54
www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 308 18 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com Çürüyen yok olacak! Solun köşe taşları yerli yerine oturacak! Devlet Şimdi Yasemin Karadağı Katletmek İstiyor! KATLETTİRMEYECEĞİZ Hapishanelerde 2497 Ölüm! Bu Katliam Değilse Nedir? 8 Mart; Emekçi Kadınların Sömürüye Karşı Kanlarıyla Yazdığı Bir Tarihtir! Kanla yazılan değerleri çürütemezsiniz! Solda çürümeye karşı savaşacağız!

Yürüyüs 308

  • Upload
    age-age

  • View
    252

  • Download
    3

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Turkish-language weekly magazine

Citation preview

Page 1: Yürüyüs 308

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yu

ruyu

s.com

Haftalık Dergi / Sayı: 30818 Mart 2012

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

Çürüyen yok olacak!Solun köşe taşları yerli yerine oturacak!

Devlet Şimdi Yasemin Karadağ’ı Katletmek İstiyor!

KATLETTİRMEYECEĞİZ

Hapishanelerde 2497 Ölüm!

Bu Katliam Değilse Nedir?

8 Mart;Emekçi Kadınların Sömürüye Karşı

Kanlarıyla Yazdığı Bir Tarihtir!Kanla yazılan değerleri çürütemezsiniz!

Solda çürümeye karşı savaşacağız!

Page 2: Yürüyüs 308

Sahibi ve Sorumlu YazıişleriMüdürü: Mustafa DOĞRUAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu / İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4EuroAlmanya: 4EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6Frank

Hollanda: 4Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4EuroAvusturya: 4Euro

www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Gerisi hayat...Gerisi hayat...

Oligarşinin oyununu, oyundan da öte, halkı,

devrimcileri teslim alma, örgütlülüklerini

tasfiye etme programını bozacak tek şey

direniştir.

Direniyoruz, çünkü; Marksist-Leninist

ideolojimize inancımızla, direniş

geleneğimizle ve kendi gücümüze

güvenimizle şekillenen

Parti-Cepheli kimliğine sahibiz.

Gazi Cephedir!Tarihimize, şehitlerimize, mahallemize sahip çıkacağız!

Page 3: Yürüyüs 308

İİ ç i n d e k i l e r

38 Gençliğin Gündeminden:Günlerdir halkın kafasını4+4+4’lerle bulandıranlareğitimcilerin ahlaksızlığını,faşistliğini saklıyor

39 Liseliyiz Biz: 4+4+4 eğitim

hakkımızın ve emeğimizinçalınmasıdır

40 Gençlikten haberler...

44 Gençlik Federasyonu’ndan:Düzen, halkın eğitim hakkınıengelliyor!

45 Halkların sabrı sonsuz değildir.

Hitler buna örnektir!

47 Haberler...

50 Avrupa’dakiBiz: Almanya’nın

adalet sistemi ırkçıdır, taraflıdır

50 Avrupa’da Yürüyüş: Irkçılığa

karşı tek ses tek yürek olmakiçin büyük yürüyüşte buluşalım

52 Yitirdiklerimiz...

54 Hayatın Öğrettikleri:Karakolun bahçesinde polisiteşhir ettik

55 Öğretmenimiz

5 Tutsaklar sizden sorularının

cevabını bekliyor! F Tiplerindetecrit öldürmeyedevam ediyor!

6 Tecriten haberler...

9 8 Mart emekçi kadınların

sömürüye karşı kanlarıylayazılan bir tarihtir!Kanla yazılan değerleriçürütemezsiniz!

11 SOL’un Köşe Taşları:

Solda çürümeye karşısavaşacağız! Çürüyenyok olacaktır! Solun köşetaşları yerli yerine oturacak!

13 8 Mart’tan haberler...

17 Halkın adalet özlemi ilk günkü

gibi canlı! Gazi şehitlerimizinhesabını soracağız!

18 Bakırköy konseri tüm saldırılara

vereceğimiz cevap halkınörgütlü gücü olacaktır!

4 Hapishanelerde 2497 ölüm!

Bu katliam değilse nedir?

Yasemin Karadağ’ıKatlettirmeyeceğiz!

21 Devrimci Okul:Bir ömür boyudevrimcilik (3)

24 Düzen partilerine bağımlıolmak sendikaların temelzayıflıklarındandır (4)

27 Devrimci MemurHareketi: KESK ŞubelerPlatformu hasta tutsaklarıneden sahiplenmez?

29 Devrimci İşçi Hareketi:Düzenin kayığınabinenler, onun küreğiniçekerler!

30 Ölüm orucu politik birdireniştir. İdeolojik-politik netlik gerektirir!

32 Haklıyız Kazanacağız:Tüm güçleriylesaldıracaklar, tümgücümüzle direnmeliyiz!

34 “Yıkım Değil YerindeIslah İstiyoruz”sempozyumu, yıkımlarakarşı örgütlenmeçağrısıdır!

36 Cepheli: Cephelipatavatsız değildir

Ülkemizde Gençlik

21 MART’TADEMİRCİ KAWA’DAN CENGİZ SOYDAŞ’A

İSYAN ATEŞİNİ BÜYÜTELİMİSTANBULYer: Armutlu CemeviSaat: 18.00

DERSİMYer: Yeni MahalleNewroz AlanıSaat: 19.00

MALATYAYer: Cemal Gürsel Mah.Newroz AlanıSaat: 18.00

ELAZIĞYer: Fevzi Çakmak Mah.Tek Ağaç HanıSaat: 19.00

ÇIKTI!

Page 4: Yürüyüs 308

44

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Hürriyet Gazetesi Okur Temsilci-si Faruk Bildirici devrimci tut-

sakların kendisine yazdığı mektuptaisteği üzerine Bilgi Edinme Yasasıçerçevesinde Adalet Bakanlığına baş-vuru yapmış. Son 15 yılda hapisha-nelerde kaç tutuklunun neden öldü-ğünü sormuş.

Faruk Bildirici, aldığı yanıtı “ür-kütücü buldum doğrusu” diyor.

Bildirici’nin haberinden aktarıyoruz:"1997-2011 yılları arasında cezaev-lerinde 2497 kişi öldü. Rakamların da-ğılımı şöyle: Eceliyle ölüm 1910,İntihar 495, diğer hükümlülerce öl-dürülme 91, personelin kötü mua-melesiyle ölüm 1.

1997'de cezaevinde ölenlerin sayı-sı 123 iken bu sayı 2011'de 268'e

fırlamış." diyor.

Evet, rakamlar ürkütücü, hapisha-nelerde yaşanan gerçekler ise bu

rakamların ifade ettiğinden çok dahaürkütücüdür.

OdaTV Davası’ndan tutuklanan vebir yıl sonra tahliye olan gaza-

teci Nedim Şener konuştuğu televiz-yon programında yaşadıklarını anla-tırken defalarca gözleri dolarak an-latmak istediğini anlatamadı. Ancakizlediklerimiz F Tipleri gerçeğiniçok açık anlatmaya yetti. “Beton vedemir” diyor. “Korkunç”diyor.“Daha beter işkence olamaz” diyor.“Orda insan yaşayamaz” diyor.

Nedim Şener, gözleri dolu ancakbunları anlatabildi. İfade etmek

istediği Faruk Bildirici’nin aktardığıtablodur. “1910 ölüm eceliyle, 495 in-tihar” deniyor. Bu nasıl ecel? İntihardemek neyi açıklar? Toplam 2497kişi. Bu katliam değilse nedir?

Bu rakamlara bakarak herkes bu-gün F Tiplerini ve tecrit olayını

yeniden düşünmelidir.

F Tipleri henüz daha inşaat aşa-masındayken “HÜCRE İŞKEN-

CEDİR! İŞKENCELİ ÖLÜMEKARŞI ÇIKALIM!” demişik. F Tip-lerinin “BEYAZ ÖLÜM” olduğunusöyledik. Zamana yayılan “SESSİZ

ÖLÜM” olduğunu söyledik.

Adalet Bakanlığı’nın rakamlarıölüm oranlarının her yıl arttığı-

nı söylüyor.

FTiplerinin açılmasının üzerinden 11yıl geçti. Gazeteci Şener F Tipleri

hakkında bunları söylerken sadece 1 yılkalmıştı F Tiplerinde. 1 yıl içinde üze-rinde ne kadar büyük etkiler bıraktığı-nı gördük. Devrimci tutsaklar tam 11yıldır F Tiplerinin hücrelerinde.

F Tiplerinde “korkunç” denileninyaşanmaması için aylarca süren

kampanya yaptık. Biz F Tipleri “iş-kencedir, işkenceli ölümdür, açılmasın”derken şu anda F Tipinde tecritin “zu-lüm” olduğunu söyleyenlerden TuncayÖzkan o zamanlar F Tiplerini “dubleksbir evi andırıyor. Mahkumların bütünihtiyaçları karşılanmış” diyerek “dub-leks” evde neler olduğunu sayıyor: “tu-valet, duş ve yatak...”

Evet, “dubleks ev” bunlardan iba-retti. O günler şimdi çok geride

kaldı. Bizim o gün söylediklerimizibugün Tuncay Özkanlar anlatıyor.

Faruk Bildirici’nin verdiği rakam-larda ölüm orucunda şehit dü-

şenlerin ve devletin 19 Aralık’ta kat-lettiklerinin sayısı belirtilmemiş. Butablonun yaşanmaması için tam 7 yıldirendik, 122 kişiyi şehit verdik. Bur-juva basın, küçük burjuva aydınlar, bu-gün “tecrit var” diyen gazateciler,yazarlar o zaman oligarşinin tecrit po-litikasını desteklediler. 122 şehidin kat-ledilmesine ortak oldular. Sadece on-lar da değil, kendisine ilerici sol, sos-yalist, devrimci, demokrat aydınım di-yenler de hapishanelerden çıkan ta-butları ya görmezlikten gelindiler, yada “yaşamı savunmak” adına ölümorucu direnişine karşı olduklarınısöylediler. Niye ölüyorsunuz, dediler?İşte size niye öldüğümüzün cevabıdır2497 ölüm rakamı. Başından beri an-lattığımız bu tabloydu.

2497 ölümden Büyük Direniş’in şe-hidi 122 kişiyi çıkartırsak 2375 tut-

sak hapishanelerde sessiz, sedasızkimseler duymadan öldü. Adalet Ba-

kanlığı bunların büyük çoğunluğuna“vadesiyle ölüm” demiş. Bunlar nor-mal ölüm değil. Bunlar “vade” değil,F Tipi tecrit politikalarının sonucudur.2497 kişiyi tecritle devlet öldürmüş-tür. Bu rakamlar öldürmenin de sıra-dan bir öldürme olmadığını göster-mektedir. Bu bir katliamdır.

“Yaşamın kutlasallığı”ndan bahse-denler nerdesiniz? 7 yıl boyunca “ya-

şamı savunma” adına direnişin karşı-sında oldunuz. Nerdesiniz? Hapisha-nelerden tam 2375 tabut daha çıktı. Dev-let tam 2375 kişiyi daha katletti. Dev-lete karşı neden 2375 kişinin yaşam hak-kını savunmadınız. İşte ölüm oruçlarıbu tablonun yaşanmaması için yapıldı.Devrimciler bu ölümleri engellemekiçin direndi ve şehit düştü.

Bu ölümler Adalet Bakanlığı’nınaçıkladığı gibi “vade” değil: Dev-

letin sessizce sürdürüdüğü bir katli-amdır. Tecrit yavaş yavaş öldürüyor tut-sakları. 495 intihar normal mi? Haniyüksek güvenlikli hapishanelerdi FTipleri? 91 tutsak diğer tutsaklar tara-fından öldürülmüş. Demek ki, F Tip-lerinde can güvenliği de yoktur. Bu tab-lo böyle yaşanırken devlet bir taraftanyeni F Tipleri açıyor. Ve açılan her yenihapishane en büyük hapishane olma ün-vanını taşıyor. İzmir Aliağa/Yeni Şak-ran hapishanesine sevk edilen kadıntutsakların uğradığı işkenceler henüzburjuva basının yeteri kadar gündeminegirmedi. F Tiplerinde sadece ölümlerdeğil, işkence, taciz, tecavüz ve her tür-lü zulüm sürüyor.

Hapishanelerde şu anda tecrittenkaynaklanan yüzlerce hasta tutsak

var. Güler Zere gibi tedavisi yapılma-yarak katledilen yüzlerce tutsak Ada-let Bakanlığı kayıtlarında “vadesiyleöldü” diye geçiyor. Ve şu anda AKP ik-tidarı yüzde 18’i çalışan tek böbreklidevrimci tutsak Yasemin Karadağ’ı kat-letmek istiyor. Yasemin’in ölümü içingün sayıyor. Susacak mısınız? Eğer butabloyu gerçekten “ürkütücü” bulu-yorsanız SUSMAYIN! F TİPLERİKAPATILSIN! TECRİTLE KAT-LETMEYE SON VERİLSİN!

Hapishanelerde 2497 Ölüm! Bu Katliam Değilse Nedir?

Page 5: Yürüyüs 308

Özgür tutsakların hapishanelerdenyazdığı mektuplar sonucunda Hürriyetgazetesi okur temsilcisi Faruk Bildi-rici’nin 12 Mart tarihli Hürriyet’teyaptığı haber, hapishaneler gerçeğinibir kez daha ortaya koydu.

Bildirici’nin haberi hapishanelergerçeğini göstermesi açısından önem-lidir, ancak gerçeğin sadece bir ya-nıdır. Hapishanelerdeki tecrit politi-kalarının sonuçları çok daha ciddiboyutlardadır.

Aşağıda Faruk Bildirici’nin ilgilihaberini aktarıyoruz.

“11 yıl önce cezaevlerinde dü-zenlenen “Hayata Dönüş” operas-yonunu protesto amaçlı gösterilerinHürriyet’te haber olmaması eleşti-rilmişti. 2 Ocak’taki yazımda, bu ko-nuyu ve dolayısıyla da Hürriyet’in ooperasyon sırasında izlediği gazete-cilik çizgisini değerlendirmiştim.

Cezaevlerinden o yazıya da tepkilergeldi. Özetle, “Hürriyet’in rolünü basithatalar gibi sunarak ne Hürriyet’in, nede medyanın katliamdaki sorumlulu-ğunu ortadan kaldırabilirsiniz” eleştirisiyöneltiliyordu. Kırıkkale F Tipi Ceza-evi’nden Ercan Yıldız’ın mektubundafarklı bir öneri yer almıştı:

“Diliyoruz ki, sözünüzün arka-sında durur; 28 arkadaşımızın kat-ledildiği “Hayata Dönüş” katliamını,o günlerden bugünlere 12 yıldır sür-dürülen “sessiz katliamı”da tümgerçekliğiyle yazar, halkımıza du-yurursunuz. Bilgi Edinme Kanu-nu’na göre Adalet Bakanlığı’na 19Aralık 2000’den bu yana hapisha-nelerde kaç insanın öldüğünü so-rarsanız yaklaşık 1.800 ölü cevabıverilecektir. Katliam devam ediyor.”

Bu kadar çok sayıda insanın öldü-ğünden sözedilmesi üzerine ErcanYıldız’ın önerdiği gibi, Bilgi EdinmeYasası çerçevesinde Adalet Bakanlı-ğı’na başvurdum. Son 15 yılda ceza-evlerinde meydana gelen ölümlerisordum. Gelen rakamları ürkütücübuldum doğrusu. 1997-2011 yıllarıarasında cezaevlerinde tam 2.497 kişi

ölmüştü! Rakamların dağı-lımı şöyleydi: Eceliyle ölüm1910, intihar 495, Diğer hü-kümlülerce öldürülme 91,personelin kötü muamele-siyle ölüm 1.

Bu kadar bilgi bile, ce-zaevlerindeki ölümlerin gi-derek arttığını gösteriyor.Cezaevinde “eceliyle ölenler”in sayısıyılda 200’leri geçmiş. Yılda 30 ci-varında tutuklu ya da hükümlü deintihar ediyor. 1997’de cezaevindeölenlerin sayısı 123 iken, bu sayı2011’de 268’e fırlamış. Ölümlerinyıllara göre dağılımı üstteki tablodan

ayrıntılı olarak görülebilir.

Cezaevlerinin bugününe dair bubilgileri verdikten sonra “HayataDönüş Operasyonu” konusundakibazı mektuplardan da satırbaşları ak-tarayım:

Talat Şanlı: (Kırıkkale F Tipi) Hür-riyet gazetesinin anlayışında bir farklılıkmı oldu? Bugün yine aynı şeyler ya-şanacak olsa yine güvenlik kuvvetlerininbilgilerine dayanarak haber mi yaza-caktır gazeteniz, yoksa gerçekleri miyazacaktır? Gazetenizin birincisini ya-pacağını siz de biliyor olmalısınız.

Raşit Dörtyol: (Bafra T Tipi)Doğruları birkaç cümle ile söylemekyeterli midir? Sormak gerekmiyor

mu? O başlıkları kimler attırdı, kimleryazdı? 19 Aralık katliamına nedendestek verildi? Dönemin generalleri,bakanları niye tutuklanmıyorlar? Bun-ları sormak bir gazetecinin görevideğil midir?

Ümit İlter: (Kocaeli 2 No’lu FTipi) “Sorunlu metinler” diyerek Hür-riyet’in katliamdaki rolünü masum-laştırmaya kalkmayın. Yapılanın adınıdoğru koyun.

İleri Kızılaltun: (İzmir 1 No’lu FTipi) 10 Aralık 2000 tarihli Hürriyet’inmanşetinde “Bu da L(açka) tipi ceza-evi” haberi var. 11 Aralık 2000’de biztutukluların talepleriyle dalga geçiyorHürriyet: “Emriniz olur.” 15 Aralık2000; katliamdan 4 gün önce; “Vebalinekatlanırlar.” Madem Hürriyet’in kat-liamdaki rolünü ifade etmeyecektinizbunları da aktarsaydınız.

İnan Gök: (Tekirdağ 2 No’lu FTipi) Madem geçmişe dair günahlarçıkarılıyor, devam edelim. 19 Aralıko gün yaşanıp biten bir şey değildi.Bugün de yaşanıyor. Sayfalarınızdabunlara yer var mı?

Sevgi Saymaz: (E Tipi Uşak Ka-palı Ceza İnfaz) Yazınıza konu olangelişmeleri yaşayanlardanız. O gün-lerde yazılanların çoğunun yalanhaber olduğunu söylememize rağmenmedya ve köşe yazarlarının çoğubize değil muktedirlerin dikte ettir-diklerine inanmayı tercih etti.

Didem Akman: (Sincan F Tipi-Kadın Hapishanesi) O katliama ka-tılan askerler bugün mahkemelerde“Kadınların üzerine benzinli battaniyeattık” derken Hürriyet yanlışlıkla mı“Militanların üzerine benzini örgütliderleri döktü” diye yazdı?

Hapishanelerdeki 2497 ölümden burjuva basın doğrudan sorumludur!

Tutsaklar Sizden Sorularının Cevabını Bekliyor,F Tiplerinde Tecrit Öldürmeye Devam Ediyor

1997-2011 yılları arasındahapishanelerde 2497 kişi

yaşamını yitirdi! 2497 kişinin ölümü ne vade

ne de intiharlar değilTECRİTTİR!

2497 kişinin katiliDEVLETTİR!

F Tiplerinde AKPöldürmeye devam ediyor! Tecritle imha politikalarına

son verilsin! F Tiplerikapatılsın!

5

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 6: Yürüyüs 308

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!66

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Geç kalmadan, Yaseminlerimizikurtaralım çağrısı için geldik!

Yasemin Karadağ, Bakırköy Ha-pishanesi’nde tutuklu bulunan ağırhasta bir tutsak. Kendisi haklar veözgürlükler mücadelesinde yer aldığıiçin İstanbul polisinin komplosu so-nucu 7 aydır tutuklu. Hasta olmasına,hastalığının ölümcül riski olmasınarağmen hapishanede saldırılara maruzkalıyor, tedavisi engelleniyor.

Kendisi, % 18'in altında çalışanbir böbrekle yaşamını sürdürmeyeçalışıyor. Yüksek tansiyon hastası vebuna bağlı olarak beyin kanamasısonucu beyin ameliyatı oldu.

Tüm bu hastalıklarına rağmen ke-lepçeli bir şekilde tedavi olması da-yatılıyor. Muayene esnasında insanlıkdışı bir uygulama olarak kelepçeli birşekilde kalması dayatılıyor. Kelepçeliiken bir tutsak nasıl sağlıklı bir şekildetedavi olabilir? Kelepçe, hastanın te-davi hakkının siyasi düşüncelerindendolayı engellenmesidir.

Hasta tutsaklar bu uygulamayla,hastalıkları ile yüz yüze bırakılarakhapishaneye geri getiriliyorlar. Böy-lece tedavileri engelleniyor ve has-talığı günden güne ilerliyor.

Yasemin Karadağ, hukuksuz tu-tuklanmasına rağmen 2 duruşmadırtahliye edilmiyor. Hapishanede kalması,ölüme terk edilmesi anlamına gelmek-tedir. Hatırlanacağı gibi hasta tutsak

Güler Zere'yi ölümün kıyısında tahliyeettirebilmiştik. Tahliyesinden 6 ay sonrahastalığına yenilerek aramızdan ayrıl-mıştı. Çünkü, hastalığının artık dönül-mez bir aşamasında tahliye edilmişti.

Güler Zere'yi zamanında kur-taramamıştık!

Şimdi Yasemin Karadağ öldü-rülmek istenmektedir. Geç kalma-dan, sesimizi yükseltmeliyiz.

Yasemin Karadağ'ın serbest bıra-kılması ve sağlıklı bir şekilde tedaviolması talebiyle açacağımız 2 günlükaçlık grevi çadırımızın açılışına vedesteğe yönetici ve üyelerinizle ka-tılmanızı bekliyoruz.

Unutmayın, ANCAK BİRLEŞİR-SEK KURTARIRIZ ONU! ÇAĞ-RIYA CEVAP VERİN! SUSMAYIN!

Susmamak eylemdir. Susmamak sokağa çıkmaktır. Sus-

mamak tutsaklarla birlikte, dayanışmaiçinde olmak demektir.

Ölüm ve yaşam üzerine sürenbir tutsaklıkta destek vermek , siyasiolmaktan çok ahlaki bir sorundur.

"Üyelerimiz duyarlı değil, kitlekatılımı olmaz mı" diyorsunuz? Siz,sendikaların, odaların binlerce şube-sinin yöneticileri...

SİZ VARSINIZ. Yalnızca sizin sayınız bile bin-

lercedir. Siz öncü olmak zorundasınız. Yapabileceğiniz ve yapmanız ge-

reken pek çok şey var. Üretimden gelen gücünüzü kul-

lanın. Olmaz mı diyorsunuz?.. Kitleselgücünüzü kullanın. Ona da mı olmazdiyorsunuz?.. Siz bizzat yöneticilerinizdestek verin.

Katılırsanız, bir demokratik ku-rum olarak, o demokratik kuru-mun üye ve yöneticileri olarak,hem vicdani, hem siyasi sorumlu-luğunuzu yerine getirmiş olacak-sınız.

Katılmazsanız... Kaçmış olursu-nuz. Vicdanınızdan, ahlaki ve siyasisorumluluklarınızdan kaçmış olur-sunuz.

Katılmazsanız, zulmün yanındaolmuş olursunuz.

F Tipi hapishaneleri demokratik,adil, insanca bulmayanlar;

Demokrasi, adalet, özgürlük, is-teyenler;

Bu düşünce ve talepleriniz, eğerbugün pratik olarak ortaya konul-muyorsa; hiçbir değeri ve önemiyoktur.

TAYAD'lı Aileler [email protected] Tel: 0 212 231 57 73YER : AKP İL BİNASI ÖNÜ TARİH 17 Mart 2012-Cumartesi SAAT: 12.00 Basın açıklamasından sonra aç-

lık grevi çadırımızı açacağız.

TAYAD’dan Kurumlara Çağrı:

TAYAD’lı Aileler, hasta tutsak Ya-semin Karadağ’ın, ilerleyen rahatsız-lıklarına rağmen tahliye edilmemesikarşısında açlık grevi eylemi düzenliyor.17 Mart’ta İstanbul Sütlüce’deki AKPil binasında önünde basın açıklamasıyapacak olan aileler, açıklamanın ar-dından çadır kurarak, 18 Mart akşamınakadar eylemlerine devam edecekler.

Eylemin duyurusunu yapan TA-YAD’lı Aileler, “Bizler, Yaseminle-rimizi öldürmelerine izin vermeye-ceğiz. Bunun için ne gerekiyorsa ya-

pacağız ve Yasemin Karadağ’ı zulmünelinden kurtaracağız. Güler Zere'yizamanında kurtaramamıştık! ŞimdiYasemin Karadağ öldürülmek isten-mektedir. Geç kalmadan, sesimiziyükseltmeliyiz.” dediler.

TAYAD’lı Aileler, Yasemin Kara-dağ'ın derhal serbest bırakılması tale-biyle 12 Mart günü de Bakırköy Ha-pishanesi önündeydiler. Eylemde, Ya-semin Karadağ’ın kardeşi Olcay Ka-radağ tarafından basına açıklaması ya-pılarak, “Yasemin Karadağ hasta bir

tutsak. Hapishane idaresi ve yargılandığımahkeme onun ölümünü bekliyor...Düşüncelerinden vazgeçirmek için birdevrimcinin hastalığını ve ölüme ya-kınlığını kullanıyorlar. Gelin geç kal-madan Yaseminlerimizi zulmün elindenhep birlikte çekip alalım! Yasemin Ka-radağ'a Özgürlük İsteyelim.” denildi.

TAYAD’lı Aileler, her hafta görüşsonrası yaptıkları, hapishane önündekieylemlerine Yasemin Karadağ serbestbırakılana kadar devam edecekleriniduyurdular.

Yasemin Karadağ’ın Tedavi Hakkı İçin, AKP Önünde2 Günlük Açlık Grevi Eylemi Yapılıyor

Yasemin Karadağ’a Özgürlük!

Sayın ... Kurumunun Yöneticileri ve Üyeleri Hasta Tutsak Yasemin Karadağ İçin 2 Günlük Açlık Grevindeyiz!

Page 7: Yürüyüs 308

Yeni İşkence Merkezi AliağaHapishanesi’nde İşkencelerBaşladı

Çağdaş Hukukçular Derneği İzmirŞubesi de, Aliağa Hapishaneler Kam-püsü’nün açılarak, sevk edilen tut-saklara işkence yapılmasıyla ilgiliolarak 9 Mart günü basın toplantısıdüzenledi.

Aliağa/Yeni Şakran HapihanelerKampüsü’ne getirilen tutsakların kar-şılaştıkları sorunlar şöyle sıralandı:

- Kayıt işlemleri sırasında onursuzarama,

- Arama adı altında elle taciz,

- Ayakta sayım verme,

- Sevk sırasında tutukluların ya-nında getirdikleri eşyaları vermeme.

Toplantıda, tüm bu uygulamalarıkabul etmeyen, özellikle onursuzaramaya direnen tutuklu/hükümlülerindövülerek darp edildiği, saçlarınınçekildiği, yerde tekmelendikleri, kı-yafetlerinin zorla hatta yırtılarak çı-karıldığı, hakaret ve tehdide maruzkaldıkları da dile getirildi.

Oligarşi DevrimciTutsakları Teslim AlmaSaldırısınıYeni Bir HapishaneyleSürdürüyorTecrit, İşkence, SaldırıTutsakların İradesini TeslimAlamayacak

İzmir’de 10 Şubat 2012’de açılanve basında “21. yüzyılın hapishanesi”olarak tanıtılan Aliağa HapishanelerKampüsü’nün tecrit ve işkence mer-kezi olarak faaliyete geçmesi ve diğerhapishanelerden zorla sevk edilen

tutsaklara yönelik yapılanonursuz aramalar ve iş-kenceler İzmir TecriteKarşı Mücadele Platfor-mu tarafından yapılaneylemle protesto edildi.

9 Mart günü yapılanve “Aliağa HapishanelerKampüsü Tecrit ve İşken-ce Merkezidir!” pankar-

tının taşındığı eylemde, “Tec-rit İşkencedir Tecrite Son”,“Sohbet Hakkı Uygulansın”,“Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın”,“Ağırlaştırılmış Müebbet TutsaklaraUygulanan Özel Tecrit İşkencesineSon Verilsin”, “Tecrit Öldürür Daya-nışma Yaşatır” sloganları atıldı.

Yapılan açıklamada, eğitime, sağ-lığa gelince bütçe yok diyen ege-menlerin söz konusu hapishanelerolunca hiçbir masraftan kaçınmadık-ları anlatılarak, Aliağa Hapishanesi’negetirilen kadın tutsakların uğradıklarıişkence şöyle açıklandı: “Tutsaklarınhapishane girişinde çırıl çıplak so-yunmaları istenmiş, bu onursuz ara-mayı kabul etmedikleri için tehditedilmiş, zorla soyulmuş, eşyalarınael konulmuş, saçlarından çekilip yer-lerde sürüklenmiştir. Daha sonra darpve yaralanmalarını doktora gösterip,rapor istediklerinde hapishane doktorudurumunu rapora kaydetmemiştir.”

30 kişinin katıldığı eylem, “F Tipihapishaneler ilk açıldığı zaman lüksvillalar, beş yıldızlı oteller olarak ta-nıtılmıştı. Aradan geçen 10 yıl ve 122şehitle kazanılan büyük direniş gös-termiştir ki F Tipleri tecrit işkencesiiçin yapılmış hücrelerdir. Aliağa Ha-pishanesi de işkence merkezidir. Ba-sında çıkan haberleri bu gerçeklerleokumanızı istiyoruz.” sözleriyle biti-rildi. Eyleme BDSP de destek verdi.

Pozantı Hapishanesi’ndeYaşananlar DevletGerçeğidir!Sevklerle HapishanelerGerçeğinin ÜstünüÖrtemeyeceksiniz!

TAYAD’lı Aileler, Pozantı Ha-

pishanesi’nde çocuk tutukluların ya-şadığı işkencelerle ilgili olarak 8Mart tarihli yazılı bir açıklama yaptı.Yaşananların sadece Pozantı Hapis-hanesi’yle sınırlı olmadığının belir-tildiği açıklamada, “ASIL SORUM-LU DEVLETTİR! Pozantı’da ve di-ğer hapishanelerde çocukların yaşa-dıklarına bakın, ülkemiz hapishane-lerinin hepsinde yaşananları göre-ceksiniz. Çırılçıplak soymalar, dayak,işkence, tehdit, cezalar, mektuplarınengellenmesi, taciz ve tecavüz… Buişkencelerin ve ahlaksızlığın sorum-lusu devlettir. Sorun münferit değildir,hapishaneler politikasının bir sonu-cudur. Ve bu politika sürdüğü müd-detçe bu sorunları yaşamaya devamedeceğiz.” denildi.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in,Pozantı Hapishanesi'ndeki 199 ço-cuğun otobüslerle Sincan'a götürü-leceğini bildirerek, "Güllük gülistanlıkbir cennet vaat edilmedi şimdiye ka-dar. Türkiye'nin imkanları, şu andaelimizdeki fiziki kapasite gereği ya-pılabileceğin en iyisi yapılmaya ça-lışılıyor.'' açıklamasında bulunmasıylailgili olarak da, “hem yalan söylüyor,halkı aldatıyor. Hem de kendi ah-laksızlıklarını ve işkencecilikleriniteyit ediyor Ergin. Bu sözlerle yaşa-nanların sorumluluğunu üstündenatacağını sanıyorsa yanılıyor. Heryerde, taciz edilen, tecavüze uğrayan,işkencelerden geçirilen, dövülen ço-cuklarımızın hesabıyla karşısına çı-kanları görecek. Rahat olmayacak!Çocuklarımıza yaşatılanları unutma-yacak, unutturmayacağız! Onlarıngeleceklerini, yaşamlarını çalanlarınyakasını bırakmayacağız!” denildi.

TECRİTTEN HABERLER

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 77

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Pozantı HapishanesiÇHD Avukatları

Page 8: Yürüyüs 308

Ayhan Efeoğlu’nunKatillerini KoruyanDüzenden Hesap Soracak,Mezarını Bulacağız!

TAYAD’lı Aileler, Ayhan Efeoğ-lu’nun mezarının bulunması müca-delesini kararlılıkla ve ısrarla sürdü-rüyorlar. 9 Mart günü Taksim’dekieylemlerine devam eden TAYAD’lıAileler, Tramvay Durağı’ndan Ga-latasaray Lisesi önüne kadar sürenyürüyüşten önce, bir saat süreyleyaklaşık 300 bildiri dağıttılar.

Ardından akşam saatinde 44 ki-şinin katılımıyla yürüyüş yapıldı.Yürüyüş sırasında “Ölümsüz” adlıbir şiir okundu, “Bize Ölüm Yok”ve “Haklıyız Kazanacağız” marşlarısöylendi. Galatasaray Lisesi’nin önün-de yapılan açıklamada, “Dört buçuk

aydır hiçbir somut,sonuç alıcı bir gi-rişim yok. Geçti-ğimiz hafta kontr-gerilla Ayhan Çar-kın’ın itiraflarındaadları geçen 8 özelharekatçı-eli kanlıkatillerin ifadesi,adeta herkestensaklanarak İstan-bul Özel YetkiliSavcılık tarafındanalındı. Onların “görmedik, bilmiyo-ruz” yalanlarıyla bu dosyadaki de-lillerin-kanıtların kapatılması da bugidişat üzerinden görülmektedir...Buradan bir kez daha sesleniyoruz.Buna izin vermeyeceğiz. Aylardır,Ayhan Efeoğlu’nun mezarının bu-lunması için yürüyoruz, afişlerimizle,

bildirilerimizle, pankartlarımızla, bugerçekliği halkımıza taşımayı sür-dürüyoruz. Susmayacağız!” denildi.

İtalya’da Rai kanalı ve Fransa’daKanal 3’e haber yaptığını söyleyenbir kişi de eylemi görüntüleyenlerarasındaydı. Haftaya aynı saatte bu-luşmak üzere eyleme son verildi.

Demokratik MücadeleSuç Değildir!

Düşünce Ve ÖrgütlenmeÖzgürlüğümüzü

SavunmayaDevam Edeceğiz!

6 Haziran 2011'de işbirlikçi AKP polisinin Ada-na’da, Adana Özgürlükler Derneği, Şakirpaşa Öz-gürlükler Derneği, Seyhan Sosyal Kültür ve SanatDerneği, Adana Gençlik Derneği ile bazı evlere dü-zenlediği baskınlarda gözaltına aldığı 11 kişinin yar-gılandığı davanın duruşması 13 Mart günü görüldü.

Davanın bu ilk duruşması başlamadan önce,Adana Halk Cephesi tarafından Adliye arkasındaeylem yapıldı. Açıklamada, polisin hazırladığı dos-yada tamamı yasal olan 11 ayrı eyleme yer verildiğive devrimcileri bu eylemlerin bir veya birkaçınakatılmaktan dolayı terörist ilan ettiğine değinildi.18 kişinin katıldığı eylemin ardından duruşmabaşladı.

8 Mart'a katılmak, Filistin'e yardım kampanyasıdüzenlemek, Yürüyüş dergisi satmak, Newroz'a ka-tılmak, 19 Aralık Katliamı’nda şehit düşenlerianmak, DİSK'in eylemine destek vermek, parasızeğitim istemek gibi toplam 11 ayrı eylem üzerindenhazırlanmış iddianameyi gören devrimciler, söz ko-nusu eylemlerin hepsini sahiplendiklerini, hepsininyasal olduğunu anlattılar. Mahkeme 7 Haziran 2012tarihine ertelendi.

Ragıp Zarakolu,Derhal Serbest Bırakılsın

TAYAD’lı Aileler, tutuklu bulunan yazar Ragıp Zarakoluiçin dayanışma kampanyası başlattı. Kampanya kapsamındakart bastıran TAYAD’lılar, Ragıp Zarakolu’na dayanışmakartı gönderme çağrısı yaptı. TAYAD’lılar ayrıca BelgeYayınları’nın kitaplarını da satarak Ragıp Zarakolu içindayanışma çağrılarını sürdürüyorlar. Kampanya dahilindeher hafta Taksim’de masa açılarak, kitap satışı ve kartdağıtımı yapıyor.

Bu kapsamda 7 ve 14 Mart günleri Taksim GalatasarayLisesi önünde masa açıldı. “Yazar Ragıp Zarakolu SerbestBırakılsın Dayanışma İçin Bir Kart Gönder-TAYAD’lı Ai-leler” yazılı pankartın da asıldığı eylemde 42 kart dağıtıldı,Belge Yayınları’ndan çıkan 13 kitap satıldı. Ayrıca Yürüyüşdergisinin dağıtımı da yapıldı. İlgiyle karşılanan masayagelip Ragıp Zarakolu’nu soranlar, konu hakkında bilgialanlar olurken; aynı zamanda onu tanıyanlar da desteklerinisundular.

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!88

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Taksim

Taksim

Page 9: Yürüyüs 308

Bu sene yine iki 8 Mart kutlamasıyapıldı. Biri, Devrimci 8 Mart Plat-formu diğeri 8 Mart Kadın Platformutarafından yapılan kutlamalardı.

İki ayrı 8 Mart kutlamalarınınnedeni kadın sorununa bakıştaki ikiayrı yaklaşımdır.

Sorun tamamen sınıfsaldır. Bur-juvazinin onyıllardır yapamadığınıreformizm ve oportünizm yapmak-tadır.

8 Mart kutlamaları ve kadın so-rununa bakış devrimci olanla dev-rimci olmayanın ayrıştığı temel nok-talardan birisi haline geldi.

Reformizm kadın sorununa küçükburjuva feminist bakış açısıyla yak-laşmaktadır ve on yıllardır bu konudadevrimcilerle çatışmaktadır.

Sosyalizme olan inançsızlık veiktidar hedefini kaybeden oportünizmde her şeyde olduğu gibi kadın so-rununa yaklaşımda da gittikçe burjuvadüşüncelerden etkilenmekte ve düzeniçine savrulmaktadır.

Kürt Milliyetçileri kadın soru-nunda da reformizmle ortaklaşmaktaesas olarak ta Kürt milliyetçi bakışaçıları buna da yansımaktadır.

Daha önce Devrimci 8 Mart Plat-formu içinde yer alan DemokratikHaklar Federasyonu ve Partizan daKadın Platformu içinde yer alacağınıaçıkladı ve 8 Mart Kadın Platfor-mun’a katıldı.

Defalarca belirttik. Tekrar belir-tiyoruz. Emperyalizmin hakim olduğudüzende hiçbir sorunu emperyalistdüzenden kopartarak ele alamazsınız.Binlerce yıldır süregelen ve çokçeşitli boyutları olan kadın sorunununbugün temelide bu emperyalist sö-mürü düzenidir.

Yani kadın sorununun temeli sı-nıfsaldır. Kadın sorununun diğer bo-yutları temel sorununun çözümüne

bağlıdır.

8 Mart Kadın Platformu’nun kadınsorununa bakışına hakim olan küçükburjuva feminist anlayıştır.

40’ın üzerinde kurumun içindeyer aldığı 8 Mart Kadın Platformuiçinde hala söylemde sınıftan, sö-mürüden bahsedenler olsada hepsindede hakim olan anlayış feminist bakışaçısıdır.

Fe mi nizm Küçük Burjuvaİdeolojisidir KadınSorununu ÇözemezSonuçta BurjuvaziyeHizmet Eder!

Feminizm kadın sorununun temelyanını yani sınıfsal yanını inkar et-mektedir. Ka dı nın sö mü rül me si ninkö ke ni nin sı nıf lı top lu ma ve özelmül ki yet iliş ki le ri ne da yan dı ğı nı, so -mut ola rak ise gü nü müz de ka dın so -ru nu nu eko no mik, si ya si, sos yal tümbo yut la rıy la üre te nin ka pi ta lizm ol -du ğu nu gör mez lik ten gel mek te dir.Ka dın so ru nu, eko no mik, si ya saltüm bağ lan tı la rın dan ko par tı lıp, sı -nıf sal lı ğın dı şı na ta şı nıp "er ke ğekar şı bir mü ca de le” ola rak şe kil -len di ril mek te dir. Cinsiyet ay rım cı -lı ğı te me lin de bir ba kış açı sı oluş tu-ran fe mi nizm, ka dı nın ne den “ikin -ci sı nıf” ha li ne ge ti ril di ği ni sor gu la -mak tan çok, so nuç la ra ba ka rak po -li ti ka üret mek te dir. So ru na ka dı nınsı nıf sal kim li ği ni red de de rek ba kıl -dı ğı için, so run la rın çö zü mü de doğ -ru yer de aran ma mak ta dır.

Son bir yıla ba kıl dı ğın da, bu an-layışların mü ca de le ta lep ve he def -le ri nin temelinde “ka dı na yö ne likşid de t” hakim olmuştur. Şiddetin so-rumlusu da erkekler olarak gösteri-lerek sorunun asıl kaynağı olan düzenaklanmıştır.

Bu nun dı şın da, ka dın la rın si ya sipar ti ler de et kin rol al ma sı, par ti ler -de ve çe şit li ku rum lar da ka dın lariçin ko ta ay rıl ma sı, se çim ler de ka -dın aday la rın des tek len me si, tö re ci -na yet le ri nin dur du rul ma sı gi bi ta -lep le ri gör mek te yiz.

KA-DER gi bi ka dın ör güt le ri bur -ju va ve kü çük-bur ju va an la yı şın bunok ta da na sıl an la şa bil di ği nin ti pikbir ör ne ği dir.

Fe mi nist ler ta ra fın dan ka dı na su -nu lan bi rey sel kur tu luş, müm kün ol -ma yan bir kur tu luş tur ve bu ne den lede, as lın da ka dı nı bu dü zen için detut ma ya hiz met et mek te dir.

Fe mi nist ler “ka dın hak la rı sa vu -nu cu lu ğu” yap ma la rı na rağ men, sı -nıf sal ba kış açı la rı ge re ği bun da da“so nu na ka dar” gi de mez ler. Dü ze -nin çiz di ği sı nır la rı, ica ze ti aş ma -mak, he men tüm kü çük-bur ju va ka-dın ha re ket le ri nin or tak özel li ği dir.Ve bu özel li ğin so nu cu dur ki; ka dınüze rin de ki feo dal, ge ri ci er kek şid -de ti ne ta vır alı nır ken, dev le tin ka -dın üze rin de ki şid de ti ne kar şı ta vıralmazlar. 19 Ara lık’ta ka dın la rın ya -kı la rak kat le dil me si ne, ka dın la ra yö -ne lik iş ken ce le re ve in faz la ra, on -lar ca ka dın di re niş çi nin tec ri te kar şımü ca de le de şe hit düş me si ne ses sizkal mış ol ma la rı, bu an la yı şın ti pikso nu cu dur.

Fe mi nizm an cak dü ze nin ken di -le ri ne çiz di ği ica zet sı nır la rı için de -ki ka dın so ru nuy la il gi li dir. “Kah -rol sun er kek ler” yak la şı mı, ka dınmü ca de le si ni sap tı ran bir muh te va-ya sa hip tir. Bu ne den le de so nuç tabur ju va ide olo ji si ne hiz met et mek -te dir. Fe mi nizm, dü ze nin ka dı na da -yat tı ğı sta tü le ri yık mak ye ri ne, ka -dı nı bu dü ze ne hap set mek te dir.

8 Mart Kadın Platformu’nun 8Mart kutlamasını da bu bakış açısı

8 Mart Emekçi Kadınların Sömürüye Karşı Kanlarıyla Yazılan Bir Tarihtir!

Kanla Yazılan Değerleri Çürütemezsiniz!

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 99

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 10: Yürüyüs 308

şekillendirmektedir.

Bu anlayışı reddediyoruz. 8 Martküçük burjuvazinin feminist bakışaçısına hapsedilerek içi boşaltılamaz.8 Mart, kadın sorununun temelininsınıfsal olduğunu ifade eden emekçikadınların burjuvaziye karşı müca-delesinde kanlarıyla yazılmış tarihselbir gündür.

8 Mart, kadın sorununun temelininsınıfsal olduğunun en somut ifade-sidir.

8 Mart 1857 New York’ta binlercekadın tekstil ve dokuma işçileri “8saatlik işgünü eşit işe eşit ücret, dahaiyi çalışma koşulları” talepleriyle di-renişe geçti. Polis kadın işçilere az-gınca saldırdı ve 129 kadın işçiyikatletti.

129 New York’lu kadının yakıldığı8 Mart günü 1910’da - Kopenhag’dayapılan Uluslararası Sosyalist Ka-dınlar Kongresi’ne, Clara Zetkin’inönerisiyle Dünya Emekçi KadınlarGünü olarak kabul edildi.

1910 yılından beri de 8 MartlarNew Yorklu kadınların anısına DünyaEmekçi Kadınlar Günü olarak kut-lanmaktadır.

Burjuvazi “Kadınlar günü” diye-rek burjuva kadınla emekçi kadınınsorunlarını aynılaştırmaktadır. Buanlamda küçük burjuvazinin kadınabakışı burjuvaziyle aynıdır.

Bu aynılaşma söylemde değil pra-tikte de aynılaşmaktadır. Burjuvazigibi reformistler de 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü’nü her geçenyıl daha fazla yozlaştırarak mücadelegünü olmaktan çıkartıp içkili, kok-teylli kutlama günlerine dönüştür-mektedir. Ve bunlar sol, solculuk,sosyalistlik adına savunulmaktadır.

Hayır bu solculuk, sosyalistlikdeğil, yozlaşmadır.

Yukarıda Ankara 8 Mart KadınPlatformu’nun talepleri var.

Bu talepler tamamen sorununözünü yok sayan, gizleyen düzen içitaleplerdir. Sorunun çözümünü dü-zenden bekleyen taleplerdir. Kadın

sorunları temelindeki mücadeleyiAKP iktidarına yedekleyen taleplerdir.

“Yeniden Kadın Bakanlığı oluş-turulsun” deniyor. Diyelim ki kuruldu.Kadının hangi sorunu çözülmüş ola-cak? Daha önce kadın bakanlığıvardı. Kadının hangi sonunu çözü-lüyordu?

Bugün halkın her kesimine yö-nelen tüm saldırılar gibi kadına yö-nelik saldırıların temelinde de AKPiktidarı yok mu?

Ama hayır. 8 Mart Kadın Plat-formu’na göre kadına şiddetin vekadın sorunlarının tamamının kaynağıerkek egemen toplumdur. Erkek ege-men anlayıştır.

Peki erkek egemen anlayış budüzenden bağımsız bir anlayış mıdır?

“Yeni bir şiddetle mücadele yasasıçıkarılsın” diyor 8 Mart Kadın Plat-formu. Kim mücadele edecek şid-detle? AKP iktidarı. Sorun yasalarsorunu mu?

AKP iktidarı doğrudan sorumlu-luğu olan herşeyde yasaları mevzu-atları gerekçe göstermektedir. MİT’çi-lerin sorgulanmasını engellemek içinbir gecede yasa çıkartan AKP’niniktidarında kim hangi hukuktan, ya-sadan bahsediyor?

Kadının KurtuluşuDevrimde, KadınınKurtuluşu Sosyalizmdedir!Emekçi KadınlarınKanlarıyla YazdıklarıTarihin Yozlaştırılmasınaİzin Vermeyeceğiz!

8 Mart Emekçi Kadınlar Günü,emekçi kadınların kanlarıyla tariheyazdığı bir gündür. Bugün kadınlarınsömürüye karşı mücadelesiyle öz-deşleşmiştir.

Bu gü ne ka dar ka dın so ru nu nucinsiyet eşit li ği ba kı mın dan çö zenve bin yıl la rın bi rik tir di ği ta rih sel so -run la rın çö züm ze mi ni ni sağ la yantek sis tem, sa de ce sos ya lizm ol muş -tur. Sos ya lizm ca hil bı ra kı lan, hor -la nan, kö le ha li ne ge ti ri len ka dı nın

zin cir le ri ni kı rıp öz gür leş me si ni, onu -ru nu ka zan ma sı nı sağ la mış tır. Sö -mü rü ve bas kı yı ya ra tan ko şul lar or -ta dan kal dı rıl dı ğın da, nes nel ola rakka dı nın öz gür lü ğü nün de yo lu açıl -mış tır. Ama sos ya lizm bu nun la ye -tin me miş ve ta rih sel eşit siz li ğin vebas kı nın aşıl ma sı için ya sal, eko no -mik, sos yal, ide olo jik, her dü zey debü yük bir gay ret gös ter miş tir; sos -ya lizm ça lı şan ka dı nın, köy lü ka dı -nın, ev ka dı nı nın so run la rı nı, eko -no mik ve top lum sal ha ya tın emek -ten ya na ye ni den dü zen len me si sa -ye sin de çö ze bil miş tir. Ka dın lar ka -pi ta liz min on la ra biç ti ği za yıf ka dınkim li ğin den kur ta rı la rak, ger çek an -lam da her alan da er kek ler le eşit hak -la ra sa hip ol muş lar dır.

Sos ya liz min yı kıl ma sı nın enolum suz et ki si ise yi ne ka dın lar üze -rin de ol muş tur. Bin ler ce ka dın ka -pi ta liz min tek rar kö le si ha li ne ge le -rek fu huş ba ta ğı na sap la nıp onur la -rı nı, kim lik le ri ni kay bet miş tir.

Ka pi ta lizm ve sos ya lizm ka dın la -ra iki fark lı dün ya sun mak ta dır. Bi -rin de ka dın la rın onur la rıy la, er kek -ler le eşit bir şe kil de, sö mü rül me den,cin sel me ta ha li ne ge ti ril me den ya -şa ya cak la rı bir dün ya, di ğe rin de ko -ca nın, dü ze nin kö le si ola rak, aşa ğı -la na rak, cin sel me ta ha li ne ge ti ri le-rek ve ya eve hap se di le rek ya şa ya -cak la rı bir dün ya söz ko nu su dur.

Ka dın er kek eşit li ği ve ka dı nıncin sel öz gür lü ğü üze ri ne bur ju va vekü çük-bur ju va ke sim ler ce or ta ya atı -lan gö rüş le rin hep si çar pıt ma dır. Ka -dı nın dü zen için de bir yer edin me -siy le so ru nun çö zü le bi le ce ği ni söy -le mek te, top lum da “yük se len”, iş sa -hi bi olan ka dın la rı ör nek ola rak gös -ter mek te dir ler. Bu kü çük azın lık çö -züm le ri, mil yon lar ca yok sul, emek-çi ka dın için hiç bir şey söy le me -mek te dir.

Ka dın la rın ger çek kur tu lu şu, so -run la rı ya ra tan dü zen den kur tul mak -tır. Ka dın so ru nu nun çö zü mü, oli -gar şi nin ik ti da rı ve fa şizm ola rakkar şı mı za çı kan “er kek ege men” an -la yı şın si ya sal, sos yal, kül tü rel ola -rak or ta dan kal dı rıl ma sı na bağ lı dır.

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!110

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Page 11: Yürüyüs 308

Lenin emperyalizmi tanımlarken“asalak ve çürüyen kapitalizmdir”diyor. Emperyalizm kendisi çürürkenaynı zamanda herşeyi çürütüyor.

Bu çürümeden etkilenenlerdenbirisi de emperyalizm gerçeğini gö-zardı eden SOL’daki çürümedir.

Yeni başlayan köşemizin konusuda soldaki bu çürüme olacak. Sol’da-ki çürümenin önüne geçilmezse SOLartık SOL olmaktan çıkar.

SOL, (sol’dan kastımız devrimci,sosyalist soldur) dünya halklarınınbaş düşmanı emperyalist düzenintek alternatifi sosyalist sistemi kurmaiddiasına sahiptir.

SOL, çürüyen emperyalizm kar-şısında her şeyiyle alternatiftir. Çü-rüyen düzene karşı mücadelede kancan pahasına yaratılmış değerlerivardır. SOL’u SOL yapan da esasolarak bu değerleridir. Bu değerlerSOL’un KÖŞE TAŞLARIDIR.

Bugün SOL’un köşe taşları ye-rinden oynamıştır. Bunda en büyüketki ‘90’ların başında sosyalist sis-temin yıkılması olmuştur. Solda sos-yalizme inançsızlık, iktidar iddiasınıkaybetme solu adım adım bugünküdurumuna getirmiştir. İdeolojik gı-dasını sosyalizmden değil, emper-yalizmden almaya başlamıştır. Bununiçin önce emperyalizmin değiştiğinisavunmuştur. Emperyalizmin yerine“küreselleşme”yi, “globalleşme”yikoymuştur. Küreselleşmenin ulusalsınırları kaldırıp dünyanın “global”bir köy haline dönüştürdüğü, halklarademokrasi, özgürlük getirdiği sa-vunulmuştur.

Ülkemizde bu süreçte, solunfaşist devlet karşısındaki tavrı be-lirleyici olmuştur. 12 Eylül cuntasıkarşısında direnemeyip teslim olanDY ve onun gibi örgütler bu sürecidünya soluyla bire bir yaşarken si-lahlı mücadelede ısrar eden Devrimci

S o l ’ u natılım yıl-ları ve Kürt milliyetçi hareketin ge-rilla savaşı ülkemizdeki süreci tersineçevirmiştir. Oportünizm de ‘90’lıyıllar boyunca -tüm eksikliklerinerağmen- oligarşiye karşı devrimcidireniş cephesi içinde yer almıştır.

Sol’un köşe taşlarının yerindenoynadığı asıl dönemeç 2000’lerdeBüyük Direniş karşısındaki tavrı ol-muştur. Reformizmdeki çürüme 12Eylül’e dayanır ama oportünizmdekiçürüme oligarşinin F Tipi politikalarıkarşısındaki teslimiyetçi tavrıylabaşlamıştır. Ve bu çürüme sürmek-tedir.

Çürüyen adım adım düzen içinegidecek. Bu kaçınılmazdır. AmaSOL’un çürütülmesine izin verme-yeceğiz. Solu, sol yapan değerlerikanımız canımız pahasına sahiple-neceğiz. Solun yerinden oynayanköşe taşları yerli yerine oturacak.Çünkü “asalak ve çürüyen kapita-lizm”in tek alternatifi sosyalizmdir.Devrimcilerdir.

***

2000’lerde başlayan oportünizm-deki düzene kayış süreci işliyor.

Son yıllarda reformistlerinde için-de yer aldığı feminist anlayış vedevrimci hareketlerin oluşturduğu“Devrimci 8 Mart Platformu” ta-rafından iki ayrı 8 Mart kutlamalarıyapılıyor.

Bu sene 8 Mart kutlamaları ön-cesinde yapılan ilk Devrimci 8 MartPlatformu toplantısında daha önceplatform içinde yer alan DemokratikHaklar Platformu (DHF) şu açık-lamayı yaptı: “Biz kadın sorunuüzerine içimizde tartışıyoruz ve tar-tışmalarımız bitmedi. Kendi içimizdekadın sorunu üzerine netleşmediğimiziçin bu yıl alanlarda olmayacağız.”dediler.

Aynı toplantıda Partizan ise “Bi-zim, kendi içimizde Halkların De-mokratik Kongresi ile yürüttüğümüzbir çalışma var. Burada yaptığımıztartışmalar sonucu, HKD ile birlikteolma kararı aldık ve bu yüzden 8Mart’ta burada olmayacağımızı bil-dirmek için geldik” diyerek Devrimci8 Mart Platformu’ndan ayrıldıklarınıaçıkladılar.

Partizan ayrıldıklarını açıklarkenDevrimci 8 Mart Platformu’na birde eleştirisinin olduğunu söyledi.Eleştirisi ise şu: "Geçen yıl bildiridekonuşmalarda emekçi kadın vurgusuyapılmadı, bu konuyu burada eleş-tiriyoruz.”

İşte devrimciliğin oynayan köşetaşı. Bunun neresini eleştirelim? Bueleştiride devrimci olan ne var? Par-tizan’ın yönelttiği eleştirilerin iç-eriğinin hiçbir önemi yok. Geçenyıl 8 Mart bildirisinde katılmadığıbir yanı bir yıl boyunca eleştirmemiş,bir yıl sonra Devrimci 8 Mart Plat-formu’ndan ayrılacağını açıklamakiçin geldiği toplantıda platform bi-leşenlerine bu eleştiriyi yapıyor.Peki 1 yıl boyunca neredeydiniz?Eleştirmek için neden bugünü bek-lediniz? Bunda devrimci olan hiçbir yan yoktur. Yavuz hırsız misali.Platformdan ayrılmak için bahaneuyduruyor. Kendisine gerekçe arıyor.Söz konusu olan tartışma bir yılönce yapılmış ve bitmiş. Bir kararabağlanmış.

Partizancılar’ın “Biz emekçi ka-dınlar” önerisinin yerine “emekçikadınlar” kelimesinin kullanılmasıPartizancıların bir yıl sonra yaptıklarıeleştirinin konusu oluyor. Partizan,Devrimci 8 Mart Platformu’ndanayrılmaya karar vermiş ama bunusöylemenin sancısını yaşıyor: Onuniçin “gözünüzün üstünde kaşınız

Solda çürümeye karşı savaşacağızÇürüyen yok olacak!

Solun köşe taşlarıyerli yerine oturacak!

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 11

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 12: Yürüyüs 308

var” diyor. Partizan’a diyeceğimizşudur: Devrimci eleştiri ciddi iştir.

***

Kadın sorununa bakışta kendiiçlerinde netleşmediklerini söyleyenDHF de daha sonra feminist anla-yışların oluşturduğu 8 Mart KadınPlatformu’na katılacağını açıkladı.Sonuçta her ikisinin de gittiği yerdüzenin saflarıdır.

Solda düzene doğru giden bukayış hep yeni şeyler keşfetmeküzerine kurulan uzunca bir tartışmadöneminden sonra eskinin inkarıylabaşlar. DHF de öyle yapıyor.

DHF, 28 Şubat tarihli Özgür Ge-lecek dergisinde "8 Mart'ta, ‘dev-rimci kalabilmek’" başlıklı yasıdabu durumu şöyle açıklıyor: "Kadın-lara yönelik özgül mücadele kanal-ları ve özgül politika ihtiyacının so-mut yanıtı olan örgütlülüğümüz,başlattığı tartışma süreçleriyle bes-lendiği ideolojimizin ışığında ileriyihedefleyen adımlar atmakta ve kadınmücadelemize bakışını giderek ber-raklaştırmıştır.” Yani bugüne kadarDHF'nin kadın konusundaki düşün-celeri bulanıkmış. Bu tartışma sü-recinde bunu görmüşler ve feminizmikeşfederek bakışları berraklaşmış.

Yine yaptıkları ilk işlerden biriside karşı saflara geçip geçmişine sal-dırmak oluyor.

DHF, feminizmi keşfeder etmezDevrimci 8 Mart Platformu’na sal-dırıyor:

“Her şeyden önce geçen yıllardabizim de içerisinde yer alarak hakimanlayışın bir parçası olduğumuzDevrimci 8 Mart Platformu'nun 8Mart'a yaklaşımını ele almakta faydavar. Esas olarak belirtmek gerekirki 8 Mart, platform açısından birahde vefa olmanın ötesine geçeme-mektedir. Bu konuda insanca çalışmakoşulları için direnerek katledilenkadın işçilere bir saygı duruşudurve kuşkusuz değerlidir. Ancak plat-form, bugünün tarihsel anlamınınötesinde bir gerçek emekçi kadınlarınbirlik, mücadele ve dayanışma günüolma gerçekliğini kavramada ye-tersiz kalmaktadır." diyor. Bakın

hele neler de keşfetmişler. Devamediyor yeninin keşfi:

"Bu vesileyle kadınların özgulsorunları ve taleplerinin dillendi-rilmesi ve kadınların kendi beden-lerine, emeklerine, kimliklerine sahipçıkma noktasında özneleşmelerineçalışmak yerine odağına örgutlu ka-dınların mucadelesini oturtarak bugunu 'örgutlu kadınların ve erkek-lerin dayanışma gunu' biçimindeele almaktadır" diyor.

Düzene kayışta keşfedilen enönemli "yenilik"lerden birisi de ÖR-GÜTSÜZLÜK'tür. Geçmişin inkarıaynı zamanda çarpıtmalarla müm-kündür.

8 Mart Devrimci Kadın Platformumücadelenin odağına "örgutlu ka-dınların mucadelesini" oturtuyormuş.Hayır bu bir çarpıtmadır. Devrimcilerkadın sorununa ezilen, sömürülentüm kadınların sorunlarını oturt-maktadır. Ancak örgütlü kadının öz-gür olabileceğini savunur. Örgütlümücadele vermeden kadınların öz-gürleşemeyeceğini savunur. Ve bumücadelenin sınıf mücadelesindenbağımsız olmadığını savunur. Kadınerkek dayanışması değil, kadın veerkeklerin omuz omuza birlikte mü-cadelesini savunur.

Kadın erkek omuz omuza mü-cadelenin devrimciler cephesinden"ne kadar geriden tartışma" olduğunuda keşfetmişler. İlk "erkeksiz" 8Mart kutlamalarını başka türlü nasılaçıklayacaklardı...

"Geçen yıla kadar bizim de ye-deklendiğimiz, hatta öncesinden sa-vunucularından olduğumuz bu an-layışı gecikmeksizin mahkum etmekgerekiyor" diyor.

Etmek zorundasınız tabii ki, mah-kum etmeden düzene kayışınızı açık-layamazsınız.

DHF'deki bu kayış, inkar san-mayın ki, "kadın sorunu"na bakışlasınırlıdır. Kadın sorunu düzene kayışıaçıklayabilecekleri kendilerince meş-ru zeminleridir.

Tartışmaları "derinleşecektir." İn-kar etme, mahkum etme derinleşe-cektir. Devrimi tartışacaksınız, halk

savaşını tartışacaksınız.

“Erkeksiz yuruyen feminizminbataklığına saplanır” önyargısı iseciddi bir cahilliğin urunudur; zirabir yandan erkeğin mudahilliğinidevrimci olmanın yegâne koşulu sa-yıp “erkeği devrimcileştirirken, dev-rimciyi erkekleştirir” bir yandanda ideolojiden sapma noktasındakadınlara duyulan guvensizliği ifadeeder. Ayrıca 'ideolojiden sapmanıntam olarak neye karşılık duştuğunun'pek bilinmediğini gösterir ve ihtiyacagöre geliştirilen taktik adımlarınanlaşılmadığını kanıtlar."

Tam da bunları tartışacaksınız.Devrimciliğin "erkekleştirdiğini"tartışacaksınız. "Erkekliği öldürelim"diyeceksiniz. "kadın"ı keşfedecek-siniz. "Biz erkek değiliz" diye ey-lemler yapıp "kitlelere ulaşma" adınayeni “örgütlenme araçları” bulacak-sınız...

"Taktik adımlar" düzene kayışınen sihirli kelimelerinden birisi debudur. Ama gerçekten de düzeneatılan adımların taktiğidir bunlarıntaktik adımlar olduğunu söylemek.

DHF'liler bu taktikle her kesim-den kadın kitlesine ulaşma imkanıyakalayacakmış.

Açıklayın bakalım yeni "taktik-leriniz"le kimlere, hangi geniş kit-lelere ulaştınız? Kime ulaştınız?Lezbiyenlere mi, geylere mi, bisek-süellere mi, transseksüellere mi, ho-moseksüellere mi? Kime ulaştınız?Ulaştığınız tek bir yeni kesim yoktur.Geçin bu "taktikler"i...

Bu taktikler, kadın mücadelesivermenin taktikleri değil, düzenekayışın taktikleridir. Ve bu keşiflersize ait keşifler değildir. Düzeneyürüyenlere bakın, o "taktiklere"başvuran, o yolları aşındıran çokoldu.

Devrimden uzaklaşan, düzeneyaklaşır. Üçüncü bir ara yoktur. Fe-minizm küçük-burjuvazinin kulva-rıdır. Esas olarak burjuvazinin ideo-lojisinden beslenir ve sonuç olarakburjuvaziye hizmet eder. Gittiğinizyol yol değildir.

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!12

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Page 13: Yürüyüs 308

Emperyalizm, DünyanınDört Bir Yanında EmekçiHalklara Saldırıyor! Açlık,Yoksulluk, İşsizlik VeÇaresizlik İçindeYaşamamızı İstiyor!

İstanbulHalk Cephesi’nin de içinde bu-

lunduğu “Devrimci 8 Mart Platformu”Dünya Emekçi Kadınlar Günü nede-niyle 10 Mart’ta Kadıköy İskele Mey-danı’nda bir miting düzenledi. TepeNaitülüs önünde toplanan kitle buradakortejler oluşturarak, meydana doğruyürüyüşe geçti.

Kortejin en önünde platformunpankartı yer alırken, hemen ikinci sı-rada DİSK Emekli-Sen İstanbul Şubeüyeleri yürüdü. Üçüncü sırada yeralan 500 kişilik Halk Cephesi korte-jinde, “Halk Cepheli Kadınlar” imzalı“Haklıyız Kazanacağız”, “Sabo’nunYolundayız”, “AKP Bir Milyon EviYıkacak Yıkımlara Karşı BirleşelimDirenelim Savaşalım Kadınların Gü-cünü Gösterelim”, “Sohbet Hakkı Uy-gulansın Hasta Tutsaklar Serbest Bı-rakılsın”, “Devrimci Tutsak YaseminKaradağ’ı Hastalıktan Öldürtmeyece-ğiz Özgürlüğünü İstiyoruz” pankartlarıtaşındı.

Aynı kortejde yer alan TAYAD’lılar,Cepheli kadın şehitlerin fotoğraflarınıtaşıdılar. Yürüyüşte avukatlar da yer-lerini almıştı. Çağdaş Hukukçular Der-neği’nin “Cinsel Ulusal Sınıfsal Sö-mürüye Son” pankartının ardındanyürüyen avukatlar, mücadelelerini sa-dece mahkeme salonlarında değil so-kaklarda ve meydanlarda da sürdür-düklerini gösterdiler.

Burjuvazinin, kadını güçsüz, ira-desiz göstermesine karşı kadınlar,umudun çocukları ve mücadele arka-daşları erkeklerle birlikte kavgada enön saflardaydılar işte. Ve haykırıyor-lardı: “Kadın Olmadan Devrim OlmazDevrim Olmadan Kadın Kurtulmaz!”Yürüyüş boyunca sloganları gür vecoşkulu bir şekilde atan Halk Cephe-

liler şu an hapishanede olan hastatutsak Yasemin Karadağ’ın özgürlü-ğünü istediler.

Tüm devrimci gruplar İskele Mey-danı’ndaki yerlerini alınca programdevrim mücadelesinde şehit düşenleriçin yapılan bir dakikalık saygı duruşuile başladı. Platform adına konuşmayapan Halk Cepheli Gamze Keşkek,8 Mart’ın tarihçesine değinerek, bugüniktidar tarafından yapılan baskılaradeğindi.

Keşkek, “Emperyalizm tüm ülke-lere, tüm halklara saldırıyor. Halklarınbaş eğmesini istiyor. Muhalif gördüğü,direnen tüm kesimleri terörist ilanediyor. Çünkü direnen güçlerden, halk-lardan korkuyor. Bu korkusunu boşaçıkarmayacağız. Haklarımızı alanakadar, özgür insanca yaşayacağımızbir dünya kurana kadar emperyalizminkorkusunu büyüteceğiz.” dedi.

8 Mart’ın örgütlü mücadele sonucukazanıldığını belirten Keşkek, “Onların155 yıl önce kazanmak için yaptıklarıve bizden de yapmamızı istedikleritek şey örgütlenmektir. Onlar bize birmücadele günü kazandırdılar, çünküörgütlüydüler. Boşuna değil egemen-lerin örgüt korkusu! Güçlü kadın ör-gütlü kadındır. Örgütlenelim, mücadeleedelim. Çözüm devrim ve sosyalizm-dedir.” diye konuştu.

Emperyalizm kriz bahanesiyle ta-rım ve sanayi alanlarındaki iş sahalarınıüretim dışı bıraktığını belirten Keşkek,“İşsizlik, güvencesiz çalışma, geçimderdi en çok biz kadınları etkileye-cek… Artık yeter demenin vakti geldi.”dedi.

Sağlık, eğitim, konut haklarınınAKP tarafından gasp edildiğini, ha-pishanelerde son on yılda tutuklu sa-yısının %75 arttığını, hapishane sayı-sının 367’ye ulaştığını vurgulayanHalk Cephesi temsilcisi, sözlerini “Veburadan bir kez daha ülkesinin ba-ğımsızlığı, özgürlüğü için direnen vesavaşan, şehit düşen emekçi kadınlarıselamlıyoruz. Sınıfsız ve sömürüsüzbir dünyayı mutlaka kuracağız. Güçlükadın örgütlü kadındır. Örgütlenelim,

mücadele edelim. Çözüm devrim vesosyalizmdedir.” diyerek bitirdi.

KESK adına konuşan Nursel Tan-rıverdi ise KESK’e yapılan baskılaradeğinerek, 40’ın üzerinde tutsakları

olduğunu belirtti. KESK içinde femi-nist grupların da yer aldığını söyleyenTanrıverdi, erkek düşmanlığının ya-pılmasının yanlış olduğunu, kadınıezenin, sömürenin bu kapitalist sistemolduğunu da belirtti.

Kadın tutsakların göndermiş olduğu

8 Martlar’ı Yaratan Emekçileriz,Çaresiz Değiliz…

İSTANBUL

EDİRNE

DERSİM

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 113

Page 14: Yürüyüs 308

mesajlar okundu. Hasta tutsak YaseminKaradağ’ın gönderdiği mesaj da okun-du. Kadın direnişlerinden örneklerverildi. Paşabahçe Devlet Hastanesiönünde çadır açıp direnen Türkan Al-bayrak’ta bunlardan biriydi. Dahasonra Maltepe Belediyesi İşçileri veMEPA direnişçileri birer konuşmayaptılar. Yaptıkları direnişi anlatan iş-çiler herkesin 8 Mart Dünya EmekçiGünü’nü kutladılar.

Şiirlerin okunduğu program, Bil-gesu Erenus’un, Pınar Sağ’ın ve GrupYorum Korosu’nun verdiği küçükkonserden sonra sona erdi.

AnkaraAnkara'da 8 Mart günü, Yüksel

Caddesi'nde toplanan Devrimci 8 MartPlatformu bileşenleri, buradan baş-lattıkları yürüyüşle Sakarya Caddesi'negiderek basın açıklaması yaptılar.

Halk Cepheliler, “AKP'nin TümSaldırılarına Karşı Birleşelim Dire-nelim Kadınların Gücünü Gösterelim”yazılı pankartın arkasında 120 ki-şilik kortejlerini ve diğer pankart-larını yerleştirerek yürüdüler. Kadınşehitlerin fotoğraflarının yer aldığıpankartı TAYAD'lı Aileler taşıdılar.“SABO'NUN YOLUNDAYIZ”pankartı ise Dev-Genç’liler tara-fından taşınarak kortejler oluştu-ruldu. Halk Cepheliler'in ellerindekadın şehitlerin fotoğrafları yeraldı.

Sakarya Caddesi’nde yapılaneylemde 8 Mart'ı yaratanlar vetüm devrim şehitleri için saygı du-ruşu yapıldı. Ardından Platformadına hazırlanan açıklama metni okun-du. Yapılan açıklamada, 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü’nün önemianlatılarak, “Kronik böbrek yetmezliğiolan, böbreğinin yüzde 18'i ile yaşamsavaşı veren, ileri derecede kansızlık,kemik erimesi olan Yasemin Karadağda hapishane koşullarında öldürülmeyeçalışılıyor. Yasemin Karadağ gibitedavi edilmeyi bekleyen Hediye Ak-soy ve binlerce hasta tutsak var ha-pishanelerde. Her gün yaptıkları hakgasplarıyla tutsakları gün gün hastayapmaya çalışan bir zihniyet hapis-hanelerde kadın yoldaşlarımıza sal-dırarak, cezalar vererek zulmüne de-

vam ediyor.” denildi ve kurtuluşunsosyalizmde olduğu belirtildi. Yapılanaçıklamadan sonra oğullarının ve kız-larının her daim yanında olan TAYAD'lıanalar, bir konuşma yaptılar. TAYAD'lıanalar, hapishanelerde katledilen, iş-kencelerde kaybedilen evlatlarının sesiolarak zulmün karşısında her zamanevlatlarına sahip çıkacaklarını, analığınbu demek olduğunu bir kez daha dilegetirdiler.

Yapılan konuşmaların ardındanMamak İşçi Kültür Evi müzik grubumarşlar ve türküleriyle eylemdeki ye-rini aldı. Çekilen çoşkulu halaylar ileeylem sona erdi.

İzmir8 Mart’ta Kemeraltı’da yapılan ey-lem öncesinde “İşçi ve Emekçi Ka-dınlar, Eşit, Özgür ve SömürüsüzBir Dünya İçin Örgütlenelim, Müca-dele Edelim!” başlıklı bildiri dağıtıl-dı.

Eylemde yapılan açıklamada “Ka-

dına yönelik cinsel, psikolojik, fizikiher türlü şiddet olağanlaştırılmaya ça-lışılıyor. İşten çıkartılan kadınlara “an-nelik” ve “kadınlık” görevleri hatır-latılıyor. Kadın cinayetleri seri katli-amlara dönüşüyor, taciz ve tecavüzmeşrulaştırılmaya çalışılıyor. Emper-yalist saldırganlığın arttığı bir dönem-deyiz... Artık susmanın değil başkal-dırının vaktidir.” denildi. 70 kişininkatıldığı eyleme Kaldıraç da destekverdi.

Yine 8 Mart günü Ege GençlikDerneği'nde de bir program düzenlendi.Saygı duruşu ve 8 Mart’ın tarihçesininanlatılmasıyla başlayan program, ka-

dının tam ve kitlesel kurtuluşununancak sosyalizmle mümkün olduğuna,ancak devrimcileşerek kadının özgürve güçlü olabileceğine vurgu yapıldı.

Sabahat Karataş, Yasemin Cancı,Sibel Yalçın, Ayçe İdil Erkmen, CananKulaksız gibi kadın devrim şehitlerininhayatları anlatıldı ve Ümit İlter'in Ca-nan ve Zehra ile “Şahidimsin” şiirindenSabo'nun Kızları bölümü okundu. Ar-dından Grup Günışığı türkülerini emek-çi kadınlar için söyledi ve yapılan ik-ramların ardından 30 kişinin katıldığıprogram bitirildi.

AdanaHalk Cepheli Kadınlar, Adana Şa-

kirpaşa Özgürlükler Derneği'nin dü-zenlediği programla 8 Mart'ı selamladı.

Şakirpaşa Mahallesi Kapalı Per-şembe Pazarı’nda 8 Mart’ta yapılanprogram, 8 Mart'ın tarihçesi ve dünyaemekçi kadınları için öneminin anla-tıldığı açılış konuşmasıyla başladı.

Konuşmanın ardından NazımHikmet'in “Kadınlarımız” şiiriokundu. Daha sonra ŞakirpaşaÖzgürlükler Derneği müzik grubusahne alarak halk türküleri veGrup Yorum’un şarkılarını ses-lendirdi. Yaklaşık 1 buçuk saatsüren program halaylar ve slo-ganlarla bitirildi. Programa 50kişi katıldı.

Edirne Edirne’de 8 Mart günü,

KESK, Devrimci Kadın Hareketi,ÖDP’li Kadınlar, Gençlik Mu-

halefeti ve Dev-Genç’lilerin katılımıylaEdirne Belediyesi önünden başlayarakbir yürüyüş düzenlendi. 200 kişininkatıldığı yürüyüş sonunda, PTT önünegelinerek burada bir açıklama yapıldı.Dev-Genç’liler, “Kadın Olmadan Dev-rim Olmaz Devrim Olmadan KadınKurtulmaz!” pankartını taşıdılar.

Edirne’de yapılan bir diğer prog-ramda, 10 Mart’ta DİSK toplantı sa-lonunda düzenlenen “Damında ŞahanGüler Zere” belgeseli gösterimiydi.Bir buçuk saat süren ve 37 kişininkatıldığı program, devrim şehitleri

ANKARA

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!114

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Page 15: Yürüyüs 308

için saygı duruşuyla başladı vekadının mücadeledeki yeri ileilgili yapılan sunumla devametti. Ardından şiir dinletisi ya-pıldı ve son olarak belgesel iz-lendi.

Tekirdağ Tekirdağ Gençlik Komitesi

bir gece düzenledi. 7 Mart günüEğitim-Sen Tekirdağ Şubesi’nde ger-çekleştirilen gece saygı duruşu veaçılış konuşmasının yapılmasıyla baş-ladı. Sonrasında şiirler okunarak, FO-SEM tarafından hazırlanan “BizimKadınlarımız” belgeseli gösterildi.Geceye 22 kişi katıldı.

Dersim8 Mart’ta Palavra Meydanı’nda

Halk Cephesi tarafından eylem dü-zenlendi. Eylem sırasında bir açıklamayapılarak, “Burjuvazi 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günümüzün içiniboşaltmaya çalışıyor. Kadının müca-delesini de burjuva kadınla aynılaştı-rarak çarpıtıyor. Mesele kadın erkekmeselesi değil; kapitalizm ve faşizmmeselesidir. Kadının kavgası bunlar-ladır. Ve bu kavgada kadın, erkeklerleomuz omuza olmak zorundadır. Ka-dının kurtuluşu emperyalizm ve fa-şizme karşı örgütlenerek mücadeleetmektedir.” denildi.

Şehit aileleri de eyleme katılarak,kızlarının resmini taşıdılar. EylemdeBakırköy Hapishanesi’ndeki hasta tut-sak Yasemin Karadağ’ın da fotoğraflarıtaşınarak, derhal tahliye edilmesi is-tendi.

Dersim’in Ovacık ilçesinde de yü-rüyüş düzenlendi. Yürüyüşe Halk Cep-hesi, Partizan, DHF, KESK, EMEPve BDP katıldı.

11 Mart günü de Dersim’deki HalkCepheli Kadınlar, Dersim ÖzgürlüklerDerneği’nde bir program düzenlediler.Saygı duruşunun ardından Anadolukadınını, devrimci kadını ve devrimcimücadelede şehit düşen kadınlarımızınanlatıldığı sinevizyon gösterildi. Ka-dınların mücadeledeki yerini anlatanyazılar ve şiirlerin okunduğu programhep birlikte söylenen türküler ve çe-kilen halaylarla bitirildi.

Hozat’ta da Hozat Belediyesi, HalkCepheli Kadınlar, DHF, Partizan,EMEP ve BDP’nin ortak katılımıylaHozat Düğün Salonu’nda kutlamaprogramı düzenlendi. Sinevizyon gös-terimi yapılan kutlamada Hozat GülerZere Halk Kitaplığı da stant açtı.Açılan stantta; Yürüyüş dergisi, GrupYorum DVD’si, Haziran ve Boran ya-yınevlerinden çıkan kitapların tanıtımıyapıldı. Kutlamada Güler Zere HalkKitaplığı’nın 8 Mart ile ilgili mesajıda okundu. Hozat Belediye MüzikGrubu, Kibar Aslan ve Ali Baran sı-rayla sahneye çıktılar. Yaklaşık 600kişinin katıldığı kutlama söylenilentürküler ve çekilen halaylarla bitiril-di.

HatayAntakya Eğitim-Sen önünde top-

lanan Halk Cepheli Kadınlar, buradakortej oluşturarak yürüyüş düzenlediler.“AKP’nin Tüm Saldırılarına KarşıBirleşelim, Direnelim Kadınların Gü-cünü Gösterelim\ Halk Cepheli Ka-dınlar” pankartı ile kadın şehitlerimizinfotoğrafları, dövizler ve flamalarıntaşındığı eylem, Ulus Alanı’nda yapılanbasın açıklamasıyla devam etti.

Bahar Uçucu tarafından yapılanaçıklamada, “Kadın sorunu da tümdiğer sorunlar gibi devrim mücadele-sinin bir parçasıdır. Doğru olan kadınsorununu böyle almaktır. Ve bununilk adımı örgütlenmektir; her alandamücadeleye, direnişe katılmaktır.”dedi. 50 kişinin katıldığı eylem slo-ganlarla sona erdi.

Halk Cepheli Kadınlar, eyleminardından Hatay Özgürlükler Derne-ği’ne giderek orada da bir programdüzenlediler. 8 Mart’ı anlatan bir slaytizlenerek, şiirler okundu ve konuşmalaryapıldı. Küçük bir konser ve çekilenhalaylardan sonra program sona erdi.

MalatyaMalatya’da Halk Cepheliler,

8 Mart’ta devrim şehidi, fedasavaşçısı Şengül Akkurt’un me-zarını ziyaret ettiler. Mezar ba-şında “Devrime Meşale BizimKadınlarımız Yazılı” pankartıve kadın devrim şehitlerinin fo-toğraflarını taşıyan Halk Cep-heliler, kadınların devrimci mü-

cadeledeki emekçiliğini anlatan birkonuşma yaptılar. Konuşmanın ardın-dan “Kahramanlar Ölmez Halk Yenil-mez” marşı okunarak mezar ziyaretisonlandırıldı.

Mezar ziyaretinin ardındın CemalGürsel Mahallesi’ne giden Halk Cep-heliler kadınların Dünya Emekçi Ka-dınlar Günü’nü kutlamak için karanfildağıttılar. 85 tane karanfil dağıtılırken;Cemal Gürsel Mahallesi’nde yapılacakolan Newroz etkinliğine çağrı yapıldı.

MersinDemokratik kitle örgütleri, 8 Mart

günü KESK binası önünde toplanarak,Taş binaya yürüyüş düzenlediler. Po-lisin engellemelerine rağmen, “Dev-rime Meşale Bizim Kadınlarımız” slo-ganı eşliğinde yürüdüler. Halk CepheliKadınlar flama ve dövizleriyle yürü-yüşe katıldılar. Açıklamanın okunma-sının ardından eylem sona erdi.

Aynı gün Mersin Haklar Derne-ği’nde de Halk Cepheli Kadınlar ta-rafından bir program düzenlendi. Kadınmisafirlere karanfil dağıtılan prog-ramda saygı duruşu ve 8 Mart’a dairkonuşmalar yapıldı. Daha sonra NazımHikmet’in “Kadınlarımız”, Hasan Bi-ber’in “Ana Fada Ğaleykün”, GrupBerdan’ın “Bizim Kadınlarımız” şiirleriokundu. Saz çalınıp türküler söylenerekbitirilen programa 45 kişi katıldı.

KırklareliKırklareki Demokratik Kadın Plat-

formu, 8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü kutlaması yapıldı. Trakya KültürMerkezi Müzik Topluluğu da gecedesahne aldı.

8 Mart’ta Kırklareli Öğretmen-evi’nde yapılan gece 8 Mart’ın kaza-nılması mücadelesinde yitirilen emekçikadınlar için yapılan saygı duruşuyla

HATAY

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 115

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 16: Yürüyüs 308

başladı. Ardından Platform adına gü-nün önemine ilişkin konuşma yapıldıve şiirler okundu. Sonrasında sahneyiTKM Müzik Topluluğu aldı.

TKM Müzik Topluluğu adına ya-pılan konuşmada, “Bu günü hiç kimsebize bahşetmemiştir, bugünü bizleryangınlarda sınanan inancımızla ka-zandık.” denildi. Yaklaşık 100 kişininkatıldığı program verilen kısa konserve çekilen halaylarla bitirildi.

AntalyaAntalya’da Halk Cepheli Kadınlar,

7 Mart’ta Kışlahan Meydanı’nda, de-ğişik alanlarda mücadele eden kadın-ların fotoğraflarını içeren bir panohazırlayıp, masa açtılar. Dağıttıklarıbildiri ile halka seslenerek, düzeninve onun “Sivil Toplum Örgütlerinin”dediği gibi 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar”günü olmadığı, Emekçi Kadınlar Günüolduğu anlatıldı. 150 bildirinin dağı-tıldığı masada 8 Mart’ta yapılacakolan eyleme de çağrı yapıldı.

8 Mart’ta Kışlahan Caddesi’ndeHalk Bankası önünde toplanan AntalyaHalk Cephesi, “AKP’nin Tüm Saldı-rılarına Karşı Birleşelim, DirenelimKadının Gücünü Gösterelim!” ve “Sa-bo’nun Yolundayız” pankartlarını HalkCepheli Kadınlar olarak açtılar. Kadınşehitlerin fotoğrafları ve dövizler detaşındı. Halk Bankası’ndan AttalosMeydanı’na kadar sloganlarla yürüyenkitleye, çevreden insanlar alkışlarladestek verdi. Meydana gelindiğindeise kitlenin çevresi halk tarafındançevrildi.

Burada yapılan konuşmada, bugünülkenin bağımsızlığı, halkımızın öz-gürlük mücadelesinde, haklarımız içinezilen kadını erkeği ile örgütlenerekbirlikte mücadele etmemiz gerektiği

söylenerek, mücadele çağ-rısı yapıldı.

Açıklamadan sonraUmudun Türküsü kısa birkonser verdi. Eylem okunanşiirler ve halaylarla bitiril-di.

9 Mart’ta ise, AntalyaÖzgürlükler Derneği’ndedüzenlenen programla kadınşehitlerimiz anılarak, 8Mart’ın kazanıldığı tarihi

görüntüleri içeren sinevizyon izlendi.Umudun Türküsü’nün söylediği şar-kılardan sonra hazırlanan ikramlar ve-rilerek program bitirildi.

BursaBursa’da 8 Mart eylemi için bir

araya gelen BDSP, DKH, YDK, BA-TİS/BAMİS ve Halk Cepheli Kadınlar,8 Mart’ın devrimci özüyle kutlanmasıgerektiği konusunda ortak programçıkarıp toplantılar düzenlediler. Alınankarar gereği 9-10 Mart günlerindeFomara ve Kent meydanlarında toplubildiri dağıtımı yapılarak, halka eylemekatılım çağrısı yapıldı.

11 Mart günü Fomara Meydanı’ndatoplanan kitle, kortejler oluşturarakKent Meydanı’na yürüyüş başlattı.En önde açılan ortak imzalı, “8 MartKızıldır Kızıl Kalacak, Yaşasın 8 MartDünya Emekçi Kadınlar Günü” pan-kartı ile yürüyen kitle Kent Meydanı’naulaştığına, saygı duruşu ile başlayanve basın açıklamasıyla devam edeneylem gerçekleştirildi. Ardından UlrikeMainhof’u anlatan tek kişilik bir oyunoynandı. Daha sonra Grup Yarın kısabir konser verdi.

Yaklaşık 150 kişinin katıldığı ey-leme Halk Cepheli Kadınlar, “HaklıyızKazanacağız”, “Kadınlar,Emperyalizme Her TürlüSömürüye Karşı BirleşelimÖrgütlenelim” pankartları,kadın şehitlerimizin fotoğ-rafları, dövizler ve kızıl fla-malarıyla katıldılar.

Eylem sonrası 40 kişilikHalk Cephesi kitlesi BursaHaklar Derneği’ne geçerekburada ayrı bir program dü-zenlediler. Yapılan konuş-malara 8 Mart’ın tarihçesi

anlatılarak devrim şehitlerimiz anlatıldı.Yaşamlarını değiştirirken aynı zamandadevrimci mücadelede kadınların ken-dilerine dayatılan yaşamı nasıl aştıklarıve sorunun kadın erkek sorunu değilsistem sorunu olduğu anlatıldı.

Çanakkale11 Mart günü Çanakkale Gençlik

Derneği Girişimi tarafından DemokrasiAtölyesi’nde bir program düzenlendi.Programa Nazım Hikmet’in “Kadınlar”şiiri okunarak başlandı ve bağımsızlık,demokrasi ve sosyalizm yolunda ölentüm devrim şehitleri için saygı duruşuyapıldı. Programa Anadolu’nun dörtbir yanında üreten, çalışan, direnenemekçi kadınların anlatıldığı bir sin-evizyon gösterimiyle devam edildi.

“Damında Şahan Güler Zere” bel-geseli izlenerek, emekçi kadınları an-latan Grup Yorum şarkıları koro tara-fından söylendi. 30 kişinin katıldığıkutlamayı türkülerle halaylarla bitirenDev-Genç’liler ayrıca kitap standı daaçtılar.

Kadınlarımız DirenişinTürküsünü Söylüyor

Trakya Kültür Merkezi’nin düzeninyoz kültürüne karşı alternatiflerindenolan kış dönemi aylık türkü geceleridevam ediyor.

11 Mart günü yapılan türkü gece-sinde bu sefer halk türküleri emekçikadınlarımız için söylendi. 8 MartDünya Emekçi Kadınlar Günü’nüniçeriğinin anlatıldığı konuşmanın ar-dından, gecede Nazım Hikmet’in “Tan-ya” ve “Kadınlarımız” şiirleri ile NihatBehram’ın “Haykır Acını Ey Halk”şiiri okundu. Yaklaşık iki saat sürengeceye 20 kişi katıldı.

ANTALYA

ÇANAKKALE

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!116

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Page 17: Yürüyüs 308

Gazi Mahallesi’nde 12 Mart1995'te Dostlar Kıraathanesi’nin ta-ranmasıyla başlayan ve 16 devrim-cinin şehit düştüğü katliamın yıldö-nümü nedeniyle mahallede bir yü-rüyüş düzenlendi. Gazi halkı yağmur,çamur demeden 12 Mart anmasındayine katillerden hesap sordu.

Halk Cepheliler, PTT Bank önün-de toplanarak, pankartlarını ve fla-malarını açtılar "Gazi Şehitleri Ölüm-süzdür”, “Gazi Şehitleri Onurumuz-dur”, “Katil Devlet Hesap Verecek”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız" slo-ganlarını haykırdılar, düşmana duy-dukları ve gittikçe artan kinleriyle.Gazi şehitlerinin fotoğraflarının yeraldığı Halk Cephesi imzalı “Gazi,Ümraniye Şehitleri Ölümsüzdür” ve“12 Mart’ta Bizi Katledenler BugünEvlerimiz Yıkacak” yazılı pankartlartaşındı.

Burada yapılan açıklamada, “Biziyoksullukla işsizlikle kendilerine köleyapmak istediler. Hepimiz Anado-lu’nun farklı yerlerinden gelerek,farklı kültürleri harmanlayıp yenideğerler yarattık. O gün yapılan kat-liam, binlerce yıllık birlik ve bera-berliğimize, yaratılan değerlerimize,birlikte yaşama ve paylaşım kültü-rümüze yapılmıştır. Biz ise korkma-dan, boyun eğmeden halkımızı vemahallemizi onurlu bir şekilde sa-vunduk ve onurlu bir şekilde öldük.Yıllar önce Gazi’yi kurarken nasıldirendiysek, katliam karşısında daaynı cüret ve kararlılıkla direndik.”denildi.

Saldırıların bitmediği, sadece bi-çim değiştirdiği de belirtilerek, “Şimdiise kentsel dönüşümle geliyorlar, ev-lerinizi yıkacaklar ve bizi yerleri-mizden edecekeler ve buralarda dakendileri oturacaklar.” sözleriyle açık-lama bitirildi.

Yürüyüşe geçen, en önde şehit ai-lelerinin olduğu kitle sloganlar atarakDostlar Kıraathanesi’nin önüne kadargelip, buraya kırmızı karanfiller bı-raktılar. Ardından sloganlarla tekrar

yürüyüşe geçilerek mezarlığa gidildive anma etkinliği boyunca ses aracın-dan anonslar yapıldı. Katiller teşhiredilerek, “Gazi Şehitleri Ölümsüzdür”,“Katil Devlet Hesap Verecek”, “BedelÖdedik Bedel Ödeteceğiz”, “HalkızHaklıyız Kazanacağız" sloganları atıldı.

Mezarlığa gelindiğinde, Gazi şe-hitlerinden Zeynep Poyraz’ın kardeşiİhsan Poyraz şehit aileleri adına birkonuşma yaptı. Ardından Avrupa Al-evi Federasyonu Başkanı Turgut Ökerde bir konuşma yaptı. “Avrupa’daolsun, Türkiye’de olsun Aleviler hephor görülüyor.” diyen Öker, Adıya-man’da yapılan duvar işaretlemeleriniörnek vererek, “Yeni bir Maraş ya-ratmaya çalışıyorlar ve bunlara izinvermeyeceğiz.” diyerek sözü HasretGültekin’in eşi Yeter Gültekin’e verdi.Gültekin, “Sivas davasını zaman aşa-mına uğratacaklar ve işte onun içinbu davada bir olmalıyız, birlikte heporada olmalıyız.” çağrısında bulundu.

Son olarak sözü Grup Yorum aldıve yağmur yağması nedeniyle sadeceGazi Marşı’nı hep birlikte seslendirdi.Grup Yorum söylediği marşla Gazişehitlerini selamladı. Halk Cepheliler,mezarlık anmasından sonra kortejleroluşturarak sloganlar eşliğinde GaziCemevi’ne yürüdü ve 12 Mart anmaprogramı, cemevinde verilen anmayemeğinden sonra son buldu. Anmaya1700 Halk Cepheli katıldı.

Katiller Halka HesapVermektenKaçamayacaklar

Çorum Pir Sultan Abdal KültürDerneği’nde 11 Mart günü, GaziKatliamı’nda şehit düşenlerin anmasıyapıldı. Gazi Katliamı’nın nasıl ger-çekleştirildiğinin anlatıldığı anmada,devletin, katliamları devrimci örgüt-lülüğü yok etmek için yaptığına, dev-rimcilerle beraber direnilmez, karşıçıkılmazsa halkı yeni katliamlarlasindirmeye devam edeceğine dikkatçekildi.

Konuşma, “1993 yılında Sivas’tayaptıkları gibi, 1995 yılında da Ga-zi’de katliamlar yaşadık, şimdilerdeSivas davasını zaman aşımına uğra-tarak yok sayıyorlar. Bizler katliamlarıunutmamalı hesabını sormalıyız.”denilerek bitirildi. Anma, katliamınanlatıldığı bir sinevizyon gösterimiylesona erdi.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği,12 Mart’ta da Bahabey Caddesi Öz-doğanlar Kavşağı’nda eylem düzen-ledi. “Dersim Maraş Çorum SivasGazi Asanda Yakanda Devlettir” ya-zan pankartın açıldığı eylemde, “Ka-tillerden Hesap Sorduk Soracağız”,“Pir Sultanlar Ölmez Halk Yenilmez”,“Gazi Şehitleri Ölümsüzdür”,“Aleviyiz Haklıyız Kazanacağız”,“Zaman Aşımı Değil Adalet İstiyo-ruz”, “Bedel Ödedik Bedel Ödete-ceğiz” sloganları atıldı.

Eylemde yapılan açıklamada he-sap sormanın önemine değinilerek,“Katliamları yapan asıl suçlularıncezalandırılması için hesap sormayadevam edeceğiz. Biz biliyoruz kibütün katiller bir gün halkın adaletinehesap verecekler.” denildi. Sloganlarlabiten eyleme 15 kişi katıldı.

Adalet Halkın EliyleUygulanmadıkça AdaletOlmayacaktır

Çağdaş Hukukçular Derneği İs-tanbul Şubesi, Gazi Katliamı’nın yıl-dönümü nedeniyle yazılı bir açıklamayaparak, “AKP iktidarının Gazi Kat-liamı’nı açığa çıkarması ve cezalan-dırılması mümkün değildir. ÇünküGazi Katliamı, devlet içerisinde “yu-valanmış” bir çetenin değil, bizzatdevlet faaliyetinin bir parçasıdır. Ev-latları kurşunlanan halkımızın 17 yıl-dır sürdürdüğü adalet mücadelesininbir parçası olmaya devam edeceğimizikamuoyuna bir kez daha duyuruyor,herkesi katliamın sorumlularının ce-zalandırılması için birlikte mücadeleetmeye çağırıyoruz.” dedi.

Halkın Adalet Özlemi İlk Günkü Gibi Canlı

Gazi Şehitlerimizin Hesabını Soracağız

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 117

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 18: Yürüyüs 308

Komitelerimizin UlaşmadığıYer Kalmayacak

Grup Yorum, Taksim’de Galata-saray Lisesi önünde düzenlediği “GrupYorum’a Özgürlük Seçkin AydoğanSerbest Bırakılsın” eylemlerinin 5.’sini4 Mart günü düzenledi. Yorumcularyine ellerinde gitarları ve bağlama-larıyla, özgürlük türkülerini söylemeküzere Taksim'deydi. Yine yüzlercedinleyicisiyle buluştu Galatasaray Li-sesi önünde.

Bir yandan 15 Nisan'da gerçekle-şecek olan Bağımsız Türkiye kon-serlerinin el ilanlarını dağıtıyordu İs-tiklal Caddesi’nde onlarca kişi, biryandan eylemin hazırlıklarını sürdü-rüyordu. Pankartlar asıldı, görevliler,“Türküler Susmaz Halaylar Sürer”yazan önlüklerini giydiler heyecanla.Eylem saati yaklaştıkça kalabalık daartıyordu. Tam saat 18.00'de herkeshazırdı. Ellerde dövizler “DevrimciSanat Engellenemez”, “Seçkin Ay-doğan Serbest Bırakılsın”, “Grup Yo-rum Susturulamaz”, “Ben De CemoDinliyorum” dillerde sloganlar yük-selmeye başladı. Galatasaray meydanıyine özgürlük ve bağımsızlık slogan-ları ile inledi.

Cemo'yu söyleyerek başladılaraçıklamalarına Yorumcular. Tutukla-nan elemanları Seçkin Aydoğan için,cezalar alan bu cezalarla susturulmayaçalışılan Yorum dinleyicileri için söy-lediler. Grup Yorum elemanı İbrahimGökçek tarafından yapılan açıklamada,

AKP iktidarının yok etme, sindirme,susturma amacının boşa çıkarılacağıdile getirildi. Açıklama, 2 Nisan'dagerçekleşecek mahkemeye kadar ey-lemlerine devam edecekleri bilgisininverilmesi ve 15 Nisan'da 300 bin kişiolmak için çalışacaklarını söyleme-leriyle sona erdi.

Yorumcular, bu saldırıların sadeceYorum'u hedef almadığını, aynı za-manda Anadolu’da halktan yana sanatyapan tüm sanatçıların susturulmakistendiğini söyleyerek Nazım Hik-met'in “Vatan Haini” isimli şiiriniokudular bu hafta.

Şiirin ardından Özgürlük Tutkusuşarkısı ile başladı halaylar. "O duvarduvarınız vız gelir bize vız"... Yo-rumcular gitarlı megafonlu, ses dü-zensiz konserlerine başladılar. Eylemekatılanların sesiyle birlikte gürleşenses, İstiklal Caddesi’nin sesi olduartık. Halaylara ara verilip atılan slo-ganlar gürleşerek devam etti eylemsonuna kadar. Eylem bir saat boyuncahalaylar ve sloganlarla devam etti.Halayların ardından Adnan Yücel'in"Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek"şiiri okundu.

Eylemin sonlarına doğru ÇayanMahallesi’nden toplanıp gelen gençYorum dinleyicilerinin sloganları du-yuldu: "Türküler Susmaz HalaylarSürer!" Çayan'dan gelen yaklaşık 30kişi, eylemin sonuna yetişebildiler.

Bir saatin sonunda haftaya tekrarbir araya gelme sözü vererek ayrıldı

herkes. Yaklaşık 350 kişinin ka-tıldığı eylemin sonunda BağımsızTürkiye Konseri'nin çalışmala-rında yer almak isteyenlerle sohbetedildi.

Grup Yorum 6. Hafta daYine Galatasaray LisesiÖnündeydi

6 haftadır ısrarla sürdürüleneylemde yine şiirler okundu vetürküler söylendi. Havanın so-ğuğuna ve yağan yağmura rağmen

dinleyicileriyle biraraya gelen GrupYorum, Erzincan'da gerçekleştirdiklericoşku dolu konseri anlatarak başladılareylemlerine.

Yaşadıkları baskıların konser sa-lonlarında binlerce kişiyle birarayagelmelerini engelleyemediğini anlatanYorum; elemanlarının tutuklanmasıyla,dinleyicilerine cezalar yağdırılmasıylaAKP iktidarının yok etme amacınaulaşamayacağını dile getirdiler.

Eyleme sanatçı Pınar Sağ da destekvererek, Grup Yorum'un yanında ol-duğunu ifade etti. 2 Nisan'da gerçek-leşecek olan Seçkin Aydoğan'ın mah-kemesine katılma çağrısında bulunulaneylemde, hep birlikte söylenen Ce-mo'nun ardından yaklaşık bir saathalaylar eşliğinde türküler söylendi.

Eylem 12 Mart Gazi katliamınınve direnişinin yıldönümü nedeniyleGazi Mahallesi’nde yapılacak anmaprogramına çağrı ile son buldu.

Grup Yorum Erzincan’daİki Bin Kişiye Umudu Taşıdı

Grup Yorum, 10 Mart günü Er-zincan 13 Şubat Kapalı Spor Salo-nu’nda konser verdi. Erzincan GençlikDerneği’nin öncülük ettiği Grup Yo-rum konser çalışmalarında, harcananemeğin büyük sahibi Liseli Dev-Genç’lilerdi. Konser hazırlık çalış-maları sırasında gidilmedik yer, ça-lınmadık kapı bırakılmadı. Liseli Dev-Genç’liler il merkezinin her yerinetoplam 2 bin afiş asıp, 10 bin el ilanıdağıtırken; konser çalışmaları öncesi

Bakırköy Konseri,Tüm Saldırılara Vereceğimiz Cevap,

Halkın Örgütlü Gücü Olacak

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!118

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

ERZİNCAN

TAKSİM

Page 19: Yürüyüs 308

ve sonrasında “yapamazlar, başara-mazlar, yardım edilmeden olmaz” di-yenlere ve çıkarılan onca olumsuzsöylentilere karşılık Grup Yorum’u2 bini aşkın dinleyicisiyle buluşturarakkonser günü dosta düşmana en güzelcevabı verdiler.

8 Mart günü köylülerin davetiüzerine Tepecik, Mollaköy ve Günbağıköylerinde çalışmalar yapılırken, ya-pılan çağrılarla halk konsere davetedildi. Diğer taraftan Cumhuriyet veİzzetpaşa Mahalleleri ile AltınbaşakBeldesi'nde de çalışmalar devam etti.Ayrıca üniversitede de el ilanı dağı-tılarak, öğrenciler konsere davet edildi.Merkezde açılan stantta 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü dolayısıylakaranfil dağıtılarak, kadınların emekçikadınlar günü kutlandı. 250 afişlemeyapılırken, 400 el ilanı dağıtıldı. 150bilet, 3 Tavır ve 1 tane DVD satışıgerçekleşti.

9 Mart günü Dev-Genç’liler, İnö-nü, Arslanlı, Yeni ve Cumhuriyet ma-halleleri ile Kurutilek köyünde afiş-leme yapıp, bildiri dağıtarak, biletsatışına devam ettiler. Ayrıca şehirmerkezinde Uzun Çarşı önünde açılanstantta bilet satışına devam edildi.Halkın yoğun ilgisiyle karşılaşan Dev-Genç’liler, yaptıklarının sadece kon-serle sınırlı olmadığını, bağımsızlıkdemokrasi ve sosyalizm mücadele-sinde umudun ezgilerinin kavgadayazıldığını ve bu mücadelede yer al-mak gerektiğini anlattılar… 200 afişve yüzlerce el ilanı dağıtılırken; 200adet bilet ve 10 adet Yürüyüş dergisihalka ulaştırdı.

Konser günü merkezde stant açı-

larak son kez halka konser duyurusuyapıldı. El ilanları dağıtılarak halkkonsere davet edildi. Stand son gününçoşkusuyla açılırken gün içinde GrupYorum standa uğrayarak fotoğraflarçektirdi.

Konser saatinin yaklaşmasıyla sa-londa tüm hazırlıklar tamamlanırken,kapı önünde saatler öncesinden bek-leniyordu. Halkın fazla beklememesiiçin kapılar yarım saat önce açıldı.Halkın konser alanına girmesi biterbitmez yapılan açılış konuşması vesaygı duruşundan sonra Grup Yorumbüyük bir çoşku eşliğinde sahnedeyerini aldı. Sahneye çıkana kadaruzun bir süre alkışlanan Grup Yorumilk türküsünü söyleyerek konseri baş-lattı.

Konsere gelenler büyük bir çoş-kuyla türkülere ve marşlara eşlik et-tiler. Dev-Genç marşının hep bir ağız-dan okunmasıyla birlikte “YaşasınDev-Genç, Yaşasın Dev-Genç’liler”sloganı salonda herkes tarafından atı-larak, umudun adına olan inanç dilegetirildi. Konser büyük bir coşkuylagerçekleştirildi.

Umudun Türküleri YüzBinlerin Dilinde GüceDönüşecek

İstanbul’da 8 Mart günü, BoğaziçiÜniversitesi'ndeki Dev-Genç'liler,Grup Yorum'un 15 Nisan'daki “Ba-ğımsız Türkiye ‘On'ların Türküsü’”ücretsiz halk konserine çağrı amaçlıokulun Kuzey Kampüsü’nde masaaçtılar. Grup Yorum şarkılarının ça-lındığı konser tanıtım masası iki

buçuk saat açık kaldı. Soğukhavaya rağmen okul öğren-cileri ve emekçileri masayıziyaret ettiler. Masada GrupYorum'un 27 yıllık devrimcisanat anlayışı üzerine soh-betler de edildi.

“Bağımsız Türkiye”Sloganını 300 BinKişiyle Haykıracağız

Grup Yorum’un 15 Ni-san’da Bakırköy’de vereceğiücretsiz halk konserinin ta-nıtım çalışmaları 12 Mart

günü Mimar Sinan Üniversitesi Fın-dıklı Kampüsü’nde yapıldı. 14 Martgünü tanıtım masası açan Dev-Genç’liler, konsere katılım çağrısıyaptı.

Masaya öğrencilerin ve okul ça-lışanlarının ilgisi oldukça yoğundu.Dev-Genç’liler masa masa gezerekonlarca el ilanını öğrencilere ulaştır-dılar. Açılan masada Gülşah ve Me-ral’in serbest bırakılması için de imzatoplandı. Gelen öğrencilere kulüp ça-lışmaları hakkında bilgi verildi. 5saat süreyle açık kalan masada Yü-rüyüş dergisi de öğrencilere ulaştı-rıldı.

İstanbul Bağcılar’da da 7 Martgünü Yenimahalle Ahmet KabaklıCaddesi’nde Bağımsız Türkiye kon-serinin afişleri yapıldı. Aynı gün, Ye-nimahalle 1. ve 4. Sokak’ta kapı ça-lışması yapılarak 100 tane davetiyedağıtılarak halk konsere davet edildi.9 Mart’ta ise Kemalpaşa Mahallesive Yüzyıl Köprüsü’nde 50 tane afiş-leme yapıldı.

14 Mart günü de Çayan Mahalle-si’nde Halk Cepheliler tarafından 60adet afişleme yapıldı.

TAYAD’lı Aileler de 10 Martgünü, Şişli-Osmanbey civarında kon-ser afişlerini astılar.

Dünyanın En Büyük HalkKorosunu OluşturacağızYanınıza Bir Kişi AlarakKorodaki Yerinizi AlmayıUnutmayın

Grup Yorum, “Grup Yorum’a Öz-gürlük Seçkin Aydoğan Serbest Bı-rakılsın” diye haykırmaya devam et-tiklerini hatırlatarak, her türlü baskıve saldırıya karşı çalışmalarına dahada güçlü olarak devam ettiklerini an-latan bir açıklama yaptı.

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 119

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

ERZİNCAN

MİMAR SİNAN ÜNV.

Page 20: Yürüyüs 308

13 Mart tarihli açıklamada, “GrupYorum halktır halkı yok edemezsinizdemiştik. Türkülerimizin kulaktankulağa yayılmasına, konserlerimizinhınca hınç dolmasına engel olamaz-sınız demiştik. Seçkin’i tutuklayabi-lirsiniz, Malatya’da vatansever Dev-Genç’lileri tutuklayabilirsiniz, dinle-yicilerimize cezalar yağdırabilirsinizfakat halktan yana sanatın yüreklerdeedindiği yeri silemezsiniz demiştik.Tutuklanmakla bitmeyecek bir halksevgisi, vatan sevgisi damarı olan

halk sanatını bitiremezsiniz, halkı-mızın adalet, özgürlük özlemini yan-sıtan türkülerimizi dillerden kopara-mazsınız demiştik. Hiçbir güç, dev-rimci sanatı engelleyemedi, engelle-yemeyecek demiştik. Engelleyeme-diniz işte, yine başaramadınız. 24Şubat’ta Yalova’da, 25 Şubat’ta Bur-sa’da ve 26 Şubat’ta Kocaeli’de dü-zenlediğimiz konserlerde yine binlerlebuluştuk.” denildi.

Tüm tehditlere, engellemelere engüzel cevabı yine dinleyicilerinin

konser salonlarını hınca hınç doldu-rarak verdiğini belirten Grup Yorum,15 Nisan’da Bakırköy’de dünyanınen büyük halk korosunun kurulacağınıifade etti.

Grup Yorum, dinleyenlerinden biristekleri olduğunu de belirterek, şunusöylediler: “Geçen sene 150 bin kişiidik Bakırköy’de, bu sene ise yanınızabir kişi alarak gelin 300 bin kişiolalım Bakırköy’de. Halkın gücünügösterelim, bağımsız bir ülke umu-dumuzu büyütelim.”

12 Mart günü İstanbul Esenyurt’ta,Marmara Park Alışveriş Merkezi in-şaatında çalışan işçilerin kaldığı naylonçadırlarda yangın çıktı, 11 işçi yanarakhayatını kaybetti. Ece Türkiye isimlişirkete ait alışveriş merkezinin Kayıİnşaat tarafından Kaldem isimli taşe-rona verilen inşaat işlerini yürüten iş-çiler, günlük 60 TL karşılığında çalı-şıyorlardı.

Halkın Hukuk Bürosu (HHB) 13Şubat günü yaptığı yazılı açıklamada,taşeron işçilerin ölümünün iş kazasıdeğil, daha önce yüzlercesi tekrarlananbir katliam olduğunu belirtti. Dahafazla kâr adına dayatılan çalışma ko-şullarının bu sonucu doğurduğunu be-lirten HHB; “Konteynır yerine çadır,kadrolu işçi yerine taşeronlaştırma,sendikasızlaştırma yeni ölümlere nedenolmuştur. Ama bu katliam kader de-ğildir. Çünkü emeğin iktidarı er geçkurulacak, egemenlerin zulmü mutlakson bulacaktır. Ölen işçilerin sorumlusuAKP iktidarıdır. Halkımızı ölümleridurdurmak ve hesap sor-mak için verilen mücade-leyi yükseltmeye çağırıyo-ruz” ifadesinde bulundu.

Çağdaş HukukçularDerneği İstanbul Şubeside bir açıklama yaparak,“Hiçbir açıklamanın, hiçbirtespit raporunun gizleye-meyeceği gerçek ortadadır:Esenyurt'taki ölümlerin ne-deni kapitalistlerin kar hırsıve emek düşmanlığıdır.

Esenyurt'ta yaşanan bu acı olay, basitbir yangın kazası ya da bir iş kazasıdeğil; apaçık bir cinayettir! Bir kezdaha bütün duyarlı kesimleri iş cina-yetlerine karşı mücadele etmeye ça-ğırıyoruz. Esenyurt'ta ölen 11 işçiyesahip çıkmak ve yeni ölümleri dur-durmak için var gücümüzle mücadeleetmekten başka bir çözüm bulunma-maktadır!” dedi.

14 Mart tarihinde de Trakya HalkMeclisi yaptığı açıklamayla, bu kat-liamın sorumlusunun AKP olduğunuvurguladı.

11 İşçinin Katili AKP’dirDevrimci İşçi Hareketi (DİH), Ege

Bayram Pehlivan, Çetin Coşkun, Sey-fettin Topal, Abdurrahman Demir,Sevdin Özen, İsa Topal, Ahmet Yağal,Barış Kıyak, Hakim Alican, FatihAcun ve Ahmet Keskin isimli işçilerinyakılarak katledilmesiyle ilgili olarakÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı:“İşverenin görevi sağlıklı çalışma or-

tamı sağlamak! Bakanın Görevi İş-vereni Aklamak” başlıklı bir açıklamayaptı 14 Mart günü.

Tuzla’da tersanede öldürülenlere,kot taşlarken ciğeri bitenlere, inşaat-larda can güvenliği olmadan çalışan-lara, madende yarım ömür yaşayanlara,Afşin'de hala toprak altında cesediduranlara, Adana'da baraj sularındaömürleri bitirilenlere değinen DİH,katliamın sorumlularının devlet tara-fından korunduğunu söyledi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba-kanlığı’nı sorumlu tutan DİH, “Pat-ronların maliyet fazlalığı diye işyer-lerinde almadığı önlemler, çalışmanınsağlıklı ve can güvenliği açısındanyapılabilir olması için yerine getiril-mesi gereken şeyler Çalışma Bakan-lığı'nın denetimi ve onayından geç-mektedir. Kim verdi ömür bitiren iş-yerlerine bu onayları! Patronların ar-kasını koruyan, sırtını sıvazlayan, da-valık aşamaya geldiğindeyse mahke-melerin arka kapısından katillere yolveren kim?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba-kanı Faruk Çelik’in “İhmaller tümyönleriyle araştırılıyor. Olay yerinde

inceleme yapacağım. İş-verenin görevi sağlıklıçalışma ortamı kurmak”açıklaması bu nedenleboşunadır. “İhmalleri tümyönleriyle araştırdığındaortaya çıkacak suç zin-cirinin başında buna ça-nak tutan bakanlığını gö-recektir. İktidarı AKP'yigörecektir” diyerek açık-lamasını bitirdi.

Esenyurt’ta Katledilen 11 İşçi,Çürüyen Düzenin Resmidir

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!20

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Page 21: Yürüyüs 308

Merhaba Yürüyüş okurları. BirÖmür Boyu Devrimcilik dersimizeEleştiri ve Özeleştiri Namustur ko-nusuyla devam ediyoruz.

Parti-Cepheli eleştiri ve özeleşti-ri yapar. Bir devrimci çalıştığı örgüt-lülük içinde, birlikte çalıştığı ya da yö-nettiği insanların sevgisini ve saygı-sını kazanarak, yoldaşça bir ortamınkurulmasını sağlar. Liberal ya dasekter, hot-zotçu olmamalıdır dev-rimci. Ancak böylelikle açıklığı, ek-sikliklerin üzerine giden bir ortamı ya-ratır. Devrimci kendi eksikleri karşı-sında özeleştiri yapacak, bunları aşmadoğrultusunda çaba sarf edecektir.

"...Gerçekçi ve acımasız eleştiri,devrimcinin gelişmesine yardımcıolur. Bu şeref verici bir etkidir. Yal-nızca kendini beğenmiş ve mahdut(statükocu) insanlar buna katlana-mazlar. Kaygılarımızı ve korkuları-mızı paylaşalım, nerede başarısız ol-duğumuzu birbirimize anlatalım...Sizden, bana, eserimdeki eksiklikleridüzeltmek isteyen ve bunu başarabi-lecek bir savaşçı olarak davranmanızıistiyorum. Eleştiri benim cesaretimikırmayacaktır. Hayır, bu bana güç-lüklerimi yenmeme yardım edecekdostlar arasında olduğumu kanıtla-yacaktır... Kolektiften ayrılan, ken-disini bir tür süper dahi ya da keşfe-dilmemiş yetenek olarak gören biradama ancak acınabilir. Kolektif,bir adamı her zaman yükseltecek, onuayaklarının üzerine sağlam bir şekildeyerleştirecektir." Ostrovski.

Eleştiri-Özeleştiri Nedir? Eleştiri-özeleştirinin işlemediği

ya da olmadığı bir devrimci yaşamınolması düşünülemez. Örgütlü ya-şamda ya da ilişkilerde ortaya çıkanolumsuzluklar, ilkesizlikler, disiplin-

sizlikler tekbaşına genelbir eğitim açı-sıyla ele alına-maz. Eleştiri-özeleştiri gün-lük yaşamımı-zın bir parçasıolmak duru-mundadır. An-

cak, eleştiri-özeleştiri devrimci ya-şamımızda doğru bir tarzda ele alın-ması, yerinde, zamanında kullanılmasıarkadaşlarımızın ve örgütlü yaşamı-mızın devrimden yana gelişiminehizmet etmesi oldukça önemlidir. Buanlayışın tam oturmaması devrimciyaşamımızın bir parçası, ilkesi hali-ne gelmemesi ve doğru tarzda kulla-nılmaması halinde faaliyet alanımız-da ortaya çıkan sorunları çözen değil,tıkayan, geliştiren değil gerileten biraraca dönüşmesi tehlikesini de bera-

berinde getirecektir. Oysa eleştiri-özeleştiri, her insanımızın gelişimin-de, büyümesinde, olgunlaşmasındaönemli bir araçtır. Ancak hala aşıla-mamış ve genel bir alışkanlık ha-kimdir. Eleştiri ya da özeleştiri, dev-rimciye zor gelir. Küçük-burjuva gu-rur ya da bu ideolojiden güç alansavunma mekanizması devrimcininkarşısına ciddi bir engel olarak çı-kar. Bu anlayış aşılmadığı süreceolumsuzlukları, zaafları atmak vegelişmek güçleşmektedir.

Tartışmayan, eleştirmeyen bir in-san herkesle uyumlu görünen; nekendi iç dünyasına, ne de faaliyet ala-nında ortaya çıkan sorunların çözü-müne kafa yormayan, yalnızca sey-reden bir anlayış kaçınılmaz olarak iç-ten içe çürümenin zeminine kaya-caktır. Bir devrimci niçin kendine do-

kundurmaz, ya da dokunmaz? Bunundevrimci bir karşılığı yoktur. Bu nok-tada ayrıcalıklı, statükocu, özerk biryaşamın varlığı söz konusudur. Bu an-layışa göre ya her şey yolundadır yada her şey kötüdür. Sağlıksız bakışaçısıdır. Bu kabul edilemez. Devrimciher an, yaptığı her işte, yapılan her iştehesap veren, hesap soran bilinciyle ha-reket etmelidir. Cephe ailesi içerisindeyer alan her insanımız konumu, dü-zeyi, kararlılığı ne düzeyde olursa ol-sun... ister geri, ister ileri her davra-nışı, her alışkanlığı, yine duygu ve dü-şünceyi; bununla birlikte bir bütünolarak yaşamı doğrudan Cephe'yibağlar. Kimse ayrıcalıklı değil, do-kunulmaz değildir.

Kişi düzeyinde ya da yaşamınbütününde ortaya çıkan olumsuzluk-ları zaafları ortadan kaldırma çabasınıtüm insanlarımıza taşımalı ve eğitimedönüştürmeliyiz. Sorunlarımızın kay-nağında eğitimsizlik vardır. Yani dev-rimci bir mantıkla düşünmeme sözkonusudur. Bu nedenle karşılaştığımızsorunların çözüm araçlarından biri tar-tışma, eleştiri-özeleştiri olurken diğeraraç ise, eğitimle devrimci mantığıoturtmaktır. Devrimci mantık ka-zanılmadığında; devrimci de tümdevrimci faaliyetlerinin ruhsuzlaş-ması kaçınılmaz bir tehlike olarak kar-şımıza çıkar. Devrimci buna izin ver-memelidir. Buna izin verildiğinde, yıl-larca devrimci hareket içerisinde yeralan, çeşitli düzeylerde görevler, so-rumluluklar alan insanlarımız dö-nemsel bunalımlara girebilmekte, hiçbir şey hissetmediğini, mücadele is-teğinin yitip gittiğini, hatta devri-min olmasının güç olduğu gibi, pekde yeni olmayan şeyler keşfedebil-mektedir. Örgütten bunun kabul edil-mesini isteyebilmektir. Örgüte statüdayatabilmektedir. Vefa duygusu,bağlılık, verdiği sözler unutulabil-mektedir.

Ülkemizde katliamların yaşandı-ğını, faşizmin hüküm sürdüğünü, az-gınca sömürünün var olduğunu bilen,gören hiçbir insanımız kendisini Cep-he’ye dayatamaz. "Ben bırakıyo-rum", "ben gitmek istiyorum" di-yemez.

Devrimci İçinEleştiri veÖzeleştiriNamustur

Ders: Bir Ömür BoyuDevrimcilik (3)

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 221

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 22: Yürüyüs 308

Cephemizin deHukuku, AdaletiVardır

Hukukumuz ve adaletimi-zin işletilmediği bir yerde çü-rüme ve yozlaşma kaçınıl-mazdır. Çürümenin, yozlaş-manın olduğu yerde de halkave Parti'ye bağlılıktan, iktidarperspektifinden bahsedilemez.

Her düzeyde sorunumu-zun çözüm platformu, örgüt-lü yapımızdır. Bunun dışında;kafadarlar bulma, ilgisiz in-sanlarla özel paylaşımlara girmek, de-dikoduculuk yapmak, küsmek ya dakendi iç dünyasında incir çekirdeği-ni doldurmaz takıntılardan, subjekti-vizmden kurgu dünyaları kurmakçözüm değil çözümsüzlük istemektir.Devrimi değil düzeni istemektir...Bu sahte dünyayı Parti'ye ısrarla da-yatmak, "hoşgörüyle" ya da "ne ha-lin varsa gör" mantığıyla ele alınamaz.Eğer herhangi bir arkadaşımızınkafasında devrim noktasında birsorun yoksa, hangi boyutlarda so-run yaşarsa yaşasın; Cephemizinelini omzunda görecektir. Partimizhiçbir emekten, çabadan, enerjiden ka-çınmaz. Ancak bu çabanın suistimaledilmesine, kullanılmasına da izin ver-mez. Verilmemelidir. Bu her Cephe-li açısından yalnızca ideolojik-politikbir görev değil, aynı zamanda ahlaki,vicdani bir sorumluluktur. Her Cep-heli eleştiri-özeleştiri aracını kul-lanırken, yalnızca olumsuzluklarıdeğil aynı zamanda olumluluklarıda görmelidir. Kişinin çabalarını, sa-mimiyetini, açıklığını göz ardı etme-melidir. Eleştiri ve özeleştiri her şey-den önce dostluk ve yoldaşlıktır. Ha-taların, eksiklerin, yanlışların düzel-tilmesi içindir eleştiri. Etkileyicidir veözeleştiri yapmak bir erdemdir. Eleş-tiri ve özeleştiri cesaret kırıcı değil-dir, böyle düşünülemez. Tersine ge-liştirici, yenileyicidir. Güçlüklerin,zorlukların aşılmasında yardımcı olur.

Yanlış yapan devrimci yanlışınıdüzeltmez mi? Yanlışında ısrar edenbir devrimci gelişir mi, geliştiriciolur mu? Olamaz, düzeltmelidir. Eleş-

tiri karşısında alınmak ya da küsmek,kibirli olmaktır. Alınılan ya da küsü-len kimdir? Yoldaş, örgüt, devrim vehalktır.

Eleştiri ve özeleştiri namustur;Özeleştiri yapıyor, sözünde durmuyor,çaba ve emek harcamıyor, kendinitekrar ediyor, eleştiri ve özeleştirininiçini boşaltıyor, yoldaşının örgütünün,devrimin emeğini boşa harcıyor, ayakdiriyor. Böyle bir durumda onurlu ol-mak, namuslu olmaktan söz edilebi-lir mi?

Devrimcinin özeleştirisine sahipçıkması en başta kendisine olan say-gısındandır. Yoldaşına, halkına, ör-gütüne, devrime olan saygısındandır.Devrimci insan saygılı, mütevazı in-sandır.

Bir Ömür BoyuDevrimcilik YapmakKolektif Olmaktır

Devrim, silahlı, silahsız, demo-kratik, legal, illegal örgütlenme, mü-cadele ve çalışma ile olacaktır. Bu ör-gütsel yapıların tümü bir bütündür vebirbirlerine bağlıdır, kolektiftir. De-mokratik alan yeraltını, silahlı ör-gütlenmeyi besleyecek, örgütleye-cek, eğitecek, oralara insan gön-derecek, silahlı mücadeleye şemsi-ye görevi görecektir. Silahlı örgüt-lenmeler, düşmana darbeler vura-rak, halkın sempati ve desteğini bü-yüterek, demokratik alana örgüt-lenme kanalları açacaktır. Dev-rimci mücadele, kolektif olarak yü-rütülerek, çalışma ve örgütlenmede

kolektivizm hayata geçirilerekgelişimini, ilerleyişini sürdü-rür. Bu noktada her birimizCephemizin, devrimin çıkar-larını temel alarak enerjik, di-namik bir kolektif üretim faa-liyeti içerisinde olmalıyız.

Parti-Cephemiz gün geç-tikçe saflarına yeni, genç in-sanlarımızın katıldığı, yineçok değişik sınıfsal, ulusal,mezhepten işçi, memur, öğ-renci ve diğer halk katmanla-rının katılımıyla büyüyen, ge-lişen bir halk hareketidir. Do-

ğaldır ki, Cephe'nin ihtiyaçları da bü-yümektedir. Devrimci, görev yaptığıalanda, birimde, bu ihtiyaçları temelalarak örgütlenme çalışması yapma-lıdır. Yer aldığımız faaliyet alanı-mızda Cephe'nin ihtiyaçlarına cevapvermek; tek tek kişisel çaba ya da üre-timle değil, daha çok insanın katıldı-ğı kolektif üretimle karşılığını bula-caktır. Bulunduğunuz alanda, birim-de, bölgede, halkın, yoldaşlarımızındüşünce ve önerilerini alırken, Cep-he'nin değerlendirmelerini, perspek-tif ve talimatlarını halka ve yoldaş-larımıza ulaştırırız. Görevimiz biryandan kadro açığımızı cevaplayacakkadrolaşmayken, diğer yandan iseideolojik-politik üretimi kolektif tarz-da ele almak olmalıdır.

Kapitalizm yaşamda, kültürde,düşüncede, duyguda, ahlakta ben-cilliği, egoizmi yaratır. Kapitalizmininsanı, bencilliği ve bireyciliği ile ala-bildiğine güçsüzdür. Devrimci; ça-lışmada, örgütlenmede, yaşamda, ha-yatın her alanında, duyguda ve dü-şüncede kolektiftir ve kolektivizmi ha-yata geçirir. Onun gücü kolekti-vizmden gelir. Bir işi, bir görevi, bireylemi kolektif olarak tartışır, sonuçlarçıkarır, birbirimizin göremediklerinigörerek, birbirimizi tamamlayarak,kolektivizmi hayata geçirerek, yar-dımlaşarak, paylaşarak yaparız.

Okulumuzda, mahallemizdeki der-nekte ya da başka bir birimdeki mec-liste herkes düşüncelerini, önerileri-ni dile getirir, ortaklaşa bir karar alı-nır. Meclisin gerek çalışması, gerekkarar alması ve alınan kararların ha-

Bir devrimci niçin kendinedokundurmaz, ya da dokunmaz?

Bunun devrimci bir karşılığı yoktur.Bu noktada ayrıcalıklı, statükocu,

özerk bir yaşamın varlığısöz konusudur. Bu anlayışa göre

ya her şey yolundadır ya da her şeykötüdür. Sağlıksız bakış açısıdır.

Bu kabul edilemez. Devrimci her an,yaptığı her işte, yapılan her işte

hesap veren, hesap soran bilinciylehareket etmelidir.

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!222

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Page 23: Yürüyüs 308

yata geçmesi ortaktır ve tümüyle ko-lektivizmin ürünüdür. Yani "yarınyanağından gayrı her şeyde hep be-raber" birliktelik, ortaklıktır kolekti-vizm. Tek başımıza hatalar yapabili-riz. Örgüt ve kolektif çalışma her za-man daha doğru ve güçlüdür.

Birimiz Hepimiz,Hepimiz Birimiz İçindir İdeolojik, kültürel, örgütsel bağ-

lılığımızla, yoldaş sevgisi ve bağlılı-ğımızla, dostluğumuzla ve kardeşli-ğimizle, davamızın birliğiyle, Cephe

ailemizden bir kişinin saçının telinedokunsalar, hepimiz onun yanındaoluruz. O isyan nedenimizdir. Düş-mandan hesap sorma gerekçemiz-dir. Mücadelemiz bunun örnekleriy-le doludur.

Hapishanelerde yoldaşlarımızayapılan bir saldırıya karşı dünyanınöbür ucunda da olsa bir yoldaşımızındirenişiyle birliktedir. "Bir ormangibi hür bir orman gibi kardeşçesine"yaşar, savaşırız... "Hep beraber, hepberaber"dir mücadelemiz. Hepimiz bi-rimiz, birimiz hepimiz içindir kav-gamız.

"...Savaşçının, silahlı mücadeledetek bir amacı, bir tek emeli vardır;düşmanı yok etmek. Anavatan içinduyulan sevgi, düşman için duyulannefretle birlikte daha da artar. Ancakbu tür bir sevgi bizi zafere götürür. Venefret etmek için, halk, düşmanı ta-nımalıdır, onun alçaklığını, hainliği-ni, gaddarlığını bilmelidir..." Os-trovski.

Dersimize bu hafta burada araveriyoruz. Önümüzdeki hafta kaldı-ğımız yerden devam etmek üzere.Hoşçakalın.

DEVAM EDECEK

Halk oyunlarımız tek başına biroyun değildir. Oyunlarımız konuşuradeta, dili vardır onların. Bir bakış ile,bir diz kırış ile anlatır, sevdasını, acı-sını.

Çocuklarımız bu topraklarınoyunlarını çok güzel oynayabilmeli.Çünkü bu değerleri geleceğe onlar ta-şıyacak. Gelecek onlar, o zaman ço-cuklarımızdan başlamalıyız.

Şimdi ağır ama başı dik bir şe-kilde oynanan Zeybek oyunumuzuanlatalım.

Zeybek çıktı mı oyun alanına, cid-di bakışlarla izleyerek buluruz ken-dimizi.

Zeybek, Ege ile bir bütündür.Zeybek başı hep dik, mert, cesur, hak-sızlığın karşısında olan, halkını ko-ruyan bir kişiyi temsil eder.

Zeybekler, ulusal kurtuluş müca-delesinde emperyalizme karşı mü-cadelede Anadolu köylüsünün öncüsüolmuştur.

Ege bölgesinin oyunudur Zeybek.Batı Anadolu'nun hemen hemen heryerinde "Zeybek" oyunu oynanır.Afyon, Antalya, Isparta, Burdur, Sa-karya çizgisinin batı tarafında kalan

illerde bu tür oyunun büyüketkileri vardır.

Yöre de kadınların oy-nadığı oyunlara ''KadınZeybek'', erkeklerin oyna-dığı oyunlara ''Erkek Zey-

bek" deniliyor.

Kadınların oynadığı oyunlar er-keklerin oynadığı oyunlara göre dahahızlıdır. Erkek oyunlarının yöredekibir diğer adı da "Ağır Zeybek"tir.Ege’nin birçok yerinde oynanan butür oyunların en ağırları İzmir, Aydın,Muğla ve Manisa 'da görülür. Zeybekoyunlarının diğer oyunlara (Bar, Ha-lay, Horon v.b.) göre en büyük özel-liği tek olarak oynanmasıdır.

Toplu da oynanır Zeybek. Amayine bu toplu oyunlarda da ortak birbağ yoktur. Müzik ve ritim hariç birbağ yoktur. Yani yine herkes içindengeldiği gibi oynar.

Zeybek oyunlarında Zeybekle-

rin savaş halleri canlandırılır. Üs-tündeki giysisinden, hareketine kadar.Eli belindedir kimi zaman. Kimi za-man elini alnına götürür dağın etek-lere bakar.

Efe ve ZeybekZeybek oyunlarına Efe oyunu da

denir çoğu zaman. Aralarındaki bağnedir?

Efe, Zeybek gruplarının başıdır.Zeybekler arasında kahramanlık yap-mış cesur ve mert kişiler arasından se-çilir. Efe olmak için yaşın bir önemiyoktur.

Zeybek, Kızanlara göre daha çokkahramanlık yapmış cesur kişilerdir.Zeybekler efenin emriyle kızanlarıeğitirler, yetiştirirler. Zeybekler iyi si-lah kullanan cesur kişilerdir.

Zeybekler’in yanında bulunangençlere ''Kızan'' denilir. Kızan erkekçocuk, delikanlı anlamında kullanılır.

Anadolu topraklarının yetiştirdi-ği bu yiğit efelerden bir kaçı; Çakır-calı Mehmet Efe, Atçalı Kel MehmetEfe, Sarı Zeybek…

Zeybek de tıpkı diğer oyunlarımızgibi halkın içinden çıkmıştır ve ha-yatı anlatmaktadır. Oyunlarımız an-lamsız, boş hareketlerden öte; her adı-mıyla anlamlıdır… Halk oyunlarıöz kültürümüzdür. Öğrenecek, öğ-reteceğiz…

ZEYBEK OYUNUBu Halk, Bu Vatan Bizim! Kahrolsun Faşizm Kahrolsun Emperyalizm!

Dünden Bugüne Dünden Bugüne

Acısıyla, Sevinciyle Gelenekleriyle

HALK HALK GERÇEĞİMİZGERÇEĞİMİZ

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 23

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 24: Yürüyüs 308

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!224

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

DİSK kurulduğunda otuz bin üyesiolan küçük bir örgüttü. Üç sene gibikısa bir sürede denilebilir ki hiçbirdemokratik kuruluşa nasip olmayanbir gelişme göstermiştir. Bunun birçoknedeni vardır. Ama belli başlı olanları;

- Kuruluş amaç ve ilkeleriyledüzene karşı olması,

- Emeğin iktidar mücadelesindeyer alması,

- Anti-emperyalist, anti-faşisttüm güçler tarafından büyük birdayanışmayla desteklenmiş olma-sıdır.

Bundan dolayı DİSK toplumsalmuhalefetin ortak bir değeridir.

DİSK’i tüm eksiklerine rağmenbir değer haline getiren, bir güç halinegetiren bu niteliklerdir. Ve bu nite-liklerinden uzaklaşan DİSK aynı za-manda değerini ve gücünü de yitir-miştir. Kendimizi kandırmadan, geç-mişin başarılarıyla avunmadan açıkve net söyleyebiliriz ki gelinen nok-tada DİSK, TÜRK-İŞ’leşmiştir.

Sendikalar çokça söylendiği gibibir sınıf örgütüdür. Ve tüm çarpıt-malara rağmen düzen sendikacılarıdahi sendikaların sınıfsal yapısınıgözardı edemiyorlar. Dillerinden sı-nıfı, sınıfın çıkarlarını düşürmüyorlar,düşüremiyorlar. Sınıf sendikacılığıyaptıklarını söylüyorlar. En işbirlikçisidahi bunu söylemek durumunda ka-lıyor. İşçi sınıfını aldatmak, göz bo-yamak için bunu yapıyorlar elbette.

Peki gerçekte sınıf sendikacılığınıkim savunmaktadır? Sınıf sendika-cılığı yapmanın ölçütleri nedir? Düzensendikacılarıyla sınıf sendikacılığını

nasıl ayırtedeceğiz?Sınıf sendikacılığınısavunmak demek,ideolojik olaraksosyalizm cephe-sinde olmak de-mektir. Ve işte bunoktadan hareketlede, sendikalar eko-nomik-demokratikmücadelenin ötesi-ne geçip, kendi sı-nırları içinde politikmücadele verir, po-litik taleplerde bu-

lunur, halkın diğer kesimlerini ilgi-lendiren toplumsal olaylara müdahilolurlar. Sınıf sendikacılığının ölçüt-lerini buralarda aramak gerekir.

İşçi sınıfının, sendikaların sınıfmücadelesindeki yerini doğru belir-lemek bu anlamda önemlidir.

Kapitalist düzen, sendikaların sınıfmücadelesindeki rolünün farkında-dırlar. Bu nedenle tarihi boyunca işçisınıfını, mücadelesini etkisizleştir-meye, her yönüyle güçsüz düşürmeyeyönelik politikalar geliştirmiş ve uy-gulamıştır. Sendikalar bu politikala-rının hedeflerinden biridir. Dolayısıylasendikalar burjuva ideolojisi ve po-litikalarıyla işçi sınıfı ideolojisi vepolitikalarının çatışma alanı duru-mundadır.

Ülkemiz somutunda bunu çokaçık görebiliriz. 1950’lerle birlikteişçi sınıfının gelişen mücadelesinin,işçi sınıfının devrimci örgütlerini deyaratacağının bilincindedir emper-yalizm. Tabandan gelen zorlamayıgörmüş ve daha başından her şeyinkendi denetiminde gelişmesi içinbizzat kendi eliyle TÜRK-İŞ’i kur-muştur. Haklı olarak TÜRK-İŞ“Amerikancı sendika” adını almıştır.Gerek ülkemizde gerek dünyada,mafyacı sendikalardan CIA uzmanıeğitmenlerin yetiştirdiği sendikacılararacılığıyla kurulan sendikal örgüt-lenmelere, tamamen devlet güdü-mündeki sendikalara kadar, sendi-kaların her türlüsünü görmek müm-kündür. Sendikaların pek çoğu işçi-lerin dışındaki güçler tarafından yö-netilip yönlendirilir hale gelmiştir.Bunun sonucu olarak da sendikalar

bugün alabildiğine gerilemiştir. Sen-dikal mücadele etkisizleşmiştir.

DİSK’in tarihini de bu bakışlaele almalıyız. Geçmiş direnişlerleavunmaktan çıkılmalıdır. Başarıları,başarısızlıklarının kaynakları, neden-leri doğru sorgulanmalıdır. Düzenpartilerine yedeklenmesinin sendi-kaları, DİSK’i ne hale getirdiği gö-rülmelidir. İşçi sınıfı mücadelesinibugünkünden daha ileri noktalara ta-şınmasının koşulları ve dinamikleride vardır. Esas sorun dediğimiz gibisendikaların bu kavgadaki yerini doğ-ru belirlemek ve düzen partilerindenbağımsız gelişmesinin zeminleriniyaratmaktır. Sendikalar düzen sen-dikacılığı anlayışından, düzen parti-lerinin etkisinden uzaklaştığı oranda,rolünü oynayacak, güçlenecek ve et-kisini gösterecektir.

Sınıf SendikacılığıHer KoşuldaSınıfın Çıkarını Savunur

İlerici, emekçilerin çıkarlarını sa-vunan bir örgütlenme, sömürücü dü-zenle mücadele eder. Sınıf anlayışıyladüşünür ve davranır. Çünkü, devrimci,ilerici olmanın, emekçilerin çıkarlarınısavunmanın gereği budur. Belirtti-ğimiz gibi, sendika, işçilerin eko-nomik-demokratik mücadele aracıolarak ortaya çıktı. Ama devrimcisendikacılık, kendini ekonomik-de-mokratik mücadele ile sınırlamaz.Çünkü onun görevi, sendikada daekonomik-demokratik mücadeleylebirlikte devrimi örgütlemektir. Bunuyapmasının örgütsel, politik biçimleridönemlere göre değişse de özü de-ğişmez.

Sendikalar işçilerin "sınıf örgüt-lerinden biri"dir dedik. Böyle olduğuiçin, devrimci sendikacılık, oradakendi üyelerine sınıf bilincini yanibaşka bir deyişle işçi sınıfı ideolojisinivermeye çalışır. İşçi sınıfı ideolojisi,işçilere, tüm emekçilere, sömürüdenkurtulmanın sosyalizmle mümkünolduğunu, sosyalizme ulaşmanın yo-lunun da devrimden geçtiğini söyle-yen bir ideolojidir. Sınıf sendikacılığı,emekçiye işte bunu söyler. Sınıf sen-

Sendikalar Sınıf Örgütüdür, DüzenPartilerinin Arka Bahçesi Değildir

Düzen Partilerine Bağımlı Olmak Sendikaların Temel Zayıflıklarındandır (4)

Page 25: Yürüyüs 308

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR?

dikacılığının her yerde, her dönem geçerli ilkeleri vardır.

Bu ilkelerden biri, her koşulda sınıfın çıkarını sa-vunmaktır. Bu, sınıf sendikacılığının, başka deyişle dev-rimci sendikacılığın olmazsa olmaz koşullarındandır.

Bu ilkelerden bir diğeri de şudur; sendikacı, emek-çilerin çıkarlarını savunacaksa, sömürücü düzenekarşı haklı ve meşru her türlü direniş aracını kullanır.

Düzen Sendikacılığının Panzehiri Sınıf Sendikacılığıdır

İşçi sınıfının ve halk kitlelerinin kurtuluşunun, buiktidarın yıkılmasıyla gerçekleşeceğini düşünmeyenler,bu hedefe varmak için kitleleri örgütlemeyen ve bilin-çlendirmeyenler, kitlelerin tepkilerini sınırlandırmak,düzen sınırlarını aşmamak için her türlü provokasyon,pazarlık masasında satış dahil hemen her şeyi yaparlar.Her şeye rağmen, kitlelerin mücadelesi kendilerini aştı-ğında, hesapları bozulduğunda, "teröristler, kışkırtıcılar"demagojilerine başvurarak, kitleleri yalnız bırakır veburjuvazinin silahlı güçleriyle birlikte operasyon, ihbar,işten atma dahil her yönteme başvururlar.

Bugün ülkemizde TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ vb.sendikalar, bu tür sendikalar olup, işçi sınıfının mücade-lesinin gelişmesine engel olmak için kurulmuş ya dabuna hizmet eder duruma gelmiştir. Devrimci sendikacılıkanlayışı geliştirilmeden, düzen yanlısı bu sendikalarınmekanizmaları parçalanıp yok edilmeden, işçi hare-ketinin ekonomik-demokratik mücadelesi nihai kur-tuluşa hizmet edemez.

Sendikaların işçi sınıfının mücadelesini en fazla güç-lendirdikleri ve kendilerinin de en fazla güçlendikleridönem, sınıf ve kitle sendikacılığını kabul ettikleri dö-nemdir. Yoksulluk artar, ücretler düşerken, emekçilerinekonomik sosyal hakları budanırken, emekçilerin sen-dikalara daha fazla yönelmesi, böyle bir ortamda sendi-kaların daha güçlenmesi gerekmez mi? Evet, fakat durumböyle değil. Bunun elbette çok çeşitli nedenleri vardır.Fakat, temel neden sendikaların sendikacılık anlayışıdır;bu anlayışın en temel noktası ise, bir sınıf örgütü olansendikaların sınıf bilincinden uzaklaşmış olmalarıdır.

Ülkemiz sendikal hareketindeki tüm sapmalar vezayıflıklar, sınıf bakış açısından değil, sistemin bakışaçısından bakmanın sonucunda ortaya çıkmaktadır.Bu anlayış çatışmadan değil “sağduyu”dan sözeder. Buanlayış düzeni hedefleyen değil düzeni “uyaran” bir an-layıştır. Çatışmalı 1 Mayıs'lardaki tutumlar hatırlanır:Uzlaşıcılık "provokasyonu, faciayı önleme" adınameşrulaştırılmıştır. Ne yapılmıştır? Çatışmaktan, diren-mekten kaçılmıştır. Sınıflar mücadelesi arenasında buanlayış hak almaktan da, kazanılmış hakları korumakiçin mücadele etmekten de kaçmıştır. AKP’nin işçi düş-manı, halk düşmanı politikaları karşısında “kaos olur”,“yeni 15-16 Haziranlar olur” diyerek adeta düzeni“uyaran” olmuştur.

Ücretler, mesai saatlerive sosyal güvenlikle ilgilitalepler gündelik taleple-rimizin başında gelmektedirve milyonlarca işçi için enyakıcı taleplerdir.

Son dönemde kapitaliz-min saldırıları da esas olarakbu haklar üzerinde yoğun-laşmıştır. Ücretler gerilemiş,mesai saatleri yükselmiş,sosyal güvenlik denen şeyortadan kaldırılmış, mezardaemeklilik çoktan gündemesokulmuştur.

Saldırı öylesine boyutluve buna karşı direniş ol-madığı için bugün gelinennoktada sosyal güvenlikanlamında koruyacak hakda kalmamıştır.

Bu temeldeki mücade-lemiz; "Herkese sosyal gü-venlik hakkı; Herkese sağ-lık hakkı; Herkese kendisinive ailesini geçindirebilecekücret hakkı ve; Herkese 36saat çalışma hakkı" çerçe-vesinde yürütülmelidir.

ESNEK ÇALIŞMA,TAŞERON İŞÇİLİK GİBİUYGULAMALARA SONVERİLMELİDİR:

Burjuvazi teknolojiningelişmesi sonucu, ortayaçıkan iş gücü fazlasını, ça-lışma saatlerini düşürerekhalkın çıkarına çözmemek-tedir. Böyle yapsa işsizliksorunu da büyük orandaçözülecektir.

Oysa işsizlik sorununaçözüm getireceğine, tamaksi bir uygulama içinegirmiş, işten çıkarma, esnekçalışma, taşeron işçilik vbgibi yöntemler geliştirerek,işçilerin iş güvencesini yoketmiştir.

Çalışma saatlerini den-gesizleştirme ve yükseltme,işçileri bölerek örgütlen-

melerini dağıtma ve birbi-rine düşürme, gibi uygu-lamalara yönelmiştir. Ça-lışma yaşamını tümüylekuralsızlaştırmışlardır.

Bu saldırıya karşı; "Dahaçok işçi alınması; İş saatle-rinin 36 saate indirilmesi;İşçilere daha çok refah payıverilmesi; Çalışma yaşamı-nın kurallarının belirlenme-sinde burjuvazinin her türlühakkının elinden alınması;Bu konuda tek söz sahibininişçiler olması" Talebini yük-seltmeliyiz.

POLİS JANDARMAFAŞİST VE İŞBİRLİKÇİSENDİKACI BASKISINA

SON VERİLMELİDİR:

İşçilerin, her direnişinin,her grevinin, her yürüyü-şünün ve mitinginin karşı-sına polis-jandarma ve fa-şistlerin baskısıyla çıkmakgelenek halini almıştır.Bunların yetmediği yerdeişbirlikçi sendikaların bas-kısı gelmektedir.

İşbirlikçi sendikalarınbaskısı özellikle direnişleriniçten kırılmasında, işçi sı-nıfı içinde ve sendikalar-daki devrimci örgütlenme-lerin önünün kesilmesinde,devrimcilerin tasfiyesindeetkili olmaktadır.

Polisin ve jandarmanınise bütün yasadışı uygula-malarına rağmen burjuva-lara bir kez bile tavır aldığıgörülmemiştir.

Her haklı direnişimizinkarşısına bunların çıkaca-ğını bilerek bu konuda birbilinç yaratmalı, mücade-lemizin taleplerinden biriyapmalıyız. (DİSK 14. Ge-nel Kurulu’na GiderkenGörüş ve Önerilerimiz –Devrimci İşçi Hareketi bro-şüründen)

225

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

İnsanca Çalışma Koşulları veÜcret İstiyoruz

Page 26: Yürüyüs 308

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!

AKP halk düşmanlığının, Ame-rikan işbirlikçiliğinin gereğini yerinegetirmektedir. Kendi rolünü oyna-maktadır. Sendikalar da kendi ro-lünü oynamalıdır. Bu, olaylara ge-lişmelere halkın penceresinden bak-maktır. Bu, halkın, işçilerin çıkarlarınıesas almaktır. Sağduyuyu geliştirmekdeğil tersine çatışmayı, mücadeleyibüyütmektir.

“Sağduyu”yu, düzenle barışık an-layışı 1990'lardan itibaren şekillen-diren ÖDP reformizmidir. ÖDP an-layışı tarafından yönetilen KESK'tebu şekillenmenin en karakteristikyansımalarını görürüz. Bu anlayışın,mesela KESK'in kongrelerine MHP'yiçağırarak, DİSK'in TÜSİAD'la aynıkurumlarda yer alarak yapmaya ça-lıştığı, kendini düzene kanıtlamaktı.

Reformist sendikal yönetimler,işçi-memur tüm emekçileri, sınıfsalbilinçle eğitmek yerine, sınıfsal bilincibulanıklaştıracak, işçileri yanlış yön-lendirecek politikaların sahibi oldular.Mesela, özellikle DİSK'in geçmişteAvrupa Birliği konusunda, üsteliktekelci burjuvalarla, TOBB, TürkiyeBankalar Birliği, TİSK gibi tekelcikurumlarla birlikte, cansiperane ça-baları, "emekçilerle burjuvazinin çı-karlarının aynı olduğu" gerici dü-şüncesini taşımıştır emekçilerin saf-larına. Bu politika, tekelci burjuva-zinin klasik "hepimiz aynı gemideyiz"demagojisine güç vermekten başkabir sonuç yaratmamıştır doğallıkla.

Sınıf zemininden uzaklaşan sen-dikalar, sendika olmaktan da uzak-laşırlar. Sınıf örgütü olduğunu unut-mak ise, en kaba haliyle, dostunu,düşmanını karıştırmaktır. Kim oldu-ğunu, ne olduğunu unutmaktır. Sınıfbir saflaşmanın ifadesidir. Fabrikalarınsahibi olan patronlarla, fabrikalarda,emeği sömürülen işçilerin çıkarlarınınAYNI olmadığının, aralarındaki iliş-kinin sömüren-sömürülen, ezen-ezilenilişkisi olduğunun ifadesidir. Sendi-kaların işçi sınıfının örgütü olmasıdemek, tüm olaylara, süreçlere, ge-lişmelere, sömüren-sömürülen ilişkisiiçinde, işçi sınıfının çıkarları çerçe-vesinde bakması demektir. Ancak buçerçevede bakan sendikalar, eylem-

leriyle, aldıkları tavırlarla patronlarıve onların sömürü düzenlerini değil,emekçilerin saflarını güçlendirirler.Bu doğru sendikal anlayışın adı, sınıfve kitle sendikacılığı, başka bir ta-nımla devrimci sendikacılıktır.

Sendikalar Tüm DüzenPartilerinden BağımsızOlmalıdır

Düzen sendikacılığı değil devrimcisendikacılık, sınıf sendikacılığı ya-pılacaksa bunun ilkeleri netleştiril-melidir. Bu ilkelerden biri sendikalarındevletten, sermayeden, sol partilerdahil bütün politik partilerden örgütselanlamda bağımsız olması gerektiğidir.

Nedir örgütsel olarak bağımsızolması? Nasıl şekillenir?

“DİSK’in düzen partilerinin,CHP’nin yedeği haline getirildiği”eleştirilerimize karşı “hayır yokböyle birşey” diyorlar. Hatta dahada iddialılar “DİSK hiçbir zamanCHP’nin, düzen partilerinin yedeğiolmamıştır” diyorlar.

Eski DİSK Genel Başkanı, şim-dinin CHP milletvekili Süleyman Çe-lebi, 14. DİSK Genel Kurulu’ndakikonuşmasında, “ben CHP’li olduğumuhiçbir zaman inkar etmedim, ancaksendikacılığımda sınıftan yana oldum,sınıfa asla ihanet etmedim” dedi.

Gerçek böyle olmamıştır. Öncekiyazılarımızda bunun böyle olmadı-ğının örneklerini çokça verdik. Buradatekrarlamayacağız.

Son bir örnek daha verelim: “Tür-kiye’nin içinde bulunduğu koşullargözetilerek, Cumhuriyet’in temel il-keleri temelinde seçime birlikte girenCHP-DSP işbirliğinin işçi ve emekçihalkın kimi ekonomik, demokratikve siyasi taleplerine programında yervermesi de dikkate alınarak destek-lenmesi, (...) “Bağımsız aday” ger-çeğinin Siyasal Partiler Yasası, SeçimYasası yasakları ve barajların bir so-nucu olduğu gerçekliğiyle, seçim ça-lışmasının “SEÇİM BARAJLARINAHAYIR” kampanyasının bir parçasıolarak sürdürülmesine ve bağımsızsol adayların TBMM’de temsilinin,

siyasal yaşamımızda önemli bir ivmekazandıracağı...” (2007 Genel Se-çimlerine ilişkin DİSK Yönetim Ku-rulu adına DİSK Genel Başkanı Sü-leyman Çelebi’nin açıklamasından)

Bizim öncelikli sorunumuz işçi-lerin şu ya da bu partiye oy veripvermemeleri değildir. İşçilerin CHP’li,AKP’li, MHP’li olup olmamaları de-ğildir. İşçi öncelikle işçidir. Yerini,safını, çıkarlarını bilmelidir.

DİSK’in yukarıda örneklediğimizseçimlere ilişkin tutumu temel olarakiki yanıyla yanlıştır. Birincisi se-çimleri, parlamentoyu, düzen parti-lerini işçi sınıfına çözüm olarak sun-ması. İkincisi CHP-DSP ittifakınıdestekleyerek DİSK’i düzen partile-rine, CHP’ye yedeklemesi. Şu ya dabu partiyi desteklemek, ona oy ver-mek tek tek işçilerin kendi tutumlarıolabilir. Ancak bir sendikanın tutumuolamaz. Sendika, sendikacılık işçisınıfının, emekçilerin taleplerini öneçıkartır ve bunun mücadelesini verir.Seçim süreçleri bunun aracıdır sadece.Doğru tutum budur. Tersi kim nederse desin yedeklenmektir.

Devlet sendikacılığıyla, düzenpartilerine yedeklenmiş sendikalarlaişçi hareketinin gelişemeyeceğini;işçilerin kendi örgütlerini yarataraksöz ve karar sahibi olmaları, işçi ha-reketiyle, diğer halk sınıf ve tabaka-larının mücadelesinin birbirinden ay-rılmayacağını; devlete karşı mücadeleetmeden, militan bir mücadele ve-rilmeden, hak arayışlarının sonuçsuzkalacağını; işçi sınıfının hak arayış-larının sokaklara ve meydanlara çık-madan, devletle göğüs göğüse çatış-madan, önüne çıkan barikatları aşıpgeçme geleneği yaratılmadan ger-çekleşemeyeceğini işçi sınıfına gös-termeliyiz. Bu temeller üzerinde birmücadele programı yaratıp hayatageçirmeliyiz.

Bütün devrimci-demokrat işçiler,bürokratlaşmamış devrimci sendika-cılar, işçi hareketini devrimci bir ör-gütlülüğe kavuşturmak ve mücadeleyigeliştirmek için seferber olmalı, dev-rimci işçi cephesini yaratmalıdır.

Devam edecek

226

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Page 27: Yürüyüs 308

Demokratik mücadelede sendika-ların konumu ve sorumluluğu neredebaşlar, nerede biter? Politik mücade-le nasıl yürütülmelidir? AKP iktidarıtarafından demokratik kurumlara, der-neklere, dergilere yapılan baskın ve tu-tuklamaların yaşandığı, faşizmin hü-küm sürdüğü dönemde, emek müca-delesinin üstlendiği görev ve sorum-luluklar nelerdir? Ortalama ayda birbaskına uğrayan ve otuzun üzerindeüyesi ve yöneticisi tutuklu olan, KamuEmekçileri Sendikaları Konfederas-yonu KESK ve bağlı sendikaların bukonudaki tavırları net olmalıdır. Bubaskı ve sindirme politikalarına karşıbirlikte karar almalıyız, birlikte di-renmeliyiz. Başka yol da yoktur.

Demokratik mücadele başta olmaküzere, çalışanların talep ve önerileri-nin karar altına alınma süreçlerini iş-letirken, dönem dönem gelen öneri-lerde seçici davranıldığını ya da öne-rilerin kimden geldiğine bakılarak de-mokratik olmayan bir sürecin işletil-diğini görüyoruz.

Demokratik kitle örgütlerinde ka-rar alma süreci, kararların kitlelere ta-şınması ve pratiğe geçirilmesi ile ey-lem ve diğer faaliyetlerin altının dol-durması önemlidir. Bu, örgüt olmanınve örgütlü işleyişin gereğidir. Aksi tak-dirde yapacağınız işin altından kalkmaşansınız yoktur. Karar alma sürecigerektiği gibi işletilmediğinde ve ka-rarların hayata geçirilmesinde sorum-lu davranılmadığında, bu tarz sadecedemokrasi mücadelesine zarar vermez,sendikal mücadeleyi çürüttüğü gibi ör-gütü daraltır, kitleselleşmenin önündeengel haline gelir. Hak alma mücade-lesinde somut kazanım elde etmektenise hiç söz edemezsiniz.

26 Şubat 2012 Kadıköy'de yapılan;KESK üzerinde yoğunlaşan baskı ve tu-tuklamalara, çalışma yaşamına yönelikbaskılara, yoksulluğa karşı “Korkmu-yoruz, Susmuyoruz, Teslim Olmuyo-ruz” mitinginin karar altına alınması veörgütlenmesi yukarıda saydıklarımı-zın bir örneğidir. Bu karar KESK İs-

tanbul Şubeler Platformu tarafından alı-nan bir karardı. Bu kararın alınması veuygulanması tam anlamıyla bir örgüt-sel işleyişin nasıl olmamasının açık gös-tergesiydi. Toplantıya sunulan önerinindoğruluğu ve kimlerden geldiği konu-sunda hiçbir sorun yoktur. Gündeme ta-şınan öneriler doğru ve pratiğe geçiril-mesi gereken, yaşanan sürece denk dü-şen ve hatta geç kalınan önerilerdi. An-cak bu miting KESK İstanbul ŞubelerPlatformu’nun yapacağı bir miting ola-cak ve demokratik kitle örgütlerindendestek istenecek, bütün kurumlara çağ-rıda bulunulacak, katılımın olabildiğincegeniş olması için örgütlü olduğumuzalanlarda kitle çalışması yapılacaktı. Ey-lemin tarihi konusunda sürenin darlığıtartışma konusu oldu. Yapılan ilk top-lantıda kesin bir miting kararı çık-mamasına rağmen, sendika şubelerindealınan bir karar varmış gibi yangındanmal kaçırırmışcasına eylemin örgüt-lenmesine, duyurusuna başlandı.

Miting çalışmasının tüm eksikli-ğiyle birlikte 26 Şubat gününe ge-lindiğinde en önde açılan pankart, ey-lemi kimin düzenlediği sorusunu sor-mamıza neden olmuştur. Çünkü, pan-kartta “Emek ve Demokrasi Güç-leri” imzası vardı.

Soruyoruz!

- 26 Şubat mitingi Emek Demok-rasi Güçleri’nin mitingi midir?

- Kimdir Emek ve DemokrasiGüçleri?

- KESK Şubeler Platformu Emekve Demokrasi Güçleri’nin bir bileşenimidir?

- Hangi aşamasında birliğe dâhiloldu?

- Birliğe katılma kararı nerelerdeve nasıl alındı?

- “Emek ve Demokrasi Güçleri”adındaki birlikte kimler var, birliğe ka-tılmayanlar kimler ve hangi gerekçeylebirliğin içerisinde yer almadılar?

Yok, öyle değil de Emek ve De-

mokrasi güçleri sorumsuz, eylemin ira-desini çiğneyerek bir pankart açtıysa,o anda bu duruma niye müdahaleedilmedi, sonrasında bu örgütsüz ve so-rumsuz tavrın hesabı soruldu mu?

Mitinge katılmaları, destek ver-meleri için bütün kurumlar ziyaretedildi mi? Bunlar, açığa çıkması vedeğerlendirilmesi gereken, cevapbekleyen sorulardır. Mutlaka tartışıl-malı ve bu örgütsüz işleyişin önünegeçilmelidir.

KESK Şubeler platformu hesapvermeli, niyetini açıkça ortaya koy-malıdır.

Böyle bir oluşum varsa şubelerplatformunun bileşenlerinin nedenhaberi yoktur?

KESK Şubeler platformundan so-rularımızın cevabını istiyoruz.

26 Şubat’ta bir miting yapılmasıönerisinin dile getirildiği KESK Şu-beler Platformu toplantısında hastatutsak Yasemin Karadağ’la ilgili de birkarar alındı. Toplantıda TAYAD’lı ai-lelerin, hasta tutsak Yasemin Kara-dağ’ın serbest bırakılması için yapı-lacak eylemlere KESK Şubeler Plat-formunun katılması yönündeki iste-ği değerlendirildi. Yapılan değerlen-dirme sonucunda 28 Şubat 2012 gün-kü duruşmaya ve 26 Şubat akşamıTaksim İstiklal Caddesi’nde yapaca-ğı yürüyüşe KESK Şubeler Platformuolarak katılma kararı alındı. Diğer ta-raftan Çağdaş Hukukçular Derne-ği’nin Özel Yetkili Mahkemelerle il-gili talebi değerlendirilerek, bu mah-kemelerin kapatılması talebiyle ya-pılacak basın toplantısına katılmakararı alındı.

KESK Şubeler Platformu olarakTAYAD’lı ailelerin ve Çağdaş Hu-kukçular Derneği’nin eylemlerinekatılım kararı alınmasına, iki kuru-mun talebinin olumlu bulunmasınarağmen, ne yapılan eylem ve açıkla-malarda ne de mahkemede şubeler

KESK Şubeler Platformu HastaTutsakları Neden Sahiplenmez?KESK Şubeler Platformu NeyiSahiplenir, Nasıl Sahiplenir?

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 27

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 28: Yürüyüs 308

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!228

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

platformu adına katılan olmadı. Bu-nun adı sorumsuzluktur. Dayanışmanın,örgütsel hukukun, alınan kararların al-tını boşaltmaktır. Hiçbir mazeret bu du-rumu açıklamaz. Mazeretlerin arkası-na sığınmak yerine kararların hayatageçmesi için çaba gösterilmelidir.

Aynı tavır demokratik kitle ör-gütlerine yönelik baskı ve tutukla-malarda yaşanmıştır. Baskına uğ-rayan ve tehdit edilen birçok ku-rum KESK İstanbul Şubeler Plat-formu tarafından ziyaret edilmiş vesahiplenilmiştir. Bu kurumlar içe-risinde baskına uğrayan ve çalı-şanlarının tutuklandığı Yürüyüşdergisine de ziyaret kararı alınmıştı.Ancak bu ziyaret aynı sorumsuzluknedeniyle gerçekleştirilmedi. KESKŞubeler Platformu aldığı karara sahipçıkmadı. Güler Zere’nin serbest bı-rakılması talebiyle yapılan eylemlersürecinde de aynı sorumsuzluk gös-terildi. Bir örgüt, özellikle bir emekörgütünden bahsediyorsak örgütlen-meyen işin hayata geçmeyeceğinigayet iyi bilir. KESK GİBİ BİREMEK ÖRGÜTÜNÜN İŞLERİNİKENDİLİĞİNDENCİLİĞE BI-

RAKMA, TEMENNİLERLE HA-REKET ETME LÜKSÜ YOKTUR.

KESK Şubeler Platformu’ndanaçıklama bekliyoruz, alınan ka-rarların gereği neden yerine geti-rilmedi?

8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü’ne ilişkin alınan eylem karar-larının da örgütsel işleyiş açısındantartışılacak pek çok yanı vardır. Ka-rar alma yetkisi olmayan, sadeceöneri sunan KESK Kadın Mecli-si’nin KESK’e sunduğu önerilerüzerinden, Şube Yönetim Kurullarıyok sayılarak, Kadın Sekreterliğiolan sendikalarda kadın sekreter-leri, olmayan sendikalarda kadınyönetici, o da yoksa kadın üyelereçağrı yaparak kararlar alınmak-tadır. Burada eleştirilen, alınankararların doğruluğu ya da içeri-ği değildir. KESK tüzüğünde yeralan Demokratik Merkeziyetçiliğinyok edilerek, yerine sivil toplumcu birişleyiş hâkim kılınması çabasıdır.

KESK İstanbul Şubeler Platformu,8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gü-nü’ne ilişkin de aynı bakış açısıyla yola

çıkmıştır. Şubelerin Yönetim Kurulukararlarını istememiştir. Her şube yö-netim kurullarının kendileri gibi dü-şündüğünü, çalışan bütün kadınların 8Mart’a bakışının aynı olduğu kanısıüzerinden, feminist bir bakış açısıylaeylem kararları alması da emek ve sı-nıf mücadelesiyle bağdaşmaz.

Düşünün ki, KESK, 8 MARTDÜNYA EMEKÇİ KADINLARGÜNÜ DİYEMEYEN BİR EMEKÖRGÜTÜ DURUMUNA SO-KULMUŞTUR.

KESK, adeta egemenlerin 8 MartDünya Emekçi Kadınlar Günü’nün sı-nıfsal özelliğini yok etme çabasınaemek cephesinden katkıda bulun-maktadır. Buna kimsenin gücü yet-mez, izin vermeyiz.

KESK’teki anti demokratik işleyişderhal terk edilmelidir. Demokratik iş-leyişin, devrimci çalışma tarzının,devrimci dayanışmanın, devrimci so-rumluluğun ve devrimci hukukunrehber alınmasından başka yol yok-tur. Bu konuda KESK Şubeler Plat-formu’nu siyasal ve sendikal sorum-luluğa çağırıyoruz.

Ankara:15 aydır tutuklu bu-lunan Yürüyüş dergisi çalışanlarınınserbest bırakılması için Ankara’daHalk Cepheliler’in Sakarya Cadde-si'nde yaptıkları eylemlere 9 Martgünü devam edildi. “Yürüyüş HalktırSusturulamaz!”, “Kahrolsun FaşizmYaşasın Mücadelemiz!”, “YürüyüşÇalışanları Serbest Bırakılsın!”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız!” slo-ganlarının atıldığı eyleme 37 kişikatıldı.

Eylemde yapılan açıklamada, 24Aralık 2010 tarihinde Yürüyüş der-gisine yapılan baskın anlatılarak,çalışanlarının hangi gerekçelerle tu-tuklandığı anlatıldı. Açıklamada ayrı-ca “Malatya'da Grup Yorum konseriafişleri astıkları, biletleri sattıklarıiçin tutuklanan ve 13'er yıl hapis ce-

zası alan arkadaşlarımızın, F tipi tecrithücrelerinde bulunan tüm özgür tuts-akların seslerini seslerimize katarak 15Nisan'da Umudun Türküsünü hepbirlikte söyleyeceğiz. Ne YürüyüşDergisi çalışanlarını ne de bizleri bumücadelemizden baskılarınızla, tuts-aklıklarınızla vazgeçiremeyeceksi-niz.” denildi.

İzmir:10 Mart günü İzmir’inBornova ilçesinin Naldöken Mahal-lesi’nde “Yürüyüş” önlüklerini giy-en Dev-Genç’liler dergi dağıtımınaçıktılar. 12.00-16.30 saatleri arasın-da yapılan dağıtım sırasında halka,toplu mezarlardan bahsedilerek AliYıldız ve onun cenazesini almakiçin verilen mücadele anlatıldı; ayrı-ca Ayhan Efeoğlu’nun mezarı için demücadele edildiği belirtildi.

Dev-Genç’liler halkın sorun-larıyla da ilgilendiler; ekmek ya-pan kadınlarla oturup sohbet etti-ler, birlikte ekmek yediler. Naldö-ken Mahallesi sokaklarında ko-

nuşma yapıldı ve “Yürüyüş HalktırSusturulamaz!” sloganı atıldı. Halka50 tane Yürüyüş dergisi ulaştırıldı.

Adana:Adana’da, Yürüyüş der-gisi okurları 10 Mart’ta Akkapı Ma-hallesi’nde Yürüyüş dergisinin 305.sayısının tanıtım ve dağıtımını yaptı-lar. 5 Yürüyüş okurunun katıldığıçalışmada 3 saatte 57 dergi halkaulaştırıldı. Dağıtım sırasında mahal-le halkına yönelik sesli konuşmalaryapılarak, dergide ele alınan konularhakkında bilgi verildi. Devletin iş-kenceci katliamcı yüzünün EnginÇeber'in hayatına biçilen 36 bin TLile bir kez daha ortaya çıktığı an-latıldı. Çalışmada ayrıca Grup Yo-rum'un “Bağımsız Türkiye On'larınTürküsü” konserine çağrı yapıldı, elilanları dağıtıldı.

YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARI VE DAĞITIMCILARI,HALKA GERÇEKLERİ ULAŞTIRMANIN

SORUMLULUĞUNU ONURLA TAŞIYORLAR

Page 29: Yürüyüs 308

Yaklaşık beş ay önce Üçlü Danış-ma Kurulu'nun toplanmasının ardındanÇalışma ve Sosyal Güvenlik BakanıFaruk Çelik, 2821 sayılı Sendikalar Ka-nunu ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleş-mesi, Grev ve Lokavt Kanunu'ndayapılması düşünülen değişiklikler ko-nusunda taraflar arasında büyük oran-da anlaşmanın sağlandığı yalanındanbahsetmişti.

Toplantıdaki taraflar kimdi? İşçi konfederasyonlarından TÜRK-

İŞ ve HAK- İŞ, patronların sözcüsüTİSK ve patronların çıkarını koru-makla yükümlü olan AKP.

Bu durumda bu masada zaten işçi-nin tarafı yoktu.

Patronlar, patronların emirleriniyerine getiren hükümet yetkilileri vehükümetin değirmenine su taşıyanişçi konfederasyonları. Taraflar bun-lardan ibaret!

Konu ise, işyeri barajının % 50artı 1 den % 40'a; işkolu barajınınise % 10 oranından 1000 de 5’e çe-kilmesiydi. İşçinin örgütlenmesini kolaylaştı-

rıyormuş gibi görünen bu yasa tasla-ğı AKP'nin tuzağından geçerek ÜçlüDanışma Kurulu'na getirilmişti.

Neydi bu tuzak? İşkolları birleştirilecek, bir iş-

kolundaki işçi sayısı birden birearttırılacak. Örgütlenmenin önünesayısal zorluk çıkarılacak. Bakanlıkbu nedenle işkollarının sayısını25’ten 18’e indirdi. İşçi Konfederasyonların tepkisi ne-

deniyle geri adım atan bakanlık % 10barajını önce % 3’e indirdi. Henüznetleşen bir durum olmamakla birliktemeclis komisyonunda bu sayı % 1’e ge-riledi. Bugün itibariyle ise meclisteki ko-misyonda yapılan çalışmada işkolu sa-yısı 18’den 22’ye çıkarılmış durumda.

Sendikalar kanunun ve toplu işilişkileri yasa tasarısının gündeme ge-tirilmesindeki temel amaç, örgütlen-meye saldırı ve sermayenin yolunudüzlemektir. AKP’nin yalan tezga-

hında bunun adı “örgütlenmeninönündeki engellerin kaldırılması”olsa da gerçekler bunun tersini gös-termektedir. Sendikaların işinin bundansonrası açısından çok daha zor olaca-ğı tasarının içeriğinden ve gündeme ge-tirilen maddelerden de anlaşılmaktadır.

Düzenin değirmenine su taşıyansendikal anlayış bundan sonrasındakendi koltuğu için bile çalışmak zo-rundadır. AKP’nin bir yanıyla dayat-tığı budur!

AKP’nin bu tasarısının yasalaş-ması durumunda sendikaların kapısındakilit asılı duracaktır.

AKP, son günlerde yine “demo-kratikleşme paketleri”nden bahset-mektedir. Bunun ne anlama geldiğiniartık yazmaya gerek yok diye düşü-nüyoruz.

Örgütlenmeleri boğan AKP, bu sal-dırısına da bir kılıf bulmuş ve kendi-ne yakın sendikaların bir kısmını ayak-ta tutmanın formüllerini geliştirmiştir.

Sorun AKP’nin ne yaptığı değildir,bu açıktır. O iktidar koltuğuna halkıncanını yakmak, haklarımızı gaspet-mek için oturmuştur... Sorun işçinin sır-tından geçinen bezirganların ne yaptı-ğıdır. Mikrofon ve kamera gördükle-rinde mangalda kül bırakmayan ama iş-çinin derdine bakmayan, işçi aidatla-rıyla zenginleşen sendika ağalarınıntavrıdır sorun.

Türk-İş Genel Sekreteri ve aynı za-manda Türk Metal Sendikası GenelBaşkanı olan Pevrul Kavlak AKP’ninörgütlenmeye dönük saldırısını savu-narak “Baraj olmazsa güçlü sendikada olmaz. 100 kişi bir araya gelir, sen-dika kurar sözleşme yapar. Etniksendikalar kurulur. Barışa ve huzu-ra yazık olur” dedi. Saldırı tasarısın-daki işçi aleyhine olan pek çok mad-denin geriletildiğini iddia eden Pavlak,“engellere sığınıp örgütlenmeden vaz-geçmeye hiç bir sendikanın, sendika-cının hakkı olmadığını, barajları ba-hane edip, örgütlenme refleksini ça-lıştırmayanların şikayet etmeye hakkıbulunmadığını” da (Anadolu Ajansı 19

şubat 2012) söylemeyi ihmal etmiyor. Bu açıklamaya bakan iyi şeylerin

yapıldığını ortada bir gayretin olduğunudüşünür!

Birincisi, barajı savunmak, örgüt-lenmeyi savunmamaktı.

İkincisi, güçlü sendika barajladeğil, saldırılara karşı örgütlü , mi-litanca tavır sergilenmesiyle ve sonuçalınıncaya kadar vazgeçmemekleyaratılır.

Üçüncüsü, halkın düşman olarakgörüldüğü, işçinin insanca bir yaşamakavuşturulmadığı yerde hangi barıştanve huzurdan sözediliyor. Barış ve hu-zur; patronlarla hükümetin, hükümet-lerle sendika ağalarının barışı ve hu-zurudur. İşçi evinde açtır, hastadır; işinde kö-

ledir, haklarından yoksundur. Ortadahuzur ve barış falan yoktur!

Dördüncüsü, mücadeleye devametme lafları da oturdukları koltuğun ge-reği söylenmiş, kimsenin inanmadığısözlerdir. Verilmiş bir mücadele, bu sal-dırı yasa taslağı ile ilgili 50 kişilik ya-pılmış bir eylem, bir organizasyongösterin bakalım; var mıdır böyle birşey! Bu durumda işçi aleyhine olanhangi pek çok yasa değişmiştir. Niyekimsenin bundan haberi yoktur!

TÜRK-İŞ’e bağlı YOL-İŞ SendikasıRamazan Ağar da, sendika barajının birzorunluluk olduğunu bakın nasıl ge-rekçelendiriyor: "Bu baraj oranı % 1 yada % 2 olabilirdi ama sonuçta % 10'dan% 3'e düşürüldü. Peki neden % 0 olmasıTürkiye açısından sıkıntılı olur? Eğer ba-raj ortadan kalkarsa bu durum en çok ör-gütlerinin işine gelir. 7 kişinin bir ara-ya gelmesiyle yeni bir sendika kurula-bilir yani her önüne gelen sendika ku-rar bu ülkede. Özellikle yasadışı örgütler,her tarafta sendika kuracağı ve oluştu-racağı baskıyla zorla yetki almaya ça-lışacak. Bunun ötesinde barajın % 0 ol-ması halinde; Türkiye'de 'işveren sen-dikacılığı' türeyecektir.” İşçi sendikasına bakın: Sevsinler se-

nin işçi sendikacılığını....

Düzenin Kayığına Binenler,Onun Küreğini Çekerler!

Devrimci İşçiHareketi

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 29

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 30: Yürüyüs 308

2. BölümÖlüm orucu direnişi, sa-

vaşın, direnişin için den çık-mış Kürt halkını pek çok açıdanetkile miş sarsmıştır. Herşeyden önce,kendilerine yıllardır “Türk solu”nadair söylenenlerin gerçeği yansıtma-dığını görmüşlerdir. Yıllardır PKKönderliği tarafından “korkaklığı”,“işbirlikçiliği”, “Kemalistliği” anla-tılan “Türk solu”, bu ülkenin gördüğüen büyük vahşetlerden birine karşıdireniyor, onar onar ölüyor ve bu di-renişi, aylara, yıllara yayılan bir ka-rarlılıkla sürdürüyordu. Kürt milli-yetçiliğinin küçümsediği o sol, kendi -ni feda ediyor, kahramanlıklar yara-tıyordu.

Kendi örgütleri direnişe katılma-mış, onlarca devrimci tutsağın kat-ledilmesine seyirci kalmış, hatta bu-lundukları koğuşları boşaltarak düş-manın işini kolaylaştırmıştı. Kürthalkı, dünyanın birçok ülkesindendestek ve dayanışmanın olduğu buBüyük Direniş’te PKK’nin nedenyer almadığının, neden dayanışmagöstermediklerinin açıklamasını bek-liyordu. Halka ve kitlelerine, ölümorucu direnişini doğru bulmadık-ları için katılmadıklarını, barış sü-recinde olduklarını, “ölürüz dehücrelere girmeyiz” tavrını yanlışbulduklarını ve daha birçok şeysöyleyebilirlerdi. Ama bunlarınhiçbiri, düşman saldırdığında, ne-den devrimci tutsaklar la birliktedirenmediklerine bir cevap ola-mazdı. PKK de bu nedenle di renişikaralama ve devrimci harekete sal-dırma yolunu seçti.

PKK, düşmanın bile söyleye-mediklerini söyleyerek saldırdı di-renişe.

Özgür Halk ve Serxwebun’dakiAbdullah Öcalan’ın değerlendirme-leri, PKK’nin bugüne kadar pek çokolayda tanık olunan faydacı, ben -merkezci, kışkırtıcı, Türkiye solunu

küçümseyici... tüm özelliklerini yan-sıtıyordu. Özgür Halk dergisinin,Ocak 2001 tarihli sayısındaki “Ge-leceğe Notlar” başlıklı Abdullah Öca-lan’dan seçmeler ve yine aynı sayı-daki “F Tip leri, Devlet, Sol ve PKKAçısından Cezaevleri” başlıklı yazı,Ocak 2001 tarihli Serxwebun’daki,“Demokratik Çözüm HalklarımızınÖzgürleşme Seçeneğidir” başlıklıyazılar, sorumsuz bir saldırganlıklakaleme alınmıştı.

Yazılar öylesine pervasızdı ki, di-renişe düşmanın bile söyleyemediklerirahatlıkla söylenilmişti.

Direnişi mahkum et menin de öte-sine geçip, direnen devrimciler “kat-liamın sorumlusu” ilan edilmiş,devlet akla nmıştı. Saldırı, özel olarakda DHKP-C’ye yönelikti.

Öcalan, Özgür Halk dergisinde,“farkı” daha da derinleştiriyor veşöyle diyordu: “Cezaevindeki olaylartutarlı devrimci dire niş değildir...Bir F Tipi için bu kadar insan ya-kılmasının etik değerlerle, vicdanla,insanlıkla alakası yoktur.”

“İlkel bir yaklaşımdır... Sol ken-dine gelmeli, devrimciler akıllı ol-malı.” “Biz körce adam öldürmeyiz.Bunlarınki ilkel dönemde ucubeinsanların yaptıkları gibi şeylerdir.”

Öcalan, oligarşinin tutsakları diridiri yakmasına bir şey demiyor, tut-sakların fedasını tartışıyor. Kurşun-larla, bombalarla katledilen tutsaklariçin devlete “katiller” diyemiyor amadevrimcilere pervasızca saldırıyordu.En ağır kavramlarla devrimci hareketsuçlanıyor, adeta “bize mi sordunuzbaş larken, ne haliniz varsa görün”deniyordu. Direnişin dünyaya yayıl-ması, cüreti ve kararlılığı, “Türksolu” diye küçümsedikleri devrim-cilerin direniş te ortaya koyduklarıolağanüstü kahramanlık PKK’nin

politikalarını ve değerlendirmeleriniyerle bir etti.

19 Aralık sonrası yazılan yazılarda,yapılan açıklamalarda, oligarşidenhesap sormak, devletin katliamcı yü-zünü teşhir etmek, en azından moralolarak direnenlerin yanında saf tutmakyerine, oligarşiyle aynı ağızdan "dev-rimcilerin bittiği" ilan ediliyor, dev-rimcileri suçlayarak "devlet kadarörgüt de suçlu" deniliyordu. 15Ocak 2001 tarihli Özgür Halk der-gisi’ndeki "Evet, devletin yaptığı ya-sadışıdır, insanlık dışıdır. ... Ama buduruma solun da kendini abartması,taktiksizliği, plansızlığı zemin sundu.Sadece bir tarafın suçunu görüpdiğer tarafın suçunu, hatasını gör-memek olmaz" şeklindeki açıklamasol adına utanç kaynağıdır. İki tarafvar: Dev let ve sol... Ama PKK iki-sinden de değildi... O, iki taraf ara-sında tarafsızdı. Arada olmak, akıllısolculuğun en karakteristik özelli-ğiydi.

Devrimci bir gücün, böyle birkatliam sonrası, devrimcilerin yokedilemeyeceğini haykırması, bununiçin devrimcilerle omuz omuza ola-cağını açıklaması gerekmez miydi?Fakat PKK belimizin kırıldığını vebittiğimizi ilan etti. Çünkü devrim -cilerin tasfiyesinin kendi politikala-rının önünü açacağını düşünüyordu.

Neden direnmedik lerini, nedendevrimci tutsakları yalnız bıraktık-larını “izah” etmeye çalışırken, “Buzaten Adalet Bakanlığı’nın değil,devletin politikasıydı”... “Biz zatenölüm orucuna katılmıyorduk”...“zaten DHKP-C bi ze teslimiyetçidiyordu” demeye kadar uzanan vehiçbir tutarlılığı olmayan onlarca ge -rekçe sıralanıyordu. Biz devletle solarasındaki çatışmada taraf değiliz,onlar bizim dışımızdaki iki taraf, de-

Ölüm Orucu Politik Bir Direniştirİdeolojik-Politik Netlik GerektirirBüyük Direnişin Kahramanlığı Kürt Halkını

Etkilemiş, PKK’nin Neden Direnişte OlmadığıSorusunu Sordurmuştur.

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!330

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Page 31: Yürüyüs 308

nildiğinde başka gerekçelere de lüzumyok tur aslında.

Saldırı şu satırlarla devam edi-yordu: “Şu anda cezaevlerinde tu-tukluların can güvenliği 12 Eylül’lekıyaslanamayacak kadar tehlike-dedir.” ... “İçeri giriliyor, bir çırpıda20 -30 kişiyi öldürüp gidiyorlar.”... “Bu birimler kime bağlıdır? Ta-limatları kim veriyor? Hedef lerinedir? Çok bilinmiyor.” Savaşanbir siyasi hareket, bu katliamlarıkimin yaptığını, talimatları kiminverdiğini, hedeflerinin ne olduğunubilmiyor olamazdı. Dev leti, iktidarı,genelkurmayı katliamın sorumlusuolarak ilan edemedikleri için “bil-mezlikten” geliniyordu. PKK, neböylesi bir saldırganlıkla ne yalanve demagoji ile 19 Aralık katliamve direnişi sırasındaki tavrını da, Ftipleri karşısındaki tavırsızlığını da,bulundukları hapishanelerin hüc -releştirilmesi karşısındaki direnme-melerini de izah edemezdi.

PKK, Serxwebun’daki yazılardaÖcalan’ın ağzından da devrimci leri,özel olarak da dev rimci hareketi kat-liamın sorumlusu ilan et miştir. Suç-lamalar, karalamalar, provokatörlük-ten, özel savaşçılarla paralel davran-maktan, Avrupa emperyalizminin ku-cağında olmaya kadar uzanmaktadır:

“DHKP-C’nin tavrı son dereceprovakasyo na, saldırıya çanak tutanbir pozisyondaydı”...

DHKP-C Düşmanlığının Nedeni DHKP-C’nin Eleştirilerinin Doğrulanmasından Dolayıdır

Direnişin dışında kalmanın, düş-manın işini kolaylaştırmanın suçluluktelaşıyla, barış politikasının gerçekyü zünün açığa çıkmış olmasının he-zeyanı içinde saldırıyordu PKK.

PKK’ye yönelttiğimiz eleştiriler“benim direnişi mi niye desteklemi-yorsun” şeklinde değildi elbette. Eleş-tirimiz, “Düşman vahşice saldırır-ken, katlederken ni ye direnmedin?”çerçevesindedir. Ölüm orucunudestekle yip desteklememek başkabir şey, düşman devrimcileri katle-

derken dayanışmamak, di renmemekayrı şeydir.

DHKP-C’nin eleştirilerinin doğ-rulanması, yani PKK politikalarınıniflasını göstermesi, DHKP-C düş-manlığının nedenlerinden biridir. Di-ğer nedenleri de şöyle açıklıyorlar-dı:

“DHKP-C devlet içerisindekisavaş yanlılarıyla aynı zihniyet pa-ralelinde bu politikanın mutlakaboşa çıkarılması gerektiğini söyleye -rek, savaş ve devrim naraları atmayaçalıştı. Eğer gücü yetseydi PKK’nindemokrasi ve barış stratejisini kendisizaten boşa çıkaracaktı...”

Burada asıl sorun ortaya çıkıyor.Devrimci hareket, barış, demokratikcumhuri yet adı verilen uzlaşma,düzen içileşme politikalarının önündeengel olarak görülüyordu.

PKK, katliam sonrası yaptığı de-ğerlendirmelerle de “devrimcilerinyok edildiği”ni öngörü yordu. “Eğeriçeridekiler dağıtılırsa, bu örgütlerbü yük oranda tamamen tasfiye ola-caklar...”

“Böyle bir operasyon, böyle birtecrit, dağıtılma ortamında bu ör-gütler kolay kolay toparla namazlar,kendine gelemezler.”

“Örgütlerin tasfiyesi başarıldıdenilebilir...”

Bu sözlerin, Ecevit’in, Tantan’ın,Sami Türk’ün katliam sonrası yap-tıkları açıklamalardan pek bir farkıyoktur. Bu tablo bir örgüt için uta-nılacak bir tablodur.

Büyük Direnişimizin, devrimciliğiyeniden tanımlayacağını söyledik vetanımladı da.

Bedel ödemeyi göze almadan za-ferin kazanılamayacağını, faşizmve emperyalizmle mücadelede ortayolun olmadığını gösterdi. Bedelsizdevrimcilik yapılamayacağını öğrettiherkese, her kesime. PKK de öğre-necek her kesim gibi.

Yedi yıl süren Büyük Ölüm OrucuDirenişi sürecinde, buraya kadar özetolarak anlattığımız tavrı gösterenKürt milliyetçilerinin bugün, oligar-şinin saldırılarını durdurmak için ha-pishanelerde yaptığı direnişe ölüm

orucu demesine, en iyimser yakla-şımla, geçmişten çıkarılmış bir dersolarak baktığımızda, hiç kuşkusuzbir olumluluk olarak da görüle bilirdi.Ancak daha önceki karalamaların,saldırıların özeleşti risi verilmediğisürece, geçmişin muhasebesi yapıl-madığı sürece ideolojik ve politikolarak ölüm orucu direnişine dev-rimci içeriği ile bakamazlar. Ölümorucu devrimci eylem tarzıdır.Ölüm orucu ile oynanmaz. Sıra-danlaştırılamaz. Tehdit, blöf vetaktik aracı değildir ölüm orucu.

Geçmişte biz ölüm orucu yaparkentasvip etmediğiniz bir direniş biçi-miydi. Bugün ne değişti de siz yapı-yorsunuz? Bunu açıklamalısınız. Bizyapınca yanlış siz yapınca doğruoluyor. Neden? Bunu açıklamalı-sınız.

2000’den 2007’ye uzanan bu za-man diliminde, kahramanlık sayfa-larının yanında, sol adına utanç say-faları da yazdı tarih. Türkiye solununhiç bir döneminde sol adına savu-nulmamış ve savunulamayacak kadarutanç verici tablolar yaşandı. Uzundireniş, Türkiye solunun bir bölümün -de, devrimciliğin yenilmezliğini ka-nıtlarken, bir diğer kısmında ise,devrimciliğin ne ölçüde bü yük birbozulmaya ve çürümeye uğradığınıorta ya koydu.

Parti-Cepheliler, Büyük Direnişile devrimciliğin yenilmezliğinin ka-nıtlanmasında en önemli paylardanbirine sahip olma onurunu taşıyorlar.Bu onura, karşı-devrim fırtınası önündeideolojimizi savunma kararlılığı ve okoşullarda ideolojimizi hayata geçirmecüretini göstererek sahip olduk. Buonur, ideolojik, politik gücümüzdür.Düşmanla yüz yüze kaldığımızda dabir hücrede tek başımıza olduğumuzdada dik durmalıyız. Zafer hep bizimdir.İdeolojik, politik olarak dik duranı,hiçbir güç yıkamaz. İdeoloji, böylebir güçtür işte. Ve onunla silahlananlar,emperyalizm karşısında büyük birgüce sahiptirler. Tek başımıza da kal-sak, bu ideolojik politik tutumumuzdeğişmeyecek, kendi özgücümüze da-yanmaya devam edeceğiz, emperya-lizme ve onun her türlü uzantılarınakarşı savaşmaya devam edeceğiz.

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 331

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 32: Yürüyüs 308

“Kentsel Dönüşüm” emperyalistbir politikadır. Sadece Türkiye’deuygulanan ve sadece AKP’nin uy-guladığı bir politika değildir. Türki-ye’de Dünya Bankası’nın verdiğikredi ile uygulamaya konan “KentselDönüşüm”, emperyalist ve işbirlikçitekellerin emlak üzerinden açtığıyeni pazar alanını büyütmek için ya-pılmaktadır. Bunun için de halkınsahip olduğu evleri yıkacaklar ki,birincisi yıkılan yerlerde açılan ar-salara el koyacaklar. İkincsi, evi yı-kılan halka “depreme dayanıklı, dahasağlıklı” diyerek yeni konut sata-caklar.

Aşağıda Brezilya’nın enbüyük kenti olan Sao Pau-lo’dan bir fotoğraf var. Yok-sul ile zengin arasındakiuçurumu gösteren bu fo-toğraf, aynı zamanda halkınyaşam alanının nasıl da birhapishane gibi düzenlendi-ğini anlatıyor.

Halk sadece “macam-bo”larına (gecekondu) hap-sedilmiyor, yozlaştırılıyorda. Aynen bizde yapılmakistendiği gibi… Sao Pau-lo’nun gecekondu mahallelerinde yıl-da 10 bin kişinin öldüğü belirtiliyor.Polisin, katlettiği sokak çocuklarınıncesetleri sabahları çöp kamyonlarıile toplanıp, çöpe atılıyor.

Yoksulluk ve yozlaştırma azgınsömürücülerin saldırısıdır. Ne kade-rimizdir, ne de suçumuz… Meksi-ka'da "jacale", Arjantin'de "favela",Brezilya'da "macambo", Tunus'ta"gourbeville", Fas'ta "bidonville",Cezayir'de "casbah", Hindistan'da"bustee" olsa da adları, gecekondumahallelerine yönelik saldırı heryerde aynı. Çocuklarımızı yozlaştır-

mak, halkı birbirine olan gü-venini yok etmek, fuhuşu-uyuş-turucuyu-mafyayı bizzat ma-hallelere sokmak, işsizlik, açlık

ve yoksullukla ıslah etmeye çalış-mak…

“Kentsel Dönüşüm” kapsamlı veplanlı bir saldırıdır. Emperyalizmin,yeni sömürge ülkelerde denediği vedeneylerini birleştirerek “KentselDönüşümü” yeni yeni ülkelere dahaince politikalarla soktuğu biliniyor.Zabıtalarıyla, polisleriyle, dozerleriylegelmiyor direk. Direniş görürse onuda yapacaktır. Ama o aşamaya getir-meden, gecekondu sahiplerini kendiayaklarıyla getirerek, kendi elleriyleimza attırmak istiyor. Bunun için de,“herkesin kendi evi olacak” yala-

nından tutalım da, “yapılacak bi-nalardan size de pay vereceğiz”ekadar yalanlarla boyuyorlar gözleri-mizi.

Kendi ayaklarımızla gitmediği-mizde ise, yasalarıyla, polisiyle, za-bıtasıyla, dozerleriyle gelecekler.Gerçek yüzlerini görmeli ve evleri-mizi yıktırmamak için tek çıkar yo-lumuzun örgütlenmek olduğunu kav-ramalıyız.

Nasıl ki, kentsel dönüşüm sadecebizim ülkemizde uygulanmıyorsa,gecekondu halkının yıkımlara karşıdirenişi de sadece Türkiye’de yok.Biz de dünya halklarının gecekondudirenişlerinden, deneylerinden ya-rarlanacağız.

Güney Afrika’daki Abahlali baseMjondolo (Gecekondu Ha-reketi) isimli örgüt de yı-kımlara karşı direnen halkörgütlenmelerinden birisi.

Güney Afrika’nın Dur-ban kentinde 2005 yılındakurulan Abahlali baseM-jondolo’nun ilk eylemi yolkesmek idi. 7 bin kişininyaşadığı Kennedy Yolu adıverilen mahallede yapılanyol kesme eylemine polissilahlarla saldırdı. Karakolayürüyen halk, gözaltında-kilerin serbest bırakılmasını

sağladı. Yol kesmeyle başlayan buhareket kısa sürede on binlerce yok-sulu ve 30’u aşkın mahalleyi kapsayanbir toplumsal harekete dönüştü. 23ayrı yerleşim bölgesine şube açtı.30 bin kişinin üzerinde kitlenin sa-hiplendiği hareket, Güney Afrika’dakien büyük yoksullar hareketiydi.

Hareketin ana talebi “Kentin için-de toprak ve konut” sahibi olmaktı.Temel sloganları ise: “Toprak! Ko-nut!”, “Bizim Hakkımızda Konuş-mayın, Bizimle Konuşun” diyor-lardı.

Tüm Güçleriyle SaldıracaklarTüm Gücümüzle Direnmeliyiz

Hazırlıklarımızı YapalımHalkı Örgütleyelim

Yıkımların Sebebi Halk Korkusudur

HALKIZHALKIZ HAHAKLIYIZ KLIYIZ KAZANACAĞIZKAZANACAĞIZ

"Gecekodulardan GelipGırtlağımızı Kesecekler"

KORKUSUDURKORKUSUDUR

Sao Paulo

1 milyon ev yıkacaklar

İzin verecek miyiz?

Terörist diyorlar

Susacak mıyız?

Kentsel Dönüşüm Dedikleri

Zengine Villa Yoksula YıkımEvlerimizi Yıktıracak mıyız?

Yıkıma Karşı Ayağa Kalkın

Bugün Yıkım Yarın Sürgün

Yerinde Islah Tek Çözüm!

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!32

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Page 33: Yürüyüs 308

Zorla evden çıkarmalara, belediyehizmetlerinin yetersizliğine karşı damücadele ediyorlar. Su, eğitim vesağlık hakkı için de direniyorlar. Ge-cekondulu olmak, ihtiyaçları ve dire-nişin taleplerini arttırıyorlardı. Çünkügecekondularımızın yıkılması demek,yaşam hakkımızın gasp edilmesidir.Bu yüzden direniş de çok yönlü oluyor.Aynı Durban’da olduğu gibi…

Ve direnişe saldırı sadece gözaltı-larla sınırlı kalmadı. 26 Eylül 2009’dadüzenlenen bir toplantıya sivil faşistlersaldırdı ve 2 kişi katledildi. Dahasonra 4 Kasım 2006’da polisin gerçekmermi, zırhlı araçlar ve helikopterlerlesaldırdığı, Siyanda yerleşim yerindehamile bir kadın bebeğini kaybetti vebir kişi katlettiler. Ama direnişi biti-remediler.

Abahlali’ye katılan gecekonduhalkı, devletten bağımsız olarak kendikendini yönetme kararı aldı. Alınankararları halkın denetlemesi için ge-rekli mekanizmaları kurdular.

Seyyar satıcıları örgütlediler. Ge-cekondularda oturanlar, oturmayanakrabalarından başlayarak halkın di-ğer kesimlerine de ulaşıp direnişleredesteklerini aldılar.

Farklı ırk, din, ulus ve kökendengelen Abahlali’liler, direnişte güçlerinibirleştirdiler.

Sembolleri kırmızı tişörttü. İkti-dardakiler tarafından “izikipa ezi-bomvu” (kırmızı tişörtlüler) olarakanılıyorlardı. Tişörtler, Abahlali Ka-dınları Dikiş Kolektifi tarafından ör-gütlenen ve geceler boyu süren dikişdikme faaliyetleri içinde ve pedallıdikiş makineleri tarafından hazırla-nıyordu.

Temel eylem biçimlerinden birisi,yerleşim yerlerindeki yerel yönetim

merkezlerine yürüyüş düzenlemekti.Barınma Bakanlığı yerel bürolarına,yerel belediye binalarına ve belediyebaşkanına karşı yürüyüşler düzenli-yorlardı.

Demokratik eylemlerini yapar-larken; yargı yoluyla mücadele etmeyide ihmal etmediler. Yıkım operas-yonlarına ve zorla evden çıkarmalarakarşı direndiler. Mahallelerinden zorlaçıkarttıkları gecekonduluları “geçişkampları” denilen yerlere yerleştiri-yorlardı.

İşyerlerine, okullara ve sağlıkmerkezlerine uzak olan bu kamplaragitmemek için direndiler.

Bizdeki Bilgi Edinme Yasası’nınbir benzeri olan İletişim Yasası’nıkullanarak, belediyelerin gecekondubölgelerini zorla boşaltmaya yönelikplanlarını açıklamaya zorladılar.

Elektrik olmadığı için kullanılanaydınlatma ve ısınma araçları yü-zünden sık çıkan yangınları önlemekamacıyla gecekondu mahallelerineelektrik bağlanmasını sağladılar. Suve kanalizasyon hizmetlerinin sağ-lanması için verdikleri mücadele ilebazı kazanımlar elde edildi.

Toprak ve konut hakkı mücadele-lerini yürütürken, müzik, şiir ve tiyatrogösterileri de düzenlediler. 16 takımdanoluşan bir futbol ligi kurdular. İnsan-ların Bağışıklık Sisteminin ÇökmesineNeden Olan Virüs (HIV/AIDS) has-talığına karşı kendi tedavi olanaklarınıyarattılar. Gecekondu halkına yöneliktirajı 10 bini bulan bir gazete çıkarttılar.Bilgisayar eğitimi dahil çeşitli eğitimprojeleri de var.

Zimbabwe ve Haiti’deki gece-konducularla dayanışma etkinlikleridüzenlediler.

Sözcülerini, farklı kabilelerden

halkların dillerini dekonuşmayı bilen in-sanlardan seçiyorlardı.

Hareketin yöneti-cileri her yıl yenidenseçiliyordu. Hareketinbirçok alt komitesi veiç örgütlenmesi vardı.Bunlar: Kiliseler AltKomitesi, GençlikLigi, Kadın Ligi ve16 Takımlı Futbol

Ligi. Kendi aldıkları karara göre, ha-

rekette yer alan hiç kimse harekettenasla para almıyordu. Tamamen halkadayanan bir örgütlenmeydi. İhtiyaç-larını ise aidat ve bağışlardan karşı-lıyorlardı. Ele geçen paranın harca-nacağı yerler belirliydi, onun dışınaçıkılamaz ve bireysel harcama yapı-lamazdı.

Polis her yerde aynı… Yasalarladahi engelleyemediği direnişleri kom-plolarla durdurmaya çalıştılar. Ha-reketin 6 üyesi, ilgileri olmayan bircinayetle suçlanarak tutuklandı. Ancak6 kişinin yaptığı açlık grevinin deetkisiyle serbest bırakıldılar.

Komplolara, karalama kampan-yaları da eklendi. Ancak Yıkım KarşıtıKampanya ve Sosyalist ÖğrencilerHareketi’nin desteğiyle bu saldırılarda boşa çıkartıldı.

2010 yılında Güney Afrika’da ya-pılan Dünya Kupası öncesinde “utançkaynağı” olarak gösterilen gecekondumahallelerinin yıkımı için 7 bin in-sanın yaşadığı Kennedy Yolu Ma-hallesi’ne saldırıldı.

26 Eylül 2010’da yapılan, elektrikve suyun kesildiği saldırıda 4 gece-kondulu öldürüldü. Onlarca gece-kondunun yıkıldığı saldırıda binlercegecekondulu oturdukları mahallesin-den zorla boşaltıldı.

Güney Afrika’da gecekondu ma-hallelerinin 2014 yılına kadar yokedilmesi hedefleniyor. Bu da yineDünya Bankası’nın, emperyalistlerinpolitikasıdır. Tablo ne kadar tanıdıkdeğil mi? Düşman aynıdır, saldırıyöntemleri aynıdır. Karşılarında bu-lacakları direniş gücü de aynı ola-caktır. Bunun için örgütlenmeliyiz.Ve yıkımlara karşı hazırlıklı olmalıyız.

Güney Afrika

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 33

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 34: Yürüyüs 308

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!334

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

18-19 Şubat tarihlerinde Ok-meydanı Altınsaray Düğün Salo-nu’nda yapılan, “Yıkım Değil Ye-rinde Islah İstiyoruz” Sempozyu-mu’nda sonuç bildirgesi ve divanasunulan komite önergelerini yayın-lamaya devam ediyoruz.

ÖNERGE SAHİBİ;Yıkımlara KarşıOkmeydanı Halk Komitesi

ÖNERGE 3: “Kentsel Dönüşüm”ve bunun sonucu olarak yıkımlar,AKP’nin, işbirlikçi tekellerin çözü-müdür. Bu çözüm kentin genişlemesiile merkezde kalmış gecekondu ma-hallelerinden halkın çıkartılıp kentindışına sürülme çabasıdır. Bunun kar-şısında halkın çözümü, yaşadığımızyerleri halksızlaştırmadan, halkı evsizbırakmadan, tüm halkın sağlıklı konutsahibi olmasını hedefleyen halk içinüretilmiş YERİNDE ISLAHTIR”.

“YERİNDE ISLAH” PROJELE-RİNİN HER TÜRLÜ MALİYETİ-NİN DEVLET TARAFINDANKARŞILANMASI GEREKİR. BUGECEKONDU BÖLGELERİNDEYAŞAYAN YOKSUL HALKA DEV-LETİN BİR ÖZÜR BORCUDUR.

GEREKÇE: Kentsel dönüşüm, te-kellerin çıkarları için hazırlanmış birrant projesidir. Kentsel dönüşümünyoksullar için, halk için anlamı ise,evlerinin başlarına yıkılıp yaşadıklarımahallerden kent dışına sürülme pro-jesidir. İşte bu nedenle biz; iflah olmaz“kentsel dönüşüm” kavramının kapi-talist sistemlerde kentte, yoksul halkakarşı bir saldırı projesi olduğunu dü-şünüyoruz. Bu nedenle, kentin tarihini,kültürel dokusunu koruyan, egemen-lerin kar/rant çıkarına hizmet etmeyen,yoksulların konutlarının başlarına yı-kılmasına ve kentten sürülmesine ne-den olmayan, tersine mahallelerininve konutlarının insanca yaşanılabilir

durumda olmasını amaçlayan, “YE-RİNDE ISLAHI” istiyoruz.

Çünkü; “yerinde ıslah” kavramı,tartışmaların “kırk katır mı kırk satırmı” ikileminden çıkarılarak burju-vazinin halkı aldatmasını ve konuüzerinde demagoji yapmasını sınır-layacak ve tartışmaların ülke, kentve halk yararına sonuçlandırılmasınısağlayacaktır.

“Yerinde Islah”; Kent ve kentteyaşayanların birebir yaşamlarıylailgili olan başta barınma olmak üzere,sağlık, eğitim, ulaşım, çevre (su,atık, yeşil alan, hava-gürültü kirliliğivb.) dinlenme, ruh ve beden sağlığıile ilgili tüm sorunların çözümünüve insanca yaşama koşullarının iyi-leştirilmesi olarak ele alıyoruz.

“Yerinde Islah” kavramı; kentlerinfiziki durumlarının iyileştirilmesininyanında, esas olarak, kentlerde ya-şayan toplumun ekonomik-sosyal-kültürel olarak kentten yararlanmaanlamında sosyal adaletin azami ola-rak sağlanmasını da içermektedir.

“Yerinde Islah” kavramı, bireylerinbir diğerinin haklarını yok sayan “özel”çıkarlarını değil, kent ve ülkede yaşa-yanların genel çıkarlarını esas alır.

“Yerinde Islah” kavramı; kentintüm sorunlarının çözümünde, kararalma süreçlerinden başlayarak uy-gulamaların tüm aşamalarında, kentteyaşayanların örgütlü katılımını vedenetimini esas alır.

“Yerinde Islah” projeleri, bölgelerarası eşitsizliklerin ortadan kaldırıl-masını da amaçlar. Kent ve ülke ge-nelini kapsayan bir yaklaşımla pro-jeleri bütünlüklü olarak ele alır. Buaynı zamanda “taşı toprağı altın” di-yerek kırdan kente göç ettirilen nü-fusun belli kentlerde yoğunlaşmasınında önüne geçer.

“Yerinde Islah” projeleri, esasolarak insan merkezli projeler olup,

kentin ormanlık alanlarının ve suhavzalarının talan edilmesinin önünegeçeceği gibi, bu alanların ıslah edil-mesi ve artan nüfusa oranla kullanımalanlarının ve kapasitelerinin geniş-letilmesini hedefler. Bu aynı zamandakentlerimizde yaşanan susuzluk vesu baskınları gibi “afet”lerin de ya-şanmasını engelleyecektir.

ÖNERGE SAHİBİ:Yıkımlara Karşı ArmutluHalk Komitesi

ÖNERGE 4: Kentsel dönüşümprojeleri ile yıkımları uygulayabilmekiçin barınma hakkını kullanan haksahiplerini korkutarak veya aldatarak“rıza almak” adına “Kentsel DönüşümSözleşmesi” adı verilen sözleşmeimzalatılmak istenmektedir. Bu tip“sözleşmeler” halkın tek taraflı olarakbütün hak ve geleceğini elinden alanbelgelerdir. Bu “tek taraflı” olan söz-leşme belgeleri ne kadar “iyileştirilirseiyileştirilsin" özü itibariyle hak sahibihalkın mahallelerinden kovulmasıveya ön ödemesi mümkün olmayanoranda büyük borçlar altına sokulmasıamacını taşımaktadır.

BUNA KARŞI ELİMİZDEKİTEK GEÇERLİ YOL, HER ŞEY-DEN ÖNCE BU SÖZLEŞMELERİASLA İMZALAMAMAKTIR.

GEREKÇE: Kentsel dönüşümprojelerinin önünde hiçbir engel ol-maması için öncelikle hak sahibi ile“anlaşma” adına “Kentsel DönüşümSözleşmeleri” imzalatılmak isten-mektedir. Ancak, “sözleşmenin” im-zalanmaması hala her tür yasal dü-zenlemenin üstündedir. Bu tip “söz-leşmeler” hak sahibi halkın hukuksalgüvenceleri ve gelecekleri kendi el-leriyle ortadan kaldırılmak istenme-sidir. Bu “sözleşmeler” hak sahibihalkın birliğini bütünlüğünü bölmeye,direnişi kırmaya yönelik dayatma-

“Yıkım Değil Yerinde Islah İstiyoruz” Sempozyumu,

Yıkımlara Karşı ÖrgütlenmeÇağrısıdır!

Page 35: Yürüyüs 308

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 335

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

lardır. Bu tip sözleşmeler laf kalabalığıaltında evimize el konulmasının önü-nü açan ve bizi mahallemizden sür-meyi kolaylaştıracak sözleşmelerdir.

ÖNERGE SAHİBİ:Yıkımlara KarşıOkmeydanı Halk Komitesi

ÖNERGE 5: “Kentsel Dönüşüm”projeleri ile yıkımları gündeme gelenmahallerde yaşayan HALK, ÖNCE-LİKLE İÇİNDE KENDİLERİNİNSÖZ VE KARAR SAHİBİ OLMA-DIĞI, MAHALLE HALKINA HİZ-MET ETMEYEN HİÇBİR PROJEYİKABUL ETMEZ.

Yıkımlara karşı tek ve en önemlisilahımız örgütlenme ve mücadeledir.Bunun dışındaki tüm önermelerve yöntemler, en temel hakkımızolan barınma hakkımızın eli-mizden alınmasını, konutları-mızın başımıza yıkılarak ma-hallelerimizden kent dışına sü-rülmemizi engelleyemez. Onuniçin YIKIMLARA KARŞI ÖR-GÜTLENME VE MÜCADELETEMEL ALINIR.

GEREKÇE: 1950’lerde kö-yünden edilip şehirlere göç et-mek zorunda bırakılan halkımız,kentlerde kendi çabalarıyla ve varınıyoğunu ortaya koyarak kentin dışındada olsa çoluk çocuk başlarını soka-bilecekleri bir ev sahibi oldular. Birömür tükettiler, tüm varlıklarını ev-lerine, mahallelerine yatırdılar. Ev-lerini imece usulü dayanışma içeri-sinde yaptılar. Komşularıyla birliktemahallelerini oluşturdular. Mahalle-lerinin ihtiyaçlarını birlikte karar ala-rak birlikte çalışarak giderdiler. Ma-hallelerinde neyin yapılması neyinyapılmaması konusunda hep birliktetartışarak karar verdiler. Evlerin ya-pılmasından mahallelerin kurulmasınakadar hep söz ve karar sahibi olanhalk, evlerinin yıkılması, mahallele-rinden sürgün edilmek istenmesi kar-şısında da aynı kararlılık ve duyarlıklabirlikte davranmak zorundadır.

Egemenlerin birliği bozucu yakla-şımları, dayanışmayı engellemek vehalkı birbirine karşı kışkırtmak için

yaptığı tüm manevralar nedeniyle halkınbirliğini beraberliğini korumaya, bugünher zamankinden daha fazla birliğe veberaberliğe ihtiyacı vardır.

Barınma hakkımızın elimizdenalınmasını istemiyorsak, mahallele-rimizden sürülmek istemiyorsak, ge-leceğimizin yok edilmesini istemi-yorsak örgütlenmeliyiz, mücadeleetmeliyiz. Bunun için de çok emekharcamalıyız. Önümüzdeki dönemdeçok çeşitli gerekçelerle yapılmasıplanlanan yıkımlara karşı, mahalle,ilçe, il düzeyinde tüm örgütlülükleri,kurumları bir araya getirerek, çeşitligörevleri olan komisyonlar (basın,hukuk, halkla ilişkiler, dayanışma,sağlık, eğitim vb.) kurarak, mevcutolanları genişleterek örgütlülüklergüçlendirilmelidir.

Yıkımı hedeflenen mahalledekitüm halkı, ev ev dolaşarak, ev sahibikiracı demeden, iktidarın amacınaulaşmak için “anlaşma, sözleşme,sözleşmenin iyileştirilmesi” gibi “pa-zarlığı” temel alan, direnişi kırmaamaçlı oyunlar ile ilgili olarak mahallehalkı bilgilendirilmelidir

Mahalle halkının tamamını bilgi-lendirmenin yanı sıra, her mahalleörgütlülüğü, kendi mahalle sorunlarınıve yıkımların haksızlığını hukuksuz-luğunu anlatan dosyalar oluşturulmalıve medya patronlarının tüm engelle-melerine rağmen halk basın-tv ve in-ternet üzerinden bilgilendirilmelidir.

ÖNERGE SAHİBİ:Yıkımlara Karşı AlibeyköyHalk Komitesi

ÖNERGE 6: Konut sorunu da,barınma hakkı da kapitalist üretim

biçim ile ortaya çıkmış bir kent so-runudur. Bu sorunun özü de eğitim,sağlık, iş, ulaşım, deprem, göç, bes-lenme, suyun ticarileştirilmesi, yeraltıve yerüstü varlıklarının özelleştiril-mesi, yağmalanması gibi temel so-runların özünü oluşturan emek-ser-maye çelişkisinin ete kemiğe bürün-düğü kapitalist sistemdir. Sorununkaynağı olan bir sistemin sorunuçözmesi de mümkün değildir. Ba-rınma hakkı için yıkımlara karşı mü-cadele, sınıfsal temelde kapitalizmekarşı verilen mücadele üzerinde yük-selmelidir. Sorunlarımızın kökten vekalıcı çözümü ise, ezen ve ezileninolmadığı, insanın insan tarafındansömürülmediği, tüm ekonomik, si-yasal, kültürel, bilimsel ve teknolojikgelişimin insanlığın hizmetine su-

nulduğu, bütün toplumsal düzenintemelden halkın çıkarları doğrul-tusunda yeniden şekillendirildiği;bağımsız, demokratik ve halkındevrimci iktidarına sahip bir Tür-kiye’nin yaratılmasıdır.

Bugün yaşadığımız sorunlarıntemeli emperyalizme bağımlı birülkede yaşıyor olmamızdır. Ba-ğımsızlığı olmayan bir ülkeninulusal iradesi yoktur, ulusal onuruayaklar altında çiğnenir. Bağım-

sızlığı olmayan bir ülkenin demok-rasisi de yoktur. Bu defa ayaklar al-tında çiğnenen haklarımız, özgür-lüklerimizdir... İşte emperyalizmekarşı bağımsızlık, faşizme karşı de-mokrasi mücadelesi, bunlara son ver-menin tek geçerli yoludur. Bağım-sızlığı savunmak, anti-emperyalistolmanın, demokrasi istemenin, tutarlıolmanın bir gereğidir. Demokrasimücadelesinin özünü de emperya-lizme ve yerli işbirlikçilerine karşımücadele oluşturur.

ÖNERGE SAHİBİ:Yıkımlara Karşı ArmutluHalk KomitesiYERİNDE ISLAH İSTİYORUZ

Kentsel dönüşüm projesi rant vekar projesidir dedik. Kentsel dönüşümistemediğimizi söyledik. Biz gece-kondularımızdan çok mu memnunuz?

Page 36: Yürüyüs 308

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!336

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Hayır değiliz. Biz de en güzel yerlerdeyaşamak istiyoruz. Ama bu yapılırkende mahallemizden, komşuluk ilişki-lerimizden kopartılmadan evlerimizdensürülmeden bir çözüm yaratılmasınıistiyoruz. Yerinde ıslah istiyoruz.

Yerinde ıslah nedir?

Yerinde ıslah; evlerimiz başımızayıkılmadan ve kentten sürülmeden,tarihimizi, kültürümüzü, komşulukilişkilerimizi bozmadan, evlerimizinve mahallelerimizin sağlıklı ve ya-şanabilir olmasıdır.

- Bizler gecekondularımızın sa-hibiyiz. Devlet bugün bizi tanımıyor.Bize işgalci diyor. Yerinde ıslahınolması için konut hakkımız güvencealtına alınmalı ve tapularımız bedelsizolarak verilmeli.

- Bu mahallelerde bizler yaşıyoruz.Bir şeyler yapılacaksa bize sorulmalı.

Söz ve karar hakkımız olmalı. Bizimlebirlikte halktan yana mühendis, mi-mar, doktor ve uzmanların olduğubir komisyonla projeler hazırlanmalı,ıslah çalışmaları yapılmalı.

- Biz halk olarak bunları yapabi-liriz. Bizim mahallemiz en güzel ör-nektir. Armutlu’yu biz, devrimcilerinöncülüğünde mühendislerin mimar-ların yardımıyla kurduk. Mesela, suihtiyacımız vardı. Boruları, topladı-ğımız paralarla veya oradan buradanaldığımız borularla evlere biz getirdik.Armutlu halkı kendi sorunlarını ken-disi çözmüştür. Bugün hala bizimgetirdiğimiz boruları kullanıyoruz.Biz o zaman kendi olanaklarımızagöre mahallemizi yaşanabilir halegetirmenin yollarını bulduk.

- Bugün madem depreme karşıdayanıklı ve sağlık konutlar diyorlar

o zaman devlet ve belediyeler yapı-lacak her türlü düzenleme için halkınihtiyaçlarını karşılamalıdır.

Deprem veya afet riski nedeniyleyenilenmesi gereken evler varsa ye-nilemelidir. Alt yapı sorunu varsa,kanalizasyonu, su gideri, yolları ya-pılacaksa belediyeler yapmalıdır.Okul, hastane, park alanları gereki-yorsa tüm ihtiyaçlarımız karşılan-malıdır.

- Hiç kimse evlerimizden, ma-hallemizden rant sağlamamalıdır.

Bütün bunlar için:

Öncelikle yaşadığımız evlerin bi-zim olduğu gerçeği kabul edilmelive mahallelerimizin tarihi ve kültürelyapısı bozulmadan, komşuluk iliş-kilerimiz korunarak alt yapı sorunlarıçözülmelidir.

Bitti

Patavatsızlık; sözlerinin nereyevaracağını düşünmeden saygısızcakonuşan, davranışlarına dikkat etme-yenlere özgüdür. Ancak, düzen in-sanlara düşünmeden, saygısızca ko-nuşmayı dayatır. Davranışlarına dikkatetmemeyi meşrulaştırır. Çünkü birey-selliği savunan düzen, "Söylediklerim,yaptıklarım bir tek bana, kime ne!”der. Bu da beraberinde aklına ilkgeleni yapmayı, ağzına ilk geleni söy-lemeyi getirir. Bu devrimci değildir.Cepheli nerede nasıl konuşacağınıbilir. Cepheli aklına ilk geleni söyle-mez. Kuracağı her cümlenin karşı-sındakini nasıl etkileyeceğini düşünür.Yani sözcükleri seçer. Cümlelerinedikkat eder. Halkımız "Söz var işbitirir. Söz var baş yitirir." der. Bubizim yoldaşlık ilişkilerimize en güzelörnektir. Mesela, bir yoldaşımızınzaaflarını olur olmadık yerde yü-züne vurmak, ilişkilerimizin teme-linde yatan saygı çerçevesinde değilde düşünmeden söylemek o insanıbizden uzaklaştırır.

Düşman her şeyi bilmemelidir.Biz savaş örgütüyüz ve patavatsız-lığımızdan dolayı örgütlülüğümüzeve halkımıza zarar verebiliriz. Ör-neğin, düşman telefon konuşmala-rımızdan, hal ve hareketlerimize ka-dar çok dikkatli bir şekilde gözetlerve bize karşı kullanır.

Patavatsızlık düşüncesizliktir.Cepheli halkını mücadelesini aklın-dan çıkarmaz, halkımızın sorunlarınıkendi sorunları gibi benimser. Sorunçözücüdür. Düşüncelidir. Yani hersöylediğini 30 saniye düşünür vedaha sonra konuşur. Örneğin, mü-cadelemizi, devrim iddiamızı götür-düğümüz yoksul mahallelerimizdehalkımız konuştuklarımıza ve yap-tıklarımıza göre bizi tanır, sahiplenir.Yeni bir insan saflarımıza katıldığındabizim birbirimize olan saygımız sev-gimiz ve davranışlarımızdan etkilenir.Düzene alternatif olduğumuzu gös-termeliyiz. Patavatsızlık saygısızlıktır.Saygı mücadelemiz içerisinde herCepheli'nin olmazsa olmaz özelli-

ğidir. Yoldaşlarına ve halkına say-gısızlık eden bir devrimci kendinisorgulamalıdır. Çünkü düzenden ko-pup gelmiş birçok insan Cepheli’ninsaygısını ve yoldaşlık ilişkilerini ya-şam biçimi haline getirir. Saygısızlıkdüzenindir. Düzenle bağımız olma-malıdır. Patavatsızlık yaparak hemkendimize hem de yoldaşlarımızaolan saygımızı kaybederiz.

Patavatsızlık iç düşmandır. İçdüşmanımıza karşı savaşmalıyız.Öncelikle devrimi düşünmeliyiz. BirCepheli başında da söylediğimizgibi 30 saniye düşünür; duygularıyladeğil, mantığıyla hareket eder. AyrıcaCepheli yaptığı her şeyi, örgütlülü-ğümüzü ve hareketimizi temsilenyaptığını aklından çıkarmaz. Hede-finin devrim ve sosyalizm olduğunuunutmaz. Saflarımıza yeni katılaninsanlara mücadelemizi, bizi anla-tabilecek öğretmen olduğunu bilir.Son olarak ona öğretmenlik edenherkese karşı da dikkatli, düşünerekve saygılı davranır.

Cepheli Patavatsız DeğildirKendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

Page 37: Yürüyüs 308

Devlet için hapishanelerin yönetil-mesi, devlet otoritesinin halk üzerindesağlanması açısından hayati derecedeönemlidir. Tutsakları tecritle ve hertürlü işkence, baskı yöntemi ile teslimalmaya çalışır. Tutukladığı, dört duvararasına attığı tutsakları, düşüncelerinden,inançlarından, kişiliklerinden vazgeçi-rerek kendi iradesine tabi kılmayı he-defler. Bu nedenledir ki hapishanedekidevrimci tutsakların her haklarını onlarakarşı bir silah olarak kullanmaya çalı-şır. Hasta tutsakların tedavi haklarınınengellenmesi ise bu saldırının en aşa-ğılıkça olanlarındandır. Devlet tedavihakkını engelleyebilmek için onlarcayol-yöntem dener. Tutsaklar için dok-tora gitmek, tedavi olmak, sağlık hiz-metlerinden yararlanmak bütün ola-naklarıyla engellenir. Doktora muaye-ne olmak için verilen dilekçeye aylar-ca cevap verilmez. Hastaneye sevktekullanılan ringler başlı başına hastalıknedenidir. Hastaneye gittiğinizde dok-tora rahatsızlıklarınızı anlatamazsınızçünkü hastane sevkinizde bulunan as-ker yanınızdan ayrılmaz, kelepçele-rinizi açmaz. Bu duruma itiraz ettiği-niz için tedaviniz yapılmadan yenidenhapishaneye getirilirsiniz. Yeniden has-taneye sevk yaptırmanız ayları bulur. Is-rarınız sonucunda muayene olmayı ba-şardığınızda ise hastalığınız için yapa-cak çok fazla bir şey kalmamıştır.

Devlet tutsaklara saldırısını, adına“üçlü protokol” denilen, Adalet, İçişlerive Sağlık Bakanlıkları arasında imzala-nan ve yasallaştırılan protokolle yap-maktadır. 17 Ocak 2000 tarihinde uy-gulanmaya başlanan üçlü protokol, 19Ağustos 2011’de yeniden düzenlen-miştir. Bu düzenlemeye göre;

1- Tutuklu ve hükümlülerin mua-yeneleri “muhafaza odaları” denilenyerlerde yapılacaktır ve bu odalar datamamen tecrit esasına göre düzenle-necektir.

Tecrit altında tutsakların tedavi edi-

lebilmesi mümkün değildir. Zaten tut-sakların hastalıklarının temel nedenitecrittir. Bu madde ile hasta tutsakla-rın, kimse görmeden-duymadan ses-sizce imha edilmesi yasal olarak da pe-kiştirilmiş olur.

2- Sürgün sevkler, onursuz ara-malar, jandarma aramalarının söz-lü talimatlarla yapılabilecek şekildedüzenlenmesi ve tüm hak gaspları-nın yasallaştırılması tecriti ağırlaş-tırmaktadır.

Tecrit, hapishanelerdeki bütün so-runların temelidir ve üçlü protokol ileAKP, tutsakları tecritle katletmeye devamedeceğini göstermektedir. Hasta tut-sakların tedavi haklarını korumak, sa-vunmak için hiçbir hukuki dayanak-ları bulunmamaktadır.

Devrimci tutsak Güler Zere’nin tedavisüreci devletin tutsakları katletme poli-tikalarının anlaşılabilmesi açısındanönemlidir. Güler Zere, ağzında çıkan biryara nedeniyle doktora gitmek istemiş an-cak altı ay boyunca doktora çıkarılma-mıştır. Altı ay sonra doktora çıkarıldı-ğında, ameliyat olması gerektiği söy-lenmiş ancak bu kez de ameliyat olabil-mek için beş ay bekletilmiştir. Ameli-yattan sonra “mahkum koğuşu” denilenhavasız, pis, güneş görmeyen hastanemorgunun hemen yanındaki koğuştabekletilmiştir. Kanser hastası olan ve bunedenle damağı alınan Güler Zere has-tanede “mahkum koğuşu” denilen hüc-rede refakatçisi bile olmadan ölümeterk edilmek istenmiştir.

Güler Zere devrimci bir tutsaktır. Hal-kının kurtuluşu için savaşmış, tutsak düş-müş ve tutsaklık koşullarında asla teslimolmamış, iradesini düşmana teslim et-memiştir. Bu nedenledir ki düşman,hastalığını ona karşı kullanmış, “af di-lenmesini” beklemiş, aksi durumda te-davisini yaptırmayacağını şart olarakkoymuştur. Güler Zere’nin onurlu dire-nişini desteklemek ve tedavisinin yapıl-masını sağlamak için yoldaşları tarafın-dan başlatılan eylemlerin hızla yaygın-laşması, halkın sahiplenmesi sonucu“Devlet beni ölümün eşiğine getiripöyle bıraktı. Bunu da unutmayacağım”demiştir. Ve evet devlet Güler Zere’nintedavisini en başından itibaren engelle-miş, tedavi hakkını -yasal olarak da bu-lunmasına rağmen- kullandırtmayarakonu katletmiştir. Devletin hasta tutsakları

bu şekilde katletmesi tecrit politikası ileamaçlananın en açık ifadelerindendir. Tut-saklar tecrit koşullarında senelere varansüreler içinde hastalanmakta ya da has-talığı ilerlemekte, tedavileri yapılmaya-rak, geciktirilerek katledilmektedir. Bu,devletin sessiz politikasıdır. “İdam kal-dırıldı”, “demokratikleşiyoruz” ya-lanlarıyla birlikte halka göstermeden, du-yurmadan tutsaklar katledilmektedir.

Bu ülkenin hapishanelerinden sü-rekli tabutlar çıkmaktadır. Güler Zere nez-dinde başlatılan hasta tutsaklara özgür-lük kampanyası, tutsakların en güçlü ses-lerinden olmuştur. Hasta tutsaklar dev-letin dayattığı gibi özür dilememiş, mer-hamet, af beklememiştir.

Hasta tutsakların sessiz imhası bugünde devam etmektedir. Hapishanelerde sonon yılda 1758 ölüm yaşanmıştır. Vehasta tutsaklara son örneklerden biriBakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi’ndeyaşanmıştır. Yasemin Karadağ %18’i ça-lışan tek böbreği ile yaşamaya çalış-maktadır. Aynı zamanda yüksek tansiyonhastası ve yakın zamanda da beyin ka-naması geçirmiştir. Yasemin Karadağ, ra-hatsızlıkları nedeniyle doktora çıkmakiçin günlerce beklemiş ancak hastanedekelepçeli ve askerin yanında tedavi ol-mayı kabul etmediği için saldırıya uğ-ramış ve muayene olamadan geri geti-rilmiştir. Yasemin Karadağ’ı hastaneyegötüren uzman çavuş Öner Ağırman, Ka-radağ’ı yumruklamıştır. Beyin kanama-sı geçirmiş bir hastaya yumruk atmak,yerlerde sürüklemek, öldürmek için sal-dırmaktan başka bir şey değildir. Ki uz-man çavuş “Ölürsen öl, senin için biravuç toprak bulunur.” demiştir. Düş-manlığını pervasızca sergilemiştir. Ya-semin Karadağ hala gerekli tahlilleriçin doktora düzenli olarak çıkmamak-ta, ihtiyacı olan, diyet besinleri alama-maktadır. Hapishanelerin fiziki koşulla-rı ise hastalığının her geçen gün daha art-masına yol açmaktadır. Tek böbreğininçalışma kapasitesi %15’e düşmüştür.

Sağlık hakkımızı engelleyerek biziteslim almayı planlayan oligarşi yanılı-yor. Güler Zere, canı pahasına da olsa,düşmanından af dilememiş ve tamamenyasal hakkının kullanılmasını dayatarakçekip almıştır yoldaşları onu. Tutsakla-rın sağlık hakkını gasp edenler bilmeli-dirler ki, bu ve benzeri yöntemlerledevrimcileri asla teslim alamazlar.

Tedavi Hakkının Engellenmesi

Özgür TutsaklardanÖzgür Tutsaklardan

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 37

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 38: Yürüyüs 308

18-24 Mart20 Mart 1998: Burdur'da Newroz etkinliklerini en-

gellemek için sabah saat 06.00'da öğrenci evlerine yas-ak yayın vs. silah, var gerekçesi ile baskınlar yaptı. 2'siTÖDEFli 23 kişi mahkemeye çıkarıldıktan sonra serbestbırakıldılar.

22 Mart 1995: Avcılar Yurdu Müdürü faşist ŞehabettinKaya DEV-GENÇ’liler tarafından DHKC/DEV-GENÇimzalı "Faşist Şehabettin Kaya'dan Hesap Sorduk, Sor-acağız" pankartı İstanbul Üniversitesi Avcılar KampüsüMühendislik Fakültesine asılarak bir kez daha uyarıldı.Ayrıca 19 Mart günü Şehabettin Kaya'nın arabası DEV-GENÇ tarafından yakılarak cezalandırıldı.

gençliğin tarihinden

Ülkemizde Gençlik

Son günlerde eğitim sisteminde ya-pılacak değişiklikler tartışıladursun, dü-zenin eğitiminin tüm iğrençliği, yozluğuve acizliği de tek tek dökülüyor. İsmail Erez EndüstriMeslek Lisesi öğrencileri kantin fiyatlarının yüksek ol-ması nedeniyle okulda yemek boy-kotu yaptılar. Okula ken-di yemeklerini getiren öğrencilerin haberini alan işgüzarokul müdürü, polislerle beraber sınıf bastı. Boykota ka-tılan öğrencinin ailesini, çocuklarını polise vermekletehdit etti.

Diğer bir haber de Isparta'dan Şarkikaraağaç Anado-lu Öğretmen Lisesi'nden. Okulun müdürü okulun öğren-cilerinden birini internetten kandırdı ve kendini hafıza ge-lişim uzmanı olarak tanıtarak onu hamile bıraktı. Geçenhaftalarda yazılan bir haber de kafatasçı bir okul müdü-rünün açıklamalarıydı. Okul müdürü "Vatana millete za-rarlı çocuğun gen haritası çıkarılsın, çocuk, yürüme-den yok edilsin" diyordu.

Ülkemizin farklı yerlerinden eğitimcilerin durumları-nı karşılaştırabiliyoruz. Görebiliyoruz ülkemizin gençli-ğinin kimlere emanet olduğunu. Düzen kendine uygungençler yetiştirirken aynı zamanda ahlaksız, çürümüş ki-şilikleri gençleri eğitmesi için yetiştiriyor. Pahalı kantinfiyatlarını boykot ettikleri için sınıfları polisle basanokul müdürü hakkı, hukuku, adaleti nasıl öğretsin öğ-rencilerine? Ya da okulda, odasında öğrencisini ahlak-sızlığa zorlayan bir okul müdürü nasıl anlatsın ahlakı, te-miz kalmayı, yozlaşmamanın gerektiğini? Bu gibi adam-lar çürümüşlük ve kokuşmuşluklarıyla etrafı zehirle-mekten başka bir işe yaramazlar.

AKP her zaman yaptığı gibi yine halkı aldatıyor, kan-dırıyor. 4+4+4 sistemiyle eğitimin daha kaliteli olacağı-nı söyleyen AKP görmüyor mu bu eğitimcileri? Tabi gö-rüyor, biliyor. Hatta o eğitimcilere yol gösteren de, onla-rı alkışlayan da destekleyenler de koruyanlar da bu ikti-dar! Gündemi 4+4+4'le işgal edip tüm ahlaksızlıkları ya-pan, yaptıran yine bu iktidar. Ülkesinin çocuğuna, gencinezerre kadar değer vermeyen bir iktidar, eğitim konusun-da asla samimi olamaz.

Birkez daha görüyoruz; düzenin eğitim sisteminin genç-lere vereceği bir şey yoktur. Halkın değerlerini hiçe sayan,gençleri yozlaştıran, gerici, faşist düşüncelerle beyinlerinikirleten emperyalizmdir. Öyle bir hal almıştır ki her tür-lü ahlaksızlığın, uyuşturucunun olmadığı ilkokul, lise yokgibidir. Böylece emperyalizm ve oligarşi kendisi için teh-like oluşturmayan gençlik yetiştirmektedir. Ne kendisininne de halkının sorunlarından haberi olmayan bir gençlik...Yetiştirdiği gençlerle kendi ideolojisini yaymaya devametmektedir.Yukarıda ülkemizin çeşitli yerlerinde yaşananolaylar düzenin yetiştirdiği insanların nasıl yozlaşıp çü-rüdüğüne örnektir.

Bu yozlaşmanın olduğu yerde gençler ancak halkın de-ğerlerini yaşatırlarsa temiz kalabilirler. Bunu başarmak iseörgütlenmekten geçmektedir. Örgütlendiğimizde birbiri-mize sahip çıkarız, değerlerimizi yaşatırız. Düzenin hertürlü saldırısına daha güçlü direnç gösteririz. Örgütlene-lim, emperyalizme karşı mücadele edelim.

Günlerdir Halkın Kafasını4+4+4'lerle Bulandıranlar, Eğitimcilerin Ahlaksızlığını,

Faşistliğini Saklıyor!

GeleceğimiziÇürümüş Eğitim Sistemine

Teslim EtmeyeceğizYGS’ye (Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı) az kaldı.

1 Nisan’da üniversite sınavının ilk basamağı yapılacak.Liseli gençliğin geleceği yine 3 saatlik bir sınava sığ-dırılacak. Ve eğitime devam etme hakları sınavda al-dıkları puana göre gasp edilecek. Aldıkları eğitimin eşitolmadığı öğrenciler, aynı sınavda yarıştırılacaklar. Buyarışa, iyi okullarda, gerekli koşullarda, öğretmenleri ek-sik olmadan, dershanelere gidebilen, kısacası parası olanöğrenciler önde başlayacak.

Yoksul halk çocuklarını bu adaletsiz, hak yiyen eği-tim sistemine karşı ayağa kaldırmak için Dev-Genç’li-lerin başlattığı, “Parasız Eğitim, Sınavsız GelecekHakkımız İstiyoruz Alacağız” kampanyasının çalışmalarıdevam ediyor.

GençliğinGündeminden

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!38

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Page 39: Yürüyüs 308

AKP, 4+4+4 formülüyle eğitim sis-teminde yeni bir yasa çıkardı. Düzen-leme 11 Şubat günü yasalaştı. Bu bizimyabancısı olduğumuz bir konu değil.Çünkü her gelen iktidar eğitim sisteminitekellerin çıkarına göre yeniden dü-zenliyor. Ya da 12 Eylül cuntası son-rasında olduğu gibi, halkın düzenebaş kaldırmasına engel olacak şekildedüzenleme yapılıyor.

İmam Hatip Liseleri, düzenin ken-disine uygun kafalar yaratmak içinkullandığı liseler. AKP şimdi bu lise-lere erken yaşta gidilebilmesinin önü-nü açıyor. Ama bu tek başına dini eği-tim verilmesi gibi basit bir yasa değil-dir. Yoksul halk çocuklarının eğitimhakkı paralı eğitimle gasp edilirken,şimdi bu gasp daha da geliştiriliyor.

Liseli gençliğin emeğini ucuza çal-manın formülüdür 4+4+4. Aynı za-manda öğrencilerin sınıflandırılması;üniversite okuyacaklarla, meslek eği-timi alacak olanların birbirinden ay-rılması anlamına geliyor.

TÜSİAD, AKP'nin eğitim sistemiönerisine itiraz ediyor göründü. Amagençliğin emeği tekellerin hizmetinepeşkeş çekilirken, tekellerin çıkarı uğ-runa liseli gençliğin geleceği gasp edi-lirken, olan sadece ve sadece bize ve ai-lelerimize olmaktadır. Yani yine yok-sullar zarar görmekte, oligarşi ise hemdinle uyuşturulmuş bir gençlik yetişti-rerek kendi kadrolarını hazırlamaktahem de emek sömürüsü yapmaktadır.

Yeni yasaya göre zorunlu eğitim 12yıla çıkarılıyor ve kendi içinde de aşa-malara bölünüyor. Tayyip Erdoğan ‘ın“Dindar nesil yetiştirmek istiyoruz”açıklamasından sonra çıkartılan buyasa, ilköğretimin, “devlet okulların-da parasız olduğu” ifadesi yasa mad-desinden çıkarılıyor. Bu, zaten parasızolmayan ilköğretim eğitiminin yasalarlatam olarak paralı hale getirilmesine ze-

min hazırlıyor.

Meslek liselerinde okuyan lise öğ-rencileri, bu yasa ile birlikte stajyer adıaltında işçi olarak kullanılacak. Enaz 10 işçisi olan her işyerinin SINIR-SIZ sayıda meslek lisesi öğrencisiçalıştırma hakkı olacak. Bu tekeller içinucuz işgücü, işçi için çalınan işi, lise-li gençlik için ise sömürü dişlileriarasına daha erken yaşta girme anla-mına geliyor.

5. sınıftan itibaren çocukları "mes-leğe yöneltme" çabasında oldukları-nı açıklıyorlar. Ama AKP'nin ve te-kellerin, yoksul halkın çıkarlarını dü-şünmediğini çok iyi biliyoruz.

Peki biz ne yapacağız, ne yapma-lıyız? Bu yasayla birlikte asıl sömürüilk olarak meslek liselerinde başlaya-cak. Meslek liselerinde okuyanlaryoksul halk çocuklarıdır. Üniversiteokuma "şansı" az olan öğrencilerin, ge-leceklerini ve ailelerinin ihtiyaçlarınıdüşünerek gittikleri okullar buralar...Bu yüzden emek sömürüsü onların gö-zünde daha somuttur.

AKP'nin 4+4+4 formülünü meslekliseli öğrencilere anlatmalı ve onla-rı örgütlemeliyiz.

AKP, iktidara geldiği 2002 yılındanbu yana eğitim sisteminde defalarca de-ğişiklik yaptı. Ve hala devam eden budeğişiklikler, daha öncekilerin işlevsiz,işe yaramaz olduğunu gösteriyor. Ge-leceğimizle ilgili olarak alınan karar-larda bize tek bir soru dahi sorulmu-yor. Karar verme hakkımız yok amaemeğimizin sömürülmesine izin ver-memiz isteniyor.

Çalınan sadece eğitim hakkımız de-ğil, emeğimiz de çalınıyor. Buna kar-şı meslek liselerinde çalışma yapma-lı ve gençliğe gitmeliyiz. Meslek li-selilere ulaşarak bu yasayı anlatmalıve bunun etrafında örgütlenme ça-lışması yapmalıyız.

4+4+4 Eğitim Hakkımızın ve Emeğimizin Çalınmasıdır,Emeğimizi Tekellere Peşkeş Çekmelerine İzin Vermeyelim

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!

Liseliyiz Biz

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 39

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 40: Yürüyüs 308

ÇANAKKALEÇanakkale Gençlik Derneği Giri-

şimi, 10 Mart günü Saat Kulesi Mey-danı’nda yaptığı eylemle kampanya-sını başlattı. Eğitim sisteminin ezberci,paralı, rekabete dayanan, sınav odak-lı bir sistem olduğunun teşhir edildi-ği eylemde, öğrenci gençliğin bu sis-tem içinde yozlaştırıldığı, bunalımaitildiği ve birçok öğrencinin intiharasürüklendiği belirtildi. Bu sorunlarınçözümünün sisteme karşı topyekünmücadele etmekten ve örgütlenmek-ten geçtiği vurgulandı. Ayrıca GülşahIşıklı ve Meral Dönmez’in demokratiklise talebinde bulunduğu için hukuk-suz bir şekilde tutuklandığını belirtenDev-Genç’liler, demokratik lise ta-lebinin birçok öğrenci tarafından dilegetirildiğini fakat örgütlü bir şekildemücadele edilince bu talebin suç sa-yıldığını söyleyerek Gülşah ve Me-ral’in serbest bırakılmasını istediler.

Eylemde sık sık “Öğrenciyiz Hak-lıyız Kazanacağız”, “Parasız Eğitim,Sınavsız Gelecek İstiyoruz Alaca-ğız”, “Gülşah ve Meral Serbest Bı-rakılsın”, “Yaşasın Dev-Genç Yaşa-sın Dev-Genç’liler” sloganları atıldı.

Eylemi dikkatle izleyen liseliler-le eylem sonrasında sohbet edildi. Li-seliler kampanyayı beğendiklerini,bu talebin herkesi ilgilendirdiğini,liseliler olarak dershaneye gitmeyemecbur bırakıldıklarını söyleyerek,Dev-Genç’lilerle görüşmek istedik-lerini dile getirdiler. 12 kişinin katıl-dığı eylem alkışlarla sona erdi.

BURSAKampanya çalışmaları Bursa’da

da, 7 Mart günü UludağÜniversitesi’nde yapılan ey-lemle başlatıldı. ÖğrenciKültür Merkezi önünde ey-lem yapan Dev-Genç’liler,açtıkları stantta Gülşah veMeral için imza toplayıp,bildiri dağıttılar. Kampanyahakkında öğrencileri bilgi-lendiren Dev-Genç’liler, slo-ganlar eşliğinde Yürüyüşve Tavır dergisinin tanıtı-mını da yaptılar. Özel Gü-venlik Birimleri (ÖGB),standın açılmasına engel ol-

maya çalışsa da, sonuç alamadılar,stand bir saat boyunca açık kaldı.

8 Mart günü yine aynı yerde ve sa-atte stant açan Dev-Genç’liler, öğ-rencilerle sohbet ederek, kampanyaçalışmalarına devam ettiler.

Parasız Eğitim Sınavsız Gelecek Hakkımızı Bulunduğumuz Her YerdeHaykırmaya DevamEdeceğiz

İSTANBULİstanbul Üniversitesi’nde Dev-

Genç’liler, 8 Mart günü kampanya af-işleri ile 16 Mart Katliamı anmasınınduyuru afişlerini astılar. Dev-Genç’li-ler bu çalışmalarını sürdürürken, on-ları 10 ÖGB (Özel Güvenlik Birimi)ve 5 sivil polis de takip ederek tacizetmeye çalıştı. Bu saldırılarının teş-hir edileceğinin söylenmesi üzerine,tacizlerine son verdiler. Dev-Genç’li-ler ayrıca 30 dakika içinde 20 adet Yü-rüyüş dergisini de öğrencilere ulaş-tırdılar.

7 Mart’ta da İstanbul Üniversite-si merkez kampüsü yemekhanesiönünde imza masası açıldı. İmzaatan öğrencilere, Gülşah ve Meralisimli iki Dev-Genç’linin parasız eği-tim istedikleri için tutuklandıklarıanlatıldı. Öğrencilere ayrıca 16 MartBeyazıt katliamı anlatıldı ve Beyazıt'tayapılacak anmaya çağrı yapıldı. 1 saatboyunca açık kalan masada 21 imzatoplandı, 150 bildiri dağıtıldı ve Yü-rüyüş dergisinin tanıtımı yapıldı.

Liseli Dev-Genç’liler, 8 Mart

günü de Mecidiyeköy’de bulunanCevahir Alışveriş Merkezi önündeimza masası açtılar.

Açılan masaya halkın ilgisi yo-ğundu. Masanın yanına gelen insan-lar parasız eğitim istemenin en doğalhak olduğunu, herkesin bu talebi sa-hiplenmesi gerektiğini ve bunun içinimza atmanın önemli olduğunu dilegetirdiler. Liseli Dev-Genç’liler aynızamanda masaya gelen liselilere baş-latmış oldukları anket çalışmasın-dan bahsettiler ve masada duran an-ketlerden masaya gelen öğrenciler alıpdoldurdular. Anketlerde eğitim siste-minin öğrenciler üstünde ne gibiolumsuz sonuçlar yarattığına dairsorular vardı.

Birçok insan da, Liseli Dev-Genç’lileri “Füze Kalkanı Değil De-mokratik Lise İstiyoruz” kampanya-sından tanıyordu. 75 imza toplananmasaya gelenlere füze kalkanı değildemokratik lise istediği için tutukla-nan Gülşah ve Meral’den bahsedildi.Gülşah’ın hasta bir özgür tutsak ol-duğunu anlattılar. 220 adet de kam-panya bildirisi dağıtıldı.

11 Mart günü de Mecidiye-köy’deki Metrobüs Durağı çıkışındamasa açıldı. 90 imzanın toplandığı vekampanya bildirilerinin dağıtıldığımasaya halkın ilgisi yoğundu. “Pa-rasız Eğitim Sınavsız Gelecek İsti-yoruz, Alacağız!” pankartının da açıl-dığı masa 2 saat açık kaldı.

DERSİM9 Mart günü Dersim’de Liseli

Dev-Genç’liler, Güzel Sanatlar Lisesiönünde bildiri dağıttılar. Öğrencilerindışında okul servislerinin şoförleri deDev-Genç’lilerin yanında durarak,öğrencilerin hepsine bildiri almaları-nı söyledi. Öğretmenler de Dev-Genç’lilerle sohbet ederek eğitimin ni-teliksiz olduğunu anlattılar ve Dev-Genç’lilere “Tanıştığınız öğrencilerekültürümüzü öğretin, Dersim’in kül-türünü, tarihini anlatın.” dediler.

Liseli Dev-Genç’liler, aynı günTürk Telekom Fen Lisesi’nin önün-de de bildiri dağıttılar. Lisenin yanındabulunan ilköğretim okulu ile Anado-lu Öğretmen Lisesi’ndeki öğrencilerde gelerek bildiri alıp, imza attılar. Fen

Ülkemizde Gençlik

Çanakkale

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!440

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Page 41: Yürüyüs 308

Lisesi’ndeki bir servis şoförü deDev-Genç’lilerden bildiri isteyerekservisteki öğrencilere dağıttı. Çalış-malar sonunda 95 adet imza toplan-dı, 170 adet bildiri dağıtıldı.

KOCAELİ7 Mart günü Kocaeli Sabri Yalım

İnsan Hakları Parkı'nda Kocaeli Genç-lik Derneği üyeleri bir açıklama yap-tı. Dernek adına açıklamayı yapan Ha-zal Korkmaz, parasız eğitim istedik-lerini ve bu taleplerini dile getirdik-leri için tutuklanan Gülşah Işıklı veMeral Dönmez'in serbest bırakılma-sı gerektiğini söyledi. Dev-Genç’lileraçıklamanın ardından yürüyüş yolu-na geçip 350 tane bildiri dağıttılar. Yü-rüyüş yolunda sloganlarıyla ve marş-larıyla halka seslenen Dev-Genç’liler,ardından eylemlerini sonlandırdılar.

ANKARA Dev-Genç'liler, 5 Mart günü Yük-

sel Caddesi'nde yaptıkları bir eylem-le yeni kampanyalarını halka duyur-dular. “Parasız Eğitim Sınavsız Ge-lecek Hakkımız! İstiyoruz, Alaca-ğız! Gençlik Federasyonu” yazılıpankartın açıldığı ve 20 kişinin ka-tıldığı eylem, yapılan açıklama ve atı-lan sloganlarla bitirildi.

7 Mart’ta da Orta Doğu TeknikÜniversitesi'nde hazırlık, endüstrimühendisliği, iktisat, matematik, kim-ya fakülteleri ile merkez kütüphane,devrim stadyumu, merkez spor salo-nu ve yemekhane binalarına 14 taneyazılama yapıldı.

İZMİRDev-Genç'liler, 12

Mart’ta Ege Üniversite-si'nde yaptıkları yürüyüşlebaşlattıkları kampanya ça-lışmalarına, 13 Mart’ta daDokuz Eylül Üniversite-si'nde devam ettiler. EgeÜniversitesi yurdu önündetoplanan 15 Dev-Genç'li“Vatansever ÖğrencilerGülşah ve Meral SerbestBırakılsın” pankartıyla yü-rüyüş yaptılar. EdebiyatFakültesi önünde açıkla-

ma yapılarak, sloganlar atıldı.Dokuz Eylül Üniversitesi’nde ise

Dokuzçeşmeler Kampüsü'ne afişlemeyapan iki Dev-Genç'li Özel GüvenlikBirimi tarafından engellenmek is-tendi ama istediklerini elde edeme-diler; kampüsün çeşitli yerlerine vekampüsün dışına 25 afiş asıldı.

Dev-Genç’lilerinMücadelesi Devam EdiyorKatliamlarınız BiziYıldıramaz

Dev-Genç’liler, 16 Mart katlia-mının yıldönümü öncesinde bir top-lantı düzenleyerek, anmanın önemi-ni konuştular ve eylem programı ha-zırladılar.

10 Mart günü, Kadıköy'de yapılantoplantıda, devletin öğrencileri kat-letmek için bire bir örgütlediği 16Mart katliamının teşhir edilmesi ama-cıyla Dev-Genç’liler önerilerini sun-dular. İstanbul Üniversitesi FenFakültesi önünde yapılacak ey-lemle ilgili olarak, "16 Mart kat-liamını teşhir etmek ve şehit düşen7 devrimciyi anmak için her za-mankinden daha kitlesel olmalı-yız. Faşizmi yenmek için örgüt-lenmeliyiz. Bunun yollarını üretmelive insanlarımızla daha fazla gö-rüşmeli, yakından ilişki kurmalıyız."denildi. İstanbul Üniversitesi’ndeyaşanan faşist saldırılara da deği-nilerek, alınacak önlemler konu-şuldu.

Dev-Genç’liler, 14 Mart günü deİstanbul Üniversitesi Merkez Kam-

püsü ve Edebiyat Fakültesi'nde 16Mart'ta Beyazıt'ta yapılacak olan an-manın duyurusunu yaptılar. Ayrıca ya-pılan afişleme, bildiri dağıtımı veEdebiyat Fakültesi'nde açılan ma-sayla 16 Mart katliamı öğrencilere an-latıldı.

Dersim Halk Cephesi Dev-Gençde, 16 Mart’ta Tunceli Üniversitesi ye-mekhanesinde eylem yapacağını du-yurarak, “Beyazıt katliamının hesabınısormak için, katledilen 7 devrimci öğ-rencinin hesabını sormak için, Ha-lepçe katliamının hesabını sormak içinve yeni faşist saldırılara izin verme-mek için devrimci, demokrat tümöğrencileri 16 Mart’ta yapacağımızanmaya çağırıyoruz!” açıklamasındabulundu.

Dersim’de Polis- İdareİşbirliği İşgalle ProtestoEdildi Liseli Dev-Genç’lilerBarikatların ArkasındaYer Aldı

Dersim’in köylerinden gelen yok-sul halk çocuklarının kaldığı NamıkKemal Lisesi Yurdu'nda kalan öğ-renciler, gördükleri baskılardan dolayı13 Mart günü yurdu işgal etti.

Akşam saatinde dışarı çıkmak is-teyen bir öğrenciye izin vermeyen vebundan dolayı çıkan tartışmadan kay-naklı cam kırılmış ve bunu gören birpolis memuru yurda çevik kuvet veözel harekat polislerini çağırmıştır.

Bu yaşananların, yurdun genelkoşullarına eklenmesi üzerine, (Yurt-ta yemek olmaması, suların kesilme-

Ülkemizde Gençlik

İSTANBUL

Dersim

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 441

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 42: Yürüyüs 308

si, odaların ısıtılmaması…) öğrenci-ler protesto amaçlı basın açıklamasıdüzenlemek istedi. Ancak yapılanpolis yığınağını görünce eylemleriniyurdu işgale dönüştürdüler. Ve 13Mart akşamı saat 19.00’da, polisin sal-dırısını, arkadaşlarına karakolda iş-kence yapılmasını protesto etmek veyurttaki koşulların düzeltilmesi tale-biyle yurdu işgal ettiler.

Yurttaki işgali duyan Liseli Dev-Genç’liler hemen yurda gittiler ve“Katil Polis Liselerden Defol” slo-ganıyla polisin koyduğu şeridi aşarakyurdun önüne ulaştılar. Liseli Dev-Genç’liler yurda girmek istediler an-cak içeri sokulmadılar. Yurt kapısıönünde, “Katil Polis Liselerden De-fol”, “İşkencecilerden Hesap Sor-duk Soracağız”, “Bedel Ödedik Be-del Ödeteceğiz”, “Yaşasın Dev-Genç,Yaşasın Dev-Genç’liler” sloganları-nı atarak, “Öğrencilerden birinin kı-lına dahi zarar gelmesinden polisin so-rumlu olacağını” belirttiler.

Halka seslenerek evlatlarına sahipçıkmaları çağrısında bulunan LiseliDev-Genç’liler, barikatların arkasın-daki öğrencilerle konuştular. Bununüzerine öğrenciler görüşmek içinDev-Genç’lileri içeri aldılar. Dev-Genç’liler öğrencilerle birlikte çar-şaftan pankart yaparak camdan astı-lar. Çarşafta “Polis Gidecek” yazı-yordu. Bu arada öğrenciler camlardan“Dersim Faşizme Mezar Olacak”,“Kahrolsun Faşizm” diye slogan at-tılar. Öğrencilerin talepleri yazılı hal-de dışarı verildi.

Öğrencilerin talepleri şöyle:“1- Polisler geri çekilecek ve bu

eylemden kaynaklıhiçbir öğrenci gözal-tına alınmayacak,hiçbir öğrenciye so-ruşturma açılmaya-cak

2- Öğrencilere iş-kence yapan komiserSavaş’a soruşturmaaçılsın

3- Yurttaki koşul-lar düzeltilsin

4- Öğrencilere ka-lacak yer bulunsun”

Öğrencilerin taleplerinin kabuledilmesi ile, öğrenciler saat 22.00 ci-varında eylemlerini bitirdi ve geceyigeçirmek üzere öğretmen evi ile sos-yal hizmetlere yerleştirildiler. Halk daöğrencilere evini açtı.

“Gülşah Ve MeralVatansever Gençlik FilmGösterimleri”Vatanseverliğin Bedelİstediği Gerçeğini Anlatiyor

Çanakkale’de Dev-Genç’liler, 9Mart günü, vatansever oldukları içintutuklanan Gülşah ve Meral’e atfet-tikleri “Gülşah ve Meral VatanseverGençlik Film Gösterimleri” başlattı.8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günüvesilesiyle ilk film gösterimine, ka-dınların seçme ve seçilme hakları içinverdikleri mücadeleyi temel alan“Demir Çeneli Melekler” filmi ilebaşlandı.

22 kişinin katıldığı film gösteri-minin ardından film üzerine sohbetedildi. Haklar ve özgürlükler müca-delesinin ısrarcı ve direnişçi bir gele-nekle sürdürülmesinin gerekliliğin-den bahsedildi. Filmden yola çıkılarak,vatanımızda 42 yıldır var olan devrimcihareketin ve onun yarattığı direniş ge-leneğinin haklılığı belirtildi. Filmde-ki mücadele tarzı ile TAYAD’lı Ana-ların mücadelesi arasında bağ kuruldu.Ayrıca, kadın sorununun cinsiyetçi, fe-minist bir bakış açısıyla değil; sınıfsalbir bakış açısıyla değerlendirilmesi vur-gulanarak, kadının devrim mücadele-sinin ayrılmaz bir parçası olduğu, ka-dının kurtuluşunun ise devrimle olacağı

söylendi.

Halk KültürümüzleGideceğiz Gençliğe

Çanakkale’de 18 Mart ÜniversitesiHalk-Bilim Topluluğu, 5-7 Mart ta-rihleri arasında Çanakkale’de Terzi-oğlu Kampüsü Öğrenci Sosyal Et-kinlik Merkezi (ÖSEM) içinde tanı-tım masası açtı.

Halk-Bilim topluluğu olarak dü-zenlenen bağlama, gitar, halkoyunlarıve satranç kursu verildiği öğrencile-re duyuruldu. Açılan masada halk tür-küleri ve Grup Yorum şarkıları çalındı.Müziği duyan öğrenciler, topluluğakayıt olarak, topluluğun her türlüfaaliyetine katılacaklarını söylediler.Masaya gelen öğrencilere 15 Ni-san’da Grup Yorum Bağımsız Türki-ye konserine toplulukça gidileceği du-yuruldu. Topluluğun Anadolu halkkültürünü yaşamak ve yaşatmak ama-cıyla kurulduğu, topluluk içinde Kür-dü, Türkü, Lazı, Arabı, Gürcüsü birarada ortak üretim içinde olunduğuanlatıldı. Stantta da bu birlik belliy-di. Her kültürden, yöreden türküler ça-lındı, yöresel oyunlar oynandı. Birçoköğrenci topluluk üyeleriyle halay çe-kip, horona durdu. Bina görevlileri da-hil öğrencilerle birlikte türküler söy-ledi. Toplam 65 kişi topluluğa üyeoldu.

Bu AhlaksızlarıBesleyen Düzendir

Dersim Liseli Dev-Genç, lise mü-dürlerinin, okul idarecilerinin ve en ni-hayetinde düzenin liselilere bakış açı-sındaki düşmanlıkla ilgili olarak 13Mart tarihli yazılı bir açıklama yaptı.

Isparta’nın Şarkikaraağaç ilçe-sindeki Anadolu Öğretmen Lisesimüdürünün 16 yaşındaki 10. sınıf öğ-rencisini hamile bırakması olayının veErzurum’da bir okul müdürünün“Suçluların gen haritası çıkarılsın, do-ğan çocuklar vatana millete hayırlı ol-mayacaksa yürütülmeden yok edil-sin.” sözlerinin örnek verildiği açık-lamada, “İşte bizlere, bizim çocuk-larımıza bu kafalar eğitim veriyor. Buahlaksızlara bu gücü, bu cüreti verenbu düzendir.” denildi.

Ülkemizde Gençlik

Ankara ODTÜ

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!442

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Page 43: Yürüyüs 308

Liseli Dev-Genç'lilerin, halkın bilincinde büyük biryere sahip olmasının, 42 yıldan beri çizgisinden sapma-masının en büyük özelliği verdiği sözleri; onuru ve na-musu kabul ederek yapmasıdır.

Dev-Genç'liler söylediğini yapan yaptığını savunan,başladığı işi devrime hizmet edecek şekilde bitirendir. Li-seli Dev-Genç'liler tek başlarına da kalsalar yılmadan, yo-rulmadan her işin sorumluluğunu bilerek yapar. LiseliDev-Genç'liler " bu iş benimdir, hareketimindir, yaptığımişler devrime hizmet etmektedir" diyerek bakar.

Liseli Dev-Genç'lilerin başlattıkları kampanyalar devrimi-iktidarı hedeflemektedir. Büyük, küçük iş ayrımı yapmadantüm işlerini sonuna kadar yürütürler. Genç, dinamik, atılganoluşlarıyla yarım iş bırakmazlar arkalarında. Liseli Dev-Genç’liler bu şanlı tarihten alıyorlar güçlerini ve her zaman"sonuna kadar gerekirse sonuncumuza kadar" diyerek on-urlu, gururlu bir şekilde bitirirler işlerini Dev-Genç onuru,Dev-Genç gururu ile büyütürler kavgayı.

Liseli Dev-Genç'liler işlerini hemen bitirmek içinçalışırlar. Çünkü yeni işler onları beklemektedir.Yeni gö-revler üstlendikçe, sorumluluklar aldıkça mücadeleazimleri, coşkuları artar. Her yerine getirdikleri görevledaha bir sıkı tutunur kavgaya genç yürekleri. 1990'lar-da "emperyalist savaşa hayır" kampanyası çerçevesindebir arkadaşlarını tutsak vermişlerdir. Arkadaşlarını

zulmün elinden almak için "özgürlük" eylemi baş-latmışlardır. Arkadaşlarını alana kadar mücadele etmişlerve kavgalarında başarılı olmuş yoldaşlarını zulmünelinden çekip almışlardır.

Liseli Dev-Genç'liler büyük bir tarihin temsilcileri-dirler. Tarihimiz nice zor süreçlerden geçmiş; şehitleri-miz, abilerimiz, ablalarımız tek başlarına kalmışlar an-cak devrimi büyütme sorumluluğunu h i s s e d e r e ktüm işleri omuzlamışlardır. Devrimin hamalı olmuşlardır.Liseli Dev-Genç'liler devrimin hamalı olacaklar, işayrımı yapmayacaklardır. İş ayırt etmek; halka karşı gö-rev ve sorumluluktan kaçmak, yapılmayan her iş nede-niyle yoldaşlarının omuzlarına yeni işler yüklemek de-mektir. Liseli Dev-Genç, yeni bir tarihin yaratıcısı ola-rak değerlerine sahip çıkar.

Liseli Dev-Genç’liler 42 yıllık tarihin onurlu temsil-cileridir. Bugün yaptıklarıyla örgütü örgütlülüğü, mü-cadelenin eksikliklerini giderecek ve yaptıkları her işe aynıciddiyetle sarılarak umudu ve umudumuzu büyütecekolanlardır. Devrim mücadelesi büyüdükçe yeni görevler,yapılacak işler Liseli Dev-Genç'lileri beklemektedir.Bu görevlerin üstesinden gelmek her işe devrim mü-cadelesinin bir parçası, asıl olarak mücadeleyi sahip-lenmekle mümkündür.

Liseli Dev-Genç’liler Büyük-Küçük İş AyrımıYapmadan Başladıkları Her İşi Bitirirler

Ülkemizde Gençlik

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 43

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Parasız Eğitim HakkıYargılanamaz

8 Mart günü Beşiktaş Adliye-si’nde “Parasız eğitim hakkı” yargı-lanmaya devam etti. Ferhat Tüzer veBerna Yılmaz, “Parasız Eğitim İsti-yoruz Alacağız” pankartını Tayyip Er-doğan’ın karşısında açtıkları için 19ay tutuklu kalmışlardı. Dev-Genç’li-ler Ferhat ve Berna’nın serbest bıra-kılması için Anadolu’nun dört bir ya-nında mücadele etmişti. Bu mücade-le ile Ferhat ve Berna çekip alınmış-tı zulmün elinden. Dev-Genç’lilertahliye olmuştu ama “parasız eğitimhakkı” hala yargılanıyordu.

8 Mart günü İstanbul 10. AğırCeza Mahkemesi’nde görülen du-ruşmada, daha önce Ferhat ve Ber-na’nın beraatini isteyen Savcı Kasımİlimoğlu’nun yerine yeni bir savcınınatandığı görüldü. Yeni Savcı Adem

Özcan, Berna Yılmaz, Ferhat Tüzer veUtku Aykar hakkında “silahlı terör ör-gütüne üye olmak” suçundan 7.5 yıl-dan 15 yıla kadar hapis cezası istedi.

Duruşmanın ardından Dev-Genç’liler eğitim hakkının yargıla-namayacağını belirtmek amacıylaBeşiktaş Meydanı’nda bir açıklamayaptılar. “Parasız Eğitim SınavsızGelecek İstiyoruz” kampanyasını daduyuran Dev-Genç’liler, hiçbir bas-kının Dev-Genç’lileri bu haklı talebidile getirmekten vazgeçiremeyeceğinigöstermiş oldular.

Eyleme, Beşiktaş’ta işçi olarak ça-lışan 3 kişi de katıldı. Dev-Genç’li-ler yaptıkları açıklamada; “Devletkar etmeye devam ederken, halkın ev-latları da ölmeye devam ediyor. Buölümlerin tüm sorumlusu devlettir.Arkadaşlarımızın eğitim hakkının ta-mamen ellerinden alınmasının ve 19ay hapis yatırılmasının sorumlusu

bu devlettir. Öğrencileri ve tüm hal-kımızı bu suçların hesabını sormayaçağırıyoruz. Asıl suçlular yargılan-mazken burada Dev-Genç’lilerin yar-gılanması düzenin adaletsizliğininkanıtıdır. Adalet ve parasız eğitim mü-cadelemizi büyütelim.” diyerek eylemsona erdi.

Page 44: Yürüyüs 308

Uzun zamandır eğitimde yapılanyeni değişiklik gündemde. Herkes bu-nunla ilgili düşüncesini paylaşıyor, birşeyler söylüyor. Ancak değişen eğitimsistemi ile ilgili ne denirse densin eği-timin sınıfsal karakteri yani halkın de-ğil tekellerin çıkarına uygun olması de-ğişmemiştir. Eğitimde, işbirlikçi AKPiktidarının, IMF, Dünya Bankası gibiemperyalist kuruluşların istediği gibi de-ğişiklik yapılmıştır. 4+4+4 sistemi dü-zenin ihtiyaçlarını karşılayan bir nite-liğe sahiptir. Ve işbirlikçi AKP, bu de-ğişikliği yalan ve demagoji ile 12 yıl-lık zorunlu eğitim getirdik diye pazar-lamaktadır. Yapılan değişiklikle eğitimin12 yıl olması yalanı bir yana eğitim te-keller için olduktan sonra istedikleri de-ğişiklikleri yapsınlar halkın çıkarına de-ğişen bir durum olmayacaktır.

Düzenin eğitim sisteminde yaptığıdeğişikliklerin halk için olmadığınısöylerken bunun yerine biz nasıl bir eği-tim koyuyoruz? Halkın ihtiyaçlarınıkarşılayan ve tüm halkın eğitilmesiniamaçlıyoruz. Hiç kimsenin eğitim hak-kından mahrum kalmayacağı, kendisi-ni geliştirirken aynı zamanda toplumuda geliştireceği, üretim ve pratiği birlikteyürüten bir eğitim sistemi istiyoruz. Tümbu söylediklerimizin kapitalist düzen-de gerçekleşmesi mümkün değildir.Bunun için bağımsız, sosyalist bir Tür-kiye kurmak temel hedefimizdir.

Halk için eğitim, değişen üretimsistemi, sosyalizm ile birlikte hayat bu-lacaktır. Eğitim, halkın maddi ihti-yaçlarını karşılarken aynı zamanda hal-

kın zihinsel, bedensel, kültürel veruhsal olarak gelişmesini de sağlaya-caktır. Gelişen üretim sistemi ile be-raber halkın refah düzeyi artacak, bu-nunla birlikte geçmişten kalan çarpık,yozlaşmış düşüncelerin yerini sosya-list kültürün almasını hedeflemektedir.

Değişen sisteme uygun eğitimdekullanılan yöntemler, içerik vs. buna uy-gun olarak değişecektir. Bilgi yalnız öğ-renilip kullanılmazsa bir işe yaramaz.Bugün kapitalist sistemde uygulanan bu-dur. Az da olsa öğretilen doğru bilgininyaşamda uygulanabilirliği yoktur. Çün-kü kapitalist sistem bilginin, bilimin halkiçin kullanılmasını istemez. Yoksa bu-gün bilimin geldiği nokta ortadadır vehala insanlar yokluk ve açlık içindedir.Oysa halk için eğitimde bir mühendisbilgisini, becerisini halk için kullanır.Kullanmasının önünde hiçbir engelyoktur. Üretim ve pratik iç içedir. Bu-gün olduğu gibi bilgisayar mühendis-liğini bitirip bilgisayar parçalarına ya-bancı değildir. Çünkü sosyalizmde eği-tim ve üretimin birlikteliği, üretimin ta-mamını kavratmayı amaçlar. Bir dok-tor, bir kimyager vs. Bilgisi ve pratiğiile üretimin tamamına vakıftır.

Böyle bir eğitim sürecinde düşü-nen, üreten ve her şeyi ile halkın çı-karını savunan beyinlerin yetişmesi ka-çınılmaz olacaktır. Sosyalist eğitimyalnız halkın refah düzeyini, üretimigeliştirmekle kalmaz. Yeni insanı ya-ratan düşünceyi, kültürü de halka ulaş-tırmayı amaçlar. Böylece halktan ko-puk, ona yabancı bir nesil değil yeni de-

ğerler yaratarak, yaratılan kültürel mi-rası yarına taşıyacak olan bir nesil ye-tişir. Emperyalizmin eğitim sistemi ileyok ettiği, yozlaştırdığı, unutturmayaçalıştırdığı değerlerimiz halk için eği-timle yeniden yaratılır. Egemenlerinçarpıttığı, karaladığı, halkın direniş vemücadelesini yok saydığı tarih anla-yışına son verilir. Egemenlerin özen-dirilen, milliyetçilik ile halkları birbi-rine düşüren, bilim değil gericilik öğ-retilen eğitime son verilir. Bedreddin-ler, Kawalar, Pir Sultanlar, Mahirleryani halkın kendi kanıyla, canıylayazdığı tarih öğretilecektir halka.

Kısacası bugün süren 4+4+4 yıllıkeğitim tartışmalarının amacı eğitiminfaşist, gerici, tekellerin çıkarına ol-duğunu gizlemektir. İşbirlikçi AKP,eğitim sorununu yalnız yıl sorunuolarak görülmesini istemektedir. Ba-sını, köşe yazarlarını da kullanarak eği-tim sorununun ana halkasını, yanihalk için eğitimi gizlemektedir. “Be-nim istediğim konular üzerinden ko-nuşabilirsiniz ancak” demektedir.

Biz buna HAYIR! diyoruz. Çünkübiz düzenin eğitim sisteminin karşısı-na alternatif bir eğitim sistemi koyu-yoruz. AKP’nin bir amacı da alterna-tif bir eğitim sisteminin olmadığı dü-şüncesini halka kanıksatmaktır. Dev-Genç’liler olarak halk için eğitim ta-lebimizi savunmalıyız. Düzenin kar-şısında halkın alternatifsiz olmadığınıgöstermeliyiz. Bu talebimizi halkaulaştırmak için halk için eğitim mü-cadelemizi büyütelim.

Düzen Halkın Eğitim Hakkını Engelliyor!Halk İçin Eğitim Mücadelesini Büyütelim!

Gençlik Federasyonu’ndan

Okulların yarıyıl tatilinin bitmesinin ardından Behçet Ke-mal Çağlar Lisesi’nde Liseli Dev-Genç’lilerin pahalı kan-tin fiyatlarına karşı düzenlediği alternatif yemekler devamediyor. Öğrenciler, Liseli Dev-Genç’in eylemine katılarakokul idaresinin baskılarına da cevap vermiş oluyorlar. 24 Şu-bat, 2 ve 9 Mart tarihlerinde arka arkaya yapılan, gelenek-selleşen dayanışma yemeğine çok sayıda öğrenci katıldı.

24 Şubat günü okul ile ilgili sorunlarını konuşan Liseli Dev-Genç’liler, 2 Mart’taki buluşmalarında şiirler okuyup ve ha-

laylar çektiler. 9 Mart günü ise dayanışma yemeğine katılı-mı daha da kitleselleştiren Liseli Dev-Genç’liler, birlik ve be-raberliklerini halaylarıyla büyüttüler. Okuldaki faşist idare-nin baskısı sonucu okuldan ayrılmak zorunda bırakılan birLiseli Dev-Genç’liyi okul kapısından içeri almayan Elif Bek-taş adlı müdür yardımcısı öğrencilere teşhir edildi. Ve bir da-haki hafta yine cuma günü dayanışma yemeği yapılacağı du-yuruldu. Dev-Genç’lilerin hiçbir baskıyla yılmayacağı, dev-rim mücadelesine durmadan devam edeceği vurgulandı.

Ülkemizde Gençlik

Behçet Kemal Çağlar Lisesi Dayanışma Yemeği Bir İrade Savaşına Dönüştü

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!44

Page 45: Yürüyüs 308

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 445

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Y ü r ü y ü ş :Sempozyuma ilkkez mi katılıyor-sunuz? Dahaönce katıldınızmı? Emperyaliz-min saldırganlığıhakkında son ikiyılı da göz önünde

bulundurarak gelinen aşamayı değer-lendirir misiniz?

Alla Gigova: Sempozyuma 2.defa katılıyorum. Emperyalist ülkelerinsaldırganlığına ve özellikle ABD em-peryalizmininkine bakarken, kapita-lizmin genel krizinin sürdüğü bu dö-nemde, görüyorum ki dünya kapita-listleri sömürülerini gerçekleştirmekiçin en acımasız yol ve yöntemlerebaşvuruyorlar. Yer seçiminde de eko-nomik çıkarları, yani hayati öneme sa-hip enerji kaynakları rol oynuyor vevahşice, halkın hiçbir çıkarını gözet-meden saldırıyorlar.

Onlar, madem ki Ortadoğu’yu elegeçirmek amacıyla oraya ayak bastılar,alacaklar. Satın alabildikleri yerlerdesatın alacak, direnişle karşılaştıklarıyerlerde güç ve entrikalarla… Ki bununiçin de ülkelerin işbirlikçi yönetim veiktidarlarını da kullanacaklar. Ve sal-dırdıkları ülkelerin yönetimindekilerinkendilerini nasıl tanımladığının önemiyoktur, onların yerleştirdiklerinden bileolsa, tek kriterleri vardır: “Burada bizimçıkarlarımız var!” derler. Haydutlarınkafası böyle işler. Kurt ile kuzunun ma-salında olduğu gibi.

Arap ülkeleri, kara altının onlarıntopraklarında akıyor olmasından dolayıartık “suçlu.” SSCB’nin dağılmasındansonra sömürü pastasından pay kapmayarışı kapitalistler arasında da çelişkilereyol açtı. Bu çelişkilerin çözümünde geribıraktırılmış ülkelerin halkının ucuz işgücünden yararlanılıyor ve milyonlarhayatını kaybetmeye mahkum ediliyor.

Bu durum bana İkinci PaylaşımSavaşı öncesi durumu hatırlatıyor…O zaman da saldırgan peş peşe ülkeleri“yutarken”, Avrupa’daki “arabulucular”kendilerinin üzerinde fırtına kopma-yacağını düşünüyordu. Şimdi de, Av-rupa’daki NATO’cular, ABD emper-yalizminin Arapları sömürme ve kat-letmesine göz yumarken, kendi kilim-lerinin de tutuşacağını ve yeni Nürn-berg’lerin olabileceğini görmüyor. Amatüm dünyanın Auschwitz’e dönüşme-mesi için bize çok iş düşüyor. BugünSSCB ve Kızılordu yok. Ama tümdünyada devrimci mücadele gelişi-yor… Ulusal kurtuluş hareketleri bun-lara örnektir; mesela kapitalizm zinci-rinden kopan Venezuella, Ekvador,Bolivya… ALBA bloku... gibi.

Yürüyüş: Tunus'ta, Mısır'da, Lib-ya'da bir devrim olduğunu söyleye-biliyor musunuz? Geçen yıl genel gö-rüşünüz bu yöndeydi.

Alla Gigova: Tunus, Mısır veLibya’da yaşananlar farklı şeyler. Tu-nus’ta, bazı Avrupa ülkelerinde olduğugibi (mesela Yunanistan), ki oralarınhalkının %50 si genç ve işsizdir, yaniyaşamlarını sürdürme araçlarındanmahrumlar, eğitim ve aile kurma ola-naklarından bahsetmeyelim bile… Bu-nun için halkta huzursuzluk, memnunolmama hali doğdu. Dışarıdan ise Tu-nus, turizmi gelişmiş olan sakin birülke gibi duruyordu. Belki de buradauzun yıllardır varlığını sürdüren FilistinKurtuluş Ordusu’nun varlığının etkiside olmuştur. Filistinli devrimcilerinetkisinde kalmıştır gençler… Ama herhalükarda burada da Mısır’da dabir devrimden söz etmek mümkündeğildir. Belki kendiliğinden bir ayak-lanma ama devrim değil.

Mısır’da olaylar biraz daha karmaşık.Orada 30 yıldır Mübarek iktidarda. Mü-barek, ABD ile ilişkiler içinde. Bir süre

her şey yolundaydı ve o, Amerikan kri-terlerine göre “demokrat” bir kişi olarakişlerini görüyordu. Ama durum gerilince,halk ayaklanınca, aynı Amerika onubir kağıt gibi buruşturup attı ve onunyerine başkasını aramaya başladılar.Mesela, Rusya’da bulunan İran büyük-elçisi Reza Sacdadi’nin bu konuda söy-ledikleri ilginçtir: “Mübarek’in dev-rilmesiyle şeytan gitmedi. Aynı şeytanAmerika-İsrail eli ile tırnaklarını Mısırhalkının boğazına batırmış olarak var-lığını sürdürüyor. O şeytan sadece birtırnağını değiştirdi…” Yani iktidaragelecek olanların diğer Mübarekler ol-duğu tahmin edilebilir ve bunu halk 30yıl sonra görecektir… Ama halk direnirsede ABD tarafından cezalandırılacaktır.Burada gereken bir seçim yapmasıdır.

Libya ile öyle oldu. Libya boyuneğmedi ve hemen Libya’nın başındabulunan Kaddafi’yi önce tecrit ettiler,sonra da Fransızların eliyle ortadankaldırdılar. Ve tüm bu süreçte ABD“kenarda” duruyordu, işi bitiren onlarınişbirlikçileri oldu. Ve Kadafi’nin öl-dürülmesinden hemen sonra petrolünüpaylaşmaya giriştiler.

Devrimlere gelince… Devrim, dü-zenin değişikliği anlamına gelir. Tu-nus ve Mısır’da kapitalizmi sosyalistsistemle değiştirmek isteselerdi evetbu bir devrim olurdu. Ama devlettebir değişim, bir kralı başkasıyla de-ğiştirmek, darbe yapmak, bu birdevrim değildir… Tam tersine budaha çok bir provokasyon, yutmadanönce bölme adımına daha çok benzi-yor… Tabii ki ekonomik çıkarları olangruplar arası mücadeleden de söz ediyorolabiliriz, mesela ulusal kapitalistlerile komprador burjuvalar arası… Amabu da bir devrim değildir. ABD’nin,emperyalist efendilerinin emirleriniyerine getiren bir iktidar. Bu koşullardadevrim olabilmesi için, halkın büyükçoğunlunun çıkarlarını dile getiren

Röportaj

3. Emperyalist Saldırganlığa Karşı Birlik Sempozyumu’naBulgaristan’dan katılan Alla Gigova ile dünyada yaşanan gelişmelerüzerine röportaj yaptık. Gigova’yla yaptığımız röportajı yayınlıyoruz.

Halkların sabrı sonsuz değildir.Hitler buna örnektir!

Alla Gigova

Page 46: Yürüyüs 308

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!446

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

ve savunan devrimci bir parti olmakzorunda. Emeğin insanlarının partisiolmalı, çünkü sadece onlar sömürününyıkıcılığına tamamen bağımlılar vesadece onlar kuşkusuz bir mücade-leye atılabilir. Böyle bir partinin isestrateji ve taktikleri olmalı, onlarıhayata geçirecek bir programı ol-malı, devrimci güçleri bilmeli veyönetebilmeli… Bu parti devriminteori ve pratiğine hakim olmalı…halkı, kitleleri harekete geçirebilmelive emekçilerden oluşan devrimci birordu meydana getirebilmeli… Sovyetordusu gibi.

Yürüyüş: Şu anda Suriye'de ya-pılmak istenen nedir? Emperyalizminamacı nedir?

Alla Gigova: Şu an Suriye’de,halkı korkutma ve sindirmeye yönelikbir yol izleniyor. Dünyanın gözü önündeyaşanan saldırıları, burjuva propagandasıBeşar Esad’a muhalefet hareketi olaraktanımlıyor. Gönül isterdi ki Rusya’nında Esad gibi enerjik ve kararlı vebilinçli bir başkanı olsun. NATO veABD’nin saldırgan sürüsüne karşı koy-ması hiç de kolay değil. Bence tam daburada Araplar teslim olmaya son ver-meli, güçlerini, Slav halkları gibi bir-leştirmeliler. Tarihin tüm tehlikeli dö-nemeçlerinde slav halkları bir arayagelmiştir, ya Doğu’ya, ya da Batı’yakarşı birlikte direnmişlerdir. Ve enönemlisi Şii, Sünni vb ayrışmalara git-meye son vermeliler. Bu bölünmeleronlara ortak düşman karşısında hiç-bir yarar sağlamıyor…

Yürüyüş: Emperyalistler, Suri-ye'de Esad'ın 'diktatör' olduğu,İran'da da nükleer silah yapıldığıgerekçesiyle mevcut iktidarları yıkmakiçin işgale kadar uzanacak saldırıhazırlıkları yapıyorlar. Bu durumdadevrimci, sol, sosyalist, komünist par-tilerin, kısaca dünya halklarının tavrıne olmalı?

Alla Gigova: Bulgarların bir sözüvardır “Nasılsa bir ustası bulunur.” Yanikorkutma ve savaşla kışkırtma politi-kaları onlara dönebilir. Halkların sabrısonsuz değildir. Hitler buna örnektir.Bunun için vaktinde Stalin şöyle de-miştir: “Hitlerler gelir ve giderler…”

Lenin’in “Emperyalizm kapitalizmin

en yüksek aşaması” sözünden yola çı-karak bakarsak ve “emperyalizmin ka-pitalist çelişkileri son aşamaya kadargetirdiği”ne bakarsak ve “sosyalizmdışında insanlığın bir kurtuluşu yoktur”diyorsak; mücadelenin başında bulun-ması gereken kararlı net, yeni bir En-ternasyonel’de birleşen, komünistlerolması gerektiğini söyleyebilirim.

Mesela Bolşevik Komünist PartileriBirliği’ne Filistin Komünist Partisitarafından Lenin Enternasyoneli ya-ratılmak üzere teklif gönderilmiştir…

Gerçekten Lenin – Stalin çizgisindebir Enternasyonal yaratırsak seve seveuluslararası devrimci kadrolar yetiş-tirmek için emek vermeye hazırım.

Çalışmalarınızda başarılar diliyo-rum. Teşekkürler.

Dünyadaki Tüm AntiEmperyalist GüçlerArasında Bir KoordinasyonKomitesi Oluşturmalıyız

Sempozyum’a Bangladeş UlusalKurtuluş Konseyi adına katılan Fa-ıezul Hakim’le yaptığımız röportajıyayınlıyoruz:

Yürüyüş: Sempozyuma ilk kez mikatılıyorsunuz? Daha önce katıldınızmı? Emperyalizmin saldırganlığı hak-kında son iki yılı da gözönünde bu-lundurarak gelinen aşamayı değer-lendirir misiniz?

Faıezul Hakim: Bu sempozyuma2. katılışım. 2011’de yapılan sempoz-yuma da katılmıştım. Son iki yıldaemperyalist saldırı, muhtevası değiş-meksizin yoğunlaşmaktadır. Ekonomikve politik açıdan iktidarlarını yitiri-yorlar.

Yürüyüş: Tunus'ta, Mısır'da, Lib-ya'da bir devrim olduğunu söyleye-biliyor musunuz? Geçen yıl genelgörüşünüz bu yöndeydi.

Faıezul Hakim: Tunus ve Mı-sır’daki olaylar, ABD kuklası bir dik-tatöre karşı gerçekleştirilen bir halkayaklanmasıydı. Bu yüzden devrimegidebilecek nitelikteydiler. Ama Lib-ya’daki emperyalizm güdümündekibir hareketti. Emperyalist saldırganlığınbir parçasıydı ve bu yüzden karşı-devrim olarak nitelendirilmelidir.

Yürüyüş: Şuanda Suriye'de yapıl-mak istenen nedir?Emperyalizmin amacınedir?

Faıezul Hakim:Bugün emperyalistler,tıpkı Libya’da olduğu üzere, Suriye’yemüdahale ederek bu ülkenin siyasetinive ekonomisini yönetmek istiyorlar.İsrail’i cesaretlendirerek İran’a saldırmaplanları yapıyorlar.

Yürüyüş: Emperyalistler, Suriye'deEsad'ın 'diktatör' olduğu, İran'da danükleer silah yapıldığı gerekçesiylemevcut iktidarları yıkmak için işgalekadar uzanacak saldırı hazırlıkları ya-pıyorlar. Bu durumda devrimci, sol,sosyalist, komünist partilerin, dünyahalklarının tavrı ne olmalı?

Faıezul Hakim: Dünya halklarıemperyalist propagandaya karşı çık-malıdırlar. Kimin “diktatör,” kimin“faşist” olduğu meselesi o ülkeninhalkını ilgilendirir. Biz emperyalistteröristler olan ABD’nin ve diğer em-peryalist kuvvetlerin bu yöndeki açık-lamalarını dikkate almayız.

Yürüyüş: Eyüp Baş UluslararasıEmperyalist Saldırganlığa Karşı Halk-ların Birliği Sempozyumu’nun 3.süyapılıyor. Emperyalizmin dünya halk-larına saldırganlığı ortada. Bu sem-pozyum somut görevler konusundadaha ileriye nasıl taşınır?

Faıezul Hakim: Uluslararası biranti-emperyalist gençlik/öğrenci kon-feransı örgütlenebilir, anti-emperyalistbir kültür konferansı örgütlenebilir, anti-emperyalist bir sendikalar toplantısı vs.,şayet bu sorumluluğu üstlenebilirsekve gerekli maddi kaynakları temin ede-bilirsek, böylesi bir çalışma farklı ül-kelerde de gerçekleştirilebilir.

Yürüyüş: Sizin ek olarak belirt-mek istediğiniz bir şey var mı?

Faıezul Hakim: Dünyadaki tümanti-emperyalist güçler arasında birkoordinasyon komitesinin oluştu-rulması. Aynı gün, aynı saatte dün-yanın çeşitli yerlerinde emperyalistsaldırganlığa karşı kitlelerin sokaklaradökülebilmesini sağlayacak bir eylemplanının oluşturulması.

Röportaj

Faıezul Hakim:

Page 47: Yürüyüs 308

Sivas Katliamı’nın so-rumlularının Ankara 11. AğırCeza Mahkemesi tarafın-dan zaman aşımı ile beraatettirilmesine, Çayan halkıve Cepheliler sessiz kalma-dı. 13 Mart günü saat 20.00sıralarında İstanbul’un Ça-yan Mahallesi’nde, Cephe-liler barikatlar kurarak, hal-kı barikatlara çağırdılar.

Kurulan barikatlarda slo-ganlar atılırken; yüzlercepolisiyle, panzerle, TO-MA’larla, 6 tane akrep, 3otobüs çevik kuvvet polisive onlarca sivil polisle Ça-yan Mahallesi abluka altına

alınarak Çayan halkı sindi-rilmek istendi. Buna karşı-lık Çayan halkı Cepheliler-le birlikte katil polisle çatıştı.Saat 20.00’de başlayan ey-lem gece 23.00’e kadar de-vam ederken; Cephelilertaşlarla ve molotoflarla Ça-yan Mahallesi’ni savundu-lar. Cepheliler tarafındaneylem iradi olarak bitiril-dikten sonra katiller sürüsüNurtepe Haklar Derneği’ninönüne gelerek, kapıya si-lahla vurup açmaya çalıştı-lar. Halkın tepkisi ile karşı-laşan katiller mahalleyi terketmek zorunda kaldı.

12 Mart günü Ankara Natoyolu'nda Halk CephelilerTekmezar Parkı'nda toplanarak Tuzluçayır Meydanı'na yü-rüdüler. “Gazi ve Ümraniye Katliamını ve Direnişini Unut-madık Unutmayacağız” yazılı pankartı açıp kortejlerinioluşturan Halk Cepheliler, sloganlar eşliğinde Tuzluça-yır Meydanı'na geldiler. Burada yapılan açıklamada, “Kat-liamlara, diri diri yakmalara, sokak ortasında kurşun-lanmaya, asılmaya, derisi yüzülmeye rağmen Aleviler di-reniyor, direnecek. Aleviler örgütlenecek, daha çok ola-caklar. Çünkü biliyoruz, bu saldırıları boşa çıkaracak tekşey örgütlenmek, daha çok örgütlenmek ve mücadele et-mektir. Katliama direnişle karşılık veren Gazi ve Ümra-niye şehitlerini saygıyla selamlıyoruz.” denildi.

35 kişinin katıldığı eylemde çekim yapmak isteyen si-vil polisler engellenerek, eylem yerinden kovuldu. Açık-lamanın ardından mahalle içine giren Cepheliler “Umu-dun Adı”nı haykırdılar. Mahalleliler balkonlarından,

pencerelerinden Cepheliler'i alkışladılar. Evinin balkonunaçıkan bir teyze “İyi ki varsınız” dedi. Bu sırada mahal-leye girmek isteyen polis mahalleye sokulmadı.

Yıkımlara İzin,Dozerlere Geçit Vermeyeceğiz

İstanbul Küçük Armutlu’da yıkımlara ve tutuklamalara karşı başlatılan aç-lık grevi ve direniş çadırı bir ayını doldurdu. Yıkımlara Karşı Halk Komite-si çalışanlarının başlattığı direniş halkın sahiplenmesiyle daha da büyüyor.

Mahallenin kuruluşundan bugüne devrimcilerin yarattığı direniş kültürü,çadırı ziyaret eden halkın konuşmalarında kendini gösteriyor. Armutlu halkıdevrimcilere güveniyor. Çünkü bu mahallede Cephelilerin kanı var, bedel öde-me cüreti var. Özellikle mahallenin kadınları çadırı boş bırakmıyorlar.

“Yıkımlara Karşı Açlık Grevindeyiz-Tutuklu 5 Devrimciye Özgürlük” ya-zılı önlükleri giyen direnişçiler, nöbet değişimi yapıyorlar çadırda. Liselisinden,işçisine, ilk kez açlık grevi yapanından, tecrübeli olanına kadar pek çok Cep-heli yer alıyor direnişte.

NEWROZ İSYANDIR, İSYANCENGİZ SOYDAŞ’LARLA SÜRÜYOR

Elazığ’da 21 Mart Newroz Bayramı’nda yapılacakkutlama öncesinde 12 Mart günü Esentepe Mahalle-si’nde bildiri dağıtıldı. 21 Mart günü saat 17.00’de Fev-zi Çakmak Mahallesi Tek Ağaç alanında yapılacak olanNewroz kutlamasına mahalle halkı davet edildi. Yapı-lan çalışmada yaklaşık 250 bildiri halka ulaştırıldı.

Çayan Faşizme Mezar Olacak

12 Mart'ta Gazi'de KatledilenVe Direnen Halktı! Katleden Devletti!

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 47

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 48: Yürüyüs 308

Bolu Gençlik Derneği Girişimi, 11Mart günü Eğitim-Sen Bolu Şube-si’nde “Damında Şahan Güler Zere”belgeselinin gösterimini düzenledi.

Güler Zere başta olmak üzeretüm devrimci-demokrat, emekçi ka-dınlar için düzenlenen program, tümdevrim şehitleri için yapılan saygı du-ruşuyla başladı. Ardından bir ko-nuşma yapılarak, “Anadolu’da dev-rimci kadın olmak; tecrit kaldırılsın,F Tipleri kapatılsın diye insanlığınonuru için, barikatlarda, hücre hüc-re tecrite karşı direnmektir. İdil ol-mak, Gülsüman olmak, Şenay, Ca-nan, Zehra, Fidan, Berrin, Sevgi ol-maktır.” denildi. Güler Zere'nin ya-

şamının da anlatılmasının ardındanbaşlayan gösterime 15 kişi katıldı.

Anka Kültür Merkezi’nde de 8Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününedeniyle “Damında Şahan GülerZere” belgeseli izlendi. Gösteriminardından yapılan konuşmalarda, sö-mürü düzeninin unutturmak istediği,içini boşaltarak yozlaştırmaya ça-lıştığı 8 Mart-1 Mayıs gibi tarihselönemi olan günlere sahip çıkılmasıgerektiği, bu saldırılara karşı ideolojikyönüyle de bir mücadele verilmesigerektiği belirtildi.

8 Mart’ın sınıfsallığına, devrim-ciliğine değinilen programa 20 kişikatıldı.

Elazığ’da, Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Siyasi Şubepolisleri, son dönemde Halk Cephelilere yönelik saldı-rılarını arttırdı. Köşe başlarında durdurduğu Cephelile-ri tehdit eden polis, şantaj yaparak işbirlikçilik teklif edi-yor. Aciz durumdaki polis, Halk Cephelilerin ailelerinegiderek, onların üzeriden baskı oluşturmaya çalışıyor. Vetüm bunları işbirlikçi yaratmak için kullanıyor. Bir sonuçalamayınca da daha da saldırganlaşıyorlar.

Elazığ Halk Cephesi, polisin tehditleriyle ilgili olarak

9 Mart günü yazılı bir açıklama yaparak, polisin kullan-dığı yöntemlerin faşizmin yöntemleri olduğunu belirtti.Açıklamanın devamında; “Evet, tek bir insanımızdan dahikorkuyorlar. Çünkü hepsinin eli kanlı. Hepsinin elinde buhalkın, halkın evlatlarının kanları vardır. Kaçamazlar bugerçeklerden. Korkun! Korkmakta da haklısınız. Tarih tümyaptıklarınızı kayıt ediyor. Ve bu tarihin yaprakları tek tekaçılacak.

Haklı ve meşru olan biziz. Gelecek biziz.” denildi.

DevrimciAlevi Komitesi,“İnanç Özgür-lüğü İstiyoruz”kampanyasınınçalışmalarınadevam ediyor.İstanbul’da Sul-tanbeyli YavuzSelim Mahallesi’ndeki semt paza-rında 8 Mart günü kampanya bildirisiile Devrimci Alevi Komitesi tanıtımbroşürü dağıtıldı. Pazarın en kalaba-lık olduğu saatte yapılan bildiri da-ğıtımında 500 adet bildiri dağıtıldı.

Sivas Katliamı davasının zaman aşımına uğ-raması ve polisin Ankara Adliye önünde mahke-meyi takibe gelenlere yaptığı saldırıyı protesto et-mek amacıyla 13 Mart günü Malatya'da Halk Cep-hesi ve ESP tarafından bir eylem yapıldı.

AKP Malatya il binası önünde yapılan eylem-de, "Devrimcilere hiçbir delil göstermeksizin on yıl-larca ceza verebilen mahkemeler, Sivas davasın-da zaman aşımıyla devleti aklamaya çalışmıştır."denildi. Eylemde, "Zaman Aşımı Değil Adalet İs-tiyoruz! Sivas'ın Katili Devlettir!" pankartı açılır-ken, "Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz”,“Sivas'ın Işığı Sönmeyecek”, “Zaman Aşımı De-ğil Adalet İstiyoruz”, “Katil Devlet Hesap Verecek"sloganları atıldı. 60 kişinin katıldığı eyleme ÖDPde destek verdi.

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!448

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Sivas'ın Katili Devlettir!

Tek Bir İnsanımızdan Dahi Korkuyorsunuz!Korkunuzu Büyüteceğiz!

Anadolu’da Devrimci Kadın Olmak,Zulme Karşı Canını Korkusuzca

Ortaya Koymaktır

Aleviliğin Devrimci Özüyle İnanç

Özgürlüğü Talebimizi Yükselteceğiz

Malatya

Page 49: Yürüyüs 308

AVRUPA’dakiBİZ

Almanya’da Neo-Nazilerle işbirli-ği yapan suç ortakları zaman aşımın-dan faydalandırılıyor. 8 Türkiyeliyive 1’i Yunanlı’yı öldüren ,"NasyonalSosyalist Yeraltı" (NSU) isimli ırkçıörgütle işbirliği yapanlar, zaman aşımınedeniyle işledikleri suçlardan dolayıyargılanmayabilirler.

Üç ırkçıya 1998 yılında yardımeden Thüringen'den bir Neonazi der-neği ile Andre K. isimli kişi, Alman ya-salarındaki bir boşluk kullanılarak kur-tarılmak isteniyor.

Almanya’da bir "terör örgütü"neyardım etme suçunun zaman aşımınauğrama süresi 10 yıl. Federal savcılığın,1998’deki olaylarla ilgili henüz 2011 Ka-sım’ında soruşturma başlatmış olmasınedeniyle, geç yapılan soruşturma za-man aşımına yol açıyor.

1998'den sonraki ilk iki yıl ortaya çı-kan pek çok olayda, Thüringenli Neo-nazilerle Zwickau terör üçlüsü arasındabir ilişki yokmuş. 2000 yılı yaz aylarındaise "terör hücresi" üçlüsü ile ThüringenliNeonaziler arasındaki ilişkiler yenidenbaşlıyor, ancak o da, "tek tük" olaylar-la sınırlı kalıyormuş.

Yani kısacası, bu ırkçı örgüte “yar-dım yataklık” edenler zaman aşımı ne-deniyle sorgulanmayabilir. Yardım ya-taklık dedikleri, çay vermek, yemekvermek değil. Silah bulmak, katli-amlara suç ortağı olmak.

Almanya Adalet Sistemi Irkçı ve Taraflıdır

Alman mahkemelerinin, istedikle-rinde nasıl keyfi mazeretlerle insanla-rı tutukladığını, cezalar verdiğini çokiyi biliyoruz. Bir yasa maddesi bulup,istediği kişiyi keyfi bir şekilde tutuk-layabiliyor. İş kendi çıkarlarına gelin-ce, lehine olan yasa maddelerini de bu-lup çıkartabiliyor.

Alman yargısı, söz konusu dev-rimciler ve yabancılar olunca, “adalet”ve “demokrasiyi” boşveriyor. Ne kadaryalan, ne kadar komplo varsa söyleni-yor-yapılıyor ve insanlar basit gerek-çelerle tutuklanıyor.

Yabancı olman zaten senin potansi-yel suçlu olman demektir. Eğer mahke-melik olduysan, yabancı olduğun için çokdaha fazla cezalar alacağını bilirsin.

Eğer ki sen Alman devletini eleş-tirmiyorsan, ona itaat ediyorsan, asimile

olmuşsan, değer yargılarına yabancı-laşmışsan ceza verilirken bunlar gö-zetiliyor. Ama bütün bunlara rağmenyine de senin "kara kafalı" olman,Müslüman olman adil yargılanma hak-kının gasp edilmesi için yeterlidir.

Eğer Türkiyeli İsen 12 Yıl Ceza, Eğer Alman İsen 2 Yıl Ceza

Bununla ilgili bir kaç örnek verelim:2008'de Almanya'nın Münih kentinde 76yaşındaki bir Alman'ı döven Türkiyelive Yunanlı iki gence, “cinayete teşeb-büsten” hapis cezası verildi. Türkiye-li gence 12 yıl, Yunanlı gence ise 8,5yıl... Bunu bir Alman yapsaydı şöyle di-yebilirdi Alman yargısı: "provoke et-tiler", "kendini savundu." Bir dedövdüğü kişi yabancıysa, bu tür karar-ları çok daha fazla görmek mümkündür.

Yine, Berlin’deki bir tren istasyo-nunda 30 yaşındaki Marsel P. isimli birkişiyi döven Torben P'ye, Berlin EyaletGençlik Mahkemesi'nde 2 yıl hapis ce-zası verilirken; Berlin'de yine bir metroistasyonunda emekli bir öğretmeni dövenTürkiyeli genç Serkan Aksu'ya 12 yıl ha-pis cezası verildi. Ceza alanların ikisi de18 yaşında. İkisinin de olay anında kay-dedilmiş kamera görüntüleri var. Ama al-dıkları cezalar farklı.

Bunun gibi örnekler daha çok ve-rilebilir.

Daha yakın zamanda AnayasayıKoruma Örgütü’nün, yabancıları öl-düren ırkçı örgütü kurduğu ortaya çık-tı. Ama her zamanki gibi üzeri örtüldü.Gerçek sorumlular açığa çıkartılmadı.Bu yüzden şaşırmayız…

Söz konusu devrimciler olunca sav-cılar "Hitler" olmaya soyunuyor. “Bun-

lara öyle ceza verelim ki, ardından ge-lenler bir daha sesini çıkaramasın.Kendi halklarına sahip çıkmasınlar.”diyorlar.

Amaçları devrimcileri susturup, hal-kımızın gerçekleri görmesini engelle-mektir. Devrimcilerin halka ulaşması, on-ları örgütlemesini istemiyorlar.

İlk önce devrimcileri susturmalılar,böyle düşünüyorlar; bu yüzden de enyüksek cezaları onlara veriyorlar.

Devrimci tutsak Şadi Özpolat'ınyargılandığı davanın savcısı bunu açık-ça söylemiştir: “Cezamız bu mahkemeyiizlemeye gelenlere, onun yolundangidenlere örnek olmalıdır.” demiştir.

Nurhan Erdem'e öyle bir ceza ver-meliyiz ki, “Anadolu Federasyonu birdaha ‘Emeğimizle Varız, Hakkımı-zı İstiyoruz’ diyemesin” diye düşü-nüyorlar.

Zaman aşımı nedense Faruk Ere-ren’e hiç uğramadı. Bırakın 1990'lar-daki "suçlardan" yargılanmasını, hiç birkanıt olmadan tutuklanmıştır. Türki-ye'den getirdikleri işbirlikçi hainlereşöyle ifade verin denilmiştir ve onla-rın söylediği herşey kabul edilerekcezalar verilmiştir.

Bütün duruşmalar boyunca savcılarizleyenleri tehdit etmiş, hiçbir şekildesavunmaları dikkate almamıştır.

O, kafasında cezayı netleştirmiş, sa-dece ona kılıf bulmakla meşguldür.Yani istediklerinde yalan ile düzmeceifadeler ile insanlara onlarca yıl ceza-lar verebiliyorlar.

Ama söz konusu kendi düzenlerininde garantisi olan "ırkçı katiller" Nazi-ler için bir delil bulamıyorlar ve zamanaşımına uğratmak için ellerinden geleniyapıyorlar.

Devrimciler yıllarca tecrit altında tu-tuluyor, aileleri ile dahi görüştürülmü-yor. Nurhan Erdem sadece demokratikfaaliyetleri nedeniyle tutuklandı ve ba-bası ile yıllarca görüştürülmedi. Ama 9insanımızın katilleri, tutuklanmalarındanbir hafta sonra aile görüşüne çıktı. Sor-gulamalara giderken ellerinde kitap-larla görüntülendiler.

ALMAN DEVLETİNE DE, YAR-GISINA DA GÜVENMİYORUZ!

ALMAN YARGI SİSTEMİ HALKİÇİN DEĞİL, KENDİ IRKÇI SİS-TEMLERİNİ SÜRDÜRMEK İÇİNVARDIR!

Almanya’nın AdaletSistemi Irkçıdır,

Taraflıdır…9 İnsanımızı

Öldürenleri ve OnlaraYardım Edenleri

"Zaman Aşımı" İleÖdüllendiriyorlar!

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 49

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

Page 50: Yürüyüs 308

8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü, Avrupa’da da yapılan eylem-lerle kutlandı.

Almanya: Hamburg’da Ekin SanatEvi’nin düzenlediği 8 Mart kutlama-sı 10 Mart günü yapıldı. Program de-mokrasi ve devrim mücadelesinde şe-hit düşenler anısına bir dakikalıksaygı duruşu ile başladı. Nazım Hik-met’in “Bizim Kadınlarımız” şiiriokunarak, 8 Mart’ın tarihçesi ve ka-dının mücadeledeki yeri anlatıldı.Mücadelede şehit düşen kadınları-mızın isimleri tek tek söylendi; ar-dından Sibel Yalçın ve Sergül Al-bayrak’ın yaşamı anlatıldı. Program,söylenen türküler, çekilen halaylar vehep birlikte yenilen yemekle son bul-du. Bergedorf Alevi Kültür Merke-zi’nin de destek verdiği programa 50kişi katıldı.

Stuttgart’ta ise, 11 Mart günü,Stuttgart Halk Kültürevi’nde Güler

Zere’ye adına bir program dü-zenlendi. Tüm devrim şehitleri içinyapılan saygı duruşuyla başlayanprogramda konuşmalar da yapıla-rak, Avrupa’da kadın olmanın zor-luklarına, 8 Mart’ın anlam ve öneminedeğinildi.

65 kişinin katılımıyla, DamındaŞahan Güler Zere belgeseli izlenerek;Güler Zere zulmün elinden nasıl çe-kilip alındıysa, aynı mücadelenin bu-gün Yasemin Karadağ ve diğer hastatutsaklar için de verildiği söylendi.

Fransa: Fransa’nın başkenti Paris’te10 Mart günü “Damında Şahan Gü-ler Zere” belgeselinin gösterimi ya-pıldı. Nazım Hikmet’in “Tanya” şii-rinin okunmasıyla başlayan programsaygı duruşu ve 8 Mart’ı yaratan di-renişçi kadınların anlatılmasıyla de-vam etti. 70 kişinin katılımıyla izle-nen belgeselin ardından müzik din-letisi ile program sona erdi.

Dreux şehrinde ise 11 Martgünü Dreux Alevi Kültür Merkezi ta-rafından dernek binasında programdüzenlendi. Şiirlerin okunduğu, 8Mart'ın tarihçesinin anlatıldığı prog-ram bir Halk Cepheli’nin yaptığı ko-nuşma ile devam etti. Kadının kur-tuluşunun devrimcileşmesinden ve ör-gütlü olmasından geçtiği vurgulana-rak kadınlara örgütlenme çağrısı ya-pıldı.

250 kişinin katıldığı program, oy-nanan yöresel oyunlar-skeçler, genç-ler korosunun söylediği türküler ve çe-kilen halaylarla son buldu.

Londra: İngiltere’nin başkenti Lon-dra’da, İngiltere Halk Cephesi’nin dü-zenlediği 8 Mart kutlaması, GülsümanDönmez ve Şenay Hanoğlu’nun fo-toğrafları ile “Kadınlar OlmaksızınDevrim, Devrimler Olmaksızın Ka-dının Kurtuluşu Düşünülemez", "Öz-gür Kadın Örgütlü Direnen Kadındır",

Emeğimizi Sömürenlere BaşkaldırmadıkçaÖzgürlüğümüzü Kazanamayız

Almanya'nın Köln şehrinde Ana-dolu Federasyonu çalışanları 8-9-10 Mart tarihlerinde Nippes, Brül veEherenfeld semtlerinde, “IrkçılığaKarşı Tek Ses Tek Yürek” kampan-yasının bildirilerini dağıttılar ve yü-rüyüş çağrılarını astılar.

Federasyon çalışanları, Zamangazetesi bürosu, Didif Cami, SolParti Erenfeld Bürosu, AlmanyaAlevi Birlikleri Federasyonu ile gö-rüşmeler yaparak, yürüyüş hakkındabilgi verdiler. Yürüyüşe katılım çağ-rısı yaparak bildirilerini bıraktılar.

Federasyon çalışanları ayrıca,Cuma namazı öncesi Didif Camiönünde bildiri dağıtıp cemaatle soh-bet ettiler. Daha sonra EhrenfeldeVenlo caddesi boyunca, yürüyüş çağ-rıları Türkiyeli esnafların işyerlerineasılıp, bildiriler dağıtıldı.

Köln'ün Mülheim semtinde de,

2004’te Neo-nazilerin bombaladığıdükkanın sahibi Özcan Berber’legörüşülüp, kampanya çalışmaları veyürüyüş hakkında bilgi verildi. Bu zi-yaret sırasında Sabah gazetesi mu-habiri Anadolu Federasyonu tem-silcisiyle röportaj yaptı.

Keup Caddesi boyunca işyerleri-ne bildiriler dağıtıldı. 4 kahvehane-ye gidilerek, masa masa dolaşılıp in-sanlarla sohbetler edildi ve yürüyü-şe çağrı yapıldı.

Aynı cadde üzerinde bulunan ikicamiye gidilerek görevlilerle görü-şüldü ve caminin girişine yürüyüşçağrıları asıldı, bildiriler bırakıldı.

Son olarak Mülheim Cemevi zi-yaret edildi ve yürüyüşün ilanı pa-nolarına asıldı. 3 günlük çalışmada250 yürüyüş çağrısı işyerlerine ve du-varlara asıldı; toplam 2 bin bildiri hal-ka ulaştırıldı.

Irkçılık Alman DevletininResmi Politikasıdır

Almanya’nın Köln şehrinde, Hal-kın Hukuk ve Dayanışma Merkezi, 4Mart günü “Irkçılığa Karşı Mücade-le” konulu panel düzenledi. Aile veGençlik Dayanışma Evi'nde yapılanPanel'e konuşmacı olarak Rote Hil-fe’den (Kızıl Yardım) Tim Engels,Die Linke’den (Sol Parti) ÖzlemDemirel ve Anadolu Federasyo-nu'ndan Halit Uzunçelebi katıldı.

Uzunçelebi, Almanya'da yaşa-nan ırkçı saldırılara, yabancılarınsorunlarına değinen bir konuşmayaptı. Demirel ise ırkçılıkla ilgiliyaptıkları çalışmaları anlattı. Engelsde, Nazilerin cinayetleri ile AnayasaKoruma Örgütü arasındaki ilişkiyi veolayın hukuki boyutunu anlattı.

Panelde, 24 Mart günü saat15.00'te Köln'de Anadolu Federas-yonu tarafından düzenlenen ırkçılı-ğa karşı yürüyüşe katılım çağrısı dayapıldı.

Av ru pa’da

Irkçılığa Karşı Tek Ses Tek YürekOlmak İçin Büyük Yürüyüşte Buluşalım

HAPİSHANELERDE 2497 ÖLÜM!50

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308

Page 51: Yürüyüs 308

"Devrime Meşale Bizim Kadınları-mız", "Başeğmeyen Kadınlarımız","Sabolarımızın Yolundayız” yazılıpankartların yer aldığı Kervan DüğünSalonu’nda yapıldı.

Saygı duruşundan sonra İngiltereHalk Cephesi adına bir kişi “Kadın-lar; Emperyalizme ve Her Türlü Zul-me Karşı Birleşelim Örgütlenelim”başlıklı yazıyı okudu. Ardından ölümorucu şehidimiz Şenay Hanoğlu’nunve Gülsüman Dönmez’in mektuplarıokundu. Ülkemizde ve dünyada dire-nen, baş eğmeyen, emekçi kadınlarınanlatıldığı bir sinevizyon izlendi.

Meryem Altun Halk Sahnesi, 8

Mart’ın tarihçesini anlatan, dokumaişçilerinin direnişini anlatan 25 da-kikalık bir oyun sergiledi. Kutlama-ya 400 kişi katıldı.

Avusturya: Viyana'da, AnadoluFederasyonu çalışanları tarafındanHalk Eğitim Okulu’nda Güler Zerebelgeselinin gösterimi yapıldı. Salo-na “Devrime Meşale Bizim Kadın-larımız”, “Kadınlar Mücadeleyle Öz-gürleşecek, Devrimle Kurtulacağız”“Sabo'nun Yolundayız”, “DevrimciTutsak Yasemin Karadağ Serbest Bı-rakılsın", "Hasta Tutsakları DevleteÖldürtmeyeceğiz” pankartları asıldı.

Anadolu Federasyonu temsilcisi,8 Mart'ın önemini anlatan bir konuş-ma yaptı. Ardından sözü belgeseli ha-zırlayan ve aynı zamanda Güler Ze-re'nin avukatlığını yapan Oya Aslanaldı. Aslan, Güler Zere'nin son anınakadar diğer hasta tutsakları düşün-düğünü ve kendisi için yapılan ey-lemlerin diğer hasta tutsaklar için deyapılması gerektiğini istediğini vur-guladı.

100 kişinin katılımıyla belgeselinizlenmesinin ardından program, filmhakkında yapılan sohbetlerle bitiril-di.

İnnsbruck şehrinde de 9 Martgünü İnnsbruck Anadolu Kültür Mer-

kezi tarafından yapılan 8 Mart kutla-masında, kadınların devrim mücade-lesi içindeki yerini anlatan konuşmalaryapıldı.

Damında Şahan Güler Zere bel-geselinin izlenmesinin ardından,AKM saz kursu öğrencileri ve ka-dınlar korosu sahne aldı. YeşillerPartisi’nden bir kişi kısa bir konuşmayaparak 8 Mart Dünya Emekçiler Ka-dınlar Gününü Kutladı.

Ardından Damında Şahan GülerZere belgeselini hazırlayan Av. OyaAslan belgesel hakkında bir konuşmayaptı. Konuşmasında, hasta tutsakla-rın sorunlarına ve tecritin hala devamettiğine vurgu yaptı. Kutlamaya 200kişi katıldı.

İsviçre: İsviçre'nin Zürich şehrinde10 Mart’ta yürüyüş düzenlendi. İs-viçreli ve Türkiyeli devrimci grupla-rın düzenlediği yürüyüş Hechtplatz’tabaşladı. Yürüyüş kortejinde HalkCepheli Kadınlar da kızıl bayraklarıve “Ohne Sozialistche RevolutionGibt Es Keine Befreiung Der Frauen-Volksfront” (Sosyalizm Olmadan Ka-dının Kurtuluşu Olmaz) pankartıyla10 kişiyle yerlerini aldılar.

Yaklaşık 2 saat süren ve 300 kişi-nin katıldığı eylem, Helvetiaplatz’tasonlandırıldı.

19 yıldır devam eden Sivas Kat-liamı davası, 13 Mart’ta Ankara’dagörülen duruşmada zaman aşımınauğratılarak düşürüldü. AKP, katille-ri koruduğunu açıkça göstermektençekinmezken; devletin katillere yap-tığı zaman aşımı kıyağı yapılan açık-lamalarla protesto edildi.

Devrimci Alevi Komitesi (DAK),14 Mart tarihli açıklamasında, “Kat-liam savunuculuğunu açıktan sür-düren devlet, katil polislerini mah-kemeyi izlemeye gelen halkın üzerinesaldırttı! Bu ülkede katliamları ger-çekleştiren, birebir örgütleyen her za-man devlettir.” dedi. Polisin, devlet-ten aldığı güçle, Ankara’da mahke-meyi takip etmeye gelen Alevi ku-

rumlarının, devrimci örgütlerin, bin-lerce insanın üzerine tazyikli sular-la ve biber gazlarıyla azgınca saldır-dığının belirtildiği açıklama .

“Biz İmam Hüseyinlerden öğ-rendik nasıl dilenileceğini. Kerbelabize yezitlerin sonlarını da öğretti. Veöğrendik ki biat edersek, yezitlergibi lanetlenerek anılırız.

Biz lanetlenenlerden değil, hesapsoran ve direnişleriyle tarihe geçen-lerden olacağız. Mahkemeleriniz ka-tilleri aklama devam etsin. Halkın ha-fızasında zaman aşımı yoktur. Hesabısorulana kadar hiçbir katliamı unut-mayacağız.” denilerek bitirildi.

Alevi Bektaşi Federasyonu da13 Mart tarihli “Zaman Aşımı Kara-

rı Türkiyeİçin BirUtanç Belge-sidir” başlıklıaçıklamasın-da “Mahke-me bu kararile bir kez daha Alevileri yakmış, Ma-dımak’ta canlarımızı yakarak insan-lığa karşı suç işlemiş binlerce katli-am sanığını cesaretlendirmiştir.”dedi.

Trakya Halk Cephesi de 14 Martgünü yaptığı açıklamada, “Zaman aşı-mına uğrayan kokuşmuş düzeninadaletidir. Halka karşı işlenen suçlarzaman aşımına uğramaz. Adalet is-tiyoruz!” ifadesinde bulundu.

BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 551

18 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 308

İnnsbruck

Halkın Hafızasında Zaman Aşımı Yoktur

Paris

Page 52: Yürüyüs 308

16 Ekim 1971 İskenderun doğumludur. Arap-Alevi (Nusayri) bir ailenin çocuğuydu. 1995’teDicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğren-cisiyken örgütlendi. Öğrenci gençlik örgütlenmesiiçinde mücadeleye katıldı. Çeşitli görevler üstlen-di. Son olarak Akdeniz Silahlı Propaganda Birlik-

leri’nden birinin komutanı olarak savaşı ve devrimyürüyüşünü sürdürüyordu. 2000 yılının Ağustos’unda tutsakdüştü ve Ceyhan Hapishanesi’ne konuldu. Yoldaşlarıyla bir-likte 19 Aralık operasyonunda katliamcılara karşı direndi. 8.Ekip’te Ölüm Orucu’na başladı. 330 gün açlığa ve zulme karşıdirenişini sürdürdü. Direnişinin ilerleyen günlerinde kaldırıl-dığı Ankara Numune Hastanesi’nde, zorla müdahale işkencesialtında 26 Mart 2003’te ölümsüzleşti.

YitirdiklerimizBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

24 Mart-30 Mart

1 Nisan 1961 Adana doğumludur.DHKC taraftarı, Arap milliyetinden olanÇifteci, çalışkan, coşkulu, fedakar, sevgidolu bir dostumuzdu. Elinde ne varsa onupaylaşır, bulunduğu bölgede üzerine düşenişleri emekçi çalışkanlığıyla yerine getirir-di. Şehitleri anma ve Parti-Cephe'nin 3. yıl-

dönümü kutlama gecesinin hazırlıklarının yapıldığı birsırada 25 Mart 1997'de beynindeki urun yol açtığı ani birrahatsızlık sonucunda aramızdan ayrıldı.

Cahit ÇİFTECİ

12 Eylül'ün tüm baskı ve zulmüne karşı kararlı ve militan tav-rını sürdürdü. Kendisinden daha ileri sorumluluklarda bulunanbir kısım insanların can telaşına kapılıp, mücadeleyi terk etmelerikarşısında cesaretle öne atılarak, doğan bu boşlukları doldur-du ve hareketi sahiplendi. Ülkenin dört bir yanında, "Vur emriylearanıyor" resimlerini astılar. Bir gün merakla bu afişlere bakar-ken kendi resmini görür ve gülerek yoluna devam eder. Dahasonra bir yoldaşına, kendi afişini seyretmenin hazzını anlatır. Vuremriyle aranmak, ona rağmen mücadele etmek ve oligarşiye mey-dan okumaktan daha haz verici ne olabilir ki... İbrahim'in yaşadığıhaz bu olsa gerekti.

(...) Bu süreçte hareketimizde darbe olmuş ve İbrahim ay-larca hiçbir görev verilmeden bekletilmiştir. Ancak darbenin kad-

rolara açılması söz konusu olduğunda hatırlanır. Sadece dar-becilerin yazılarını okuduğu halde, darbecilere tavır alır ve meş-ru olmadıklarını söyler. 19 Ocak 1993 tarihli "Yoldaşlar" başlık-lı yazısında şöyle der: "Hareketimizin bünyesinde yaşanan vebünyemize, kültürümüze, ahlakımıza, hukukumuza, gelenek-lerimize yabancı olan bu çarpık durum -darbecilik olayı- hangigerekçeyle yapılmış olursa olsun meşru görülmez, suçtur..."

Hareketin sancılı bir dönem yaşadığı, ama bu sancıyı din-dirmemiz gerektiği bilinciyle hareket etti. Hareketimiz İbrahim'i bir-çok arkadaşla tartışmaya gönderdi. İbrahim'e özellikle de ken-dilerine tarafsız diyen darbecilerle bağını koparmamasını, onlarıkazanmak istediğimizi belirterek bu kesimle görüşmeler yapmasıgörevi verildi. Yine vur emriyle aranıyordu, yine afişleri vardı. Amao tüm bu riskleri göze alarak, nerelere girip çıktıkları belli olma-yan bu ikiyüzlü, sahtekârlarla görüşmekten çekinmedi. Onları çokiyi tanıyordu. Fırsatçılıklarını, hesaplarını biliyordu. Buna rağmenısrarla onları ikna çabalarını sürdürdü. Şehit düştüğü ana kadarda her şeye rağmen bu görevine devam etti. Ve bu çabaları ya-nıltılmış, eksik bilgilendirilmiş bazı arkadaşların, hareket safları-na dönmesinde etkin bir rol oynadı.

“Bugün insanca yaşama olanağımız hiç yoksa, açlık,yoksulluk çekiyorsak, açlıktan çocuklarımız ölüyorsa,depremlerde, sellerde ölen hep biz oluyorsak, dilimizikonuşup kültürümüzü yaşayamıyorsak, kendivatanımızda-topraklarımızda yabancı gibi yaşıyorsak,işkence gören, katledilen, hapishanelere atılan hep bizoluyorsak, benim de bunlara karşı direnmek ve bu düzenideğiştirmek en doğal ve en meşru hakkımdır.”

Yusuf ARACI

Devrimbayrağını dağ-larda dalgalan-dıran, sosya-lizm umudunuköylülere taşı-yan Cephe ge-rillasıydılar. 28 Mart 2004’te Dersim'in Hozat İlçesi ya-kınlarında Kinzir Ormanları’nda, oligarşinin askeri güç-leri tarafından katledildiler.

Hıdır DEMİR, 25 Kasım 1974 Dersim ÇemişgezekPaşacık Köyü doğumludur. Çiftçi bir ailenin altı çocu-ğundan biriydi. Örgütlü mücadeleye 1993'te katıldı. İs-tanbul'da Seher Şahin Silahlı Propaganda Birliği'nde yeraldı. 1995'te kır gerillasına katıldı. Ekip komutanıydı.

Haydar BOYRAZ, Sivas Gürün Telin doğumludur.1994'te devrimci harekete sempati duymaya başladı. Ör-gütlü bir devrimci olduktan sonra İstanbul İkitelli bölge-sinde çalıştı. 1997 Eylül'ünde gerilla birliğine katıldı.

Erhan KÖKDEMİR, Elazığ Sivriceli’ydi. 1994’teGebze Liseli Dev-Genç içinde yer aldı. Gözaltılar, tut-saklıklar yaşadı. Bir süre İstanbul Armutlu bölgesindegörevlendirilen Erhan, Mayıs 1998'de gerillaya katıldı.

===DÜZELTME===Yürüyüşün 306. sayısının Yitirdiklerimiz kö-

şesinde yayınlanan Gözaltında kaybedilen Yu-suf Erişti’ye ait bilgide “kaybedildi” yerine“katledildi” yazılmıştır. Yapılan yanlıştan dolayışehit ailemizden, Yusuf’un yoldaşlarından ve

Yürüyüş okurlarından özür diliyor, doğrusunu busayıda tekrar yayınlıyoruz.

Yu suf ERİŞ Tİ

To kat’lı yok sul bir köy lü ai le si nin ço cu ğuy du. 14 Mart’ta İs -tan bul’da bir hai nin ih ba rı üze ri ne pu su ya dü şü rü le rek gö zal -tı na alın dı. Muh te me len 17 Mart’ta iş ken ce de kat le dilip ce -se di kay be dil di.

Yusuf ERİŞTİ

Haydar BOYRAZ Erhan KÖKDEMİR

Hareketi Sahiplenmenin ve Gözü Gibi Korumanın Örneği: İbrahim Yalçın ARKAN

Hıdır DEMİR

Yusuf ARACI

Anıları Mirasımız

Page 53: Yürüyüs 308

İstanbul Bahçelievler’de üç Devrim-ci Sol kadrosunun bulunduğu bir ev ku-şatıldı. Teslim ol çağrılarına cevaplarıtek bir cümleydi: “Devrimci SolcularTeslim Olmaz!” Farklı alanlarda görevliolmalarına rağmen, devrimci hareketinkarşı karşıya olduğu darbe ihanetini al-tetmek için bu evde bir araya gelmişler-di. Kuşatıldıklarında, uzun devrimcigeçmişlerine, misyonlarına yakışır tarz-da, 4.5 saat süren çatışma boyunca dire-niş geleneğimize altın bir sayfa ekleye-rek, 24 Mart 1993 tarihinde ölümsüz-leştiler.

Recai DİNÇEL, 1958 Sinop do-ğumludur. Çerkez milliyetinden emekçibir ailenin oğluydu. 1976-1977'lerdeçevresinden etkilenerek devrimci dü-şüncelere sempati besler. Şehit düştüğüana kadar Karadeniz Bölgesi Sorumlu-ğunu yapmaktaydı.

İbrahim Yalçın ARIKAN, 1958 İs-tanbul doğumludur. Emekçi bir aileninçocuğuydu. 1976'lardan itibaren liseyıllarındayken aktif olarak devrimcimücadeleye katıldı. Çocuk yaşlardakavganın ortasında olan, militanlıktanyöneticiliğe hızla yükselen ve her Dev-rimci Sol’cunun düşlerinde yaşattığı ge-rilla ve komutan olma düşleri gerçek-leştiğinde, o belki de en mutlu insandı.Şehit düştüğünde Ege Bölgesi’nde ge-rilla birliğini örgütlemekle görevli idi.

Avni TURAN, 1954 Düzce doğum-ludur. Çerkez milliyetinden yoksul birailenin oğluydu. 1975'lerde, İstanbulTeknik Üniversitesi'nde devrimci müca-deleye atıldı. DEV-GENÇ içerisindeaktif görevler aldı. Ayrıca çeşitli bölgeörgütlenmelerinde sorumluluklar üst-lendi. Hep bir görev adamı, sessiz, sa-kin ve hassas kişiliğiyle bir dava ada-mıydı. Şehit düştüğünde, Sivas, Tokatdağlarında görev yapan gerilla birliği-nin komutan yardımcısı idi.

553

Avni TURANİbrahim YalçınARKAN

Recai DİNÇEL

İstanbul:“Yürüyüş HalkınSesidir”

Esenler Kazım Karabekir Ma-hallesi’nde, 11 Mart günü topluYürüyüş dergisi dağıtımı yapıldı.Evler kapı kapı dolaşılarak, Yü-rüyüş dergisinin halkın dergisiolduğu, açlığa, yoksulluğa, yı-kımlara karşı halkın yanında yeraldığı, gerçekleri yazdığı anlatıldı. 9 Yürüyüş okurunun katıldığı ve15 Nisan’da düzenlenecek olan Grup Yorum’un “Bağımsız TürkiyeON’ların Türküsü” konserinin davetiyelerinin de dağıtıldığı çalışma-da 28 dergi halka ulaştırıldı.

Çalışma Hakkıİçin DirenmekMeşrudur

20 Şubat tarihinden beri, iştençıkartıldığı Ankara İnşaat Mü-hendisleri Odası’nın (İMO) önün-de oturma yapan Cansel Malatyalı,9 Mart günü Halk Cepheliler ta-rafından ziyaret edildi.

Halk Cepheliler, Cansel Malatyalı'nın direnişini destekleyen ko-nuşmalar yaptı. Ardından yarım saat boyunca halaylar ve sloganlar-la destek verdikleri ziyaretlerini “Direne Direne Kazanacağız”, “İşçiyizHaklıyız Kazanacağız” sloganları ile sonlandırdılar. Ayrıca 8 Mart Dün-ya Emekçi Kadınlar günü dolayısıyla sendikalı kadınlar, Elektrik Mü-hendisleri Odası çalışanları, ESM üyeleri ve kültür sanat emekçileride Cansel Malatyalı’yı ziyaret edenler arasındaydı.

Kıraç’ta60 KişiyleYozlaşmayaKarşıBildiri Dağıtıldı

İstanbul Esenyurt Kıraç'ta,Kuru Çeşme Halk Komitesi tarafından yozlaşmaya karşı kampanya baş-latıldı. Kampanya kapsamında 8 Mart günü uyuşturucuya, fuhuşa, ku-mara karşı 60 kişinin katıldığı bildiri dağıtımı gerçekleştirdi. Bildiridağıtımı sırasında mahalle halkına seslenilerek, “Çocuklarımıza sahipçıkalım!” çağrısında bulunuldu. Halk bildiri dağıtımına yer yer alkışlarla,yer yer de sözlü olarak destek verdi.

Page 54: Yürüyüs 308

Dilan Poyraz ve Nilay Keten sabah Dev-Genç bildiri-lerni dağıtmaya gelmişlerdi Behçet Kemal Çağlar Lisesi’ne,Müdür engel olmuş, bildirileri toplamış öğrencilerden. Dilanve Nilay da "Sen nasıl toplarsın, öğrenciler okuyacak."diye müdüre karşı çıkmışlar. Müdür odaya götürüp, kapı-yı kilitleyip polise haber verecekmiş. Nilay ve Dilan dire-nince odaya götürememiş. Nilay bildirileri polisin kafası-na atıyor. Bunun üzerine müdür polise haber gönderiyor.

Armutlu direniş çadırında öğrendik bu haberi ve kara-kola gittik. Bizim gittiğimizi görenler destek için bizimlegeldiler. Karakola sorduk Nilay ve Dilan’ı, orada oldukla-rını söylediler. Karakolun bahçesine girip orada bekledik.Karakolun bahçesinden çıkarmaya çalıştılar, biz çıkmadık.Bu arada mahalleden duyanlar karakola gelmeye devam edi-yordu.

Ara sıra bahçeden çıkarılmaya çalışıldık. İçeriden“Yaşasın Dev-Genç, Yaşasın Dev-Genç’liler” sloganını duy-duk, biz de eşlik ettik. "Dev-Genç’liler Onurumuzdur" slo-ganını attık. Polis bizi kameraya çekmeye çalıştı ama onada müdahale ettik.

Karakolun önünde Dev-Genç’lilerin serbest bırakılma-sını beklerken; mahalle halkına yönelik olarak bağırarak,çetelerden, fuhuştan, parasız eğitimden, füze kalkanındanbahsettik.

Polisler, “Biz size bir şey yapmıyoruz.” dediler. Biz de,“Sizin devletiniz bunları yapıyor, sizin de posanız çıktığındasizi de ergenekon gibi bir kenara atacaklar” dedik.

Daha sonra kamera çekimi yapan polisin üzerine yürü-dük, “Siz bizi tahrik ediyorsunuz” dedik. Kamera çekimiyapan polisi içeri almak zorunda kaldılar. Bizimle pazar-lık yaptılar, susmamızı istediler. Biz de, gözaltına alınan Dev-Genç’lilerin aileleriyle görüştürülmelerini istedik. Bu ara-da birçok insan ne oluyor, ne var diye desteğe geldiler.

Nilay’ın annesi kızıyla görüşünce, bahçeden çıkıp dışa-rıda bekledik. Avukatları arayıp beklemeye başladık.

Bir polis geldi, sorumlularıymış. “Bak şimdi bir sorunyok, pedagoglar eşliğinde ifadeleri alınıp savcılığa çıka-rılıp bırakılacaklar.” dedi.

Bir slogan duyduk çıkarılıyorlardı. Saldırıyordu polis-ler, Dev-Genç’liler de direniyordu. Biz de slogan attık.Arabanın önüne geçtik, çünkü arabanın içinde çok “pedo-gojik” şekilde saçlarını yoluyorlardı. Polis arabasının kapı-sını açmaya çalıştık, arabayı tekmeledik. Arabayı üzerimizesürdüler. Arabayı bıraktık, onlara saldırdık bu sefer. Arabagitti. İki arkadaşımızı daha gözaltına aldılar bu sırada.Gözaltına alınan tek bir insanımızın üzerinde on polis var-dı.

"Şerefsizler, namussuzlar" diye bağırdı bir arkadaşımız.Polisler "Biz seni alacağız.” dediler. Arkadaşımız da:"Almazsanız şerefsizsiniz. Olayı siz yarattınız, biz çocuk-larımızı almaya geldik, siz çocuklarımıza saldırmasaydınızbiz bir şey yapmayacaktık" dedi. Şişman bir polis vardı, ona

da; “Ben seni ezberledim, kimlerle oturup kalktığını bili-yorum, uyuşturucu satanlarla seni görmedim sanma, benseni sivil yakalarsam görürsün sana soracağım." dedi.

Mahalleden bir kişi polise "Şerefsizler, ne yapıyorsunuzinsanlara" diyerek, bize destek oldu.

Yaklaşık 30 kişiydik karakolun önünde. “ArmutluFaşizme Mezar Olacak”, “Katil Polis Armutlu’dan Defol”sloganlarını attık. Avukatların gözaltına alınanları ziyare-tinin ardından biz de dağıldık. Ertesi gün arkadaşlarımız ser-best bırakıldı.

-2. Anlatım-

Nilay ve Dilan’ın Behçet Kemal Çağlar Lisesi'ninönünden gözaltına alındıklarını duyduk. Karakola gittik vesorduk buradalar mı diye. Karakolda olduklarını söyledi-ler. Kimliklerini bulamadıklarını, bulur bulmaz da serbestbırakacaklarını söylediler.

Gençlik Federasyonu’nu arayıp haber verdik. İnsanlarıtoplayalım dedik bırakılmazlarsa diye. Sonra arkadaşlar-dan birinin karakola doğru çıktığını gördük. Tek mi gidi-yor dedik. O da, galiba deyince biz de gidelim dedik.Gittiğimizde Zeynep ablanın, Haydar abinin ve birkaç kişi-nin daha orada olduğunu gördük. İçeriden kızların bağır-ması ve slogan sesi geliyordu. Belli ki işkence yapıyorlar-dı. İşkence yapmak şerefsizliktir, diye slogan atmaya baş-ladık, Haydar abi de hemen Dev-Genç’lilere eşlik etti ve kit-le de atmaya başladı. Biz slogan atmaya başlayınca tedir-gin oldular ve kamera getirdiler içeriden korkutup sustur-mak için. Biz de üzerine yürüdük, çekim yapanın kapat-masını söyledik. Geri geri giderek karakolun içine kadar gir-di. Kekelemeye başladı tamam siz doğru durun biz çek-meyeceğiz, dedi. Çok komiklerdi. "Bizim karakolumuzburası çıkın buradan" dediler. Biz de, “siz de bizim mahal-lemizden defolun” dedik. Rabia ana bağırdı: "Siz deOya’nın evine konmadı mıydınız karakol deyi, siz de bur-dan gidin o zaman" diye. Sonra dayanamadılar veNilay’ın annesini içeri almayı kabul ettiler. Nilay’ın anne-si içeri girdi biz de bahçenin dışına doğru çıktık.

Bu arada sürekli insanlar bağırıyor polise ve karakolaolan öfkeler doğal bir ajitasyona dönüşüyordu.

Bizimkileri Üsküdar Çocuk Şube’ye götüreceklerini söy-lediler. “Şimdi arabalar çıkacak siz burada durun bir şeyyapmayın tamam mı" dedi, sanki çocuğu şekerle kandırı-yordu! Biz de taklidini yaptık o halinin, kitle gülmeye baş-ladı. İyice moralleri bozuldu. Herkes korkaklar diye bağı-rıyordu. Arabayı karakolun kapısına kadar yaklaştırdılarbunun için bile iki saat uğraştılar. Biz de izleyip izleyip hal-lerine gülüyorduk. Sonra kızları döverek çıkardılar, arabayabindirdiler zorla. Biz slogan attık. Arabayı ortamızdan geçi-rirken Nilay’ı götüren araç şöförü panikledi, geçemedi ara-mızdan.

Bu arada kadın polisin biri bas bas bağırıyordu " Bibergazı yok mu biber gazı yok mu" diye. Elleri ayakları bir-birine dolanmıştı.

Liseli Dev-Genç’lilerin saçlarını çok “pedogojik” şekilde yoluyorlardı

Karakolun Bahçesinde Polisi Teşhir Ettik

554

Yürüyüş

18 Mart2012

Sayı: 308