147
T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI BÂBÜRNÂME’DE SOSYO–KÜLTÜREL VE EDEBİ HAYAT Dastanbek RUSTAMBEK UULU 1630208074 YÜKSEK LİSANS TEZİ DANIŞMAN Dr. Öğr. Üyesi Aliye YILMAZ ISPARTA 2018

T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

  • Upload
    others

  • View
    18

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

T.C.

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI

BÂBÜRNÂME’DE SOSYO–KÜLTÜREL VE EDEBİ HAYAT

Dastanbek RUSTAMBEK UULU

1630208074

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Dr. Öğr. Üyesi Aliye YILMAZ

ISPARTA – 2018

Page 2: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din
Page 3: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din
Page 4: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

iii

(RUSTAMBEK UULU, Dastanbek, Bâbürnâme’de Sosyo-Kültürel ve Edebi

Hayat,Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 2018.)

ÖZET

Türk dünyasında önemli bir yeri olan Bâbür Şah’ın kaleme

aldığıBâbürnâme, dönemin sosyo-kültürel ve edebi muhitini yansıtan bir boy

aynası gibidir. Söz konusu eser, Bâbür Şah’ın Fethettiği topraklar ve bu

topraklarda hayat süren Türklerin siyasal düşüncesinin yanı sıra dinî, kültürel,

sosyal ve edebi hayatlarını da geniş bir şekilde ele almaktadır. Babür-nâme, Bâbür

Şah’ın tahta çıkmasından (1494-1529) ölümüne kadar olan seneleri

kapsamaktadır.Edebiyat alanında Emir Ali Şiir Nevai’nin sıkı bir takipçisi olan

Babür Şah, Bâbürnâme adlı eserini Çağatay Türkçesiyle kaleme almıştır.

Türk İslam edebiyatı ve tarihi açısından oldukça önemli olan Babür-nâme

üzerine yaptığımız yüksek lisans tez çalışmamızın konusu, “Bâbürnâme’de

Sosyal, Kültürel ve Edebi Hayat” olarak belirlenmiştir.Tezimizin giriş kısmında,

Bâbür Şah’ın hayatı, nesebi, yazdığı eserleri hakkında özet bilgilere yer

verilmiştir. Bu kısımda özellikle Bâbür Şah’ın Fergana, Kabil ve Hindistan

bölgelerinde yaptığı faaliyetleri üzerinde durulmuştur.

Tezimizin birinci bölümünde,sosyo-kültürel hayata dair bilgiler

Bâbürnâme’de söz edildiği şekliyle aktarılmıştır. Bu kısımda, Bâbür Şah’ın

büyüdüğü topraklardan başlayarak, fethettiği topraklar ve hayatını kaybettiği

Hindistan’a kadar yaşayan topluluklar ve onların kültürel hayatı hakkında bilgiler

aktarılmıştır. Çalışmamızınana konusunu oluşturan ikinci bölümde ise

Bâbürnâme’de yansıtılan edebî hayat ve bu muhitte boy gösteren edebiyatçiler ele

alınmıştır. Bu kısımda Bâbür Şah’ın kendi döneminde yetişen edebiyatç ilerın yanı

sıra kendisinden önce bu bölgelerde yaşayan ve Türk İslam Edebiyatına katkı

sağlayan şahsiyetler, Babür-nâme ışığında tespit edilmiştir.

Tezimizin son bölümünde sonuç ve kaynakçanın ardından eklere yer

verilmiştir.

Anahtar Sözcükler: Babür, Babür-nâme, Edebi Muhit, Çağatay

Edebiyatı.

Page 5: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

iv

(RUSTAMBEK UULU, Dastanbek, Social, Cultural and Literary Life in

Baburname,Master’s Thesis, Isparta, 2018.)

ABSTRACT

The aim of this master's thesis is to discuss the work of Babür-nâme, written by

Babür Şah, who has made a great contribution to the Turkish world. This work is

written in such a way that the knowledge about the Turkish world and other societies in

which includes variety of information on their history, economy, culture, civilization,

race, language, religion, bibliography, geographical literary and other fields will be

received. Therefore, we worked on this master's thesis, which is important to us in many

ways.

This thesis focuses on three areas, Fergana, Kabil and India. A great deal of

information about the socio-cultural and literary life that existed in these three regions

and the country was given by using the work of Bâbürnâme as the main source. The

thesis we are working on starts with the introduction part. Then, the main content of the

dissertation is covered in two parts. In the first part, "socio-cultural life in Babür-nâme"

is discussed. In this section, socio-cultural information has been tried to be considered.

In the second part of the thesis, information about "literary life in Babür-nâme" was

presented. In this section, dîwan literature, folk literature and as well as literature writers

in the period of Bâbürnâme were included.

In this thesis, study methods such as analysis and comparison were used. This

thesis has been written by analyzing the data obtained as a result of using these

methods. At the same time, a few of the information that has been reached and analyzed

is written with benchmarking methods. In the process of writing, many methods have

been applied in place of and according to the need.

Many significant results have been achieved in this thesis. The socio-cultural and

literary information recorded in the Bâbürnâme work has been obtained. In this study,

the cultural characteristics that existed in Transoxiana, Kabil, and India were examined.

Several conclusions have been reached in terms of social conditions, living conditions,

state administration, and literary figures and literature.

Key words: Ba'bur, Ba'bur-nâme, Literary Environment, chaghatayLiterature.

Page 6: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

v

İÇİNDEKİLER

TEZ SAVUNMA SINAV TUTANAĞI .......................................................................... i

YEMİN METNİ............................................................................................................... ii

ÖZET ............................................................................................................................... iii

ABSTRACT .................................................................................................................... iv

İÇİNDEKİLER................................................................................................................ v

KISALTMALAR.......................................................................................................... viii

GİRİŞ................................................................................................................................ 1

BİRİNCİ BÖLÜM

BÂBÜRNÂME’DE SOSYO – KÜLTÜREL HAYAT

1.1. EVLENME........................................................................................................ 25

1.1.1. Bâbür Şah’ın Nişanı ve Evlenmesi............................................................. 26

1.1.2. Sultan Mahmut Mirza’nın Büyük Kızı ile Haydar Mirza’nın Evlenmesi .. 27

1.2. DOĞUM............................................................................................................ 27

1.3. ÖLÜM ............................................................................................................... 28

1.4. FALCILIK ........................................................................................................ 29

1.5. TUĞ AÇMA TÖRENİ...................................................................................... 30

1.6. GİYİM - KUŞAM VE SÜS .............................................................................. 31

1.7. BESLENME...................................................................................................... 34

1.8. HASTALIK VE TABİPLER ............................................................................ 39

1.9. GEÇİM KAYNAKLARI .................................................................................. 42

1.9.1. Ziraat.......................................................................................................... 42

1.9.2. Ticaret ........................................................................................................ 44

1.9.3. Avcılık ....................................................................................................... 45

1.9.4. Hayvancılık ................................................................................................ 51

1.10. SANAT............................................................................................................ 54

1.10.1. Mimari Yapı ............................................................................................ 54

1.10.2. Resim ....................................................................................................... 59

1.10.2.1. Behzad ........................................................................................... 59

1.10.2.2. Şah Muzaffer ................................................................................. 60

1.10.3. Çalgı Aletleri ........................................................................................... 60

1.10.3.1. Kanun ............................................................................................ 60

1.10.3.2. Kitare ............................................................................................. 61

1.10.3.3. Ney ................................................................................................ 62

1.10.3.4. Saz ................................................................................................. 62

1.10.3.5. Ud .................................................................................................. 62

1.10.3.6. Çeng .............................................................................................. 63

1.10.3.7. Çalgı Daire .................................................................................... 63

1.10.4. Savaş Sanatı ................................................................................................. 63

Page 7: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

vi

İKİNCİ BÖLÜM

BÂBÜRNÂME’DE EDEBİ HAYAT

2.1. HALK EDEBİYATIÖRNEKLERİ................................................................... 69

2.1.1. Efsaneler .................................................................................................... 69

2.1.2. Fıkralar ve Özlü Sözler.............................................................................. 71

2.2. TİYATRO ......................................................................................................... 72

2.3. HALK EĞLENCELERİ.................................................................................... 74

2.3.1. Ziyafet (Toy) ............................................................................................. 74

2.3.1.1. Ziyafetlerde Verilecek Olan Bahadırlık Unvanı ............................. 76

2.3.2. Spor (Güreş) .............................................................................................. 77

2.4. DİVAN EDEBİYATI........................................................................................ 78

2.4.1. Edebi Muhit ............................................................................................... 78

2.4.2. Bâbürnâme’de Geçen Edebiyatçılar .......................................................... 80

2.4.2.1. Ali Şîr Nevai.................................................................................... 80

2.4.2.2. Abdurrahman Câmî ......................................................................... 86

2.4.2.3. Sultan Hüseyin Baykara .................................................................. 87

2.4.2.4. Benai (Bennai)................................................................................. 91

2.4.2.5. Hileli ................................................................................................ 94

2.4.2.6. Seyfi Buharî..................................................................................... 95

2.4.2.7. Sultan Mahmut Mirza...................................................................... 96

2.4.2.8. Ahmet Hacı Bek .............................................................................. 96

2.4.2.9. Şah Garip ......................................................................................... 98

2.4.2.10. Şeyhim Süheyli ............................................................................. 98

2.4.2.11. Ahi ................................................................................................. 99

2.4.2.12. Ehli .............................................................................................. 100

2.4.2.13. Hoca Hafız................................................................................... 100

2.4.2.14. Derviş Bek ................................................................................... 101

2.4.2.15. Yusuf Hac Akim.......................................................................... 102

2.4.2.16. Hoca Hüseyin Bek ....................................................................... 102

2.4.2.17. Hasan Yakup Bek........................................................................ 102

2.4.2.18. Seyit Yusuf .................................................................................. 103

2.4.2.19. Haceki Molla-i Sadır ................................................................... 104

2.4.2.20. Baysungur Mirza ......................................................................... 104

2.4.2.21. Baki Çaganyani ........................................................................... 105

2.4.2.22. Molla Muhammed Talip Muammai ............................................ 106

2.4.2.23. Hasan Ali Celayrı ........................................................................ 106

2.4.2.24. Hoca Abdullah Mervarid............................................................. 107

2.4.2.25. Muhammed Hüseyin Mirza ......................................................... 108

2.4.2.26. Seyit Hasan Oğlakçı .................................................................... 108

2.4.2.27. Mir Ataullah Meşhedi ................................................................. 109

2.4.2.28. Asafi ............................................................................................ 109

Page 8: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

vii

2.4.2.29. Abdullah Mesneviguy ................................................................. 110

2.4.2.30. Mir Hüseyin Muammai ............................................................... 110

2.4.2.31. Molla Muhammed ....................................................................... 111

2.4.2.32. Yusuf Bedi- i ................................................................................ 111

2.4.2.33. Muhammed Salih ........................................................................ 112

2.4.2.34. Şah Hüseyin Kami....................................................................... 113

2.4.2.35. Muhammed Salih ve Molla Ali Han ........................................... 113

2.4.2.36. Hoca Hüsrev ................................................................................ 114

2.4.2.37. Hoca Kelan .................................................................................. 114

SONUÇ ......................................................................................................................... 115

KAYNAKÇA ............................................................................................................... 118

EKLER ......................................................................................................................... 127

ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................................. 136

Page 9: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

viii

KISALTMALAR

a.g.m. : Adı geçen makale

a.g.t. : Adı geçen tez

bkz : Bakınız

c. : Cilt

çev. : Çeviren

DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi

haz. : Hazırlayan

s. : Sayfa

S. : Sayı

vb. : Ve benzeri

vd. : Ve diğerleri

Yay. : Yayınları

Page 10: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

ix

ÖNSÖZ

Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi,

örf, adet, gelenek, dil, din ve coğrafi özellikleri hakkında bilgi vermektedir. Bâbürnâme

1494-1529 senelerini kendi içerisine almaktadır. Bu çalışmadaBâbür-nâme eserinin ele

alınmasının önemli sebeplerinden biri bu eserin ilk kaynak özelliği taşımasıdır. Çünkü

Bâbür Şah, gittiği her yerdeki tarihi, edebi, siyasi, coğrafi vs. alanlarda şahsen

gözlemlerini aktarmıştır.

Bilindiği üzere Babürnâme’nin birden fazla baskısı bulunmaktadır. Ancak biz

bu çalışmada 1857 tıpkı başta olmak üzere, 1946, 1960, 1970, 1983, 1990, 1993, 2000,

2006 ve 2008 baskılarından istifade edilmiştir. Bu baskılar Çağatayca başta olmak üzere

Türk ve Özbek dillerinden oluşmaktadır. Yukarıda zikrettiğimiz dil ve baskı değişikleri

olan Bâbür-nâme eseri yüksek lisans tez çalışma sürecinde ana kaynak olarak

kullanılmıştır.

Yüksek lisans tez çalışmasının konusu da “Bâbürnâme’de Sosyo-Kültürel ve

Edebi Hayat” olarak belirlenmiştir. Tezin giriş kısmında Bâbür Şah’ın soyu, eğitim

hayatı, faaliyetleri ve eserleri ele alınmıştır. Çalışılan bu tez iki bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde ise Bâbürnâme’de sosyo-kültürel hayat ele alınmıştır. Bu başlık altında

ise sosyal sınıflar, örf, adet ve gelenekler, giyim, kuşam ve süs, beslenme gibi birçok

konular ortaya konulmuştur. Bununla birlikte hastalık başlığı altında hastalığın çeşitleri,

tabipler ve hastanelere yer verilmiştir. Sosyo-kültürel hayata tabi olan konulardan biri

de geçim kaynaklarıdır. Bu konu başlığı altında da ziraat, ticaret, avcılık ve hayvancılık

hakkındaki bilgiler tezde yerini almıştır. Kültürel hayatın önemli parçası olan

konulardan bir de sanat başlığıdır. Bu başlık altında mimari, musiki, resim ve savaş

sanatları ele alınarak geniş bir bilgi verilmiştir. Yukarıda zikrettiğimi konular

hakkındaki bilgiler ilk kaynak olarak Bâbürnâme kullanılmıştır. Aynı zamanda

konularla ilgili yazılan eser, makale ve tezlere başvurulmuştur.

Tezin ikinci bölümünde ise Bâbürnâme’de edebi hayat ele alınmıştır. Bu kısımda

halk edebiyatı örnekler, tiyatro, halk eğlenceleri ve divan edebiyatı gibi ana başlıklar ele

alınmıştır. Halk edebiyatı ana başlığı altında ise efsaneler, fıkralar ve özlü sözlere yer

verilmiştir. Bu konular hakkında da Bâbürnâme ana kaynak olarak kullanılmıştır.

Page 11: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

x

Tiyatro başlığı altında ise Fergana ve Hindistan bölgeleri arasındaki tiyatro gelişimini

kıyaslama yöntemiyle tezde yerini almıştır. Halk eğlenceleri konu başlığında ise ziyafet,

toy, spor ve diğer çeşit eğlenceler ele alınmıştır.

Divan edebiyatı ana başlığı altında ise edebi muhit ve Bâbürnâme’de geçen

edebi şahsiyetler ele alınmıştır. Edebi muhit hakkında verilen bilgiler Bâbürnâme başta

olmak üzere diğer kaynaklardan da istifade edilmiştir. Bâbürnâme’de geçen edebi

şahsiyetler başlığı altında Türk ve Fars edebiyatına büyük katkıda bulunan Ali Şîr

Nevai, Abdurrahman Câmi ve Hüseyin Baykara gibi birçok edebi şahsiyetler ele

alınmıştır. Bâbürnâme’de geçen edebi şahsiyetler başlığı altında toplam 37 şahsiyet ele

alınmıştır. Bu şahsiyetler arasında birçoğu herkes tarafından binmektedir. Bu

şahsiyetlerin bir kısmı divan sahibidir. Diğer kısmı divan sahibi olmasa da edebiyat

alanında birkaç beyt ve bestelerle ele alarak Bâbürnâme üzerinden günümüze

ulaşılmıştır.

Öncelikle bilgi ve deneyimleriyle yüksek lisans tez konumu seçmemde

yardımcı olan ve tez hazırlama süreci boyunca da önemli katkı ve tavsiyeleriyle bana

yol gösteren danışmanım sayın Dr. Öğretim Üyesi Aliye YILMAZ hocama teşekkürü

bir borç bilirim. Yüksek lisans tez yazım aşamasında tavsiyeleriyle yol gösterip teknik

yönden de yardımını esirgemeyen sayın Prof. Dr. İsmail Hakkı Göksoy hocama ve jüri

üyeliğini üstlenerek tezimin son şeklini verme noktasında yardımcı olan sayın Dr.

Öğretim Üyesi Melike SARIKÇIOĞLU’na, aynı zamanda yüksek lisans yaptığım süre

boyunca burs desteği sağlayan Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfı’na şükranlarımı sunarım.

Page 12: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

1

GİRİŞ

BÂBÜR ŞAH’IN HAYATI

Zahirüddîn Muhammed Bâbür 14 Şubat 1483 yılında Fergana vileyetinin

başkenti olan Endican’da dünyaya gelmiştir. 1 Bâbür Şah’ın soyu baba tarafından

Timur Han’a, anne tarafından ise Cengiz Han’a dayanmaktadır. 2 Bâbür Şah’ın

babası Timurlu soyundan gelen Ömer Şeyh Mirzadır.3 Babası Ömer Şeyh Mirza

kendisine Hazreti Hoca Ubeydullah Ahrar Veli’yi hoca edinmiştir. Ömer Şeyh

Mirza hocası Ubeydullah Ahrar’ın sohbetine sıkça katılmıştır. Hazreti Hoca

Ubeydullah Ahrar Veli de onu oğlu gibi bilirdi. Bu yüzden Ömer Şeyh Mirza, ilk

çocuğunun doğumunda hocası Hoca Ubeydullah Ahrar Vali’dençocuğuna isim

vermesini rica etmiştir. Hoca Ubeydullah Veli Ahrar da çocuğa “Zahiriddin

Muhammed” ismini vermiştir. Bâbür ise küçüklüğündekorkmayan, cesur bir

çocuk olduğundan ona verilmiş bir lakaptır.4 Ömer Şeyh Mirza’nın beş kız ve üç

oğlu olup, Bâbür Şah oğullarının en büyüğüdür.5

Bâbür Şah 1488 yılında yani beş yaşında iken, ailesi ile birlikte Semerkant

hâkimi olan amcası Sultan Ahmet Tirmiz’in kızı Hanzâde Ayşe Begüm ile

nişanlanmıştır. Bâbür Şah’ın yazdığına göre o dönemlerde Sultan Ahmet’in kızı

Ayşe Sultan Begüm ile Bâbür Şah’ın nişan töreni o dönemin örf ve adetlerine

göre yapılmıştır.Bâbürnâme’de 905 (1499-1500) senesi vakalarıanlatılırken,

kendisinin Şaban ayında Hücent bölgesine gelerek Ayşe Sultanla evlendiği

bilgisini aktarır. Bu verilen tarihlere dayanarak Bâbür Şah’ın on altı veya on yedi

1 Cengiz Demir, “Babürnâme’deHoca Übeydullah Ahrar”, Uluslararası Türkçe Edebiyet Kültür Eğitim

Dergisi (TEKE), 2016, c.2, S 5, s. 651-652; Enver Konukçu, “Bâbür”,Türkiye Diyanet Vakfı İslam

Ansiklopedisi(DİA), c. IV, TDV Yayınları, İstanbul 1991, s.395; M. Nuritdinov, Boburiylar

Sulolasi,Ozbekiston Fanlar Akademiyasi Naşriyoti Yay, Toshkent 1994, s. 2 ; Gofurjon Sotimov,

Boburiyzodalar, ,Manaviyat Yay, Toshkent 2003, s. 6.

2 Şecerelesini ek 1-2 de görmek mümkündür.

3 Turgun Fayziyev, Zohiriddin Muhammad Bobur va Unin Avlotlari , Yozuvçi Yay, Taşkent 2000, s. 3;

Murat Yurdakök, “Bâbür Şah’ın (1483-1530) Ünlü Eseri Babürname’de Tıbb î Bilg iler”, Çocuk

Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 2007, S. 50, s. 73-74.

4 İsmail Pırlanta, “Bâbür Şah’ın Hayatı ve Kişiliği”, Juornal of Foculty of Theology of Bozok University

(BOZİFDER), 2016, c.10, S. 10, s. 217-218; ManaviatYay, Toshkent 2003, s. 6-7; O’zbekison Milliy

Nashriyoti, O’zbekiston Milliy Ensiklopediyasi “Bobur” maddesi, s.424-

430:http://n.ziyouz.com/books/uzbekiston_milliy_ensiklopediyasi/O'zbekiston%20Milliy%20Ensiklope

diyasi%20%20B%20harfi.pdf , (13.05.2017).

5 Kayumov, 2014, s.105.

Page 13: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

2

yaşlarında evlendiğini söylemek mümkündür.Bâbür Şah’ın diğer karıları hakkında

Bâbürnâme’de geniş bilgi yer almamaktadır6

Bâbür Şah hakkında birkaç yönden geniş araştırmalar yapılmıştır.

Bunlardan biri olan Hasanov’un “Sayyoh Olimlar” (Seyyah Âlimler) adlı

eserinde, Bâbür Şah hakkında bazı açıklamalar yapmaktadır. Kaynağa göre Babür

Şah, sanılığı gibi sadece divan tertip eden bir şair olmayıp, bir seyyah, bir avcı

olmanın yanı sıra, iyi bir tarihçi, güçlü bir din âlimi, başarılı bir savaş

yöneticisidir.71530 senesinde kırk yedi yaşındayken vefat eden Bâbür Şah’ınçok

uzun bir hayat sürmemesine rağmendünya düzenini değiştirecek kadar önemli

işleriyle evrensel şahsiyetler listesinde yerini almıştır. 8 Hayatını erken

kaybetmesinin başlıca nedeni küçük yaşında tahta çıkarak çeşitli savaşlara iştirak

etmesi olarak zikredilebilir. Çünkü Bâbür Şah’ın yazdıklarından, kendinsin, sıcak

ve soğuk bölgelerde çok çetin ve zor şartlarda mücadele ettiği anlaşılmaktadır.

Bâbür Şah’ın erken vefat etmesinde gösterilen bir diğer sebep ise, Sultan

İbrahim’in validesi tarafından zehirlenmesidir. 9 Bâbür Şah’ın Hindistan’da kendi

devletini kurmasının ardından, Sultan İbrahim’in validesinin hizmetinde bulunan

aşçilerı vasıtasıyla zehirlendiği nakledilmiştir. 10 Agra’da toprağa verilen Babür

6 Zahiriddin Muhammad Bobur, Boburnoma, çev; Porso Şamsiyev, Yulduzça Yay., Taşkent 1990, s. 9.

Ayşe Sultan’a karşı kalbindeki ona olan mihrinin ilk başta güçlü olduğunu söyler. Ancak

“Bâbürnâme”de görüldüğüne göre, her cihat ya da devlet işleri arasında on, on beş ve yirmi gün

içerisinde onun yanına gittiğini söylemektedir. Maalesef daha sonra ona olan mihrin in kalmadığını

açıklamaktadır. Bunun sebeplerinden bazilerını da son zamanlarda cihat’ın çok o lma ve yoğun bir

şekilde ettiği hareketlerin olduğuna işaret etmektedir. Çünkü Sultan Ahmet Tenbel gibi güçlü

düşmanları bulunmaktaydı. Bunun gibi düşmanlara karşı savaşmak için sürekli mücadelede olması

gerekmekteydi. Aksi takd irde yaptığı tek hatada hemen ezip geçmeyi bekleme ktedirler. Son

zamanlarda ise, Ayşe Sultan Hanımın yanına gitmek istemediğin i söylemektedir. Gerçekten de son

zamanlarda b ir ay, ya da kırk günde bir annesini zorla ikna etmiştirek göndermesiyle g ittiğin i görmek

mümkündür. Bu verilen bilgilere neticesinde Bâbür Şah’ın kendi eşine eskisi kadar âşık o lmadığ ını ve

gönlünün ona karşı soğuduğunu söyleyebiliriz. Geniş bilgi için bkz: Bobur, 1990, s. 69.

7 H. Hasanov, Sayyoh Olimlar,O’zbekiston Yay, Toshkent 1981, s. 183.

8 Ochilova İroda, “Bobur Faoliyati va Adabi Merosini O’rganish”, Alisher Navoiy Toshkent Davlet

O’zbek Tili va Adabiyoti Universiteti, (Yayımlanmamış Lisans Tez), Toshkent 2017, s. 6.

9 Bâbürnâme, s. 280-281; Ek 3 de görmek mümkündür.

10 Gülbeden, Hümayunnâme, çev: Abdürrab Yelgar, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1944, s.136-

137; Ek 4 de Görmek Mümkündür.

Page 14: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

3

Şah’ın cesedi daha sonra Kabil’e nakledilerek 11 kendisinin yaptırdığı bahçeye

defnedilmiştir.12

Güçlü bir sultan olduğu kadar, ince ruhlu bir şair olan Bâbür

Şah’ınBâbürnâmesinde, Hindistan’da son anlarını yaşarken doğup büyüdüğü

topraklarını özlediğini yazdığı bazı mısralarda görmek mümkündür:

Değersiz canıma gençlik oldu

Her işi yaptım yanlış oldu

Öz toprağımı bırakıp Hint yolunu tuttum

Ya rab, ne eyleyeyim, bu yüzü karalık oldu13

Babür Şah’ın babası, Timur’un torunu olan Sultan Ebu Seyit Mirza’nın

dördüncü oğlu Ömer Şeyh Mirza’dır. 14 Ömer Şeyh Mirza 1455 yılında

Semerkant’ta doğmuştur. 15 Fergana vileyetinin hâkimi olan Ömer Şeyh Mirza

güvercin beslemeyi ve onlarla uğraşmayı çok severdi.16 Hâkim iken 1494 yılında

ailesi ile birlikte geldikleri Aksı sarayında güvercin kayasından düşmesi

sonucunda otuz dokuz yaşındayken feci bir şekilde hayatını kaybetmiştir.17

Bâbür Şah Timurlu devletinin dağılma döneminde dünyaya gelmiştir. O

Babası Ömer Şeyh Mirza, Fergana vileyetinin hâkimidir. 18 Konuyu daha da

aydınlatmak amacıyla Sultan Ebu Sait Mirza döneminden bahsedecek olursak,

Ebu Sait Mirza da tıpkı Şahruk gibi Timurlu soyundandır. Ebu Sait Mirza

Timurluların diğer kollarından olan Mirzaların elinden bütün vileyetleri almış ya

da güçlenmesi neticesinde almak zorunda kalmıştır. Aldığı bütün vileyetlerinin

11 Pırlanta, a.g.m., s. 226.

12 Bâbür Şah’ın Hindistan’a defnedild iği ve iki sene sonra da Kabil’e taşıdığın ı Hümayun –name’de

belirt ilmiştir. Bu araştırmada bu bilgiye yer verilmiştir. Ancak Hasanov’un bu bilgileri vermesin in

yanında 10-12 sene sonra kabrinin taşındığı hakkındaki bilgilerin de mevcut olduğunu ortaya

koymuştur. Geniş bilgi için bkz.: H. Hasanov, 1981, s. 187.

13 Hasanov, 1981, s. 185.

14 Konukçu, “Bâbür”, DİA, c. IV, s. 395; Hasan Qudratullayev, Bobur Armoni, Sharq Yay, Toshkent

2009, s. 76.

15 Gofirjon Sotimov, Boburiyzodalar, Manaviyat Yay, Taşkent 2003, s. 4-5.

16 Eshboyeva, a.g.t., s. 15.

17 Pırlanta, a.g.m., s. 219-220.

18 Sayfiddin Jalilov, Bobur va Andijon”, O’zbekiston Naşriyoti, Tashkent 1993, s. 20-29.

Page 15: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

4

başına kendi oğullarını getirmiştir. Bunları başlıca sıralamak gerekirse şöyle bir

sıralama yapabiliriz: Semerkant’ta Sultan Ahmet Mirza, Herat’ta kaymakam

olarak Sultan Halil (2.) Mirza, Kabil’de Uluğ Bey Mirza, Bedahşan’da Ebu Bekir

Mirza, Fergana’da Ömer Şeyh Mirza (Bâbür Şah’ın babası), Kandahar ve Ger

Mesir’de Murat Mirza bulunmaktadır. Ebu Sait Mirza yukarıda verdiğimiz sıraya

göre oğullarını vileyetlere hâkim olarak tayin etmiştir.19

Bâbür Şah, kendi eseri olan Bâbürnâme’de babasının doğumunu, vefatını,

edep ve ahlakını, cihatlarını, evlatlarını ve karilerını ele almaktadır. Biz de bu

bilgilerden önemli olanlarına değineceğiz.

Bâbür-name’de Ömer Şeyh Mirza’nın ahlakî hayatı iki farklı perdede

anlatılmaktadır. Esere göre O, daha önceleri içki içer. Aynı zamanda günümüzde

tavla ismi ile bilinen narda bazı zamanlarda da kumar oynar. Daha sonra tövbe

etmiştir namaz kılmaya başlamış ve kaza namazlarını dahi tamamlamış olduğu

yazılır. Hanefi mezhebine mensup olan Ömer Şeyh Mirza’nın, 20 Nakşibendî

tarikatına girdiği de biliniyor. Ruhu temiz ve inancı güçlü bir şahıstır. O beş vakit

namazını terk etmezdi. Yukarıda da belirtildiği gibi kaza namazlarını da bitirip

bununla yetinmeden bolca tilevet etmiştir. Hazreti Hoca Ubeydullah Ahrar Veli’yi

hoca edinmiştir. Sohbetlerine iştirak etmiştir. Hazreti Hoca Ubeydullah Ahrar

Veli de onu oğlu gibi bilmiştir.21 Bu yüzden Ömer Şeyh Mirza, ilk çocuğunun

doğumunda hocası Hoca Ahrar Veli’den çocuğunun ismini vermesini rica etmiş

ve hocası Vali Ahrar da çocuğa “Zahirüddîn Muhammed” isminivermiştir. Bâbür

ise cesur olduğu için verilmiş lakabıdır22Bâbürnâme’de Ömer Şeyh Mirza’nın ilim

irfan,zamanının çoğunu hamsa ve Şah-nâme okumakla geçiren biri olarak

bahsedilmiştir.23

19 İleri bilgi için bkz:Gazi Zahireddin Muhammed Bâbür,Bâbürname (Vekayi) Doğu Türkçesinden çev.

Reşit Rahmeti Arat, Kabalcı Yay, İstanbul 2006, s.61-66.

20 Bokijon Tohliyev, vd., ““Boburnoma” Haqida”, “Ozbekiston Milli Ensiklopediyasi” Milli Yay,

Tashkent 2017, s. 1.

21 Bâbürnâme, 1990, s.10.

22 Kayumov, 2014, s. 105.

23 Bâbürnâme, 1990, s.10.

Page 16: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

5

Babür Şah’ın annesi, Taşkent hâkimi olan Yunus Han’ın kızı Kutluk Nigar

Hanımdır. Sultan Mahmut Han ve Sultan Ahmet Han’ın kız kardeşidir. 24 Yunus

Han Cengiz Han’ın soyundan gelmektedir.25 Nesebi ise şöyledir: Yunus Han, ibn

Veys Han, ibn Şer Ali ibn Muhammed Han, ibn Hızır Hoca Han, ibn Tuğluk

Timur Han, ibn Esen Buğa Han, ibn Duva Han, ibn Barak Han, ibn Yesin Tuva,

ibn Mutuğan, ibn Çağatay, ibn Cengiz Han’dır. 26 Bâbür Şah’ın annesinin nesebi

ve hastalıkları haricinde Bâbürnâme’de geniş bilgi verilmemiştir. Bâbür Şah,

eserinde 911 (1505-1506) senesinin vakalarını anlatırken, annesinin hastalığı ve

vefatı hakkında bilgiler vermiştir. Muharrem ayında Bâbür Şah’ın annesi Kutluk

Nigar Hanım sıtma hastalığına tutulduğundan, kan alma usulü ile tedavi etmeye

çalışıldığı, ancak olumlu bir netice alamadığı üzere, Horasanlı Seyit Tabip adında

bir tabip getirildiği, fakat Seyit Tabibinde, Horasan usulüne göre karpuz verme

yönteminin de bir sonuca ulaşmadığından cumartesi günü Tanrı’nın rahmetine

kavuştuğunu, cenazesi Uluğ Bey Mirza’nın dağ eteğine “Bağı Nevruz- i” adında

yaptırdığı yere defedildiğini söylemektedir.27

Bâbür Şah, tüm Timurlu şehzadeleri gibi özel mürebbiyeler tarafından

yetiştirilmiştir. O, dönemin meşhur ve güçlü âlimlerinin gözetiminde, Tarih,

Edebiyat, fıkıh ilimlerinin yanı sıra Arapça ve Farsça eğitimi almış, savaş fennini

iyi öğrenmiştir. Bâbür Şah, Tarihi ve edebi eserleri çok okurdu ve bu okumalar

neticesinde edebiyatı sevmeye başlamıştır. 28 Ancak Timurlu devletinin dağılma

sürecinde yaşayan Bâbür Şah babasının vefatı üzerine genç yaşlarda eğitim

hayatına ara verip siyasi ve devlet işlerine ağırlık vermek zorunda kalarak diğer

büyük âlimler gibi bir medrese bitirememiştir. 29 Babası Ömer Şeyh Mirza’nın

tarikat geleneğinden gelen fazileti, mütevaziliği, ilme olan merakı, dürüstlüğü ve

en önemlisi da inanç ve ibadete olan düşkünlüğü, Bâbür Şah’ı küçük yaşlardan

itibaren etkilemeye başlamıştır. Bâbür Şah’ın çocukluğunda ilk üstadı,Şeyh

24 Konukçu, “Bâbür”, DİA, c. IV, s. 395.

25 Hasan Qudratullayev, Bobur Armoni, Sharq Yay, Toshkent 2009, s. 76.

26 Eshboyeva, a.g.t., s.18-19.

27 Bâbürnâme, 1990, s.141.

28 Otabek Muhammadiyev, “Bobur”, Orta Asr Şark AllomalariEnsiklopediyasi, İmom Buhoriy Halkaro

Markazi Yay, Samarkand 2016, s. 51-52.

29 Eshboyeva, a.g.t., s. 4.

Page 17: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

6

Burhaneddîn Kılıç neslinden olan Hoca Mevlana-i Kazı Abdullah olmuştur. Kazı

Abdullah Timurlular döneminde üstat olarak hizmet etmiş ve bu yolda şöhret

kazanmıştır. Daha sonra da Babür Şah, dönemin en yetişkin ve şöhretli

hocalarından dersler almıştır.30

Bâbür Şah’ın yaptığı faaliyetlerini gerçekleştirdiği coğrafi bölgelere göre

üç ana bölüme ayrımak mümkündür. Bu yerler ise Fergana, Kabil ve

Hindistan’dır.31Bu konuyla ilgili, Sayfiddin Jalilov, “Bobur’ning Fargona Davlati”

(Bâbür’ün Fergana Devleti) adlı araştırmasında detaylı bilgi vermektedir. S.

Azimjonova ise çalışmaında, Bâbür’ün Afganistan ve Hindistan’daki devletini ele

almıştır. 32 Bâbür Şah’ın, yazdığı eseri “Babür-name” ile edebiyat alanında da

haklı bir şöhrete kavuştuğu yadsınamaz bir gerçektir. Fergana vadisinden

Hindistan’a kadar uzayan bir imparatorluğun kurucusu olan Bâbür Şah, Türk

edebiyatının parlak simaları arasında yer almıştır. O sahip olduğu şiir bilgisini de

tertip ettiği divanıyla ortaya koymuştur. Girişimci bir yönetici olan Babür Şah,

gittiği bölgelerin ticari, ziraat ve başka yönlerle gelişmesini sağlamıştır. Kabil ve

Hindistan’a gittiği zaman bağların eksik olduğunu fark etmiştir o bölgelere bağ

inşa ettirmiştir. Halkın dini açıdan gelişmesini sağlamıştır.

Bâbür Şah’ın önemli özelliklerinden biri de kılıç ile kalemi iyi

kullanmasıdır. Tarihe bakıldığı zaman bir savaşçında ya da bir imparatorluk

kurucusunda (Juli Sezar dışında) bu iki özellik beraber görülmemiştir. Böyle bir

özelliğe sahip olan Bâbür Şah, sadece edebiyat alanında değil tarih alanında da

hakk ettiği yeri almıştır.33 Bâbür Şah’ın hayatı üç farklı coğrafi bölgede geçmiştir.

Bu yüzden Bâbür Şah’ın yaşayıp geçtiği bölgeleri ayrı başlıklar altında vermek

gerekir.

Fergana vileyetinin tarihi sahabeler dönemine kadar görülebilir.

Fergana’da bölge çalışmalarını yapmış olan İshakhon Tora İbrat’ın bize aktardığı

bilgilere göre birkaç sahabenin bu topraklarda savaştığını söylemek mümkündür.

Bu eserde verilen bilgilerde Hz. Ka’b al-Ahbar’ın emrinde binden fazla asker ile

30 Kayumov, 2014, s.105.

31 Konukçu, “Bâbür”, DİA, c.IV,s. 395.

32 Qudratullayev, 2009, s. 174.

33 Geniş bilgi için bkz: Canan Kuş Büyüktaş, Babür Şah, Erdem Yay, İstanbul 2018.

Page 18: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

7

gelmiştir. İlk seferde Moğollarla savaşmışlar ancak savaşı kaybetmişlerdir. İkinci

geliş ise Hz. Osman döneminde gerçekleşmiştir. Hz Osman tarafından gönderilen

Cerir bin Abdullah ile birlikte Hz Osman’ın torunları da gelmiştir. Bu seferki

orduda 2800 asker bulunmuştur. Verilen bilgilere göre muharebe sonucunda

Moğol Şahı katledilir ve Fergana vileyetine bir veli tayin edilir.34

Bâbür Şah’tan önce sahabeler ve diğer büyük hükümdarların hâkimiyetini

sürdürdükleri bu topraklarda önemli şahıslar yetişmiştir. Aynı şekilde Bâbür Şah

da bu topraklarda doğmuş ve faaliyetlerini burada yürütmüştür. Bâbür Şah’ın

yetiştiğidönemde Timurluların iç anlaşmazlıkları çoğalarak bölünmeler

başlamıştı. Bâbür Şah’ın çok genç yaşta tahta gelmesini fırsat bilen hanlıklar,

onun emirlerine itaat etmemişlerdir. Özellikle, İsfara hâkimi olan İbrahim Saru,

Bâbür Şah’a itaat etmekten vazgeç ip Semerkant hâkimi olan Baysungur Mirza

tarafına geçmiştir. Babür Şah’ın kardeşi Cihangir Mirza’yı tahta çıkartıpona

Hasan Yakup önderliğinde bir grupla suikast düzenleme planı yapmışlardır.

Suikast planını fark eden Bâbür Şah kardeşini bu durumdan kurtarmış ve bu tarz

saldırılara karşı gerekli önlemleri alır.35

Babasının vefatından sonra Fergana vadisini tek başına yöneten Bâbür Şah

çok zor durumda kalır. 36 Böyle tehlikeli bir durumda, en büyük destekçisi ve

danışmanı ise büyük mutasavvıf ve âlim olan hocası Hoca Mevlana Kadı

olmuştur. O, on iki yaşında tecrübesiz bir hükümdar olan Bâbür Şah’ı koruyup

kollar ve yol gösterir. Kendini korumaya ve tehlikeden uzak tutmaya çalışan

Bâbür Şah, bu dönemde siyasi yönden dağılmış olan Maveraünnehir bölgesini

tekrar bir araya getirmek olmuştur. Bu dönemde Semerkant’ta hakimiyetel

değiştirir, Sultan Ahmet Mirza’nın (Temmuz 1494) vefatından sonra Sultan

Mahmut Mirza devleti beş-altı ay yönetir ve hastalıktan kırk üç yaşında vefat

etmiştir. Onun yerine ise Buhara hâkimi olan oğlu Baysungur tahta geçer. Bu

dönemde Bâbür Şah, Semerkant’a 1495-1496 yıllarda iki kere sefer düzenler ve

başarısız olur. O, 1497 yılında Semerkant’ı ve çevresindeki yerleri yedi aylık

kuşatma ile alır. Bu fetih sonrası oradaki halkın güvenliğini sağlama konusunda

34 İshokhon Tora İbrat, Tarihi Fargona,Manaviyat Nashriyoti, Toshkent 2005, s. 4.

35 Bâbürnâme, 1990, s.26.

36 Muhammadiyev,2016, s. 54.

Page 19: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

8

zor durumda kalır. Kıtlık baş gösterir hatta toprağa ekmek için tohum bile kalmaz.

Bu durumda Semerkant vadisinde olan Endicandaki bazı hanlıklar Babür’ün

kardeşi Cihangir tarafına geçer. Yönetim açısından da zor bir durumda kalan

Bâbür Şah, ağır bir hastalık geçirir. Semerkant’ı yüz gün yönetir tehlike ve

saldırılara karşı daha güvenli ve yaşam şartları açısından da toprakları daha zengin

olan Endican’da kalmayı tercih etmiştir. Ancak Hücent’e geldiği zaman Endican’ı

kaybetmiştir ve Endican muhaliflerin kontrolüne girer. Böyle bir durumda Bâbür

Şah’ın askerlerinden yedi,sekiz yüz kadarı kendisini terk etmiştir ve sonuçta iki,

üç yüz asker ile kalır. Bu durumda Bâbür Şah, Taşkent hâkimi olan dayısı

Mahmut Han’ın desteği ile birkaç kez sefer yapar ve sonunda kardeşi Cihangir ile

anlaşarak Endican'ı kontrol altına alır. Timurluların iç savaşı esnasında, Şeybani

Han Maveraünnehir bölgesini istile etmeye çalışır. Bâbür Şah birkaç kez Şeybani

han ile savaşır, bazılarında kazanmasına rağmen son zamanlarda kaybetmiştir.37

Bu durumda yeniden dayısından yardım ister. Birkaç savaşın ardından Semerkant

Şeybaniler tarafından kuşatmaya alınır. Dört ay süren kuşatma sırasında açlıkla

mücadele etmiştirler ama sonunda şehri terk etmek zorunda kalırlar. Bu dönemde

Timurluların sürekli savaş içerisinde olması ve vergilerin ağır olması nedeniyle

halk da Babür Şah’ı desteklemekten vazgeçer. 38 Gücünün azalması ve

destekleyicinin olmaması neticesinde Bâbür Şah Maveraünnehir bölgesini

Haziran 1504 terk etmek zorunda kalır.39

Bâbür Şah’ın Fergana vileyetinden çıkıp Kabil’e olan yolculuğunda hangi

bölgelerden geçtiği tartışmalıdır. Kabil bölgesinde kendi devletini kuran Bâbür

Şah’ın hangi dağlardan geçtiği hakkında açık bir bilgi verilmese de Bâbürnâme’de

buna kısmen değinir.40

Bâbür Şah yukarıda bahsedilen olayların ardından, en ağır dönemini

yaşmaya başlamıştır. Çünkü Timurluların devletini tekrar bir araya getirme

arzusunu yerine getiremediği gibi topraklarını da terk etmek mecburiyetinde

kalmıştır. Bâbür Şah, konuyla ilgili Babür- nâme’sinde düşmanının yaptığı

37 Konukçu, “Bâbür”, DİA, c. IV, s.395.

38 Bâbürnâme, 1960, s. 109-116.

39 Muhammadiyev, 2016, s. 53.

40 Bu konu hakkında daha geniş bilgiye ulaşmak için bizim de eserinden istifade ettiğimiz Jalilo v’un

çalışmasına başvurulabilir; Jalilov, 1993, s. 60-65.

Page 20: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

9

işkencede ölümle karşı karşıya kaldığını ve kendisinin bildiği her türlü dualar

yardımıyla hayatta kaldığını, ifade etmiştir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi,

babasından oğluna geçen sıfatlarından biri Allah’a olan güçlü inancı olmuştur.

Bâbür Şah her sıkıntıda ve zor durumda kaldığında yaptığı bir duası şöyledir:

“Bismillahirrahmanirrahim, Allahümme ente Rabbi, lâ ilâha illa ente.” 41

Bâbür Şah’ın Fergana’da yaptığı faaliyetlerini kısaca özetlemek gerekirse

O, Fergana vileyetindeki hakimiyet yıllarını Timur’un diğer şahları ve Özbek

hanlarıyla savaşarak geçirmiştir. Bu topraklarda dedesi Timur’un kurduğu devle ti

tekrar kurmak amacında olan Bâbür Şah, Fergana bölgesinde toplam on bir

yılarzu ettiği devleti tekrardan kurabilmek için mücadele e tmiş ancak on bir

senelik mücadele sonucunda maalesef kendi toprağını tamamen terk etmek

zorunda kalmıştır.42

Ana toprağını terk etmek mecburiyetinde kalan Bâbür Şah, iki üç yüz

askerini yanına alarak 1504 yılında Hisar dağlarından Kabil’e geçer.43 Geldiği bu

bölgenin iç şartlarından istifade etmiştir, Gazne ve Kabil’e sahip olur. Bâbür Şah,

Kabil’i aldıktan sonra orayı müstakil bir devlet yapmak için hazırlık yapar.

Askerleri yardımıyla sahip olduğu bölgeye sıkı bir nizam vermiştir. Bâbür Şah,

Kabil’i ve tüm Afganistan’ı kendi ana toprağı gibi sever. Bâbür Şah, orayı mimari

ve iktisadi açıdan da geliştirmeye çalışır.44

Babür Şah bulunduğu bölgeyi iktisadi, ticari, sanat ve mimari aç ilerından

maddi ve manevi gücünü kullanarak geliştirmeye çalışmıştır. Onun bu bölgede

yaptığı önemli faaliyetlerinden bazilerına işaret edecek olursak : Kabil ve

çevresinde “Bağ- ı Şehârâ”, “Bağ- ı Cihânârâ”, “Ortabağ”, “Bağ- ı Vefa” ve “Bağ-ı

Bâbür Şah” gibi dinlenme mekânlarını inşa ettirmiştir. Şehir içindeki “Bala Hisar”

41 Kayumov, 2014, s.106.

42 Cangiz, a.g.m., s. 651-652.

43 Konukçu, “Bâbür”, DİA, c . IV, s. 395; Kabil vileyetinde olan vakalar hakkında Mesut Şen’in doktora

tez çalış masında birkaç b ilg i mevcuttur. Bu çalışmada Ömer Şeyh Mirza’nın tahta çıkışını ve Bâbür

Şah’ın Tahta çıkışın ı kısa ve öz bilgiler ile anlatmaktadır. Aynı zamanda Fergana ve Hindistan’daki

Babür devlet inin siyasi ve idari yapısı hakkında da bilgiler verilmiştir.Mesut Şen, “Gazi Zahirüddin

Muhammed Bâbur Bâburname”, Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü,

(Yayımlanmamış Doktora Tezi), İstanbul 1993, s. (Giriş kısım).

44 Muhammadiyev, 2016, s. 53.

Page 21: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

10

kalesini kendisi karargâha çevirerek tekrar düzgün hale getirmiştir. Ailesiyle

burayı yurt edinen Bâbür Şah’ın, Hümayun, Gülbeden Begüm, Kemran ve Hindal

isimli çocukları burada dünyaya gelmiştir. 1506’da vefat eden annesi Kutluk

Nigar Hanım, Mirza Uluğ Bey’in dağ eteğine inşa ettirdiği, “Bağ- ı Nevrûzî”ye

defin edilmiştir. Bâbür Şah o topraklarda sadece bir Fatih olarak değil, aynı

zamanda o topraklardaki halkın mutluluğu ve huzuru için uğraşan bir hükümdar

olmuştur. Yaptığı her işinde ve verdiği bütün hükümlerde adil ve haklı olmaya

çalışan Babür Şah, Afganistan’da yaptığı hükümdarlığı ve oradaki faaliyetlerinin

neticesinde, bütün Horasan ve Maveraünnehir bölgesinde siyasi bir otorite

kazanmıştır. Bu arada Şeybaniler’in giderek büyümesini istemeyen Sultan

Hüseyin, tüm Timurlu hükümdarlarını bir ara getirmeyi planlamıştır. Bunların

arasında Bâbür Şah’ı da resmi bir şekilde müzakereye davet etmiştir. Bâbür Şah,

bu davet üzerine Herat’a gitmiştir. Ancak Sultan Hüseyin beklenmedik bir şekilde

1506’da vefat etmesine rağmen Bâbür Şah yine de geri dönmeyerek müzakere

için Herat’a varır ve Timurlu hükümdarlarıyla müzakerelerini sürdürür. Ancak

Timurlu hükümdarlarının başlattığı bu sefer olumlu netice vermez. Kısa süre

içerisinde mağlubiyete uğrarlar ve hükümranlığını kaybetmiştir.45

Böyle bir durumda Bâbür Şah, Hindistan’a 1507’de bir sefer düzenler.

Ancak bu sefer olumsuz neticelenince, tekrar Kabil’e geri döner. Bâbür Şah

Horasan ve Maveraünnehir bölgesindeki siyasi hal ve savaşları takip etmiştir.

Aynı zamanda kendi askerlerini her zaman hazır bulundurmuştur. Şeybani Han

Horasan’ın büyük merkezlerini ele geçirdikten sonra, İran’ı zabt etmek için

hazırlıklarını başlatır. Ancak İran Şahı İsmail I. Safevî ile karşı karşıya gelen

Şeybani Han, 1510 yılında büyük bir darbe alarak Şeybanî Han savaşı

kaybetmiştir ve Merc’de vefat etmiştir. Şah İsmail Safevi, Horasan ve

Maveraünnehir bölgelerine peş peşe seferler düzenleyerek buraya zarar vermeye

başlamıştır. Bâbür Şah, Şah İsmailile ittifak etmiştir, 1511 yılının ilkbaharında

Horasan’ı, yazında Buhara’yı Ekimin başında Semerkant’ı yeniden yönetimi

altına alır. Ancak, Bâbür Şah’ın İranlıların iradesiyle ve onların mezheplerine

uygun bir şekilde devleti yönetmesi, halkı rahatsız etmiştir. Bâbür Şah, Şah

İsmail Safevî ile yaptığı antlaşma gereği Şeybanilere karşı savaşırken onların

45 Ülkütaşar, 1946, s. 6-7.

Page 22: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

11

harbi elbiselerini giymek zorunda kaldığı söylense de bazı kaynaklara göre, Bâbür

Şah’ın kendi itikadı açısından taviz vermediği söylenmektedir. 46

Daha önce belirtildiği gibi birinci kaynağımız olan “Bâbürnâme”nin bazı

bölümleri kayıptır. Bâbür Şah, kendi hatıratını yazarken manzarası güzel olan

yerleri tercih etmiştir yazılarını bu tarz görkemli yerlerde kaleme almıştır. Bir kere

Bâbürnâme eserini yazarken rüzgârın sert esmesi nedeniyle elinde bulunduğu

kâğıtların uçtuğunu ve zar zor toparladığını söyler. Bâbürnâme’de 1508-1509

yıllarından 1518-1519 yıllarına kadar olan bilgiler mevcut değildir. Aynı zamanda

1519-1520 yıllarından 1525-1526 yıllarına kadar olan hadiseler de Bâbürnâme’de

yer almamaktadır. “Bâbürnâme”de 1520-1525 yıllarda Bâbür Şah’ın, İsmail

Safevî ile yaptığı siyasi ve harbi iş birlikleri de kaydedilmemiştir. Bu bilgiler

kaybolmasa idi, Bâbür Şah’ın, Şah İsmail Safevi ile yaptığı antlaşmanın detayları

ve Şia mezhebi karşısındaki tutumu ya da neden bu antlaşmaya razı olduğu

kendikaleminden aktarılmış olacaktı.47

Hindistan’da kültür ve edebi hayatın oluşmasında Türk toplumunun katkısı

ve etkisi büyüktür. Çünkü tarihte görüldüğü gibi Türk toplumundan mutasavvıf,

düşünür ve büyük sanatkârlar orada gelip faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Nizâmuddîn Evliya ve bunun gibi büyük âlim ve din adamlarının saygı görmesi

Türk toplumunun bu bölgede etkili olduğunu göstermektedir. Türk hâkimiyetinin

Hindistan’da devam ettiği süre içerisinde hükümdar saraylarında Türkçe

konuşulmasına rağmen devlet dili Farsça olmuştur. Bunun nedeni ise şairlerin

Fars dilinde şiir yazması idi. Bâbür Şah döneminde ise sarayda ve bazı kesimlerde

Türkçe konuşulmuştur. Böylece yine bir kez Hindistan’da kültür ve edebi yönden

Türklerin etkili olduğu ortaya konulmuş olur. 48 Türk toplumunun Hindistan’da

kültür ve edebiyatın oluşmasındaki etkisi büyüktür.49

Kendi istediği toprakları alamayan Bâbür Şah, 1519 yılının ilkbaharında

Hindistan’ı fetih etme planını yapmaya başlamıştır. O günden itibaren 5-6 yıl

46 Kayumov, 2014, s.109.

47 Kayumov, 2014, s.109.

48 Ali Fuat Bilkan, “Babürlü Devleti’nde Türkçe”, Dîvân İlmî Araştırmalar2004, c. 2, S. 17, s. 136.

49 Geniş bilgi için bkz: Bota Bokuleva- Rauşangül Avakova – Jenisbek Abeldayev, “Türk Kültürünün

Hindistan Uygarlığına Etkisi”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, Ege 2012, c. 1, S. 7, s. 441 – 454.

Page 23: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

12

içerisinde birçok sefer düzenler.50 Nihayet Nisan 1526’da Hindistan’ı fethetmiştir.

1526 yılında Panipat’ta 51 kendisinin rakibi olan Delhi sultanı İbrahim Ludi’nin

yüz bin kişilik ordusuna on iki bin askeri ile büyük bir hezimet yaşatır ve Delhi’yi

fethetmiştir. 52 Bu seferinin üzerinden çok zaman geçmeden ikinci seferine

başlamıştır. Bu seferinde Rajput sultanı Rana Sango ile karşı karşıya gelir ve zafer

kazanır. Bu zaferde kuzey Hindistan’ın Bengal’e kadar olan kısmını yönetimi

altına alır. Agra’yı kendisine başkent olarak kullanan Bâbür Şah, orada mimari ve

diğer yönlerden kalkınma işlerini başlatır. Bu başlangıç ile giden Bâbür Şah,

Hindistan’da üç yarım asra yakın süreç içerisinde hüküm süren Babürlü

Devleti’nin temelini atar. Hindistan’ı tamamen kendi hâkimiyetine alması için

büyük ve güçlü ordulara sahip olan Rana Sango ile karş ileşması gerekmekteydi.

Rana Sango ile olan bu karşileşma 13 Mart 1527 cumartesi gününe denk

gelmiştir53

Büyük güçlerin karşı karşıya gelmesinin neticesinde yukarıda da

belirttiğimiz gibi, Bâbür Şah kazanmıştır. Bu savaşın ne kadar ağır ve zor olduğu

Bâbürnâme’de kendisi tarafından anlatılmaktadır. Savaşın sonucunda Rana

Sango’nun askerleri çekilerek çok uzak bir mesafeyi kat etmek zorunda

kalmışlardır. Yine kendisi tarafından kaleme alınan Fetih-nâme’sinde savaşın ne

kadar şiddetli olduğundan bahsetmiştir ve Kuran’ın Saf ve Fetih sürelerinin

ayetlerine yer vermiştir.54

Savaşı kazanan Bâbür Şah, savaşın hemen sonrasında neler olduğu

hakkında da bilgiler aktarmıştır. Savaşta akşama doğru Rana Sango’nun askerleri

kaçarlar. Savaş meydanı ise insan cesediyle dolu kalır. Savaşın kimin kazandığı

belli olmuştu, ancak karşısındaki gücün komutanı kaçıp kurtulmayı başarmıştı.

50 Seferler, Kabil ve Hindistan faaliyetleri hakkında geniş bilgi için bkz: Umit Ulv i Türk, “Safevi

Devleti’nin Özbek Hanlıkları ve Banür Devleti İle İlişkileri (1526-1722)”, Ankara Üniversitesi,

Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 2017, s. 28-32

51 Panipat savaşının minyatürünü ek 5 te görebilirsiniz.

52 Konukçu, “Bâbür”, DİA, c. IV, s.396.

53 Kayumov, 2014, s.109.

54 Bâbür Şah bu sefere çıkmadan önce şeyhinin kendisine verdiği mukaddes asasını seccadesinin üstüne

koyarak namaz kiler ve şeyhinden onu kollaması için dua talep etmiştir.Kayumov, 2014, s 110.

Page 24: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

13

Böyle bir büyük tarihi galibiyet sonucunda Bâbür Şah, savaşa katılan ve

kendisine sadık kalan askerlerini ödüllendirmiştir. Askerlerinden başlayarak kendi

devletinin kuruluşunda her türlü yerlerde görev alan adamlarına araziler, bağ ve

altın gibi değerli mükâfatlar vermiştir. Mükâfatta da adaletini gösteren Bâbür Şah

herkesi hizmeti oranında ödüllendirmiştir. Daha önce gelmiş geçmiş olan büyük

şeyh ve veliler adına ikram yapmıştır. Her zaman onu kollayıp destekleyen şeyhi

Hacı Muhammed el-Habuşani’ye hediyeler ve 500 altını Semerkant’a yollar. Bir

de şeyhine bir mektup yollar, eğer güvendiği insanı gönderirse ona esir aldığı

hazinenin tamamını ona vereceğini söyler. Ancak şeyhi buna ret cevap vererek;

“dervişler mal ve dünya peşinden gitmeyecektir” demiştir.55

Bâbür Şah’ın böyle bir büyük savaşta kazanabilmesinin nedenlerine

bakacak olursak onun yıllarca savaşta arttırdığı harp tecrübesi, görüp uyguladığı

taktikler, ateş açar kurallarını kullanabilmesi, aklı ve zekâsı olduğu görülür. Bu

seferler neticesinde Bâbür Şah, 1526 yılında Ganga deryasından Amu deryasına

kadar olan bölgeyi birleştirerek büyük bir sultanlık kurmuştur. Daha sonra bu

devlet onun soyundan gelen Hümayun, Ekber, Cihangir, Şah Cihan ve Evrengzib

devrinde daha da genişletilerek, batıda “Büyük Moğol İmparatorluğu” adıyla

şöhret kazanmıştır.56

Büyük bir hareketin sonunda bir imparatorluğun kurucusu olan Bâbür

Şah’a karşı, 1526 yılının Aralık ayında suikast yapılmıştır. Suikastı ise,

öldürülmüş olan İbrahim Ludi’nin annesi, Bâbür Şah’ın aşç ilerı ile anlaşma

yaparak onun yemeğine zehir katması planlanmıştır. Süregelen zaman içerisinde

Bâbür Şah, bu zehrin etkisinden ve yaptığı birçok seferin yorgunluğundan, son

zamanlarda sıkça hastalanmaya başlamıştır. Bu olayın ardından 1527 yılının ekim

ayında Bâbür Şah yine hastalanır ve hayatının sonuna yaklaşmak üzere olduğunu

hissetmiştir. Bu hastalıklardan kurtulamayan Bâbür Şah, yine kendi müridi olan

Hoca Ahrar Veli’nin ruhundan yardım ümidi ile ihlâs etmiştir onun “Validiyye”

risalesini Fars dilinden Çağatay diline çevirir. Bâbür Şah’ın gerçek bir tercüman

sıfatını yansıtan 243 beyitli bu eseri, kısa bir süre içerisinde kendisine ilham

55 Kayumov, 2014, s.110.

56 N. G.Nizomiddinov, Buyuk Boburiylar Tarihi (XVI –XIX asır), Fan va Texnologiya Yay, Tashkent

2012, s.83-91.

Page 25: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

14

alarak tercüme etmiştir. Bâbür Şah’ın itirafına göre, bu risaleyi çevirmesinin

ardından tamamen iyileşmiştir. Bu seneler içerisinde, kendi hatıratı olan

“Bâbürnâme”yi yazmaya devam etmiş ve yeni rubailer de yazmıştır. Kendi

ibarelerine göre, Hindistan’a geldikten sonra şiirler icra etmiş ve “Validiyye”

eserini tercüme etmiştir. Ayrıca bu risalenin tercümesini “Hattı Bâbürî” ile

yazarak Maveraünnehir, Kabil, Hümayun, Hoca Kalan, Hindal ve diğerlerine

gönderdiğini ifade etmiştir.57

Hükümdarlığını Hümayuna teslim eden Bâbür Şah, 47 yaşında 26 Aralık

1530’da kendi kurduğu sultanlığın başkenti olan Agra’da vefat etmiştir. Bâbür

Şah’ın defin töreni Agra’da yapılmıştır. Bâbür Şah’ın türbesi Kabil’de Çârdih

denilen bir yerde geniş bir bahçe içerisinde bulunmaktadır.58

Bâbür Şah’ın Hindistan’ı aldıktan sonra yaptığı önemli faaliyetlerinden

kısaca zikretmek gerekir. Bâbür Şah Hindistan’ın fethinden sonra sadece üç yıl

yaşamıştır. Çünkü Bâbür Şah Hindistan’ı alıp öylece bırakmamıştır. İlk olarak

Bâbürlüler devletinin temelini atmıştır.59 Daha sonra orada devleti geliştirecek ne

varsa hepsini yapmaya çalışmıştır. Daha önce de belirtildiği gibi ziraat, bahçe,

ticaret, din ve diğer ilimlerin gelişmesi için çaba göstermiştir. Hanefi mezhebini

oralara yerleştirmiştir. Kendi itikadını yerleştirdikten sonra oralarda ticaret işini

geliştirmek için birkaç ülkeye elçilerini göndermiştir. Hatta bazı kaynaklarda bu

ülkelerin biri olarak Rusya da zikredilmektedir.60

1. Bâbür Şah’ın Eserleri

1.1. Bâbürnâme

Bâbür Şah’ın kendi eserleri arasında dünyaca bilinen ve eserleri arasında

en çok şöhret kazanan eseri Bâbürnâme’dir. Bâbürnâme 61 Çağatay diliyle

57 Bâbürnâme, 1990, s.318.

58 Ülkütaşar, 1946, s.8-9.

59 Zahiriddin Muhammad Bobur, Boburnoma, haz. Aziz Kayumov vd., O’qituvchi Yay, Toshkent 2008,

s. 3-6.

60 N. G. Nizomiddinov, Hindistonda İslom: Tarih, İjtimoyi-Siyosi Hayot va Hint Musulmon

Madaniyati”, Toshkent 2008, s. 101-105.

61 Bâbürnâme hakkında Özbekistan Milli Neşriyatı tarafından basılmış olan ansiklopedi vardır. Geniş

bilgi için bkz: O’zbekiston Milli Nashriyoti, O’zbek iston Milliy Ensiklopediyasi

Page 26: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

15

yazılmıştır.62 Bâbür Şah’ın yazdığı bu eser Nevai’den sonra yazılmasına rağmen

Çağatay dilinin en yüksek zirvesine çıkmıştır. Sadece Çağatayca değil bütün

Türkî dilinin yükselmesine vesile olmuştur. 63 Bâbürnâmede, yazılış tarihini

dikkate almazsak doğumundan başlayıp ölümüne kadar olan zaman dilimindeki

önemli vakaları ince ve detaylı şekilde görmek mümkündür. Eserin Bâbür Şah’ın

tahta çıkmasıyla yazılmaya başlandığını söylemek mümkündür. Doğumundan

ölümüne kadar olan vakıaları içine almaktadır, dememizin sebebi de, Bâbür Şah

eserde babasının dönemi ve Timurlu devletini de zikretmektedir. Bu yüzden geniş

bir şekilde bakılacak olursa doğumundan itibaren dersek yanlış olmayacaktır.

Bâbür Şah’ın eseri, 1494-1530 senelerini içine alacak şekilde yazmıştır. 64 Bâbür

Şah’ın esere doğrudan bir isim vermemesi nedeniyle, eseri inceleyen, okuyan ve

istifade eden ilim adamları tarafından “Vakayı”, “Vakaykıname”, “Vakiat- ı Bâbür

Şahi”, “Vekayi’name- i Hükümdarî” ve “Bâbür Şahiyye” diye çeşitli isimlerle

anılmıştır. Farsçada ise “Tüzük-i Bâbür Şah’î” adını almıştır. Her ne kadar farklı

isimlerle bilinse de günümüzde “Bâbürnâme” adıyla tanınmaktadır.65

Bâbür Şah yazdığı bu eser klasik döneme tekabül etmiştir. Bu yüzden bazı

çalışmalarda klasik dönemin eserleri olarak görülmüştür. Örneğin, Nimet Ceylan

yüksek lisans tez çalışmasında Babür-nâme’yi klasik eserler arasında görür.66

Bâbürnâme Rus neşriyatçısı N. İlminskiy tarafından 1857’de Kazan

nüshası Kazan’da basılmıştır. Bu eserin Türkçe tercümesi için de Türk Tarih

Kurumunun talebi üzerine R. R. Arat’ın hazırladığı eser mevcuttur. Hazırlama

sürecinde de elinde bulunan birçok malzemeden istifade etmiştir tercüme etmiştir.

Bu tercümeye ise R. R. Arat’ın kendi notları da eklenmiştir. Bu çalışma Türk

Tarih Kurumu tarafından Ankara’da 1943’de yayınlanmıştır. Bu eserin çevirisi de

“B”harfi,http://n.ziyouz.com/books/uzbekiston_milliy_ensiklopediyasi/O'zbekiston%20Milliy%20En

siklopediyasi%20-%20B%20harfi.pdf , s. 435-437, (13.05.2017).

62 Lutfullo Mahmud, Boburni Tushuniş Bahti, Fan va Texnologiyalar Markazin ing Bosmaxonasi Yay,

Tashkent 2009, s. 50.

63 Çevik, a.g.t., s. 9.

64 Bilel Koç, “Türk Devleti’nde Akıl: Kutadgu Bilig ve Babürnâme”,

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/1744/18522.pdf , (02.11.2017).

65 Akün, “Bâbür”, DİA c. IV,s. 397-398.

66 Nimet Ceylan, Gazi Zahirüddin Muhammed Bâbur Mirza’n ın Eserlerindeki İkilemeler”, Çukurova

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlan mamış Yüksek Lisans Tezi), Adana 2009, s. 20-21.

Page 27: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

16

“Vekayi Bâbür’ün Hatıratı” adıyla basılmıştır. 67 Bunun çeviri çalışmasının

yanında başka bir nüshası daha mevcuttur. Daha önce de belirtildiği gibi

Bâbürnâme Bâbür Şah’ın oğullarının emriyle Farsçaya da çevrilmiştir. Bu

çevirmeyi de Abdurrahim Hanhan yapmıştır. Daha sonra ise Amerika’daki

Harvard Üniversitesi Profesörü Uiller Maken Tosh Tekston tarafından dördüncü

tercüme gerçekleştirilmiştir. Uiller ise Fars ve Arap dilleri üzerine birkaç el yazma

eser ve makale üzerinde çalışmıştır. Bu eserler arasında da Bâbürnâme’nin

Çağatayca ve Farsçasını tercüme etmiştir.68

Bâbürnâme’nin içindeki bilgileri mekân ve zaman açısından toplamda üçe

ayrımak mümkündür. Maveraünnehir bölgesinde ise Bâbür’ün 12 yaşında tahtına

çıkmasından Fergana vileyetini terk etmek zorunda kalmasına kadardır (1494-

1504). İkinci kısım da Afganistan’a girmesi ve orada kendi devletini kurmasıdır.

Aynı zamanda oradan Hindistan’a sefer düzenlemesine (1504-1524) kadar ki

vakti de içerisine alır. Bâbürnâme’nin son kısmı olarak da Hindistan’a girmesi,

orada büyük bir imparatorluk kurması ve vefatına (1525-1530) kadar ki zaman

dilimine tekabül etmiştir.69

Eser herhangi bir önsöz veya giriş kısmı içermeden Bâbür Şah’ın on iki

yaşında Fergana Vileyetinin tahtına çıkmasıyla başlayıp, Bâbür Şah’ın ölümünün

bir yıl öncesine kadar olan vakıaları anlatmaktadır. 70 Dolayısıyla eser 9 Haziran

149471 ile 7 Eylül 152972 arasındaki vakıaları içerisinde barındırır. Bâbürnâme’de

bazı kısımların kaybolduğunu görmekteyiz ki bu kısımlar Mayıs 1503 ile Mayıs

1504 arası, 1509 – 2 Ocak 1519 arası, 1521’den birkaç gün hariç, 13 Aralık 1520

– 17 Ekim 1525 ve Eylül 1529-1530 yılları arası olarak bilinmektedir. Eser üç

bölümden oluşur. Bunlar Fergana (1494 – 1503), Kabil (1504 – 1520) ve

67 Ezgi Sırt ı, “Bâbürname’de Temel Fiiller Üzerine Notlar”, Uluslar arası Medeniyet Çalışmaları

Dergisi (UMÇD), c. 3, S. 1, s. 118-119.

68 Mirmahmud Mirsaydullayev, Boburning Kasallik Tarihi, Mumtoz S’oz Yay, Tashkent 2013, s. 155,

23.

69 Mirsaydullayev, 2013, s. 13.

70 Savaş Eğilmez, “Bâbürname’de Yer Alan Tören ler”, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi

(TAED) 2011, S.46, s. 240-241.

71 5 Ramazan 899. 72 3 Muharrem 936.

Page 28: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

17

Hindistan (1525 – 1529) bölümleridir. Her bölümünde de her senede olan

vakıaları anlatmaktadır.73

İlk kaynak olarak kullandığımız Bâbürnâme eserinin dürüstlük ile ilgili

ifadeleri, şahıslar hakkında verilen bilgilerin açık seçik olması ve aynı zamanda

itiraflardan oluşması esere ciddi bir değer katmıştır. 74 Eser, Türk klasik ve diğer

fen bilimleri açısından de Nevai’den sonraki en büyük eser o larak bilinmektedir.75

Bâbür Şah’ın eserleri Türk edebiyatına katkı sağlamakla birlikte diğer alanlarla

ilgili de geniş bilgiler içermektedir. Siyasi düşmanlarının kusurlarını söylerken

onların faziletlerini, ilimleri ve şairliği hakkında da bilgileri eksiksiz vermiştir. Bu

özelliğiyle eser hayranlık kazanmış, Juli76 Sezar’ın hatıratından daha üstün olduğu

da vurgulanmıştır.77 Tarihe bakılırsa, dünya tarihinde Jül Sezar’dan sonra hiçbir

hükümdar Bâbür Şah kadar samimi, içten, açık bir ifade ile doğru bir hatırat

yazmamıştır. Bâbür Şah sadece kendi hayatı ya da kendi gezileri ile ilgili değil,

gördüğü ve geçtiği toprak ve şehirlerin tab i ahvalini, içtimaî hayatı, temas ettiği

bütün kavim ve kabilelerin düşünceleri, inançları, kültürleri, bütün akidelerini ve

geleneklerini yazıya dökmüştür. 78

Her türlü bilgileri kendi içerisine alan Bâbür Şah’ın kendi eseri, gittiği her

yerde gördüğü tabiat ve coğrafi çevreyi de dikkate alarak yazılmıştır.79 Kitaptaki

bilgiler kulaktan kulağa, ya da bir çeşit kitaplardan istifade etmiştir değil, bizzat

kendisinin gidip gördüğü ve deneyimle elde ettiği bilgilerdir. Türk dünyasında ve

gittiği bölgelerdeki halkın kültürel ve sosyal hayatı hakkında önemli bilgileri de

içermektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi bu eserde gittiği yerlerin, her toplumun

tarihi, coğrafi, nebat ve hayvanlar âlemi, etnografya, folklor, medeniyet ve

edebiyat gibi bilimler hakkındaki bilgileri de mevcuttur. Aynı zamanda başka bir

73 Kayumov, 2014, s.155; Hasanov, 1981, s. 198; Tohliyev, 2017, s. 4.

74 Rahim Vohidov, Biz Bilgan va Bilmagan Bobur, Manaviyat Yay, Tashkent 1999, s. 31-38.

75 Qudratullayev, 2009, s. 4.

76 Qudratullayev, 2009, s. 83.

77 Bu konuyla ilgili Taşkent’te Jül Sezar adında Sharq yayınevi tarafından bir eser basılmıştır.

78 M. Şakir Ülkütaşar, BEbur Şah, Ahmet Halit Kitabevi Yay, İstanbul 1946, s. 17-19.

79 Eshboyeva, a.g.t., s. 10.

Page 29: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

18

eserde kolayca bulunamayan bilgileri de içermektedir. 80 Eserde Özbekistan,

Afganistan ve Hindistan hakkındaki coğrafi, Etnografik, medeniyet, edebiyat ve

tarih bilimleri önde olmak üzere yukarıda zikrettiğimiz bilim dallarıyla ilgili

bilgileri geniş bir şekilde bulmak mümkündür. Bunlarla sınırlı olmayan eser

birçok şahıs hakkında da, ister düşman olsun ister dost olsun açık ve net bilgiler

vermiştir. Eserden hareketle 47 yıl hayat süren Bâbür Şah’ın hayatı boyunca bir

yandan savaşlar, bir yandan da eseri ve diğer sorumluluklarını aksatmadan

yürütmüştür.81

Eserin bir diğer üstünlüğü de yukarıda zikrettiğimiz alanlardaki bilgileri

Türkî dilde yazmasıdır. 82 O kendi eserinde bu bilgilerin tamamını Türkî dilde

yazmıştır. Bazı şairlerin beyitlerine yer verilmişken Farsça beyitler de görülebilir.

Ancak eserde coğrafi, tarihi, edebi, medeni, tanıtım ve anlatımların hepsi Türkî

dilde yapılmıştır.83

1.2. Divan

Bâbür Şah’ın Çağatay edebiyatının şiirde Ali Şîr Nevâi’yi takip eden

divanıdır.84 Nevâi’nin divanı kadar büyük olmasa da, orijinal ve kuvvetli anlamlar

içermesiyle onun divanı kadar değerli olduğu söylenebilir. Kadı Burhanüddîn ve

diğer bazı hükümdar şairlerinki gibi klasik ve alfabetik tertipte olmamasına

rağmen bunların divanıyla kıyaslanmasının nedeni ise, kendi divanında kronolojik

bir tertip düzenlemesi olduğunu ortaya koymasıdır. Divan’ın yazma nüshaları

Orta Asya’dan daha çok başka ülkelerde bulunmaktadır. Başlıca bazı nüshaları

vermek gerekirse Tahran ve Paris nüshaları buna örnektir.85

80 Rıdvan Öztürk, “Afganistan’daki Eski Türk İdareleri ve Bunların Özbek Şairlerinin Kimlik

Algilemalarındaki Yeri”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi (TAD), s. 214-216.

81 Zahiriddin Muhammad Bobir, Bobirnoma, haz. Porso Şamsiyev, Sodik Mirzaev, O’zbekiston SSR

Fanlar Akademiyasi Naşriyoti Yay, 1960, s. 46-50.

82 Mahmud, 2009, s. 50.

83 Bâbür ve Bâbür’ün diğer eserleri hakkında geniş bilgi edinmek için bkz: Mahmud, Boburni Tushuniş

Bahti, Fan va Texnologiyalar Markazining Bosmaxonasi Yay, Tashkent 2009.

84 Divan’ın tamamı ve içindek beytler hakkında geniş b ilg i için bkz: Zah iriddin Muhammad Bobur,

Devon, haz. Abdul Aziz, http://forum.ziyouz.com/index.php?topic=3026.msg192974#msg192974 ,

02.11. 2017).

85 Akın, “Bâbür”, DİA, c. IV, s.398.

Page 30: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

19

Yukarıda da belirtildiği gibi Divan, Çağatay dilinde yazılmıştır. Divan86

aşk, tabiat, güzellik ve diğer konuları içermektedir. Aynı zamanda ahlaki, içtimai

ve tasavvufi şiirler de divanın büyük kısmını oluşturmaktadır. 87 Ancak yazilen bu

divanın içerisinde bazı Farsça gazel, rubai, kıt’a, matla ve mensur parçalar da yer

almaktadır. Zikrettiğimiz bu Farsça kısım divanın yüzde iki veya üçünü

oluşturmaktadır. Bunun haricinde divan tamamen Çağatay dilinde yazılmış olup,

119 gazel, 18 mesnevi, 57 muamma, 210 rubai, 15 tuyuğ, 19 kıta, 7 masnu şiir, 3

nazım, 16 natamam gazel, 16 musarra beyit, 5 müfred ve 4 mensur parçada n

oluşmaktadır.88 Yukarıda zikredilen gazel, rubai, kıt’a ve diğerlerini ayrı kitap

olarak basmışlardır.89

Bâbür Şah’ın yazdığı Divan, aşk, tabiat, güzellik şiirlerinin yanı sıra

içtimaî, ahlakî ve tasavvufî şiirler de içerir. Eserde yazılan şiirler Bâbür Şah’ın

nasıl bir şahıs olduğu gösteren bir ayna niteliğindedir. Eserde Bâbür Şah, dost,

dostluk, aşk, kelimelerini daha sık kullanmaktadır. Bâbür Şah’ın yazdığı bu divan,

Ali Şir Nevaî ve başka şairlerin eserleri gibi klasik olmamasına rağmen, tıpkı

onların eserleri kadar önem arz etmektedir. Çünkü bu eseri “validiye” eserini

tercüme etmiştir kullandığı yumuşak ve sade dili kullanarak yazmıştır.90

Bâbür Şah’ın yazdığı divan’ın bask ilerından bahsetmek gerekirse,

Abduraşid Abdugafuro tarafından “Divan” neşredilmiştir. Divanın Rusça bir

tercümesi de Sabohat Azimjonova tarafından hazırlanarak “İndiyskiy Divan

BEbura” adıyla neşredilmiştir. Şafika Erkin tarafından hazırlanarak “Devoni

Zohiriddin Muhammad Bobur” adıyla Kabil’de neşredilmiştir. 91 Aynı zamanda

Paris baskısı olan divan, Özbekistan’da tekrar düzeltilerek neşredilmiştir. Bu

86 Divan ve içeriğ indeki özellikler hakkında geniş b ilg i için bkz: Üzeyir Aslan, “Bâbur Divanında

Öncelemeler ve Öncelemelerdeki Paralelizm”, Divan Araştırmaları Dergisi, 2010, S. 4, s. 1-26.

87 Çevik, a.g.t., s. 10.

88 Zahiriddin Muhammad Bobur, Sochining Savdosi Tushti,haz. Ergash Ochilov, Sharq Yay, Toshkent

2007, s. 4.

89 Zikredilen eser hakkında geniş b ilg i için bkz: Zah iriddin Muhammad Bobur, Tanlangan Asarlar, haz.

V. Rahmonov, N. Hotamov, O’qituvchi Yay, Toshkent 1983.

90 Yücel Bilel, Bâbür Dîvânı (Gramer-Metin-Sözlük -Tıpkıbasım),Atatürk Merkez yay, Ankara 1995. S.

19.

91 Hasan Kudratullayev, Bobur Armoni, Sharq Yay, Toshkent 2005, s. 8.

Page 31: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

20

çalışma Saidbek Hasanov tarafından hazırlanmıştır.92 Divanın içeriği de gazeller,

rubailer, tuyuğlar, kıtalar, dörtlüler, mesneviler ve fertler’den oluşur.93

1.3. Aruz risalesi

Bâbür Şah’ın yazdığı bu Aruz risalesi94 kendisinden önce gelen Türk ve

Fars şairlerinkinden çok farklı değildir. Ancak daha sonra da belirtİlaçeği gibi

Türkî ve Farisi dillerinde çokça örnekler vermiştir. 95 Bâbür Şah’ın aruz risalesi

Nevai’nin risalesinin genişletilmiş halidir. Eser hakkında daha fazla bilgi sahibi

olabilmek için bazı önemli eserleri de vermek gerekir. Aruz risalesi hakkında

Abdullah Azam’ın bir çalışması vardır. Bu çalışmada Nevai ile Bâbür’ün eseri

olarak bilinen Aruz risalesi üzerinden aruz’un nasıl yazılması gerektiği hakkında

bilgiler verilmektedir. Aynı zamanda nasıl okunması, yazılması, hazırlanması,

kelimenin kullanılması, uzatılması ve aruz hakkında yapılması gereken ne varsa

detaylı bir şekilde verilmiştir. Aruz hakkında geniş bilgi sahibi olmak isteyen

şahsın bu eseri göz önünde bulundurması gerekir.96

Öncelikle Aruz risalesi hakkında Bâbürnâme’de ve diğer bazı kaynaklarda

bilgilerin mevcut olduğunu söylemek gerekir. Bununla birlikte bu eserlerin

birçoğunda aynı bilgiler tekraren verilmiştir. Bâbür ve Bâbürnâme üzerine çalışan

şahıslar bu eser hakkında da kısa bilgiler yazmışlardır. Bunlar da daha önce

belirttiğimiz gibi aynı bilgileri vermişlerdir. Bunlardan biri de eserinden istifade

ettiğimiz Mirsaydullaev tarafından “Boburning Kasallik Tarixi” (Bâbür’ün

Hastalık Tarihi) adlı eserinde “Bâbür’ün el yazmaları” başlığında kısa bir şekilde

verilmiştir.97

92 Zahiriddin Muhammad Bobur, Mahrami Asror Topmadim, haz. Saidbek Hasanov, Yozuvchi Yay,

Tashkent 1993, s. 5.

93 Bâbürnâme, 2007, s. 3-5.

94 Bâbür Şah’ın Aruz risalesi ve yazımındaki kuralları hakkında geniş bilg i için bkz: Tanju Oral Seyhan,

“Babür’ün Aruz Risalesinde Yer Alan Bazı Dil Bilgisi ve Yazım Kuralları”, https://arastirmax.com

/tr/system/files/dergiler/190871/makaleler/ 31/1/arastirmax-bEburun-aruz-risalesinde-yer-alan-bazi-

dil-bilgisi-yazim-kurallari.pdf , (20.02.2018).

95 Çevik, a.g.t., s. 10-11.

96 Geniş bilg i için bkz: Abdulla Azam, Aruz Alişer Navoyi va Zohiriddin Muhammad Bobur Saboklari,

Alişer Nomidagi O’zbekiston Milliy Kutubhonasi Yay, Tashkent 2006.

97 Bâbür Şah’ın el yazmaları ve d iğer fermanları hakkında geniş b ilg i için bkz; Mirsaydullayev, 2013, s.

23-30.

Page 32: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

21

Divan, kendisinden önce Nevaî tarafından aruz nazariye ve kaidelerine

dair yazdığı eserinin yeterli olmadığını düşünen Bâbür Şah, ondan otuz beş sene

sonra aynı konuda meydana getirdiği bir çalışmadır. Bâbür Şah Nevaî’nin

“Mizanü’l-evzan” eserini birçok bakımdan yetersiz bulduğunu açıkça

söylemektedir. Bu eseri yazma nedenlerini ve başka biri tarafından yazılan eserin

eksiklerini ortaya koyarak, eserinin yazma amacını da anlatmış olmaktadır. Nevaî

eserinden Bâbür Şah’ın eserinin farkı ise, Bâbür Şah her bahri ve meselesi

hakkında çağdaş ve klasik şairlerden, Türkçe ve Farsça olmak üzere bolca

örnekler vermiştir. Bu özelliklere sahip olan eserin yanında Nevai’nin eseri biraz

sönük kalmaktadır. Bir konu üzerine bolca örnekler vererek daireyi genişleten

Bâbür Şah’ın bu çalışmasında verdiği şairlerin sayısı ise yetmiş birdir. Bütünü ile

ele alındığında on dokuz bahir etrafında beş yüzden fazla vezin göstermiştir.

Bâbür Şah kendi eserinde bir beyitinin beş yüz dört vezinden olduğunu

söylemiştir ki bu beyit Aruz risalesidir. Bâbürnâme’nin “İlminskiy” yayınındaki

sonuna eklenmiş olan bilgide, biri vezin diğeri de kafiyeye dair olmak üzere iki

risalesinin bulunduğunu söyler. Bâbür Şah’ın kayıp sanilen “Aruz risalesi” ilk

defa Fuat Köprülü tarafından Bibliotheque nationale’deki bir yazmadan

alınmıştır.98

1.4. Mübeyyen

Eser Bâbür Şah’ın on bir on iki yaşlarında olan oğlu Kemran Mirza’ya

Hanefi fıkhına dair bazı konular ve meseleleri izah etme amacıyla kaleme alınan

iki bin mısralık bir mesnevidir. 99 Aruzun hafif bahrinde “Failetun, Mefailun/

Failun” veznindeki bu küçük eser beş fasıl üzerine tertip edilmiştir. Bu beş fasıl

ise İtikadiye,100Kitabü’s-salat,101Kitabü’z-zekât, Kitabü’s-savm (oruç) ve Kitabü’l-

98 Akın, “Bâbür”, DİA, c. IV, s.398-399.

99 Çevik, a.g.t., s. 11.

100 Geniş bilgi için bkz: Zahiriddin Muhammad Bobur,

Etiqodiyya,http://forum.ziyouz.com/index.php?topic=5981.msg324310#msg324310 , (23.08.2017).

101 Mübeyyen eserinin içindeki bölümlerden biri de “Kütabü Sala”’d ır. Bu kitap Özbekistan’da Özbek

dilinde de basılmıştır. Bu eser şiir şeklinde yazılarak namazın farz, vacip, sünnet ve diğer hüküm ve

adabı hakkında geniş bir şekilde yazılmıştır. Kitap hakkında geniş bilgi için bkz: Zahiriddin

Muhammad Bobur, KitEbu-s Salot, haz. Saidbek Hasan, Abdulla Kodiriy Nomidagi Halk Merosi Yay,

Taşkent 1993.

Page 33: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

22

hac 102 olarak ayrılmıştır. 103 Bu eser Aruz Risalesi’nde de verildiğine göre

928/1522 senesinde yazılmıştır. Bu eser belli bir zamana kadar yanlış isimle yani

“Mubîn” diye anılmıştır. Eserin çok takdir gördüğünü ve şöhret kazandığını bize

Ebu’l-Fazl açık açık anlatmaktadır. Mübeyyen104 eserinin başka bir ismi de “Der

Fıkh- ı Mübeyyen” 105 veya “Fıkhı Bâbür Şah-î” şeklindedir. Bu eserin 1905

senesinde Taşkent’te “Mübeyyenü’l İslam” adı altında bir taş baskısı

bulunmaktadır. Aynı zamanda bu eserin nüshasında Fuad Köprülü’nün hususi

kütüphanesinde üç farklı el yazması da bulunmaktadır.106

Yukarıda da belirtildiği gibi, eser beş fasıldan oluşmaktadır. Bu fasıllardan

hareketle Bâbür Şah’ı bir din adamı olarak nitelemek mümkündür. Bâbür Şah’ın

dine olan inancı ve saygısı hakkında birkaç çalışma da yapılmıştır. 107 Bâbür

Şah’ın eseri olan Mübeyyen’den 108 birkaç örnek vermek gerekir ise, itikat

hakkındaki bilgileri yazarken, hem akıcı hem de anlaşılır bir dil kullanmıştır. Aynı

zamanda itikat ile ilgili her notada üzerinde durmaktadır. Allah’ın zâti ve subutî

sıfatlarından, melekler, peygamberler ve kitaplara imana kadar iman hakkında

detaylı bilgiler sunmaktadır. Aynı zamanda namaz, zekât, oruç ve hac konularını

da detaylı bir şekilde incelemektedir. Buradan hareketle eserin bir hükümdar, bir

asker ya da herhangi bir bilim dalının uzmanı değil sadece din bilimleriyle

ilgilenen birinin yazdığı vehmine kapılmak da mümkündür. Buna mukabil eser

sadece dini kimliğiyle bilinen bir şahıs tarafından yazılmamıştır. Netice itibariyle

bu eseri bir şair, bir tarihçi, bir hükümdar ve aynı zamanda bir âlim olan Bâbür

Şah yazmıştır. Ne kadar önemli noktalara değindiğini anlayabilmek için namaz

102 KitEbu’l-hac kitabı hakkında geniş bilgi için bkz: Vohidov, 1999, s. 76-83.

103 Saidbek Hasanov, Buyuk Siymolar Zahiriddin Muhammad Bobur, O’zbekiston Yay, Toshkent 2011, s.

78-82.

104 Mübeyyen eserinin yeniden basılmış haline ulaşabilmek için bkz: Zahiriddin Muhammad Bobur,

Mubayyin, hz. Saidbek Hasan, Abdulla Kodiriy Nomidagi halk Merosi Yay, Toshkent 2000.

105 Dar Fıkh ı Mübeyyen adı ile zikredildiğ ine örnek o larak bazı çalış maları göstermek mümkündür.

Geniş bilgi için bkz: Ahmet Aydın, “Bâbürlü Dönemi Fıkıh Çalış maların ın İlk Örneklerinden Biri

Olarak Bâbür’ün Mübeyyen Der Fıkh’ı”, Usûl İslam Araştırmaları,2017, S. 28, s. 149-182.

106 Akın, “Bâbür”, DİA, c. IV, s 399.

107 Mübeyyen eseri hakkında geniş bilgi vard ır. Aynı zamanda onun Peygamber’e, sahabelere, d in

âlimleri ve şeyhlere olan saygısı hakkında bilg iler mevcuttur. Bunun yanında onun Mübeyyen eserini

yazması ve içeriği hakkında geniş bilgi için bkz. :Mirsaydullayev, 2013, s. 31-35.

108 Mübeyyen eseri ve içeriklerindeki özellikleri hakkında geniş bilgi için bkz: Zahiriddin Muhammad

Bobur, Mubayyan ve Naşriy Bayoni Risolai Volidiyya Nazmiy Tarcimasi va Şarhi, haz. Mirzo

Kenjabek, Sharq Yay, Toshkent 2014.

Page 34: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

23

bölümünü ele almak kâfidir. Çünkü namazın iç ve dış şartlarını, farzlarını,

vaciplerini, sünnetlerini, müstehâb ve mübâhlarını anlatmıştır. Namaz için gusül,

abdest ve gerektiğinde teyemmüm alınması konusu üzerinde de detaylıca

durmaktadır. Bununla yetinmeyen Bâbür Şah, sefer namazı, cuma namazı, bayram

namazları ve hastalanan şahsın nasıl namaz kılması gerektiği hakkında da bilgi

vermektedir. Bu da Bâbür Şah’ın ne kadar dini ilimlerde iyi olduğunun ve aynı

zamanda anlatma şekline bakarak nasıl bir yazar olduğunu da görmek

mümkündür.109 Mübeyyen eserinin yazılması ve dil bilimleri hakkında da birkaç

çalışma yapılmıştır.110

1.5. Risale-i Vâlidiyye

Timurlular döneminde (XV. yy) Maveraünnehir bölgesinde büyük bir

manevi nüfusu olan Nakşibendî Hoca Ubeydullah Ahrar’ın babası Mahmut

Şaşî’nin dileği üzerine yazıldığı için Validiyye 111 adını almış olan eserdir. Bu

eser Farsça tasavvufî ahlak risâlesinin manzum eseridir. Eser içeriği açısından beş

bölüm olarak bilinmektedir.112 Bu eser hocası Ubeydullah tarafından Fars dilinde

yazılmıştır. Daha sonra Bâbür Şah bu eserin Türkî diline tercümesini etmiştir.113

Eser “fa’iletun/ feiletün/ failün” vezni üzerine 243 mesnevi şekline konulmuştur.

Bu eserin Bâbür Şah için manevi yönleri vardı. Bâbür Şah, babası Ömer Şeyh

Mirza Fergana vileyetinin hâkimliğini yaptığı zamanlarda Hoca Ubeydullah Ahrar

ona “oğlum” diye hitap etmiştir. 114 Bu kadar yakın olan Ubeydullah Ahrar’ı

rüyasında sıkça görmeye başlamıştır ve ondan gelecek güzel şeylerin işaretini

aldığını söylerdi. Hindistan’da hayatının son yıllarında daha önce geçirdiği ateşli

hastalığının yeniden tekrarlanması halinde Hoca Ubeydullah’ın ruhaniyetinin

109 Bâbür Şah’ın Mübeyyen eserinin dil b ilg isi yazım kuralları hakkında geniş bilgi için bkz: Tanju Oral

Seyhan, “Zahuriddin Muhammed Babür’ün Mübeyyen Adlı Eseri”, İlmiy Araştırmalar dergisi, 2003,

S. 15, s. 91-112.

110 İleri bilgi için bkz:Zahiriddin Muhammed Bâbür, Mübeyyen, haz. Saidbek Hasan ve Hamidbek Hasan,

Abdulla Kadiriy İsimli Halk Mirası Yay, Taşkent 2000.

111 Validiye eseri ve şerhi hakkında geniş bilg i için bkz: Zahiriddin Muhammad Bobur, Mubayyan ve

Naşriy Bayoni Risolai Volidiyya Nazmiy Tarcimasi va Şarhi, haz. Mirzo Kenjabek, Sharq Yay,

Toshkent 2014.

112 Çevik, a.g.t., s. 11.

113 Hasanov, 2011, s. 74-78.

114 Akın, “Bâbür”, DİA, c. IV, s 399-400.

Page 35: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

24

şifaya vesile olması ümidiyle bu eserini tercümesine başlamıştır. 115 Bu eserin

tercümesine başlayan Bâbür Şah, on gün içerisinde bitirir. Bâbür Şah’ın yaptığı bu

tercüme sûfîlere ve dervişlere gösterdiği saygıyı ve bu tarikata (Nakşîbendî) ne

kadar sadık olduğunu göstermektedir. Bu eserin İstanbul Üniversitesi

Kütüphanesi’nde bulunan Halis Efendi nüshası, Fuad Köprülü tarafından

neşredilmiştir.116

1.6. Vesâyânâme

Bâbür Şah’ın yazdığı ve günümüzde mevcut olan eserleri yukarıda

zikredilmiştir. Ancak bu eserler haricinde Bâbür Şah’a atıf edilen başka eserlere

de rastlamak mümkündür. Bâbür Şah’a atıf edilen eser herkes tarafından

bilinmese de, bazı ansiklopedilerde zikredilmektedir. Kendisine atfedilen

eserlerden birisi de kendi oğlu için kaleme aldığı “Vesâyanâme” adlı eseridir.

Verilen bilgilere göre bu eser, oğullarına vasiyetini yazdığı bir eser olarak

bilinmektedir. Ancak böyle bir eserin her hangi bir nüshası bulunamamıştır. Bâbür

Şah’a atfedilen eserler arasında musiki ve harp sanatına dair eserler de mevcuttur.

Ne yazık ki yukarıda da zikrettiğimiz gibi bu eserler günümüzde

bulunmamaktadır.117

Bâbür Şah’ın bu eserleri haricinde fermanları ve ilim için başka faaliyetleri

de vardır. Bunlardan bazilerı da “Hatt- ı Bâbûrî”dir. Bâbür Şah’ın kendisinin

oluşturduğu yazı olarak bilinmektedir. Kendi yazısını geliştirdikten sonra

fermanlar bu hatta yazılmıştır. Aynı zamanda bu usulde Kur’an-ı Kerim de

yazılmıştır. Hatt- ı Bâburî ile yazilen Kuranı Kerim hakkında çalışilen makaleler

de vardır. Buna örnek olarak Ali Alparslan’ı göstermek mümkündür. 118 Bunun

yanında Bâbür Şah’ın şiirleri üzerinde de bazı çalışmalar mevcuttur. Bu çalışmada

aşk ile olan ilişki, somutlayıcı ve diğer kullanılan üsluplar ele alınmıştır.119

115 Mirsaydullayev, 2013, s. 56-70.

116 Bâbürnâme, 1990, s.318.

117 Akın, “Bâbür”, DİA, c. IV, s. 400.

118 Ali A lparslan, BEbur’un İcad Ettiği “BEburî Yazısı” ve Onunla Yazılmış Olan Kuran,

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/172635 , (20.05.2018).

119 Geniş bilgi için bkz: Timuçin Aykanat, “Bâbür Şâh Şiirinde Görülen Somutlayıcı Anlat ım Yolları

Tarz-ı Vâsûht ve Aşka İlişkin Bazı Tespît ve Değerlendirmeler”, Turkish Studies - International

Page 36: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

25

BİRİNCİ BÖLÜM

BÂBÜRNÂME’DE SOSYO – KÜLTÜREL HAYAT

Her toplumda olduğu gibi Bâbür Şah döneminde de halk arasında çeşitli

sosyal tabakalar mevcuttu. Sosyal sınıf, toplumda kişilerin kendi aralarındaki

statüyü belirlemektedir. Sosyal sınıf, kişiye, bir toplumda ırk, kabile, din ve

makam gibi özelliklerine göre statü kazandırmaktadır. 120 Bâbür Şah döneminde

halk ekonomik güçleri ve ırkî özelliklerinden daha ziyade meslek, makam ve ilim

açısından statü almışlardır. Bâbür Şah döneminde en yüksek statüye sahip olanlar

hükümdarlar olarak görülmektedir. Daha sonraki alt tabakalar ise, hükümdarların

danışmanları, din ve dil âlimleri, komutanlar, askerler ve halktır.121

Ele aldığımız Bâbürnâme eseri, çeşitli alanlarda bilgiler aktarmaktadır.

Örneğin Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinde kendilerine has düğün, cenaze,

kutlama, doğum ve tahta oturma gibi birçok mevzuda örf, adet ve törenlere

sahiptirler. Bunları Bâbür Şah’ın gittiği yerlerde kendisinin fethettiği topraklarda

yapılan bazı törenler hakkında bilgi vererek izah etmeye çalışacağız.

1.1.EVLENME

Tarihten günümüze kadar her toplumda evlenme töreni büyük bir önem

taşımaktadır. Biz bu bilgileri, tarihte önem arz eden kral, peygamber, vb. top lum

liderleri hakkında yazılmış kaynaklardan öğrenmekteyiz. İnsanlığın var oluşundan

günümüze kadar devam eden ve nesillerin devam etmesi için gerekli bir unsur

olan evlilik, her toplumda farklı olarak icra edilmektedir. Topluma göre değişen

evlilik töreni, Bâbür Şah döneminde nasıl bir şekilde gerçekleştiğini ele almaya

çalışacağız.

Bâbür Şah döneminde evlilikte esas olan sevgi ve muhabbet değildi. O

dönemlerde hükümdarların kendi aralarında kız alıp verme geleneği vardı. Bu

gelenek, aynı zamanda hükümdarların kendi aralarındaki sıkıntıları gidermek ve

Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2013, c. 8, S. 4, s. 269-

294.

120 Mustafa Duran, “Sosyal Sın ıf Kavramı”, http://danismend.com/kategori/altkategori/sosyal-sinif-

kavrami/ , (30.05.2018).

121 Geniş bilgi için bkz:Bâbürnâme, 1990.

Page 37: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

26

birleşip büyüyerek daha güçlü hale gelmek için idame ettirilirdi. Aynı zamanda, o

dönemdeki evlilikler genç yaşlarda (12-15) gerçekleşmektedir. Mesela Timuçin’in

on iki yaşında evlendiğini zikredebiliriz. Aynı zamanda evlenmeden daha çok

önce nişan törenlerini yapar ve belli seneler sonra evlenirlerdi. Bu görünüşe de

Bâbür Şah’ın beş yaşında nişan töreni olduğunu ve on yedi yaşında evlendiğini

örnek olarak gösterebiliriz. Böylece o dönemde evlilikte kız ve erkeğin arasındaki

sevgi değil büyüklerinin görüşleriyle evlilik gerçekleştiği söylenebilir. Bu yüzden

olsa gerektir ki Bâbür Şah ilk eşini çok sevememiştir.122

1.1.1. Bâbür Şah’ın Nişanı ve Evlenmesi

Ebu Said Mirza’nın ikinci kızı Saliha Sultan’a “Akbegüm” olarak

isimlendirmişlerdir. Sultan Mahmut Mirza düğün yaparak büyük oğlu Sultan

Mesut Mirza ile onu evlendirdi. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, o dönemin

kendisine has düğün ve nişan törenleri bulunmaktadır. Düğünlerin unsurları

hakkında geniş bir bilgi verilmese de, önemli kısımları aktarılmıştır, diyebiliriz.

Çünkü önemli olan kimin kimle evlendiği ve onların nasıl nişanlandığıdır.

Saliha Sultan’ın düğünü zamanında, ondan küçük olan kız kardeşi Ayşe

Sultan ile Bâbür Şah’ın nişanlı olduğunu görmekteyiz. Burada dikkat çeken

önemli bir nokta, günümüzde de devam eden bir geleneğin mevcut olmasıdır.

Günümüzde, gelinin nişanlandıktan sonra yüzünün kapalı olması, düğünde de o

kapalı olan yüzünü damadın açmasıdır. Aynı zamanda gelinin yüzünü kaynanası

açmaktadır. Buna benzer bir vakıa ise Bâbür Şah’ın hayatında görülmektedir.

Bâbür Şah beş yaşındayken Semerkant’a, Sultan Ahmet Mirza’nın huzuruna

getirildiği zaman, Sultan Ahmet Mirza’nın Babür Şah ile nişanlanacak olan

kızının yüzü kapalı idi. Babür Şah’a Türk geleneği ile k ızın yüzünü açması

söylenir ve Bâbür Şah da onun yüzünü açar. Aynı zamanda yüz açma geleneği

günümüzde Orta Asya’da da görülmektedir. Düğün, ertesi gün kızın akrabaları

tarafından gerçekleştirilmektedir.123

122 İsmail Pırlanta, “Bâbür Şah’ın Hayatı ve Kişiliği” , Juornal of Foculty of Theology of Bozok University

(BOZİFDER), 2016, c.10, S, 10, s. 220-223.

123 Bâbürnâme, 1990, s.21.

Page 38: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

27

1.1.2. Sultan Mahmut Mirza’nın Büyük Kızı ile Haydar

Mirza’nın Evlenmesi

Sultan Hüseyin Mirza’nın, Sultan Beyim’den olan büyük kızını Haydar

Mirza’ya vermiştirler. Bu evlenme töreninde ise düğüne mühim insanlar davet

edilmiştir. Aynı zamanda o dönemde en meşhur olan sazende ve hanendeler

gelmiştir. Bu evlenme töreninin günümüzdeki düğünlere benzer olduğunu

görmekteyiz. Bâbür Şah’ın bulunduğu topraklardaki düğünlere, hala en meşhur

sanatkârlar iştirak etmektedir. 124

1.2.DOĞUM

Doğum hakkında Bâbürnâme eserinde bilgiler mevcuttur. Doğum

hakkında verilen bilgiler fazla olmasa da ilk başta Bâbür Şah’ın ilk oğlu

Hümayun’un doğumu gerçekleştiği zaman hakkında bilgi verilmektedir.

Hümayun 1507-1508 125 senesinin sonlarında Salı gecesi Kabil’de dünyaya

gelmiştir. Hümayun Kabil’de dünyaya gelmiş bulunmaktadır. Hümayun’un

doğum tarihini şair Mevlana Seyit “Sultan Hümayun Han” ve Kabil’in küçük

şairlerinden biri de “Şah- i Firuz Kadir” şeklinde zikredilmiştir. Doğumdan üç dört

gün sonra ona Hümayun ismi verilmiştir.

Hümayun doğduktan beş altı gün sonra ise, onun doğum günü

kutlanmıştır. 126 Bu kutlama esnasında ise, büyük beyler, orta beyler, büyükler

hediyelerini getirmiştir. 127 Bâbür Şah’ın anlattıklarından çok büyük bir düğün

olduğunu anlamaktayız. Kutlamada gerçekten de çok hediyeler getirilmiştir.

Burada belirtilen bilgiye göre o kadar çok ak akçe toplanmıştı ki bu zamana kadar

bu kadar çok ak akçe bir arada görülmemiştir. Bu bilgilere dayanarak, halk

arasında bir çocuğun doğumunda nasıl bir tören ve kutlama olabildiğini

görebilmekteyiz. Aynı zamanda bir çocuğun bu toplumda nasıl bir değere sahip

olduğu da ortaya çıkmaktadır. Verilen bilgiler Hümayun’un doğumu ve doğum

kutlaması ile sınırlı olduğu için başka kutlamalar hakkında tahminimiz hariç başka

124 Bâbürnâme, 1990, s.35.

125 4. Zilkade 913.

126 Doğum gün kutlanmaları ek 6 da görebilirsiniz.

127 Savaş Eğilmez, “Bâbürname’de Yer Alan Tören ler”, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi

(TAED), 2011, S. 46, s. 243.

Page 39: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

28

bir bilgi vermek zordur. Ancak şunu açık ve net söyleyebiliriz ki bir Şah, Sultan

ve Beylerden biri doğum kutlaması yaparsa en az bu şekilde yapar.128

1.3.ÖLÜM

Bâbür Şah yazdığı eserde Kabil’e gelmesine kadar, ölüm hakkındaki

gelenek ve törenlere dair bilgi vermemektedir. Babası Ömer Şeyh Mirza’nın

vefatında da geniş bilgi vermeden, onun nesebi, hanımları, evlatları ve yönettiği

toprakları hakkında bilgi verip geçmektedir. Horasan’a geldiği zaman da annesi

Kutluk Nigar Hanım vefat etmiştir. Bu durumda Bâbür Şah, kendi

geleneklerinden örf ve adetlerinden bahsetmektedir. Annesini toprağa verdikten

sonra, vefatının kırkıncı günü yaklaştığı zaman, annesinin kardeşleri, yani

teyzeleri ve dayilerı Horasan’a toplanmışlardır. Bir araya geldikleri zaman

matemlerini tekrar tazelemişlerdir. Bâbür Şah’ın çevresindeki geleneklere göre,

matem merasiminde fakir ve miskinlere yemek verilirdi. Verilen ihsanların da

sevabı merhumların ruhuna ulaşsın denilirdi. Bu durum tabiri caizse, günümüzde

hala devam etmekte olan bir gelenek dersek yanlış olmayacaktır. Bu tören

esnasında yemekler verilir ve merhumlara Kur’an t ilevet edilirdi. Bu uygulamalar

yapıldıktan sonra bir birilerinin gönüllerini alarak matem elbiselerini çıkarırlar.129

Bu bilgilerden anlaşılacağı gibi yakınlarından biri vefat edince, kırk güne kadar

matem elbiseleri giymişlerdir. Bu gelenek, günümüzde Orta Asya’da hala devam

etmekte olan bir gelenektir. Bu gelenek ise Müslüman toplumunda bulunan bir

gelenek olarak bilinmektedir.

Başka gelenekler ise, Bâbür Şah Afganistan’a gittiği zaman oradaki çevre

ve halk hakkında bilgileri aktarırken, bizde ya da başka kavimlerde genelde

olmayan bir gelenek ile karşılaşır. Hayatında ilk defa gördüğü bu bilgiyi, kendi

eserinde detaylıca anlatır. Kühistan’ın bölgelerinden olan Lemete, Küner, Nurgil,

Becur, Sevad ve civarındaki bölgelerde mevcut olan bir gelenektir. Bu bölgelerde

kadınlardan biri öldüğü zaman onları sedyeye koyar ve dört kişi,

dörtkenarındanayrı tutarak yukarı kaldırırlar. Eğer ölen kadın hayatında kötülük

yaptıysa, kaldıranları o kadar sarsar ki düşmemesi için gayret etmelerine rağmen

128 Bâbürnâme, 1990, s.195.

129 Bâbürnâme, 1990, s.141.

Page 40: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

29

ölü sedyeden yere düşer. Eğer ölü hiç günah işlememişse kımıldamaz ve yukarı

kaldırıldığı zamandada ayrı düşmez. Bu tören hakkında sadece bir bölge değil,

bütün Kühistan içerisindeki vilayetlerden aynı şekildedir. Çünkü Bacur Sultanı

olan Haydar Ali Bacurî bu geleneği intizamlı bir şekilde uygulanmıştır. Kendi

annesinin vefatında ağlamaz, karalar giymez ve matem tutmamıştır. Annesinin

cesedini sedyeye koyup kaldırmalarını söyler ve annesinin cesedi yere düşmez ve

hiç kıpırdamaz. Eğer ceset yere düşerse yakacağını söylemiştir. Ancak bu durum

gerçekleşmediği için annesi için kara giyip, ağlayıp, matem tutmaya başlamıştır.130

Yukarıda verdiğimiz bilgilere dayanarak, o dönemlerde değişik adetleri

olsa da, merhumun yakınlarının karalar giydiğini, merhum için matem tuttuğunu

ve ağladıklarını görmekteyiz. Cenazede ağlamak, siyah elbiseler giymek ve

matem tutma geleneği günümüze kadar gelmektedir. Daha doğrusu günümüzde

olan geleneklerin bazilerı o dönemde de mevut bulunmaktadır. Bâbür Şah için

yeni olan ya da hiç görmediği tören, annesi için matem tutması, kara giymesi ya

da ağlaması değil, sedyeye koyarak kaldırıp ona göre karar verilmes,d,r. Yoksa

Bâbür Şah’ın hayatında kara giyme, matem tutma ve ağlaması babasının,

annesinin ve başka yakınlarının vefatı esnasında gerçekleşmiştir.131

1.4.FALCILIK

Bâbür Şah’ın eserinde fal hakkında geniş bir muhtevaya sahip olmasa da

eserin bazı yerlerinde fala dair önemli bilgiler aktarılmıştır. Bâbür Şah (1518)132

senesinin vakalarını anlatırken, kendi evlatlarından dördüncüsü olacak olan

Hindal’ın doğum öncesinde, henüz doğmamış olan evladının oğlan mı kız mı

olacağı hakkında fal bakarlar. Bâbür Şah’ın belirttiğinegöre, Kabil ve

çevresindeki toplumda kadınlara ait olan bir fal yöntemi bulunmaktadır. Bâbür

Şah’ın daha doğmamış olan evladının falına kadınlar bakmış ve sonucunda falcı

kadınlar Bâbür Şah’ın evladının oğlan olacağını söylemişlerdir.

Fala bakma faaliyeti, kadınların bir araya gelip gerçekleştirdikleri bir

faaliyettir. Kadınlar oturarak ellerine iki kâğıt alırlar ve birine Ali ya da Hasan

130 Bâbürnâme, 1990, s. 122.

131 Bâbürnâme, 1990, s. 9-13, 141.

132 Hicri 925.

Page 41: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

30

birine de Fatma yazarlar. Yazılan bu iki kâğıdı katlarlar ve çamurla yoğururlar.

Katlanmış ve çamurla yoğrulmuş bu kâğıtları bir testi su içine koyarlar. Su

içerisinde bekletilen bu kâğıtlardan ilk açilenına bakarlar. Açilen kâğıtta Fatma

yazıyorsa doğacak bebek kız olacaktır, eğer açılan kâğıtta Hasan ya da Ali ismi

çıkarsa da oğlan olacaktır. Bâbür Şah’ın çocuğu için kadın falc iler fal baktıktan

sonra, Bâbür Şah’a doğacak olan çocuğunun oğlan olacağını müjdelerler. Bâbür

Şah’ın bize aktardığı bilgiye göre, fal sonucundan birkaç gün sonra Tanrı ona bir

oğlan çocuk ihsan etmektedir. Bâbür Şah bize bu bilgileri aktararak, Kabil ve

çevresindeki halkın nasıl bir fal faaliyeti gerçekleştirdiğine dair geniş bilgi

vermiştir.133

1.5.TUĞ AÇMA TÖRENİ

Bâbür Şah’ın anlattığına göre, onun döneminde mevcut olan ve sadece

Moğollara ait olan bir tören vardır. Bu tören, savaş öncesi “Moğolların tuğ açma”

törenidir. Bâbür Şah’ın ilk defa karş ileştığı bu töreni şaşkınlıkla izlediğini

söylemek mümkündür. Ayrıca bu töreni eserinde anlaşılır bir dilde açıkça

anlatmaktadır.134 Bâbür Şah töreni: “Moğol âdetine üzere tuğ açtiler. Han attan

indi. Bir Moğol dokuz tuğu Han’ın önüne dikip, bir öküzün ön bacak kemiğine

uzun bir ak bez bağlayarak elinde tuttu ve üç parça uzun bezi, üç tuğun

kuyruğundan az aşağı bağlayıp tuğ direğinin altından geçirdi. Bir bezin ucunu

Han ayaklarıyla bastı, bir tuğ bağlanan bezin ucuna da ben bastım. Bir bezin

ucuna da Han’ın oğlu Sultan Muhammed Hanike bastı. O Moğol bağlanmış olan

öküzün ön bacak kemiğini eline alıp Moğolca bir şeyler söyleyerek tuğa bakıp

işaret ediyor; Han ve diğer etrafta duranların hepsi tuğa kımızlar serpiyor, bütün

neferler boyunuzdan yapılan borular ve davullar hep birden çalıyor; mevcut ve

safta duran asker hep birden savaş narası koparıyordu. Üç defa böyle yapt iler;

sonra atlara binip savaş naraları atarak askerin etrafını dolaştiler” diyerek güzel

bir şekilde anlatmaktadır.135

133 Bâbürnâme, 1990, s. 200-201.

134 Eğilmez, a.g.m., s. 241.

135 Zahiriddin Muhammed Bâbür, “BEburnâme (BEbur’un Hâtıratı)”, çev; Reşit Rahmeti Arat, Milli

Eğitim Basımevi, İstanbul 1970, c. I, s. 150-151.

Page 42: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

31

1.6.GİYİM - KUŞAM VE SÜS

Her toplumun kendine ait bir giyim – kuşam kültürü vardır. Bu giyinme

şekli her toplumda erkekler, kadınlar, çocuklar, zenginler, fakirler, askerler,

sultanlar ve kendilerine has bir giyinme tarzı şekilde tezahür etmiştir. Eserde

görmekte olduğumuz giysiler, törenlerde kişilerin kendilerine has giyinme

tarzlarını yansıtmaktadır. Düğünde, törende ve bir yere sultan olarak tayin edilen

kişinin giydiği elbiseler de duruma göre değişmektedir. Toplumun aynı tabakada

olanları da çarşilerda ve başka yerlerde kendilerine has bir şekilde giyinmektedir.

Bâbür Şah döneminde farklı atamalarda zikredilen giysilerden birisi,

eserde “ton” olarak geçmektedir. Bu giysi, günümüz Türk dünyasında çapan

adıyla bilinmektedir. Örnek olarak Özbek Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Kazak

Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Başkurt Türkçesi, Kara Kalpak Türkçesi ve Tatar

Türkçesi dâhil olmak üzere birçok değişik toplumlarda aynı isim

kullanılmaktadır.136

Maveraünnehir’deki Müslüman bölgelerde erkekler genelde sünnete has

bir şekilde geniş ve uzun çapan giyerlerdi. Örneğin, Osmanlı dönemi Sultanları,

Bâbür Şah ve ondan önceki İslam âlimlerinin çapan ya da uzun bir elbise

giydiklerini söyleyebiliriz. Ayrıca günümüzde Orta Asya Türk devletlerinde de

milli kıyafet olarak çapan kullanılmaktadır. Babür Şah’ın aktardığına göre, o Şeyh

Abdullah Barlas’ı anlatırken, bu şahsın sade, mütevazı ve dürüst insan

olduğundan bahsettikten hemen sonra, onun çapanı dar giydiğini de

nakletmektedir. Buradan anlaşılacağına göre o dönemdeki erkeklerin halk

arasında ya da başka yerlerde çapan giyeceği ortaya çıkmaktadır. Bu şahsın

özelliği de çapanı 137 dar giymesidir. Çünkü yukarıda erkeklerin genelde geniş

çapan giydiklerini söylemiştik. Çapanı dar giymesi de Bâbür Şah tarafından o

şahsın bir özelliği olarak öne çıkmaktadır.138

136 Shoira Usmonova, “Altay Dillerinde Üst Giysi Adları” Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi (TDİD),

2011, c. 21, S, 1, s. 16-19.

137 Çapan-Çuldan hakkında ileri bilgi için bkz: Reşit Rahmeti ARAT çevirmesi Zahiriddin Muhammed

Bâbür Bâbürname, Kültür Bakanlığı Yay, Ankara, 2000, s. 183.

138 Bâbürnâme, 1990, s.29.

Page 43: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

32

Bâbür Şah’ın yaşadığı çevre gerçekten de genişti. Çünkü

TimurlulardaTürkler ve Moğolların yanı sıra başka küçük millet ve kabilelerde

bulunmaktaydı. Çeşitli milletler ve çeşitli kültürler arasında hayatını geçiren

Bâbür Şah, birçok tören ve önemli toplantilera şahit olmuştur. Eserde 908 (1502-

1503) yılının vakaları anlatırken ne tür elbiselerin kendisine hediye edildiği

hakkındaki bilgilere yer verilmiştir. Anlatılana göre, Bâbür Şah, Taşkent ile

Sayram arasındaki Yağa köyünden hareket etmiştir ve hızla ilerlerken birden

karşısına Küçük Han dayısı çıkar. Bâbür Şah hemen attan inerek ona yaklaşır ve

tazim edecek kadar mesafe kalmadığı için eğilerek gidip selamlaşır. Küçük Han

dayısı biraz kızgın gözükür. Çünkü Bâbür Şah ile bir tören esnasında buluşmayı

ve ona hediyeler vermeyi planlamıştır. Daha sonra Bâbür Şah dayısıyla birlikte

Küçük Han’ın ailesinin yanına gider. Ertesi sabah da bir tören yaparak Bâbür

Şah’a Moğol âdetince tepeden tırnağa kadar bir takım elbise, kendi kemerini ve

eyerli has atını hediye etmiştir. Serpuş sırmalı Moğol börkü,139 elbise işlemeli Çin

atlasından ve kuşak da Çin kemerinden olup eski usülde yapılmıştır. Bunlardan

başka kadınların boyunlarına astıkları anberdan ve kese gibi şeyler vardı. Bu

bilgilere dayanarak, Bâbür Şah döneminde birtakım elbiselerin, hangi tür

kumaştan yapıldığı ve hangi özellikleriyle öne çıktığını anlamak gayet

mümkündür. Ayrıca günümüz Özbeklerinde de atlastan yapılan elbise milli

elbiseleri olarak bilinmektedir.140

Bâbür Şah’ın Kabil’de bulunduğu zaman, Bediüzzaman Mirza’nın daveti

üzerine onun evine gider. Bu esnada Bediüzzaman Mirza, Bâbür Şah’a murassa

kemerli bir hançer, bir kürk 141 ve bir cins at hediye etmiştir. 142 Bu bilgiye

dayanarak, Mirza ve hanlara özel hazırlanan elbiselerin mevcut olduğunu

söyleyebiliriz. Çünkü verilen hediyede de belirtildiği gibi cevahirden özel olarak

süslenmiş kemer ve hançer görmekteyiz. Bu da o dönemlerde her şahıs tarafından

kullanılan ya da her şahısta mevcut olan bir elbise ya daayrı bir hançer değildir.

139 Usmonova, a.g.m., s. 20-21.

140 Bâbürnâme, 1990, s. 93-94.

141 Eserde “Çarkap” olarak geçmektedir. Anlamı ise: hükümdarlara mahsus olup süslenen kürktür.

142 Usmonova, a.g.m., s. 20-21.

Page 44: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

33

Bu yüzden sıradan bir halkla hükümdar ve onun hizmetinde olan görevliler

arasında bariz bir fark olduğunu söylemek mümkündür.143

Bâbürnâme’de 909 (1503-1504) senelerinin başında anlatıldığına göre,

Bâbür Şah, Muharrem ayında Horasan’a gitmek niyetiyle Fergana vileyetinden

yola çıkar. Yola çıktığı askerlerinin ve kendisinin durumunu maddi ve manevi

olarak değerlendirirken, bize giysiler hakkında bazı bilgiler vermektedir.

Askerlerin üzerlerine çapan, ayaklarına çarık 144 giydiklerini söylemektedir.

Bunları anlatan Bâbür Şah, durumunun kötü olduğunu ve ellerinde bunlardan

başka hiçbir şey olmadığını belirttiğine göre, çarıktan başka daha iyi ve daha da

güzel ayakkabilerın olduğunu tahmin edebiliriz.145

Bâbür Şah, Kabil civarındaki bölgeler ve önemli insanlar hakkında bilgi

verilmişken, giysiler hakkında da bilgiler aktarmaktadır. Bu bölümde, Sultan

Hüseyin Mirza’nın Tanrı’nın rahmetine kavuştuğunu söyleyerek, onun nesebi,

evlatları, ahlakı, bilimi, şekil ve şemâli hakkındaki bilgiler aktarmaktadır. Bu

bilgiler arasında Sultan Hüseyin Mirza’nın neler giydiğine de geniş yer ayrmıştır.

Sultan Hüseyin Mirza, hoş renkli, sarı ve yeşil ipekli elbiseler giymektedir. Başına

da kara kuzu derisinden börk veya kalpak giyerdi. Bazen de bayramlarda küçük

üç dilimli sarığını yamyassı biçimsiz sararak kapkara tüy takıp namaza giderdi.

Toplumda hayvanların da sosyal ya da kültürel hayatta önemli rol oynadığı

aşikârdır. Yemek ve ulaşımda hayvanlardan istifade edildiği gibi ölülerinin

derilerinde de börk ve buna benzer soğuk iklimde giyİlaçek giysiler yaparak

onlardan istifade edilmektedir.146

Bâbür Şah’ın, Muzaffer Mirza’nın evine geldiği zaman verdiği hediye

önemlidir. Muzaffer Mirza, evine ilk defa gelen Bâbür Şah’a, kemer, kılıç, kuzu

derisinden yapılmış olan zırhlı elbise ve cins at hediye vermiştir. Bu bilgilerden

anlaşılacağına göre kuzu derisinden zırhlı elbiselerin yapıldığını ve savaş

esnasında da bunların kullandıklarını görmekteyiz. Aynı zamanda soğukta

giyecekleri elbiseler arasında da kuzu derisinden tüyleri içeride kalacak şekilde

143 Bâbürnâme, 1990, s.172.

144 Dağ bölgelerinde giyilen ayakkabı türlerindendir, ileri bilgi için bkz: İshakov, 2008, s 198.

145 Bâbürnâme, 1990, s.109.

146 Bâbürnâme, 1990, s.147.

Page 45: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

34

yapılan bu elbise, en sıcak elbiselerden olup çoğunlukla soğuk bölgelerde

kullanılmaktadır. Böyle bir hediye alan Bâbür Şah, alınan karara göre Cihangir

Mirza ve Muzaffer Mirza, Bâbür Şah ile kışı bir arada geçirmek için

beraberdiler.147

Bâbürnâme’de verilen bilgilere bakacak olursak burada erkeklere has

başlıktan da bahsetmiştir. Bu başlık, savaşta kullanılan tolga olarak bilinmektedir.

Bâbürnâme’de verilen bilgilerden savaş esnasında giyilen tolga ile normalde

giyilen börk farklı farklı isimlerle zikredilmektedir. Bâbürnâme’de günlük hayatta

giyilen başlıklar börk diye zikredilmiştir. Savaş esnasında giyilen tolgalar ise

“dubulğa börkü” diye zikredilmektedir. Sadece börk diye geçen yerlerde de

kalpak, kuzu derisinden yapılmış sıcak başlık ve çeşitli başlık anlamında

kullanılmaktadır.148

Savaş esnasında kullandıkları börk ise demirden yapılmış ve bazı bölgeleri

de telle kaplanmış olarak tasvir edilmektedir. Bâbürnâme’de Bâbür Şah Dost

Tagayi’nin vefatından sonra onunla girdiği savaşlardan bahsetmiştir, Aksı

bölgesinde Tenbel ile savaşa girer. Bu esnada Bâbür Şah’ın kafasına Tenbel

kılıçla vurur. Bâbür Şah’ın belirttiğine göre o esnada Bâbür Şah’ın başında tolga

vardır. Bâbür Şâh çok güçlü darbe yemesine rağmen tolgasının teli bile

kırılmamıştır ancak başında büyük bir yara oluşmuştur.149

1.7.BESLENME

İnsanoğlu yaşam mücadelesini sürdürürken yemeye ve içmeye ihtiyaç

duyduğu için, değişik toplumların kendilerine has ve nevi şahsına münhasır

özellikleri haiz farklı yemekler ve içeceklerin ortaya çıkışı kaçınılmazdır.

Yemekler ve içecekler insanların dinine, kültürüne ve coğrafyalarına göre

değişiklik göstermektedir.

Yukarıda da görüldüğü gibi, her toplumda farklı olan yemek kültürü,

Bâbür Şah’ın yaşadığı bölgelerde kendine göre farklılık göstermektedir.

147 Bâbürnâme, 1990, s.171.

148 İshakov, 2008, s. 36.

149 Bâbürnâme, 1990, s.214.

Page 46: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

35

Bâbürnâme’de ekmek, 150 çorba 151 ve kebap 152 gibi değişik yemeklere yer yer

rastlanmaktadır. Burada şunu da diyebiliriz ki pirinç, buğday ve mısırın yetiştiği

bir bölgede pilev, hamurlu yemekler ve çeşitli çorbaların olması muhtemeldir.

Bâbürnâme’de 908 (1502-1503) senesinin vakaları anlatılırken, Tenbel Han

beklenmeyen bir yerden Bâbür Şah üzerine yürür. Bu haberi alan Bâbür Şah,

dehşete düşer. Bâbür Şah’ın anlattığına göre o, bu savaşa hazır olmadığını,

askerlerinin yeterli olmadığını ve Tenbel Han’ın askerlerinin gerçekten fazla

olduğunu söylemektedir. Böyle bir durumda teslim olmak ya da kaçmak yerine

onunla savaşmayı tercih etmiştir. Ancak başarılı olamayan Bâbür Şah, kaçmak

zorunda kalır. Birkaç gün sonra büyük babasının askerlerinin yardımı ile

Endican’a varır. Bu esnada çok aç olan Bâbür Şah, orada koyun kesip kebap

yaptıklarını ve o kebaptan doya doya yediklerini anlatır.153

Bâbürnâme’de anlatıldığına göre 907 (1501-1502)’da Semerkant’ı terk

etmektedir. Bu sebeple yapılan yolculuk esnasında İlan Otı’na geldiği zaman bir

at kesip şiş kebap yaparlar. Verilen bu bilgilerde ise Bâbür Şah döneminde

mevcut olan yemeklere yer verilmektedir.154

Eserde, yemek olarak sadece kebaptan bahsedilmez. Bâbür Şah, 908

(1502-1503) senelerinin vakalarını anlatırken İlaçlı bir çorba içtiğini söyler.

Semerkant’tan çıkıp giderken sığındıkları yerde ona bir çanak çorba getirilir ve

Bâbür Şah ondan içer. Civarda kebap ve çorbanın yanı sıra darı ve şifa olacak

çorbalarda vardır. Bu çorbaları da soğuğa karşı koymak ve hastalıklardan

korunmak ve arınmak için içmekteydiler.155

Bunun haricinde ekmek hakkında da kısa bilgiler vardır. Burada ekmeğin

nasıl yapıldığı hakkında bilgi verilmese de günlük hayatta insanların ekmeği sıkça

kullandıklarını söyleyebiliriz. Çünkü Bâbür Şah, kışlamak için Kabil’de kaldığı

bölgede kışın kar çok yağar ve yirmi gün süren zorlu mücadele sonrasında çok zor

150 Bâbürnâme, 1990, s.86.

151 Bâbürnâme, 1990, s.106.

152 Bâbürnâme, 1990, s.108.

153 Bâbürnâme, 1990, s.108.

154 Bâbürnâme, 1990, s.86.

155 Bâbürnâme, 1990, s.106.

Page 47: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

36

günler geçirerek karın az olduğu bölgeye gelirler. Karın az olduğu bölgede onları

bekleyen insanlar, onlara akalın ekmekler ve etli kuzular pişirirler.156

Yiyecekler sadece yemekler ile sınırlı kalmayıp yemek haricinde de başka

yiyecekler mevcuttu. Örnek olarak, şeker kamışı, şeker ve yemeklere konulan

baharatlar da bulunmaktadır. Bunlar hakkında Kabil’den sonraki harbi yürüyüşe

hazırlıklar yaparken görülmektedir. Harbi seferler için çok askere ihtiyaç

duyduğundanyollarla asker sayısını artıran Bâbür Şah, askerlerinin yiyeceklerini

de temin etmesi gerekiyordu. Bu yüzden, akınc ilerı kentlere yollayıp onlara

yiyecek bulmasını emretmektedir. Ancak yiyecek bulmak için gittiği kentte

tüccarlara rastgelen akınciler, şeker, şeker kamışı ve ak kumaş gibi birçok mallara

el koymuşlardır.157

Bâbürnâme’nin (1505-1506) 158 senelerinde verilen bilgilere göre Bâbür

Şah, yeni bir yöntem ile yapılan bir yemek çeşidinden bahsetmektedir. Kabil

bölgesi civarında bulunan Dara-i Hoş adında bir dere vardır. Bâbür Şah, bu

derenin geçidinde dinlenmek için durduğu zaman, o bölgeden bir yük devesini

getirip keserler. Bu devenin etinden bir parça alarak kebap yaparlar. Kebabın çok

lezzetli olduğunu belirten Bâbür Şah, insanların çoğunun yed ikleri etin deve eti

olduğunu fark etmeyerek bunu koyun eti zannettiklerini söylemektedir. Bu

devenin geri kalan kısmını ise, güneşte tavlayarak yediklerini görmekteyiz.

Güneşte tavlayarak yedikleri etin o kadar lezzetli olduğunu anlatmaktadır ki,

Bâbür Şah, bundan daha lezzetli etin bulunamayacağından bahsetmektedir. Aynı

zamanda böyle bir lezzeti bu zamana kadar tatmadıklarını da belirtmektedir.159

Yemekler arasında çok yapılanı ya da Bâbürnâme’de belirtileni kebap

olarak bilinmektedir. Kebap, başka yemek çeşitlerinin yanında, her yerde

yapılabilen ve lezzetli olan yemeklerden biridir. Yukarıda da belirtildiği gibi

yolda acıkınca bile koyun ya da at kesilerek kebap yapılabilmektedir. Aynı

zamanda lezzetli olan bu yemek çeşidi törenlerde de yapılmaktadır. Bâbür Şah’ın

döneminde “aş verme” töreni vardı. Bu günümüzde ikram, düğün aşı ve belli bir

156 Bâbürnâme, 1990,s.176.

157 Bâbürnâme, 1990,s.135.

158 Hicri 911.

159 Bâbürnâme, 1990, s.144.

Page 48: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

37

nedenden ötürü verilen bir ikramdır. F ilencanın şu aşı diye birçok eserlerde aş

verme ifadesine rastlamak mümkündür. Bunlar haricinde de içki meclislerinde

yemekler ikram edilmektedir.

Bediüzzaman Mirza’nın sıksık düzenlediği meclislerden birisi de içki

meclisidir. Bu mecliste büyük şahıslar yani han ve Mirzalar bir arada bulunur

orada hanlara ve Mirzalara içki ve çeşitli yemekler sunulur. Bâbür Şah, Kabil’de

hüküm sürdüğü zamanlarda birkaç kere bu meclislerde iştirak etmiştir. Mecliste

içkiler, mezeler ve çeşitli yemekler bulunmaktadır. Verilen yemekler arasında da

tavuk, kaz ve kuzu etinden yapılmış olan kebaplar vardır.160

Yemeklerle ilgili kebap haricinde pilav ve çeşitli çorbaların Bâbürnâme’de

yer aldığını belirtmiştik. Pilav hakkında özel bir başlık altında bilgi vermese de

Bâbür Şah’ın, Bediüzzaman Mirza’nın huzuruna ilk geldiği zaman ısmarlanan

yemekleri görebilmekteyiz. Burada Bâbür Şah ve Bediüzzaman Mirza ile bulunan

birçok Mirzalara yemekler ısmarlanmaktadır. Pilav hakkında bir bilgi olmasa da

yemekler arasında pilavın bulunduğunu tahmin etmek mümkündür. Zira Kabil ve

Fergana vilayetlerinde pirinç yetiştirildiğini Bâbürnâme’de görmekteyiz. Bizim

bildiğimiz ya da günümüzde bulunduğu gibi pilav olmasa da kendi dönemlerine

ait bir pilavın bulunduğu muhakkaktır.161

Günümüzde Orta Asya yemek kültüründe mevcut olan yemeklerden biri

de kazı yemeğidir. Bu yemek Bâbürnâme’de de olduğu gibi eski tarihlere

dayanmaktadır. Orta Asya toplumunda genellikle et ve sütten yapılan yemekler

hazırlanmıştır. Çünkü dönem şartları buna uygun bir şekildeydi. Bu yüzden inek,

keçi, at ve başka hayvanlarının etleri ve sütlerini günlük yemeklerinde

kullanmaktaydılar. Burada tüm yemekler değil sadece kazı hakkında geniş

bilgilere yer vermek doğru olacaktır. Kazı, at, inek, keçi ve koyunların

bağırsaklarının içine et doldurularak pişirilen bir yemek çeşididir.162

Kazının ihtiyaçlardan dolayı üretildiğini söylemek mümkündür. Çünkü

Türk toplumunun tarihine bakıldığı zaman göçebe bir halk olduğu malumdur.

160 Bâbürnâme, 1990, s.169.

161 Bâbürnâme, 1990, s.168-169.

162 Geniş bilgi için bkz: Turmush Haber Sitesi,

http://narynr.turmush.kg/news:321510/?from=kg_turmush&place=newstoplast , (03.05.2018).

Page 49: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

38

Göçebe halk yolculuk ve savaş seferleri esnasında hazır yemeklere ihtiyaç duyar.

Bu ihtiyacı karşılamak için üretilmiş olan kazı yemeği, daha önce pişirilip

bağırsak içinde muhafaza edildiği için, uzun bir vakit saklanabilir. Bu yüzden o

dönem şartlarına uygun olan kazı yemeği günümüze kadar ulaşmış ve meşhur

olmuştur. Kazının tarihi, özellikleri ve yapılışı hakkında geniş bilgilere ulaşmak

mümkündür.163

Bâbürnâme’de yemekler hakkında özel başlık bulunmamaktadır. Ancak,

vakaları anlatırken bize verilen bilgilerden yemekler ve başka bunun gibi önemli

noktalara değinmiş bulunmaktadır. Aynı bu şekilde 913 (1507-1508) senelerinin

vakalarını anlatırken yaptığı bir av sonucunda yakaladığı hayvanın etinden kazı

yapmaktadır.164

Bâbürnâme’de 907 (1501-1502) seneler vakasını anlatırken, günümüzde

Kırgızlara ait olan “kımız” içeceği görülmektedir. Kımız, yılkı ve inek sütünden

yapılmaktadır. Ancak meşhur olanı ve tercih edileni yılkı sütünden yapılanıdır.

Kımız, yılkı sütünün keçi, inek veya at derisinden yapılan bir torbaya konulup bir

müddet torba içinde bekletilerek değişik yöntemler ile hazırlanır. Aynı zamanda

yaz sıcağında içilmesi faydalıdır. 165 Bâbürnâme’de savaş öncesi, Moğollarda

bulunan bir gelenek vardı. Savaş öncesi tuğu ortaya alarak, beyaz bez ile bağlar ve

bir ucuna şah, diğer ucuna Bâbür Şah ve diğer ucuna da Sultan Muhammet

Hanike ayağı ile basar. Moğol başı ise Moğolca bir şeyler söylerdi. Geri kalan

herkes tuğa kımız serper, bütün nefir ve davullar çalınırdı.166

Bâbür Şah’ın Kabil’e geldiği zaman içecek ve içkilere dair bahsettikleri, az

da olsa farklıdır. Çünkü Dere- i Nur bölgesinde Dere-i Nur şarabı meşhurdur.

Dere- i Nur’da “Erre taşı” diğeri de “Suhan taşı” dedikleri iki çeşit şarap

bulunmaktadır. Erre taşının açık sarıya benzer bir rengi vardır. Suhan taşı ise

güzel renkli ve kıpkırmızıdır. Her ikisinin de şöhretleri kadar iyi olmadığını

söyleyen Bâbür Şah, Erre taşının, Suhan taşından daha iyi olduğunu

163 Kazın ın yapılması ve özellikler hakkında geniş bilgi için bkz: http://tyup.net/page/kyrgyzdyn-uluttuk-

tamak-ashtary , (10.04.2018).

164 Bâbürnâme, 1990, s. 184.

165 İleri bilgi için bkz: Tınçtıkbek Çorotegin. http://ky.kloop.asia/2015/06/30/uluttuk-zharma-zhana-

kymyz-suusunduktary-kantip-zhasalat/ (01.02.2018).

166 Bâbürnâme, 1990, s. 90.

Page 50: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

39

söylemektedir. Böylece Bâbür Şah, meşhur olan şarapları da bize aktarmış

bulunmaktadır.167

1.8.HASTALIK VE TABİPLER

Bâbür Şah döneminde tıbbın zayıf kaldığını söylemek mümkün

değildir.Bâbürnâme’de olan bilgilere başvurmadan önce Bâbür döneminde tıp

alanın ne kadar geliştiğine dair bilgi vermek uygun olacaktır. Bâbür Şah’ın

hastalık tarihi hakkında çalışmaları vardır. Aynı zamanda hastane ve hastalıklar

üzerine de çalışmalar yapmıştır. Bununla beraber Bâbür Şah’ın özel tabibi olan

Yusufiy 168 üzerine de çalışmalar yapılmıştır. Böylece hastane, hastalıklar ve

tabipler hakkındaki bilgiler ortaya sunulmuştur. Aynı zamanda Yusufiy üzerine

çalışilen eserde onun faaliyetleri hakkında geniş bilgiler mevcuttur. Onun ağız,

diş, mide, baş ve diğer tüm hastalık çeşitleri hakkında geniş bilgilere yer

verilmiştir. Yukarıda zikrettiğimiz eserler üzerinden hastane ve tabipler hakkında

aşağıda birkaç örnek verilecektir.169

Yukarıda zikrettiğimiz gibi Bâbür Şah’ın hastalık tarihi hakkında bir

çalışma yapılmıştır. Bu çalışma daha önce de istifade ettiğimiz Mirsaydullayev’in

çalışmasıdır. Bu eser geniş bir şekilde hastalık ve hastane ler hakkında bilgi

vermektedir. Bu çalışmadaki bilgilere dayanarak Bâbür Şah’ın 1506’da Herat’ta

20 gün kaldığı zaman hastane ve tabiplerin okutulduğu medreseleri ziyaret ettiğini

söyleyebiliriz. Bu eserde verilen bilgilere göre o dönemde gelişen hastanelerde

kadın ve erkek hastalar için ayrı odaların olduğunu söylemek mümkündür. Aynı

zamanda günümüzde mevcut olduğu gibi virüslü bulaşıcı hastalığa sahip olan

hastaların hastanelere getirilip başka hastalarla karışmaması için ayrı odalarda

tedavi edilmişlerdir. Bunların yanında da psikolojik açıdan rahatsızlanan hastalar

için de özel muayeneleri varıdır. Aynı zamanda bu dönemlerde cerrahi

bölümünün de son zirvesine kadar gelişmiştir.170

167 Bâbürnâme, 1990, s.122.

168 Yusufiy ve onun tabiplik faaliyetleri hakkında geniş bilgi için bkz: Mirsaydullayev, 2013, s. 141-155.

169 Yusufiy hakkında, faaliyetleri ve ilgilendiği tüm hastalık alanları ile ilgili geniş ve detaylı bilg i için

bkz: Yusuf ibn Muhammad Yusufiy, Boburning Hos Tabibi Yusufiy Tabobati, çev, Mahmud

Hasaniy,Fanlar Akademiyasi Naşriyoti Yay, Tashkent1992.

170 Mirsaydullayev, 2013, s. 60-75.

Page 51: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

40

Bâbürnâme eserinde hastalıklar hakkında bilgi birkaç yerde geçmekte,

hastalıkların çeşitleri, hastaneler ve hastalıkları iyileştirmek için kullanılan

yöntemlere yer verilmiştir.171

Bâbürnâme’de, Bâbür Şah’ın Semerkant’ı alma mücadelesinde yaralandığı

belirtilmektedir. Yaralandıktan sonra Küçük Han dayısının karargâhına ve da ha

sonra kendi karargâhına gider. Bu esnada Küçük Han dayısı, Bâbür Şah’ın

yarasına bakması için, iyi bir Moğol cerrah gönderir. Moğollar iyi cerrahlara bahşı

derler. Bâbür Şah’ın söylediğine göre cerrah fevkalâde iyi ve insanın beynini

çıkarsa tedavi edebİlaçek kudrettedir. Tedavi esnasında hastanın yarasına bakar,

ağır yaralı ise yiyecek, içecek ve sürülecek ilaçlardan uygun birini vermiştir.

Günümüzdeki tıp ile karşılaştırmamız gerekirse, ameliyat esnasında hastanın

durumuna göre hastaya uyuşturucu verilir. O zamanlarda da otlardan, uyuşturucu

ve ağrı kesici ilaçların üretildiğini görmekteyiz. Bâbür Şah’ın yarasına ise

buçkak 172 sürmesi gerektiği söylenir. Tedavi sürecinde de kök gibi bir şey

yedirildiği açıklanmaktadır. Aslında Bâbür Şah’ın yarası ağırdı. Ok ayağına girip

öbür tarafından çıkmıştı, ancak kemiğe fazla zarar vermemişti. Moğol cerrahın

anlattıklarına kendi eserinden yer veren Bâbür Şah, bir defasında kendisine gelen

bir hastanın ameliyatını anlatır. Moğol cerrahına gelen hastanın ayağındaki ince

kemik kırılıp, dört parmak sığacak kadar bir yer tamamen parça parça olmuştur.

Cerrah, etini yarıp, parçalanmış kemiklerini tamamen çıkararak, yerine toz halinde

bir ilaç koymuş ve o ilaç kemik yerine geçmiştir. Öte yandan, Bâbür Şah’ın

anlattığına göre kendi vilayetinde böyle bir cerrahın olmadığını görmekteyiz.

Aslında o şartlarda böyle bir ameliyatı gerçekleştirmek büyük bir cesarettir. Bâbür

Şah döneminde tıbbın böylece gelişmiş bir seviyede olduğu görülmektedir.173

Bâbür Şah, kendi eserinin 911 (1505-1506) senesinin vakalarını anlatırken,

annesinin hastalığı ve vefatı hakkında bilgiler vermektedir. Muharrem ayında

Bâbür Şah’ın annesi Kutluk Nigar Hanım sıtma hastalığına tutulur. Kan alma

171 Bu b ilg ilere değinmeden önce, Bâbürnâme üzerinden hastalık ve tedavileri hakkında ilmi

araştırmaların olduğunu hatırlatmak gerekir. Örnek olarak da Murat Yurdakök’ün çalışmasını

gösterebiliriz. Hastalıklar ve tedaviler hakkındaki bu çalış madan geniş çaplı bilgi ed inmek

mümkündür; Murat Yurdakök, “Bâbür Şah’ın (1483-1530) Ünlü Eseri Babürname’de Tıbbî Bilgiler”,

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 2007, S. 50, s. 73-77.

172 İleri bilgi için bkz; İshakov, 2008, s.35.

173 Bâbürnâme, 1990, s. 98-99.

Page 52: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

41

usulü ile tedavi etmeye çalışırlar, ancak olumlu bir netice alamazlar. Horasanlı

Seyit Tabip adında bir tabip getirirler. Seyit Tabip, Horasan usulüne göre karpuz

vermiştir. Yukarıdaki bilgilere dayanarak, her bölgede kendilerine ait tedavi

usullerinin bulunduğunu söyleyebiliriz.174

Yukarda da belirtildiği gibi Kutluk Nigar Hanım sıtmaya yakalandığı

zaman ondan kan alınmaktadır. Bunun gibi bir örneği de Bâbür Şah hastalandığı

zaman görmekteyiz. Bâbür Şah, sıtma hastalığına tutulduğu zaman ondan kan

alınmaktadır. Bâbür Şah’ın belirttiğine göre kan alma işleminin hiçbir faydası

olmamaktadır. Sıtma hastalığı esnasında Bâbür Şah’ın her gün ya da iki-üç günde

bir olmak üzere harareti çıkmıştır. Harareti çıktığı zaman fena terlemektedir. Her

geçen gün kötüye gitmekte idi ve aradan on–on iki gün geçmişti. Bu durumda

Molla Haceke, nergis ile karıştırılmış bir şarap vermiştir. Verilen bu karışık

şaraptan bir–iki defa içer ve bunun da hiçbir faydası dokunmaz.175

Bâbür Şah’ın bu hastalığı uzun bir süre geçmez ve başka bir yöntem daha

uygulanır. Uygulanan yöntem de müshil içtiği görülmüştür. Bâbür Şah toplam üç

gün müshil içer ve bu yöntem deişeyaramaz. Üç gün içerisinde hastalık

geçmeyince üç gün sonra kabız ilacı içtiğini de görmekteyiz. Bu hastalık

sürecinde içki içmesi de men edilmiştir. 176 Hastalığı nedeniyle yürüyemeyen

Bâbür Şah’ı elde tahtırevan ile askerleri taşımış ve uzun süre hastalığı

geçmemiştir.177

Bâbür Şah, Hindistan’da mücadelesine devam etmiştir, vücudunda kan

çıbanı çıkmıştır. Bu hastalığın tedavisi için de yukarıda verilen tabip ve tedavi

yönteminden farklı olarak bir tedavi uygulanmıştır. Verilen bilgilere göre, Bâbür

Şah’ın bu hastalığına Rum’dan gelen bir seyyah bakmıştır. Bu seyyah Bâbür

Şah’ın hastalığına yeni keşfedilen bir tedavi uygular. Başka bir ifadeyle,

keşfedilen bu uygulama şöyle açıklanmaktadır: Karabiberi toprak ile kazana koyar

ve kaynatır, kaynayınca da çıkan buhara yarasını tutar. Bu uygulamadan sonra

kaynatilen toprak ve biberin sıcaklığı azalınca da sıcak suyu ile Bâbür Şah’ın

174 Bâbürnâme, 1990, s. 141.

175 Bâbürnâme, 1990, s. 215.

176 Bâbürnâme, 1990, s. 2016.

177 Bâbürnâme, 1990, s. 216.

Page 53: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

42

yarasını yıkar. Tedavi usulü de böylece canlandırılmıştır. Bâbürnâme’de bu

uygulama iki kere geçmiş bu tedaviyi uygulamak can acıtıcı olarak

belirtilmiştir.178

1.9.GEÇİM KAYNAKLARI

1.9.1. Ziraat

Bâbürnâme’de H. 903 (1497-1498)senesindeki vakalar anlatılırken Buhara

ve Kara Göl (Kara Köl) aralığındaki bölgelerin su açısından daha avantajlı

oldukları söylenir. Kuhek nehri bu kadar büyük olmasına rağmen, Buhara yaz

aylarında iki üç ay susuz kalmaktadır. Çünkü Kuhek nehrinin suyu, ziraat ve imar

için kullanıldığından su Buhara’ya ulaşmamaktadır. Burada “ziraat” ve “imar”

kelimelerinin altını çizmek isteriz. Zira bu kadar büyük bir nehrin tükenmesine

sebep olan ziraî ve mimarî faaliyetler, bölgenin gelişmişliğine dair ipuçları

vermektedir.179

Bâbür Şah’ın yazdığı hatırat, önemli ve popüler olan meseleleri kaydetmek

için gösterilen kişisel bir çabanın ürünüdür. Burada bize aktar ilen bilgiler, Bâbür

Şah’ın Semerkant’ı ikinci kez ele geçirdiği zaman oradaki duruma dair bize

bilgiler sunmaktadır. Yedi aylık kuşatma sonrasında Semerkant’ı ele geçiren

Bâbür Şah, Semerkant’ta yiyecek hiçbir şey kalmadığını, hatta ekip biçmek için

tohumun bile kalmadığını anlatmaktadır. Burada, Semerkant bölgesindeki buğday,

mısır ve günlük yiyeceklerin tohumlarından bahsetmektedir.180

Bunlar haricinde, Bâbür Şah Dere- i Nur bölgesini anlatırken, Korgan

civarında pirinç tarlalarının çok olduğunu da belirtmektedir. Pirinç tarlalarının çok

olduğuna bakarak, bu bölgede pirincin önemini ve o bölgede çok yetiştiğini

söyleyebiliriz.181

Fergana vileyetindeki ziraata dair bilgiler kısıtlı olsa da Bâbür Şah Kabil’e

geldiği zaman oradaki ziraî faaliyetlere dair bilgileri özellikle aktarmaktadır.

Kabil’e geldikten sonra, Kabil hakkındaki bilgileri kendi eserine kaydeden Bâbür

178 Bâbürnâme, 1990, s. 334-335.

179 Bâbürnâme, 1990,s. 44.

180 Bâbürnâme, 1990, s. 49.

181 Bâbürnâme, 1990,s. 121.

Page 54: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

43

Şah, bu bölgelerde “buğday” ve “pirinç”in iyi ve bol yetiştiğini özellikle

söylemektedir. Bu bölgelerde dokuz çayın bulunduğunu ve su bol olduğu içinde

buğday, pirinç, nar, turunç ve portakalın fevkalade iyi ve çok olduğunu da açık ve

net olarak bize ifade etmektedir. Bu bilgilerden anlaşılacağına göre o bölgenin

ziraatçılıkta kötü olmadığını ve geçim şartlarını temin etme noktasında bölgenin

önemli bir yere sahip olduğunu görmekteyiz.182

Buna benzer şekilde, yukarıda zikredilmeyen arpa da Bâbürnâme’de

mevcut bulunmaktadır. Kabil civarında gezintisi esnasında Bâbür Şah, Karebuğ’a

iner ve orada dinlenir. Karebuğ’da atlarına yem vermiştirler. Atlara verilen yem

de arpadır. Daha önce yem olarak birkaç yerde zikredilen bu ifade açıkça arpa

olarak hiç zikredilmemişti. Verilen bilgilerin devamında da atların arpasını yiyip

bitirdikten sonra yola devam ettiklerini açıklamaktadır. Böylece Bâbür Şah’ın

kendi döneminde atlarına yem olarak arpa vermiş olduğunu da görmekteyiz.183

Bâbür Şah, Hindistan’ın bazı bölgeleri hakkında bilgiler verilmişken ziraat

ve bağlar hakkında da bilgiler vermektedir. Verilen bilgilere göre Hindistan’ın

bazı bölgelerinde akarsu bulunmamaktadır. Ark kazarak bölgeye akarsu

getirebilme şansları bulunmasında rağmen bunu gerçekleştirmemektedirler.

Burada değinecek noktalardan birisi de Bâbür Şah’ın şaşırarak anlattığı; bu

bölgedeki tarlalara su verilmediği, bir ya da iki kere tarlaya yağmur yağarsa

bununla yetinerek ziraat işlerin yürütüldüğü hadisedir. Bâbür Şah buna çok

şaşırmıştır. Daha da şaşkın halde anlattığı şey şudur ki, hiç yağmur yağmasa bile

bu mahsuller tarlada yetişebilmektedir. Böylece Hindistan’ın bazı bölgelerinde az

su ya da hiç su olmasa da bazı ziraat işlerinde verimli sonuçlar elde

edilebilmektedir.O bölgelerde yetişen ziraî mahsuller ilkbahar mahsulü ve

sonbahar mahsulü olmak üzere iki çeşittir. Yukarıda da anlatıldığı gibi sonbahar

mahsulü hiç yağmur yağmasa da yetişebilmektedir. İlkbahar mahsullü ise sadece

yağmur suyu ile yetinebilmektedir. Böylece Bâbür Şah, Hindistan bölgesindeki

bazı ziraî faaliyetlere dair bilgi aktarmış bulunmaktadır.184

182 Bâbürnâme, 1990,s. 120.

183 Bâbürnâme, 1990, s. 230.

184 Bâbürnâme, 1990,s. 251.

Page 55: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

44

1.9.2. Ticaret

Bâbürnâme’de anlatılançarşılar, belli bölümlere ayrılmış değişik ayrı

türden pazarların bulunduğu çarşılardır. Bunlardan birkaçını örnek vermemiz

gerekirse, meyve-sebze pazarı ve asker pazarı gibi çarşılar belli bölümlere

ayrılmıştır. Kişi, neye ihtiyaç duyuyorsa ona göre belli çarşıya gider ve oradan

ihtiyacını giderir.

Yem şehrindeki olay buna yeterli bir örnektir. Çünkü Yem şehrinde

bulunan çarşıda askeri pazar olduğunu söyleyebiliriz. Eserde ise özellikle askeri

pazarda olan olayların anlatıldığını görmekteyiz. Asker pazarının yanında da

başka farklı pazarların olduğunu söyleyebiliriz.

Bâbürnâme’de gördüğümüz üzere, bazı yerlerde meyve pazarı bazı

yerlerde sebze pazarının olduğunu görmekteyiz. Bazı yerlerde de meyvelerin

bahçede ya da tarla başında satılmasının adet olmayıp karşılıksız verildiğini,

ürünlerin satılsa bile ancak kendi pazarında satılması gerektiği hakkında bilgilere

rastlamaktayız.185

Bâbür Şah, Semerkant’ı ikinci kez almak için sabah saatlerinde saldırıya

başlamıştır. Bu esnada eserde görüldüğüne göre çarşıda bulunan dükkân sahipleri

sabah erkenden dükkânlarını açarlar. Maveraünnehir bölgesindeki bazı devletler

sabah erken saatlerde dükkânlarını açarlar ve sabah saat on-on bir civarlarında

alışveriş faaliyetlerini sonlandırırlar. O zamanlarda da erkenden dükkânlarını

açarak halkın hizmetine hazır olan dükkân sahipleri, Bâbür Şah ile beraber gelen

askerleri görürler. Bâbür Şah’ın anlattığına göre oradaki tüccarlar bu duruma

sevinir ve mutlu olurlar. O sırada Semerkant’ın hâkimiyeti Özbeklerdedir.186

Bâbür Şah’ın eserinde ticaret hakkında verilen bilgiler çeşitli bölgelerdir.

Daha önce de belirtildiği gibi, Bâbür Şah, Fergana, Kabil ve Hindistan olmak

üzere üç önemli bölgede sefer düzenlemiş ve Hindistan’da da Bâbürlüler

Devleti’ni kurmuştur.187 Bu devleti kurmadan önce de ayak bastıkları her yerden

bize önemli bilgileri aktardığı gibi ticaretle ilgili birkaç bilgi de aktarmış

185 Bâbürnâme, 1990, s.6.

186 Bâbürnâme, 1990, s.76.

187 Eğilmez, a.g.m., s. 239.

Page 56: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

45

bulunmaktadır. Kabil hakkında konuşurken, Kabil’in ticari anlamda ne kadar

avantajlı ve önemli bir bölge olduğunu görmekteyiz. Çünkü Hindistan ile Horasan

arasında iki kara yolu vardır, bunlardan biri Kabil’de, diğeri de Kandahar’daydı.

Gerçekten de önemli bir konuma sahip olan Kabil’e Fergana, Türkistan,

Semerkant, Buhara, Belh, Hisar ve Badahşan gibi birçok ülkeden kervanlar

gelirdi. Bunların hepsinin buraya gelmesinin sebebi de Hindistan ile Horasan

arasındaki geçiş yollarının buradan geçmesidir. Buraya gelen kervanlar Kabil’i

gezerler ve ticaretlerini yaparlardı.

Bu bölgede çok büyük bir ticaret merkezi idi. Bâbür Şah’ın ifade ettiğine

göre, bir tüccar Çin’e ya da Rum’a kadar gitse ancak bu kadar ticaret yapabilirdi.

Çünkü buraya gelen tüccarlar, sekiz veya on bin at havi kervanla gelirdi.

Hindistan’dan gelen kervan ise on beş-yirmi bin at ile gelirdi. 188Hindistan’dan

gelen mallar arasında kumaşlar, ham şeker, şeker ve baharatlar gelirdi. Aynı

zamanda Hindistan’dan gelen kumaş ve şekerlerin değerinin yüksek olduğunu da

belirtilmektedir. Kabil’de, Horasan, Irak, Rum ve Çinlilerin malları bulunurdu ve

burası Hindistan’ın asıl pazarı olarak bilinmekteydi.189

Bâbürnâme’de verilen bilgilere dayanarak yukarıda çeşitli pazarlar

hakkında bilgiler aktarmaya çalıştık. Şimdi de Bâbürnâme’deki özel olarak

hayvanların alınıp satıldığı pazarlar hakkında bilgiler aktarmaya çalışacağız.

Bâbürnâme’de 913 (1507-1508) senesinin vakalarını anlatırken çarşı ve pazarlara

şahit olmak mümkündür. Şaybak Han Herat’ı almak için Korgan’a at pazarı

tarafından saldırmaktadır. Bu bilgilerden anlaşılacağına göre, sosyal hayatın bir

parçasını oluşturan çarşıda hayvanların da ayrı bir pazar oluşturduğunu

görmekteyiz.190

1.9.3. Avcılık

Türk toplumunun tarihinde avcılık çok önemli bir yer tutar. Bu yüzden

Türk ve diğer toplumların geçim kaynaklarından olan avcılık bizim için

188 Bâbürnâme, 1990, s. 117-118.

189 Nizomiddinov, 2008, s. 104.

190 Bâbürnâme, 1990,s. 186.

Page 57: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

46

önemlidir. 191Bâbür Şah yazdığı eserinde, avcılık hakkında da geniş bir şekilde

bilgiler aktarmaktadır. Bâbür Şah, Bâbürnâme’nin başından sonuna kadar gezerek

veya savaşarak gittiği her bölge hakkında bilgi verilmişken, bu bölgelerde

gerçekleştirilen av faaliyetleri hakkında da geniş bilgiler vermektedir.

Bâbürnâme’nin başında Fergana bölgesi yer almaktadır ve bu bölgede ne tür

hayvanların yetiştiğini ve bu bölgelerde nasıl avcılık yapıldığı hakkında geniş

bilgiler verilmektedir. Kendi yönetimi altına aldığı Kabil hakkında da aynı şekilde

bilgiler vererek, belli mevsimlere ait avlar hakkında bilgiler vermektedir. Her

gittiği yerde av hakkında verdiği bilgilere bakacak olursak, avcılık için Kabil

bölgesinin daha iyi bir bölge olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü mevsimlere göre

balık, kuş, geyik ve bunun gibi başka hayvanları avlamak mümkündür. Aynı

zamanda bu bölgelerde av yönteminin daha da gelişmiş olduğunu da

söyleyebiliriz.192

Avcılık için özel bölgeler bulunmaktadır ki o bölge lere belli zamanlarda

gidilmiştir. Av yapmak için Maveraünnehir bölgesinde kuşlar çoktur. Bu bölgenin

sülünü büyük olurmuş, bazı rivayetlere göre bu sülün etini dört kişi oturup yeseler

bitiremezlerdi.193

Hayatı idame ettirmede önemli bir yere sahip olan avcılık hakkında eserin

birçok yerlerde bilgi verilmektedir. Aynı zamanda o bölgede avlanacak

hayvanların nerede az ya da çok olduğunu ve nerede dolgun ya da zayıf olduğunu

da açık ve net bir şekilde göstermektedir. Bölge ve bazı kasabaları anlatırken,

Ferhane vadisinde Endican’dan sonraki en büyük kasaba olan Aksı Kent’ten

bahsetmişken oralarda avlamanın çok iyi ve rahat olduğudur. Seyhun deryasının

Aksı tarafında beyaz geyik çoktur. Seyhun deryasının Endican tarafı ormandır ve

oralarda çekiç geyiği, sülün ve tavşan çoktur. Bu bölgedeki tavşan, geyik ve sülün

çok büyük ve dolgundur.194

191 Mehmet Turgut Berbercan, “Türk Dili ve Kültürü Açısından BEburname’de Avcılık”, A. Ü, Türkiyat

Araştırmaları Enstitüsü Dergisi(TAED), 2010, S. 42, s. 11-12.

192 Bâbürnâme, 1990, s. 182.

193 Bâbürnâme, 1990, s. 218.

194 Bâbürnâme, 1990, s. 8.

Page 58: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

47

Bâbür Şah’ın eserinde Kabil civarında, Fergana’dan farklı bir şekilde av

yapılmaktadır. Zira avcılık bölgedeki duruma, av yapİlaçak mekâna ve avlanacak

hayvana göre değişiklik gösterir. Bu şekilde farklılık kazanan av Kabil civarında

farklı yöntemlerle yapılmaktadır. Bâbür Şah, Kabil vileyetinin bölgelerinden olan

Ala Say bölgesini tarif etmiştir, Küre geçidinden bahsetmektedir. İlkbaharda

kuşların geçtiği zamanlarda, av yapmak için bu geçide gelirler. Geçidin

nihayetinde her yerde sığınaklar bulunmaktadır. Kuş avlayanlar ise bu sığınaklara

oturup, ağın bir ucunu beş altı karış uzak bir yere bağlarlar. Bir tarafını yerdeki

taşa tuttururlar, bir tarafına ise ağın yarısına kadar üç dört karış uzunluğunda ağaç

bağlarlar. Ağacın bir ucunu sığınakta oturan adam tutar ve sığınağın deliklerinden

kuşları gözetler. Kuşlar ağa yaklaşınca ağı yukarı kaldırırlar ve kuşlar

kendiliğinde ağa girerler. Bu şekilde o kadar çok kuş tutarlar ki, kuşları kesmeye

vakit bulamazlar. Demek oluyor ki sayilemayacak kadar kuş avlamaktadırlar.

Bunun gibi kuş avlama tarzları başka yerlerde de vardır. Ancak bu bölgede

kuşların grup olarak geçtiği yerleri ve zamanları belli olduğu için avantajlı olarak,

sayısız kuş yakalama şansı kazanmaktadırlar.195

Kabil’in dağları arasında düz derelerde bulunmaktadır ki, bu bölgelerde

geyikler mevcuttur. Kabil’in bu dağlarında kızıl geyiğin olduğunu söyleyerek, ak

geyiğin o bölgelerde hiç bulunmadığını eklemektedir. Bu bölgelerde geyiğin fazla

olmadığı da nazarda tutulmalıdır. Böylelikle geyik avı ilk ve sonbaharlarda

yapılmaktadır. Geyik avı için ahali arasından istekliler ve köpeği olan yiğitler

geyik avına çıkar. Bu durumdan anlaşılacağına göre, av için özel köpeklerin

yetiştirildiğini düşünebiliriz. Avlamak için Kabil’de kızıl geyik olduğunu ve ak

geyiğin hiç bulunmadığını belirten Bâbür Şah, ak geyiğin bulunduğu ve en semiz

geyiklerin Gazne’de bulunduğunu da belirtmektedir.196

Kabil bölgesi içerisinde bulunan Hindi Kuş geçidi ve Baran sahili, ördek,

turna, karkara ve diğer büyük kuş çeşitlerinin avlandığı yerdir. Bu iki bölgenin av

mekânı olmasının sebebi, genelde Baran sahilinde olan kuşların yağmurlu ya da

soğuk havada oradan çıkıp gitmesi için Hindi Kuş geçidinden geçmeleridir.

Çünkü diğer geçitler Hindi Kuş geçidinden daha yüksektir. Bu sebeple Hindi Kuş

195 Bâbürnâme, 1990, s.127-128.

196 Bâbürnâme, 1990, s.129.

Page 59: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

48

geçidinde kuş avlanır ve kuş avlamaya gelen ahali, ip atarak kuşları yakalarlar.

İpin bir ucuna ok, bir ucuna da daldan yapılmış bir halka bağlarlar. Bu ipi bir

ağaca sararlar, sardıktan sonrada ağacı çıkartıp kuşa atmak için hazır şekilde

bekletirler. Kuşlar geçtiği zaman ağı atarak çok sayıda kuş tutarlar. Her ne kadar

çok kuş tutsalar bile bu av çeşidinin çok meşakkatli olduğunu görmekteyiz. Bir

keresinde Bâbür Şah’ın kendisi de bu şekilde kuş avlamak için çıkar, ancak ipi

attığı zaman ip kopup gider. Ertesi gün kopmuş ipi kuşla beraber bulup getirir. Bu

şekilde kuş avlayan sadece Baran ve Hindi Kuş ahalisidir. Her türlü kuş avlama

taktiğini deneyen halk, kuşların ne zaman ve nerelerde bulunduğunu da iyi

bilmektedirler. Hava rüzgârlı ve yağmurlu olduğu zaman geçitten geçemeyen

kuşlar, gece boyu su üzerinde bir aşağı bir yukarı şekilde uçmaktadırlar. Çünkü

karanlıktan korkan kuşlar suyun karanlıkta beyaz gözükmesi nedeniyle su

üzerinde sabaha kadar yüzmektedir.197

Kabilde av yönteminin geliştiğini de söyleyebiliriz. Çünkü burada o kadar

av yapılmıştır ki yakalanan kuş, balık ve geyikler Irak ve Horasan’a ihraç

edilmektedir. İhraç edilmesi için sadece ahali ava çıkmamıştır. Timur Bey’in

oğullarından biri, Mültan civarından avcılar getirmiştir. Getirilenlerin sayısı ise iki

yüz, üç yüz civarındadır ve bunların işi ise sadece av yapmaktır. Göl civarına

yerleştirilen avcı halk, Baran halkı gibi ip atma ve başka yöntemlerle av

yapmaktadırlar. Bunlar kuşlar için tuzaklar kurmaktadır. Bunlar sadece kuş değil

balık da avladığını görmekteyiz. Göl civarında yerleşen bu avcılar, kışın fevkalade

çok balık avlamaktadırlar. Balık avlama şekli ise çıt ile gerçekleşmektedir.198

Balık avlama yöntemleri de zamanına ve bölgelere göre değişmektedir.

Baran suyundan sonbaharda geçen balıkları yakalamak için kullandıkları yöntem

hakkında bahsetmek doğru olacaktır. Çünkü bu yöntem daha kolay ve sayısız

şekilde balık yakalama yöntemidir. Sonbaharda balıkların geçtiği zamanlarda

kulan kuyruğundan on- on iki yük 199 ve kök şıbaktan yirmi otuz yük kadar

subaşına getirip, onları ezerek suya atarlar. Bu zamanda da balıklar sarhoş olur

suya girerek de balıkları yakalayabilirler. Yakalayamadıkları için de münasip bir

197 Bâbürnâme, 1990, s. 129-130.

198 Bâbürnâme, 1990, s. 130.

199 Bir adamın üzerinde taşıyabİlaçeği kadar yük miktarı, ileri bilgi için bkz: İshakov, 2008, s. 137.

Page 60: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

49

yere ağaçtan yapılmış çıt’ı koyarak balıkların orada kalmasını sağlarlar. Bu

şekilde daha çok balık yakalama imkânına sahip olmaktadırlar.200

Bâbürnâme’de sadece bir yerde değil birkaç farklı yerlerde balık

avladıkları görülmektedir. Yukarıda verilen bilgilerden ayrı olarak, Bâbür Şah

Kabil merkezine giderken Huniy adında bir yere inerler. Burada bulunan su

kenarında oturur ve balık avlarlar. Balık avı yukarıda belirtildiği şekilde

olmaktadır. Bâbür Şah’ın belirttiğine göre suya balık ilacı atılarak birçok balık

tuttuklarını görmekteyiz. Böylece bu bilgilere dayanarak onlardan her zaman balık

İlaçlarının hazırda bulunduğunu da söyleyebiliriz. 201

Bâbür Şah’ın belirttiğine göre insanlar belli zamanlarda toplu av

yapmaktadırlar ve bu toplu avda da belli yöntemler bulunmaktadır. Bunlardan

biri, Bâbür Şah’ın kendisinin de katıldığı avdır. Bu av, Kabil bölgesinde bulunan

Kettevaz Ovası’nda gerçekleşmiş bulunmaktadır. Burada, avcılar topluca ava

çıkarak geniş bir halka oluştururlar ve herkes kendisine verilen mevziiyi korur.

İşareti aldıktan sonra herkes halkayı daraltmaya başlamıştır ve gittikçe küçülen

halka ortasındaki hayvanlar kaçmak için yol bulamazlar. Böyle bir yöntemle

eskiden beri geyik ve kulan gibi hayvanlar avlanır. Bâbür Şah’ın çıktığı avda ise

gerçekten çok kulan ve geyiğin halka içerisinde kaldığını görmekteyiz. Özellikle

de bu avda avlanan kulan ve geyiklerin hiçbir bölgede bu kadar semiz olmadığı da

söylenmektedir. Hatta Moğolistan’da da av yapan Şirin Tagai de “böyle bir semiz

geyikleri az görmüşüzdür” demektedirler.202

Avcılık hakkında verilen yukarıdaki bilgiler ise Fergana ve Kabil

bölgelerinde bulunan hayvanlar hakkındadır. Şimdi, Hindistan ve Kabil

sınırlarından başlayıp Hindistan’ın tamamında olan hayvanlar hakkında kısa bir

bilgi aktarmaya çalışacağız. Bâbür Şah, Kabil’den Hindistan tarafına yürümeye

karar verip yola çıktığı zaman iki bölge arasında bir av yapar. Yapılan av

sonrasında da yakalanan geyik ve kuşlardan bahsetmiştir. Yakaladıkları geyik

Fergana ve Kabil bölgelerindeki geyiklerden farklı olarak siyah renklidir. Ayrıca

geyiklerin kuyruğu da kendi renginden farklı bir renkte olmaktadır. Yakalanan

200 Bâbürnâme, 1990, s. 130-131.

201 Bâbürnâme, 1990, s. 219.

202 Bâbürnâme, 1990, s. 184.

Page 61: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

50

kuşlar da farklıdır. Kuşlar da rengine göre fark etmiştir sarı ve siyah renkte

olmaktadır.203

Avcılık, daha önce de belirtildiği gibi, bir meslek ya da hayatta kalma

mücadelesidir. Çünkü o dönemde sürekli devam eden savaşlar ve günlerce ve

aylarca süren yolculuklarda yiyeb ilecek kadar çok ekmek ya da başka yemeklerin

taşınması zordur. Bu yüzden avcılık çok önemlidir. Her gidilen bölgeden av için

uygun olan yerlerde av yaparlar ve karınlarını doyururlar. Bâbür Şah, Kabil’den

Hindistan’a gitmeyi artık netleştirmişti. Bu esnada, Hindistan tarafına yürümek

için ordusunu ve askerlerini hazırlamıştı. Bu sırada, Gürkhane dedikleri bir yere

avlanmak için çıkar. Burada birkaç gergedan görür ve avlamaya çalışır. Birkaç ok

atar ve sığınağa kaçar. Gergedanlar birkaç okla yaralanmasına rağmen ölmeden

kaçarlar ve kurtulurlar. Akabinde Bâbür Şah, yavru gergedan görür ve onu vurur.

Ardından daha ölmemiş ve çırpınmakta olan bu gergedan yavrusunu boğazlar.204

Bâbür Şah başka bir avda da kararlaştırdıkları av esnasında bir gergedanı

kaçırırlar ve birkaç farklı gergedan yakalarlar. Yakalanan gergedanın o kadar

büyük olduğunu söylemektedir ki neredeyse fil kadardır. Bu esnada Bâbür Şah’ın

aklına bir fikir gelir. Acaba fil ile gergedan karşı karşıya gelirse ne olacak. Bu

fikir üzerini filciler gergedanın karşısına bir fille çıkarlar. Fil ile gergedan karşı

karşıya gelince de gergedan başka bir tarafa kaçar. Bâbür Şah’ın av hayatı böyle

eğlenceli geçmektedir. Aynı zamanda fil ile gergedan arasında bir araştırma

yapmış sayılmaktadır.205

Bir keresinde Hindistan bölgelerinden olan Heşnager civarında gergedan

avı yaparlar. Av esnasında birçok adam ve at gergedanın boynuzu ile

yaralanmıştır. O esnada yaralananlar arasında Mesut Mirza da vardır ona bu

yarasından hadiseden dolayı Gurk lakabı verilmiştir.206

Böylece av hakkında Bâbürnâme’de verilen bilgilere dayanarak bilgi

aktarılmıştır. Toparlamak gerekirse yabani hayvanlar, kuşlar ve balıklar üzerinde

203 Bâbürnâme, 1990, s.199.

204 Bâbürnâme, 1990, s. 203.

205 Bâbürnâme, 1990, s. 233.

206 Bâbürnâme, 1990, s. 253.

Page 62: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

51

av gerçekleştirilmektedir. Aynı zamanda kendilerine göre özel bölgeleri ve

avlama yöntemleri olmuştur.

1.9.4. Hayvancılık

Bâbürnâme üzerinden bakacak olursak o dönemin en önemli geçim

kaynaklarından birisi hayvancılıktır. Soğuk havada giyilen giysiler diğer giysilerin

çoğunun koyun, inek ve keçi derisinden yapıldığı görülmektedir. Ayrıca

düğünlerdeki bazı örf, adet ve gelenekler mucibince önemli şahıslar arasında

gerçekleşen düğün ve müjdeli bir haber verme gibi durumlarda çok sayıda inek,

at, keçi ve koyun hediye edilmektedir. Yukarıda saydıklarımızın hepsinin belli

noktalarda hayvancılıkla ilişkilendirilebilirse de hayvancılığın en önemli nedeni

yeme ve ulaşım ihtiyacında kullanılmasıdır. Ulaşım ve yemek haricindekiler

sonradan gelen ve belli bir süre içerisinde örf, adet ve kültürün etkisiyle toplumda

yer edinen ikincil durumlardır.

Bâbürnâme’de büyük şahıslar arasında birbirine belli bir nedenden ötürü

koyun hediye ettikleri görülür. Bâbürnâme’de anlatıldığına göre Bediüzzaman

Mirza dağ yolundan Kandahar’a ve Zemin Davar’a Zünnun Argun ile Oğlu Şah

Şuca gelir. Bu esnada Bediüzzaman Mirzaya kırk bin koyun hediye etmiştir.

Burada şunu görmekteyiz ki, uzak yoldan birini ziyarete gelen bir şahıs eli boş

gönderilmez. Bunun gibi örnekler Bâbürnâme’de birçok yerlerde görülmektedir.207

Bâbür Şah ikinci kez Semerkant’ı yedi aylık kuşatma ile aldıktan sonra,

orada kendi askerlerini güçlendirmeye çalışır, bu süre içerisinde de Endican Hoca

Kadı önderliğinde idi. Endican’a olan saldırı sırasında Bâbür Şah oraya asker

göndermiş ve ona yardım etmiştir. Hoca Kadı oranın muhafazasında Bâbür Şah’a

hürmet ve yardımı dolayısıyla askerleriyle on sekiz bin koyun hediye gönderir.

Koyun beslemenin bölgelere göre sayısı değişiklik göstermektedir. Bâbürnâme’de

görüldüğü üzere Fergana vileyetine nispetle Kabil’de daha çok koyun beslendiğini

söyleyebiliriz.208

Husrev Şah Hisarı ele geçirdikten sonra, Belh’i muhasara etmek için

birkaç asker ile Belh’i de muhasara etmiştir. Ondan sonra ŞEburgan’ı muhasara

207 Bâbürnâme, 1990,s.41.

208 Bâbürnâme, 1990, s. 50.

Page 63: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

52

ve havaliye yağma etmek için küçük kardeşi Veli’yi gönderir. Ondan sonra Veli

Zerdeki çölüne akın etmiştir yüz binden fazla koyun ve üç bine yakın deve

getirdi.209

Geçim şartlarının önemli kaynaklarından biri olan hayvancılık da kendi

aralarında bölgelere göre fark kazanmaktadır. Fergana ve Kabil’de koyunların

daha çok olduğunu görmekteyiz. Hindistan tarafına bakıldığında ise koyunlardan

daha ziyade inek ve öküzlerin daha çok bulunduğunu görmekteyiz. Bunda

şüphesiz iklimin ya da hayvanların otlamasının durumu etkili olsa gerektir. Bâbür

Şah, Kabil’e geldiği zaman otların kalın ve uzun olduğunu anlatır ve bu otların

hayvanlar için verimli olmadığını söyler. Ancak Hindistan’daki iklimin Kabil ve

Fergana vileyetlerinden farklı olduğunu da göz önünden bulundurmak gerekir.

Böylece Hindistan’a göre Kabil ve Fergana vileyetlerinde koyunları ve başka

hayvanları yetiştirmek daha da kolay olmaktadır.210

Bâbür Şah, Kabil’den Hindistan’a yürürken Teşt’ten geçince öküzden

başka bir başka hayvanın mevcut olmadığını görmekteyiz. Yukarıda da belirtildiği

gibi Bâbür Şah’ın, her türlü şartlarda askerlerine yiyecek ve içecek temin etmesi

gerekmekteydi. Gittiği her yerden koyun, at, inek ve diğer türlü yiyecekleri

toplamaktaydı. Sind suyu sahilindeki konaklardan gelen bir akıncının getirdiği

öküz sürüsü üç yüz–dört yüz kadardı. Her gelen akıncı çok sayıda inek ve öküz

getirmekteydi. Toplanan öküzler o kadar çoğalmıştı ki, yediklerinden geride kalan

öküzler bir sene daha orduya yeterdi. Demek oluyor ki, Fergana vileyetine göre

Kabil ve Hindistan arasında öküzleri daha da çok beslemektedirler.211

Beslenen hayvanlardan en önemlisi attır. Çünkü o dönemde posta,

haberleşme, savaş ve iletişim için en önemli ve kullanışlı hayvanı attır. Çünkü

atın, hızlı olmasının yanı sıra kendisine has birçok avantajları da bulunmaktadır.

Yolculuk ve savaş için şahların kullandıkları atlar özel olarak beslenmektedir.

Aslında hemen hemen herkes at beslerdi. Zira eskilerin dediği gibi “At insanın

kanadıdır.”

209 Bâbürnâme, 1990, s. 54.

210 Bâbürnâme, 1990,s. 126-137.

211 Bâbürnâme, 1990,s.137.

Page 64: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

53

Bâbür Şah Merginan’a gitmek için acilen gündüz sıcaklığında yola çıkar.

Aslında Bâbür Şah’ın yola çıktığı saatte muhtemelen hiç kimse dışarı çıkmaz.

Aceleyle yola çıkan Bâbür Şah, güneşin sıcağına aldırmadan askerleri ile atlarına

biner ve yola çıkar. Yola öğlen vaktinde çıkan Bâbür Şah, o gün, gece ve ertesi

öğlen namazına kadar durmadan yol aldıklarını kendi eserinde yazmaktadır.

Öğlen namazında da atları dinlendirirler ve atlarına yem vermiştirler. Gece

yarısına kadar dinlendirilen atlarla gece yarısı yollarına devam etmiştirler. Burada

bir atın ne kadar güçlü, kullanışlı ve uzun yola dayanıklı en hızlı binek olduğunu

görebilmekteyiz. Ulaşım için en hızlı binek, diğer işler için de en kullanışlı

hayvan olduğu için ata çok önem verilir.212

Atları beslemek için ot ve mısır yem olarak vermişlerdi. Bir süre sonra dut

ve karaağaç yaprağı at için daha iyi bir yem olduğunu muhasara esnasında fark

etmişlerdir. Çünkü bu esnada hayvanların değil insanların bile yiyecek hiçbir şeyi

kalmamıştı. Bâbür Şah’ın anlattığına göre muhasara esnasında o kadar

acıkmışlardı ki, eşek ve köpek etlerini yiyecek hale gelmişlerdi. Bu durumda da

atları düşünen Bâbür Şah, kendi eserinde atlara yem olarak dut ve karaağaç

yaprağı verdiklerini söylemektedir. Bu yapraklar atları mısır ve ot

yemişçesinegüçlendiriyordu.Aynı zamanda atların yemine ve suyuna dikkat

edildiği, Bâbür Şah’ın eserinden anlaşılmaktadır. Böylece sosyal hayatta atların ne

kadar değerli olduğunu ve nasıl beslediklerini öğrenmiş bulunmaktayız.213

Günümüzde de olduğu gibi Bâbür Şah döneminde de kuş, tavuk, hindi ve

kaz gibi hayvanlar beslenmiştir. Tavuk ve kaz gibi evde beslenen hayvanlar,

verilen bilgilere göre çok olmakla beraber etli de olmaktadır.214

Geçim şartlarında belli bir önemli noktaya sahip olan kuşçuluktur. Bu

meslek, çoğunlukla ilim adamları ve şairler tarafından yapılsa da, başka şahıslar

tarafından da icra edilmiştir. Mesela, Sultan Mes’ud üzerine Hüsrev Şah

tarafından gönderilen askerlerin kurgana saldırma esnasında, Muhib Ali Kurçı’nın

kendi ekibinden ayrılarak kuşhane tarafından saldırıya geçtiğini görmekteyiz.

212 Bâbürnâme, 1990,s. 57.

213 Bâbürnâme, 1990, s. 83.

214 Bâbürnâme, 1990,s.47.

Page 65: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

54

Buradan anlaşılacağı gibi kurgan ve büyük saraylarda da kuşçuluk yapmış

oldukları görülmektedir.215

1.10. SANAT

Her toplumun kendine has özellikleri olduğu gibi kendilerine has sanat

kültürü de vardır. Sanat kavramının tarihsel anlamında tartışılması XIX. yüzyılın

sonlarında ortaya çıkmıştır. Aslında “sanat nedir?” sorusu sorulduğu zaman,

sanatın doğasına ilişkin her tanım sanat olarak bilinir. Ancak günümüzde

filozoflar ve diğer bilim adamları arasında belli bir ölçüde birbiriyle alakalı olarak

farklı tanımlar ortaya konmaktadır. Tarihte XIX. yüzyılından daha öncekiler ise

sanatın tanımını yapmadan herkes tarafından Kabil edilir olan sanatın kendisiyle

ve gelişmesiyle uğraşmışlardır. Sanatın tanımındaki tartışmalar ise daha sonra

ortaya çıkmıştır. Bâbür Şah döneminde yapılan çalışmalar sanatın doğasıyla ilgili

olarak çeşitli yönlerde Türk ve diğer toplumların sanatının gelişmesine katkı

sağlamıştır: mimari yapıları, musiki çalgı aletleri, ressamlık ve savaş sanatlarını

kendi dönemlerinde son derece geliştirmişlerdir.216

1.10.1. Mimari Yapı

Tarihe bakıldığında her bir imparatorluğun, hanlığın ve kabilenin

kendilerine ait bir kültür taşıdıkları görülecektir. Bu topluluklar kültürlerini,

yaşam mücadelelerinde sığınabilmek ve barınabilmek için hazırladıkları

mekânlara da yansıtmaktadırlar. 217 Bu sebeple inşa edilen mekânlar ve binalar

arasında toplum, imparatorluk ve belli kabilelere göre tasarım farkı

bulunmaktadır. Mesela Bâbür Şah’ın bizzat kendisinin kurdurduğu Kabil’deki

“Kale” ve Hindistan’daki “Tac Mahal” gibi mimari yapılar kendi kültürünün birer

yansımasıdır.

Bâbür Şah, kendi eserinde, Maveraünnehir bölgesinde Semerkant ve Keş

kalelerinden daha büyük kale olmadığını açık ve net bir şekilde söylemektedir.

Yapılan bu büyük kalenin özellikleri hakkında bilgiler de eksiksiz bize

215 Bâbürnâme, 1990, s. 41.

216 Muge Gültekin, “Sanat Tarihi Öğretiminde Çağdaş Yaklaşımlara İlişkin Yazın Taraması”, Uludağ

Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi (UÜEFD), 2009, c.1, S, 22, s. 104.

217 Bâbürnâme, 1990, s.39.

Page 66: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

55

aktarılmaktadır. Bu aktarıma göre kalenin üç kapısı mevcuttur ve kaleye dokuz

ırmaktan su girmektedir. İlginç olanşey ise giren suyun hiçbir yerden çıkmıyor

oluşudur. Kalenin çevresi tamamen hendeklerle kaplıdır ve hendek kenarlarında

taşla süslenmiş geniş bir yol218 yapılmıştır. Kalenin etrafı tamamen mahalledir ve

kale ile bu mahalle arasında da geniş bir yol vardır.219

Mimari yapıların önemli bir kısmı Semerkant’tadır. Burada Timur Bey ve

Uluğ Bey’in kurduğu imaretin yanı sıra birçok bağ bulunmaktadır. Timur

Bey,Semerkant erkinde meşhur olan dört katlı büyük bir köşk inşa etmiştir. Bu

köşk “Kök Saray” adıyla meşhurdur. Bu binalar günümüzde de oldukça

meşhurdur ve bölgeye gelen turistlerin dikkatini çekmektedir. Bölgeyi ziyaret

eden seyyahların çoğunun dikkatini mimarî yapıların muhteşemliğinin yanı sıra

burada neşvünema bulan ilmî hayat ve bölgeden çıkmış olan âlimler çekmektedir.

Timur Bey’in yaptıkları binalar, dini ve kültürelaçıdan bazı karakteristik

özellikler taşımaktadır. Örnek verilecekek olursa: Kale kapısına yakın, kalenin

içine özel ustalar getirtilerek bir cami inşa edilmiştir. Mesela caminin taşlarını

işleyen ustalar Hindistan’dan getirilmiştir. Caminin kitabesinde ise Bakara

suresinin 127. ayeti yazılmıştır. 220 Ayetin meali“Bir zamanlar İbrahim, İsmail

ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor, (şöyle diyorlardı:) Ey

Rabbimiz! Bizden bunu Kabil buyur; şüphesiz sen işitensin,

bilensin”221şeklindedir. Ayet, bir küruh222 mesafeden okunabilecek kadar büyük

yazılmıştır. Bu da yapılan caminin ne denli büyük olduğu hakkında bize ipucu

vermektedir.223

O dönemde kendi bölgelerini geliştirmek isteyenlerin çok sayıda bağlar

inşa ettiği bilinmektir. Nitekim Timur da birçok bağ inşa etmiştir. Öte yandan

Timur Bey’in torunu Cihangir Mirza’nın oğlu Sultan Muhammet Mirza,

218 Şohroh olarak geçmektedir, ileri bilgi için bkz: İshakov,2008, s. 205.

219 Bâbürnâme, 1990, s. 6.

يمُ “ 220 مع الْ َعلِ لنتل السَّمي َّكل أ ين َّا إ ن َّْل مي لب لق لا ت َّن ب مل رل يْسملاعي إ لمْتي ول نل الْب دل مي اعي لول اهيمُ الْق يبْرل لع إ لْرف يْذ ي إ ”ول

221 Elmalılı Muhammed Hamdi, Kurani Kerim Meali, Ayfa Basın-Yayın -Dağıt ım, Bakara Süresi, 2/127,

s.19.

222 Dört bin adıma denk gelen mesafe’ye “Kuruh” derler, ileri bilgi için bakınız; İshakov, 2008, s.82.

223 Bâbürnâme, 1990, s.44.

Page 67: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

56

Semerkant’ın dış Korgan’ında bir medrese inşa ettirir. Timur Bey’in ve

Semerkant’ta hükümdar olan evlatlarının hepsinin kabri bu medresededir.224

Uluğ ve Timur Bey’lerin ortaya koydukları mimari eserler her ne kadar

kendine has özellikler barındırdığı için aralarında kıyas yapmak mümkün olmasa

da birtakım benzerlikler barındırdıklarını söylemek gerekir. Mesela her ikisini de

yaptırdıkları imaretler dini yazıların içerir. Timur Bey de Uluğ Bey de aynı dine,

aynı ırka ve aynı kültüre hizmet etmektedirler. Her ikisi de cami ve medrese inşa

etmişlerdir. Bunun yanı sıra Timur Bey Köşk’ü inşa ettirirken Uluğ Bey de

hamam inşa ettirmiştir. Öte yandan inşa ettirilen cami ve medreseler, yazı ve hat

açısından birbirlerinden oldukça farklıdır.

Uluğ Bey Mirza’nın yaptırdığı medrese ve han kâh225 Semerkant kalesinin

iç tarafında yer almaktadır. Uluğ Bey’in yaptırdığı bu hankahın kubbesinin

fevkalade büyük olup o dönemde bundan büyük kubbenin bulunmadığı

söylenmektedir. Uluğ Bey kurdurduğu medrese ve hankahın yanına Mirza adında

meşhur bir hamam inşa ettirir. Bu hamamın döşemesi muhtelif taşlardandır.

Semerkant ve Horasan’da böyle bir benzeri bir hamam bulunmamaktadır. Uluğ

Bey’in mimari eserleri medrese ve hamamdan ibaret değildir. Aynı zamanda

yaptırdığı medresesinin güneyinde Mescid- i Mukattâ adında bir cami yaptırmıştır.

Mukattâ denmesinin sebebi parça parça ağaçların yontulup, bu ağaçlardan İslam

ve Çin usulü nakışlar işlenmesi ve bütün duvarların ve çat ilerın bu nakışlarla

donatılmasıdır.226

Öte yandan Uluğ Bey, Kühek tepesinin eteğine içerisi zîc 227 usulüne göre

düzenlenmiş üç katlı rasathâne inşa ettirmiştir. Uluğ Bey o dönemde dünya

çapında bilinen zîc usulü kullanılmaktaydı. Ancak “Zîc- i Uluğ Bey” 228 usulü

224 Bâbürnâme, 1990, s.44-45.

225 Şeyh ve Dervişlerin zikir edeceği büyük kubbeli yerd ir. (mescit de denir) İleri bilgi için bkz; İshakov,

2008, s. 192.

226 Bâbürnâme, 1990, s 45.

227 İslâm bilimleri tarih i literatüründe astronomi cetvellerine verilen ad. Geniş bilgi için bkz: Yavuz Unat,

“Zîc” DİA, c. 44, s. 397.

228 Zîc-i Ulug Bey: Matematikçi ve astronom Uluğ Bey’in (ö. 853/1449) kurduğu rasathâne’de

gerçekleştirilen gözlemlerin sonuçlarının toplandığı eser. Yavuz Unat, “Zîc-i Ulug Bey”DİA, c. 44, s.

400.

Page 68: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

57

kadar çok kullanılmamaktadır. Zîc, Uluğ Bey döneminden önce de kullanılmış ve

birçok Rasathânelerde kullanılmıştır.229

Uluğ Bey sadece yaptırdığı mimari eserler ile değil aynı zamanda

edebiyat, astronomi, matematik ve dinî ilimler hakkındaki çalışmaları ile

bilinmektedir.230

Yukarıda da belirttiğimiz Uluğ Bey ve Timur’un bu bölgede inşa ettirdiği

mimari yapılar günümüzde de hem tarihî, hem edebî, hem sanatsal hem de dini

açıdan büyük önem arz etmektedir. Bununla beraber bölgeye bütün bu katk ilerı

yalnızca Uluğ ve Timur Beylerin yaptırdığını söylemek elbette mümkün değildir.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi rasathâneler başkaları tarafından kurulmuş ve zîc

başkaları tarafından keşfedilmiştir.231

Semerkant ve civarında her ne kadar bina ustalığı gelişmiş de olsa civar

bölgelerden ustalar ve taşlar getirtilerek yöresel işlemeler yaptırılmaktadır. Zira

dışarıdan getirilen ustalar özel taşlara işleme yapmaktadırlar. Mesela Semerkant

ile Keş arasında İtmek-Dabanı (yapı dağı) dedikleri dağdan taşlar, uzak mesafeler

aşilerak getirmiş ve yapilerda kullanılmıştır.232

O dönemde mimarinin oldukça gelişmiş olduğu söylenebilir. Örneğin

Bâbür Şah bazı mimari eserlerini Kabil ve Hindistan’da yaptırmıştır. Bâbür Şah

Endican yakınında olan Oş’ta büyük bir dağ (Süleyman dağı) 233 üstüne kurduğu

hücreden bahsetmektedir. Zikrettiği bilgiler ışığında kendisinin bir bina yapacağı

yeri her açıdan inceleyerek en iyi yeri tespit etmeye çalıştığı söylenebilir. Zira

Oş’ta yaptığı bu hücrenin bütün Oş kasabasını ve Endican’ın belli bir kısmını

görebildiği, aynı zamanda o dağın kenarından Endican’a gidiş yolunun da kolay

olduğunu zikretmiştir. Öte yandan bu hücrenin etrafında akarsuların olduğu ve o

bölgede armudun iyi yetiştiği de zikredilen bilgiler arasındadır. Yine bu dağda ve

çevresinde lale güllerinin bol olduğunu ve güzel bir şekle getirdiğini de

229 İleri bilgi için bkz: Bobur, 1990, s. 45.

230 Uluğ Bey ve faaliyetleri hakkında geniş bilg i için: Hurshid Davron, http://kh-davron.uz/tag/mirzo-

ulugbek ,(27.12.2017).

231 Bâbürnâme, 1990, s. 44-46.

232 Bâbürnâme, 1990, s. 47.

233 Geniş bilgi için bakınız: Ulukbek Mamıtov, Lunara Mamıtova, Oş-Tarih Baraktarında, Oş 2007, s.

22-23.

Page 69: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

58

belirtmektedir. Oş’ta bu dağ üzerine, Bâbür Şah gelmeden önce Sultan Mahmut

Han bir hücre inşa ettirmiştir ve Bâbür Şah, kendi kurduğu hücrenin daha güzel

olduğunu ifade etmektedir. Zira Bâbür Şah’ın kurduğu hücrenin girişi daha

geniştir ve üstü kapalı olup etrafı açıktır. Yine yukarda da belirttiğimiz gibi

oradan tüm mahalle ve kasabayı görebilmektedir.234

Kaynaklarda bize şehirdeki mimari hakkında ipucu veren şöyle bir olay

anlatılmaktadır: Derviş Muhammed Buhara’ya gelerek Sultan Ali Mirza’yı

hükümdar tayin etmiştir. Bağu Neva gelir ve Baysungur orada olur. Baysungur’u

tutar ve arka getirir orada onu öldürme planını yaparlar. Bunu fark eden

Baysungur abdest almak için dışarı çıkar. Kaçmak için güney batı taraftaki

binalardan birine girer. Dışarıda Tarhaniyye’lerin bekçileri bekler. Bu sırada

abdest için girdiği evin arka tarafında tuğla ile kapatılmış, dışarıya açılan bir kapı

görür. Orayı açarak çıkar ve sonraki duvardan çıkabilmek için bir evin içindeki

borudan çıkıp kaçar. Kapıda bekleyenler fazlaca zaman geçtiğine hükmedince

içeri germeye karar vermiştirler. Ancak içeride Baysungur’u bulamazlar.

Buradan ulaşabileceğimiz sonuçlar şunlardır: Öncelikle Korganın sadece

bir duvardan ibaret olmayıp içerisinde evler bulunduğu görülmektedir. Yani bu

mimari yapıya göre, evler inşa edilerek büyük yerler dışarıya kapalı bir hale

getirilmektedirler. Bu kapalı olan bölge içerisinde de ayrı ayrı evler inşa

edilmektedir. Ayrıca o dönemde bina yapımında tuğla kullanıldığını görmekteyiz.

Burada dikkatleri celbeden bir diğer şey evin içindeki borulardır.

Bu kısa anlatıdan Bâbür Şah dönemindeki mimari yapılar hakkında önemli

ipuçları elde etmekteyiz. Çünkü belli bir döneme kadar yapılan birçok ev tuğladan

değil çamurdan yapılıyordu. Hâlbuki anlatılan olayda o dönemdeki evlerin

tuğladan yapıldığını görmekteyiz. Ulaşılan bir diğer ipucu evin soğuk havalarda

ısıtılması için içeride soba yakıldığı ve dumanın tahliyesi için boruların

kullanıldığıdır. Son olarak yapılan evlerin bazılarında ön ve arka olmak üzere iki

kapının bulunduğu göze çarpmaktadır. Çünkü girdiği evin arka tarafında başka bir

kapının olduğunu ve oranın tuğla ile kapatıldığı anlatılmaktadır.235

234 Bâbürnâme, 1990, s. 6.

235 Bâbürnâme, 1990, s. 36.

Page 70: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

59

Bâbürnâme hakkında yukarıda da belirtildiği gibi, üç bölgeden oluşan

bölgelerin biri de Kabil’dir. Babür-nâme’de Kabil’deki ev yapımı hakkında da

önemli bilgiler yer almaktadır. Kabil’in çehresi anlatılırken şu bilgiler dikkat

çekmektedir. Kabil’de muhteşem kaleler ve güzel mahalleleri vardır ve Erkte

yapılan evlerin pencereleri şimale açılmaktaydı. Bu evlerin ise fevkalade havalı ve

kendisine has özellikleri mevcuttu. Bu bilgilerden hareketle penceresi olan evlerin

yapımına o dönemlerde yeni başlanmış olup, pencereli evler biraz daha lüks

sayılmaktadır.236

1.10.2. Resim

Babür döneminde hemen her alanda olduğu gibi resimde dönemli eserler

verilmiştir. Belli dönemler içerisinde her toplumda olan ressamlık sanatı Bâbür

Şah döneminde de var olmaya devam etmiştir. Bâbürnâme’de hemen her alanda

olduğu gibi resim hakkında da az da olsa çeşitli bilgiler yer almaktadır. Aslında

Bâbürnâme eserinin bu kadar değer kazanması ve meşhur olmasının sebebi de

ilim ve bilimle aynı zamanda bütün insanları ilgilendiren bilimler hakkındaki

bilgilerin hemen hemen hepsini içermesidir.

1.10.2.1. Behzad

Resimle ilgili verilen bilgilerin başında Behzad gelmektedir.

Araştırmamızın başında da bahsedildiği gibi, Özbekistan’da hala meşhur olan

Behzad, resimde büyük üstat olarak bilinmektedir. Bâbür Şah’ın bize verdiği

bilgilere bakacak olursak Behzad, o dönemin en iyi ressamı olarak bilinmektedir.

Behzad hakkında yapılan değerlendirmelerde onun bazı eksik yönleri de

vurgulanır. Daha önce de belirtildiği gibi Bâbür Şah tarafsız olarak bu eseri

yazmıştır. Babür Şah, portre çizerken sakalsız insanların resmini iyi çizemediğini,

çenesini fazla büyük çizdiğini söylemektedir. Bununla beraber sakallı insan

portrelerini ise son derece güzel bir şekilde çizdiğini, hatta sakallı insanların

portrelerini onun kadar iyi çizen birinin olmadığını aktarmaktadır.237

236 Bâbürnâme, 1990, s. 197.

237 Bâbürnâme, 1990, s. 164.

Page 71: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

60

1.10.2.2. Şah Muzaffer

Resim sanatı ile ilgilenen bu şahıs hakkında geniş bir bilgiye maalesef

rastlayamamaktayız. Ancak verilen bilgilerde, Şah Muzaffer’in saç resmini

fevkalade güzel çizdiği, en ince detaylara kadar çizebildiği aktarılmaktadır. Resim

sanatında zaten usta olan Şah Muzaffer’in, kendini sürekli daha da geliştirdiği

ancak maalesef kendini geliştirme çabasındayken vefat ettiği belirtilmektedir.238

Yukarıda adı geçen ressamların kendi dönemlerinde oldukça başarılı

sanatkârlar olduğu söylenebilir. O dönemde resim, sadece duvarlara veya taşlara

değil, kâğıt üzerine de çizilmiştir. Resim sanatının ne kadar ileri olduğunu Bâbür

Şâh ve Ali Şîr Nevâî gibi büyük şahsiyetlerin resminin bugüne kadar

ulaşmasından da anlayabiliriz.239

1.10.3. Çalgı Aletleri

Tarihimizde eskiden beri bulunan çalgı aletleri, her topluma göre

değişmektedir. Musiki çalgı aletinin sadece yapı şekli değil çalınması ve

seslerinin çıkartılması da her toplumda farklılaşmaktadır. Bâbürnâme’ye göre bu

toplumda daha çok telli çalgı aletlerinin bulunduğunu söyleyebiliriz. Bâbürnâme

çalgı aletleri hakkında özel bir bilgi vermemektedir. Ancak Kabil’e geldiği zaman

çevre, halk, hayvanlar, evler, manzaralar, iklim ve bunun gibi Kabil hakkında

neler varsa hepsinde haber vererek Kabil’in tanımını yapmaktadır. Kabil hakkında

her türlü bilgilere yer verilmişken bu bölgelerde çalgı aleti ile meşhur olan

şahıslar hakkında da bilgi aktarmaktadır. Bazı şahıslar ya da çalgı aletleri

hakkında geniş bir bilgi vermese de, önemli noktalara değinmektedir. Musiki çalgı

aletleri olarak Bâbürnâme’de Kanun, Ney, Ud ve Gitar gibi musiki çalgı aletlerine

rastlanmaktadır.

1.10.3.1. Kanun

Bâbürnâme her musiki çalgı aletlerinde meşhur olan şahıs hakkında

bilgiler vermektedir. Meşhur olan şahsın hangi çalgı aletinde iyi olduğunu da

açıklamaktadır. Kanun hakkında Bâbürnâme’de verilen bilgiler geniş olmasa da,

238 Bâbürnâme, 1990, s.164.

239 Uluğ Bey ve faaliyetleri hakkında ileri bilgi için: Hurshid Davron, http://kh-davron.uz/tag/mirzo-

ulugbek, (27.12.2017).

Page 72: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

61

Bâbür Şah’ın döneminde kanunun olduğunu ve bu çalgı aletinde meşhur olan

şahısların da bulunduğunu ispat edecek kadar bilgi mevcuttur. Kanun hakkında

verilen bilginin yazılmasına sebep olan Hoca Abdullah Merverid’dir diyebiliriz.

Çünkü o, Bâbür Şah döneminde kanun çalmakla meşhur olarak bilinmekted ir.

Aynı zamanda Kabil bölgesinde Hoca Abdullah Mervarid kadar iyi çalan hiç

kimse bulunmamaktaydı. Belki de en iyisi, en meşhuru ve önde gelen olduğu için

sadece bu şahsın eserde ismi zikredilmiş olmalıdır. Aksi takdirde böyle geniş ve

her alanda yetişkin insanlara sahip olan bölgede sadece bir şahısın kanun çaldığını

söylemek mantığa aykırı olacaktır. Böylece verilen bilgilere dayanarak, bu

bölgede kanun çalgı aletinin yaygın olduğunu ve bu bölgelerde iyi çalan şahısların

da bulunduğunu söyleyebiliriz.240

1.10.3.2. Kitare

Kitare hakkında verilen bilgiler, onun nasıl olduğunu tam olarak

belirtmese de belli bir açıklamayı içine alacak kadar bilgiler verilmektedir.

kitareye üç tel daha ekleyen Kul Muhammed Udi kitarede meşhurdur. Aynı

zamanda musiki ve saz ile ilgilenen hiç kimsenin Kul Muhammed Udi kadar

kitareyi iyi çalamadığını görmekteyiz. Kul Muhammed Udi gibi bir şâhısı

yetiştiren hocasının, daha da güçlü olduğunu görmekteyiz. Bediüzzaman

Mirza’nın sohbetlerine iştirak eden Şeyhi Neyî bir havayı neyden güzel çalar.

Aynı havayı çıkarmaya çalışan Kul Muhammed Udi: “kitare noksan bir sazdır”

der. O zaman onun hocası kitareyi elinden alarak, ney ile çıkartilen havayı güzel

ve tam çıkarır. Bu bilgilere dayanarak, kitarenin en az iki ve üç tel olduğunu

söyleyebiliriz. Kul Muhammed Udi, ona daha üç tel ekleyerek onunla meşhur

olmuş böylece ondan daha iyi çalan birinin bulunmadığını bildiğimize göre

kitare’yi geliştirenin de o olduğunu söylememiz mümkündür. Aynı zamanda üç

tel eklendikten sonra en az beş telli ya da altı telli bir çalgı aletini ortaya

koymuştur.241

240 Bâbürnâme, 1990, s. 164.

241 Bâbürnâme, 1990, s. 164.

Page 73: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

62

1.10.3.3. Ney

Bâbürnâme’de neyi en iyi çalan şahsın Şeyh Neyî olduğu zikredilir . Şeyh

Neyînin on iki on üç yaşından beri ney çaldığı bilinmektedir. Yukarıda da

belirtildiği gibi, sohbetlerde ney çalmak için yer almaktadır. Yine Kul Muhammed

Udi’nin hocasının ney üflemekle yetinmeyip, yukarıda da belirtildiği gibi kitare

ve başka enstrümanlarda da iyi olduğunu görmekteyiz. Bu şahıs hakkında

Bâbürnâme’de verilen bilgilere göre, duyduğu herhangi bir nağme hakkında “filen

neyin filen perdesi bu ahenktedir” diyebilmektedir. Duyduğu her havayı

çalabilmektedir.242

1.10.3.4. Saz

Eserde saz hakkında geniş bir bilgi verilmemektedir. Ancak, Şah Kuli

Gıceki’nin Irak’tan Horasan’a gelip, saz ile meşk etmesi onu meşhur ettiği

aktarılmaktadır. Bu şahıs saz ile birçok hava ve peşrev bestelemiştir. Bu bilgilere

dayanarak, o dönemde bölgede saz ile meşgul olanların bulunduğunu, halk

tarafından tanındığını ve sazın halk arasında rağbet gören bir çalgı aleti olduğunu

söyleyebiliriz.243

1.10.3.5. Ud

Bâbürnâme’de ud çalmakla meşhur olan Hüseyin Udi hakkında bilgiler

verilmiştir. Yani dönemde udun mevcut olduğu bilinmektedir. Hüseyin Udi’nin,

ud çalmakla meşhur olmasının önemli sebepleri vardır. Bu sebep lerden biri ud’un

tellerinden tek mızrapla tek name çıkaran yegâne şahıs olarak bilinmesidir.

Buradan hareketle udun günümüzdeki gibi o zamanda da çok telli olduğunu

söyleyebiliriz. Hüseyin Udi’nin ud haricinde sazı da çaldığını yukarıda

zikretmiştik. Bu bilgilerden anlaşılacağı gibi, bir şahıs sadece bir değil birçok

musiki aleti ile ilgilenmektedir. Ancak kişi gençliğinde sevdiği ve çok çaldığı

çalgı aletini ya da çok sevdiği ve zamanının çoğunu ona adayarak ilgilendiği

musiki çalgı aleti ile meşhur olmaktadır.244

242 Bâbürnâme, 1990, s. 164.

243 Bâbürnâme, 1990, s. 164.

244 Bâbürnâme, 1990, s. 164.

Page 74: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

63

Bâbür Şah, Kabil’de bulunduğu son zamanlarını anlatırken, ud çalan bir

şahıstan bahsetmektedir. Bu kişiyle cumartesi günü gemiye binerek gezi yapıp

içki içtiklerini ve Nur Bek’in sohbet ortasında onlara ud çaldığını aktarmaktadır.

Bâbür Şah’ın bu anlatımından gezi esnasında, sohbetlerde ve eğlence

mekânlarında ud çalındığı sonucuna varilebilir. Bu anlatıdan hareketle udun

sadece bir şahıs tarafından değil, halkın çoğu tarafından çalındığı da

anlaşılmaktadır.245

1.10.3.6. Çeng

Bâbürnâme’de bu musiki alet nasıl olduğu hakkında bir açıklama

bulunmamaktadır. Bu musiki çalgı aleti hakkında verilen bilgiler, içki meclisini

anlatırken görmek mümkündür. Cihangir Mirza’nın sanatkârı olarak bilinen Mir

Can, Cihangir Mirza isteği üzerine çeng çalardı. Cihangir Mirza haricinde Gulam

Şadi’nin küçük kardeşi Şadi Baça’nında çeng çaldığı bilinmektedir. Babür, içki

meclisinde Cihangir Mirza’nın emri ile çeng çalındığını aktarmaktadır.246

1.10.3.7. Çalgı Daire

Türk kültüründe mevcut olan enstrümanlardan biri de daire olarak

bilinmektedir. Bu çalgı hakkında Bâbürnâme’de özel ya da geniş bir bilgi

verilmese de eserde değinilmiş olması bu enstrümanın o dönemde mevcut

olduğunu göstermektedir. Bâbürnâme’de verilen bilgiye göre, Bâbür Şah ve

askerleri Kabil’de yer alan Bagat Humm’da su kenarında yemek yiyip

eğlendikleri sırada su yükselmiş, bazı eşyalar ve birkaç asker suya düşmüştür. Bu

vakalar anlatılırken dairenin de bu esnada suya düştüğü ve akıp gittiği

belirtilmektedir.247

1.10.4. Savaş Sanatı

Günümüze kadar gelen tarihe bakarsak savaşlar her dönem olmuştur.

İmparatorluktan başlayıp kabileler gibi küçük topluluklar arasında da savaş

olmuştur ve hala olmaktadır. Bâbürnâme’de nasıl olduğunu anlatmaya çalışacağız.

Kültür olarak Bâbür Şah döneminde savaş esnasında ne tür silahların olduğunu,

245 Bâbürnâme, 1990, s. 213.

246 Bâbürnâme, 1990, s. 171.

247 Bâbürnâme, 1990, s. 220.

Page 75: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

64

nasıl bir yöntemlerinin olduğunu ve askerleri nasıl hazırladıkları ve aynı zamanda

onları nerelerde kullanılacağı hakkındaki bilgileri aktarmaya çalışacağız.

Bâbür Şah döneminde ya da Bâbürnâme’de geçen bilgilere bakacak

olursak savaşta kullanılan silahlar günümüz kadar güçlü ya da çok farklı olmasa

da kendi dönemimin en iyi silahlarından kullanmışlardır. Silahlar arasında en çok

kullanılanı, taşıması kolay ve yakın mesafeli savaşlarda kılıç olarak

gözükmektedir. Kılıç’ın önde olmasına verilen kararların nedeni elbette vardır.

Eserde her savaşta kılıç kullanımının olduğunu görmekteyiz. K ılıçla kellesini

koparır ve kılıçla yarış oyunları düzenlenmektedir. Tabi kılıç hariç birçok silahlar

vardı. Bunlardan en güçlüsü ve en önde gelenleri ise tüfek olarak bilinmektedir.

Tüfek daha çok Afganistan’dan Hindistan’a yürüdüğü zaman görülmektedir.

Ancak en çok kullanılan ve yerine göre çok faydalı olan silah da kılıç olarak ilk

başta belirlenmektedir. Çünkü eserde görüldüğü gibi tüfek günümüzdekilerden

farklı olarak büyük olduğu tahmin edilmektedir. Aynı zamanda kullanışı da kolay

olmamaktadır. Önemli olan Bâbür Şah döneminde silah kullanımıdır.248

Yukarıda da kılıcın ne kadar önemli ve kullanışlı olduğundan bahsetmiştik.

Bâbürnâme’ye dayanarak kılıcın önemi, kullanışlı ve faydalı olduğu hakkında

bilgiler aktarmaya çalışacağız. Bâbür Şah kendi eserinde 908 (1502-1503).

Senesinin vakalarını anlatırken, kılıcın önemi hakkında gerçekten tatmin edici

bilgi bırakmaktadır. Küçük Han dayısının askerlerini, tavırlarını ve özelliklerini

anlatırken, Küçük Han dayısı ile sohbet etmiştir silahlar arasında değerlendirme

yapmıştır. Dilli topuz, küçük topuz, ay balta ya da baltadan biri isabet etmiştir,

ancak bir yere tesir etmiştir. Eğer kılıç isabet etmiştir, baştan ayağa kadar keser,

diye anlatmaktadır. Biz de bu bilgilere dayanarak, silah olarak da topuz çeşitleri,

balta çeşitleri, kalkan çeşitleri, yay çeşitleri, ok çeşitleri ve kılıç çeşitlerinin

olduğunu ortaya koymaktayız. Aynı zamanda bunların arasında yerine göre en

kullanışlı ve keskinliği ile önem kazandığını ve en önemlisi olduğunu da ortaya

koymuş olmaktayız. Bu değerlendirmeleri yapan Bâbür Şah Şah’ın Küçük Han

248 Bâbürnâme, 1990, s. 90-97.

Page 76: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

65

dayısının keskin kılıcı bulunmakta idi. Hiçbir zaman onu yere koymazd ı, ya

belinde ya elinde taşırdı.249

Tüfek hakkında verilen bilgiler Afganistan ve Hindistan bölgelerinde

kullanmıştır. Bâbür Şah Afganistan’da kendi devletini kurarken bazı hanlıklar

karşı çıkmıştır ve gerçekten de güçlü olan hanlıklardır. Bu durumda Bâbür Şah,

onlarla savaşmak için tüfek kullandıklarını söylemektedir. Bazı bölgelerde tüfek

kullandığı zaman insanlar şoka girip kaçarsa bazı bölgelerde de buna alışkın bir

şekilde korkmadan savaştığını görmekteyiz. Tüfek daha çok kullanımını

Hindistan’a yaptığı seferde görülmektedir. Hindistan’a sefer düzenlediği zaman

tüfek kullanarak savaşta büyük bir önem arz etmektedirler. Tüfek hakkında

nerelerde ve hangi savaşlarda kullanıldığı hakkında bilgiler verilse de tüfeğin nasıl

olduğunu ve nasıl çalıştığını ve nelerden yapıldığını anlatmamaktadır.250

Aslında bir imparator kurucusu olan Bâbür Şah’ın yazdığı eserde silah ve

benzeri aletler az değildir. Çünkü bir imparator kurmak için çok kan dökülmüştür.

Aynı zamanda hayatının çoğunu savaş içerisinde geçiren Bâbür Şah’ın bu

eserinde silahlar hakkındaki bilgilerin çok olması gayet normal bir durumdur.251

Tarihsel süreç içerisinde yöntem ve silah işlerinde hiç durmadan çalışan

şahıslardan biri de Sultan Hüseyin Mirzadır. Bu şahsın savaş yöntemleri

geliştirme üzerinde de güçlü olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü bir bölgeyi

alabilmek için oranın önemli olan saraylarından birini kuşatır. Sonra teslim alır ve

gerisi kendiliğinden gelir idi. Saray kuşatma işinde en iyi olan Hüseyin Mirza hiç

durmaz idi. Aynı zamanda kendisi yer altı tünelleri kazmakta da mahir idi. Korgan

kuşatma esnasında nelere ihtiyaç duyulursa onun çaresini bulur ve bunun için

durmadan çaba gösterir idi. Uzaktan taş atma silahını da yapmıştı. Yukarıda

belirtilen işlerin yapılmasında hiç durmadan çalışan şahıs en çok kurgan kuşatırdı.

Fark edildiyse, üretilen silahlar ve yapılan işlerin hepsi Korgan kuşatmak için

kullanılmıştır.

249 Bâbürnâme, 1990, s. 94.

250 Bâbürnâme, 1990, s. 242.

251 İleri bilgi için bkz: Bobur, 1990, s. 97.

Page 77: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

66

Sultan Hüseyin Mirzanın yaptığı bu faaliyetleri anlatırken, bir Korgan

kuşatmasını da örnek göstermek konuyu aydınlatma açısından daha iyi olacaktır.

Hüseyin Mirza Hisar Korgan’ını kuşatmaya karar vermiştir vermez oraya yer altı

tünelini kazımaya başlamıştır. Tünel bitmek üzere ve Korgan kuşatılma

durumunda olur. Ancak bu hareketten haberdar olan Hisar halkı onun tünelini

birleştirerek bir tünel kazarlar. Tünelleri birleştiren Hisar halkı Hüseyin Mirzayı

öldürmek için Kale içindeki tünelden dumanlı bir ateş yakarlar. Bu durumda

Hüseyin Mirza dumanın geri gitmesinin çaresini bulur ve tünel çıkışlarını kapatır.

Böylece kale içerisinde bulunan asker ve halk dumandan ölmek üzere iken

kaleden kaçıp çıkarlar. Bu durumda kalede bir yangın meydana gelir. Yangını

söndürmek için de çömleklerle su taşırlar.252

Bâbür Şah’ın hayatının çoğunu savaşlarla geçirmesinin ve büyük başar ılar

elde etmesinin sırları da vardır. Her savaş esnasında askerleri toplayıp direkt savaş

meydanına gitmiyordu. Bâbür Şah gerçekten yüksek rütbeli bir asker gibi akıl

yürütür ve savaş öncesi hazırlıklar yapardı. Örnek olarak da 905 (1499-1500)

senesinin vakalarını anlatabiliriz ki, bu senede Baysungur Mirza’nın Hüsrev Şah

tarafından öldürülmesi sonucunda ortalık karışık idi. Bâbür Şah kendisine karşı

gelen güçlerden korkmamıştı. Hazırlıksız bir halde baskın tehlikesi ile karşı

karşıya kalan Bâbür Şah, farklı bölgelerde bulunan askerlerine elçi (tavoçi)253

göndererek elinde silah amaçlı kullanabilecekleri çapa ve balta gibi ne varsa

hazırlayarak savaşa hazır olmaları gerektiğini haber verdi. Buda Bâbür Şah’ın

istihbaratının güçlülüğünü ortaya koyan bir durumdur. Çünkü her türlü saldırıya

karşı tetikte kalmış, gerekli önlemleri alarak, aynı zamanda askerlerini de ona

göre hazırlamıştır.254

Bâbür Şah’ın başka taktiklerinden bahsedecek olursak aynı senede

Endican yakınlarında Bâbür Şah ile Kanber Ali askerlerinin arası çok yakın

olduğu için savaş çıkacağını düşünerek bir ay kırk gün beklerler. Kamber Ali

rahatsızlığı durumundan Oş’a gitmişti. Bu esnada Bâbür Şah’ın askerleri ve

aşçıları hendek kazdıler. Aynı zamanda hendek kazılmayan yerleri şişli kazıklarlar

252 Bâbürnâme, 1990, s. 34.

253 İleri bilgi için bkz: İshakov, 2008, s.161.

254 Bâbürnâme, 1990, s. 62.

Page 78: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

67

çevirdiler. Hendek kenarlarında ve şişli kazıklar yanında askerler silahla beklerdi.

Çünkü Bâbür Şah şöyle der: “hendek olmayan bir sarayda savaş olursa, o zaman

oranın hanını alırlar” demektedir. Yani bir savaş için kılıç ya da askerin lazım

olduğu kadar hendeğin de olması çok önemlidir. Çünkü savunmanın önemli bir

kısmını hendekler oluşturur. 255 Bu savunma yöntemi kendi fikri olmasa bile,

doğru zamanda ve doğru yerde çok iyi kullanmıştır.256

Savaş yöntemlerinden biri de Özbeklerin her savaşta kullandığı ve

kendilerine has olan bir yöntemdir. Bu yöntem (çevirme) “tolgama” yöntemidir.

Her savaşta yöntem kullanılmıştır. Rakiplerini çevirerek her tarafından saldırıya

geçerlerdi. Özbeklerde çok görülen başka bir yöntemde orduda ne kadar asker

varsa hepsi düşmana karşı birlikte ok atarlar. Askerler ve beyler öne çıkacaklarsa

aynı mizahta, çekilir ise de aynı mizahta ok atarak çekilirler idi. Yukarıda da

belirttiğimiz gibi her hanlığın ve her kabilenin savaş için kendi yöntemleri

vardı.257

Savaş öncesi her türlü tedbirleri alan Bâbür Şah, askerlerin hangisinin

hangi sahada savaşacaklarını da belirlemekteydi. Böyle bir taktik uygulayan

Bâbür Şah askerlerini savaş öncesi hazırlıklarda farklı farklı yerlere yerleştirerek

onların hangi sahada iyi mücadele edebileceklerini öğrenir ona göre savaş

meydanında hangi askerin nerede savaşacağına karar vermiştir. Böyle bir hazırlık

ve taktiğe bakılırsa, bir kere daha Bâbür Şah’ın iyi bir hükümdar, iyi bir komutan

ve aynı zamanda büyük bir danışman olduğunu görmüş oluruz.

Bâbür Şah 905 (1499-1500) senesinin vakalarını anlatırken, savaş

meydanında askerlerin hangisinin hangi tarafta savaşacakları hakkında bilgiler

anlatır. Görüyoruz ki savaş meydanının bölümlerinde savaşacak askerlerin

kendilerine has isimleri vardır. Bunları sıralamak gerekir ise; “Buranğar” (Savaş

meydanında Şah’ın sağ tarafında yer alan asker bölüğü), 258 “Cuvanğar”(savaş

meydanında Şah’ın sol tarafında yer alacak asker bölüğü) 259 ve “Ğul” (savaş

255 İleri bilgi için bkz: Bobur, 1990, s. 81.

256 Bâbürnâme, 1990, s. 63.

257 Bâbürnâme, 1990, s. 81.

258. İshakov, 2008, s. 34.

259 İshakov, 2008, s. 59.

Page 79: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

68

meydanında tam ortada yer alacak askerler)260 olarak üçe ayrılırlar. Bu verdiğimiz

sıralama, askerlerin savaş meydanında hangisinin hangi bölümde olacağını

belirlerdi. Askerlerin özelliklerine göre yerlerini bildiren Bâbür Şah, bu sayede

birçok yerde kazanmıştır.261 Bu yöntem sayesinde başarılı olduğunu söyleyerek,

Allah’a şükürlerini iletir.

Askerler yukarıda verilen ordunun üç bölüğündeki gruplara ayrıldıktan

sonra, atlı ve yayalar olarak saflarını düzenlerler. Savaş öncesi hazırlıklarında

askerler, savaş elbiselerini giyer, kalkanlarını önüne, silahlarını da ellerine alırlar

ve yerlerine göre saflarında yerlerini alarak düşman üzerine yürürlerdi. Ordunun

bölümlere ayrılması Bâbür Şah’tan önce olsa bile, Bâbür Şah onu daha da

geliştirerek ve o sistem üzerinde titizlikle hareket etmiştir tarihte büyük bir önem

arz etmiştir. Aynı zamanda böyle özellikleri sonucunda da bir imparatorluk

kurmaya da muvaffak olmuştur.262

260 İshakov, 2008, s. 227.

261 Savaş öncesi hazırlıklar hakkında ileri bilgi için bkz: Bâbürnâme, 1990, s. 80.

262 Bâbürnâme, 1990, s 62-65.

Page 80: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

69

İKİNCİ BÖLÜM

BÂBÜRNÂME’DE EDEBİ HAYAT

2.1. HALK EDEBİYATIÖRNEKLERİ

2.1.1. Efsaneler

Efsaneler halk edebiyatının bir parçası olarak Kabil edilirler. Her türlü

edebi ve diğer alanlarda gerekli bilgileri kaydeden Bâbür Şah, bu alanla da eserde

geniş olmasa da önemli bilgileri hatıratına yazmıştır. Bâbür Şah, Bâbürnâme’nin

toplam iki yerindeefsanelerle ilgili bilgi vermektedir. Bunlardan birincisini

Fergana bölgesini, diğerini de Kabil bölgesini anlatırken vermiştir. İlkiHücend ile

Kandı badem arasındaki bir sahra veya bir çölün adıyla ilgili efsanedir. Bu

sahranın adı da Ha derviş’tir. Bu isminbölgeye verilmesinde efsanevi bazı

sebepler vardır. Hücend ve Kandı badem arasında mevcut olan bu çölden dervişler

geçmektedirler. 263 Dervişler bu bölgede seferlerine devam etmiştir kasırgaya

yakalanırlar. Kasırga esnasında birbirilerini kaybeden dervişler “ Ha derviş – Ha

derviş” diye birbirilerini çağırır ve ararlarmış. Böylece esere göre bu çölün adı Ha

derviş olarak kalmıştır.264

Semerkant’ta başka bir efsane ile ilgili bilgiler de vardır. Bu bilgiler

Semerkant’ı ve Semerkant’ın özelliklerini tanıtırken görülür. Bu olayla ilgili

bilgileri olduğu haliyle aktarmak daha da doğru olacaktır:

“Semerkand kalesinin içinde, Mescid-i Laklaka denilen eski bir bina

vardır. Bunun ortasında, yere ayak ile vurunca, ‘laklak’ diye bir ses gelir. Bu

garip bir şeydir ve bunun sırrını hiç kimse bilmez.”265

Verilen bu bilgilerebakıldığında Bâbür Şah tarafından herhangi bir

açıklama yapılmamıştır. Dolayısıyla efsanevi olayın sırrı çözülememiştir. Bu

konuya başka bir efsaneyi anlatırken tekrar değinmektedir.

263 Hüseyin Baydemir, “Bâbürnâme’de Folklorik ve Etnografik Unsurlar”, Gazi Türkiyat Türkoloji

Araştırmaları Dergisi (GTTAD), 2010, S 7, s. 125.

264 Bâbürnâme, 1990, s. 7-8.

265 Zahiriddin Muhammed Bâbür, BEburnâme(BEbur’un Hâtıratı), çev. Reşit Rahmet i Arat, Milli Eğit im

Basımevi, İstanbul 1970, c. I, s. 73.

Page 81: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

70

Daha önce de belirtildiği gibi Bâbürnâme’de toplam üç yerde efsanelerle

ilgili bilgiler verilmektedir. Biri Fergana bölgesinde diğer ikisi de Kabil

bölgesiyle ilgilidir. Bâbür Şah daha anlaşılır ve daha akıcı bir şekilde konuları ele

alır. Kabil bölgesindeki efsaneyi tam metin şeklinde vermek

konununanlaşılmasına daha fazla yardımcı olacaktır:

“Kitaplarda yazıldığına göre, Gazne’de birçeşme varmış ve bu çeşmeye

süprüntü atarlarsa, o zaman dalga, taşma,yağmur ve tipi husûle gelirmiş. Bir

tarih kitabında görüldüğüne göre, HintHükümdarlarından biri, Sebük-Tigin’i

Gazne’de muhasara ettiği zaman,Sebük-Tigin’in emriyle bu çeşmeye süprüntü ve

pislik atarlar; dalga, taşma,yağmur ve tipi husûle gelir ve bu şekilde düşmanı

def’etmiştir.”266

Bu bilgilerin ardından da Bâbür Şah’ın küçük bir değerlendirmesine dikkat

çekmek gerekir. Bâbür Şâh bu bilgileri kitaptan okuduğunu söyler. Daha sonra

Gazne’ye geldiğinde aynı konuyu halka sorar. Okuduğu bilgileri teyit etmek için

Gazne halkına birkaç soru sorar ve bunun neticesinde halkın bu efsane hakkında

hiçbir şey bilmediğini de bize açık bir şekilde aktarır.267Bu efsanelerden hareketle

insanlar, yağmur, su ve hava durumlarının kontrol altına alınabileceğini

düşünürler. Ancak bunların bir efsane olduğunu eser yazarı Bâbür Şah açık ve net

bir şekilde araştırarak bize sunar. Bâbür Şah, eserinde verdiği bilgileri olduğu gibi

ya da gördüğü veya duyduğu gibi aktarmadan ziyade onları araştırarak koyar.

Bâbür Şâh efsaneler hakkında geniş olmasa da önemli bazı bilgileri

aktarmıştır. Efsanevi bilgileri yazmakla ya da okumakla yetinmeyen eser

kahramanı Bâbür Şah, onları araştırmış ve geniş bir şekilde onları mantığa uygun

olarak değerlendirmiştir. Değerlendirmede de hem olumlu hem de olumsuz bazı

neticeler elde etmiştir. Aşağıdaki alıntı ile bu daha iyi anlaşılacaktır:

“Bu dağda ve dağın başından eteğine kadar, Hoca Rig-i Revân dedikleri,

bir parça kumluk saha vardır. Bu kumdan yazın nakkare ve davul sesleri geldiğini

söylerler.”268

266 Bâbürnâme, 1970, s. 215-216.

267 Bâbürnâme, 1970, s. 214-216.

268 Bâbürnâme, 1970, s. 210-211.

Page 82: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

71

“… Hoca –Seyârân dedikleri, bir çeşme bulunmaktadır. Buçeşmede ve bu

çeşmenin etrafında üç nevi ağaç dikilmiştir. … Bu üç cinsağacın üç azîzin

kerameti olduğunu söylerler; Seyârân isminin verilmesininsebebi de bu imiş.”269

Efsaneyle ilgili bilgiler verildikten sonra mutlaka bir değerlendirme

yapılmıştır. Ancak yukarıda verdiğimiz son iki efsane olayı inanç ve diğer esaslar

neticesinde yazılmıştır ve onlar hakkında herhangi bir değerlendirme

yapılmamıştır. Böylece Bâbürnâme’de efsanelerle ilgili olan bilgiler özet bir

şekilde aktarılmış oldu.270

2.1.2. Fıkralar ve Özlü Sözler

Fıkralar hakkında eserde fazla bilgi verilmemiştir. Bunlar da Bâbür Şâh’ın

dikkatli araştırması sonucunda elde edilmiş ve günümüze aktarılmışlardır.

Böylece günümüze Bâbür Şah döneminde mevcut olan fıkralar Bâbür Şah’ın eseri

üzerinden bize ulaşmış olmaktadır. Fıkraları yazarın kendisi güçlü ve akıcı bir

dille yazdığı için onları yazarın anlattığından daha iyi anlatmak zor olacaktır. Bu

yüzden yazarın aktardığı gibi aktarmak daha makul görülmüştür.271

“… Bir gün satranç meclisinde, Ali Şîr Bey ayağını uzatır ve ayağı

Bennâî’nin arkasına dokunur. Ali Şîr Bey, Şaka olarak: - (“olur belâlardan

değildir; Herat’ta ayağını uzatsan, mutlaka bir şairin arkasına ulaşır” – der.

Bennâî - de: “eğer geri çekersen, yine bir şairin arkasına ulaşır” – der.”272

“Bir kimse herhangi bir işte bir şey vücuda getirirse, onun rağbet görmesi

ve meşhur olması için, ona “Ali Şîri” derdi ve baz ilerı zarafetle onu Ali Şîr Bey’e

isnat etmişlerdi. Ali Şîr Bey bir defa kulak ağrısı için, başörtüsü bağlamıştı.

Kadınlar gibi, başörtüsünü böyle eğri bağlamağa; “nâz-ı Ali Şîri” adını verdiler.

Bu cümleden olarak, Bennâî Herat’tan gittiği vakit, palancıya, eşeği için,

görülmemiş bir palan yaptırır ve ona “Ali Şîri” adını vermiştir. Sonra bu, “Ali Şîr

palanı” diye meşhur oldu.”273

269 Bâbürnâme, 1970, s. 212.

270 Baydemir, a.g.m., s. 126.

271 Baydemir, a.g.m., s. 126-127.

272 Bâbürnâme, 1970, s. 281-282.

273 Bâbürnâme, 1970, s. 282.

Page 83: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

72

Bu anlatılan fıkraların detay, ince mana ve aynı zamanda şaka içeren bir

fıkra olduğunu görmek mümkündür. Bu fıkradan hareketle o dönemde ve o

bölgede yaşayan şairlerin çokluğunu ve ne kadar nazik olduklarını da anlamak

mümkündür. Aynı zamanda Ali Şîr Nevai’nin ne kadar saygı ve şöhret

kazandığını ve gerçektende büyük bir şair ve yazar olduğunu bu fıkradan anlamak

mümkündür. Eserde bu fıkra gibibaşka fıkralar da kaydedilmiştir. Böylece Bâbür

döneminde mevcut olan fıkralar hakkındaki bilgiler aktarılmış oldu.

2.2. TİYATRO

Edebiyat alanında büyük bir öneme sahip olantiyatro, Bâbürnâme’de de

yer almaktadır. Bâbür Şah’ın eserin büyük bir kısmını edebi hayata ayrıdığını

söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü gittiği her toplumdaki edebi hayata dair

bilgileri kaydetmiştir. Hindistan, Fergana ve Kabil başta olmak üzere birçok

bölgelerde edebi hayat ve edebi şahsiyetleri ele almıştır. Bu bilgilerin yanında

elbette tiyatro hakkındaki bilgileri de kaydetmesi kadar doğal bir durum yoktur.

Eserde ise Bâbür Şah’ın bir meclise iştirak etmiştir ve o esnada maskara

Gıyas meclise gelir. Maskara Gıyas’ı meclisten dışarı çıkarma emri verilir. Ancak

maskara Gıyas kendi yeteneklerini kullanarak mecliste kalmayı başarır.

Maskaralık yaparak meclis ehlini güldürerek ve değişik hünerlerini göstererek

mecliste kalmayı başarmıştır.274

Maskarabaz kelimesini ilk kullanan toplum Orta Asya Türk toplumudur.

Maskara, sahnede oyunlarını göstermek, saz çalmak, halk oyunlarını göstermek,

raks(dans) etmek, komik fıkraları rol oynayarak halka sunmak ve halkı

eğlendirmek gibi özellikleri kapsar. Bâbürnâme’de maskara Gıyas’ın ne yaptığını

açık ve net görmek mümkün değilse de Bâbür Şâh, onun maskaralık hüneriyle

mecliste kalmayı başardığını ve onun bu konuda yetenekli olduğunu belirtir.275

Eserde tiyatro hakkında daha geniş ve daha anlaşılır bilgiler de mevcuttur.

Bâbür Şâh Agra’da verdiği bir ziyafeti anlatırken yemek ikram edilir, sohbet edilir

ve hediyeler de takdim edildikten sonra hokkabazların gösterdiği oyunlardan

bahsetmiştir. Bu gösterilen oyunda Bâbür Şah adeta bir halk bilimcisi gibi bu

274 Bâbürnâme, 1970, s. 378.

275 Baydemir, a.g.m., s. 127.

Page 84: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

73

oyuncuları dikkatle izler. Aynı zamanda Maveraünnehir bölgesi ile kıyaslar ve

farklılıkları da göstermeye çalışır. Daha önce de belirtildiği gibi Bâbür Şah sadece

olayları olduğu gibi yazmaz aynı zamanda onlara değerlendirme ve sonuç

kısımlarını da eklemeyi ihmaletmez. Hokkabazlar hakkında verilen bilgileri

eserde olduğu gibi nakletmek, bu halk tiyatrosu hakkında verilen bilgileri daha da

iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır:276

“Ziyafetten sonra, Hintli hokkabazların gelip oyunlarını göstermelerini

emrettim. Bunlar gelip, hünerlerini gösterdiler. Hindistan hokkabazları bizim

tarafların hokkabazlarında görülmeyen bazı hünerleri de gösteriyorlar. Bunların

birkaçı şudur: yedi halkadan birini alnına, ikisini dizlerine yerleştirip, ikisini el

parmakları ile ve ikisini de ayak parmakları ile hızlı ve durmadan döndürüyorlar.

Bir de tavus yürüyüşü gibi, bir elini yere dayayıp, diğer eli ve iki ayağı ile üç

halkayı hızlı ve durmadan döndürüyorlar. Bir de bizim tarafların hokkabazları iki

ağacı ayaklarına bağlayarak, canbaz ayaklığı yapıp, gezerler; Hindistan

hokkabazları ise, bir ağaçta ayaklık yapıp ve bunu ayaklarına bağlamadan

yürüyorlar. Bir de bizim taraflarda iki canbaz birbirine tutunarak, iki türlü asılı

giderler;Hindistan canbazları ise, birbirine tutunarak, üç türlü asılı gidiyorlar.

Bir debir canbaz altı-yedi karı uzunluğunda sırığın bir ucunu beline dayıyor;diğer

biri ise, sırığa çıkıp, sırık üzerinde oyunlar yapıyor. Bir de – bir küçükcanbaz bir

büyük canbazın başına çıkıp, hareket etmeden, duruyor.Aşağıdaki canbaz acele

sağa-sola yürüyüp, hünerlerini gösterdiği vakit, buküçük o canbazın başında,

dimdik ve hareket etmeden durarak, o dahünerler gösteriyor. Birçok rakkaseler de

gelip, raks ettiler. Akşama doğrualtın, gümüş ve bakırdan birçok para saçıldı.

Büyük bir gürültü ve izdihamoldu.”277

Bâbür Şah’ın tiyatro hakkında verdiği bilgilere bakılırsa, Bâbür Şah onları

sadece olduğu gibi aktarmaz, Maveraünnehir bölgesindeki hokkabazları Hindistan

bölgesindeki hokkabazlarla mukayese etmiştir. Bilgileri vermek gerekirse,

Hindistan’daki hokkabazların özelliklerinin diğer bölgelerinkinden daha

çoktur.Aynı zamanda Hindistan bölgesindeki hokkabazların maharetleri de diğer

bölgelerinkinden daha güçlüdür.Çünkü yukarıda metinde de verildiği gibi halka

276 Baydemir, a.g.m., s. 127-128.

277 Bâbürnâme, 1970, s. 574.

Page 85: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

74

döndürmek ve tavus yürüyüşü gibi gösterişlerde daha güçlü ve daha

maharetlidirler. Böylece Bâbür Şah’ın tiyatro hakkında verdiği bilgiler ortaya

konulmuştur.278

2.3. HALK EĞLENCELERİ

Çoğu bilgiyi içerisinde barındıran bu eserde halk eğlencelerine de belli bir

ölçüde yer verilmiştir. Yukarıda verilen bilgilerle bağdaş olarak halk eğlenceleri

hakkında da Bâbür-name’de birkaç yerde bilgiler zikredilmiştir. Eserin birçok

yerinde şahlar ve askerler arasında bazı eğlenceler geçmektedir. Eserde içki

meclisleri, ziyafet, düğün ve spor oyunları dâhil olmak üzere birkaç eğlence

çeşitleri mevcuttur. Ancak burada amaç halk eğlencelerini vermek olduğundan

halk eğlencelerinden ziyafet ve spor eğlenceleri verilmekle iktifa edilebilecektir.

Bu bilgiler haricinde de özel ve şahıslara ait birçok yerde içki, macun, raks ve

diğer çeşitli eğlenceler geçmektedir.279

2.3.1. Ziyafet (Toy)

Bâbür Şah döneminde, ondan öncekive sonraki dönemlerde ziyafet büyük

bir önem taşımaktaydı. Ziyafet hanlıklar ve hükümdarlıklarda mevcut olup eski

dilde “toy” vermek adıyla kullanılıyordu. Verilen bu ziyafetin amacı ise halkı

eğlendirmek ve mutlu etmekti. Aynı zamanda hükümdarlardan halka ve diğer

misafir hanlıklara bir mesajdı. Bu yüzden ziyafeti organize etmiştirkarşılama ve

yerleştirme törenlerine çok dikkat etmişlerdi. Aynı zamanda ziyafet esnasında

hangi misafirlerin nerelere oturması gerektiği de önceden kararlaştırılırdı. Büyük

olan ve daha yakın hanlıklar ziyafet veren hana yakın otururlardı. Ziyafette ikram

edilen yemekler, gösterişler, spor oyunları, halk eğlenceleri, ziyafette dağıtılan

altın ve gümüşler hükümdarın güçlülüğüne ve zenginliğine işaret etmiştir.

Yerleştirme, karşılama, ziyafette otağa girme ve oturma yerleri gibi yemek

dağıtımı da büyük bir önem arz etmekteydi. Yemek ikram esnasında etin hangi

kısmının (kemik olarak kısımlanır) kime verileceği de önemli bir ayrıntı idi.

Örneğin Kızılbaşlar Özbeklerden daha saygılı davranılmaktaydı. Çünkü o

278 Bâbürnâme, 1990, s. 248.

279 Geniş bilgi için bkz. Bâbür, 1970, c. I-III.

Page 86: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

75

dönemde Kızılbaşlar Özbeklerden daha üstün ve de büyük boy olarak

bilinmekteydiler.280

Yukarıdaki bilgiler Bâbürnâme’de ayrıntılı olarak verilmektedir. Eserdeki

örneklerden birini vermek gerekirse; Bâbür Şah’ın Hindistan’da bir ziyafet

vermiştir. Hindistan’da verdiği ziyafet’te ise Hinduların, Özbeklerin ve

Kızılbaşların elçileri hazır bulunmaktaydılar. Her gelen elçi için otaklar kurulur ve

oralara yerleştirilirlerdi. Yukarıda da belirtildiği gibi Kızılbaş elçileri Bâbür

Şah’ın otağına yakın sağ taraftan yetmiş karış uzaklığa otak kurdurarak

otururlardı. Beylerden de Yunus Ali Kızılbaşlarla birlikte otururdu. Çünkü gelen

misafirlere eşlik etmek ve bazı ihtiyaçlarını karşılamak için onların yanında

bulunmalıydı. Sol tarafına da Özbek elçilerini aynı şekilde oturtup yanlarına

Abdullah’ı tayin etmiştir. Bâbür Şah’ın kendisi ise yeni yapılan sekiz taraflı ve

taze otla örtülü köşkün şimal tarafına otururdu. Bâbür Şah’ın bulunduğu köşkün

içinde de önemli şahıslar bulunmakta idi. Yukarı da belirtildiği şekilde önemli ve

değerli şahısları sağ tarafına ve yakınına alarak sırasına göre yerleştirird i.281

Bâbür Şah önemli olan bilgilerin hepsini detaylı bir şekildeve akıcı bir

şekilde anlatır. Eserde hangi şahsın nereden geldiğini, hükümdarın hangi tarafında

ve ne kadar mesafe yakınında oturduğunu da açık ve net olarak belirtmiştir. Bu da

Bâbür Şah’ın ne kadar örf, adet, gelenek ve halk bilimine önem verdiğinin

göstergesidir. Bu aynı zamanda ziyafetlerin han ve sultanlar için ne kadar önemli

olduğunu da gösterir.

Eserde ziyafet ve düğünler hakkında bilgiler de mevcuttur. Düğün

hakkında daha önce de belirtildiği gibi evlenme düğünleri verilmiştir. Bu kısımda

ziyafet hakkında bilgi verilecektir. Ziyafet daha çok büyük bir şahsın çocuğu

olduğunda, iki büyük hükümdar bir araya geldiğinde ve bir savaş kazanıldığında

düzenlenirdi. Bunun dışında da bazı küçük ziyafetler mevcuttu. Bunun örneği ise

Kasım Bek’in evindeki iftar yemeğidir. Çünkü onun evinde küçük bir

ziyafetinyapıldığından bahsedilir.282

280 Baydemir, a.g.m., s. 128-129.

281 Bâbür, 1970, s. 572-573.

282 Bobur 1990, s. 221.

Page 87: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

76

Yukarıda da belirtildiği gibi iki önemli şahsın birbiriyle buluşmaları

esnasında da bir ziyafet gerçekleşirdi. Bunun örneği ise; eserde anlatıldığına göre

Bâbür Şâh Muzaffer Mirzanın evine davet edilir ve kendi askerleriyle onun evine

gelir. Geldiği zaman karşılarlar ve eve girmelerini rica etmiştirler. Eve girince

Bâbür Şah’ın evin en üst kısmında oturmasını rica buyururlar. Çünkü o

dönemlerde gelen misafirler evin üst kısmında otururlardı. Bunun anlamı ise;

gelen misafir başımızın tacıdır demekti. Burada herkese çeşitli yemekler ve içkiler

sunulmaktaydı. Bâbür Şah’ın belirttiği gibi oradaki büyüklerin planı da Bâbür

Şah’a içki vermekmiş. Bâbür Şah bu zamana kadar hayatında içkiye karşı meyilli

olmadığını anlatır. Ancak beraberinde gelen askerlerinin ve adamlarının içki

içtiklerini de belirtir. Çeşitli yemekler ısmarlanır, büyük şahıslar birbirlerine

hediyeler takdim etmiştir hatta gelen misafirlerin tamamına da hediyeler

verilirdi.283

2.3.1.1.Ziyafetlerde Verilecek Olan Bahadırlık Unvanı

Bu unvan serüveni şöyledir: Daha önceleri Moğol toplumunda mevcut

olan bir gelenektir. Bu unvana sahip olmak isteyen şahsın bazı özellikleresahip

olması gerekirdi. Bu özellikler ise şahsın kılıcı ustalıkla kullanması ve savaş

esnasında cesur bir şekilde herkesten önceortaya atılmasıydı. Bu unvan hemen

savaş sonrası değil, bir düğün, eğlence, hayrı ihsan edilen (yani toplu yapılan bir

program) yerlerde yada bir ziyafet törenlerinde verilirdi. Yukarıda da zikredildiği

gibi bu unvanı hak eden kılıcı güzel kullanan, onu iyi çeviren ve kuvvetli olan

şahıs olurdu.

Bâbürnâme’deki örneği ise şöyledir: Sait Kasım bu unvana sahip

olanlardan birisidir. Kendi döneminde en iyilerden üç kişinin gerçekten iyi kılıç

çevirmesi (kılıcı iyi kullanabilen kılıçla iyi savaşan) meşhur bir vakaydı. Bu üç

kişi arasından birinin seçilmesi Esfera’yı muhasara etme esnasında

belirlenmekteydi. Bu kuşatma ve orayı ele geçirme esnasında Sait Kasım Eşik o

gün herkesten iyi hareket etmiştir kılıcı da en iyi şekilde kullandı ve diğerlerinin

önüne geçti. Diğer ikisi yani Sultan Ahmet Tembel ve Muhammed Dost Tagayi

283 Bâbürnâme, 1970, c. I, s. 170-171.

Page 88: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

77

de kılıç kullanmakta iyi idiler. Ancak aralarından en iyisinin seçilmesi

gerekiyordu ve bu da Sait Kasım Eşik idi.284

2.3.2. Spor (Güreş)

Eser çoğu bilgiyi barındırdığı gibi sporla ilgili olan konuları da ihtiva

etmiştir. Genel spor aktivitesi ile beraber eğlencelerde, düğün ve ziyafet gibi

yerlerde özel spor oyunları bulunmaktadır. Genel spor oyunlarına; at yarışları, at

üstünde oynanan spor oyunları, okçuluk ve güreş gibi birçok oyunları saymak

mümkündür. Ancak bu sporlar hakkındaki bilgiler sınırlıdır. Buna mukabil eserde

güreşle ilgili geniş malumatbulmak mümkündür.

Güreşi kazanan kişiye büyük ödüller verilirdi. Eserde 936 (1529) da

anlatıldığına göre güzel yiyecekleri yiyip ve içkiler içerek eğlenmekteydiler. Bu

esnada pehlivan Udi ile Hindistanlı bir pehlivan güreş yaparlar. Güreşi pehlivan

Udi’nin istekleri üzerine yaparlar. Bu güreşte pehlivan Udi kazanır ve ödülünü

alır. Ödül olarak da pahalı giysiler ve on beş lak 285 verilir. Bâbür Şah’ın eserinde

görüldüğü gibi güreş ve diğer spor oyunlarında kazanan şahsa küçük bir ödül

verilmemekteydi. Verilen ödüller de altın akçe, gümüş, toprak, kılıç ve cins at gibi

önemli ödüllerdi. Bunun yanında yukarıda da belirtildiği gibiçok değerli elbiseler

de verilirdi.286

Pehlivanlar bazen eğlence mekânlarında bazen de askeri alanlarda

güreşmekteydiler. Konuyu aydınlatması babında bir asker karargâhındayapılan bir

spor müsabakasınabakacak olursak askerler karargâhta iken Sadık ile Kulal’ı

güreşmeye çağrıldılar. Sadık huzura gelip özrünü belirterek hazırlanmak için

yirmi gün istedi. Sadık kırk elli gün sonra Kulal ile güreşe çıkar ve kolay bir

şekilde kazanır. Eserde belirtildiği gibi güreş için belli bir müddet isteyip

hazırlıklarını yapmaktaydılar. Çünkü bu hazırlık müddeti güreşin neticesinde

ciddi şekilde rol oynamaktaydı. Güreş bir erkeğin namusu olarak görülürdü. Aynı

zamanda kazanan kişinin askeri derecesi de yükselirdi. Bu güreşte kazanan Sadık

için ödüller takdim edildi. Ödül olarak, on bin akçe, eğerli cins at, pahalı giysi ve

284 Bâbürnâme, 1990, s.30-31.

285 Bir lak yüz bindir. Geniş bilgi için bkz: İshakov, 2008, s. 84.

286 Bâbürnâme, 1970, c. II, s. 346.

Page 89: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

78

düğmeli bir yelek verildi. Bâbür Şah’ın adaletli oluşunu ve kendi askerlerine

verdiği önemi bu güreşin neticesinde de görmek mümkündür. Çünkü kaybeden

pehlivan Kulal’a da hediyeler verdi. Zira onda pahalı bir elb ise ve üç bin akçe

hediye vermiştir. Böylece Bâbür Şah’ın eseri Bâbür-name’de spor ve güreş

hakkında bilgiler olduğunu görüyoruz.287

2.4. DİVAN EDEBİYATI

2.4.1. Edebi Muhit

Edebiyatın önemli ve değerli kollarından biri de edebi muhit’tir. Çünkü

belirli dönemlerde adaletsizlik, haksızlık, sevgi ve diğer siyasi meselelerleilgili

şiirleri açık yazan şairler sürgün edilmişlerdir. Bu yüzden bazı dönemlerde

edebiyata önem veren bazı himayeciler şairleri kendi etrafına toplamışlardır. Bu

görevi de çoğu zaman hükümdarlar üstlenmiştir. Edebiyatın gelişmesi için yazilen

kitapların sahiplerini ödüllendirir ve daha çok şiir ve kitaplar yazmaları için onları

motive etmişlerdi. Daha sonraki zamanlarda yirmi otuz şairi yanına alarak onlara

maaş bağlayan hükümdarlar da olmuştur. Tarihte kendi etrafına şairleri toplayarak

himaye eden hükümdarlardan biri de Yıldırım Bayezid idi. Daha önce resmi ya da

maaş verilerek koruma altına alınmamakla beraber belli bir ölçüde hükümdarlar

ve büyük şahıslar etrafında şiirler okunuyor ve eleştiriler yapılıyordu.288

Hüseyin Baykara ve Bâbür Şah etrafında önemli şairler bulunmuştur.

Örnek kabilindenAli Şîr Nevai’nin Hüseyin Baykara’nın yanında bulunması

verilebilir. Bu konuya Bâbürnâme’den birçok örnek verilebilir. Bâbürnâme’de

1519 senelerini anlatırken şiir okuyanların içkiyle ödüllendirildiğini görmekteyiz.

Bu senelerde Bâbür Şah’ın kendisi de içki içiyordu. O dönemde belli bir

vakitlerde kurulan içki meclisleri de mevcuttu. Aynı zamanda içki meclislerinde

şiir okuma kültürü de yaygındı.

Yukarıda da bahsedilen içki meclisinin birinde Bâbür Şah meclistekilere

şöyle der; “Eğer kim sartça (Özbekçe) şiir okursa bir kadeh içer!” der. Bunun

sonucunda birkaç kişi kadeh içtiler. Bu da orada çokça şairin bulunduğunu ve

287 Bâbürnâme, 1970, c. II, s. 331.

288 İbrahim Akyol, “Fatih Sultan Mehmet Dönemindeki Edebi Çevreler”, Karatekin Edebiyat Fakültesi

Dergisi (KAREFAD), 2013, c. 1, S. 2, s. 93-96.

Page 90: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

79

Bâbür Şah gibi bir hükümdarın himayesinde olduklarını gösterir. Çünkü bu

kültürde “SEbuhi” denilen vakitte içki içilirdi. Bu da sabah vaktindeki içki

meclisiydi. Aynı zamanda “sünnet vakti” dedikleri zamanda da içki meclisleri

kurulurdu. Bâbür Şah sünnet vaktinde olan içki meclisinde “Eğer kim Türkçe

(Türkiy) şiir okursa bir kadeh içer!” der. Bu mecliste daha çok kadeh içen

olmuştu. Bu münasebetle birçok kişinin içki içtiğini de açıklar. Bu da o bölgedeki

şairlerin Özbekçe ve Türkçe şiirleri iyi bildiğini ve güçlü şairlerin de Bâbür Şah

etrafında olduğunu göstermektedir.289

Bâbür Şah kendi eserinde anlattığına göre 1511’de Semerkant’ı aldığı

zaman Hasan Ali Celayrı kendisine gelmişti. Hasan Ali Celayrı beş altı sene

Bâbür Şah’ın yanında kalır ve Bâbür Şah adına kasideler yazar. Bu b ilgilere

dayanarak edebi muhitin Bâbür Şah döneminde mevcut olduğunu ortaya koymak

mümkündür. Çünkü Bâbür Şah ve diğer hükümdarların çevresinde kendilerine şiir

ve kasideler yazan şairler mevcuttu.290

Edebi muhitle ilgile bazı noktalar daha vardır ki onlarda belli bir ölçüde bu

konuya dâhil edilebilir. Çünkü Bâbür Şah başka bir mecliste kendi çevresindeki

şairlerle beraberdi. Bu esnada Muhammed Salih’in bir beyti zikredildi:

“Her işve yapanın mahbupluğunu insan ne yapsın;

Senin bulunduğun yerde başka birisini insan ne yapsın.”291

Bu beyit Bâbür Şah’ın dikkatini çekmişti ve bu örneğe göre okumalarını

emretmiştir. Bâbür Şah kendi çevresindeki şairlereşiirleri belli bir örnekle ya da

belli bir kalıpta okumalarını emrettiğini eserin birçok yerinde görmek

mümkündür. Bazı yerlerde Türk dilinde, bazı yerlerde Özbek dilinde, bazı

yerlerde de belirlenen kalıplarda okunmasını çevresindeki şairlere emrettiği

Bâbürnâme’de görülmektedir.292

289 Bâbürnâme, 1990, s. 229.

290 Bâbürnâme, 1990, s. 157.

291 Bâbürnâme, 1970, c. III, s. 411.

292 Bâbürnâme, 1990, s. 233.

Page 91: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

80

2.4.2. Bâbürnâme’de Geçen Edebiyatçılar

Bu çalışmada değinilecek noktalardan biri de edebi hayattır. Bâbür Şâh

dönemindeki edebi hayata ve aynı zamanda edebi şahsiyetlere değinilecektir.

Bundan dolayıBâbür Şâh tarafından hakkında bilgi verilen edebi şahıslar

verilecektir. Bâbürnâme’ye dayanarak divanı, şiirleri, beyitleri ve herhangi bir

eseri olan şahıslar ele alınmaya çalışılmıştır. Bu yüzden birkaç büyük âlim ve şair

haricinde geniş bir bilgi verilmemiştir. Her ne kadar bilgilere ulaşılmasa da edebi

şahsiyetleri bu çalışmaya eklemek isabetli görülmüştür. Çünkü daha ö nce de

belirtildiği gibi edebiyata katkısı şahıslargenel itibariyle eserealınmıştır. Aynı

zamanda onları tarihte kaybolmaları da bu sayede engellenmiştir.

2.4.2.1.Ali Şîr Nevai

Türk dünyasında Çağatayca denince akla gelen ilk isim Ali Şîr Nevai’dir.

Aynı zamanda Çağatay Türkçesinin kurucusu olarak da bilinmektedir. Bazı

edebiyat âlimleri Çağatay diline “Nevai dili” de demektedir. 293Türk dilinin önemli

şahıslarından olan Ali Şîr Nevai 9 Şubat 1441’de Herat’ta doğmuş 294ve 3 Ocak

1501’de de hayatını kaybetmiştir.295Babası Uygur kökenli olup Gıyasettin Kiçkine

adıyla tanınan Kiçkine Bahşıdır. 296 Ali Şîr Nevai Şahruh’un ölümü üzerine

Herat’tan çıkmak zorunda kalır ve çocukluk döneminin birkaç yılını Irakta

geçirir. 297 Bâbür Şah 1452’de Herat bölgesini aldığı zaman babası Gıyasettin

Kiçkine Herat’a döner.298 Nevai ise Hüseyin Baykara ile birlikte Semerkant ve

Meşhet gibi dönemin ilim merkezleri olan bölgelerinde kalır. İlim merkezlerinde

kalarak eğitim sürecine devam eden Nevai, babasının ölümü üzerine tekrar

293 Kazım Köktekin, “Ali Şiir Nevâyi’nin Türkçeciliği”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları

Enstitüsü Dergisi (TAED), 2002, S. 19, s. 117-118.

294 Günay Kut, “Ali Şîr Nevâî”, DİA, c. II, s. 449.

295 Serdar Bulut, “Asya Coğrafyası’nın Büyük Edibi Ali Şiir Nevai’n in Hayatı, Edebi Kişiliğ i, Eserleri ve

Türk Dili’ne Katkilerı”, Akademik Sosyal Araştırmaları (ASA), 2017, S. 1, s. 23-25.

296 Önal Kaya, “Ali Şîr Nevâyi’n in Divanları”, Modern Türklük Araştırmaları (MTAD), 2007, c. 4, S. 1,

s. 47-48.

297 Hüseyin Baydemir, “M. T. Aybek’in “Nevâi” Adlı Romanına Sosyolojik Açıdan Bir Yaklaşım”,

Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (TAED), 2001, S. 18, s. 197.

298 Talip Yıldırım, “Ali Şiir Nevayi’nin Eserlerinde Yakın Dostu Hüseyin Baykara”, Modern Türklük

Araştırmaları Dergisi (MTAD), 2006, c. 3, S. 3, s. 100-103.

Page 92: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

81

Herat’a döner. Hüseyin Baykara’nın 1469’da Herat’ı alınca orada mühürdarlık

görevine tayin edilir. Böylece Nevai devlet işine fiilen başlamış oldu.299

Ali Şîr Nevai’nin şiirde bu kadar gelişmesinin ve küçük yaşlarda şiir

yazmasının birçok sebebi vardır. İlki ve belki de en önemlisi babasının kendi

evinde büyük şahısları toplayıp şiir okumalarına imkân sağlamasıdır. İkincisi de

Nevai’nin Abdurrahman Molla Cami ve Feridüd-din Attar gibi şahısların yetiştiği

bölgelerde doğmuş ve yetişmiş olmasıdır. 300 Bir diğer sebep de küçük yaşta

olmasına rağmen zikrettiğimiz büyük şairlerle mektuplaşmasıdır.

Nevai’nin büyüdüğü bölgelerde Fars dilinde yazılan büyük eserler

mevcuttu. Aynı zamanda büyük şairler de Fars dilinde şiirler yazmaktaydı. Buna

rağmen Nevai Türkî dilinin daha güçlü olduğunu düşünerek eserleriTürkî dilinde

ortaya koymuştur.301Bunun kolay olmadığının farkında olan Nevai, tüm zorlukları

aşarak Türk dilinin güçlü ve daha kullanışlı olduğunun çabasını vermiştir.302

Daha önce de belirtildiği gibi Nevai Câmî’nin öğrencisidir. Câmî’nin

eserlerinden de birkaçını örnek almıştır. 303 Nevâi’ninTürkî dilde ne zaman şiir

yazmaya başladığı hakkında ise birçok bilgi mevcuttur. Güçlü, manalı, büyük ve

değişik dillerde eser yazan şairleri bir arada bir araya getiren eserlerde Ali Şîr

Nevai de zikredilir.304Nevai küçük yaştayken Attar’ın “Mantıkut Tayrı”305 eserini

elinden hiç bırakmadığı söylenir.Nevai ilk şiirlerini Farsça yazsa da daha sonra

299 Sedat Adıgüzel, “A li Şiir Nevayi, Yaşamı, Edeb i Kişiliğ i ve Eserleri”, Atatürk Üniversitesi, Türkiyat

Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (TAED), 2002, S. 19, s. 109.

300 İsmail Aka, “Gıyâseddin b. Humâmeddin Handmîr, “Mekârimü’l -Ahlâk, Şerh-i Ahval ve Zindegâni-i

Emir A li Şir Nevâî, Mukaddeme” Tashih ve Tahkîk, Muhammed Ekber Aşik Merkez-i Neşr-i Miras-ı

Mektub, Tahran 1378 (1999)”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi (TDİD), 2016, s. 259, (Kitap

Tanıtımı).

301 Ahmet Kartal, “Ali Şiir Nevai’de İrfan”, Türk Dünyası Bilgiler Zirvesi (TDKB), S. 1, 2014, s. 318.

302 Altinişik Yusuf, “Ana Dile Yöneliş ve Nevai”, Uçenıye Zapiski Tanriçeskogo Natsiyonalnogo im. V.

İ. Vernadskogo (UDK) 2005, c. 15, S. 3, s. 211-212.

303 Nursel Özdarendeli, “Çağdaşlarının Dilinden Ali Şiir Nevayi”, Turkish Studies - International

Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic (TİHTT), 2013, c. 8, S. 9,

s. 2048.

304 Aftandil Erkinov, “XV-XIX. Asır Beyazlarında Taşkent ve Paris Kütüphanelerinde Tespit Edilen

Alişir Nevai’nin Şiirlerine Dair Bir Araştırma”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Dergisi (TAED), 2011,

S. 45, s. 298.

305 Eser ve özellikleri hakkında geniş bilgi için BKZ: Aziz Merhan, Emel Tekin, “Ali Şiir Nevayi’n in

Şeyh San’an Destanında Çağatayca ve Oğuzca Dil Unsurları”, Rumeli De Dil veEdebiyat

Araştırmaları Dergisi (DEAD), 2016, c. 1, S. 8, s. 1-3.

Page 93: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

82

Türk dilinin Fars dilinden daha zengin ve daha üstün olduğunu ispatlamaya

çalışmıştır. Türkçenin daha kullanışlı bir dil olduğunu kendi eserlerinde örneklerle

göstermiştir. 306 Nevai büyük şairlerin çıktığı bu topraklardan kendisinden daha

üstün olan şairlerin eserleriyle ölçülebilecek eserler yazmıştır. Bu eserlerin

bazilerını ise daha küçük yaşında ortaya koymuştur.307Bundan dolayı küçük yaşta

büyük bir takdir kazanmıştır. Kendisinden önce gelen ve Herat’ın önemli şair ve

tarihçisi Ali Yezdî hakkında da eser ortaya koyar. Onun Teft’te bulunan mezarının

mübarekliği hakkında Mecâlisü’n-Nefâyis’te önemli bilgiler sunar. 308Nevai’nin

Mecâlisü’n-Nefâyis 309 eseri Çağatay dilinde yazılmış, aynı zamanda günümüz

Türkçesine de tam olarak çevrilmiştir. 310 Nevai’nin eserleri daha çok milli,

mahalli, adet ve gelenekleri koruyarak doğallığı ortaya koymuştur.311

Ali Şîr Nevai daha önce Hüseyin Baykara’nın beyi değil danışmanı olarak

bilinmekteydi.312 Ancak Bâbür Şah’ın anlattığına göre Hüseyin Baykara ile Nevai

arasında daha sonra anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır. Sultan Hüseyin Baykara ile

aynı yerde doğmuş ve büyümüş olan Nevai onun en güvenilir adamlarından

biriydi. Hüseyin Mirzanın beyi değil, belki musahibiydi. Yukarıda da belirtildiği

gibi Ali Şîr Nevai ile Hüseyin Mirza aynı mektepte okumuştur. Birbirine çok

yakın olan bu büyük şahısların araları daha sonrabozuldu. Bâbür Şah’ın

anlattığına göreHüseyin Baykara malum olmayan bazı sebeplerden dolayıAli Şîr

Nevai’yi Hiri’den çıkarmıştır. Ali Şîr Nevai, bu bölgelerde o kadar şöhret

sahibiydi ki, herkes ona nezakette bulunuyordu. Hayatının geri kalan kısmını ise

Semerkant’ta geçiren Ali Şîr Nevai aynı nezaketli davranışına devam etmiştir. Her

zaman ki gibi yumuşak huylu ve nazik biri olmuştur. Nezaketli oluşu onun devlet

306 Hüseyin Özcan, “Türk Dünyasının Bilgesi Ali Şiir

Nevai”,http://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20DILI/huseyin_ozcan_turk_dunyasininbilgesi_ali

_sir_nevai.pdf , (12.03.2018).

307 Hanife Gezer, “Mecâlüsün Nefâisin İki Nüshasının Söz Varlığı Açısından Karşileştırılması Üzerine”,

Uluslar arası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi (UTEKED), 2012, c. 1, S. 1, s. 100.

308 Nursel, a.g.m., s. 2045.

309 Geniş bilg i için bkz: Nigora Halbekova, “Ali Şiir Nevâî’n in Hamse Destanında Şiir Sanatları”, Aylık

Avrasya Edebiyat Dergisi (AAED), 2011, s. 30-31.

310 Vahit Türk, “Lehçeler Arası İlişkiler ve Oğuz Türkçesinde Bir Neai Eseri”, Türklük Bilimi

Araştırmaları Dergisi (TÜBAR-XXVIII), s. 396.

311 Adıgüzel, a.g.m., s. 110-112.

312 Qudratullayev, 2009, s. 258.

Page 94: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

83

adamı oluşundan dolayı değil, onun fıtratıylailgili olduğunu Bâbür Şah açık bir

dille ortaya koyar. Çünkü Semerkant’a geldiği zamanda nezaketi hala devam

etmekteydi. Ayrıca Türk ve Çağatay dili denince Ali Şîr Nevai’nin akla

gelmesinin temel sebebibu dilde onunki gibi geniş anlamlı ve orijinal beyitlerin

başkayazarlar tarafından yazılamamasıdır.313

Ali ŞîrNevâi musikide de ileri gelen şahıslardan biriydi. Çünkü bu alanda

da iyi besteler yapmıştır. Sadece edebiyat ve musiki ile sınırlı kalmayan

Nevai’nin, güzel nakışları ve güzel peşrevleri de bulunmaktadır. Aynı zamanda

fazıl ve ilim ehilleri için Ali Şîr Nevai kadar mürebbi ve hami olan bir şahıs

bulunmamaktadır. Sazda ileri gelenlerden Kul Muhammet, Şeyhi ve Hüseyin Udi,

Ali Şîr Bey’in terbiyesi ve himayesi altında yüksek makamlara ulaşabilmişlerdir.

Bunlar haricinde ise, ÜstatBehzad ve Şah Muzaffer resimde Ali Şîr Nevai’nin

gayret ve ihtimamı ile yüksek dereceye ulaşmış ve bu alanlarda meşhur ve maruf

olmuşlardır.

Ali Şîr Nevai, yazdığı eserlerle tanınmaktadır. Ayrıca Türk edebiyatına

büyük bir katkıda bulunduğu için, Türkî devletlerde ayrı bir otorite kazanmıştır.

Nevai bu seviyelere ulaşabilmek için birçok şeyden feragat etmiştir. Bunların

belki de başında aile kurmaması gelir. Çünkü hayatı çok yoğun ve dolu geçmiştir.

Önceleri mühürdarlık hizmetinde bulunmaktaydı. Orta yaşlarında ise bey olup bir

müddet Esterabat’ta hizmette bulunmuştur. Daha sonraları ise, sipahiliği terk

etmiştir. Kendisi Hüseyin Mirzadan hiç hediye almazdı, tersine her ay ona mühim

miktarda hediye gönderirdi. Sultan Hüseyin Mirza Esterabat seferinden döndüğü

zaman, Ali Şîr Nevai’yi ziyarete gelir. O sıralarda Hüseyin Mirza ile kalkıp

selamlaşmak istediği zaman kendisine bir hal olup ayağa kalkamaz. Bu sırada

Sultan Hüseyin Mirza ile selamlaşması için kaldırıp yardımda bulundular.

Nevai’nin hastalığının ne olduğunu anlamadılar ve hiçbir tedavi bulamadılar. Bu

hastalık sonucunda da ertesi gün vefat etti. Bu sürede söylediği beytini Bâbür Şah

kendi eserinde zikretmiştir.314

313 Bâbürnâme, 1990, s. 153.

314 Bâbürnâme, 1990, s. 153-154.

Page 95: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

84

“Zehir olmayan bu dert ile ölüp gidiyorum.

Tabipler bu belaya ne çare bulabilirler.”315

Ali Şîr Nevai hakkında başka bazı bilgiler de mevcuttur ki, kim bir çalışma

yapsa onu Ali Şîr Nevai’ye nispet etmiştir sunmaya çalışırdı. Çünkü Ali Şîr Nevai

sürekli çalışmış, şiirler, beyitler üretmiş biridir. Hayatı boyunca sürek li çalıştığı

için birçok başarı elde etmiştir. Bu azminden dolayı da çok çalışan, uğraşanlaraAli

Şîr diye hitap etmişlerdi. Bütün bunlar Ali Şîr Nevai iyi bir şair, musikişinas ve

nakış ilimlerinde sembol bir hale gelmesiyle ilgili bir durumdur.316

Yukarıda da belirtildiği gibi Ali Şîr Nevai, ilk başlamıştır Farsça şiirler

okusa da daha sonra Türkî dille beyitler yazmış bir şairdir. Bu sayede çok büyük

ve hacimli eserler meydana getirmiştir. Yazdığı şiir ve eserler Herat,

Maveraünnehir ve Osmanlı toplumlarında ciddi bir şekilde takip edilmiştir. Bunun

en güzel örneği ise asırlarca Nevai usulünde eserlerin tertip edilmesidir. Aynı

zamanda Nevai’nin eserleri bu toplumlarda bir moda haline gelmişti. 317Ali Şîr

Nevai’nin eserleri ve özellikle “Mecâlisü’n-Nefâyis”’in içindeki bilgiler hakkında

birçok malumat mevcuttur. 318 Burada ise Nevai’nin Bâbür Şah tarafından

kaydedilen eserleri hakkında bilgiler aktarılmaya çalışılacaktır.

Bâbür Şah Bâbürnâme’de Nevai’nin eserleri hakkında geniş bilgi vermese

de bazı eserlerini ele almıştır. Bugün Nevai’nin eserleri hakkında

Bâbürnâmedışında da geniş ve detaylı bilgilere ulaşmak mümkündür. 319Nevai’nin

altı mesnevi kitabı tertip ettiğini eser açık bir dille aktarmaktadır. Tertip ettiği

mesnevi kitaplarından beşi Hamse’ye tanzire, biri de Mantıkatutayrıvezninde

Lisanüttayrıadındadır. Ali Şîr Nevai’nin eserlerini birkaç yerde ele alan Bâbür

Şah, Nevai’nin tertip ettiği gazellerin divanını da şöyle sıralar: Garayib’us-sığar,

Nevadir’üş-şebab, Bedai’ül-vasat ve Fevaid’ül-kiber. Bu gazeller dışında bazı

315 Bâbürnâme, 2000, s.265.

316 Bâbürnâme, 1990, s. 162.

317 Arif Sunal, “XVI. Asrın Divan Şairi Sadık’ın (ö . 1588?) Nevâî Dili’yle Yazdığ ı Şiirler”,Turkish

Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

(TSİPFTLLHTT), 2014, c. 9, S. 12, s. 106.

318 Geniş bilgi için bkz: Zühal Ölmez, “Çağatay Edebiyatı ve Çağatay Edebiyatı Üzerine Araştırma”,

Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi (TALİD), 2007, c. 5, S. 9, s. 173-219.

319 Nevai’nin eserleri hakkında detaylı ve geniş bilgilere ulaşabilmek için bkz; Adıgüzel, a.g.m.

Page 96: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

85

rubaileri de mevcuttur. Aynı şekilde yukarıda saydığımız eserleri haricinde de

birçok eseri vardır. AncakBâbür Şah onların yukarıdaki eserler kadar meşhur ve

güçlü olmadığını dile getirir. Ali Şîr Nevai’nin bir inşası da bulunmaktadır ki, bu

inşasını Mevlana Abdurrahman Cami’yi taklit etmiştir yazmıştır. Yukarıda sayılan

eserler haricinde “Mizanülevzan” adında bir aruz risalesi mevcuttur. Bu eser daha

önce belirtildiği gibi, Bâbür Şah tarafından genişletilerek ve bazı örnekler

eklenerektekrar verilmiştir. Bu konu hakkında Bâbür Şah, bu eserin tenkit

edilmesi gerektiğini dile getirir. Bu yüzden Bâbür Şah bu eseri tenkit etmiştir

genişletmiş ve anlaşılır bir şekilde yazmıştır. Rubaileri hakkındaki

değerlendirmesine bakılacaksa, yirmi dört vezinden dört yerde hata ettiğini

söylenir. Bazı bahirlerin vezinlerinde de yanlışlıklar olmuştur ve bu yanlışlıklar

aruz ile uğraşanlar tarafından malumdur. Bunlar haricinde Farsça bir divan tertip

ettiğini de belirtmektedir. Bu eserini ise Farsça nazımda fani mahlasını kullanarak

yazmıştır. Beytlerinin fena olmadığını değerlendirerek, aralarında bazı yanlışlıklar

olduğunu da söylemeyi ihmal etmez.320

Yukarıda zikredilen eserlerin tamamı Bâbürnâme’de zikredilir. Bunların

içerisinde belki de en önemlisiMecâlisü’n-Nefâyis’tir. Bu eseri Çağatay

Türkçesinde yazarak Türk dilinin gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur. Aynı

zamanda bu eseri ile küçük yaşta takdir kazanmıştır.321

Nevai ile Hüseyin Baykara birbirine çok yakın oldukları için ikisi de kendi

eserlerinde birbirilerinden bahsetmektedirler. Bunu özellikle Nevai’nin arkadaşı

olan Baykara’nın hükümdar oluşundan dolayı değil samimi dostu olduğundan

dolayı yapar. Hüseyin Baykara da kendi eserlerinde Nevai’yi çokça

övmektedir. 322 Bununla da yetinmeyen Baykara Nevai’yi öven bir risale de

kaleme almıştır. Bu bilgilerle Nevai ve Hüseyin Baykara arasındaki dostluk da

izah edilmiş oldu.323

320 Bâbürnâme, 1990, s. 154-155.

321 Pınar Çelik Önal, “Ali Şiir Nevai’nin Os manlı Edebiyatı Üzerine Etkisi ve Bu Etkiye Örnek Olarak

Ferhâd u Şîrîn Mesnevîsi”, İhsanDoğramacı Bilken Üniversitesi, Ekonomi ve Sosyal Bilimler

Enstitüsü, (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 2015, s. 19-20.

322 Talip Yıldırım, “Çağatay Türkçesi; Hüseyin Baykara ve A li Şiir Nevai”, Gelecek Vizyonlar Dergisi

(GVD), 2017, c. 1, S. 1, s. 102-106.

323 Yıldırım, a.g.m., s. 26-32.

Page 97: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

86

2.4.2.2.Abdurrahman Câmî

Horasan bölgesi fazilet ehli ve eşsiz insanlarla doludur. Bunlardan biride

Mevlana Abdurrahman Câmî’dir. Cami’nin tam ismi ise Nureddin Abdurrahman

b. Nizâmuddîn Ahmed bin Muhammed el Câmî’dir. 324Bazen İmaduddin bazen

deNureddin lakaplarıyla ün kazanmıştır. Ancak en meşhur lakabı ise Molla

Câmî’dir. 325Bazı yerlerde Câmî lakabının Cam şehrinden geldiği söylenmekle

beraber bu ismin Nakşibendî tarafından kendisine verildiği daha yaygın olan

kanaattir. Onun tasavvufi görüşlerinden dolayı da Nakşibendî ona bu lakabı

vermiştir. 326Molla Câmî 7 Kasım 1414’de 327 Horasan’ın Cam şehrinin Hircird

kasabasında doğdu. 328 Molla Câmî’nin nesebinin Hanefi mezhebinin kurucusu

İmam Azam Ebu Hanife’ye dayandığı rivayet edilir. 329. Molla Câmî 1492’de330

Herat’ta vefat etmiştir.331

Cami zahiri ve batini ilimlerinde en ileri gelen âlimlerden biridir. Şiirleri

ve eserleri ise neredeyse herkes tarafından bilinir. Mevlana Abdurrahman

Cami’nin ünü zikre değerdir. Bâbür Şah, onun yazdığı sahifelerinin eşsiz

olduğunu belirterek, onun isminin zikredilmesi durumunda saygıyla eğilmek

gerektiğini söyler. Çünkü Mevlana Abdurrahman Cami yukarıda da belirtildiği

gibi, şairlerin önde gelenlerindendir. Ün sahibi olan ve ilimde mütebahhir olan

Abdurrahman Cami’yebirçok kişideğişik konular için gelip danışır ve bu

konularda fikrini talep etmişlerdi. Şayet bölge ile ilgili önemli bir konu üzerinde

karar alınacaksa hemen Abdurrahman Cami’ye gelirler ve ona konuyu

324 Bilel Taşkın, Abdurrahman el-Câmî’nin Risâle fi’l-Vücûd Adlı Eserinin Tercüme, Tahlîl ve Tahkîki”,

Çanakkale onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (ULAKBİM), 2015, S. 7, s. 74.

325 Ömer Okumuş, “Câmî Abdurrahman”, DİA, c. VII, s. 94.

326 Ayhan Can, “Abdurrahman el –Câmî’nin Şerhu’r-Risaleti’ı-Vaz’iyye Adlı Eserin in Edisyon Krit iği”,

Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Çorum 2015, s. 4.

327 Hicri 817 23 Şaban.

328 Ahmet Sevgi, “Molla Câmî’n in Akâid Risalesi ve Türkçe Manzum Bir Tercümesi”, Selçuk

Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi (SEFAD), S. 26, s. 1-2.

329 Molla Câmî’nin dedesi Horasan’a göç etmiş ve o bölgede evlenmiştir. Bu evlilik neticesinde de babası

Nizâmuddîn Ahmed dünyaya gelmiştir; İclal Arslan, “Abdurrahmân el Câmî ve el Fevâidü’z Ziyaiyye

Adlı Eseri”, Dokuz Eylül ÜniversitesiSosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi),

İzmir 2008, s. 46.

330 Chad G. Lingwood, “Abdurrahmân Câmî ve Akkoyunlu Sarayında Nakşibendîlik”, çev. İlker

Külbilge, Sûfî Araştırmalar (MEDAR), S. 15, s. 153.

331 Can, a.g.t., s. 6.

Page 98: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

87

danışırlardı. Hiç kimse Abdurrahman Cami’ye danışmadan önemli bir karar

almazdı. Yukarıda da belirtildiği gibi Abdurrahman Cami’nin ş iirleri ve eserleri

herkes tarafından bilinirdi. Bâbür Şah, Cami’nin eserleri hakkında bilgi

vermemektedir. Muhtemelen o dönemde şiirleri ve eserleri çok meşhur ve herkes

tarafından bilindiği için zikretmeye ihtiyaç duymamıştır. 332 Bâbür Şah’ın,

Abdurrahman Molla Cami’ye saygı duyduğunu söylemek mümkün. Çünkü bizzat

hem kabrini ve hem de onun şakirdi olan Molla Mesut Şirvani’yi hasta olduğu

esnada ziyaret etmiştir.333

Câmî’nin gerek mensur, gerekse manzum olsun farklı ilim dallarında

eserlerimevcuttur. Sadece Farsça değil Arapça da yazmıştır. Fars asıllı

olduğundan özellikle şiiralanında Farsça eserler kaleme almıştır. Daha önce de

belirtildiği gibi Nevai gibi büyük şairler de Câmî’nin eserlerinden istifade

etmiştir. Câmî’nin eserleri hakkında başka eserlerde, tez çalışmalarında ve

makalelerde geniş bir şekilde bilgi bulmak mümkündür. Bâbür Şah’ın kendi

eserinde Cami’nin eserleri hakkında pek fazla malumat vermez; ancak Câmî’nin

kişiliği ve şairliği hakkında yeterince bilgi vermiştir.334

2.4.2.3.Sultan Hüseyin Baykara

Sultan Hüseyin Baykara hakkında Bâbürnâme’de birçok bilgi mevcuttur.

Bâbürnâme haricinde de Hüseyin Baykara’nın doğumu, vefatı ve diğer faaliyetleri

hakkındaki bilgileri başka kaynaklarda da geniş bir şekilde görmek mümkündür.

Hem annesi hem babası tarafından Timurlu torunu olarak dünyaya gelen Hüseyin

Baykara Haziran Temmuz 1438335 Herat’ta dünyaya gelmiştir. Bâbür Şah Sultan

Hüseyin doğum tarihini verdikten hemen sonra onun nesebi hakkındaki bilgileri

sıralamaktadır. Onun nesebi Sultan Hüseyin Mirza b. Mansur b. Baykara b. Ömer

Şeyh b. Emir Timur. Annesi Timur Bey’in torunu Firuze Begim’di. 336 Hüseyin

Baykara Herat yolu üzerindeki Baba İlâhî denilen yerde 5 Mayıs 1506’da 337

332 Bâbürnâme, 1990, s.160.

333 Bâbürnâme, 1990, s.160-161.

334 Can, a.g.t., s. 7-9.

335 Hicri 842 Muharrem.

336 Bâbürnâme, 1990, s. 146.

337 Hicri 991 Zilhicce 11.

Page 99: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

88

ölmüştür. 338 Hüseyin Mirza’ya Baykara lakabının verilmesinin sebebi ise onun

dedesi Baykara’nın elinde büyümesinden kalmıştır. Böylece ona Baykara ismini

de eklemiştir. Hüseyin Baykara hayatı boyunca Semerkant ve Herat civarlarında

birçok devlet işlerinde bulunmuştur. Hayatının son senelerinde de Özbek hanı

olan Şeybânî Hanla karşı karşıya gelmiştir. 339 Ancak bu sefere bazı iç

huzursuzluklar nedeniyle tedbirini alamamıştır. Bu yüzden Merv civarında

faaliyetini yürütmeye başlayan Şeybânî hana karşı yürümüştür. Bu karşılaşmanın

sonucunda Hüseyin Baykara Herat yolu üzerindeki Baba İlâhî denilen yerde

ölmüştür. Cenazesi ise daha önce hazırlanmış olan Herat’taki kabrine

getirtilmiştir.340

Bâbür Şah, Sultan Hüseyin Mirza hakkındaki bilgileri, 1505-1506 341

senesinin vakalarını anlatırken vermektedir. Bâbürnâme’de verilen bilgilerde de

Hüseyin Baykara’nın vefat ettiği zamanlarda zikredilmiştir. Günümüz

kaynaklarında mimari sanatı, sultanlık ve diğer faaliyetleriyle de anılmaktadır.

Bâbürnâme’de ise bu bilgilerin yanında onun edebi bir şahıs olduğu hakkındaki

bilgileri de verilmektedir. Yukarıda verilen bilgiler de Bâbürnâme’de açık ve net

bir şekilde verildikten sonra daha geniş bir şekilde onun hayatı ve faaliyetlerini

anlatmaktadır.Bâbür Şah Bâbürnâme’de Hüseyin Baykara’yı edebi şahsiyetlerin

arasında anlatmaktadır. Aynı zamanda onun edebi yönünü anlatarak onun bir

rubaisini Bâbürnâme’de vermektedir. Başka şairler ya da edebiyat ehli hakkında

geniş bir bilgiler verilmemektedir. Ancak Hüseyin Baykara hakkında verilen

bilgiler geniş ve detaylıca verilmektedir. Geniş bir şekilde bilgi aktarmasının

nedeni de onun bir sultan olduğundan dolayı olmalıdır.

Bâbür Şah, Sultan Hüseyin Baykara’nın nesebi, evlatları, hanımları,

cariyeleri, vilayetleri, hükümdarlığı, kişiliği, eserleri ve faaliyetleri 342 hakkında

338 Yıldırım, a.g.m., s. 28.

339 Cihan Oruç, “Hüseyin Baykara ve Zamanı”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kütahya 2013, s. 126-127.

340 Hanid Algar – Ali Alparslan, DİA, “Hüseyin Baykara mad”, C. XVIII, s.530-532.

341 Hicri 911.

342 Hüseyin Baykara’n ın Faaliyetleri hakkında geniş bilgi için bkz: Cihan Oruç, “Sultan Hüseyin

Baykara’nın Timurlu Devleti Tahtına Çıkmasından Sonra Timurlu Soyundan Bazı Mirzalar İle

Giriştiği Mücadeleler”, Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi (VAKANÜVİS), 2016, c. 2, S. 1, s. 1-

30.

Page 100: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

89

geniş bilgi vermektedir. Konuyu daha da aydınlatmak gerekirse, Hüseyin Baykara

hakkında ne gibi bilgiler varsa eserde neredeyse hepsini belirtmektedir. Hüseyin

Baykara, hoş renkli, sarı ve yeşil ipekli elbiseler giymiştir. Başına da kara kuzu

derisinden börk veya kalpak giymiştir. Bazen de bayramlarda küçük üç dilimli

sarığını yamyassı biçimsiz sararak kapkara tüyü takıp namaza gitmiştir. Yaşı

ilerlemiş olan Hüseyin Baykara, hükümdarlığı ve yaşına iltifat etmeden koç

bakmış, güvercin beslemiş ve horoz dövüştürmüştür.

Bâbür Şah’ın anlattığı bilgilere göre Hüseyin Baykara daha sonra

sipahiliği bırakıp, ilimle meşgul olmuştur. Hüseyin Baykara’nın danışman

olduğunu da görmek mümkündür. Aynı zamanda şairliğine de rubaisi işaret

etmektedir.

“Bütün bir ömür kendimi salah ile övdüm ve züht yolunda gösterdim.

Züht hangisi imiş, salah ne imiş, aşk gelince,

Allah’a şükürler olsun, kendimi denedim”343

Yukarıda da belirtildiği gibi onun bir şair olduğunu aynı zamanda bir

divan tertip ettiğini görmek mümkündür. Divanının Bâbür Şah’ın

değerlendirmesine göre aynı vezinde yazdığını söylemek mümkündür. Yazdığı

şiirlerini Türkçe ve Farsça yazmıştır. 344 Bazı değerlendirmeler sonucunda,

Hüseyin Baykara’nın bazı beytlerinin gerçekten de hoş ve güzel manalı olduğunu

açıkça ifade etmek yanlış olmayacaktır.

Hüseyin Baykara’nın yönettiği bölge ise, Horasan vilayeti idi. Emir

Timur’un torunları arasında Hüseyin Mirza kadar iyi kılıçla savaşan torunları

olmamıştır. Kendisi cesur olduğunu söylemekle birlikte birçok yürüyüşlerinde

başarılı olmuştur. Horasan bölgesinde kırk sene hükümdarlık yapmıştır.

Hükümdarlığı sürecinde hiçbir zaman sabahları içki içmediğini de Bâbür Şah

belirtmiştir345.

343 Bâbürnâme, 2000, s. 252.

344 Bâbürnâme, 1990, s. 147.

345 Bâbürnâme, 1990, s. 149.

Page 101: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

90

Yukarıda da belirtildiği gibi Hüseyin Baykara hakkında ne gibi bilgi varsa

Bâbür Şah kendi eserine kaydetmiştir. Onun on dört oğlu ve on bir kızı olduğu

görülmektedir. Tüm oğulları hakkında geniş bir bilgi verilmese de, en büyük oğlu

Bediüzzaman Mirza olduğunu açıklamaktadır. Oğullarını sıralamak gerekirse

Bediüzzaman Mirza, Şah Garip Mirza, Muzaffer Mirza, Ebu Muhsin, Muhammet

Muhsin (Kipek Mirza), Ebu Türap, Muhammet Hüseyin Mirza, Feridun Mirza,

Haydar Mirza, Muhammed Masum, Ferruh Mirza, İbrahim Mirza, Bin Hüseyin

Mirza ve Muhammed Kasım Mirza olmak üzere Bâbürnâme’de zikri geçmektedir.

Yukarıda saydığımız şahısların hepsi, Sultan Hüseyin Mirza’nın oğullarıdır.

Oğulları arasından Şah Garip ve Muhammet Hüseyin Mirza’nın şair olduğunu da

belirmek gerekir. Kızları ise Sultan Begim, Ak Begim, Kiçik Begim, Bike Begim,

Ağa Begim, Bayram Sultan, Fatma Sultan, Sultan Nijat Begim, Begim Sultan ve

Ayşe Sultandır. Yukarıda saydığımız şahısların hepsi, Hüseyin Baykara’nın olarak

kaydedilmektedir. Saydıklarımız şahıslar, bazıları tek bazilerı ise farklı annelerden

doğmaktadır. Hüseyin Baykara’nın toplamda altı karısı ve bir cariyesi

bulunmaktadır.346

Hüseyin Baykara’nın kişiliği ve edebi alanlardaki arkadaşlarıyla

münasebeti de iyidir. Çünkü görüldüğü gibi birkaç edebiyat ehli ve Ali Şîr Nevai

gibi şahıslarla araları çok iyi ve en yakın dostları olmuştur. Onun Ali Şîr Nevai ile

aynı medresede okuması ve onunla dost olarak kalması da onun ne kadar ilim ehli

olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda Nevai’yi kendi eserinde zikretmiştir.

Nevai ile Hüseyin Baykara biri birine çok yakın oldukları için ikisi de

kendi eserlerinde bir birilerinden bahsetmektedir. Bu konu hakkında da “Çağatay

Türkçesi: Hüseyin Baykara ve Ali Şîr Nevai” adında bir makale yazılmıştır. Bu

makalede “Ali Şîr Nevai’nin eserlerinde Hüseyin Baykara” konu başlığı yer

almaktadır. Aynı zamanda “Hüseyin Baykara’nın eserlerinde Ali Şîr Nevai” konu

başlığı da yer almaktadır.347 Nevai’nin övdüklerini özellikle onun arkadaşı olan

Baykara’nın hükümdar olduğu için değil kendi içinden gelen dost kelimeleri ile

anlattığını görmek mümkündür. Nevai’nin kendi eserlerinde Baykara’yı övmesini

346 Bâbürnâme, 1990, s. 146-153.

347 Geniş bilgi için bkz: Yıldırım, a.g.m..

Page 102: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

91

birkaç eserde görmek mümkündür.348 Aynı zamanda Hüseyin Baykara da kendi

eserlerinin bir kaçında Nevai’yi övmektedir. 349 Bununla da kalmayıp Hüseyin

Baykara 1485 tarihlerinde Nevai’yi öven bir risale kaleme almıştır. Bu risalede

Nevai’yi ne kadar sevdiğini, onun kendisinin yanında bulunduğuna şükür etmiştir

ve onun yakın dostu olduğundan çok memnun olduğunu belirmektedir. 350 Bu

bilgilerde görüldüğü gibi Sultan Hüseyin Baykara ile Ali Şîr Nevai arasındaki

dostluğun ne kadar güçlü olduğunu görmek mümkündür. Aynı zamanda biri

birlerine olan samimiyeti de anlaşılmaktadır.351

Hüseyin Baykara hakkında günümüzde geniş bilgiler mevcuttur.

Günümüzde geniş bilgileri ansiklopediler, tarih kitapları, edebiyat kitapları ve

diğer alanlardaki eserlerde görmek mümkündür. 352 Çünkü daha önce belirttiğimiz

gibi Hüseyin Baykara hükümdarlık, şairlik ve mimari sanat gibi birçok alanda

malumatı bulunmaktadır. Bâbürnâme’de Böylece Hüseyin Baykara’nın soyu,

anne babası, evlatlar, unvanı, özellikleri ve yönettiği bölgeler hakkında bilgi

aktarılmıştır.

2.4.2.4.Benai (Bennai)

Bâbür Şah, bu şahıs hakkında kendi eserinde ne kadar çok bahsetse de,

ailesinden babası hariç hiç kimseden bahsetmemiştir. Benai Herat’ta yaşamış ve o

bölgede meşhur olmuştur. Benai’nin babası Üstat Muhammed baş-mimar (ser-

benna) olduğu için, bu şâhısa Benai mahlasını kullanmışlardır. Bâbür Şah’ın

aktardığı bilgilere dayanarak, gazellerinin fevkalade iyi ve manalı olduğunu

söyleyebiliriz. Aynı zamanda Benai tarafından da bir divan tertip edilmiştir. Benai

hakkında verilen bilgiler eserleri ve kendi geçmişi hakkında verilmektedir.

Benai’nin mesnevileri de bulunmaktadır ki bunları Bâbür Şah bize olduğu gibi

değil değerlendirmeler ile geniş bir şekilde aktarmaktadır. Meyveler hakkında

yazılan mesnevisinin mütekarip vezinde yazıldığını görmekteyiz ki bu

348 Alişer Navoiy, Majolis un-

Nafois,http://n.ziyouz.com/books/alisher_navoiy_asarlari/Alisher%20Navoiy.%20Majolisun -

nafois.pdf , s. 173, (21.10.2017).

349 Yıldırım, a.g.m., s. 102-106.

350 Özdarendeli, a.g.m., s. 2052.

351 Geniş bilgi için bkz: Talip Yıldırım, a.g.m., s. 26-32.

352 Geniş bilgi için bkz: Cihan Oruç, a.g.t., 2013.

Page 103: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

92

mesnevilerin hiç iyi olmadığını açıklamaktadır. Bâbür Şah’ın değerlendirmesine

dayanacak olursak, bu mesnevileri yazmak için boşuna vakit harcamış olduğunu

söyleyebiliriz. Çünkü yazılan bu mesnevisi hiçbir değer taşımamaktadır. Aslına

bakılacak olursa Benai’nin yazdığı mesnevilerin hepsi hafif vezinde yazıldığı için

değer taşımadığını söyleyebiliriz.

Yukarıda bahsettiğimiz bu mesnevilerinin daha sonra kendisi tarafından

düzenlenmiş olduğunu görmekteyiz. Mesnevilerinin yazdığı zaman musikiden

habersiz olduğunu da belirmiş bulunmaktadır. Musiki bilimi olmadığı için de Ali

Şîr Nevai onu tenkit etmiştir. Bir sene Sultan Hüseyin Baykara kışı geçirmek için

Merv’e gider, Ali Şîr Bey de beraberindedir. Bu sene kışı geçirmek için Merv’e

gitmeden Herat’ta kalan Benai bu kışta musikiye kendisini vermiştir ve sıkı bir

şekilde musiki çalışır. Yaza kadar çalışan Bena i, beste yazacak hale gelmiştir.

Hüseyin Mirza ile Ali Şîr Bey yazda Herat’a geldiği zaman, sevt ve nakış okur.

Bu duruma şahit olan Ali Şîr Bey Bennai’nin bir kış içerisinde kendisini

geliştirmesi ve beste yazacak hale geldiğinden şaşkınlığını gizleyemez. Musikiye

olan ilmi eksikliğini dolduran Benai, musikide de besteler hazırlamıştır.

Bunlardan biri de Nuh-Reng adındadır.

Şaybak Han kendi devrinde birçok zulümler yapmıştır. Bu sıralarda yaptığı

işleri arasında Bennai’nin eline bütün şiir erbabı ve zevk sahiplerini verdi. Bu

durum üzerine Horasan nüktedanlarından Benai’ye dair bir kıt’a kalmıştır ki o

kıt’a şudur:

“Bugün Abdullah Kirhar’dan başka, hiçbir şâir altın yüzü görmemiştir;

Bennâî, şâirden altın umuyor, fakat kirhardan başka bir şey tutamayacaktır”.353

Benai, Ali Şîr Mirza ile anlaşamadığını görmekteyiz ki bazı sebeplerden

dolayı Herat’tan çıkıp gitmektedir. Herat’tan çıktıktan sonra Irak ve

Azerbaycan’a, Yakup Bey’in yanına gitmiştir. Yakup Bey’in yanında rahat etmiş

ve onun meclis arkadaşı olmuştu. Ancak bu durum da uzun sürmemiştir. Yakup

Bey’in ölümünden sonra tekrar Herat’a dönmüştür.354

353 Gazi Zah irüddin Muhammed BEbur, Vekayi BEbur’un Harıratı, çev. Reşit Rahmeti Arat, Türk Tarih

Kurumu Yayınları, Ankara, 1946, c.II, s. 228-229.

354 Bâbürnâme, 1990, s. 161.

Page 104: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

93

Benai Nevai’nin gözünde değerli bir şahıstır. Çünkü daha önce belirtildiği

gibi çalışkandır ve aynı zamanda başladığı işini bitiren bir şahıstır. Bu yüzden

olmalıdır ki Benai Nevai gözünde önemli bir şairdir. Bazı kaynaklarda geçtiği

üzere Benai yaptığı nükteleri yüzünden Nevai ile araları bozulmuştur.

Daha önce belirtildiği gibi Benai ile Nevai arasında bir anlaşmazlık vardır.

O uyuşmazlıkların nedeni hakkında da bir makalede kısa ve öz bilgi yer

almaktadır. Aşağıda yer verilen hikâye, iki şairin birbirine zıt olmalarının esas

sebeplerini ortaya koyması bakımından önemlidir: “Anlatıldığına göre, bir gün

Binai’nin Irak dönüşünde, ilim adamları ve asilzadelerin ulunduğu mecliste Nevai

(Binai’ye): “Yakup Bek’in değerleri hakkında hatırladığınız bir şey varsa

söyleyiniz” der. Mevlana Benai: “Yakup Bek’in Türkçe konuşmaması onun diğer

kıymetlerinden üstündür”. Ali Şîr Nevai: “Ah Benai, küstahlığın bütün hudutları

geçti. Ağzını çirkefle tıkamalı.” Binai: “Bunun kolayı var, Türkçe şiirler okumak

kâfidir” diye cevap vermiştir.355

Nevai, Mecâlisü’n-Nefâyis’te onu fevkalade zeki, tahsilli ve rüştünü

ispatlamış hatta hat ve musiki sahasında da başarı göstermiş aynı zamanda tuhaf,

hayalperest ve kibirli biri olarak tanıtmıştır. Onu eserine alması, aralarındaki

çekişmelerden hiç bahsetmemesi, Nevai’nin kâmil vasfının göstergesidir.356

Benai’nin hala eskisi gibi dokunaklı şekilde şaka yaptığını da Bâbür Şah

belirtmektedir. Bu haline örnek olarak da satranç meclisinde olan vakalardan

birini bize anlatmaktadır. Mecliste satranç oynuyorlardı, Ali Şîr Nevai ayağını

uzattığı zaman Benai’nin beline dokunur. Bu esnada Ali Şîr Nevai şaka olarak

şöyle der: “Olur belalardan değildir, Herat’ta ayağını uzatsan bir şairin arkasına

ulaşır” der. Bu şaka üzerine Benai hemen dokunaklı bir şaka olarak: “eğer geri

çekersen yine bir şairini arkasına ulaşır” der. Böyle bir dokunaklı şakaları

yüzünden yine Herat’tan Semerkant’a gönderilir.357

Benai’nin özelliklerinden biri de, Ali Şîr Nevai gibi bir şeyler icat etmeye

çalışmasıdır. Yukarıda da belirtildiği gibi, icat eden ve ileri gelenlere Ali Şîr

355 Özdarendeli, a.g.m., s. 2050.

356 Özdarendeli, a.g.m., s. 2051.

357 Bâbürnâme, 1946, c. II, s. 197.

Page 105: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

94

derlerdi. Benai’nin sürekli icat ve ilerlemesi halinde buna da, Ali Şîr lakabını

vermişlerdir. Başka bir lakabı da vardır ki, “Nazı Ali Şîr” derlerdi. Çünkü

Benai’nin bir kere kulak ağrısına karşı, Ali Şîr Nevai onun kulağını sarmıştı.

Kadın örtüsünü eğri sarılmasına da “Nazı” derlerdi. Kulağını kapatacak şekilde

Ali Şîr Nevai eğri bağlar ve bu yüzden de “Nazı Ali Şîr” lakabını alır.358

Benai hakkında genel bir bilgiyi ortaya koymak gerekirse, onun çalışkan

ve başladığı bir işi sonuna kadar giden bir şahıs diyebiliriz. Aynı zamanda icat

ettiklerini de eserlerde açık ve net görmek mümkündür. Bunun için de Ali Şîr

lakabını almıştır. Ancak aynı eserde verilen negatifözelliklerine dayanarak da

onun dokunaklı şaka yapması ve biraz da adabı nedeniyle değer kazanamamış

olduğunu söyleyebiliriz.

2.4.2.5.Hileli

Türk edebiyatında katkıda bulunanları eserinde zikreden Bâbür Şah, H ileli

adlı bir şairi de zikretmiştir. Bâbür Şah her gittiği yerde her türlü şairlerle buluşur

ve konuşurdu. Bazı şairlerin de şiirlerini bazı şairlerin de beytlerini sahipleri ile

birlikte bize aktarmıştır. Hileli ise Bâbür Şah’ın kendisi hakkındaki bilgileri

yazdığı zaman hayatta idi. Gazellerinin düzgün olduğunu söylemekle birlikte

renkli olduğunu da söylüyordu. Aynı zamanda Bâbür Şah’ın değerlendirmesinde

tesirinin az olduğunu da eksik etmemek gerekir. Onun hafif vezinde bir divanı

vardır. Mesnevisinin de “Şah ve Derviş” adında olduğunu görmekteyiz. Aynı

zamanda değerlendirmeyi de unutmamıştır ki onun artı ve eksi taraflarını ortaya

koymaktadır. Mesnevisini güzel olduğunu söyleyerek eksi tarafından da mevzu ve

tertibinin yeterince iyi olmadığını ortaya koymuştur. Ondan önce aşk ve âşıklık

hakkında mesnevi yazan şairler, âşıklığı erkeğe ve maşukluğu da kadına nispet

etmişlerdir. Hilelinin yukarıda da belirttiğimiz gibi “Şah ve Derviş”adında yazdığı

mesnevisinde dervişi âşık, şahı da onun maşuku yapmıştır. H ilali’nin eksiklerini

sayarken de bu mesnevisindeki şah ve dervişin rolünün yanlış olduğunu ortaya

koymuştur. Çünkü şahı sokak kadını ve fahişe yerine koymuştur. Bu mesnevinin

içindeki bir erkeğin sokakta gezen fahişe kadının karakterini vermesinin yanlış

olduğunu söylemektedir. Bununla birlikte Hilali’nin artı ve özelliklerini de ayrı

358 Bâbürnâme, 1990, s. 161-162.

Page 106: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

95

olarak değerlendirmektedir. Hilali’nin hafızasının fevkalade iyi olduğunu

görmekteyiz. Ezberden otuz kırk bin beyt biler güçlü bir hafızaya sahip bir şair

olduğunu görmekteyiz. Bâbür Şah’ın eserinde belirtildiğine göre Hamsateyn

beytlerinin çoğunu ezberden bilen bir şairdi. O aruz, kafiye ve şiir ilmine sıkı

sarılmış bir şairdir.359

2.4.2.6.Seyfi Buharî

Bâbür Şah’ın verdiği bilgilere dayanarak, Seyfi Buharî’nin biraz

mollalığının olduğunu söyleyebiliriz. Mollalığını da okuduğu kitapların mufassal

bir listesini göstererek ispat etmiştir. Seyfi Buharî’nin divanı da vardır. Bir divan

tertip etmiştir fakat bu divan hakkında geniş bilgi verilmemektedir. Ancak başka

bir divanının olduğunu söyleyerek, onun bütün sanat erbabı için tertip ettiğini

görmekteyiz. Onun mesnevisi olmadığını Bâbür Şah ortaya koymaktadır. Nitekim

onun bu kıta’sı buna delildir:

“Vakıa, mesnevi şiirin sünnetidir, ben gazeli farzı ayın biliyorum,

Gönlü teshir eden beş beyt, bence iki hamseden daha iyidir”.360

Bu da mesnevine kendisine sünnet görüyorsa, gazeli de farz ayn olarak

görmektedir. Dinimiz üzere sünnetten farzın hükmü daha güçlüdür ki, bu da

kendisine, gazeli farzı ayin olarak görmektedir. Beş beyt, iki hamseden daha iyidir

demesi de, on rekât sünnet namazından iki rekât farz namazının daha üstün

olduğu gibi, onun için de, beytin mesneviden daha hayırlı olduğunu görmekteyiz.

Bir de Farsça bir aruz risalesi vardır ki, bir cihetten çok kısa, bir diğer

cihetten çok uzundur. Bâbür Şah’ın değerlendirmesine göre kısadır çünkü lazım

olan şeyler yazılmamıştır. Uzundur çünkü malum ve belli olan sözler nokta ve

irabına kadar yazılmıştır.361 Böylece yazılan bu eserin değeri hakkında bize bir

değerlendirme bırakmıştır. Neden uzun ve neden kısa olduğunu açıklayarak

eserde esas yazılması gereken yerlere ve yazılmaması gereken noktalara işaret

etmiştir. Seyfi Buharî’nin şarabı çok içtiğini ve fena sarhoş olduğu da eserde

vardır. Buharî hakkında son olarak Bâbürnâme’den aldığımız bilgilere göre, iki

359 Bâbürnâme, 1990, s. 163-164.

360 Bâbürnâme, 2000, s. 281.

361 Bâbürnâme, 1946, c. II, s. 198.

Page 107: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

96

beytinin olduğunu ve masalı çok okuduğunu söyleyebiliriz. Aynı zamanda Türk

ve Fars dilinde yazdığı eserler de bulunmaktadır. Ancak Bâbürnâme’de verilen

bilgilere göre Türk ve Fars dillerinde yazılan eserleri hakkında geniş bir bilgi

verilmemektedir.362

2.4.2.7.Sultan Mahmut Mirza

Bâbürnâme’de bulunup başka kaynaklarda bulunmayan şahıslardan birisi

Sultan Mahmut Mirza’dır. Bu şahıs hakkında verilen bilgiler geniş olmasa da

onun bir şair olduğunu aynı zamanda bir divan tertip ettiğini ortaya koyabilecek

kadar bilgiye sahiptir. Sultan Mahmut Mirza hakkında verilen bilgiler ise onun

hayatı boyunca yaptıkları seferleri hakkındadır. Aynı zamanda ona verilen Hisar

bölgesini yönetmesi hakkında birçok bilgiler de mevcuttur. Bâbürnâme’de verilen

bilgilerde ise onun Ebu Bekir, Mezid Bek ve Karakoyluk Türkmenleri ile birlikte

Mahmut Mirzaya saldırdığı hakkındadır. Bu saldırı esnasında da büyük bir güce

karşı dayanarak Hisarı bölgesini korumuştur. Bu bilgilerin arkasından ise onun bir

şair olduğunu aynı zamanda bir divan tertip ettiğini zikretmektedir. Hisar

bölgesini koruma esnasında da onun vefat ettiğini belirten Bâbür Şah onu kendi

eserine kaydetmiştir. 363 Böylece Sultan Mahmut Mirza’nın bir güçlü komutan

aynı zamanda bir şair olduğunu ortaya konulmuştur. Daha önce de belirtildiği gibi

küçük bir bilgi ile bir divan tertip etmiş olan şairi tarih sayfasından silinmesini

Bâbür Şah engellemiştir. Bu araştırmada da aynı şekilde bu şairi günümüzde açığa

çıkartılması isebu şair üzerinde büyük çapta araştırmalar yapılması umulmaktadır.

2.4.2.8.Ahmet Hacı Bek

Bu şahıs hakkında da sadece Bâbürnâme’de bilgi verilmiştir. Bu yüzden

verilecek olan bilgiler tek kaynaklı olacaktır. Bâbür Şah’ın bize aktardığı

bilgilerde ise Sultan Melik Kaşkari’nin oğlu olarak bilinmektedir. Hiri hükümetini

yönetmesi için Sultan Ebu Sait birkaç kere Ahmet Hacı Bek’e vermiştir. Ancak

abisi Cani Bek’in vefatından sonra Yaptığı hizmetinden istifa etmiştir

Semerkant’a gitmiştir. Kendisi çok konuşan ve manalı konuşan şair biri olarak

bilinmektedir. Ahmet Hacı Bek’in “vefaî” yazdığını eserde açık bir şekilde

362 Bâbürnâme, 1990, s. 162-163.

363 Bâbürnâme, 1990, s 29.

Page 108: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

97

belirtilmektedir. Aynı zamanda divan sahibidir. Bâbür Şah’ın bu şâhısı

değerlendirmesinde şiirlerini fena olmadığını da açık ve net bir şekilde

belirtmektedir. Bâbür Şah kendi eseri olan Bâbürnâme’yi yazarken her türlü

bilgileri açık ve net bir şekilde yazmıştır. Bir şairin ahlakı, adabı ve şairliği

hakkında bilgi verilmişken bildiği ne varsa açık ve net şekilde anlatmıştır. Çünkü

yukarıda gördüğünüz ve aşağıda da geleceği gibi ahlakı ve şiirleri kötü ise açık ve

net şekilde söylemektedir. Şiirinin güzel ve geniş anlamlı olup olmadığını kendisi

de değerlendirmektedir. Bâbür Şah bu şairin beytini de kendi eseri olan

Bâbürnâme’de de yer vermektedir. Bu beyt onundur:

“Ey muhtesip ben sarhoşum, bugün bana dokunma

Ne zaman beni içkisiz görürsen, o zaman bana gel”364

Ahmet Hacı Bek’in önemli ve ilmi derecesi yüksek bir şair olduğunu

söylemek mümkündür ki Mir Ali Şîr Nevâi Hiri'den Semerkant’a geldiği zaman

onunla birlikte vakit geçirmektedir. Burada söyleyebileceğimiz bir şey vardır ki

insan kendisinin bakış açısında kendi alanında ve kendisi ile anlaşabilen birinin

yanında vakit geçirmek ister. Yoksa sevmediğimiz, anlaşamadığım ve farklı- farklı

anlayışta olduğumuz sürece o insanla bir arada bulunmaktan rahatsız oluruz.

Buradan anlaşılacağına göre Ahmet Hacı Bek de Ali Şîr ile bir arada olabilecek

kadar güçlü bir şair olduğunu çıkarabiliriz. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Ahmet

Hacı’nın divanı vardır. Tabi divan kolayca yazılabilecek bir eser değildir. Bu eseri

yazabilecek durumda ise güçlü bir şair olduğunu söylememizde bir sakınca

olmasa gerekir. Sultan Hüseyin Mirzahükümdar olduktan sonra Hiri’ye gelir ve

orada büyük saygı kazanır. Merdane açık gönüllü ve hoş sohbet bir kişi olduğu da

ortadadır. Kendisi at besler ve ata binmesini çok iyi bilir aynı zamanda sülalesi de

bu sahada ileridedir. Kendisi titiz çalışan ve çalışkan b iri olarak bilinirdi. Aynı

zamanda başladığı işin sonuna kadar giderdi. Baysungur Mirza Sultan Ali Mirza

ile savaşarak mağlup olur ve ele geçirilir. Kendisi de Derviş Muhammed

Tarhan’ın ölümü iftirası ile gereksiz yere katledilmiştir. 365 Ahmet Hacı Bek’in

nasıl bir şahıs olduğunu ortaya koyabilecek kadar Bâbürnâme’de bilgi ortaya

364 Bâbürnâme, 2000, s.31.

365 Bâbürnâme, 1990, s.21-22.

Page 109: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

98

koyulmuştur. Şahıs hakkında bilgi verilmişken kendi fikrini de esere katan Bâbür

Şah’ın gözünden Ahmet Hacı Bek’in nasıl biri olduğunu ortaya koyulmuştur.

2.4.2.9.Şah Garip

Hüseyin Mirza’nın oğullarından olup, babasının yanında hizmet etmiştir.

Bâbür Şah’ın belirttiğine bakacak olursak gösterişi fena olmasına rağmen, tabiatı

güzel insan olarak bilinmektedir. Aynı zamanda vücudu zayıf olmasına rağmen

sözü güzel, kendisi biraz eğik biri olarak bilinmektedir. Yukarıda da belirtildiği

gibi, babasının yanında hizmet ettiği süre içerisinde bir müddet hükümdarlık

yapmıştır. Ancak babası hayatta iken vefat etmiştir. Garip mahlaısını kullanan iyi

bir şahıstır. Kendisi bir divan tertip etmiştir. Şimdi vereceğimiz beyt da Şah

Garip’in beytidir.366

“Gerçekten bir peri yüzlüyü gördüm ve onun divanesi oldum.

Adı nedir evi nerdedir öğrenemedim.”367

Şah Garip hakkında geniş bir bilgi verilmese de yukarıda verdiğimiz

babasının nesil nesebi ve kardeşleri hakkında geniş bir bilgi mevcuttur. Şah

Garibin hiç evladı olmamıştır. Hükümdarlık dönemi de kısa sürdüğü için geniş bir

bilgi verilmemiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi kardeşleri, babası ve annesi

hakkındaki bilgiler mevcuttur. Ailesi hakkında geniş bilgi verilmesinin sebebi de

babası Hüseyin Baykara’nın hükümdarlığından olmalıdır. Çünkü daha önce de

Hüseyin Baykara hakkında geniş bir bilgi aktarılmıştır. Aynı zamanda onun

hakkında ne gibi bilgi varsa Bâbür Şah kendi eseri olan Bâbürnâme’de yazmıştır.

Bu yüzden onun ailesi hakkında geniş bir bilgi günümüzde mevcuttur.

2.4.2.10. Şeyhim Süheyli

Şeyhim Süheyli hakkındaki bilgiler de tek kaynaklı olarak Babür Şah’ın

eserinde mevcuttur. Kendisinin mahlası Süheyli olduğu için ona Süheyli

denmiştir. Bâbür Şahın aktardığı bilgilere göre Şeyhim Süheyli şiir okurken korku

uyandıran söz ve tabirleri kullanmaktadır. Öyle bir şiir okurmuş ki şiir okuduğu

366 Bâbürnâme, 1990, s. 149.

367 Bâbürnâme, 2000, s. 256.

Page 110: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

99

zaman yanındaki insanı korkuturmuş. Beytlerinden birini de Bâbür Şah kendi

eserinde yer vermiştir. Şeyhim Süheyli’nin bir beyti budur:

“Gam gecesinde ahlarımın girdi badı göğü yerinden oynattı.

Gözyaşlarımın seli, ejderhası, rubai meskûnu (dünyanın insanlarla meskûn olan

kısmını) yuttu.”368

Bu verdiğimiz beyti bir keresinde Mevlana Abdurrahman Cami’nin

huzurunda okumuştur. Mevlana Abdurrahman Cami demiş ki: “Mirza, siz şiir mi

söylüyorsunuz, yoksa insan mı korkutuyorsunuz?”. Bu vakadan sonra Mevlana

Abdurrahman Cami’nin bu cümlesi baya meşhur olmuştur. Edebiyatla ilgisi olan

herkes tarafından bilinmektedir. Bâbür Şah Şeyhim Süheyli’nin kendisi, ailesi,

nesebi, çocukları ve vilayetleri hakkında bilgi verilmemiştir. Bâbürnâme’de

verilen bilgiye göre, Şeyhim Süheyli’nin bir divan tertip ettiğidir. Bunu haricinde

ise, mesnevileri de bulunmaktadır.369

2.4.2.11. Ahi

Ahi hakkında da başka kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Ancak Bâbür

Şah kendi eserinde belirtmiştir. Bâbür Şah da Ahi hakkında geniş bilgi

vermemektedir. Onun tam adı, nesebi, eserleri, faaliyetleri ve ahlakları hakkında

bilgi vermemiştir. Bâbürnâme’de sadece onun bir şair olduğunu ve şiirlerini güzel

okuduğunu belirtmektedir. Aynı zamanda bu şahısın gazeli güzel söylediğini de

görülmektedir. Bunların yanında da hayatının bir kısmını İbn Hüseyin Mirza’nın

yanında geçirdiğini görmek mümkündür. Bâbürnâme’de verilen bilgilere

dayanarak Ahi hakkında söyleyebileceğimiz ve bu araştırmaya ekleyeceğimiz

bilgilerin tek sebebi de onun bir divan tertip etmesidir. Bâbürnâme’deAhi’nin

divan tertip ettiğini söylemesine rağmen onun divanı hakkında hiçbir bilgi

bulunmamaktadır. Gerek Bâbürnâme’degerekse başka günümüz kaynaklarında

Ahi ve divanı hakkında bir bilgi bulunmamaktadır.370

368 Bâbürnâme, 2000, s. 170.

369 Bâbürnâme, 1990, s. 156.

370 Bâbürnâme, 1990, s. 163.

Page 111: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

100

2.4.2.12. Ehli

Bâbür Şah’ın edebiyat açısından önemli görüp yazdığı bu şairin nesebi ve

ailesi hakkında bilgiler vermemiştir. Bu bilgiler değil diğer kaynaklarda da

görülmemektedir. Ehli hakkında da bilgiler geniş olmasa da Bâbürnâme’de kısa

bir şekilde bize aktarılmıştır. Ehli’nin yukarıda bahsedilen büyük şairler kadar

isim edinemese de kendine has şiirleri bulunmaktadır. Bâbür Şah’ın

değerlendirmesine göre Ehli’nin şiirleri fena değildir. Bunlar haricinde başka bir

divanı vardır. Böylece ailesi, nesebi ve faaliyetleri hakkında fazla bilgi olmasa da

onun yazdığı bir divanını göz önünde bulundurarak bu çalışmaya alınmıştır.371

2.4.2.13. Hoca Hafız

Kabil ve Horasan’ı ele geçirdikten sonra bölge ve oranın halkı hakkında

bilgiler verilmişken, bize bir şahısın şair olduğunu ve onun beytlerininden

bahsetmiştir. Manzarası gerçekten güzel olan Gülkine adında bir mahalle olup,

orada işi olmayan herkes oturur ve türküler söyleyip dururlardı. Bâbür Şah’ın

anlattığına göre, burada bazen şaka olarak Hoca Hafız’ın beytlerinin metinlerini

değiştirerek okurlardı.

“O zamanlar ne hoş idi; serbest olarak, birkaç gün Gülkine’de birkaç

bednam ile birlikte oturmuştuk”372

Hoca Hafız hakkında bilgiler geniş değildir. Ancak Bâbür Şah haricinde de

Hoca Hafız’ı zikreden eser vardır. Hoca Hafız’ı Ali Şîr Nevai kendi eseri olan

“Majolis un-Nafois” (Mecâlisün Nefâyis) de zikretmektedir. Orada da geniş bir

bilgi vermemekle birlikte onun bir beytini vermektedir. Konuya aydınlatmak

gerekirse Mevlana Süleymani hakkında yazarken ona kıyasen Hoca Hafız’ın

şiirini de eserde vermektedir. Böylece Hoca Hafız, Ali Şîr Nevai’nin büyük

edebiyatçilerı ele aldığı eseri olan “Majolis un-Nafois”te kaydedilmiş

bulunmaktadır. Nevai’nin eserinde Hoca Hafız’ın beyti de kaydedilmiştir373

371 Bâbürnâme, 1990, s. 164.

372 Bâbürnâme, 2000, s. 196.

373 Alişer Navoiy, Majolis un-

Nafois,http://n.ziyouz.com/books/alisher_navoiy_asarlari/Alisher%20Navoiy.%20Majolisun -

nafois.pdf , s. 12, (21.10.2017).

Page 112: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

101

Bâbür Şah’ın kendi eserinde bazı şairler hakkında geniş bilgile r verilmese

de, isimler verilerek, onların beyti, mesnevi ve divanı olduğu hakkında bilgiler

aktarmaktadır. Bazı yerlerde ise beytler vererek şahıslar yazılmamaktadır. Ancak

her ne olursa da bize birkaç şairler ve edebiyat’a katkı sağlayan şahıslar hakkında

uzun veya kısa olsa da bilgi aktarmıştır.374

2.4.2.14. Derviş Bek

Bâbürnâme’de edebiyat bilimine katkı sağlayan kişiler hakkında yukarıda

da belirttiğimiz gibi uzun ve kısa olmak üzere birçok bilgiler bırakmıştır. Kısa

olsa da, bu şahıs hakkında da bilgi vermektedir. Bu bilgiler arasında onun nesli,

dini, tarikatı, adabı ve musiki de meşhur olduğu vardır. Aslında bir kişiyi çok az

bilgi ile tanımamız gerekiyorsa, o zaman yukarıdaki bilgilerin bize yeterli

olacağını söylemek mümkündür. Derviş Bek hakkındaki bilgiler d iğer

kaynaklarda da azdır. Ancak Ali Şîr Nevai’nin “Majolis un-Nafois” eserinde belli

bir ölçüde önemli bilgiler kaydedilmiştir. Nevai’nin kendi eserinde belirttiğine

göre Derviş Bek Mirza Ali İdigu Timur’un oğludur. Derviş Bek’in nesebi herkes

tarafından bilindiğini de Nevai kendi eserine kaydetmiştir. Aynı zamanda onun

nesebi şerefli neseplerdendir. Derviş Bek nesebinin şerefli olduğu gibi kend isi de

şerefli bir şahıstır. Onun beytlerinin de şeref kazandığını görmek mümkündür.

Bâbürnâme’de verilen bilgilerde de onun Timur Bek’e riayet etiği ve Egu

Timur Bek’in neslinden olduğunu ortaya koyulmaktadır. Hazreti Hoca Ahrar’a

riayet etmiş bulunmaktadır. Burada anlaşılacağına göre onun Nakşîbendi tarikatı

yani sofiliğin içinde olduğudur. Aynı zamanda musiki ilminden haberdar idi. Saz

çalar ve bu yönden meşhur olmuştur. Bâbür Şah bu şahısın Nazmiyeli olduğunu

açıklamaktadır. Yani şiir yazmaya, beyit yazma, kafiyeler, vezin ve besteleri tertip

etme kabiliyetinin olduğunu dile getirmiştir. Şahıs hakkında ne zaman ve nerede

vefat ettiği hakkında geniş bilgiye sahip değiliz. Ancak şunu biliyoruz ki bu şahıs

edebiyat alanında belli bir müddet içerisinde kendisini meşhur edebilen ve

yukarıda belirtildiği gibi şiir ve başka alanlarda edebiyatçı bir yazar olduğunu

374 Bâbürnâme, 1990, s. 116-117.

Page 113: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

102

ispatlayabilmiştir. Şahıs hakkında bir cümle kurulması gerekiyorsa, böyle bir

şahıs hakkında geniş bir araştırmanın yapılması gerektiği olurdu.375

2.4.2.15. Yusuf Hac Akim

Musiki ile meşhur olan şahıstır. Kendisi Endican’da doğmuştur. Daha önce

belirttiğimiz gibi Fergana vadisinin başkenti olan Endican çarşısında türkü

bilmeyen yoktur. O toplumda bulunarak halk arasında musiki ile meşhur olan

şahıs da Yusuf Hac Akimdir. Bu şahıs hakkında Bâbürnâme’de geniş bilgi

aktarılmamaktadır. Şahıs hakkında geniş bir bilgi vermese de bu şahısın tarih

sahifelerinden silinmesine izin vermeyen Bâbür Şah bu şâhısı kendi eserinde zikir

etmektedir.376

2.4.2.16. Hoca Hüseyin Bek

“Yine biri Hoca Hüseyin Bek idi, sade ve fakir insandı. O anlar destur ile

içki meclislerinde iyi şarkı söylerdi”.377

Daha öncede belirtildiği gibi bu şahıs hakkında geniş bilgiler

verilmemiştir. Ailesi, nesebi, görevi ve başka türlü hiçbir bilgi Bâbürnâme’de yer

almamaktadır. Aynı zamanda bu şahsın divanı ve diğer çeşitli eserleri olmadığı

için başka kaynaklarda görmek mümkün değildir. Bu yüzden Bâbürnâme’de

verilen bilgilere dayanarak kısa bir bilgi verilmiştir.

2.4.2.17. Hasan Yakup Bek

Bu şahsın tabiatı güzel, açık gönüllü, güçlü ve hızlı biridir. Yumuşak

gönüllü merdane idi. Onun bir beytini şöyle verebiliriz;

“Geri dön ey baht kuşu, senin muhabbet kuşu gibi mektubun olmadan

Neredeyse benim kemiklerimi kargalar götürüyordu.”

Bu şahsın Ömer Şeyh vefatından sonra, Bâbür Şah’ın sarayında müstakil iş

yöneticisi olarak hizmet etmiştir. Biraz kıskanç, az gülen birdir. Kendisi ise kısa

boylu idi.378

375 Bâbürnâme, 1990, s. 23.

376 Bâbürnâme, 1990, s. 6.

377 Bâbürnâme; 1990; s. 15.

Page 114: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

103

2.4.2.18. Seyit Yusuf

Büyük babası Moğollardan geldiğine dair iddia vardır. Seyit Yusuf’un

babasını Uluğ Bey Mirza yanına alır. Bir kişinin bey tarafından seçilip hizmete

alınması ise sıradan biri olmadığını ortaya koymaktadır. Böyle bir şahısın oğlu da

dikkat çekici biri olmuştur ki onu da Bâbür Şah yanına almıştır. Seyit Yusuf’un

ahlakı kişiliği iyi ve merdane bir şahıs idi. Onun lakabı da vardı ki onu “Oğlakçı”

diyorlardı. Herkes tarafından oğlakçı diye bilinen Seyit Yusuf’un bu lakabının

eserdeki anlamı ise “dört aylık keçi yavrusu”379 diye geçmektedir.380

Seyit Yusuf’un riayet etme yeteneği var olduğunu da eserde görmekteyiz.

Bâbür Şah’a riayet eden Seyit Yusuf, Bâbür Şah’ın Kabil’e geldiği zaman onun

hizmetinde idi. Bâbür Şah’ın Hindistan’a yaptığı hareketi esnasında onu Kabil’i

kontrol altında tutması için bırakmıştı. Bu esnada da onun hakkın rahmetine

eriştiğini bize eser sahibi belirtmektedir.381

378 Bâbürnâme, 1990, s 16; Kendisi iyi ok atard ı. At üstünde topu iyi oynar idi (çevgen)( İshakov, 2008,

s. 195.İleri), Bu oyun hakkında biraz açıklama yazmak gerekirse, eskiden savaşlarda ve cihatlarda at

üstünde oturarak ok atma ve karşıdaki düşman ile mükemmel bir şekilde savaşmak gerekmekte idi.

Hazreti Muhammed Peygamber döneminden beri gördüğümüz at ve deve üstünde y apılan yarışmalar

vardır. Daha sonraki zamanlarda bunu geliştirebilmek için farklı -farklı oyunları ortaya yapmışlardır.

Örneğin yukarıdaki oyun gibi. Bunun yanında örnek olabilecek başka bir at üstündeki oyun ise

günümüzde Orta Asya’da Kırg ızistan başta olmak üzere Kazakistan, Türkmenistan, Tacikistan ve

Özbekistan’da “Kök Par” o larak b ilinen oyundur ve aynı zamanda uluslararası halk oyunlarında

oynanmaya başlamıştır. Bu oyunun da nedeni at üstünde sağlam oturarak karşıdaki düşman ile

savaşabilmek amaçlıdır. Çünkü bu oyunda erkek keçiyi kestikten sonra at üstünde biri-biri ile tartışır

ve kendi takımında biri birine atarak hedef olan bölgeye atarlar. Yukarıdaki oyunda bunun gibi bir

çeşit oyun olabileceğin i tahmin etmekteyiz. Bunun gibi n işan alma amaçlı yapılan bazı oyunlar da

mevcut idi “Hak Palla” adında bir toprak oyunu vardır.378 Bu oyunda da önde olduğunu görmekteyiz;

İleri bilgi için bkz: bilgi için bkz: İshakov, 2008, s 191.

379 İleri bilgi için bkz: İshakov, 2008, s 213.

380 Seyit Yusuf musikide iyidir. Çeşitli çalg ı aleti ile meşhur olanların arasında Seyit Yusuf “kopuz” ile

meşhur olmuştur. Eserde belirtildiğine göre Seyit Yusuf’un “kopuz” çalmakta önde olduğunu

görmekteyiz. Bu çalg ı aleti hakkında bilgi aktarmaya çalışacak olursak, bu çalgı alet i hakkında eser

hakkında yazılan lügat’te ise onun bir çalg ı aleti olduğu açıklamaktadır. Eğer bu çalgı aleti hakkında

daha geniş bir bilg i için tahminde bulunmak gerekir ise, günümüze kadar Maveraünnehir bölgesinde

yani Orta Asya Türkî milletlerde ve kabil çevre lerinde “kopuz” ya da buna benzer musiki çalgı aleti

Kırgızlar hariç hiçbirinde gözükmemektedir. Kırg ızlarda bulunan milli çalg ı aleti ise günümüzde

“Komuz” adı ile tanınmıştır. Tahminimizin sonucunda “kopuz”’un “komuz” olduğunu düşünerek

böyle bir bilgiyi size sunmak istemekteyiz; Bâbürnâme, 1990, s. 22.

381 Bâbürnâme, 1990, s. 139.

Page 115: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

104

2.4.2.19. Haceki Molla-i Sadır

Hoca Kalan’ın büyük abisi idi. Bu zat hakkında verilen bilgiler geniş

olmasa da onun bir ilim adamı ve inşa yazar biri olduğunu gayet iyi bilmekteyiz.

Nesebi hakkında geniş bilgi olmasa da içki beylerinden olduğunu Bâbürnâme bize

aktarmaktadır. Baysungur Mirza Kara Bulak’tan kalkıp Yam karşısına indiği

zaman orada Yam halklarından olan içki beyler ile çarpışt iler. Bu esnada Haceki

Molla- i Sadır’ın boynuna ok attığı ve oracıkta Tanrı rahmetine kavuştu. Kendisi

çok iyi bir şahıs idi. Bâbür Şah’ın babası da onu kendisine riayet edip mühürdar

etmişti. Yukarıda da belirttiğimiz gibi kendisi ilim ile iştigal olan bir insan idi.

Aynı zamanda inşa yazar idi. Kendisinin inşası da mevcut olup aynı zamanda

inşanın güzel olduğunu da aktarmaktadır. Bununla da sınırlı kalmayan şahıs

kuşçuluktan da iyi anladığını görmekteyiz. Eğer dikkat etmemiz gerekiyor ise, o

zamanda yaşayan bir ilim insanı ve şair olan birinin yönü ile ya da mesleği ile

sınırlı kalmayıp, başka bir özelliklere de sahip olduklarını görmekteyiz.382

2.4.2.20. Baysungur Mirza

Hisar vileyetinde1477’de 383 doğmuştur. Sultan Mahmut Mirza’nın ikinci

oğlu olmaktadır. Sultan Mesut Mirzadan küçük olmaktadır. Sultan Ali Mirza,

Sultan Hüseyin ve Han Mirza ismi ile tanınan Sultan Veys Mirza’dan büyüktü.

Baysungur Mirza’nın annesi ise Peşe Begim idi. Kendisi büyük gözlü, yuvarlak

yüzlü, orta boylu ve Türkmen çehreli güzel bir yiğit idi. Ahlaklı, edepli, insanlığı

var, hoş sohbet, tabiatlı ve faziletli biri idi. Hocası Şii idi. Kendisi de hocasından

ders alarak hocasından etkilendiği için Şii mezhebinde kalmıştır. Fazla olmasa da

cömertliği orta seviyedeydi. Nesih ve talik yazısını iyi yazardı. Yazilerda iyi

olduğu gibi nakkaşlıkta da iyi idi. Aynı zamanda şiiri iyi söylerdi. Adil biri idi ve

şiirleri vardı. Şiirleri bir divan tertip edecek kadar çok değildi. Ancak şiirlerinin

manaları ve yazarlığı iyi idi. Yukarıda verdiğimiz bu bilgilerde görüyoruz ki,

Bâbür Şah kendi eserinde gerçekten önemli insanlara yer vermiştir. Edebiyata

katkı sağlayan dil açısından büyük önem taşıyan insanları günümüze ulaşmasını

382 Bâbürnâme, 1990, s. 39.

383 Hicri 882.

Page 116: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

105

ve tarihe geçmesini böylece bize aktarmış olmaktadır. Örnek olarak Baysungur

Mirza’nın matlasına yer verelim.

“Zayıflığımdan gölge gibi oraya – buraya düşüyorum,

Eğer bir duvar bulamazsam, düşerim”384

Kendisi arada içki içerdi, içki içmediği zamanlarda namazını k ilerdı.

Baysungur Mirza’nın o kadar meşhur olmuştur ki, onun gazelleri olmayan ya da

onun gazellerini bilmeyen ev yok sayılırdı. Kendisi sadece şiir ve beytler

yazmakla sınırlı kalmayıp, babasının ona verdiği Buhara vileyetinin hâkimliğini

yapmıştır. Bir hâkim olarak kendi yürüyüşlerini de yapmıştır. Başarıları da az

değildir, aynı zamanda elindeki askerlere adil şekilde davranmıştır.385

2.4.2.21. Baki Çaganyani

Türk dünyasında göçmen olarak sürekli savaş halinde olan Bâbür Şah,

gece gündüz yürümek zorunda kalır. Yolculuğuna gece gündüz devam zorunda

kalan Bâbür Şah’ın ordusu, Hübyen geçidini aşar. Bâbür Şah hiç Süheyli yıldızını

görmediğini belirtir. Geçide çıkar çıkmaz cenup tarafında biraz aşağıda parlak bir

yıldız görür. Bâbür Şah şöyle der “Bu Süheyli olmasın” der. Baki

Çaganyani“Süheyli’dir” der. İşte o sırada şair Baki Çaganyani şu beyti okur;

“Sen Süheyli yıldızısın, nerde parlar ve ne vakit ışık saçarsan, gözün her

nereye isabet etmiştir, devlet nişanesidir.”386

Bunu okuyan şair Baki’nin beytini kendi eserine yazmaktadır. Ancak

hayatı hakkında hiçbir bilgi aktarmamaktadır. Savaş ve yolculuk sırasında olan

Bâbür Şah, Baki hakkında bilgi aktarmamış olabilir. Ancak bu şiiri verilmişken de

“Baki Çaganyani şu beytini okudu.” diyerek, böyle bir şairin olduğunu tarih

sayfalarına kaydetmiş olmaktadır. Bundan anlaşılacağı gibi, her yerde ve her

durumda bir olay üzerine bir beyt okumak sıradan bir kişinin yapab İlaçeği bir iş

384 Bâbürnâme, 2000, s. 104.

385 Bâbürnâme, 1990, s. 63-65.

386 Bâbürnâme, 2000, s. 191.

Page 117: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

106

değildir. Yukarıda da belirtildiği gibi, şairlerden kimisinin hayatını, kimisinin

eserini ve kimisinin de beytlerini ele alarak bize bilgi aktarmıştır.387

2.4.2.22. Molla Muhammed Talip Muammai

Bâbür Şah, Kabil’in güzel mekânlarını anlatırken, daha da iyi anlaşılması

için, Molla Muhammed Talip Muammai’nin Kabil’in güzel manzaralarına

bağışlanan bir beytini kendi eserine yazar. Muhteşem bir manzaralı kule vardır,

oradaki kulenin sağ, sol, arka ve ön tarafındaki manzaralardan bahsetmiştir. Molla

Muhammed Talip Muammai’nin Kabil erkini anlatırken de Bediüzzaman Mirza

adına bağlayarak şu beyti okur:

“Kabil erkinde şarap iç ve arkası arkasına kadeh devret, zira orası hem

dağ, hem derya, hem şehir ve hem de sahradır.”388

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Kabil erkinin güzel mekân olduğunu bu

beytinde tam anlatabilmektedir. Bu şair hakkında genel bilgi vermese de onun

beytine kendi hatıratında yer vermektedir.389

2.4.2.23. Hasan Ali Celayrı

Bu isim ile meşhur olan şairin asıl adı, Hasan Celayrı olarak geçmektedir.

Onun babası da Ali Celayrı idi. Bâbür Şah ona itibar etmiştir bey yapmıştır. Daha

öncesinde Hasan Ali Celayrı, Sultan Hüseyin Mirza’nın yanında kuş beyi idi.

Aynı zamanda da bir şair idi. O çok güzel kaside söylerdi. Hasan Ali Celayrı,

kendi zamanında kaside de en ileri gelenlerdendi. Bâbür Şah390 Semerkant’ı aldığı

zaman onun yanında beş-altı sene kalmıştır. Bâbür Şah’ın yanında kalan Hasan

Ali Celayrı’ı iyi tanırdı. O Bâbür Şah adına kasideler söylerdi. Korkusuz ve

müsrif bir adam olduğunu söyler. Daha önce de belirtildiği gibi, Bâbür Şah kendi

eserinde şahıslar ve kendisi hakkında hiçbir şeyi gizlemeden açık ve net bir

şekilde belirtmektedir. Bâbür Şah’ın bu şahıs hakkında kendi hatıratında kumara

ve tavlaya düşkün olduğunu söylemektedir. Bu şahıs hakkında verilen bilgilere

dayanarak, bu şahısın bir şair olduğunu ve onun kaside ve beytlerinin olduğunu

387 Bâbürnâme, 2000, s. 113-114.

388 Bâbürnâme, 2000, s. 197.

389 Bâbürnâme, 1990, s. 117.

390 Hicri 917 senesinde.

Page 118: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

107

söyleyebiliriz. Ancak eserleri olup olmadığı hakkında Bâbür Şah, hiçbir bilgi

vermemiştir. Bâbür Şah, kendi eserinde bu şahısın yaptığı faaliyetleri ve şairliği

hakkında bilgiler verilmişken, babası haricinde ailesi ve kardeşleri hakkında

bilgileri vermemektedir. Bunun yanı sıra eserleri ve kasideleri hakkında bize bir

bilgi vermemektedir. Her ne kadar az veya çok olsun, sonuçta bize birkaç şair

bilim adamını tanıtıp onların tarih sayfalarından silinip gitmesini engellemiştir. 391

2.4.2.24. Hoca Abdullah Mervarid

Bu şahıs hakkında da geniş bir bilgi olmasa da, eserde onun edebi ve

şairliği yönü ile ilgile bilgiler verilmiştir. Bu şahısın nesebi hakkında hiçbir bilgi

aktarılmamıştır. Kendisi ise, önceleri sadır olarak hizmet etmiştir. Sonraları da

içki, mukarrep392 ve bey olmuştur. Kendisi faziletli bir adam ve hoş sohbet biridir.

Kanunu 393 onun kadar çalan kişi hiç olmadığını esere dayanarak açık ve net

söyleyebiliriz. Çünkü Hoca Abdullah kanunda girift çalmakta sürekli yeni

yöntemler icat etmiştir. Bu yüzden de bunun kadar kanunu iyi çalan bir şahıs

bulunmamıştır. Aynı zamanda muhtelif yazı hatlarını iyi yazardı. Bilhassa taliki

güzel yazdığını da görmekteyiz. İnşaları iyi olup, aynı zamanda şiirde yazardı ve

mahlası da “Beyanı” idi. Yazdığı şiirlerini değerlendiren Bâbür Şah, inşasına

kıyasla şiirlerinin zayıf olduğunu açıklamaktadır. Kendisinin şiirlerinin zayıf

olmasının sebebi inşasının daha da iyi olması olabilir. Çünkü değerlendirirken,

inşasına kıyaslayarak şiirinin zayıf olduğunu belirtmektedir. Bu

değerlendirmelerin ardından da şiirden iyi anladığını da eklenmiştir. Kendisi cesur

ve korkusuz bir şahıstır. Daha sonraları da sefahat yüzünden “zührevi” hastalığı

ile hastalanır. Bu hastalık nedeniyle eli ayağı tutmaz olur. Birkaç sene bu hastalık

yüzünden çeşitli eziyetler çekerek vefat etmiştir. Beytlerinden kendi eserinde

örnek olarak vermeyen Bâbür Şah, bu şahısın adabı, kişiliği, edebiyattaki yerini ve

hizmetleri hakkında bilgileri bize aktarmaktadır. Bu şahısın doğumu ve ölümü,

toprağı ve nesebi hakkında net bir bilgi verilmemiştir.394

391 Bâbürnâme, 1990, s. 157.

392 Şahın yakınında duran dost ve danışman demektir, ileri bilgi için bkz: İshakov, 2008, s.114.

393 Bir musiki çalgı esbabıdır. İleri bilgi için bkz: İshakov, s.220.

394 Bâbürnâme, 1990, s.157.

Page 119: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

108

2.4.2.25. Muhammed Hüseyin Mirza

Sultan Hüseyin Mirza’nın oğullarından biridir. Sultan Hüseyin Mirza’nın

Müslüman bir bölgede hükümdar olduğunu ve adaletli biri olduğunu daha önce

belirtmiştik. Adaletli davranışı ile işlediği suç yüzünden Irak’ta Şah İsmail ile

birlikte hapsetmiştir. Bu esnada Hüseyin Mirza, Şah İsmail’i kendisine mürit

edinmişti. Bu yüzden kendisi Rafızî mezhebine geçmiştir. Muhammed Hüseyin

Mirza’nın bütün ailesin Sünni mezhebine mensup olmasına rağmen, kendisi koyu

bir Rafızî olarak bu mezhebine bağlı olarak kalmıştır. Esterabad’da hata ve

delaleti yüzünden ölmüştür. Kendisinin başarılı ve güçlü olduğunu söylemesine

rağmen, hiçbir başarısı ya da yaptığı bir işi gözükmemektedir. Ancak şair olduğu

belirtilmiştir. Aşağıda vereceğimiz beyt onun beytidir.395

“Toza bulanmışsın, kim avlamak için gezip tozdun.

Tere boğulmuşsun, kimin hararetli gönlünden geçtin.”396

2.4.2.26. Seyit Hasan Oğlakçı

Bâbür Şah, bu şahıs hakkında fazla bilgi vermemektedir. Verilen bilgiler

ise, onun şiir söylediği, ailesi ve ölümü hakkındaki bilgilerdir. Kendisi Seyit

Oğlakçının oğlu ve Seyit Yusuf Bey’in küçük kardeşidir. Seyit Hasan

Oğlakçı’nın, Mirza Faruk adında meziyetli ve kabiliyetli bir oğlu vardır. Bâbür

Şah, 1511’da397Semerkant’ı aldığı zaman, Bâbür Şah’ın yanına gelmiştir. Bâbür

Şah’ın değerlendirmesine dayanarak söylersek, şiiri azdır fakat güzel şiir

okuduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca şunları da görmekteyiz ki, konuşması, adabı,

muamelesi ve sohbeti de iyi bir şahıs olarak tanınmaktadır. Şiir okumasının

yanında başka bir özelliği de bulunmaktadır ki bu usturlap 398 ve nücümü iyi

bilmesidir. Yukarıda da belirtildiği gibi kendisi ve başka şahıslar hakkında bilgi

verilmişken iyi ve kötü ya taraflarını gizlemeden Bâbür Şah’ın kendisi

395 Bâbürnâme, 1990, s. 149-150.

396 Bâbürnâme, 2000, s. 257.

397 Hicri 917.

398 Rasathanede yıld ızların dönüşünü değerlendiren ve öğrenilen mekân (alet, makine), ileri b ilg i için

bkz: Bâbürnâme, 1990, s.181.

Page 120: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

109

anlatmaktadır. Seyit Hasan Oğlakçısarhoşluğu fena olduğunu açıklamaktadır. Bu

şahıs “Gacdevan” muharebesinde vefat etmiştir.399

2.4.2.27. Mir Ataullah Meşhedi

Şahısın özel hayatı, ailesi, nesebi, doğum ve ölümü ile ilgili hiçbir bilgi

içermeksizin, kendisinin ilmi özelliklerinden bahsedilmiştir. Meşhedi denmesini

sebebi ise Meşhet’ten olduğu için verilmiş olmalıdır. Açık ve net bir bilgi

verilmese de, Meşhedi denmesine dayanarak, onun Meşhet’te doğmuş ya da orada

meşhur olmuştur.Mirza Ataullah, Arap ilimlerini iyi bilen bir şahıs olarak

tanınmaktadır. Kafiye hakkında Farsça güzel bir risa le yazmıştır. Yazılan bu

eserin Bâbür Şah’ın değerlendirmesine bakarsak, eserin kusurlarından bir iki

noktaya değinmektedir. Kafiye hakkında yazdığı risalesinde, hep kendi beytlerinin

verilmesini bir kusur olarak ortaya koymaktadır. Bunun yanında değinmesi

gereken ikinci nokta olarak da, “bendenizin bu beytinde olduğu gibi” cümlesinin

her beytten önce kullanması de ikinci bir kusur olarak değerlendirilmiştir. Kafiye

risalesinin bazı muarızları iyi olsa da, bazı mülahazalar ileri sürülmüştür. Kafiye

karicinde Mir Ataullah’ın şiir sanatları hakkında “Bedai’ussanai” adlı bir risalesi

vardır. Yukarıda da belirtildiği gibi, şahıs hakkında hiçbir geniş bilgi yoktur.

Ancak eseri hakkındaki bilgileri aktararak, onları değerlendirmiş

bulunmaktadır.400

2.4.2.28. Asafi

Bâbür Şah bu zatın hayatı ve ailesi hakkındaki bilgilere kendi eserinde yer

vermemiştir. Ancak yaptığı bazı hizmetleri ve özellikleri hakkında bilgiler

bırakmıştır. Asafi vezir zade olduğu için, Asafi mahlas olarak kullanılmıştır.

Asafi’nin aşk ve vecdden mahrum kalmasına rağmen onun şiiri ve manaları fena

olmadığını da, Bâbür Şah değerlendirmiş tir. Söylediği şiirler manalı ve etkili

olduğunu söylememiz yanlış olmaz. Şiirinde ve manalarında etkili olan Asafi,

hiçbir zaman kendi gazellerini toplama arzusunda olmadığını aktarmıştır. Kendi

hatıratında, bu şahsı belirten Bâbür Şah, bunun da bir zahmet, ya da tekellüf

olduğunu düşünerek toplamadığını tahmin etmektedir. Asafi’nin gazellerini küçük

399 Bâbürnâme, 1990, s.158.

400 Bâbürnâme, 1990, s. 161.

Page 121: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

110

kardeşleri veya yakınlarından birinin toplamış olmasını Bâbür Şah’ın umduğunu

görmekteyiz. Gazelden başka nevilerde de şiir söylemiştir. Asafi’nin gazelleri ve

şiirleri hakkında söylememiz gerekiyorsa, bu zatın yazdığı gazel ve şiirler

insanlara etkili olmuştur. Yukarıda da belirtildiği gibi Asafi, aşktan merhum

kalmaktadır ve hayatını acı çekmekle geçirmektedir.401

2.4.2.29. Abdullah Mesneviguy

Bâbür Şah, bu şahıs hakkında geniş bir bilgi vermemektedir. Ancak

Abdullah Mesneviguy’un Cam kasabasında doğmuş olduğunu ve o bölgelerde

yetiştiğini esere dayanarak söyleyebiliriz. Molla Abdurrahman Caminin

hemşirezadesidir. Kendisinin birçok eserleri olduğunu söyleyebiliriz. Aynı

zamanda kendi eserlerinin yanında şerhler de yazmıştır. Abdullah Mesneviguy’un

mahlası Hatifi idi. Bu şahıs “Hamseye” karşılık olarak, mesneviler telif etmiştir.

“Heft peykere” karşılık olarak telif ettiği mesnevisine de “Heft manzar” adını

vermiştir. İskendername’ye karşılık olarak, “Timur-name” telif etmiştir.

Mesnevilerinin en meşhur olanı da “Leyla ve Mecnun”dur. Fakat Bâbür Şah’ın

değerlendirmesine göre, letafeti şöhreti kadar değildir. Mevlana Abdurrahman

Molla Caminin hemşirezadesi olan Abdullah Mesnevi, yazılan mesnevilere

karşılık mesneviler yazmıştır. Bâbür Şah, bu şahısın hayatı ve nesebi hakkında

geniş bir bilgi vermese de, onun eserleri üzerinde durarak bize aktarmıştır.

Abdullah Mesneviguy’un eserlerinin tarih sayfalarından silinmesine engel olmuş,

eserlerini değerlendirerek geniş bir bilgiye eserinden yer vermiştir.402

2.4.2.30. Mir Hüseyin Muammai

Bâbürnâme’ye bakacak olursak, çoğu şahıslar hakkında geniş bir bilgi

vermemesine rağmen her şahısın varsa eseri olmasa da ilgilendiği alan hakkında

bilgiler aktarmıştır. Aynı şekilde Mir Hüseyin Muammai’nin de sadece ilgilendiği

alanı hakkında bilgiler vermektedir. Ailesi ve nesebi hakkında bir bilgi

vermemektedir. Bâbür Şah’ın değerlendirerek kendi eserinden yer verdiği bilgiye

dayanarak, Hüseyin Muammai kadar çok Muamma söyleyen biri olmadığını

ortaya koyabiliriz. Çünkü Mir Hüseyin Muammai, bütün boş vaktini muamma

401 Bâbürnâme, 1990, s. 161.

402 Bâbürnâme 1990, s. 163.

Page 122: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

111

söyleyemeye harcamış biridir. Mir Hüseyin’e verilen bu lakabı da Muammai’de

meşhur olduğu için verilmiş olmalıdır. Yukarıda da verildiği gibi şahıs hakkında

fazla bir bilgi vermemektedir. Ancak Mir Hüseyin Muammai’nin mütevazı,

iddiasız, hoş sohbet ve zararsız olduğunu açıklamaktadır. Bâbür Şah’ın bu

açıklaması da Mir Hüseyin’in adabı, ahlakı ve kişiliğini ortaya koyabilecek kadar

açık bir bilgidir.403

2.4.2.31. Molla Muhammed

Bâbür Şah’ın değerlendirmesine göre Molla Muhammed İşkemiş’tendir.

Ancak İşkemiş Bedahşan’a dâhil değildir. Onun için Bedehşi mahlasının

kullanılması garip olduğunu söyleyebiliriz. Onun şiirleri hakkında bilgi aktaran

Bâbür Şah, şiirinin başka şairlere kıyasla daha zayıf olduğunu söylemektedir.

Burada zikri geçen şairlerin arasında Nevai ve Abdurrahman Cami gibi büyük

şahıslar da bulunmaktadır. Aynı zamanda zikrettiğimiz âlimler gibi Türk

edebiyatında katkısı bulunan birkaç edebiyatçımız gözükmektedir. Bu halde

Molla Muhammed hakkında değerlendirme yaparken, Bâbür Şah’ın başka şairlere

kıyasla zayıf olduğunu söylemesi Molla Muhammed’i küçümsemiş sayılmaz.

Ancak onların yanında daha zayıf olduğunu belirtmektedir. Şiirlerinin yanında da,

muamma hakkında risale yazmıştır. Hoş sohbet birisi olduğunu belirten Bâbür

Şah, Semerkant’ta kendisine mülazemet ettiğini belirtir. Daha sonra Molla

Muhammed şiir ve muamma hakkında bir risale yazmıştır. Yukarıda belirtildiği

gibi, Molla Muhammed büyük şairler arasında zayıf olabilir. Ancak şiir ve

muamma yazan bir şahsın ne kadar ilim adamı olduğunu tahmin edebiliriz.404

2.4.2.32. Yusuf Bedi-i

“Yine biri Yusuf idi, Fergana vileyetindendir. Kasideyi fena okurdu”.405

Bâbür Şah’ın belirttiğine göre Yusuf Bedi- î kasideyi iyi söylemektedir.

Bâbür Şah için kaside okuyan şahıs önemlidir ve bu yüzden kendi eserine

kaydetmektedir ki, bu da Bâbür Şah’ın edebiyatla ilgilenen şahıslara önem

verdiğini göstermektedir. Yusuf Bedi- i hakkında Bâbürnâme’de başka hiçbir bilgi

403 Bâbürnâme, 1990, s. 163.

404 Bâbürnâme, 1990, s. 163.

405 Bâbürnâme, 1990, s. 163.

Page 123: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

112

yer almamaktadır. Yusuf Bedi- i hakkında başka kaynaklarda bilgiler

bulunmamaktadır.

2.4.2.33. Muhammed Salih

Belli bir seviyede önemli olan şairlerden biri de Muhammed Salih olarak

gözükmektedir. Çünkü Bâbür Şah, bu şahıs hakkında çok olmasa da önemli

bilgiler aktarmaktadır. Aktarilen bilgilere dayanarak, Muhammed Salih’in iyi bir

şair olduğunu söyleyebiliriz. Muhammed Salih’in latif gazelleri vardır, ancak

gazelleri kadar kendisi latif değildir. Bu bilgiyle beraber Muhammed Salih’in

adabı ve ahlakı hakkında biz bazı noktalara işaret etmiş bulunmaktadır.

Bâbürnâme’den anlaşılacağı gibi bu şahısın Türkçe şiirlerinin de mevcut olduğu

gözükmektedir. Burada açık söylemese de bu şahısın Fars dilinde gazel ve

şiirlerinin olduğunu söyleyebiliriz. Yazdığı bu Türkçe şiirlerinin, Bâbür Şah’ın

değerlendirmelerine dayanarak iyi ve hoş olduğunu söyleyebiliriz. Daha sonraları

Şibani Han’ın yanına gitmiştir ve Şibani Han da kendisine itibar etmiştir. Şibani

Han’ın yanında bulunduğu zaman, Şibani Han adına Türkçe bir mesnevi

yazmıştır. Yazilen bu mesnevi, “Ramali musaddasi mahbun” vezninde bulunan

“Sübha” vezninde yazılmıştır. Bu eser hakkında Bâbür Şah’ın bize aktardığı

bilgilere göre bu eser, yeterince iyi olmadığını görmekteyiz. Bâbürnâme’de biraz

daha eksikleri olduğu ortaya koyulmuştur. Bâbür Şah’ın bazı değerlendirmelerine

göre de, bu eseri okuyan bir şahıs, Muhammed Salih’in şairliğine inanmaz.

Beytlerinden iyisi budur:

“Fergana Tembel’e oldu vatan,

Ve Fergana’yı Tembelhane yaptı.”

Endican’a Tembelhane de derlerdi. Yukarıda verdiğimiz beytin

bahsettiğimiz mesnevide olup olmadığını açık ve net söylemek mümkün değildir.

Bize açık olanı bu beytin Muhammed Salih’e ait olduğudur. Şair’in ahlakı

hakkında bilgi verilmişken onun fesatçı, zalim ve merhametsiz olduğunu

zikredilmiştir. Böylece Bâbür Şah, bu şahıs hakkında açık ve net bilgi

aktarmaktadır. 406

406 Bâbürnâme, 1990, s. 163.

Page 124: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

113

2.4.2.34. Şah Hüseyin Kami

Şahıs ve nesebi hakkında hiçbir bilgi vermeksizin bu şahıs hakkında çok

kısa ve açık bir bilgi aktarmıştır. Şah Hüseyin’in şiirleri vardır ve gazelleri de

mevcuttur. Gazel yazmayı seven bir şahıs olarak bilinmektedir. Bâbür Şah’ın

tahminine gör bu şâhısa ait bir divan bulunmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi

Bâbür Şah, şahıs üzerinde fazla durmasa da şiirleri ve edebiyat üzerinde çalış ilen

eserler hakkında bilgileri eksik etmemektedir.407

2.4.2.35. Muhammed Salih ve Molla Ali Han

Bâbür Şah Kabil’den Hindistan’a yürüyüşünü kararlaştırdığı zaman Bâbür

Şah’ın yakınlarında bulunan biriydi. Bâbür Şah’ın Hindistan’a düzenlediği

seferdeOrdular karadan, Muhammed Salih ise salda Bâbür Şah’la beraber

gitmektedir. Bâbür Şah’ın belirttiğine göre bu salda şiir okuyan şahıslar çoktu.

Bunların arasında Şeyh Abdül Vahit, Şeyh Zeyin, Molla Ali Han, Turdu Bek Han

ve Muhammed Salih gibi daha birçok şairler vardı. Bir arada bulunan şairler

arasında Muhammed Salih, bu beyti söylemektedir:

“Her işve yapanın mahbupluğunu insan ne yapsın

Senin bulunduğun yerde başka birisine insanın ne lüzumu var.”408

Bâbür Şah herkesin bu beyti örnek alarak okumasını emretmiştir.

Muhammed Salih ile Molla Ali Han çok latife ettiğini açıklayan Bâbür Şah, Molla

Ali Han’ın bu beyt üzerine şaka olarak bir beyt okuduğunu görmekteyiz. O beyt

şöyledir:

“Senin gibi akılsız bir bekriyi insan ne yapsın,

Her öküz doğuran dişi eşeği insan ne yapsın.”409

Bu okunan beyt Muhammed Salih’e şaka olarak okunmuştu ve böylece

şiirler okuyarak eğlenceye devam etmektedirler. Bu bilgileri aktarırken bize nasıl

bir şairlerin olduğunu ve nasıl beytlerinin olduğunu bize aktarmış bulunmaktadır.

407 Bâbürnâme, 1990, s. 163.

408 Bâbürnâme, 2000, s. 405.

409 Bâbürnâme, 2000, s. 405.

Page 125: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

114

Bu bilgilerle bu şahısları tarih sayfalarına kaydetmiş ise de, şahısların hayatı ve

nesebi hakkında geniş bir bilgi verilmemektedir.410

2.4.2.36. Hoca Hüsrev

Bâbür Şah, Hindistan bölgelerini ve bölgelerde bulunan meyveler

hakkında bilgiler aktarırken, Hoca Hüsrev’in bir beytini kullanmıştır. Hoca

Hüsrev hakkında hiçbir bilgi verilmemektedir. Ancak Bâbür Şah, bu şahısın bir

beyti ile tarih sayfalarına geçmesini sağlamıştır. Böylece Hoca Hüsrev bir beyt ile

bilinmektedir. Bâbür Şah bu şahıs hakkında sıradan biri yaratılışın ya da bir şeyin

önemini ortaya koyabilecek kadar bir beyt yazamayacağını söylemiştir. Aynı

zamanda bu beyt sıradan bir beyt ise ya da önem arz etmeyen bir şahıs ise Bâbür

Şah bu isimi kullanmaz ve değersiz bir beyti zikretmezdi. Bu tahminen verilen

bilgilerle Hoca Hüsrev’in sıradan biri olmadığını ve her zaman bir konu üzerine

bir beyt ya da bir şiir yazmasının ihtimal olduğunu söyleyebiliriz. Eğer

Bâbürnâme’de verilen bilgi meyveler hakkındaki başlığı altında olmasa belki

geniş bir bilgi verilirdi. Hayatı ve eserleri gibi bilgilere ulaşmış bulunurduk.

Hiçbir bilgi verilmese de şu beyti ile Bâbür Şah’ın eserinde yer almaktadır.411

“Ey bizim nagzeğimiz, sen bizim bahçelerimizi süslersin,

Sen Hindistan’ın en güzel meyvelerindensin.”412

2.4.2.37. Hoca Kelan

Bâbür Şah Hindistan’ın belli bir kısmını aldığı zaman, zor durumda kalır.

Hindistan’ın daha büyük ve daha güçlü bir toprağı ve ordusu ile karşılaşması

gerekirdi. Bu zamanlarda çok zor durumda kalmışlardır. Bazıları da Kabil’e

kaçmayı düşünmekte idi. Kabile gitmeyi düşünenler arasında Hoca Kelan da

mevcuttu. Bâbür Şah, Hoca Kelan’a vilayetlervermiştir ve Kabile gönderir. Bu

durum Bâbür Şah için üzücü bir durumdu. Verilen izin sonrasında Hoca Kelan

Hindistan topraklarından olan Sind’den çıkıp giderken evinin üstüne bir beyt

yazıp astırıp gider. Yazılan o beyt şudur:

410 Bâbürnâme, 1990, s. 232.

411 Bâbürnâme, 1990, s. 260.

412 Bâbürnâme, 2000, s. 454.

Page 126: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

115

“Eğer sağ ve selamet Sind’i geçersem ve bir daha Hindistan arzusuna

düşersem, yüzüm kara olsun.”413

Bu beyti gören Bâbür Şah da ona bir beyt yazar ve cevap olarak ona gönderir.414

Hoca Kelan hakkında fazla bir bilgi yoktur. Ancak Kabil civarında Bâbür Şah’ın

yanında bulunarak birçok hareketlerde danışmanlık da yapmıştır. Hoca Kelan’ın hayatı,

eserleri ve nesebi hakkında bilgi verilmemektedir. Bâbür Şah onun yaptığı işe kızmış

üstelik yazılan o beyt onu daha da kızdırmaktaydı. Böyle bir durum olsa da Bâbür Şah

onun tarih sayfalarından silinmesine izin vermeden beytleri kendi eserinde

kaydetmiştir.415

413 Bâbürnâme, 2000, s. 474.

414 Bâbürnâme, 1990, s. 272.

415 Bâbürnâme, 1990, s. 271-272.

Page 127: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

116

SONUÇ

Babür Şah’ın yazmış olduğu Babürnâme, edebiyat ve tarih alanlarında birçok

defa incelemeye konu olmuştur. Timurlu tarih yazım geleneğinin etkisi ve izlerini

barındıran bu eser “Vekayî” diye de bilinmektedir. Teşekkül döneminden beri Türk

İslam Edebiyatında yaygın olarak kaleme alınan “siyasetnâmeler, pendnâmeler,

nasihatnâmeler vs.” türünün de canlı bir örneğini oluşturduğu varsayılan

Babürnâme’nin güçlü bir sultan tarafından kaleme alınmış olması ise onun

ehemmiyetini arttırmaktadır.

Bâbürnâme Türk, Hint ve Afgan olmak üzere üç büyük toplum hakkında önemli

bilgileri içermektedir. Eser bu toplumların folkloru, kültürü, inançları, siyasi olayları,

ticari tutumları, edebi hayatı hakkına bilgi vermektedir. Eserde, Babür Şah kendi

gözlemlerini aktarırken zaman zaman dostlarını ve yakınlarının yerdiği, düşmanlarını

ise övdüğü görülmektedir. Bu manada Babür Şah, hatta kendisinin kötü alışkanlıklarının

olduğunu bahsetmekten de çekinmeyecek kadar cesur davranmaktadır.

Babürnâme’de sosyo-kültür olarak, Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin

özelliklerinden bahsedilmiştir. Buna göre Fergana, Kabil ve Hindistan’a göre ziraat

konusunda, Kabil ise, diğer bölgelere nispetle hayvancılık ve ticaret konusunda gelişim

göstermiştir. Zira bu bölgede ipek yolunun bulunması ve birçok tüccarın buraya gelerek

ticari faaliyetlerinin yürütmesi bölge açısından büyük hareketlilik sağlamıştır. Fergana

ve Kabil kadar geniş imkânlara sahip görülmeyen Hindistan’da ise Bâbür Şah’ın

girmesiyle su kanalları çıkartılmış, ziraat tarlaları oluşturulmuş ve ticareti faaliyetlerin

geliştirilmesi için girişimlerde bulunulmuştur. Rusya dâhil olmak üzere birkaç bölgeye

ticaret için elçilerin gönderildiği de Babürnâme’de aktarılmıştır. Eserde sosyal sınıflar

hakkında bilgi verilirken, padişahlar, padişah çevresinde yer alan memurlar, âlimler,

askerler, din ve dil âlimleri ve halk olmak üzere bir sınıflandırma yapılmıştır. Bu

sınıflandırma bir Türk İslam Devleti olan Babürîlerdeki sosyal statüleri belirlerken,

devlet kaidelerini ve protokol listesinin nasıl oluştuğunu da açıklamaktadır.

Babürnâme’de üzerinde durulan önemli konularından biri de kültür ve sanattır.

Babür Şah, mimari, resim, musiki ve savaş sanatları hakkında gözlemlerini aktarırken

yapılar hakkında kendi değerlendirmelerine de yer vermektedir. Onun sanat alanındaki

Page 128: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

117

bilgi ve değerlendirmeleri, bu alanda taşıdığı estetik kaygısını ortaya koymaktadır.

Babür Şah sahip olduğu sanat anlayışıyla gittiği her yerde bağlar, mimari yapılar

yaptırarak yüz yıllardır kendinden söz ettirmektedir. Resim sanatında kendi döneminin

en iyi ressamlarının bulunduğu ve bunlardan da Behzad ve Şah Muzaffer’in öne

çıktığından bahsetmektedir. Yine Babürnâme’de, kanun, kitare, ney, saz, ud, çeng ve

çalgı daire gibi musiki aletlerin kullanıldığından bahsedilmektedir.

Babürnâme halk edebiyatının ürünü olan bir çok hikaye ve efsaneyi de gerektiği

yerde örnek amaçlı nakletmektedir. Aynı şekilde Babür Şah’ın yaşadığı dönemde bir

tiyatro kültürünün olduğunu ve Fergana ve Hindistan bölgelerinde sergilenen tiyatro

oyunlarının sergilendiğini ve canbazların olduğunu aktarmaktadır. Bu bölgelerdeki

tiyatro oyunları kıyaslanarak Hindistan’ın Fergana bölgesinden daha ileri seviyede

olduğu vurgulanmaktadır.

Babürnânme’de o dönemde yaşamış olan divan edebiyatının usta isimlerinden

bahsedilirken içki meclisleri, geziler ve bazı eğlence mekânlarında şairlerin şiir

okudukları anlatılmaktadır. Bâbürnâme’de geçen edebi şahsiyetlerin çok olduğunu ve

edebiyata yaptığı katkılarının nitelik ve niceliklerini inceleyecek olursak, Babür Şah’ın

bu alanda nedenli bilgi sahibi olduğunu anlayabiliriz. Nitakım onun Çağatay

Türkçesiyle yazdığı Babürnâmesi’nin yanı sıra kaleme aldığı şiirleri, Ali Şiir Nevai ‘den

sonra Babür Şah’ı, Çağatay Edebiyatının ikinci önemli ismi konumuna getirmektedir.

1494-1529 senelerini içine alan Bâbür-nâme eseri üzerinden çalışılan bu yüksek

lisans tezinde sosyo-kültürel ve edebi hayat hakkında bilgileri ortaya konulmuştur.

Türk, Hint ve Afgan toplumlarında bazı farklılıkları göz önünde bulundurarak zirai,

ticari ve geçim kaynakları irdelenmiştir. Mimari ve dil açısından ise farklılıkların varlığı

vurgulanarak toplumlar arasında bir mukayese yapılmıştır. Edebi alanda yalnızca Türk

Edebiyatı değil dünya edebiyatı özellikle Fars edebiyatının önemli simaları tanıtılmıştır.

Tüm bu bilgiler ışığında bir sultan şair olan Babür’ün gözüyle XVI. yüz yıla ait

Özbekistan, Afganistan ve Hindistan’ın birer portresi çiz,ilmeye çalışılmıştır. Böylece

günüzümüde innaçsal ve düşünsel bir çok ayrılığın yaşadığı bu bölge insanın orak

değerlerinin tanımlanmasına yardımcı olunmak suretiyle, ötekini kabul noktasında ortak

payda yaratılmaya çalışılmıştır.

Page 129: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

118

KAYNAKÇA

KİTAPLAR

Azam, Abdullah, Aruz AlisherNavoyivaZohiriddinMuhammadBoburSaboqlari,

AlisherNomidagiO’zbekistonMilliyKutubhonasi Yay, Tashkent 2006.

Algar, Hanid–Ali, Alparslan,“Hüseyin Baykara”,Türkiye Diyanet Vakfı İslam

Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı Yay, c. XVIII, 530-532, İstanbul

1991.

BEbur, Gazi Zahirüddin Muhammed, VekayiBEbur’un Hatıratı, çev.Arat, Reşit

Rahmeti, c. II, Türk Tarih Kurumu Yay, Ankara 1946.

Bobur, ZahiriddinMuhammad,Bobirnoma, haz. PorsoŞamsiyev, SodikMirzaev,

O’zbekiston SSR Fanlar AkademiyasiNaşriyoti Yay, 1960.

Babür, ZahiriddinMuhammad, Babürnâme (BEbur’un Hatıratı), çev. Arat, Rahmeti

Reşit,I-III, Milli Eğitim Basımevi Yay, İstanbul 1970.

Bobur, ZahiriddinMuhammad, Tanlangan Asarlar, haz. V. Rahmonov, N. Hotamov,

O’qituvchi Yay, Toshkent 1983.

Bobur, ZahiriddinMuhammad, Boburnoma,çev; PorsoŞamsiyev, Yulduzça Yay.,

Taşkent 1990.

Bobur, ZahiriddinMuhammad, MahramiAsrorTopmadim, haz. SaidbekHasanov,

Yozuvchi Yay, Tashkent 1993.

Bobur, ZahiriddinMuhammad, KitEbu-s Salot, haz. Saidbek Hasan,

AbdullaKodiriyNomidagi Halk Merosi Yay, Taşkent 1993.

Bobur, ZahiriddinMuhammad,Mübeyyen, haz. Saidbek Hasan ve Hamidbek Hasan,

AbdullaQodiriyIsimliHalqMerosi Yay, Taşkent 2000.

Bâbür, Gazi Zahireddin Muhammed,Bâbürname (Vekayi) Doğu Türkçesinden çev. Arat

Reşit Rahmeti, Kabalcı Yay, İstanbul 2006.

Bobur, ZahiriddinMuhammad, SochiningSavdosiTushti, haz. ErgashOchilov, Sharq

Yay, Toshkent 2007.

Page 130: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

119

Bobur, ZahiriddinMuhammad, Boburnoma, haz. Aziz Kayumov vd., O’qituvchi Yay,

Toshkent 2008.

Bobur, ZahiriddinMuhammad, Mubayyan ve

NaşriyBayoniRisolaiVolidiyyaNazmiyTarcimasivaŞarhi, haz. MirzoKenjabek,

Sharq Yay, Toshkent 2014.

Büyüktaş, Canan Kuş, Babür Şah, Erdem Yay, İstanbul 2018.

Elmalılı, Muhammed Hamdi, Kurani Kerim Meali,Ayfa Basın-Yayın-Dağıtım, Bakara

Süresi, 2/127.

FayziyevTurgun, ZohiriddinMuhammadBoburvaUninAvlotlari, Yozuvçi Yay, Taşkent

2000.

Gülbeden, Hümayunnâme,çev: AbdürrabYelgar, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara

1944.

Günay Kut, “Ali ŞîrNevâî”, DİA, c. II. s. 449-153.

Hasanov H, SayyohOlimlar, O’zbekiston Yay, Toshkent 1981.

Hasanov, Saidbek, BuyukSiymolarZahiriddinMuhammadBobur,O’zbekiston Yay,

Toshkent 2011.

Ibra, Ishokhon Tora, TarihiyFarg’ona, ManaviyatNashriyoti, Toshkent 2005.

JalilovSayfiddin, BoburvaAndijon”, O’zbekistonNaşriyoti, Tashkent 1993.

Konukçu, Enver, “Bâbür”,DİA, c. IV, s. 395-397.

Kudratullayev, Hasan, Bobur Armoni, Sharq Yay, Toshkent 2005.

Kayumov, Azizhon, vd., ZahiriddinMuhammadBoburEnsiklopediyasi,

BoburNomidagiHalkaroJamoatFondi, Sharq Yay, Toshkent 2014.

Mamıtov, Ulukbek, Mamıtova, Lunara, Oş-Tarih Baraktarında,Oş 2007.

Mahmud, Lutfullo, BoburniTushunishBahti, Fan

vaTexnologiyalarMarkaziningBosmaxonasi Yay, Tashkent 2009.

Mirsaydullayev, Mirmahmud, BoburningKasallik Tarihi, MumtozS’oz Yay, Tashkent

2013.

Page 131: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

120

Muhammadiyev, Otabek, “Bobur”, Orta AsrSharkAllomalariEnsiklopediyasi,

ImomBuhoriyHalkaroMarkazi Yay, Samarkand 2016.

Nuritdinov, M., BoburiylarSulolasi, Fanlar AkademiyasiNaşriyoti Yay, Toshkent 1994.

Nizomiddinov, N. G., Hindistondaİslom: Tarih, İjtimoyi-SiyosiHayotva Hint

MusulmonMadaniyati”, Toshkent 2008.

Nizomiddinov, N. G. BuyukBoburiylar Tarihi (XVI –XIX asır), Fan vaTexnologiya Yay,

Tashkent 2012.

Okumuş, Ömer, “Câmî Abdurrahman”, DİA, c. VII, s. 94-99.

Qudratullayev Hasan, Bobur Armoni, Sharq Yay, Toshkent 2009.

SotimovGofirjon, Boburiyzodalar,Manaviyat Yay, Taşkent 2003.

Tohliyev, Bokirjon vd., ““Boburnoma” Haqida”, “Ozbekiston Milli Ensiklopediyasi”

Milli Yay, Tashkent 2017, s. 1-5.

Unat, Yavuz, “Zîc” DİA, c. XLIV, s. 397-398.

Unat, Yavuz, “Zîc-i Ulug Bey”DİA, c. XLIV, s. 400-401.

Ülkütaşır, M. Şaki, BEbur Şah, Ahmet Halit Kitabevi Yay, İstanbul 1946.

Vohidov, Rahim, Biz BilganvaBilmaganBobur, Manaviyat Yay, Tashkent 1999.

Yusuf ibnMuhammadYusufiy, BoburningHos Tabibi YusufiyTabobati, çev,

MahmudHasaniy,Fanlar AkademiyasiNashriyoti Yay, Tashkent 1992.

Yücel, Bilel, BâbürDîvânı (Gramer-Metin-Sözlük-Tıpkıbasım),Atatürk Merkez Yay,

Ankara 1995.

Page 132: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

121

MAKALE

Adıgüzel, Sedat, “Ali Şiir Nevayi, Yaşamı, Edebi Kişiliği ve Eserleri”, Atatürk

Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (TAED), Erzurum 2002,

S. 19, s. 109-115.

Aka, İsmail, “Gıyâseddin b. Humâmeddin Handmîr, “Mekârimü’l-Ahlâk, Şerh- i Ahval

ve Zindegâni- i Emir Ali Şir Nevâî, Mukaddeme” Tashih ve Tahkîk,

Muhammed Ekber Aşik Merkez- i Neşr-i Miras-ı Mektub, Tahran 1378

(1999)”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi (TDİD), Türkiye 2016, s. 259-261,

(Kitap Tanıtımı).

Akyol, İbrahim, “Fatih Sultan Mehmet Dönemindeki Edebi Çevreler”, Karatekin

Edebiyat Fakültesi Dergisi (KAREFAD), Çankırı 2013, c. 1, S. 2, s. 93-122.

Altinişik Yusuf, “Ana Dile Yöneliş ve Nevai”, Uçenıye Zapiski Tanriçeskogo

Natsiyonalnogo im. V. İ. Vernadskogo (UDK) Nijnıy Novogorod 2005, c. 18,

S. 3, s. 210-214.

Aslan, Üzeyir, “Bâbur Divanında Öncelemeler ve Öncelemelerdeki Paralelizm”, Divan

Araştırmaları Dergisi, İstanbul 2010, S. 4, s. 1-26.

Aydın, Ahmet, “Bâbürlü Dönemi Fıkıh Çalışmalarının İlk Örneklerinden Biri Olarak

Bâbür’ün Mübeyyen Der Fıkh’ı”, Usûl İslam Araştırmaları, İstanbul 2017, S.

28, s. 149-182.

Aykanat, Timuçin, “Bâbür Şâh Şiirinde Görülen Somutlayıcı Anlatım Yolları Tarz- ı

Vâsûht ve Aşka İlişkin Bazı Tespît ve Değerlendirmeler”, Turkish Studies -

International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish

or Turkic, Ankara 2013, c. 8, S. 4, s. 269-294.

Baydemir, Hüseyin, “M. T. Aybek’in “Nevâi” Adlı Romanına Sosyolojik Açıdan Bir

Yaklaşım”, Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi

(TAED), Erzurum 2001, S. 18, s. 193-199.

Baydemir, Hüseyin, “Bâbürnâme’de Folklorik ve Etnografik Unsurlar”, Gazi Türkiyat

Türkoloji Araştırmaları Dergisi, Türkiye2010, S. 7, s. 117-134.

Page 133: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

122

Berbercan, Mehmet Turgut, “Türk Dili ve Kültürü Açısından BEburname’de Avcılık”,

A. Ü, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi(TAED), Erzurum, 2010, S. 42,

s. 125-145, 11-32.

Bilkan, Ali Fuat, “Babürlü Devleti’nde Türkçe”, Dîvân İlmî Araştırmalar,İstanbul 2004,

c. 2, S. 17, s. 163-168.

Bokuleva, Bota – Rauşangül, Avakova – Jenisbek, Abeldayev, “Türk Kültürünün

Hindistan Uygarlığına Etkisi”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, Türkiye

2012, c. 1, S. 7, s. 441 – 454.

Bulut, Serdar, “Asya Coğrafyası’nın Büyük Edibi Ali Şîr Nevâî’nin Hayatı, Edebi

Kişiliği, Eserleri ve Türk Dili’ne Katkilerı”, Akademik Sosyal Araştırmaları

(ASA), Türkiye 2017, S. 1, s. 23-47.

Çeliksap, Sefa, “Giyim ve Modanın Kısa Öyküsü”, Aydın sanat (YD), Türkiye 2015, S.

1, s. 57-64.

Demir, Cengiz, “Babürnâme’de Hoca Übeydullah Ahrar”, Uluslararası Türkçe Edebiyet

Kültür Eğitim Dergisi(TEKE), Türkiye, 2016, c. 2, S. 5, s. 651-660.

Eğilmez, Savaş, “Bâbürname’de Yer Alan Törenler”, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü

Dergisi (TAED) Erzurum 2011, S.46, s. 237-254.

Erkinov, Aftandil, “XV-XIX. Asır Beyazlarında Taşkent ve Paris Kütüphanelerinde

Tespit Edilen Alişir Nevai’nin Şiirlerine Dair Bir Araştırma”, A. Ü. Türkiyat

Araştırmaları Dergisi (TAED), Erzurum 2011, S. 45, s. 295-320.

Gezer, Hanife, “Mecâlüsün Nefâisin İki Nüshasının Söz Varlığı Açısından

Karşileştırılması Üzerine”, Uluslar arası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim

Dergisi (TEKE),Türkiye 2012, c. 1, S. 1, s. 99-112.

Gültekin, Muge, “Sanat Tarihi Öğretiminde Çağdaş Yaklaşımlara İlişkin Yazın

Taraması”, Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi (UÜEFD), Bursa

2009, c.1, S, 22, s. 103-121.

Halbekova, Nigora,“Ali Şiir Nevâî’nin Hamse Destanında Şiir Sanatları”, Aylık Avrasya

Edebiyat Dergisi (KARDEŞ KALEMLER), Türkiye 2011, s. 30-31.

Page 134: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

123

Kartal, Ahmet, “Ali Şîr Nevâî’de İrfan”, Türk Dünyası Bilgiler Zirvesi (TDKB), S. 1, s.

317-323.

Kaya, Önal, “Ali Şîr Nevâyi’nin Divanları”, Modern Türklük Araştırmaları (MTAD),

Ankara 2007, c. 4, S. 1, s. 45-56.

Köktekin, Kazım, “Ali Şiir Nevâyi’nin Türkçeciliği”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat

Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (TAED), Erzurum 2002, S. 19, s. 117-121.

Lingwood, Chad G., “Abdurrahmân Câmî ve Akkoyunlu Sarayında Nakşibendîlik”,

çev. İlker Külbilge, Sûfî Araştırmalar (MEDAR), Konya 2017, S. 15, s. 153-

166.

Merhan Aziz, – Emel, Tekin, “Ali Şiir Nevayi’nin Şeyh San’an Destanında Çağatayca

ve Oğuzca Dil Unsurları”, Rumeli De Dil veEdebiyat Araştırmaları Dergisi

(DEAD), Türkiye 2016, c. 1, S. 8, s. 1-8.

Oruç, Cihan, “Sultan Hüseyin Baykara’nın Timurlu Devleti Tahtına Çıkmasından Sonra

Timurlu Soyundan Bazı Mirzalar İle Giriştiği Mücadeleler”, Uluslararası

Tarih Araştırmaları Dergisi (VAKANÜVİS), Ankara 2016, c. 2, S. 1, s. 99-128.

Ölmez, Zühal, “Çağatay Edebiyatı ve Çağatay Edebiyatı Üzerine Araştırma”, Türkiye

Araştırmaları Literatür Dergisi (TALİD), Türkiye 2007, c. 5, S. 9, s. 173-219.

Özdarendeli, Nursel, “Çağdaşlarının Dilinden Ali Şiir Nevayi”, Turkish Studies -

International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish

or Turkic, Ankara 2013, c. 8, S. 9, s. 2043-2054.

Öztürk, Rıdvan, “Afganistan’daki Eski Türk İdareleri ve Bunların Özbek Şairlerinin

Kimlik Algilemalarındaki Yeri”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi (TAD),

Türkiye 2014, S. 14, s. 250-254.

Pırlanta, İsmail, “Bâbür Şah’ın Hayatı ve Kişiliği”, Juornal of Foculty of Theology of

Bozok University (BOZİFDER), Yozgat, 2016, c.10, S. 10, s. 215-245.

Sevgi, Ahmet, “Molla Câmî’nin Akâid Risalesi ve Türkçe Manzum Bir Tercümesi”,

Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi (SEFAD), Türkiye 2011, S. 26,

s. 1-8.

Page 135: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

124

Seyhan, Tanju Oral, “Zahuriddin Muhammed Babür’ün Mübeyyen Adlı Eseri”, İlmiy

Araştırmalar dergisi, İstanbul 2003, S. 15, s. 91-112.

Sırtı, Ezgi, “Bâbürname’de Temel Fiiller Üzerine Notlar”, Uluslar arası Medeniyet

Çalışmaları Dergisi (UMÇD), Nevşehir 2018, c. 3, S. 1, s. 117-128.

Sunal, Arif, “XVI. Asrın Divan Şairi Sadık’ın (ö. 1588?) Nevâî Dili’yle Yazdığı

Şiirler”, Turkish Studies - International Periodical For The Languages,

Literature and History of Turkish or Turkic (TURKİSH STUDİES), Ankara

2014, c. 9, S. 12, s. 599-631.

Taşkın, Bilel, Abdurrahman el-Câmî’nin Risâle fi’l-Vücûd Adlı Eserinin Tercüme,

Tahlîl ve Tahkîki”, Çanakkale onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Dergisi (ULAKBİM), Çanakkale 2015, S. 7, s. 73-109.

Türk, Vahit, “Lehçeler Arası İlişkiler ve Oğuz Türkçesinde Bir Neai Eseri”, Türklük

Bilimi Araştırmaları Dergisi (TÜBAR-XXVIII), Türkiye 2010, s. 395-408.

Usmonova, Shoira, “Altay Dillerinde Üst Giysi Adları” Türk Dünyası İncelemeleri

Dergisi (TDİD), Ege 2011, c. 21, S, 1, s. 15-23.

Yıldırım, Talip “Ali Şiir Nevayi’nin Eserlerinde Yakın Dostu Hüseyin Baykara”,

Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, Ankara 2006, c. 3, S. 3, s. 100-107.

Yıldırım, Talip, “Çağatay Türkçesi; Hüseyin Baykara ve Ali Şîr Nevâî”, Gelecek

Vizyonlar Dergisi (GVD), Türkiye 2017, c. 1, S. 1, s. 26-32.

Yurdakök, Murat, “Bâbür Şah’ın (1483-1530) Ünlü Eseri Babürname’de Tıbbî

Bilgiler”, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, Ankara 2007, S. 50, s. 73-77.

TEZLER

Can, Ayhan, “Abdurrahman el –Câmî’nin Şerhu’r-Risaleti’ı-Vaz’iyye Adlı Eserinin

Edisyon Kritiği”, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Çorum 2015.

Ceylan, Nimet, Gazi Zahirüddin Muhammed Bâbur Mirza’nın Eserlerindeki

İkilemeler”, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Adana 2009.

Page 136: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

125

Çevik, Gökhan, “BEbur-nâme’nin [184a-244b] Arasındaki Bölümü (Metin, Gramatikal

Dizin ve Sözlük)”, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih

Anabilim Dalı (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kocaeli 2014.

Eshboyeva, B., ““Boburnoma”da Bobur Oilesi Haqida”, Alisher Navoyi Nomidagi

Samarqand Davlat Universiteti O’zbek Adabiyoti Tarix Kafedrasi,

(Yayımlanmamış Lisans Tezi), Samarqand 2013.

İclal Arslan, “Abdurrahmân el Câmî ve el Fevâidü’z Ziyaiyye Adlı Eseri”, Dokuz Eylül

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), İzmir

2008.

Ochilova İroda, “Bobur Faoliyati va Adabi Merosini O’rganish”, Alisher Navoiy

Toshkent Davlet O’zbek Tili va Adabiyoti Universiteti, (Yayımlanmamış

Lisans Tez), Toshkent 2017.

Oruç, Cihan, “Hüseyin Baykara ve Zamanı”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kütahya 2013.

Önal, Pınar Çelik, “Ali Şîr Nevâî’nin Osmanlı Edebiyatı Üzerine Etkisi ve Bu Etkiye

Örnek Olarak Ferhâd u Şîrîn Mesnevîsi”, İhsanDoğramacı Bilken Üniversitesi,

Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi),

Ankara 2015.

Şen, Mesut, “Gazi Zahirüddin Muhammed Bâbur Bâburname”, Marmara Üniversitesi,

Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), İstanbul

1993.

Türk, Umit Ulvi, “Safevi Devleti’nin Özbek Hanlıkları ve Banür Devleti İle İlişkileri

(1526-1722)”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 2017.

İNTERNET KAYNAK

Alişer Navoiy, Majolis un-Nafois,http://n.ziyouz.com /books/alisher _navoi yasarlari /Alish

er%20Navoiy.%20Majolisun-nafois.pdf , s. 173, (21.10.2017).

Ali Alparslan, BEbur’un İcad Ettiği “BEburî Yazısı” ve Onunla Yazılmış Olan Kuran,

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/172635 , (20.05.2018).

Page 137: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

126

Bilel Koç, “Türk Devleti’nde Akıl: Kutadgu Bilig ve Babürnâme”, http://dergiler .ankara

.edu.tr/dergiler/18/1744/18522.pdf , (02.11.2017).

Hurshid Davron, http://kh-davron.uz/tag/mirzo-ulugbek ,(27.12.2017).

Hurshid Davron, http://kh-davron.uz/tag/mirzo-ulugbek, (27.12.2017).

Hüseyin Özcan, “Türk Dünyasının Bilgesi Ali Şîr Nevâî”, http://turkoloji.cu.edu.tr /ESKI%20

TURK%20DILI/huseyin_ozcan_turk_dunyasininbilgesiali_sir_nevai.pdf , (12.03.2018).

Mustafa Duran, “Sosyal Sınıf Kavramı”, http://danismend.com/kategori/altkategori/sosyal-sinif-

kavrami/ , (30.05.2018).

O’zbekiston Milli Nashriyoti, O’zbekiston Milliy Ensiklopediyasi “B”harfi,http://n.

Ziyouz.com/books/uzbekiston_milliy_ensiklopediyasi/O'zbekiston%20Milliy%20Ensi

klopediyasi%20-%20B%20harfi.pdf , s. 435-437, (13.05.2017).

Tanju Oral Seyhan, “Babür’ün Aruz Risalesinde Yer Alan Bazı Dil Bilgisi ve Yazım

Kuralları”, https://arastirmax.com/tr/system/files/dergiler/190871/makaleler/31/1 /ara

stirmax-bEburun-aruz-risalesinde-yer-alan-bazi-dil-bilgisi-yazim-kurallari.pdf,

(20.02.2018).

Tınçtıkbek Çorotegin. http://ky.kloop.asia/2015/06/30/uluttuk-zharma-zhana-kymyz-suus un

duktary-kantip-zhasalat/ (01.02.2018).

Turmush Haber Sitesi, http://narynr.turmush.kg/news :321510/?from =kg_turmush &place =

newstoplast , (03.05.2018).

Zahiriddin Muhammad Bobur, Devon, haz. Abdul Aziz, http://forum.ziyouz.com /index. php?

topic=3026.msg192974#msg192974 , 02.11. 2017).

Zahiriddin Muhammad Bobur, Etiqodiyya,http://forum.ziyouz.com/index.php? topic= 5981.

msg324310#msg324310 , (23.08.2017).

Page 138: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

127

EKLER

Ek 1: Bâbür Şah’ın baba tarafından Timur Gurkan’a dayandığı hakkındaki

şeceresi.

(Zahirüddin Muhammed Gazi BEbur, Vakayi BEbur’un Hatıratı, çev. Arat,

Rahmeti Reşit, I, Türk Tarihi Kurumu Basımevi, Ankara 1987).

Page 139: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

128

Ek 2: Bâbür Şah’ın anne tarafından Ceniz Han’a dayandığına dair şeceresi.

(Zahirüddin Muhammed Gazi BEbur, Vakayi BEbur’un Hatıratı, çev. Arat,

Rahmeti Reşit, I, Türk Tarihi Kurumu Basımevi, Ankara 1987).

Page 140: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

129

Ek 3: Bâbür Şah’ın ilk oğlu Hümayun’un doğum günü.

(Savaş Eğilmez, “Bâbürname’de Yer Alan Törenler”, Türkiyat Araştırmaları

Enstitüsü Dergisi (TAED) 2011, S.46, s. 250).

Page 141: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

130

Ek 4: MuzafferMirza’nın Bâbür Onuruna Verdiği Davet.

(Savaş Eğilmez, “Bâbürname’de Yer Alan Törenler”, Türkiyat Araştırmaları

Enstitüsü Dergisi (TAED) 2011, S.46, s. 249).

Page 142: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

131

Ek 5: Bâbür ve Bediüzzamân Mirza’nın Görüşmeleri.

(Savaş Eğilmez, “Bâbürname’de Yer Alan Törenler”, Türkiyat Araştırmaları

Enstitüsü Dergisi (TAED) 2011, S.46, s. 249).

Page 143: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

132

Ek 6: Moğolların Tuğ Açma Töreni.

(Savaş Eğilmez, “Bâbürname’de Yer Alan Törenler”, Türkiyat Araştırmaları

Enstitüsü Dergisi (TAED) 2011, S.46, s. 247).

Page 144: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

133

Ek 7: Muhammed Humayun’un Hastalığında Yapılan Nezir Töreni.

(Savaş Eğilmez, “Bâbürname’de Yer Alan Törenler”, Türkiyat Araştırmaları

Enstitüsü Dergisi (TAED) 2011, S.46, s. 251).

Page 145: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

134

Ek 8: Bâbür Şah’ın Panipat zaferi ve Delhi’nin 1526’da fethedişi.

(Gazi Zahireddin Muhammed Bâbür, Bâbürname (Vekayi) Doğu

Türkçesinden çev. Reşit Rahmeti Arat, Kabalcı Yay, İstanbul 2006, s.608).

Page 146: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

135

Ek 9: Bâbür Şah’ın zehirlenişi.

(Gazi Zahireddin Muhammed Bâbür, Bâbürname (Vekayi) Doğu

Türkçesinden çev. Reşit Rahmeti Arat, Kabalcı Yay, İstanbul 2006, s.608).

Page 147: T.C. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02692.pdf · ix ÖNSÖZ Bâbürnâme öncelikle Fergana, Kabil ve Hindistan bölgelerinin tarih, ekonomi, örf, adet, gelenek, dil, din

136

ÖZGEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler:

Adı ve Soyadı: Dastanbek RUSTAMBEK UULU

Doğum Yeri ve Yılı: Kırgızistan/ Oş, 1993

Medeni Hali: Evli

Eğitim Durumu:

Lisans Öğrenimi: 2010-2015Oş Devlet Üniversitesi Araşan İlahiyat

Fakültesi

Yüksek Lisans Öğrenimi: 2016-2018 SDÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü

Yabancı Dil(ler) ve Düzeyi:

1. Arapça: Orta

2. Rusça: Orta

3. İngilizce başlangıç