ile birlikte size aktarmaya çalışacağız.

| KÜLTÜR

78 EYLÜL 2015

!µ Sinan DEMİR • [email protected]

Page 81: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

Bugün Sultanahmet Meydanı adıyla bildiği-miz bölge, Doğu Roma döneminin ana mey-danı olan Auguestion başlayarak bugünkü Divanyolu ve Yeniçeriler caddesine denk dü-şen Via Regia (İmparatorluk Yolu) olduğunu belirten Nadir Bey, bu yolun halk arasında Mese (merkez yol) olarak bilindiğini ve mer-mer döşeli, geniş revaklı bir yol olduğunu ifade ediyor. Yerebatan Sarnıcının yanında bulunan, merkez olarak kabul edilen Milion Taşından başlayıp Çemberlitaş’tan geçerek devam eden yolun Şehzadebaşı’nda ikiye ay-rıldığını belirten Nadir Bey, çatallaşan yolun birinin Edirnekapı’ya diğerinin ise Yedikule’ye gittiğini söylüyor.Bizans Dönemindi Divanyolu’nun açık alışve-riş merkezi olduğunu, halkın günlük ihtiyacı-nı buradan karşıladığını belirten Nadir Bey, “Bizans Döneminde dokumacılık büyük bir

öneme sahipti. Maden işçiliği ve kuyumculuk özellikle Constantinus formu denilen bugün-kü Çemberlitaş bölgesinde yer alıyordu. Ay-rıca bu yol boyunca ve ara sokaklarda çeşitli atölyeler hem şehir halkı için hem de ihracat için üretim yapıyorlardı. Bu açık hava alışve-riş merkezi her zaman hareketliydi. Bizans’ın son döneminde burada bulunan büyük sara-yın işlevini yitirmesi ve çıkan yangınlar so-nucunda çevresinin harap olması nedeniyle eski önemini kaybetti” diyor.

Ahmet Nadir Utkan ile birlikte yürüyüşümüze Sultanahmet’te, caddenin başındaki “Milion” taşından başladık. Bu taşın adı uzunluk ölçü-sü “mil”den geliyor. Kent dünyanın merkezi, bu nokta da merkezin merkeziydi. Şimdi bu-rada gördüğümüz sütun, dört ayaklı bir kaide üstünde yükselen ve üzeri de bir kubbeyle

örtülü olan ilk anıtın küçücük bir parçasıdır. Aynı sırada yer alan, 68 sonrasında, Batı’da Hippie’istan ile Doğu’da Nepal ve Katman-du arasında uzanan “esrarengiz” yolun belli başlı duraklarından “Pudding Snop” hâlâ duruyor. Bir yandan yürüyüşümüze devam ederken, bir yandan da yol boyunca bulunan tarihi yapılar hakkında Nadir Bey bilgi veriyor. Şimdi Türk Edebiyatı Vakfı olan ama ede-biyattan çok halıyla iştigal ettiği izlenimini yaratan, Cevri Kalfa Sibyan Mektebi’ne adını veren kadının ilginç bir olayla anıldığını belir-ten Nadir Bey, “IlI. Selim’i öldüren zorbalar, sonradan II. Mahmud olacak şehzadenin dai-resine öldürmek üzere saldırınca onu sarayın damına kaçıran, saldırganları oyalamak için de mangaldaki külü gözlerine savuran yürek-li kadın” diyor. Cevri Kalfa Okulunun yanında Kaygusuz Tekkesi’ne geldiğimizde Nadir Bey,

KÜLTÜR |

79EYLÜL 2015

Page 82: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| KÜLTÜR

80 EYLÜL 2015

“Tekke olduğunu anlamak kolay değil. Kay-gusuz Baba bir Kadiri Şeyhi olsa gerek. Gene aynı sırada sağda, bir de hamam var. Neden-se Park hamamı deniyor. Kızlarağası Medre-sesi’nden ise pek bir şey kalmamış. Geliyo-ruz Cağaloğlu’nun köşesine. Şimdi sağımız-da “Türbe”. Yaptıran, II. Mahmud, tarzı gene “ampir”dir. İçinde Mahmud’un yanı sıra oğlu Abdülaziz ile torunu Abdülhamid’de yatmak-tadır. Hazirede ise Şeyh Bedreddin’den Sait Halim Paşa’ya kadar birçok ünlü kişinin me-zarı vardır. Saltanat sonrası ölen Osmanlılar da, saltanatın sona ermesinde bir miktar payı olan Ziya Gökalp de buradadır. Cadde üstün-deki sebili de ilginçtir. Bu arada orada olduğu bilinen Theodosios Sarnıcı da ortaya çıkarıl-dı. Belediye binasından girip bu güzel, orta boyda, 5. yüzyıldan kalma sarnıcı görebilir-siniz. Türbe’den devam ettiğimizde, sokağı geçtikten sonraki blokta, en başta şimdi Ba-sın Müzesi olan bina var. Bunu Safvet Paşa, Darülfünun (Üniversite) olsun diye yaptırmış. Mimarının Fossati olması muhtemel” diyor.Beyazıt’a doğru biraz daha yürüdüğümüzde karşımıza çıkan yapının Köprülü Külliyesi ol-duğunu belirten Nadir Bey, bu kütüphanede Köprülü Mehmet Paşa zamanından kalma el yazması kitapların olduğunu belirtiyor. Aynı sırada Köprülü Mehmet Paşanın camisinin ve mezarının bulunduğunu ifade eden Nadir Bey, “Köprülü Mehmed Paşa son devşirme-lerden biridir. Arnavut asıllıydı. Hala çocuk olan oğlu IV. Mehmed ile birlikte, devletin geçirdiği depremleri bir türlü durduramayan Turhan Sultan, artık iyice yaşlanmış ve pek fazla da tanınmayan bu veziri 1656’da sadra-zamlığa getirdi. Bu sert paşayla birlikte, artık

yaylan gıcırdayan devleti bir süre daha ayak-ta tuttu. Ama ahali herhalde Köprülü Meh-med Paşa’nın sertliğinden pek hoşnut değil-di ki şimdi önümüzde duran açık türbesine bakarak, “Paşa, mezarına rahmet yağsın da gazabını dindirsin diye tepesini açık tutmuş” tarzında yorumlar yaptılar. Cadde üstünde dershane ve mescit olarak yaptırılmış küçük bina var. Sekizgen planlıdır. Minaresi yoktur. Avlunun öteki tarafında şimdiye dokuz odası kalan medreseyi görürüz. Oğlu Fazıl Ahmed Paşa’da Köprülü’nün türbesinde gömülüdür. Peykhane sokağına bakan cephede ise yan yana üç dükkân sıralıdır. Babasının vasiyeti üstüne Ahmed Paşa’nın yaptırdığı söylenir. Bizde konut dışına çıkıp “kamusal” karakter edinen Kitaplıklar 18. yüzyılda başlar. Halen çalışıyor” diyor.

Çemberlitaş Hamamının II. Selim’in hasekisi ve III. Murad’ın annesi Venedik asıllı Nurbanu Sultan yaptırdığı için Valide Hamamı da den-diğini belirten Nadir Bey, binayı Sinan’ın yap-tığını belirtiyor. Milion’dan sonraki ilk meydan Çemberlitaş Meydanı olduğunu belirten Na-dir Bey, Çemberlitaş olarak bilinen sütünün üzerinde kenti kurmaktan başka Hıristiyan-lığı serbest bırakan imparatorun “lir çalan Apollo” kılığında bir heykeli vardı. Heykel yok olalı çok oluyor da, 18. yüzyıldaki bir semt yangınından sonra sütunun ayakta kalabil-mesi için demir çemberler takıldı. Yüksekliği 35 metreyi bulur. Bizans döneminde çeşitli önemli binalar bu meydanda bulunurdu. Söy-lentiye göre sütünün altında Bizans hazinesi saklanmıştır. Başka bir söylenti ise aynı yer-de Büyük Constantinus ve karısı tarafından

Kudüs’den getirilen kutsal emanetlerin saklı olduğudur” diyor.Çemberlitaş’ın karşısında önemli yapılardan birinin de Vizir Han ve külliyesi olduğunu be-lirten Nadir Bey, Vezir Han’ın İstanbul’daki son klasik kervansaraylardan biri olduğunu belirtiyor. Hanların biraz ilerisinde İstan-bul’un en eski camilerinden biri olan Atik Ali Camiinin bulunduğunu belirten Nadir Bey, “Atik Ali Paşa Camii, gene bir II. Bayezid dö-nemi devlet adamı, gene fetih öncesi özel-likler gösteren bir cami. Burada ana mekân kare biçimindedir. Dışından payandalarla desteklenmiş pencereli kasnak üstünde kub-be yükselir. Mihrap kısmında bir çıkıntı vardır ve bir yarım kubbeyle örtülüdür. İlk haliyle Fatih Camii’nin de bu plana göre yapılmış olduğunu biliyoruz. Külliye binalarından pek bir şey kalmamış ama medresesi, caddenin karşı tarafında duruyor. Yol genişletilirken o da biraz tıraşlanmış. On iki odası ve ortada kare planlı bir dershanesi var. Az ileride Koca Sinan Paşa Külliyesi’nin önündeyiz. Ende-run’dan yetişme, Arnavut asıllı Sinan Paşa Yemen ve Tunus fatihi olarak tanınır. Burada, on altı kenarlı olan türbesinden başka, küçük bir medrese ve ilginç bir sebil görüyoruz. Mi-marının Davut Ağa olduğu biliniyor. Mezar taşları da incelemeye değer.

Caddenin sonuna doğru Beyazıt Meydanına çıktığınızda, üçüncü meydana gelmiş olur-sunuz. Meydanın Bizans döneminde Boğa Meydanı olarak anıldığını belirten Nadir Bey, biraz ileride bulunan kalıntılarının ise 1509 yılında yıkılan Theodosius adına dikilen mu-azzam anıttan geriye kalanlar olduğunu ifa-

Caddenin sonuna doğru Beyazıt Meydanına çıktığınızda, üçüncü meydana gelmiş olursunuz. Meydanın Bizans döneminde Boğa Meydanı olarak anıldığını belirten Nadir Bey, biraz ileride bulunan kalıntılarının ise 1509 yılında yıkılan Theodosius adına dikilen muazzam anıttan geriye kalanlar olduğunu ifade ediyor.

Page 83: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

KÜLTÜR |

81EYLÜL 2015

de ediyor. Meydanda bulunan 2. Beyazıt Ca-miinin Osmanlı’da bir geçiş dönemini temsil ettiğini ifade eden Nadir Bey, “İstanbul Üni-versitesine ait binalar Harbiye binaları olarak yapılmış. Bunlar Osmanlının taş ve kafir bina örneklerindendir. Bir süre Abdülaziz’in kızları bu binaları konut olarak kullandı. Daha sonra Maliye Nezareti oldu. Bu gün ise Eczacılık Fa-kültesi olarak işlevini sürdürmektedir” diyor.

Fakültenin sağ tarafında bulunan yapının Be-yazıt Hamamı’nın kalıntıları olduğunu belir-ten Nadir Bey, “Patrona Halil adlı telağın Lale Devrini sona erdiren Patrona İsyanın olması nedeniyle, Patrona Hamamı olarak anılmış-tır. Karşısında Hasan Paşa İş Hanı var. He-men yanında Simkeşhane bulunuyor. Bu yapı en eski Türk eserlerinden biridir. Yapı fetihten sonra darphane olarak inşa edilmiştir. Aynı sırada Ragıp Paşa Kütüphanesi bulunuyor. Kütüphane bahçe içinde dört köşeli bir bina-dır. Dört sütuna oturtturulmuş bir kubbesi vardır. Kütüphaneyi yaptıran Ragıp Paşa, Os-manlı tarihinin en kültürlü ve zarif sadrazam-larından biridir. İyi bir şairdi. Dönemin kadın şairi Fitnat Hanım ile ve aşkı ve nüktesiyle ünlü Haşmet’le olan dostluğu sadrazamın entelektüel olmasının güzel yanıydı” diyor.Biraz ileride cami olarak kullanılan yapının Bizans döneminde kilise olarak kullanıldığını belirten Nadir Bey, Mirelaion Kilisesinin son derece yüksek bir kripta üzerine inşa edilmiş Yunan haçı tipinde bir kilise olduğunu ifade ediyor. Bu yapıya 16 yüzyılda Mesih Paşa tarafından Bodrum Camii adı verilmiştir. Mehmet Tahir Ağa tarafından 18. yüzyılın so-nunda yapılan Laleli Camii ilginç özelliklere sahip olduğunu belirten Nadir Bey, “Caminin altında bir çarşı bulunmaktadır. Tonozlu dük-kanlar, orta koridorlar, ortasında havuz bu-lunan bir kahve var. Çarşı olarak kullanılan bodrum katı zamanla unutulmuştur. 1950 yılında cadde kazılırken tekrar ortaya çıkar-tılmış ve çarşı haline getirilmiştir. Cami bir avlu içinde, çevresine göre daha yüksektedir ve merdivenle çıkılmaktadır. Caminin içerisi güzel çiniler ve kalem işleriyle süslenmiştir. Külliyeden bu gün geriye sebil, imaret ve pa-dişahın türbesi kalmıştır” diyor.

İstanbul tarih boyunca imparatorluklara başkentlik yapmış kadim bir şehir olduğu-nu belirten Nadir Utkan, kentin geçmişiyle geleceği arasında bağ kuran noktalardan birinin de Aksaray Meydanı olduğunu söylü-yor. Aksaray Meydanı Roma ve Bizans döne-minden beri kentin önemli meydanlarından biridir. Kent meydanları, yaşayanların sos-yalleştiği kültürel yaşam merkezleridir. Ak-saray Meydanının Roma-Bizans dönemin-deki adı Forum Bovist’tir. (O dönemde Ber-

gama’dan getirilen ‘Tunç Öküz Başı’ndan dolayı Öküz Meydanı olarak anılmaktaydı.) Aksaray Meydanı, Cerrahpaşa Camii’nin ya-nındaki İmparator Arkaddius Meydanı ve Fa-tih’deki Marsiyanus Meydanlarını birleştiren merkezi bir konumda olup, Ayasofya’dan başlayıp Edirnekapı’da son bulan Mese Caddesi boyunca birçok tali yol ve cadde-ler bağlanmaktadır. Günümüzde Vatan ve Millet Caddelerinin ayrıldığı noktada şehrin en eski yapılarından Murat Paşa Camiinin hemen arkasında yapılan bir kanalizasyon kazısında katkomb (İlk Hıristiyanların yer altında yaptıkları mağara mezarlara verilen ad) bulunmuştur. Bulunan yapının altında bir ikincisinin de olabileceğinin tahmin edil-

diğini ifade eden Nadir Utkan, kazıya devam edilmeyerek, yapının üstü kapatıldığını ve gözlerden gizlendiğini söylüyor. Murat Paşa Camiinin mezarlığında, yeni gelinken ölmüş bir kadının duvak ve saçının yontulduğu me-zar taşı bulunduğunu belirten Nadir Utkan, Fatih Sultan Mehmet döneminde oluşan semtin adının Aksaray adını alışı, İshak Pa-şa’nın Karaman seferine bağlandığını dile getirip şu şekilde devam etti: Karamanoğlu Kasım Bey’i mağlup ettikten sonra Aksaray’ı da alan İshak Paşa, padi-şahtan aldığı fermanla bu kasaba halkının büyük bir kısmını İstanbul’a göndermiş ve bunların yerleştiği yere de Aksaray denil-miştir.

Osmanlının İstanbul’u fethinin ardından Bi-zans’ın (Arkaduis, Bous, Teodosius, Koons-tantinus Forumları) meydanın üzerinde za-manla sokaklar mahallelere oluşturulmaya başlanmıştır. Çünkü Osmanlı yaşamında halkın toplu halde yaşacağı çarşı meydan gereksinimi yoktu. İş yerleri evlerine yürü-yüş mesafesinde olup, hayatlarını cami, iş yeri kahvehane üç geni oluşturuyordu. Os-manlı’da meydan kavramı, sokakların kav-şağındaki cami, hazire, tekke, sübyan mek-tebi, çeşme, çınarlı meydan ve kahvehane-nin oluşturduğu küçük alanlardan meydana geliyordu. Kadınlar pek sokağa çıkmazlardı. Kalem Efendileri Mese Yolunu kullanarak Bab-ı Ali’nin yolunu tutarlardı.

Aksaray Meydanın da Abdülaziz’in anne-si Pertevniyal Sultan’ın yaptırdığı Valide Camii yer almaktadır. Bu yapının mimari Ermeni Balyan ailesinden Sarkis’tir. Valide Sultan Camii mimari açıdan oldukça iddi-alıdır. Top beşgen şeklinde yapılmış olup üslubu bulunmamaktadır. Caminin yanında okul, türbe ve muvakkithane bulunmaktay-dı. Meydan düzenlemesi sırasında büyük hasar gören cami dışındaki yapılar yıkılmış-tır. Bahçe küçültülerek, sonradan yapılan kavşak ve geçitlerle adeta cami gözlerden gizlenmiştir. Pertevniyal Sultan’ın Türbesi caminin avlusunda yer almaktadır. Yanında bulunan Pertevniyal Lisesi günümüzde de kullanılmaktadır.

Fenari İsa Camii ise Bizans’dan kalan Kons-tantinos Lips Kilisesi camiye dönüştürüme-siyle yapılmıştır. Burada bulunan kilise 10. yüzyılın sonlarında imparatorlukta yüksek mevkide memur olan Konstantinos Lips yaptırmıştır. İlk kilisenin kuraldışı bir şekil-de 5 apsisli olduğu, ancak kuzeyde yer alan apsislerin yok olduğu anlaşılmıştır. Geriye kalan apsisler kilisenin doğu kanadında yer almaktadır.

Caddenin sonuna doğru Beyazıt Meydanına çıktığınızda, üçüncü

meydana gelmiş olursunuz. Meydanın

Bizans döneminde Boğa Meydanı olarak

anıldığını belirten Nadir Bey, biraz ileride bulunan kalıntılarının

ise 1509 yılında yıkılan Theodosius adına dikilen muazzam anıttan geriye kalanlar olduğunu ifade

ediyor.

Page 84: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| SANAT

82 EYLÜL 2015

DOKUMA SANATINDA FARKLI BİR BOYUT:

LİF DOKUMAGeçmişten günümüze kadar gelen duvar halıları... Eskiden insanlar ses ve ısı yalıtımını kumaşlar ve halılar ile sağlıyorlardı. Bu işlevselliğin yanı sıra insanlar estetik kavramlarının gelişmesi ile duvara asılan kumaşların üzerine süsler, işlemeler ekleyerek renk ve biçim katmışlardı. Çocukluk anılarımızdan hatırladığımız geyikli, av sahneli, dans eden kadınların çoşkularını gösteren duvar halıları vardı. Şimdi ise duvarlarda liflerle yapılan dokumalar yerini alıyor. O, doğada ve çevrede görüp üzerinde hiç düşünmediğimiz figürleri özel tasarım duvar halılarına yansıtıyor. Dokuduğu, aslında hayatın ta kendisi… Gül Bolulu anlatıyor…

Page 85: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

SANAT |

83EYLÜL 2015

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?1961 yılı Isparta doğumluyum. 1988’de Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü’nden mezun oldum. Yüksek lisansını tamamladıktan sonra akademik kariyerime devam et-meye karar verdim. Halen mezun oldu-ğum okulda öğretim görevlisi, tasarımcı olarak görev yapıyorum. Ayrıca tasarım çalışmalarına kendi atölyemde de de-vam ediyorum.

Lif dokuma işine ne zaman ve nasıl başladınız?Geçmişten günümüze kadar gelen du-var halıları... Eskiden insanlar ses ve ısı yalıtımını kumaşlar ve halılar ile sağlı-yorlardı. Bu işlevselliğin yanı sıra insan-lar estetik kavramlarının gelişmesi ile duvara asılan kumaşların üzerine süs-ler, işlemeler ekleyerek renk ve biçim

katmışlardı. Çocukluk anılarımızdan hatırladığımız geyikli, av sahneli, dans eden kadınların çoşkularını gösteren duvar halıları vardı. Günümüzde de çağ-daş tasarımlarla yapılan dokuma duvar tekstilleri (tapestry) duvarlarımızı süs-lemektedir.

Ben de 1990’dan bu yana dokuma tasa-rımlarımı üretmeyi sürdürüyorum. 1988 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sa-natlar Fakültesi Tekstil Sanatları Do-kuma Bölümünden mezun oldum. Halı tezgahına sahip olduktan sonra , ben de tasarımlarımı dokuyup üretime başla-mıştım. Halı tezgahı - kirkit - iplik benim için ayrılmaz bir üçlü olmuştu. Tekstil eğitimimin bir parçası olan “doku” yap-tığım tasarımlarda kendini hep öne çı-karıyordu. Dokumalarımda doğadan et-kilenmiş olduğum yine tasarımlarımda

gözlenmektedir. Doğanın kendi içindeki uyumu sadeliği, dengesi, renkleri tasa-rımın oluşmasında en önemli kaynak kitabıdır. Fotoğraf gezilerinde çektiğim doku fotoğraflarım, resimlerini yaptığım zeytin ağaçları, kayalar arasındaki kü-çük mantarlar, ormanın dokusu, böcek-lerin kabuk desenleri gibi çalışmaların birikimini dokuma tasarımlarımlarımda görmeye başladım.

Tasarımlarımda, beni etkileyen objeden yola çıkarak üretim sürecimi başlatıp, bu sürecin ipliklerle birleşmesine ka-dar devam etmekte; dokumalarımda en önemli konu tasarımla malzemenin uyu-mudur. Bunun için de malzeme araştır-ması dokumanın önde gelen aşamasıdır. Tasarımlarda doğal malzemeler (kendir, doğal rafya, pamuk, sisal, bitki lifleri) renkli tasarımlarda da orlon, boyalı pa-

Page 86: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| SANAT

84 EYLÜL 2015

muk, floş, ve atık malzemeler kullanı-yorum. Dokumalarda duvar panolarının dışında, aydınlatmalar, kapılar, paravan-lar, yatak başları gibi fonksiyonel ürün tasarımlarına yönelip, özel tasarımlarla iç mimarlar ve mimarlarla ortak çalış-maktayım. Atölyemde çalışmalarıma ve sergilerime devam ediyorum.

Tasarımlarınızı tezgâhta dokurk-en hangi malzemeleri kullanıyor-sunuz?Dokumalarımda en önemli konu tasa-rımla malzemenin uyumudur. Bunun

için de malzeme araştırması dokumanın en önemli aşamasıdır benim için. Ken-dir, sisal, pamuk, doğal rafya, bitki lifle-ri, gemi halatları kullanmayı sevdiğim malzemeler. Bu malzemeler dışında renkli dokumalar için orlon, boyalı pa-muk ve yün de kullanıyorum.

Tasarımlarınız nasıl özgünleşti ve kimliğinizle örtüştü?Tekstil eğitimimin bir parçası olan ‘doku’ yaptığım tasarımlarda kendini hep öne çıkarıyordu. Dokumalarımda doğadan etkilenmiş olduğum yine tasarımlarım-

da gözlenir. Doğa, kendi içindeki uyumu, sadeliği, dengesi, renkleri ile tasarımın oluşmasında en önemli kaynak kitap. Fotoğraf gezilerinde çektiğim doku fo-toğraflarım, resimlerini yaptığım zey-tin ağaçları, kayalar arasındaki küçük mantarlar, ormanın dokusu, böceklerin kabuk desenleri gibi çalışmaların biriki-mini dokuma tasarımlarımda görmeye başladım.

Tasarımlarım kendiliğinden farklı ve öz-gün bir yola girdi. Artık işlerimle tanını-yorum. Doku beni tanımlar oldu.

Page 87: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

SANAT |

00EYLÜL 2015

Malzemenin özelliği sizi yönlendiriyor mu?Beni yönlendiren tamamen malzemedir za-ten. Tasarımlarım düşüncelerimin, hayalle-rimin kağıda dökülmesiyle başlar, malze-meyle birleşmesine kadar devam eder.

İşlerinizin boyutları nedir?Farklı boylarda duvar panoları çalışıyorum. Büyüğünden küçüğüne hepsinin derinlik boyutları farklı. Küçük olan bir pano bir bü-yük pano ile yarışabiliyor.

Özel istekler doğrultusundaçalışıyor musunuz?Duvar panolarının dışında, aydınlatmalar, kapılar, paravanlar, yatak başları gibi fonk-siyonel ürün tasarımları dışında iç mimar-lar ve mimarlarla özel tasarımlar için ortak çalışmaktayım.

Tasarımlarınızı nerede görebiliriz?Tasarımlarımı sergilerde paylaşıyorum. 1990 yılından bu yana 20 tanesi kişisel ol-mak üzere yurtiçi ve yurtdışında 47 sergiye katıldım. Mimarlarla çalıştıklarım genelde özel alan-larda yer alıyor. Sadece fotoğraflayarak ar-şivliyorum. Hepsini belki bir gün bir kitapta görebiliriz.

Anadolu Duvar Halılarının Bugüne Yansımaları…“Çocukken ziyaretine gittiğimiz büyük teyzemin evinde geyikli duvar halısı vardı. Her gittiğimizde o halıyı uzun uzun incelerdim. Başka yerlerde gördüğüm diğer av sahneli, dans eden kadınlı duvar halıları da aklımda yer etti. Yıllar sonra aldığım resim eğitimi, dokuma bilgisi ve fotoğraf deneyimlerim şu anki çalışmalarımın temelini oluşturdu. Kilim tekniğiyle yaptığım duvar halılarım ‘lif sanatı’ olarak da adlandırılıyor.”

Page 88: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| ŞAHVER’İN MUTFAĞI

86 EYLÜL 2015

MALZEMELER250 gram un, bir çay kaşığı tuz, 100 gram sıvıyağ, 300 gram toz şeker, 2 adet yumurta, bir yemek kaşığı vanilya, 50 gram kakao ve bir su bardağı süt. TARİFİUn, tuz ve kakaoyu karıştırın bir kenara koyun. Tereyağını mikserde 2 dakika çırpın. Daha sonra şeker ilavesini yaparak tekrar karıştırın. Sonra 1 yumurta ilave ederek karıştırın ve ardından 1 yumurta daha ilave edin ve tekrar karıştırın. Vanilyayı katıp çırpmaya devam edin. Sütü ulave edip karıştırın. Hazırladığınız karışımı önceden hazırladığınız unlu karışıma ilave ederek iyice karıştırın. Sıkma poşeti ile muffin cake kağıtlarına doldurun. Fırında 170 derece sıcaklıkta 25 dakika pişirip servis edebilirsiniz.

[email protected]

ÇİKOLATALI MUFFIN CAKE

Page 89: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

ŞAHVER’İN MUTFAĞI |

87EYLÜL 2015

MALZEMELER100 gram ıspanak, 200 gram un, bir paket kabartma tozu, bir çay kaşığı tuz, 1 adet yumurta, bir çay bardağı sızma zeytinyağı, bir su bardağı yoğurt ve 100 gram beyaz peynir küpleri. TARİFİHazır doğranmış ve şoklanmış ıspanakları sıcak sudan geçirerek sularını süzün. Un, kabartma tozu ve tuzu karıştırın. Yumurta, yağ ve yoğurdu mikserde orta hızda pürüzsüz hal alana kadar çırpın. Yavaş devirde mikser çalışırken unu yedirin. Ispanak ve beyaz peyniri el ile peynir ezilmeden bu karışıma yedirin. Cup cakelere yerleştirin. 180 derece fırında 25 dakika pişirdikten sonra servis edebilirsiniz.

ISPANAK VE BEYAZPEYNİRLİ CUP CAKE

Page 90: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| ŞAHVER’İN MUTFAĞI

88 EYLÜL 2015

MALZEMELERTart Hamuru500 gram un, 150 gram pudra şekeri, 2 adet yumurta ve 250 gram tereyağı.Elmalı İç Malzeme8 adet elma, 30 gram tarçın, 5 gram muskat ve 1 su bardağı elma suyu.

TARİFİTart HamuruTüm malzemeyi miksere doldurun. Hamur toparlanıncaya kadar düşük devirde, daha sonra orta devirde 15 saniye karıştırın. Kulak memesi kıvamına gelince tüm hamuru strech folioya alın ve dolaba dinlenmeye bırakın.

Elmalı İç MalzemeElmaları soyun. Çekirdeklerini vs çıkartın.750-800 gram elma içi kalacaktır. Sonra rondoda ezilmeden elmaları öğütün. Sonra ocakta tencereye elmaların tamamını koyun. Elma suyunu ilave edin. Kaynamaya başlayınca, takribi 30 dakika kısık ateşte tutun. Ara ara mutlaka karıştırın. Suyu çekilince tarçın ve muskatı ilave edin. Karıştırdıktan sonra, soğuması için bekletin. Elmalar soğuduktan sonra yapmış olduğumuz tart hamurunu tart çemberine ince bir hamur halinde yayın. Çatal ile ortalarından küçük delikler açın. Elmalı iç malzeme ile hazırlanan kalıbı doldurun. Sonra kalan hamur ile ince çubuklar kesin ve elmalı harcın üzerine kafes yapın. Önceden 170 derece ısıtılmış fırında 30 dakika pişirin. Piştikten sonra soğumasını bekleyin ve soğuduktan sonra pudra şekeri serperek üzerini süsleyip servis edin.

ŞEKERSİZ ELMALI TART

Page 91: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

ŞAHVER’İN MUTFAĞI |

89EYLÜL 2015

MALZEMELER350 gram un, 2 tatlı kaşığı toz tarçın, 2 tatlı kaşığı kabartma tozu, 1 tatlı kaşığı karbonat, 1 tatlı kaşığı toz zencefil, 1 çay kaşığı muskat rendesi, yarım çay kaşığı toz karanfil, yarım çay kaşığı tuz, 375 gram tereyağı, 400 gram toz şeker, 2 tatlı kaşığı vanilya, 4 adet yumurta, bir su bardağı süt, 250 gram rendelenmiş havuç, 250 gram kırık ceviz ve 40 gram kuru üzüm. TARİFİTereyağı, şeker ve vanilya çırpılıp krema kıvamına getirilir. Yumurtaları tek tek karışıma ekleriz. Mikseri yavaşlatıp, kuru malzemeleri ve sütü ilave ederiz. (Un, Tarçın, Kabartma Tozu, Karbonat, Zencefil, Muskat, Karanfil ve Tuz’u karıştır.) Havuç, ceviz ve kuru üzümü de ilave ettikten sonra 180 derece fırında 45 dakika pişirdikten sonra servis edebiliriz. Sıkma poşeti ile muffin cake kağıtlarına doldurun. Fırında 170 derece sıcaklıkta 25 dakika pişirip servis edebilirsiniz.

HAVUÇ VE KURU MEYVELİ KEK

Page 92: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

BEL FITIĞI VE KORUNMA YOLLARIModern yaşam, gündelik hayatımızı kolaylaştırmanın yanı sıra beraberinde bazı sağlık sorunlarını da yanında getirmektedir. Yoğun iş temposu, ağır çalışma koşulları, iş ve sosyal yaşamın hareketliliği ve getirdiği stres, spor ve fiziksel aktivitelere yeterince zaman ayrılamaması, beslenme alışkanlıklarının değişmesine bağlı olarak aşırı kilo alınması insanları daha sık olarak bel ağrısı ile karşı karşıya bırakmaktadır. Buna bağlı olarak insanların yaklaşık yüzde 80’i hayatları boyunca en az bir kere bel ağrısı çekmektedirler.

| SAĞLIK

90 EYLÜL 2015

Page 93: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

Her bel ağrısı, bel fıtığı mıdır?Modern yaşam, gündelik hayatımızı ko-laylaştırmanın yanı sıra, beraberinde bazı sağlık sorunlarını da getirmektedir. Yoğun iş temposu, ağır çalışma koşulları, iş ve sosyal yaşamın hareketliliği ve getirdiği stres, spor ve fiziksel aktivitelere yete-rince zaman ayrılamaması, beslenme alışkanlıklarının değişmesine bağlı olarak aşırı kilo alınması insanları daha sık ola-rak bel ağrısı ile karşı karşıya bırakmakta-dır. Buna bağlı olarak insanların yaklaşık yüzde 80’i hayatları boyunca en az bir kez bel ağrısı çekmektedir.

Bel fıtığının belirtileriBel ve bacak ağrısı en belirgin şikâyettir. Fakat bazen bel veya bacak ağrısından sa-dece biri de bulunabilir. Hareket kısıtlılığı, topallayarak yürüme, vücudun bir tarafa doğru çarpılması gözlemlenebilir. Ağrıyla birlikte bacaklarda uyuşma, karıncalan-ma, hastalık ilerledikçe kuvvet kaybı ve incelme (atrofi) görülebilir. Sinirlere ge-nişçe basan fıtıklarda cinsel fonksiyonlar olumsuz etkilenebilir.Bazen orta hattan omurilik kanalına doğ-ru uzanarak sinirleri sıkıştıran büyük bel fıtıklarında ağrının yanında idrar ve büyük abdestini tutamama veya yapamama gibi rahatsızlıklar ile bacaklarda felce doğru gidiş, süvari yaması tarzında (oturak ci-varında) duyu kaybı ve cinsel fonksiyon bozuklukları ortaya çıkabilir. Bu klinik tab-loya kauda ekuina sendromu adı verilir. Omurilik kanalı dar olan hastalarda küçük orta hat fıtıkları bile benzer şikayetlere yol açabilir. Hastalığın bu derecede ilerle-mesine müsaade edilmemeli, zamanında müdahale ile uygun bir tedavi gerçekleş-tirilmelidir. Bel fıtığında bel ve bacak ağrısı öksür-mekle, yürümekle, iş yapmakla ve ayakta kalmakla artarken sert yatakta yatmakla azalabilir. Ağır bir yükü kaldırmak veya ters bir hareket yapmak gibi pek çok dış faktörün yanında kişiye ait faktörler de bel fıtığının oluşmasında önemli rol oynarlar. Çünkü öyle insan vardır ki 120 kg kaldırır, hiç bir şey olmaz; öylesi de vardır ki 5 kg kaldırır, bel fıtığı olur.

Bel fıtığının ne olduğunu anlayabilmek için belin anatomik yapısına göz atmak gerekir: İnsan vücudunda 33 adet omurga kemiği bulunmakta olup bunun 5 tanesi bel böl-gesinde yer alır. Omurlar arasında, belin hareketini ve yükün dengeli dağılımını sağlayan kıkırdaktan yapılmış disk diye adlandırılan yapı yer alır. Disk hareket sı-rasında bir nevi amortisör gibi çalışır. Bel

fıtığı oluşumu da bu diske bağlıdır. Diskin değişik sebeplerden dolayı yırtılarak ba-lonlaşması, belde o bölgede omurilikten çıkan sinirin sıkışmasına neden olur. Sıkı-şan sinir, bele ve bacaklara yayılan ağrının oluşma sebebidir. Oluşan fıtığın büyüklü-ğü, ağrının daha şiddetli, daha uzun süre devam eden ve ilaçlarla daha güç kontrol edilebilen bir ağrı olmasına neden olur. Baskı altında kalan ve çok hassas olan si-nir dokusunda zamanla şişme görülebilir.

Baskının çok büyük olduğu durumlarda sinir görevini yerine getiremez. Bu durum-da öncelikle duyu fonksiyonu kaybolmaya başlar. Hasta bunu uyuşukluk ve karınca-lanma olarak algılar. Sinire olan bası eğer ortadan kaldırılamazsa sinir artık ilgili

olduğu kası çalıştıramayarak kısmi ya da tam hareket kaybı (felç) oluşur. Özellikle bu durum, acil olarak ameliyat edilerek sinirin rahatlatılmasını gerektiren bir pa-tolojidir, aksi taktirde oluşan kuvvet kaybı kalıcı olabilir.

Bel fıtığından nasıl kurunulabilir?

Diğer hastalıklarda olduğu gibi bel fıtığına da yakalanmamak en iyisidir. Yani tedbir-ler hastalığa yakalanmadan önce alınma-lıdır. Kişi hiç bir zaman çok ağır bir yükü kaldırmamalı, bir yük kaldıracaksa mut-lak surette dizlerini kırarak o cismi yer-den almalı ve o şekilde kaldırmalıdır. Yani belden eğilerek kaldırmamalıdır. Hiçbir cismi uzanarak almamalıdır. Mesela raf-tan kitap alırken uzanmamalıdır. Telefon bile çalsa, uzanarak almamalıdır. Daima

cisimlere yaklaşarak, ara da mesafe bı-rakmaksızın almalıdır. Sağlıklı iken bel ve karın adalelerini güçlendirici egzersizler yapmak yararlıdır. Bu konuya aşağıda 50 tavsiye bölümünde daha açık bir şekilde değineceğiz.

Peki, her bel ağrısı bel fıtığı anlamına mı ge-lir?Bu sorunun cevabı ancak yapılacak bir be-yin cerrahi muayenesi sonrasında ve ge-rektiğinde o bölgenin çeşitli yöntemlerle görüntülenmesi ile anlaşılabilir. Ancak bi-linen bir gerçek her bel ağrısının bel fıtığı olmadığıdır.

Teşhis nasıl konur?Bel ve bacak ağrısı ile seyreden hastalık-lar çok çeşitlidir. Yani bel ve bacak ağrısı bulunan her hastaya “mutlaka bel fıtığı-dır” peşin hükmü ile yaklaşmamak gere-kir. Bel fıtığını taklit eden daha pek çok hastalık vardır. Basit bir spor yaralanma-sından romatizmaya, enfeksiyon hasta-lıklarından kansere kadar birçok hastalık bel ve/veya bacak ağrısıyla seyredebilir. Bu nedenle öncelikle teşhisin ne olduğu net olarak ortaya konmalıdır. Çünkü teda-vide başarıya giden yol her şeyden önce doğru teşhisten geçer. Bunun için de ilgili uzman hekime müracaat etmek gerekir. Hekim hastanın şikayetlerini dinleyecek, muayenesini yapacak ve hastalığıyla ilgili tüm tetkik ve tahlilleri yaptıracaktır.Düz röntgen filmleri bugün de değerini korumakta olup, ihmal edilmemelidir. An-cak belden iğne yapılıp içeriye kontrast madde verildikten sonra film çekilmesi tekniği (Myelografi) giderek daha az kul-lanılmaktadır. Çünkü günümüzde görün-tüleme teknik leri çok ilerlemiş ve artık hastanın belinden iğne yapılmasına gerek kalmayacak seviyeye gelmiştir. Aslında son yirmi yıl içerisinde kullanım alanına giren noniyonik kontrast maddeler iğne tekniğinin yan etkilerini oldukça azaltmış-tır. Fakat buna rağmen bizzat iğne tek-niğinin kendi yan etkileri olabildiğinden dolayı myelografiden mümkün mertebe uzak durmakta yarar vardır. Bunun yeri ne güçlü manyetik rezonans cihazları tercih edilmelidir.Bel fıtığının teşhis ve ayırıcı teşhisinde EMG dediğimiz tetkik yöntemi de yararlı-dır. Çünkü bu yöntem ile hastada bulunan bozuklukların sinir dokusuna mı, yoksa kas dokusuna mı ait olduğu ortaya kona-bilmekte, diğer hastalıkların bel fıtığından ayırımı yapılabilmektedir. Bazen de bu teknik, cerrahın ameliyat kararını bile et-kileyebilmektedir.

SAĞLIK |

91EYLÜL 2015

Page 94: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

| SAĞLIK

92 EYLÜL 2015

Bel ve/veya bacak ağrısı bulunan bir has-tada genellikle bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans gibi ileri tetkik yön-temlerine başvurulur. Özellikle manyetik rezonans görüntüleme metodu teşhiste ve ayırıcı teşhiste büyük kolaylıklar sağ-lar. Ayrıca hastanın X-ışını almaması ve çeşitli planlarda mevcut olan üstün gö-rüntüleme yeteneği manyetik rezonansı son yıllarda giderek daha da öne çıkar-maktadır.Neticede; yapılan muayene, tetkik ve tah-liller sonucunda hastanın bel fıtığı olup olmadığı, bel fıtığı ise hangi safhada oldu-ğu net olarak ortaya konacaktır. Yani bel fıtığı teşhisinin konmuş olması yeterli de-ğildir. Hastalığın hangi safhada olduğunu da tesbit etmek gerekir. Çünkü tedavinin şekli buna göre değişecektir.

Peki her bel fıtığı ameliyat edilmeli midir? Her bel fıtığının ameliyat edilmesi gerek-mez. Bazı başlangıç halindeki küçük bel fıtıklarının, doktor tavsiyesine uyulduğun-da zamanla iyileşebildiği görülmektedir. Ancak bunun kararı beyin cerrahisi uzma-nı tarafından verilebilir.

Tedavinin sonucuBel fıtığına yakalanan hastaların büyük çoğunluğu konservatif tedavi dediğimiz ameliyat dışı yöntemlerle tedavi edilebil-mektedir. Fakat cerrahi lüzumluysa bunu da geciktirmemek gerekir, çünkü günü-müzde uygun ve yeterli bir teknikle tecrü-

beli doktorlar tarafından ameliyat edilen hastalarda başarı oranı % 99 civarındadır. Doğru hasta, doğru zamanda, doğru tek-nikle, doğru ekip tarafından, doğru âlet ve cihazlar kullanılarak ameliyat edilirse ba-şarı şansı yükselmektedir. Cerrahın dikkat ve deneyimi, ciltten itibaren dokulara çıp-lak gözle müdahale edilmemesi, aydın-latmanın iyi olması, gerektiğinde spinal veya epidural anestezi kullanılarak genel anestezinin devre dışı bırakılması elde edilen yüz güldürücü sonuçların oranını artırırken, komplikasyonları da giderek azaltmaktadır. Ameliyat yerindeki yüzeyel veya derin dokuların iltihabı, yapışıklıklar, epidural nedbe dokusu teşekkülü, dura mater denilen kalın zarın zedelenmesi gibi nisbeten basit komplikasyonların ya-nında sinir elemanlarının, komşu yapıla-rın, iç organların, büyük damarların zarar görmesi gibi önemli komplikasyonlar ve diğer birtakım istenmeyen olaylar tıpta en ileri düzeydeki merkezler dahil tüm dünyada görülebilmektedir. Anesteziye ait komplikasyonları da unutmamak ge-rekir. Ancak uygulanan üstün teknik ve elde edilen muazzam deneyimle beraber gerektiğinde genel anestezinin devre dışı bırakılabiliyor olması komplikasyonları en alt seviyeye indirgemektedir. Mesela de-neyimli ekibimiz tarafından mikroteknik ve mikroendoskopik teknik kullanılarak gerçekleştirilen bel fıtığı operasyonla-rında hastanın felç kalma riskinin bulun-maması bunun bir göstergesidir. Bütün

bunlara rağmen her türlü risk hâlâ sıfır-lanabilmiş değildir. Bilim sürekli gelişiyor. Birçok olumlu şey yapılmış olmasına kar-şılık daha kat edilecek çok yolumuz vardır.

Günümüzde uygulanan modern cerrahi tek-nikleri nelerdir?Bel fıtığı cerrahisinde günümüzde 4 çeşit operasyon tekniği uygulanmaktadır.1. Klasik cerrahi yaklaşım2. Mikroskop eşliğinde yapılan diskektomi 3. Kamera eşliğinde yapılan endoskopik diskektomi4. Perkütan disk nükleoplasti yada perkü-tan lazer nükleoplasti

Uygulanan cerrahi tekniklerin temel fel-sefesi birbiri ile aynı olmakla birlikte 2. ve 3. teknikte hastanın ayağa daha erken kaldırılması ve daha erken hastaneden ta-burcu olması mümkün olabilmektedir. 4. teknikte ise hasta genel anestezi ile uyu-tulmadan, ciltten iğne ile girilerek işlem yapılmakta ve hasta uygulama sonrasın-da hemen evine gönderilmektedir.Tüm cerrahi yaklaşımlarda amaç; hasta-nın sinirine olan basının ortadan kaldırıl-ması ve böylece şikayetlerinin geçerek günlük yaşantısını sağlıklı olarak sürdü-rebilmesidir. Tüm teknikler günümüzde büyük başarı yüzdeleri ile uygulanmakta ve hastaların şikayetleri ortadan kalk-maktadır. Burada önemli olan hangi has-taya hangi tekniğin uygulanmasının daha iyi sonuç vereceğinin saptanmasıdır.

Page 95: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1

????? |

00EYLÜL 2015

Page 96: TATLI DUNYASI DERGISI SAYI 1