Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Eki’dir.
KASIM 2017 / Yıl: 24 - Sayı: 205
“Somuncu Baba Bahçesinin Taze Çiçeği”
“Müslümanlık insanları maddeten ve ruhen yükseltmek gayesini
takip eden bir dindir. İslâm'ın bütün hüküm ve âdabında bunlar pek açık olarak gösterilmektedir. Ağızdan
giren, ağızdan çıkan için nasıl bir hâl göstermiş ise diğer azaların ıslah ve terbiyesi için de birtakım usuller koymuştur. Müslümanlığın hükümlerine göre, her Müslümana başkalarının kanı, ırzı, namusu
ve malı haramdır. Kendisinin olmayan herhangi bir şeye kötü gözle bakmamak, kendi canı, namusu, malı nasıl mukaddes ise
başkalarınınkini de aynı suretle tanımak; elini, eteğini, gözünü, kulağını haramdan ve kendisine ait
olmayan her şeyden çekmektir.”
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)
Editör’den Merhaba
Musa TEKTAŞcocuk@somuncubaba. net
Sevgili arkadaşlar;
Onuncu Osmanlı padişahı olan Yavuz Sultan Selim; Trabzon’da vali iken dünyaya gelen oğlunun adını Süleyman koydu. Daha sonra Kanuni Sultan Süleyman olarak anılacak olan bu yavru, küçük yaştan itibaren çok titiz bir
şekilde yetiştirildi. Benzeri görülmeyen bir terbiye ve eğitim aldı.
“Âlimlerin atlarının ayaklarından sıçrayan çamurun bile makbul olduğunu gelecek nesiller ibretle görsün. Çünkü âlimler her zaman padişahlara lazımdır.” diyerek âlimlerin değerini vezirlerine anlatmış oldu. Öldüğü zaman bu cübbe vasiyeti
üzerine türbesindeki sandukasının üstüne serildi. İlim ve ahlakta ün kazanmış yüksek adamların devlet işlerinde kullanılmasını vasiyet etmiş olan Yavuz Sultan Selim,
“Halka rehberliği ancak ilim ve ahlakta yükselmiş olanlar yapabilir.” demiştir. Yavuz Selim, hazineyi altınla doldurunca onun zenginliği karşısında;
- Benim altınla doldurduğum hazineleri torunlarımdan her kim akçe ile doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin. Ve illa hazine-i hümayun benim mührümle
mühürlensin, diye vasiyet etmiştir.
Süleyman Han babası Yavuz Sultan Selim’in 12 Eylül 1520 tarihinde 50 yaşında iken vefatından sonra, 26 yaşında padişah oldu. Çok ciddi ve vakurdu. Yapacağı
işler hakkında hiç acele etmez, gayet geniş düşünür ve verdiği emirden geri dönmezdi. İş başına getireceği adamlara kabiliyet derecelerine göre görev verirdi. Kanuni’nin devri Türk hâkimiyetinin zirveye ulaştığı bir devir olmuştur. Kendisine Kanunî denmesi, yeni kanunlar icat etmesinden değil, mevcut kanunları yazdırtıp
çok sıkı bir şekilde uygulamasından dolayıdır.
Zamanında İngiltere Kralı VIII. Henri, İstanbul’a bir heyet gönderip, adalet mekanizmasının nasıl işlediğini incelettirerek kendi memleketine örnek almıştır.
Avrupa tarihçilerinin Muhteşem Süleyman dedikleri büyük hükümdar, büyük dedesi Fatih gibi sayısız seferlere bizzat kendisi katılmıştır.
Osmanlıların en büyük padişahlarından birisi olan Muhteşem Süleyman, 7 Eylül 1566 günü 71 yaşında iken, savaş meydanında vefat etmiştir. Babasından
6.557.000 km. kare olarak devraldığı İmparatorluğun topraklarını, 14.893.000 km. kareye çıkarmıştı. Cenaze namazını Şeyhülislam Ebu’s-Suud Efendi ve Nakibü’I-Eşraf Taşkentli Muhterem Efendi kıldırmıştır.
Süleymaniye Camii avlusundaki türbesinde gömülüdür.
(Bir Hadis)“İyilik güzel ahlâktır, kötülük vicdanını rahatsız eden,
duymasını istemediğin şeydir.”(Tirmizi, Zühd, 52.)
(Bir Ayet)“İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav.
Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.”
(41/Fussilet, 34)
Somuncu Baba
Elif SareKAYACI
Fatma KubraYARALI
Muhammed EnesKUS
Emir HamitYARALI
Halime Sumeyye TANRIVERDİ
SıdıkaAKAN
EsilaBİLGİN
Hatice KubraCETİN
Fatma KalenderAKAN
Meryem DEMİRKAMA
YagmurCELİK
SehnazCETİN
Arkadaşlar sizler de Cocuk Albumumuzde vesikalık fotograflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız [email protected] adresimize gönderiniz.
Yıl: 11 Sayı: 131Çocuk Eki
Somuncu Baba Çocuk Dergisi KASIM 2017 Yıl: 24 Sayı: 205
Basım Tarihi: KASIM 2017Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Ekidir.
İmtiyaz Sahibi ve
Genel Yayın YönetmeniBekir AYDOĞAN
Sorumlu Yazı İşleri MüdürüM. Hulusi ERDEMİR
Yayın EditörleriM. Nazmi DEĞİRMENCİ
Musa TEKTAŞ
Yayın KuruluProf. Dr. Nihat ÖZTOPRAK / Prof. Dr. Ali YILMAZProf. Dr. Sebahat DENİZ / Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ
Prof. Dr. Abdullah KAHRAMANProf. Dr. Ali AKPINAR
Grafik Tasarım ve Uygulamaİrem BAYRAKTAR
Yapım
www. grafiturk.com.tr
Baskı & Üretimİhlas Gazetecilik A.Ş.
Merkez Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A /41Yenibosna/İSTANBUL Tel: 0 (212) 454 30 00
Basım-Yayım-Dağıtım-PazarlamaVİSAN İktisadi İşletmesi
Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No: 71 (44700) Darende / MALATYA
Tel:(422) 615 15 00 Faks:(422) 615 28 79www. somuncubaba. net
cocuk@somuncubaba. net
grafitürk
İçindekilerOkuma Alışkanlığı Olanlara Ne Mutlu ....................... 4
Sırrı ER
Feriha ........................................................................................ 6
Mine TAŞDEMİR
Çöp Kamyonu Kanunu .................................................... 8
Hamidullah HALICI
Cumhuriyet Erdemdir.......................................................10
Naciye BEYZA
Camgöz ve Arkadaşları Harran Evlerinde................12
Raziye SAĞLAM
Hz. Salih Aleyhisselam .....................................................14
Ali BÜYÜKÇAPAR
Kibirli Kurbağa ......................................................................16
Emine Yılmaz DERECİ
Şiir ......................................................................... 18
Nuri KAHRAMAN
Bunları Biliyor muydunuz? ....................... 20
Nisa ERCİYES
Ceviz Yemeyi Seviyorum ........................... 22
Erdal KARASU
Ertuğrul Gazi'nin Attığı Temel .................. 24
Mustafa AKGÜN
Kuru Topraklara Doğru ................................. 26
Hakan YILDIRIM
Haçlıların Korkusu ve Büyük Bozgun .... 28
İsmail ÇOLAK
Tarihte Bu Ay ................................................... 30
Yusuf HALICI
Bulmaca ............................................................. 32
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 20172 3
Sırrı ER
Okuma Alışkanlığı Olanlara Ne Mutlu
Sevgili çocuklar;
Bizim kocaman bir ülkemiz var. Gü-zel mi güzel… Nüfusumuz seksen mil-yona yaklaştı. Bu rakamın çoğunluğunu çocuklar ve gençler oluşturuyor. Gele-ceğimiz emin ellerde olacak inşallah.
İnsanlar bu dünyada yaşadığı süre içinde çeşitli devreler geçirirler. Her devrenin kendine has özellik ve güzel-likleri vardır. Bu zaman dilimlerinin en
önemlisi "iyi alışkanlıkların kazanılması için bir fırsat" olan çocukluk ve genç-lik çağıdır. Bu yıllarda "yaş iken eğilme" çağını yaşayan insanlar, yaşantılarına bir yön çizme ve kişiliklerini oluşturma çabası içindedirler. Çünkü bu yaşlarda kazanılan davranışlar, alışkanlıklar, fi-kirler ve değer yargıları, kişiyi bir ömür boyunca etkilemektedir.
İnsanlar alışkanlıklarından kolay vaz-geçemezler. Bu zayıf yönümüz bilindiği
için daha işin başındayken çocuklara ve gençlere yardımcı olmamız gereki-yor, güzel alışkanlıklar kazanmaları için.
Çocukların ve gençlerin birçok so-runları vardır. Bu sorunların gideril-mesinde bize de çeşitli görevler düş-mektedir. Onları huzurlu bir yaşantıya kavuşturmak için çalışmalı, yardımla-rımızı esirgememeliyiz. Sadece bizim çabamız çözüm için yeterli olmayabilir. Çünkü bir hastanın iyileşmesi için yal-nızca doktorun gayreti yetmez. Hasta da kendini korumalı, zararlı maddeler-den kaçınmalıdır.
Biz, hayatlarının baharını yaşayan çocuklarla ve gençlerle olumlu ilişkiler içine girip, iyi örnek olmalıyız ki, onları topluma ve millete faydalı insanlar ola-rak yetiştirebilelim.
Çocuklarımız ve gençlerimizin en önemli eksikliklerinden biri okuma alışkanlıklarının olmamasıdır. Bunun doğal sonucu olarak kültürel bakımdan zayıf yetişiyorlar. Maalesef öğrencile-rin büyük bölümü ders kitaplarından başka yayın okumuyor. Birçok şeye meraklı oldukları bu yaşlarda okuma-ya karşı olan ilgisizliklerinin nedeni ne olabilir acaba?
Lise öğrencileri arasında yaptığım bir anket sonucunda şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıktı. Bazı öğrenciler hayatların-da hiç roman okumadıklarını belirtmiş-lerdi. İsteyenlere okumaları için kitap-lar getirebileceğimi söyledim. Teklifi-me ilgisiz ve isteksiz davrandılar.
Zamanları-nın çoğunu faydasız ve gereksiz iş-ler yaparak g e ç i r d i k l e r i hâlde, okumak için hiç vakit ayırmı-yorlar. Toplumun her kesiminde çeşitli sebeplerden dolayı okumaya olan il-gisizlik her geçen gün daha da artıyor. Bunu yalnızca maddî imkânsızlığa bağ-lamak doğru değildir. Faydasız şeylere para harcamaktan çekinmeyenler kül-tür, edebiyat ve eğitimle ilgili yayınla-ra para vermeye kıyamıyorlar. "Genç-lerimiz okumuyor, kültürsüz yetişiyor." diye feryat edenler ise bu sorunun çözümlenmesi için fedakârlığa yanaş-mıyorlar. Yalnız iyi dilek ve tavsiyelerle sorun çözülmüyor.
Boş vakitlerimizde çeşitli eserleri okumalıyız. Kitap okuma alışkanlığı-mızla çocuklara ve gençlere örnek ol-malıyız. Bize gerekli olan bilgileri çeşitli kaynaklardan öğrenmeliyiz, öğrenme-nin yolu okumaktan geçer. "Bilenlerle bilmeyenlerin bir olmadığı" kabul edi-len bir gerçektir.
Bilgili bir kişi olmak istiyorsak "oku" emrinin ışığı altında toplanmalı, oku-malı ve okutmalıyız. Bıkmadan ve usanmadan, hem de "beşikten mezara kadar". Ancak bu yolla amaçlarımıza ulaşabilir, daha güzel geleceklere ka-vuşabiliriz.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 20174 5
Güneşin gözlerimi kamaştırdığı saatleri bekleyemedim. Hava karanlıktı. Hemen yatağımı toplayıp, üzerimi giyindim. Yüzümü yıkadıktan sonra tekrar odama girmek üzereyken mutfaktan gelen sesleri duydum. Doğruca mutfağa girdim. Annem, her za-manki gibi hepimizden önce uyanmış, kahvaltı hazırlıyordu. Anneme yardım etmeye başladım. Annem, bu kadar erken kalkmama neden bilmiyorum, çok şaşırdı. Aslında bana başkası deseydi ki, “Feriha, gün gelecek mızmızlanmadan, oflayıp puflamadan yatağından kalkacaksın.” ben de inanmazdım. N’apayım uykuyu çok seviyorum. O
yüzden annemin niye bu kadar şaşırdığını anlayabiliyorum. Ama bugün özel bir gün. Annem, pankekleri pişirirken ben de masa-yı hazırladım. Zeytinler, peynirler, reçeller vs. derken masa her zamanki gibi onlarca çeşit yiyecekle doldu, taştı. İçimden, “Ver-diği bütün bu güzel nimetler için Allah’a ne kadar şükretsek, ne kadar teşekkür et-sek az.” diye geçirirken, babam mutfağa girdi. Sonra da kardeşim Ahmet. Hep bir-likte kahvaltımızı yaptık. Her kahvaltı ma-sasında olduğu gibi en çok konuşan ben oldum, en az konuşan hatta konuşmak ye-rine uyuklayan ise Ahmet.
Okula girer girmez, sınıfa koştum. Sınıf-taki kalabalığı görünce çok şaşırdım çünkü her zaman ilk derse geç kalan Arda ile Tun-cay bile sınıftaydı. Acaba ben mi geç kal-dım deyip saatime baktım ama daha dersin
başlamasına yarım saat vardı.
Feriha
MineTAŞDEMİR
Tuna sınıf başkanımız olduğu için bu büyük görev onundu. Hemen sınıf kitap-lığına sakladığı fon kartonlarını ve diğer malzemeleri çıkardı. Ardından sınıfa kısa bir konuşma yaptı. Şunları dedi:
- Arkadaşlar sabırsızlıkla beklediğimiz gün geldi. Şayet hayal ettiğimiz gibi, gü-zel iş çıkarırsak Abdullah Öğretmen’imiz bizden çok memnun olur. Ve bugünü ko-lay kolay unutamaz. Sınıf annemiz kutla-ma için gereken tüm hazırlıkları yapmış, annem dedi. Sıra bizde. Haydi, içimizdeki sanatçıları çıkaralım.
Tuna, bunları söyledikten sonra elin-deki fon kartonlarını, renkli simli evaları, renkli kâğıtları ve zarfları bize dağıttı. Ve başladık çalışmaya. Çizimi iyi olanlar re-sim çizdi, kimi Abdullah Öğretmen’imizin portresini çalıştı, kimi de karikatür çizdi. Şiir konusunda iyi olan arkadaşlarımız en güzel şiirini öğretmenimiz için yazdı. Kimisi iki dörtlük yazdı, kimisi on dört-lük. Kimisi akrostiş şiir yazdı öğretme-nimizin ismine, kimisi de mani… Ben de öğretmenim için hayallerimi anlatan bir kompozisyon yazdım. Kompozisyonumun başlığı kendi ismim olsun istedim: Feriha. Öğretmenim, bu kompozisyonu isminden dolayı kolay kolay unutmaz artık.
Sınıfça, bitirdiğimiz çalışmalarımızı dosyalara, zarflara koyup usluca öğret-menimizin sınıfa girmesini bekledik. Ve nihayet sınıf kapısı açıldı. Abdullah Öğ-retmen’imiz içeri girer girmez her zaman-ki gibi bize kocaman gülümsedi. Biz de ona gülümsedik. Yerimize oturunca hep bir ağızdan:
- Öğretmenler gününüz kutlu olsun öğ-retmenim, diye bağırdık.
Tam o sırada sınıf kapısı çaldı. Öğ-retmenimizin “Gel!” demesiyle, sırayla annelerimiz içeri girip öğretmenimize selam verdi. Biz yeniden sınıfça şöyle ba-ğırdık:
- Öğretmenler gününüz kutlu olsun öğ-retmenim.
O sırada yoklama defterini imzalayan öğretmenimiz çok duygulandı. Elindeki kalemi usulca masaya bıraktı. Öğretmeni-mizin gözleri dolmuştu. Hepimiz çok duy-gulandık. Sıraya girip, bir bir öğretme-nimizin elini öptük. Ve hazırladığımız el emeği hediyelerimizi verdik. Öğretmeni-miz, aynı anda hepimizi kucakladı, o sıra annelerimiz de bol bol fotoğraf çekti. O an o kadar çok flaş patladı ki kendimi bir an çok ünlü biri gibi hissettim.
Sonra hep beraber annelerimizin yap-tığı pastalardan, böreklerden, kurabiye-lerden vs. yedik. Öğretmenimiz hepimi-zin yaptığı çalışmaları çok beğendiğini, unutulmaz ve çok duygusal anlar yaşadı-ğını, öğretmenliği ona biz öğrencilerinin sevdirdiğini ve buna benzer daha birçok şey söyledi. Onun mutlu olduğunu gö-rünce biz de çok mutlu olduk. Abdullah Öğretmen’imiz, teneffüs zili çaldığında sınıftan ayrılırken sınıfa döndü. Gözleri buğuluydu, sesi titriyordu. Şöyle dedi:
- Canım evlatlarım. Sizler bizim yarın-larımızsınız. Tüm öğretmenleriniz olarak, gelecek adına sizden çok ama umutluyuz ve sizi çok seviyoruz.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 20176 7
ÇÖP KAMYONU KANUNU Derleyen: Hamidullah HALICI / Çizen: Hamit YÜKSEK
Bir gün bir taksiye bindim, sağ şeritte yol alırken siyah bir araba park ettiği yerden aniden yola, önümüze çıktı. Taksi şoförü sert bir şekilde frene bastı,
kaydı ve diğer arabaya çarpmaktan milim farkıyla kurtuldu.
Şoför; pek çok insanın çöp kamyonu gibi olduğunu açıkladı. Her tarafta çöp dolu olarak dolaşıyorlar; kızgınlık, öfke ve hayal kırıklığı doludurlar. Çöpleri
biriktikçe onu bırakacak bir yere ihtiyaç duyarlar ve bazen sizin üzerinize bırakabilirler. Sadece gülümseyin, onlar için iyi şeyler temenni edin ve
yolunuza devam edin. Onların çöpünü alıp işyerinize, evinize veya sokaktaki diğer insanlara dağıtmayın.
Diğer arabanın sürücüsü camdan başını çıkartıp bağırmaya ve küfretmeye başladı. Taksi şoförü ona gülümsedi ve içten bir şekilde el salladı. Ve
gerçekten çok arkadaşçaydı. Sordum: “Neden bunu yaptınız? Adam neredeyse arabanızı mahvedip ikimizi de hastaneye gönderecekti."
Taksi şoförü bana, şimdi ‘Çöp Kamyonu Kanunu’ dediğim şeyi öğretti.
İşin ana fikri şu ki, başarılı insanlar çöp kamyonlarının günlerini mahvetmesine ve ellerine geçirmesine izin vermezler. Hayat pişmanlıklar için çok kısa, dolayısıyla size iyi davranan insanları sevin, iyi davranmayanlar için
dua edin.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 20178 9
29 Ekim 1923 ülkemizde cumhuriyet yönetiminin ilan edildiği gündür. Bugün ulusal bayram günüdür. Her yıl cumhuriyetin ilanı olan 29 Ekim gü-nünü Cumhuriyet Bayramı olarak törenlerle kutlarız.
Cumhuriyet yönetiminde egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet kendini yönetme yetkisini temsilcileri -milletvekilleri- aracılığı ile kullanır.
Naciye BEYZA
Cumhuriyet Erdemdir
Cumhuriyet yönetiminde yurttaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Milletin bütün bi-reyleri yönetime katılabilir ve söz sahibi olabilir. Çünkü cumhuriyet yönetiminde bütün vatandaşlar eşit haklara sahiptir. Se-çilen temsilciler yasalar yapar, yöneticileri ulusu adına denetler. Yönetilenler dilerler-se seçimlerde yöneticilerini değiştirirler. Cumhuriyet yönetimi; demokrasi sistemi-nin bütün özelliklerine sahiptir. Halk ken-disini yönetme yetkisini seçtikleri millet-vekilleri aracılığıyla kullanır. Yönetilenler dilerlerse seçimlerde yöneticileri değişti-rirler. Cumhuriyet yönetiminde söz mille-tindir. Cumhuriyeti korumak, kollamak ve yaşatmak her yurttaşın görevidir.
Cumhuriyet, Türk milletinin yapısında, kültüründe, örf ve adetlerinde mevcut olan bir hayat tarzıdır.
Cumhuriyet yönetiminde "bilgi ve bilim”e büyük önem verilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nde bu hizmetler, kamu hiz-
metleridir. Vatandaşların eğitim, öğretim hak ve hürriyetleri yanında "bilgi edinme",
"bilgi sağlama" ve "bilgi üretme" özgürlük-leri, hakları ve hürriyetleri de vardır.
Cumhuriyetin en önemli özelliklerinden biri de "erdemdir." Cumhuriyet yüksek ah-lakı, dürüstlüğü ve erdemi esas olan yöne-tim biçimidir. Halkın birlik beraberlik için-de huzurlu, mutlu ve kardeşçe yaşamasını sağlar. Cumhuriyet yönetimi halkın kendi-sini yönetenleri seçmesi, dolayısıyla kendi kendisini yönetmesi ve halkın kendisi hak-kında karar vermesidir. Bütün hizmet ve görev alanlarında çalışanların halka karşı, ahlakî sorumlulukları ve ahlakî bir yüküm-lülükleri vardır.
Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü-nü savunmak, korumak, kollamak iç ve dış tehditlere karşı duyarlı olmak hususunda bizlere büyük görev düşmektedir.
Aldığımız emanetleri koruyabilmek, va-tanımızı ve milletimizi yüceltebilmek için çok çalışmamız gerekmektedir. Ekonomik bakımdan güçlü olabilmek için daha fazla kaliteli üretim yapmalıyız. Güçlü bir hukuk sistemine ve güçlü, sağlam eğitim sistemi-ne sahip olmalıyız.
Bu güzel vatanımızı düşmanlara kar-şı korumak için ecdadımız birçok savaşta göğsünü siper etti. Kimi gazi kimi şehit oldu. Tarihimizi zaferlerle taçlandıran aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize şükranlarımızı sunuyoruz.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 201710 11
Sevgili çocuk dostlarım;
Şanlıurfa'daki çekimlere devam
ediyoruz. Birecik Kelaynak Üretme
Çiftliği’nde yapılan çekimleri izlerken
Ömer çok heyecanlandı ve "Selim Abi
iyi ki bizi de getirmişsiniz. Urfa, gezip
çekim yaptığımız şehirler arasında en
güzellerinden biri." dedi. Ömer böy-le söyleyince Uzun Kulak da "Haklısın Ömer." der gibi havladı. Selim "Sırada daha birçok yer var çocuklar. Hepsi de birbirinden güzel. Yarın ilk olarak Har-ran Evleri’nde çekim yapacağız. Vakit kalırsa çarşıda Sipahi Pazarı’nda devam ederiz."
Camgöz ve Arkadaşları
Raziye SAĞLAM Kedi
Camgöz’ün GünlüğüHarran
Evlerinde
Harran Evleri’ne gitmek için erkenden yola çıktık. Selim'in dediğine göre buraya çok fazla yerli ve yabancı turist geldiği için, kalabalık olmadan çekimleri yapmaları ge-rekiyormuş. Yolda bir yerde durup kahvaltı ettik. Açık havada kahvaltı etmenin tadı da bir başka oluyor. Bu seyahatler sırasında çocukların da iştahı arttı. Onlar büyük bir zevkle çaylarını içip, tereyağından baldan kaymaktan yerken, bir süre Selim de gülerek onları izledi ve sonra "Çocuklar seyahat ve çalışmak yaradı size. İstanbul'dan çıktığımız-dan beri baya büyüdünüz. Bu gidişle annele-riniz bile sizi tanıyamayacak." dedi. Çocuklar biran önce büyümeye hevesli olduklarından, bu söz çok hoşlarına gitti ve daha bir iştahla kahvaltılarını yapmaya devam ettiler.
Harran Evleri’nin bir kısmı Birecik yolu üzerinde. Birbirine bitişik tarzda kerpiç ve tuğladan yapılmış bu evleri, kimileri göre huniye kimileri de arı kovanına benzetiyor. Evlerin dışı kadar içleri de çok güzel. Selim, çekimler sırasında bu evlerin içlerinin yazla-rı serin, kışları da sıcak olduğunu söyleyince çok şaşırdım. Çünkü burası yazları çöl gibi sıcak. Bu sıcakta insanların evlerinde serin serin oturmaları ne güzel oluyordur.
Uzun Kulak’la ben de seyahat etmeye iyice alıştık. Gezenti bir kedi olarak gezip gördüğüm bütün bu güzel yerleri, siz çocuk dostlarıma anlatmayı da çok seviyorum. Ne demişler "Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?" Yakında bana "Bilge Kedi" derlese hiç şaşırmayın. Gezerek ve gezdiğim yerler hak-kında bilgi sahibi olarak bu adı hak edebi-lirim. Şaka bir yana gezerek gerçekten çok bilgi sahibi olunuyor.
Harran Evleri’nden sonra Sipahi Pazarı’nda çekimlere devam ettik. Onu da bir dahaki bölümde paylaşacağım sizlerle. Görüşmek üzere çocuklar.
Hoşça kalın…
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 201712 13
Yüzlerce yıl önce yaşayan Salih (a.s.) Semud halkına peygamber olarak gön-derildi. Semud halkı Suriye ile Hicaz ara-sındaki Hicr bölgesinde yaşardı.
Tarımla uğraşan Semud kabilesi bol ürün alır iyi bir geçimle hayatlarını sür-dürüp giderlerdi. Kendilerine dağlarda oyma ev yapar bölgenin her türlü nimet-lerinden de istifade ederlerdi.
Salih Peygamber güvenilir bir in-
sandı, hayır işleriyle uğraşır, zayıfları ve
yoksulları gözetir, hastaları ziyaret eder
ve toplumu tarafından da çok sevilirdi.
Zenginlikle şımaran Semudlular tevhit
akidesinden vazgeçip putlara tapma-
ya başladılar. Allahu Teâlâ onlara yeni-
den tevhit inancını öğretmesi için Salih
Peygamber’i görevlendirdi.
Hz. Salih Aleyhisselam
AliBÜYÜKÇAPAR
Doğruluktan ayrılan bu insanlar kendile-rine zulüm etmeye başladılar, ölçü ve tartıyı değiştirdiler, aralarında yalan ve gıybet ile iş görür oldular.
Çok az bir kesim Salih Peygamber’e inan-dı, diğerleri ondan mucize istedi. Bunun üzerine Allahu Teâlâ mucize olarak kayadan bir deve çıkarttı, bu deve onlar için bir imti-han vesilesi oldu. Salih Peygamber kavmin-den bir gün deveye, bir günü kendilerine tahsis etmek üzere su içme konusunda belli sıraya uymalarını istedi. Ayrıca kendilerine gönderilen bu deveye zarar vermemeleri, aksi takdirde ilahi azabın üzerlerine ineceği hususunda onları uyardı.
Semudlular bu uyarılara kulak asmadılar, içlerinden bir gurup deveyi öldürdü ve Sa-lih Peygamber’e meydan okudu.
Hayatı sadece bu dünyadan ibaret gören Semudlular azgınlaşıp çevrelerine kötülük yapmayı alışkanlık haline getirdiler. Küçük büyük arasındaki sevgi saygı kalmadı, kom-şular bir birlerine kötülük yapmaya başladı.
Salih Peygamber onlara üç gün mühlet verdi, fakat onlar tevbe etmeyince Allahu Teâlâ dördüncü günün sabahında korkunç bir gürültü ve yıldırımların ardından gelen şiddetli bir sarsıntı ile onları helak etti.
Taş taş üstünde kalmadı, kötüler helak oldu iyi olanlar kurtuldu.
Hicr bölgesi artık yaşanmaz bir yer haline geldi, orada yaşayan inananlar kendilerine yeni bir yer aramaya başladılar. Allah’ın aza-bı o kadar etkili olmuştu ki güvenilir sayılan evler yıkılmış, Semudluların ortaya koymuş oldukları medeniyetten geriye hiçbir şey kalmamıştı. Dünyada baki kalacaklarını dü-şünen kötüler toprak olmuş onların eserleri yok olup gitmişti.
Mucizeye tanık olan mü’minlerin iman-ları bir kat daha artmış onlar peygamber-lerine daha bir sarılmış, onun önderliğinde yeni bir hayata başlamışlardı.
Salih (a.s.) ve ona inananlar bu olaydan sonra Mekke’ye göç etti ve orada yaşamaya başladılar.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 201714 15
Hayata gözlerini, etrafını yemyeşil ot-
ların kapladığı bir göletin içinde açmıştı.
Minik kuyruğunu sağa sola hareket et-
tiriyor, yüzmedeki usta becerisi ile bir
balığı andırıyordu. Oysa o bir kurbağa
yavrusuydu. Henüz minicikti. Yeşillikler-
le besleniyor ve yine düşmanlarından
suyun içindeki otların, yosunların dip-
lerine gizlenerek kurtuluyordu. Kardeş-
leriyle beraber bu gölette yaşamak on-
lara mutluluk veriyordu. Büyüyecekleri
günü iple çekiyorlar, büyük kurbağalar
vıraklamaya başladıklarında onları hay-
ranlıkla dinliyorlardı.
Günden güne gelişip büyüdüler.
Küçük kurbağanın önce kolları ve ayakları çıktı. Sonra ise kuyruğu kısalma-ya başladı. Başkalaşım geçiriyordu. Gün geçtikçe kocaman bir kurbağaya dö-nüştü. Eski balıksı görünümünden eser kalmadı. Artık kendisine daha çok güve-niyordu. Kardeşleri bir kanat sesi duy-duklarında hemen saklanırken o bunu umursamıyordu. Ona göre dünyanın en güçlü kurbağasıydı. Tüylü, uçmaktan başka bir şey bilmeyen, uzun gagalılar-dan mı korkacaktı? Sudaki aksine bakıp kendine methiyeler düzüyordu:
- Ben çok güzelim, çok güçlüyüm, di-ğer kurbağalardan çok büyüğüm. Benim gibisi bu dünyada yok. Vırakkkkkkk!
Verilen nasihatleri dinlemiyor;
- Beni çekemiyorlar, kıskanıyorlar. Bi de akıl vermeye kalkıyorlar. Ben en akıl-lıyım, vırakkkk, diyordu.
Tedbiri iyice elden bırakmıştı. Günler-den bir gün çok yakınından gelen bir ka-nat sesi duydu. Diğer kurbağalar dört bir yana kaçıştılar. Kibirli kurbağa ise bunu önemsemedi. Suyun içindeki yuvarlak
taşın üstünde güneşlenmeye devam
etti. Arada sırada da vırak vırak bağırdı.
Yiyecek bulma telaşında olan koca
balıkçıl onu fark etti. Bir zıplayışta kibirli
kurbağayı iki gagasının arasına aldı. Ki-
birli vıraklıyor, kurtulmaya çalışıyor; fa-
kat gücü buna yetmiyordu. Bir müddet
uğraştı. Uzun gaganın ortasında debe-
lendi durdu. Kurtulmasının imkânsız ol-
duğunu anlayınca pes etti. Kuşun onu
bırakmaya hiç niyeti yoktu. Kuş havalan-
dığı gibi yuvasına doğru uçmaya başladı.
Kibirli kurbağa kalan gücüyle gökyüzün-
den göletine doğru bağırdı. Sesi dört bir
yanda yankılandı:
- Siz siz olun, sakın kendinizi en büyük
görmeyin. Düşmanınız zayıf olsa bile
tedbiri elden bırakmayın. Nasihatlere
kulak verin, onları asla kulak arkası et-
meyin. Benim başıma gelenler, sizlere
ders olsun. Ah ben ne yaptım, kibrimin
kurbanı oldum, vırakkkkkk!
Kuş ormana doğru uçarken Kibirli’nin
de sesi duyulmaz oldu. Gölet derin bir
sessizliğe gömüldü.
Emine Yılmaz DERECİ
KibirliKurbağa
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 201716 17
Işıl ışıl gözleriniz
Ne de şirin sözleriniz
Pırıl pırıl yüzleriniz
Can çocuklar… Can çocuklar…
Dilleriniz ne de tatlı
Duygularınız kanatlı
Hayâl göğünüz kaç katlı?
Can çocuklar… Can çocuklar…
Gülüşlerde güzelsiniz
Ağlayışta güzelsiniz
Hep güzel, hep güzelsiniz
Can çocuklar… Can çocuklar…
Mini bebek kundağında
Hayatın masum çağında
Ağlamakta avaz avaz
Daha şimdiden yaramaz!
Cıvıl cıvıl beşiğinde
Çocukluğun eşiğinde
Sanki yerinde duramaz
Daha şimdiden yaramaz!
Ağlasa da bazı bazı
Yine de çekilir nazı
Olsa da ne çok yaramaz
Anne bakmadan duramaz!
NuriKAHRAMAN Nuri
KAHRAMAN
Can Çocuklar Bebek
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 201718 19
Timsah Böceği
Mercan Kaplama Yollar - Guam
Uçan Kertenkeleler
İnsan Vücudunun Sırları
Güneydoğu Asya’daki Borneo Adası’nda Uçan ejder olarak da bilinen ejderha kertenkelesi yırtıcılardan kaçmak için bir yöntem kullanır. 20-30 cm boyundaki bu kertenkelelerin gövdelerinin iki tarafında zar yapısında kanatlar yer alır. Hayvan bu kanatları gererek planör gibi 10 metreyi aşan mesafelere uçuş yapabilir, bir ağaçtan diğerine uçarak kendilerini tehdit eden şeylerden hızla uzaklaşabilirler. Bu süzülme
tekniğinde o kadar başarılıdır ki, ağaçtan kontrolsüz olarak düşse bile derhal kendini top-lar ve süzülmeye başlar. Dinlenirken veya gezi-nirken ince deri kanatlar bedenlerinin yanlarında arkaya doğru katlanır.
İnsan sadece bir adım attığında bile vücudunda 200 kas birden çalışır. Sadece insanlar duygusal gözyaşı dökerler, hayvanlar fiziksel acı çektiklerinde gözyaşı dökerler. Kemikler yeterince kalsiyum almazsa kendi kendini yok edebilir. İnsan burnu 50.000 farklı kokuyu tanıyabilir.
Bazı zararsız böcekler bazen korkunç gözükebilirler ve bu da diğer hayvanların bu böceklerden uzak durmalarına neden olur. Örneğin timsah böceğinin başında büyük dişler bulunur. Oysa bunlar gerçek dişler değildir, sadece böceğin başındaki çıkıntılardır. Bu çıkıntılarla düşmanları korkutarak kaçırır.
Pasifik Okyanusu’nda yer alan Guam'da doğal kum yerine mercan bulunduğu için, ada insanı yollarını dışarıdan kum ithal ederek yapmak yerine mercan ve yağ karışımından elde ettikleri bir asfalt ile kaplamaktadır.
Bunları Biliyor muydunuz
NisaERCİYES
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 201720 21
Geçen yıllarla birlikte yaşım ilerledi
artık... Fazla kilolardan da şikâyetçiyim.
Evim asansörsüz ve dördüncü katta.
Merdiven çıkarken zorlanıyorum ve
daha üçüncü katta nefesim sıklaşıyor.
Özel hastaneye, tanıdığım dâhiliye dok-
toruna gittim. İsmet Bey, "Kilo vermen
şart." dedi. "Az yemelisiniz. Karaciğerde
de yağlanma var. Ceviz yiyin sabahları
bir avuç kadar; tok tutar, açlık hissi ver-
mez.” dedi.
Fazla kilolardan kurtulmalıydım; ken-
di kendime azmettim. Emekliyim, eşim
öğretmen. Öğleden sonra saat 4'de ge-
liyor okuldan. O zamana kadar bir rafa-
dan yumurta ve bir avuç ceviz yiyorum.
Eşim geldikten sonra yemeğe oturuyo-
ruz. Perhizden dolayı bir tabak enginar
yiyorum genellikle bu son öğünde. Ara-
dan yirmi gün geçti; diyet iyi geldi. Ban-
yodaki baskülde tartıldığımda 5 kilog-
ram kadar verdiğimi gördüm.
Evde ceviz bitmişti. Hemen ceviz sa-
tan markete gittim. Yeni mahsullerden
aldım. Yağlı ve tadı güzel; damakta da-
ğılıp gidiyor. Beğendim; paraya kıyıp 5
kilogram kadar ceviz aldım. Sabahları
yiyecektim.
Bir hafta sonra bir pazar günü idi.
Şubat ayının ilk haftası... Banyoda, bas-
külde tartılmış ve biraz daha kilo verdi-
ğimi görünce keyiflenmiştim. Keyfime
diyecek yoktu doğrusu. Mutfakta bir çay
koydum kendime, üzerime kalın giysi gi-
yip sokağa bakan yanları kapalı balkona
geçtim, sandalyeye oturdum. Sokakta,
sıra halindeki ağaçların dallarında tek
tük karga vardı. Hava soğuktu ve aç ol-
dukları belliydi. Bir şeyler yapmalıydım.
Kabuğu çıkarılmış yarım cevizi, pencere-
yi açıp sokağa attım. Bir karga gördü ve
hızla kanat çırparak diğer kargalardan
önce davranıp yere konarak gagasıyla
cevizi aldığı gibi havalanıp karşı çatıya
konması bir oldu. Ve yemeğe başladı.
Diğer kargalar başına üşüşmüştü ama
o karga cevizi yemişti bile. Hoşuma git-
mişti onların bu durumunu izlemek. Ka-
buklu bir ceviz daha çıkardım torbadan
ve pencereyi açıp sokağa attım. Cevizin
kabuğu kırıldı yere düşünce ve ikiye
ayrıldı. Diğer kargalar tünedikleri ağaç
dallarından cevize doğru uçarak yere
kondular. Bu kez iki karga, ortasından
ikiye ayrılmış cevizi kaptı ve havalandı.
Çatıya konarak iştahla yemeğe başladı-
lar. O gün keyfim yerindeydi ve tam se-
kiz cevizi kargalara attım.
Ceviz yemeyi seviyorum. Hem çok
faydalı hem de bu ceviz yüzünden bir-
kaç ay sonra bayağı kilo vereceğimi ve
merdivenlerden çıkarken zorlanmaya-
cağımı düşünüyorum.
ErdalKARASU
Ceviz Yemeyi
Seviyorum
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 201722 23
MustafaAKGÜN
Ertuğrul Gazi’nin Attığı
Temel
Yayla mevsimlerinden birinde Ertuğrul Gazi Bey Kayı’nın çocuklarını Er Meydanı’nda bir araya getirdi. Kayı’nın ileri gelen yiğitleri de az ilerideki düzlükteydiler. Kara Osman da onların arasındaydı. Bahadırlar kendi ara-larında eğleniyorlardı.
Çocuklar Ertuğrul Gazi Bey’e bakıyorlar-dı. Epeyce yaşlanmıştı Ertuğrul Gazi Bey. Ço-cuklara bir şeyler anlatmaya başladı. Nur gibi yüzüyle, bembeyaz sakalıyla anlatıyordu. Ba-şında bembeyaz örme bir başlık vardı. İçten, yüreğinin derinliklerinden geliyormuş hissi veren bir sesle anlatıyordu. Sesi yavaştı ama küçüklerin zihninde, yüreğinde yankılar yapı-yordu. Sadece çocukların zihninde, yüreğinde değil asırlar boyu pek çok kimsenin zihninde, yüreğinde yankılar yapacaktı anlattıkları.
Eliyle ilerideki arkadaşlarını ve yiğitleri gösterdi Ertuğrul Gazi Bey. Konuşmaya baş-ladı:
- Bakın oğullarım!... Şu gördüğünüz koca bahadırlar var ya… Şu yiğitler var ya...
Şu Akça Koca, Konur Alp, Turgut Alp, Ay-kut Alp, Hasan Alp var ya… Şu Saltuk Alp, Gazi Abdurrahman, Akbaş Mahmud var ya…
Şu Kara Mürsel, Kara Oğlan, Kara Tekin, Ak Timur var ya…
Şu başlarındaki kartal bakışlı Kara Osman var ya… Kara Osman var ya...
Çocuklar bahadırlara doğru bakıyorlardı. Yiğitler Domaniç Yaylası’nda ormanın için-deki bir düzlükte bir araya gelmişlerdi. Atları, silahları, erzakları vardı. Kendi aralarında kı-lıçla, gürzle, okla talimler yapıyorlardı. Bazen güreş tutuyorlardı. Atlarına binerken, inerken, koştururken bir takım maharetler gösteriyor-lardı. Atlarını bazen şaha kaldırıyorlardı. Bu
şaha kalkma sırasında atlar öyle bir kişniyor-du ki sesleri ormanda yankı üstüne yankı ya-pıyordu.
Ertuğrul Gazi Bey anlatmaya devam edi-yordu:
- Gördüklerinizin her biri nasıl babayiğit görüyorsunuz. Nur gibi masum yüzleri var. Sanki gönüllerinin nuru yüzlerine vurmuş.
Bunlar doğruluktan, mertlikten ayrılmaz-lar. Yalan, kalleşlik, sinsilik nedir bilmezler. Haktan ayrılmazlar, haksızlık nedir bilmezler.
Şiir okur gibi silah kullanırlar. Silahlarını hakkı, adaleti yaymak için kullanırlar. Ma-sumları, mazlumları korumak için kullanırlar. Allah adını yaymak için kullanırlar
Sevdiklerini canlarını verecek kadar se-verler. Öylesine cesurdurlar ki gözlerini daldan, budaktan sakınmazlar. Düşmandan korku nedir bilmezler. Allah’tan başkasından korkmazlar, Allah’tan başkasını sevmezler. Hayatlarını Allah’a adamışlardır.
Bilgilidirler. Yayladayken Mescid Çadır’da, Söğüt’teyken dergâhta, Kuyulu Mescid’de, Balaban Çavuş Mescidinde Allah’ı, peygam-beri, dini öğrenmişlerdir.
İşi Allah için işlerler. Hasbidirler. Onun için Allah onlara zafer üs tüne zafer verir. Yol-larından gelenler de bu yoldan sapmadıkça muzaffer olacaklardır.”
Bu göz ve gönül kamaştıran tablo altı asır sürecek bir muhteşem cihan devletinin çe-kirdeğini meydana getiriyordu. Nesiller bir müddet bu asil duygu ve düşüncelerle ye-tişecekti. Altı asırlık tarih yükünü bu temel yüklenecekti.
Ertuğrul Gazi Bey bu temeli atmıştı gayrı.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 201724 25
Sevgili günlüğüm,
Bugün seninle Türkçe dersinde yaz-
dığım bir yazımı paylaşmak istiyorum.
Umarım beğenirsin.
“Yağmur olmak isterdim…
Yağmur olmak, yağmak isterdim ku-
rak topraklara, dağlara ve taşlara. Güne-
şin etkisiyle buharlaşıp, su birikintilerin-
den zerre zerre yükselirdim gökyüzüne.
Oradan da yağmur olup yağardım sicim
sicim dünyaya. Damla damla, yavaş ya-
vaş düşerdim seher vakti gül goncasının
üstüne ve usulcacık sızardım toprağa…
HakanYILDIRIM
Kurak Topraklara Doğru
Oğuzhan'ın Günlüğü
Bulut olup yağarken yeryüzüne; se-
vinirdim bir çocuğun tatlı gülüşüyle ve
beni bekleyen beyaz sakallı, nur yüzlü
çiftçi amcanın şükredişiyle… Gökyüzün-
den seyrederdim otlakta yayılan kuzu-
nun sıçrayışını, çimlerin beni bekleyişini.
Onlar beni çok seviyordu, anlıyor-
dum bunu. Ben de onları seviyordum
tabi. Sıra dağları, engin denizleri ve ki-
lometrelerce mesafeleri aşıyordum sırf
onların yüzünü bir parçacık güldürebil-
mek için… Okyanuslardan, denizlerden,
derelerden ve göllerden biriktirdiğim,
bünyemde topladığım her şeyimi onlar-
la paylaşıyordum. Böylece günler, aylar,
yıllar geçiyordu.
Rüzgâr beni çok farklı bir yere sürük-
lüyor bugün. Yıllardır buluşamadığım;
susuz ve çatlak, çorak topraklara… Birbi-
rini uzun zamandır göremeyen bir anne
ve yavrusu gibi sarılıyoruz birbirimize. Kulaklarıma fısıldıyor toprak:
- Çok özledim seni, diye.
- Ben de seni çok özledim, diyorum çorak toprağa.
O kadar karışıyoruz ki; birbirimizden ayrılamaz bir hâle geliyoruz. Ve ardın-dan tohumlar takılıyor gözlerime. Bana hasretle bakıp tatlı bir sesle:
- Hoş geldin, diyorlar.
Ve yine iniyorum yerin derinliklerine. Bir çiftçi açtığı kuyuyla tekrar buluştu-ruyor beni gün ışığıyla… Gâh bir çiçeğin yaprağında, gâh bir çocuğun göz yaş-larında buluyorum kendimi. Rüzgârlara karışıyorum yeniden. Güneş yine gü-zel yüzüyle gülümsüyor bana. Yeniden uzun bir yolculuk başlıyor…
“Haydi zerrecikler, kurak topraklara!”
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 201726 27
Haçlı Donanması’nda bir tuhaflık vardı. Andrea Doria, güçlü donanmasına rağmen savaşmaktan korkuyordu. Sayıca az olan Osmanlı Donanması’nın, kendinden önce saldırıya geçmesi onu şaşırtmıştı.
Bu yüzden ilk karşılaşmada geri çekildi. Osmanlı Donanması’nın Preveze Limanı içine kapandığını öğrenince tekrar saldırdı. Ancak, limanın baş kısmı Osmanlı top-larıyla çevrilmişti. Şiddetli top atışlarıyla karşılaşınca limanın içine giremedi.
Hayreddin Paşa, bir gece önce za-ferin müjdesini rüyasında görmüştü. Moral ve inancı daha da kuvvet-lenen Barbaros, 27 Eylül’de son hazırlıklarını yaptı. Donanmasını limanın dışına çıkardı.
Hilal biçimini alan 40 civarında-ki gemiyle hücuma geçti. Hayreddin Reis’in bu beklenmedik hamlesi Haçlı Donanması’nı şaşkına çevirdi. Bozguna uğrayan Andrea Doria geri çekildi.
Ertesi gün İncir Limanı’nda iki do-nanma yeniden karşı karşıya geldi. Do-nanmamız tekrar hilal biçimini aldı. Bu sırada ortaya çıkan rüzgâr, şiddetli bir şekilde Osmanlı Donanması’na doğru esiyordu.
Bu durum Hayreddin Paşa’yı endişe-lendirdi. Kendi kaptanlık gemisinin iki başından denizin üzerine ayetler yazılı iki büyük flama bıraktırdı. Gerçekten de biraz sonra rüzgâr kesildi. Yaşanan olay, askerlerin maneviyatını iyice güçlendir-di ve gayrete getirdi.
Andrea Doria, büyük bir paniğe kapıl-dı. Yaptığı her saldırı boşa çıkıyordu. De-nizlerin Efendisi Hayreddin Paşa, Haçlı-ların çözülmeye başladığını görünce son darbeyi indirdi. Haçlı Donanması’nın et-rafını çevirerek imha emrini verdi.
Osmanlıların kara savaşlarında uygu-ladığı taktik, ilk kez denizde de başarıy-
la uygulandı. Andrea Doria çok zor du-ruma düştü. Kalan Haçlı Donanması’nı kurtarabilmek için geri çekilme emri verdi. Ardından kendisi de savaş alanını terk etti.
Akdeniz’de Kazanılan İlk Parlak Zafer
28 Eylül 1538’de Akdeniz’de yaşa-nan ilk büyük deniz savaşını, Osmanlılar kazandı. Osmanlılar, 128 Haçlı gemisini etkisiz hale getirdi, 3 bin düşman aske-rini esir aldı.
Hayreddin Paşa, Preveze’de destansı bir zafere imza attı. Osmanlı’ya, tarihinin en büyük deniz zaferini armağan etti.
Böylece Osmanlılar, Akdeniz’in tek hâkimi oldu. Bu deniz, Osmanlıların ve İslâm Dünyası’nın toprakları arasında kalan bir “göle” dönüştü.
Avrupa’da olduğu gibi Akdeniz’de de, Şarlken’in, Osmanlı’ya karşı oluşturdu-ğu Haçlı ittifakı çöktü.
Preveze Zaferi’nden sonra Osmanlı denizciliği, zirveye ulaştı ve en parlak devrini yaşadı.
Haçlıların Korkusu ve Büyük Bozgun
İsmailÇOLAK
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 201728 29
Lösemili Çocuklar Haftası (02-08 Kasım)
Atatürk'ün Vefatı
10 Kasım
Öğretmenler Günü ve Haftası
24-30 Kasım
Dünya Çocuk Kitapları Haftası (13-19 Kasım)
Mevlid Kandili 29 Kasım
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin
İlanı 15 Kasım 1983
TarihteBu Ay
YusufHALICI
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 201730 31
Çengel Bulmaca
(Bir Hadis)“İyilik güzel ahlâktır, kötülük vicdanını rahatsız eden,
duymasını istemediğin şeydir.”(Tirmizi, Zühd, 52.)
(Bir Ayet)“İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav.
Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.”
(41/Fussilet, 34)
Somuncu Baba
Elif SareKAYACI
Fatma KubraYARALI
Muhammed EnesKUS
Emir HamitYARALI
Halime Sumeyye TANRIVERDİ
SıdıkaAKAN
EsilaBİLGİN
Hatice KubraCETİN
Fatma KalenderAKAN
Meryem DEMİRKAMA
YagmurCELİK
SehnazCETİN
Arkadaşlar sizler de Cocuk Albumumuzde vesikalık fotograflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız [email protected] adresimize gönderiniz.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | KASIM 201732
Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Eki’dir.
KASIM 2017 / Yıl: 24 - Sayı: 205
“Somuncu Baba Bahçesinin Taze Çiçeği”
“Müslümanlık insanları maddeten ve ruhen yükseltmek gayesini
takip eden bir dindir. İslâm'ın bütün hüküm ve âdabında bunlar pek açık olarak gösterilmektedir. Ağızdan
giren, ağızdan çıkan için nasıl bir hâl göstermiş ise diğer azaların ıslah ve terbiyesi için de birtakım usuller koymuştur. Müslümanlığın hükümlerine göre, her Müslümana başkalarının kanı, ırzı, namusu
ve malı haramdır. Kendisinin olmayan herhangi bir şeye kötü gözle bakmamak, kendi canı, namusu, malı nasıl mukaddes ise
başkalarınınkini de aynı suretle tanımak; elini, eteğini, gözünü, kulağını haramdan ve kendisine ait
olmayan her şeyden çekmektir.”
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)