Upload
others
View
7
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
İ Ç İ N D E K İ L E R
T Ü R K K Ü L T Ü R Ü
Yayınlayan: TÜRK KÜLTÜRÜNÜ
ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
•
imt iyaz Sahibi: Prof. Dr. Ahmet TEMİR
•
Yazı işleri Müdürü: Prof. Dr. Talip YÜCEL
•
Flatı: 1 TL . Yıllık Abonesi: 12 TL . Dış memleketlere İki
misildir.
* Dergideki yazılar, kaynak gösterilerek alınabil ir. — Yazılardaki f i kir ler imza sahiplerine
a i t t i r .
•
idare yer i : Tunus Caddesi, 16
Bakanlıklar — Ankara
* Dizilip basıldığı yer:
Ayyıldız Matbaası A. Ş Ankara
9 0 0 . yıldönümü dolayısiyle Malazgirt Meydan Muharebesi
T. K. A. E 7 7 7
Alp Arslan'ın rûhuna gazel Yahya Kemal Beyatü 7 7 9
Türk Ordusu ve mil let Prof. Dr. Mehmet A l tay Köymen ... 7 8 0
Anadolu'da büyük Türk destanı 2 6 Ağustos 1 0 7 1 Malazgirt Zaferi
İsmet Binark 7 8 3 Malazgirt Zaferi sıralarında i d i l Boyu ve Karadeniz'in kuzeyindeki Türk kavimler i
Prof. Dr. Akdes Nimet Kura t 7 8 7 Kültür ta r ih i çerçevesinden Malazgirt'e bakış
Dr. Emel Esin 7 9 0 Malazgirt Savaşına kadar Türk sanat eserleri
Prof. Dr. Oktay Aslanapa 7 9 5 Selçuklu darüşşifaları
Enver Behnan Şapolyo 8 1 0 Anadolu Selçukluları tarafından Sinop'un muhasara ve zaptı
M . Şakir Ülkütaşır 8 1 4 3 0 Ağustos Başkumandanlık zaferi
M . Ertuğrul Perim 8 2 0 Bayrak
A r i f Nihat Asya 8 2 2 istiklâl Harb i sırasında Kıbrıs Türkünün Anavatana yardım kampanyası
Beria Remzi öz.oran 8 2 3 Bibl iyografya:
K İTAPLAR: M. Göktürk UYTUN, Resimli Malazgirt Şiirleri Antoloj isi . Ankara 1 9 7 1 (Dr. Tuncer Gülensoy); Prof. Dr. A l i SEVlM, Malazgirt Meydan Savaşı. Ankara 1 9 7 1 (T.G.); Se-
_ lâhattin K A R A T A M U , Türk Silâhlı Kuvvet ler i Tarihi I I . c i l t eki. Malazg i r t Meydan Muharebesi ( 2 6 Ağustos 1 0 7 1 ) . Ankara 1 9 7 0 (T. G.); Necmed-meddin A L K A N , Asker Babçesi (Asker Ocağından Gelenlerin Kalemlerinden ve Fırçalarından örnekler). An kara 1 9 7 1 (N. Harboğlu) 8 3 3
Dergimizin son durumu üzerine açıklama T»-K._&^E 8 3 7
T ^ T İ A . E . yayınları 8 3 8
v ~ ~ * S
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
KÜLTÜR TARİHİ ÇERÇEVESİNDEN MALAZGİRT^E BAKIŞ
Dr. Emel Esin
Milâdî 1071 yılının 26 Ağustosu, gün doğarken, Malazg i r t ovasında karşı-karşıya duran, çarpışmağa hazır i k i ordu, i k i ayrı kültürü temsi l ve müdafaa etmekde idi ler.
Muhteşem kızıl çadırında, kızıl f i s tan giymiş Kayser ' in , elmaslı haç i le süslü altın t a h t üzerinde oturuşu, Konstant in iye ve Ravenna mosaikle-rinde görülen levhaları hatırlatıyordu. Ortodoks K i l i ses in in keşişleri, Kayser ' in i k i yanma dizilmiş, çan sesleri içinde âyin icrâ ederek, Hıristiyanlığın zafer ini dilemekde id i ler 1 . Çadırın dışında, yüz ilâ ikiyüz b in kişilik b i r o rdu 2 , demir miğfer ve cebelere bürünmüş, silâh elde, savaşa hazır duruyordu.
B u heybet l i görünüşe rağmen, Bizans tarafı, mütecânis b i r harsın verdiği b i r l i k t en mahrumdu. Kayser in askerler i arasında, Rumlardan başka, Eımeniler, Frenkler ve Hıristiyan odukları t a h m i n edilen Türklerden Oğuz ve Peçenekler de vardı'. Bunların b i r kısmı paralı askerlerdi ve Kayser yabancılara itimâd edemiyordu. N i t e k i m Türkleri çağırıp "kend i usûllerinde" sedâkat andı içirmişdi*.
Rumlar da, mezheb farkları sebebiyle, yüzyıllardır sürdürülen iç mücâdelelerden yeni çıkmışlardı. A r iu s tarafdarları ile münâzaalarm sonunda M. 325 târîhli i zn ik Konsi l inde Ortodoks ki l ises inin dogmaları k u -rulmuşdu. Ortodoks Hıristiyan olmak için, Isanın, Allahın oğlu olduğuna inanmak şart koşulmuşdu. Putları kırmakla tanınan IkonoMastes mezhebi ise bu dogmayı reddediyordu. Ikonoklastes'lere göre, Isaya tapmak Hıristiyanlığın aslından ayrılıyor ve kadîm Romanın maddesi putperestliğine b i r dönüş teşkil ediyordu.
Selçuklular, Malazg i r t meydanına, gençlerden mürekkeb, 50 b in k i l i k , yan i Bizans ordusunun dörtte b i r i kadar b i r kuvvet le gelmiş-
(1) El-Hüseynî, Ahbdr üd-devlet is-Selçukiyye, N. Lugal tercümesi (Türk Tar ih Kurumu, Ankara 1943), s. 32-35.
(2) î. Kafesoğlu, "Malazgir t " , İslâm Ansiklopedisi (İstanbul 1 9 5 7 ) .
(3) Hüseynî, s. 33. (4) Kafesoğlu, s. 245.
790 (14)
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
SAYI 106 E. ESİN
lerdi. Böyle mütevâzı b i r kuvvet, azametli Bizans ordusunun karşısına çıkmak cesaretini nereden buluyordu? Şübhesiz k i Selçuklular, kadîm Avrasya göçebelerinin ahfâdı olarak, at üstünde savaşmak ve ok atmakda eşsiz idi ler. Çevik, küçük b i r kuvvet ile büyük b ir orduyu yormak t a k t i ğini i y i bi lmekde idi ler. Selçuklu târihi bahsinde "Selçuk oğlunu"' t a r i f eden Minhacuddîn", sanki M. V I I I - I X . yüzyıllardan Kırgız petrog l i f l er in-deki alp res imler in i 1 tasv ir e tmektedir :
"Ne havadaki kuş, ne ovadaki geyik onun okundan k u r t u l a b i l i r d i (...). B i r kasırga g ib i , b i r fırtına bu lu tu g ib i i d i (...). Önüne geleni yeniyordu (...). Selçuk oğlu, başına Türkmen börkünü yan oturtmuş, dağ g ib i şahlanan b i r at üstünde, kükreyen arslan g ib i , çakan şimşek g ib i , dolu dizg i n giderken, Turan ve I r a n (...) hayran bakıyordu".
Diğer b i r târîhci, Tezdi", Selçukluların Türkistandan Yemene uzanan b i r devlet kurduklarını anlatırken, şöyle d i y o rdu :
" B i r b i r i arkasından çekdiğimiz kılıçlar ile, Rum, Türk ve A rab mülkle r in i sardık".
Bizans karşısında duran Selçukluların b i r kuvve t i de, İran ve A rab i l lerinde devlet kurmuş olmak ile beraber, millî şuuru muhafaza etmiş olmaları i d i . O gün, Malazg i r t meydanında, Bizans ordusundaki Peçenek ve Oğuzların Rumları bırakıp kendi soydaşlarının tarafına geçmeleri", Türk millî şuurunun varlığına del i l i d i . • M. X I . yüzyılda Türklük şuurunun kültürel veçhesi de vardı. Malazg i r t muhârebesinin ceryan ettiği yılda türkçe-arabça lügat yazan Kaş-garlı Mahmûd10, Oğuz Türklerinin yükselişini anlatırken şöyle d i y o rdu :
"Tanrının emr i ile devlet güneşinin Türk burçlarından doğduğunu gördüm (...). Türklerin gönlünü almak için onların d i l l e r i ile konuşmak -dan başka çâre yokdur " .
Türklük şuuru, M . V I . yüzyıldan ber i " b i r b i r i n i t ak i b eden Türk devle t l e r in in târihi boyunca inkişâf etmişdi. Gök-Türk (M. 552-740), Türgiş (M. 658-766), U y g u r (Orkunda M . 740-840, Tu r f an ve Kansu'da 850 etrafı
(5) Bu "Selçuk oğlu" İsrail (Arslan) b. Begü, b. Süleyman b. Selçukdur: bk. not 6. (6) Mevlânâ Minhacuddîn, Tabaqât-i Nâsirî, H . G. Raverty tere. (Londra 1 8 8 1 ) ,
s. 87. (7) E. Esin, "A lp şahsiyetinin Türk san'atmda görünüşü", Türk Kültürü (Ağustos
1965). (8) Al-Yazdî, Al-'urâzah fi'l hikâyet is-Selçukkiye (K. Süssheim baskısı, Leiden
1909), s. 56. (9) Kafesoğlu, s. 245.
(10) Mahmûd Kâşgarî, Al-divân u-lugât it-Türk (Türk Târih Kurumu, Atalay bask., Ankara, 1943), tıpkıbasım, varak 3.
(15) 791
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
SAYI 106 T Ü R K K Ü L T Ü R Ü Y I L DC
muhte l i f târihler, T u r f a n hakanlığı 1250) hakanlıkları, K a r l u k (M. 766 ilâ İslâmiyet) ve Oğuz (M. I X . - X . yüzyıllarda bi l inmekdedir ) yabguluk-ları, Hakanlı devlet i (M. 850-1250), hep Türklük mefhûmunu temsi l ede-gelmişlerdi.
Malazg i r t meydanmda, Bizansın karşısına d ik i l en Selçuklular, Türk târihinden başka, Or ta Asya medeniyet inin de taşıyıcıları idi ler. Or ta Asya târihi araştırmaları ve arkeolo j ik kazıları Oğuzların erken devirde, kadîm medeniyet muhi t ine girmiş bulunduğuna işâret eder. M. 630 etrafında, eski kültür toprağı Amu-derya kıyılarında, i k i Oğuz krallığı mev-cûd i d i " . M . I X . yüzyılda, bazı Oğuzlar, Amu-deryayı aşarak, cenûba ilerlemiş ve kadîm Kuşan i l ler inde, Buddhis t Türk krallarının idâresindeki Kapisa ve Gandhâraya gelmişlerdi". Selçukluların mensûb olduğu A r a l kıyılarındaki Oğuz Yabguluğu halkı ise, Batı Türkistan medeniyeti tesirl e r i altında bulunuyorlardı. Harezm'e, Çayradın'daki kadîm şehirlere, Se-merkand, Buhara ve Taşkende, A r g u i l inde M. V I . yüzyılda teşekkül eden Batı Türk, Türgiş ve K a r l u k merkezlerine Oğuzlar komşu id i . A r a l kıyılarındaki Oğuzlar'ın şehir ve kalelerinde yaptığı kazılar sonunda To l s t o v " şu neticeye varmışdı: Harezm'de M . Ö. IV . yüzyıldan beri devam eden şehir yapısı geleneğinin vârisleri arasında Oğuzlar da vardı.
(11) E. Chavannes, Documents sur les Turcs Occidentaux (Paris 1903), s. 195-196. Çin seyyahı Hsüan-tsang'ın 630 etrâfında, Amu-derya şimâlinde rastladığı i k i "Hi -sou" veya "Kie-sou" Türkleri adını verdiği krallıklar Oğuz Türklerine âiddi: W. Tomashek, "Zentralasiatische Studien, Soghdiana", Sitzungberichte d. phU-hist. Kl. d. Kaiserl. königl.—Akademie der Wissenschaften, Wien, L X X X V I I ; Z. V. Togan, N. Togan tarafından Hsüan-tsang hayatı tercümesine notlar, tslûm Tedkikleri Dergisi IV . 1-2 ( istanbul 1964).
(12) W. Fuchs, "Huei-Ch'ao's Pilgerreise durch Nordwest Indien und Zentralasien um 726", Sitzungber. d. Prcuss. Akademie der Wissenschaften (Berl in 1938), 726 etrâfında Gandhâra (Peşâver etrâfı), Kapisa (Kâbul ve etrâfı) ve Gazne-nin aynı Gök-Türk soyundan Buddhist hükümdâr sülâlesi tarafından idâre edildiğini, bu sülâlenin ve diğer Gök-Türk beylerinin çok âbide yapdırdığını anlatır. Bu sülâlenin Arab târîhlerindeki Kabul-şah ve Gazne Rütbili, yanî Bîrûnî'nin "Türk-şâhî" dediği (Kitâb fi tahqiq mâ lil-Hind, Kâbul bahsi) soy olduğu neticesine varılır. Huei-Ch'ao seyâhâtnâmesi sonradan basıldığı İçin onu bilmediği halde de, Arab ve diğer Çin kaynaklarına dayanan Marquart, Türklerin Islâ-miyetden evvel bugünkü Afganistan ve Pakistandaki yerleşmelerine ve Türk sülâlelerine işâret ederken, Oğuzların da, Halaçlar ile birlikde, oralarda mev-cûdiyetine d ikkat i çekmişdi. " M . IX . yüzyıl başında Hindukuh illerinde Oğuz boylan yerleşmişdi. Kâbul-şah 'Abdullah b. Tâhire, cizye olarak, yılda 2000 Oğuz kölesi teslim ederdi. Bu keyfiyet, Oğuz boyları ve Gök-Türkler arasındaki bağlar ve henüz karanlık kalan Oğuz târihi için önemlidir" (J. Marquart, Eranşahr, Berl in 1901, s. 251).
(13) S. P. Tolstov, "Goroda Guzov", Sovietskaya Etnografiye (Moskova, 1947/3).
792 (16)
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
SAYI 106 E. ESİN Y I L I X
Türk-îslâm medeniyet inin doğuşuna, M. I X . yüzyılda Taşkend, Süt-kcnd, O t ra r i l ler inde Fârâbî'yi (870-950) yetiştirecek b i r mertebeye yükselişine ve bu medeniyetin, M. X . yüzyıldan sonra, Hakanlılar devleti devrinde bütün Türkistana yayılışına Oğuzlar da hizmet etmişdi. Böylece, Malazgirt meydanına gelen Selçuklular, Or ta Asya medeniyetinin, Islâmî veçhenin müdafii o larak da Bizansa karşı duruyorlardı.
M. X I . yüzyılda islâmiyet kendi idealist özüne dönmekde id i . Şekilperest te fs ir ler , Mukanna'nın öncülüğünü ettiği hareket g ib i Türklere de sirayet eden ve hükümdar ve râhip ibâdetine b i r dönüş teşkil eden mez-hebler, bu meyanda Karmatî ve Ismâilî müfrit fırkaları da, itibârlarını kaybetmekde idi ler. Malazg i r t savaşı yüzyılında, islâmiyet büyük mütefekk i r le r yetiştirecek ve hurâfe üreten müfrit fırkalara gâlib gelecekdi. O yüzyılda, Gazâlî (M. 1058-1111), bâtıl inanışlar ile mücâdele ederek Is-lâmiyetin aslî şeklini ihyâya cehd edecekdi. Y ine o yüzyılda, Oğuz i l l e r i n in hüdûdunda, Karacuk (Kara-tav)_dağlarmm eteğindeki, Sayram'da Abmed Yesevî14 dünyaya gelip, türkçe " h i k m e t " l e r i ile, Islâmiyeti idealist ma'nâda, Türklere şerh edecekdi. Sünnî İslâmiyet, M. X I . yüzyılda, büyük ölçüde, özüne sâdık görünüyordu. Manevî b i r ilâha ibâdet ediyordu. " D i n de zor y o k d u r " âyeti15 mûcibince, v icdan hürriyetine saygı gösteriyordu. Toplum içinde, ne râhiblerin, ne başka b i r sınıfın istibdadına müsâde edi lmiyordu, islâmiyet, Türklerin a lp l ik geleneğine de gelişme imkânı ver i yordu. Ancak savunmak için ve dîn serbestliğine i z in vermeyenlere karşı olmak şartı16 ile, islâmiyet gazâyı emrediyordu.
Alparslan'ın ve asker ler in in gazâyı bu mânâda anladıkları târihi kayıdlardan âşikârdır. Selçuklu ordusu, ıssız Malazg i r t ovasına, hücum ve ta lan için değil, Bizans'ın "islâm i l l e r in i istilâ etmesini durdurmak için, câmilerin yıkılıp kil iseye t ahv i l i n e " 1 7 , Hıristiyanlığın halka zorla kabûl ett ir i lmesine mâni olmak için gelmişdi. Kendi ler in in dört mis l i kuvvet inde b i r ordu ile savaşmanın tehl ikes ini müdrik idler. Muharebeye hazırlanan Alparslan, hammına ve vezirine şu haberi i l e t i y o r d u : 1 8
"Ben yanımda bulunan (az sayıda) asker ile düşmana karşı yürüyorum.
Eğer sağ kalırsam, bu, A l l a h m lûtfudur. ölürsem, rahmet de Ondandır".
(14) Karacuk Dağı, Oğuz efsânelerinde adı geçen dağ, Kara-tav'dır. Tolstov, s. 56. Ahmed Yesevî: bk. F. Köprülü, Türk edebiyatında ilk muiasavvıjlar.
(15) Ku-Pân, n/256. (16) Kur'ûn, XXII/39-40. (17) Hüseynî, s. .33. (18) İbid.
(17) 793
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
SAY I 106 T Ü R K K Ü L T Ü R Ü Y I L I X
Böyle b i r muharebeye, ancak vicdanî kanaat ile girilebileceğini A lp arslan bi lmekde i d i . Askere, savaşa g i r i p girmemekde serbest bırakan şu sözler i le hitâb etmişdi:19
" i s teyen ger i dönsün. Burada A l lahdan başka emir ve nehiy sahibi sul tan yokdur " .
A lpars lan, tek başına hücûma-geçerek, gaza için askerine örnek oldu. Cuma günü, hatîblerin islâm orduları için duâ ettiği saati bekledi. Az sayıda Müslümanların büyük b i r kuvvete gâlib geldiği Bedr gazası hakkındak i âyeti20 okudu ve " ok atmağa başladı. Kılıcı ele aldı, atının k u y r u ğunu bağladı"21. Atın kuyruğunu düğümlemek, Türklerde, ölünceye kadar savaşa adanmak işâreti i d i ; çünkü ölenin atının kuyruğu kesi l ip düğümlenerek, tuğ şeklinde, mezarına d i k i l i r d i 2 2 . Alparslan'ın genç askerler i ondan ger i kalmadılar. Hepsi atlarının kuyruğunu düğümlediler. Davul lar gürledi ve Türk askeri hücûma geçdi.
Esen rüzgârın kaldırdığı toz ile kör olan gözlerden, Alparslan'ın ta b i r i i le "yaşlar boşandığı", "ciğerden kan akdığı" o günün akşamında, Malazg i r t şehîdleri ve gâzîleri, bize vatanımızı bağışlamış oldular. Gâzî-l e r in açdığı kapıdan Türkler Anadoluya i ler ledi . E r zu rum, Konya, Kayseri, Sivas, Alâiyye, Akdeniz ve Ege sahil lerinde Türk âbideleri, câmiler, medreseler, şifâhâneler, hanlar, türbeler yükselip bu illerde Türk mimâri-s in in kurulduğuna işâret e t t i . Mütefekkirler, edîbler eserler vücûda get i r d i . Anadoluda Türk medeniyeti Malazg i r t şehid ve gazilerine mükâfat o larak teşekkül e t t i .
(19) Hüseynî, s. 34. (20) Ibid. Okunan âyet Kur'ân, III/126 id i . (21) Hüseynî, s. 34. (22) Kâşgarî, " k u d r u k " bahsi, alplerin atın kuyruğunu düğümletip, Allaha duâ ede
rek harbe girdiğini ve düşmanı aldatmak için kaçdığını şöyle anlatır: Kudruk katı tüğdümüz Tenrlğ atı teğdimlz Kemşlp atı teğdimlz Aldap yana kaçtımız
ölenin mezarına atınm kuyruğunu kesip tuğ gibi dikmek. N. Orkun, Eski Türk yazıttan (İstanbul 1936), c. I I , s. 135. Oğuzlar ise M. X . yüzyılda ölen adamın atlarının derisini ve kuyruğunu mezara asar ve bunlarla göğe uçacağına İnanırlardı: Z. V. Togan, Ibn Fadlâns Reisebericht (Leipzig 1938), s. 27.
794 (18)
\
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı