Upload
others
View
11
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TIP TARİHİ ve ETİK ANABİLİM DALI
YOĞUN BAKIM HEMŞİRELERİNİN
YAŞADIKLARI ETİK SORUNLAR
KONUSUNDA ADANA ÖLÇEĞİNDE BİR ARAŞTIRMA
Hemşire Derya Şahin Gezer
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Danışmanı: Yardımcı Doçent Doktor Selim Kadıoğlu
ADANA - 2010
iii
ÖNSÖZ
Etik problemler yoğun bakım ünitelerinde yaşanan sorunların büyük
bölümünü oluşturmaktadır. Tıbbın bilimsel ve teknolojik açıdan gelişmesine
paralel olarak, kritik hastalara yönelik ileri bakım uygulamalarının yapıldığı
yoğun bakım üniteleri de geniş olanaklara sahip olmuştur. Topluma yönelik
sağlık hizmeti sunumuna yeni ufuklar açan bu olanaklar bir yandan da bu
ünitelerde çalışanların özellikle yoğun bakım hemşirelerinin etik problemlerle sık
sık karşılaşmasına neden olmaktadır.
Bir yandan yoğun bakım ünitelerinde karşılaşılma olasılığı yüksek olan etik
sorunların tanınması, üzerlerinde düşünülmesi ve bunlara yönelik çözüm
yollarının bulunması, diğer yandan yoğun bakım çalışanlarının etik duyarlılığın
ve bilincinin geliştirilmesi çok önemli konulardır.
Yoğun bakım ünitelerinde hemşirelerin yaşadığı etik sorunlar, lisans
eğitimime ve çalışma hayatına başladığım andan itibaren hem merak ettiğim,
hem de karşı karşıya kaldığım ve çözüm bulmak istediğim bir konu olmuştur. Bu
merakımdan hareketle planladığım tez çalışmamı, yerli ve yabancı literatürden
de yararlanarak, yoğun bakım hemşirelerinin yaşadığı etik sorunları tespit eden
bir araştırma olarak şekillendirdim. Yaptığım çalışmanın, tıp etiği alanındaki bilgi
birikimine mütevazı bir katkı olmanın yanı sıra, yoğun bakım ünitelerinde görev
yapan meslektaşlarıma karşılaştıkları etik sorunları çözümleme ve çözme
konusunda yarar sağlamasını umut ediyorum.
Tez çalışmama katkılarından dolayı başta danışmanım Yar Doç Dr Selim
Kadıoğlu ve lisans eğitimimden beri hocam olan Yar Doç Dr Sultan Alan olmak
üzere Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim dalı öğretim elemanlarına; mesleki ve
eğitimsel çalışmalarımı bir arada yürütebilmem konusunda beni daima
destekleyen genel cerrahi kliniğinden hocam Prof Dr Hüsnü Sönmez’e ve Prof
Dr Özgür Yağmur’a, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi
Hemşirelik Hizmetleri Müdürü Bilim Uzmanı Hemşire Nuriye Kabukçu’ya; tez
iv
çalışması çerçevesinde bana destek olan arkadaşım Dudu Baysal’a, Mervin
Meltem Gencer’e ve Genel Cerrahi II Kliniği çalışanlarına; her konuda olduğu
gibi akademik çalışmalarım konusunda da beni destekleyen ve yüreklendiren
eşim Serkan Gezer’e teşekkür ediyorum.
v
İÇİNDEKİLER
KABUL VE ONAY ii
ÖNSÖZ iii
İÇİNDEKİLER v
ÇİZELGELER DİZİNİ viii
ŞEKİLLER DİZİNİ x
ÖZET xii
ABSTRACT xiii
1. GİRİŞ 1
2. GENEL BİLGİLER 2
2.1. Tıp Tarihinde Yataklı Sağlık Kurumlarının ve
Onların Bünyesinde Yoğun Bakım Birimlerinin Evrimi 2
2.1.1. Hastanelerin Gelişimi 2
2.1.2. Solunum Desteğinin Tıp Tarihi Sahnesine Çıkışı 5
2.1.3. Yoğun Bakım Kavramının ve
Yoğun Bakım Birimlerinin Şekillenmesi 7
2.1.4. Yoğun Bakım Birimlerinin Günümüzdeki Durumu 8
2.2. Etik ve Tıp Etiği Temel Kavramları 11
2.2.1. Etik 11
2.2.2. Etik Değer/Etik İlke 12
2.2.3. Etik Kural-Etik Kod 12
2.2.4. Etik Sorun 13
2.2.5. Tıp Etiği 13
2.3. Yoğun Bakım Biriminde Gündeme Gelen Etikle İlgili-Bağlantılı
Konular 14
2.3.1. Ötanazi 14
2.3.2. Resüsite Etmeme Kararı 16
2.3.3. Tedaviyi Başlatmama ve Sona Erdirme 18
vi
2.3.4. Beyin Ölümü 19
2.3.5. Organ Donörü Olma Önerisi 20
2.3.6. Aydınlatma ve Onam Alma 22
2.3.6.1. Aydınlatma/Bilgilendirme 22
2.3.6.1.1. Yeterlilik-Kapasite Sorunu 22
2.3.6.1.2. Bilgilendirilme Hakkı 23
2.3.6.1.3. Bilgilenmeme Hakkı 24
2.3.6.2. Onam veya Seçim 25
2.3.6.2.1. Önerilen Tıbbi İşlemin Kabulü 25
2.3.6.2.2. Önerilen Tıbbi İşlemin Reddi 25
2.3.7. Yoğun Bakım Ekibinin İlişki Yönetimi Sorunları 26
2.3.7.1. Sağlık Profesyonelleri Arası Çatışmalar 26
2.3.7.2. Sağlık Profesyoneli - Hasta Yakını
Arası Çatışmalar 28
2.3.8. Sınırlı Kaynakların Adil Dağıtımı 29
2.3.8.1. Ekipman Yetersizliği 29
2.3.8.2. Ekip Yetersizliği 30
3. KİŞİLER ve YÖNTEM 31
3.1. Araştırmanın Amacı ve Önemi 31
3.2. Araştırmanın Özgünlüğü 31
3.3. Araştırmanın Modeli ve Veri Toplama Gereci 31
3.4. Araştırmanın Katılımcıları 32
3.5. Verilerin Değerlendirilmesi ve Karşılaştırılması 32
4. BULGULAR 34
4.1. Tanıtıcı Bilgiler 34
4.2. Birinci Soruya Verilen Cevaplar 35
4.3. İkinci Soruya Verilen Cevaplar 37
4.4. Üçüncü Soruya Verilen Cevaplar 39
4.5. Dördüncü Soruya Verilen Cevaplar 41
4.6. Beşinci Soruya Verilen Cevaplar 43
4.7. Altıncı Soruya Verilen Cevaplar 45
4.8. Yedinci Soruya Verilen Cevaplar 47
vii
4.9. Sekizinci Soruya Verilen Cevaplar 49
4.10. Dokuzuncu Soruya Verilen Cevaplar 51
4.11. Onuncu Soruya Verilen Cevaplar 53
4.12. On Birinci Soruya Verilen Cevaplar 55
4.13. On İkinci Soruya Verilen Cevaplar 57
4.14. On Üçüncü Soruya Verilen Cevaplar 59
4.15. On Dördüncü Soruya Verilen Cevaplar 61
4.16. On Beşinci Soruya Verilen Cevaplar 63
4.17. Katılımcıların Yoğun Bakım Hemşireliğinde
Yaşanan Etik Sorunlar Konusunda Ekledikleri 65
4.18. Etik Sorunların Karşılaşılma Sıklığı ve Önemsenme
Puanı Sıralamaları 66
5. TARTIŞMA 68
5.1. Katılımcı Profili Hakkında Değerlendirme 68
5.2. Etik Sorunların Karşılaşılma Sıklığı ve Önemsenme
Dereceleri Hakkında Tartışma 69
5.3. Ötanazi Talebi Hakkında Tartışma 69
5.4. Resüsite Etmeme Kararı Hakkında Tartışma 71
5.5. Solunum Desteğinin Kesilmesi Hakkında Tartışma 73
5.6. Kaynaklarının Paylaşımında Adil Olma Hakkında Tartışma 73
5.7. Beyin Ölümünün Gerçekleşmesi Hakkında Tartışma 74
5.8. Organ Bağışı Önerisi Hakkında Tartışma 75
5.9. Bilgilendirmeme ve Onam Almama Hakkında Tartışma 75
5.10. İlişki Yönetimi ve Hiyerarşi Sorunları Hakkında Tartışma 76
5.11. Kötü Prognozun Hastadan Gizlenmesi Hakkında Tartışma 78 6. SONUÇ 79
KAYNAKLAR 80
ÖZGEÇMİŞ 87
EK: VERİ TOPLAMA FORMU 88
viii
ÇİZELGELER DİZİNİ
Tablo 1 Katılımcıların yaş ve yoğun bakımda çalışma süreleri 34
Tablo 2 Katılımcıların çalışma yerleri ve eğitim durumları 34
Tablo 3 Katılımcıların deontoloji/tıp etiği eğitimi alma durumları 35
Tablo 4 Katılımcıların ötanazi talebi ile karşılaşma durumları 35
Tablo 5 Katılımcıların resüsite edilmeme kararı ile
karşılaşma durumları 37
Tablo 6 Katılımcıların solunum desteğinin kesilmesi ile
karşılaşma durumları 39
Tablo 7 Katılımcıların solunum desteğinin verilecek hastanın
seçimi ile karşılaşma durumları 41
Tablo 8 Katılımcıların hastada beyin ölümü gerçekleşmesi ile
karşılaşma durumları 43
Tablo 9 Katılımcıların beyin ölümü gerçekleşen hastanın ailesine
organ bağışı önerisi iletilmesi ile karşılaşma durumları 45
Tablo 10 Katılımcıların bilgi verme ve onam alma sürecinde
aksama ile karşılaşma durumları 47
ix
Tablo 11 Katılımcıların hastanın tedaviyi reddetmesi ile
karşılaşma durumları 49
Tablo 12 Katılımcıların risk altındaki hastanın taburcu edilmeyi
istemesi ile karşılaşma durumları 51
Tablo 13 Katılımcıların hasta yakınlarının kötü prognozun
hastadan gizlenmesini istemesi ile karşılaşma durumu 53
Tablo 14 Katılımcıların daha kritik hastalara yer açmak için
yoğun bakımda yatanların servise transfer
edilmesi ile karşılaşma durumu 55
Tablo 15 Katılımcıların yoğun bakım hekimi ile konsültan hekim
arasında görüş ayrılığı yaşanması ile karşılaşma
durumu 57
Tablo 16 Katılımcıların hekim görevlerinin
hemşirelere devredilmesi ile karşılaşma durumu 59
Tablo 17 Katılımcıların ziyaretçi-refakatçi kabulünde
adaletsizlik ile karşılaşma durumu 61
Tablo 18 Katılımcıların mesleki hiyerarşide alt basamaklardakilere
fazla iş yüklenmesi ile karşılaşma durumu 63
Tablo 19 Katılımcıların ek olarak belirttiği görüşler 65
Tablo 20 Etik sorunların karşılaşılma sıklığı sıralaması 66
Tablo 21 Etik sorunların önemsenme puan ortalaması sıralaması 67
x
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 1 Ötanazi talebi sorunu önem puanı dağılımı 36
Şekil 2 Resüsite etmeme kararı sorunu önem puanı dağılımı 38
Şekil 3 Solunum desteğinin kesilmesi sorunu önem puanı dağılımı 40
Şekil 4 Solunum desteği verilecek hastayı seçme sorunu önem
puanı dağılımı 42
Şekil 5 Beyin ölümü gerçekleşmesi sorunu önem puanı dağılımı 44
Şekil 6 Hasta yakınlarına organ bağışı önerisi götürme
sorunu önem puanı dağılımı 46
Şekil 7 Bilgi vermeme veya onam almama sorunu önem
puanı dağılımı 48
Şekil 8 Hastanın tedaviyi reddetmesi sorunu önem puanı dağılımı 50
Şekil 9 Riskli Hastanın Taburcu Olmayı Talep Etmesi Sorunu
Önem Puanı Dağılımı 52
Şekil 10 Kötü prognozun hastadan gizlenmesi sorunu önem puanı
dağılımı 54
Şekil 11 Yatak açmak için hastaların servise nakledilmesi sorunu
önem puanı dağılımı 56
xi
Şekil 12 Yoğun bakım hekimi ile konsültan hekim arasında görüş
ayrılığı olması sorunu önem puanı dağılımı 58
Şekil 13 Hekimin görevlerini hemşireye devretmesi sorunu önem
puanı dağılımı 60
Şekil 14 Ziyaretçi-refakatçi kabulünde adil olmama sorunu önem
puanı dağılımı 62
Şekil 15 Mesleki hiyerarşide alt basamaklarda olanlara fazla iş
yüklenmesi sorunu önem puanı dağılımı 64
xii
ÖZET
Yoğun Bakım Hemşirelerinin Yaşadıkları Etik Sorunlar Konusunda Adana Ölçeğinde Bir Araştırma
Etik sorunların sağlık profesyonelleri tarafından yaşanma sıklığı ve önemsenme derecesi klinik etik açısından irdelenmeye değer konulardır. Tez çalışması çerçevesinde yürütülen araştırmanın amacı, Adana ölçeğinde yoğun bakım hemşirelerinin etik sorunlarla ne sıklıkla karşılaştığını ve bunları nasıl bir önem sıralamasına soktuklarını saptamaktır. Tanımlayıcı nitelikteki araştırmanın üç bölümde 22 soru içeren veri toplama formu, Adana merkezinde bulunan kamu hastanelerinin yoğun bakım birimlerinde çalışan hemşirelere uygulanmıştır.
Dörtte üçü üniversite mezunu olan ve üçte ikisi dahiliye yoğun bakım birimlerinde çalışan katılımcıların en sık karşılaştığı sorun, durumu daha kritik olanlara yer açmak için stabil hastaların servise transferidir (% 97,0). Sık karşılaşılma sıralamasında ilk beşte yer alan diğer sorunlar, hekim görevlerinin hemşireye devredilmesi (% 88,0), mesleki hiyerarşide alt basamaktakilere fazla iş verilmesi (% 87,0), hastanın veya yakınlarının tedaviyi reddetmesi (% 85,0) ve hayati tehlikeye rağmen taburcu edilme talebidir (% 80,0). Son üç sırada ise solunum desteğinin hangi hastaya verileceğinin belirlenmesi (% 42,0), iyileşme olasılığı kalmayan hastanın solunum desteğinin kesilmesi (% 32,0) ve ötanazi talebiyle karşılaşılması (% 17,0) yer almaktadır. Önemsenme puanı sıralamasın ilk beşinde ise stabil hastaların servise transferi (8,40), beyin ölümü gerçekleşen hastanın yakınlarına organ bağışı önerisi götürme (7,69), beyin ölümü teşhisinin konulması (7,50), hiyerarşinin alt basamaklarındakilere fazla iş verilmesi (6,80), hekim görevlerinin hemşireye devredilmesi (6,79) bulunmaktadır. Bu sıralamanın son üç basamağında hastalara yönelik yaklaşımın adil olmaması (5,63), ötanazi talebiyle karşılaşılması (5,48), hekimler arasında görüş ayrılığı yaşanması (5,20) vardır.
Katılımcıların sık yaşadığı ve önem verdiği sorunların derin değer çatışmalarından çok birimlerin olanaklarındaki eksikliklerden, koşullarındaki olumsuzluklardan, ilişki düzenlerindeki aksamalardan kaynaklandığını söylemek mümkündür.
Anahtar Sözcükler: Yoğun Bakım, Tıp Etiği, Hemşirelik Etiği.
xiii
ABSTRACT
A Research on Ethical Problems Experienced by Nurses of Intensive Care Units in Adana Sample
Frequency of ethical problems and the health professionals’ opinion on them are important topics of clinical ethics. This thesis is based on a research in Adana sample on ethical problems experienced by nurses of intensive care units. The aim of this descriptive study is to find the frequency of this experiences and their sequence of importance according to nurses. The research carried out in the intensive care units of three main hospitals of Adana city by a questionnaire contains 22 questions in three sections.
Three quarters of participants have license degree in nursing and two-thirds of them are working in internal intensive care units. The most frequent problem is transfer of the stable patient to the service to find bed for the critical patient (%97). The other frequent problems are, transfer of doctors’ duty to the nurses (%88); giving more duties to the person on the lower steps of the career hierarchy (%87), refusal of treatment by the patients or their relatives (%85), request of discharge from hospital of the patient who has vital risks (%80). The less frequent ones are, to make a choice between the patients who need mechanical ventilation (%42), to cut off mechanical ventilation support (%32) and euthanasia request of the patients or their relatives (%17). The top five of sequence of importance list are, transfer of stable patient to the service (8,40), to propose organ donation to brain death patient’s relatives (7,69), the diagnosis of brain death (7,50), to give more duties to the person on the lower steps of the career hierarchy (6,80) and to transfer doctors’ duty to the nurses (6,79). Discrimination between patients (5,63), euthanasia request (5,48), difference of opinion of doctors (5,20) are the last three of this list.
The most frequent and important problems of intensive care units are not exactly conflict of values. Lacks of resource of the units, negative conditions, miscommunications are the main causes of them.
Key Words: Intensive care, Medical ethics, Nursing ethics
1
1. GİRİŞ
İkinci Dünya Savaşını takiben hızla ilerleyen bilim ve teknoloji sağlık
alanında da yansımalar bulmuş, bu çerçevede hasta bakımında sürekli
gözlemin ve teknik becerinin önemi artmıştır. Bu önem çerçevesinde ortaya
çıkan yoğun bakım birimleri, kritik hasta bakımında önemli bir yere sahiptir. Etik
sorunlar, bütün sağlık etkinliklerinin olduğu gibi, kritik hasta bakımının da bir
bileşenidir. İleri teknolojinin kullanıldığı ve bilinçsiz hasta bakımının ön planda
olduğu yoğun bakım birimlerinde sorumluluk taşıma, stres yaşama, karar verme
zorluklarıyla karşılaşma ve etik sorunlarla yüzleşme giderek artmıştır.
Hemşirelik bireyin, ailenin ve toplumun sağlığını ve esenliğini koruyup
geliştirme ve hastalıklarını iyileştirme amacına yönelik bakım hizmetlerinin
planlanmasını, örgütlenmesini, uygulanmasını, değerlendirilmesini üstlenmiş,
bilimsel ve sanatsal açılımları olan bir sağlık disiplinidir. Sağlık hizmeti
sunumunda ekip anlayışının ön planda olduğu günümüz tıbbı çerçevesinde,
hemşirelerin pek çok birimde olduğu gibi yoğun bakımlarda da sürekli hasta
takibi açısından tartışmasız çok önemli yeri vardır. Geleneksel rolleri arasında
hasta savunuculuğu ön planda olan hemşirelerin, kritik hasta bakımı sırasında
etik sorunlarla karşılaşması ve bunlara çözüm araması doğal ve kaçınılmazdır.
Genel olarak yoğun bakım birimlerinin ve özel olarak bu birimlerde görev
yapan hemşirelerin, çağdaş sağlık sistemi içindeki önemi ve ağırlığı göz önüne
alarak bir değerlendirme yapıldığında, yoğun bakım hemşirelerinin
karşılaştıkları etik sorunlar hakkındaki görüşleri ve çözüm arayışları üzerinde
durulmaya değer bir konu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu noktadan yola çıkan tez
çalışması çerçevesinde Adana il merkezindeki resmi sağlık kurumlarının yoğun
bakım birimlerinde çalışan hemşireler üzerinde bir araştırma yürütülmüştür.
Araştırma etik sorunların yaşanış sıklığına ve onlara atfedilen önem derecesine
odaklanmış, katılımcıların yaklaşımları farklı çalışmalarda belirlenen yaklaşımlar
ve temel literatür bilgileri ile karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir.
2
2. GENEL BİLGİLER
Çalışmaya sağlam bir kuramsal temel oluşturmak için geniş tutulan genel
bilgiler bölümü üç alt bölümden oluşmaktadır. Bunların ilki hastanelerin ve
yoğun bakım birimlerinin tıp tarihi sahnesine çıkışı ve günümüze kadar gelişimi;
ikincisi tıp etiği temel kavramları; üçüncüsü yoğun bakım biriminde gündeme
gelen etikle ilgili-bağlantılı konular hakkındadır. Yoğun bakımı evrimleşme
süreci üzerinden tanıtan ilk alt bölüm çalışmaya tıp etiğine yönelik ilgi nedeniyle
yönelen okuru, tıp etiği ana konularını hatırlatmayı amaçlayan ikinci alt bölüm
ise çalışmaya yoğun bakıma yönelik ilgi nedeniyle yönelen okuru ana konuya
hazırlama kaygısıyla oluşturulmuştur. Araştırmanın alt yapısını oluşturan
kuramsal bilgiler ise üçüncü alt bölümde yer almaktadır.
2.1. Tıp Tarihinde Yataklı Sağlık Kurumlarının ve Onların Bünyesinde
Yoğun Bakım Birimlerinin Evrimi
Bu alt bölümde sırasıyla yoğun bakım birimlerini bünyesinde barındıran
hastane kurumunun evrimi, yoğun bakım birimlerinin var oluşunda tarihsel ve
işlevsel açıdan çok önemli bir unsur olan solunum desteği cihazlarının
biçimlendirilmesi, yoğun bakım birimlerinin ortaya çıkış ve gelişme süreçleri ile
günümüzdeki durumları ele alınmıştır.
2.1.1. Hastanelerin Gelişimi
Hastane, hastaların yatırılarak tedavi edildikleri; tedavinin ve bakımın yanı
sıra barındırma hizmetinin de verildiği sağlık kurumudur1. Farsçadan kökenli
olan kelime hasta evi anlamına gelmektedir2. İnsanların toplu yaşama
geçmesiyle birlikte tıbbi yardımın başladığı düşünülse de bu yardım
günümüzdeki anlamdan çok uzaktır ve hastane kurumunun tıp tarihi sahnesinde
3
belirip sağlık hizmeti vermenin ana üssü haline gelmesi görece yakın geçmişte
gerçekleşmiştir2.
İlk Çağlarda hastalık dâhil bütün kötülükler tanrının/tanrıların gazabı olarak
kabul edildiğinden korunmak ve iyileşmek adına rahiplerden yardım istenmiş;
zamanla tapınaklarda yardım arayan bu kişiler için yer ayrılmaya başlanmıştır.
Bu merkezlerin ortaya çıkışında en önemli etken, dinlerin düşküne yardım
ilkesidir. Bu bağlamda tapınakların hastaları barındıran ve büyük olasılıkla
onların bakımıyla uğraşan ilk kurum olduğu düşünülmektedir. Din ile
kurumsallaşmış tedavi merkezleri arasında çürütülemez bir bağ oluşmuştur ve
izleri günümüzde de yaşamaktadır3. Yunan ve Anadolu yarımadalarındaki
Asklepios tapınaklarında, hastaların şifa arayışının hedefi olmak karakteristik
özellik olmuş, sağlıkla ilgili boyut dinle ilgili olanın önüne geçmiştir3,4. İlk Çağ
uygarlıklarında dinin yanında sihir de hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır.
Roma’da hekimlik önceleri saygın olmayan meslekler arasında yer
almıştır3. Halkın sınıflardan oluşması ve hastalığın bir lanet olarak kabul
görmesi bağlamında hasta kölelerin toplumdan izole edilmesi düşüncesi
doğmuş, köleleri barındırmak için bakımevleri açılmıştır2,3,5,6. Roma’da askerlik
çok önemli olduğundan ordu tababeti ilerleme şansı bulmuş5,6,7, “valetudinaria”
adı verilen ilk askeri hastaneler kurulmuştur2,4,5,7. Bu hastaneler zamanla halkın
kullanımına da açılmıştır5.
Batı tıbbının gelişim çizgisi dışında da erken hastane örnekleri yer
almaktadır. Mezopotamya medeniyetlerinde, sağlık hizmetleri genellikle rahipler
tarafından tapınaklarda yürütülmüştür ve tedavilerinin temelini sihir
oluşturmuştur2,7,8. Eski Hint uygarlığında her on kasabaya bir hastane
yaptırılmıştır2. En büyüğü M.Ö. 226 yılında Kral Asoka tarafından kurulan bu
hastanelerde, personele hastalara nazik muamele etmeleri, taze meyve ve
sebze vermeleri, ilaç hazırlamaları, masaj yapmaları ve kendilerinin de temiz
olmaları emredilmiştir2,3,5,7. Sri Lanka’da 427 yılından itibaren bilimsel
yaklaşımları temel alan hastaneler açıldığı belirtilmektedir2,3,7. Eski Çin’de ilk
hastaneler olarak kabul edilen tapınak hastaneleri daha geç ortaya çıkmıştır2.
Bunun nedeni, Brahmanizm’de düşkün insana yardım etmenin, tanrının işine
karışmak olarak kabul edilmesidir2.
4
Ortaçağ Avrupa için savaşlar, kıtlıklar ve salgınlar dönemi olmuştur6. Bu
dönemde hasta bakımı değişik dinsel etkiler altında ve din kurumları içinde ya
da din kurumları çevresinde ve denetimi altında biçimlenmiştir9. Bunun yanında
hastanelerin örgütlenmesi hasta bakımında büyük bir gelişme olarak kendini
göstermiştir9. Hıristiyan dini insanlara, insan sevgisi ve hastalara acıma
duygusu ile yaklaşmayı buyurduğundan, hasta bakımı dinin teşvik ettiği bir
etkinlik olmuştur9. Tıbbın ilerlemesine fazla önem vermeyen Doğu Roma’da da
tanrıya hoş görünmek adına hastalara yardım yoluna gidilmiş, birçok hastane
kurulmuştur5,7. İstanbul’daki Pantokrator manastırına bağlı hastanenin yanı sıra
Kayseri’de 370 yılında Urfa’da da birkaç yıl sonrada vebalılar için hastaneler
kurulmuştur3,4,6,7,9.
Batı’da Ortaçağ hastaneleri genelde manastırların bir bölümü olarak
kurulmuş ve sağlık hizmeti rahipler ve rahibeler tarafından verilmiştir3,5,6.
Lyon’da 542 yılında, Paris’te 660 yılında kurulan hastanelerde hastaların fiziksel
hastalıklarından ziyade ruh hallerinin düzgün olmasına önem verilmiştir3,4.
Londra’da 794 yılında kurulan Saint Albans ve 1123 yılında kurulan Saint
Batrholomew hastaneleri de Ortaçağ’ın ilk hastaneleridendir2,3,5. Rahip-şövalye
tarikatlarının haçlı seferlerinde izlenen yol üzerindeki konaklama ve hasta
barındırma merkezleri, Ortaçağ’a özgü bir diğer hastane öncüsü kurum türüdür.
XII. yüzyılda toplanan Ruhani Meclis’in fermanıyla rahiplere cerrahi
girişimlerin yasaklanması, Ortaçağ hastanelerinin ampirik yönünü zayıflatıp
mistik yönünü güçlendirmiştir2,5,6. Bununla birlikte manastırların bünyesindeki
tıbbi bitki bahçeleri, bakımın ilaç tedavileriyle desteklenmesine imkan vermiştir.
Avrupa’da XIII. yüzyılın başlarından itibaren hastaneler kiliseden ayrılmaya
başlamıştır ve yönetimleri belediyelere verilmiştir2,5,6.
Doğu’da kurulan sağlık kuruluşları, kimi yönlerden Batı’dakilerden farklı
olmuştur. İslam hastaneleri dinin otoritesine saygılı ve kimi zaman cami
müştemilatına dahil olmakla birlikte, “laik” tedavi uygulamalarının yürütüldüğü ve
varlığı dini hayırseverlikten çok hükümdarın tebaasına yönelik lütufkarlığı
üzerine temellenen kurumlardır. İstanbul’dan kovulan Nasturiler, önce Urfa’ya
daha sonra da İran’a yerleşerek kurduğu Cundişapur tıp okulu ve hastanesi
Eski Yunan geleneğinin devamı olarak gelişen İslam tıbbının biçimlendiricisi
5
olmuştur2,5,6,7. İslam dünyasında tam teşekküllü ilk hastane Halife Harun Reşit
döneminde Bağdat’ta kurulmuştur5,6. Tıbbi uygulama ve eğitim merkezleri olan
İslam hastaneleri, IX. ile XVII. yüzyıllar arasında Endülüs’ten Hindistan’a
uzanan geniş bir alana yayılmıştır6.
Türklerin İslam uygarlığının başat gücü haline gelmesinden sonra, özellikle
Selçuklu ve Osmanlı devletlerinde, hükümdar ailesinden kişilerin kurduğu
vakıfların yönetimindeki hastaneler karakteristik bir özellik olarak ortaya
çıkmıştır. Anadolu Selçukluları zamanında, 1206 yılında Kayseri Gevher Nesibe
Darüşşifası, 1217 yılında Sivas İzzettin Keykavus Darüşşifası ve 1308 yılında
Amasya Anber Bin Abdullah Darüşşifası kurulmuştur5. Bu model Osmanlı
döneminde de sürdürülmüş, ayrıca yönetim tarafından en önemlisi İstanbul’daki
Süleymaniye olan tıp medreseleri kurulmuştur.
Doğu’daki örneklerde tıbbi gelişmişliği daha fazla, Batı’dakilerde barınak
niteliği daha belirgin olan hastaneler, sayıca giderek artmıştır. XVI. yüzyıla
gelindiğinde İngiltere’de 750, Paris’te 40, Floransa’da 30 tane hastane olduğu
bilinmektedir2. Amerika’da da bu yüzyıldan itibaren hastaneler kurulmaya
başlamıştır2. 1789 Büyük Fransız İhtilali’nin sağlık alanında da bir dizi etkisi
olmuş, bu çerçevede hastanelerle ilgili kimi yenilikler gündeme gelmiştir2.
Hastanelerin çağdaş standartlara yönelmesinin başlangıcı, Günümüz
tıbbının ana hatlarının ortaya çıktığı XIX. yüzyılda gerçekleşmiştir. Hasta ve
yoksul barınağı olarak kullanılan ve disiplinden yoksun şekilde işletilen
hastaneler, giderek teşhis ve tedavi merkezi karakteri kazanmaya ve
teknolojiden daha fazla yararlanmaya başlamıştır.
2.1.2. Solunum Desteğinin Tıp Tarihi Sahnesine Çıkışı
Solunum desteği verme yoğun bakım birimlerinde gerçekleştirilen
karakteristik ve kritik bir uygulamadır. Bu uygulamanın ve yoğun bakım
birimlerinin bir tür birlikte evrimleşme içinde ortaya çıktığını söylenebilir. Doğal
solunumun yokluğunda ya da yetersizliğinde, havanın ya da oksijenin
akciğerlere iletilmesi demek olan yapay solunum, bir ölçüde kombine de
6
edilebilen iki alternatif teknikle gerçekleştirilmektedir. Gazın akciğerlere intikali,
göğüs kafesinin negatif basınçla dışarıdan genişletilmesi ya da pozitif basınçla
içerden genişletilmesi yoluyla sağlanmaktadır.
Yapay mekanik solunum düşüncesinin ortaya çıkışı, uygulamanın
geliştirilip tıbba mal edilmesine göre eskidir; ilk kez Vesalius tarafından
düşünülmüş ve denenmiştir10,11. Bu bağlamda göğsü açık bir köpeğin
trakeasına bir tüp yerleştirerek körükle yapay solunum uygulanmıştır10,11. Daha
ileri bir deneysel uygulama 1776 yılında John Hunter tarafından çift körük
kullanılarak yapılmıştır; bir körük havayı akciğere pompalarken diğeri
akciğerdeki “kötü hava”yı aspire etmiştir11. Orfila 1818 yılında trakea içi
entübasyonu önermiş ve bu yolun ağız yoluna üstünlüğünü bildirmiştir10. 1845
yılında Ericson oksijen verici bir pompa yapmıştır10.
XIX. yüzyılın ortalarında negatif basınçlı ventilasyon düşüncesi ortaya
çıkmaya başlamıştır11. 1864’te Jones vücudun içine girdiği ilk tank ventilatörü
yapmış; ilk “çelik ciğer” protipi olan “Spirofor” ise 1876’da Woillez tarafından
geliştirilmiştir10,11. 1911 yılında Draeger tarafından geliştirilen “Pulmotor” pozitif
basınç gereci ile sıkıştırılmış oksijen ve hava, körük ve valflerle dengelenip
uygulanmıştır11. 1929 yılında Drinker ve Shaw, 1931’de Emerson çelik ciğer
kullanımında ilerleme sağlamıştır10,11. 1934’de Guedel bazı klinik gözlemlere
dayanarak aralıklı potizif basınç ve denetimli ventilasyon uygulamasına dikkat
çekmiştir10.
Solunum desteği uygulamaları II. Dünya Savaşı sonrasında
yaygınlaşmıştır. Çelik ciğerler 1948-49 yıllarında Los Angeles’deki poliomiyelit
salgınında büyük fayda sağlamıştır11. İlk etkin yapay solunum araçlarından olan
Engström cihazının 1951’de üretilmesinden sonra, bir diğer geniş ölçekli
solunum desteği uygulaması Danimarka’da ve İsveç’te 1952-53’de ortaya çıkan
poliomiyelit salgını sırasında yapılmıştır10,11. Poliomiyelit salgınlarında ventilatör
kullanımı mortalitede anlamlı düşmeler sağlamıştır10,11.
Ventilatörler giderek daha gelişmiş modellere ve tıbbın gündelik
yaşamında daha fazla yer sahibi olmaya doğru ilerlemiştir. Ameliyatlar
sırasındaki ve sonrasındaki kullanım, yoğun bakım birimleri, nihayet hastaların
7
yaşadığı yere gidebilen noninvaziv modeller bu ilerleyişin vurgulanmaya değer
aşamalarıdır.
2.1.3. Yoğun Bakım Kavramının ve Yoğun Bakım Birimlerinin
Şekillenmesi
Yoğun bakım kavramının ortaya çıkışı, tıbbın bilgi birikimi ve teknoloji
bakımından belirli bir düzeye gelmesiyle; bir dizi ileri takip-tedavi-bakım-destek
olanakları geliştirmesiyle olmuştur. Yoğun bakım birimleri, bir ya da daha fazla
organ veya organ sistemlerinde ciddi işlev bozukluğu nedeniyle hayatta kalmak
için destek gereksinimi olan hastaların iyileştirilmesini amaçlayan, mekan ve
çalışma düzeni bakımından kendine özgü nitelikleri olan, ileri teknolojiye sahip
cihazlarla donatılmış, 24 saat hastanın yaşamsal göstergelerin gözlendiği ve
tedavisinin yapıldığı kliniklerdir11.
Günümüzde giderek çoğalması ve çeşitlenmesi söz konusu olan yoğun
bakım birimlerinin adlandırılmasında “kritik bakım” ile “yoğun ve kritik bakım”
terimleri de kullanılmaktadır. Yoğun bakım tıbbı çok özel eğitim, uygulama,
araştırma ve araştırma sonuçlarından yararlanma süreçlerini kapsayan,
interdisipliner ekip çalışmasının söz konusu olduğu bir alandır12.
Yoğun bakım felsefesine uygun ilk uygulamaları modern hemşireliğin
kurucusu Florence Nightingale yapmıştır11,13,14. Florence Nightingale Kırım
Savaşı sırasında kritik hastaları ayrı bir mekânda bir arada toplayarak,
deneyimli hemşirelerin gözetimi altında tedavi etmenin daha başarılı sonuçlar
vereceğini düşünmüş ve düşüncesini pratiğe dökmüştür11,13,14. Bir başka
deyişle, yoğun bakım kavramı ihtiyaçtan hareketle Florence Nightingale
tarafından şekillendirilmiştir14. Nightingale, "Hemşirelik Üzerine Notlar" (1859)
kitabında ameliyathanelerin yanında ayrılan küçük bir odada hastalara
operasyonun etkisi geçinceye veya uyanıncaya kadar yoğun bakım
verilmesinden söz etmektedir12,15.
Dünyada ve Türkiye’de yoğun bakım birimleri anestezi ve reanimasyon
uzmanlığı önderliğinde gelişmiştir11,14. Cerrahinin XIX. ve XX. yüzyılda gösterdiği
8
gelişmelerin ortaya çıkardığı ve önemi-ağırlığı giderek artan bir alan olan
anesteziyoloji, hastaların ameliyat sonrası erken dönemde hekim ve hemşire
gözetiminde tutulması düzenini ortaya çıkarmıştır11,15,16.
Ameliyathane yakınında ayılma odaları organize edilmesini 1920’li yılarda
gerçekleşmiş, bunu ağır hastalarının bakıldığı özel olarak düzenlenmiş
servislerin yapımı izlemiştir11,12. Johns Hopkins Hastanesi’nde 1923 yılında
beyin cerrahisi hastalarının ameliyat sonrası takibinin yapılabilmesi için kurulan
üç yataklı tarihçenin zikredilmeye değer bir unsurudur11,12,13,15,16,17. Gelişmeler
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hızlanmış, yoğun bakım hastalarının
resüsitasyonu ve triajı konusunda önemli adımlar atılmış, şok tedavisine
başlanmıştır13,17.
Solunum desteği tarihçesinde sözü edilen 1950’lerin başındaki
İskandinavya poliyomiyelit salgını yoğun bakım birimlerinin gelişmesi açısından
da önem taşımaktadır13,14,17. Bu salgında hemşireler ve tıp öğrencileri hastaları
günlerce elle ventile etmek zorunda kalmışlardır17. Tank respiratör kullanımının
da yaygınlaştığı bu dönemde pek çok hastada yetersiz ventilasyona bağlı
asidoz tablosu gelişmiştir11,14. Kimi kaynaklarda yoğun bakımın doğuşu olarak
nitelenen, Dr Bjorn İbsen’in entübasyon ve aralıklı pozitif basınçlı ventilasyon
uygulamalarını geliştirmesi bu sorunla mücadele bağlamında ortaya çıkmıştır14.
2.1.4. Yoğun Bakım Birimlerinin Günümüzdeki Durumu
Günümüzde yoğun bakım birimlerinde, insan hayatı için ciddi tehdit olan
hastalıklara karşı eğitimli personelin ileri teknoloji ürünü donanımı kullanarak
mücadele etmesi söz konusudur. Bu birimlerin neredeyse tıbbın tüm dalları için
kurulabilmesi olanaklıdır ve bu olanakların kullanımı büyük ölçüde hastanenin
bütçe olanaklarına bağlıdır. Yoğun bakım birimleri hastane bütçesinin yaklaşık
% 20’sini kullanmaktadır18. Yoğun bakım birimleriyle ilgili temel ayrım dahili ve
cerrahi yoğun bakım şeklindedir ve yatak sayısı fazla olmayan hastaneler
karma yoğun bakım birimleri kurmaktadır. Yoğun bakım gereksinimi sürekli
9
olmayan branşların, gerektiğinde mevcut yoğun bakım birimlerinde hastalarını
takip etme yoluna gitmektedir. Yoğun bakım birimleri ileri teknolojiye sahip cihazlarla donatılmış olup
kritik hasta bakımı konusunda eğitilmiş hekim ve hemşire grupları tarafından
çalıştırılmaktadır. Günümüzde bu birimler hastalarının durumuna, personelinin
niteliklerine, donanımının ve mekânının özelliklerine göre üçe ayrılmakta; üç
basamak halinde sınıflandırılmaktadır18,19,20.
Birinci basmakta temel monitörizasyon (nabız, ateş, kan basıncı, EKG,
oksijen satürasyonu) ile takip yapılmakta, müdahale yelpazesinde ise hastanın
ilk stabilizasyonunu, sıvı ve kan ürünleri replasmanı, entübasyon,
kardiyopulmoner resusitasyon yer almaktadır. Bu birimler ikinci veya üçüncü
basamaktaki birimlerin kimi özelliklerinden yoksun olup gerektiğinde hastalarını
oralara transfer etmektedir. Koroner yoğun bakım birimleri bu basamakta yer
almaktadır18,19.
İkinci basamak yoğun bakım birimlerinde, birinci basamak yoğun bakım
birimlerine göre daha detaylı gözlem ve uygulama yapılabilmekte, tek organ
yetmezliği olan hastalara destek tedavileri (diyaliz, hemofiltrasyon, plazmaferez,
mekanik ventilasyon) verilebilmektedir. Bu birimlerin üçüncü basamaktakilerin
kimi olanaklarını karşılayamaması ve gerektiğinde oralara transfer yapması söz
konusudur18,19.
Üçüncü basamak yoğun bakım birimlerinde beyin cerrahisi,
kardiyovasküler cerrahi, ciddi travma vakaları gibi durumu ağır, yüksek riskli
hastalar takip edilmektedir. Bu birimlerin olanaklarıyla, solunum yetmezliği veya
çoklu organ işlev bozukluğu gibi tüm komplike durumlara karşı mücadele
edilebilmekte; solunum desteği, renal replasman tedavisi, plazmaferez gibi
destek tedavilerinin hepsi yapılabilmektedir. Üçüncü basamakta yer alanlar en
üst düzeyde tıbbi bakım ve tedavi yapılabilen yoğun bakım birimleridir18,19.
Yoğun bakım birimlerininkine koşut olarak yoğun bakımda takip edilen
hastaların da sınıflandırılması söz konusudur. Birinci basamak yoğun bakım
birimlerinde, takip ve tedavi edilmeleri için rutin yöntemlerin yeterli olmadığı,
yakından izlenmesi gereken ancak henüz organ yetmezliği başlamamış,
solunum desteğine ihtiyacı ortaya çıkmamış hastalar takip edilmektedir18,19.
10
İkinci basamak yoğun bakım birimi hastalarının, birinci basamaktakilerden fazla
olarak kısa süreli, detaylı ve nitelikli gözleme, radikal müdahalelere ve yaşamsal
desteğe gereksinimi bulunmaktadır18,19. Üçüncü basamak yoğun bakım
birimlerindeki hastaları ise uzun süreli nitelikli gözleme, müdahaleye ve
yaşamsal desteğe gereksinimi bulunmaktadır. Bu hastalarda çoklu organ
yetmezliği, mekanik ventilasyon ihtiyacı, kronik organ bozukluğu gibi sorunlar
söz konusudur18,19.
Birinci basamak yoğun bakım birimleri en az iki yataklı olmalı ve her
vardiyada bir hemşire olmalıdır19. İkinci basmak yoğun bakım birimleri ise en az
dört yataklı olmalı ve her vardiyada en az bir hemşire olmalıdır19. Üçüncü
basamak yoğun bakım birimleri ise en az altı yataklı olmalıdır ve her vardiyada
her üç yatak için bir hemşire olmalıdır19. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün yoğun bakım birimlerinin standartlarını belirleyen
03.04.2008 tarihli ve 11395 (2008/25) sayılı genelgesine göre yoğun bakımda
çalışan hemşirelerin yoğun bakım hemşiresi sertifikası olması gerekmektedir19.
İlerleyen teknolojiyle birlikte her gün yoğun bakım birimlerinde
kullanılabilecek yeni araçlar geliştirilmektedir. Bu araçlar giderek
yaygınlaşmakta ve kullanımları, bakımları ile ilgili çeşitli sorunlar ortaya
çıkabilmektedir. Yoğun bakım tıbbının en önemli araçlarından biri olan
ventilatör, ikinci ve üçüncü basamaktaki birimlerde bulunmaktadır19.
Enfeksiyonu önlemek için her altı yatak için bir izolasyon odası bulunması ve
yakınlarının hastalarını görebilmesini sağlayacak bir düzenin kurulması, çağdaş
yoğun bakım birimlerinin fiziksel özellikleri arasında yer almaktadır19.
Yoğun bakım birimleri tıbbi aktivite ve hasta bakımı açısından hastanelerin
diğer birimlerinden ayrı ve kimi zaman ayrıcalıklıdır. Yerleşim biçimi, teknik
donanım, insan gücü ve profesyonel beceri açısından kendilerine özgü nitelikleri
vardır. İdeal bir yoğun bakım biriminde medikal ve paramedikal personelin
özellikleri, teknik donanımın kapsamı ve hasta bakım kriterleri kesin şekilde
tanımlanmış olmalıdır.
11
2.2. Etik ve Tıp Etiği Temel Kavramları
Bu alt bölümde genelden özele ilerleyen bir sıra içinde etik ve tıp etiği ile
ilgili bir dizi temel kavram hakkında kısa notlar halinde hatırlatmalar yapılmıştır.
2.2.1. Etik “Karakter”, “alışkanlık”, “gelenek”, “töre” anlamlarına gelen Yunanca ethos
sözcüğünden türeyen “etik” sözcüğü hem kimi ilişkileri, eylemleri, kişileri ve
benzerlerini nitelemek için bir sıfat olarak hem de bir bilgi alanının adı olarak
kullanılmaktadır15,21. Felsefe, insanın evrenle ilişkisini kavramsal olarak
açıklayan sistematik bilgi ve bu bilgiyi üretme yöntemidir15,22. Etik ise felsefenin
alt dalı olarak kısaca (ahlaki) değerler felsefesidir15,22. Etik, insan eylemlerine
ilişkin değerler felsefesi olarak ortaya çıkmıştır ve bu alanda yapılan çalışmalar
davranışlarımızın, tutumlarımızın, eylemlerimizin insani değerlerimiz açısından
iyi, doğru, kabul edilebilir olup olmadıklarına ilişkindir15,22,23. Etiğin konusunu
insanın ahlaksallığı vurgulayan eylemleri oluşturmaktadır ve başlıca amacı, en
doğru ahlak değerlerini ve bunların biçimlendirdiği eylemleri
belirleyebilmektir5,24.
Etiğin somut olarak ortaya çıkışı üç biçimde olmaktadır25,26. Birincisi,
felsefenin bir ana dalı olarak etik; davranışlar bağlamında iyinin ne olduğu ve
nelerin iyi olduğu konusunu ele alır, insanın ideal davranışlarını formüle etmeyi
amaçlar25,26. İkinci olarak, toplum yaşamı bağlamında etiğin karşılığı, insanların
birbirleriyle ilişkilerinde neleri yapmaları ve nelerden kaçınmaları gerektiğiyle
ilgili bir kurallar kümesi; kısaca genel ahlaktır25,26. Üçüncü ortaya çıkış şekli ise
meslek etiğidir25,26. Meslek etikleri bağlamında belli bir alanda etkinlik gösteren
kişilerin uymaları gereken kurallar belirlenir ve o alana özgü uygulamalardaki
istenen davranışlar irdelenir25,26.
12
2.2.2. Etik Değer/Etik İlke
Genel anlamda değer, “politika, ekonomi, estetik, hukuk, din, tarih… gibi
tematik bir çerçevede, birey, aile, grup, toplum, insanlık gibi belirli bir kitle
tarafından, daha çok olumlu bazen de olumsuz nitelik atfedilmiş bulunan, kişi,
nesne, yer, durum, süreç, kavram…” biçiminde betimlenebilir25,26. Bu çeşitlilik
içinde “etik değer”in belirleyici özelliği, davranışlara yön gösteren ve onları
gerekçelendiren bir öneri veya yönerge niteliği taşımasıdır25,26. Farklı bir
anlatımla etik değerler, zihinde davranışı belirleyen düşünme süreçleri için ölçüt,
toplum ölçeğinde davranışı düzenleyen kurallar için kaynak oluştururlar25,26.
Farklı çerçevelere özgü temel yaklaşımları ifade eden ilke kavramı ise, genel
olarak değer ile anlamdaş değildir25,26. Bununla birlikte, etik özelinde bir anlam
kesişmesi bulunmasından ötürü, etik değer yerine etik ilke demek
olanaklıdır25,26. Tez metni boyunca tercih edilen terim “ilke” olmuştur.
2.2.3. Etik Kural-Etik Kod
Etik kurallar, etik ilkelerden türetilen ve onlar gibi davranışlara yön gösterip
ölçüt oluşturan, ama etik ilkelere göre daha özel ve somut olan
düzenlemelerdir25,26. Etik kod terimi ise belirli bir konudaki etik kurallar kümesini
ifade eder25,26. Kuralları ilkelerin uygulamaya yansıyan türevleri olarak nitelemek
ve temel işlevlerinin uygulamaların istenir nitelikte olmasını güvence altında
tutma olduğunu söylemek olanaklıdır25,26. Kurallar, genel geçer karakter taşıyan
ilkelerden farklı olarak belirli olgular ve onların somut olarak ortaya çıktığı
durumlar için geçerlilik taşır. Meslek etiği kodlarının genel olarak üç temel işlevi
yerine getirmesi beklenmektedir25,26. Bunların ilki mesleğin ideallerinin toplum
ve meslek elemanları arasında paylaşılmasını sağlamak; ikincisi meslekteki etik
davranışlara rehberlik yapmak; üçüncüsü beklenen standartların altındaki
davranışları disipline etmek ve kabul edilir davranış standartlarının
geliştirilmesini sağlamaktır25,26.
13
2.2.4. Etik Sorun
Etik sorunlar, davranışın iyi olmasıyla ilgili tereddütlerin veya itirazların
ortaya çıktığı durumlardır25,26. Davranışı belirleyen zihinsel süreçte de
davranışın sergilendiği toplumsal ortamda da söz konusu olabilir25,26. Etik
sorunları, davranışın biçimlendirilmesi konusunda belirsizlik yaşanması ve
üzerinde uzlaşmaya varılmış davranış biçimine aykırı hareket edilmesi gibi iki
ana grupta toplamak olanaklıdır25,26. Genel olarak bunların ilki “etik ikilem”,
ikincisi “etik ihlali” olarak adlandırılmaktadır.
Etik ikilemler, belirli bir durumda her birinin farklı bir değeri koruduğu
bilinen eylemlerin tümünü birden gerçekleştirmenin olanak dışı olması nedeniyle
ortaya çıkan açmazlardır21. Etik ikilemlerde farklı ilkelerin veya kuralların, yol
gösterici olarak eş zamanlı ve birbirine yakın ağırlıklı olarak devreye girmesi,
her birinin farklı bir davranış seçeneğinin yeğlenmesini gerektirmesi söz
konusudur25,26. Bu durumda bir ilkeye uygun davranmak bir diğerine aykırı
olmayı; bir başka deyişle bir değeri korumak bir diğerini harcamayı zorunlu
kılmaktadır25,26. Etik ihlali ise davranışın belli bir / birkaç ilkeye veya kurala,
tereddüde yer bırakmayacak biçimde aykırı olmasını ifade eder26.
2.2.5. Tıp Etiği
Tıp uğraşını yönetmesi gereken veya yöneten etik ilkeleri oluşturan,
inceleyen, tartışan ve bu konuda eğitim veren bir disiplindir21. Felsefenin bir dalı
olan etik, insanın yapıp ettiklerinin değeri, iyi-kötü olarak nitelenmeleri üzerine
sistematik bir düşünme etkinliği olup tıp etiği ise bu sistematik düşünme
etkinliğinin tıp uğraş alanı içindeki farklılaşmış bir uzantısıdır21. Tıp uygulaması
sırasında veya ondan dolayı ortaya çıkan etik sorunları tanımak, kavramak,
çözümlemek ve çözüm yolları üretmek amacındadır21. Tıp etiğinin soruları açık
uçlu sorular olduğundan, bu alandaki sistematik düşünmenin amacı kesin
yanıtlar elde etmekten çok güvenilir, tutarlı ve haklı çıkarılabilir
değerlendirmelerle uygulanabilir önerilere ulaşmaktır21.
14
2.3. Yoğun Bakım Biriminde Gündeme Gelen Etikle
İlgili-Bağlantılı Konular
Yoğun bakım birimleri farklı etkinliklerin hızlı ve özenli biçimde
gerçekleştirildiği kompleks bir yapıya sahiptir27. Bu birimlerin bilimsel ve
teknolojik ilerlemeye koşut olarak ilerlemesi ve onlara yönelik talebin giderek
artması söz konusu olup, bu gelişmelere bağlı olarak eskiden ölecek gözüyle
bakılan hastaların günümüzde uzun süre yaşatılması mümkün olmaktadır27.
Yoğun bakım birimleri sağladıkları olanakların yanında pek çok soruna da yol
açmaktadır27. Sorun kategorilerini etik, teknik, ekonomik, yasal, idari, iletişimsel
şeklinde çeşitlendirmek olanaklıdır. Yoğun bakım birimlerinde kritik hasta
bakımı sırasında ortaya çıkan etik sorunların mutlaka çözülmesi gerekmekte,
ancak zamanın ve koşulların sınırlı olması nedeniyle bu çözüm arayışı zor ve
zahmetli olmaktadır28. Yoğun bakım birimlerinde sıklıkla yaşanan
sorunlar/sorunlu durumlar aşağıdaki alt bölümlerde teker teker ele alınmıştır.
2.3.1. Ötanazi
Sözcük anlamı “iyi ölüm” olan ötanazi, bireyin, özellikle de yaşamının sona
ermesine kısa bir süre kalmış, yaşam kalitesi düşmüş, yoğun acılar çekmekte
olan bireyin, kendi isteği doğrultusunda ölümüne izin verilmesi ya da ölümünün
sağlanmasıdır5,21,24,29,30,31,32.
Çağlar boyunca ötanazinin lehinde ve aleyhinde yaklaşımlar tıbbın yanı
sıra kültür, din, felsefe, hukuk, politika gibi farklı çerçevelerde de dile
getirilmiştir. Hipokrat kendisine atfedilen hekim andında zehir vererek hastayı
öldürmeyi yasaklamıştır24,30,31,32. Buna karşılık Platon, hekimlerin iyi olamayacak
hastalarda tedaviye devam etmemesi gerektiğini, bunun ne hastanın ne de
toplumun yararına olmayacağını belirtir24,29,31,32. Francis Bacon XVII. yüzyılda
ötanaziyi son çare olarak gören ilk düşünürlerdendir24,29,31,32. Eski Sparta’da ve
Hitler Almanya’sında topluma yararı olmayan ve toplumsal olanakları tüketen
hasta, yaşlı ve sakat kişilerin, toplumun ve kendilerinin iyiliği için öldürülmesi
15
kabul görmüştür5,31,32. Tek tanrılı dinlerde kaderi kabul etmek gerektiği
görüşüyle cinayet ve intihar gibi ötanazi de reddedilmiştir24,31,32.
Ötanazi hekimin eylemine göre aktif ve pasif olarak ikiye
ayrılmaktadır5,21,32. Aktif ötanazi, hastanın ölümün direkt bir eylemle
gerçekleştirilmesi; bir başkasının, hastanın yaşamını sonlandırma niyetiyle bir
eylemde bulunması durumudur5,24,29,30,31,32,33. Pasif ötanazi ise uzayan ölüm
sürecinin tıbbi müdahale yapılmayarak ya da yaşam desteği çekilerek
kısaltılmasıdır24,30,31,32.
Hastanın isteğini esas alarak yapılan sınıflama daha çok kabul
görmektedir5,21,29,30,32. Bu sınıflamada hastanın isteği doğrultusunda yapılan
(voluntary), hastanın isteme-istememe konusunda görüş bildiremediği durumda
yapılan (non-voluntary) ve hastanın istememesine rağmen yapılan (involuntary)
ötanazi yer almaktadır5,21,29,32.
Hastanın isteği doğrultusunda yapılan ötanazide, hastanın yazılı ya da
sözlü açık talebi vardır5,21,24,29,30,32,33. Hasta istek belirtemeyecek durumda ise,
varsa daha önceden yazılı olarak belirttiği istek dikkate
alınabilmektedir5,21,24,29,32. Hastanın isteme-istememe konusunda görüş
bildiremediği durumda yapılan ötanazi, hastanın yakınlarının veya onu kanunen
temsil eden kişinin talebi/kararı olarak ortaya çıkmakta; bunlar bulunmadığı
durumlarda gerçekleştirilmesi ise hastanın varsayılan iradesi doğrultusunda
olmaktadır5,24,29,30,32,33. Hastanın istememesine rağmen yapılan ötanazi, bireyin
iradesi hiç göz önüne alınmadan, ölümcül hasta veya sakat olması nedeniyle
öldürülmesidir5,24,29,30,32. Çağdaş tıpta yeri olmayan bu türde hastanın ne açık,
ne de varsayılan iradesine dayanma söz konusu değildir24,29,30,32.
Ötanazi tartışmaları bir yandan teknolojinin gelişimiyle ve endüstrileşmeyle
diğer yandan birey formasyonundaki ve toplumdaki değişimlere bağlantılıdır.
Çağdaş tıbbın olanakları kimi zaman hayatta kalmayı sağlayabilmekte ancak
yaşam kalitesinin dramatik bir düşüş göstermesine engel olamamaktadır.
Böylesi bir yaşamı uzatmanın mı sona erdirmenin mi daha uygun olduğu
konusundaki belirsizlik ötanaziyi gündeme getirmektedir31,32. Pek çok kişi
ömrünün son kısmını alıştığı yaşam tarzından uzak bir şekilde, fiziksel olarak
acı çekerek ve onur kırıklığı yaşayarak geçirmeyi istenmemekte, ölümü böylesi
16
bir hayata tercih etmektedir31,32. Yoğun bakım birimi hastaları arasında
betimlenen tablodaki kişilerin yüksek oranda olması nedeniyle, yoğun bakım ve
ötanazi arasında bir bağlantı oluşmaktadır.
2.3.2. Resüsite Etmeme Kararı
Kardiyopulmoner resüsitasyon, solunumu ve dolaşımı durmuş hastaların
yaşama döndürülmesine ilişkin yönergeler ve yaklaşımlar ile karar verme ve
uygulama süreçleridir21,24,34,35,36. Kardiyopulmoner resüsitasyon yaşam kurtarıcı
bir uygulamadır24,34,35,36. Amaç ani, beklenmeyen ölümü önleyebilmektir24,35,37.
Kardiyopulmoner resüsitasyon acil bir uygulama olması nedeniyle çoğunlukla
hastanın canlandırmayı reddedip reddetmediğine bakılmaksızın
yapılmaktadır24,34,36. Ancak kronik bir hastalığının son döneminde olan kişinin
kalbi ve solunumu durduğunda canlandırma yapılmaması dileğini bildirmiş
olması halinde, acil durumlarda da resüsitasyon yapılmamaktadır21,24,35,36.
“Resüsite etmeyin”, akut kardiyak arrest delilleri olduğunda kardiyo
pulmoner resüsitasyon denenmeyecek veya devam edilmeyecek anlamını
taşımaktadır38. Resüsite etmeme kararı 1976 yılında tanımlanmış ve 1990’larda
pratiğe girmiştir35,36. Yoğun bakım birimlerinde sıkça karşılaşılan bir
durumdur20,39,40. Resüsite etmeme emrinin yerine getirilmesi, ötanazi
kapsamına girmeyen, ancak pasif ötanazi ile karıştırılabilen bir
durumdur5,21,24,34,36.
Resüsite etmeme emrinin verilmiş olması tüm tedavilerin kesilmesi
anlamına gelmemekte; sadece kardiyo pulmoner resüsitasyon, defibrilasyon ve
inotropik destek uygulamalarının yapılmaması anlamına gelmektedir38. Kardiyo
pulmoner arrestin gelişmediği dönemde sıvı replasmanı, nütrisyon, ağrı kontrolü
gibi diğer bakım-tedavi uygulamaları yapılmaktadır38. Resüsite etmeme kararı üç farklı biçimde alınabilmektedir24,36. Bunların ilki
konu hakkında yeterince bilgi sahibi olan ve karar verme yeterliliği bulunan
hastanın arrest olması halinde canlandırılmamayı bizzat talep etmesidir24,34,35,36.
17
İkincisi resüsitasyon yapılmaması talebinin hastanın yakınlarından veya
vekilinden gelmesidir24,35,36. Bu yola girilmesinin koşulu hastanın bilincinin kalıcı
olarak kapalı olması veya karar verme yeterliliğinin bulunmamasıdır24,36. Hasta
adına karar veren kişilerin temel dayanağı hastanın bilinci açık ve karar verme
yeterliliği yerindeyken canlandırılmama konusundaki kararını beyan etmiş
olmasıdır; böyle bir beyan olmaması halinde ise yaşam tarzı, temel seçimleri,
inançları, hayattan beklentileri gibi unsurlar üzerinden çıkarım yapma yoluna
gidilmektedir24,36.
Üçüncü ve son biçim ise hekimin büyük ölçüde tıbbi ölçütlere göre yaptığı
değerlendirmeye dayanarak hasta hakkında vardığı yargıyla resüsitasyon
uygulanmaması söz konusudur24,35,36. Burada varılan yargı canlandırmanın
hastaya bir yarar sağlamayacağı şeklindedir24,34,36. Kararın böyle alınması
sürecine hastanın ya da yakınlarının sürece aktif olarak katılabilmesi istenmekle
birlikte her zaman mümkün olamamaktadır36. Varsa hastane etik kurulundan
görüş alınması da kararı güçlendirecek bir yaklaşımdır24,34,35,36.
Resüsitasyonun hastaya ne kadar yarar sağlayacağı değerlendirmesinde,
terminal dönemde olup olmama, kişisel özellikler, yaş, kardiyopulmoner arrest
halinde kalma süresi, altta yatan hastalık gibi ölçütler göz önüne
alınmaktadır24,34,36. Resüsitasyonun uygulamalarıyla ilgili çalışmalarda, resüsite
edilen hastaların üçte birinin uygulama boyunca, üçte birinin hastaneden
taburcu edilinceye kadar hayatta kaldıkları bildirilmektedir36,41. Çoğu ülkede
“resüsite edilmeyecek” kararı ile ilgili kurallar belirlenmiştir ve hekim böyle bir
kararı tek başına vermek durumunda bırakılmamıştır37. Ancak ülkemizde
konuyla ilgili tıp, hukuk, etik çerçevelerinde yapılmış bir düzenleme
bulunmamaktadır37.
Resüsite etmeme kararı, yoğun bakım birimlerinde yaşanan etik
problemler arasında ön planda yer almakta, hekimler ve hemşireler tarafından
önemli ve öncelikli kabul edilmektedir39. Kararın ekibin tümünün yaptığı bir
değerlendirmeyle alınmaması; hekimin karar alıcı, hemşirenin alınmış kararın
uygulayıcısı rolünde olması, sorunun hemşire açısından ağırlıklı unsurudur39.
Bu bağlamda resüsite etmeme kararının alınmasına yoğun bakım ekibinin
katılımının sağlanması gereği ortaya çıkmaktadır37.
18
2.3.3. Tedaviyi Başlatmama ve Sona Erdirme
Tüm tıbbi uygulamalar gibi tedavi süreçlerinin de gerçekleştirilme koşulu
hasta tarafından kabul olunmalarıdır. Bu bağlamda önerilen tedaviyi reddetme
ve devam eden tedaviyi terk etme temel birer hasta hakkı olarak ortaya
çıkmaktadır. Reddetme ve terk etme kararları, tedavi unsurlarının tümüne ya da
bir kısmına yönelik olabilir. Yaşama saygıyı temel bir değer ve yaşamın sürmesi
için, umutsuzca da olsa, çaba göstermeyi temel bir yaklaşım olarak benimseyen
sağlık profesyonelleri açısından bu hakların kullanımının gündeme gelmesi
doğal olarak sorun niteliği taşımaktadır. Elektif bir tedavi söz konusuyken bu
sorunun daha hafif, radikal bir tedavi söz konusuyken ise daha vahim olması
doğaldır. Tedavisizliğin yaşamla bağdaşmıyor olması halinde vahamet en üst
düzeye ulaşmaktadır.
Hastaya verilmesi endike olan yaşamı destekleyici tedaviyi başlatmama ile
verilmekte olan destek tedaviyi sona erdirme ilk bakışta farksız gibi görülmekle
birlikte ayrı tutulması gereken kavramlardır ve sağlık profesyonelleri tarafından
algılanışları arasında da önemli bir ayrım bulunmaktadır21,24,34,35,42,43. Bu son
husus çerçevesinde duygusal yaşantılar da devreye girmekte, tedaviye hiç
başlamama çoğu sağlık profesyoneli tarafından tedaviyi sonlandırmaya tercih
etmektedir24,34,42,43. Kuşkusuz, sonlandırmak zorunda kalmaktan kaçınma adına
tedaviye hiç başlamamak, hastayı olası faydalardan yoksun bırakma gibi ciddi
bir risk arz etmektedir21,24,34,42,43.
Yaşam desteğinin başlanmaması ya da sonlandırılması hakkındaki tıbbi
değerlendirmenin dayandığı tıp etiği temel prensibi yarar sağlamadır. Bu
bağlamda hastaya fayda sağlayan uygulamaların yapılması, faydası
olmayanlara ise hiç başlanmaması ya da başlanmışsa sona erdirilmesi
esastır44. Tedaviye başlarken, hastanın tedaviden göreceği muhtemel yararlar,
tedavinin yaşam kalitesine katkısı ve mevcut olanakların-kaynakların durumu
mutlaka değerlendirilmelidir24,34.
Hastaların durumunun kritik olduğu ve müdahalelerin başarı garantisinin
bulunmadığı yoğun bakım birimlerinde, tedaviyi başlatmama ya da sona
erdirme sorunu kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ortaya çıkış bir yandan
19
ekibin tedavi endikasyonu konusundaki tereddütlerinden, diğer yandan hastanın
veya yakınlarının tedaviyi reddetme-terk etme haklarını kullanma talebinden
kaynaklanabilmektedir.
2.3.4. Beyin Ölümü
Beyin ölümü, beyin sapınınkiler de dahil olmak üzere beyin
fonksiyonlarının tam ve geri dönüşsüz olarak kaybı şeklinde
tanımlanmaktadır21,34,35,45,46,47. Tabloyu daha net ifade etmesi bakımından beyin
sapı ölümü ifadesi giderek daha sık kullanılmaktadır. Beyin hücrelerindeki
fonksiyon kaybı, kişinin hayatta kalmasını sağlayan solunum, dolaşım, sinir
sistemi fonksiyonlarının durmasına ve bir daha spontane çalışmalarının
mümkün olmamasına yol açar33,34,35,45,46.
Beyin sapı ölümünde, kalbin atmaya devam etmesi söz konusu
olabilmekle birlikte, solunumun durması kaçınılmazdır. Ancak spontane
solunumun olmadığı her durumda beyin ölümü söz konusu değildir. Beyin
ölümü tanısı alan bir kişinin tıbbi ve yasal açılardan ölü kabul edilmesi
bağlamında, solunumu durmuş ventilatör desteğiyle yaşayan bir kişide beyin
ölümünün gerçekleşmiş olup olmadığının belirlenmesi önem
taşımaktadır33,34,35,45,46.
Öykü, fizik muayene ve apne testi ile klinik olarak beyin ölümü tanısı
konulması mümkün olmakla birlikte yeterli değildir, tanının daha spesifik
bulgularla desteklenmesi gerekir21,34,35,45. Hastanın içinde bulunduğu koma
tablosunun primer hipotermiye, hipovolemik ya da hipotansif şoka,
intoksikasyona bağlı olmaması beyin ölümü karar vermek için bir
önkoşuldur21,34,35,45,47. Tanıya giderken beyin sapı fonksiyonları; pupiller, göz
hareketleri, fasiyal duyu ve motor yanıtlar, faringotrakeal refleksler ve solunum
en az iki kez değerlendirilir21,23,34,35,45. İki değerlendirme arasındaki süre ülkeden
ülkeye 2 ila 24 saat arasında değişmektedir34,35,45. Türkiye’de son kararı
verebilmek için beyin ölümü tanısı konulmuş irreverzibl koma halindeki hastanın
20
12 saat gözlenmesi gerekmekte, bu süre etiyolojinin bilinmediği durumlarda en
az 24 saate çıkmaktadır39,47.
Hastada beyin ölümü geliştiği kararı verildiğinde, hasta yakınları bu durum
için daha önceden bilgi verilip hazırlanmış ve yaşam desteğinin kesilmesini
kabul etmişse, mekanik ventilasyona son verilmektedir34,35,45. Ancak hastanın
solunum çabası varsa, apne testi sonucuna rağmen yaşam desteği kesilmesi
konusu netleştirilmemişse, hasta ventilasyonun sürdürülmesi
gerekmektedir34,35,45. Hastanın organ donörü adayı olup olmadığı konusu da
ayrıca değerlendirilmelidir34,35,45.
Hastanın organ ve organlarının organ nakli için kullanılmasına hasta
yakını tarafından izin verilmesi, yaşam desteğinin kesilmesine izin verilmesi
anlamını taşımaktadır34,35,45,47. Organa ihtiyaç duyanların daima çok ve donör
adaylarının az sayıda olması, beyin ölümü gerçekleştikten sonra organları belli
bir süre içinde almanın gerekmesi bakımından, hasta yakınlarıyla bu konuda
yapılacak görüşmenin zamanlamasını uygun şekilde yapılması
gerekmektedir5,33,34,35,45.
Yoğun bakım koşullarında beyin ölümü gelişmiş bulunan hastanın
solunum desteğiyle vital fonksiyonlarını devam ettiriyor oluşu, yakınlarının onu
ölü olarak algılamasını; öldüğünü kabul etmesini zorlaştırmaktadır. Bu
bağlamda organ bağışı gündemde olsun-olmasın durumun yakınlarına
bildirilmesi zor bir süreçtir. Beyin ölümü kavramı hasta yakınları hatta kimi sağlık
çalışanları için yabancıdır ve aile tarafından kabullenilmesi oldukça büyük bir
sorundur34,48. Hasta yakınlarının mekanik ventilatördeki kalbi atan ve vücudu
sıcak olan hastanın öldüğünü kabul etmesi zaman alabilmektedir5,33,34,35,45.
2.3.5. Organ Donörü Olma Önerisi
Organ nakli, bilindiği gibi vücutta görevini yapamayan bir organın yerine
canlı bir vericiden veya ölüden alınan sağlam bir organın ya da organ
bölümünün nakledilmesidir10,21,33,34,37,46,49,50,51. Bu işlem, günümüzde başta
böbrek, kalp, karaciğer olmak üzere birçok organın kronik hastalıklarında
21
uygulanan rutin, geçerli ve ileri bir tedavi yöntemi olarak kabul
görmektedir10,21,33,46,49,50,51.
Kadavra vericiden yapılan organ naklinin canlı vericiden yapılana tercih
ediliyor oluşu bağlamında beyin ölümü tanısının organ bağışı önerisini gündeme
getirmesi söz konusu olmakta ve bu durum kendine özgü zorlukları, sorunlu
yönleriyle birlikte çoğu kez yoğun bakım birimlerinde
gerçekleşmektedir33,34,35,45,46.
Beyin ölümü tanısı konan kimse tıbben ve hukuken ölü kabul edilmekte ve
bunlara “kadavra verici” veya “kalbi atan kadavra” bunlardan sağlanan
organlara da “kadavra organı” adı verilmektedir37,46,48,49. Kadavradan organ
alınabilmesi için bireyin sağlığında organ bağışı yapmış olması veya ölümünden
sonra yakınları tarafından organ aktarımına izin verilmiş olması
gerekmektedir34,46,48,49.
Beyin ölümü gerçekleşen kişinin organlarının alınması önerisinde
bulunmanın zamanlaması hasta yakınlarının teklifi nasıl karşılayacaklarını
belirleme açısından oldukça önemlidir46,49,50. Kişinin, sağlığında ölümünden
sonra organlarının alınmasına karşı olduğunu bildirmiş olması halinde verici
olmaması kuraldır34,46,49,50. Kişinin sağlığında konuya ilişkin herhangi bir irade
beyanında bulunmadığı durumlarda ise yakınlarının yaklaşımı belirleyici
olmaktadır34,46,49,50.
Yoğun bakım hemşirelerinin birim ekibindeki diğer çalışanlara göre hasta
ve hasta yakınlarıyla daha güçlü bir iletişim kurması söz konusudur ve muhtelif
çalışmalar bu durumu teyit etmektedir39,52. Bu güçlü iletişimin varlığı, yoğun
bakım hemşiresinin beyin ölümü gelişen hastanın yakınlarına organ vericisi
olma önerisinin götürülmesi sürecinde devreye girmesine zemin
hazırlamaktadır.
Verici yakınlarına alacakları kararın olası sonuçlarının anlayabilecekleri bir
dille açıkça ve ayrıntılı olarak ifade edilmesi ve konunun önemini tam anlamıyla
kavrayıp enine boyuna bir değerlendirme yapmalarının sağlanması organ
aktarımının etik boyutunun önemli bir unsurudur33,46,49,53. Bağış kararının baskı
altında kalmaksızın alınması özellikle önemlidir33,46,49,53.
22
2.3.6. Aydınlatma ve Onam Alma
Hem tıp etiğinin hem de tıp hukukunun ilgi alanına giren aydınlatma ve
onam alma, tıp uygulamalarını yürütenlerin de en fazla ilgi gösterdiği tıp etiği
konusu durumundadır. Bu iki aşamalı süreçle ilgili sorunlar, tüm tıp alanlarında
ve tüm tıbbi işlemlerde yaşanabildiği gibi yoğun bakım tıbbında ve
uygulamalarında da ortaya çıkmaktadır. Bu alt bölümde aydınlatma ve onam
alma sırasında yaşanabilecek sorunlar aydınlatma ve onam alma aşamalarıyla
ilgili olanlar halinde iki grup halinde yer almaktadır. 2.3.6.1. Aydınlatma/Bilgilendirme
Aydınlatma ya da bilgilendirme aşamasıyla ilgili bilgi aktarımları yeterlilik
sorunu, bilgilendirilme hakkı ve bilgilendirilmeme hakkı şeklinde
sınıflandırılmıştır.
2.3.6.1.1. Yeterlilik-Kapasite Sorunu
Aydınlatma sürecinin iki temel unsuru bilgi aktaranın yeterli ve anlaşılır bir
sunuş yapması ve bilgi alanın da konuyu anlayıp değerlendirebilmesidir.
Sürecin ikinci unsuru yeterlilik olarak adlandırılmakta ve hastanın belli bir
zamanda belirli tedavi seçenekleri arasında anlamlı bir seçim yapabilmesi
olarak tanımlanmaktadır33,37,42,54. Yeterlilik tanımında esas olarak zihin yeterliliği
ifade edilmektedir33,37,54. Yeterlilik iletişim kurma, bilgiyi anlama ve sonuç
çıkarma yeteneklerini de kapsamaktadır33,54.
“Yeterlilik” teriminin kullanımı hastanın karar verme kapasitesine
odaklanmış bir bakış açısını yansıtırken, “kapasite” ise hastanın genel olarak
önerilen tedavinin ve onu reddetmenin olası sonuçlarını makul bir şekilde
anlama ve değerlendirme yeteneğini ifade etmektedir33,37,54. Aydınlatmanın
uygun biçimde gerçekleştirilebilmesi açısından hastanın karar verme
23
kapasitesini ve varsa bu kapasitedeki eksikliğin doğru olarak belirlenmesi kritik
önem taşımaktadır33,37,42,54.
2.3.6.1.2. Bilgilendirilme Hakkı
Aydınlatma ve onam alma, önerilen uygulamanın riskleri, yararları,
alternatifleri konusunda doğru ve tam olarak bilgilendirilmiş ve bu bilgiyi
kavramış, yeterliliği tam olan hastaların veya hasta yakınlarının uygulamayı
gönüllü olarak kabul etmesi anlamına gelmektedir5,22,30,33,34,54. İnsan onurunu
korumayı, bireye saygı ilkesini yaşama geçirmeyi hedeflemiş olan aydınlatma
ve onam alma öğretisinin tarihsel gelişimi ilk bakışta yasal düzenlemelerin
yenilenmesi gibi görünse de, dayandığı gerekçeler birer etik değerdir55. Bu
ilkeler; güven-güvene dayanan ilişki, insana saygı-özerklik-bireyin kendi
hakkında karar verme hakkı şeklindedir55.
Hekimin hasta değerlerini dikkate almaksızın tıbbi kararları kendi başına
karar alması şeklindeki geleneksel tıbbi ilişki modeli olan paternalizm, çağdaş
tıp etiğinin ön plandaki ilkesi özerklik ve özerkliğe saygı çerçevesinde şiddetle
reddedilmektedir5,22,30,33,54. Hastanın, hekim ile işbirliğine girip tıbbi uygulamalar
konusunda tercihini söyleyebilmesi için bu süreçler hakkında bilgilendirilmesi
şarttır5,22,30,33,39,54,56. Bu işleyişin sınırlı istisnalarından olan acil durumlarda
hastaya sağlanacak yararın onun özerkliğine gösterilecek saygıya göre ön
plana çıkması söz konusudur5,22,30,33,34,39,54.
Aydınlatma ve onam alma öğretisi, hastanın karar vermeye yeterli ve
gönüllü olması kadar, durumuyla ve sunulan öneriyle ilgili bilginin tam ve
anlaşılır olarak ona aktarılmasını gerektirmektedir5,22,33,30,34,54,55. Onam alma ve
uygulamayı gerçekleştirme sürecin bilgi aktarımını izleyen aşamalarıdır
Hukuki açıdan hasta olan bireyin haklarını kullanmasına olanak
sağlandığının ve bunların korunduğunun belgelenmesi önem
taşımaktadır5,22,30,33,54. Onamın geçerli olabilmesi için, uygun onam sürecinin
başlatılması ve sürdürülmesi, bu çerçevede hastaya önce sözlü sonra yazılı
olarak bilgi verilmesi gerekmektedir5,22,30,33,34,54. Hastaya yönelik bilgilendirme
24
yapılması görevinin istisnası olan özel durumlara örnek olarak hastanın mental
yetersizliği, bilincinin kapalı olması ve dileğini bildirememesi, yaşamı kurtarmak
için acil müdahalenin gerekmesi sıralanabilir54.
2.3.6.1.3. Bilgilenmeme Hakkı
Kötü prognoz hakkındaki tıbbi bilgilendirmenin hastayı olumsuz bir duygu
durumuna sürüklemesi ve bu sürüklenişin tetiklediği bir dizi tepkinin hastalığın
seyrini öngörülenden daha kötü hale getirmesi olasılığı, bilgilenmeme hakkı
veya bilgilenme hakkını kullanmama tartışmalarının çıkış noktasıdır. Bilgilenme
hakkının tıp dünyasında görece kısa süreden beri tanınmakta ve
yaygınlaşmakta olması, dolayısıyla sağlık profesyonelleri tarafından yeni yeni
benimsenmesi söz konusudur. Bu bağlamda, bir hastanın bu hakkı kullanmama
eğilimi göstermesi onu bilgilendirme durumundaki sağlık profesyonelinde akıl
karışıklığına yol açmakta; hastaya bilgi verilmemesi talebi bizzat kendisinden
değil yakınlarından gelirse durum daha da karmaşıklaşmaktadır.
Bilgilenmeme hakkına sıcak bakan yaklaşım, bu hakkın ilk bakışta
paradoksal gibi de görünse bilgilenme hakkının bir boyutu olduğu yorumunu
yapmakta; bilgilenme hakkının isteğe bağlı bilgilenmemeyi de kapsadığını kabul
etmektedir23. Karşı görüş açısından ise insanların kötü de olsa haklarındaki
gerçekleri bilmeleri ve onun yarattığı olumsuz duygu durumuyla baş etmesi
gerekmektedir. Bir sentez yaparak bilmeme hakkının tartışılmaz olmadığını
buna karşılık her durumda her şeyi söylemek gibi genel bir yükümlülüğün de
bulunmadığını söylemek mümkündür57. Bilgi almama talebinin hastanın
kendisinden gelmesi halinde daha dikkate alınmaya değer; yakınlarından
gelmesi halinde ise üzerinde daha fazla düşünmeyi gerektirir olduğu açıktır.
25
2.3.6.2. Onam veya Seçim
Yeterlilik sahibi olan bilgilendirilmiş hastanın önerilen tıbbi uygulamayı
kabul ya da reddetmesi; tek öneri değil farklı alternatiflerin sunulması halinde
ise bunların arasından birini seçmesi söz konusudur56. Onam-seçim
aşamasında etik sorun yaşanması önerinin reddi ya da hasta ile sağlık
profesyonelinin seçimlerinin farklı olması şeklinde ortaya çıkmaktadır.
2.3.6.2.2. Önerilen Tıbbi İşlemin Kabulü
Hastanın önerilen uygulamayı kabul etmesi ya da sağlık profesyoneliyle
aynı seçeneği yeğlemesi durumunda etik sorunun gündeme gelmesi ancak
yeterlilik veya bilgilendirme ile ilgili eksiklik-aksaklık varlığında söz konusu
olabilir. Yeterliliği tartışma konusu olan kişilerle onlar adına karar verenler
arasında görüş ayrılığı bulunması; bilgi aktarımının kuvvetli bir yönlendirmeyi
barındırması, böylesi durum örnekleridir.
2.3.6.2.2. Önerilen Tıbbi İşlemin Reddi
Hasta bireyin ya da onun adına karar vermek durumundaki kişilerin
önerilen tıbbi uygulamayı kabul etmemesi sağlık profesyoneline özerkliğe saygı
göstermekle yarar sağlamak arasında ikilem yaşatan bir durumdur21,33. Hasta
ve hekim arasında tıbbi sürecin ilerleyişi açısından görüş farkı bulunmasını,
mesleki özerklik ile hasta özerkliği arasında bir çatışma olarak da
değerlendirmek mümkündür. Bireyin ilgili olduğu süreç hakkında son kararı
kendi değerleri, yargıları, inançları ve tercihleri doğrultusunda, vermesi olarak
tanımlanan özerklik hastalar için olduğu kadar sağlık profesyonelleri için de söz
konusu olan bir ilkedir53,58.
Karar verme kapasitesinin bulunması ve uygun bilgilendirmenin yapılması
önerilen tıbbi işlemin, genellikle tedavinin, reddedilmesinin ön koşuludur21,33.
26
Reddetme hakkının kullanılmasına sağlık profesyonelleri iki açıdan olumsuz
bakmaktadır; bir yandan hastanın olası yarardan yoksun kalması diğer yandan
kendilerinin mesleki eylemlerini doğru bildikleri biçimde yürütememesi söz
konusudur33. Buna karşılık geçerli yasal düzenlemeler ve etik anlayışı reddetme
hakkının tanınmasını gerektirmektedir33,56. Ancak kimi istisnai durumlarda
hastanın bu kararına uygun davranılmayabilir. Tıbbi uygulamanın hastanın
bireysel iyiliğinden öte toplumun ya da üçüncü bir kişinin sağlığı açısından
anlam taşıması buna örnek gösterilebilir.
Reddetme hakkı kullanımının tıbbi sürecin tümü için mi, sınırlı bazı
uygulamalar için mi olduğu ayrımı önemlidir. Hasta birey toptan bir reddedişle
sağlık kurumunu terk etmeyi isteyebileceği gibi sadece kimi küçük işlemleri
istemiyor da olabilir. Hastanın tıbbi işlemi kabul etmediği durumlarda hangi
işlemi istemediği ve önem derecesinin ne olduğu belirlemek önemlidir. Sınırlı
reddediş durumlarında hastanın razı olduğu uygulamaları sürdürmek ve ona
kararını değiştirme olanağı tanımak uygun bir yaklaşımdır.
2.3.7. Yoğun Bakım Ekibinin İlişki Yönetim Sorunları
Yoğun bakım birimi elemanlarının birbirleriyle, konsültanlarla, hastalarla,
hasta yakınlarıyla olan ilişkilerinde yaşanan sorunlar, çoğu zaman yasal, idari,
iletişimsel boyutları ön planda olmakla birlikte tıp etiği çerçevesinde de
irdelenmeye değerdir.
2.3.7.1. Sağlık Profesyonelleri Arası Çatışmalar
Sağlık profesyonelleri arası ilişkiler, klasik deontolojinin ana konularından
biri olmakla birlikte, güncel tıp etiği-biyoetik tartışmaları gündeminde önemli bir
yere sahip değildir. Bununla birlikte heterojen bir ekibin iş yoğunluğu ve stres
yüksekliği içinde görev yaptığı yoğun bakım birimlerinde ekip içi ilişkileri mercek
altına almak gerekli görünmektedir.
27
Tanı-tedavi-bakım uygulamalarının yerine getirildiği yoğun bakım
birimlerinde, hızlı tempoya ve ağır çalışma koşullarına bağlı olarak kimi zaman
elemanlar arası çatışmalar ve bunlara bağlı aksamalar olabilmektedir58. Sağlık
profesyonelleri arasındaki sorunlar anlaşmazlık, uyumsuzluk, rol karmaşası,
görev belirsizliği başta olmak üzere değişik çatışma unsurlarını içermektedir59.
İletişim kazalarından ve hiyerarşik yapıdan kaynaklanan sorunlar da
çatışmalara neden olabilmektedir39,60. Ekip içerisinde yaşanan tüm bu sorunlar
stres yaratan durumlardır61.
Hastanelerin tüm birimlerinde olduğu gibi yoğun bakım birimlerinde de
hekim ve hemşire arasındaki statü farkı ve hiyerarşik ilişki düzeni nedeniyle
problemler yaşanabilmektedir59. Geleneksel hekim egemen düzenin izleri bu
problemlerin ortaya çıkışında önemli bir rol oynamaktadır39,59. Öte yandan çeşitli
araştırmaların da teyit ettiği üzere, hemşireler arasında iletişim ve hiyerarşi
sorunları yaşanma sıklığı hekimler arasındakine göre daha yüksektir39,60,62,63,64.
Hemşirelik standartlarının dramatik bir dönüşüm geçirmekte oluşu ve bununla
da bağlantılı olarak farklı formasyona sahip hemşirelerin bulunuşu bu durumun
sebepleri arasında özellikle dikkate değerdir39,58.
Sağlık alanının genelinde olduğu gibi yoğun bakım birimlerinde de ekip
anlayışının ve çalışmasının önemi sürekli dile getirilmekte, ancak uygulamada
kaçınılmaz olarak bazı sorunlar yaşanmaktadır59. Ekip üyelerinin ortak bir genel
amaç çerçevesinde farklı alt amaçlara sahip olarak yer aldığı yoğun bakım
birimlerinde, meslek grupları arasındaki bilgi ve fikir alışverişinin yetersiz
kalması, tarafların birbirleri hakkında eksik bilgi donanımına sahip bulunması
dolayısıyla çeşitli önyargılar ortaya çıkabilmektedir59. Ekip anlayışının ve
çalışmasının hayata geçirilmesi sırasında ekip üyelerinin bu yeni rollerine uyum
sağlayamayıp geleneksel rollere uygun davranışlarda bulunması çeşitli
problemlere neden olmaktadır58.
Hekimler mesleksel görev, yetki ve sorumluluklarının sınırlarını
çizmişlerdir58. Fakat hemşirelik mesleğinin görev tanımı, geçirdiği hızlı
dönüşümden dolayı, toplum genelinin zihninde olduğu gibi sağlık camiasının
kimi kesimlerinin zihninde de henüz netleşmemiştir 58. Türkiye ölçeğinde sağlık
mesleklerine görev tanımı getiren yasal düzenlemeler çerçevesinde, yasaların
28
güncel gelişmeleri biraz geriden izlemesi genel kuralına uygun olarak,
hemşirelik uygulamaları sınırlı ve hekime bağlı kalmıştır 58.
Bu genel çerçevede, hekim ve hemşire arasında sorumluluk sınırının net
olmaması nedeniyle kimi çatışmaların yaşanması olasılığı vardır59. Böyle
durumlarda ya gereğinden fazla sorumluluk alma ya da üstlenmesi gereken
sorumluluktan kaçma söz konusu olmaktadır59. Hekimler ve hemşireler yetki ve
sorumluluklarının net biçimde belirlenmiş olmamasından dolayı, birbirlerinin
görev alanlarına müdahalede bulunabilmektedir59.
2.3.7.2. Sağlık Profesyoneli ile Hasta Yakını Arası Çatışmalar
Yoğun bakım birimleri, hasta ve hasta yakınları tarafından olumsuzluğa
açık, sınırlamaları olan, yabancı alanlar olarak algılanmakta ve bu algıdan
dolayı korku ve sıkıntı kaynağı kabul edilmektedir61. Yoğun bakım birimi
elemanları ise çoğu zaman hasta yakınlarını ağır ve karmaşık çalışma
tempolarında aksama yaratacak bir unsur olarak görmektedir.
Yoğun bakım birimlerinde refakatçi varlığı söz konusu olmamakta,
ziyaretçi kabulü ise diğer birimlere göre daha kontrollü ve sınırlı şekilde
gerçekleştirilmektedir. Yakınlarıyla iletişim halinde bulunmak hasta için olumlu
bir destek olmakla birlikte yoğun bakım birimlerinin fiziksel koşulları ve işleyiş
düzeni bu destekten yararlanmaya olanak tanımamaktadır. Hastasının yanında
olma isteği duyan ve bunun için kuralları çiğnemeyi göze alan hasta yakınları,
sağlık profesyonelleri tarafından ek bir yük veya tehdit olarak
nitelenebilmektedir. Hastasını göremeyen hasta yakını başlı başına bir sorun
kaynağı olabilmektidir61.
Yoğun bakım ortamına özgü kimi agresif uygulamaların onlara yabancı
olan hasta yakınlarınca yanlış anlaşılması ve hastalarına gereksiz yere eziyet
edildiği intibaını uyandırması olasıdır. Aksi yönde bir yanılma takip düzenini ve
gereçlerini bilmeme zemininde hastanın gereksindiği ilgiyi görmediği zannına
kapılma şeklinde ortaya çıkabilir. Böylesi durumlar sağlık profesyonelleri
29
açısından soruna dönüşebilir; hasta yakınlarıyla çatışma yaşamalarına yol
açabilir.
2.3.8. Sınırlı Kaynakların Adil Dağıtımı
Çağdaş tıp uygulamalarını gerçekleştiren kişilerin ve bu uygulamalarda
kullanılan araçların var edilmesi yüksek maliyetlidir. Bu yüksek maliyetler,
verimlilik adına, işleyişi olabildiğince az sayıda kişi ve araçla yürütme
yaklaşımına yol açmakta; yedek rezervler bulundurmayı anlamsız kılmaktadır.
Böyle bir yapılanma kaçınılmaz olarak uygulamaya yönelik talebin artış
anlarında yetersizliğe ve sınırlı kaynakların nasıl dağıtılacağı sorununun ortaya
çıkmasına yol açmaktadır.
Adil davranmak tek tek kişilere hak ettikleri, layık oldukları, ihtiyaç
duydukları şeyi vermek ve genel olarak da kişiler arasında ayrım yapmamak
anlamına gelir. İhtiyaç durumunda olanlar yardımı hak eder ve kişinin ihtiyacına
göre yarar sağlamak bir adalet kuralıdır. Sağlık hizmeti sunumunun adil olması
temel bir tıp etiği ilkesidir65,66. Öte yandan toplumsal örgütlenmenin bireylerin
sağlık hakkına ulaşmasını olanaklı kılması gerekmektedir65,66,67. Adalet ilkesi
klinik uygulamalarda yaşanan sınırlı kaynakların nasıl kullanılmasının uygun
olacağıyla ilgili ikilemlerin çözümlenmesinde ve çözümünde gündeme
gelmektedir67.
2.3.8.1. Ekipman Yetersizliği
Yoğun bakım birimlerinde hastayı desteklemek ve izlemek için kullanılan
karmaşık cihazlar bulunmakta ve bunlara gereksinim duyan hastaların çoğaldığı
anlarda eldeki olanağın kimin için kullanılacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu
sorunla mücadele çerçevesinde mevcut olanaklardan en fazla kişinin
yararlanması ve en fazla yarar sağlayacak kişinin seçilmesi üzerinde durulması
gereken konulardır. Yoğun bakım birimlerinin kuruluşu aşamasında ekipmanın
30
azami verimle kullanılmasının, mümkün olduğunca boş kalmamasının,
öngörülmesi ve cihazların sürekli bakım ve sık aralıklarla onarım gerektirmesi,
sorunun sürüp gitmesinde etkili olmaktadır. Ekipman yetersizliğini aşmak için
yoğun bakım hastalarının farklı kurumlara yönlendirilmesi, durumu iyi olan
hastaların kliniklere transfer edilmesi, bir yoğun bakım biriminin elemanları
tarafından bir başka yoğun bakım biriminde hasta takibi yapılması gibi geçici
çözümler, farklı sorunları gündeme getirmektedir.
2.3.8.2. Ekip Yetersizliği
Kalifiye personelin görev yaptığı yoğun bakım birimlerinde ekipmanla ilgili
sıkıntılara paralel olarak ekiple ilgili olanlar da yaşanabilmektedir68. Asgari
cihazla azami verim elde şeklindeki işletme anlayışının, personel politikası
açısından da geçerlilik taşıması, sınırlı kaynakların adil dağıtımı sorununa yol
açmanın ötesinde sunulan sağlık hizmetinin niteliğini de düşürmektedir. Ekip
yetersizliğinde, ekipman yetersizliğindekinden farklı bir adalet ilkesi sorunu daha
ortaya çıkmakta; iş yükü fazlasının var olan sınırlı sayıdaki kişiye uygun biçimde
dağıtılması zorluk arz etmektedir. Öte yandan eleman başına düşen hasta
sayısının artması iş yükünü çoğaltarak bireylerde tükenmişliğe neden
olabilmektedir.
31
3. KİŞİLER ve YÖNTEM 3.1. Araştırmanın Amacı ve Önemi
Tez çalışması çerçevesinde yürütülen araştırmanın amacı, Adana
ölçeğinde yoğun bakım hemşirelerinin etik sorunlarla hangi sıklıkta
karşılaştıklarını ve bu sorunları nasıl bir önem sıralaması içinde
konumlandırdıklarını saptamaktır. Bu saptamayla hem tıp etiği literatürüne
özgün bir bilgi kazandırılmış hem de yoğun bakımların pratik işleyişini daha
etkili ve verimli kılmaya yönelik bir enstrüman üretilmiştir.
3.2. Araştırmanın Özgünlüğü
Etik sorun niteliğindeki durumların sağlık profesyonelleri tarafından nasıl
algılandığı bunlara yönelik yaklaşımın ve bunların önemsenme derecesinin ne
olduğu klinik etik açısından irdelenmesi gereken konulardır. Çalışmamız bu
konular çerçevesinde yürütülmüş özgün bir araştırmayı içermekte; bilinen bir
yöntemin yeni bir alana uygulanması niteliğini taşımaktadır.
3.3. Araştırmanın Modeli ve Veri Toplama Gereci
Tanımlayıcı araştırma türünde planlanan çalışmamızın veri toplama formu
tez sahibi ve danışmanı tarafından literatür taranarak hazırlanmıştır. Form üç
bölümden ve 23 sorudan oluşmaktadır. İlk bölümde katılımcıların kişisel ve
mesleki özelliklerini belirlemeye yönelik 7 soru, ikinci bölümde ise yoğun bakım
birimlerinde yaşanması olası etik sorunlarla ilgili 15 ifade yer almaktadır.
Katılımcılardan bu ifadelerle meslek yaşamları sürecinde karşılaşma
durumlarını belirtmeleri ve her bir ifadeyi önemseme derecelerine göre 0-10
arasında puanlandırmaları istenmiştir. Üçüncü bölümde ise hemşirelerin yoğun
32
bakım birimlerinde yaşanan etik problemlere ilişkin eklemek istedikleri
düşüncelerini belirtmeleri istenmiştir. Veri toplama formunun pilot çalışması
Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesinde çalışan 10 yoğun bakım hemşiresi
üzerinde yapılmıştır. Veri toplama formu üzerinde gerekli düzeltmeler
yapıldıktan sonra asıl form, araştırmacı tarafından yüz yüze görüşmeyle
katılımcılara uygulanmıştır.
3.4. Araştırmanın Katılımcıları
Araştırmanın evreni, Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi, Adana
Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çukurova Hastanesi kurumlarında
çalışmakta olan 173 yoğun bakım hemşiresidir. Araştırmanın örneklemini anket
formunu doldurmayı kabul eden 112 hemşire oluşturmaktadır. Veri toplama
formlarından 12’si eksik ya da hatalı doldurulmuş olmaktan dolayı
değerlendirmeye alınmamış, kalan 100 formdan elde edilen bulgular işlenmiş
ve yorumlanmıştır.
Araştırmamız Adana merkezinde bulunan kamu hastanelerinde
yürütülmüştür. Yönetim ve işletme anlayışı kamu hastanelerinden farklı olan
özel hastanelerde karşılaşılan etik sorunların da farklı nitelik arz edeceği
düşünüldüğünden bunların yoğun bakım birimleri araştırmaya dahil
edilmemiştir.
3.5. Verilerin Değerlendirilmesi ve Karşılaştırılması
Katılımcıların kişisel bilgileri frekans ve yüzde dağılımları göz önüne
alınarak değerlendirilmiştir. Katılımcıların etik sorunlarla karşılaşma sıklığının ve
bunlar hakkındaki görüşlerinin belirlenmesinde tanımlayıcı değerlendirme
yapılmış olup frekans ve yüzde dağılımlarına yer verilmiştir. Cevap dağılımları
arasındaki fark, sorunun niteliğine göre Oneway-Annova ve Ki-kare testleriyle
33
değerlendirilmiştir. Verilerin işlenmesinde SPSS 11,5 for Windows paket
programı kullanılmıştır.
34
4. BULGULAR
4.1. Tanıtıcı Bilgiler
Katılımcıların yaş ve yoğun bakımda çalışma süre dağılımı Tablo 1’de
verilmiştir.
Tablo 1. Katılımcıların Yaşları ve Yoğun Bakımda Çalışma Süreleri (n:100)
n % X md
Ss (min-maks)
Yaş 25 ve altı 19 19,0 29,7+
29,5 4,8
(21-49) 26-35 71 71,0 36 ve üstü 10 10,0 Çalışma Süresi 1 yıldan az 31 31,0 43,2+
30,5 39,4
(1-156) 1-4 yıl 39 39,0 4 yıldan fazla 30 30,0
Araştırmaya katılan hemşirelerin yaş ortalamasının 29,7+4,8 (minimum:
21, maksimum: 49); ortalama çalışma süresinin 3 yıl 7,2 ay (43,2 ay) [minimum:
1 ay, maksimum: 13 yıl (156 ay)] olduğu saptanmıştır. Katılımcıların % 98,0’i
kadın % 2,0’si erkektir. Katılımcıların % 19,0’u 25 ve altı yaş grubunda, % 71,0’i
26-35 yaş grubunda, % 10,0’u 36 ve üstü yaş grubundadır. Katılımcıların yoğun
bakımda çalışma süreleri incelendiğinde, bir yıldan az çalışanların oranı % 31,0;
bir-dört yıl arasında çalışanların oranı % 39,0; dört yıldan fazla çalışanların
oranı ise % 30,0’dur.
Katılımcıların çalışma yerlerinin özelliklerine ve eğitim durumlarına göre
dağılımı Tablo 2’de verilmiştir.
Tablo 2. Katılımcıların Çalışma Yerleri ve Eğitim Durumları (n:100)
n %
Hastane Balcalı Hastanesi 49 49,0 Numune Hastanesi 28 28,0 Çukurova Hastanesi 23 23,0
Çalışma Yeri Cerrahi Grubu Yoğun Bakım Birimi 42 42,0 Dahiliye Grubu Yoğun Bakım Birimi 58 58,0
Eğitim Düzeyi Üniversite Mezunu 76 76,0 Lise Mezunu 24 24,0
35
Katılımcıların çalıştıkları hastaneye göre dağılımına baktığımızda, %
49,0’nun Balcalı Hastanesi’nde, % 28,0’inin Numune Hastanesi’nde ve %
23,0’ünün de Çukurova Hastanesi’nde çalıştıkları tespit edilmiştir. Katılımcıların,
% 42,0 oranında cerrahi yoğun bakım birimlerinde, % 58,0 oranında dahiliye
yoğun bakım birimlerinde çalışmaktadır. Eğitim durumları incelendiğinde
katılımcıların % 76,0’sının üniversite, % 24,0’ünün sağlık meslek lisesi mezunu
oldukları görülmektedir.
Katılımcıların Deontoloji/Tıp Etiği dersini alma durumları Tablo 3’de
verilmiştir.
Tablo 3. Katılımcıların Deontoloji/Tıp Etiği Eğitimi Alma Durumları
n % Meslek Lisesi veya Yüksek Okul Dersi 62 62,0 Kurs Katılımı 5 5,0 Toplantı Katılımı 12 12,0 Ders Almama 26 26,0
Birden fazla seçenek işaretlenmiştir.
Katılımcıların % 74,0’ü bir ya da birkaç düzeyde deontoloji/tıp etiği eğitimi
almış; % 26,0’sı ise bu konuda herhangi bir eğitim almamıştır. Deontoloji/tıp
etiği eğitimini okul dersi şeklinde alanların oranı % 62,0; kurs katılımı şeklinde
alanlarınki % 5,0; toplantı katılımı şeklinde alanlarınki % 12,0’dir.
4.2. Birinci Soruya Verilen Cevaplar
İlk soruda yer alan ifade “hastanın veya hasta yakınlarının ötanazi
talebinde bulunması” şeklindedir. Katılımcıların, hastanelere göre, ötanazi talebi
ile karşılaşma dağılımı Tablo 4’de yer almaktadır.
Tablo 4. Katılımcıların Ötanazi Talebi ile Karşılaşma Durumları
Balcalı Hastanesi
(n=49)
Numune Hastanesi
(n=28)
Çukurova Hastanesi
(n=23)
Tüm Katılımcılar
(n=100) n % n % n % n %
Karşılaşan 11 22,9 2 7,1 4 17,3 17 17,0 Karşılaşmayan 38 77,1 26 92,9 19 82,7 83 83,0 Toplam 49 100,0 28 100,0 23 100,0 100 100,0
36
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 11’i (% 22,9), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 2’si (% 7,1) Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 4’ü (% 17,3) ötanazi talebi ile karşılaşmışlardır. Üç farklı
hastanede çalışan katılımcıların bu durumla karşılaşma oranları arasında
istatistik açıdan anlamlı bir fark yoktur. Tüm katılımcılar ölçeğinde durum
değerlendirmesi yapıldığında 17 kişi (% 17,0) ötanazi talebiyle karşılaşmıştır.
Katılımcıların ötanazi talebiyle karşılaşma sorunu için verdikleri önem
puanlarının dağılımı Şekil 1’de yer almaktadır.
Şekil 1. Ötanazi Talebi Sorunu Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların ötanazi talebi önem puanı dağılımına baktığımızda; 19 kişi
“0” puan, 2 kişi ”1” puan, 8 kişi “2” puan, 9 kişi “3” puan, 1 kişi “4” puan, 13 kişi
“5” puan, 4 kişi “6” puan, 3 kişi “7” puan, 9 kişi “8” puan,3 kişi “9” puan, 29 kişi
“10” puan vermiştir. Beş ve üzerinde önem puanı verenlerin sayısı 61’dir.
Sorunun önemseme puan ortalaması 5,48±3,84 bulunmuştur.
37
4.3. İkinci Soruya Verilen Cevaplar
İkinci soruda yer alan ifade “hasta hakkında resüsite edilmeme kararının
(DNR order) verilmesi” şeklindedir. Katılımcıların, hastanelere göre, resüsite
edilmeme kararı ile karşılaşma dağılımı Tablo 5’de verilmiştir.
Tablo 5. Katılımcıların Resüsite Edilmeme Kararı ile Karşılaşma Durumları
Balcalı Hastanesi
(n=49)
Numune Hastanesi
(n=28)
Çukurova Hastanesi
(n=23)
Tüm Katılımcılar
(n=100)
n % n % n % n % P Karşılaşan 41 83,6 17 60,7 11 47,8 69 69,0
0,001 Karşılaşmayan 8 16,4 11 39,3 12 52,2 31 31,0 Toplam 49 100,0 28 100,0 23 100,0 100 100,0
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 41’i (% 83,6), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 17’si (% 60,7), Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 11’i (% 47,8) resüsite edilmeme kararı ile
karşılaşmışlardır. Üç farklı hastanede çalışan katılımcıların bu durumla
karşılaşma oranları arasında istatistik açıdan anlamlı fark bulunmaktadır. Tüm
katılımcılar ölçeğinde durum değerlendirmesi yapıldığında 69 kişi (% 69,0)
resüsite edilmeme kararı ile karşılaşmıştır.
38
Katılımcıların resüsite edilmeme kararıyla karşılaşma sorunu için verdikleri
önem puanlarının dağılımı Şekil 2’de yer almaktadır.
Şekil 2. Resüsite Etmeme Kararı Sorunu Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların resüsite etmeme kararı önem puanı dağılımına
baktığımızda; 10 kişi “0” puan, 1 kişi “1” puan, 4 kişi “2” puan, 12 kişi “3” puan, 5
kişi “4” puan, 13 kişi “5” puan, 6 kişi “6” puan, 5 kişi “7” puan, 9 kişi “8” puan, 6
kişi “9” puan, 29 kişi “10” puan vermiştir. Beş ve üzerinde önem puanı verenlerin
sayısı 68’dir. Sorunun önemseme puan ortalaması 6,17±3,4 bulunmuştur.
39
4.4. Üçüncü Soruya Verilen Cevaplar
Üçüncü soruda yer alan ifade “iyileşme olasılığı kalmayan hastanın
solunum desteğinin kesilmesi (ventilatörden ayrılması)” şeklindedir.
Katılımcıların, hastanelere göre, hastanın solunum desteğinin kesilmesi ile
karşılaşma dağılımı Tablo 6’da verilmiştir.
Tablo 6. Katılımcıların Solunum Desteğinin Kesilmesi ile Karşılaşma Durumları
Balcalı Hastanesi
(n=49)
Numune Hastanesi
(n=28)
Çukurova Hastanesi
(n=23)
Tüm Katılımcılar
(n=100) n % n % n % n %
Karşılaşan 12 24,4 14 50,0 6 26,0 32 32,0 Karşılaşmayan 37 75,6 14 50,0 17 74,0 68 68,0 Toplam 49 100,0 28 100,0 23 100,0 100,0 100,0
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 12’si (% 24,4), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 14’ü (% 50,0), Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 6’sı (% 26,0) solunum desteğinin kesilmesi ile
karşılaşmıştır. Üç farklı hastanede çalışan katılımcıların bu durumla karşılaşma
oranları arasında istatistik açıdan anlamlı bir fark yoktur. Tüm katılımcılar
ölçeğinde durum değerlendirmesi yapıldığında 68 kişi (% 68,0) solunum
desteğinin kesilmesi ile karşılaşmıştır.
40
Katılımcıların solunum desteğinin kesilmesi kararıyla karşılaşma sorunu
için verdikleri önem puanlarının dağılımı Şekil 3’de yer almaktadır.
Şekil 3. Solunum Desteğinin Kesilmesi Sorunu Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların solunum desteğinin kesilmesi önem puanı dağılımına
baktığımızda; 17 kişi “0” puan, 4 kişi “1” puan, 5 kişi “2” puan, 6 kişi “3” puan, 4
kişi “4” puan, 9 kişi “5” puan, 5 kişi “6” puan, 2 kişi “7” puan, 6 kişi “8” puan, 7
kişi “9” puan, 35 kişi “10” puan vermiştir. Beş ve üzerinde önem puanı verenlerin
sayısı 64’tür. Sorunu önemseme puan ortalaması 5,93±3,9 bulunmuştur.
41
4.5. Dördüncü Soruya Verilen Cevaplar
Dördüncü soruda yer alan ifade “solunum desteğinin, ihtiyaç duyan birden
fazla hastadan hangisine verileceğini kararlaştırma” şeklindedir. Katılımcıların,
hastanelere göre, solunum desteğinin hangi hastaya verileceğini kararlaştırma
ile karşılaşma dağılımı Tablo 7’de yer almaktadır.
Tablo 7. Katılımcıların Solunum Desteğinin Verilecek Hastanın Seçimi
ile Karşılaşma Durumları
Balcalı Hastanesi
(n=49)
Numune Hastanesi
(n=28)
Çukurova Hastanesi
(n=23)
Tüm Katılımcılar
(n=100) n % n % n % n %
Karşılaşan 21 42,8 11 39,2 10 43,4 42 42,0 Karşılaşmayan 28 57,2 17 60,8 13 56,6 58 58,0 Toplam 49 100,0 28 100,0 23 100,0 100 100,0
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 21’i (% 42,8), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 11’i (% 39,2) Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 10’u (% 43,4) solunum desteğinin hangi hastaya
verileceğini kararlaştırma ile karşılaşmıştır. Üç farklı hastanede çalışan
katılımcıların bu durumla karşılaşma oranları arasında istatistik açıdan anlamlı
bir fark yoktur. Tüm katılımcılar ölçeğinde durum değerlendirmesi yapıldığında
42 kişinin (% 42,0) solunum desteğinin hangi hastaya verileceğinin
kararlaştırılması ile karşılaştığı görülmektedir.
42
Katılımcıların, solunum desteğinin hangi hastaya verileceğini kararlaştırma
sorununa verdikleri önem puanlarının dağılımı Şekil 4’te yer almaktadır.
Şekil 4. Solunum Desteği Verilecek Hastayı Seçme Sorunu Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların, solunum desteğinin ihtiyacı olan hangi hastaya verileceğini
kararlaştırılma önem puanı dağılımına baktığımızda; 16 kişi “0” puan, 1 kişi “1”
puan, 5 kişi “2” puan, 6 kişi “3” puan, 4 kişi “4” puan, 7 kişi “5” puan, 6 kişi “6”
puan, 5 kişi “7” puan, 11 kişi “8” puan, 5 kişi “9” puan, 34 kişi “10” puan
vermiştir. Beş ve üzerinde önem puanı verenlerin sayısı 68’dir. Sorunu
önemseme puan ortalaması 6,24±3,7 bulunmuştur.
43
4.6. Beşinci Soruya Verilen Cevaplar
Beşinci soruda yer alan ifade “hastaya beyin ölümü tanısı konulması ve
durumun aileye bildirilmesi” şeklindedir. Katılımcıların, hastanelere göre,
hastaya beyin ölümü gerçekleşmesi ve durumun aileye bildirilmesi ile
karşılaşma dağılımı Tablo 8’de yer almaktadır.
Tablo 8. Katılımcıların Hastada Beyin Ölümü Gerçekleşmesi ile Karşılaşma Durumları
Balcalı Hastanesi
(n=49)
Numune Hastanesi
(n=28)
Çukurova Hastanesi
(n=23)
Tüm Katılımcılar
(n=100) n % n % n % n %
Karşılaşan 34 69,3 17 60,7 16 69,5 67 67,0 Karşılaşmayan 15 30,7 11 39,3 7 30,5 33 33,0 Toplam 49 100,0 28 100,0 23 100,0 100 100,0
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 34’ü (% 69,3), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 17’si (% 60,7), Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 16’sı (% 69,5) hastada beyin ölümünün gerçekleşmesi ve
durumun aileye bildirilmesi ile karşılaşmıştır. Üç farklı hastanede çalışan
katılımcıların bu durumla karşılaşma oranları arasında istatistik açıdan anlamlı
bir fark yoktur. Tüm katılımcılar ölçeğinde durum değerlendirmesi yapıldığında
67 kişinin (% 67,0) beyin ölümünün gerçekleşmesi ve bunun aileye bildirilmesi
ile karşılaştığı görülmektedir.
44
Katılımcıların hastada beyin ölümünün gerçekleşmesi ve durumun aileye
bildirilmesi sorununa verdikleri önem puanlarının dağılımı Şekil 5’te yer
almaktadır.
Şekil 5. Beyin Ölümü Gerçekleşmesi Sorunu Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların beyin ölümü gerçekleşmesi ve bu durumun aileye bildirilmesi
sorununa verdiği önem puanlarının dağılımına baktığımızda; 5 kişi “0” puan, 2
kişi “1” puan, 1 kişi “2” puan, 5 kişi “3” puan, 6 kişi “4” puan, 6 kişi “5” puan, 11
kişi “6” puan, 4 kişi “7” puan, 6 kişi “8” puan, 5 kişi “9” puan, 49 kişi “10” puan
vermiştir. Beş ve üzerinde önem puanı verenlerin sayısı 81’dir. Sorunu
önemseme puan ortalaması 7,5±3,1 bulunmuştur.
45
4.7. Altıncı Soruya Verilen Cevaplar
Altıncı soruda yer alan ifade “beyin ölümü gerçekleşen hastanın
organlarını bağışlama konusunun ailesiyle görüşülmesi” şeklindedir.
Katılımcıların, hastanelere göre, beyin ölümü gerçekleşen hastanın ailesine,
organ bağışı önerisi iletilmesi ile karşılaşma dağılımı Tablo 9’da yer almaktadır.
Tablo 9. Katılımcıların Beyin Ölümü Gerçekleşen Hastanın Ailesine
Organ Bağışı Önerisi İletilmesi ile Karşılaşma Durumları
Balcalı Hastanesi
(n=49)
Numune Hastanesi
(n=28)
Çukurova Hastanesi
(n=23)
Tüm Katılımcılar
(n=100) n % n % n % n %
Karşılaşan 18 36,7 18 64,2 14 60,8 50 50,0 Karşılaşmayan 31 63,3 10 35,8 9 39,2 50 50,0 Toplam 49 100,0 28 100,0 23 100,0 100 100,0
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 18’i (% 36,7), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 18’i (% 64,2), Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 14’ü (% 60,8) beyin ölümü gerçekleşen hastanın
organlarının bağışlanması hakkında ailesiyle görüşülmesi ile karşılaşmıştır. Üç
farklı hastanede çalışan katılımcıların bu durumla karşılaşma oranları arasında
istatistik açıdan anlamlı bir fark yoktur. Tüm katılımcılar ölçeğinde durum
değerlendirmesi yapıldığında 50 kişinin (% 50,0) beyin ölümünün gerçekleşmesi
durumunda aileyle organ bağışının görüşülmesi ile karşılaştığı görülmektedir.
46
Katılımcıların beyin ölümü gerçekleşen hastanın organlarını bağışlama
konusunun ailesiyle görüşülmesi sorununa verdikleri önem puanlarının dağılımı
Şekil 6’da yer almaktadır.
Şekil 6. Hasta Yakınlarına Organ Bağışı Önerisi Götürme Sorunu Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların hasta yakınlarına organ bağışı önerisi götürülmesi sorununa
verdiği önem puanlarının dağılımına baktığımızda; ; 4 kişi “0” puan, 3 kişi “1”
puan, 2 kişi “2” puan, 6 kişi “3” puan, 6 kişi “4” puan, 7 kişi “5” puan, 2 kişi “6”
puan, 1 kişi “7” puan, 8 kişi “8” puan, 8 kişi “9” puan, 53 kişi “10” puan vermiştir.
Beş ve üzerinde önem puanı verenlerin sayısı 53’tür. Sorunu önemseme puan
ortalaması 7,69±3,18 bulunmuştur.
47
4.8. Yedinci Soruya Verilen Cevaplar
Yedinci soruda yer alan ifade “hastanın öngörülen teşhis-tedavi işlemleri
hakkında bilgilendirilememesi veya onayının alınamaması” şeklindedir.
Katılımcıların, hastanelere göre, hastanın teşhis ve tedavi hakkında
bilgilendirilmemesi ve onayının alınmaması ile karşılaşma dağılımı Tablo 10’da
yer almaktadır.
Tablo 10. Katılımcıların Bilgi Verme ve Onam Alma Sürecinde Aksama
ile Karşılaşma Durumları
Balcalı Hastanesi
(n=49)
Numune Hastanesi
(n=28)
Çukurova Hastanesi
(n=23)
Tüm Katılımcılar
(n=100) n % n % n % n %
Karşılaşan 18 37,9 17 60,7 11 47,8 46 46,0 Karşılaşmayan 31 62,1 11 39,3 12 52,2 54 54,0 Toplam 49 100,0 28 100,0 23 100,0 100 100,0
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 18’i (% 37,9), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 17’si (% 60,7), Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 11’i (% 47,8) hastanın teşhis ve tedavi hakkında
bilgilendirilmemesi ve onayının alınmaması ile karşılaşmıştır. Üç farklı
hastanede çalışan katılımcıların bu durumla karşılaşma oranları arasında
istatistik açıdan anlamlı bir fark yoktur. Tüm katılımcılar ölçeğinde durum
değerlendirmesi yapıldığında 46 kişinin (% 46,0) bilgilendirme ve onay
alınmaması ile karşılaştığı görülmektedir.
48
Katılımcıların hastaya bilgi verme ve onam alma sorununa verdikleri önem
puanlarının dağılımı Şekil 7’de yer almaktadır.
Şekil 7. Bilgi Vermeme veya Onam Almama Sorunu Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların hastaya bilgi vermeme veya ondan onam almama sorununa
verdiği önem puanlarının dağılımına baktığımızda; 17 kişi “0” puan, 3 kişi “2”
puan, 4 kişi “3” puan, 6 kişi “4” puan, 9 kişi “5” puan, 4 kişi “6” puan, 4 kişi “7”
puan, 10 kişi “8” puan, 3 kişi “9” puan, 40 kişi “10” puan vermiştir. Beş ve
üzerinde önem puanı verenlerin sayısı 70’tir. Sorunu önemseme puan
ortalaması 6,46±3,7 bulunmuştur.
49
4.9. Sekizinci Soruya Verilen Cevaplar
Sekizinci soruda yer alan ifade “hastanın öngörülen teşhis-tedavi
işlemlerinden bazılarını reddetmesi” şeklindedir. Katılımcıların, hastanelere
göre, hastanın teşhis ve tedavi işlemlerinden bazılarını reddetmesi ile
karşılaşma dağılımı Tablo 11’de yer almaktadır.
Tablo 11. Katılımcıların Hastanın Tedaviyi Reddetmesi ile Karşılaşma Durumları
Balcalı Hastanesi
(n=49)
Numune Hastanesi
(n=28)
Çukurova Hastanesi
(n=23)
Tüm Katılımcılar
(n=100) n % n % n % n %
Karşılaşan 44 89,7 21 75,0 20 86,9 85 85,0 Karşılaşmayan 5 11,3 7 25,0 3 13,1 15 15,0 Toplam 49 100,0 28 100,0 23 100,0 100 100,0
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 44’ü (% 89,7), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 21’i (% 75,0), Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 20’si (% 86,9) hastanın tedaviyi reddetmesi ile
karşılaşmıştır. Üç farklı hastanede çalışan katılımcıların bu durumla karşılaşma
oranları arasında istatistik açıdan anlamlı bir fark yoktur. Tüm katılımcılar
ölçeğinde durum değerlendirmesi yapıldığında 85 kişinin (% 85,0) tedaviyi
reddetme ile karşılaştığı görülmektedir.
50
Katılımcıların hastanın tedaviyi reddetmesi sorununa verdikleri önem
puanlarının dağılımı Şekil 8’de yer almaktadır.
Şekil 8. Hastanın Tedaviyi Reddetmesi Sorunu Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların hastanın tedaviyi reddetmesi sorununa verdiği önem
puanlarının dağılımına baktığımızda; 9 kişi “0” puan, 4 kişi “1” puan, 1 kişi “2”
puan, 11 kişi “3” puan, 8 kişi “4” puan, 12 kişi “5” puan, 6 kişi “6” puan, 6 kişi “7”
puan, 10 kişi “8” puan, 4 kişi “9” puan, 29 kişi “10” puan vermiştir. Beş ve
üzerinde önem puanı verenlerin sayısı 70’tir. Sorunu önemseme puan
ortalaması 6,15±3,3 bulunmuştur.
51
4.10. Dokuzuncu Soruya Verilen Cevaplar
Dokuzuncu soruda yer alan ifade “hastanın hayati tehlike bulunmasına
rağmen taburcu edilmeyi istemesi” şeklindedir. Katılımcıların, hastanelere göre,
hastanın hayati tehlikesi olmasına rağmen taburcu edilmeyi istemesi ile
karşılaşma dağılımı Tablo 12’de yer almaktadır.
Tablo 12. Katılımcıların Risk Altındaki Hastanın
Taburcu Edilmeyi İstemesi ile Karşılaşma Durumları
Balcalı Hastanesi
(n=49)
Numune Hastanesi
(n=28)
Çukurova Hastanesi
(n=23)
Tüm Katılımcılar
(n=100) n % n % n % n %
Karşılaşan 40 81,6 21 75,0 19 86,1 80 80,0 Karşılaşmayan 9 18,4 7 25,0 4 13,9 20 20,0 Toplam 49 100,0 28 100,0 23 100,0 100 100,0
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 40’ı (% 81,6), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 21’i (% 75,0), Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 19’u (% 86,1) hastanın taburcu olma isteği ile
karşılaşmıştır. Üç farklı hastanede çalışan katılımcıların bu durumla karşılaşma
oranları arasında istatistik açıdan anlamlı bir fark yoktur. Tüm katılımcılar
ölçeğinde durum değerlendirmesi yapıldığında 80 kişinin (% 80,0) hastanın
taburcu olmayı talep etme ile karşılaştığı görülmektedir.
52
Katılımcıların riskli hastanın taburcu olma isteği sorununa verdikleri önem
puanlarının dağılımı Şekil 9’da yer almaktadır.
Şekil 9. Riskli Hastanın Taburcu Olmayı Talep Etmesi Sorunu Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların hastanın hayati tehlikesine rağmen taburcu edilmeyi
istemesi sorununa verdiği önem puanlarının dağılımına baktığımızda; 12 kişi “0”
puan, 3 kişi “1” puan, 4 kişi “2” puan, 2 kişi “3” puan, 5 kişi “4” puan, 11 kişi “5”
puan, 8 kişi “6” puan, 9 kişi “7” puan, 7 kişi “8” puan, 6 kişi “9” puan, 33 kişi “10”
puan vermiştir. Beş ve üzerinde önem puanı verenlerin sayısı 74’tür. Sorunu
önemseme puan ortalaması 6,43±3,5 bulunmuştur.
53
4.11. Onuncu Soruya Verilen Cevaplar
Onuncu soruda yer alan ifade “hasta yakınlarının kötü prognozun
hastadan gizlenmesini istemesi” şeklindedir. Katılımcıların, hastanelere göre,
kötü prognozun hastadan gizlenmesinin istemesi ile karşılaşma dağılımı Tablo
13’te yer almaktadır.
Tablo 13. Katılımcıların Hasta Yakınlarının Kötü Prognozun Hastadan Gizlenmesini
İstemesi ile Karşılaşma Durumu
Balcalı Hastanesi
(n=49)
Numune Hastanesi
(n=28)
Çukurova Hastanesi
(n=23)
Tüm Katılımcılar
(n=100) n % n % n % n %
Karşılaşan 35 71,4 19 67,8 16 69,5 70 70,0 Karşılaşmayan 14 38,6 9 32,2 7 30,5 30 30,0 Total 49 100,0 28 100,0 23 100,0 100 100,0
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 35’i (% 71,4), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 19’u (% 67,8), Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 16’sı (% 69,5) kötü prognozun hastadan gizlenmesi
talebi ile karşılaşmıştır. Üç farklı hastanede çalışan katılımcıların bu durumla
karşılaşma oranları arasında istatistik açıdan anlamlı bir fark yoktur. Tüm
katılımcılar ölçeğinde durum değerlendirmesi yapıldığında 70 kişinin (% 70,0)
hastaya prognozunun söylenmemesi talebi ile karşılaştığı görülmektedir.
54
Katılımcıların kötü prognozun hastadan gizlenmesi sorununa verdikleri
önem puanlarının dağılımı Şekil 10’da yer almaktadır.
Şekil 10. Kötü Prognozun Hastadan Gizlenmesi Sorunu Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların yakınları tarafından hastaya kötü prognozunun gizlenmesini
istemesi sorununa verdiği önem puanlarının dağılımına baktığımızda; 8 kişi “0”
puan, 2 kişi “1” puan, 3 kişi “2” puan, 2 kişi “3” puan, 9 kişi “4” puan, 13 kişi “5”
puan, 10 kişi “6” puan, 3 kişi “7” puan, 11 kişi “8” puan, 8 kişi “9” puan, 31 kişi
“10” puan vermiştir. Beş ve üzerinde önem puanı verenlerin sayısı 76’dır.
Sorunu önemseme puan ortalaması 6,66±3,2 bulunmuştur.
55
4.12. On Birinci Soruya Verilen Cevaplar
On birinci soruda yer alan ifade “durumu daha kritik olanlara yer açmak
için stabil hastaların servislere çıkarılması” şeklindedir. Katılımcıların,
hastanelere göre, durumu kritik olanlara yer açmak amacıyla stabil hastaların,
servise çıkarılması ile karşılaşma dağılımı Tablo 14’te yer almaktadır.
Tablo 14. Katılımcıların Daha Kritik Hastalara Yer Açmak İçin Yoğun Bakımda Yatanların
Servise Transfer Edilmesi ile Karşılaşma Durumu
Balcalı Hastanesi
(n=49)
Numune Hastanesi
(n=28)
Çukurova Hastanesi
(n=23)
Tüm Katılımcılar
(n=100) n % n % n % n %
Karşılaşan 48 97,9 27 96,4 22 95,6 97 97,0 Karşılaşmayan 1 2,1 1 3,6 1 4,4 3 3,0 Toplam 49 49 28 28 23 23 100 100,0
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 48’i (% 97,90), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 27’si (% 96,40), Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 22’si (%95,60) daha kritik hastalara yer açmak için yoğun
bakımda yatanların, servise transfer edilmesi ile karşılaşmıştır. Üç farklı
hastanede çalışan katılımcıların bu durumla karşılaşma oranları arasında
istatistik açıdan anlamlı bir fark yoktur. Tüm katılımcılar ölçeğinde durum
değerlendirmesi yapıldığında 97 kişinin (% 97,0) durumu daha stabil olan
hastaların yoğun bakımdan servise transfer edilmeleri ile karşılaştığı
görülmektedir.
56
Katılımcıların kötü prognozun hastadan gizlenmesi sorununa verdikleri
önem puanlarının dağılımı Şekil 11’de yer almaktadır.
Şekil 11. Yatak Açmak İçin Hastaların Servise Nakledilmesi Sorunu Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların yatak açmak için hastaların servise nakledilmesi sorununa
verdiği önem puanlarının dağılımına baktığımızda 1 kişi “0” puan, 1 kişi “1”
puan, 2 kişi “2” puan, 5 kişi “3” puan, 3 kişi “4” puan, 6 kişi “5” puan, 9 kişi “6”
puan, 5 kişi “7” puan, 9 kişi “8” puan, 9 kişi “9” puan, 50 kişi “10” puan vermiştir.
Beş ve üzerinde önem puanı verenlerin sayısı 88’dir. Sorunu önemseme puan
ortalaması 8,4±2,5 bulunmuştur.
57
4.13. On İkinci Soruya Verilen Cevaplar
On ikinci soruda yer alan ifade “yoğun bakım hekimi ile konsültasyona
gelen hekim arasında mesleki görüş ayrılığı yaşanması” şeklindedir.
Katılımcıların, hastanelere göre, hekimler arasında mesleki görüş ayrılığı
yaşanması ile karşılaşma dağılımı Tablo 15’te yer almaktadır.
Tablo 15. Katılımcıların Yoğun Bakım Hekimi ile Konsültan Hekim Arasında Görüş
Ayrılığı Yaşanması ile Karşılaşma Durumu
Balcalı Hastanesi
(n=49)
Numune Hastanesi
(n=28)
Çukurova Hastanesi
(n=23)
Tüm Katılımcılar
(n=100) n % n % n % n %
Karşılaşan 25 51,0 21 75,0 17 73,9 63 63,0 Karşılaşmayan 24 49,0 7 25,0 6 26,1 37 37,0 Toplam 49 100,0 28 100,0 23 100,0 100 100,0
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 25’i (% 51,0), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 21’i (% 75,0), Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 17’si (% 73,90) hekimler arasında mesleki görüş ayrılığı
yaşanması ile karşılaşmıştır. Üç farklı hastanede çalışan katılımcıların bu
durumla karşılaşma oranları arasında istatistik açıdan anlamlı bir fark yoktur.
Tüm katılımcılar ölçeğinde durum değerlendirmesi yapıldığında 63 kişinin (%
63,0) hekimler arasında görüş ayrılığı yaşanması ile karşılaştığı görülmektedir.
58
Katılımcıların hekimler arasında görüş ayrılığı olma sorununa verdikleri
önem puanlarının dağılımı Şekil 12’de yer almaktadır.
Şekil 12. Yoğun Bakım Hekimi ile Konsültan Hekim Arasında Görüş Ayrılığı Olması
Sorunu Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların yoğun bakım hekimi ile konsültan hekim arasında görüş
ayrılığı olması sorununa verdiği önem puanlarının dağılımına baktığımızda 12
kişi “0” puan, 4 kişi “1” puan, 12 kişi “2” puan, 8 kişi “3” puan, 5 kişi “4” puan, 15
kişi “5” puan, 9 kişi “6” puan, 5 kişi “7” puan, 6 kişi “8” puan, 4 kişi “9” puan, 20
kişi “10” puan vermiştir. Beş ve üzerinde önem puanı verenlerin sayısı 59’dur.
Sorunu önemseme puan ortalaması 5,2±3,4 bulunmuştur.
59
4.14. On Üçüncü Soruya Verilen Cevaplar
On üçüncü soruda yer alan ifade “hekim tarafından yerine getirilmesi
gereken uygulamaların hemşirelere devredilmesi” şeklindedir. Katılımcıların,
hastanelere göre, hekimlerin yapmaları gereken uygulamaları hemşirelere
devretmesi ile karşılaşma dağılımı Tablo 16’da yer almaktadır.
Tablo 16. Katılımcıların Hekim Görevlerinin
Hemşirelere Devredilmesi ile Karşılaşma Durumu
Balcalı Hastanesi
Numune Hastanesi
Çukurova Hastanesi
Tüm Katılımcılar
n % n % n % n % Karşılaşan 42 85,7 25 89,2 21 91,3 88 88,0 Karşılaşmayan 7 14,3 3 10,8 2 8,7 12 12,0 Toplam 49 100,0 28 100,0 23 100,0 100 100,0
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 42’si (% 85,7), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 25’i (% 89,2), Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 21’i (%91,3) hekim görevlerinin hemşirelere devredilmesi
ile karşılaşmıştır. Üç farklı hastanede çalışan katılımcıların bu durumla
karşılaşma oranları arasında istatistik açıdan anlamlı bir fark yoktur. Tüm
katılımcılar ölçeğinde durum değerlendirmesi yapıldığında 88 kişinin (% 88,0)
hekim görevlerinin hemşirelere devredilmesi ile karşılaştığı görülmektedir.
60
Katılımcıların hekimin görevlerini hemşireye devretmesi sorununa
verdikleri önem puanlarının dağılımı Şekil 13’de yer almaktadır.
Şekil 13. Hekimin Görevlerini Hemşireye Devretmesi Sorunu Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların hekimin görevlerini hemşireye devretmesi sorununa verdiği
önem puanlarının dağılımına baktığımızda 13 kişi “0” puan, 3 kişi “1” puan, 5
kişi “2” puan, 2 kişi “3” puan, 4 kişi “4” puan, 4 kişi “5” puan, 7 kişi “6” puan, 5
kişi “7” puan, 8 kişi “8” puan, 7 kişi “9” puan, 42 kişi “10” puan vermiştir. Beş ve
üzerinde önem puanı verenlerin sayısı 73’tür. Sorunu önemseme puan
ortalaması 6,79±3,7 bulunmuştur.
61
4.15. On Dördüncü Soruya Verilen Cevaplar
On dördüncü soruda yer alan ifade “hastalar arasında ziyaretçi ve
refakatçi kabulünde adil yaklaşımın olmaması” şeklindedir. Katılımcıların,
hastanelere göre, ziyaretçi ve refakatçi kabulünde adil davranılmaması ile
karşılaşma dağılımı Tablo 17’de yer almaktadır.
Tablo 17. Katılımcıların Ziyaretçi-Refakatçi Kabulünde
Adaletsizlik ile Karşılaşma Durumu
Balcalı Hastanesi
Numune Hastanesi
Çukurova Hastanesi Tüm Katılımcılar
n % n % n % n % Karşılaşan 35 71,4 22 78,5 16 69,5 73 73,0 Karşılaşmayan 14 28,6 6 21,5 7 30,5 27 27,0 Toplam 49 100,0 28 100,0 23 100,0 100 100,0
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 35’i (% 71,4), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 22’si (% 78,5), Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 16’sı (% 69,5) ziyaretçi-refakatçi kabulünde adaletsizlik
ile karşılaşmıştır. Üç farklı hastanede çalışan katılımcıların bu durumla
karşılaşma oranları arasında istatistik açıdan anlamlı bir fark yoktur. Tüm
katılımcılar ölçeğinde durum değerlendirmesi yapıldığında 73 kişinin (% 73,0)
ziyaretçi-refakatçi kabulünde adaletsizlik ile karşılaştığı görülmektedir.
62
Katılımcıların ziyaretçi-refakatçi kabulünde adaletsizlik sorununa verdikleri
önem puanlarının dağılımı Şekil 14’te yer almaktadır.
Şekil 14. Ziyaretçi-Refakatçi Kabulünde Adil Olmama Sorunu Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların ziyaretçi-refakatçi kabulünde adil olmama sorununa verdiği
önem puanlarının dağılımına baktığımızda 20 kişi “0” puan, 2 kişi “1” puan, 5
kişi “2” puan, 5 kişi “3” puan, 4 kişi “4” puan, 8 kişi “5” puan, 10 kişi “6” puan, 6
kişi “7” puan, 9 kişi “8” puan, 4 kişi “9” puan, 27 kişi “10” puan vermiştir. Beş ve
üzerinde önem puanı verenlerin sayısı 64’tür. Sorunu önemseme puan
ortalaması 5,63±3,7 bulunmuştur.
63
4.16. On Beşinci Soruya Verilen Cevaplar
On beşinci soruda yer alan ifade “mesleki hiyerarşide alt basamaklarda
yer alanlara fazla iş (angarya) yüklenmesi” şeklindedir. Katılımcıların,
hastanelere göre, mesleki hiyerarşide alt basamaklarda bulunanlara fazla iş
yüklenmesi ile karşılaşma dağılımı Tablo 18’de yer almaktadır.
Tablo 18. Katılımcıların Mesleki Hiyerarşide Alt Basamaklardakilere
Fazla İş Yüklenmesi ile Karşılaşma Durumu
Balcalı Hastanesi
Numune Hastanesi
Çukurova Hastanesi Tüm Katılımcılar
n % n % n % n % Karşılaşan 41 83,6 26 92,8 20 86,9 87 87,0 Karşılaşmayan 8 16,4 2 7,2 3 13,1 13 13,0 Toplam 49 100,0 28 100,0 23 100,0 100 100,0
Balcalı Hastanesi’nde çalışan 49 hemşirenin 41’i (% 83,6), Numune
Hastanesi’nde çalışan 28 hemşirenin 26’sı (% 92,8), Çukurova Hastanesi’nde
çalışan 23 hemşirenin 20’si (% 86,9) mesleki hiyerarşide alt basamakta
bulunanlara fazla iş yüklenmesi ile karşılaşmıştır. Üç farklı hastanede çalışan
katılımcıların bu durumla karşılaşma oranları arasında istatistik açıdan anlamlı
bir fark yoktur. Tüm katılımcılar ölçeğinde durum değerlendirmesi yapıldığında
87 kişinin (% 87,0) alt basamakta bulunanlara fazla iş yüklenmesi ile karşılaştığı
görülmektedir.
64
Katılımcıların mesleki hiyerarşide alt basamaklarda bulunanlara fazla iş
yüklenmesi sorununa verdikleri önem puanlarının dağılımı Şekil 15’te yer
almaktadır.
Şekil 15. Mesleki Hiyerarşide Alt Basamaklarda Olanlara Fazla İş Yüklenmesi Sorunu
Önem Puanı Dağılımı
Katılımcıların mesleki hiyerarşide alt basamaklarda bulunanlara fazla iş
yüklenmesi sorununa verdiği önem puanlarının dağılımına baktığımızda 15 “0”
puan, 3 kişi “1” puan, 3 kişi “2” puan, 4 kişi “3” puan, 1 kişi “4” puan, 7 kişi “5”
puan, 2 kişi “6” puan, 5 kişi “7” puan, 9 kişi “8” puan, 9 kişi “9” puan, 42 kişi “10”
puan vermiştir. Beş ve üzerinde önem puanı verenlerin sayısı 74’tür. Sorunu
önemseme puan ortalaması 6,8±3,8 bulunmuştur.
65
4.17. Katılımcıların Yoğun Bakım Hemşireliğinde Yaşanan Etik
Sorunlar Konusunda Ekledikleri
Veri toplama formunun sonunda yer alan katılımcıların yoğun bakım
hemşireliğinde yaşanan etik sorunlar konusunda eklemek istediklerine ayrılmış
bölümde 6 katılımcı (% 6,0) görüş bildirmiştir. Burada toplam sekiz görüş dile
getirilmiş; hem bir katılımcının birden fazla görüş belirtmesi hem de bir görüşün
birden fazla katılımcı tarafından belirtilmesi söz konusu olmuştur. Dile getirilen
görüşler Tablo 19’da verilmiştir.
Tablo 19. Katılımcıların Ek Olarak Belirttiği Görüşler
n
Hemşirelerin görevlerinin ve sorumluluklarının fazla olduğu 3 Ziyaretçi kabulünün sınırlandırılması gerektiği 2 Hemşirelerin sadece kendi işlerini yapması gerektiği 1 Hastaya endikasyonu olmayan müdahalelerin yapılmaması gerektiği 1 Enfeksiyon riskine dikkat edilmesi gerektiği 1 Hemşire-hasta arasındaki iletişim sorunları yaşandığı 1 Hasta mahremiyetine önem verilmemesi gerektiği 1 Çalışmaların yeterince takdir edilmediği 1
Üç katılımcı hemşirelerin görevlerinin ve sorumluluklarının fazla olduğu;
iki katılımcı yoğun bakım birimlerinde ziyaretçi kabulünün sınırlandırılması
gerektiği; birer katılımcı sadece hemşirelik mesleğini ilgilendiren uygulamaları
yapmak istediği; endikasyon olmadan hastaya müdahale edilmemesi gerektiği;
enfeksiyon önlemlerinin arttırılması gerektiği; hemşireler ve hastalar arasında
iletişim sorunları yaşandığı; hasta mahremiyetine önem verilmediği;
hemşirelerin amirlerinden yeterince takdir göremediği, şeklinde görüş
bildirmiştir.
66
4.18. Etik Sorunların Karşılaşılma Sıklığı ve Önemsenme Puanı
Sıralamaları
Veri toplama formunda yer alan 15 soruya verilen cevaplar bir araya
getirilip etik sorunlarla karşılaşma durumları en sık olandan en nadir olana
doğru sıralandığında ortaya çıkan görünüm Tablo 20’de yer almaktadır.
Tablo 20. Etik Sorunların Karşılaşılma Sıklığı Sıralaması
Karşılaşma n %
Kritik hastalara yer açma için yoğun bakımdakileri servise nakledilmesi 97 97,0 Hekim görevlerinin hemşireye devredilmesi 88 88,0 Mesleki hiyerarşide alt basamaktakilere fazla iş verilmesi 87 87,0 Hastanın tedaviyi reddetmesi 85 85,0 Riskli hastanın taburcu edilmeyi talep etmesi 80 80,0 Hasta yakınlarının kötü prognozun hastadan gizlenmesi talebi 70 70,0 Hastalara yönelik adil yaklaşımın olmaması 73 73,0 Resüsite etmeme kararı 69 69,0 Beyin ölümü kararı 67 67,0 Hekimler arasında görüş ayrılığı yaşanması 63 63,0 Organ bağışı önerisi 50 50,0 Hastanın bilgilendirilmemesi, onamının alınmaması 46 46,0 Solunum desteğinin kime verileceğinin kararlaştırılması 42 42,0 Solunum desteğinin kesilmesi 32 32,0 Ötanazi talebi 17 17,0
Etik sorunlar en sık karşılaşılandan en seyrek karşılaşılana doğru
sıralandığında; kritik hastalara yer açmak için stabil yoğun bakım hastalarının
servise transfer edilmesi % 97,0; hekim görevlerinin hemşirelere devredilmesi %
88,0; mesleki hiyerarşide alt basamaklarda yer alanlara fazla iş verilmesi %
87,0; tedavinin reddedilmesi % 85,0; hayati tehlikeye rağmen taburcu olma
talebi % 80,0; yakınlarının hastadan kötü prognozun gizlemesi talebi % 70,0;
resüsite etmeme kararı % 69,0; beyin ölümü teşhisi % 67,0; müdavi ve
konsültan hekimler arasında görüş ayrılığı yaşanması % 63,0; organ bağışı
önerisinde bulunma % 50,0; hastanın bilgilendirilmemesi ve onamının
alınmaması % 46,0; ihtiyaç duyan birden fazla hastadan hangisine solunum
desteği verileceğini kararlaştırma % 42,0; solunum desteğinin kesilmesi % 32,0;
ötanazi talebi % 17,0, şeklinde bir diziliş ortaya çıkmaktadır.
67
Veri toplama formunda yer alan 15 soruya verilen cevaplar bir araya
getirilip etik sorunların önemsenme puanları en yüksek olandan en düşük olana
doğru sıralandığında ortaya çıkan görünüm Tablo 21’de yer almaktadır.
Tablo 21. Etik Sorunların Önemsenme Puan Ortalaması Sıralaması
Önem Puanı Kritik hastalara yer açma için yoğun bakımdakileri servise nakledilmesi 8,40 Organ bağışı önerisi 7,69 Beyin ölümü kararı 7,50 Mesleki hiyerarşide alt basamaktakilere fazla iş verilmesi 6,80 Hekim görevlerinin hemşireye devredilmesi 6,79 Hasta yakınlarının kötü prognozun hastadan gizlenmesi talebi 6,66 Hastanın bilgilendirilmemesi, onamının alınmaması 6,46 Riskli hastanın taburcu edilmeyi talep etmesi 6,43 Solunum desteğinin kime verileceğinin kararlaştırılması 6,24 Resüsite etmeme kararı 6,17 Hastanın tedaviyi reddetmesi 6,15 Solunum desteğinin kesilmesi 5,93 Hastalara yönelik yaklaşımın adil olmaması 5,63 Ötanazi talebi 5,48 Hekimler arasında görüş ayrılığı yaşanması 5,20
Etik sorunların önemseme puan ortalamaları en yüksekten en düşüğe
doğru sıralandığında; kritik hastalar için yoğun bakımda yer açmanın 8,40;
organ nakli önerisinin 7,69; beyin ölümü teşhisi koymanın 7,50; hiyerarşi
istismarının 6,80; hekim görevlerinin hemşirelere devredilmesinin 6,79;
hastadan bilgi gizlenmesi talebinin 6,66; bilgilendirmeme ve onam almamanın
6,46; riskli hastanın taburcu edilmesi talebinin 6,43; solunum desteği verilecek
hastanın seçilmesinin 6,24; resüsite etmeme kararının 6,17; tedavinin
reddedilmesinin 6,15; solunum desteğinin kesilmesinin 5,93; hastalara yönelik
yaklaşımın adil olmamasının 5,63; ötanazi talebinin 5,48; hekimler arasında
mesleki görüş ayrılığının 5,20 ortalama tutturduğu görülmektedir.
68
5. TARTIŞMA
Tartışma bölümünün ilk iki alt bölümünde olarak araştırmanın katılımcıları
hakkında genel bir değerlendirmeye ve tüm sorunlar genelinde karşılaşılma
sıklığı ve önemsenme derecesi sıralamalarının incelenmesine yer verilmiş;
sonraki alt bölümlerde katılımcıların sorunlar ya da sorun grupları karşısındaki
durumları ve yaklaşımları ayrı ayrı ele alınmıştır.
5.1. Katılımcı Profili Hakkında Değerlendirme
Araştırmaya katılan hemşirelerin demografik özellikleri incelendiğinde yaş
ortalamasının 30’un biraz altında olduğu yani verilerin genç olarak
nitelenebilecek bir gruptan elde edildiği görülmektedir. Genel gözlemlere dayalı
olarak, yaşı ilerleyen hemşirelerin yoğun bakım birimlerinin yorucu
temposundan uzaklaşma arayışına girerek farklı birimlere kaydığını söylemek
mümkündür.
Katılımcıların % 49,0’u Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı
Hastanesi yoğun bakım ünitelerinde çalışmaktadır. Bu durum Adana Numune
ve Çukurova Hastaneleri’nin yoğun bakım birimlerinin ve dolayısıyla bu
birimlerde çalışan hemşirelerin sayıca daha az olmasının bir yansımasıdır.
Katılımcıların yaklaşık üçte ikisi mezuniyet öncesi ders şeklinde tıp etiği
eğitimi almış bulunmakta, kurs ve toplantı katılımlarıyla bu oran dörtte üçe
yükselmektedir. Bu görece yüksek oranlar hemşirelik eğitiminde etik derslerine
verilen önemin ve hemşire camiasının mezuniyet sonrası sürekli eğitim
çerçevesinde etik eğitimi programlarına gösterdiği ilginin bir göstergesi olarak
değerlendirilebilir.
69
5.2. Etik Sorunların Karşılaşılma Sıklığı ve Önemsenme Dereceleri
Hakkında Tartışma
Veri toplama formunda yer alan 15 etik sorunun tümünün tıp etiğiyle ilgili
kuramsal-kavramsal çalışmalarda yer alan ikilemler olması söz konusu değildir.
Sorun listesinin hazırlanmasında sağlık profesyonellerinin mesleki eylemlerinin
tıp etiğinin konusu olduğu ve bu eylemlerle ilgili eksikliklerin, aksaklıkların etik
sorun niteliği taşıdığı görüşünden hareket edilmiştir. Tez yazarının yoğun bakım
deneyimleri listenin hazırlanmasında önemli rol oynamıştır.
Sorunların karşılaşılma sıklıkları listesi incelendiğinde, kuramsal
çalışmalarda değinilmeyen birimin gündelik işleyişiyle ilgili sorunların üst
sıralarda yer aldığı görülmektedir. Sorunların önemsenme dereceleri listesi,
karşımla sıklığı listesine kabaca paralel olmakla birlikte bir dizi yer değişikliği
meydana gelmiş, uygulamacılar kadar kuramsal çalışmacıların da üzerinde
durduğu kimi sorunların daha üst sıralara çıkmış olduğu dikkat çekmektedir.
Dikkate değer bir başka husus, önemsenme puan ortalamalarının tüm
sorunlar için % 50’nin üzerinde olmasıdır. Bu durumu katılımcıların etik sorunlar
konusundaki bilinç ve duyarlılık düzeylerinin yüksek oluşuna bağlamak uygun
görünmektedir. Hemşirelerin daha fazla aktif katılımda bulunmak, görüş
bildirmek, karar mekanizmasında rol almak durumunda olduğu sorunların
önemsenme puan ortalamalarının daha yüksektir. Hemşirelerin salt gözlemci
pozisyonunda kaldığı sorunlarda ise düşük puan ortalamaları söz konusudur.
5.3. Ötanazi Talebi Hakkında Tartışma
Katılımcılarımızın büyük kısmının hastanın veya ailesinin ötanazi talebinde
bulunması ile karşılaşmadığı görülmekte, bu sorun karşılaşma sıklığı
sıralamasında son basamakta yer almaktadır. Bu konumun bir sonucu olarak da
değerlendirilebilecek şekilde, katılımcıların ötanaziyi önemseme puan
ortalaması da oldukça düşüktür ve puan sıralamasında sondan ikinci
basamakta yer almaktadır.
70
Çağdaş dünyada ötanazi talebinde bulunan kişilerin varlığı ve bunlara
yönelik olarak yapılması gereken konusunda ikilem yaşama, genel olarak
insanlığın özel olarak tıbbın, hukukun ve felsefenin önündeki önemli bir
sorundur. Sorunun önemi niceliksel değil niteliksel boyutundan
kaynaklanmaktadır ve bu bağlamda ortaya çıkış sıklığı çok da anlamlı bir
gösterge değildir. Bununla birlikte araştırmamızda ötanazi için verilen önem
puanlarının düşüklüğü üzerinde durulmaya değer bir bulgudur ve bu durumu
açıklamada ilk akla gelen konunun üzerinde derinlemesine düşünülmediğidir.
Bir yandan yasal düzenlemelerin ve dini inançların ötanazi karşıtı oluşu diğer
yandan özerkliğe saygının geleneksel kültürün benimsediği bir değer
durumunda bulunmayışı konunun ayrıntılı olarak irdelenmesinin önündeki
önemli engellerdir.
Asch tarafından Amerika Birleşik Devletleri’nde 852 yoğun bakım
hemşiresi üzerinde yürütülen çalışmada, hastanın veya ailesinin ötanazi ya da
yardımlı intihar uygulanması talebiyle karşılaşma oranı % 17,0 bulunmuştur69.
Bu oranın araştırmamızda bulunana eşit olması dikkat çekicidir. Aynı ülkede
828 hekim üzerinde yapılan bir başka çalışmada ise bu yönde taleple
karşılaşma oranı daha yüksek bulunmuş; katılımcıların 156’sı yardımlı intihar,
58’i ötanazi talebiyle karşılaştığını bildirmiştir70. Ötanaziden farklı bir kavram
olarak yardımlı intiharın, ülkemiz ölçeğinde toplum geneline de sağlık camiasına
mal olmuş bulunması nedeniyle araştırmamızda onunla ilgili ayrı soruya yer
verilmemiştir.
Asai ve arkadaşları tarafından Japonya’da yapılan bir çalışmada
hekimlerin % 54,0’ü, hemşirelerin % 53,0’ü hastaların ötanazi talebinde
bulunmasıyla karşılaştığını belirtmiştir64. Hemşirelerin % 61,0’i ötanazi talebinin
yasal olmadığı için reddedilmesi gerektiğini ifade etmiştir64. Bu çalışmada
saptanan karşılaşma oranlarının araştırmamızda saptananlardan daha yüksek
oranda olması, iki ülke arasında kültürel ve hukuki yapı farkına bağlanabilir.
Ötanazi konusunda Türkiye’de yapılmış çok sayıda çalışma
bulunmaktadır. Bunların sadece biri yoğun bakım birimi elemanları üzerinde
yürütülmüştür. Tepehan ve arkadaşları tarafından yoğun bakımda çalışan hekim
ve hemşireler üzerinde yürütülen bu çalışmanın ötanazi talebiyle karşılaşmayla
71
ilgili bulguları araştırmamızınkilerle uyumludur71. Anılan çalışmada böyle bir
talebe muhatap oluş oranı hekim katılımcılarda üçte bir, hemşire katılımcılarda
dörtte bir bulunmuştur71.
Ulusal literatürde yer alan bir dizi araştırmada saptanan ötanazi talebiyle
karşılaşma oranlarının çalışmamızda bulunanla uyumlu olması dikkat çekicidir.
Kumaş’ın hemşireler üzerinde yaptığı çalışmada katılımcıların yarıdan fazlası
meslek yaşamları boyunca hastanın veya ailesinin ötanazi isteği ile hiç
karşılaşmadığını belirtmiştir29. Ataç ve Erdem’in yaptığı çalışmada ise katılımcı
hekimlerin dörtte birinin bir ya da birkaç kez ötanazi talebi ile karşılaştığı, talebin
çoğunlukla bizzat hastadan geldiği saptanmıştır72. Özkara ve arkadaşlarının
çalışmasında hekimlerin ötanazi talebiyle karşılaşma oranı beşte bire yakın
bulunmuş, Karagöz ve arkadaşları da benzer bir düzey saptamıştır73,74.
Işıkhan’ın yaptığı çalışmada da katılımcı sağlık personelinin dörtte bir oranında
bu taleple karşılaştığı belirlenmiştir75.
Araştırmamızda ve diğer çalışmalarda bulunan beşte bir ila üçte bir arası
karşılaşma oranları, fazla yüksek olmamakla birlikte dikkate alınması gereken
toplumsal bir talebin varlığını gösterir düzeydedir. Görece yüksek oranda sağlık
profesyonelinin halen yasa dışı bir uygulama olmasına rağmen ötanaziye sıcak
bakıyor oluşu da bu bağlamda anlamlıdır. Ersoy ve Altun’un 1998 yılında
Kocaeli’nde hemşireler üzerinde yaptığı çalışmada intihar yardımını destekleme
oranı üçte birin üzerinde bulunmuştur15. Bahçecik ve arkadaşlarının 1997
yılında İstanbul’da çeşitli hastanelerde görev yapan 287 hemşire üzerinde
yürüttüğü çalışmada ise bireylerin ölme hakkının olması gerektiğini belirtenlerin
oranı dörtte üçün üzerinde çıkmıştır76
5.4. Resüsite Etmeme Kararı Hakkında Tartışma
Araştırmamızın katılımcılarının resüsite etmeme kararıyla karşılaşma
oranları oldukça yüksek olup bu sorunun önemsenme puanı ise orta sıralarda
yer almaktadır. Karşılaşma oranının özellikle Balcalı Hastanesi’nde çalışan
72
katılımcılarda yüksek oluşu, kritik terminal dönem hastalarının bu merkezde
yoğunlaşmasıyla açıklanabilir.
Uluslararası ölçekte literatür taraması yaparak, yoğun bakım birimlerinde
yürütülmüş resüsite etmeme kararıyla ilgili pek çok çalışmaya ulaşmak
olanaklıdır. Bunlardan Koh ve arkadaşlarının çalışmasında bu durumla
karşılaşma oranı % 18,0 olarak bildirilmiştir77. Hem Omery ve arkadaşları hem
de Corley ve arkadaşları tarafından yoğun bakım hemşireleri üzerinde yürütülen
çalışmalarda, resüsite etmeme kararının katılımcılar tarafından bir etik sorun
olarak görüldüğü tespit edilmiştir78,79.
Türkiye’den farklı olarak Batı örneklerinde resüsite etmemenin hastanın ya
da onun adına hareket edenlerin talebi doğrultusunda da gerçekleşmesi söz
konusudur. Kararın hastanın ya da yakınlarının talebine dayanması durumunda,
talepte bulunanın kim olduğu önem kazanmaktadır. Evans ve arkadaşlarının 72
resüsite etmeme kararını incelediği çalışmada, 20 vakada hastanın, 15 vakada
ise hastanın ve ailesinin talebinin söz konusu olduğu belirlenmiştir80.
Hastaların resüsite edilmeme direktifi verme oranlarının bildirildiği birçok
çalışma bulunmaktadır. Lipton tarafından yapılan çalışmada uzun süre yatarak
tedavi gören hastalarda bu oran % 3,0 olarak saptanmıştır81. Zimmerman ve
arkadaşları tarafından geniş bir vaka serisi üzerinde yapılan araştırmada
bulunan oran ise % 5,4’dür82. Youngner ve arkadaşları tarafından yoğun
bakımda yatan hastalar üzerinde yapılan araştırmada ise direktif verme oranı
%14,0’e çıkmaktadır83.
Resüsite etmeme kararının hastanın talebi olmaksızın tıbbi ekibin yaptığı
durum değerlendirmesiyle alınması çerçevesinde bir yürütülmüş bir araştırmada
Bedell ve arkadaşları kardiyo pulmoner arrest gelişen 521 hastanın % 75,0’inde
resüsite etmeme kararı verildiğini ve bu kararlardan sadece % 10,0’unda
hemşirelerin katılımı olduğunu saptamıştır84.
Resüsite etmeme kararı konusunda ulaşılabilen Türkiye’de yapılmış tek
çalışma olan Çobanoğlu ile Algıer’in yoğun bakım hekimlerinin ve hemşirelerinin
etik sorun deneyimleri araştırmasında katılımcıların yarıya yakını bu kararı bir
etik sorun olarak değerlendirdiğini bildirmiştir29.
73
5.5. Solunum Desteğinin Kesilmesi Hakkında Tartışma
Solunum desteğinin kesilmesi klinik ve etik açıdan incelikli
değerlendirmelerle alınması gereken dramatik bir karardır. Araştırmamızın
katılımcılarının bu durumla karşılaşma oranları üçte bir olup verdikleri
önemseme puanlarının ortalaması ise orta-alt düzeydedir. Gerek karşılaşılma
oranının gerekse önemsenme puanının daha yüksek olmayışı araştırmamızın
yürütüldüğü yoğun bakım birimlerinin tümünde solunum desteği verme
düzeneğinin bulunmamasıyla açıklanabilir.
Elpern ve arkadaşlarının katılımcılardan etik problemleri 7’li Likert ile
değerlendirmelerini istediği çalışmasında, solunum desteğinin kesilmesiyle
karşılaşma sıklığının puan ortalaması 4,63 ve bu durumun önemsenme puan
ortalaması ise 5,57 bulunmuştur68. Solunum desteğinin çekilmesiyle orta sıklıkta
karşılaşıldığını ve konunun etik açıdan önemsendiğini gösteren bu bulgular,
araştırmamızınkilerden farklıdır. Konunun yoğun bakım hemşireleri tarafından
etik sorun olarak kabul edilip önemsenmesini teyit eden bulgulara, Çobanoğlu
ile Algıer, Söderberg ve arkadaşları tarafından yürütülen çalışmalarda da
ulaşılmıştır28,39. Ferrand ve arkadaşları tarafından Fransa’da yapılan çalışma ise
solunum desteğinin kesilmesinin yanı sıra hiç verilmemesi gibi bir seçeneğin de
bulunduğunu gündeme getirmektedir85.
5.6. Kaynaklarının Paylaşımında Adil Olma Hakkında Tartışma
Sınırlı kaynakların adil paylaşımı araştırmamızın iki sorusunda gündeme
gelmiş olup bunların biri solunum desteğinin verileceği hastanın seçimi, diğeri
yoğun bakım biriminde yer açmak için durumu stabil hastaların servise transferi
hakkındadır. Solunum desteği verilecek hasta konusunda seçim yapma
durumuyla karşılaşma oranı beşte ikiden biraz fazla olup bu durumun
önemsenme derecesi ise orta sıralarda yer almaktadır. Daha kritik hastalara yer
açmak için stabil olanların servise transfer edilmesi ise en sık karşılaşılan ve en
fazla önemsenen sorunlu durumdur.
74
Tıp etiğiyle ve özellikle adalet ilkesiyle bağlantılı olmakla birlikte tam
anlamıyla bir etik ikilem niteliği taşımayan servise transfer uygulamasının,
katılımcılarımız tarafından önemli bir sorun olarak algılanmasında hastaya
haksızlık etme ve onun zarar görmesine zemin hazırlama kuşkusuz öncelikli
nedenlerdir. Ancak bunların yanı sıra servise hasta göndermenin ve kimi zaman
kısa bir süre sonra onu geri almanın, yoğun bakım birimi hemşirelik hizmetleri
açısından bir tür ek iş yükü olması da göz önünde bulundurulması gereken bir
husustur.
Literatürde yoğun bakım birimlerinde sınırlı olanakların adil biçimde
dağıtılmasını farklı açılardan ele alan çalışmalar bulunmaktadır. Çobanoğlu ile
Algıer’in çalışmasında hemşire katılımcıların üçte birinden fazlası bu tür
sorunlarla karşılaştığını belirtmiştir39. Akpınar’ın çalışmasında ise yoğun bakım
çalışanlarının beşte bire yakınının sıklıkla, beşte üçten fazlasının ise zaman
zaman yetersiz kaynakları hastalara adil olarak dağıtma konusunda sorun
yaşadığı belirlenmiştir86. Akca ile Erigüç’ün çalışmasının hekim katılımcıları bu
tür sorunların ortaya çıkışında hastanelerdeki malzeme, makine, personel, yer,
bütçe yetersizliklerinin rolüne dikkat çekmiştir59.
5.7. Beyin Ölümünün Gerçekleşmesi Hakkında Tartışma
Beyin ölümü tanısının konulması ve aileye bildirilmesi süreciyle
katılımcılarımızın üçte ikisi karşılaşmıştır. Bu sürecin sorun olarak önemsenme
puan ortalaması, sıralamada üçüncü basamakta yer almaktadır. Beyin ölümü
tanısı, bir yandan organ bağışı önerisini diğer yandan yaşam desteğinin
kesilmesi gündeme getirmekte, her iki bağlamda da aileyle yoğun bir iletişime
geçmeyi gerektirmektedir.
Bu noktada hasta yakınlarıyla iletişim konusunda hemşirelerin ön plana
geçmesi şeklindeki genel gözleme dayalı olarak puan ortalaması yüksekliğine
açıklama getirmek olanaklıdır. Beyin ölümü tanısına gitmenin sıklaşması
bağlamında ise hem ileri yaşam desteği vermenin yaygınlaşmış hem de organ
aktarımı uygulamalarının artmış olmasının etkisi söz konusu edilebilir.
75
Çobanoğlu ile Algıer’in çalışmasında hemşire katılımcıların beyin ölümü ile
karşılaşma oranlarının araştırmamızdakine göre hayli düşük bulunmuş
olmasını, iki çalışma arasındaki çok da uzun olmayan zaman dilimiyle
açıklamak zordur39.
5.8. Organ Bağışı Önerisi Hakkında Tartışma
Beyin ölümü gelişen hastanın yakınlarına organ bağışı önerisinin
götürülmesi, beyin ölümünün bildirilmesiyle devamlılık hatta bütünleşme
gösteren ikinci bir zorlu süreçtir. Katılımcılarımızın yarısı bu önerinin
götürülmesi ile karşılaşmış olup konunun önemsenme puan ortalaması
sıralamada ikinci basamakta yer almaktadır.
Araştırmamızda bulunan karşılaşma oranı ve önemseme puan ortalaması,
farklı çalışmalarda elde edilenlere göre oldukça yüksektir. Elpern ve arkadaşları,
Koh ve arkadaşları, Çobanoğlu ve Algıer tarafından yürütülen araştırmalar bu
çerçevede yer almaktadır39,68,77. Saptanan farkı açıklamada araştırmamızın
yürütüldüğü Adana’nın organ nakli konusunda hareketli bir merkez olmasının
etkisinden söz edilebilir. Karşılaşma oranı vermeksizin organ bağışı
yapılmasının önemi ve gerekliliği konusundaki inancı saptamış olan kimi
araştırmaların bu bulgularının da araştırmamızda bulunan yüksek puanla
uyumlu olarak değerlendirilmesi olanaklıdır51,87.
5.9. Bilgilendirmeme ve Onam Almama Hakkında Tartışma
Bilgilendirme ve onam alma süreci tıp etiği ve tıp hukuku tarafından çok
üzerinde durulan konular olmanın ötesinde kliniklerde de kuvvetle benimsenmiş
bulunmaktadır. Katılımcılarımızın yarıdan azının bu süreçlerle ilgili aksamalarla
karşılaşmış olması, yoğun bakım birimi hastalarının iletişim kurma ve bilinçli
olma sorunları da göz önüne alındığında, benimseyişi teyit eden bir oran olarak
76
yorumlanabilir. Sorunun önemsenme puan ortalamasının görece yüksek olması
da bu yorumu desteklemektedir.
Bilgi verme konusundaki hassasiyet çerçevesinde dikkate değer bir bulgu,
Turla ve arkadaşlarının hastalar üzerinde yürüttüğü araştırmada elde edilmiştir.
Bu araştırmanın katılımcılarının bilgilendirilme oranının % 89,9 ancak verilen
bilgiyi tatmin edici bulma oranı % 25,8’dir88. Bu makasın yoğun bakım
koşullarında daha da açılacağını düşünmek mümkündür.
5.10. İlişki Yönetimi ve Hiyerarşi Sorunları Hakkında Tartışma
Sağlık profesyonelleri arası ilişkiler klasik deontolojinin ana konularından
biridir. Bu ilişkilerin öngörülen düzenin dışında gerçekleşmesi veya kimi
aksamalara uğraması, her zaman ikilem karakteri taşımamakla birlikte etik
sorun olarak nitelenebilir. Araştırmamızda bu anlamda üç sorun gündeme
getirilmiş; katılımcılardan müdavi ve konsültan hekimler arasında görüş ayrılığı
yaşanmasıyla, kimi hekim görevlerinin hemşirelere devredilmesiyle ve
hiyerarşinin alt basamaklarında yer alanların fazla iş yüküne maruz
bırakılmasıyla ne sıklıkta karşılaştıklarını ve bu sorunları ne ölçüde
önemsediklerini bildirmeleri istenmiştir.
Yoğun bakım hekimi ile konsültan hekim arasında mesleki görüş ayrılığı
yaşanması ile karşılaşan katılımcıların oranı üçte ikiye yakın olup bu sorunun
önemsenme puan ortalaması sıralamanın sonunda yer almaktadır. Orta sıklıkta
rastlanan bir sorunun önemsenme puan ortalamasının bu kadar düşük olması,
büyük olasılıkla hemşirelerin sürece taraf değil dışardan gözlemci olarak
katılmasından kaynaklanmaktadır. Çobanoğlu ile Algıer’in çalışmasında,
araştırmamızın bulgusuyla kısmen uyumlu şekilde, hekim katılımcıların beşte
ikiden fazlası mesleki görüş ayrılığı sorununu dile getirmiş, hemşire katılımcılar
ise bu yönde bir bildirimde bulunmamıştır39. Hekim görevlerinin hemşireye devredilmesi karşılaşılma sıklığı
sıralamasında ikinci, önemsenme sıralamasında beşinci basamakta yer
almaktadır. Karşılaşma sıklığını teyit eden bir bulgu Çobanoğlu ile Algıer’in
77
çalışmasında saptanmış olup hemşire katılımcıların beşte dörtten fazlası
hekimlerle hiyerarşik sorunlar yaşadığını bildirmiştir39. Hemşirelik bağımsız bir
sağlık mesleği olma yolunda dramatik bir ilerleme kaydetmiş bulunmakla
birlikte, görevi hekime yardımcı olmak onun direktiflerini yerine getirmek olan
Nighthingale dönemi hemşire imajının canlılığını korumaktadır. Bu imaj ve ek
olarak ülkemiz özelinde hemşire eğitim standartlarının oluşamamış bulunması,
hemşirelere yönelik hekim davranışlarında çeşitli olumsuzluklara yol
açabilmektedir.
Katılımcılarımızın mesleki hiyerarşide alt basmaklarda yer alanlara fazla iş
(angarya) yüklenmesi durumuyla karşılaşma oranları sıklık sıralamasında
üçüncü basamakta yer almaktadır. Bu durumun sorun olarak önemsenme puan
ortalaması da hayli yüksek olup sıralamanın dördüncü basamağında
konumlanmıştır. Bununla uyumlu olarak, Çobanoğlu ile Algıer’in çalışmasında
hemşirelerin meslektaşları iletişim ve hiyerarşi sorunları yaşadığı ve bunları
yoğun bakımlarda etik problem olarak nitelendirdiği saptanmıştır39.
Bu noktada sağlık profesyonellerinin yaşadığı iletişim sorunları, hiyerarşik
problemler, meslek içi ya da meslekler arası çatışmalar hakkındaki bir dizi
çalışmayı kısa değinmelerle anmak uygun olacaktır: Brett’in çalışmasında
hemşirelerin % 57,0’sinin grup içinde iletişim problemi yaşadığı, Kalvemark ve
arkadaşlarının çalışmasında ise statü farkının çeşitli sorunlara neden olduğu
bildirilmiştir60,89. Türkiye özelinde hemşireler üzerinde yapılan iki çalışmada ise
katılımcılar statü farkının önemli bir çatışma nedeni olmadığı yönünde görüş
bildirmiştir59,90. Biri Akca ve Erigüç, diğeri Ergün tarafından yürütülen bu
çalışmalar, sağlık profesyonelleri arasında yaşanan çatışmaların nedenlerini
belirlemeye yönelik olmak yönünden önem taşımaktadır59,90. Aslan’ın aynı
amaca yönelik çalışmasında hemşirelerin ekip çalışmasını, özellikle ekip içi
iletişim yetersizliğini çatışma sebebi olarak gördüğü bulunmuştur91. Aynı
çalışmada hemşireler tarafından görev tanımlarının olmayışı bir çatışma nedeni
olarak gördüğü, hekimlerin ise böyle bir sorunu bulunmadığı belirlenmiştir 91.
78
5.11. Kötü Prognozun Hastadan Gizlenmesi Hakkında Tartışma
Genel olarak bilgilenmeme hakkı ve onun özel bir versiyonu olarak hasta
yakınlarının tolere edemeyeceğini öne sürerek kötü prognozun hastadan
gizlenmesini talep etmesi halinde ne yapmak gerektiği tıp etiği çerçevesinde
tartışılagelen konulardır. Çalışmamızın katılımcılarının üçte ikiden fazlası hasta
yakınlarının kötü prognozun hastadan gizlenmesi talebiyle karşılaşmıştır. Bu
durumun önemsenme puan ortalaması orta-üst sıralarda yer almaktadır.
Araştırmamızda elde edilenle kısmen uyumlu bir bulgu, Özdemir ile
Göze’nin yaptığı çalışmada katılımcı hemşirelerin üçte birine yakınının hastadan
bilgi gizlenmesini onaylamamasıdır92. Bir yandan hastanın bilgi alma hakkı
konusundaki hassasiyetin diğer yandan hastayla aralarında çıkar çatışması
olması da olası yakınlarının güvenilirliğiyle ilgili tereddütlerin önemsenme
puanının yüksek olmasında ve talebe sıcak bakılmamasında etkili olduğu
düşünülebilir.
79
6. SONUÇ
Tez çalışması çerçevesinde yürütülen araştırmanın sonucunda,
katılımcıların çalıştıkları yoğun bakım birimlerinde çeşitli etik sorunlarla oldukça
sık şekilde karşılaştıkları ve bunlar konusunda bilinçli-duyarlı oldukları
görülmüştür. Yoğun bakım birimlerinde yaşanan etik sorunların kendilerine
atfedilen önem açısından karşılaştırılarak değerlendirilmesinde gündelik
işleyişte sık yaşanan sorunlar öne çıkmaktadır. Sorunların karşılaşılma sıklığı ile
önemsenme dereceleri arasında kabaca bir paralellik olduğunu söylemek
mümkündür. Kimi sorunların daha az önemsenmesinde, hemşirelerin bunlarla
ilgili süreçlerde gözlemci durumunda kalmasının; karar mekanizmalarının
dışında olmasının etkili olduğu görülmektedir.
Sık yaşanan ve fazla önem verilen sorunların birçoğunun derin felsefi
kaygılardan veya çözülmesi-çözümlenmesi çok zor ikilemlerden değil birimlerin
olanaklarındaki eksikliklerinden, koşullarındaki olumsuzluklardan, ilişki
düzenlerindeki aksamalardan kaynaklandığı saptamasını yapmak mümkündür.
Bu durum bir bakıma sorunların daha kolay çözüme ulaştırılabilir olduğunu; ekip
ve ekipman açısından takviye yapma, eğitim ve yönetim ile ilgili destekler
sağlama yoluyla giderebileceğini göstermektedir.
Yoğun bakım birimlerinde yaşanan etik sorunların ortadan kaldırılması,
özellikle bu birimlerin daha etkili ve verimli çalışmasını sağlayacak olma
bakımından önem taşımaktadır. Tez çalışmasından ve benzeri araştırmalardan
bu yönde yararlanılması yerinde olacaktır. Böylesi çalışmaların farklı birimlerde
ve belirli zaman aralıklarında yinelenmesi, tıp etiğinin klinik tıbba, geri besleme
yoluyla, destek sağlaması bakımından uygun ve gereklidir.
80
KAYNAKLAR 1. Hastane. Türk Dil Kurumu. Erişim: [http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=
hastane&ayn=tam]. Erişim Tarihi: 29.05.2009.
2. Arabacıoğlu C. Hekimlik ve Hastanecilik. Adana: Çukurova Üniversitesi Yayınları, 1991: 1-54.
3. Straus EW, Straus A. Tıbbi Mucizeler. Çeviren Özalp F. İstanbul: Domingo Yayıncılık, 2009: 246-253.
4. History of Hospital. Britannica Online Encylopedia. Erişim: [http://www.britannica.com/ EBchecked/topic/272626/hospital]. Erişim Tarihi: 01.11.2008.
5. Ülman YI. Yaşamın Sonu ile İlgili Tıp Etiği Sorunları. Editör: Sarı N, Altıntaş A, Başağaoğlu İ, Özaydın Z, Doğan H, Ülman YI, Dinç G, Hot İ. Tıp Tarihi ve Tıp Etiği Ders Kitabı. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları, 2007: 381-386.
6. Aydın E. Dünya ve Türk Tıp Tarihi. Ankara: Güneş Kitabevi, 2006.
7. Atabek EM, Görkey Ş. Başlangıcından Rönesansa Kadar Tıp Tarihi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayınları, 1998.
8. Bayat AH. Tıp Tarihi. İzmir: Sade Yayınları, 2003: 53.
9. Eren N, Uyer G. Sağlık Meslek Tarihi ve Ahlakı. 5. Baskı, Ankara: Hatipoğlu Yayınevi, 1993.
10. Öner C. Reanimasyon ve Yoğun Tedavi. İstanbul: Bayrak Matbaacılık, 1988: 49-51.
11. Özyurt G. Yoğun Bakım. Bursa: Uludağ Üniversitesi Basımevi, 1992: 1-9.
12. Hatipoğlu S. Cerrahi Yoğun Bakım Hemşireliği İlkeleri. Gülhane Tıp Dergisi, 2002; 44 (4): 475-479. Erişim: [http://www.gulhanemedicaljournal.org/pdf/pdf_GMJ_23.pdf]. Erişim Tarihi: 17.01.2008.
13. Çelikel T. Türkiye’de ve Dünya’da Yoğun Bakım Uzmanlığı. Yoğun Bakım Dergisi, 2001; 1(1): 5-9. Erişim:[http://www.dcyogunbakim.org.tr/yayinlar/]. Erişim Tarihi: 29.10.2008.
81
14. Akpir K. Türkiye’de Yoğun Bakım. Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği Dergisi, 2004; 32: 335-343. Erişim: [http://www.turkishanaesthesia.org]. Erişim Tarihi: 29.10.2008.
15. Ersoy N, Altun İ. Hemşirelerin Yardımlı İntihar Hakkında Görüşleri ile İlgili Bir Çalışma. Türkiye Klinikleri Tıp Etiği Dergisi, 2001; (8) 9: 49-55.
16. Şehsuvaroğlu B, Terzioğlu A. Tıbbi Deontoloji. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı Yayınları, 1986.
17. Hanson CW, Durbin CG, Maccioli GA, Deutschman CS, Sladen RN, Pronovost PJ, Gattinoni L. The anesthesiologist in critical care medicine. The Journal of American Society of Anesthesiolog, 2001; 95: 781-788. Erişim: [http://journals.lww.com/anesthesiology/]. Erişim Tarihi: 01.06.2009.
18. Arıboğan A, Bilgen S. Reanimasyon “Kritik = Yoğun Bakım” Kavramı ve Yapılanma Özellikleri. Erişim: [http:// www.cu.edu.tr/anestezi/reanimasyonnot/newpage12.htm]. Erişim Tarihi: 11.02.2008.
19. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yoğun Bakım Ünitelerinin Standartları Genelgesi. 2007. Erişim: (http://www.saglik.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F 8892433CFFAAF6AA8498 16B2EF34DB62F0B84E69A8). Erişim Tarihi: 01.11.2008.
20. Booij L. End-of-life decisions during intensive care treatment. Curr Opin Anaesthesiol, 2003; 16: 221-225.
21. Oğuz YN, Tepe H, Büken NÖ, Kırımsoy Kucur D. Ötanazi. Biyoetik Terimleri Sözlüğü. Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, 2005:193-194.
22. Çobanoğlu N. Tıp Etiği. Ankara: İlke Yayınevi, 2007.
23. Aydın E. Tıp Etiğine Giriş. Ankara: Pegem-A Yayıncılık, 2001.
24. Ersoy N. Yaşamın Sonu ile İlgili Etik Konular. Editör: Demirhan Erdemir A, Öncel Ö, Aksoy Ş. Çağdaş Tıp Etiği. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 2002: 358-389.
25. Kadıoğlu S. “Etik, Etik…” Dedikleri. III. Kolo-Proktoloji & Stoma-Terapi Sempozyumu. Adana-Türkiye, 12-14 Nisan 2007: 86-88.
26. Yıldırım G, Kadıoğlu S. Etik ve Tıp Etiği Temel Kavramları. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007; 29 (2): 7-12. Erişim: [http://www.cumhuriyet.edu.tr./edergi/makale/ 1569pdf]. Erişim Tarihi: 03.11.2008.
82
27. Şahinoğlu H, Yoğun Bakım Etiği. Editör: Şahinoğlu H. Yoğun Bakım Komplikasyonları. Nobel Matbaacılık, 2008: 243-246.
28. Söderberg A, Norberg A. Intensive care: Situations of ethical difficulty. Journal of Advanced Nursing, 1993; 18 (12): 2008-2014.
29. Kumaş G. Adana İlindeki Çeşitli Hastanelerin Yoğun Bakim Ünitelerinde Çalışan Hemşirelerin Ötanazi Hakkındaki Düşünceleri. Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Adana, 2005.
30. Çobanoğlu N. Tıp Etiği. Ankara: Eflatun Yayınevi, 2009: 203-215
31. Terzioğlu A. Ötanazi ve Getirdiği Etik Sorunlar. Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi, 1994; 2 (1): 16-21.
32. Öz F. Ötanazi. Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi, 1998; 6 (1): 40-47.
33. Aydın E. Tıp Etiği. Ankara: Güneş Kitabevi, 2006: 104-113.
34. Erkekol ÖF, Numanoğlu N, Ural GÖ, Kaya A. Yoğun Bakım Ünitelerine İlişkin Etik Konular. Toraks Dergisi, 2002; 3 (3): 307-316. Erişim: [http://www.toraks.org.tr/journal/text]. Erişim Tarihi: 18.01.2008.
35. Büyükkoçak Ü, Çakırca M. Yoğun Bakım ve Anestezi ile İlgili Etik Konular. Türkiye Klinikleri J Anest Reanim, 2007; 5: 19-30. Erişim: [http://www.tipdizini.turkiye klinikleri.com]. Erişim Tarihi: 29.10.2008.
36. Baştürk E. Do Not Resusciatate (DNR) Talimatının Temel Etik İlkeler Açısından Değerlendirilmesi. Türkiye Klinikleri Tıp Etiği- Hukuku- Tarihi, 2003;11: 12-21.
37. Elçioğlu Ö. Erdemir AD. Klinik Uygulamalarda Her Durumda Ortaya Çıkan Etik Yükümlülükler. Editör: Erdemir AD, Oğuz NY, Elçioğlu Ö, Doğan H. Klinik Etik. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 2001: 104-148.
38. Çelebi H. Beyin Ölümü. Erişim: [www.med.gazi.edu.tr/uploading/akademik/anabilim dallari/anestezi/dersnot/hulyacelebi-beyinolumu.pdf]. Erişim Tarihi: 28.12.2008.
39. Çobanoğlu N, Algıer L. A qualitative analysis of ethical problems experienced by physicians and nurses in intensive care unit in Turkey. Nursing Ethics, 2004; 11 (5): 444-456. Erişim: [http://nej.sagepub.com]. Erişim Tarihi: 19.02.2008.
40. Workman S, McKeever P, Harvey W, Singer PA. Intensive care nurses’ and physicians’ experiences with demands for treatment: some implications for clinical practice. J Crit Care, 2003; 18: 17-21.
83
41.Council on Ethical and Judicial Affairs, American Medical Association. Guidelines for Appropriate Use of Do Not Resuscitate Orders. JAMA, 1991; 265:1868-71.
42. Hardart G, Truog R. Ethical issues in the intensive care unit. Seminars in anesthesia. Perioperative Medicine and Pain. 1999; 18 (3): 254-262.
43. Hov R, Hedelin B, Athlin E. Being an intensive care nurse related to questions of withholding or withdrawing curative treatment. Journal of Clinical Nursing, 2007; 16: 203-211.
44. Uysal N. Yoğun Bakımda Yaşam Desteğinin Sonlandırılması. Yoğun Bakım Dergisi, 2004; 4(4): 211-214. Erişim: [http://www.dcyogunbakim.org.tr/yayinlar/]. Erişim Tarihi: 29.10.2008.
45. Berker M. Beyin Ölümü. Türk Nöroşirurji Derneği Bülteni. Erişim: [http://www.turkishneurosurgicalsociety.org/pdf/beyinolumu.pdf]. Erişim Tarihi: 01.11.2008
46. Özdağ N. Organ Nakli ve Bağışına Toplumun Bakışı. Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 2001; 5 (2): 46-55.
47. Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği. Resmi Gazete, Tarih: 11.03.2009, Sayı: 27166.
48. Görkey Ş. Organ Naklinde Organların Ticari Amaçla Kullanılması ve Tıbbi Etik. Terzioğlu A. Tıbbi Etik Yıllığı III. İstanbul: 1994: 95.
49. Elçioğlu ÖŞ. Organ Aktarımı ve Etik. Editör: Erdemir AD, Öncel Ö, Aksoy Ş. Çağdaş Tıp Etiği. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 2003: 309-327.
50. Akın HŞ. Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi ve Eğitim Fakültesi Öğrencilerinin Temel Biyoetik Konuları Hakkındaki Görüşleri. Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Adana, 2007.
51. Şahin D, Taylan S, Alan S. ÇÜ Balcalı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Çalışan Sağlık Profesyonellerinin Organ Nakli ve Bağışına İlişkin Görüşleri. Editör: Demirhan Erdemir A, Öncel Ö, Zeytin Z, Öztürk Türkmen H, Erer S, Ertin H, Atıcı E. Organ ve Doku Naklinde Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Sorunları, I. Uluslararası Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Kongresi Bildiri Kitabı. Antalya: Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Yayını, 2007: 913-921.
52. Hohenleitner R. Critical care nurses’ role in code status discussion. Dimens Crit Care Nurs, 2002; 21: 140-143.
53. Alan S. Adana’da Eğitim Hastanelerinde Sağlık Hizmetini Alanlar ile Verenlerin Hasta Özerkliğine Saygı ve Paternalizme Yatkınlıkları. Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Adana, 2005.
84
54. Ersoy N. Aydınlatılmış Onam. Editör: Erdemir AD, Öncel Ö, Aksoy Ş. Çağdaş Tıp Etiği. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 2003: 204-231.
55. Ersoy N. Aydınlatılmış Onam Öğretisinin Gelişimi. Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi, 1995; 1: 1-5.
56. Kişioğlu AN, Tüfekçi F, Uskun E, Bakır B. Bir Devlet Hastanesinde Yatan Hastaların Bilgilendirilme ve Aydınlatılmış Onam Durumunun Değerlendirilmesi. Türkiye Klinikleri Tıp Etiği, Hukuku, Tarihi Dergisi, 2001; 9 (2): 98-101.
57. Harris J. Hayatın Değeri. Çeviren: Sertabiboğlu S. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1998.
58. Taylan S. Özerklik İlkesi Çerçevesinde Hemşirenin Bağımsız Rolleri. Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2009.
59. Akca C, Erigüç G. Hastane Çalışanlarının Yöneticileri Ve Çalışma Arkadaşları İle Yaşadıkları Çatışma Nedenlerine Yönelik Bir Araştırma. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 2006; 9: 2.
60. Brett AS. Problems in caring for critically and terminally ill patients: Perspectives of physicians and nurses. HEC Forum, 2002; 14: 132-147.
61. Brandt J. Yoğun Bakım Tıbbı ve Hasta Bakımı. Editör: Engelhardt D. Tıbbın Günlük Yaşamında Etik. Çeviren: Namal A. Nobel Tıp Kitabevleri, 2001: 173-170.
62. van der Arend AJG, Remmers-van den Hurk CHM. Moral problems among Dutch nurses: a survey. Nursing Ethics, 1999; 6: 468-482. Erişim: [http://nej.sagepub.com]. Erişim Tarihi: 19.02.2008.
63. Oberle K, Hughes D. Doctors’ and nurses’ perceptions of ethical problems in end-of-life decisions. J Adv Nurs, 2001; 33: 707-715.
64. Asai A, Ohniski M, Nagata SK, Tanida N, Yamazaki Y. Doctors’ and nurses’ attitudes towards and experiences of voluntary euthanasia: Survey of members of the Japanese Association of Palliative Medicine. J Med Ethics, 2001; 27: 324-330.
65. Akdur R. Sağlık Hizmetleri ve Sınırlı Kaynakların Dağıtımı. Türkiye Klinikleri Tıp Etiği, Hukuku, Tarihi Dergisi, 2000; 8 (1): 38-45.
66. Atıcı E. Sağlık Kaynaklarının Dağıtımı ile İlgili Etik Sorunlar. Türkiye Klinikleri Tıp Etiği, Hukuku, Tarihi Dergisi, 2006; 14: 111-115.
67. Aydın E, Ersoy N. Tıbbi Etik’te Adalet İlkesi. Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi, 1994; 2 (2): 61-64.
85
68. Elpern EH, Covert B, Kleinpell R. Moral distress of staff nurses in a medical intensive care unit. Amercian Journal of Critical Care. 2005: 14: 523-530. Erişim: [cjcc.aacnjournals. org]. Erişim Tarihi: 28. 5. 2009.
69. Asch DA. The role of critical care nurses in euthanasia and assisted suicide. The New England Journal of Medicine, 1996; 334: 1374-1379.
70. Back AL, Wallace JI, Starks HE, Pearlman RA. Physician assisted suicide and euthanasia in Washington State: Patient Request and Responses. JAMA, 1996; 275: 919- 925.
71. Tepehan S, Özkara E, Yavuz MF. Attitudes to euthanasia in ICUs and other hospital departments. Nursing Ethics, 2009; 16: 319.
72. Ataç A. Erdem L. Ötanazi ile İlgili Bir Anket Çalışması. Hekimler Birliği Vakfı Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi; 1996; 4 (2): 79-81.
73. Özkara E, Özdemir Ç, Hancı H, Dalgıç M, Civaner M, Yağmur F. Ankara’da Çalışan Hekimlerin Ötanaziye Yaklaşımı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2002; 51 (4): 207-214.
74. Karagöz MY, Özkara E, Atılgan M, Dalgıç M, Oğuz H. Antalya’da Çalışan Hekimlerin Ötanaziye Yaklaşımı. Türkiye Klinikleri Adli Tıp Dergisi, 2004; 1: 31-35.
75. Işıkhan H. Kanser Hastalarıyla Çalışan Sağlık Personelinin Ötanaziye İlişkin Düşüncelerinin Değerlendirilmesi. Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2002.
76. Bahçecik N, Alpar EŞ, Yıldırım Y, Temiz G, Özen Ç, Keleş S. Hemşirelerin Ötanazi Konusundaki Görüşleri. III. Tıbbi Etik Sempozyumu Bildirileri. Ankara:1998: 339-348.
77. Koh Y, Ku EY, Koo YM, Kim OJ, Lee SH, Lee SI, Han OS. Ethical issues identified in intensive care units of a universty hospital. Editor: Song S, Koo YM, Macer DRJ. Asian Bioethics in the 21st Century. Erişim: [www.Eubios.info/ABC4/abc4108.htm] Erişim Tarihi: 28. 05. 2009.
78. Omery A, Henneman E, Billet B, Luna, RM, Brown SK. Ethical issues in hospital-based nursing practice. J Cardiovasc Nursing,. 1995; 9: 43-53.
79. Corley MC, Minick P, Elswick RK, Jacobs M. Nurse moral distress and ethical work environment. Nursing Ethics, 2005; 12: 381-390.
80. Evans AL, Brody BA. The do not resuscitate order in teaching hospitals. JAMA, 1985; 253: 2236-2239.
86
81. Lipton HL. Do not resuscitate decisions in a community hospital: Incidence, implications and outcomes. JAMA, 1986; 256: 1164-1169.
82. Zimmerman JE, Knaus WA, Sharpe SM, Anderson AS, Draper EA, Wagner DP. The use and implications of do not resuscitate orders in intensive care units. JAMA, 1986; 255: 351-356.
83. Younger SJ, Lewandowski W, McClish DK, Juknialis BW, Coulton C, Bartlett ET. Do not resuscitate orders. JAMA, 1985; 253: 54-57.
84. Bedell SE, Pelle D, Maher PL, Cleary PD. Do not resuscitate orders for critically ill patients in the hospital: How are they used and what is their impact. JAMA, 1986; 256: 233-237.
85. Ferrand E, Robert R, Ingrand P, Lemaire F. Withholding and withdrawal of life support in intensive care units in France: A prospective survey. The Lancet, 2001; 357: 9-14.
86. Akpınar A, Ersoy N. Yoğun Bakım Ünitelerinde Çalışan Hekim ve Hemşirelerin Yoğun Bakım Kaynaklarını Paylaştırmakla İlgili Tutum ve Görüşleri ile Çağdaş Adalet Kurumlarının İlişkisi. Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Kocaeli, 2005.
87. Göz F, Gürelli ŞŞ. Yoğun Bakım Hemşirelerinin Organ Bağışı ile İlgili Düşünceleri. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, 2007; 2: 5.
88. Turla A, Karaaslan B, Kocakaya M, Pekşen Y. Hastalara Yeterince Aydınlatma Yapılıp Yapılmadığı ve Onam Alınması Durumunun Saptanması. Türkiye Klinikleri Adli Tıp Dergisi, 2005; 2: 33-38.
89. Kalvemark S, Höglund A, Hansson MG, Westerholm P, Arnetz B. Living with conflicts- ethical dilemmas and moral distress in the health care system. Soc Sci Med, 2004; 58: 1075- 1084.
90. Ergün YA. Hastanelerde Hekim–Hemşire İlişkilerinde Yaşanan Çatışma Kaynaklarının Belirlenmesi ve Çözüm Önerileri. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Fakültesi Hastane ve Sağlık Kuruluşlarında Yönetim Bilim Dalı. İstanbul: 1999.
91. Aslan Ş. Hastanelerde Örgütsel Çatışma: Teori ve Örnek Bir Uygulama. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2004; 11: 599-617.
92. Özdemir K, Göze F. Bandırma’da Hemşirelerin Sağlık Etiği Algılamaları. Erişim: [http://www.etikturkiye.com/etik/meslek/ozdemir.pdf]. Erişim Tarihi: 10.01.2008.
87
ÖZGEÇMİŞ
Derya Şahin Gezer, Adana-Kozan’da doğdu. İlkokul ve ortaokul
eğitimlerini aynı yerde tamamladı. 1999’da Kozan Sağlık Meslek Lisesi’nden
mezun olarak hem Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi Cerrahi Yoğun
Bakım Ünitesi’nde çalışmaya hem de Çukurova Üniversitesi Adana Sağlık
Yüksek Okulu Hemşirelik Bölümü’nde yüksek öğrenim görmeye başladı.
Lisans eğitimini 2004 yılında tamamladı. İki yıl sonra Çukurova
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı’nda
yüksek lisans eğitimine başladı. Yoğun bakım ünitesindeki çalışma yaşamını,
“Yoğun Bakım Hemşirelerinin Yaşadıkları Etik Sorunlar Konusunda Adana
Ölçeğinde Bir Araştırma” başlıklı yüksek lisans tezini yazmaya başladığı 2007
yılına kadar sürdürdü. Halen aynı hastanenin II. Cerrahi Kliniği’nde sorumlu
hemşirelik görevini yürütmektedir.
Derya Şahin Gezer evlidir. İngilizce bilmektedir.
88
EK: VERİ TOPLAMA FORMU
YOĞUN BAKIM HEMŞİRELERİNİN YAŞADIKLARI ETİK SORUNLAR HAKKINDAKİ DEĞERLENDİRMELERİ
ÇALIŞMASI VERİ TOPLAMA FORMU Çukurova Üniversitesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı’nda yürütülmekte olan bu araştırma çerçevesinde, yoğun bakım ünitelerinde çalışan hemşirelerin hangi etik sorunlarla ne sıklıkla karşılaştıklarının ve yaşadıkları/yaşayabilecekleri sorunların önem derecesiyle ilgili değerlendirmelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Sonuçları bilimsel amaçla kullanılacak ve katılımcılarına ait kişisel bilgiler gizli tutulacak olan bu araştırmaya katılma ya da katılmama konusundaki karar tamamen size aittir. İlginiz için teşekkür ediyoruz.
Derya Şahin Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
_______________________________________________________________________________________________
o Cinsiyetiniz: E ( ) K ( ) o Yaşınız: o Çalıştığınız Hastane: o Çalıştığınız Birim: o Birimdeki Pozisyonunuz: Sorumlu Hemşire ( ) Klinik Hemşiresi ( ) o Mezun Olduğunuz Okul: o Mezuniyet Olduğunuz Yıl: o Yoğun Bakım Ünitesinde Çalışma Süreniz o Deontoloji / Tıp Etiği Eğitimi Aldınız mı? Evet [Okul Dersi ( ) Kurs ( ) Toplantı Katılımı ( )]
Hayır [ ] _______________________________________________________________________________________________
Aşağıda yoğun bakım ünitelerinde karşılaşılması olası tıp etiği açısından sorunlu 11 durum yer almaktadır. Lütfen bu durumlarla meslek yaşamınızda karşılaşmış olup olmadığınızı ilk satırda; bu durumların
karşılaşmasanız dahi sizin açınızdan önem derecesini (hiç önem vermediğiniz 0 puan, en fazla önem verdiğiniz 10 puan olacak şekilde) ikinci satırda rakamı yuvarlak içine alarak belirtiniz.
1. Hastanın veya hasta yakınlarının ötanazi talebinde bulunması.
KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( ) 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
2. Hasta hakkında resüsite edilmeme kararının (DNR order) verilmesi.
KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( ) 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
3. İyileşme olasılığı kalmayan hastanın solunum desteğinin kesilmesi (ventilatörden ayrılması).
KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( ) 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
89
4. Solunum desteğinin, ihtiyaç duyan birden fazla hastadan hangisine verileceğini kararlaştırma. KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( )
0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 5. Hastaya beyin ölümü tanısı konulması ve durumun aileye bildirilmesi.
KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( ) 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
6. Beyin ölümü gerçekleşen hastanın organlarını bağışlama konusunun ailesiyle görüşülmesi.
KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( ) 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
7. Hastanın öngörülen teşhis-tedavi işlemleri hakkında bilgilendirilememesi veya onayının alınamaması.
KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( ) 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
8. Hastanın öngörülen teşhis-tedavi işlemlerinden bazılarını reddetmesi.
KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( ) 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
9. Hastanın hayati tehlike bulunmasına rağmen taburcu edilmeyi istemesi.
KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( ) 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
10. Hasta yakınlarının kötü prognozun hastadan gizlenmesini istemesi.
KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( ) 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
11. Durumu daha kritik olanlara yer açmak için stabil hastaların servislere çıkarılması.
KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( ) 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
12. Yoğun bakım hekimi ile konsültasyona gelen hekim arasında mesleki görüş ayrılığı yaşanması.
KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( ) 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
13. Hekim tarafından yerine getirilmesi gereken uygulamaların hemşirelere devredilmesi.
KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( ) 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
14. Hastalar arasında ziyaretçi ve refakatçi kabulünde adil yaklaşımın olmaması
KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( ) 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
15. Mesleki hiyerarşide alt basamaklarda yer alanlara fazla iş (angarya) yüklenmesi.
KARŞILAŞTIM ( ) KARŞILAŞMADIM ( ) 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
90
Yoğun bakım hemşireliğinde yaşanan etik sorunlar konusunda eklemek istedikleriniz varsa, lütfen aşağıda belirtiniz. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .