72
Chase&Chloe –Sullivan’lar, 1. Kitap Chloe Peterson kötü bir gece geçiriyor, gerçekten kötü bir gece. Yanağındaki kocaman morluk da buna kanıt olabi- lir. Arabası köy yolunun kaygan zemininden çıkıp çukura saplandığında, yağmurun ortasında onu kurtaran yakışıklı adamın gerçek olamayacağını düşündü. Yoksa gerçek miydi? Sıkça dünyayı dolaşan başarılı bir fotoğrafçı olan Cha- se Sullivan, sürekli güzel kadınları seçer. Ne zaman San Francisco’daki evine gitse yedi kardeşinden biri, genellikle eğlenceli sayılabilecek bir sorun çıkarır. Chase, hayatının bu şekilde gayet yolunda gittiğini düşünür, ta ki Napa Vadisi’nde yolun kenarında Chloe’yi ve kullanılmayacak durumdaki aracını buluncaya kadar. Chase, böylesine hoş kadınlarla daha önce de karşılaşmıştır ama Chloe’nin bozuk aracından daha büyük bir sorunu olduğunu hemen fark eder. Kısa süre sonra, onu sevmek –ve korumak– için dağ bölgesinde yaşa- maya gönüllü olur ama peki Chloe ona izin verecek midir? Chloe, bir erkeğe yeniden güvenmemeye yeminlidir. Sa- dece, Chase’in buna her sevgi dolu bakışıyla –ve günahkâr sayılacak her tatlı dokunuşuyla– cazibesine kapılarak acaba 5

Uzun Yağmurlardan Sonra

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Kitap Kardeşleri İle Blog Turu - BSBT

Citation preview

Page 1: Uzun Yağmurlardan Sonra

Chase&Chloe –Sullivan’lar, 1. Kitap

Chloe Peterson kötü bir gece geçiriyor, gerçekten kötü

bir gece. Yanağındaki kocaman morluk da buna kanıt olabi-

lir. Arabası köy yolunun kaygan zemininden çıkıp çukura

saplandığında, yağmurun ortasında onu kurtaran yakışıklı

adamın gerçek olamayacağını düşündü. Yoksa gerçek miydi?

Sıkça dünyayı dolaşan başarılı bir fotoğrafçı olan Cha-

se Sullivan, sürekli güzel kadınları seçer. Ne zaman San

Francisco’daki evine gitse yedi kardeşinden biri, genellikle

eğlenceli sayılabilecek bir sorun çıkarır. Chase, hayatının bu

şekilde gayet yolunda gittiğini düşünür, ta ki Napa Vadisi’nde

yolun kenarında Chloe’yi ve kullanılmayacak durumdaki

aracını buluncaya kadar. Chase, böylesine hoş kadınlarla

daha önce de karşılaşmıştır ama Chloe’nin bozuk aracından

daha büyük bir sorunu olduğunu hemen fark eder. Kısa süre

sonra, onu sevmek –ve korumak– için dağ bölgesinde yaşa-

maya gönüllü olur ama peki Chloe ona izin verecek midir?

Chloe, bir erkeğe yeniden güvenmemeye yeminlidir. Sa-

dece, Chase’in buna her sevgi dolu bakışıyla –ve günahkâr

sayılacak her tatlı dokunuşuyla– cazibesine kapılarak acaba

5

Page 2: Uzun Yağmurlardan Sonra

hayattaki tek istisnayla mı karşılaştım diye düşünmeden ede-

mez. Chase, hayatının bir anda sonsuza dek değişeceğini fark

etmemesine rağmen, şaşırtıcıdır ki bu değişime zerre kadar

karşı koymaz. Bunun yerine tümüyle farklı bir mücadeleye,

Chloe’nin kalbini kazanmaya hazırlanır.

Bella Andre

6

Page 3: Uzun Yağmurlardan Sonra

Bella’dan Bir Not

Bir aşk romanı müdavimi (yazma programımdan fırsat

bulduğum zamanlarda bir kitabı aynı gün soluksuz okuyup

bitiren biri) olarak en sevdiğim aşk romanları, genellikle ai-

leler hakkında olmuştur. Kitaplar arasında kardeşleri ve ku-

zenleri takip etmeyi seviyorum. Bu, sadece onların âşık ol-

malarını görmek keyif verdiğinde değil, aşk hikâyelerinin se-

rinin her bir kitabında daha da derinleşmesini ve yoğunlaş-

masını sevmemden kaynaklanıyor.

Altı erkek, iki kız kardeş ve San Francisco Sullivan’la-

rımı oluşturan muhteşem güzellikteki anneyi size tanıtırken

bundan daha heyecanlı olamazdım! Bir şarap imalathanesi

sahibinden tutun da bir film yıldızına hatta bir kütüphaneciye

kadar her biri, farklı kişilik ve kariyerlere sahip bireyler ol-

masına rağmen hepsinin tek bir ortak noktası var, o da her

ne olursa olsun her zaman birbirleri için orada olmak. Özel-

likle de Mutlu Mesut Yaşam yolu sıkıntılarla dolu olduğun-

da...

7

Page 4: Uzun Yağmurlardan Sonra

Uzun Yağmurlardan Sonra’da fotoğrafçı Chase Sulli-

van, Napa Vadisi’nde Chloe ve kullanılmayacak durumdaki

aracını bulduğunda kadın hem fiziksel hem de ruhsal an-

lamda öylesine güzeldir ki Chase, onu korumak ve sevmek

ister. Ancak Ch-loe, bir daha bir erkeğe güvenmemeye yemin

etmiştir. Fakat Chase bir istisna olabilir mi?

Chase & Chloe’nin gerçek aşka doğru güzel –ve bir o

kadar günahkâr– yolculuklarını yazmayı kesinlikle çok sev-

dim ve umarım benim onları yazmaktan aldığım zevki siz

de okumaktan alırsınız.

İyi okumalar,

Bella Andre

Bella Andre

8

Page 5: Uzun Yağmurlardan Sonra

1

Chase Sullivan, babasının Polaroid kamerasını ilk kez

eline alıp fotoğraflar çekmeye başladığında henüz yedi ya-

şındaydı. Sekizinci doğum günü için babası, kendi fotoğraf

makinesini ona vermişti. İkisi de Chase’ in bir fotoğrafçı ola-

cağını biliyordu.

Chase, yedi kardeşinin, annesinin ve on yaşından itiba-

ren vefat edene kadar da babasının sayısız fotoğrafını çek-

mişti. Kardeşlerinin objektifin kendilerine doğrultulmasını

pek sevdiği söylenemezdi. Kaldı ki birçok kez kardeşlerin-

den biri, eğer Chase makineyi indirmezse onu kırmakla bile

tehdit etmişti.

Yine de çöl manzaralarından olimpik sporculara kadar

her şeyi fotoğraflayan profesyonel bir fotoğrafçı olarak on

yılı aşkın çalışma hayatından sonra bile Chase, hâlâ ilk te-

masının –ailesinin– şimdiye kadar eline geçenlerin en ilginci

olduğunu düşünüyordu.

9

Page 6: Uzun Yağmurlardan Sonra

İşte bu da büyük aile organizasyonlarında resmi fotoğ-

rafçı rolünü üstlenmesinin ve bundan mutluluk duymasının

en büyük nedeniydi. Özellikle de annesinin yetmişinci

doğum günü partisi kadar önemli bir organizasyonda.

Kardeşi Ray’in San Francisco Körfez; manzaralı evi,

parti için kusursuz bir mekândı. Ray’in devasa oturma odası

ve mutfağına rağmen ev yine de Sullivan kabilesinin çok se-

vilen liderinin yaşgününü kutlamak için gelen misafirlerle

tıklım tıklım dolmuştu.

Chase’ in en büyük abisi ve Sullivan şarap imalathane-

sinin sahibi Marcus, bir elini annesinin omzuna atıp onu

büyük doğum günü pastasına doğru götürürken kahkahalar

ve sohbet son sürat devam ediyordu. Sonra birden, adeta söz-

leşilmişçesine bir sessizlik oldu ve Chase, birasını bırakıp

eline fotoğraf makinesini aldı. Annesinin adının ve yetmiş

sayısının yazılı olduğu pastanın üzerine ustaca dizdiği mum-

ları yakan küçük kız kardeşi Sophie’nin fotoğraflarını çek-

meye başladı.

Kadrajdan bakarken annesi ile Sophie’nin birbirlerine

ne kadar çok benzediklerini düşündü, tabii bunu ilk kez dü-

şünmüyordu. Marry Sullivan, babalarıyla tanıştığı dönem-

lerde mankenlik yapıyordu. Şimdi çocukları ve arkadaşları-

nın arasında, geçen onca yıldan sonra bile, hâlâ oldukça göz

alıcı görünüyordu.

Annelerinin saçı artık, dergi kapaklarını süslediği dö-

nemlerdeki gibi uzun, siyah ve parlak değil, gri ve küt ke-

simliydi. Fakat Chase, ikiz kız kardeşleri Sophie ve Lori’ nin

Bella Andre

10

Page 7: Uzun Yağmurlardan Sonra

annelerinin yirmili yaşlarına ne kadar çok benzediklerini

açıkça görebiliyordu. Mary’nin hâlâ hafif bronz bir teni ve

güzel kalçaları vardı. Chase Sullivan, annesinin ifadesinin,

Sophie’nin doğuştan gelen sakinliği ve Lori’nin frenlenemez

enerjisinin kusursuz bir bileşimi olduğunu düşünüyordu.

Konuklarının, Mary’nin yetmiş yaşında olduğuna ina-

nılmasının güç olduğunu ve en az on yaş daha genç görün-

düğünü söylediklerine birçok kez kulak misafiri olmuştu.

Özellikle de böyle konuşanların çoğu, kocası kırk sekiz ya-

şında öldükten sonra çocuklarını tek başına büyüttüğünü dü-

şündüklerinde sözlerine ya bir gülümseme ya da bir ekşi bir

yüz ifadesi eklemeyi de ihmal etmezdi, tabii bu hareket, o sı-

rada çocukların hangisine baktıklarına da bağlıydı.

Babasını her düşündüğünde olduğu gibi Chase’in yine

göğsü sıkıştı. Jack Sullivan’ın da burada, onlarla birlikte ol-

masını dilerdi. Bunu sadece babasını her geçen gün özledi-

ğinden değil; annesinin, kocasını ne kadar çok sevdiğini

bildiğinden dolayı isterdi.

Bu düşünceleri güç de olsa aklından çıkarttıktan sonra

üzerinde yanan yetmiş ve bir tane de şans için fazladan ko-

yulmuş mum olan pastanın fotoğrafını çekmeye başladı. Ma-

rcus, “Mutlu Yıllar” şarkısını söylüyordu ve çok geçmeden

odadaki herkes ona eşlik etmeye başlamıştı.

Anneleri, sanki detone sesleriyle şarkıyı katletmemişler

gibi herkese gülümserken Chase de ailesinin tamamını elin-

den geldiğince çok kadraja sokabilmek için kalabalığın biraz

daha dışına çıktı.

Uzun Yağmurlardan Sonra

11

Page 8: Uzun Yağmurlardan Sonra

Doğum günü şarkısı nihayet bittiğinde Marcus, annesi-

nin elini tutup, “Dilek dileme zamanı anne,” dedi.

Mary, onu seven ve gülümsemesi her biri için farklı bir

anlam ifade eden kalabalığa baktı. “Dileklerimin çoğu zaten

gerçekleşti.” Yüzündeki gülümseme kocaman bir hal aldı.

“Ama yine de daha fazlasını istiyorum. En azından yetmişten

fazlasını.”

Mary’nin şu dünyada açgözlü davranmayan insanlardan

biri olduğunu bilen herkes, onunla gülüyordu. Hayatında her

ne dilediyse hepsi çocukları içindi. Hiç evlenmedi, Chase’in

bildiği kadarıyla kimseyle de çıkmadı. Bunun yerine çocuk-

larını büyütmeye, onları desteklemeye ve onlara yol göster-

meye odaklandı. Şu an hepsi birer yetişkindi ama Mary, ona

ihtiyaç duyarlar diye hep orada, yanlarında olmuştu... hem

de çocuklar annelerine, ihtiyaçları olduğunu fark etmedikleri

zamanlarda bile.

Böylece Mary Sullivan, dileğini dilemek için gözlerini

kapadı. Ardından eğilip mumları üflemek için gözlerini tek-

rar açtığında Chase, en azından bir tanesini kendisi için di-

lemediğini umdu.

Herkes alkışlıyordu. Marcus, annesinin yanağına koca-

man bir öpücük kondururken Sophie de Mary’e arkadan sa-

rılmıştı. Chase, annesinin, doğum gününü onunla kutlayan

kardeşlerinin seveceğini düşündüğü görüntüleri teker teker

yakaladı.

Kısa bir süre içinde Chase, özel günleri anmak adına

büyük bir albüme koymak için gereken tüm resimleri çek-

Bella Andre

12

Page 9: Uzun Yağmurlardan Sonra

mişti. Kamerasını bırakabilirdi ama daha iyi bir fikri vardı.

Sekiz çocuklu bir ailede her biri kendi eşsiz yerini oluştur-

mak zorundaydı. Chase’in yirmi yıldan fazladır çektiği fo-

toğraflar, çocukların kişiliklerinin zamanla ne kadar ayırt

edici şekilde geliştiğinin birer kanıtıydı.

Babaları ölmeden önce bile Marcus, Sullivanlar’ın en

büyüğü olma rolünü ciddiyetle üstlenmişti. On dört yaşında

babasının yerini doldurmaya çalıştığında tüm eğitim hayatı

böylece bitmiş oldu. Chase, Marcus’a onlar için vazgeçtiği

çocukluğunu borçlu olduklarını biliyordu ve on yıl önce kur-

duğu Sullivan şarap imalathanesinin bağlarında ve şarapla-

rında kendi işini yürütmekten mutluluk duyuyordu. Ne yazık

ki Chase, çekmek için fotoğraf makinesini ağabeyine çevir-

diğinde – onun kız arkadaşı Jill ile konuşurken suratının asıl-

dığını fark etti. Jill, belli ki bir şeylere üzülmüştü ve kız arka-

daşına kardeşlerinin geri kalanını gösterirken dudaklarını

bükmüş, gözlerini kısmış haldeydi. Abisinin yüzüne yerleşen

bu hayal kırıklığını görünce fotoğraf makinesini aşağı in-

dirdi. Marcus ve kız arkadaşının arasındaki böyle bir anı fo-

toğraflamanın pek doğru olmadığını hissediyordu, özellikle

de Marcus’un bir şeylerin yolunda olmadığını hiçbirinin bil-

mesini istemeyeceğinden eminken.

Yirmi dört yaşındaki kız kardeşi, aynı zamanda Sop-

hie’nin ikizi Lori, Chase’in kolundan çekiştirirken Chase kar-

deşinin sırıtkan ve bir o kadar da muzip yüzüne baktı. “Çok

mutlu görünüyorsun, Afacan. Sevimli ile barıştınız mı?”

Uzun zaman önce Lori’ye Afacan, Sophie’ye de Sevimli

Uzun Yağmurlardan Sonra

13

Page 10: Uzun Yağmurlardan Sonra

adını takmıştı. Bu iki kız fiziksel olarak birbirlerine bu denli

benzemeselerdi Chase, onların akraba olduklarına bir an bile

inanmazdı. Ne yazık ki son birkaç aydan beri ikizler pek iyi

anlaşamıyordu. Hiçbiri de neden tartıştıkları konusunda el-

bette abilerine bir şey söylememişti. Chase, araları bozukken

bile ikizlerin her zaman bir takım olarak çalıştıklarını düşü-

nüyordu.

Bütün kardeşlerinin dışında Lori, her zaman en istekli

deneği olmuştu. Harika bir koreograf olan bu kız, dans et-

meyi her daim çok sevmişti ve iki yaşından beri bir yandan

ortalıkta döne zıplaya dans ederken bir yandan da abisi, onun

hareket halindeki küçük bedeninin peş peşe fotoğrafını çek-

tiği zamanlarda onun için mutlu bir şekilde rol yapardı. Ama

yine de Chase, küçük kız kardeşinin en güzel fotoğraflarını

hareketi bittikten sonra çektiğine inanmıştı. Nasıl oluyorsa

Lori, fotoğrafının çekildiğini hep unutuyordu. Sevgisini,

enerjisini, isteğini dansa veriyor ve durduğu zaman tüm bu

duygular onun o güzel yüzünde kalıyordu.

Sophie ile ilgili bu soruya sessiz bir cevap olarak Lori,

ikiz kardeşinin olduğu yöne bakıp kaşlarını çattı. “Beni ona

bulaştırma.” Ardından başını hızlıca sağa sola sallayıp Cha-

se’e döndü, “Evet, kesinlikle mutluyum,” dedi. Chase’in dik-

katini, yumruklarını sıkmış, sert bir şekilde tartışan Zach ve

Gabe’in olduğu yöne çekti. “Zach’in bu akşam çıktığı kızla

tanıştın mı?”

Yüksek topuklu, çakma sarışına hızlıca bir bakış atar-

ken, “Tanıştım,” dedi Chase. Zach’in çıktığı diğer tüm ka-

Bella Andre

14

Page 11: Uzun Yağmurlardan Sonra

dınlar gibi bu da güzeldi ama özellikle hatırlanmaya değer

bir güzelliği yoktu. Chase, bir Zach’e bir Gabe’e bakarken

Lori’nin neye ağzı kulaklarına varıncaya kadar sırıttığını tah-

min etmesi pek uzun sürmedi.

“Gabe de o kızla çıkmıştı, değil mi?”

Başıyla onaylarken Lori gülüyordu. “Kesinlikle.”

Yirmi yedi ve otuz altı yaşları arasındaki altı kardeş bir

araya gelince bir şeylerin çığırından çıkması kaçınılmaz olu-

yordu. Bu; tek bir çatı altında sekiz kardeş, bol kahkaha, bol

espri ve... en az bir tane büyük tartışma anlamına geliyordu.

Fakat Chase, kardeşlerinden hiçbirinin böyle bir konuda cid-

di olmamasını içini rahatlatan bir gerekçe olarak görmenin

yanı sıra bir kız için yumruk yumruğa kavga etme ihtimalle-

rinin yüzde sıfır olduğunu biliyordu.

Liseden beri Chase, birden fazla kadının Zach’in bir ba-

kışıyla çığlığı kopardığını duymuştu, belli ki kardeşi genetik

şansızlığını kullanıyordu. Zach’in iki şeyi –hızlı arabalar ve

daha hızlı kadınlar– sevdiğini düşünürsek Chase, hepsinin

şimdiye kadar bir hayli işe yaradığını görmüştü. Sevgilisine

sahip çıkmaya çalışan Zach’in birkaç fotoğrafını çekerken

gelecek hafta kardeşinin bu fotoğraflarıyla başarılı bir mo-

dellik ajansını işleten birkaç arkadaşına işkence etmeye karar

verdi. Eğer Zach, İngiliz anahtarlarını bırakıp bir haftalığına

bile son model kıyafetlerle poz vermek için yarış arabaların-

dan vazgeçerse modellik ajansı, onun değerli vaktine karşılık

istediği her şeyi karşılayabilirdi.

Daha sonra Chase, fotoğraf makinesini Gabe’e yönel-

Uzun Yağmurlardan Sonra

15

Page 12: Uzun Yağmurlardan Sonra

tirken görevini iyi yapan bir ajanın ona görev listesini zorla

imzalattırmaya çalışabileceğini düşündü. Gabe, erkek kar-

deşlerinin en küçüğü olmasına rağmen en büyük ve en güçlü

Sullivan’lardan biri olmayı bir şekilde başarmıştı. İçlerinde

en tehlikeli iş onunkiydi, San Francisco’da itfaiyeci olarak

çalışıyordu. Bir telefon geldiğinde böyle partileri çok kez bı-

rakıp gitmişti. Ve her gittiğinde Sullivan ailesinden biri, sağ

salim dönmesi için mutlaka dua etmişti. Bu akşam Chase,

yağan yağmur sayesinde Gabe’in en azından parti bitinceye

kadar yanlarında kalmasını umuyordu.

Chase, makinesini yeni indirmişti ki Lori, “Kız, gözle-

rini Smith’ten bir saniye bile ayırmazken Gabe ve Zach’in

bu kız için neden tartışma zahmetine girdiklerini anlamıyo-

rum,” dedi. Film yıldızı kardeşlerinin dünyadaki her kadına

yetecek kadar sahip oldukları sonsuz çekiciliğe omuzlarını

silkerek, “Bitmeden gidip biraz kek alacağım. Sana da kekin

tam ortasından bir parça getireceğim,” diye ekledi.

Kız kardeşi, partinin içine doğru ilerlerken Chase, fo-

toğraf makinesini tekrar kaldırdı. Hiç şüphe yoktu ki, çekici

bir kız kardeş, elbet günün birinde zavallı bir adamı delirte-

cekti. Ve adam da Lori’nin kocaman yüreğini kazanacak

kadar şanslı biri olacaktı.

Elbette Lori, objektifin kendisine döndüğünü biliyordu.

Dönüp abisine göz kırptı ve başparmağıyla Smith’in, Zach’in

kız arkadaşı tarafından köşeye sıkıştırıldığı yeri gösterirken,

“Sana söylemiştim,” dedi, dudaklarını oynatarak.

Chase, objektifi Smith’e doğru çevirirken kendini kötü

Bella Andre

16

Page 13: Uzun Yağmurlardan Sonra

hissetti. Son on beş yıldır, Smith’in oyunculuk aşkı –ve tabii

muazzam yeteneği– onu binlerce kameranın ve uluslararası

medyanın önüne atmıştı. Chase, film yıldızı kardeşinin etra-

fındaki insanların buna böylesine sinirlenmesine her daim

gülmüştü. Smith de onlar kadar normal biriydi işte.

Fakat kabul etmeliydi ki, İtalya’da ortalama kırk beş

metre uzunluğunda bir yat kiralamak ve bunu ünlü kişilerle

doldurmak, pek de normal sayılmazdı.

Şu anda bile kadın, Smith’ten bir imza isterken ona öyle

yakın duruyordu ki Chase, abisinin ününü ne kadar iyi idare

ettiğini gördü. Yine de kardeşi, Smith onlara bu konuda hiç

dert yanmasa bile, her zaman ‘göz önünde’ olmanın ve tüm

dünyanın karşısında ‘Smith Sullivan’ rolü oynamanın bazen

dayanılmaz olduğunu biliyordu. Ailece bir aradalarken hep-

sinin Smith’e kendilerinden farksız biri gibi davranmasının

asıl nedeni buydu.

Smith’in hemen sağında duran kardeşi Ryan, müzik çal-

maya başladığında odadaki herkes rahatça dans edebilsin

diye ortadaki ağır kutuyu kaldırdı. Profesyonel bir sporcu

olarak Ryan, uzun boyluydu ve oldukça kaslı bir vücuda sa-

hipti. Bu hareketi kolayca yapmış gibi görünse bile Chase

objektiften Ryan’ın, sağ omzunu ağırlığın altına biraz fazla

verdiği sırada çenesini hafifçe sıktığını gördü. Daha çocuk-

ken kardeşi Ryan’ın tek hedefi, San Francisco Hawks’ ta top

atıcı olmaktı. Ryan, üniversitede Hawks’ın en iyisi olarak se-

çildiği gün büyük bir kutlama partisi vermişlerdi. Son on yıl-

dır, bu top çıkarmaları çok kolay yapıyordu. Fakat Chase,

Uzun Yağmurlardan Sonra

17

Page 14: Uzun Yağmurlardan Sonra

kardeşi eğer bir şey isterse buna ne kadar iyi odaklanabile-

ceğini, tıpkı Ulusal Beyzbol Ligi’nde en iyi atıcı olduğu za-

manlardaki gibi davranacağını biliyordu.

Ryan, dans pistindeki eşyaları kaldırır kaldırmaz Lori,

elinden tutup onu hemen ortaya çekti. Ryan, bir yandan ken-

dilerine eşlik etmesi için Sophie’nin dikkatini çekmeye çalı-

şırken Chase de onların fotoğraflarını çekiyordu. Ama Sop-

hie, sadece hayır anlamında başını sallayıp kalabalığın ara-

sına karıştı.

Sophie, Lori’nin tam tersiydi, yani Lori’nin afacanlığına

karşın sevimliydi. Abisi, Sophie’nin kütüphanecilikten başka

bir meslek yapabileceğini hayal edemiyordu; kaldı ki San

Francisco merkez şubedeki işini kesinlikle sevdiğini de çok

iyi biliyordu. Daha küçükken bile Sophie, abisini ne zaman

elinde fotoğraf makinesiyle görse kendisinden vazgeçip

başka bir kurban buluncaya kadar kitabını hemen yüzüne kal-

dırırdı. Bu akşam da abisinden ve fotoğraf makinesinden kaç-

tığının farkındaydı. Chase, her zaman için kameranın önünde

nasıl ışık saçacağını bilmek kadar arka plana uyum sağla-

mayı bilmenin de çok güzel bir armağan olduğunu düşün-

müştü. Sophie, küçüklüğünden bu yana gözlem dalında ger-

çekten uzmanlaşmıştı. İzliyor, hepsini bir bütün olarak ele

alıyordu. Bunda da oldukça başarılıydı. Yıllar geçtikçe küçük

kız kardeşinden çok şey öğrenmiş ve fotoğraf makinesinin

arkasına her geçtiğinde hep onu hatırlamıştı.

Bir dakika kadar sonra Chase, beline ince ama bir o

kadar da güçlü bir elin dokunduğunu hissetti. Makinesini in-

Bella Andre

18

Page 15: Uzun Yağmurlardan Sonra

dirip annesinin başına kocaman bir öpücük kondurdu.

“Mutlu yıllar, anne. Umarım iyi vakit geçiriyorsundur.”

Doğum gününü kutlamak için bir araya geldiklerinde

annesi, her yılki gibi aynı şeyleri söylemeden önce gülüm-

sedi. “Şimdiye kadar yaşadığım en iyi doğum günü partisi,

tatlım. Tek kelimeyle en iyisi.”

Birbirlerine sarılmış halde kardeşlerinin gülüp dans et-

melerini, konuşup tartışmalarını izlerken Chase de annesine

katılmadan edemedi. Bu, gerçekten şimdiye kadarki en iyi

doğum günüydü.

Birkaç dakika sonra Sophie, annesi ve abisinin fotoğ-

raflarını çekmeye başladı. “Ne yaparsanız yapın ama sakın

gülümsemeyin,” dedi. Bu, uzun zaman önce kamera karşı-

sında sekiz afacan çocuğu aynı anda güldürmeye çalışırken

babalarının bulduğu ve hepsinin en sevdiği şakaydı. Babaları,

gülmemelerini söylerdi. Tabii ki fotoğraf çekilirken gülmenin

yasak olması, hepsinin öyle çok kıkırdamasını sağlardı ki so-

nunda aile fotoğrafı, muhteşem görünürdü.

Yağmur damlaları, büyük bir ciddiyetle gökten süzül-

meye başlamıştı. Chase, pencereden dışarı baktığında git-

tikçe kararan gökyüzünden yağmurun bir süre sonra fırtınaya

dönüşeceğini anladı. Ertesi sabahın ilk saatlerinde Marcus’un

Napa Vadisi’ndeki şarap imalathanesinde fotoğraf çekimleri

olduğu için zaten partiden biraz erken ayrılmayı planlamıştı.

Bu karanlıkta ve yağmur altında şehirden Napa’ya gitmek,

her zamankinden daha uzun süreceği için yola ne kadar erken

çıkarsa o kadar iyi olacağını düşündü.

Uzun Yağmurlardan Sonra

19

Page 16: Uzun Yağmurlardan Sonra

Annesine en kısa zamanda fotoğrafları göndereceğinin

sözünü verdikten sonra Chase, makinesini çantasına koyup

ona son kez sarıldı ve ardından yola koyuldu.

Bir saati aşkın bir süre sonra Chase BMW’sinde Sulli-

van şaraphanesine giden bir virajı dönüyordu. Yağmur öyle

şiddetli yağıyordu ki arabanın ön cam sileceği hiç fayda sağ-

lamıyordu. Napa Vadisi yolu, karşısında hâlâ belli belirsiz

görünüyordu.

Dört gün boyunca Chase, Marcus’un şarap imalathane-

sinde Jane ve Annie için, kendi tarzıyla özel bir tasarımı bir-

leştiren bir modaevinin fotoğraf çekimlerini yapacaktı. Mo-

deller ve personel kasabadaki bir otelde kalıyordu ama

Chase, bağın tam ortasına inşa edilmiş misafirhanede kala-

caktı. Şaraphane, parlak yeşil yapraklarıyla tomurcuk veren

üzüm asmaları ve her asmanın arasında açan hardal çiçekle-

riyle özellikle de bahar aylarında, çekim için mükemmel bir

mekân haline geliyordu.

Birden gökyüzü bir yıldırımla aydınlandı. Eğer dar köy

yolunda bir yamaç olsaydı Chase, fırtınada birkaç kare ya-

kalamak için kesinlikle arabayı kenara çekerdi. Fırtınalı ha-

valar, her şeyin görüntüsünü değiştiriveriyor, sıradan bir

araziyi bile birdenbire bir çukurun üzerinde duran binlerce

kuşla dolu bir bataklığa dönüştürebiliyordu. Çoğu fotoğraf-

çıyı heyecanlandıran –özellikle de görüntü yakalamak mü-

kemmel bir günbatımına bağlıysa– böylesi durumlar, Chase

Bella Andre

20

Page 17: Uzun Yağmurlardan Sonra

için de geçerliydi.

Herkesin üşüdüğü ve hiçbir şeyin “yolunda” gitmediği

böyle anlarda birden bir sihir gerçekleşiverirdi. Modellerin

gardlarını düşürür, saçlarını ve makyajlarını bozup onların

oldukları gibi görünmelerini sağlardı. Chase, göz alıcı bi-

çimde ön plana çıkmak için gerçek insan güzelliğinin –tabii

beraberinde kıyafetlerin ya da mücevherlerin veya giydikle-

rin ayakkabıların güzelliğinin de–fotoğraf makinesiyle doğru

bir duygusal bağının olması gerektiğine inanmıştı.

Elbette kariyerinin ilk aşamalarında böyle fiziksel gü-

zelliklerin içinde olmak Chase’i de tüm diğer meslek taşları

kadar büyük bir oyuncuya dönüştürmüştü. Bunu ilk başlarda

işinin artısı olarak gördüyse de yirmili yaşlarının sonuna

gelip gecelerden aldığı keyfin dolu dolu sekiz saat bile sür-

mediğini ama fotoğraflarının ölümsüz olduğunu fark edince

biraz ağırdan almaya başladı.

Ayrıca son zamanlarda çıktığı Asya seyahatleri ve ha-

yatında onu harekete geçirecek herhangi birinin olmadığı

gerçeği süresince tek gecelik ilişkilerden uzak durmaya baş-

lamıştı. Bu akşam Ellen ile bu verimsiz dönemini bitirmeyi

planlıyordu. Ellen, Marcus’un şaraphanesinin başmüdürle-

rinden biriydi ve çekimlerin planını yaparken tanışmışlardı.

Birkaç e-posta her şeyi ayarlamaya yetmişti. Çıplak eğlen-

celerin olduğu koşulsuz bir gece, sadece doktorun söylediği

şeydi ve Chase, Marcus’un erkek kardeşinin, personellerin-

den biriyle flört etmesini pek olumlu karşılamayacağını da

biliyordu. Ama ne de olsa hepsi artık birer yetişkindi.

Uzun Yağmurlardan Sonra

21

Page 18: Uzun Yağmurlardan Sonra

Sağanak yağmur yüzünden çift şeritli yolun sağ tara-

fında yanıp sönen ışığı az kalsın kaçırıyordu. Son yarım sa-

attir tek bir araba bile geçmemişti. Özellikle böyle bir gecede

akıllı Kaliforniyalılar, evlerinde kalmayı tercih ediyorlardı.

Hızını biraz azaltıp yağmurda daha iyi görebilmek için

uzun farlarını açınca çukura saplanmış bir araba bir de yet-

mezmiş gibi arabanın yaklaşık yüz metre ilerisinde yürüyen

birini gördü. Bir arabanın yaklaştığını duyunca kadın yüzünü

döndüğü zaman Chase, farlar sayesinde kadının omuzlarına

dökülen uzun, ıslak saçlarını görebildi.

Sıcak, kuru arabasında oturup onu kurtarmaya gelecek

kişileri neden beklemediğini merak etse de arabasını yolun

kenarına çekip aşağı indi. Kadın, adamın ona yaklaşmasını

izlerken soğuktan titriyordu.

“Yaralı mısınız?”

Bir elini yanağına koyup hayır anlamında başını salladı.

“Hayır.”

Kadını duymasını engelleyen, kaldırıma düşen yağmur

damlalarının sesi yüzünden ne söylediğini duyabilmek için

biraz daha yaklaşmak zorunda kaldı. Sıcaklık iyice düşmüş

ve yağmur artık doluya dönüşmeye başlamıştı. Adamın ara-

basının farları açık olmasına rağmen gözlerinin karanlığa

alışması birkaç dakikasını aldı. Sonunda kadının yüzünü da-

ha iyi görebildi.

İşte tam o anda, Chase’in kalbi düğümlendi.

Başına ve göğsüne yapışan uzun siyah saçlarına ve tek

ayırt edici özelliği “sırılsıklam görünmesi” olmasına rağmen,

Bella Andre

22

Page 19: Uzun Yağmurlardan Sonra

kadının güzelliği adamı şaşırtmıştı.

Hemen bir fotoğrafçı gözüyle kadının tüm özelliklerini

aklında bir bir belirlemeye başladı. Ağzı biraz büyük, gözleri

de yüzüne oranla biraz iri sayılabilirdi. Bir model inceliğinde

değildi fakat tişörtünün ve kot pantolonunun vücuduna nasıl

yapıştığını düşününce Chase, çok güzel hoş kıvrımlarının ol-

duğunu görebiliyordu. Karanlıkta saçlarının rengini anlaya-

madı ama ipek gibi görünüyorlardı kusursuz sayılabilecek

kadar yumuşak ve düzlerdi göğüslerine kadar iniyordu.

Chase, kadının, “Ama arabam çok kötü durumda,” de-

diğini duyuncaya kadar buraya neden geldiğini unutmuştu.

Susuzluktan ölüyormuşcasına bu kadını içebileceğini

bilerek kendini toparlamaya çalıştı. Arabası konusunda haklı

olduğunu görebiliyordu. Arabanın artık kullanılmayacak hale

geldiğini anlamak için kardeşi Zach gibi tamirci olmasına

gerek yoktu. Ön tampon, içine girdiği beyaz çiftlik çitiyle

parçalanmamışsa da aşınmış lastikleri, bu çamurdan çıkmayı

başaramazdı. En azından bu akşam bunu yapamazdı.

Arabası biraz daha iyi durumda olsaydı Chase, arabayla

ilgilenirken kadını içeride oturtabilirdi. Ama arka tekerlerden

birinin, çukurun hemen kenarında duruyor oluşu pek hoş de-

ğildi.

Chase, omzunun üzerinde başparmağıyla arabasını gös-

tererek, “Arabama gidin. Çekici gelinceye kadar orada bek-

leyebiliriz,” dedi. Ama kelimelerin ağzından emir verircesine

çıktığının farkında bile değildi. Dolu taneleri artık acıtmaya

başladığından ikisinin de burada donmadan önce yağmurdan

Uzun Yağmurlardan Sonra

23

Page 20: Uzun Yağmurlardan Sonra

kurtulması gerekliydi.

Fakat kadın, milim kıpırdamadı. Bunun yerine adam

tam bir aptalmış gibi bir bakış attı.

“Arabanıza binmiyorum.”

Chase, karanlık bir yolda tek başına olmanın bir kadın

için ne denli korkutucu olacağını düşündükten sonra kadın-

dan birkaç adım uzaklaştı ve, “Size saldırmayacağım. Yemin

ediyorum, sizi incitecek bir şey yapmam,” dedi.

Kadın, o ana kadar iyiydi ama saldırı kelimesini duyar

duymaz irkilmesi Chase’in dikkatini çekti. Hiçbir zaman so-

runlu kadınları çeken biri olmamıştı ve yaralı kuşları iyileş-

tirme konusunda başarılı bir adam olduğu da söylenemezdi.

Ama uzun bir süre iki kız kardeşle yaşamak, ona bir şeylerin

zamanlamasını kestirebilmek gibi bir avantaj sağlamıştı.

Arabasının çamur çukurunda sıkışıp kalmasının öte-

sinde bu kadında kesinlikle başka bir şey vardı.

Kadının kendini güvende hissetmesini sağlamak için el-

lerini havaya kaldırdı. “Babamın mezarı üzerine yemin ede-

rim ki size zarar vermeyeceğim. Arabama binebilirsiniz.”

Kadın hemen olumsuz karşılık vermeyince bu kez avantajın-

dan mümkün mertebe yararlandı. “Sadece size yardım etmek

istiyorum.” Ve başardı da, tamamen yabancı birine yardım

etmek istemek, mantıklı olmaktan çok daha fazlasıydı. “Lüt-

fen,” dedi. “Bırakın size yardım edeyim.”

Her yanlarına düşen dolu taneleri arasında kadın uzun

bir süre adama baktı. Chase kendisinin, kadının söyleyeceği

kararı, nefesini tutmuş halde beklediğini fark etti. Aslında

Bella Andre

24

Page 21: Uzun Yağmurlardan Sonra

karar onun için bu kadar önemli olmamalıydı.

Ama ilginç bir nedenden dolayı önemliydi işte.

Chloe Peterson, kendini hiç bu kadar ıslak, perişan... ya

da çaresiz hissetmemişti. Fırtına, hızını etkilemeden önce son

birkaç saattir hız sınırını aşıyordu kabul. Ancak aşırı kaygan

yolda büyük oranda yavaşlamış olsa da lastikleri eski ve bir

o kadar da aşınmış haldeydi. Daha fark etmeden arabası yol-

dan çıkmaya başlamıştı.

Hem de doğruca çamur çukuruna.

Arabada oturup fırtınanın dinmesini beklemek daha

kolay –daha zekice– olabilirdi. Ancak Chloe, kabına sığama-

yacak kadar gergindi. Hareket etmesi gerekiyordu yoksa zih-

nine üşüşen düşünceler, onu yine ele geçirecekti. O yüzden,

yağmurun doluya dönüşmesine rağmen sırt çantasını omzuna

takıp yürümeye başladı.

Küçük ama bir o kadar da sert dolu taneleri, canını acı-

tıyordu. Ama soğuğa ve can acısına rağmen halinden mem-

nundu. Çünkü bu, sadece saatler öncesinde olanların dışında

başka şeylere odaklanmasını sağlamıştı. Olan bitenleri hâlâ

aklı almıyordu.

Hayır, kendisine olanları düşünmek için müsaade ede-

mezdi. Bu akşam yağmurdan kurtulup sabaha kadar dinlene-

bileceği güvenli bir yer bulmak, tek odaklanması gereken

konuydu. Yarın her şeyin nasıl böylesine çabuk ve kötü gittiğini

anlayabilmek için parçaları birleştirecek yeteri zamanı olacaktı.

Uzun Yağmurlardan Sonra

25

Page 22: Uzun Yağmurlardan Sonra

Chloe, şu an nerede olduğunu bilmiyordu, sadece ka-

saba yönünde yürüdüğünü umuyordu. Önceden defalarca

geçtiği bu kasaba yolunun, garip bir şekilde bomboş olması

şu an sanki başka birinin hayatını yaşıyormuş gibi hissetme-

sine yol açıyordu. Arkasında beliren farları fark ettiğinde ara-

basından henüz pek uzaklaşmamıştı.

Pahalı bir araba, yolun kenarında durunca içini yine bir

korku kapladı. Ama bu korkuya karşı koymak için kendini

sakinleştirmek zorundaydı. Karanlık ve ıslak bir köy yolunda

yapayalnızdı. Üstelik ceptelefonu da yoktu, zaten olsa da

böyle bir fırtınada sinyal alabileceğinden bile şüpheliydi.

Arabanın pahalı olması, sinirlerini yatıştırmanın aksine ara-

badaki kişinin parasının olduğunu bilmek, onu daha da ger-

mişti. Çünkü son altı aydır öğrendiği tek bir şey varsa o da

paranın güç anlamına geldiğiydi. Özellikle de onun gibi ka-

dınların üzerinde.

Ve ardından adam –epey iri cüsseli bir adam– arabasın-

dan inip ona doğru yürümeye başladı. Bir yandan da Chloe’

ye arabasına binebileceğini söylüyordu.

Asla olmaz.

Chloe’nin onunla güvende olacağı konusunda ikna et-

meye çalışıyordu. Dediklerinde çok haklıydı fakat Chloe, bir

şeyi kolaylıkla söyleyip sonrasında başka şey yapan insan-

larla bir hayli tecrübe yaşamıştı.

“Sizi tanımıyorum,” dedi. Adam, baltalı bir katil olabi-

lirdi. Sadece sonrasında kurulanabileceği bir yer bulmak için

yürümesi gerekiyordu.

Bella Andre

26

Page 23: Uzun Yağmurlardan Sonra

Adamın yüzündeki hayal kırıklığını görebiliyor ve yine

onu ikna etmeye çalışacağını biliyordu. İşte o esnada kayan

lastik sesiyle, bir aracın üzerlerine doğru geldiğini duydular.

Chloe, daha ne olduğunu bile anlamadan adam onu kol-

larının arasına aldı. Ona karşı koyacak zamanı yoktu; kaldı

ki hızlı bir motosikletin üzerlerine doğru geldiğini görünce

karşı koymayı düşünmedi bile.

Adam onu durduğu yerden büyük bir rahatlıkla kaldırıp

kendine sıkıca çekerek çukura atladığında Chloe, gözlerini

kapamıştı.

Motosikletin arka tekerlerinin kaydığını ve daha sani-

yeler önce onun durduğu yere savrulduğunu göreceği vakit

gözlerini açtı.

Oksijen ciğerlerine büyük bir hızla dolarken derin derin

nefes aldığını fark etti. Hem soğuktan hem de korkudan tit-

riyordu.

“İyi misiniz?”

Ona bir zarar gelmesini engellemek için kendi bedenini

siper eden adama baktı. Arabadan indiğinden bu yana ilk kez

adamın ne kadar çekici olduğunu farkına varınca içini kor-

kudan farklı bir duygu kaplamıştı.

Hayır, dedi kendi kendine. Çekici kelimesi, böyle bir

adam için hafif kalırdı. Karanlıkta bile diğer erkekleri utan-

dıracak türden olduğunu görebiliyordu. Bedenine yapışmış

kıyafeti, ıslak saçları ve elmacıkkemiklerine bulaşmış ça-

murla, bu soğuk yağmurda bile muhteşem görünüyordu.

Birdenbire bedeniyle adam arasında şaşırtıcı bir sıcak-

Uzun Yağmurlardan Sonra

27

Page 24: Uzun Yağmurlardan Sonra

lıkla elektriklenme hissetti.

Ya da belki de bu sıcaklık, adamın hâlâ onu güçlü kol-

larında tutmasından kaynaklanıyordu. Kendi güvenliğini bir

an bile düşünmeden onu motosikletin yolundan çekmesinin

yanı sıra bu güç, Chloe’nin neredeyse adama güvenmesini

sağlayacaktı. Belki başka bir gece bu kadarı bile ona itimat

etmesine yeterdi.

Artık güvende olduklarına göre Chloe, mantıklı bir ka-

rara varabilmek için düşüncelerini toparlamaya çalışırken bu

kaygan yerden çıkmaya çalıştı. Ama adamın kollarındayken

düştüğü bu çamurlu çukurda kaydı ve çıkmak için uğraşması,

durumun daha da kötüleşmesine neden oldu.

“Bir dakika bekleyin,” dedi adam kısık ama rahatlatıcı

bir sesle. “Bırakın ikimizi de buradan çıkartayım.”

Birkaç dakika sonra, çamurun ve yağmurun içinde şa-

şırtıcı bir rahatlıkla hareket ettikten sonra adam, Chloe’yi

yolun kenarına indirdi.

Gözleri, adamın gözlerini daha net görebilecek kadar

karanlığa alışmıştı. Adam, “Burası ikimiz için de gerçekten

güvenli değil,” diyordu. Çok içten görünüyordu ve ona zarar

vermeyi planlayan bir hali de yoktu.

İçgüdüsü, bu adamın, bu yabancının çok haklı olduğunu

söylese de Chloe, hâlâ temkinliydi.

Zaten o esnada hiç kimseyi tanımadığı bir kasabada, ka-

ranlıkta ve yağmurun altında başka bir seçim şansı var mıydı?

Bella Andre

28

Page 25: Uzun Yağmurlardan Sonra

Onu motosikletin yolundan çekip çukura düşüşlerini ko-

laylaştırmak için kendi bedenini nasıl kullandığını düşünüp

durdu.

Sonunda, “Tamam, sizinle geleceğim,” dedi.

Aldığı karardan ötürü pişmanlık duymamayı umuyordu.

Uzun Yağmurlardan Sonra

29

Page 26: Uzun Yağmurlardan Sonra
Page 27: Uzun Yağmurlardan Sonra

2

Chase, Tanrı’ya şükür, dedi kendi kendine. Sonunda

onunla gelmeyi kabul etti. Şu motosiklet, gerçekten ödünü

kopartmıştı. Aslında düşünecek zamanı olmadı, yaptığı sa-

dece bir tepki vermekti ve şu an hayatlarını kurtarmış olmak-

tan dolayı inanılmaz rahatlamış hissediyordu.

Kibar bir adam olarak içgüdüleri, hemen kadının sırt

çantasını almasını söyledi.

Kadın birden kendine geri çekti. “Lütfen, bunu yapma-

yın.” Korkusuna büyük bir dikkatle ket vurarak, “Kendi çan-

tamı taşıyabilirim, teşekkürler,” dedi.

Kadının kaldırıma çıkar çıkmaz yanından uzaklaşması,

eğer önyargılı davransaydı, Chase’i incitebilirdi ama bir yan-

dan da böyle bir durumda hiç tanımadığı adamla olmanın bir

kadın için sadece sağduyudan ibaret olduğunu biliyordu.

Kadın, BMW’ye doğru yürürken Chase, kadının o güzel

kıvrımlarından gözlerini alamıyordu, bunun farkındaydı.

31

Page 28: Uzun Yağmurlardan Sonra

Kız kardeşe, özellikle de başına sandığından daha çok

iş açan Lori ve Sophie gibi iki güzel kardeşe sahip birinin,

kadınlarla kurduğu ilişkiler üzerine biraz daha düşünmesi ge-

rekiyordu. Chase ve erkek kardeşleri, eğlenmeyi sevebilir-

lerdi ama hiçbiri bir kadını tehlikeye atacak bir şey yapmaz

ya da kadın istemiyorsa asla onunla birlikte olmazlardı. As-

lında gerçek şu ki, hep kendilerini arzulayan kadınları tercih

etmişlerdir.

Ayrıca şu an cinselliği düşünmek için doğru zaman de-

ğildi. Şimdi yanında –daha doğrusu, en azından arabasında–

sırılsıklam olmuş bir kadın vardı ve elleri söz verdiği gibi

asla ona yakın yerlerde dolaşmayacaktı.

BMW’nin deri koltuklarına yağmur ve çamur bulaştık-

tan sonra bir daha eski haline dönmeyeceğini bilmesine rağ-

men hiç tereddüt etmeden yolcu koltuğunun kapısını açıp

kadının içeri girmesini bekledi. Kadın, kucağında sıkıca tut-

tuğu çantasıyla koltuğa oturur oturmaz Chase, kapıyı kapatıp

hemen sürücü koltuğuna geçti.

İkisinin de kıyafetlerinden buhar çıkmaya başladı ve

arabanın camları hemen buğulandı. Bu da arabada öncekin-

den daha samimi bir ortam yarattı. Doğrusu öylesine samimi

bir ortamdı ki Chase, bu beklenmedik yolcusunun tıpkı yağ-

mur ve yeni açmış çiçekler kadar güzel kokusunun farkına

varmadan edemedi. Kadını rahat ettirebilmek için klimayı

açıp, “Üzerini değiştirmek için kuru kıyafet ister misin?”

diye sordu. Bagajdaki çantalarından bir şeyler verebileceğini

düşünüyordu.

Bella Andre

32

Page 29: Uzun Yağmurlardan Sonra

Kadın, titremesine rağmen sadece, “Hayır, teşekkürler.

Böyle iyiyim,” dedi.

Aslında iyi olmayla yakından uzaktan alakası yoktu ama

en azından şimdi klimadan gelen sıcaklık ikisini de ısıtı-

yordu. Sıcaklığın kadının nezle olmasına engel olacağını dü-

şündüğü için Chase, farklı bilgiler almayı denedi.

“Nereye gidiyordunuz?”

Kadın, zaten çok gerginken Chase’in bu basit sorusuyla

oturduğu koltukta iyice gerilmişti.

Cevap vermek yerine, “Beni en yakın otele bırakabilir-

seniz çok iyi olur,” dedi. Bir an durdu ve ardından daha yu-

muşak bir sesle, “Özellikle ucuz bir yer en iyisi,” diye ekledi.

Rahatlamak ve eğlenmek için planladığı akşam birden-

bire sırılsıklam vaziyette bozulduğu için –bir de bu yabancı-

nın kokusunun onu delirtmemesi için uğraştığından– Chase’

in sesi şimdi konuşurken her zamankinden biraz daha sert

çıkmıştı. “Bakın, bu gece ücretsiz kalabileceğiniz bir yerim

var. Oradan yol yardımını arayabiliriz.”

Ona kötü haberi vermek için kurumasını ve ısınmasını

beklemek en iyisiydi. Çünkü yol yardımı, arabasını çukurdan

çıkartsa bile muhtemelen arabayı tekrar çalıştıramazdı. Ara-

balar konusunda uzman kardeşi Zach bile arabası için fazla

bir şey yapamazdı.

“Teklifiniz için teşekkürler,” dedi. Konuşması hâlâ tem-

kinli ve bir o kadar da sertti. “Gerçekten, otel iyi.” Arabanın

karanlığında omuzlarını silkti. “Ve yol yardımını arama zah-

metine girmeyin,” dedi belli bir uysallıkla. “Hurdalık metal-

Uzun Yağmurlardan Sonra

33

Page 30: Uzun Yağmurlardan Sonra

ler yerinden kaldırılma işini ayarlayıncaya kadar arabamı o

çukurda bırakabilirim.”

Sesindeki yorgunluğa rağmen hâlâ kontrolü elden bırak-

mamak için mücadele ediyordu. Chase, kadının böyle bir du-

rumla başa çıkacak parası olmasa da arabasında bundan dert

yanarak kös kös oturmamasından çok etkilenmişti.

Bu yabancıyı aslında bir motele götürmesi gerektiğini

biliyordu. Tanrı bilir, zaten öyle yapmasını kendisine defa-

larca kez söylemişti. Ama Napa Vadisi’nin ortasındaki rutu-

betli bir motel odasında onu öylece bırakmasına imkân yok-

tu. Tabii eğer sabah uyandığında alnında dangalak yazısına

bakmak istemiyorsa.

Kaldı ki tüm içgüdüleri, onun bir motele bırakılmaktan

daha fazla bir yardıma ihtiyacı olduğunu söylüyordu.

Elbette Chase, bir kadının isteklerine karışmama konu-

sunda annesinden ve kız kardeşlerinden çok şey öğrenmişti.

İşin doğrusu, bu kadının şu an Chase’in yapmak üzere ol-

duğu şeye gıcık olacağını biliyordu.

Ama bunların, kafasında dolaşan bu uyarı sinyallerinin

hiçbiri, bu güzel kadına yardım etme kararından onu vazge-

çiremezdi.

Arabayı çalıştırdı ve dikkatle yola tekrar koyulurken ka-

dının adını bilmediğini fark etti. Onu –istese de istemese de–

kardeşinin şaraphanesindeki büyük misafirhanenin o rahat

ve sıcacık ortamına götürmeyi düşünürken biraz formalitenin

pek de kötü sayılmayacağına karar verdi.

“Ben Chase Sullivan.”

Bella Andre

34

Page 31: Uzun Yağmurlardan Sonra

Yolcuğu koltuğundan hiç ses gelmedi. Birden kendini

sırıtmamak için tuttuğunu hissetti. Beş kardeşi de, Chase de

ergenlik dönemlerinden beri resmen kadınları çekiyorlardı.

En son ne zaman bir kadın kendini onun önüne atmamıştı ki?

Ayrıca bu kadın, ona henüz hiçbir şey anlatmamıştı, de-

ğil mi?

Kesinlikle bir şeyler olacaktı. Ellen ile şaraphanede

anlam ifade etmeyen bir seks için yabancı kadını motele bı-

rakıp hiçbir şeyi kafasına takmaması aslında gayet iyi bir fi-

kirdi. Ellen’i, annesinin partisinden ayrılırken arayıp ona

yolda olduğunu, Napa’ya doğru geldiğini söylemişti.

O halde şimdi neden böyle bir şey yapıyordu?

Ve kendini neden bu yabancıya tamamen kaptırmış his-

sediyordu?

Chase, aralarındaki bu sessizlik eşliğinde arabasını kul-

lanmaya devam etti çünkü kadının, eğer kendini onunla ye-

terince rahat hissederse cevap vereceğini biliyordu.

Nihayet kadının iç çektiğini duydu ve ardından, “Ben

de Chloe,” yanıtı geldi.

Chloe, çok güzel bir isimdi ve kendi de adı kadar gü-

zeldi. Normalde ona bunu söylerdi ama kadın, öyle hassastı

ki muhtemelen dediklerini yanlış anlardı. Fakat Chase, ka-

dının sadece adını söylediğini fark etti.

Boynunu dimdik tutmuş, loş ışıkta pencereden dışarı ba-

kıyordu. “Nereye gidiyorsunuz?” diye sordu. Sesinden pa-

niklemiş olduğu açıktı. “Kasabanın diğer tarafta olduğundan

eminim.”

Uzun Yağmurlardan Sonra

35

Page 32: Uzun Yağmurlardan Sonra

Neyse ki Chase o anda Sullivan şaraphanesinin levha-

sını gördü. Kapıları açmak için uzaktan kumandaya basıp

arabadan inerek dar yolda ilerlemeye başladı. Chloe’nin sa-

bah uyandığında göreceği güzelliklere karşı koyması imkân-

sızdı. Ve umuyordu ki, bu güzellikler endişelerini biraz ha-

fifletir, kendini Chase’e açmasını, yaşadığı sorun her neyse

yardım etmesine izin vermesini sağlardı.

“Burası abimin şarap imalathanesi. Eminim burada kal-

manı isterdi.”

“Chase.”

Ses tonunda bir uyarı vardı ama bu, dudaklarında adını

duymanın güzelliğinin önüne geçmemişti.

“Beni bir motele götürmeni söylemiştim.”

Verebileceği farklı yanıtlar düşünmüştü, mazeretler uy-

durabilir ya da belki onu sakinleştirmeyi deneyebilirdi. Ama

birçok kadının aksine onun, saçmalıklarını anlayabileceğini

düşününce Chase, “Marcus’un misafirhanesi daha yakın. Ay-

rıca daha güzel bir yer,” dedi.

Aslında pek sinirlenmiş görünmüyordu, ses tonu öyle

gelmedi. “Her zaman insanların isteklerini görmezden gelip

kendi bildiğini mi okursun?”

Yine olası cevaplar vardı. Fakat Chase, en dürüst cevabı

verdi. “Genelde.”

“Annen seninle gurur duyuyor olmalı,” dedi Chloe,

alaycı bir tavırla.

Chase, onun arabada kendisiyle yalnız olma konusunda

rahatlamış gibi kelimelerin dilinde yuvarlanışını sevmişti

Bella Andre

36

Page 33: Uzun Yağmurlardan Sonra

ama bir dakika sonrasında koltukta huzursuzca kıpırdanma-

sından öylesine verdiği cevaba üzüldüğünü tahmin etti.

Chase, elinden geldiğince kibar bir şekilde konuşurken,

“Neyse ki dikkatini dağıtacak beş erkek, iki de kız kardeşim

var,” dedi.

Verdiği bu bilgiye yine patavatsız bir karşılık bulmayı

umdu ve kadının dönüp, “Dalga geçiyorsun,” demesine çok

sevindi.

“Hayır, gerçekten sekiz kardeşiz.” Kadının iri gözlerine

bakmaya ve yüzündeki sırıtışı görmeye yetecek kadar göz-

lerini yoldan ayırmıştı.

Kadın başını sağa sola sallayıp yine kanını kaynatacak

bir ses çıkarttı. “Annen bir azize olmalı.”

Harika, hiç olmazsa birkaç dakikadır kadının dikkatini

dağıtmayı başarmıştı ve bu esnada misafirhaneye girmişlerdi

bile. En azından bu kez, söyledikleri ya da Chase’in ona nasıl

tepki vereceği konusunda pek endişelenmiş gibi görünmü-

yordu.

Chase, “Bak,” dedi yumuşak bir sesle. “Buraya gelmek

istemediğini biliyorum ama burada beş tane boş yatak varken

otobanın kenarında bir motele para ödemende bir mantık gö-

remiyorum.”

“Seni tanımıyorum,” dedi kadın, yine.

Bu konuda tartışamayacağını bildiği için kadının söyle-

diğini kabullendi. “Ben de seni tanımıyorum. Ve inan ki, kız

kardeşlerimden biri olsaydın fırtınanın ortasında yolun ke-

narından seni alan bir adama güvenmeni istemezdim.” Ka-

Uzun Yağmurlardan Sonra

37

Page 34: Uzun Yağmurlardan Sonra

dının, ona bakmak için dönerken, böyle düşünmesine şaşır-

dığını farketti. “İşte bu yüzden seni misafirhaneye yerleştirdik-

ten sonra gidip arazinin diğer tarafındaki evde kalacağım.”

Chase, kadının hayır demesi için bir müddet bekledi.

Gerçek şuydu ki, eğer hâlâ bir motele gitmek için ısrar et-

seydi, onu sırtına da alsa abisinin misafirhanesindeki yatak-

lardan birine zincirlese de eninde sonunda onun istediğini

yapmak zorunda kalacağını biliyordu.

Tanrı aşkına, düşündüğü şu yatağa bağlama fikrinin

içinde yaktığı ateşi söndürmesi ne kadar da zordu böyle!

Tanrı biliyor ya, Chloe, eğer şu an Chase üzerinde nasıl bir

etki bıraktığını görseydi kapıları tırmalar, ondan uzaklaşmak

için çığlık çığlığa kaçardı. Neyse ki içerisi bunu fark edeme-

yeceği kadar karanlıktı.

“Pekâlâ,” dedi yavaşça. Kelimeler ağzından tane tane

çıkıyordu; bu da Chase’in kadına ve etkileyici dudaklarına

bakmasına neden oldu.

Tanrım, Chloe aylar boyunca tanıştığı en güzel kadın-

lardan biriydi kesinlikle. Zaten güzel kadınları fark etmek

onun işiydi. Kadına üzerinde bıraktığı etki resmen onu afal-

latmıştı. Bu denli güçlü ve çabuk etkilemesine şaşkındı. Onu

tanıdığı pek söylenemezdi, sadece yol kenarında bulmuştu.

Kaldı ki kadının onunla bir şey yapmak istemediği de orta-

daydı. Ama bunların hiçbiri ondan etkilenmesini... yakından

tanıma isteğini engelleyemiyordu.

“Benimle kalmayacaksın, değil mi?”

Nihayet, ilk kez onunla tartışmadı ya da kalmayacağını

Bella Andre

38

Page 35: Uzun Yağmurlardan Sonra

söylemedi. Fırsat yakalamışken Chase hemen, “Seni yerleş-

tirip Marcus’un evine gideceğim,” dedi.

Chase, çantasına uzandıysa da Chloe, henüz fikrini de-

ğiştirmemişken hemen harekete geçip kapıyı açtı. Belli ki şu

kahrolası şeyde yardım almadan yağmura çıkmaya razıydı.

Kadın, Chase’in yıllardır defalarca kaldığı misafirhane-

nin üstü kapalı verandasına geçti. Burası adam için hiç ya-

bancı değildi ama Chloe, İtalya’dan getirtilmiş çini aksanlı,

şık bahçe mobilyalı, altın rengindeki ahşap kapılı, özenle di-

zayn edilmiş eve ilerlerken Chase, sanki burayı ilk kez gö-

rüyormuş gibi hissetti.

Abisinin şarap imalathanesi gerçekten de harika bir

yerdi ve Chase, burayı bu güzel kadın ile paylaşmaktan ol-

dukça memnundu, özellikle de onun sıcak ve güzel bir yere

ihtiyacı olduğu böyle bir gecede.

Kâhyanın, Chase geleceği için açık bıraktığı ön kapının

ışığı sayesinde sonunda bu güzel kadını aydınlıkta görme şe-

refine erişebildi. Arabada az da olsa kuruyan saçları gerçek-

ten ipek gibiydi, öyle parlak görünüyordu ki şampuan reklam-

larından çok para kazanabilirdi. Ayrıca gerçekten de muhteşem

bir fiziği vardı. Çok zayıf sayılmasa da vücudunun o güzel

kıvrımları, insanın dokunma isteğini arttırıyordu.

Onun derdi neydi böyle? Derhal bunu düşünmeyi bırak-

malıydı. Özellikle de ona dış güzelliği için değil de kötü bir

durumdan kurtarmak için abisinin evini vermişken.

Chloe, verandada yolda karşılaştığı bu yabancı adamı

beklerken bir elini yanağının üzerine koymuş, diğer eliyle de

Uzun Yağmurlardan Sonra

39

Page 36: Uzun Yağmurlardan Sonra

sıkıca çantasını tutuyordu. Chase, yüzünü neden böyle giz-

lediğini düşünmeden edemedi.

İçinde kötü bir his vardı.

Eğer kaşlarını çatarsa artık kadının yanında rahat ede-

meyeceğini bildiğinden onun yüzüne odaklanmak yerine ve-

randayı soluk bir ışıkla aydınlatan lambaya bakmaya çalıştı.

Ertesi akşam Chloe’nin tam da durduğu yerde mankenlerle

yapacağı çekimleri düşününce merdivenlerden çıkıp ön ka-

pıya ilerledi.

Kapıyı açık tutarak, “Hadi içeri girip biraz ısınalım,”

dedi.

“En azından annen sana bir şey öğretmiş,” diye mırıl-

dandı kadın, yanından geçerken.

Kadın, kapı eşiğinde durup güzelce dekore edilmiş otur-

ma odasına bakarken, “Vay canına,” dedi. “Ne güzel bir ev.”

Marcus, misafirlerini nasıl lükse boğacağını kesinlikle

iyi biliyordu. Hafta sonunu Marcus’la geçirmek için Napa’ya

gelmeyi tek seven, Chase değildi elbette, tüm ailenin onunla

olmayı ne kadar çok sevdiğini biliyordu.

“Marcus, kendini evindeymişsin gibi hissetmeni ister,”

dedi. Yine kokusunu almaya başlamıştı.

Bu, tam anlamıyla bir şehvetti. Sorun şuydu ki Chloe

muhteşem bir kadın, Chase de muhteşem kadınlara bayılan

bir erkekti. Daha sonra kadın, çantasını yere fırlatıp kalçasını

Chase’in kasıklarına sürterek ilerledi. Chase, o anda inleme-

mek için kendini zor tuttu.

Eğer işin aslını bilmeseydi ve Chloe de diğer kadınlar

Bella Andre

40

Page 37: Uzun Yağmurlardan Sonra

gibi olsaydı onun bu hareketi kasten yaptığını düşünürdü.

Ama Chase’ten uzaklaşmasına ve kendini odaya atmasına

bakılacak olursa kadının onu etkilemek gibi bir amaç gütme-

diği ortadaydı.

Chase’in bir kadınla sevişmesinin üzerinden sadece bir

ay geçmişti ama bedeni, Chloe’ya sanki bir yıl olmuş gibi

arzuluyordu.

Verandada ani bir rüzgâr esince Chase, içerinin havası

soğumasın diye hemen kapıyı kapadı. Adam, küçük adım-

larla odaya girerken Chloe de tezgâhın yanında öylece duru-

yordu.

“Aç mısın?” diye sorarken, bir yandan da bu güzel ka-

dını gözleriyle yememeye çalışıyordu.

Chloe, hayır anlamında başını sallayıp hemen elini yine

yanağının üzerine koydu.

“Susadın mı?”

“Hayır.”

“Sana bir havlu birkaç da kuru kıyafet getireyim,” dedi

en kibar ses tonuyla. Kadın en azından bunu yapmasına izin

vermeliydi.

“Bu akşam uyuyabileceğim bir yerin olduğunu söyle-

din,” dedi kadın. “Tüm ihtiyacım olan bu. Başka bir şeye

gerek yok.”

Konuşurken yanlışlıkla elini yüzünden indirmişti. Cha-

se’in kenardan gördüğü şey, resmen midesini bulandırdı.

“Yaralısın.” Soru sormuyordu. “Bana yaralanmadığını

söylemiştin ama yaralısın. Bırak da yüzüne bir bakayım.”

Uzun Yağmurlardan Sonra

41

Page 38: Uzun Yağmurlardan Sonra

Chloe, geri çekilmeye çalıştıysa da arkasındaki granit

tezgâh buna engel oldu. “Hayır,” dedi ısrarla. “Ben iyiyim.”

Güçlü ve sert biri gibi davranmaya çalışırken bunun ne

kadar zor olduğunu görebiliyordu. Hâlâ anlamamış mıydı?

Chase, ona yardım etmek için oradaydı. Onun kendini rahat

hissetmesi için elinden bir şeyler gelebiliyorken öylece acı

çekmesine izin veremezdi.

Bu kez pek nazik hareketlerle, onu korkutacağını dü-

şünme zahmetine girmeden kadını tutup, elini onun ellerinin

üzerine koydu.

Bu ilk dokunuş, ikisinin de adeta nefesini kesmişti.

Chase, kadının, şaşırtıcı bir hareketle kendisinden kurtul-

maya çalışmadan önce, gözbebeklerinin büyüdüğüne yemin

edebilirdi.

“Seninle burada olmamam gerektiğini biliyordum,” dedi

kadın, odanın farklı bir köşesine geçerken.

Ama Chase, daha hızlıydı, kadın daha kurtulamadan

onu hemen kollarının arasına alıverdi. Ondan gizlediği şeyi

tam anlamıyla gördüğünde; tatlı sıcaklığını, bağrına çarpan

dolgun göğüslerini ve kasıkların sızlatan, onun bacaklarının

arasındaki sıcak V noktasını hafızasına alıyordu.

“Tanrı aşkına, Chloe, bu, arabada mı oldu? Bu kadar

kötü yaralandığını neden bana söylemedin? Araban çukura

düştüğünde yüzünü direksiyona mı çarptın?” Yarasına yakın-

dan bakarken gözlerini kıstı. “Yoksa bunun sebebi başka bir

şey mi?”

Bu büyük yara, tam ortasındaki uzun bir sıyrıkla rengâ-

Bella Andre

42

Page 39: Uzun Yağmurlardan Sonra

renk duruyordu. Chloe’nin gözleri yaşla doldu ama bu, his-

settiği acıdan değil de belli ki hayal kırıklığından kaynakla-

nıyordu.

“İyi bir gece geçirmedim.”

Yine de bu yanıt, sorunun cevabı değildi. Fakat Chase

yaranın, araba çukura kaydığında direksiyona çarparak açıl-

madığını neyse ki anlamıştı. Başka bir kadın olsa şimdiye

çoktan ağlamaya başlardı ama Chloe, kötü bir gece geçirme-

sine rağmen ağlamıyordu.

“Ciddi olamazsın,” dedi Chase usulca.

Ona ne kadar çok bakarsa yüzündeki yaraya o denli si-

nirleniyordu. Kardeşleriyle bir yaranın ne kadar can acıtaca-

ğını bilecek kadar çok kavga etmişti. Ayrıca birinin yüzünüze

yumruk attığında nasıl görüneceğini anlayabilecek kadar da

yumruk yemişti.

Ancak Chloe’yi birinin böyle incittiği düşüncesine bir-

den öfkelense de bunu sorun haline getirmekten çok daha iyi

bir yöntem biliyordu.

“Yaraya buz koydun mu?”

Başını salladı. “Hayır. Fırsatım olmadı.”

Chloe, sanki çok fazla konuşmuş gibi dudaklarını sım-

sıkı kapayınca Chase, istemeden de olsa onu bırakıp mutfağa

geçti.

Neyse ki Marcus’un misafirhanesinde eşyaların yerini

bilecek kadar çok kalmıştı. Lavabonun yanındaki çekmece-

den plastik torba kutusunu buluverdi. Torbayı buzdolabından

aldığı buzlarla doldurduktan sonra diğer çekmeceden bul-

Uzun Yağmurlardan Sonra

43

Page 40: Uzun Yağmurlardan Sonra

duğu temiz, yumuşak ve renkli bir havluya sardı.

Chloe, bu esnada yerinden hiç kımıldamamıştı. Chase,

onu kompres yapmaya kolayca ikna edebildi fakat eğer yar-

dım edecekse –en azından bir nebze de olsa– ona güven duy-

masının ne denli önemli olduğunu biliyordu. İçgüdüsü, aslın-

da yağmurda arabasının kontrolünü kaybetmesinin ötesinde

bir sorunu olduğunu daha Chloe’yi gördüğü an söylemişti.

“Isırmam. Söz veriyorum,” dedi buz torbasını uzatırken.

Şu an ondan yapmasını beklediği son şey, zaten zonkla-

yan kasıklarına bir tekme geçirmesiydi. Chloe, bir kaşını kal-

dırıp oldukça alaycı bir tonla, “Gerçekten mi?” dedi.

Chase, artık onun gözünde yaş olmamasına çok sevin-

miş ve ona karşı ilgisinin farkına varmasına da çok şaşırmıştı.

O yüzden pis pis sırıtmaya başladı.

“Aslında şöyle söylemeliydim, ısırmam tabii sen...”

Kadın, sözünü kesmek için bir elini kaldırıverdi ve cüm-

lesini bitirdi. “Tabii ben istemediğim müddettçe.” Öyle bir

söylemişti ki sanki yüzlerce kez bu sözü duymuş gibiydi.

“Her neyse. Isırmanı istemiyorum. Şimdi değil. Hiçbir za-

man da istemem.” Her bir kelimesi ağzından yorgun ve zora-

ki çıkıyordu ama neyse ki uzaklaşmak yerine Chase’e doğru

yönelmeyi seçmişti. “Ama yine de buzu alacağım.”

Chase, buz torbasını verdi. Kadın, zor da olsa torbayı

yanağına koyduğu sırada tam adama teşekkür edecekti ki

duyduğu acıyla resmen nefesi kesildi.

Kadının dudaklarından çıkan her bir nefes ve yüzünün

bembeyaz kesilmesi yüzünden göğsü sıkışmıştı. “Dur,” dedi

Bella Andre

44

Page 41: Uzun Yağmurlardan Sonra

Chase. “Bana bırak.”

Biraz daha yaklaşıp sağ eliyle başının arkasından tutar-

ken sol elini yaranın üzerine koydu. Kadının geri çekilmesini

bekliyor, kendi başının çaresine bakabileceğini ve ellerini

üzerinden çekmesini söyleyeceğini sanıyordu.

Ama bunun yerine Chase farklı bir sürprizle karşılaştı.

“Bu konuda çok iyisin,” dedi Chloe, adamın kasıklarındaki

kan akışını hızlandıran yumuşak bir sesle.

Chase, aralarındaki buzların nihayet erimesine şaşmıştı.

Bu da, Chase’in bir türlü kontrol edemediği kadına yönelen

ilgisi ve Chloe’nin alaycı yorumları sayesinde olmuştu.

Böyle bir şey yapacağını kim düşünebilirdi ki? Tam ter-

sine, ilgisinin onu canlandırdığından emindi.

Acaba Chase için başka ne tür sürprizleri vardı?

Bunları görebilecek kadar yanında kalacak mıydı?

“Beş erkek kardeş, unuttun mu?” dedi hafifçe gülümse-

yerek. “Bizi, bir şeyleri hafife aldığımız zamanlarda genelde

en kötü yaralayanlar küçük kız kardeşlerim olurdu.” Pis pis

sırıttı. “Küçük haylazlar.”

Başını kaldırıp adama baktı. Chase’in artık tepkisini

kontrol edebilme umudu kalmamıştı. Gözleri olağanüstü gü-

zellikteydi. Gözbebeklerinin kenarları parlak yeşil, gözle-

riyse maviydi. Onun çok güzel bir kadın olduğunu zaten

biliyordu ama şimdi güzel kelimesi onu anlatmakta kifayet-

sizdi.

“Kardeşlerinin hepsini çok seviyorsun, değil mi?” diye

sordu usulca.

Uzun Yağmurlardan Sonra

45

Page 42: Uzun Yağmurlardan Sonra

Kadın konuşurken Chase, bakışlarını onun dudaklarına

çevirmiş olduğundan altdudağının kıvrımını daha çok be-

ğenme fırsatı bulmuştu.

Henüz tamı tamına yarım saat önce tanışmışlardı fakat

aklını tamamen bu kadınla bozmuş haldeydi, hem de elinde

sadece bir çantayla ortaya çıkan bu kadınla.

Bir çantaya daha fazla ilgi gösterecek biri değildi. Bu

akşam evren, sanki onun etrafında dönüyordu.

“Ağzımda bir şey mi var?”

Neyse ki öfkesi, Chase’in nasıl büyülendiği konusunda

küçük de olsa bir espri üretecek kadar yumuşamıştı. Tam bu

noktada ondan kaçmasından ziyade ona gülmesini tercih

ederdi.

Kadın, orada çırılçıplak halde durmuşken; Chase onun

o güzel vücudunun her santiminin tadına bakma düşüncesini

aklından çıkartıp bunu daha sonraya bırakmayı istemiyordu.

Ama her şeyin bir sırası vardı. Öncelikle, onu burada

kalmaya ikna etmeliydi.

Sabahın ilk ışıklarıyla kaçmaya değil.

“Hayır,” dedi Chase, kısık bir sesle. “Dudakların çok

güzel.” O anda yüzünün havluyla ve buzla örtülmeyen tüm

kısımları kıpkırmızı oldu. “Ve evet, kardeşlerim harikadır.

Büyürken onların yanında olacak kadar da şanslı bir çocuk-

tum.” Annesinin doğum günü partisini ve çektiği fotoğrafları

düşündü. “Küçük bir evde sekiz kişiydik. Çok kavga ettik

ama bir o kadar da güldük.”

Chloe’nin yüzünde büyük bir özlem belirdi, ardından

Bella Andre

46

Page 43: Uzun Yağmurlardan Sonra

başını çevirip yüzünü yere eğdi. Chase, artık onun büyüleyici

–anlamlı– gözlerini göremiyordu.

“Yanağım şimdi daha iyi, teşekkürler. Çok yorgunum.”

Gözlerinin altındaki mor halkalardan gerçekten de ne kadar

bitkin olduğu anlaşılabiliyordu. “Şimdi bana lütfen yatak

odasının yerini göster.”

Chase, kadını yanında tutup ona kimin zarar verdiğini

söyletinceye kadar soru sormak istiyordu. Birilerinden kaç-

tığını anlamak için beyin cerrahı olmaya gerek yoktu. Bede-

nindeki her hücre bu kadını korumak istiyordu ama kadının

aralarına çektiği o mesafe nispeten kısalmasına rağmen, he-

nüz ona güvenmeye hazır olmadığını gösteriyordu.

Chase, “Yatak odaları koridorun hemen aşağısında,”

dedi ama onu bir türlü bırakamıyordu. Sıcaklığı, yumuşak

kıvrımlar ondan geri durmasını engelleyecek kadar kendini

iyi hissetmesini sağlamıştı.

Ama kadının onun kollarından sıyrılması için geçerli bir

sebep yoktu.

Yüzüne zarar verenin bir adam olduğu ortadaydı, acaba

kadın evli miydi? Bu, kötü bir kocanın işi miydi?

Chase’in birilerinin yüzükparmağına bakmak gibi bir

alışkanlığı yoktu zaten öncesinde de sol eline bakmayı hiç dü-

şünmemişti. Kurnaz biri gibi davranmamaya çalışıyordu. Kah-

retsin, onu ne kadar istediğini zaten görebiliyordu.

Hissediyordu da. Bu gece ellerini ondan uzak tutacağını söy-

lemişti ama sonrası için söz vermemişti. Ayrıca evli olduğu

adam tarafından dayak yiyip yemediğini bilmesi gerekiyordu.

Uzun Yağmurlardan Sonra

47

Page 44: Uzun Yağmurlardan Sonra

Chloe, ellerini yumruk yaptığından Chase, bir yüzük gö-

remedi.

İyi. Demek ki olanları öğrenip de, kadın ona güvendi-

ğinde Chase’in ağırdan almasının hiç gereği olmayacaktı.

Sonunda Chloe’nin yüzüne baktığında gözlerinde daha

önceden de gördüğü aynı sinirli ifadeyi okudu. Önceki bakı-

şıyla aradaki tek fark, bu kez içinde eğlendiğine dair hiç

emare olmamasıydı.

Yakalandın.

“Yatak odası?” Chloe, bir kaşını kaldırmış, hâlâ Cha-

se’in yüzüne bakıyordu. “Bana nerede olduğunu gösterecek-

tin.”

Kadının çantasını eline aldı. “Bu taraftan.”

Chloe de çantasına uzandı. Birkaç saniyedir asker yeşili,

keten çanta hakkında resmen komik bir çekişme yaşıyorlardı.

Çantasını yine kendi taşımalıydı, Chase buna müsa- ade et-

mesi gerektiğini biliyordu. Ama kadın, bir altmış beşten daha

uzun olamazdı, kendisi ise bir seksen beş boyundaydı. Üste-

lik ondan ortalama otuz altı kilo fazla olduğunu düşünü-

yordu. Yani bu lanet çantayı onun için taşıyabilirdi.

Chloe, çantasını iki eliyle sıkıca tutarken, “Gerçekten

çantama kafayı taktın, değil mi?” dedi.

Chase, çantayı kendi tarafına çekip, “Ben de senin için

aynı şeyi söyleyecektim,” diye karşılık verdi.

Chloe, çantaya öyle hızlı asıldı ki adam, çantayla geriye

doğru tökezledi.

Kadın, hayır anlamında başını sallayıp, “Erkekler neden

Bella Andre

48

Page 45: Uzun Yağmurlardan Sonra

hep maço davranmak zorunda olduklarını düşünürler, hiç an-

lamam,” dedi.

“Çantayı taşımakla sana yardım etmek, maço bir davra-

nış değil.”

Kadın, karşılık verirken sanki gülmek üzereydi. Chase,

o güzel yüzünde gülümseme ışığını ilk kez görüyordu. “Bun-

dan emin misin?”

“Belki bu da annemin bana öğrettiği bir şeydir,” dedi,

kadının sözünü yine lehine çevirerek.

Artık daha fazla tartışmak için onu beklemiyordu... özel-

likle de onun ne istediğini umursamadan güzel dudaklarına

öpücük kondurmaya bu denli yaklaşmışken. Ya onu öpecekti

ya da gerçekten onu güldürecek bir yol bulacaktı. Ya da, daha

iyisi, kahkahasının kulağa nasıl geldiğini öğrenecekti.

Chase, uyumayı planladığı süitin olduğu koridora yö-

neldi. Diğer odalarda da kaliteli yataklar vardı ama bu güzel

yabancı için en iyisini istiyordu.

Odanın kapısını açtı ve tam düğmeye uzanıyordu ki

zaten ışığın açık olduğunu fark etti. O şaşkınlıkla yatağın boş

olmadığını anlaması biraz zaman aldı.

Yatağın üzerinde çıplak bir kadın onu bekliyordu.

Kahretsin. Ellen’ı tamamen unutmuştu ama Marcus’un

imalathane müdiresi, belli ki onu unutmamıştı. Eğer bir şey-

ler bu akşam farklı –çok farklı– gitseydi Ellen’ı çoktan so-

yunmuş ve onu beklerken bulduğunda fazlasıyla heyecan-

lanırdı, bunu çok iyi biliyordu.

Ancak Chloe ile tanıştıktan sonra Chase, evde bekleyen

Uzun Yağmurlardan Sonra

49

Page 46: Uzun Yağmurlardan Sonra

Ellen’ın çıplak bedenine önceki gibi heyecanlanmadı.

Ellen, bir Chase’e bir Chloe’ye bakarken gözleri şaşkın-

lıktan kocaman açıldı. Belli ki yaşadığı şokla yattığı yerde

donup kalmıştı ve iPod kulaklıklarını çıkarması bir dakika-

sını aldı. Besbelli müzik, oturma odasında ikisinin sohbetle-

rini duymasını engellemişti. Zaten Ellen, Chase’in yatak

odasına yalnız gelmeyeceğini bilmiyordu.

Chase, yeterince düşünüp Chloe’yi bu lanet olası yerden

daha çıkartamadan güzel kadın, öne doğru bir adım atıverdi.

Öfkeyle solumasını ve onun için vazgeçilmez olanı; yani çan-

tasını kaptığı gibi tekrar dışarı, yağmura koşmasını bekliyordu.

Fakat sadece kısık sesle güldüğünü duydu. Bu, sadece

saniyeler öncesinde duymak istediği sesti... ama tabii, böyle

bir anda olacağı hiç aklına gelmemişti.

“Belki,” dedi bariz bir neşeyle. “Kalabileceğim başka

bir yatak odası vardır.” Tekrar güldü. “Mümkünse hiçbir ses

duymayacağım kadar uzakta olsun.”

Chase, aklını kaybetmiş gibi Chloe’ye bakıyordu. Ken-

disi buradayken onun Ellen ile sevişeceğini düşünmüş ola-

mazdı, değil mi?

Ama gülüşü, tüm bedenine işlerken bunu sormamaya

karar verdi.

Tanrım, bu sesi gerçekten seviyordu. Çok rahatlatıcıydı.

Ruhunun derinliklerinden geliyordu. Ve gülümsemesi, ke-

sinlikle harikaydı.

Ellen, hâlâ çırılçıplak halde yataktaydı fakat Chase, göz-

lerini yanındaki yabancı kadından alamıyordu. Zaten onunla

Bella Andre

50

Page 47: Uzun Yağmurlardan Sonra

tanıştığı andan itibaren onu öpmek istemişti fakat şimdi onu

öpücükleriyle kendinden geçirmek, güldürmek ve o tatlı gü-

lüşünü defalarca duymak istiyordu.

Nihayet Ellen konuştu, “Chase?” Sesi her zamankinden

biraz tiz çıkmıştı. “Bu kim?”

Ellen, artık örtünmeye başladığında Chase, onun hiç tipi

olmadığını fark etti. Chloe’nin kıvrımlarını Ellen’ın gergin

kaslarına tercih ederdi. Ayrıca o boyalı sarı buklelerin, Chloe’

nin, her hareket edişinde omuzlarına dökülen kahverengi saç-

larının yanında hiçbir önemi yoktu.

“Ben Chloe.”

Chloe’nin böyle bir şeyle nasıl eğlendiğini gördükçe

şaşkınlığı daha da artıyordu. Belli ki kendisi, böyle berbat

bir durumla uğraşırken onu izlemekten büyük bir keyif alı-

yordu. Fakat o da birdenbire olayın çok komik olduğunu fark

etti.

“Bu akşam beni Chase aldı.” Adama doğru başını salladı

ve; “Hikâyeyi bilirsin işte –yolun kenarında başı dertte bir

kız, arabası güzel bir tiple tanışır,” diye ekledi.

Ellen, sabahlığa sarınırken öfkeliden ziyade kafası ka-

rışmış görünüyordu. Ki bu da bu akşam biraz eğlenmekten

fazlasını planlamadıkları için Chase’e oldukça mantıklı geldi.

Ellen, Chase’e bakarken sanki içten içe bir şeyler düşünüyor

gibiydi. Ardından, “Bir fotoğrafçı olduğun ve hızlı yaşayan

tiplerle vakit geçirdiğin için senin de böyle biri olduğunu an-

lamam gerekirdi.”

Kendini, kardeşi Smith’in filmlerinden biri için çekilen

Uzun Yağmurlardan Sonra

51

Page 48: Uzun Yağmurlardan Sonra

gerçeküstü bir sahneye adım atmış gibi hissederken Chase

de, “Nasıl bir tip olduğumu düşünüyorsun ki?” diye sormak

zorunda kaldı.

“Bilirsin işte, temizlik işleri ve personeli,” dedikten

sonra gecelerindeki bu yeni gelişmeyi düşünürken dudakla-

rını ısırdı. Sonra dikkatini kadına yöneltti. “Biraz beklenme-

dik bir şekilde olsa da tanıştığımıza memnun oldum, Chloe,”

dedi. Ardından derin bir nefes alıp “Çok güzelsiniz,” dedi.

Chloe, Ellen’ın ona bakış şekline çok şaşırmıştı. Belli

ki Ellen’in yatakta bir sonraki performansını anlamaya çalı-

şıyordu çünkü bunun Chase’in hoşlandığı türden bir şey ol-

duğunu düşünüyordu.

“Teşekkürler,” dedi Chloe. “Sen de çok güzelsin ama bu

akşam üçlü seks yapmak isteyeceğimi sanmıyorum.”

Bunu böylesine rahat bir tavırla söylemesi, adamın res-

men aklını aldı.

Daha önce üçlü seks yapmış mıydı acaba?

Ona bir başkasının dokunduğunu düşünmek bile Cha-

se’i sinirlendirmeye yetti.

Daha önce hiç ciddi bir ilişki düşünmemişti, tek gecelik

ilişkilerle halinden oldukça memnundu. Hayatını dolu dolu

yaşamaya çalışırken evde onları bekleyen bir eşi ve çocuk-

lara sahip meslektaşlarını daha önce hiç kıskanmamıştı.

Ama bu kadını gördüğü ilk andan itibaren sadece onu

korumak istiyordu. Artık daha fazlasını isteyebilir miydi?

Onunla yeni tanışmasına rağmen ondan hemen etkilendiğinin

farkındaydı.

Bella Andre

52

Page 49: Uzun Yağmurlardan Sonra

Bir ilişki bu kadar çabuk başlayabilir miydi?

“Aman Tanrım,” dedi Ellen, Chloe’nin yarasını görünce.

“Yüzüne ne oldu böyle?”

Chase, Chloe’nin yüzündeki o neşenin kaybolmasından

nefret ediyordu.

“İyiyim,” dedi Ellen’a. Ardından adama döndü. “Ken-

dime başka bir yatak odası bulacağım. İyi geceler.”

Chase, peşinden gitmek istediyse de ilk etapta Ellen’la

uğraşması gerektiğini biliyordu.

Kadın, kapıyı arkasından kapattıktan sonra Ellen, “O,

iyi mi?” diye sordu. “Yarası gerçekten kötü görünüyor.” Ama

Chase, daha cevap vermeden konuşmaya devam etti. “Dok-

tora göründü mü? Gerçekten onu yolda mı buldun?”

Ellen’ı gerçekten yanıtlamayı isterken elini onun ıslak

saçlarının arasından geçirdi.

Bunun yerine tüm söyleyebildiği, “İyileşecek,” oldu.

Bundan emindi. “Bak, bu akşamdan itibaren aramızda artık

bir şey olmayacak.”

Ellen, girişimlerini birden unutarak gülümsedi. “Abin

için çalıştığımı düşününce, bu muhtemelen en iyisi olur.”

Chase, sorunu kısmen de olsa hallettiklerine sevinmişti.

“Gerçekten çok güzel bir kadın.” Ellen, kıyafetlerini

kollarına alıp banyoya yönelirken Chase’e göz kırpıp, “Üçlü

seksi bir an için gerçekten düşünecek kadar güzel ama bu

benim tarzım değil,” diyerek dalga geçti.

“Hayır,” dedi Chase. Ama cevabı tamamen içgüdüseldi.

“Böyle bir şey asla olmazdı.” O güzel kadını asla ve asla bi-

Uzun Yağmurlardan Sonra

53

Page 50: Uzun Yağmurlardan Sonra

riyle paylaşamazdı.

Eğer onu başına neler geldiğini anlatmaya ve araların-

daki o ilk alevlenmenin başka bir şeye dönüşü dönüşmeye-

ceğini görebilecek kadar uzun bir süre burada kalmaya ikna

edebilirse tabii.

Ama Ellen’ı kıyafetlerini giymesi için yatak odasında

bırakıp Chloe’nin başka bir odaya yerleştiğinden emin olmak

için koridorda ilerlerken bu yabancının ona bir şans verecek

kadar güvenmesinin hiç de kolay olmayacağını düşündü.

Bella Andre

54

Page 51: Uzun Yağmurlardan Sonra

3

Chloe, şimdi hiçbir şeyi; çantasını yere, kendini de ya-

tağa atıp top gibi kıvrılmaktan daha çok istemiyordu. Zemin,

oldukça pahalı bir ahşapla kaplanmışa benzediği için çanta-

sını bırakıverdi. Zenginlerin nasıl yaşadığını gayet iyi bili-

yordu fakat şarap kentindeki bu muhteşem evden yine de

etkilenmişti, özellikle de buranın sadece bir misafirhane ol-

duğunu düşününce. Asıl yaşadıkları evin nasıl olduğunu

hayal dahi edemezdi.

Hep daha fazlasını isteyen ama bunu nasıl elde edece-

ğini bilmeyen alt-orta sınıf sayılabilecek ailesiyle bir evde

büyümüştü. Eski kocasıyla tanıştığı ve onun tüm dünyayı

kendisine vermek istediğini söylediğinde Chloe, sözlerini

mihraba kadar taşımıştı.

Şu an bu sözlerin ne anlama geldiğini az da olsa bili-

yordu. Giyebileceği güzel elbiseler, istediği kadar harcaya-

bileceği para vermiş olabilirdi ama onun için gerçekten önem

55

Page 52: Uzun Yağmurlardan Sonra

taşıyan her şey, elinden almaya çalışmıştı.

Aklından bu kötü anıları çıkarmak istercesine başını sal-

layıp banyoya geçti. Çantasını parke zemine bıraktıktan

sonra ıslak, kirli kıyafetlerini çıkartıp lavabonun içine koydu

ve kıyafetlerindeki çamuru yıkamaya başladı. Bunları atmayı

çok isterdi ama yanında fazla bir eşyası yoktu, yakın za-

manda bunlara tekrar ihtiyacı olacağını da biliyordu. Şu an

yapabileceği en iyi şey, biraz sabun ve suyla kirleri çıkart-

mak, eliyle suyunu sıkabildiği kadar sıkıp onları kurutmaktı.

Elbette evde çamaşır ve kurutma makinesi olduğunu bili-

yordu fakat bir yabancının –hatta onu buraya getiren yaban-

cının bile değil, hiç tanışmadığı abisinin– evinde bir gece

geçirmek, ona göre iyilikten de öte bir şeydi.

Sonunda kıyafetleriyle uğraşmayı bitirdikten sonra duşa

girdi ve tam sıcak suyu açmak üzereyken fikrini değiştirdi.

Banyoda büyük bir jakuzi vardı. Bacaklarına, omurgasına ve

ayaklarına masaj yapan fıskiyeli ılık suyun içine uzanma dü-

şüncesiyle az kalsın yüksek sesle inleyecekti.

Chloe bir aptallık yapıp yapmadığına emin olmadan,

önce banyo kapısına suçlulukla baktı. Sonuçta yalnızdı. Cha-

se, akşam burada kalması konusunda ısrar ettiğine göre bu

imkânlardan faydalanmasının ne gibi bir sakıncası olabilirdi

ki? En azından banyo, yatak odasının içindeydi.

Böyle bir jakuziyi daha önce hiç kullanmamıştı, ta ki...

Hayır. Bu akşam bunları düşünmemeliydi, buna izin ve-

remezdi. Chloe, her şeyi yolundaymış gibi görünen lüks bir

hayat yaşamadığını biliyordu ama etrafı asmalarla çevrili bu

Bella Andre

56

Page 53: Uzun Yağmurlardan Sonra

güzel evde kendini oldukça güvende hissetmişti.

Birkaç saniye sonra, sıcak suyun içine girdiğinde emni-

yette olmanın verdiği o muhteşem –Chase’in izin verdiği o

birkaç dakika boyunca kollarında çok sıcak ve kendini gü-

vende hissetmenin verdiği o güzel– duygunun, bedeninin

böyle dengesizce hareket etmesine neden olduğunu düşündü.

Bacaklarını, ardından kalçasını ve sırtını küvete daldır-

dığında vücudunun buna karşı aşırı hassasiyet gösterdiğini

hissetti. Büyük bir keyifle iç çekerek başını küvetin kıvrı-

mına koydu ve yağmur damlalarıyla tıkırdayan tavana baktı.

Kendini çok uzun zamandır bir kadın ya da seksi biri gibi

hissetmiyordu. Ama yine de adamın ondan etkilendiğine hiç

şüphesi yoktu.

Aslında şimdi bu duruma üzülmesi gerekirdi. Her şeye

rağmen onunla daha yeni tanışmıştı. Kaldı ki şu aralar her-

hangi birinin ilgisiyle uğraşacak durumda değildi. Ne onun-

kiyle ne de kendininkiyle. Yine de göğüslerinin tam ucunda

ağır bir çarpıntı hissetmeye başladı, her zamankinden çok

daha yoğundu hem de. Bacaklarının arası... Aslında, gerçek

şu ki tam aşağısı, bacaklarının arası alev alev yanıyordu.

Eğer kendine karşı biraz dürüst olmayı başarabilseydi

adamın ona yaklaşıp bir elini boynuna koyduğu ve buz pa-

ketini yanağına dayadığı andan beri yanıp tutuştuğunu itiraf

edebilirdi.

Gerçi hem Chloe’nin hem de o yataktaki kadının zevk-

leri belli ki aynıydı.

Çıplak yabancıyı –Ellen, adının Ellen olduğunu söyle-

Uzun Yağmurlardan Sonra

57

Page 54: Uzun Yağmurlardan Sonra

mişti– ve çılgın teklifini düşününce Chloe, yine sırıtmaya

başladı. Bu esnada da küvetin içine biraz daha kaykılıp sıcak

suda saçları ıslansın diye boynunu geriye atmıştı. İşte bu çok

iyi geldi. Hemen yan tarafındaki şampuan şişesine uzanıp

çok hoş kokan bu sıvıyla saçlarına masaj yapmaya başladı.

Öyle ya da böyle pek iyi bir gece sayılmazdı ama en azın-

dan keyifli geçen anları olmuştu. Özellikle de yatak odasının

kapısını açıp misafirhanede yalnız olmadıklarını fark ettiği anda

Chase’in yüzündeki o ifade, gecenin en eğlenceli kısmıydı.

Chase, belli ki çıplak kadını görünce bir hayli şaşırmıştı

ve tabii yatağında birden fazla kadın fikrinin Chloe’yi ürkü-

teceğinden korkmuştu.

Chloe’nin gülümsemesi, hafif bir surat asıklığına dö-

nüştü. İnsanların böyle şeyler yaptığını düşününce değil de

Ellen’ın bu düşüncesine anlam verememediği için bozulu-

yordu.

Eğer bu adam onunla olsaydı Chloe, onu kimseyle pay-

laşamazdı.

Bu düşünceler, Chloe’nin ısınmasını sağlamıştı. Şam-

puan, kirpiklerine damlayınca bu nahoş düşüncelerden kur-

tulacağını umarak suyun altına girdi.

Derdi neydi böyle? Gerçekten de ahmağın teki miydi?

Fantezilerle ve aptalca hayallerle mi doluydu zihni?

İşin aslı, çok uzun zamandır tek güvenmesi gereken in-

sanın kendisi olduğunu biliyordu.

Ama yine de oturma odasında ve mutfakta onu yoldan

alan bu yabancıyla ile biraz da olsa tartışmamış mıydı? Tem-

Bella Andre

58

Page 55: Uzun Yağmurlardan Sonra

kinli davranması gerekeceği yerde neredeyse flört edecek-

lerdi. Ve işte tam da o esnada adamı yatakta bekleyen bir ka-

dın buldular. Belki Chloe’nin buna şaşırmış olması gerekirdi

ama bunun yerine gülmemek için kendini tutmamıştı bile.

Tekrar gülecek bir nedeninin olmaması gerçekten iyiy-

di. Şimdi tüm bunları bir kenara bırakması gerekiyordu.

Şaşırtıcı ama birkaç dakikadır kendini eskisi gibi hisse-

diyordu.

Chloe, bir zamanlar oldukça duygusal bir kadındı. Şu

kendi vücudundan korkan kızlardan değildi. Öpülmeyi sevi-

yordu. Okşanmayı da. Elbette başka şeyler de hoşuna gidi-

yordu. Eski kocası, bundan utanması gerektiğini söylemişti.

Bakımsız bir kocayla evlenmesi bu dürtülerin, bu isteklerin

gerçekten bitmesi anlamına gelmiyordu.

Sadece gizlenmişlerdi.

Ve Chase, belli ki –ve ne yazık ki– saklambaç konu-

sunda bir uzmandı.

Chloe, sabunu kollarının üzerinde gezdirirken iç çekti.

Bedeninin tekrar hayat bulduğuna inanamıyordu. Özellikle

bu akşam, uyumaya, yemek yemeye ve sonrasında ne yapa-

cağına odaklanmak zorundaydı.

Ama bunun yerine küvette uzanmış, yeşil gözleri ve ko-

caman gülümsemesi olan Bay Seksi’yi düşünüyordu. Tabii,

o muhteşem vücudundan bahsetmiyordu bile; uzun boylu,

geniş omuzlu ve kaslı vücudundan.

Vücudunu bir an hiddetle sabunlarken içini resmen bir

hayal kırıklığı kemirmeye başladı. Oldukça lüks olduğunu

Uzun Yağmurlardan Sonra

59

Page 56: Uzun Yağmurlardan Sonra

düşündüğü yatağa kendini atıp hemen uykuya dalmak yerine

bu muhteşem küvetten çıkarsa gece boyu kıpırdanacağına ve

karşılıksız bir şehvetle çatlayacağına dair içinde kötü bir his

vardı.

Hayır, kahretsin! Eski kocasından ayrıldığında kendi ha-

yatını idame ettireceğine yemin etmişti. O zamanlar bunun,

para, iş ve kalacak yer anlamına geldiğine inanıyordu. Açık-

ça, başını iki yana sallamayı düşündü. Eğer tahrik edildiğini

hissetseydi o zaman bunun icabına bakmak zorunda kala-

caktı.

Bu şaşırtıcı düşünceyle küvetin içinde kıpırdanıp durdu.

Sıcak su vücut kıvrımlarının üzerinden akarken en son se-

vişmesinin, bedenini keşfedip ihtiyaçlarını gidermesinin üze-

rinden ne kadar zaman geçtiğini hatırlamaya çalıştı.

Doğal şehvet duygusundan ne zamandan beri utanı-

yordu?

Keşke yanıtlar, böyle üzücü olmasaydı. Keşke cevaplar,

kendini bu kadar güçsüz hissettirmeseydi.

Hayır. Bu akşam oraya gitmeyecekti. Özellikle de ya-

şadığı şeyden sonra.

Yarın, çok yakındı. Ama bu akşam... şey, belki de bu

akşam, uzun zamandır inkâr etmek zorunda bırakıldığı yö-

nünü kurtarmak için aşama kaydedebileceği bir fırsattı.

Bütün hayatını sadece yüzündeki yaraya bakarak yeniden ku-

ramazdı. Bunun için Napa Vadisi’nde bir geceden daha fazla

zamana ihtiyacı vardı. Fakat kendine neden bunca zamandır

inkâr ettiği zevk için bir fırsat tanımıyordu?

Bella Andre

60

Page 57: Uzun Yağmurlardan Sonra

Gözlerini kapatıp kollarıyla, bacaklarındaki kaslarını ve

çenesini rahatlatmaya çalıştı. Ilık küvetin içinde rahatlarken

elini göğüs kafesinin üzerine koyup öylece tuttu, kalbinin ne

kadar hızlı attığını hissedebiliyordu.

Vücudu sudan ısınmıştı. Ellerini yavaşça göğüs kafesin-

den çekip göğüslerini avuçlarının arasına aldı ve içine sap-

lanan o zevkli duygular karşısında nefesini tuttu.

Nicedir seksi fanteziler kurmuyordu. Ama bu akşam, sa-

dece kendisine, ellerine ve sıcak suyla dolu küvete aitti.

Uzun zamandır saklı kalmış anılarını düşünürken zihni-

nin, bir adamın kollarında ve adamın başının da göğüslerinin

tam üzerinde olduğu bir fanteziye sürüklenmesine izin verdi.

Ardından adam başını kaldırdı, o anda Chloe bacaklarının

arasında nefes kesici bir uyarılma hissetti.

Çünkü adam, Chase’e benziyordu.

Chloe, derhal kendine dokunmayı bırakmalıydı. Aslında

küvetten çıkıp ihtiyacı olan uykuya kavuşarak kontrolünü

sağlayacağını biliyordu.

Ancak uzun zamandır bundan mahrumdu; hem de çok

uzun zamandır. Otuz yaşındaydı ve cinsellik dönemine giri-

yordu, değil mi?

Geçen bunca yılın hayatını tüketmesine hiç ses çıkar-

mamasına kızmak için işte bir neden daha.

Ayrıca doğuştan gelen şehveti, hayatının bir bölümünü

daha iyileştirecekti.

Büyük, karo zeminli banyoya bakındı. Küvetin üzerin-

deki pencerelerde jaluzi vardı. Parlak zırhlı şövalyesi, şimdi

Uzun Yağmurlardan Sonra

61

Page 58: Uzun Yağmurlardan Sonra

koridorun diğer ucundaki yatak odasında başka kadınla meş-

guldü.

Chloe, burada güvende olduğunu biliyordu, hem de

uzun zamandır olduğundan çok daha güvendeydi. Bu akşam

kendini yine normal biri gibi hissetme fırsatı yakalamıştı.

Bunu kullanacaktı... Yeni tanıştığı bir adamın muhteşem yüzü

–ve her beyin hücresi tarafından ayartılması imkânsızdı– birkaç

dakika içinde onu mutluluktan ağlatacak adama aitti.

Bir eli göğüslerinin üzerinde dururken diğer eli usulca

göğüs kafesinin aşağısına, oradan da midesine indi; ta ki ba-

caklarının arasındaki tüylü, yumuşak kıvrıma ulaşıncaya

kadar. Suyun içinde bacaklarını ayırması, tamamen içgüdüsel

bir hareketti.

Parmakları daha da aşağıya inerken nefes alıp verişi hız-

landı. Suyun içinde bile ne kadar kaygandı böyle. Aslında o

yakışıklı adamın dokunduğu, buzu yanaklarına koyarken eli-

nin boynundaki saçların arasından geçişini hissettiği o ilk

andan beri nasıl hazır olduğunu hissedebiliyordu. Chase’in

onunla yakınlaşmamak için kendini dizginlediğinin farkında

olmasına rağmen adamın bedeninin sıcaklığıyla kurumuştu.

Hiç tanımadığı bir adama nasıl tepki vermesi gerektiğini

gerçekten bilmiyordu. Başına gelenleri ve hâlâ zonklayan ya-

rasını göz önüne aldığında irkilmeyip, onun ellerini üzerinde

hissetmesinden tiksinmeyip de başka ne yapabilirdi ki?

Ama artık bu adamın dokunuşundan nefret edecek du-

rumda değildi. Tam tersine bu şaşırtıcı gerçeği düşünmek,

onu uzaklaştırmaktan daha çok adamı hayal ederek kendine

Bella Andre

62

Page 59: Uzun Yağmurlardan Sonra

dokunmasına neden olmuştu.

Parmakları bacaklarının arasında gezinirken aklı; Cha-

se’in, kasıklarına baktığı o âna gitmişti. Seks, bir zamanlar

iyiydi hem de Chase gibi bir adamın, bir kadına yaşatabile-

ceği zevki hayal ettirebilecek kadar.

Burnunu, ağzının ve gözlerinin az bir kısmını yüzeyde

tutarak suya iyice gömüldüğü için ayakları biraz daha ileriye

gitti ve yanlışlıkla fıskiyelerin hızını arttırdı.

Fokurdayan su, hassas cildine hücum ederken Chloe’nin

gözleri açıldı. İlk başta bu, bir anda heyecan verici geldi; son-

rasında suyun ağrılı kaslarında hareket edişine alışınca ra-

hatladığını hissetti.

Kalçasını fıskiyelere doğru kaldırmak, biraz kötü geldi.

Bir o kadar da utanç verici.

Ve biraz da akıllıca.

Elini bacak arasından çekip tekrar göğüslerine koyduk-

tan sonra su, bacak arasındaki en güzel yerde akarken diğer

elinin avucunu çanak gibi açtı.

Uzun zamandan beri yaşadığı en güzel orgazm anına

yaklaştıkça kalçasını bir yukarı bir aşağı hareket ettirmeye

başladı. O anda gözünün önüne yine Chase’in yüzü geldi ve

bu kez, nasıl öpüştüğünü, şu an kendi ellerinin yerinde onun

o iri elleri olsaydı nasıl hissedeceğini hayal etmesinin önüne

geçmedi.

İlginç bir ses bilinçaltına girmeye çalışıyordu ama şu an

buna dikkatini verebilecek halde değildi. Ardından bedeni

iyice gerilip sanki bin tatlı parçaya ayrılırken dudaklarında

Uzun Yağmurlardan Sonra

63

Page 60: Uzun Yağmurlardan Sonra

Chase’in adı vardı. Kalçası, fıskiyelere daha da yakın durur-

ken parmaklarıyla göğüslerini sıkıyordu.

Of, Tanrım. Bu hissi, gerçekten seviyordu. Damarların-

dan akan bu şehveti ve peşi sıra çöken sakinliği seviyordu.

Neden bu hisler olmadan uzun süre zaman geçirmişti ki?

Chloe, öyle gevşemiş, öyle sıcaklamıştı ki zihninin, ta-

mamen boşaldığı biraz önceki âna döndüğünde jakuzinin

içinde daha da derine gömülmek üzereydi.

Gözlerini yavaşça açarken kalbi yine deli gibi atmaya

başladı. Birkaç saniyedir orgazmı yüzünden yeterince şaşkın

olduğundan şu an baktığı şeyi kesinlikle seçemiyordu ama

bundan emindi, Chase, banyonun kapısında öylece duru-

yordu.

Yüzünde, şaşkın bir ifade –ve güçlü bir arzu– vardı.

Bella Andre

64

Page 61: Uzun Yağmurlardan Sonra

4

Chloe, gözlerini tekrar kapadı, nefesini tuttu ve fıskiye-

ler kendiliğinden kapanırken iyice suyun içine kaykıldı. Elin-

den geldiği kadar uzun bir süre nefesini tuttu. Tekrar doğrul-

duğunda kapının hâlâ kapalı ve kilitli olmasının... ve Cha-

se’in, tüm çıplaklığıyla olmasa da jakuzisinde kendine do-

kunduğunu görmesinin, kötü bir rüyadan başka bir şey olma-

ması için dua etti.

Maalesef, nefes almak için sudan çıkıp gözlerini açtı-

ğında adam, yaklaşık bir dakika önce durduğu yerdeydi.

Chloe, sıcak suyun içinde olmasına rağmen başından ayak

parmaklarına kadar utançla kızardığını hissedebiliyordu.

En azından kendine söylediği şey buydu.

Vücudunun ve suyun sıcaklığıyla, bir yandan kalçasını

suyun içinde hareket ettirip çıplak vücudunu gizlemek için

dizlerini biraz yukarı kaldırdı. Bir yandan da su seviyesinde

açıkça görünen göğüslerini kollarıyla çaprazlamasına kapattı.

65

Page 62: Uzun Yağmurlardan Sonra

Chase’e –bir yangın söndürme sistemini tetiklemeye ye-

tecek sıcaklıkla yanan o yeşil gözlerine– zar zor bakıp, “Ka-

pı kilitliydi!” dedi.

İyi ki bir özür beklemekten çok daha iyisini biliyordu.

Çünkü adamın birazcık bile utanmış bir hali yoktu.

“Tam kilitlenmemiş olmalı.”

Keşke sırıtmak üzere olmasaydı. Bu yaşananların hiçbiri

komik değildi. İzlediği bir filmdeki karakterlerin başına gel-

seydi anca o zaman komik sayılabilirdi.

Ama bu, romantik komedi değildi.

Altüst olmuş hayatıydı sadece.

En sonunda adam, az da olsa üzgün görünmeyi başardı.

“Yatak odasında eşyalarını göremedim. Yine gitmiş olabile-

ceğini düşündüm.” Durdu. Bakışları ondan yayılan arzunun

ardından yumuşamıştı. “Seni merak ettim.” Elini uzattı. “Ve

yaran için Advil getirdim. Ne kadar çok acıdığını biliyorum.”

Adamın bu nezaketi, Chloe’nin tam da savunmasız ol-

duğu noktaya isabet etmişti. Bu da gözlerini kapamasına

neden oldu.

Zaten gözlerini kapaması gerektiğini biliyordu. Cesurca

davranıp Chase’in yüzüne bakmak için gözlerini açma gibi

bir hataya düştüğünde yüzünden okuduklarının istek mi

yoksa nezaket mi olduğunu söylemekte zorlanacaktı.

Hem ikisi de kendini fazlasıyla muhteşem şu pakete

kaptırdıklarından, aradaki farkı nasıl söyleyebilirdi ki?

Aman Tanrım.

Chase’in kapıda olmasına öyle şaşırmıştı ki tam orgazm

Bella Andre

66

Page 63: Uzun Yağmurlardan Sonra

olurken dudaklarından dökülen ismi tamamen unutmuştu.

Onun adını sayıklıyordu.

Chloe, yutkundu. Hem de zar zor.

Bu noktada oynaması gereken tek bir rol olduğunu bil-

diği için gerçektekinden çok daha sert bir dille, “Bu arada,

Chase adında çok tanıdığım var,” dedi.

Adam, şaşırdı, bir kaşını kaldırıp Chloe’ye baktı. Ama

içinde ani bir gülme isteği belirmişti. “Gerçekten mi?”

O bastırmaya çalıştığı gülümsemesini gereğinden fazla

yüzünde tutmuştu. Özellikle ikisi de onun hayatında önceden

Chase isimli biriyle tanışmadığını bildiği için.

“İnsanlar genellikle ismimin pek yaygın olmadığını söyler.”

Evet, buna ne diyecekti? İlk sert görünme denemesi ve

şaşkınlığı geçtikten sonra Chloe, artık içinde bulunduğu du-

rumun daha da bilincine varmıştı.

Chase’in annesi ona her ne öğretmiş olursa olsun belli

ki çıplak bir kadını, sakinleşmesi için yalnız bırakması üze-

rine ders vermeyi unutmuştu. Çünkü Chloe’nin küvetten

çıkıp giyinmesine müsaade etmek yerine hayran gözlerle çıp-

lak bedenine bakıyordu.

Elleriyle çıplak vücudunu gizlemeyi istiyordu ama ya-

tağında ondan ortalama on üç kilo daha zayıf bir kadın vardı.

İyi de neden şimdi vücut kıvrımlarından utanıyordu ki?

Eski kocası, karısının kilo vermesi gerektiğini defalarca

söylemişti. Fakat tekrar diyet yapmayacaktı. Hiç kimse için

hem de. Kaslarını ve kıvrımlarını saklıyordu, çok sağ ol.

Yine sert görünmeye çalışarak, “Farkındaysan hâlâ

Uzun Yağmurlardan Sonra

67

Page 64: Uzun Yağmurlardan Sonra

çıplağım,” dedi.

“Evet, kesinlikle öylesin,” dedi Chase de. Çıplaklık ke-

limesinden belli ki büyük bir keyif alıyordu.

Chloe, neden ona daha fazla sinirlenemiyordu?

Daha da önemlisi, neden korkmuyordu?

Chase, iri bir adamdı; Chloe’den çok daha iriydi hem

de. Elleriyle ona zarar verebilirdi. Bedeninin geri kalan kı-

sımlarının da canını acıtabileceğinden bahsetmiyordu bile.

Bu adamın ona yapabileceklerinden korkmak için sayı-

sız nedeni olmasına rağmen... korkmuyordu.

İlk başta arabasına binme konusunda biraz tedirginlik

duymuştu ama daha sonra adam, o büyük ailesinden bahset-

meye başlayınca bu tedirginlik kaybolup gitmişti. Belli ki

kardeşlerini çok seviyordu ve bir seri katilin ailesiyle böyle-

sine bağı olan tiplemesi çizmesi neredeyse imkânsızdı.

Chase, mutfaktayken Chloe’nin yarasına bakmak için

ısrar ettiğinde Chloe, tedirginliğinin yeniden ortaya çıkması

için uğraştıysa da gerçek şu ki, ona zarar vermesinden kork-

tuğu için kaçmamıştı.

Hayır, tamamen farklı bir nedenden dolayı uzaklaşmıştı.

Bu adama karşılık vermekten korkuyordu. Ondan etki-

lenmesi, güçlü –ve ani– olmuştu.

Ve şimdi, hızla soğuyan suyun içinde ıslak, çırılçıplak

halde duruyor ve o karşılığı hâlâ hissediyordu. Aslında her

zamankinden çok hissediyordu. Tamamen özel olması gere-

ken bir ânın ortasında onun adını söylemek, sadece onun ap-

tallığıydı.

Bella Andre

68

Page 65: Uzun Yağmurlardan Sonra

Bu ilginç zayıflığına ve Chase’in de bu denli inatçı bir

adam olmasına sinirlenerek oldukça alaycı bir tavırla, “Çok

iyi anlamıyorsun, değil mi?” dedi.

Chase, sırıttı. Güzel bir gülümseme, Chloe’nin midesine

hep komik şeyler yapmıştır zaten. “Doğrudan isteklerde daha

iyiyimdir.”

“Dışarı çık.”

Chase yine sırıttı ve ardından kahkaha atmaya başladı.

“İlk önce havlu ister misin?”

“Daha iyi davranarak, korkunç oluyorsun.” Chloe, elin-

den gelen en sert tavırla konuşsa da gülümsemek için dudak-

larının yukarı doğru kıvrılmasını engellemeye çalışıyordu.

Bu kez adamın verdiği karşılığın odadan çıkmak yerine

içeride daha hızlı hareket etmek Chloe’yi hiç şaşırtmadı.

Kalın, yumuşacık bir havlu getirdi.

“Al bakalım.”

Adam, havluyu Chloe’nin ayağa kalkmasını, küvetten

çıkıp ona doğru birkaç adım atmasını gerektirecek kadar

uzakta tutuyordu.

Chloe oyalanıyor, aslında birlikte oynadıkları bu çılgın

oyundan adamın da onunla aynı fikirde olup olmadığını an-

lamaya çalışıyordu. “Peki, şu diğer çıplak kadına ne oldu?”

“Evine gönderdim,” dedi, sanki dünyanın en net ceva-

bını vermiş gibi.

Bu noktada haylaz dudaklarını engellemek için ortada

çok fazla neden kalmadığını düşünerek Chloe, hafifçe sura-

tını asıp, “Zavallı şey. Bu kadar çabuk orgazm olman karşı-

Uzun Yağmurlardan Sonra

69

Page 66: Uzun Yağmurlardan Sonra

sında hayal kırıklığına uğradı mı?”

Adam, boğuk bir sesle güldü. “Korkarım bu, onun şanslı

gecesi değildi. Kıyafetlerini alıp senden sonra hemen gitti.”

Hımm.... İşte bu şaşırtıcıydı. Sunulanı almadan güzel,

çıplak bir kadını evine gönderebilen çok erkek tanımıyordu.

Peki o zaman Chloe’yi neden yalnız bırakmıyordu?

Ve neden Chloe, onu istiyordu?

İkisi de eğer Chloe çığlık atmaya başlarsa ya da Cha-

se’den gitmesini isterse gideceğini biliyordu. Ama bunun ye-

rine sadece havluyla değil, birbirlerine karşı hissettikleri o

aşikâr çekimle bu oyunu oynuyorlardı.

Chloe’nin oldukça eğlendiği bir oyundu bu.

Aslında öyle eğlenceliydi ki eğer daha çok uzarsa ger-

çekten aptalca şeyler yapabilirdi.

Gerçekten ama gerçekten aptalca bir şey hem de.

Hayır.

Zaten bir aptallık yapmıştı. Saçma sapan tercihlere da-

yanan bir evlilik yapmıştı şimdi eline geçen... yüzünde

büyük, çirkin bir yara ve çukurda bir araba. Fakat şimdi so-

runlarını nasıl çözeceğini düşünmemek için bir yabancının

evine gizlenip birbirlerine duydukları ilgiyi kullanmaya ça-

lışıyordu.

Bu moral bozucu düşünce ona, Chase ile oynadıkları

oyunu, hatta çıplak olduğunu bile unutturmuştu; öyle ki daha

ne yaptığını fark etmeden havluyu almak için ayağa kalk-

mıştı bile.

Birden buz kesildi, hiç tanımadığı bu yakışıklı adamın

Bella Andre

70

Page 67: Uzun Yağmurlardan Sonra

karşısında öylece duruyordu. Islak vücudundaki su damla-

cıkları bedeninden kayıp tekrar küvete düşerken bunun far-

kına vardı.

Adam ona bakarken yeşil gözleri, kocaman açıldı. “Tan-

rım, çok güzelsin Chloe.”

Chase, bu sözleri bilinçli olarak mı yüksek sesle söyle-

diğini bilmiyordu ama aralarındaki saygı Chloe’yi bir hayli

etkilemişti.

Daha önce hiç kimse ona böyle bakmamıştı. Chase

sanki hayatında hiç böyle çekici birini ya da bir şeyi görme-

miş gibiydi.

Hayır. Çekici değil.

Güzel.

Belki de Chloe’yi orada üzerinden su damlar halde çı-

rılçıplak tutan da bu kelimenin gücüydü. Belki sadece ateşli

ve seksi kelimelerini duymayı bekliyordu, kimbilir.

Bekliyordu.

Ümit ediyordu.

İstiyordu.

Bir sonraki aşamada neler olacağını, böyle bir durumda

dünyadaki her erkeğin ne yapacağını biliyordu. Adam, sevi-

şebilmek için onu baştan çıkartacaktı ve Chloe de sabah ol-

duğunda duygusal zayıflığından faydalandığı için ondan

nefret edecekti.

Aslında zayıf, aptal olduğu, kalbini ve bedenini daha iyi

koruyamadığı için kendinden nefret ederdi.

Kalbinin hızlı atışlarıyla saniyeler geçti. Chase, tek is-

Uzun Yağmurlardan Sonra

71

Page 68: Uzun Yağmurlardan Sonra

teği pantolonunu çıkartıp küvete girmekten başka bir şey ol-

mamasına rağmen bunu yapmadı. İkisi de onun Chloe daha

nefes alamadan yanına girecek kadar güçlü ve iri olduğunu

biliyordu ama Chase, kadına bir santim bile yaklaşmadı.

Chloe, buna inanamıyordu. Kendisine dokunulmasına

izin vermemişti. Ve şaşırtıcıydı ki sırf kadından daha iri ve

güçlü diye ona yaklaşmamış, istediğini almamıştı.

Chloe’nin göğüs kafesine, zaten yaralı kalbinin tam or-

tasına bir acı saplandı. Böyle bir şey mümkün müydü? Ha-

yatında ilk kez o izin vermedikçe dokunmayan... hatta yak-

laşmaya bile çalışmayan bir adamla tanışmıştı.

Adamın gözlerindeki o yoğun isteğe ve çenesindeki kas-

lara, orada kalma uğraşına karşılık, verdiği tepkiye rağmen

Chloe, ondan bunu istemedikçe elini –ya da dudağını– bile

uzatmaması gerçekten mümkün müydü?

Kadın, öpüşmek için yalvarmadıkça; sevişmesine, do-

kunuşa kendini hazır hissedene kadar adamın dudaklarını

onun o güzel dudaklarına değdirmemesi mümkün müydü?

Bu çaresizce düşünceler, onun için bu kadar net olma-

malı, bir seks filmini çağrıştırmamalıydı. Fakat ikisi de şu an

öyle komik bir şekilde netti –ve güçlüydü– ki içinde bulun-

dukları durum, saçma sapan düşünceleri aklından çıkartmak

için Chloe’nin sahip olduğu kontrolün her bir parçasını res-

men ele geçirmişti.

“Havluyu alacağım, teşekkürler.”

Bir erkek ve kadın arasında bundan daha seksi bir ifade

olamazdı.

Bella Andre

72

Page 69: Uzun Yağmurlardan Sonra

Peki o halde, şimdi neden nefesi kesilmiş hissediyordu?

Tanrım.

Chase, kadınlarla çok çılgınca şeyler yapmıştı ama hiç-

birinin kendisi üzerinde Chloe’yi küvette gördüğü zamanki

gibi bir etkisi olmamıştı.

Kadının güzel, çıplak vücudunun her bir hücresine nü-

fuz etmiş şehvetin zerresi bile yıllardır fotoğraflarını çektiği

herhangi bir modelin vücudunda yoktu.

Başını yere eğdiğinde havlunun gerçekten ellerinin ara-

sında titrediğini fark etti.

Sakinleşmeye çalıştı. Artık banyoda durmamalıydı.

Bunu biliyordu.

Ama kendini alamıyordu. Ayrıca Chloe’nin gitmesini is-

tediğini de hiç sanmıyordu.

Yine de mantıklı yanı, kadın durduğu yerde kurumadan

ya da üşütmeden önce ona havluyu vermesini söylüyordu.

Havluyu uzattı, kadın da hiç onun yüzüne bakmadan hemen

havluya sarındı.

“Bay Seksi,” dedi Chloe.

Kadının, ona ne söylediğini fark ettiğinde Chase, yü-

zündeki şaşkın ifadeyi izliyordu.

Bay Seksi.

“Benden bahsediyorsun, doğru mu?” diye sordu. Onu

gerçekten yerle bir eden güzel gülümsemesini esirgemediğini

görmekten çok memnundu. Dudakları, suratını asıp dudak-

Uzun Yağmurlardan Sonra

73

Page 70: Uzun Yağmurlardan Sonra

larını ısırsa da, gerçekten çok güzeldi. Ama gülümsediğinde

sanki güneş ikisinin üzerinde doğmuş gibi içine bir sıcaklık

yayılıyordu.

“Güzel bir lakap, sence de öyle değil mi?” Chase bir

karşılık veremeden, “Havluyu bırakman gerekiyor,” diye ek-

ledi.

Bunu biliyordu. Ama kendi adını bile nasıl söyleyece-

ğinden emin değildi. Beynini parmaklarını havludan çekme-

sini sağlayacak kadar çalıştırabileceğini nasıl düşünürdü?

“Pardon.” Gerçekten de üzgündü; özellikle de Chloe,

büyük havluyu kendine hızlıca doladığında kendini kötü his-

setmişti.

“Bu küvet gerçekten bir harika.”

Hiç cevap veremeden orada durmuş, aptal gibi görün-

düğünden emindi. Chloe, kendi kendine gerçekten güzel bir

orgazm yaşarken onu kazara izlemişti ve şimdi tüm söyle-

diği, küvetin güzel olması mıydı?

“Küvetin bununla ilgisi olduğundan pek emin değilim,”

dedi sonunda.

Bu kadının gülüşünü seviyordu, bunu her duyduğunda

sesinin gittikçe daha az çatallamasına seviniyordu.

Harika göğüslerinin arasına havluyu sıkıştırıp yanından

geçerken sadece omuzlarını silkti. “Hiç kimse iyi yerleştiril-

miş bir fıskiyenin gücünü tahmin edemez,” dedi, aynaya yö-

nelip parmaklarını saçlarının arasından geçirirken.

Chase, orada öylece durup arkasından onu izlemeye

devam edince kadın, aynadan bir kaşını kaldırıp, “Eminim

Bella Andre

74

Page 71: Uzun Yağmurlardan Sonra

çok yorgunsundur,” dedi.

Kahretsin, hayır. Hiç yorgun değildi. Özellikle de o üze-

rinde sadece bir havluyla kendisine bu kadar yakın dururken

yorgunluk aklından bile geçmemişti.

“Pek uykum yok.”

“Ama benim var.” Bu sözüyle Chloe, banyodan çıkıp

koridora açılan kapıya yöneldi. “İyi geceler.”

Chase de bir görev bilinciyle kapıya yöneldi, zaten şim-

diye kadar çoktan kendi yatağında olması gerekiyordu. “Sana

da iyi geceler.”

Onu şimdiye kadar arzuladığı herhangi bir kadından çok

daha fazla istemesine rağmen ona vermeyi dilediği öpücük,

bir daha orgazm yaşaması için onu yalvartan türden olma-

malıydı.

Hayır, gerçekten yapmak istediği, sadece alnına bir öpü-

cük kondurmaktı. Yanında güvende olduğunu bilmesini sağ-

layacak, kibar bir öpücüktü sadece.

Ama bu öpücüğü hak etmemişti ve içgüdüsel olarak

sunmadığı bir şeyi ondan alamazdı.

Tam koridorun ortasındaydı ki Chloe’nin seslendiğini

duydu. “Bay Seksi?”

Taktığı lakaba gülümseyerek –bu iyi bir şeydi, değil

mi?– arkasını döndü. “Efendim?”

Chloe, söylediği isme rağmen yüzünde ciddi bir ifade

vardı, hem de gerçekten ciddi. “Teşekkürler. Bu akşam yap-

tığın her şey için, teşekkürler.”

Bu içten kelimelerin, yüksek sesle söyledikleri kadar as-

Uzun Yağmurlardan Sonra

75

Page 72: Uzun Yağmurlardan Sonra

lında söylemediği “Yapmadığın her şey için teşekkürler,” sö-

zünün karşısında Chase’in kalbi sıkıştı.

“Bir şey değil, Chloe.” Gülümsedi. “Banyoyu çok sev-

mene sevindim.”

“Buradan çıkıp kardeşinin evinde kalmak zorunda de-

ğilsin. Sanırım şaraphanenin diğer ucunda olmandansa kori-

dorun ucunda olman bana uyar,” dedi ve Chloe, bunları

söylerken Chase, onun gülmek üzere olduğuna emindi.

Aslında bu sözlerin evde onunla kendini daha güvende

hissedeceği anlamına geldiğini düşünerek, “İyi uyu,” dedi.

Chloe, başını hafifçe yana eğip Chase’in kalbini parça-

layan yumuşak bir sesle, “Aslına bakarsan, sanırım gerçekten

öyle yapacağım,” dedi.

Ve ardından kapı kapandı. Chase, uzunca bir süre onun

durduğu yere öylece baktı.

Chase Sullivan, bu akşam hayatının sonsuza dek deği-

şeceğini bilmiyordu.

Ama değişecekti.

Ve ne şaşırtıcıydı ki bu düşünceye karşı koymak gibi bir

çabası da yoktu. Bunun yerine farklı bir mücadeleye hazır-

lanıyordu.

Chloe’nin kalbini kazanmaya.

Bella Andre

76