Upload
cetin-kuzu
View
248
Download
3
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak 2014 sayısı
Citation preview
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
1 | S a y f a
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
2 | S a y f a
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
3 | S a y f a
TRANSFER MERKEZİ Aylık Futbol Dergisi
Yıl: 1 Sayı: 6 Tarih: Ocak/Şubat 2014 Ücretsiz olarak yayınlanmaktadır.
TransferMerkez.com 0555 499 99 99
İmtiyaz Sahibi Çetin KUZU / Ali KARAKAŞ
Genel Yayın Yönetmeni
Çetin KUZU
Genel Koordinatör Hüseyin KARABACAK
Reklam ve Satış Direktörü
Ali KARAKAŞ
Yazı İşleri Sorumlusu
Canan AKARCA KUZU
Röportaj Sorumlusu
Oğuzhan ARSLAN
Yazarlar / Katkıda Bulunanlar Yiğit Can ERTUNÇ, Namet ATEŞ, İvan KİLE
Erman ÖZGÜR, Serkan ÇOKAYDIN, Alper KAYA Kaşif YAVAŞ, Erkan ADAY, Muhammed EKTİ
Emin ÖRNEK, Ümit ŞENGÜN, Haydar BULACA Pelin KOÇ, Cumali ÖNCALIR, Volkan VARDARLI
Serkan KAYALAR, Orhun ALİCİKOĞLU, Harun YAPAR Tame S.SERT, Yağmur ŞENGÜN, Mehmet ÖZDEMİR
4 2013’ün En Çok Kazanan Kulüpleri
6 Panelde Türk Futbolu Konuşuldu
8 Alyapıda Fair-Play Örneği
8 Cafercan Yeniden Doğuyor
9 Milli Takımlar ve Genç Yetenekleri
14 Scout Raporu: İsmail ve Sergen
24 PTT 1. Lig Panorama
28 Sağ Ayaklı Sol Bekler
31 Ankaragücü’nün Yeni Umut'u
32 En İyi 100 Futbolcu Analizi
34 İnceleme: Salzburg vs Kiev
38 Bir Puan Deyip Geçme
40 Yeşil Sahaların Farklı Renkleri
44 Dünden Bugüne: Ronaldinho
15 Hakan Kutlu
18 Mustafa Çulcu
22 Sercan Yıldırım
48 Hakan Çinemre
50 M.Sıddık ve Kubilay
52 Mustafa Cevret
54 Müjdat Ertop
57 Diğer Röportajlar
58 Sporcu Sağlığı
59 Film Önerisi / Kitap Önerisi
60 Unutulmaz Futbolcu Sözleri
61 Taraftar Köşesi: İnegölspor
64 Fotoğraf / Karikatür
66 Spor Modası
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
4 | S a y f a
2014’e yeni girdiğimiz bugünlerde 2013
yılında en fazla gelir elde eden 10 kulübünü sizler
için derledik.
10. ARSENAL
Dünya çapında bilinen bir futbol kulübü
olan Arsenal, 1886’da kuruldu ve son yıllarda
İngiltere’deki ilk 4 kulüp arasına girmiş
bulunuyor. Kırmızı-beyazlılar, ülkesindeki en
başarılı kulüplerden biridir.
Topçular, 13 kez Premier Lig
şampiyonluğu yaşarken, 10 kez de
FA Cup’ı müzesine götürdü. 2013
kasasına 162 milyon Dolar
koyan Arsene Wenger’in ekibi, bu
sezon 14. Premier Lig
şampiyonluğunun da en güçlü
adayı konumunda.
9. BAYERN MÜNIH
Belki de şu anda dünyanın en iyi kulübü
olan Bayern Münih, yıllardan beri fantastik bir
kadroya sahip. Münih, Alman futbol tarihinin de
en başarılı kulübüdür. Öyle ki, son zamanlarda
rakipleri Bayern’in kazanamadığı bir kupa olsun
diye mücadele eder. Bundesliga’da 23 ve Alman
Kupası’nda 16 kez şampiyonluk kazanan
Bavyeralılar, geçtiğimiz günlerde Deutsch
Telekom ile bir forma sponsorluk anlaşması
imzaladı. 2013’te 203 Milyon Dolar kazanca sahip
olan Alman devinin, 4 sezonu kapsayan bu
anlaşmayla da kasasına senelik 30 milyon Dolar
girecek.
8. NEW ENGLAND PATRIOTS
New England Patriots, 1959’da kurulan
profesyonel bir Amerikan Futbolu kulübüdür.
Patriots, ülkenin en yüksek fiyatlı biletlerden
birine sahip olsa da statta neredeyse hiç boş
koltukları olmuyor. Süper
taraftarları, fiyat ne olursa
olsun takımlarını görmek
ve desteklemek için
biletlere olağanüstü rağbet
gösteriyor. 7 kez
Conference ve 3 kez Super
Bowl şampiyonluğu
bulunan ekip 2013’te 223
milyon Dolar kazandı.
7. LOS ANGELES DODGERS
Los Angeles Dodgers, 1883’te kurulmuş
profesyonel bir beysbol takımı. Ulusal Lig Batı
Konferansı üyesi olan Dodgers, 6 kez Dünya Serisi
ve 21 kez de Ulusal Lig şampiyonu oldu. Mavi
Mürettebatlar, kendi oyuncularını yetiştirmesiyle
ünlü, bu sezon takımlarında 12 çaylak oyuncu var.
1962’den beri kullandıkları Dodger Stadyumu’nda
56 bin kişiye oynayan Mavi-beyazlıların 2013
senesindeki kazançları 225 Milyon Dolar oldu.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
5 | S a y f a
6. BOSTON RED SOX
1901’de kurulan Red Sox, dünyaca ünlü
profesyonel bir beysbol takımıdır. Maçlarına 37
bin kişilik Fenway Park’ta çıkan Kırmızı Çoraplar,
bu sene en üst profesyonel beysbol ligi olan Major
Lig’de televizyon reytingleri sıralamasında en çok
izlenen beşinci takım oldu. 8 kez Dünya Serisi
şampiyonluğu yaşayan Red Sox’un cebini
doldurduğu tutar ise 2013’te 237 milyon Dolar’ı
buldu.
5. DALLAS COWBOYS
NFL’de Batı Konferansı ekibi olan Dallas
Cowboys, 1960’ta kuruldu. 80 bin kişilik
statlarında NFL’de üst üste en fazla kapalı gişe
seyirci rekoruna sahip olan Doomsday Defense
lakaplı ekip, 5 Super Bowl ve 10 kez de
Conference şampiyonluğu elde etti. Kulübün
2013’teki kazancı ise 273 milyon Dolar oldu.
4. FC BARCELONA
Son birkaç yılın en iyi sonuçlarını alan
sayılı kulüplerinden biri olan Barcelona, 1899
yılında kurulmuştur. Katalan devi, gelir açısından
dünyanın en zengin ikinci kulübüdür. Dünya
futbolunda şu anda otoriteler tarafından kabul
görmüş olan en iyi oyunculardan bazılarının,
Barcelona Akademisi olarak bilinen altyapı
oluşumundan çıkmış olduğunu çok iyi biliyoruz.
22 kez La Liga kupasını müzesine götüren
Barca’nın kasasına 2013 yılında 361 milyon
Dolar girdi.
3. MANCHESTER UNITED
Kırmızı Şeytanlar lakaplı İngiliz kulübü,
1878’de kuruldu. Manchester United, şüphesiz
İngiltere futbolunun en başarılı ekiplerinden biri.
Geçtiğimiz sezon 20. Premier Lig şampiyonluğunu
elde eden Manu, Avrupa arenasında da 3
şampiyonluğa sahiptir. Belki de dünyanın en
adamakıllı desteklenen futbol takımı olan Kırmızı
Şeytanların kasasına giren miktar 2013’te 433
milyon Dolar’a yükselmiştir.
2. NEW YORK YANKEES
Futbolun Real Madrid’i ya da Manchester’ı
neyse, beysbolun NY Yankees’i de odur. Spor
tarihinin en başarılı takımlarından biri olan
Yankees tüm dünyaca desteklenir ve olağanüstü
hayran kitlesi vardır. Zira beysbol takip etmeseler
bile, sadece Yankees ismine aşina olanların
onların hakkında ekstra söyleyecekleri olan
binlerce insan bulunuyor.
27 kez Dünya Serisi ve 40 kez de Amerikan
Ligi şampiyonlukları bulunan New York Yankees,
maçlarını 54 bin kişilik Yankees Stadyumu’nda
oynuyor. Siyah-beyazlı beysbolcular, kazançlarını
2013’te 443 milyon Dolar’a yükseltirken
dünyanın da en değerli ikinci spor kulübü
olmuştur.
1. REAL MADRID
İspanya’nın başkentinde kurulmuş olan
Real Madrid, dünya futbol tarihinin gördüğü en
zengin kulüptür. Avrupa futbolunun dominant
gücü olan Las Galacticos, 32 kez La Liga
şampiyonluğu yaşadı. Dünyanın her yerinden
taraftarı olan Eflatun-beyazlılar, Avrupa
sahnesinde de 9 kez kupa kazandı. İspanyol devi,
2013 yılında kasasına 450 milyon Dolar koyarak
dünyanın en çok kazanan kulübü olma başarısı
gösterdi.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
6 | S a y f a
"Türk Futbolunun Dünü, Bugünü, Geleceği" isimli panel 2 Aralık’ta İnegöl'de yapıldı. Eski hakem ve MHK Başkanı Mustafa Çulcu, Olay TV Spor Müdürü Orhan Güney, eski ünlü futbolcu İsmail Güldüren, İnegölsporlu futbolcular Kemal Hastürk ve Raif Demir ile birlikte Transfer Merkezi Dergisi yazarı Emin Örnek'in katıldığı panelde Türk futbolunun sorunları ve çözüm önerileri konuşuldu.
Panelden önemli satırbaşları SORU: İşiniz gereği alt ligleri ve alt yapıları
takip ediyorsunuz. Sizce Türkiye'de alt yapılara
yeterince önem veriliyor mu? Bu konuda neler
yapılabilir?
EMİN ÖRNEK (Transfer Merkezi Yazarı)
Öncelikle Transfer Merkezi Dergisi yazarı olarak
aranızda olmak çok güzel. Bence Türkiye'de alt
yapılara gereken önemin verildiğini
söyleyemeyeceğim. Bu yüzden birçok yetenekli
oyuncu kaybolup gidiyor. Ne TFF ne de
kulüplerimiz bu yönde ciddi bir çalışma yapmıyor.
Ayrıca kulüplerimiz önce tesisleşme sorununu
çözmesi gerekiyor. Tesisleriniz yoksa maalesef alt
yapınız da gelişmiyor, aksine geri gidiyor. Bugün
Süper Lig takımları 10 yabancı oyuncu alıp
dördünü tribünde oturtuyor. O oyunculara verilen
paralar planlı olarak alt yapıya harcansa
inanıyorum ki her yıl altyapıdan 4-5 oyuncu
kazanmış olacaklar bence. Biz TM olarak alt
yapılarda ve alt liglerde oynayan yetenekli ve
gelecek vadeden oyuncuları kamuoyuyla
paylaşarak bu oyuncuların kazanılması için
elimizden geleni yapıyoruz ve bundan sonra da
elimizden geldiğince destek vermeye devam
edeceğiz.
SORU: Medyanın günümüz futboluna
etkisi ne kadar sizce?
ORHAN GÜNEY (Olay TV Spor Müdürü)
Bence medya etkisi çok ama maalesef
kulüplerimiz medyayı kullanarak ses getirmek için
uğraşıyorlar. Medya kanalıyla rakibi, hakemi,
futbolcuyu ve taraftarı etkilemek için olur olmaz
açıklamalar yapabiliyorlar. Medya doğru
kullanılmadığı için olumsuz etkisi de büyük
olabiliyor ama doğru kullanılırsa aksine medyanın
faydalı olacağını düşünüyorum.
SORU: Türk futbolunun geleceği hakkında
ne düşünüyorsunuz?
MUSTAFA ÇULCU (Eski MHK Başkanı)
Öncelikle bu panelin düzenlenmesinde katkısı
büyük olan Transfer Merkezi Dergisi yazarı Emin
Örnek'e teşekkür ediyorum. Bakın kulüp
başkanıyken sahte evraktan ve borçlardan dolayı
kulübü Avrupa Kupaları'ndan men edilen bir
adamı getirdik TFF başkanı yaptık. Oysa
ülkemizde futbolun içinden gelen çok değerli
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
7 | S a y f a
insanlar var. Türkiye'de medyatik olması
sevdasıyla koltuk savaşı oldukça başarının gelmesi
zor. Bakın milli takımımız 45. sıralara kadar
geriledi, ismini bile bilmediğimiz ülkeler üst
sıralara tırmanırken biz sürekli geriliyoruz.
Allahtan Fatih Terim geldi de hazırlık maçları
falan, biraz daha üst sıralara çıkma şansımız var.
Aynı sorun antrenörlerde de var. Milli
takımda uzun vadeli bir projeye başlıyorlar ama
kulüplerden teklif geldiğinde valizini bile almadan
hemen gidiyorlar. Ne oldu senin projen? Bunun
bir örneği de Tolunay Kafkas'tır. Milli takımda bir
projenin önderliğini yaparken Trabzonspor'dan
gelen teklife koşarak gitti. Maalesef Türkiye'de
böyle zihniyetler varken başarı ve gelecek zor
arkadaşlar.
SORU: Süper Lig'de uygulanan yabancı
oyuncu sınırlamasını nasıl buluyorsunuz?
İSMAİL GÜLDÜREN (İnegölspor Teknik
Menajeri ve Eski Futbolcu) Benim oynadığım
dönemlerde 3+1 sistemi vardı ve o dönemler
Türkiye'de çok daha iyi oyuncular yetişiyordu
ama şimdi oyuncu yetişmiyor.
Bence bunun sebebi de yabancı
sınırlaması. 10 oyuncu alınıyor, büyük paralar
veriliyor ama çoğu oynayamıyor. Boşuna
gençlerin önü kapanıyor. Bence yabancı
sınırlaması kalksın kim ne kadar oyuncu istiyorsa
alsın, serbest olunca kalitenin artacağını
düşünüyorum.
SORU: İnegölspor geçen sezon başarılı bir
sezon geçirmesine rağmen play-off'ta elendi. Bu
yıl PTT 1. Lig hasreti bitecek mi?
RAİF DEMİR (İnegölsporlu Futbolcu) 3
yıldan bu yana çok iyi işler yapan ve çok başarılı
bir İnegölspor var. Geçen yıl da çok başarılıydık
ama olmadı. Bu yıl bunu başarmayı çok istiyoruz.
Şu an Hatayspor'la aramızda 7 puan fark var ama
3 puanlık sistemde kapanmayacak bir fark değil.
Bu yıl bunu başaracağımıza inanıyorum.
SORU: İnegölspor olarak Ziraat Türkiye
Kupası'nda Gaziantepspor ile karşılaşacaksınız. Bu
maç hakkında düşünceleriniz neler? (Panelden
sonra Gaziantepspor ile karşılaşan İnegölspor
rakibini Ziraat Türkiye Kupası’ndan elemeyi
başardı)
KEMAL HASTÜRK (İnegölsporlu
Futbolcu) Biz geçtiğimiz turda Gaziantepspor'dan
daha zor bir takımı Kasımpaşa'yı eledik. Bu maça
da özel olarak hazırlanıyoruz, kendi sahamızda
kazanmak istiyoruz. Taraftarımızın da desteğiyle
bunu başaracağız. Bütün taraftarlarımızı maça
bekliyorum.
Panelin düzenlenmesinde önemli katkısı
olan yazarımız Emin ÖRNEK'e ve Transfer
Merkezi Dergisine teşekkür eden Nuh Mehmet
Küçükçalık Anadolu Lisesi müdürü Müslim
Serbest, ayrıca bir teşekkür plaketi takdim etti.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
8 | S a y f a
Altyapıda Fair Play Örneği İnegölspor ile Karadeniz Güvenspor arasında
oynanan U14 Ligi maçında ilginç bir olay yaşandı.
Karadeniz Güvenspor, oyuncuları okul ve sınavlardan
dolayı maça gelemediği için sahaya 9 kişiyle çıkmak
zorunda kaldı. Bunun üzerine rakip İnegölspor U14
antrenörü Suat Güneş komiteden ve maçın
hakeminden izin alarak maçın 3. dakikasında 2
oyuncusunu oyundan aldı. Alkışı hak eden bir fair-play
örneğine imza atan Suat Hoca'nın bu hamlesiyle maç
9'ar kişiyle tamamlandı.
Maçtan sonra konuyla ilgili görüştüğüm Suat Güneş; "İnegölspor olarak bugüne kadar hiç bir
rakibimizi gözümüzde büyütmedik ve hiçbir rakibimizi küçümsemedik. Rakibimizin eksik oynaması ve bizim
onlara üstünlük sağlamamız bizi mutlu etmeyecekti, o yüzden komiteden ve hakemden izin alarak 2 oyuncumu
oyundan aldım. Bizim amacımız yukarılara ve Türk futboluna yetenekli ve karakterli futbolcular vermekse
futbolcularımıza fair-play’in ne demek olduğunu da öğretmemiz gerekiyor. Bunun için önce bizim onlara örnek
olmamız gerekiyor. Biz hocalar olarak bu tür davranışlarda bulunursak onlar da bunun bilincinde büyür ve
Türk futboluna daha faydalı birer futbolcu olarak yetişirler" şeklinde konuştu.
Geçen Sezon Fair-Play Ödülü Kazandırmıştı
Benzer bir olay geçen sezon Fenerbahçe ve Eskişehirspor U15 takımlarının Elit Akademi Ligi 13.
haftasında oynadığı maçta yaşanmıştı. Eskişehirspor 65. dakikada sakatlık nedeniyle sahada 10 kişi kalınca
Fenerbahçe U15 takımı antrenörü Tolga Şenbay, TFF yetkilileri ve hakemlerle görüşerek saha içinde 10'a
10 mücadele etmek istediklerini belirterek bir oyuncusunu kenara almıştı. Yaşanan bu olay sonrasında
Fenerbahçe antrenörü Tolga Şenbay, Galatasaray'ın unutulmaz efsanesi Metin Oktay adına düzenlenen fair-
play ödülünü almıştı. Dileriz liglerimizde bu tür fair-play örnekleri artar. Transfer Merkezi ekibi olarak her
iki hocamızı da kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.
Cafercan yeniden doğuyor Galatasaray alt yapısında yetişip A takıma kadar
yükselen, 98 kez Genç Milli takımda forma giyerek bu
alanda rekor kıran Cafercan Aksu, bu sezon başında transfer
olduğu TKİ Tavşanlı Linyitspor formasıyla yeniden
doğuyor. Galatasaray A takımına alındığı dönemlerde yıldız
olması beklenen ama yeterince şans bulamayıp Anadolu
takımlarına kiralık gönderilen Cafercan, bir türlü beklenen
patlamayı yapamamıştı fakat bu sezona çok iyi başladı.
Tavşan Linyitspor PTT 1. Lig'de çok iyi bir konumda
olmasa da Cafer Can, ilk yarıda takımının oynadığı 17 maçın
tamamında 90 dakika forma giydi ve 8 gol atıp yaptığı
asistlerle takımının en büyük gol silahı konumuna geldi. TKİ
Tavşanlı'yı tek başına sürükleyen Cafercan, şimdiden Süper
Lig takımlarının transfer listesine girmiş durumda.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
9 | S a y f a
Hem kulüpler hem ülkelerin futbolunun devamlılığı için futbolcu yetiştirme oldukça önemlidir. Genç
oyuncuların gelişmesi için, alt yapıya verilen önemin yanı sıra kulüp ve milli takımlarında aldığı süreler de
son derece önemlidir. Biz de Transfer Merkezi olarak Avrupa’da bazı ülkelerin milli takımlarına çağırdığı
genç oyuncuların kulüp ve milli takım performanslarını ele almaya karar verdik. Bakalım hangi milli takım
gençlere daha çok önem veriyor, hangisinin yaş ortalaması daha düşük hep birlikte okuyalım. Liste
hazırlanırken 22 yaşın altındaki isimlerin baz alındığını da belirtelim.
TÜRKİYE
Milli takımımız genç oyunculara yer verme
konusunda Avrupa'nın önemli milli takımlarının
oldukça gerisinde. Son dönemde yaşanan
başarısızlıklarından ardından Fatih Terim'in
göreve gelmesiyle birlikte yeniden bir yapılanma
süreceğine girileceği görünüyor. Fatih Terim,
Kuzey İrlanda ve Belarus ile oynanan hazırlık
maçlarında daha çok gençlere ve Anadolu
kulüplerinde oynayan futbolculara yer verdi. Son
aday kadronun yaş ortalaması 25,2 oldu. Son
dönemde milli formayı giyen genç isimlerimize bir
göz atalım.
Gökhan Töre (21) Şu ana kadar 19 kez A Milli
olan Gökhan, milli takımın çok şey beklediği
isimlerden biri. Belarus ve Kuzey İrlanda
maçlarında ise oyuna sonradan girdi. Beşiktaş
forması giyen genç yetenek ileride kanatlarda ve
forvet arkasında oynayabiliyor. Gökhan'ın en
önemli özellikleri tekniği ve topla çok hızlı olması.
Henüz 21 yaşında olmasına rağmen Chelsea,
Hamburg ve Rubin Kazan üst düzey takımların
formasını giyen Gökhan, bu sezon Beşiktaş'ta 19
maçta 2 gol atıp 3 asist yaptı.
Oğuzhan Özyakup (21) Şu ana kadar 4 kez A
Milli olan Oğuzhan, Belarus ve Kuzey İrlanda
maçlarının her ikisinde de maça ilk 11'de başladı
ve toplam 90 dakika sahada kaldı. Oğuzhan’ı
tanıtmaya gerek yok, hepimiz yakından tanıyoruz.
Özelikle saha görüşü ve paslarıyla çok özel bir
oyuncu. Şu yaşına rağmen Beşiktaş orta sahasının
en önemli isimlerinden biri. Tabi bunda Arsene
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
10 | S a y f a
Wenger’in payı da çok büyüktür şüphesiz.
Oğuzhan, bu sezon Beşiktaş'ta 13 maçta 3 gol atıp
4 asist yaptı.
Salih Uçan (19) Türk futbolunun çok şey
beklediği yeteneklerimizden olan Salih, ilk defa A
Milli olma sevinci yaşadı ve 24 dakika oyunda
kaldı. Gerek topa hâkim oluşu, gerek oyunu
okuması nedeniyle ileride çok şey beklediğimiz
Salih maalesef Fenerbahçe’de fazla süre alamıyor.
Ligde 3 maçta toplam 128 dakika süre alabildi ve
1 asist yaptı.
Hakan Çalhanoğlu (19) U20 Milli takımımızın
yıldızlarından olan genç yetenek, ilk kez Andorra
maçında A Milli takım formasını giymişti.
Muhteşem frikikleriyle herkesi kendine hayran
bırakan genç yıldız, şimdiden Avrupa'nın birçok
önemli takımının transfer listesine girmiş
durumda. Bu sezon Hamburg'da 24 maça çıkan
Hakan, 6 gol atıp 5 asist yaptı.
Aytaç Kara (20) İlk defa A Milli takım formasını
sırtına geçiren Aytaç, Belarus maçında oyuna
sonradan dâhil oldu ve 45 dakika forma giydi.
Eskişehir forması giyen Aytaç, orta sahada ön
libero mevkiinde oynuyor ancak ihtiyaç
olduğunda stoperde de kullanılabilecek çok yönlü
bir futbolcu. 1,88 boyundaki genç oyuncu her iki
ayağını da kullanabiliyor. Bu sezon takımında 17
maçta forma giyip 2 gol atan Aytaç, gösterdiği
başarılı performansla büyüklerin de dikkatini
çekmiş durumda.
Uğur Çiftçi (21) Ülkemiz futbolunun belki de en
çok ihtiyacı olduğu sol bek mevkiinde oynayan
Uğur, Gençlerbirliği forması giyiyor. Belarus
maçında 8 dakika oyunda kalarak ilk defa milli
olma sevinci yaşayan genç oyuncu, bu sezon
Gençlerbirliği'nde 17 maçta forma giydi.
Diğer Genç Yetenekler: Kaan Ayhan (19),
Alpaslan Öztürk (20), Batuhan Altıntaş (17),
Burak Çamoğlu (17), Enes Ünal (16)
İSPANYA
İspanya teknik direktörü Vicente del
Bosque, Ekvator Ginesi ile oynanan hazırlık
maçına ideal kadroyu çağırdı. 22 yaşından küçük
sadece 2 oyuncu vardı kadroda. Son Aday
kadronun yaş ortalaması 27,8 oldu. İspanya'nın
umut vadeden genç isimlerine de göz atalım.
Alberto Moreno (21) İlk kez milli takım forması
giyen başarılı sol bek 90 dakika sahada kalmayı
başardı. Kulubü Sevilla’da gösterdiği başarılı
performansla Avrupa devlerinin dikkatini çeken
genç oyuncunun Manchester United’ın transfer
listesinde olduğu söyleniyor. Hücuma katkısı ve
defansif yönünün kuvvetli olması nedeniyle ileride
büyük bir yıldız olması muhtemel. Bu sezon
Sevilla formasıyla Avrupa ve lig maçlarında
toplam 26 maçta oynarken, bu maçların 23
tanesinde 90 dakika sahada kaldı.
Koke (21) Henüz yaşının 21 olmasına rağmen
İspanya gibi insanüstü orta sahası bulunan bir
milli takımda 5 kez forma şansı buldu. Atletico
Madrid’in 2 sezondur gösterdiği başarılı
performansta büyük pay sahibi. Atmaktan çok
attırmayı seven oyunculardan. Oyunu okuma
yeteneği, ayaklarına hakim olması ve pasları
nedeniyle kendisine rahatlıkla yeni Xavi
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
11 | S a y f a
denilebilir. Asıl yeri orta ofans olmasına karşın
kanatlarda da rahatlıkla forma giyebilen Koke
ileride adından sıkça söz ettireceğe benziyor. Bu
sezon Atletico Madrid'de 25 resmi maçta forma
giyen Koke 3 gol atarken tam 10 asist yapmayı da
başardı.
Diğer Genç Yetenekler: Daniel Carvajal (21),
Pablo Sarabia (21), Juan Bernat (20), Oliver Torres
(19), İker Muniain (20), Alvaro Morata (21),
Gerard Deulofeu (19), Sergio Roberto (21), Adama
Traore (17), Jonathan Ortiz (18)
ALMANYA
Joachim Löw, İtalya ve İngiltere ile
oynanan hazırlık maçlarında ideale yakın bir
kadro çağırdı. Geneli genç olan kadroda 22
yaşından küçük 2 oyuncu vardı. Dikkatleri çeken
bir diğer konu ise dünyanın en iyi milli
takımlarından biri olan Almanya’nın kadrosunda
yurtdışından sadece 2 oyuncu bulunmasıydı. Son
aday kadronun yaş ortalaması ise 25,8 gibi gayet
ideal düzeydeydi.
Julian Draxler (20) Henüz 20 yaşında ve milli
formayı 9 kez giyme başarısı gösterdi, bir tane de
golü bulunuyor. Müthiş bir yetenek, oturup
saatlerce izlenilesi bir futbolcu. Ayağına yapışan
top ve onla müthiş hızlanmasınında yanında
yeteneğini de ekleyince onu izlememek büyük bir
kayıp olur. Sol kanat oyuncusu olmasına rağmen
iki ayağını da iyi kullandığı için ters kanatta da
başarılı olabiliyor. Avrupa'nın tüm dev takımları
onun peşinde, neredeyse tüm büyük takımlarla
adı anıldı. Bu sezon Schalke 04 formasıyla 24
resmi maça çıkarken 5 gol atıp 8 asist yaptı.
Mario Götze (21) Henüz 21 yaşında ama şu ana
kadar milli formayı 25 kere giymiş ve 6 gol atmış
bir oyuncu. Götze tanıtmaya gerek yok sanırım,
Avrupa futbolunu takip eden herkes onu yakından
tanıyor. Bu sezon lige iyi başlayamadı fakat son
zamanlarda performansında gözle görülür bir
yükseliş var. Bu sezon yeni takımı Bayern
Münih'te 20 maça çıkan Götze, 8 gol 5 asist
rakamlarına ulaşmayı başardı.
Diğer Genç Yetenekler: Bernd Leno (21),
Matthias Ginter (19), Amin Younes (20), Jonas
Hofmann (21), Maximilian Arnold (19), Leonardo
Bittencourt (19), Dominique Heintz (20), Yannick
Gerhardt (19), Marvin Ducksch (19), Niclas
Füllkrug (20), Hany Mukhtar (18)
FRANSA
Ukrayna ile oynanan Dünya Kupası eleme
maçını tek farkla geçerek kazanan Fransa şu anki
A Milli takım kadrosunda 22 yaş altı sadece iki
oyuncuya şans verse de gençlere çok önem veren
bir ülke. U20 ve alt yaş gruplarında birçok önemli
yıldızları var, geleceklerinin şimdiden garanti
altında olduğu söylenebilir. Son aday kadronun
yaş ortalaması 27,6 olan Fransa, genç yıldızlarını
yavaş yavaş takıma adapte edecektir.
Paul Pogba (20) Fransa Milli takımlarının tüm
yaş gruplarında forma giyen Pogba, şu ana kadar
A Milli formayı 7 kez giydi ve 1 gol attı. Oyun tarzı
bakımından yeni Patrick Viera denilen Pogba
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
12 | S a y f a
bence Viera’nın hücum yönü gelişmiş bir tık
üzerinde olabilecek potansiyele sahip. Oyunu çift
yönlü oynaması, top hakimiyeti ve gerektiğinde
attığı sert şutlarıyla, Juventus’un orta sahada bel
kemiği olan Pogba, Fransa’nın dünya futboluna
yeni sunduğu yıldızlardan. Pogba bu sezon
Juventus'ta 32 maçta forma giyerken 7 gol atıp 9
asist yapmayı başardı.
Raphael Varane (20) Milli formayı şu ana kadar
4 kez sırtına geçirdi. Henüz 19 yaşında Real
Madrid forması giymeyi başaran Varane, süre
aldığı dakikalarda oldukça iyi bir performans
gösterdi. Defans olmasına rağmen iyi top tekniği
ile dikkat çeken Varane geçen sene El Clasico’da
attığı gollerle dikkat çekmişti. Üstün fiziği ve
yerinde müdahaleleriyle gelecekte en iyi
stoperlerden biri olmaya aday. Bu sezon Real
Madrid'de 7 maçta forma giyip 1 asist yaptı.
Diğer Genç Yetenekler: Alphonse Areola (20),
Lucas Digne (20), Aymeric Laporte (19), Djibril
Sidibe (21), Florian Thauvin (20), Giannelli Imbula
(21), Geoffrey Kondogbia (20), Anthony Martıal
(17), Rafidine Abdullah (19), Opa Nguette (19),
Adrien Rabiot (18), Samuel Umtiti (20), Wylan
Cyprien (18), Kingsley Coman (17), Allan Saint-
Maximin (17), Jordan Veretout (20)
İNGİLTERE
İngiltere Milli takım teknik direktörü Roy
Hodgson, Şili ve Almanya ile oynanan hazırlık
maçlarında Milli takımda görmeye alıştığımız
oyuncuları aday kadroya çağırdı. Son aday
kadronun yaş ortalaması 26,8 oldu. İngiltere'nin
gelecek yıllar için beklenti içinde olduğu genç
isimlere hep birlikte göz atalım.
Phil Jones (21) İngiltere Milli takımının formasını
şu ana kadar 9 kez giymeyi başaran Jones,
Manchester United savunmasının da önemli ismi
konumunda. Dört dörtlük bir defans oyuncusu
olarak görünen Jones, kademeye anlayışı, topu
oyuna hızlı ve iyi sokması, hırsı ve mücadelesi ile
gelecekte Ferdinand’ın yerini alması beklenen bir
yıldız adayı. İngiltere Milli takımı ve ManU
defansıın bundan sonraki 10 sene yükünü
çekebilecek potansiyele sahip olan Jones'un genç
olması nedeniyle bazı eksikleri var ama onlar da
zamanla çalışılarak kapatılabilecek şeyler. Jones,
bu sezon ManU'da 22 maçta forma giyerken 2 tane
de gol atmayı başardı.
Jack Wilshere (21) Genç yaşına rağmen A Milli
formayı 14 kez giyen Wilshere, İngilizlerin çok şey
beklediği isimlerden biri. Henüz 16 yaşında
Arsenal forması ile tanışan Wilshere belki de
bileğinden yaşadığı sakatlıklar olmasa daha genç
yaşta vitrine çıkabilirdi. Oyunu iyi okuması, iyi pas
dağıtması, oyun zekası ve bitiriciliği sayesinde
Arsenal’in orta sahasının vazgeçilmez
isimlerinden biri olmuş durumda. Genç oyuncu bu
sezon Arsenal'de 24 maçta 4 gol atıp 2 asist yaptı.
Ross Barkley (19) İngiltere Milli takımının tüm
yaş kategorilerinde forma giyen Barkley A Milli
formayı 3 kez sırtına geçirdi. İngilizlerin çok şey
beklediği hatta bazı kesime göre "Yeni Gerrard"
olarak gösterilen Barkley, 1,89 boyu ve güçlü
fiziğinin yanında pas dağıtımı ve top hâkimiyetiyle
fark yaratıyor. Orta sahanın her yerinde
oynayabilen oyuncu, İngilizlerin üzerine en çok
titrediği futbolcuların başında geliyor. Barkley, bu
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
13 | S a y f a
sezon Everton'da 23 maçta forma giydi ve 3 gol
atıp 2 asist yaptı.
Diğer Genç Yetenekler: Jack Butland (20), Carl
Jenkinson (21), John Stones (19), Luke Shaw (18),
Eric Dier (19), Will Hughes (18), Wilfried Zaha
(21), Thomas Ince (21), Raheem Sterling (18), Jon
Flanagan (20), Gael Bigirimana (20), Jordon İbe
(17), Mason Bennett (17), Oluwaseyi Ojo (16)
BELÇİKA
Gerek kadro yapısı gerek son zamanlarda
yetiştirdikleri yıldızlar ile dikkatleri çeken Belçika
Milli takımı, Japonya ve Kolombiya ile oynanan
hazırlık maçlarında futbolseverlere keyifli futbol
seyrettirdi. Son aday kadronun yaş ortalaması
25,9 oldu. Bu yazıda genç yıldızlarından kısaca
bahsedeceğiz ama Belçika’nın altın jenerasyonunu
daha yakından tanımak için geçen sayımızda Yiğit
Can Ertunç’un hazırladığı “Günümüzün Altın
Jenerasyonu: Belçika” yazısını okumanızı
şiddetle tavsiye ederiz.
Thibaut Courtois (21) Genç yaşına ve Mignolet’in
yükselen performansına rağmen 10 kez A Milli
formayı giymeyi başardı. Genk’de gösterdiği
harika performansın ardından Belçika’da yılın
kalecisi seçilen ve Chelsea’nin fesih bedelini
ödeyerek kadrosuna kattığı Courtois, ardından
Atletico Madrid’e kiralanmıştı. Yer tutuşu ve
müthiş refleksleriyle kalede güven veren genç
kaleci Cech'in ardından Chelsea’nin kalesini
devralacak potansiyele sahip. Bu sezon Atletico'da
24 maçta sadece 15 gol yedi.
Romelu Lukaku (20) Bu yaşta A Milli takım
formasını 24 kez giyen Lukaku, bu maçlarda 5
tane de gol atma başarısı gösterdi. Fiziği ve oyun
tarzı nedeniyle otoriteler tarafından "Yeni
Drogba" olarak lanse edilen Lukaku, Belçika
liginde gösterdiği üstün performansıyla bütün
büyük takımların dikkatini çekmiş ve tercihini
Chelsea’den yana kullanmıştı. Sezon başında
Everton'a kiralık verilen Lukaku, şu an Chelsea'nin
kadrosundaki tüm golcülerin toplamından fazla
gol atmış durumda. Son vuruşlardaki başarısının
yanında güçlü fiziği ve süratiyle durdurulması
imkansız hale gelen müthiş bir yetenek. Bu sezon
Everton'da 20 maçta 9 gol atıp 4 asist yaptı.
Diğer Genç Yetenekler: Thomas Kaminski (21),
Brandon Mechele (20), Laurens De Bock (21),
Junior Malanda (19), Yannick Carrasco (20), Paul
Mpoku (21), Dennis Praet (19), Thorgan Hazard
(20), Youri Tielemans (16), Micky Batshuayi (20),
Maxime Lestienne (21), Massimo Bruno (20),
Alessandro Cerigioni (21), Leander Dendoncker
(18), Divock Origi (18), Siebe Schrijvers (17)
Görüldüğü gibi diğer ülkeler ile bizim
yetiştirdiğimiz gençler arasında büyük farklar var.
Bir diğer sıkıntımız da yıldız adayı genç
yeteneklerimizin takımlarında yeterince forma
şansı bulamaması ya da çok sayıda üst düzey maça
çıkamıyor olmaları. Fransa'nın alt yaş
gruplarındaki sayısız yeteneği, Belçika'nın müthiş
yapılanması ve alt kategorilerden A milli
takımlarına entegrasyonu uzun vadeli
çalışmaların ürünü. Bizim de ülke olarak uzun
vadeli projeler geliştirip her ne olursa olsun buna
sadık kalmamız gerektiği aşikâr. Kalıcı başarılar
için istikrar şart. Umarım Fatih Terim ve ekibiyle
buna yakalarız, yoksa Avrupa futboluyla
aramızdaki makas giderek açılmaya devam edecek
gibi görünüyor.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
14 | S a y f a
İSMAİL ERDOĞAN Scout Raporu sayfamızda sizlere tanıtacağımız ilk isim Beylerbeyi’nin 1993 doğumlu genç yeteneği Hifsullah İsmail Erdoğan. İsmail'i Bergama maçında sağ bek olarak izlemiştim. O maçtaki performansıyla benim dikkatimi çekmiş, oyuncuyu PTT 1. Lig hatta Süper Lig takımlarına önermiştim. Türk futbolunun sağ beke ihtiyacı olduğu bu dönemde; devamlılığı, kademeye çok iyi girmesi, çevre kontrolü ve bindirmeleriyle sağ açığa yaptığı katkısı sayesinde bu ligin üstünde bir görüntüsü vardı.
Karagümrük maçında sakatlıklar ve cezalılardan dolayı teknik ekip tarafından sağ açık/sol açık gibi oynatılan genç oyuncu, ofansif olarak da ne kadar etkili olabileceğini gösterdi. Süratiyle tekniğini birleştirip fuleli çalımları, adam eksiltmesi, sürekli dikine oynamasıyla Simao'nun İspanya'da oynadığı yılları anımsatıyordu.
İsmail Erdoğan kimdir? 12 Temmuz 1993 Yalova doğumlu olan İsmail Erdoğan, Yalovaspor alt yapısından yetişmiş bir genç yetenek. 2010 yılında Yalovaspor 2. Lig'deyken Hakan Çobanoğlu tarafından A takıma alınan İsmail, o dönem ofansif yetenekleri ve tarzı nedeniyle "Yattara" lakabıyla tanınmıştı. İsmail Erdoğan geçtiğimiz sezon başında Beylerbeyi ile 3 yıllık sözleşme imzalamış ve ilk sezonunda 12 maçta 2 gol atmıştı. Bu sezon takımın değişmez ismi olan genç oyuncu şu ana kadar 14 maçta 2 gol atmayı başardı.
Hazırlayan: Ali KARAKAŞ
SERGEN AĞAR
Scout Raporu sayfamızın 2. Konuğu Mersin Gençlerbirliği'nde forma giyen 1995 doğumlu genç orta saha oyuncusu Sergen Ağar.
20 Ekim 1995'te Mersin'de doğan genç yetenek adını, Türk futbolunun efsane isimlerinden Sergen Yalçın'dan alıyor. 18 yaşındaki oyuncu, Sergen'in sadece adını değil birçok özelliğini de bünyesinde barındırıyor. Mersin Süper Amatör Ligi'nde forma giyen 1.78 cm boyundaki bu oyuncumuz hem A takım hem de U19 liginde attığı goller ve yaptığı asistlerle dikkat çekiyor.
Orta sahanın her yerinde görev yapabilen Sergen, iki ayağını da kullanabilmesi, oyun zekası, uzaktan etkili şutları ve duran toplardaki başarısıyla takımının en önemli isimlerden biri. Bu sezon Mersin Gençlerbirliği forması altında A takım ve U19 takımıyla çıktığı 20 maçta 15 asist yapmayı başaran Sergen taraflı tarafsız herkesin dikkatini çekti.
Genellikle forvet arkasında görev yapan genç oyuncu, bire birde adam eksiltme ve top saklama konusunda başarısıyla göz dolduruyor. Oyunu çift yönlü oynaması ve dar alandaki akıcı futboluyla fark yaratıyor. Fiziksel dezavantajını tekniğiyle kapatabilmesi onun en önemli özelliklerinden bir tanesi. Biraz daha güçlenip fizik gücü olarak da daha
iyi bir konuma gelirse önümüzdeki senelerde üst liglerde, büyük takımlarda oynaması hiç şaşırtıcı olmaz. Sergen'i dikkatle takip etmenizi tavsiye ederim.
Hazırlayan: Oğuzhan ARSLAN
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
15 | S a y f a
Dergimizin bu ayki kapak konuğu Mersin İdman Yurdu takımının başarılı teknik direktörü Hakan Kutlu. Tamamını Ankaragücü'nde geçirdiği uzun ve başarılı futbolculuk kariyerinin ardından yeşil sahalardan kopamayarak teknik adam olarak yoluna devam eden Hakan Kutlu ile Mersin İdman Yurdu ve Türk futbolunu konuştuk.
Merhabalar hocam, sizi herkes başarılı bir hoca olarak tanıyor ancak sizin teknik direktörlükten önce de uzun bir futbolculuk kariyeriniz var. Futbola nasıl başladınız? Hangi takımlarda oynadınız?
Öncelikle herkese merhabalar. Ailemden gelen Ankaragücü sempatisi futbola başlamamda önemli unsurlardan biriydi. 8 yaşında Ankaragücü alt yapısında başlayan futbol kariyerime, devamında yıldız takımlar ve PAF takımı düzeyinde forma giyerek devam ettim. 17 yaşında Ankaragücü formasıyla profesyonel futbol hayatım başladı. 13 sezon Ankaragücü takımının kaptanlığını yaptım. 35 yaşında futbola başladığım yuvada bıraktım.
Başarılı bir futbolculuk kariyerinin ardından teknik adam olarak yeniden sahneye çıktınız ve taraflı/tarafsız herkesin takdirini kazanmış bir teknik direktör olmayı başardınız. Teknik adamlık kariyerinizi okuyucularımıza kısaca anlatır mısınız?
Futbolu bıraktıktan sonra Ankaragücü takımında sportif direktörlük ve teknik adamlık görevlerinde yer aldım. Ankaragücü takımıyla ilk sezonumda 8 takım arasına adımızı yazdırmayı başarmıştık. Daha sonra Cemal Aydın ve arkadaşlarının görevi bırakmasından dolayı Ankaragücü’nden ayrılmak zorunda kaldım. Devamında Manisaspor ve Denizlispor
takımlarında Süper Lig‘de boy gösterdik. Şu an da Akdeniz'in başarılı takımlarından Mersin İdman Yurdu’nda görev almaktayım.
Profesyonel futbol kariyeriniz Türk futbolunun çınar takımlarından Ankaragücü takımında geçti. Ankaragücü kulübü ve taraftarları hakkında neler diyebilirsiniz?
Ankaragücü camiası benim için her zaman değerlidir. 100 yıllık bir camia ve ben bu camiada 13 sezon kaptanlık yapmanın gururunu yaşıyorum. Ankaragücü taraftarının Türkiye’nin en ateşli gruplarından biri olduğunu düşünüyorum. Türk futbolunun dev çınarıdır Ankaragücü.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
16 | S a y f a
Bir Ankara derbisinde, Gençlerbirliği maçının bitimiyle saha ortasına Ankaragücü bayrağı diktiniz ve bundan sonra Ankaragücü taraftarı size Ulubatlı Hakan diye hitap etti. Bu olayı bir de sizin ağzınızdan dinleyelim?
Ersun Yanal, bir sezon önce Ankaragücü’nden olaylı bir şekilde ayrılmıştı. Gençlerbirliği iyi bir takımdı ve onlara saygımız vardı. Ankara’da iyi bir skorla galip gelmiştik. Sıkıntılı bir dönem geçiriyorduk, bizim için çok önemli bir maçtı. Şanlı Ankaragücü sancağını sahanın ortasına dikmiştim. Hayatımda unutamadığım anlardan biri diyebilirim.
Ankaragücü, Manisaspor ve Denizlispor serüveninizden sonra Akdeniz’in köklü ve başarılı kulüplerinden Mersin İdman Yurdu'nda teknik adamlık görevine getirildiniz. Bu transferin arka yüzünü okuyucularımıza aktarır mısınız?
Mersin İdman Yurdu’nun Süper Lig’e çıktığı sezon Akdeniz temsilcisiyle görüşmemiz olmuştu fakat o dönemde transferimiz gerçekleşmedi. Geçen sezonun 2. devresinde Mersin İdman Yurdu ile anlaştım. Mersin şehrinin takımına bağlı, şehir olarak da görülmesi gereken bir yer olduğunu düşünüyorum. Geldiğimde takım küme düşecek en büyük adaylarından biriydi. Ben ve teknik heyetim mucize gerçekleştirmek adına elimizden geleni yaptık ama olmadı. Bu sezon başında başkanımız ve yönetim kurulumuzla birlikte iyi bir takım kurduğumuzu düşünüyorum. Mersin İdman Yurdu'nu hak ettiği yerlere tekrardan getirmek için elimizden geleni yapacağız.
PTT 1. Lig'de takımınızın şu ana kadarki performansı hakkındaki düşüncelerinizi aktarır mısınız?
Lige iyi başladığımızı düşünüyorum. Maddi ve manevi sıkıntılardan dolayı devamındaki haftalarda takımımızın performansı etkilendi. Sağlıklı bir ortamda çalışmamız için bu sıkıntıların giderilmesi gerekir. Denizlispor maçında çok kötü bir futbol oynadık fakat 1461 Trabzonspor ve Boluspor maçlarında maçın hakimi bizdik. Bu maçlarda 10 kişi oynamamız aleyhimize işledi. Kamuoyuna iyi futbol izletmeye çalışıyoruz ve elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Ligde takımların birbirine puan farkı az ve her takımın son haftaya kadar şansının devam edeceğini düşünüyorum. 2. devrede Ankaraspor deplasmanı haricinde en yakın rakiplerimizle içeride oynayacağız . Bu bizim için büyük avantaj. Ligin sonunda şampiyonluk yaşamak istiyoruz.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
17 | S a y f a
Taraftar hakkında ne düşünüyorsunuz? Halkın desteğini arttırmak için düşündüğünüz projeler var mı?
Kesinlikle. Projeler gerçekleştiriyoruz ve gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Okullara çocukları ziyaret edip maçlara çekmeyi ve hastanelere ziyarette bulunup insanların yanında olduğumuzu hissettirmeye çalışıyoruz. Sezon başından itibaren seyirci sayısı bakımından şikâyetçiyim. Şeytanlar Grubu her maç ellerinden geleni yapıyorlar fakat tek Şeytanlar grubuyla olacak iş değil. Tüm halkımızı maçlarımıza davet ediyorum. Taraftar, evimizdeki maçlarda hakemi etkileme ve rakip oyuncuyu baskı alma konusunda önemli bir güç. Önümüzdeki haftalarda stadımızın tamamen dolduğunu görmek istiyorum, bunu da sizin aracılığınızla iletmiş olalım.
MİY taraftarları kaleci ve forvet mevkilerinde takımın eksik olduğunu düşünüyor. Sizin bu konudaki düşünceleriniz neler? İlk yarı sonunda takviye düşünüyor musunuz?
Takviyeden önce takımın içindeki mutluluğu sağlamak planlarımın arasında ve oyuncu kaybı yaşamak istemiyorum. Tecrübeli ve genç arkadaşlarımızla iyi bir kadroya sahibiz. Bunların dışında imkan olursa 2 oyuncuyu transfer etmeyi düşünüyoruz.
Mersin İdman Yurdu'nun alt yapıda akademi liglerine neden girmediği' konusunda sorular var, bu konudaki düşünceleriniz neler? Dışarıdan yetenekli oyuncuların transferi konusunda çalışmalarınız var mı?
Mersin İdman Yurdu altyapısında sıkıntılar yaşanıyor. Tesisleşme bakımından Mersin şehrinin büyük kaybı var. A takımının oyuncuları bile tesis konusunda sıkıntılar yaşarken alt yapı oyuncularına sıra gelmiyor. Genç oyuncular için verimli çalışabilecekleri uygun yerler yok maalesef. Böyle köklü bir kulübün tesislerinin yetersiz olması çok büyük bir sıkıntı. Alt yapıdan 5 oyuncuyu idmanlarımıza çıkarıyoruz. Kısıtlı imkânlara rağmen elimizden geldiğince alt yapıdan üst yapıya arkadaşlar almaya çalışacağız.
Bu keyifli sohbet ve bize zaman ayırdığınız için teşekkürler. Son olarak sizin okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir şey var mı?
Derginizi ve sitenizi takip ediyorum. Mersin İdman Yurdu'na verdiğiniz destekler için çok teşekkür ederim. Umarım başarılı işlere imza atmaya devam ederseniz. Okuyucularınıza ve Mersin İdman Yurdu taraftarına saygı ve sevgilerimle.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
18 | S a y f a
Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı 6-0 yendiği tarihi maçın da hakemliğini yapan bir zamanların ünlü hakemi ve eski MHK Başkanı Mustafa Çulcu ile hakemlerin bugünkü durumu, MHK ve Türk futbolunu konuştuk.
Merhabalar hocam, okurlarımız sizi ünlü bir hakem olarak hatırlıyor. Siz de kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Merhabalar, 1960 Balıkesir Gönen doğumluyum. Profesyonel meslek hayatım askerlik. Astsubay olarak göreve başladım sonra subay oldum ve yüzbaşıyken emekli oldum. Evliyim, 3 çocuğum var. Kocaeli'de yaşıyorum ama diğer bir ayağım Gönen'de. Eşim de Gönenli olduğu için irtibatım kesilmedi.
Askeriyede bir subayken hakemliği seçmenizde hangi nedenler etkili oldu?
Askerler lisansiye futbolculuk yapamıyorlar. Ben daha önce Gönenspor'da oynamıştım. Orduya girdikten sonra spor yapamamanın sıkıntısını çektim. Gönülde hep futbol vardı. Askeri takımlarda oynadım; Denizgücü'nde, donanma karmasında, askeriyede özel turnuvalarda oynadım ama bir türlü profesyonel anlamda oynayamadım. Donanma maçlarında oynarken astsubay bir abim vardı. Bana "Hakem olmak ister misin?" diye sordu. O dönemler hakem olanlara statlara serbest giriş kartı veriliyordu. Benim için de Kocaelispor maçlarına girmek çok zor oluyordu. Ben de ilk başta bunu düşünerek hakemliğe başvuru yaptım ama daha sonra çok sevdim. Kısa sürede mesafe kat ettim. Kursu bitirdim, 6 ay sonra il kokartı taktım. Sonraki 6 ay sonunda profesyonel liglerde yardımcı hakem olarak maçlara çıkmaya başladım. Hakemliğimin 3. yılında bugünkü adıyla Süper Lig'de Bursaspor-Gençlerbirliği maçında yardımcı
hakem çıktım. İlk düdük hakemliğim de yine Bursaspor maçına denk geldi. Altay-Bursaspor maçını yönettim.
Yönettiğiniz ilk Süper Lig maçı sizin için zor muydu? Üzerinizde baskı oldu mu?
Evet, düdük hakemi olarak 1. Lig`de ilk maçınız ilk deneyiminiz. Ama oraya gelene kadar 3.Lig ve 2.Lig'de önce yardımcı hakem, sonra düdük hakemi olarak çalışıyorsunuz. Zaten bu süreçte artık hakemliğin doyumuna ulaşıyorsunuz. Artık bu lig size yetmiyor sürekli üstü istiyorsunuz. İlk maçım Alsancak Stadı'ndaki Altay-Bursaspor maçıydı. Tabi ki heyecan çok yüksek, heyecanın yanında stresi ve baskısı da var. Başarılı olup kendinizi kabullendirmek istiyorsunuz çünkü ilk maçta bir skandal yaşarsan bir daha size maç veremezler, kaliteniz tartışılır. O yüzden maçı kazasız belasız geçmem lazımdı. Maç çok güzel geçti. Gözlemci de rahmetli Kazım
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
19 | S a y f a
Ünlüsoy'du. O da çok beğenmişti. Olumlu bir referans verdi. Sonra Allah yürü ya kulum dedi, şansım da yaver gitti.
Ligimizin tarihi maçlarından birini yönetmek de size nasip oldu. 6 kasım 2002'de Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı 6-0 yendiği maçı bir de sizden dinleyelim.
Maça Fenerbahçeliler açısından baktığımız zaman mutluluk verici ama Galatasaraylılar açısından baktığımız zaman mutsuz bir tablo. Maçın tarihinin 6 Kasım, skorun da 6-0 olması maçı unutulmazlar arasına soktu. Derbi maçları çok zordur ama Fenerbahçe-Galatasaray maçları daha da zorudur. O maç da zor bir maçtı. Maç öncesi iyi hazırlanmam gerekiyordu ve iyi de hazırlandığımı düşünüyorum. Maça başladık, maç 2-0 iken Ortega Ümit Davala'ya sert bir şekilde girdi ve Ortega'yı kırmızı kartla ihraç ettim. Ardından statta bir sessizlik oldu ve aleyhime küfürlü tezahüratla başladı. O dönemler bu çok doğaldı zaten. Sonra Galatasaray yüklenmeye başladı. Yapılan oyuncu değişiklikleri farklı skoru getirdi. Bir anda maç 6-0'a gelince hakem için kolay bir maç oldu çünkü seyirci skora odaklandı ve bunun mutluluğunu yaşamaya başlayınca seyirci hakemi unuttu. Eğer farklı bir skor olmuş olsaydı belki Ortega'yı ihraç edişim günlerce aylarca manşetlerden inmeyecekti. Sarı kartla geçiştirilebilirdi diyeceklerdi. Ama karar net doğruydu bence. Daha sonraları buna benzer örnek pozisyonları da gördük. Ondan sonra derbilerde daha farklı bir skor olmadığı için her 6 Kasım geldiğinde anımsanan bir maç oldu ama benim için diğer derbilerden farkı olmayan zorlu bir derbi müsabakasıydı.
Bir dönem MHK Başkanlığı yaptınız. Sizin döneminizde hakem atamaları hangi kriterlere göre yapılıyordu?
Hakem atamalarını yaparken hakemin kariyerine ve o sezonki form durumuna bakmanız
lazım. Asıl önemli olan önceki haftalardaki form durumudur. Vereceğiniz maç, kâğıt üzerine tabloyu koyduğunuz zaman kimi istiyorsa bağırır zaten. Hakemlerinizi çok iyi takip ediyorsanız hangi maça hangi hakemi atayacağınızı çok iyi bilirsiniz. Şimdiki MHK Başkanı hakemlikten gelme değil ama futbolun içinden gelme. Bakın geçmişte milli takımı Guus Hiddink ve Abdullah Avcı çalıştırdı ancak başarılı olamadılar. Bugün herhangi bir vatandaş da milli takım kadrosunu en az onlar kadar kurabilir. Formda oyuncular bellidir. Bunların yanına iyi oyuncular bulabilir ama hangisini hangi maçta ilk 11 çıkaracağını layıkıyla yapamaz. Çünkü teknik direktör olup maçı analiz etmen, doğru adamı bulup doğru zamanda sahaya sürmen lazım. İşte Fatih Terim ile aralarındaki fark budur.
Gelelim sorumuza; günümüzün MHK Başkanı Zekeriya Alp, Fırat Aydınus, Cüneyt Çakır, Hüseyin Göçek, Halis Özkahya, Kamil Abitoğlu gibi isimlerden vazgeçemez. Onlar da Türkiye'nin en iyi hakemlerini seçiyor ama hangi maça hangi hakemi vereceği konusunda sıkıntı yaşıyor. Bir örnek vereyim; bir hafta önce Konyaspor-Bursaspor maçının hakemi Volkan Bayarslan 5 gün sonra Bursaspor-Fenerbahçe maçının 5. hakemi. Böyle bir atama yanlışı olamaz. Bunları neden anlatıyorum? Bilmeyenler bu hataları yapar. Eğer hakemliğin içinden gelirseniz bu hatayı yapmazsınız.
Futbolseverler, bazı hakemlerin bazı maçlara verilemediği konusunda eleştirilerde bulunuyorlar. Sizin düşünceniz nedir?
Hüseyin Göçek yönetmiş olduğu Fenerbahçe-Gaziantepspor maçından sonra 17 ay Fenerbahçe maçına verilmedi. Halis Özkahya Meireles olayından sonra Fenerbahçe maçı yönetemedi. Fırat Aydınus Caner olayından sonra Fenerbahçe maçlarına çıkamadı. Neden? MHK'ya sorsanız "psikolojiktir" diyecekler ama bunlar
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
20 | S a y f a
dünya hakemi. Bunlar dünya hakemi ise onlar da o maça çıkacak, o stresi kaldıracak. Bunlar benim dünya hakemim diyorsun, Fenerbahçe maçına gelince dünya hakemliği bitiyor mu?
Sizin döneminizle, şimdiki teknolojik donanıma sahip hakemleri kıyaslarsak hata oranında azalma var mı sizce?
Teknolojinin faydalı olduğunu, hakemliğe katkısı olduğunu kabul edenlerdenim ancak teknolojiyi ve insanı doğru kullanarak bu faydayı sağlarsınız. Biz daha önce kaşla gözle anlaşıyorduk yardımcı hakemin yanına gitmek zordu. Gittiğin zaman mutlaka kırmızı kart çıkması ya da önemli bir şey olması lazımdı. Şimdi nerdeyse SMS, Twitter, Facebook, telefonla joker hakkı karar verene kadar kullanılabiliyor (gülüyor). Örneğin derbiden önceki Karabükspor-Antalyaspor maçını hatırlayın: Maçın hakemi Bülent Yıldırım yardımcı hakemle 28 saniye konuştu. Ondan sonra penaltıyı verebildi. 28 saniye futbolda çok uzun bir süre. Teknolojiyi doğru kullanırsan faydası var ama sorun MHK'nın iş bilmemesinden kaynaklanıyor bence. Günümüz MHK'sının en büyük faydası şu oldu; hatayı kabullendirdiler. İnsanlar artık eskisi kadar tepki göstermiyor. Hakemlere baktığınız zaman alan paylaşımı yaptılar, çok seslilik oldu. Karar mekanizması birden altıya çıktı ama hatalar azalmadı. Tam aksine çorba oldu. Hakemler sorumluluktan kaçar, yükü başkasına yükler oldular. "5. hakem 'devam' dedi oynattım", "3. hakem öyle dedi", "6. hakem böyle dedi", "ben görmedim, o gördü" diyerek bir yere varamayız. O zaman siz neden sahaya çıkıyorsunuz?
Son dönemlerde yapılan hakem atamalarına kulüpler tarafından ya da dışarıdan etki edildiğini düşünüyor musunuz?
Direkt etki ediliyor dersem bu bir suçlama olur ama benim hissiyatımı söyleyecek olursam; kulüplerin isteği doğrultusunda hakemler gidiyor. Bu skor anlamında değil. Mesela siz Bursaspor'a ters gelen bir hakemseniz verilmiyorsunuz. Mesela Mete Kalkavan Beşiktaş-Fenerbahçe derbisini yönetti, o gün bugündür yok. Bu sefer MHK olarak makasın daralıyor, aynı hakemler aynı maçlara gider oluyor. Etki işte böyle oluyor. Mesela programda bir arkadaş bana "Bursaspor-Fenerbahçe maçının hakemi kim olur?" diye sordu. Ben şöyle dedim: "Fenerbahçe'yi üzmeyecek bir hakem olur". Kim oldu? Hüseyin Göçek. Hüseyin Göçek uzun zamandır Fenerbahçe maçı yönetmemiş, en son Fenerbahçe-Trabzonspor maçına çıkmış. Bu ne demek? "Aman
abi sen ne koltuğunu, ne federasyonun koltuğunu salla. Git oraya ne yaparsan yap temiz çık". Hakem ne yapıyor? Nitekim Webo'nun penaltı pozisyonu vardı vermedi, kafası oraya takıldı. Son 15 dakikayı izleyin. Alper'e sarı kart göstermediği için Civelli'ye de gösteremedi. Son pozisyonda mecbur kalmasa Alper'e yine sarı kart gösteremezdi, yani etkilendi.
Hakemlik yaptığınız dönemlerinizde herhangi bir maçtan sonra verdiğiniz kararlardan dolayı pişmanlık duyduğunuz oldu mu?
Olmaz mı? Çok var ama hangi pozisyon dersen söyleyemem, hatırlayamam. Ama maç bittikten sonra günlerce evden çıkmak istemediğim oldu. Çünkü vermiş olduğum karar maçın kaderini etkiledi. O anda ben doğru olduğuna inandığım için vermiştim. Verdiğim yanlış kararların sebeplerini düşünürüm. Gece uykusuz mu kaldım? Sabah erken mi kalktım? İyi antrenman mı yapmadım? Yoksa baskı altında mı kaldım? Bunların hepsini ben biliyorum, sebebini buluyorum. Benim evimde bir defterim vardır, o defterime kendime özeleştiri yaparım. "Korktun da mı penaltıyı veremedin? veya korktun da bu adamı atamadın?" dediğim çok ağır ithamlar vardır bu defterde. Bu şekilde aynaya bakıp kendinizle yüzleşemezseniz gelişim kaydedemezsiniz.
Hakemlik yaptığınız dönemde yönettiğiniz maçlarda sizi en çok zorlayan oyuncular kimlerdi?
Hagi, Bülent Korkmaz, Emre Belözoğlu, Okan Buruk, Kemalettin Şentürk, Uche, Arif Erdem, Ali Eren Beşerler, Recep Çetin, Şifo Mehmet, Alpay Özalan isimlerini sayabilirim. O dönemde çok agresif oynayan oyuncular vardı. Şimdiki hakemlerimiz bu konuda daha şanslı. Günümüzde oyunun ve hakemin kimyasını bozan birkaç oyuncu var sadece. Emre Belözoğlu, Felipe Melo, Sabri Sarıoğlu ve Bursaspor'dan Civelli bunlardan bazıları.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
21 | S a y f a
Süper Lig'de uygulanan yabancı oyuncu sınırlamasını nasıl buluyorsunuz? Sizce bu uygulama Türk futbolunun gelişimine katkı sağlar mı?
Ben sınırlamaya karşıyım, açık olması lazım. Neden derseniz deyin, Türk futboluna yılda 421 milyon dolar akıyor. Bu konuda Avrupa'da 6.sıradayız. Bu kadar para harcanırken her takımda 4 oyuncu tribünde. 18 takımda 72 oyuncu yapıyor ve kişi başı ortalama maliyetleri 2 milyon dolar olsa 150 milyon dolar tribünde oturuyor. Kim olursan ol senin bu kadar lüks harcama yapmaya hakkın yok. Rekabetin arttığı yerde başarı olur, sınır yerine kota koy. Misal 10 kez milli olmayan oyuncuyu aldırma, kaliteyi arttır. Şu an TFF'de bulunan arkadaşlarımıza soruyorum: Kulüp yönetirlerken en çok onlar bağırıyordu sınırlama olmasın diye şimdi ne oldu peki? Soruyorum onlara, madem Türk futbolunu bu kadar düşünüyorsunuz, alt yapıya ne kadar ağırlık veriyorsunuz? Neden genç oyuncu oynatma zorunluluğu getirmiyorsunuz? Milli Takım Avrupa'da 49. sırada. Bundan önceki yönetimde de aynıydı daha öncekinde de. Baktığınız zaman Hiddink Hollanda'daki villasından milli takımı yönetiyordu. Bizim ona verdiğimiz parayla neredeyse Hollanda ekonomisi düzeldi. Böyle bir yöneticilik anlayışı olur mu? TFF'yi yönetenlerin çok akil adamlar olması gerekiyor. Futbolun içinden gelen adamlar olmaları şart ki doğru kararlar alabilsinler. Fatih Terim'in milli takımın başına gelmesi TFF'nin başarısızlığının üzerini örtmekten başka bir şey değildir ama Fatih Hoca'nın yeni bir yapılanmayla sorunu çözeceğine inananlardanım. Çünkü o bir usta.
Şu an görevde olan MHK'nin yönetimini ve tutumunu nasıl buluyorsunuz?
Şu an MHK Başkanı olan Zekeriya Alp eski bir futbolcu abimiz. Saygı duyduğum bir
insandır ama maalesef biz 2 yıldır MHK başkanı yetiştirme çabası içindeyiz. Bizde MHK Başkanı olabilecek hakemlikten gelmiş insanlar var ama biz ilgisiz kişileri başkan yapmaya çalışıyoruz. Ben eski bir hakem olarak bunu içime sindiremiyorum. Zekeriya Alp sembol olarak orada bence. Arka planda Yüksel Okçuoğlu, Ünsal Çimen ve gizli başkan olarak Oğuz Sarvan'ın görevi götürdüğünü düşünüyorum.
Şu an hangi işlerle meşgulsünüz? Boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir inşaat şirketim vardı ama bıraktım o işi. Çünkü yalanı dolanı çok olan bir iş. İllallah dedim artık yapmıyorum. Boş zamanlarımda spor yapıyorum, futbol oynuyorum. Ayrıca TV yorumculuğu yapıyorum, maç seyretmeyi seviyorum. Hakemlik dönemlerimde aileme ayıramadığım zamanları onlara ayırıyorum.
Son olarak genç hakemlere ve hakem olmak isteyenlere ne gibi önerilerde bulunursunuz?
Genç hakemlere şunu söylemek istiyorum; kursu bitirdim, düdük öttürdüm, bayrak salladım artık hakemim diye düşünmesinler. Bu iş o kadar basit değil. Öncelikle dil eğitimini layıkıyla almaları gerek. Beşeri ilişkilerini yüksek tutmaları, asosyal olmamaları, Avrupa ve dünya futbolunu takip etmeleri gerek. Ülkemizdeki oyuncuların tüm özelliklerini bilmeleri şart. Hangisi kendini kolay atar, hangisi topa hangisi rakibe agresif girer, karakterlerini bile bilmek zorunda. Sürekli okumaları ve dünya futbolunu takip ederek kendilerini geliştirmeleri gerek. Şu an bunu en iyi yapan Cüneyt Çakır'dır. Gidin sorun, hangi takımda kim oynuyor saysın. Bu da hakemliği kolaylaştıran unsurların başında gelir.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
22 | S a y f a
Transfer Merkezi Dergisi'nin bugünkü konuğu sezon başında Galatasaray'dan Şanlıurfaspor'a kiralanan ünlü golcü Sercan Yıldırım. Bursaspor'daki başarılı performansıyla birçok takımı peşinden koşturan Sercan, Galatasaray'da beklendiği kadar etkili olamamıştı. Genç golcü şu an Şanlıurfaspor'da eski günlerine dönmek ve milli formayı yeniden giymek için çok çalışıyor.
Merhabalar Sercan Yıldırım, bizlere futbola başlama öykünü anlatır mısın?
Futbola ilk olarak Bursaspor Profesyonel Futbolcular Derneği'nde başladım. Sonrasında Bursaspor alt yapısına seçilerek takıma girdim. Bursaspor alt yapısında tüm kademelerde şampiyonluklar yaşadıktan sonra A takıma yükseldim.
Alt yapılardan Süper Lig'e uzanan kariyerinde en çok kimlerin sana katkısı oldu. Buralara gelmende hangi hocaların daha çok rolü var sence?
Bugüne kadar birlikte çalıştığım birçok hocanın üstümde emeği vardır ama özellikle birkaç isim saymam gerekirse Vahit Doğan (Deli Vahit), Yılmaz Burul, Tahsin Tam ve Adnan Örnek hocalarımı söyleyebilirim. Onlara da buradan sizin aracılığınızla teşekkür etmek istiyorum.
Bursaspor'un Türk futboluna kazandırdığı genç yeteneklerden birisin. Bursaspor’la ülkemizde bir ilki başararak "Anadolu Devrimi" olarak nitelendirilen şampiyonluğu yaşadınız. Bu başarıda senin katkın çok fazlaydı. O dönemi ve Bursaspor yıllarını bizimle paylaşabilir misin?
Şampiyonluk duygusu anlatılmaz yaşanır türden bir şeydi benim için. O duyguyu özellikle Bursaspor'da yaşadığım için çok mutluyum. Bunu kelimelerle anlatmak zor. Daha ötesi yok "Tarih
yazdık". O yıl tam bir takım olmuştuk. Başarının sırrı buydu bence.
Şampiyonluğun ardından Bursaspor'da Şampiyonlar Ligi deneyimi yaşadın. Bu tecrübeyi nasıl değerlendirirsin?
Şampiyonlar Ligi çok farklı bir atmosfer. O tecrübeyi yaşadığım için hem mutlu hem de şanslıyım. Sonuçta üst düzey oyuncularla karşılıklı oynuyorsunuz. Büyük bir zevkti.
Bursaspor'daki başarılı performansının ardından yurtiçi ve yurtdışından birçok transfer teklifi aldın ama sen Galatasaray'ı seçtin. Bu transferin arka yüzünü bize anlatır mısın? Galatasaray’ı tercih etmendeki etkenler nelerdi?
Galatasaray'a geliş sürecim biraz sıkıntılı olmuştu. O dönem kadro dışı kaldıktan sonra tam 1 ay kendi başıma idmanlar yapmıştım. Transferin son günü Galatasaray'a transferim gerçekleşti. Sonuçta bir büyük takımdan başka bir büyük
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
23 | S a y f a
takıma transfer olmuştum. Galatasaray'da da ilk senemde şampiyonluk yaşadım Bu da mutluluk vericiydi.
Galatasaray'da beklenen performansı sergileyemeyince PTT 1. Lig'in şampiyonluk adaylarından Şanlıurfaspor'a transferin gerçekleşti. Sezon başında birçok takım seni istiyordu. Şanlıurfaspor'u tercih etmendeki nedenler nelerdi?
Şanlıurfa'ya gelmemdeki en büyük nedenler yapılan yatırım ve takımın bir hedefinin olmasıydı. Bu kararımda Şanlıurfaspor taraftarlarının da büyük etkisi oldu. Süper Lig'de hedefsiz bir takıma gitseydim bana bir şey katmayacaktı. Umarım Şanlıurfaspor'da istediğim performansı sergiler daha güçlü bir şekilde dönerim.
Çok genç yaşlarda isim yapmayı başarmış bir oyuncusun. Ancak yaşın henüz 23, önünde uzun bir gelecek duyuyor. Sen bu
geleceği nasıl planlıyorsun? Kariyerinle ilgili hedeflerin neler?
Önümde daha uzun yıllar var. Şanlıurfaspor'da başarılı olduğum takdirde Galatasaray'a daha güçlü ve hazır bir şekilde döneceğimi düşünüyorum. Galatasaray'da üst düzey başarılar yaşamak, takımın şampiyonluklarında pay sahibi olmak istiyorum.
Genç yaşta A Milli formayı giymiş bir futbolcusun. Fakat son dönemde milli takımda pek forma şansı bulamadın. Sercan Yıldırım’ın hedefleri arasında yeniden milli formayı giymek var mı?
Tabii ki. İlk hedefim yeniden Galatasaray'a dönüp önemli işler yapmak ve sonrasında A Milli takım formasını tekrar sırtıma geçirmek. Hedefim her zaman orası.
Biraz da Türk futbolu hakkında konuşalım.
Türk futbolu son yıllarda genel olarak bir
düşüş içinde. Sence bu neden kaynaklanıyor?
Çözüm için neler yapılabilir?
Ben sadece mantalitenin, bakış açısının
değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Başka şeyler
söylemek haddime değil.
Futbolun dışında hayatında neler var?
Nelerden hoşlanırsın? Boş zamanlarında neler
yaparsın?
Boş zamanlarımda evimde oturup film
izlemeyi, Play-Station oynamayı seviyorum. Bir de
hobi olarak müzikle ilgili çalışmalarım var.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
24 | S a y f a
PTT 1. Lig’de İlk Devrenin Genel Değerlendirmesi Önceki yıllardan farklı olarak ligin ilk
devresine geçen sezon Süper Lig’den düşen
takımlar damgasını vurdu. Bu kulüplere yıllardır
liglerden uzak kalan Ankaraspor ve alt ligden
gelen sürpriz takım Balıkesirspor eklenince, ilk
altıda kendisine yer bulabilen tek takım
Manisaspor oldu. Lige şampiyonluk parolası ile
başlayan Samsunspor, Şanlıurfaspor, Gaziantep
BŞB.Spor, Adana Demirspor, Boluspor ve
Adanaspor ilk yarıyı hayal kırıklığı ile kapattı.
Yaşanan hayal kırıklıkları takımların
teknik sorumlularına da yansıdı ve 19 haftada 18
takım toplam 36 teknik sorumlu ile çalıştı. Puan
durumunda ilk 7 sırayı alan takımların lig
başladıktan sonra teknik sorumlu değiştirmediği,
fakat sonra gelen takımların 2 ya da 3 teknik adam
değiştirdikleri görüldü. İlk 7 sırada bulunan
takımların teknik sorumlu değiştirmemeleri
istikrar adına mı yoksa hedeflerine yakın
olduklarından dolayı mı değiştirmedikleri de ayrı
bir tartışma konusu tabi ki.
Kulüplerin ilk devrede göstermiş oldukları
performansa kısaca değinecek olursak; ilk
devrenin sonunda İstanbul BBSK‘nın 39 puan ile
ilk devreyi lider bitirmeyi başardığını görüyoruz.
Ligden düştükten sonra iyi bir yapılanmaya giren
İstanbul ekibi, ligde uzun süredir çalışan teknik
sorumlu Cihat Arslan ile anlaştı ve verim
sağlayabileceği oyuncuları kadroda tuttu ve PTT 1.
Lig’de performansı üst düzey olan Mehmet Batdal,
Alaattin, Gençer, Orhan, Alparslan ve Fevzi Özkan
gibi oyuncuları takıma iyi adapte ettiler.
Oluşturulan bu kadro beklentileri üst düzeye
çıkardı ve hoca ile oyuncular üzerinde baskı
yarattı. Özellikle ligin başlarında içeride ve
dışarıda çekingen ve öz güvenden yoksun futbol
takım için düşünceleri negatife döndürmeye
başlasa da sonrasına üst üste gelen puanlar ve
uzun süre mağlubiyet yaşanmaması İBB’nin ligi
lider bitirmesini sağladı. Sezon içinde oyuncu bazlı
yaşanan sorunların ikinci devre tekrar etmesi,
telafisi olmayacak sonuçlar doğurabilir ancak
İstanbul BBSK, şu anki durumuyla şampiyonluğun
en güçlü kadrosu ve kulübü konumundadır.
Ankaraspor, PTT 1.Lig’in oyun anlayışını
değiştiren ve izleyenlere büyük keyif veren bir
tablo çizdi. Futbola kattığı güzellikler, taraftar
potansiyeline sahip olmamasına rağmen çok ciddi
bir taraftar kitlesi kazandırdı ve ülke genelinde
sempati duyulan bir takıma dönüştü. Sezon
boyuncu toplam 23 oyuncunun forma giydiği
takımda ağırlıklı olarak 14 oyuncu forma giydi.
Özellikle ligin sonlarına doğru oynattığı genç
oyuncuların göstermiş olduğu yüksek performans
tüm oyuncuların hazır beklediğinin işaretiydi. Tek
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
25 | S a y f a
bir yıldız oyuncunun ön plana çıkmadığı takımda
Abdullah Karmil ve Galip ilk devrede dikkat çeken
isimlerdi. İlk devre göstermiş oldukları sakin ve ne
istediklerini bilen futbolu ikinci devreye de
taşımaları hedeflerine ulaşmaları hiç de zor değil.
Süper Lig’den düştükten sonra nasıl bir
yapılanmaya gireceği merak konusu olan
Orduspor, yaptığı transferler ve elde tutuğu
oyuncular ile ligin en iyi takımlarından birini
oluşturdu. Özellikle yabancı oyuncularından
Landel, Subasic ve Soro'dan aldığı verim ve buna
bağlı olarak kaptan Anıl Taşdemir'in gösterdiği
performans, takım birlikteliği ve
hoca uyumu ile birleşince Orduspor
belki de ilk devre için tahmin
edemeyeceği bir başarı yakalamış
oldu. Transfer yasakları var ama
devre arası oyuncu kaybetmezseler
ilk yarı oynayan 24 oyuncu ikinci
devre için yeterli görünüyor.
Balıkesirspor, lige en büyük
sürprizi yaparak başlayan takım
oldu. Hazırlık kampına transferi
bitirmiş bir şekilde başlayan ve iyi
bir takım birlikteliği yakalayan
Balıkesirspor ekonomik rahatlığı ile
birlikte ilk devreye damgasını vuran
takımlardan oldu. Caner ve
Muhammet Reis gibi önemli
oyuncularına Süper Lig’den teklifler
olması ikinci devre sıkıntı
yaratabilir.
Manisaspor, lige teknik
sorumlu sancısı ile başladı ancak “bu
takım transfer olmazsa hedefe
gidemez” diyenlere cevap verir şekilde iyi bir
performans gösterdi ve birçok oyuncusu Süper Lig
takımlarının takibine takıldı. Manisaspor bu
performansına devam edip Süper Lig’e çıkabilir
ama çıkamasalar bile birçok oyuncularını seneye
Süper Lig’de izlememiz muhtemel. Peroviç de
gösterdiği performans ile alkışı hak ediyor.
Mersin İdman Yurdu, ligin üzerinde bir
maliyet ile iyi bir kadro oluşturdu fakat sezon
içinde yaşanan ekonomik sıkıntı kulüp içinde
sorunlara neden oldu. Bunun yanında bu
sıkıntıları sahaya yansıtmamak için büyük
mücadele örneği gösteren teknik ekip ve
futbolcular sezon sonu yaklaştıkça aldıkları
önemli galibiyetler ile hedeften uzaklaşmadan üst
sıralarda kendilerine yer buldular. Mersin takımı
da Orduspor gibi yabancılarından en üst düzeyde
verim alan takımlardan biri oldu. Ellerindeki
oyuncuları koruyarak ekonomik sorunlarını
çözerseler ikinci yarının etkili takımlarından biri
olacaklardır.
Samsunspor, ilk devre boyuncu son
dakikalarda aldığı sonuçlar ile üst sıralarda
kendine yer bulabilen takım oldu. İlk iki
hedefinden tamamen uzaklaşmış
değil fakat ilk altı için zorlu bir
mücadeleye girmek istiyorsa takıma
takviye yapılması gerek. Çok üst
düzey bir kadroya sahip değiller
belki ama kadroları ortalamanın
üzerinde ve taraftarın beklentisi de
her zaman yüksek.
Şanlıurfaspor, transferde
harcadığı paralar ve getirdiği ünlü
yıldızlarla bir anda ligde favori
gösterilseler de PTT 1. Lig’i iyi
bilenler başarı için bunların yeterli
olmadığı ve sonuç vermediğinde
nasıl sıkıntılara yol açacağını iyi
biliyordu. Lige Raşit Çetiner ile
başlayan ve Ömer Can hoca ile
devam eden Ş.Urfaspor en
nihayetinde Reha Kapsal ile anlaşma
sağladı ve ikinci devre için
beklentilerin yeniden yükselmesini
sağladı. Maalesef ilk devre yapılan
transferlerden ikinci devre
oynatılabilecek oyuncu sayısı çok az ve ikinci
devre için en azından kritik bölgelere, lige ve
yapıya uygun transferlerin yapılması gerekiyor.
Gaziantep BŞB.Spor, ligde hedeflediği
noktaya gelemeyen takımlardan biri ve sezon
başından beri yaşadığı forvet sıkıntıları devam
ediyor. Bu eksiklik hoca değişikliği yaşamalarına
neden oldu. İkinci devre takımdan ayrılacak
oyuncuların yanında takviyeler de yapılacaktır.
Adana Demirspor, kötü gidişat ve
hedeflenen galibiyetlerin alınamaması sonucu
teknik sorumlu değiştiren takımlardan oldu.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
26 | S a y f a
Takımı ve şehri iyi bilen Mustafa Uğur'un gelmesi
takımda beklentileri artırdı. Son kongre ile
yeniden başkan ve yönetim kurulu değişti. İkinci
devre neler yapabilecekleri merak konusu olan
takımların başında geliyor.
1461 Trabzon, Türk futboluna hizmet
etmeye devam ediyor. Kadir hocayı kaybettikten
sonra kulübü iyi bilen Ayhan hoca ile devam
etmeleri takım için avantajdı. Birçok oyuncusunu
diğer kulüplere verdikten sonra oynamaya
başlayan oyuncuların performansları değişkenlik
gösterse de hedef ligde kalmak olduğundan ikinci
devre performansları daha çok önem kazandı.
Bucaspor, sezona geçmişte başarı
yakaladıkları Kemal Kılıç ile başladı ancak
yaşadıkları ekonomik sıkıntılar ve genç
oyuncuların bekleneni verememesi seyircinin
tepkisine neden oldu ve bu tepkiye karşılık veren
Kemal hoca istifasını sundu. Mustafa Bahadır
kulübün içinden yetişmiş bir teknik sorumlu
olarak geçleri heyecanlandırdı ve özellikle Türkiye
Kupası’nda aldığı sonuçlar ile kulübe yeni bir
heyecan kattı. İkinci devre için işler hiç de kolay
değil. İyi bir takımlar ama genç oyuncuların
performanslarının değişkenlik göstermesi sıkıntı
yaşatacak gibi duruyor.
Karşıyaka, ilk devre için hayal kırıklığı
yaşayan takımlardan biri oldu. Yeni oluşturdukları
takımda iyi oyuncuları transfer etmek için
homojen bir transfer politikası güdemediler ve
takım içinde dengeler bozulurken gerekli yerlere
de yeterince transfer yapamadılar. Alınan
istikrarsız sonuçlar ilk devrenin bitiminde Sait
hocanın istifası ile sonuçlandı. Eldeki oyuncular ve
yeni transferler için nasıl bir strateji içinde
olacaklarını zaman gösterecek.
Boluspor, lige Ali Beykoz ve yeni bir
anlayışla başladı. Camiadan biri olan teknik
sorumluya, basın taraftar ve spor kamuyu gerekli
desteği gösterdi. Fakat oluşturulan takımda bazı
mevkilere fazla yığılma olurken bazı mevkiler
alternatifsiz kaldı ve yaşanan sakatlıklar
sonucunda takımın yükü genç oyunculara fazla
bindi. İlk devre Boluspor'da en iyi çıkışı yapan
oyuncu Emre Kılınç oldu. Ali Beykoz'dan sonra
göreve gelen Besim hoca takımı tanıma şansı
bulmadan devreye girdi ve ikinci yarı için
Boluspor kongresi yol haritalarını çizecektir.
Denizlispor, ilk yarıda ligin en sıkıntılı
takımlarından biri oldu. Sezona geç başlayan
Denizlispor, yaşanan sıkıntılar sonucu iki teknik
sorumlu değiştirmek zorunda kaldı ve devrenin
bitimine yakın Özcan Bizati ile anlaşma sağladı. İyi
niyetli ve çalışkan bir başkan var fakat önceki
yıllardan kalan sıkıntıları aşmak için kişisel çaba
yeterli olmayabilir. İkinci devre düşme korkusu
yaşayacak takımlardan olmak istemiyorsa ara
sezonu eksiksiz geçirmeleri gerekiyor.
Adanaspor, lige en hızlı başlayan takım
oldu ve ilk maç sonunda Ekrem Al ile yollarını
ayırdı. Ercan Albay takımı toparladı derken henüz
açıklanmayan nedenlerle takımdan ayrıldı. Çözüm
yine takımı en iyi bilen Levent hocaya kaldı. Fakat
iş işten geçmiş durumdaydı. Yapılan transferler ve
oyuncu seçimi Adanaspor yapısı ile hiç de uygun
olmadığı kısa sürede görüldü. Son maç ile beraber
son 6 haftayı üst üste mağlubiyet ile kapatmış bir
takım durumundaydılar ve takımdan gönderilen
oyuncu sayısı 14 olmuştu. Şimdi devre arası
alınacak yapıya uygun oyuncular ile Levent hoca
yıllar önce Giresunspor'da göstermiş olduğu
başarıyı yeniden göstereceğini tahmin ediyorum.
Fethiyespor, takım düştü derken Engin
hocanın gelişi ile yeni bir heyecan yakaladı ve
ikinci devre için hedefleri yeniden ligde kalmaya
döndü. Yapıya uygun teknik sorumlunun neler
yapabileceğinin en güzel örneğini Fethiyespor’da
görüyoruz.
TKİ Tavşanlı Linyitspor’da yaşanan
ekonomik ve sportif başarısızlık takımın her
alanına yansıdı ve takım ikinci devre kurtuluşu
imkansız bir tabloyla karşı karşıya bıraktı.
Cafercan takımın ofansif yükünü taşırken,
bekleneni veremeyen birçok oyuncu, yönetim ve
teknik sorumlu ile ilk devreyi kötü bitiren
takımlardan oldular.
Kahramanmaraşspor, takımını Orhan
hocadan önce ve sonra diye ikiye ayırmak lazım.
Sezona çok kötü başlayan bir takımı alıp iyi futbol
oynattığı için Orhan hocayı tebrik ediyorum. Bu
takım artık 2. Lig için planlama yapmalı ve
hocasına güvenerek tam yetki vermelidir.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
27 | S a y f a
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
28 | S a y f a
"Doğan Görünümlü Şahinler" yani sağ ayaklı sol bekler. Son zamanlarda çok fazla görmesek de
2000’li yılların başlarından ortalarına kadar sağ ayaklı olup sol bekte oynayan birçok kaliteli ismi izledik. Bu
konudaki en başarılı örneklerden biri Philipp Lahm olsa da listedeki isimlerin birçoğu ya İtalyan orijinli ya
da İtalya liglerinde top koşturuyordu. Nedendir bilinmez ama aklıma gelen ilk neden, İtalya ligindeki
beklerin İngiltere, Fransa liglerindeki gibi son çizgiye inip gollük ortalar yapmak yerine, içeri kat edip şut
atmaları ile meşhur oldukları oldu. Zaten listeme aldığım isimleri hatırlama sebeplerim arasında uzaktan
attıkları güzel goller ve şutlar var. Bu tarz oyuncuların asıl mevkileri sol bek olmadığı gibi, tek mevkileri de
sol bek değildir. Asıl mevkileri sağ bek, stoper, orta saha olan bu oyuncular gerektiğinde diğer mevkilerde de
kullanılmak üzere devşirilmişlerdir. Peki kim bu isimler? Gelin birlikte hatırlayalım.
Javier Zanetti
Aslında ustayı herhangi bir mevki ile
sınırlandırmak onun futbolculuğuna hakaret olur
ancak sol bek mevkiinde de oldukça başarılı bir
şekilde mücadele etmişliği vardır. Efendiliği,
yakışıklılığı anlatmaya gerek bile duymadığım
futbolculuğuna artı özellikleri. Formanın üstünde
takım elbise gibi durduğu Zanetti, şu an Como
Gölü kenarındaki bir evde yaşıyor ve evinin
yanında "El Gaucho" adında bir restoran işletiyor.
Gianluca Zambrotta
İsmi en az Zanetti kadar bilinse de onun
gibi başarılı bir kulüp kariyeri geçiremeyen
Zambrotta'yı Barcelona, Milan, Juventus gibi
Avrupa'nın devlerinde izledik. Ayrıca 2006 yılında
gök mavilerle kazandığı Dünya Kupası ve
turnuvanın altın 11'ine seçilmesi kariyerinin
zirvesi olarak görülebilir. Zambrotta, futbola
erken bir yaşta veda etti, şu an İsviçre’nin Chiasso
takımının teknik direktörlüğünü yapıyor.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
29 | S a y f a
Alessandro Birindelli
Çok fazla maçını izlemesem de,
kariyerindeki toplam 3 golünden biri olan
Şampiyonlar Ligi'nde Deportivo La Coruna'ya
attığı muhteşem gole şahit olmam yıllar geçse de
Brindelli'nin hafızamda yer etmesine neden
oluyor. Çok parlak bir kariyere sahip olmasa da,
ne zaman sağ ayaklı bir sol bek içeri kıvırılıp şut
pozisyonu bulsa aklıma gelen ilk isim işte bu
yüzden Brindelli'dir.
Vincent Candela
Roma'nın tarihindeki üç Serie A
şampiyonluğundan birini kazandığı 2001
sezonunun efsane kadrosunun Cafu, Batistuta,
Emerson, Totti ile birlikte en önemli
unsurlarından biriydi Candela. Ülke milli
takımında Bixente Lizarazu'nun gölgesinde kalsa
da 1998 Dünya Kupası'nı kazanan ve 2000 Avrupa
Şampiyonu olan kadrolarda da yer alan Candela,
Roma'da 8 sezon kalmış ve 210 karşılaşmaya
çıkmıştır. Kariyeri boyunca attığı 25 gol bir bek
oyuncusu için azımsanmayacak bir sayı. Ayrıca
komedi-futbol filmi "Shaolin Soccer"ın İtalyanca
dublajında görev almıştır.
Davide Santon
Kariyerine Jose Mourinho gibi bir hocanın
elinde, İnter gibi bir takımda neredeyse en üst
seviyede, iyi sayılabilecek bir performans ile
başlayan Santon, Mourinho'nun takımdan
ayrılması ile kariyerinde bir duraklama evresine
geçti. Ancak yaşının henüz 22 olması şimdiye
kadar kazandığı 2 Serie A, 1 Şampiyonlar Ligi, 1
Kıtalararası Kupa'nın yanına yenilerini ekleme
olasılığını hale devam ettiriyor. Kariyerine
Newcastle'da devam ediyor olmasına rağmen sol
bek sıkıntısı yaşayan Avrupa futbolu
düşünüldüğünde, Santon için yeni ve büyük
transferler çok uzakta olmayabilir.
John O'Shea
Patrice Evra'dan önce Kırmızı Şeytanlar'ın
sol bek dahil birçok mevkiinde görev almış, hatta
kaptanlığa kadar yükselmiş gösterişsiz ama
verimli İrlandalısı O'Shea, tamamı Manchester
United ile 15 kupa kaldırdı. Ancak aynı
performansı kendisine daha çok ihtiyaç duyulan
milli takımında gösterdiği söylenemez. Buna
rağmen İrlandalıların efsane ismi Robbie Keane
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
30 | S a y f a
onun için "O, İrlanda'nın bir numarası" diyerek
O'Shea'yi övmüştür.
Luca Antonini Kariyerine başladığı Milan'a, yaşadığı
kiralanmala serüveninden sonra 2008 yılında
dönen ve 1 Serie A, 1 İtalya Süper Kupası kazanan
Antonini, başarıyı geç de olsa tatmış oldu. Yaşının
ilerlemesi sonucu Milan'dan da ayrılan tecrübeli
oyuncunun adı Beşiktaş ile anılsa da transfer
gerçekleşmedi. Alt yaş milli takımlarında defalarca
oynamasına rağmen A Milli Takım trenini kaçıran
Antonini, Prandelli tarafından 2010'un
Ağustos'unda Fildişi Sahilleri ile oynanan hazırlık
karşılaşmasının aday kadrosuna çağırılsa da milli
olma sevincini yaşayamadı.
Ümit Özat Evet, gelelim bizim "doğan görünümlü
şahinlerimize". Çoğu zaman dalga geçilse de, sol
bekteki futbolu beğenilmese de sağ ayaklı sol bek
tipinin Türkiye için ilk örneklerinden biri olan
Ümit Özat'a hakkını teslim etmek lazım. Sürekli
bindirmeleri, mücadele gücü yüksek oyunu,
özverisi ve Quaresma'dan önce bizi tanıştırdığı
"trivela ortaları" ile gönüllerde taht kurmuştur.
Sol ayağını kullanamayan, asıl yeri defansın ortası
olan biri için oldukça başarılı olmuş bir isimdi.
Tarık Çamdal Şimdiden Galatasaray, Beşiktaş gibi büyük
peşinden koşturan gelen Tarık; hızı, atletikliği ve
top tekniği ile bir sol bekten fazlası olduğunu
hissettiriyor. Efsane sol beklerden Dede'nin
sakatlanması ile kariyerinde belki de yepyeni bir
yol açılan Tarık'ın sağ bek ve orta sahada da
oynayabiliyor olması onu daha da değerli yapıyor.
A Milli takımlar düzeyinde Türk milli takımını
tercih etmesi sol bek sıkıntısına ilaç olabilir.
Philipp Lahm Bana göre bu listenin en yetenekli, en
istikrarlı, en verimli, kısaca en iyisi Lahm'dır.
Mucizelerle dolu 2008 Avrupa Şampiyonası'ndaki
final yürüyüşümüzde bize çelmeyi -sol bek
oynadığı maçta sağ ayakla- attığı golle takan ve
rüyalarımızı kabusa dönüştüren isimdi. Dünyanın
en iyi orta saha oyuncularından biri olan Xavi'nin
"Lahm, kişiliği ve zekasıyla sahanın neresine
koyarsan koy, en iyi oyuncudur. Başka birisi
oraya bu kadar çabuk ve iyi uyum
sağlayamazdı. Leverkusen ile 1-1 biten maçta,
orta sahayı tamamen domine etti. Topa 115 kez
dokundu. Gelecekte en iyi orta saha oyuncusu
olabilir." sözleri Lahm'ın nasıl bir profesyonel
olduğunun en güzel ve anlamlı kanıtı olsa gerek.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
31 | S a y f a
ANKARAGÜCÜ’NÜN YENi UMUT’U Son iki senede yaşadığı büyük
sıkıntılarla üst üste lig düşerek TFF 2. Lig’e gerileyen 103 yıllık çınar Ankaragücü, sezona "Diriliş" sloganıyla başladı. Transfer süresinin bitmesine birkaç gün kala transfer yasağı kalkan Ankaragücü yönetimi, Süper Lig tecrübesi olan futbolcuları takıma kazandırarak bu sezon PTT 1. Lig için en güçlü adaylardan biri olduğunu gösterdi.
Ankaragücü’nün bu sezon en büyük avantajlarından biri de geçen sezonki kadrosundaki isimlerin çoğunu koruması oldu. Bunlardan birisi de Ankaragücü’nün genç ismi Mehmet Umut Nayir'di. 28
Nisan 1993 doğumlu olan Umut, geçen sezon Ankaragücü’nde profesyonel olmuştu. Umut geçen yıl 17 maçta forma giyip 1 gol atarken küme düşen Ankaragücü’nde sezon onun adına çok iyi geçmemişti. Yeni sezonda da Ankaragücü forması giymeye devam eden Umut, çıktığı 13 maçta 9 gol atarak tecrübeli futbolcu Levent Kale ile takımını sırtlayan isim oldu. Umut, 2011-2012 sezonunda A2 Lig’inde Ankaragücü formasıyla çıktığı 28 maçta 20 gole imza atarak bir sonraki sezon profesyonel edilmişti. Bu başarının tesadüf olmadığı belki de o zamanlardan belliydi.
Zlatan Umutovic
Umut’un hava toplarındaki başarısı ve fiziğinin kuvvetli olmasının yanında tekniği ve ayaklarına hakim olması Zlatan Ibrahimovic’i andırdığı için arkadaşları ona Zlatan Umutovic diye takılıyor. Bu performansını arttırması dahilinde Milli takımımızın yeni bir forvet kazanacağı da aşikar. Milli takımımızın bugünkü forvetlerinden Umut Bulut’un da parladığı takımın Ankaragücü olması beni bu başlığı atmaya itti açıkçası. Umut şimdiden bir çok Süper Lig ve PTT 1. Lig takımını peşine takmış durumda ancak en azından sezon sonuna kadar ne Ankaragücü’nün onu, ne de onun Ankaragücü’nü bırakacağını sanmıyorum.
Hukuk Fakültesi Öğrencisi
Genelde futbolcular eğitim hayatında ve derslerinde başarısız insanlar olarak bilinir. Böyle bilinmeleri de gerçekten doğal, çünkü futbolcuların geneli futbol hayatıyla eğitim hayatlarını bir arada yürütemiyor ve akademik hayatlarını devam ettiremiyorlar. Umut ise ülkemizin en iyi hukuk fakültelerinden biri olan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitimine devam ettiriyor. Şu an 2. sınıf öğrencisi olan Umut, bir röportaja verdiği cevapta en büyük hayalinin avukatlığı ve futbolculuğu birlikte götürmek olduğunu söylemiş. Avukatlıkla futbolu birlikte götüren isimlerden biri de çok yakından tanıdığımız bir isim; Beşiktaş’ın teknik direktörlüğü yapan Hırvat teknik adam Slaven Bilic. Avukat kardeşimizin gollerini daha fazla izlemek dileğiyle. Sizlere de tavsiyem bu çocuğu iyi takip edin. Türkiye’ye yeni bir forvet geliyor.
Hazırlayan: Hüseyin KARABACAK
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
32 | S a y f a
FourFourTwo dergisi, 2013 yılının en iyi 100 oyuncu listesini açıkladı. Mesut Özil’in 16, İlkay Gündoğan’ın 39, Arda Turan’ın 65 ve Burak Yılmaz’ın 95. sırada yer aldığı listeye biz farklı bir açıdan bakacağız. Farklı yorumlara yol açabilecek olsa da bu çalışmayı dikkate alarak çıkan sonuçlar üzerinden dünya futbolu ile ilgili bazı saptamalar yapmak mümkün. Özellikle bu çalışmanın yapılmaya başlandığı 2007 yılı ile bu senenin en iyilerini karşılaştırarak, geçen yıllar içinde dünya futbolunda oluşan bazı değişikliklere dikkat çekeceğiz.
Öncelikle, dünya futbolunun bir değişim içerisinde olduğunu söyleyelim. Aşağıdaki grafikte 2007 yılında ilk 100 listesine girmiş olan ülke oyuncuları ile bu sene yapılan liste karşılaştırıldığında İspanya ve Almanya’nın yükselişte, Brezilya, İngiltere, İtalya, Arjantin gibi ülkelerin düşüşte olduğunu görüyoruz.
Ülkelere yıl yıl detaylı baktığımızda İspanya’nın son yıl düşüş göstermesine karşın genel yükselişini görüyoruz, açık ara listeye en fazla oyuncu sokan ülke konumundalar. Burada son yıllarda marka değerini arttıran ve futbola çok fazla yatırım yapan Almanya’nın da yükselişini görmezden gelmemek gerek, özellikle 2009 yılından sonra sistemli bir yükseliş görülüyor.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
33 | S a y f a
ÖNEMLİ NOT: Bu tablodaki puanlama, listede 1’inci olmuş olan oyuncunun ülke puanını 100, 2. 99, 100. olan oyuncunun ülke puanını ise 1 alma esasına dayanarak hazırlanmıştır)
Ligleri yıl yıl incelediğimizde ise Premier Lig’in kalburüstü oyuncu barındırmakta belirgin bir düşüş gösterildiğini görebiliyoruz. La Liga son 6 yıl boyunca ilk 100’e oyuncu sokmak açısından en istikrarlı lig olarak dikkat çekiyor. En büyük sıçramayı yapan lig ise Bundesliga. Son yıllardaki ilgi artışının etkilerini istatistiklerde de görebiliyoruz.
Lig bazında baktığımızda Alman ligi Bundesliga’nın İngiliz Premier Lig, İspanyol La Liga ve İtalyan Serie A’dan rol çaldığını görüyoruz. 6 yıl öncesine göre daha fazla oyuncu sokan tek lig Bundesliga oldu. Premier Lig ise 2007’de 33 oyuncu ile sağladığı liderliği 2013 yılında 27 oyuncu sokan La Liga’ya kaptırdı.
Son olarak oyuncu pozisyonları olarak baktığımızda kalecilerin %100 artış gösterdiğini görüyoruz, 2013’te toplam 8 kaleci ilk 100’de yer aldı. Savunma, orta saha ve hücum bölgelerinde anlamlı bir farklılık olmadı. Önümüzdeki yıl ülkeler, ligler ve oyuncu pozisyonları ne gibi farklılıklar gösterecek hep birlikte göreceğiz. Ancak bir öngörüde bulunmak gerekir ise, Almanya ve İspanya’nın hem lig hem de ülke bazında birincilik için yarışacağını tahmin etmek çok zor değil.
Hazırlayan: İvan KİLE | Twitter: Footballstatzz
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
34 | S a y f a
Yakın bir tarihte oynayacakları bir kupa müsabakası veya herhangi bir ortak gündemleri yok. Hiçbir benzerlik taşımayan ve ayrı istikametlerde yollarına devam eden iki takım var bugün masamda. Red Bull Salzburg ve Dinamo Kiev'den bahsediyorum. Son birkaç senedir yakından takip ettiğim iki takım. Tarzları çok farklı. Hangisi doğru diye bir şey aramıyorum zira öyle bir şey yok fakat yapılanma modeli olarak emsal teşkil ettiklerinden ilgimi çekti, belki sizlerin de ilgisini çeker.
RED BULL SALZBURG Red Bull büyük bir sermaye. Sportif
faaliyetlere para yatırmaktan çekinmiyorlar. Fakat alışılagelmişin dışında, biraz farklı bir yatırım algıları var. Abramovich'i andıran bir müdahaleleri olmuyor yani branş ne olursa olsun, sistem oturtmak derdinde oluyorlar genelde, niyeti bozsalar yarışamayacakları bir sermaye yok esasen ve bundan dolayı sahip oldukları mantaliteyi takdir ediyorum.
Formula'da da varlıklarını sürdürmekteler, takip edenler bilir. Hatta domine ediyorlar son birkaç yıldır. Orada da ilk müdahaleleri olayın teknik kısmına olmuştu. Gidip en şöhretli 2 pilota boş senet uzatmak varken farklı bir yol izlemiş ve
ilk iş olarak araçlarının aerodinamiklerini test etmişlerdi. Hâlihazırda en prestijli konuma gelmişken bile devamlı test etmekteler yeni şeyleri, sürekli bir yenilenme kaygısıyla yol alıyorlar. Bu süreçte de 2 tane şöhretli pilot yarattılar nitekim. Futbol takımlarına dönelim, kadrolarını inceleyelim.
JONATHAN SORIANO
Katalan, Espanyol altyapılı. Hacimli olmamasına rağmen akıl almaz derecede ağır, beli dönene kadar çay demleyip maçı izlemeye devam edebilirsiniz. Pozisyon bilgisi ve sezgileriyle bir kariyer yapılandıracağa benzer. David Villa tarzında, önümüzdeki 5 yıl boyunca sezonda 10 golün altına düşeceğini zannetmiyorum. Son 3 sezonunda Barcelona B Takımı formasıyla 79 maçta 54 gol attı.
JAKOB JANTSCHER
İki ayağı da aynı ve çok iyi. Duran top ustası, çok estetik bir oyunu var, orta saha maestrosu. Kazanma hırsı yok, eksik yönü olarak ekleyelim. Defansif olarak boş vermiş bir tarzı yok her ne kadar maestroysa da. Yenilirken ortalık ta pek görünmez ama iyi günün en iyisidir.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
35 | S a y f a
VALON BERISHA
Benim futbol anlayışımda tapılası oyuncular klasmanındadır, Valon Berisha olduğu için değil. Çift yönlü orta sahanın ağababası. Mathieu Bodmer'e benzeteyim, Jeremy Toulalan'a benzeteyim. Schweinsteiger de olabilir ama o kadar iyi demek için değil tarzını kasten. İki ayağı da aynı. Uzaktan mükemmel şutları var, frikik atabiliyor, takımları genel olarak topa iyi vuranlar topluluğu. Baskette olur ya savunmacı takım/şutör takım. Bunlar da "Şutör Takım"
ANDRE RAMALHO SILVA
İstikrar Abidesi, sakatlanmaz, cezalı duruma düşmez, her maça çıkar, önceki takımlarında da böyleydi. Tarz olarak Club Brugge'den Anzhi'ye giden Joao Carlos'u andırıyor. Aynı zamanda Bayern'deki Dante'yi de. Bir de hayatımda izlediğim en iyi defans Juan'ı andırır diyeyim, (Roma'daydı, şimdi Internacional'de emekliliğini bekliyor, Sezercik serilerindeki Çitlembik'e benzeyen) Henüz bu oyuncular kadar iyi değil tabi ama tarzına istinaden örnekledim. Tekmeye kafa sokmaktansa pozisyon alarak işini yapan stoperler kategorisinde yani. Bizim Semih Kaya ve Dany'nin kariyerleri boyunca idrak edemeyecekleri pozisyon alma bilgisi.
ALAN
Takımın yıldızı. Raul veya yerli örnek olarak Ahmet Dursun, Cenk İşler tipinde santrafor. Top ayağına çok yakışıyor ama ayağı kırıldığından, üzerinde kalan korkaklığı hala atamadı. Çok yumuşaktır topla, iki ayağı da iyi ama solla şut denemez. Fizikli (1.88cm 86kg), yani ürkek oynayışını anlamak görsel olarak mümkün değil. Uzaktan şutları çok iyi.
SADIO MANE
Toulouse'da bir sol bek vardı adı Türkiye'yle yazıldı çizildi, Cheick M'bengue. Ona benzer, o kadar fizikli değil ama ondan daha hızlı. Sol koridor oyuncusu, komple koridor, bekten forvet arkasına kadar. Aklıma gelmişken, Fildişi'nde Siaka Tiene vardı, tarzı onu andırıyor, birebir. Ürkek değildir, cengaver bir oyunu var.
VALENTINO LAZARO
Annesi Yunan, babası Angolalı, kendisi Avusturya doğumlu. Ronaldinho hayranı ve tarzı da fazlasıyla andırıyor. 2012 Yaz Dönemi'nde Inter ile anlaştı. Ailesinin şiddetli muhalefetinden dolayı transfer tamamlanamadı. Benzeri Vincent Kompany'nin de başına gelmişti. Ailelerin bir bildiği vardır belki.
HAVARD NIELSEN
€ 3.400.000 gibi afaki bir meblağa aldılar. İyi bir futbolcu olduğuna veya olacağına inanmıyorum.
YORDY REYNA
€ 1.500.000 aldılar. Çok heyecan verici bir oyuncu, faydalı olmak için çabalar maç boyunca. Defansif olarak çok şey vaat etmiyor ama çok gayretli, o nedenle hoş görülebilir. Ekvador'daki çok beğendiğim Jefferson Montero'ya benzeteyim. Farfan'ın 6-7 gömlek gerisi, henüz farfarmakta
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
36 | S a y f a
olanı. Peru'nun her sezon çoğunluğu İspanya ligine giden kreasyonları olur, bu arkadaş Avusturya'yı tercih etmiş.
PETER GULACSI
Liverpool'da tutunamadı da geldi. Tutunamadığı yer Liverpool olduğundan bahsini geçirmiş olayım.
DUSAN SVENTO
28 yaşına geldi ve yolu nasıl hala sol bek arasındaki ülkemize düşmedi şaşırıyorum. Duran top ustası bir sol koridor oyuncusu. Samimi söylüyorum üç büyükler seviyesinde dahi hiçbir şekilde sırıtmaz. Büyük transferini daha yapmadı ve ben yapacağına inanıyorum. En azından bir Genoa, Lokomotiv Moskova’da oynar.
DINAMO KIEV Salzburg'u burada noktalayıp Dinamo Kiev'e geçiyorum. Dinamo Kiev'deki oyuncuları bu şekilde
merceklemektense daha yoruma dayalı gözlemlerimi paylaşayım, zira bir 7-8 oyuncu daha çok sıkıcı bir hal alabilir.
Yetiştirdikleri oyuncu olarak göze batan tek isim kaleci Maksym Koval ve nispeten Andriy Yarmolenko. Koval için tahmin ettiğim potansiyel ihraç değeri minimum € 10.000.000 Yarmolenko için ise € 37.500.000 civarı bir meblağ tahmin ediyorum. Benim burada favori oyuncum Roman Bezus. Takip etmek isterseniz vaktinize değecektir. Geriye kalan isimlere baktığımızda, hepsinin ortak noktası olarak "Parası neyse verdik aldık" kültürü göze batıyor.
Bu kadro, takım uyumunu sağladığı takdirde Şampiyonlar Ligi mümkün değilse bile Avrupa Ligi'ni çok rahat alabilecek bir kadro, ona diyecek lafım yok fakat Avrupa'nın merkezindeki ülkelerin olaya yaklaşımıyla Güney ve Doğu Avrupa kulüplerinin yaklaşımının ne kadar farklı olduğu da ayrı bir sosyopolitik inceleme unsuru. Biz de bir Güney Avrupa ülkesi olarak harcadığı ile övünen kulüplere/kulüplerimize aşinayız. Opsiyonel olarak "maalesef" eklemiş olayım bu cümlemin sonuna çünkü ben bu durumdan hoşlanmayanlardanım. Pahalı ve kolay yolu tercih etmenin, bu coğrafi bölgenin genel karakteristik özelliklerinden biri olduğunu kabul etmek gerek.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
37 | S a y f a
Bu durumun kaynağına ya da benzerlerine gündelik hayatınızda da rastlıyorsunuzdur, eğer böyle bir hassasiyetiniz varsa daha çok dikkatinizi çekiyordur, aldığı her elektroniğin fotoğrafını çekip altına fiyatını yazan insanlara bir tek ben şahit değilimdir, zannetmiyorum. Alım gücü mühim birşey tabi fakat bütçenin distribüsyonunu da göz ardı etmemek gerekli diye düşünüyorum. Çünkü her şeyin bir miadı var, insanın bile, her zaman sunulana talep etmektense bir şeyler sunup talebi görmek de ayrı bir haz olsa gerek.
Bu iki takımın ileride olması muhtemel bir mücadelesinde hiçbir tarafı favori olarak görmüyorum. Bu da Salzburg'a çalan gönül telimi destekleyen bir unsur hâlihazırda. Kaldı ki kendini 5 sene içerisinde amorti eden yatırım iyi bir yatırımdır. Varsın Salzburg 5 sene boyunca Kiev'le karşılaşıp farklı skorlarla yenilsin, bence mühim değil.. Çünkü birinin sermayesi beyin, haliyle el yapımı ve evladiyelik konumda, diğeri ise ağa yapımı ve gündelik, yani. safi rüzgar
Ayırdığım satırların da bağırdığı üzere bariz bir Salzburg eyyamı oldu lakin ne Avusturya'yla bir ilişiğim var ne de Salzburg'u kara kaşından, kara gözünden dolayı ön plana çıkartmıyorum. Afaki meblağda bir transfer yapsınlar üstlerini çizerim, tıpkı çocukluğumdan beri büyük sempati duyduğum Monaco'nun üstünü çizmek durumunda kaldığım gibi.
Böyle kulüplere sempati duyuyorsanız buna benzer Fransa'da Nancy, Auxerre, Valenciennes, St.Etienne, Rennes ve birçok benzer kulüp, İngiltere'de Derby County, Rusya'da da o kadar kocabaşın arasında tevazu içinde mücadelesini veren Kuban sempatinize değecek kulüpler olarak ilk aklıma gelenler.
İlgi alanı bazlı konularla haşır neşir olmaya devam ediyorum, ayırdığınız vakte değebilmesini umuyorum, sağlıcakla.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
38 | S a y f a
BiR PUAN DEYiP GEÇME! Alper KAYA yazdı…
Ligin “uzun” bir maraton olduğu klişesi, maratonun uzun
oluşu nedeniyle kendisini amorti etmekten bile uzak bir deyiş olup
çıktı ancak lig gerçekten çok uzun bir periyot ve bu süreçte türlü
puan kayıpları da oluyor. Genelde takımlar bu kayıpları
önemsemiyor ama bazı takımlar var ki, bir puanın bile ne kadar
değerli olduğunu acı tecrübelerle öğreniyorlar. Bu ‘tecrübe’, amatör lige düşmek olsa bile…
“Emrespor’a Ağır Darbe”
Geçtiğimiz yıl 3. Lig’e veda ederek amatör
liglere “Merhaba” diyen takımlar arasında yer alan
Kastamonuspor, Beşikdüzüspor, Kilimli
Belediyespor ve Emrespor mesela! Son iki
maçını kazanabilmiş Kastamonuspor’un, son iki
maçından bir galibiyet bir beraberlik çıkarabilmiş
Beşikdüzüspor ve Kilimli Belediyespor’un bir
puanla küme düşmesi; o zamana kadar kaçırılan
fırsatların bir neticesi olarak göze çarpıyor…
Emrespor’un ise düşüşü bambaşka oldu!
Son haftaya diğer takımlara nispeten avantajlı
giren, bir önceki sezonun play off finalinde doping
yaptığı tescilli olan Emrespor son maç öncesi TFF
tarafından devre arasında yapılan bir transferden
ötürü üç puan silme cezasına çarptırıldı. 3.
Lig’deki son maçından galip ayrılamayan
Emrespor böylece “darbeli” bir şekilde düştü.
2011-2012 sezonunda ise Karsspor ve
Küçükçekmece bir puan farkla küme düştüler
ancak o maçın ilginç bir hikayesi var… Karsspor,
sondan beşinci haftaya kadar ligde rahat bir
durumdayken geçen dört haftalık süreçte
rakiplerinin kazandığı absürt galibiyetlerle küme
düşme hattına kadar geriliyor, Küçükçekmece’yi
konuk ediyor üstelik son haftada ve son üç maçını
peş peşe kazanıp kümede kalma yolunda
başarılı(?) bir seri yakalamış olan
Küçükçekmece’yi net bir skorla mağlup eden
Karsspor, kendisi düştüğü gibi 100. yılını
kutlamakta olan İstanbul temsilcisini de küme
düşürüyor.
“Klasman Yolu, Averaj Dolu”
3. Lig’in klasman usulü yapıldığı sezonlara
inecek olursak; 2009-2010 sezonunda son sekiz
maçında sadece bir kez yenilgi almış olan
Alibeyköy bir puan farkla küme düşüyor. Aynı
sezonda düşen İzmirspor’un durumu ise
bambaşka! İzmir’in köklü takımlarından olan
İzmirspor; averajla küme düşüyor! Ligde kalan
Tekirova Belediyespor’la ikili averajda kötü
durumda olduğu için, amatör lig yollarına
düşüyor… Tabii, son haftada oynadığı Nazilli
Belediye maçını kazansaydı tablo böyle olmazdı, o
da ayrı bir mesele.
Gene 2009-2010 sezonunda, bir diğer
ilginç düşüş de Sürmenespor’un. Üçlü averajla
küme düşüyor! Kastamonuspor-Arsinspor-
Sürmenespor üçlüsü ligi 49’ar puanla bitiriyorlar
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
39 | S a y f a
ve diğer iki takıma da sadece birer kez yenilmiş,
toplamda onlarla oynadığı sekiz maçın altısından
berabere ayrılmış olan Sürmenespor; amatöre
düşüyor.
2008-2009 sezonunda ise Orhangazi
Gençlerbirliği ve Fatih Karagümrük, 34’er
puanla 35 puanlı Yıldırım Bosna’nın gerisinde
kalıp son ikiye yerleşerek küme düşüyor.
Uşakspor’un hiç maça çıkmadan küme düştüğü bir
diğer grupta ise geride kalan son küme düşme
biletini alan takım son yedi maçında altı galibiyet,
bir mağlubiyet almış olan Aksaray oldu. 40 puan
toplayabilen Aksarayspor, 41 puanlı Düzcespor’un
gerisinde kalarak küme düştü. Bir diğer averaj
mağduru da Erzincanspor! 2008-2009
sezonunda 37 puan toplayabilen Erzincan
temsilcisi, puandaşı Ünyespor’la ikili averajda dört
maçta sadece bir kez (1-0) galip gelebildiğinden
ötürü profesyonel liglere veda etti…
Grup usulü oynanmış olan 2007-2008
sezonunda ise Bağlum Belediyespor 36 puan
toplamasına rağmen puandaşları Bulancakspor –
DÇ Divriğispor’u üçlü averajda geçemeyerek
profesyonel liglere vedasını ilan ediyordu. Aynı
sezonda liglerin son haftasında kendi sahasında
Torbalı’yı yenemeyen Kütahyaspor da 35 puanla,
36 puanlı Oyak Renault’un gerisinde kalarak küme
düşüyordu.
2006-2007 sezonu ise bir puanla küme
düşen dramatik takımlar açısından en kısır
sezonlardan birisi. 31 puanlı Beylerbeyi’nin bir
puan gerisinde kalan Çorluspor, son iki maçını da
kazanmış olmasına rağmen küme düşüyordu.
Sadece iki sezon sonra profesyonel liglere averajla
veda edecek olan Erzincanspor’un şampiyon
olduğu 2005-2006 sezonunda Bitlis
Özgülderespor, Iğdırspor’un ikili averajla
gerisinde tamamladığı ligde haliyle tutunamadı ve
30 puanla küme düştü.
“Yıllar Sonra Gelen Rövanş”
Aynı sezonda, ilginç bir gelecek hikayesine
sahip Tarım Kredi-Kızılcahamam Belediyespor
çekişmesi de hasıl oldu ve eşleşmenin mağlubu
Kızılcahamam Belediyespor oldu. İki başkent
temsilcisinin yarışında 31 puanlı Kızılcahamam
temsilcisi bir puanla küme düştü. Rakibine karşı
can-ı siperane bir çekişmeye girişen ve rakibini
amatör lige iten Tarım Kredispor birkaç yıl sonra
farklı bir isimle profesyonel liglere devam
edecekti. İsim değişikliklerinin devam ettiği
kulübün şu an aldığı isim ise hayli manidar! Evet,
Kızılcahamam temsilcisini amatör liglere iten
başkent ekibi şu an liglere “Kızılcahamamspor”
adıyla devam ediyor…
Toplamda, yedi sezonda 17 farklı takım bir
puan yüzünden profesyonel liglere veda etti ve
Karagümrük haricinde hiçbirisi geri dönemedi…
Ee, siz hala takımınızın kaybettiği her puana aynı
soğukkanlılıkla yaklaşabiliyor musunuz?
Alper KAYA | Twitter: @alper_kaya
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
40 | S a y f a
1990’lı yıllara damgasını vuran Grup Vitamin’in kadrosunda yer alan ve ikinci albümün çıkmasından
sonra, grup içinde yaşanan anlaşmazlık sonucu, grupla yollarını ayıran Ufuk Yıldırım ve Ercan Saatçi ikilisi,
“Uf-Er” birlikteliği altında Grup Vitamin tarzı 2 albüm çıkarmıştı; fakat Grup Vitamin’in rüzgarı karşısında
tutunamayınca bu tarz işleri bırakıp müzik kariyerlerine ayrı ayrı devam etmişlerdi. İkilinin akıllarda kalan
şarkılarından biri de 1992’de piyasaya çıkan ilk albümleri “Vitamin Değil Şifa Niyetine”nin 4. numaralı
şarkısı “Futbol” idi. Özellikle, şarkının nakarat kısmı ise günümüze kadar tazeliğini koruyup birçok
tezahürata malzeme olmuştu: “Sarı, mavi, yeşil, meşil fark etmez; yürüyoruz aynı yolda biz….” Renkler,
bir takımın simgesidir kuşkusuz. Bir takımın arması olmayabilir; lâkin renklerinin olmaması gibi durum söz
konusu olamaz. Şarkının nakarat kısmında söylendiği gibi; aynı yolda yürüyoruz, farklı renklere gönül
versek de… Kimimiz kırmızı-beyaz, kimimiz mavi-beyaz...
Elbette her takımın kuruluş tarihi, amacı
ve renk seçimleri farklıdır; ancak farklı
ideolojilere sahip olsalar da takımlar aynı
renklerde buluşabiliyor. Biz onlara “renktaş”
diyoruz. Amma ve lâkin yeryüzünde öyle takımlar
var ki, renktaşlarına ulaşmak neredeyse olanaksız.
YEŞİLOVA: İzmir’in futbolcu madeni
Çamdibi semtinin takımı olan Yeşilova, 4 Kasım'da
aramızdan ayrılan, Tatlı Mustafa (Küçükoğulları)
tarafından 1954 yılında kurulur. Yeşil-
kahverengi renklere sahip olan kulüp, renklerini
Çamdibi'ne adını veren çam ağaçlarından alıyor.
1970-1997 yılları arası 2. ve 3.Lig’te mücadele
eden Bornova ekibi, 1999 yılından beri
profesyonel liglerden uzak. Geçen sene Bölgesel
Amatör Lig 7.Grup’ta mücadele eden yeşil-
kahverengililer, il statüsü azizliğine uğrayıp Süper
Amatör Lig'e düştüler. Kulübün son yıllarda
yetiştirdiği en önemli yıldızlardan biri ise Milli
takım ve Trabzonspor’un kalesini başarıyla
koruyan Recep Onur Kıvrak.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
41 | S a y f a
DAVUTPAŞA: 1926 yılında kurulan
Davutpaşa, renklerini bağlı olduğu Fatih İlçesi’nin
meşhur itfaiyecilerinden alıyor. Turuncu ateşi,
kahverengi dumanı simgeliyor. 1941-42
sezonunda İstanbul 2.Ligi’nde şampiyon olan
takım İstanbul Ligi’ne terfi eder ve 2 sene o ligde
mücadele eder. Bir dönem 2. ve 3.Lig’te mücadele
eden takım, 1987’den beri profesyonel liglere
hasret. Geçen sene kaybettiğimiz TFF’nin eski
başkan vekillerinden Neşet Hadi Türkmen de
1980’lerde bu kulübün başkanlığını yapmış. Türk
futboluna Alparslan Eratlı ve Engin Verel’i
kazandıran turuncu-kahverengililer, geçen sene
2.Amatör 8.Grup'ta son haftaya kadar 1.Amatör'e
yükselme iddiasını sürdürse de son iki
karşılaşmasını kaybedince umutlarını bu seneye
ertelediler. Kulübün başkanlığını, 1970'lerde
takımın sağ kanadında görev yapan, iş adamı
İskender Keleş yapıyor.
TOPKAPI: Fatih'in bir başka bir takımı
olan Topkapı, Kurtuluş Savaşı'na destek vermek
için Müdafaa-i Milliye Cemiyeti tarafından 1920
yılında kurulur. Bu kutsal mücadeleyi simgeleyen
kanın kırmızısı ve kurşunun grisi kulübün
forma rengi olur. Kulübün adı 1930'lu yıllarda 2
kere "Türkgücü ve Okanspor" olarak değişse de
1936'da şu anki adını alır. Güreş, tekvando, karate
ve judoda da faaliyetlerini sürdüren ekip, birçok
madalya kazanan sporcu yetiştirmiştir. Futbolda
ise İstanbul 1.Amatör 4.Grup'ta mücadele eden
kırmızı-kurşuniler, 36 puanla 2. sırada yer alıyor.
GÜNEYSU: 1990 yılında kurulan Rize
ekibinin ilk kurulma teşebbüsü 1978 yılında
bulunulmuş; ancak hayata geçirilememiş. Takımın
renkleri yeşil ve mor. Şuan Rize 1.Amatör
Küme'de mücadele ediyorlar.
EINTRACHT BAMBERG: 1901'de kurulan
FC 01 Bamberg ve TSV Eintracht Bamberg'in
birleşmesiyle, 2006'da kurulan FC Eintracht
Bamberg, ne yazık ki, mâli krize girer ve 2010'da
iflasını açıklar. Bunun üzerine FC Eintracht
Bamberg 2010 adında yeni bir takım kurulur. Şu
an -Almanya'nın 4.kademesi olan- Regionalliga
Bayern'in orta sıralarında gezinen Bamberg
ekibinin formasında taşıdığı renkler pek
rastlanmayacak cinsten: Mavi-Mor-Beyaz
TRUJILLANOS FC: Venezuella'nın Valera
kentinin takımı olan Trujillanos FC, 1981'de
kurulur. 1989'da 2.Lig'te şampiyon olup Primera
Division'a çıkan Latin Amerika takımı, o yıldan
beri bu ligde oynuyor. 2006-07'de ligi düşme
hattında tamamlamasına karşın Venezüella Futbol
Federasyonu, ligdeki takım sayısını 10'dan 18'e
çıkarınca ligden düşmekten kurtulur. 1992 ve
2010'da Venezüella Kupası'nı alan takımın
renkleri sarı-kahverengi.
PALERMO: 1 Kasım 1900 tarihinde "Anglo
Panormitan & Football Club" adıyla kurulan
İtalyan ekibi, 1907'de Palermo adını alıp pembe-
siyah renkleri seçti. 1974, 1979 ve 2011’de İtalya
Kupası'nda final oynayan Sicilya ekibi; Serie B'de
şampiyonluk mücadelesi veriyor.
PEMBE-YEŞİL
ISPARTASPOR: Bulunduğu coğrafyanın
özelliklerini forma renklerine yansıtan
Ispartaspor; pembeyi gülden, yeşili de onun
yaprağından alıyor. Akdeniz ekibinin tarihinde 4
adet 3.Lig şampiyonluğu bulunuyor. 18 Haziran
1972’de, kendi sahalarında ağırladıkları
Yeşildirek’i 20-0 mağlup ederek Türk Profesyonel
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
42 | S a y f a
Futbol Ligleri tarihinin şu ana kadarki en açık
farklı galibiyetine imza attılar. Son yıllarda
yaşadıkları sıkıntılar yüzünden son 2 senede 2 kez
küme düşmenin acısını yeşil-pembeliler, Bölgesel
Amatör Lig 7.Grup'un ilk devresini 7 puanla son
sırada kapattı.
AVP CİHANSPOR: Türkiye'de pembe-yeşil
renklere sahip tek takımın Ispartaspor'un olduğu
söylenir; ancak AVP Cihanspor'un amatör takım
olması nedeniyle kendisi hep es geçilir. 1968
yılında gayriferede olarak sportif faaliyetlerine
başlayan kulüp, “dünyada barış ve kardeşlik”
sloganına ithafen adını “Cihanspor” olarak
belirlerken, diğer kulüplerin renkleriyle
karışmasın diye, pembe-yeşili forma rengi olarak
benimser. Şu an mücadele ettiği Bursa Süper
Amatör B Grubu'ndan düşmemek için çırpınan
Osmangazi ekibi, son yıllarda bu ligle 1.Amatör
arasında mekik dokuyan bir takım kimliğine
bürünmüş durumda...
PEMBE-MAVİ
YENİ BURDURSPOR: Akdeniz'in göller ve
güller diyarının takım Yeni Burdurspor, 2010
yılında kuruldu. Önceki sene 2.Amatör'de
şampiyon olup 1.Amatör'e çıkan Burdur ekibi, ilk
sezonunda da şampiyonluğu kimseye bırakmayıp
Bucak Belediye Oğuzhan'la baraj maçı oynamaya
hak kazandı. 2-0 geriye düştüğü maçta 2-1 yenik
durumdayken 87. dakikada kazanılan penaltıyı
Murat Yağız gole çeviremeyince BAL umutlarını
bir başka bahara ertelemek zorunda kaldılar.
SENİRSPOR: Mahir Çelikkol'un
başkanlığını ve antrenörlüğünü yaptığı Isparta
ekibi, Isparta'nın en üst ligi olan 1.Amatör'ün orta
sıralarında yer alıyor.
KAHVERENGİ-BEYAZ
ST.PAULI: Dünya ve Avrupa futbolunu
yakından takip edenler bu takımı oldukça iyi
tanırlar. Hamburg'un St.Pauli Mahallesi'nin takımı
kahverengi-beyaz renkleriyle 1910'da kurulur.
Aslında kulüp sadece renkleriyle değil
taraftarlarıyla da dünyada eşine az rastlanır bir
takım profili çiziyor.
Her renkten her kesimden insanları
tribünlerinde barındıran, özellikle de faşizme,
ırkçlığa ve cinsiyet ayrımına karşı çıkan taraftar
kitlesine sahip Hamburg ekibi, 2006'da
Almanya'da düzenlenen ve FIFA'ya üye olmayan
ülkelerin takımların katıldığı yavru vatan
KKTC'nin şampiyonluğuyla sona eren FIFI Dünya
Kupası'na ev sahibi takım olarak katılır ve
dördüncü olur. Hatta grupta maçında Tibet
karşısında elde ettikleri 7-0'lık galibiyeti fazla
bulan taraftarlar, takımlarına tepki gösterir.
Yıllarca Bundesliga 1 ve 2 arasında mekik
dokuyan takım, şu an 2.Lig'te play-off mücadelesi
veriyor.
MJØNDALEN IF: Norveç'in Buskerud
kentinin takımı olan Mjøndalen IF, St.Pauli'nin
hem renktaşı hem de yaşıtı; o da kahvrengi-beyazı
forma rengi olarak benimseyip 1910 yılında
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
43 | S a y f a
kurulmuş. Kulübün kayda değer tek başarısı, 8 kez
final oynadıkları Norveç Kupası'nı 1933, 1934 ve
1937 yıllarında müzelerine götürmeleri. Norveç'in
en üst ligi olan Tippeligaen'nin 1992'den beri
uzağındalar. 1969-70'te Kupa Galipler Kupası'nda,
-bir sonraki turda Göztepe'ye elenecek olan-
Cardiff City'e elenmişlerdi. 2000'lerin ilk yıllarını
Norveç 2. ve 3.Lig'i arasında mekik dokuyarak
geçiren kahverengi-beyazlılar Norveç 2. Ligi olan
Adeccoligaen'de mücadele ediyor.
BORDO-YEŞİL
BÜYÜKKÖY: Çayın bordosunu ve yaprağın
yeşilini forma rengi olarak belirleyen Karadeniz
ekibi 2011'de kurulmuş. O tarihten bu yana Rize
2.Amatör'de zirve mücadelesi veren bordo-
yeşilliler, geçen sene play-off grubuna kalmayı
başardılar ama burada yalnızca tek galibiyet
alabildiler. Son lig karşılaşmasına çıkmadıkları
için 3 puanı silinen Çayeli ekibi, play-off grubunu
0 puanla tamamladı.
ELMALISPOR: Bir köy takımı olan
Elmalıspor, 1990'da kurulmasına karşın 1996'da
federe yapıya kavuşabilmiş. Renklerini
Trabzon'un bordosu ve Rize'nin yeşilinden alıyor.
Önceki sene İstanbul 2.Amatör 17.Grup'ta 16
maçta 44 puan toplayıp yenilgi almadan
şampiyonluk ipini göğüsleyen Beykoz temsilcisi,
bu sezon mücadele ettiği 1.Amatör 14.Grup'ta
tutunma mücadelesi veriyor.
CEVİZLİ KÜLTÜRSPOR: Maltepe'nin
köklü kulüplerinden Cevizli Kültürspor, İstanbul
U-14 ve U-15 Liglerinde boy gösteren bir takım.
Kulübün başkanlığını Gökay Ergün yapıyor
KIRMIZI-MOR
VORWÄRTS WACKER 04: 3 Ağustos
1904'te kurulan Wacker, 1990'lı yıllarda Alman 1.
ve 2.Lig takımlarına oyuncu satan bir kulüp
kimliğindeydi. 2012'de yapılan kongrede, aslen
Uşaklı olan gurbetçi Metin Coşkun, kulüp
tarihinde yönetime giren ilk Türk oldu.
Kadrosunda 2 gurbetçi oyuncu bulunduran
Hamburg ekibi - Almanya'nın 6.Ligi olan -
Landesliga Hansa'nın orta sıralarında yer alıyor.
SUBAŞISPOR: Altınova'nın Subaşı
beldesinin takımı 1963 yılında yörenin ilkokul
öğretmenleri tarafından kurulmuş. 1970'li ve
1980'li yıllarda çeşitli mahalle ve köy
turnuvalarına katılan kırmızı-morlular,
beldelerinin Yalova'ya bağlandığı 1996 yılından
itibaren Yalova Amatör kümelerine katılmaya
başlar. 2009-10 senesinde Yalova 1.Amatör'ü
ikinci sırada bitirip Süper Amatör'e çıkar ancak
ekonomik kriz, belediye takımlarıyla rekabet
edebilecek düzeyde olanaklara sahip olamama ve
il merkezine uzak olma gibi nedenlerden dolayı
büyükler kategorisinden çekilir. Geçen sene
2.Amatör'e yeniden katılan Altınova ekibi, 12
maçta sadece 5 puan toplayabildi.
DİĞER NADİR BULUNAN RENKLER
Mavi-Lacivert: Türkiye'deki
demirsporların birçoğu, Kütahyaspor, Rotor
Volgograd (Rusya), Wycombe Wanderers
(İngiltere), Djurgården IF (İsveç), Le Havre
(Fransa), Calcio Lecco 1912 (İtalya)
Sarı-Mor: Eyüpspor, Bulancak
İhsaniyespor, Ulus Çınarspor, Çubukluspor,
Damlacıkspor, Sancaklı Bozköyspor. Mamakspor
ve Maribor Branik (Slovenya)
Yeşil-Turuncu: Alanyaspor, Düzyurtspor,
İzmir Kınıkspor, Kopuzlar Vakfı Veliköyspor,
Özığdırspor, Osmaniye İdman Yurdu, Çayeli
Aşıklarspor.
Hazırlayan: ERKAN ADAY
Yazıdaki logolar için futbollogo.com sitesine teşekkürler!
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
44 | S a y f a
Futbol yıldızlarının ilginç hayat hikayeleri ve bilinmeyen yönlerini içeren "Dünden Bugüne Futbol
Efsaneleri" yazı dizimizin ilk konuğu hatırlayacağınız gibi Cristiano Ronaldo'ydu. İkinci futbol efsanemiz ise
çirkin ama sevimli kral, top cambazı Ronaldinho. Ara transferde Beşiktaş’ı uzun süre peşinde koşturan
Brezilyalı yıldız, en son kulübü Atletico Mineiro’da kalmaya karar vermişti.
Ronaldinho takvim yapraklarının 21 Mart’ı
gösterdiği 1980 senesinde Porto Alegre’de doğar.
Eski bir futbolcu olan babası, o yıllarda evin
geçimini Cruzeiro kulübünün araba parkını
işleterek sağlardı ama bu paranın yeterince eve
destek sağladığı söylenemezdi. Ronaldinho’nun
abisi Roberto da Moreira ailesinin bütçesine katkı
sağlıyordu. Üstün çalım atma yeteneğine sahip
olan Roberto, Gremio kulübü ile antrenmanlara
çıkıyor ve kazandığı parayı ailesinin geçimi için
kullanıyordu. Ronaldinho’nun ilk üzüntüsü, henüz
çocuk denecek yaşta babasını bir havuz kazasında
kaybetmek oldu. Artık evin tüm yükü 14 yaşındaki
abisi Roberto'daydı. Bir gün birinci lig maçı
seyrederken Roberto kardeşine dönerek “Biz
hiçbir zaman ayrılmayacağız. Hiçbir yerde hem
de…”
Abisi Roberto daha fazla para kazanmak
için saatlerce antrenman yaparken, küçük
Ronaldinho ise abisinin izinden giderek onun
oynadığı Gremio kulübünün alt yaş kategorisine
girmişti. Roberto her gün antrenmanda öğrendiği
hareketleri sıkılmadan kardeşine aktarıyor ve
yaptığı hareketleri pekiştirmiş oluyordu.
Roberto’nun çalışmaları meyvesini vermiş ve Sion
kulübü kendisi ile profesyonel sözleşme
imzalamıştı. Bunun karşılığında da aileye, içinde
yüzme havuzu bulunan, şehrin nezih bir semtinde
ev satın aldı. Ama içinde bir korku vardır
Roberto’nun ya başarısız olursam ya mutlu aile
tablosu sona ererse.. Roberto bunları düşünürken
Ronaldinho ise futbolda kendini geliştirmişti,
okulda tüm arkadaşları onun takımında
olmak istiyordu çünkü o sahada ayak basmadık
yer bırakmazdı.
Ronaldinho’yu Ronaldinho yapan ilk maç
13 yaşında oynadığı bir bölgesel maçtı. 23-0 biten
maçta tüm golleri atan Ronaldinho adından yavaş
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
45 | S a y f a
yavaş tüm ülkeye söz ettirmeye başlamıştı.
Mısır’da düzenlenen 17 yaş altı şampiyonada
adını tüm futbolseverlere duyurdu. Bunun üzerine
Brezilya’ya dönüşte Gremio kulübünde
sözleşmesi uzatılan Ronaldinho artık bir
profesyoneldi.
1999 yılında Ronaldinho asıl çıkışını yaptı.
O sene Copa America için Brezilya milli takımına
çağrılmıştı. Abisi gibi olacağını düşündüğü günden
beri iyi çalışıyordu. Fizik kondisyonunu artırmaya
çalışıyor ve ilk milli maçı için gün sayıyordu.
Hocası Luxemborgo onu 1999 yılındaki kupanın
ilk maçı olan Letonya karşılaşmasında sahaya
sürdü. 90 dakika mücadele ettiği maçta
Ronaldinho gol atmasa da oynadığı oyunda göz
doldurdu. Copa America’da finale kadar yükselen
takımda forma giyen Ronaldinho, ilk milli golünü
Venezuella’ya karşı attı. Kupadaki başarılı
oyunundan sonra kendisine gelen ilk teklif İngiliz
devi Leeds United tarafından yapıldı ancak Gremio
yönetimi Leeds United ve PSV’nin tekliflerini geri
çevirdi. 2001 yılında ise Ronaldinho bedelsiz
şekilde Fransız devi PSG ile anlaştı.
2001-2002 sezonu Ronaldinho için
bulunmaz bir nimetti. Genç futbolcuların
kıymetini bilen bir teknik direktörün yanında top
oynayacaktı artık. Antrenman, kamp derken
hocasının gözüne girmeyen çalışan Ronaldinho,
PSG’deki ilk şokunu Lille maçında yaşadı, çünkü
adı listede yoktu. Ama anlamalıydı artık yabancı
bir ülkede kendisine forma şansının gelme gününü
beklemeliydi ve öyle de oldu. Auxerre maçının 60.
dakikasından itibaren sahaya adım atan
Ronaldinho böylece PSG’de ilk resmi maçına
çıkmış oldu. Monaco maçında oyundan alınırken
iyice sinirlenen Ronaldinho, barda kendisine laf
atan adamın üstüne uçarak adeta o günün olay
adamı olmuştu. İlk yılında 28 maç oynadı ve 9 gol
attı. PSG o sezon ligi 58 puanla 4. bitirdi.
2.sezonunda ise adaptasyon sorunu çözen
Ronaldinho oynadığı 31 maçta 9 gol attı. PSG o
sezonu ise 54 puanla 10. sırada bitirdi. O sene
PSG’nin Avrupa kupalarına katılamaması üzerine
Ronaldinho, sözleşmesindeki madde üzerine
kendini satış listesine koydurttu. 2002 yazına
gelindiğinde Ronaldinho, Brezilya’nın Dünya
Kupası kadrosundaydı. Brezilya o turnuvada
finalde Almanya’yı 2-0 yenerek kupayı alırken,
Ronaldinho ise turnuvanın en iyi 5 orta saha
oyuncusundan biri olmuştu.
Ronaldinho kendini geliştirdikçe geliştirip
tüm izleyenleri kendine hayran bırakırken abisi
Roberto’nun oynadığı futbol ve kariyeri günden
güne kötüye gidiyordu. 2002 yılına kadar 4 farklı
kulüpte oynayan ama dikiş tutturamayan Roberto
artık bir karar vermişti. Futbolu bırakıp tüm bilgi
ve deneyimini kardeşi Ronaldinho’ya aktaracaktı.
2003-04 sezonu başında taraftarlarına söz
veren Barcelona başkanı Laporta, takıma
"Beckham’ı getireceğim" demesine rağmen
oyuncuyu en büyük düşmanları Real Madrid’e
kaptırmışlardı. Odasında kara kara düşünen
Laporta’ya yardımcısı bir öneride bulunarak
"Başkanım PSG’de Ronaldinho’yu alalım daha bir
Beckham olmasa da dünyanın en iyi 5 orta
sahasından birisi" demişti. Bu fikre kafası esen
başkan Laporta, Ronaldinho’nun menajeri ve abisi
Roberto ile tüm konularda anlaşmaya varmıştı.
Barcelona 19 Temmuz 2003 tarihinde 21 milyon
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
46 | S a y f a
250 bin Euro bonservis ücreti karşılığında
Ronaldinho’yu renklerine bağlıyordu.
Asıl gerçek transferden 1 hafta sonra
kendini belli etmişti. Real Madrid yönetimi
Ronaldinho’yu yeterince yakışıklı bulmadığından
takıma almamıştı. Marka imajına ve görselliğe çok
fazla önem veren Real Madrid, onun yerine genç
kızların hayran olduğu Beckham’ı takıma
katmıştı. İlk senesinde Barça ile 32 maçta 15 gol
atmıştı Ronaldinho ama o çok istediği lig kupasına
kavuşamamıştı. İkinci sezonunda Deco ve
Eto’o’nunda takıma katılması ile iyice güçlenen
Barça o sezon La liga’yı lider bitirmişti.
Ronaldinho o sezon takımıyla ligde mutlu sona
ulaşırken diğer yandan da FIFA tarafından "Yılın
En İyi Oyuncusu" seçilmişti.
2005-2006 sezonuna gelindiğinde
Ronaldinho'nun performansı zirve yapar ve o
sezonu 29 maçta 18 golle tamamlar. O sene ayrıca
Şampiyonlar Ligi finalinde Arsenal'i devirerek
kupayı kazanan Barcelona'nın da en önemli
ismidir. Dünya Kupası'nda çeyrek finalde elenen
Brezilya takımında forma giyen Ronaldinho, o
turnuvada oynadığı 5 maçta hiç gol atamadan
turnuvayı tamamladı. 2006-07 sezonunda
Ronaldinho 32 maçta 21 gol atmayı başarsa da
takımı Barcelona şampiyonluk yarışını averajla
Real Madrid'e kaybeder.
2007-2008 sezonu adeta bir kabus olur
Ronaldinho için. Rijkaard ile girdiği tartışmalar
tüm takım geneline yayılır ve takımdan
gönderilmesi konuşulmaya başlanır. O sezonu 17
maçta 8 golle tamamlayan Ronaldinho, sezon sonu
Barcelona ile yollarını ayıracaktır. İtalya'da şike
skandalının patlak verdiği sezonun ertesi yıl
Milan, Ronaldinho’yu 21 milyon Euro’ya
renklerine bağlar. İki taraf da bu transferden
mutludur.
Milan’da 10 numarayı Seedorf giyiyordu,
bu yüzden Ronaldinho doğum yılı olan 80
numarayı sırtını geçirmişti. Daha takıma ilk geldiği
günlerde gece hayatı ile gündeme oturan
Ronaldinho için gazeteler “Çapkın Ronaldinho’nun
Milanolu kızlarla imtihanı!” gibi başlıklar atıyordu.
İlk sezonunda sahada çok kötü bir futbol
sergileyen çirkin kral beklenen performanstan
oldukça uzaktaydı. Ligde forma giydiği 29 maçta 7
gol atabilmişti.
2009-10 sezonuna gelindiğinde Milan’da
köklü değişiklikler olmuştu. Teknik direktör
Ancelotti gönderilmiş, yerine Leonardo
getirilmişti. Ronaldinho Serie A’yı fazlasıyla
küçümsediği için olsa gerek, ayakları sağlam
basmıyordu çimlere. Maçları takip etmiyordu,
hatta kendi dışında ilgilendiği bir futbolcu yoktu
sanki. Bir antrenman sonrası Leonardo onla uzun
uzun konuşmuştu. Ronaldinho ise hocasına şu
sözü verdi “Siz yeter ki bu inancınızı
kaybetmeyin. Sizi asla mahcup etmem!”
İtalya’daki 2. sezonu daha iyi geçen Ronaldinho,
çıktığı 36 maçta 12 gol 18 asist yapmıştı.
2010-2011 sezonunda Leonardo yollanıp
yerine Cagliari teknik direktörü Allegrini
getirilmişti. Yeni hocasıyla anlaşamayan, günden
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
47 | S a y f a
güne eriyen Ronaldinho artık gözden çıkarılmıştı.
Ronaldinho’nun düşüşüne ilk kızan menajer’i olan
abisi oldu. Roberto “Sponsorluk anlaşmaları tek
tek iptal ediliyor. Reklam gelirlerimizde ciddi
düşme var. Borsada fiyatın son iki senede yarı
yarıya indi. Artık peşinden koşan büyük teknik
adamlar yok.” İki kardeş hayatlarında ilk kez bu
kadar tartışmışlardı.
30 yaşındaki yıldıza teklif gönderen ekipler ise Blackburn Rovers, Gremio, Flamengo
ve Palmeiras’tı. Çirkin Kral, 11 Ocak 2011’de Flamengo ile anlaşmaya vardı. Onun gidişine en çok üzülen isim ise Ibrahimovic oldu. Yaptığı basın toplantısında söyle konuştu Ibrahimovic; “Ronnie’nin burada bizimle daha fazla birlikte bulunamayacak olmasından dolayı üzgünüm. O, tüm zamanların en iyi oyuncusu.”
Flamengo ile 4 yılllık sözleşme imzalayan yıldızın ligdeki ilk maçı Boavista’ya karşı oldu. Üstelik ilk maçında da ilk golünü attı takımı adına. Taca Guanabara Kupası finalinde bir kez daha Boavista ile karşı karşıya gelmişti Flamengo. Maça hızlı başlayan Flamengo Ronaldinho’nun attığı frikik golü ile o sene kupayı müzesine götürdü. O sene Flamengo’dan alacaklarını alamayan Ronaldinho sözleşmesini tek taraflı fesh etti.
Ronaldinho 4 Haziran 2012’de resmi olarak Atletico Mineiro’ya transfer oldu. Mineiro onunla beraber tekrar üst sıralara oynayan bir ekip olmuştu. İlk sezonunda 32 maçta 9 gol 15 asist yaparak eski günlerini anımsatmıştı Ronaldinho. Ama kader ya, bir şeyler ters gidecek. Sponsoru Coca Cola olmasına rağmen basın toplantısında Pepsi’nin kutu kolası ile görünen Ronaldinho’nun sözleşmesi fesh edildi. Maddi kayıplar yaşasa da futbol kariyerine hala başarıyla devam ediyor ve zaman zaman yaptığı insanüstü hareketlerle futbolseverlere güzel dakikalar yaşatıyor.
Hazırlayan: Ümit ŞENGÜN Bu yazı hazırlanırken Murat Aksoy’un "Futbolun Devleri: Ronaldinho" kitabından faydalanılmıştır.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
48 | S a y f a
Bucaspor'un Fenerbahçe'den kiraladığı genç stoper Hakan Çinemre bu ay dergimizin konuğu. 1994 doğumlu genç oyuncu U18, U19, U20 ve U21 Milli takımların formasını da defalarca giydi. Genç yeteneği daha yakından tanımak için bu keyifli röportajı okumanızı tavsiye ederiz.
Merhabalar Hakan Çinemre. Bizlere futbola başlama öykünü anlatır mısın?
Futbola 7 yaşında Yeniköyspor'da başladım ve daha sonra Gölcükspor'a geçtim. Buradaki performansımla dikkatleri çekerek Fenerbahçe'ye transfer oldum.
Alt yapılardan Fenerbahçe'ye uzanan kariyerinde sana en çok kimlerin katkısı oldu. Buralara gelmende hangi hocaların daha çok rolü var sence?
Klasik olacak ama oynadığım takımlarda hocalarım bana hep destek olmuştur. Ancak Gölcükspor'da Metin Peken, Fenerbahçe'de Semih Özü ve Hasan Kemal Özdemir hocalarımın katkıları büyüktür.
Genç yaşlarda Fenerbahçe formasını giymiş başarılı bir oyuncu olarak bizlere Fenerbahçe yıllarını, A takım oyuncularıyla ilişkilerini anlatır mısın?
A takıma çıktığımda baya heyecanlıydım. Hayal gibi geliyordu ama futbolcu abilerim benle baya ilgilendi. O yüzden zorluk çekmedim. Benle hep diyalog halindeydiler. Aykut hoca ve
başkanımız Aziz Yıldırım da bu konuda baya yardımcı oldular bana.
Fenerbahçe'de oynadığın dönemde ve milli takımda kendi jenerasyonun önemli isimlerinden biri olarak gösteriliyorsun. Sarı-lacivertli formayı tekrar giyme konusunda neler düşünüyorsun?
Tabi ki Fenerbahçe'de oynamak istiyorum, bu yüzden gelişimim için kiralık oynuyorum.Bu benim için iyi bir deneyim. Fenerbahçe'ye hazır olarak gitmek istiyorum.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
49 | S a y f a
Profesyonel kariyerine İzmir'in başarılı takımlarından Bucaspor'da başlamış oldun. Bucaspor'a tercih etmenin nedeni neydi? Takımının ve senin şu ana kadarki performansını nasıl değerlendiriyorsun?
Sezon başı baya talip vardı ama Bucaspor bana daha cazip geldi. Bucaspor gibi köklü ve geçmişi olan bir kulüpte oynamak istedim. En büyük özelliği de taraftarı gerçekten inanılmaz. Takımımıza gelecek olursak gerçekten çok yetenekli ve genç oyunculardan kurulu bir takımız. Bazı şansızlıklarımız oluyor ama genel anlamda iyiyiz. Benim performansım da giderek artıyor, daha iyi olmak için elimden geleni yapacağım.
Sert ve güçlü bir savunma oyuncususun. Sana göre eksik yönlerin var mı?
Futbolcu sahada her zaman güçlü olması lazim. Eksi yönünü bile gücünle kapatabilirsin. Zaten maçlara çıktıkça eksik yönlerimi kapatıyorum. Bir defans oyuncusu için maç tecrübesi çok önemli.
Bir forvet gol attığında ya da bir orta saha oyuncusu gol pası verdiğinde o maçta görevini yapmış sayılabilir ama savunma oyuncuları için durum böyle değil. Dolayısıyla hep oyunun içinde kalmak ve bunun için de fiziksel anlamda hep güçlü olmak zorundasınız. Bunu nasıl sağlıyorsun?
Dediğiniz gibi savunma oyuncusu hep oyunun içinde olması lazım, defans oyuncuları için süreklilik çok önemli. Bunu da takım arkadaşlarımızla koordine bir şekilde hallediyoruz.
Bu sene ülkemizde düzenlenen U20 Dünya Kupası’nda Milli takımımızla başarılı maçlara imza attın. Turnuvayı kendi açından
ve Mili takımımız açısından nasıl değerlendiriyorsun?
Çok şükür kendi performansım iyiydi ama takım olarak çok şanssızlıklar yaşadık. Aslında takımımız oldukça yetenekli oyunculardan kuruluydu ve başımızda Feyyaz Uçar gibi iyi bir hocamız vardı. Ama maalesef istediklerimizi yapamadık.
Türk Futbolunun yetiştirdiği önemli defans oyuncularından birisin. Milli takım kategorilerinde 23 kez forma giymiş bir oyuncusun. Milli takım yılların hakkında neler diyebilirsin? Milli takım formasını taşımak nasıl bir duygu?
Milli formayı giymek inanılmaz bir duygu. 3 senedir sürekli milli takıma gidiyorum çok şükür, çok güzel günler geçirdim. Arkadaşlık üst seviyede, herkes o bayrağın kıymetini biliyor ve onun bilinciyle sahaya çıkıyor.
Futbolun dışında hayatında neler var?
Nelerden hoşlanırsın?
Genellikle tesis hayatı yaşıyorum. Gezmeyi
fazla sevmem, dinlenmeye ve kendime dikkat
etmeye önem veriyorum. Bazen arkadaşlarla
dışarı çıkar, ufak tefek etkinlikler yaparız.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
50 | S a y f a
1461 Trabzon'un başarılı oyuncuları Mehmet Sıddık İstemi ve Kubilay Anteplioğlu takımlarını, gelecek hedeflerini ve Türk futbolunu konuştuk. Geçen sezon Yozgatspor'dan transfer edilen 19 yaşındaki A2 Milli kaleci Kubilay Anteplioğlu ve 2 sezon önce Diyarbakırspor'dan gelen Mehmet Sıddık İstemi, bu sezon Milli takımlar için yapılan PTT 1. Lig Karması’na da seçilme başarısı gösterdiler.
Merhabalar, 1461 Trabzonspor olarak 12 haftalık lig periyodunda takımın performansını ve kendi performansınız hakkında düşüncelerinizi aktarır mısınız?
Kubilay: İlk haftalar sıkıntılar yaşadık. Aramıza yeni arkadaşlarımız katıldı ve uyum sürecine girdik. Haftalar ilerledikçe içeride-dışarıda başarılı sonuçlara imza atacağımızı inanıyorum.
M.Sıddık: Takım olarak yeni bir oluşuma geçtik ve uyum sorunu yaşadık. Takım olarak daha iyi yerlere geleceğimize inanıyorum. Kendi performansım bakımından daha iyi işlere imza atacağımdan eminim.
Geçtiğimiz aylarda Türk futbolunun ve Trabzonspor camiasının başarılı hocalarından Kadir Özcan hocamızı kaybettik. Hocamızın beklenmedik vefatı takımı nasıl etkiledi?
Kubilay: 1461 Trabzonspor olarak ligde sıkıntı günler geçiriyorduk. Kadir hocamızla birlikte Bucaspor galibiyetiyle çıkışa geçmiştik. Geleceğe dair takım olarak kuvvetli adımlar atmayı planlıyorduk fakat Kadir hocamızı kaybettik. Kadir hoca babamız gibiydi. Bizlere her konuda destek olurdu. Tekrardan Allah rahmet eylesin.
M.Sıddık: Takım olarak bir çıkışa geçmeyi planladığımız dönemde Kadir hocamızı kaybetmek bizleri çok üzdü. Babadan öteydi bizler için. Takım olarak birbirimize daha çok kenetlendik diyebilirim. Bundan sonraki mücadelemiz Kadir hocamız için olacak. Hocamızın mekânı cennet olsun.
Takım olarak Trabzonspor'un pilot takımı olduğunuzdan Süper Lig'e çıkma konusunda soru işaretleri var. Geçen sezon play-off'a kalmanıza rağmen mücadele edememiştiniz. Bu durum siz futbolcuları nasıl etkiliyor?
Kubilay: Trabzonspor olarak bir misyona sahibiz. Trabzonspor renklerinin olduğu her yerde en iyi şekilde temsil ediyoruz. Hedef olarak Trabzonspor A takımında forma şansı bulmak olduğundan biz futbolcular olarak Trabzonspor'u en iyi yerlere getirmek istiyoruz.
M.Sıddık: Hedefimiz terimizin son damlasına kadar 1461 Trabzonspor formasını terletmek ve bunun devamında da Trabzonspor A takımına yükselmektir. En yakın örnekleri Yusuf Erdoğan ve Kadir Keleş kardeşlerimiz. Trabzonspor formasıyla Türkiye’de ve Avrupa’da iyi işlere imza atıyorlar. Bizler de umarım o başarılara imza atarız.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
51 | S a y f a
Sizlerle birlikte futbola başlayanların pek çoğu bugün başka şeylerle uğraşıyor. Sizi onlardan ayıran ve bugünkü noktaya gelmenizi sağlayan farklar neler sizce?
Kubilay: Futbola ailemin desteğiyle başladım. Her konuda desteklerini benden esirgemediler. Her başarının arkasında inanç vardır. Düzenli idmanlarıma devam ettim ve asla pes etmedim. M.Sıddık: Futbola başladığımızda çoğu futbolcu gibi benim de maddi durumum iyi değildi. Aileme yardımcı olmak için futbol anlamında çok çalıştım. Ailemi utandırmak istemezdim. Çok şükür buralara kadar geldik. Çalışmaya devam edeceğim.
1461 Trabzonspor sadece kazanmayı değil oyuncu yetiştirmeyi hedefleyen bir kulüp. Takımınızla ilgili düşünceleriniz ve gelecek planlarınızdan bahseder misiniz?
Kubilay: Bizi diğer takımlardan ayıran özelliğimiz arkadaşlık ortamımız diyebilirim. Burada birinin açığını bir başka arkadaşımız kapatabiliyor. Sahada sonuna kadar mücadele ediyoruz ve bu da istikrarı getiriyor. Tabi ki hedefimiz Trabzonspor’da yer almak. M.Sıddık: Kubilay kardeşimin dediği gibi arkadaşlık ortamı kuvvetli bir ekibiz. Yeni gelen arkadaşlarımızla geçtiğimiz yıldan kalan arkadaşlarımla başarılı işlere imza atacağımıza inanıyorum. Benim de tek hedefim Trabzonspor takımında yer almak.
Biraz da Türk futbolu hakkında konuşalım. Türk futbolu son yıllarda genel olarak bir düşüş içinde, sizce bu neden kaynaklanıyor? Çözüm için neler yapılabilir?
Kubilay: 1461 Trabzonspor olarak Türkiye’ye güzel mesajlar verdiğimizi düşünüyorum. 1461 Trabzonspor'un hedefi Türk futboluna kaliteli isimler kazandırmak. Sadece Trabzonspor'un değil, diğer 3 büyük takımın da böyle projelerle Türk futboluna katkı sağlaması gerekiyor. M.Sıddık: Bunun nedenin kaynağı kesinlikle altyapı sorunu olduğunu düşünüyorum. Biz gençler olarak ülke futboluna iyi mesajlar vermek istiyoruz. Bütün takımların bir rezerv takımı olması gerektiğini düşünüyorum. Biz 1461 Trabzonspor olarak gençlere şans verildiği takdirde neler yapabileceğini göstermek istiyoruz. PTT 1. Lig'de bu sezon şampiyonluk için favorileriniz kimler?
Kubilay: Benim şampiyonluk için bir favori takımım yok. Sürprizlere açık bir ligde mücadele ediyoruz. Maç günü kim daha çok istiyorsa o takım maçı galip gelebiliyor. M.Sıddık: Benim favori takımım İstanbul BBSK. Çok kaliteli oyunculara sahip bir ekip. Ligde başarılı işlere imza atabilecek potansiyele sahip olduklarını olduğunu düşünüyorum.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
52 | S a y f a
Transfer Merkezi Dergisi olarak sizlere alt liglerin genç yeteneklerini tanıtmaya devam ediyoruz. Bugünkü konuğumuz Sivas 4 Eylül Belediyespor'un orta sahadaki yıldızı Mustafa Cevret. Tekirova Belediyespor maçının 13. saniyesinde attığı golle Türkiye liglerinin en erken gol atan futbolcusu olmayı başaran 1990 doğumlu oyuncuyu kısa süre içinde önemli takımlarda görebiliriz.
Merhabalar Mustafa Cevret, bizlere futbola başlama öykünü anlatır mısın?
9 yaşındayken Ankara'dan İstanbul'a yerleştik. Futbolu çok sevmemden dolayı evimin yakınlarında bulunan Avcılar Spor Kulübüne kayıt oldum ve lisansımın çıkmasıyla beraber futbol yaşantımın ilk adımını atmış oldum.
Alt yapılardan bugünlere uzanan kariyerinde sana en çok kimlerin katkısı oldu. Buralara gelmende hangi hocaların daha çok rolü var sence?
Futbol yaşantım boyunca en büyük destekçim ailem oldu, her yönden desteklerini esirgemediler. Özellikle de annemin bana olan ilgisi ve desteğini asla unutamam. Bütün çalıştığım hocalarımın her birinin bende emeği vardır fakat amatör futbol yaşantımda çok katkısı olan Fatih Türkkan ve profesyonel yaşantımda bana büyük destek olan Alaettin Çiçek hocamın benim için yerleri her zaman ayrıdır.
Ankaraspor, Polatlı Bugsaş kariyerlerinden sonra bir düşüş dönemine girmişsin. Bu düşüşü neye bağlıyorsun?
Düşüşten ziyade kısmetsizlik olarak yorumluyorum. Bana engel olan bir kaç sakatlık yaşadıktan sonra kendimi sizin de nitelendirdiğiniz gibi bir düşüşün içinde buldum. Ama bana göre bu bir kısmetsizlikti ve böyle
durumlar futbolun içinde her zaman vardır. Yaşadıklarıma rağmen her zaman kendimi geliştirmek için çabaladım, çok çalıştım.
Bu sezon başında 3. Lig'in başarılı takımlarından Sivas 4 Eylül'e transfer oldun, bu transferin arka yüzünü okuyucularımıza aktarır mısın?
Bu kulübe transfer olmamdaki en büyük etken yine Alaettin Çiçek hocam olmuştur. Bana olan güveni ve inancından dolayı hiç düşünmeden kabul ettim teklifini.
Sivas 4 Eylül Belediyespor düşük maliyetlerle kurulmuş fakat genç ve yetenekli oyuncuları kadrosunda barındıran bir takım. Bu sezona da çok iyi başladınız, bu başarının sırrı nedir?
Takımdaki arkadaşlık ortamı üst seviyede. Kısa zamanda aile gibi bir bağ kurduk ve bunun da başarılarımıza ve performansımıza en büyük etken olduğunu düşünüyorum. Bununla beraber çok çalışıyor ve iyi hazırlanıyoruz. Takımdaki rekabet ortamı da üst seviyede olunca başarıyı da hak etmiş oluyorsunuz.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
53 | S a y f a
Mustafa Cevret, Sivas temsilcisiyle birlikte performansının en parlak sezonlarından birini yaşıyorsun. Bir orta saha oyuncusu olmana rağmen performansını 8 golle süslemeyi başardın. Bu istikrarın hakkında neler düşünüyorsun?
Takımın performansıyla birlikte bizlerin de bireysel olarak performansları artıyor. Ben de takımıma en iyi şekilde katkıda bulunmaya çalışıyorum. Umarım bundan sonrası için de daha çok çalışarak bu istikrarımı devam ettirebilirim.
Biraz da Türk futbolu hakkında konuşalım istersen. Türk futbolu son yıllarda genel olarak bir düşüş içinde, sizce bu neden kaynaklanıyor? Çözüm için neler yapılabilir?
Benim şahsi düşüncem; Türk futbolculara gereken değerin ve önemin verilmediğidir. Bu konudaki en büyük sorun; yeterli sayıda iyi hoca olmaması ve yetiştirilmemesidir. Siz futbolcuya değer verip başarılı olması için en doğru şekilde eğitmelisiniz ki Türk futbolu kazansın. Günümüz futbolunda Türk oyuncusuna, özellikle genç futbolculara önem verilmiyor. Avrupa futbolcusu merakımız çok fazla bizim. Bu yanlış bir düşünce bana göre. Biz Türk futbolu için kendi etrafımızdaki kendi genç yeteneklerimize değer verip onlara eğilmeliyiz ki Türk futbolunu geliştirelim, Türk futboluna kazanç sağlayalım. Bu sebeple öncelikle zihniyetin değişmesi gerekiyor.
Futbolcuların yaşantılarına dikkat etmeleri gerekiyor. Sen bu konuda neler yapıyorsun?
Futbolu mesleğim olarak görüyorum ve yaşantıma da çok dikkat ediyorum. Uyku düzeni ve beslenmenin bu konuda büyük öneminin olduğunu düşünüyorum. Kendinize ne kadar iyi bakarsanız hem gücünüz hem de performansınız o derece artıyor, ben buna inanıyorum.
Maça nasıl konsantre oluyorsun? O gün karşında oynayacak olan futbolcuyu analiz eder misin?
Bütün maçlara kendimi çok iyi hazırlıyorum. Maçı düşünüp yapacağım şeyleri gözümün önüne getirerek konsantre ediyorum kendimi. Ve çok dua ediyorum.. Karşımdaki rakip oyuncu konusunda bilgilendiriliyoruz. Anlatılanlara göre kişi ve oyun yapısını önceden analiz etmiş oluyorum.
Futbolun dışında hayatında neler var?
Nelerden hoşlanırsın, boş zamanlarında neler
yaparsın?
Futbol dışında hayatımda okul var,
üniversite okuyorum. Boş zamanlarımda genelde
takım arkadaşlarımla PS oynuyorum, sinemaya
gidiyorum, alışveriş yapıyorum. Yüksek sesli
olarak müzik dinlemeye bayılıyorum. Boş boş
gezmeyi dolaşmayı hiç sevmem bir amacım varsa
giderim yoksa tesiste dinlenirim ve dizi izlerim.
Tenise büyük bir merakım var, futbolun dışında
sevdiğim ikinci spor dalıdır. Boş zamanlarımı
mümkün olduğunca dolu dolu geçirmeye
çalışıyorum.
Bu keyifli sohbet ve zaman ayırdığın
için teşekkürler. Son olarak okuyucularımıza
iletmek istediğin bir şey var mı?
Ben teşekkür ediyorum benim için keyifli
bir sohbet oldu. Okuyucularınıza da zaman ayırıp
okudukları için teşekkür ediyorum. Size de yayın
hayatınızda başarılar dilerim.
Röportaj: OĞUZHAN ARSLAN
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
54 | S a y f a
Henüz 15 yaşında Altay'da A takımla idmanlara çıkan, çeşitli kategorilerde 48 kere Milli Takım forması giyen, herkesin büyük bir yıldız olacağını beklerken 23 yaşında amatör liglere düşen Müjdat Ertop'un ilginç hayat hikâyesini hep birlikte okuyalım.
Merhaba Müjdat, Transfer Merkezi dergisi okuyucularına kendini tanıtır mısın? Futbola nerede ve nasıl başladın?
Merhabalar ben Müjdat Ertop, 1987 Aydın Acarlar doğumluyum. Futbola kendi kasaba takımında başladım daha sonra babamın desteğiyle Aydınspor futbol okuluna yazıldım. Futbol okulundayken Aydınspor minik takımına seçildim ve kariyerim başlamış oldu.
Aydınspor’da futbola başladın fakat bizler seni Altay forması altında tanıdık birçok başarılara imza attığın Altay’a transferin nasıl gerçekleşti?
Aydınspor minik takımında oynarken Altay da rahmetli Hüseyin Barışcan hocamız vardı o beni izlemiş beğenmiş beni Altay’a transfer etti.
15 yaşında Altay A Takımı ile idmanlara çıkmaya başladın bizlere o günlerden bahseder misin?
Genç Takım kategorilerin çoğuna yaşım tuttuğu için her hafta başka kategorilerde oynuyordum, A Takımda idmanlara çıkıyordum. Maçlara ise bir hafta B Genç, bir hafta A Genç, diğer hafta PAF takımla çıkıyordum. A Takımda Çağdaş Atan, Necati Ateş, Sinan Kaloğlu gibi ağabeylerim vardı, her daim desteklerini gördüm. Onlara da sizin aracılığınızla ile tekrar çok teşekkür etmek istiyorum.
Milli takım tecrübelerine gelelim. U15, U16 ve U17 Milli takımlarımda toplamda 48 defa Milli formayı giydin ilk olarak U15 Milli Takımına davet edildin bundan bahseder misin?
Altay'da iken iyi performanslarım oldu, milli takım yetkilileri tarafından izleniyordum ve yeterli bulundum sanırım 4 sene aralıksız milli takımlara çağrıldım.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
55 | S a y f a
İlk Milli maçını Yunanistan’a karşı oynadın o anki heyecanını anlatır mısın?
1 yaş büyük kategoriye çağrılmıştım, çok heyecanlıydım gurur verici bir durumdu. Aslında o zamanlar pek farkına varamıyorduk tabi şimdi daha iyi anlayabiliyorum milli takım heyecanını, onurunu gururunu.
Altay’da 6 yıl boyunca forma giydin fakat 2006-2007 sezonunda Pazarspor’a kiralandın başarısız giden Altay’da fatura genç oyunculara mı kesildi?
Şimdiye kadar hep çıkışımdan bahsettik, şimdi sıra geldi düşüş hikâyesi (gülüyor). 6 yıl boyunca Altay'da iyi şeyler yaptığımı düşünüyorum. 2 kere Süper Lig kapısından döndük, Kasımpaşa (son dakika golüyle) ve Sakaryaspor’a yenildik. Aslında Altay’dan ayrılışım futbolla alakalı değildi. 6 yılda biriken sorunların neticesinde o sezon ayrılmam gerektiği için Pazarspor’a gittim.
Altay’dan ayrılmam futbolla alakalı değildi dedin, bunu biraz açar mısın?
Altay da 6 sene her transfer döneminde başta Beşiktaş olmak üzere Gençlerbirliği, Gaziantep, Konyaspor, Karşıyaka, Göztepe gibi takımlardan transfer teklifleri geliyordu o dönemin kulüp başkanı Ahmet Taşpınar'dı. En ciddi teklif Gençlerbirliği’den geldi, 250 bin dolar önerdiler
bildiğim kadarıyla ama başkanımız yeterli bulmadığı için olmadı transferim.
Başkanımız değişince yerine Ömer Hızlıok geldi ne olduysa ondan sonra oldu zaten. İyi olduğum dönemlerde oynatılmadım, 17-18 yaşlarında sebepsiz yere 2 kere kadro dışı bırakıldım. Aslında tek sebep önceki başkanla çekişmesiydi (beni A Takıma Ahmet başkan çıkardı). Bundan sonrası benim için çileydi Altay'da. Zaten ne yaptıysam gözlerine batıyordu, gözünün üstünde neden kaş var olayına geldi durum. Zaten ben ayrılmasaydım Altay’dan onlar bana futbolu bıraktıracaktı!
Altay’dan ayrılmak senin futbolunu nasıl etkiledi sence?
Altay’dan ayrılışımın futboluma olumsuz etkisi oldu tabi ama bunun nedeni tercih meselesiydi. Yanlış tercihler yaptım ve menajerlerin gazabına da uğradım. Doğru zamanlarda yanlış insanlarla çalıştım, bu da karayerimi olumsuz etkiledi.
2006-2007 sezonunu Pazarspor ve Aydınspor’da tamamladıktan sonra Altay ile bağları tamamen kopararak Kahramanmaraşspor’a transfer oldun bize bundan bahseder misin?
Kahramanmaraspor’a Rumen hoca Gigi Multescu transfer etti beni. İyi bir kadromuz vardı, şampiyonluğa oynuyorduk, ben de iyi maçlar çıkarıyordum. Sonrasında yönetim değişti, hocayı gönderdiler Şenol Fidan geldi. Daha sonra Turhan Sofuoğlu geldi, bir senede 3-4 hocayla çalıştım. Ben de takım da istikrarı yakalayamadık.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
56 | S a y f a
Senin için artık zor günler başlıyor Kilis Belediyespor, Gölcükspor, Çerkezköyspor maceraları. Çerkezköyspor ile kariyerinin en kötü dönemi sanırım, takım küme düşüyor. Bu dönemden bahseder misin biraz?
Zaten bir düşüş başladı mı engelleyemiyorsun, bir de benim gibi kırılgan yapıya sahipsen bu daha da zor oluyor. Kilisspor kariyerimin en kötü zamanlarıydı keşke olmasaydı dediğim dönem Çerkezköyspor’a ben devre arası gittim takım düşme potasındaydı. 2. yarı 4 maçta 10 puan topladık ve düşme potasının üzerine çıktık ama bizim istediğimiz kadar ne yönetim, ne de şehir takımın ligde kalmasını istedi takımın. Kaldığımız yer, sahamız, yemeğimiz çok kötüydü, futbolculara 1 kuruş ödenmiyordu. Açıkçası profesyonel ligde olmayı hak etmiyorlardı.
Teklifler olmasına rağmen Çerkezköyspor ile BAL Ligi'nde 1 yıl daha oynadın ve sanırım bu
kariyerini etkileyen en büyük sebeplerden biri oldu. Neden BAL Ligi'nde devam etme kararı aldın?
Aslında kararı ben almadım, kulüp vermedi beni. Anlaştığım takımlar vardı ancak bonservisimi
vermediler, mecbur sözleşme gereği kaldım.
TFF'nin sitesine girip baktığımızda 48 milli maç, PTT 1. Lig ve 2. Lig'de onlarca maç oynadığını
görüyoruz ama henüz çok genç yaşta amatör ligde oynamak zorunda kaldın. Geçmişine ait bilgileri
görünce neler hissediyorsun?
Kariyerime çok erken başladım sanırım, bu dezavantaj oldu ama dönüp arkama baktığımda gurur
duyacağım şeyler yaptığımı düşünüyorum.
Geçmişe baktığımız zaman milli takımlarda Arda Turan, Uğur Uçar, Serdar Özkan, Ergin Keleş,
Volkan Babacan ve ismini sayamadığımız birçok ünlü isimle birlikte oynadığını görüyoruz. Milli
Takım’dan arkadaşlarınla görüşüyor musun?
Görüşmüyorum ancak iyi işler yaptıklarında seviniyorum.
Ülkemizde futbol camiası için nankör deniliyor, senin görüşün nedir?
Futbol hayatın ta kendisi bence. Sen iyiysen herkes yanında, sen düşmeye başladın mı önünde
arkanda sağında solunda kimseyi göremezsin. Futbolda her zaman güçlü olacaksın, futbol nankör değil
insanlar nankör. Özellikle ülkemizde bunun acı gerçeklerini yaşıyoruz.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
57 | S a y f a
Senden Avrupa’da oynayacak bir yıldız adayı
olarak bahsediliyordu ne oldu da Müjdat Ertop henüz
23 yaşında iken Amatör lige düştü?
Tabi ki en büyük sebep benim ancak Türkiye'de bir
gerçek var iyi giden bir şeyin hep önüne taş koyulur.
Altay'da iken Süper Lig'den birçok teklif geldi ama bir
şekilde transferim gerçekleşmedi. Süper Lig'e gitseydim,
daha bilgili insanlarla çalışsaydım daha farklı olabilirdi.
Yeterli bilgiye sahip hocalarımız çok az, genelde günü
kurtarmanın peşindeler. Ben forvet arkası oyuncusuyum
ama Milli takımda 2 sene sol bek oynatıldım, Altay’da sol açık oynatıldım, Kahramanmaraşspor'da defansif
orta saha oynatıldım. Her yerde farklı şeyler yaşadım, yaşadığım daha bir sürü şeyler var hepsini söylemek
isterim ama zamanımız yetmez. Aslında yaşadığım haksızlar karşısında direnemedim karşı çıkamadım bu da
yapımın kırılgan olmasından kaynaklanıyor sanırım. Dönüp arkama baktığımda belki olmam gereken yerde
değilim ama kimseye de eğilmedim bükülmedim, kişiliğimden ödün vermedim diyebiliyorum.
Müjdat, 26 yaşındasın ve şu an doğduğun yerin takımı Acarlar Belediyespor’da oynuyorsun.
Bundan sonraki hedeflerin, düşüncelerin neler?
Ben Acarlar’lıyım, kendi kasabama futbol anlamında bir şeyler katmak istiyorum. Çok yetenekli
gençler var kasabamızda, onların bir şekilde keşfedilmesini istiyorum. Belediye başkanımız Aşkın Şimşek'in
desteği ile spor okulları açarak çocuklarımızın, gençlerimizin spor yapmasını, kötü alışkanlıklardan uzak
durmalarını amaçlıyoruz.
Sana bizlere zaman ayırdığın için çok teşekkür ederim. Son olarak Transfer Merkez
okuyucularına ve genç meslektaşlarına mesajın nedir?
Ben de sizlere çok teşekkür ederim bana bu fırsatı verdiğiniz için. Genç kardeşlerimize şunu tavsiye
ediyorum; futbolcu olmak için önce çok disiplinli olmaları ve ne olursa olsun pes etmemeleri gerekiyor.
Haksızlıklara karşı dik durmalarını ve daha çok çalışmalarını tavsiye ediyorum.
Dergimizin bu sayısında yer
veremediğimiz röportajlarımızı
TransferMerkez.com’da
okuyabilir, yorum yapabilirsiniz.
Batuhan İşçiler (Bucaspor) Hasan Hatipoplu (Balıkesirspor)
Murat Kayalı (Şanlıurfaspor) Faruk Sarman (Antrenör)
Alper Kaya (Gazeteci) Adnan Yıldız (Eski Futbolcu)
Alperen Uysal (Galatasaray A2) Burhan Yıldız (Galatasaray A2)
Atahan Menekşe (Gaziosmanpaşa) Yavuz Odabaşı (İstanbulspor) Akın Köroğlu (İstanbulspor)
Ahmet Boyraz (Kayseri Şeker) Yunus Doğan (Anadolu Üsküdar)
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
58 | S a y f a
Spor aç karna yapılmalıdır.
Yanlış. Spor ne aç karnına ne de çok ağır yemek sonrası yapılmamalıdır. Aç karnına yapılan fiziksel aktivite kişinin kan şekerini çok fazla düşürürken, yemeğin hemen ardından yapılan aktivite kalbe yük getirecektir. Bu sebeple hafif bir kahvaltı, bir ara öğün veya ana öğünden yaklaşık 1 saat sonra spor yapılması doğru olacaktır.
Kızarmış ekmeğin kalorisi daha düşüktür.
Yanlış. Ekmek kızartıldığı zaman sadece yapısındaki suyu kaybeder yani kalorisi aynı kalır. Yalnızca yapısında az miktarda da olsa bulunan proteinin kalitesi ısı etkisi ile düşer.
Meyve yemekten 2 saat sonra yenmelidir, yoksa bütün yedikleriniz yağa dönüşür.
Yanlış. Eğer doymuyorsanız ikinci tabak yemek yerine, 1 tane meyve yemek daha az enerji almanızı sağlar. O nedenle doymuyorsanız, ikinci tabak yemek yerine 1-2 tane meyve yemek daha iyi bir yaklaşımdır.
Sıcak su içmek zayıflatır.
Yanlış. İçilen sıcak ve soğuk suyun tek farkı midede kalma süreleridir. Sıcak su mideden daha geç atıldığından tokluk hissi oluşturabilir. Ülkemizde su tüketiminin yetersiz olduğu düşünülürse hangi ısıda olursa olsun, yeter ki bol miktarda su tüketin.
Akşam 7’den sonra bir şey yenmemelidir.
Yanlış. Saat sınırlaması bireyden bireye farklılık göstermektedir. Örneğin gece çok geç saatlerde uyuyan bir birey için akşam yemeği saati daha geç bir zamana çekilebilir. Gece açlığı günün en uzun açlığı olduğu ve kan şekeri düzenini sağlamak için gece ara öğünü yatmadan yaklaşık 2 saat önce tüketilmelidir.
Diyet zayıflamak için uygulanan bir beslenme programıdır.
Yanlış. Diyet kelimesi “günlük besin” anlamındadır. Kilo almak, kilo korumak, var olan hastalıkların zararlarını önlemek veya gerçekleşebilecek rahatsızlıkların riskini azaltmak amacıyla da diyet yapılır. Belki sağlıklı belki sağlıksız ama aslında hepimiz her gün diyetteyiz
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
59 | S a y f a
Vizyon Tarihi: 27 Mart 2009
Yapım Yılı/Yeri: 2009/İngiltere Türü: Dram, Spor, Biyografi
Süre: 98 dakika IMDB Puanı: 7.5
Yönetmen: Tom Hooper Senaryo: Peter Morgan, David Peace
Oyuncular: Michael Sheen, Timothy Spall, Colm Meaney, Stephen Graham, Jim Broadbent, Maurice Roeves, Brian
McCardie
Film Özeti İngiliz futbolunun gelmiş geçmiş en iyi hocalarından olan ve 2004 yılında hayata veda eden Brian Clough'un Leeds United'ın başında, sadece 44 gün süren teknik direktörlük döneminin anlatan Damned United 2009 yılında izleyicilerle buluştu. Brian McClough'un Derby County'nin başında yaşadığı başarılar ve ezeli rakibi Leeds'in başına geçtikten sonra değişen hayat hikâyesi çarpıcı bir şekilde anlatılıyor.
Luca Caioli: 1958 yılında Milan'da doğan Luca Caioli ünlü bir spor yazarıdır. Bir süre önce İspanya'ya yerleşen Caioli, SKY
İtalya'da muhabirliğinin yanı sıra, Corriere Della Sera'da yazılar yazmaktadır. Luca Caioli ünlü futbolcular hakkında yazdığı biyografilerle çok satanlar listesinde yerini almıştır.
Leo Messi'yi ne kadar tanıyorsunuz?
Klasik biyografi kitapları okumaktan sıkılanlara tavsiye edilen bir kitap Luca Caioli'nin biyografisi. Oyuncuyu sadece kendi
gözüyle anlatmayan yazar ayrıca oyuncunun yakın çevresi ile yaptığı röportajlarla size Messi hakkında okuduğunuzda
şaşıracağınız sürprizler sunuyor...
Eğer bir futbol aşığıysanız bu kitabı es geçmeyin!
Luca Caioli / Martı Yayınları/ Futbol Kültürü Kitapları
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
60 | S a y f a
"17 yaşındayken Arsene Wenger bana Arsenal ile deneme antrenmanına çıkmayı teklif etti. Reddettim.
Çünkü Zlatan denenmez!" Zlatan Ibrahimovic
"Futbol arsada güzeldir, borsada değil." Metin Kurt
"Ne zaman kaybetsem kazananı tebrik ederim. Çünkü kazandıysa bizden iyi bir şeyler yapmıştır." Alex
“Messi’nin belki dört Altın Top ödülü olabilir ama benim otomattan çikolata almak için altıma kutu
koymama gerek yok.” Zlatan Ibrahimovic
"Galatasaray'da kaptanlık yaptığım zamanlarda yazı-tura yapılacağı vakit hep tura derdim. Varsın Ata'mın
silueti yere değmesin." Metin Oktay
"Bir takım küme düşerse futbolcular gider, adamlar kalır." Pavel Nedved
"Oğlumla evimin bahçesinde futbol oynarken ikimiz de en sevdiğimiz futbolcular olurduk. Oğlum ben olurdu,
ben ise Ronaldo." Zinedine Zidane
"Koşan futbolcu düşünmez, düşünen futbolcu koşmaz." Socrates
"Futbol hayat memat meselesi değildir, ondan çok daha önemlidir." Bill Shankly
"Hayatım boyunca hakemler hakkında yorum yapmadım ve bu alışkanlığımı bugün maçımızı yöneten
şerefsiz için bozmayacağım. " Ron Atkinson
"Hakem formamı çıkarttığım için değil, vücudumu kıskandığı için bana sarı kart gösterdi." Mario Balotelli
"Soyadımı doğru yazabilmek için yıllarca uğraştım. Ne anlama geldiğini de hala bilmiyorum." Aatif
Chahechouhe
"Gündelik hayatta bile sağa sola bakarak boşluk arıyorum." Xavi
"Sahasında futbol oynadığınız şehrin çocukları sizi sevsin yeter, diğer her şey gelip geçicidir." Andrea Pirlo
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
61 | S a y f a
Transfer Merkezi Dergisi olarak "Taraftar Röportajları" serisine başlıyoruz. Anadolu'nun farklı şehirlerinden önemli taraftar gruplarıyla röportajlar yaparak sizlere tanıtacağız. Serinin ilk röportajını İnegölspor taraftarlarıyla yaptık. Ziraat Türkiye Kupası'nda önce Kasımpaşa sonra Gaziantepspor gibi iki güçlü Süper Lig takımını elemeyi başaran İnegölspor’un “Efsane Maraton” taraftar grubu liderleri Tevfik Taşkın ve Celal Şahin ile yaptıkları çalışmaları, yapılması gerekenleri ve takımın son durumunu konuştuk.
Merhabalar Tevfik Taşkın ve Celal Şahin, öncelikle kendinizi kısaca okuyucularımıza tanıtır mısınız?
Tevfik Taşkın: 1971 İnegöl doğumluyum, özel sektörde çalışıyorum 1984-85 sezonundan bu yana İnegölspor tribünündeyim. O zamanlar yaş olarak önümüzde abilerimiz vardı, 1995 yılında İnegölspor amigoluğuna başladım ve 18 yıldır amigoluk yapıyorum. Dolu dolu bir hayat yaşamaktayım, varımız yoğumuz İnegölspor.
Celal Şahin: Ben de 1982 İnegöl doğumluyum, mobilya sektöründe çalışıyorum. 1995 yılında İnegölspor tribününde başladığım maceram aralıksız olarak devam ediyor. Son 3 yıldır İnegölspor "Efsane Maraton" grubunun tribün liderliğini yapıyorum. 3 yıldır İnegölspor'un sahamızda ve deplasmanda bütün maçlarına giden biri olarak İnegölsporlu olmaktan gurur duyuyorum.
İnegölspor uzun yıllarda PTT 1. Lig hayali kuruyor. Sizce bu yıl hedefe ulaşıp PTT 1. Lig hasretine son verebilecek mi?
Tevfik Taşkın: Sezona çok iyi başlamıştık ve bunun için çok güzel bir kadro kuruldu ama geçen yıl çok başarılı olan futbolcularımız takımdan ayrıldı, onların yerine yeni isimler alındı. Ancak hepsi beklenen performansı sergileyemedi, bu isimlerde biraz aldandık. PTT 1.Lig'i çok istiyoruz, bunun için de devre arası takıma takviyeler yapılacak. Bursaspor'dan Emre Pehlivan ve geçen yıl İnegölspor forması giyen Mümin Aysever ile büyük ölçüde anlaşıldı. İnegöl PTT 1.Lig'i kaldırabilecek potansiyele sahip, 200 bin nüfuslu bir ilçe. Şu an sıralamadaki yerimiz kimseyi yanıltmasın, ligin ikinci yarısında çok şey değişecektir. Biz taraftarlar, yönetim ve futbolcular hep birlikte kenetlenirsek bunu başaracağımıza inancımız tam.
Celal Şahin: Sezon başı çok flaş transferler yapıldı. Bu soru sezon başında sorulsaydı kesin olarak çıkarız diyebilirdim ancak Ziraat Türkiye Kupası'nda gösterdiğimiz başarıyı maalesef ligde gösteremedik. Ligin son haftalarında 4. sıraya kadar geriledik ama lig uzun bir maraton hedefimiz arzuladığımız PTT 1.Lig'e çıkabileceğimizi düşünüyorum.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
62 | S a y f a
İnegölspor yönetiminin sizlere karşı tutumunu nasıl buluyorsunuz, taraftarla yönetim arasında sorunlar yaşandığı oluyor mu?
Tevfik Taşkın: Mevcut yönetimle taraftar arasında herhangi bir sorun olduğunu düşünmüyorum, biz bir aileyiz. Ufak tefek sorunlar tabi ki oluyor ama bunları da kendi içimizde halledebilecek kadar büyük bir camiayız. Genel olarak bakıldığı zaman taraftar-yönetim gayet uyum içinde olduğumuzu düşünüyorum.
Celal bey, ilk sorudaki cevabınız dikkatimi çekti 3 yıldır İnegölspor'un hiçbir maçını kaçırmadığınızı söylediniz. Deplasman maçlarında ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Celal Şahin: Şöyle söyleyebilirim; diğer taraftar gruplarının karşılaştığı sorunlarla bizimki de aynı. Uykusuz, yorgun döndüğümüz maçlar çoğunlukta ama İnegölspor aşkı her şeye değer diye düşünüyorum.
Tribün liderleri olarak maçlarda ne gibi zorluklar yaşıyorsunuz? Bu işin sorumluluğu büyüktür kuşkusuz, peki size göre avantajları ya da zorlukları neler?
Tevfik Taşkın: Tribün dışarıdan göründüğü gibi bir yer değil, tribün lideri olmak da çok kolay değil. O vasfı taşımak, tepeden inme değil tribün çocuğu olmak gerek. Biz bu tecrübeyi yaşayarak geldik buralara. Bunun yönetim boyutu var, emniyet boyutu var, futbolcu ve taraftar boyutu var. Bunların hepsini bir arada idare edebilmek zaten liderin işidir. Ufak tefek sıkıntılar yaşıyoruz tabi ama bunlar da tatlı bir sıkıntı diye düşünüyorum.
Celal Şahin: Evet, biz aslında yönetim ve taraftarlar arasında bir köprü görevi görüyoruz. Taraftarlarımız her zaman şampiyonluğa oynayan bir takım izlemek istiyor, deplasmanlara gitmek
istiyor. Her iki tarafla da diyalog kuran kişiler biz olduğumuz için de tabi ki sıkıntılar oluyor ama Tevfik abimin de dediği gibi bunlar tatlı sıkıntılar. Biz kenetlendiğimiz zaman aşamayacağımız sıkıntı olmaz diye düşünüyorum.
İnegölspor ve Bursaspor arasında hep bir husumet varmış gibi lanse ediliyor, gerçekte böyle bir husumet var mı sizce?
Tevfik Taşkın: Geçmiş dönemlere baktığınızda, o dönemdeki yöneticilerin idari anlayışı nedeniyle olan şeyler vardı ama 3-4 yıldır bu duygu ve düşünceler bitmiştir. Artık ne yönetimler bazında, ne de taraftarlar bazında herhangi bir husumet söz konusu değildir.
Unutamadığınız bir maç ve unutamadığınız bir futbolcu sorsak hangi maçı/futbolcuyu söylerdiniz?
Celal Şahin: Güzel bir soru. 2000-01 sezonunda deplasmanda Maltepespor ile karşılaşmıştık, maça iyi başlamıştık ama devre 0-0 bitmişti. Hakem, 50.dakikada İnegölspor'dan Hikmet'i kırmızı kartla oyun dışında bırakınca 10 kişi kalmıştık. Buna rağmen 82. dakikada Engin'nin attığı golle 1-0 öne geçtik ama hakem Soner Kocabaş maça 11 dakika uzatma verdi. O 11 dakika bitti ama hakem maçı bitirmiyordu. 102. dakikada skor 1-1 oldu ve 103.dakikada 2-1 geriye düştük. O günkü hakemin vicdanı rahat mı diye merak ediyorum açıkçası bu maçı hala unutamıyorum.
Unutamadığımız futbolcu ise Ercan Kulya'dır. Biz ona "Miroğlu Ercan" derdik. Tam bir santrafor özelliklerine sahipti, o yetenekteki futbolcu şu an Süper Lig'de bile yok diyebilirim ama sayılır ama "Miroğlu Ercan" futbolu bırakalı tam 10 yıl oldu. Biz onu halen çok seviyor ve unutamıyoruz.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
63 | S a y f a
Yıllardır küfürsüz tribün diyoruz ama stadlarımızdan küfür eksik olmuyor sizce bu nasıl önlenebilir?
Tevfik Taşkın: Balık baştan kokar, ilk önce TBMM'deki vekillerimiz, başkanlarımız üsluplarına dikkat etmeleri lazım. Maalesef toplum olarak ne görüyorsak onu yapan bir toplumuz, mecliste bile kavgaların, küfürleşmelerin eksik olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Bence bunun en etkili yolu eğitimden geçiyor, millet olarak manevi bir eksiklik olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca mülki amirlerimizin, kanaat önderlerimizin halkla arasında kopukluk olduğunu düşünüyorum. Maalesef büyüklerimiz bu konuda çok duyarsız. Taraftarlara yönelik, özellikle de gençlerimize uyuşturucu ve şiddet konulu paneller düzenlenebilir. Biz bunun önderliğini yapmaya hazırız. Bu küfür edenleri ötelemek itelemek değil de bu insanları nasıl kazanabiliriz düşüncesi içerisinde olmamız gerekiyor.
Celal Şahin: Biz bu konuyla alakalı olarak bir proje hazırladık TFF İcra Kurulu Başkanı sayın Akif Koşar'a bu projeyi sunmak istedik, kendisine de ulaştık ziyaret etmek istedik ama 1 yıldır kendisinin sekreteri Aybüke Hanım'dan randevu alamıyoruz. Her seferinde sizi arayacağım deyip bekletiliyoruz ama biz ısrarla bu işin peşindeyiz. Transfer Merkezi aracılığı ile sizinle paylaşmak istiyorum. Takımlara cezalar verildi, kulüplere para cezaları verildi ama bu caydırıcı olmadı. O zaman neden kaynaştırmayı düşünmeyelim? Mesela TFF tarafından tribün liderleri davet edilip bu konuda panel ve seminerler düzenlenebilir, bilgilendirme konulu paneller yapılabilir. Yapılmıyorsa demek ki bu olaylardan birileri nemalanıyor, akla gelen bu oluyor maalesef.
İnegölspor, Ziraat Türkiye Kupası'nda kimsenin beklemediği bir şekilde 2 Süper Lig takımını kupanın dışına itmeyi başardı. Yarın da Süper Lig'in bir diğer güçlü takımı Bursaspor ile adeta bir derbi oynayacaksınız. Sizce Bursaspor'u da geçebilecek mi?
Tevfik Taşkın: 2005-06 sezonunda da gördük bunun örneklerini. İnegölspor kupa beyidir, geçmiş dönemleri araştırırsanız bunu göreceksiniz. Bursaspor'u 1-0, Beşiktaş'ı 1-0, Elazığspor'u 3-1, Sivasspor'u 3-1 ve Kocaelispor'u 4-0 gibi skorlarla yenmeyi başarmıştık geçmişte. Yarınki maçla ilgili olarak bakıldığı zaman Bursaspor her zaman bizim önümüzdedir ama gönül ister ki İnegölspor galip gelsin ve turu atlasın. Neden bu sene kupayı biz almayalım?
Celal Şahin: Gördük ki kupa sürprizlerle dolu bir turnuva. Daha önceki yıllarda bir çok Süper Lig ekibini saf dışı bıraktık, ben şansların yüzde 50/50 olduğunu düşünüyorum ama yine de iyi olan kazansın.
Dergimiz aracılığıyla "Efsane Maraton" taraftar grubuna buradan neler söylemek isterseniz?
Tevfik Taşkın: "Efsane Maraton" çok köklü bir ailedir. 1984 yılında 46'lılar diye tabir edilen bir grup vardı, burası bir maraton tiribünü olduğu için bunların devamında gelen bir gruptur. Efsane Maraton ismi de buradan geliyor. Efsane Maraton tribünü dik duruştur, onurlu bir gruptur. Taraftarlarıma sizin aracılığınızla şunları söylemek istiyorum İnegölspor taraftarı büyük bir taraftardır, büyük düşünen bir taraftar grubudur. Biz değil PTT 1. Lig, Süper Lig'i istiyoruz, bunu da kaldıracak gücümüz olduğuna inanıyorum. Taraftarımıza buradan sonsuz sevgi ve saygılarımı sunuyorum, onları çok seviyorum.
Transfer Merkezi dergimizi ve sitemizi takip ediyor musunuz? Görüşlerinizi alabilir miyiz?
Tevfik Taşkın: Derginizi yeni inceleme fırsatı buldum ama çok başarılı bir çalışma olmuş. Bundan sonra sürekli takip edeceğim. Bize göstermiş olduğunuz ilgi ve yakınlıktan dolayı teşekkür ediyorum.
Celal Şahin: Evet takip ediyorum, özellikle alt liglerdeki genç yetenekleri tanıtmanız ve onlarla yaptığınız röportajlar çok ilgimi çekiyor. Türkiye'de bu işe cesaret edip ısrarla üzerine giden bir tek sizsiniz. Bu cesaretinizden dolayı sizi tebrik ediyorum, sıkı bir takipçiniz olarak başarılarınızın devamını diliyorum.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
64 | S a y f a
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
65 | S a y f a
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
66 | S a y f a
FIFA World Cup Brazil resmi maç topu adidas brazuca, Rio de Janeiro’da bulunan Parque Lage’de
düzenlenen muhteşem 3D ışık gösterisiyle gün yüzüne çıktı. Topun ismi, Brezilya’da 1 milyon futbol
severlerin katılımı ile gerçekleştirilen oylamayla belirlendi. Brazuca, yerel dilde Brezilya’daki yaşam tarzını
tanımlamak için kullanılıyor ve “Brezilyalı” anlamına geliyor. Top panellerinin renkleri ve şerit tasarımı,
ülkede takılan geleneksel çok renkli bileklikleri temsil ediyor. Adidas Brazuca, aralarında Leo Messi, Iker
Casillas, Bastian Schweinsteiger ve Zinedine Zidane’ın da bulunduğu 600’ü aşkın futbolcu ve 30’u takımın
katılımıyla, 2,5 yıl süren kapsamlı testler sonucunda geliştirildi.
Bu yaz Brezilya’da düzenlenecek olan 20. Dünya Kupası için adidas tarafından tasarlanan resmi maç
topu, Intersport mağazalarında futbol tutkunları ile buluşuyor. Replikası bu ay satışa sunulan topun, orijinali
ise Şubat ayından itibaren Intersport mağazalarında satılacak.
Nike, kışa özel tasarımlarıyla, koşucu ve sporcuları kötü hava şartlarının olumsuz etkilerinden koruyor. Sporseverlere kış aylarında sokakta koşmanın keyfini yaşatan koleksiyon, suya dayanıklı, hafif ve nefes alan malzemeleri sayesinde konforlu bir koşu deneyimi sunuyor. Sokaklarda özgürce koşmayı tercih eden sporseverlerin görüşü doğrultusunda hazırlanan koleksiyonda, farklı ihtiyaçlara cevap veren tasarımlar yer alıyor.
Nike’ın kışa özel tasarladığı koşu ayakkabıları, farklı ihtiyaçlara cevap veren
teknolojik çözümler sunuyor. İçe basma eğilimi gösterenler için tasarlanan Nike LunarGlide 5 Shield, ayağın üst bölümü ve topuğuyla uyumlu bir destek sistemi sunan Nike Air Pegasus 30 Shield ve adeta çıplak ayakla koşma deneyimi yaşatan Nike Free 5.0 Shield, teknolojik özellikleri ve şık görünleriyle göz dolduruyor.
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
67 | S a y f a
Transfer Merkezi Futbol Dergisi Ocak-Şubat 2014
68 | S a y f a