Upload
others
View
5
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 1
TMS/TFRS’DE ŞİRKET BİRLEŞMESİ ve
BÖLÜNMESİ - TEMEL KAVRAMLAR*
Abdullah YAVAŞ
* Bu çalışma, yazarının yazılı izni olmadan basılı, elektronik veya başka hiçbir yolla çoğaltılamaz, dağıtımı
yapılamaz. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 2
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ ............................................................................................................................. 1
1. TFRS’de BÖLÜNME ve BİRLEŞME İLİŞKİSİ ÜZERİNE ................................... 3
1.1. Bölünen (Devreden) İşletme Açısından ................................................................................. 4
1.2. Devralan Şirket Açısından ..................................................................................................... 6
1.3. TFRS ve TTK Düzenlemesinin Birlikte Değerlendirilmesi .................................................. 7
2. TMS-TFRS’DE BÖLÜNMENİN ESASLARI ......................................................... 9
2.1. Birleşme/Bölünme Türleri ................................................................................................... 10
2.2. İşletme (Business) ................................................................................................................ 11
2.3. Devredilen Malvarlığı .......................................................................................................... 15
2.3.1. Varlık ................................................................................................................................ 16
2.3.2. Borç ................................................................................................................................... 18
2.4. Kontrol ................................................................................................................................. 19
2.5. Elde Etme Yönteminin Uygulanması ve Bedel ................................................................... 19
2.6. Bölünme Gününün Belirlenmesi ......................................................................................... 21
2.7. Devralanın Belirlenmesi ...................................................................................................... 22
3. BÖLÜNMEDE KONTROLÜN BELİRLEYİCİLİĞİ ............................................ 23
3.1. Kontrol ................................................................................................................................. 23
3.2. Kontrol Elde Edilmiş Olsa da Birleşme/Bölünme Sayılmayan Haller ................................ 24
3.3. Birleşmede TFRS’nin Azlık Payların Tespiti Zorunluluğu ve TTK’nın Sona Erme İlkesi 26
4. BİRLEŞME/BÖLÜNME İŞLEMLERİ .................................................................. 28
4.1. Birleşme/Bölünme Prosedürü .............................................................................................. 28
4.1.1. Birleşme/Bölünme Sözleşmesi ve Planı veya Raporu ...................................................... 29
4.1.2. Varlıkların ve Borçların Sınıflandırılması ve Gruplandırılması ....................................... 29
4.2. Bölünmede Ölçüm Esasları ................................................................................................. 30
4.2.1. Elde Etme Maliyeti ........................................................................................................... 30
5. ŞEREFİYE .............................................................................................................. 30
KAYNAKÇA .............................................................................................................. 34
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 1
TMS/TFRS’DE ŞİRKET BİRLEŞMESİ ve
BÖLÜNMESİ - TEMEL KAVRAMLAR
Abdullah YAVAŞ1
GİRİŞ
Birleşme, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nda, devreden veya devralan
olarak sermaye şirketleri ve kooperatifler arasında, komandit, kolektif ve şahıs şirketleri
devreden olarak ve sermaye şirketleri ve kooperatifler devralan olarak bunlar arasında,
devreden veya devralan olarak şahıs şirketlerinin kendi aralarında gerçekleştirilebilir.
(TTK m. 137) Bölünme ise sadece sermaye şirketleri ve kooperatiflerin kendi aralarında
gerçekleştirmelerine izin verilen (m. 160/1) bir işlem olarak düzenlenmiştir. Birleşme ve
bölünme, şirket yeniden yapılandırma yöntemleri arasında değerlendirilir2.
Bölünme maddî hukukta ilk kez 6102 sayılı TTK ile düzenlenmiştir. 6762 sayılı
mülga TTK (eTTK)’da birleşmeye ilişkin düzenleme bulunmakla birlikte, bölünmeye
ilişkin bir hükme yer verilmemiş idi. Maddî hukukta düzenlenmemiş iken, vergi
kanunlarında yapılan bölünme düzenlemesi TTK kanunlaşıncaya kadar Türkiye’deki
bölünme işlemlerinin yönünü belirlemiştir. Bu çerçevede, 03.06.1949 tarihli ve 5422 sayılı
Kurumlar Vergisi Kanunu’na (eKVK) ve diğer bazı vergi kanunlarına 20.06.2001 tarihli ve
4684 sayılı Kanun ile eklenen hükümlerle bölünme vergisel açıdan ve vergili-vergisiz
şeklinde bölünmenin ayrıştırılması sonucunu doğuracak şekilde düzenlenmiştir. Yürürlük
tarihi 03.07.2001 olan 4684 sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” eKVK’nın 38’inci ve 39’uncu maddeleri ile
eKVK’nın bazı başka maddelerinde ve diğer bazı vergi kanunlarının hükümlerinde
değişiklikler ve eklemeler yaparak bölünmeyi vergi yaklaşımı ile düzenlemiştir.
1 Dr., Sermaye Piyasası Kurulu Başuzmanı (e-posta: [email protected])
Bu yazıdaki görüş ve değerlendirmeler tamamen yazarın kendisine ait olup, çalıştığı kurumu ve ilişkili
olduğu başka bir hiçbir kurum ve kuruluşu bağlamaz ve onların politika, görüş ve kararlarını temsil etmez.
2 Mehmet Helvacı, 2004, Anonim Ortaklıkların Bölünmesi (Yeniden Yapılandırma Modeli Olarak
Bölünme), Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul.; Hülya Coştan, 2004, Anonim Ortaklıklarda Bölünme,
Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 2
Daha sonra, eKVK’yı kaldıran 13.06.2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi
Kanunu (KVK)’nun “Tasfiye, Birleşme, Devir, Bölünme ve Hisse Değişimi” başlığını
taşıyan Dördüncü Bölüm’ünde bölünmeye ilişkin yeni hükümler getirilmiştir. Maliye
Bakanlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın “Anonim ve Limited Şirketlerin Kısmi
Bölünme İşlemlerinin Usul ve Esaslarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”i (Bölünme
Tebliği) 16.09.2003 tarih ve 25231 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu Tebliğ’le
kısmî bölünme düzenlenmiş ve buna ilişkin ilke ve esaslar belirlenmiştir.
Birleşme ve bölünme, maddi hukukla belirlenen çerçevede bir hukuksal işlemler
dizisi olmak yanında, bölünen şirketin malvarlığı kısımlarının tespiti ve değerlemesi ve
hem bölünen ve hem de devralan şirketler nezdinde bu işlem ve değerlerin muhasebeye
yansıtılması ve finansal raporlamasının yapılması bakımlarından, aynı zamanda, bir
muhasebeleştirme ve finansal raporlama işlemleri dizisidir.
Bu çalışmada birleşme ve bölünme işlemi, TMS-TFRS’de yapılan düzenlemeler
kapsamında muhasebe ve finansal raporlama yönünden ele alınacaktır. Birleşme ve
bölünmenin tanımına ve sebeplerine ilişkin ayrıntılı açıklama ve değerlendirme yapmadan
TTK m. 136’da ve TTK m. 159’da düzenlenen ayrıma uymak suretiyle, sadece birleşme ve
bölünme bakımından konuya yaklaşacağız ve açıklamalarımızda bölünme işlemini esas
alacağız. TTK m. 136/1-b’de birleşmenin bir türü olarak düzenlenen iki şirketin yeni bir
şirket içinde bir araya gelmesi (yeni kuruluş şeklinde birleşme) ve TTK m. 159/1-b’de
kısmî bölünmenin bir türü olarak düzenlenen, bölünen şirketin devredilen malvarlığı
bölümlerinin karşılığında devralan şirketlerdeki payları ve hakları elde etmeleri (yavru
şirket yoluyla bölünme ya da iştirak şeklinde bölünme) TFRS 3 – “İşletme Birleşmeleri”
standardının sistematiği çerçevesinde değerlendirilecektir.
Ayrıca, TTK m. 137’de birleşme ve TTK m. 160’ta bölünme bakımından getirilen
birleşme ve bölünmedeki tür sınırlamaları çerçevesinde, yürürlükteki hukukî düzenlemeye
uygun bir terminoloji benimsemeyi amaçlayarak, TMS/TFRS’deki işletme (business)
yerine, mümkün olduğunca TTK gereği şirketi esas alacağız. Ancak, TFRS 3’teki işletme
vurgusunu öne çıkarmak gerektiğinde ‘işletme’ kavramından faydalanacağız. Bu tercih,
ülkemizde birleşmenin ve bölünmenin uygulanabilirliği bakımından kanunen çizilmiş
bulunan sınırın içinde kalarak uygulamacılara yol gösterebilme amacına ve böylece daha
anlaşılır olmamıza olanak sağlayacaktır.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 3
Konunun vergi kanunlarındaki düzenlemesi, zorunlu olmadıkça, bu yazıda
değerlendirme konusu yapılmayacaktır.
1. TFRS’de BÖLÜNME ve BİRLEŞME İLİŞKİSİ ÜZERİNE
TMS/TFRS’de bölünme ayrıca veya özel olarak düzenlenmemiştir; ancak, TFRS 3 –
‘İşletme Birleşmeleri’ (TFRS 3) standardında yer alan hükümler, bölünen şirkete ait
malvarlığının bir veya birkaç bölümünü devralan şirket veya şirketler bakımından,
bölünmeye ilişkin temel bazı değerlendirmelere ulaşmamıza imkân vermektedir.
Bölünmeyi bölünen (devredilen) şirket açısından ele almak ile devralan şirket
açısından ele almak arasında ayırt edici farklılıklar bulunmaktadır. Kabaca söylemek
gerekirse, TTK bölünmeyi, esas olarak, bölünen şirketin devredilen malvarlığı ve bu
malvarlığı üzerinde hak sahibi olanların haklarının korunması çerçevesinde ele almaktadır.
TFRS 3 ise, esasında birleşmeyi düzenlemektedir. Birleşme devreden açısından
değil, devralan şirket açısından ve satın alma (elde etme) yaklaşımı ile düzenlenmiştir.
Devralan bakış açısıyla yaklaşıldığında, devreden üzerinde hak sahibi olanların haklarının
korunması bakış açısı kaybolmaktadır. Devralan hangi şekilde devralmış olursa olsun,
devralınan işletmenin muhasebe ve finansal raporlamasına ilişkin esaslar öne çıkmaktadır.
Önce işlemin “işletme birleşmesi (business combination)” kabul edilmesine ilişkin ilke ve
esaslar ve bu sağlandıktan sonra işletme birleşmesi olarak devralınan işletme unsurlarının
ne şekilde muhasebeye ve finansal raporlamaya yansıtılacağı önem kazanmaktadır.
Devralan şirket bakış açısıyla, bir şirketin tamamının ‘birleşme’ şeklinde devralınması ile
aynı şirketin iki ayrı bölüme ayrılarak bir bölümünün ‘bölünme’ şeklinde devralınması
arasında bir fark yoktur. Her ikisi de işletmenin bir bölümünün ya da tamamının
devralınması sonucu devralınan tamın veya bölümün yeni bünyede birleşmesi, yeni
bünyeye katılması olarak değerlendirilmek gerekir. Bu yüzden de TFRS 3’ün yaklaşımı
TTK ile uyum sağlayacak değerlendirmeler elde etmeye imkân vermektedir.
Aşağıda açıklanacağı üzere TFRS 3, işletme birleşmesini oldukça geniş bir bakış
açısıyla düzenlemiştir. Ancak esas olan devralınan işletme üzerinde kontrol gücüne sahip
olmaktır. Kontrol gücü kurulduğu takdirde, sadece işletmenin devralınması değil, bir
şirketin sermayesini temsil eden payların elde edilmesi de işletme birleşmesi kapsamında
düzenlenmiştir. Pay elde etme suretiyle birleşmenin hisse değişimi şeklinde olması da
işletme birleşmesi tanımından uzaklaştırmamaktadır. TFRS 3’te, üzerinde kontrol gücü
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 4
sağlanarak bir işletmeyi devralmak, pay edinimi yoluyla kontrolü sağlama ve bu anlamda
bir işletme yerine işletmeyi temsil eden payları devralma her ne şekilde olursa olsun,
işletme birleşmesi olarak kabul edilmektedir.
TFRS 3’ün bu geniş bakış açısı bize TFRS 3 – “İşletme Birleşmeleri” standardından
işletme bölünmesine (ayrıca pay değişimine, pay satın almaya) ilişkin sonuç çıkarma
imkânı vermektedir.
1.1. Bölünen (Devreden) İşletme Açısından
TTK uyarınca, bölünme işlemi sonucunda, bölünen şirketin malvarlığının en az bir
bölümü diğer en az bir şirketin bünyesine katılır. Eğer bölünen şirketin malvarlığının bütün
bölümleri şirketten çıkarılıyor ve bölünen şirket ortadan kalkıyor (sona eriyor) ise ‘tam
bölünme’den söz edilir. Eğer bölünen şirketin malvarlığının en az bir bölümü şirketten
ayrılmıyor ve şirket bünyesinde kalıyorsa ‘kısmî bölünme’den söz edilir. Dolayısıyla,
bölünen şirketin malvarlığı bölümlerinin hepsinin mi, yoksa bir kısmının mı başka
şirketlere aktarıldığına bağlı olarak bölünmenin tanımı değişmektedir. TTK m. 159’daki bu
tanımsal ayrım, anlaşılacağı üzere, bölünen şirket bakış açısıyla yapılan bir
sınıflandırmadır. Tam bölünmede devralan en az iki şirketin varlığı gerekirken, kısmî
bölünmede devralan tek bir şirketin olması yeterlidir, bölünmede devralan şirket sayısının
daha fazla olması da mümkündür.
Birleşmede ise ilke olarak bir devreden ve bir de devralan şirket vardır. Devralanın
tek şirket değil de iki ayrı şirket olması, işlemi birleşme olmaktan çıkarmakta ve bölünme
işlemi haline getirmektedir. İki şirketin ayrı bir şirket kurarak yeni bir şirket bünyesinde
birleşmeleri ise devralanın tek bir şirket olması ile birleşme olarak belirlenmektedir. Ancak
TTK m. 136/1-b’deki tanımın devreden şirket açısından yapılmış olması burada da
belirleyici olmaktadır. Devreden şirketin tasfiyesiz infisah yoluyla (tasfiye prosedürü
uygulanmadan ve kendiliğinden) sona ermesi ve devredilen malvarlığının tek bir şirkete
devredilmesi TTK uyarınca birleşme olarak değerlendirilmektedir. Ancak, gene tasfiyesiz
infisah yoluyla sona eren, ancak malvarlığı iki bölüme ayrılarak iki ayrı şirkete devredilen
şirket için, TTK uyarınca, bölünmeden söz edilecektir.
TTK, birleşmeyi ve bölünmeyi, devredilen şirkette hak sahibi olan pay sahiplerinin,
alacaklıların, çalışanların ve özel hak sahiplerinin haklarının korunmasına ve malvarlığının
devredilmesi ve devralana geçişi usulüne ilişkin olarak düzenlemektedir. TMS/TFRS’nin
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 5
düzenlemelerini, malvarlığı bölümü devredilen şirketin ve karşı taraftaki devralan
şirket(ler)in bölünme işlemlerini muhasebeleştirmeleri ve finansal tablolara yansıtmaları
bakımından, TTK düzenlemelerini tamamlayıcı ve sonuçlarını kayda geçirmeye yönelik
kurallar olarak dikkate almak gerekmektedir.
Kısmi bölünme, bölünen şirketten çıkarılan malvarlığı bölümüne karşılık olarak,
bölünen şirket pay sahiplerine nasıl bir bedel1 verileceği bakımından da kendi içinde
sınıflandırılmaktadır. TTK m. 159/1-b’deki yaklaşım ile
- bölünen şirketin pay sahipleri, devralan şirketlerin paylarını ve haklarını iktisap
ederler (kısmî bölünme) veya
- bölünen şirket, devredilen malvarlığı bölümlerinin karşılığında devralan
şirketlerdeki payları ve hakları elde eder (yavru şirket kurma ya da iştirak şeklinde
bölünme).
Kısmî bölünme ile ilgili bu alt ayrım, bölünen şirketin pay sahiplerine, devredilen
malvarlığı bölümü karşılığında, devralan şirketin paylarının mı verileceği yoksa bölünen
şirket bünyesinde pay (iştirak) varlığının artışı2 şeklinde bir sonuçla mı bölünen şirket pay
sahiplerinin haklarının karşılanacağı ile ilgili bir sınıflandırmadır. TTK’da, kısmî
bölünmede esas olan, bir şirketin malvarlığının bir veya birden fazla bölümünün diğer bir
şirkete veya şirketlere devredilmesidir.
TMS/TFRS’de birleşmede veya bölünmede, devredilen şirketin muhasebesi ve
finansal raporlaması açısından temel husus, şirketten çıkarılan malvarlığı bütünü ya da
bölümü karşılığında alınan bedel çerçevesinde gerekli kayıtların yapılması ve işlemler ile
sonuçlarının raporlanmasıdır. TFRS 3’te konu devralan şirket açısından düzenlenmiştir.
TFRS 3 bölünmeyi değil, birleşmeyi düzenlediğinden ve birleşme sonucunda devredilen
şirket ortadan kalkacağından, muhasebe yaklaşımı ile, devralan şirket bakımından
düzenlemenin dışında bir yol bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle, muhasebe ve finansal
raporlama yaklaşımı, birleşme işlemini yok olan şirket açısından ele alamazdı; bu yüzden
TFRS 3’te birleşmenin devralan şirket (işletme) açısından düzenlenmesi yerindedir.
1 Bu yazıda ‘bedel’ sözcüğünü, TFRS 3’ün kaynak metnindeki İngilizce ‘consideration’ sözcüğünü
karşılayacak şekilde, para ile sınırlı olmayan ve fiziki mal, hak, menkul kıymet ve diğer her türlü kıymeti de
kapsayacak geniş bir anlam içerecek şekilde kullanmaktayız.
2 Bu pay (iştirak) varlığı artışının, bölünen şirketin hesapları bakımından, bağlı ortaklıklar hesabında mı,
iştirakler hesabında mı ya da finansal araçlar (menkul kıymetler) hesabında mı artış yaratacağı bölünen şirket
pay sahipleri açısından, hak sahipliği bakımından, dikkate değer bir farklı sonuç ortaya çıkarmayacağından
üzerinde ayrıntılı olarak durulmayacaktır. Ancak her üç alternatifin TMS/TFRS bakımından farklı
muhasebeleştirme ve finansal raporlama sonuçlarının bulunduğu dikkate alınmalıdır.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 6
Hakların korunması açısından yaklaşıldığında birleşmeyle ortadan kalkan şirkette hak
sahibi olanların haklarının korunması esas düzenleme konusu olmaktadır. Muhasebe bakış
açısıyla, devreden işletme yok olduğundan, devralan şirketin durumu önem kazanmaktadır.
Kısmî bölünme durumunda, devreden şirketin pay sahiplerine geçecek payların ve
hakların muhasebesi devreden şirket ve devralan şirket bakımlarından birlikte dikkate
alınmak zorundadır. Yavru şirket yoluyla bölünme halinde, devreden şirkete verilecek
payların değerinin devralan şirket açısından değerlendirilmesi gerekir. Her iki durumda
yapılacak değerlendirmelerde TMS 18 – ‘Hasılat’ standardı başta olmak üzere, diğer
standartlardaki düzenlemelerden yararlanmak gerekmektedir. Bu konu aşağıda daha
ayrıntılı olarak açıklanacaktır.
1.2. Devralan Şirket Açısından
TFRS 3’te şirketlerin birleşmesi konusunun düzenlenmiş olması ve ayrıca
bölünmeye ilişkin olarak, TMS/TFRS kapsamında ayrı ve özel bir düzenleme
bulunmaması ve ayrıca TFRS 3’ün birleşmeyi, devralan şirket açısından düzenlemesi,
bizim TFRS 3’ten bölünme işlemine ilişkin sonuçlar çıkarmamızı sağlamaktadır.
Genel bir çıkarım olarak, devralan şirket bakımından yapılacak bir sınıflandırma,
işlemin bölünme işlemi mi, yoksa birleşme işlemi mi olduğunu tanımlamaya yarayacaktır.
Bölünen şirketin bütün malvarlığı1 bölümlerini başka tek bir şirketin devir alması birleşme
işlemine işaret ederken, bölünen şirketin malvarlığının bir veya daha fazla bölümünü devir
alan ancak malvarlığı bölümlerinin hepsini devir almayan şirket bakımından bir bölünme
işleminden söz edilecektir.
Devralan şirketi esas alarak yaptığımız bu tanımlama, TFRS 3’ün birleşmeyi esas
alan yaklaşımından bölünmeye ilişkin sonuç çıkarabilmemiz için gerekli ve yararlı bir
yaklaşımdır. Birleşme ve bölünmenin ayrıştırılmasına ilişkin bu yaklaşım hem TTK
açısından ve hem de TFRS 3 açısından geçerlidir. Hakların korunması ilkesi
doğrultusunda, TTK’nın bölünmeye bölünen şirket açısından yaklaşması bu
değerlendirmeyi zayıflatmaz. TTK bakımından da, bir şirketin bütün olarak kabul edilen
malvarlığı, her biri kendi başına ayrı malvarlığını temsil eden bölümlere ayrıldıktan sonra
bu bölümlerin devri bakımından konuyu ele almak gerekmektedir.
1 Bu yazıda ‘işletme’ ve ‘malvarlığı’ kavramlarını aralarında bir anlam veya içerik farkı gözetmeden,
yaklaşık olarak aynı anlama gelmek üzere ve yazarken uygun geldiği şekilde kullanmaktayız.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 7
Örneğin, (B) şirketinin malvarlığı bütünü B1 ve B2 ile ifade edeceğimiz iki bölüme
ayrılmış olsun. B1 ve B2 bölümlerinin her ikisini de (A) şirketi devralırsa birleşmeden söz
ediliyor olacaktır. B1 ve B2'den sadece birisini, örneğin, B2’yi, (A) şirketi devralmıyor ise
bölünmeden söz ediliyor olacaktır. (A)’nın devralmadığı B2 bakımından iki farklı durum
ortaya çıkabilecektir. Buna göre, B2, (B) şirketinin bünyesinde kaldığı takdirde kısmî
bölünme, (D) şirketi gibi başka bir şirketin bünyesine devrolunduğu takdirde tam bölünme
söz konusu olacaktır. Öte yandan, (A) ve (B) şirketlerinden birisi diğerinin bünyesine
girerse veya (A) ve (B) şirketlerinden her ikisini de (D) şirketi devralırsa birleşmeden söz
ediliyor olacaktır.
1.3. TFRS ve TTK Düzenlemesinin Birlikte Değerlendirilmesi
TFRS 3’ün sistematiği ve genel olarak TMS/TFRS’nin sistematiği birleşme ve
bölünmeyi bu şekilde ayrıştırmaya uygundur. Bölünmenin TMS/TFRS’de ayrıca
düzenlenmemiş olmasını da TFRS 3’te birleşmenin bölünmeyi de içerecek bir yaklaşımla
düzenlenmiş olmasına bağlamak mümkündür.
Bölünmede, devralan şirket sayısı bir’den fazla da olabilir. Birleşmede ise, tanıma
uygun olarak TTK’daki yaklaşım, birleşme işleminin her iki tarafında birer şirket
bulunduğunu kabul etmektedir. Avrupa Birliği’nin birleşme ve bölünmeye ilişkin
düzenlemeleri de aynı yöndedir1. Bölünme ile birleşmenin kavramsal olarak farkı
devralanın tek bir şirket mi, yoksa bir’den fazla şirket mi olduğuna göre de
açıklanmaktadır2.
TMS/TFRS açısından devralan tek bir şirkettir (işletmedir). O da kontrol edendir.
Birleşme veya bölünme işlemi sonucunda kontrol el değiştiriyor ise sadece kontrolü elde
eden şirket (işletme) bu işlemi birleşme işlemi olarak muhasebesinde ve finansal
raporlamasında dikkate alabilir.
Bu çerçevede, hakların korunması ilkesi doğrultusunda, TTK’nın bölünen şirket ve
bu şirketin malvarlığı bakış açısıyla getirdiği düzenlemeler, konunun devralan şirket bakış
açısıyla değerlendirilmesine engel değildir. Tersinden ifade edersek, TFRS 3’ün devralan
şirket bakış açısıyla getirdiği kurallar ve yaklaşım TTK’nın yaklaşımı ile uyumsuz değildir.
TTK, devredilen malvarlığı üzerindeki hakların korunmasına öncelik vermek suretiyle ve
1 Coştan 2004, s. 10.
2 Çebi 2010, s. 31.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 8
TFRS 3, devralınan malvarlığının değerlemesine ve gerçeğe uygun değerler üzerinden
kayıtlara alınmasına öncelik vermek suretiyle birbirini tamamlayıcı kurallar olarak
değerlendirilmelidir.
Ancak, TFRS 3 düzenlemesi birleşmeyi dikkate almakta, bölünmeden söz
etmemektedir. Bizim bu yazıda, TFRS 3 düzenlemelerinden yola çıkarak bölünmeyi ele
almamızı mümkün kılan bir özellik TFRS 3’ün içinde yer almaktadır. Bu özellik şudur:
TFRS 3 birleşmeyi devralan şirket açısından düzenlemekle, devreden şirkete ilişkin bir
kural getirmemektedir. Böylece devralan şirket bünyesine giren varlıklar ve borçlar
dolayısıyla birleşme gerçekleştirmektedir. Bu durum her devralma işleminde geçerlidir.
TFRS 3 birleşmesinde devreden şirketi ilgilendiren tek husus devralan tarafından
devreden şirkete ödenen bedeldir ve bu bedelin devreden şirket açısından nasıl kayıtlara
alınacağı TFRS 3’ün konusu değildir. Bu bedel, devreden şirket ya da onun pay sahipleri
açısından bir hâsılattır ve “TMS 18 – Hasılat” standardı kapsamında değerlendirilir.
Devralan şirket bünyesine giren malvarlığı ile ilgili hususlar TFRS 3’ün temel konusudur.
TFRS 3 devralınan malvarlığının devreden şirketin malvarlığı bütünü ile ilişkisi
konusunda bir çıkarımda bulunmamakta ve bir kural getirmemektedir. Bu çerçevede,
devreden şirketin devir öncesi malvarlığı bütününün TFRS 3 bakımından bir önemi yoktur.
Oysa TTK açısından, devreden şirketin devir öncesi malvarlığının bütünlüğü göz ardı
edilmesi mümkün olmayan bir husustur. TFRS 3 açısından, devralınan malvarlığı bölümü
esastır. Oysa TTK açısından, devir öncesi malvarlığı ve bunun devredilen bölümü birlikte
dikkate alınarak hakların korunması ilkesinin gerekleri sağlanabilir.
TFRS 3’te sadece devralınan malvarlığı bölümünün dikkate alınmakta olması,
devredenin malvarlığı bütünlüğü ile ilgili değerlendirmeleri temelsiz kılmaktadır. TFRS 3
açısından, devralınan malvarlığının devredenin malvarlığı ile ilişkisinin önemi yoktur.
Diğer bir deyişle, devralınan malvarlığının devreden şirketin malvarlığının tamamından mı
yoksa bir bölümünden mi oluştuğunun bir önemi yoktur. Esas olan, devralınan işletmenin
bir ekonomik faaliyete imkân vermesi ve bu işletme üzerinde kontrolün sağlanmasıdır.
Dolayısıyla işlemin devreden açısından bir bölünme işlemi mi, yoksa birleşme işlemi mi
olduğunun TFRS 3 açısından bir önemi yoktur. TFRS 3, devralınan malvarlığının devralan
şirket bünyesine dâhil olmasını birleşme olarak düzenlemektedir. Bünyeye alınan
malvarlığı, devralan açısından her koşulda bir elde etme olarak değerlendirilecektir. Çünkü
aşağıdaki sayfalarda açıklayacağımız üzere devralınanın ne karşılığında ya da ne şekilde
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 9
devralınmış olduğunun önemi de yoktur. Bu, yaklaşım, elde etme eylemi ile birleşme
arasındaki geçişi sağlamaktadır. Üstelik TFRS 3’ün, birleşmeyi, elde etme yaklaşımını esas
alarak düzenlemiş olması da bu adlandırmayı haklı kılmaktadır.
Bu çerçevede, TTK hükümlerinin uygulanmasında ve hukukun muhasebeye
geçirilmesinde bir uyumun sağlanması gereği olarak, TTK hükümleri ile TMS/TFRS’de
birleşmenin düzenlenişi arasındaki farklılıklar dolayısıyla, bölünme konusunun
TMS/TFRS açısından özel olarak değerlendirilmesinin gerekli olduğu anlaşılmaktadır.
Bölünme işleminin niteliği ve doğası gereği, devralan şirket bakımından, birleşmenin
sonuçları ortaya çıkar. Diğer bir deyişle, bölünen bir şirketin malvarlığının bir bölümünü
bünyesine katmak (bölünme) ile bir şirketin tüm malvarlığını tam olarak devralmak
(birleşme) arasında, devralan şirketin yapacağı işlemler ve muhasebe kayıtları açısından,
esas itibariyle bir fark yoktur. Bölünme durumunda, devredilen kısımla sınırlı olmak üzere,
devralan bakımından birleşme işlemi söz konusudur.
TFRS 3’te birleşme yaklaşımı ile bölünme yukarıda açıkladığımız çerçevede
düzenlenmiştir. Bu açık bir bölünme düzenlemesi değil, bölünmenin devralan bakımından
birleşmeye benzemesi dolayısıyla çıkardığımız bir sonuçtur. Dolayısıyla, TFRS 3’te
‘işletme birleşmeleri’ başlığı altında, devralan şirket bakımından bölünme işlemi de
düzenlenmiş olmaktadır. Diğer bir deyişle, TFRS 3’te birleşme ile bölünme iç içe geçmiş
olarak düzenlenmiştir.
TFRS 3, ‘işletme birleşmeleri’ (business combinations) başlığını taşımakla birlikte,
düzenlemenin sistematiği bölünmeyi de kapsayan bir yaklaşımın esas alındığını
göstermektedir. Bu sonuca, standarttaki bir veya birkaç hükümle değil, standardın genel
sistematiği ve kurgusu dikkate alınarak ulaşılabilmektedir.
Bu çerçevede, TMS/TFRS’de bölünme işlemi için özel bir düzenleme olmaması da
dikkate alınarak, işletme birleşmelerine ilişkin düzenlemelerden yola çıkarak sonuçlar elde
etmemiz mümkündür. TFRS 3’ün, esas olarak, devralan şirket bakış açısıyla düzenlenmiş
olması devralan şirketin uyacağı muhasebe ve finansal raporlama kuralları bakımından
bize bölünmeye ilişkin ilke ve esasları da sağlamaktadır. Kısmen bölünme halinde bölünen
şirket ya da ortakları açısından ortaya çıkabilecek muhasebe ve finansal raporlama
gereklilikleri TMS/TFRS’nin ilgili standartları ile de ilişkilendirilerek ele alınacaktır.
2. TMS-TFRS’DE BÖLÜNMENİN ESASLARI
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 10
2.1. Birleşme/Bölünme Türleri
TFRS 3’te, gerçekleşebilecek işletme birleşmesi türleri açısından bir kısıtlama ya da
sınırlama getirilmemiştir. Aslında sayılan türler topluca yeniden yapılandırma olarak
nitelendirilebilecek işlemlerden (birleşme, bölünme, pay değişimi, varlık transferi)
oluşmaktadır. Birleşme, tam bölünme, kısmî bölünme, yeni şirket kuruluşu yoluyla
bölünme, iştirak şeklinde bölünme, pay değişimi, varlık bölünmesi, birkaç şirketin
varlıklarını aktararak birlikte yeni şirket kurması, pay transferi olarak belirleyebileceğimiz
işlemler örnek işletme birleşmesi türleri olarak sayılmış ve birleşme şekillerinin bunlarla
sınırlı olmadığı da belirtilmiştir. Ayrıca yasalardan kaynaklanan, vergisel veya diğer
nedenlerle ve çeşitli yollarla işletme birleşmesi yapılabileceği öngörülmüştür.(TFRS 3.B61)
Bölünme işlemi sonucunda devralınan işletme karşılığında, devralanın, devredilenin
hak sahiplerine aktaracağı varlık, borç veya hakların alabileceği şekiller de TFRS 3.B5’te
örnek olarak sayılmış ve bunlarla sınırlı olmaksızın başka ödeme şekilleri ve araçlarının da
olabileceği kabul edilmiştir. Devralınan işletme karşılığında yapılacak ödeme için örnek
olarak sayılan araçlar ve ödeme şekilleri şunladır: Nakit, nakit benzeri varlıklar, bir işletme
olarak tanımlanabilecek varlıklar veya başka şekilde varlıklar şeklinde yapılan ödemeler;
borç ve yükümlülük altına girmek suretiyle yapılan ödemeler; pay veya benzeri özkaynak
payları ihraç etmek suretiyle devredilen menkul kıymetler; değişik bir’den fazla şekilde
bedel transfer etmek suretiyle ya da bir bedel transferi olmadan, örneğin bir sözleşme
gereği belirli koşulların gerçekleşmesi sonucu bedelsiz olarak gerçekleşen ödeme ve
aktarım şekilleri mümkün olabilir. (TFRS 3.B5) Dolayısıyla devralınan işletme
karşılığında yapılacak ödemenin şekli konusunda bir kısıtlama öngörülmemiştir; hatta bir
ödeme yapılmadan kontörlün elde edilmesi suretiyle işletme birleşmesinin gerçekleşmesi
mümkündür.
TTK’nın birleşmeye ve bölünmeye ilişkin hükümleri dikkate alındığında birleşmede
(TTK m. 136 f. 3), bölünmede (TTK m. 159) devredilen şirket malvarlığı karşılığında,
devreden şirket tarafından, devreden şirketin kendisine ya da onun pay sahiplerine,
devralan şirketin çıkardığı payların verilmesi gerekmektedir. Karşılığında pay yerine başka
bir değerin verildiği malvarlığı devir işlemleri birleşme veya bölünme olarak kabul
1 TMS/TFRS’lerle ilgili kaynak göndermeleri, standarda ait ibare (TMS veya TFRS) belirtildikten sonra bu
standardın numarası (örneğin TFRS 3) ve standart numarasından sonra bir nokta işareti ile ayrılarak standartta
gönderme yapılan paragraf (madde) numarası (örneğin TFRS 3.16) yer alacak şekilde gösterilecektir. KÇ bir
standart olmayıp bütün standartlara ilişkin genel esasları düzenleyen bir metin olduğundan bir numarası
bulunmamaktadır.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 11
edilmez. Bu kuralın tek bir istisnası vardır. Gerekli olduğu takdirde birleşmede (TTK m.
140/2) ve bölünmede (TTK m. 161/1), devredilen malvarlığının karşılığında devreden
şirket pay sahiplerine tahsis edilen devralan şirket paylarının gerçek değerinin onda birini
aşmayacak şekilde, sadece nakit olarak “denkleştirme ödemesi” yapılması mümkündür.
Denkleştirme ödemesi bir zorunluluk değil, seçimlik yoldur.
TTK’nın bu ilkesi karşısında TFRS 3.B5’teki kuralın tam olarak uygulanması
mümkün değildir. TFRS 3.B5’te sayılan ödeme şekillerinden sadece pay ihraç etmek
suretiyle gerçekleştirilen işlemler TTK uyarınca birleşme ve bölünme olarak
değerlendirilecektir. Devreden şirketin pay sahiplerine tahsis edilen payların gerçek
değerinin onda birini aşmayan nakit denkleştirme ödemesi bu çerçevede TFRS kapsamında
da uygulanabilir.
2.2. İşletme (Business)
TFRS 3, birleşmeyi (ve bu kapsamda bölünmeyi) şirketi değil, işletmeyi esas alarak
düzenlemiştir. TFRS 3 kapsamında işletme (business), “doğrudan yatırımcılara veya diğer
sahiplere, üyelere veya katılımcılara kar payları, düşük maliyetler veya diğer ekonomik
faydalar şeklinde bir getiri sağlamak amacı ile yürütülebilen veya yönetilebilen
bütünleşmiş faaliyetler ve varlıklar bütünü”dür. (TFRS 3.Ek A)
Dolayısıyla, TFRS 3 uyarınca, ancak bir getiri (return) sağlamak amacı ile
yürütülebilen ve yönetilebilen bir ‘bütünleşmiş varlıklar ve faaliyetler bütünü (integrated
set of activities and assets)’ işletme olarak kabul edilebilir. TFRS 3’teki işletme tanımında,
‘bütünleşmiş (entegre) bütünlük’ vurgusu TTK ve KVK düzenlemelerine ilişkin
değerlendirmelerdeki “malvarlığı bütünlüğü”, “işletme bütünlüğü”, “faaliyet sürekliliği”
kavramları ile uyumlu ve aynı şeyi ifade eder niteliktedir. Bu bakımdan, TTK’nın
malvarlığı bütünlüğü ilkesi ile TFRS 3’ün işletme bütünlüğü ilkesi örtüşmektedir.
Dolayısıyla, ancak birbiriyle bütünleşmiş olan faaliyetler ve varlıklar birlikte olarak
bir işletmeyi oluşturabilir. Tek başına bir işletme olarak tanımlanabilecek varlıklar da bu
kapsama dâhildir. Örneğin, depo ya da hangar olarak kullanılabilecek ve gelir
yaratabilecek bir gayrimenkul, içinde gayrimenkulün müştemilatından sayılmayan
herhangi bir aksam veya teçhizat olmasa dahi bir işletme olarak değerlendirilebilir.
Bu çerçevede, bir arada yürütülemeyen ve yönetilemeyen ancak ve ancak birbirinden
ayrı ve bağımsız olarak yürütülebilen veya yönetilebilen varlıklar ve faaliyetler aynı bütün
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 12
içinde değerlendirilemeyeceğinden ya ayrı işletme birimleri olarak ya da ayrı varlıklar
olarak dikkate alınacaktır. Faaliyetlerin birlikte yürütülememesinin yasal bir zorunluluktan
kaynaklanması gerekmez. TFRS 3’ün kastı, teknik veya organizasyonel gereklilikler
dolayısıyla birlikte yürütülmesi mümkün olmayan faaliyetlerin işletme bütünlüğü
kapsamında değerlendirilmemesidir.
Bu anlamda, örnek olarak, menkul kıymet aracılığı hizmeti veren bir şirketin
aktifinde yer alan akaryakıt istasyonu işletmesi yasalar ve diğer düzenlemeler gereği
birlikte yürütülmesi mümkün olmayan iki ayrı faaliyettir. Ancak şirketten ayrılarak başka
bir şirkete devredilen akaryakıt istasyonu işletmesinin işletme ya da malvarlığı olarak
tanımlanmasına ve bölünme işlemine tabi tutulmasına engel yoktur. Bir bütün içinde
dikkate alınamayacak varlıklara, bir gübre fabrikası ile bir inşaat taahhüt işleri yapan birim,
bir petrol rafinerisi ile barut fabrikası, bir tekstil dokuma tesisi ile bir şehirlerarası yolcu
taşıma işi gibi birçok örnek gösterilebilir.
TFRS 3, birleşmeyi ve aynı kapsamda bölünmeyi, devredilenin birleşme/bölünme
öncesinde bir işletme olarak tanımlanabilmesine ve bölünme sonrasında da her bir
bölümün devralan açısından işletme olarak tanımlanabilmesine bağlamıştır. Diğer bir
deyişle devredildiği şekliyle işletme nitelikleri ver olmalıdır. Ancak devreden bünyesinde
bu işletmenin faal olması şart değildir. Esas olan devreden ve devralan dışında bir piyasa
katılımcısının işletme olarak kullanabileceği bir varlıklar ve faaliyetler bütünü söz konusu
olmalıdır. Dolayısıyla işletme tanımı, TFRS 3’ün uygulanabilmesi bakımından temel ve
vazgeçilmezdir.
TFRS 3.B7’ye göre, işletmenin üç unsuru vardır: girdi, işlem süreci ve çıktı. Ancak
çıktısı olmasa da girdi ve işlem sürecinin birlikte var olması işletme olarak
tanımlanabilmek için yeterli olabilir. Özellikle tam faaliyete geçmemiş, inşa veya yapım
aşamasında çıktı elde etmede eksiklik ortaya çıkabilir. Dolayısıyla çıktının varlığı her
durumda gerekli olmayabilir. TFRS 3.B7’de bu üç unsur tanımlanmıştır.
Girdi, bir veya daha fazla işlem sürecinin kendisine uygulanması ile çıktılar yaratan
veya çıktılar yaratabilecek nitelikteki herhangi bir ekonomik unsur/kaynak (resource) olarak
tanımlanmaktadır. Bu kapsamda örnek olarak, duran varlıklar, maddi olmayan duran varlıklar,
duran varlıkları kullanma hakları, entelektüel sermaye unsurları, gerekli materyallere veya
haklara ve çalışanlara ulaşabilme gücü verilmektedir.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 13
Süreç, bir veya daha fazla girdiye uygulandığında çıktılar yaratan veya çıktılar
yaratabilecek nitelikte olan her türlü sistem, standart, protokol, gelenekselleşmiş uygulama
veya kural olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsamda örnek olarak, stratejik yönetim süreçleri,
operasyon niteliğindeki süreçler ve kaynak yönetim süreçleri verilmektedir. Bu süreçlerin
kural olarak belgeye aktarılmış, yazılı hale getirilmiş olduğu kabul edilmektedir. Ancak yazılı
olmasa da, gerekli becerilere ve deneyime sahip olarak kuralları ve gelenekselleşmiş
uygulamaları takip eden iyi örgütlenmiş bir iş gücünün, çıktılar elde etmek için girdilere
uygulanabilecek nitelikte süreçleri sağlayabileceği de kabul edilmektedir. Muhasebenin
tutulmasının, fatura düzenlemenin, bordro düzenlemenin ve diğer yönetim sistemlerinin ilke
olarak çıktı elde etme için kullanılan süreçler olmadığı kabul edilmektedir.
Çıktı, girdilerle bu girdilere uygulanan işlem süreçlerinin sonucu olarak ortaya çıkarak,
doğrudan doğruya yatırımcılara veya diğer fon sağlayanlara, üyelere veya katılımcılara kar
payları, daha düşük maliyetler veya diğer şekillerde ekonomik faydalar veya bunların
sağlanabiliyor olması olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla çıktı, girdilere süreçlerin
uygulanması sonucunda ortaya çıkan faydayı ya da bu faydanın ortaya çıkabilir olmasını
gerektirmektedir.
Bir çıktıyı elde etmek için gerekli girdiler ile işlem süreçlerinin tam ve eksiksiz olarak,
bütün unsurları ile birlikte var olması bir şartla aranmayabilir. Bu şart, devralanın,
eksiklikleriyle de olsa devraldığı girdileri ve süreçleri, örneğin kendi kontrolündeki başka
girdi ve süreçlerle birleştirmek suretiyle, çıktı elde etme gücüne sahip olmasıdır. Dolayısıyla,
devredende girdilere süreçler uygulanarak çıktı elde edilen bir varlık ve faaliyet bütünlüğü
sağlanamıyor olsa bile, bir piyasa katılımcısı (market participant) kendi varlıkları ve
faaliyetleri ile bu işlemleri sağlayıp çıktı elde edebiliyor ise bir işletmeden ve bunun
birleşmesinden ya da bölünmesinden söz edilebiliyor olacaktır. Bu durumda birleşme veya
bölünme yoluyla işletme devrinin gerçekleştiği kabul edilecektir. (TFRS 3. B8) İşletmenin
tanımlanmasının piyasa katılımcısı bakış açısıyla yapılıyor olmasının bu kabulün esasını
oluşturduğuna dikkat edilmelidir.
Piyasa katılımcısı TMS/TFRS’de tanımlanmamıştır. Kanaatimizce, piyasada aynı ya da
benzer varlıkları kullanarak ve aynı veya benzer süreçleri uygulayarak işletme faaliyeti
yürüten kişileri piyasa katılımcısı olarak kabul etmek gerekir. Piyasa katılımcısının,
birleşmeye/bölünmeye konu varlıkların ve süreçlerin ekonomik fayda elde edecek şekilde
kullanıcısı olabilecek durumda olması aranmalıdır.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 14
Bu çerçevede, bir varlıklar ve faaliyetler bütününün devreden bünyesinde işletme olarak
yürütülmesi aranmaz. Esas olan aynı varlıklar ve faaliyetler bütününün başka varlık ve
faaliyetlere eklemlenmesi sonucu oluşacak birleşik bütünün (integrated set) bir piyasa
katılımcısı tarafından bir işletme şeklinde yürütülmesi ve yönetilmesi imkânının bulunup
bulunmadığıdır. Bu çerçevede, belirli bir varlıklar ve faaliyetler bütününün işletme olup
olmadığının tespitinde, devredenin söz konusu varlık ve faaliyetler bütününü işletme olarak
işletip işletmediği ile devralanın aynı bütünü işletme olarak işletme niyetinde olup olmadığı
arasında ilişki kurularak değerlendirme yapılmaz. (TFRS 3.B11) Devredenin işletme olarak
kullanmadığı bir bütünü, devralanın işletme olarak kullanması mümkündür. Ancak
değerlendirme, devredenin bu bütünü işletme olarak kullanması esasına dayandırılamaz. Esas
olan, bir piyasa katılımcısının bu bütünü kendi varlık ve süreçleri ile birleştirerek bir işletme
faaliyetini sağlayabilir olup olmamasıdır.
Girdilerin, süreçlerin ve çıktıların sayısı, çeşitliliği, hacmi ve diğer nitelikleri işletmenin
faaliyetlerinin gelişme aşaması, sektörün özellikleri, işletmenin faaliyetlerinin yapısına göre
farklılıklar gösterebilir. Bu yüzden girdi, süreç ve çıktı için standart bir ölçü yoktur.
İşletme çoğunlukla borcu olan bir yapıdır, ancak borcu olmayan işletme bulunması da
mümkündür. Dolayısıyla borç işletmenin aslî bir unsuru olmadığı gibi işletmenin borcunun
olmaması da bir koşul olarak ileri sürülemez. (TFRS 3.B9)
Kural olarak, bünyesinde şerefiye var olan bir varlık ve faaliyetler bütünü (a
particular set of assets and activities) bir işletme oluşturur; işletmenin mutlaka şerefiye
içermesi şart değildir. (TFRS 3.B12) Dolayısıyla bünyesinde şerefiye oluşmuş olan bir
varlıklar ve faaliyetler bütünü, işletme olarak işlem görür. Şerefiyenin var olması, bu
bütünün mevcut haliyle bütünün parçalarına kıyasla bir fazla değer yarattığını, diğer bir
deyişle varlık unsurlarının ayrı olarak değerlemesinden elde edilen değerin toplu
değerlemeden elde edilecek değerden daha düşük olduğunu ifade eder.
Devralınan varlığı ‘işletme’ (business) kavramı yönünden ele aldığından, TFRS 3
bakımından esas olan, devralınan varlıkların ve borçların bir işletme oluşturmasıdır.
İşletme olarak tanımlanması mümkün olmayan varlıkların devralınması bir işletme
birleşmesi değil, varlık edinimi (asset acquisition) olarak kabul edilir. (TFRS 3.3) Bu
çerçevede TMS/TFRS, işletme olarak tanımlanması mümkün olmayan varlık devralma
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 15
işlemlerini TFRS 3 kapsamında değil, ilgili varlıkla veya borçla ilgili TMS veya TFRS
çerçevesinde değerlendirmeyi öngörmektedir. (TFRS 3.12)
Örneğin, tekstil sektöründe iplik üretimi, dokuma ve boyama entegre tesisleri ile seri
üretim yapan bir işletmenin yönetim binasının satın alma yoluyla şirketin bünyesine dahil
edilmesi durumunda bir işletme birleşmesinden ya da işletme devralmasından söz
edilemez. Bu işlem, bir bina alımı olarak değerlendirilir ve alınan bina gayrimenkuller
arasında kayıtlara alınır; TMS 16’da belirlenen esaslara göre işleme tabi tutulur.
Dolayısıyla, bir şirket bölünmesinden söz edilebilmesi için bölünme işlemi
sonucunda, tanımlanabilir bir işletmenin ortaya çıkmış olması gerekir. Bölünme sürecine
işletme olarak tanımlanabilen bir varlık topluluğunun konu edilmiş olması gerekir. İşletme
tanımına uymayan varlık devralmaları işletme birleşmesi veya bölünmesi olarak
değerlendirilemez, bu devralmalar ilgili varlığın özelliklerine ve niteliklerine bağlı olarak
belirlenen varlık grubu ile ilişkilendirilerek muhasebeleştirilir. Bir işletme devralması
olarak muhasebeleştirilmez. Örneğin devralınan bir bina ve makineler işletme tanımına
uymuyorsa, bunların devri bir işletmenin devredilmesi olarak dikkate alınmaz; binanın ve
makinelerin elde edilişi TMS 16 – ‘Maddi Duran Varlıklar’ standardı çerçevesinde
değerlendirilir.
2.3. Devredilen Malvarlığı
TTK’nın bölünmeye ilişkin hükümleri bölünen şirkete ait malvarlığını bir bütün olarak
kabul etmekte ve bu bütünün bölümlere ayrılmasını; her bir bölümün de kendi başına bir
malvarlığı oluşturmasını öngörmektedir. Dolayısıyla TTK’da şirket bölünmesi bir malvarlığı
bölünmesidir. Yukarıda açıkladığımız üzere, TFRS 3, işletmeyi esas almaktadır. İşletmenin
kısmen veya tamamen devredilmesi, bölümlere ayrılarak tamamen veya bir veya daha fazla
bölümü devredende kalmak suretiyle başka bir veya bir’den fazla devralana devredilmesi
devir niteliğini değiştirmemektedir. Ancak TFRS 3 devredilenin devralana ekonomik fayda
sağlayabilecek bir işletme oluşturmasını şart koşmaktadır. TFRS 3’ün “işletme” tanımına
uyma koşulu ve TTK’nın öngördüğü “malvarlığı” oluşturma koşulu birlikte dikkate alınarak
bir tanım birliğinin sağlanıp sağlanamayacağının değerlendirilmesi uygun olacaktır.
Malvarlığını varlık ve borç şeklinde iki unsuru bulunan bir bütün olarak dikkate
alabiliriz. Bunu esas alarak TFRS kapsamında varlık ve borcun nasıl tanımlandığı bize
yardımcı olabilir.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 16
2.3.1. Varlık
TFRS Kavramsal Çerçeve (KÇ)’ye göre varlık “geçmişte olan işlemlerin sonucunda
ortaya çıkan ve halihazırda işletmenin kontrolünde olan ve gelecekte işletmeye ekonomik
fayda sağlaması beklenen değerlerdir.” (KÇ 4.4/a)
Bu tanımda, üç unsur öne çıkmaktadır:
i) halen işletmenin kontrolünde olmak,
ii) bugünden önceki işlemlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmış olmak,
iii) gelecekte sağlayacağı ekonomik faydaların işletmeye akmasının beklenmesi.1
Bu üç unsura ek olarak, bir varlığın finansal tablolarda bir tablo kalemi olarak
tanımlanabilmesi, bu varlığın maliyetinin tespit edilebilmesini ya da değerinin
ölçülebilmesini gerekli kılmaktadır. (KÇ 4.41) Dolayısıyla elde edilmesi için bir harcama
yapılmış olsa bile maliyeti bilinmeyen ve ayrıca bir değer de atfedilemeyen bir varlık
işletmenin kontrolünde olsa ve işletmeye gelecekte fon sağlaması beklense bile varlık
olarak finansal tablolara yansıtılmaz.
Bu tanım ve unsurlar bakımından, önceki işlemlerin sonucu olarak ortaya çıkma
koşulu, gelecekte yapılacak işlemler sonucu ortaya çıkacak olan kalemlerin bugün
itibariyle varlık olarak sınıflandırılamayacağını göstermektedir. (KÇ 4.13) İşletmenin
kontrolünde olma koşulu, hem işletmenin kendi faaliyetlerinin sonucunu doğru ölçebilmek
bakımından ve hem de işletmenin kontrolü dışında olan varlıkların sağlayacağı faydaların
işletmeye mal edilmesini, hak edilmeyen/edilmeyecek gelirlerin işletme muhasebesine
yansıtılmasını önlemek bakımından önem arz etmektedir. Ve son olarak, varlığın işletmeye
bir ekonomik fayda sağlamasının beklenmesi esastır. İşletmeye ekonomik fayda sağlaması
beklenmeyen kalemlerin varlık olarak kayıtlara alınması mümkün değildir. İşletmeye
gelecekte ekonomik fayda girişi (ya da akışı) sağlaması beklenmeyen harcamalar varlık
olarak bilançoda2 değil, ilgili dönemin gideri olarak gelir tablosunda gösterilir. (KÇ 4.45)
Gelecekteki fayda akışını, varlığın, tek başına sağlaması zorunluluğu yoktur. Dolayısıyla
1 Kaynak (bkz. http://www.iasb.org) metindeki “from which future economic benefits are expected to flow
to the entity” ifadesi işletmeye ekonomik fayda akışının beklenmesini gerekli kılmaktadır. Bu beklenti bir
potansiyel durum olarak da dikkate alınabilir.
2 TMS/TFRS’nin 2012 yılı başlarından itibaren yayımladığı yeni standart metinlerinde ‘bilanço (balance
sheet)’ terimi yerine geçmek üzere ‘finansal durum tablosu (statement of financial position)’ teriminin
kullanmakta olduğu gözlenmektedir. Bu çalışmada bilanço terimini kullanmayı tercih edeceğiz.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 17
tek başına veya başka varlıklarla birlikte, işletmeye ekonomik fayda akışı sağlamak da
varlık olarak tanımlanabilmenin temel gerekliliklerden birisidir. (KÇ 4.10/a)
TFRS 3, bir varlığın devralınan işletme kapsamında dikkate alınarak devralanın
kayıtlarına işletmenin unsuru olarak alınabilmesi için “tanımlanabilir” olma koşulunu
aramaktadır. Bu çerçevede, TFRS 3.10, devralma günü itibariyle diğer unsurlardan ayrı
olarak ‘tanımlanabilir (identifiable) varlıkların’ tespit edilmesini gerektirmektedir.
“Tanımlanabilir” olmak şu şekilde açıklanmaktadır (TFRS 3.Ek A):
i) İşletmeden ve işletmenin diğer varlıklarından ayrıca işleme tabi tutulabilir veya
bölünerek ayrılabilir olan ve işletme yönetiminin böyle bir niyeti olmasa bile, bir
sözleşmeye bağlanarak veya ilişkili bir başka tanımlanabilir varlık ile birlikte veya
bir borç kapsamında satılabilir, devredilebilir, lisansa bağlanarak aktarılabilir, kiraya
verilebilir veya bir değişime konu edilebilir olan yahut da
ii) hakkın devredilebilir veya işletmeden ayrılabilir olup olmamasına bakılmaksızın,
sözleşmesel veya diğer yasal haklardan ya da başka bir şekilde ortaya çıkan
haklardan ve yükümlülüklerden kaynaklanan varlık.
Yukarıda (i) ve (ii)’deki esaslara uyan varlıklar tanımlanabilir varlıklardır. (i)’deki
esaslar işletmenin kontrolünde olma durumunu göstermekte ve (ii)’deki esaslar halen
işletmenin kontrolünde olmasa da bir hak olarak işletmenin sahip olduğu ve varlığın
gelecekte işletmenin kontrolüne girecek olma durumunu göstermektedir. (i) işletmenin
kullandığı binayı tanımlıyorsa (ii) de işletmenin bir inşaat sözleşmesi kapsamında bir
yüklenici eliyle yaptırmakta olduğu bina ile ilgili hakkını tanımlamaktadır.
Tanımlanabilir varlık, devir işleminin devralan bakış açısından tespitini gerektirmesi
nedeniyle, varlığın devralan açısından ‘tanımlanabilir’ olmasını gerekli kılmaktadır.
Devredilenin tanımlayabildiği, ancak devralanın tanımlayamadığı varlık, bu çerçevede,
devralan açısından bir varlık olarak dikkate alınamaz. Bunun tersi de geçerlidir. Devredilen
şirket açısından tanımlanabilir olmayan, ancak devralan şirket açısından tanımlanabilir
olan varlık, bu çerçevede bir varlık olarak devralanın kayıtlarına alınır.
Devreden açısından tanımlanabilir olan, ancak devralan açısından tanımlanabilir
olmayan varlığa örnek olarak, alacaklısı devredilen ve borçlusu devralan olan bir
borçlanma senedi gösterilebilir. Benzer şekilde, aynısı devralanın uhdesinde bulunan bir
müşteri listesi, devredilenin varlıkları arasında devralınmış olsa bile, devralan açısından
yeni bir varlık olarak tanımlanamaz.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 18
Devreden açısından varlık tanımına girmeyen, ancak devralan açısından
tanımlanabilir bir varlık olarak, devredilenin kendi bünyesinde ürettiği ve önceki
dönemlerde gider olarak kaydettiği araştırma ve geliştirme harcamaları sonucu üretilmiş
olan bir marka hakkı gösterilebilir. (TFRS 3.13) Devredenin varlıkları arasında kayıtlarda
yer almayan bu şekildeki bir marka hakkı, TMS/TRFS’nin genel ‘varlık’ tanımlarına
uyduğu takdirde, devralan açısından varlık olarak kabul edilir ve bu şekilde kayıtlara alınır.
Bütün bu unsurlar, TMS kapsamında ‘varlık’ kavramını açıklamakla birlikte,
‘malvarlığı’ tanımı ile ilişkilendirilmesi gereğine dayanarak, ‘borç’ kavramını da ayrıca ele
almak gerekmektedir.
2.3.2. Borç
Devredilen işletme, TFRS 3.10 uyarınca, borçlarıyla birlikte bir bütünü temsil
etmektedir. Devredilen işletmenin borçları, birleşme/bölünme işlemleri kapsamında, tespiti
gereken ana kalemlerdendir.
İşletme bünyesinde birleşme/bölünme işleminde kabul edilecek borçların,
birleşme/bölünme günü itibariyle borç ya da muhtemel yükümlülük olarak
tanımlanabilmesi gerekmektedir. Borç olarak tanımlanabilmenin koşulu TFRS Kavramsal
Çerçeve’deki esaslara uygunluktur.
KÇ’de borç “geçmiş olaylardan kaynaklanan ve ödenmesi işletmenin ekonomik fayda
sağlayabilecek değerlerinde bir çıkışa neden olacak mevcut yükümlülüklerdir” şeklinde
tanımlanmıştır. (KÇ 4.4/b) Yukarıda varlık ile ilgili olarak ele aldığımız şekilde
unsurlarına ayırabileceğimiz bu tanımda esas olan, mevcut bir yükümlülük olarak var
olması (KÇ 4.15), gelecekteki işlemlerden değil, değerlendirme zamanından önceki
işlemlerden kaynaklanan bir borç olması ve işletmeden gelecekte bir ekonomik fayda
çıkışına yol açmasının beklenmesidir.
Bu kapsamda, gelecekteki bir işlem veya olay sonucunda ortaya çıkacak olan bir
borç bugüne ait değildir. Ancak, önceki işlem ve olayların sonucu olarak kesin olmasa da
gelecekte muhtemel bir borç doğması beklenebilecek durumda ise bu gibi muhtemel
borçlar için karşılık ayrılmak suretiyle dönem gideri kaydedilmesi ve aynı zamanda
bilançonun pasifinde bir borç oluşturulması gerekebilir. Bu gibi muhakeme süreçlerinde,
TTK m. 515’te açıklanan dürüst resim ilkesinin kaynağı olarak TMS/TFRS’de “fair
presentation” ile ifade edilen ve daha önceki uluslararası muhasebe terminolojisinde “true
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 19
and fair view” veya “truthful presentation” ile kavramlaştırılan standart üstü ilke (üst
norm) esas alınarak değerlendirme yapılmalıdır.
2.4. Kontrol
TFRS 3’te devir işlemine konu olanın ‘işletme’ tanımına uyması ve ‘elde eden’ veya
‘devralan’ın (acquirer) kesin olarak belirlenebilmesi esastır. Eğer bu iki unsur tam ve kesin
değilse, birleşme işleminden söz edilemez. Devralanın belirlenmesinde ‘kontrol’ kavramı
kilit öneme sahiptir. Devralan kontrol edendir. Eğer kontrol tanımına uygun bir ilişki
kurulamıyorsa işletme devir alması, birleşmesi ya da bölünmesi söz konusu değildir;
kontrolün devralana geçmesinin söz konusu olmadığı işletme devirleri TFRS 3 kapsamında
yeniden yapılandırma olarak değerlendirilmez. Devralanın belirlenmesi, böylece, kontrol
kavramına bağlanmış olmaktadır.
Eğer devralan devralınan işletmenin kontrolünü elde edemiyorsa, devir sonrasında
işletmenin kontrolü devredende kalmaya devam ediyorsa birleşme ya da bölünmeden söz
edilemez. Diğer bir deyişle, birleşme veya bölünme sonrasında kontrolün el değiştirmesi
gerekir, aksi halde birleşme/bölünme gerçekleşmiş olmaz. Kontrolün el değiştirmesi
koşulu pay değişimi, varlık transferi, pay devri de dahil, hangi şekilde olursa olsun
birleşme ve bölünmenin ve tüm yeniden yapılandırma yöntemlerinin TFRS 3’teki
vazgeçilmez ön koşuludur. Kontrol 3. Bölümde açıklanmaktadır.
2.5. Elde Etme Yönteminin Uygulanması ve Bedel
TFRS 3.4, her işletme birleşmesinin devralan şirket tarafından elde etme yöntemi
uygulanarak kayıtlara alınmasını öngörmektedir. Bu yöntem, birleşme işleminde, devralan
şirkete olan maliyeti dikkate alınarak devir alınan işletmenin değerinin belirlenmesini
gerektirmektedir. Elde etme yöntemi, işlemi, elden çıkaran açısından dikkate almayı
öngören elden çıkarma ya da satış yönteminin karşıtıdır. Elden çıkaran satış fiyatıyla
ilgiliyken, devralan alış maliyeti ve karşılığında elde ettiği malvarlıkların değeri ile
ilgilidir.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 20
Elde etme maliyeti ile malvarlığı değeri arasındaki fark, malvarlığı değerine göre
yüksek bedel ödenmiş olması halinde şerefiye olarak ve bedelin daha düşük olması halinde
pazarlık avantajı olarak dikkate alınır.
Devralınan bir malın devredilene sağladığı gelir ile devralana olan maliyeti birbirine
eşit olmayabilir. Örneğin, satıcının bulunduğu yerde teslim alınan fiziki malın devralanın
kullanım yerine taşınmasına ilişkin maliyetler satış fiyatı içinde değil, alış maliyeti içinde
yer alır. Bu şekilde satıcının elde ettiği gelir ile alıcının katlandığı maliyet genellikle
farklılaşır. Alıcının kredi kullanmak suretiyle bir finansman maliyetine katlanması
durumunda, satış fiyatı değişmezken, alıcının katlandığı maliyet TMS 23 – “Borçlanma
Maliyetleri” standardının çizdiği çerçevede satış fiyatından uzaklaşacaktır. Elde etme
yönteminin uygulanması ile elden çıkarma yönteminin uygulanması arasındaki farklar bu
gibi durumlarda çok daha önemli sonuçları olan işlemler haline gelir.
Devralınan işletme karşılığında ödenen (transfer edilen) bedelin gerçeğe uygun
değeri (fair value) üzerinden belirlenmesi ve kayıtlara alınması zorunludur. (TFRS 3.37)
Gerçeğe uygun değer ya da gerçek değer, birleşmede (TTK m. 146/1-b) ve bölünmede
(TTK m. 167/1-c) değişim oranının belirlenmesinde ve ayrıca, varsa, birleşmede (TTK m.
142/2) ve bölünmede (TTK m. 161/1) denkleştirme ödemesinin gerçekleştirilmesinde hem
devreden ve hem de devralan şirketin değerlerinin tespiti için zorunludur.
TMS/TFRS sistemi, satıcının satış geliri ile alıcının alış maliyeti arasındaki farkın
önemini, son olarak TFRS 13 – “Gerçeğe Uygun Değer Ölçümü” standardı ile daha açık
bir şekilde tespit etmiştir. TFRS 13, gerçeğe uygun değeri (fair value) belirlemede elden
çıkarma (exit) fiyatını esas alır. Bunun karşıtı elde etme fiyatıdır. Elden çıkarma fiyatı, bir
varlığın satışında elde edilecek satış geliri iken bir borcun devrinde borçtan kurtulmak için
katlanılacak bedel şeklinde ele alınmaktadır. Varlık satışı da olsa borcun devri de olsa,
TFRS 13, satıcının tabi olacağı piyasa fiyatını esas almaktadır. TFRS 3 – “İşletme
Birleşmeleri” standardı elde etme yöntemini esas alarak TFRS 13’in tersi yaklaşımı
benimsemiş bulunmaktadır.
Varlığı veya borcu elden çıkarma (satış) yaklaşımında, TFRS 13, düzgün işleyen bir
piyasayı esas almaktadır. İcra satışı gibi zorunlu satışlar ya da düzgün işlemeyen veya alıcının
ve satıcının bilgilerinin yeterli olmadığı piyasalar bu kapsamda referans olarak alınamaz.
Dolayısıyla elden çıkarma fiyatı düzgün işleyen, bilgili ve istekli alıcı ve satıcıların
bulunduğu piyasada oluşan satış fiyatıdır. Satıcının kendi satış fiyatı da tek başına ölçü olarak
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 21
alınamaz. Piyasa katılımcıları arasındaki alım-satım işlemlerinde oluşan ve piyasada
gerçekleşen fiyatlar referans olarak kabul edilmektedir. (TFRS 13.BC27-45)
Birleşme bölünme işleminde devralan tarafından transfer edilen bedelin, TFRS 3.37’de,
devralan işletme tarafından transfer edilen varlıkların birleşme/bölünme tarihindeki gerçeğe
uygun değerlerinin, devralınan işletmenin önceki sahiplerine karşı devralan tarafından
üstlenilen borçların ve devralan tarafından çıkarılan özkaynak paylarının toplamı olarak
hesaplanması öngörülmektedir. TTK’daki birleşme/bölünme düzenlemelerinde, devralınan
malvarlığı karşılığında, devralanın çıkardığı payların verilmesi birleşmeyi ve bölünmeyi
tanımlayan temel bir husus olarak düzenlenmiştir. Bu çerçevede, TFRS’nin, devredene
borçlanarak birleşme/bölünme yoluyla işletme devralma yolunun TTK bakımından geçerli bir
birleşme/bölünme olarak dikkate alınması mümkün olmaz.
Benzer şekilde TFRS 3.39’da öngörülen koşula bağlı bir ödeme şekli de TTK
kapsamında birleşme/bölünme olarak değerlendirilecek bir işleme esas olamaz.
2.6. Bölünme Gününün Belirlenmesi
TFRS 3.5 uyarınca, elde etme yönteminin uygulanmasında tamamlanması gereken
bazı aşamalar ve belirlenmesi gereken bazı zorunlu hususlar bulunmaktadır.
Bölünme/birleşme gününün kesin bir tarih olarak belirlenmesi bu unsurlardan biridir.
Bölünme işleminin gerçekleşmiş kabul edileceği günün ya da tarihin belirlenmesi,
bölünme kayıt ve işlemlerinin bu tarih esas alınarak yapılacak ve hesaplara yansıtılacak
olması nedeniyle önemlidir. Bu günün kesin olarak belirlenmesi, devralınan malvarlığı
unsurlarının gerçeğe uygun değerlerinin tespitinde esas alınacak günün belirlenmesi
bakımından da önemlidir. Özellikle piyasalarda sürekli alım-satıma konu varlıkların (örn.
borsada alınıp satılan hisse senetlerinin) devralınmasında değerleme günündeki gerçeğe
uygun değerinin tespiti zorunluluğu (TFRS 3.18) bakımından bölünmenin sonuçlandığı
günün tespiti gerekir.
Devralanın devralınan malvarlığı unsurlarının kontrolünü elde ettiği gün bölünmenin
gerçekleştiği gün olarak kabul edilir. Bu gün, genellikle, varlıkların ve borçların devralana
ve bunlara karşılık bedelin devredene aktarıldığı ve böylece bölünme işleminin
sonuçlandığı gündür. Ancak devralınan malvarlığının kontrolü bedelin ödenmesinden
önceki veya sonraki bir tarihte de gerçekleşebilir. Bu durumda kontrolün elde edildiği tarih
esas alınır. (TFRS 3.8-9)
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 22
2.7. Devralanın Belirlenmesi
TFRS 3, bir işletme birleşmesinde öncelikle bir devralan (acquirer) işletmenin tespit
edilmesini öngörmektedir. (TFRS 3.06) Bölünmede, bölünenin devreden ve devredilen
bölümü elde edenin devralan olacağı açıktır ve bunun tespiti de daha kolaydır. Birleşmede,
TFRS 3’ün kontrol ilkesi esas alınacak ve çoğu zaman bunun tespitinde bir muhakeme
yapmak gerekebilecektir. İki işletmenin birleşmesi söz konusu ise bunlardan bir tanesi
mutlaka devralan olacaktır. Bu durumda diğer işletme de devralınan (acquiree) işletme
olarak işlem görecektir. Birleşmede, elde etme muhakemesinde esas alınacak temel ölçüt
devralan işletmenin, birleşmeye tabi diğer işletmenin kontrolünü elde edip etmediği
olacaktır. Birleşmede esas alınacak kontrol tanımı da TFRS 10’da belirlenen tanım
olacaktır. (TFRS 3.07) Bu konu aşağıda Bölüm 3’te açıklanmaktadır.
Bu değerlendirme TTK uyarınca yapılacak değerlendirmelerde geçerli olmaz.
TTK’da kendi çıkardığı payları diğer şirketin pay sahiplerine veren şirket devralan
şirkettir.
TFRS uyarınca yapılacak değerlendirmelerde, pay değişimi ve varlık transferi
şeklindeki özellikle birleşme işlemlerinde, tespitinde güçlük yaşanabilecek olan devralan
şirketin belirlenmesi, bölünme işlemi bakımından görece daha kolay olacaktır. Devralınan
malvarlığı karşılığında bir bedelin ödenmesi halinde, “devralan” kolay bir şekilde tespit
edilebilecek iken para dışında varlıkların takası suretiyle gerçekleşen bölünmede bu
tespitte güçlük yaşanabilecektir. Varlık takası suretiyle gerçekleşen bölünmede her iki
şirket de aynı zamanda bölünen ve devralan olarak nitelendirilebilir. Şöyle ki bünyesindeki
TMS/TFRS uyarınca işletme (business) olarak tanımlanabilen bir malvarlığı bölümünü (B)
şirketine devredilen (A) şirketi bölünen (devredilen) şirkettir; (B) de devralandır. Bu
işletme (malvarlığı bölümü) karşılığında (B)’den aynı şekilde TMS/TFRS kapsamında
işletme olarak tanımlanan başka bir malvarlığı bölümünü devralması halinde (A) şirketi bu
defa devralan niteliği kazanacak ve (B) de bölünen olacaktır. Dolayısıyla iki ayrı şirket
bünyesindeki işletmelerin (şirket malvarlığı bölümlerinin) takası suretiyle gerçekleştirilen
bölünmelerde her iki şirketin de, farklı malvarlığı bölümleri bakımından, bölünen ve
devralan sıfatlarını bir arada taşımaları mümkündür.
Şirket malvarlığı bölümlerinin takası suretiyle ortaya çıkabilecek farklı şerefiye
hesaplamaları da bu kapsamda önem arz eder.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 23
3. BÖLÜNMEDE KONTROLÜN BELİRLEYİCİLİĞİ
3.1. Kontrol
Kontrol, TFRS 3 kapsamında, işletme birleşmelerinde kilit öneme sahiptir.
Kontrolün elde edilmediği birleşmeler ve bölünmeler ve diğer şekillerdeki yeniden
yapılandırmalar TFRS 3 kapsamında işletme birleşmesi/bölünmesi ya da diğer bir yeniden
yapılandırma türü olarak değerlendirilmez ve TFRS 3 hükümlerine tabi tutulamaz. TFRS
3’te birleşme elde etme (acquisition) yaklaşımı ile değerlendirildiğinden, birleşme ile aynı
esaslar çerçevesinde, bölünmede de devralanın devralınan işletme üzerinde kontrol gücünü
elde ediyor olması gerekir. Bu çerçevede, bölünme işleminde yapılacak ilk işlem, kontrolü
elinde tutan tarafın kim olduğunu tespit işlemidir.
Birleşme/bölünme, işletmenin kontrolünde bir değişikliği gerekli kılar.
Birleşme/bölünme sonrasında kontrolü elde eden taraf, devralan ya da elde eden (acquirer)
taraftır. Kontrolün birleşme/bölünme öncesi ve sonrasında aynı şirkette veya işletmede
olması halinde kontrolde bir değişiklik olmadığından ortaya çıkan durum
birleşme/bölünme olarak değerlendirilmez.
TFRS 3, işletmenin birleşme kıstasını TFRS 10 – ‘Konsolide Finansal Tablolar’
standardındaki kontrol kavramına bağlamıştır. TFRS 3’te işletme birleşmesinin
gereklerinden birisi olarak sayılan bir ‘devralan (acquirer)’ bulunması zorunluluğu
kapsamında devralan tarafın kim olduğunun tespitinde TFRS 10’daki ‘kontrol’ tanımı esas
alınmak zorundadır. (TFRS 3.6 ve 3.7)
Kontrol, TFRS 3’te, bir grup bireyin bir sözleşmeye dayanarak, birlikte, bir
işletmenin faaliyetlerinden kaynaklanan faydaları elde etmek üzere, bu işletmenin finansal
politikalarını ve faaliyetiyle ilgili politikalarını yönetme ve yönlendirme gücüne sahip
olmaları durumu olarak tanımlanmıştır. (TFRS 3.B2)
TFRS 3’te birleşme, devralınan işletme üzerinde kontrol gücüne sahip paylar
haricinde, kontrol gücüne sahip olmayan payların da olabileceğini öngörmüş olmakla,
TTK’nın birleşmeden söz edilebilmesi için devralınan şirket malvarlığı üzerinde tam
mülkiyeti şart koşan hükmünden ayrılmış olmaktadır.
Bu çerçevede, devralınan işletme üzerinde, devralan dışında bir başka kişinin pay
sahipliğinin var olması TTK uyarınca birleşme ya da bölünme olarak kabul
edilmemektedir. TTK uyarınca birleşme, devredilen şirketin sona ermesini ve ticaret
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 24
sicilinden silinmesini gerektirir. Birleşmenin diğer koşulu, devralan şirketin devredilen
şirketin malvarlığını “bir bütün halinde” devralmasıdır. (TTK m. 163/4) Eğer devredilen
şirketin malvarlığını kısmen ya da bazı bölümleri itibariyle devralma söz konusu ise, TTK
uyarınca, birleşmeden değil bölünmeden söz edilir. Bu defa bölünmeyle devredilen
malvarlığının bütün olması ve bu malvarlığının bütün olarak devralanın aktifine girmesi
gerekir. Öyle ki devredilen şirket sona erse ve unvanı ticaret sicilinden silinse de,
malvarlığı bölümlere ayrıldığı ve ayrı bölümler farklı şirketler tarafından devralındığı
takdirde bir bölünme işlemi söz konusudur. (TTK m. 159)
TFRS 3, birleşme işlemi kapsamında, şirketin malvarlığının tamamı bir ‘işletme’
olarak tanımlanabildiği sürece, bu bütünün çoğunluk hakları devralana geçmek koşuluyla,
çoğunluk dışındaki hakların başkalarına ait olması halinde dahi ‘birleşme’ işleminin söz
konusu olacağını düzenlemektedir. TFRS 3’te ‘birleşme’ sonucunun doğabilmesi için
şirketin bir bütün olarak devralana geçmesi koşulu aranmamakta; o bütün üzerindeki
hakların devralana kontrol gücü verecek şekilde devrolunması yeterli bulunmaktadır.
TFRS 3’te birleşme sonucunun doğmasında esas olan, devralınan varlıklar ve borçlar
üzerinde devralanın kullanabileceği bir kontrol gücünün sağlanıyor olmasıdır. Kontrol
gücü ise, aksi doğrulanamıyorsa, pay sahipliği, sözleşme gibi herhangi bir sebepten
kaynaklanan ve kullanılabilir olan hakların varlığı ile ortaya çıkmaktadır.
TFRS 3’te birleşmenin tanımlanması bakımından şirketin tamamının devri de gerekli
değildir. Şirket bünyesinde ‘işletme’ olarak tanımlanabilen bir bölümün diğer bölümler
devredilen şirket bünyesinde kalmak kaydıyla veya başka bir şirkete devrolmak kaydıyla,
bir ‘işletme birleşmesi’ni oluşturması mümkündür. Devralınan bu işletme ile ilgili kontrol
gücü veren hakların çoğunluğunun tek bir devralana ait olması halinde, kontrol eden
devralan bakımından birleşme işlemi söz konusu olacaktır.
3.2. Kontrol Elde Edilmiş Olsa da Birleşme/Bölünme Sayılmayan
Haller
TFRS 3, birleşmenin tanımı dolayısıyla ulaştığımız bölünme tanımını “kontrol”ün
varlığına bağlamış olmakla birlikte, kontrol var olsa da birleşme/bölünme sayılmayacak
durumları belirlemiştir. Kontrol kuralına rağmen birleşme/bölünme esaslarına tabi
olmayacak ancak bir varlık ya da malvarlığı edinimi olarak kayıtlara yansıtılacak işlemler
şunlardır.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 25
Bir birleşmenin ortak (müşterek) kontrole tabi işletmelerin birleşmesi olarak kabul
edilebilmesi için birleşen işletmelerin her birinin birleşme öncesinde ve sonrasında, esas
olarak, aynı tek veya birkaç parti (kişi, şirket veya işletme) tarafından kontrol edilmekte
olması ve birleşme öncesi ve sonrasında bu kontrol durumunun farklılık göstermemesi ve
ortak kontrolün geçici bir durum olmaması gerekir. Eğer söz konusu birlikte kontrol ya da
ortak kontrol durumu birleşme öncesinde veya sonrasında değişecek ise ya da değişmesi
bekleniyor ise, durumun TFRS 3 kapsamında yeniden değerlendirilmesi ve koşullar
uygunsa TFRS 3’ün uygulanması gerekir. Birleşecek iki ayrı işletmenin her biri üzerinde
iki partinin birlikte mutlak kontrol gücü varsa ve bu gücün değişmesi söz konusu değilse,
bu birleşme TRFS 3’ün kapsamına girmez. (TFRS 3.B1-B2)
Anlaşılacağı üzere, TFRS 3, birleşecek/bölünecek işletmelerin kontrol durumunda
bir değişiklikle yeni bir durumun ortaya çıkmış olmasını ve devralan (acquirer)
durumundaki şirketin daha önce kontrolü yokken birleşmeyle/bölünmeyle kontrolü
sağlamış olmasını şart koşmaktadır.
Bir iş ortaklığı1 (joint venture) kurulması, müşterek kontrole2 tabi iki ayrı işletmenin
birleşmesi, bir işletme olarak tanımlanamayacak bir varlığın veya varlık grubunun işletme
bünyesine dahil edilmesi işletme birleşmesi ya da işletme devralması sayılmaz ve TFRS 3
kapsamına girmez. (TFRS 3.02) Bu çerçevede, bir şirketin malvarlığının bölünmesi
sonucunda devralınan bölümün bir iş ortaklığı bünyesine katılması bir bölünme sonucu
devralma işlemi değildir.
Yukarıda belirtilen işlemlerde, bölünmeye ilişkin ilke ve esasların uygulanmaması ve
işlem sonucunda edinilen kalemin tabi olduğu TMS ve TFRS’nin gerektirdiği şekilde
muhasebeye ve raporlamaya tabi tutulması gerekmektedir. Bu çerçevede bölünme kabul
edilmeyen kontrol değişikliklerinde, örneğin elde edilen bir gayrimenkul TMS 16 –
“Maddi Duran Varlıklar” standardına göre işleme tabi tutulacaktır.
Öte yandan benzer şekilde, kontrol elde edilmiş olsa da bazı varlık edinimleri, söz
konusu varlık devralınan işletme bünyesinde değerlendirilemeyecek özelliklere ve
niteliklere sahipse, işletmenin bünyesinde devralınmış kabul edilmez ve ayrı bir varlık
edinimi olarak dikkate alınır. Bölünme kapsamında devralınan işletme bünyesinde yer
almayan veya bölünme işleminin kapsamı içinde değerlendirilemeyecek malvarlığı
1 İş ortaklığı TFRS 11 ile düzenlenmiştir.
2 Müşterek kontrol TFRS 12 ile düzenlenmiştir.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 26
edinimleri bölünme işleminin bir unsuru olarak değerlendirilmez ve ilgili varlık veya
borcun niteliğine uygun düşen TMS/TFRS uyarınca muhasebeleştirme ve finansal
raporlama işlemine tabi tutulur. (TFRS 3.12)
Örnek olarak, yolcu taşımacılığı yapan bir otobüs firması bünyesindeki belirli hatlarda
çalışan otobüslerin, bu hatlarda yolcu hizmetleri ve taşıma işleri için kullanılmakta olan
gayrimenkul ve teçhizatın devralınması mümkündür. Bu devralma kapsamında, bölünen
işletme bünyesinde yolcu taşımacılığından başka faaliyetlerde kullanılmakta olan bir
kamyonun da devralınması halinde, kamyon, devralınan yolcu taşımacılığı işletmesi
bünyesinde kullanılmadığından ve bu kapsamda değerlendirilemeyeceğinden bölünme
işleminden ayrıca ele alınacaktır. Kamyon edinimi kendi başına bir varlık edinimi olarak
değerlendirilecek ve bölünme işlemine konu elde edilen işletmeden ayrıca
muhasebeleştirilecektir.
Benzer şekilde, bölünme işlemi öncesinde veya sonrasında yapılan mal edinimleri
bölünme kapsamında değerlendirilmez. Devralan ile devredilen arasında veya bunların
sahipleri arasında bölünme öncesi yapılmış bir sözleşmenin gereği olarak mal edinimi ve/veya
ödeme işlemi bölünme kapsamında değerlendirilemez. Bölünme gerçekleştikten sonra
yapılacak tasarruflar da bölünme ile ilişkilendirilmez ve işlemin niteliğine uygun şekilde ilgili
TMS/TFRS kapsamında muhasebeleştirilir. (TFRS 3.12, B51-B52)
3.3. Birleşmede TFRS’nin Azlık Payların Tespiti Zorunluluğu ve
TTK’nın Sona Erme İlkesi
TFRS 3.10, kontrol payları dışında kalan ve kontrol gücü olmayan payların da tespit
edilmesini, her birleşme işleminde zorunlu kılmaktadır. Elde etme (devralma) günü
itibariyle, şerefiyeden ayrı olarak, devir alınan tanımlanabilir varlıkların, üstlenilen
borçların ve devralınan işletme üzerinde kontrol gücü olmayan (azlık) payların ayrı ayrı ve
unsurları itibariyle tespiti zorunludur. (TFRS 3.18)
Devralınan işletme üzerinde kontrol gücü olmayan (azlık) payların, her
birleşme/bölünme işleminde belirlenmesinin zorunlu olması, her birleşme/bölünme
işleminde devralınan işletme üzerinde devralan dışında başka bir pay grubunun pay
sahipliği ya da başka haklarının varlığının dikkate alınmasını gerektirmektedir. Diğer bir
deyişle, TFRS 3 uyarınca, her birleşme işleminde, devredilen işletme üzerinde devralan
(kontrol eden) dışında bir azlık pay sahibinin ya da pay sahibi grubunun varlığının ya da
yokluğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Eğer devralınan işletme üzerinde başka bir pay
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 27
grubunun pay sahipliği söz konusu ise bu durumun TMS/TFRS uyarınca finansal
raporlarda ayrıca gösterilmesi zorunludur. (TFRS 3.B64/o)
Her birleşme/bölünme işleminde, devralınan işletme üzerinde bir azınlık payının hak
sahipliği durumunun dikkate alınması gereği, TFRS 3’te düzenlenen birleşme/bölünme
yaklaşımının, TTK m. 136 ve devamındaki birleşme yaklaşımı ve TTK m. 159 ve
devamındaki bölünme yaklaşımı ile tam uyumlu olmadığını göstermektedir. TTK m.
136/4, devredilen şirket malvarlığının devralan tarafından “bir bütün halinde” devir
alınmasını, işlemin birleşme olarak kabul edilebilmesi bakımından zorunlu görmektedir.
“Birleşmeyle devredilen şirket sona erer ve ticaret sicilinden silinir.” Devredilen şirket
malvarlığının devralan tarafından bir bütün olarak devralınması ve devredilen şirketin sona
ermesi birleşmenin bir pay devri şeklinde planlanmasını da engellemektedir1. TTK
düzenlemesi, bu çerçevede, kontrol kavramına itibar etmeden birleşmeyi, tam mülkiyet
esasına dayandırmaktadır. TTK m. 136/4’ün birinci cümlesi devredilen şirketin
malvarlığının tamamının bir bütün halinde devralınması halinde birleşmenin sağlanacağı
konusunda kesindir. TTK m. 159 ve 168 de bölünme bakımından malvarlığı bütünlüğü
konusunda açıktır.
Ayrıca, TTK’nın birleşme ve bölünmeye ilişkin hükümleri, şirket malvarlığının devri
işlemini, devredilen şirket açısından ayrıma tabi tutmaktadır. Eğer şirketin malvarlığı
bölümlere ayrılmadan bir bütün olarak başka tek bir şirkete devrolunuyor ise birleşme söz
konusudur. Aynı şirkete ait malvarlığı en az iki malvarlığı bölümüne ayrılabiliyor ise ve bu
malvarlığı bölümlerinin tamamı başka en az iki şirkete devrolunuyorsa (bölünen şirketin
sona ermesi - tam bölünme), ya da en az bir malvarlığı bölümü bölünen şirkette kalıyor ve
diğer en az bir bölümü başka şirkete veya şirketlere devrolunuyorsa (kısmî bölünme) her
iki durumda da bölünme işleminden söz edilmektedir.
Bu çerçevede, TFRS 3’te TTK’nın ‘bölünme’ olarak kabul edeceği işlemler de
işletme birleşmesi (business combination) başlığı altında düzenlenmiş olmaktadır. Böylece,
kontrol eden dışındaki pay grubunun işleme dahil olması ile, devralınan işletme kontrol
eden tarafından kısmen devralınmakta ve işlem bölünme işlemi olmaktadır. Bu bölünme
TTK m. 159/1-b’deki kısmi bölünme şekillerinden herhangi birine uymayan bir
bölünmedir.
1 Bu konu aşağıda kontrol ile ilişkilendirilmek suretiyle değerlendirilecektir.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 28
4. BİRLEŞME/BÖLÜNME İŞLEMLERİ
4.1. Birleşme/Bölünme Prosedürü
İşletme birleşmesi ve TFRS 3’ün düzenlemesiyle aynı kapsamda değerlendirdiğimiz
işletme bölünmesi, aşamalı olarak yapılması uygun düşen bir toplama ve netleştirme
işlemleri bütünüdür.
Öncelikle, devralınan işletmenin devralan bünyesine girecek her bir varlık kalemi
itibariyle gerçeğe uygun değerleri tespit edilir. Diğer bir deyişle, devredilen işletmeden
devralan bünyesine dahil olacak her bir bağımsız varlık kaleminin gerçeğe uygun değeri
ayrı ayrı tespit edilir. Aynı işlem borç ve diğer yükümlülükler için de aynı şekilde yapılır.
İkinci aşama olarak, devralan bünyesine girecek varlıkların gerçeğe uygun değerleri
toplamı ile bu birleşme işlemi sebebiyle devralandan çıkan ekonomik değerlerin gerçeğe
uygun değeri arasındaki fark hesaplanır. Ödediklerimiz ile aldıklarımız arasındaki değer
farkı olumlu ise şerefiye ortaya çıkmış olur; fark olumsuz ise ele geçirdiğimiz işletmeyi
gerçeğe uygun değerlerinden daha ucuza devraldığımız sonucu çıkar ve bunu ‘eksi
şerefiye’ olarak adlandırırız. Eksi şerefiyenin oluşması devralanın kârlı bir
birleşme/bölünme işlemi yapmış olduğunu gösterir. Artı şerefiye, devralınan
işletme/malvarlığı karşılığında değerinden daha fazla bedel ödendiğini, dolayısıyla -statik
bir durumda- işlemden zarar edildiği sonucunu gösterir. İş hayatı statik olmadığı için,
fazladan ödenen tutarın devralınan işletme/malvarlığının gelecekte sağlayacağı sinerjinin
ve katlanarak artacak faydaların karşılığı olduğu değerlendirilir. Eğer gelecekte bu şekilde
fazla ödenen kısmı telafi edecek ekonomik fayda akımı sağlanamaz ise uzun vadede zararlı
bir birleşme/bölünme gerçekleştirilmiş olacaktır.
Üçüncü aşama olarak, devralanın bilançosunun aktifi ile devralınan işletmenin
bilançosunun aktifi ve aynı şekilde bilançoların pasifi tek tek kalemler bazında toplanır.
Dördüncü aşamada, birleşme/bölünme sonucu devredilen işletme ile devralan işletme
arasında karşılıklı sermaye, borç-alacak gibi devralma sonrası devralanın kendi
sermayesinde pay sahibi olması ya da kendisine borçlu veya kendisinden alacaklı olması
sonucunu verecek işlemler var ise bunların ayıklanması ve ilgili finansal tablo
kalemlerinden düşülmesi gerekir. Böylece birleşme sonrası işletmenin bilançosu
oluşturulmuş olur.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 29
4.1.1. Birleşme/Bölünme Sözleşmesi ve Planı veya Raporu
TFRS 3 düzenlemesi, devreden ve devralan arasında birleşmeye veya bölünmeye
ilişkin bir sözleşme veya anlaşma yapılmış olduğunu kabul etmekle birlikte bunu zorunlu
bir unsur olarak belirlememekte ve sözleşme veya anlaşmanın gerekliliği, koşulları, içeriği
vb. konularda herhangi bir hüküm getirmemektedir. Ancak birleşme/bölünme
sözleşmesinde yer alabilecek bazı olası hükümlerin varlığı halinde esas alınması gereken
kurallara yer vermektedir. Dolayısıyla, bir varsayım olarak, devreden ile devralan arasında
bir sözleşme yapılmış olduğu kabul edilmekte, ancak bu sözleşmenin özellikleri hakkında
bir kural getirilmemektedir. Doğrusu sözleşme, plan ya da rapor muhasebeyi etkileyen ve
finansal raporlamada dikkate alınması gereken hususlar içerebilir. Ancak muhasebe ve
finansal raporlama düzenlemesinin, bu anlamda TFRS’nin, birleşme/bölünme
sözleşmesine, plan veya raporuna ilişkin belirleyici/düzenleyici hüküm getirmesi
beklenmez.
Birleşme/bölünme sözleşmesi ve planı ile birleşme/bölünme raporunun içeriği ve
zorunlu unsurları TTK’da ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. TTK hükümleri bakımından
devralan ile devredilen arasında birleşme/bölünme sözleşmesinin yapılmış olması ya da
bölünme planının hazırlanmış olması ve bunlar tarafından ayrıca birleşme raporunun
hazırlanmış olması zorunludur. (M. 145-147; M. 166-167)
4.1.2. Varlıkların ve Borçların Sınıflandırılması ve Gruplandırılması
Birleşme/bölünme günü itibariyle, devralan, devraldığı tanımlanabilir varlıkları ve
yüklendiği borçları sınıflandırmak ve (kısa vadeli – uzun vadeli varlık veya borç; emtia –
mal; maddi duran varlık – maddi olmayan duran varlık; finansal araç-müşterek kontrol
veya önemli etki altındaki işletme gibi) hangi muhasebe hesap grubu ya da hesap kalemi
altında kayda alacağını kararlaştırmak zorundadır. Bu sınıflandırma ve hesap gruplarını
belirleme işlemi her bir varlık ve borcun hangi TMS/TFRS kapsamında değerlemeye tabi
tutulacağını belirlemek için gereklidir. (TFRS 3.15)
Her bir varlık ve borcun kendi özellikleri dikkate alınarak teker teker
sınıflandırılması ve muhasebe hesap planının en alt grubu itibariyle ilgili olduğu hesaba
kaydedilerek belirli hale getirilmesi gerekmektedir. Şerefiye hesabının da temelini
oluşturan değerleme işlemleri bu sınıflandırma ve gruplandırma sonucu oluşan tanımlara
göre yapılacaktır.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 30
Bu belirleme doğru yapılmadığı takdirde TTK m. 515’te öngörülen dürüst resim
ilkesine aykırılıklar oluşması mümkündür. Bu noktada TTK’nın malvarlığı bütünlüğü
ilkesi ile malvarlığı unsurlarının teker teker belirlenebilmesi ve muhasebe kayıtlarına
alınabilmesi gerekleri arasında uyumu sağlamak gerekmektedir. Malvarlığı bütünlüğü bir
faaliyet bütünlüğünü ifade etmektedir. Öte yandan, malvarlığı içindeki her bir kalemin ayrı
ayrı tespiti bir muhasebe ilkesidir.
4.2. Bölünmede Ölçüm Esasları
4.2.1. Elde Etme Maliyeti
TFRS 3.32, işletme birleşmesi/bölünmesi işleminde devralınan işletmeye ait varlık
ve borç unsurlarının değerleri toplamı ile bunun karşılığında devralanın yaptığı ödeme
veya katlandığı yükümlülüklerin değerinin karşılaştırılması suretiyle, yapılan ödemenin
değerinin devralınan işletmenin değerinden yüksek olması halinde, farkın şerefiye olarak
kayıtlara alınmasını öngörmektedir.
TFRS 3.34 ise yukarıda belirtilenlerden ödeme değerinin işletme değerinden düşük
olması halinde aradaki farkın düşük bedelle alım kazancı olarak kayıtlara alınmasını
öngörmektedir.
Öte yandan devralınan işletme için veya devralma işlemi kapsamında devralanın
katlandığı maliyetler ilke olarak giderin yapıldığı döneme ait kar/zarar ile ilişkilendirilmek
üzere dönem gideri kaydedilir. Diğer bir deyişle, devralma işlemi ile ilgili giderler
devralınan işletmenin veya malvarlığının maliyeti ile ilişkilendirilmez. Bu ilkenin bir
istisnası, bölünme işlemi kapsamında çıkarılan borçlanma araçları ile hisse senetlerinin
ihracına ve kayda alınmasına ilişkin maliyetlerdir. Bu kapsamdaki hisse senedi ve
borçlanma aracı giderleri UMS 32 ve UFRS 9 uyarınca muhasebeleştirilir.
TFRS 3.53, bölünme işlemi ile ilişkilendirilebilecek ancak devralınan işletme veya
malvarlığının maliyetine dahil edilmeyecek ve dönem gideri yazılacak giderlerin şu
kalemleri içerdiğini düzenlemektedir: aracılık hizmeti ücretleri, danışmanlık ücretleri,
hukuk giderleri, muhasebe ve değerlemeye ilişkin ücretler, diğer profesyonel ücretler veya
müşavirlik ücretleri, (şirket bünyesindeki satın alma biriminin faaliyetleri için gerekli olan
maliyetler de dahil olmak üzere) genel yönetim giderleridir.
5. ŞEREFİYE
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 31
Şerefiye, şirket bölünmesi bakımından, devralan şirket bünyesine girecek net
varlıkların (varlıkların borçlar düşüldükten sonraki mevcudunun) gerçeğe uygun değeri ile
devralan şirketten bu net varlıklar karşılığında çıkan bedelin gerçeğe uygun değeri
arasındaki fark şeklinde tanımlanabilir. Bedel olarak verilen ile karşılığında elde edilen
malvarlığı arasındaki değer farkı olumlu ise şerefiye ortaya çıkmış olur; fark olumsuz ise
devralınan işletmenin gerçeğe uygun değerinden daha ucuza elde edildiği sonucu çıkar ve
bunu da ‘eksi şerefiye’ olarak adlandırabiliriz.
TFRS 3.32, şerefiye hesabını şu şekilde ifade edebileceğimiz bir formüle
bağlamaktadır:
(Devralınan işletme karşılığında ödenen bedelin gerçeğe uygun değeri + Devralınan
işletmedeki kontrol gücü sağlamayan (azlık) payların tutarı) – (Devralınan tanımlanabilir
varlıkların ve üstlenilen borçların değerleri1) = Şerefiye veya (Negatif Şerefiye)
Bu eşitlikteki değerlemelerin devralma (elde etme) günü itibariyle, devralan işletme
açısından hesaplanması gerekmektedir.
Aşamalı olarak gerçekleşen devralmalarda, devralmanın gerçekleştiği (genellikle son
aşama) tarihi itibariyle yapılacak gerçeğe uygun değer hesaplamalarının dikkate alınması
gerekmektedir.
TMS/TFRS, işletme birleşmesini şerefiyenin ortaya çıkabileceği tek durum olarak
kabul eder. Başka bir yöntem veya işlemle şerefiye oluşturulamaz, hesaplara alınamaz. Bir
şirket kendi bünyesinde değeri olan markalar, patent hakları ortaya çıkarabilir ve bunları
TMS 38 – ‘Maddi Olmayan Duran Varlıklar’ standardı uyarınca kayıtlara alabilir; ancak
işletme birleşmesi işlemi dışında kendi bünyesinde şerefiye oluşturamaz. Bir şirket başka
bir şirketten bedelini ödeyerek sadece şerefiye satın alamaz. Dolayısıyla şerefiyenin şirket
bünyesinde ortaya çıkma yolu, konsolidasyon işlemleri hariç olmak üzere, sadece ve
sadece şirketin başka bir şirket (işletme) ile birleşmesidir. Şerefiye sadece devralan (elde
eden) konumundaki şirket tarafından hesaplanabilir.
Şerefiye kontrol gücünün elde edilmesi ile kesinleşen bir değerdir. Bu kontrol gücü,
devralan şirketin faaliyetlerinden elde edilecek ekonomik faydaların şirkete akacak
olmasının kesin olması ve bu ekonomik faydaların ölçülebilir olması ile sağlanır.
1 Devralınan tanımlanabilir varlıkların ve üstlenilen borçların tamamı için geçerli tek bir değerleme yöntemi
yoktur. TFRS 3, her bir varlık ve borcun kendi sınıfına uygun değerleme yöntemi kullanılarak değerlenmesini
öngörmektedir. Bu kapsamda, örneğin varlık olarak devralınan bazı finansal araçların gerçeğe uygun değerleri
ile ve bazı finansal araçları amorti edilmiş ya da ıskonto edilmiş değerleri ile hesaba katılmaları gerekmektedir.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 32
Şerefiye devralan işletme tarafından hesaplanan ve kendi kayıtlarına yansıtılan bir
değer olmakla, şirket bölünmesi bakımından da aynı esaslara tabidir. Ancak şirket
bölünmesinde şerefiye hesaplanabilmesi için devralan şirketin devralınan işletme üzerinde
kontrol sağlıyor olması gerekir.
Devralınan bir işletme ile ilgili şerefiye tek bir kez ortaya çıkar. Şerefiye tekrar eden
bir değer değildir. Şerefiye bir kez kontrolün elde edilmesiyle ve birleşme ile ilgili
hesaplamaların yapılmasıyla (devralınan işletme varlıklarının gerçeğe uygun değerlerinin
ve bunların karşılığı devralandan çıkan ekonomik faydaların tespit edilmesiyle) adeta
aniden ortaya çıkan bir değerdir.
SONUÇ
Bölünme, TMS/TFRS’nin özel olarak düzenlediği bir konu değildir. Ancak, TFRS 3
– ‘İşletme Birleşmeleri’ standardının düzenlenişinden birleşme kapsamında bölünmenin
değerlendirildiği ya da birleşme hükümlerinin bölünme işlemini de kapsayacak şekilde
düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bu çerçevede TFRS 3 bölünme işlemleri bakımından da
TMS/TFRS uygulamasında rehber standart olmaktadır.
TFRS 3, devralan işletme bakımından konuya yaklaşmakla, devralınanın tam bir
şirket malvarlığı bütünü mü, yoksa bütünün bölümlere ayrılmış parçaları mı olduğu konusu
belirsizleşmektedir. Böylece birleşme düzenlemesinden bölünmeye ilişkin sonuçlar
çıkarmak mümkün olmaktadır.
TTK’da birleşme/bölünmenin düzenlenişinde, devreden şirketin malvarlığı üzerinde
hak sahibi olanların haklarının korunması yaklaşımı esas olurken, TFRS 3’te “işletme
birleşmesi”nin düzenlenişinde devralanın devralınan işletmeyi ne şekilde muhasebe
kayıtlarına ve finansal tabloların yansıtacağı yaklaşımı esastır.
TTK ve TFRS 3 birleşme/bölünme düzenlemelerinin birbirini tamamlayan
işlevlerine rağmen temel bazı kavramların tanımlanmasında farklı yaklaşımlar ortaya
çıkmaktadır. Ancak işletme ve malvarlığı kavramlarının birbiriyle örtüşen kapsamı en
temel kavram üzerinde bir uzlaşma olduğunu göstermektedir. Bu bakımdan muhasebenin
varlık ve borçları ile TTK2nın malvarlığı aynı kapsamı temsil eder hale gelmektedir. Bu
durum uygulamada malvarlığı ve işletme anlam birliğini sağlayarak uygulamada, bu
konuda, sorun yaşanmasını önleyecek niteliktedir. Diğer konulardaki farklılıklar için
uygulamacıların dikkatli olmaları gerekmektedir.
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 33
TMS/TFRS BİRLEŞME ve BÖLÜNME TEMEL KAVRAMLAR
Dr. Abdullah YAVAŞ – Eylül 2013 Sayfa 34
KAYNAKÇA
Coştan, Hülya, 2004, Anonim Ortaklıklarda Bölünme, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara.
Çebi, Hakan, 2010, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Anonim Ortaklıkların
Bölünmesi, On İki Levha Yayıncılık A.Ş., İstanbul.
Demir, Volkan ve Oğuzhan Bahadır, 2009, UFRS/TFRS Kapsamında İşletme Birleşmeleri
ve Konsolidasyon – Açıklamalar ve Uygulamalar, Nobel Yayın Dağıtım, 2. Baskı,
Ankara.
Helvacı, Mehmet, 2004, Anonim Ortaklıkların Bölünmesi (Yeniden Yapılandırma
Modeli Olarak Bölünme), Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul.
Nazalı, Ersin, 2012, Vergisel ve Yeni Türk Ticaret Kanunu Yönüyle Anonim ve Limited
Şirketlerde Tasfiye, Devir, Birleşme, Bölünme ve Tür Değişimi İşlemleri, Yaklaşım
Yayıncılık, Ankara 2. Baskı.
Poroy, Reha, Ünal Tekinalp & Ersin Çamoğlu, 2010, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku,
Vedat Kitapçılık, İstanbul.
Sarıoğlu, Serra Eren, 2012, “Şirket Değerleme”, Vergi Sorunları Dergisi, Yıl: 35 Sayı: 281
(Şubat), ss. 63-71.
Tekinalp, Ünal, 1979, Anonim Ortaklığın Bilançosu ve Yedek Akçeleri: Kamuyu
Aydınlatma İlkesi İle, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, İstanbul.
Yalkın, Yüksel Koç, 2012, Genel Muhasebe – İlkeler ve Uygulamalar – Tekdüzen
Muhasebe Sistemi, Nobel Akademik Yayıncılık Eğitim Danışmanlık, Ankara, 18. Bası.
Yanpar, Atila, 2013, “Türkiye’de Bağımsız Denetim: 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu
Öncesi ve Sonrası”, Sermaye Piyasası, Yıl 2013, Sayı 13, 116-131.
Yavaş, Abdullah, 2011a, “Denetlenen Şirket Açısından Yeni TTK’da Denetim”, Sermaye
Piyasası Dergisi, Sayı: 7 (Temmuz-Eylül), ss. 37-53
Yavaş, Abdullah, 2011b, “Yeni TTK Açısından Muhasebe ve Finansal Raporlama”, Sermaye
Piyasası Dergisi, Sayı: 8 (Ekim-Aralık), ss. 31-40