1
İÇİNDEKİLER
1. Yapının Yeri ve Konumu………………………………………………………… 1
1.1 Yapının Tarihçesi……………………………………………………………… 2
1.2 Yapıyla İlgili Rivayetler……………………………………………………….. 5
1.3 Yapının Kitabeleri……………………………………………………………. 7
2. Yapının Mimari Tanımı …………………………………………………………. 11
2.1 Genel Plan……………………………………………………………………. 11
2.2 Dış Tasvir ve Cepheler……………………………………………………… 12
2.3 Çan Kulesi – Minare ……………………………………………………….. 14
2.4 Şadırvan …………………………………………………………………….. 15
2.5 Mesleme bin Abdülmelik Türbesi …………………………………………. 15
2.6 Arap Camii Çeşmesi ………………………………………………………… 16
2.7 İç Mekan Tasviri …………………………………………………………….. 16
2.8 Avlu İçindeki Yapılar ……………………………………………………… 17
2.9 Haritalar ……………………………………………………………………… 21
3. Restorasyon Müdahale Raporu………………………………………………….. 24
Kaynakça ………………………………………………………………………… 27
2
ARAP CAMİİ
Yapının Yeri ve Konumu
Beyoğlu ilçesi Perşembe Pazarı'nda bulunan Arap Camii'ne ulaşmak için en kolay hareket noktası,
Atatürk (Unkapanı) Köprüsü'nün Galata tarafındaki ucudur. Yapı, Azapkapı'dan doğuya, Karaköy
istikametine giden Tersane Caddesi'nin solunda, Galata Mahkemesi, Hoca Hanım ve Kalyon
sokaklarının kesiştiği noktada yer almaktadır. Avlu yapının kuzey doğu yönünde bulunmaktadır.
Bağımsız şadırvanı ve sarnıcı, avlu duvarına inşa edilmiş kitabesiz üç göz halindeki çeşmeleri, havuzu
ve yakın tarihlerde yapılan Mesleme bin Abdülmelik mezarı yapının etrafında bulunmaktadır. Ayrıca
avluyu çevreleyen yapılar arasında tuvaletler, Kur’an kursu, lojmanlar, sosyal tesisler gibi modern
yapılarda bulunmaktadır.
Yapının içerisinde bulunduğu mahalle de Arap Camii Mahallesi olarak bilinmektedir. Bu mahalle
Galata’nın Müslümanların yaşadığı bölümü idi. Ahşap evlerden oluşan bu mahalle 19. yüzyılda yavaş
yavaş yerini taş hanlara bırakmıştır. Hala caminin avlu kapısının karşısında eski mahalle dokusunu
hatırlatacak olan birkaç ahşap ev görmek mümkündür. Camiinin bulunduğu bölge Galata’nın en eski
yerleşimi olmalıdır. Bu yerleşimin bir Cenova kolonisine dönüştüğü 13. Yüzyılda da ilk yerleşim
buradadır. Bizans devleti zayıfladıkça ticaret sayesinde güçlenen Galata hızla büyümüş ve iki yüz yıl
içerisinde bugün bilinen sınırlarına ulaşmıştır.
Plan 1: Caminin konumu ve batıdaki çeşme. Ön avlunun doğusunda yapılan eklemeler son yıllara
aittir. Ö. 1/1000 (W. Müller-Wiener).
Yapının Tarihçesi
IV. Haçlı Seferi'nden sonra İstanbul'da kurulan Doğu Latin İmparatorluğu'nun kısa tarihinde,
Galata'da Latin kiliseleri kurulduğu bilinmektedir. Ancak, o dönemden günümüze sadece bugün Arap
Camii olarak bilinen, eskiden Aziz Pavlus'a adanmış bir kilise olan, yapı kalmıştır. Dalleggio d'Alessio
3
yine Galata'da iki kilisesin daha olduğunu bildirir. Bunlar Aya Eirene ve hakkında hiçbir bilgiye sahip
olmadığımız Aya Tekla'dır.1
Cenevizlilerin imtiyaz bölgesini Galata'yla sınırlayan 1310 anlaşmasında Aya Eirene Kilisesi'nin
adı geçer. II. yüzyılda İstanbul Episkoposu Pertinax tarafından inşa edilen Aya Eirene Kilisesi, I.
Justinianus tarafından 552'de yeniden inşa edilmiştir. Latin egemenliği sırasında, Cenevizlilerin bu
kiliseyi mezarlık olarak kullanmak üzere aldıkları sanılmaktadır. Yerine daha sonra San Paolo Kilisesi
yapılmış olmalıdır. Frer Bertrandus de Galhao 1297-1298'de Pera'da, on iki din adamını barındıracak
bir manastır kurmak üzere bir ev elde etmeyi başardı; bir mekanın tarikatın resmi manastırı olarak
kabul edilmesi için gereken din adamı sayısı buydu. Manastır Latin İmparatorluğu zamanında, büyük
olasılıkla Bizans kilisesi Aya Eirene'nin yerine inşa edilmiş olan, Havari Pavlus'a (San Paolo) adanmış
bir Latin kilisesinin yanındaydı. 45 metre uzunluğunda ve 15,60 metre genişliğindeki bu tek nefli,
güzel binanın piramit şeklinde bir külahı olan, dört köşe bir çan kulesi vardı.2
Kiliseye ait en eski cenaze kaydı olan 13 Kasım 1260 tarihli belgeye dayanarak, buranın daha
Latin İmparatorluğu zamanında ibadet için kullanıldığını söyleyebiliriz.
Yine Latin hakimiyeti sırasında, 1233'e doğru San Paolo Kilisesi'ne komşu olarak, Dominiken
tarikatı tarafından bir manastır tesis edilmişti. Çeşitli belgeler bu manastırın varlığını göstermekle
beraber, Arap Camii'nin döşemesi altında bulunan çok sayıdaki mezar kitabesi, en erken olarak
1325'ten itibaren buraya Cenevizlilerin gömüldüklerini gösterir.
Papa XII. Gregorius'un 1407'de tamiri için destek olduğu kilise, 14. yüzyıl içinde burayı kullanan
Dominikenlerin tarikat başı olan azizin adını alarak San Domenico Kilisesi olmuş ve her iki ad
beraberce kullanılmıştır. İstanbul'un 1453'te fethinin ardından alınan yerlerde, en büyük kilisenin
camiye çevrilmesi geleneği uygulanmış, Cenevizliler ile Fatih Sultan Mehmet arasında bir dostluk
anlaşması olmasına rağmen, Türk kaynaklarında Mesa Domenico şeklinde adlandırılan kilise 1475'e
doğru Galata Camii Kebiri adıyla camiye çevrilmiştir. Eski kilise, doğrudan doğruya Fatih
vakıflarından biri olarak cami yapılmıştır. Fatih Vakfiyesinde Galata Camii denilen yapının görevlileri
ayrıntıları ile bildirilmiştir.3 1492'de İspanya'dan göçe zorlanan Endülüs Araplarının bu cami çevresine
yerleşmesiyle burası Arap Camii olarak adlandırılmıştır düşüncesi genel kabul görür.4 Ancak 1546
tarihli İstanbul Vakıfları tahrir defterinde ve diğer erken dönem kaynaklarında ne Arap Camii adı ne
1 Rinaldo Marmara, Bizans İmparatorluğu’ndan Günümüze İstanbul Latin Cemaati ve Kilisesi, İstanbul 2006, s. 24. 2 Rinaldo Marmara, a.g.e., s. 25. 3 Ayverdi, Ekrem Hakkı, Fatih Mehmed II. Vakfiyeleri, Ankara 1938.
4
Arap Camii Mahallesi adı geçmemektedir.5 Yapının ne zaman Arap Camii olarak anıldığı kesin olarak
tespit edilememiştir. Ancak Evliya Çelebi’de artık Arap Camii efsanesi ile anılmaktadır.
Şimdiye kadar verilen bilgilerden de anlaşılacağı gibi bu yapının kaynağı henüz yeterince
aydınlatılamamıştır. Bugünkü yapı esas itibariyle eski bir Bizans kilisesinin kalıntıları üzerine
kurulmuş bir Latin eseridir ve bu konuda şüpheye yer yoktur.
Arap Camii, Osmanlı döneminde ilk olarak Sultan III. Mehmed (1595-1603) zamanında bir
onarım geçirmiştir. 17. yüzyılın sonlarına doğru ise cami etrafındaki yapılar olası zararları önlemek
için yıktırılmıştır.6
1731’deki Galata yangınından sonra 1734 yılında Galata’nın bu bölgesinde hayır eserleri yaptıran
I. Mahmud’un (1730-1754) annesi Saliha Sultan tarafından büyük ölçüde restore edilmiş ve bir de
şadırvan yapılmıştır.
14 cemaziyülevvel 1222 (20 Temmuz 1807)de Galata’da çıkan bir yangın onaltı saat sürmüş, bu
yangında Arap Camii zarar görmüş ve esaslı bir tamir görmüştür.7 Bu tamirat sonrasında Divan-ı
Hümayun katiplerinden Hacı Emin Efendi tarafından binanın manzum bir tarihçesi taşa işlenmiş ve
mihrabın sağındaki duvara konulmuştur.
Arap Camii’nin önemli ölçüde büyük bir onarımı 1285/1868’de II. Mahmud’un kızı Adile Sultan
ile kocası Mehmed Ali Paşa tarafından yapılmıştır. Bu sırada avlunun altına bir sarnıç ile şimdiki
şadırvan inşa edilmiştir.8
Balkan Savaşı’ndan kısa bir süre önce yapının tekrar tamirine başlanmış, bütün çatısı açılmıştır.
Giritli Hasan Bey tarafından 1913’te yapılan bu restorasyon çalışmasında binada önemli değişiklikler
yapılmıştır. Bu sırada ahşap döşemenin altından çok sayıda kitabeli ve armalı mezar taşı meydana
çıkmıştır. Bu mezar taşları İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne taşınmıştır. Ayrıca binanın doğu kısmında
Bizans üslubunda bazı freskolara rastlanmış, çok sayıda Bizans korkuluk levhası bulunmuştur. Bu
tamirler sırasında avlu tarafındaki cephe ileriye alınmış, Arap mimari üslubunu taklit eden yeni bir son
cemaat yeri ilave edilmiş, mahfiller, ahşap direkler üzerine yeniden inşa edilmiştir. Mihrabın
4 Semavi Eyice, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.1, İstanbul 1994, s. 294. 5 Ömer Lütfi Barkan - Ekrem Hakkı Ayverdi, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953 (1546) Tarihli, İstanbul 1970. 6 W. Müller-Wiener, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, İstanbul 2002, s. 80. 7 Mustafa Cezar, “Osmanlı Devrinde İstanbul Yapılarında Tahribat Yapan Yangınlar ve Tabii Afetler, Türk Sanatı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri 1, İstanbul 1963, s.367.
8 Semavi Eyice, a.g.e., s. 294.
5
yanındaki hücrenin, “Mesleme’nin Çilehanesi” olarak düzenlenmesi ve kaldırılan hünkar mahfili
merdiveninin yerinde, rüya ile keşfedildiği söylenen Arap Baba türbesinin yapılması yakın tarihlerde
gerçekleşmiştir. Son yıllarda, kilisenin çan kulesi olan, minaresi küçük bir yangın geçirmiş ve
ardından basit bir tamir görmüştür.9
9 Semavi Eyice, a.g.e., s. 295.
6
Yapıyla İlgili Rivayetler
Arap Camii'nin yapımıyla ilgili çeşitli rivayetler vardır. VII. yüzyıldan itibaren gelişmeye ve
kuvvetlenmeye başlayan İslam dünyası en kuvvetli komşusu olan Bizans İmparatorluğu ile
mücadeleye girişmiş ve bunun sonucunda İslam halifeleri İstanbul’un fethine kalkışmışlardır. Ancak
Arap orduları bu kuşatmalardan bir sonuç alamamıştır. Emevi halifelerinden Süleyman bin
Abdülmelik (715-717) kardeşi Mesleme bin Abdülmelik’i Arap ordu ve donanmasıyla Bizans’a karşı
yolladı. Arapların da yardımıyla Bizans tahtını ele geçiren Leon III (717-741) siyasi yeteneği
sayesinde İstanbul’u kurtarabildi. Mesleme 15 Ağustos 717’de karadan, 1 Eylül’de de Süleyman
denizden İstanbul’u kuşattılar. Kuşatma 1 sene sürdü ve Araplar büyük kayıplar vererek geri çekilmek
zorunda kaldılar. Genel bir görüş olarak Mesleme’nin İstanbul’da bir cami yaptırdığı ve bunun da
şimdiki Arap Camii olduğu ileri sürülür. Hatta bir hadise göre, İstanbul’a üç ayrı sefer yapılacak,
ilkinde İslam ordusu yenilecek, ikincisinde Bizans ile barış yaparak bir de cami inşa edecekler,
sonuncusunda ise şehir kısmen tahrip ve yağma edilecekti. Bu rivayetler yüzyıllarca söylenegelmiş ve
Arapların 717-718 seferi adeta romanlaştırılmıştır.10
Evliya Çelebi, yapının Emevi döneminde İstanbul'u kuşatan Araplar tarafından inşa edildiğini
belirtmekte ve ''Hazreti Ömer İbn Abdülaziz yapısıdır. Birçok kereler kiliseye çevrilmiştir. Fakat
sonunda yine cami oldu. İçinde birçok sütunlar vardır. Ruhaniyetli bir camidir. Bir dışarı avlusu, bir de
yüksek minaresi vardır.'' diye yazmaktadır.11
İncicyan da Müslüman yazarlara dayanarak, yapı için ''Halife Abdülmelik'in oğlu Mesleme
tarafından VIII. asrın başlarında, kardeşi Süleyman'ın hakimiyeti esnasında İstanbul'u muhasara ettiği
vakit yapılmış, sonra Bizanslılar onu kiliseye çevirmişler, fakat Mısır sultanı Salahaddin, Kudüs'teki
Kamame Kilisesi'ni yıkmamak şartı ile camiyi tamir ettirmiş ve Mısır'dan hususi bir minber
göndermiştir.'' demektedir.12
Hadikatü'l Cevami'de de yapının banisi olarak Mesleme bin Abdülmelik gösterilmektedir. Yapım
tarihi olarak da Hicri 97 (Miladi 715) senesi belirtilmektedir.13
Arap Camii'nin esasının, Byzantion'u kuşatmaya gelen Arap kuvvetleri tarafından 716-717'de
kurulduğu yönündeki rivayetler çeşitli dönemlerde farklı yazarlar tarafından dile getirilse de bunun
tarihsel bir gerçekliği bulunmamaktadır.
10 Semavi Eyice, İstanbul Ansiklopedisi, C. 3, İstanbul 1959, s. 937-938. 11 Evliya Çelebi, Seyahatname, C.2, İstanbul 1969, s. 130. 12 P. Ğ. İncicyan, XVIII. Asırda İstanbul, İstanbul 1976, s. 105. 13 Ayvansarayi, Hadikakü’l Cevami, İstanbul 2001, s. 424.
7
Arap ve Bizans kaynakları İstanbul'da bir caminin inşa edilmiş olduğunu bildirmekle beraber,
Arap-Bizans siyasi ilişkilerinde adı geçen caminin şehrin sınırları içerisinde olduğu belirtilmiştir.
Hatta Makrizi ve Konstantin Porfirogenetos (913-959) Büyük Saray'ın karşısında ve Praetorium
denilen yerde bir caminin varlığından bahsetmektedirler. XII. yüzyılda İstanbul'a gelen Arap
seyyahlarından Ebu Hasan Ali El Herevi'nin yazdığına göre Mesleme bin Abdülmelik'in yaptırdığı
cami şehrin içinde bulunuyordu. 1204'te Latinlerin işgali esnasında yanan bu caminin şimdiki Arap
Camii ile hiçbir bağlantısı olmadığı anlaşılmaktadır.14 İstanbul’u ziyaret eden diğer Arap seyyahları
da Galata’da herhangi bir camiden bahsetmez.15
İncicyan, Niketas Khoniates'e dayanarak yapının XII. yüzyılda imparator Aleksios'un zamanında
asiler tarafından yıkıldığını belirtmektedir. Latin kaynaklarına göre de, Arap Camii, Dominiken rahibi
St. Hyacinth tarafından, havari St. Paul namına yaptırılmıştır. Fakat Kanuni Sultan Süleyman
zamanında, İspanya’dan tard edilen Mağribiler için camiye çevrilmiştir.16
Celal Esad Arseven, caminin Araplar tarafından yapıldığını, Araplar İstanbul’u terk ettikten sonra
büyük ihtimalle Rumların eline geçtiğini ve zaman içerisinde ya da yangın sonucu harap olduğunu
belirtir. “Dominikenler bu yapının temelleri üzerine bina inşa etmişlerdir. Türkler İstanbul’u
fethettiklerinde yapı Dominikenlerin elindeydi. Fakat İspanya’dan göçen Araplar İstanbul’a gelip
yerleşince eskiden Arapların camisi olduğu için Dominikenlerden alınarak tekrar camiye çevrilmiştir
ve Dominikenler biraz daha yukarıda bulunan St. Pierre Kilise ve Manastırı’na yerleşmişlerdir” diye
belirtmektedir.17
Yapının Kitabeleri
Arap Camii’nin içinde mihrabın sağ tarafındaki duvara monte edilmiş ve yapının Mesleme bin
Abdülmelik tarafından yapıldığını belirten taş kitabe bulunmaktadır. Bu kitabe, Divan-ı Hümayun
katiplerinden Hacı Emin Efendi tarafından 1807 yılında caminin manzum bir tarihçesi olarak
yazılmıştır.18 Manzum kitabe şöyledir:
Bu mabedin sana ahvalin eyleyem i’lam
Ki kadrin anla bu beyti Atike kıl ikram
Nice nice seneler zulmet içre çekti bela
Ki sonra ana kerem kıldı hazret-i Mevla
14 Semavi Eyice, a.g.e., s. 938. 15 Semavi Eyice, “Bazı İslam Yazarlarına Göre Fetihten Önce İstanbul”, İstanbul Araştırmaları II, İstanbul 1997, s.7-28. 16 P. Ğ. İncicyan, a.g.e., s. 105. 17 Celal Esad Arseven, Eski Galata ve Binaları, İstanbul 1989, s. 50. 18 Semavi Eyice, a.g.e., s. 943.
8
Ana göre idesin şanına anın ta’zim
Ki dergehinde Huda sana da ide terkim
Tazarru’yla salat ü selama ka’im ol
Cenab-ı hazret-i bari’ye maksadın ise yol
Kabul idüb umarız cürmümüzi ide meğfur
Bu hake yüz süreni dergehinden itmez dur
Ki doksan altı sene geçmiş idi hicretden
Henüz bu dine reha gelmişidi fetretden
Çün oldi Valid bin Abdülmelik helife-i din
Yezid’in eylediği fitneler bulub teskin
Murad idup feth-i Konstantıniye’ye o sefer
Ki kıldı Mesleme-i namdarı serasker
Ki bir gün eyledi islama Mesleme hutbe
Diyar-ı Rum’a azimetle aluruz rütbe
Bu feyz-i rahmet-i Rahman’ı halka arz ideyüz
Kabul itmeyen ademle cengi farz ideyüz
Bu va’zı guş iden Urbandan elli bin adem
Ta’ahhüd iylediler tabi’in ile ol dem
Sahabeden nice kimse kıldı bile sefer
Cenab-ı Hakk’a tevekkülle oldılar rehber
Kona göçe giderek da’vet eyleyerek
Ki halka eşhedü en la ilahı söyleyerek
Diyar-ı Rum’a gelüb evvel bu şehri feth itdi
İçinde bulduğu emvali ceyşe bahş itdi
Bu beyti mal-i ganimetle eyleyüb ma’mur
Ki namı oldı Arab Cami’i ile meşhur
Tekfur-ı Rum gelüb dergehine yüz sürdü
Haracı vermeğe deruhde eyleyüb turdı
Recasın itdi kabul ana virdi peymanı
Aman aman deyene burud emr-i Yezdani
Yedi sene bu şehrde ikamet eylediler
Bu bargah-ı Huda’da ibadet eylediler
O demde oldı Dımeşk içre fitneler peyda
Kim itdi alemi lerzan ve dilleri şeyda
Biraderi ki Süleyman olub halife-i Şam
Kemal-i adlile islama virdi istihkam
Ki kıldı Mesleme’yi kendi yanına da’vet
9
Bin atlu ile suvar olub eyledi avdet
Kusur-ı askere de düşdi hastalık-i vafir
Aman ahdi bozub fürce buldı ol kafir
Huzur virmeyüb ol ceyşü kıldı azürde
Bu gamla her biri tekrar uğrayub derde
Tasavvur eylediler sulh ber-karar olmaz
Ki başsız askere hiç kimse paydar olmaz
Ne çare anladılar za’f geldi islama
Bakıyye asker ile toğrı gittiler Şam’a
Tekfur anı işidüb geldi şehri seyr itdi
Nizam-ı minber ve mihrabı bozdı deyr itdi
Ki bunda çok seneler kefereyn eyleyüb icra
Bilürse kendi bilür hikmetin anın Mevla
Ki sonra pak neseb fahr-ı al-i Osmandan
Cihanı eyledi abad şevket ve şanı
Müyesser oldı bu Konstantıniy’ye fethi ana
Ebu’l-feth dimek ol padişaha oldı seza
Sekiz yüz elli yedide bu şehri feth itdi
Cihanda sikkeyi mermerde hakk idüb gitdi
Nice cevami ve mescidler eyleyüb bünyad
Du’alar eyleyelüm haşre dek ola abad
Huda kıldı o şehrin ruh-ı pakine rahmet
Ki dergehinde dehi bula izzet ü ri’fat
Ricam odur ki nakle nazar eyleyen ihvan
Makale nazımına fatiha kıla ihsan19
I. Mahmud’un annesi Saliha Sultan tarafından 1734 yılındaki tamir sırasında yaptırılmış olan eski
şadırvanın tarih kitabesi Hadikatü’l Cevami’de şöyle verilmektedir:
Didiler her biri Tahsin idüb tarih-i itmamın
Bu ahsen cami’i tevsi kıldı Valide Sultan20
H. 1147(M. 1734)
Adile Sultan’ın 1868 yılında yaptırdığı şadırvan ise bugün hala yerinde durmaktadır. Şadırvanın
mavi zemin üzerine talik hatla yazılmış uzun kitabesi şöyledir:
19 Ayvansarayi, a.g.e., s.426-427. 20 Semavi Eyice, a.g.e., s. 942.
10
Devletde Mehmet Ali Paşayı yegane
Çok mansıbı ihraz ile buldu şeref ü şan
Darbhane ve Tophane ve Mabeyn müşiri
Serasker ü sadr oldu nice kerre kapdan
Sıhr eyledi hem zatini şahinşehi alem
Buldu nice ikbal ü nice ri’fat ü uncan
Bir asafı memduh ü dilir idi ne çare
Ahir anı da kıldı heba şivei devran
Ol daveri zişanı ecel gaib idince
Hatırları kıldı elem bahri perişan
Rühiyçün ecrü hasenat itmeğe tahsil
Oldu haremi muhteremi vasıta cuyan
Yaptırdı bu sahrınç ile şu şadirvanı
Şad oldu Arab Camii semtindeki sükkan
Su zahmeti çekmekde idi irdi refahe
Biccümle ehalii mahalle ile aştan
Hakkaki güzel Hayri azim oldu yerinde
Şamil eseri lutfi beni ademe her an
Hak yoluna bu abi revan işte revandır
Alsun su tavazzi idüb içsün gelen insan
Gördükçe cihan halki menafi bu eserden
Elbetde Huda ecri cezilin ider ihsan
Merhum olub mağrifetü rahmete vasıl
Serçeşmei Kevserden İlahi ola reyyan
Hem zevcei zişanı o sultanı mükerrem
Çok hayre muvaffak ola durdukça bu ekvan
Hem duhteri saad ahteri ikbalü şerefle
Alemde bula afiyeti ömri firavan
Bu beyt ile atşana Senih eyle ki tebşir
Her mısraı tarihi temanın ide ilan
“Buldı suyunu şadirvan oldı bak inşa”
H. 1285 (M. 1868)
“Sahrıncı metin kıldı bina Adile Sultan”21
H. 1285
21 Semavi Eyice, a.g.e., s. 942.
11
Caminin avlu duvarına bitişik olan ve Mesleme bin Abdülmelik’e ait olduğu rivayet edilen
türbenin kitabesi yeşil zemin üzerine kabartma olarak istifli celi sülüs ile yazılmıştır. Kitabenin R.
Ekrem Koçu tarafından yazılan kopyası şudur:
“Ve innel mescide lillahi fela ted ü maallahi ahada”
Caminin Mahkeme Sokağı’na açılan kapısının üzerinde yeşil üzerine istifli celi sülüs hat ile yazılmış
kitabesi:
Selamün aleyküm bima sabertüm fe ni’me ukbeddar
Avluya açılan kapısı üzerinde ise yeşil zemin üzerine istifli celi sülüs hat ile şu kitabe yazmaktadır:
Selamün aleyküm tıbtüm fedhuluha halidin
1
Yapının Mimari Tanımı:
Genel Plan
Yapı kuzeybatı – güneydoğu doğrultusunda, mihrap duvarına dik uzanır. Yapının kuzeydoğu
cephesinde yer alan avlusunda şadırvan, avlunun kuzeybatı ucunda da havuz bulunmaktadır. Avluda
ayrıca yapının kuzeydoğu cephesine bitişik Mesleme bin Abdülmelik’e ait olduğu rivayet edilen türbe
bulunmaktadır. Yapının son cemaat yerinin olduğu kuzeybatı cephesi Hoca Hanım, güneybatı cephesi
Galata Mahkemesi, avlunun bulunduğu kuzeydoğu cephesini de Kalyon sokağı çevrelemektedir.
İstanbul’un en eski çan kulesi olan Arap Camii minaresi yapının güneydoğu köşesinde yer almaktadır.
Plan 2: Arap Camii Planı (Tahsin Öz, İstanbul Camileri)
Ela Akyol yapının planı ile ilgili şu görüşü ileri sürmektedir. Osmanlı fetih geleneğine göre
fethedilen kentin en büyük kilisesi camiye çevrilir. Ancak camiye çevirme sorunsalında San
Domenico söz konusu olduğunda Osmanlı fetih geleneğiyle örtüşmeyen bir durum söz konusudur.
Camiye çevrilecek kilisede aranan ölçüt büyüklük ise St. Michael Kilisesi en büyük yapıdır. Eğer
Osmanlının ölçütü önem derecesi ise, bu önem Osmanlı değil Cenevizlilerin gözünde olmalıdır. çünkü
kilisenin camiye çevrilmesi egemenliğe işarettir. Osmanlının verdiği mesaj Cenevizlilere yöneliktir.
Bu durumda Cenevizlilerin en önemli kilisesinin seçilmesi gerekir ki bu da St. Michael’dir. Kilise
seçiminde Osmanlı için yönlendirme ölçütse St. Domenico seçilmiş olabilir. Diğer kiliseler içinde
sadece bu yapının yönlendirmesi kıbleye uygundur. Bu nedenle de camiye çevrilmiş olabilir.22
22 Ela Akyol, “Galata’nın Eski Bir Camii”, Tarih Toplum, C.30, S. 170, İstanbul – Nisan 1998, s. 221-222.
2
1
Plan 3: Arap Camii Cephesi ve ikinci kat planı. (C.E. Arseven) Plan 4: Arap Camii kesiti. (C.E.
Arseven)
Dış Tasvir ve Cepheler:
Kuzeybatı Cephesi
Hoca Hanım Sokağı’na bakan kuzeybatı cephesinde, 1913’te eklenen son cemaat yeri, yan yana üç
niş halinde sıralanmış sokak çeşmesi ve avluya girişi sağlayan kapı bulunmaktadır. Sonradan eklenen
son cemaat yeri, mimari üslubu, duvar örgüsü ve boyutları itibari ile asıl yapıdan kolayca ayırt
edilebilir. Son cemaat yerine girişi sağlayan yan kapı at nalı formunda olmakla birlikte kapının
kemerinin hemen üstünde iki tarafta birer taş kabara yer alır. Kapının sağ tarafında iki, sol tarafında da
üç at nalı kemerli pencere vardır. Her iki pencere sırasının üzerinde mukarnaslı şerit yer alır.
Son cemaat yerinin saçak seviyesi üç taraftan mukarnaslı korniş hattı ile çevrilmiştir. Kesme taşın
kullanıldığı son cemaat yeri kırma çatı ile örtülmüştür. Bu cephenin diğer ucunda yan yana sıralanan
üç kemerli düzenlenmiş sokak çeşmesini yine at nalı formunda kemeri olan avlu kapısı takip
etmektedir. Gayet sade olan avluya girişi sağlayan kapı ile son cemaat yeri arasında yer alan sokak
çeşmesi, 1913’te eklenen son cemaat yeri ve avlu kapısından önceki bir dönemde yapılmıştır.
Harim bölümünün kuzeybatı cephesinde, diğer cephelerde olduğu gibi üç katlı bir pencere sistemi
bu cephede de görülmekle birlikte, bu cephede alçı tepe pencereleri hariç alt seviyedeki pencereler
örülerek kapatılmıştır. Bu duvar yüzeyi altı plastırla ve pencereleriyle masif duvar kütlesi
hafifletilmekle birlikte hareketlendirilmiştir.
3
14
Güneybatı Cephesi
Galata Mahkemesi Sokağı’na bakan bu cephe yüzeyinde yer alan taç kapıyla harim kısmına giriş
sağlanmaktadır. Plastırlarla hareketlendirilmiş bu cephede de üç katlı pencere sistemi görülmektedir.
Üç katlı pencere sisteminin en üstünde on alçı tepe pencere sırası yer alır. Tepe pencerelerinin altında
kalan diğer sıra pencere dizisinde de onar pencere yer almaktadır.
Yapının asıl pencere sistemi hakkında bize ipucu veren alt alta iki gotik mazgal pencere, bu
cephenin çan kulesine yakın bir yerde yer almaktadır. Bu cephede yer alan portal barok özellik
göstermesi sebebiyle büyük ihtimalle 1734-35 yıllarında Saliha Sultan döneminde yapılan tamiratta
eklenmiştir.23 Profilli lenta ve sövenin iki yanında iyonik başlıklı sütunlar yer alır. Gayet sade olan
portalin en üst kısmında mermer saçak bulunur. Saçağın sol tarafı günümüzde kırık bir haldedir.
Saçağın hemen altında yeşil zemin üzerine istifli celi sülüs hat ile yazılmış kitabesi bulunur. Portalin
iki yanında alt seviyede yer alan mermer mimari parçalar, burada daha önce başka bir kapının
varlığına ya da mevcut kapıda yapılan değişikliğe işaret etmektedir.
Güneydoğu Cephesi
Mihrap duvarı olan bu cephe asıl yapının bazı mimari unsurlarını yansıtmaktadır. Ayrıca bu
cepheye bitişik çan kulesinin altından bir beşik tonoz ve iki çapraz tonoz örtülü bir koridor ile avluya
geçilmektedir. Koridorun iki tarafında bulunan duvar yüzeyinde bugün görülen Bizans ve
Cenevizlilerden kalma mimari öğeler görülmektedir. Özellikle koridorun sağında yer alan duvar,
Bizans döneminde yapılmış olan kilisenin duvar kalıntısıdır. Asıl yapının güneybatı cephesinde
görülen iki gotik mazgal pencere haricinde, güneydoğu cephesinde, iç mekanda da mihrap üzerinde
yer alan bu pencerelerin cepheden gotik üslubu belli olmaktadır. Cephenin alt kısımlarındaki
pencereler Osmanlı döneminde açılan pencerelerdir. Yapını gotik üslubuna diğer gönderme ise bu
cephenin ibadet mekanından daha yüksek tutulmasıdır. Bu cephede ilginç olan ise, apsisin dışa taşkın
olmamasıdır. Bu düzenleme yapının C. E. Arseven tarafından farklı yorumlanmasına neden
olmuştur.24
Kuzeydoğu Cephesi
Kalyon Sokağa yani avluya bakan bu cephede harim kısmına geçişi sağlayan farklı üsluplara sahip
iki portal yer alır. Bugün Mesleme’ye atfedilen mezarın yerinde 1913 tarihinde yapılan onarım
esnasında kaldırılan hünkar mahfiline çıkışı sağlayan merdiven bulunmaktaydı. Türbenin yakınında
olan neoklasik mermer portal oldukça sade bir görünüme sahiptir. Kapının iki yanında plastırlar yer
alır. Kapının hemen üstünde, mavi zemin üzerine celi sülüs hat ile yazılmış ayet kitabesi görülür.
Kapının hemen üstünde, kapı eklenmeden önceki pencerenin tuğla kemeri görülmektedir.
23 Semavi Eyice, a.g.e., s. 295. 24 Bkz. dipnot 17.
15
Aynı cephede yer alan mermerden diğer barok portalde profilli çerçeveler haricinde, kapının iki
yanında yer alan iyonik sütun başlıkları ile yeşil zemine celi sülüs hat ile yazılmış kitabenin iki
yanında görülen dairesel bezemeler yegane süsleme unsurudur.
Diğer cephelerde görülen düzenlemenin aynısı bu cephede de görülmektedir. Plastırlarla
hareketlendirilmiş duvar yüzeyi üç katlı pencere sistemiyle, masif duvar yüzeyi hafifletilmeye
çalışılmıştır. Yapının tüm cephelerinde görülen duvar örgüsü aynı cephe yüzeyinde dahi
farklılaşmaktadır. Yapının kimi yerinde iki sıra tuğla, iki sıra taş örgü izlenebilse de genel olarak
almaşık duvar örgüsü görülmektedir. Duvar örgüsü içinde bol miktarda devşirme malzemenin
kullanıldığı görülmektedir.
Çan Kulesi – Minare
Eski bir Bizans kilisesinin yerinde XIV. yüzyılda bir Katolik kilisesi olarak yapılan yapının
minaresi aslında İstanbul’un en eski çan kulesi olduğundan doğrudan doğruya bir minare sayılmazsa
da, orijinalliğinden dolayı bu kuleden önemle bahsetmek gerekir. Suriye ve Kuzey Afrika’nın kare
planlı minareleri ile benzerliği göz önünde bulundurularak ve İstanbul’un Araplar tarafından
kuşatılması sırasında burada bir cami yapıldığı yolundaki rivayete dayanılarak, bunun erken İslam
devri eseri olduğu hakkındaki görüşlere doğru gözle bakılamaz.25
Arap Camii minaresi, San Paolo e Domenico Latin Kilisesi’nin çan kulesi olarak, o dönemde
Ceneviz kolonisi olan Galata’da tamamen gotik üslupta yapılmış ve fetih sonrası kilise Fatih
tarafından camiye çevrildiğinde minare haline getirilmiştir. Yapının mihrap duvarına dışarıdan bitişik
olan bu dört köşe kulenin altında tipik gotik kemerli bir dehliz bulunmaktadır. Kulenin Haliç’e bakan
yüzünde hala örülü üçüz pencerelerin izleri fark edilmektedir. Bu tip pencereler, kuzey İtalya
kiliselerinde görülmektedir. Kulenin şerefesi her bir cephesinde üçer penceresi olan ahşap bir mekan
halindedir. Üstü örtülü olan bu şerefenin tepesinde normal minare külahına benzeyen bir külah
vardır.26
Şadırvan
II. Mahmud’un kızı Adile Sultan tarafından yaptırılan tamir sırasında yaptırılan şadırvanını
kubbesini sekiz sütun taşımaktadır. Kubbenin altında konik bir külaha sahip olan sarnıç yer
almaktadır. Şadırvanın zemininde bulunan bir kapaktan sarnıcı görmek mümkündür. Şadırvanın uzun
bir kitabesi bulunur.
25 C. E. Arseven, a.g.e., s. 49. 26 Semavi Eyice, İstanbul Minareleri , İstanbul 1963, s. 11.
16
Mesleme bin Abdülmelik Türbesi
Caminin avluya bakan duvarına bitişik “Evliya Türbesi” ise daha önceki tamirat sırasında
kaldırılan hünkar mahfili merdiveninin yerinde bulunmaktadır. Tamiratta merdiven kaldırıldıktan
sonra, yakınlarda oturan Giritli Mustafa Efendi’nin zevcesi İnayet Hanım’ın rüyasında gördüğü bir
Arap ona mezarın burada olduğunu söylemiş ve bunun üzerine Mustafa Efendi’nin talimatıyla burada
üstü açık, parmaklıklı ufak bir türbe yapılmıştır. Caminin tamiri esnasında artan bir mermer sütun
parçası ile bir de kitabe yerleştirilmiştir.27
İstanbul’da insanların ziyaret ettiği 29 sahabe türbesi vardır. Yapılan bir çalışma, mevcut sahabe
türbelerinin çoğunun gerçek olmasının tarihsel olarak mümkün olmadığını ortaya koymaktadır.
İstanbul’da gerçek anlamda 6 sahabenin makamı, ikisinin de türbesi bulunmaktadır. Bu sahabe
türbelerinden 20’sinin hiçbir İslam kaynağında geçmediği görülmektedir. Makam vermenin Türk-
İslam geleneğinde önemli bir yeri vardır. İnsanlar makam olduğunu bilirler ve onun maneviyatına
inanarak ziyaretler yaparlar. Bilindiği üzere Mesleme bin Abdülmelik 738 senesinde Şam’da vefat
etmiştir. Anlaşıldığı üzere bu türbenin ona ait olmasının imkanı yoktur.28
Arap Camii Çeşmesi
Galata’da Arap Camii’nin Hoca Hanım Sokağı’ndaki avlu duvarında bulunan bu grup kesme
taştan yuvarlak kemerli üç çeşmeden oluşmaktadır. Çeşmelerde ayna taşı yoktur. Tekneleri betonla
doldurulmuş, önlerine bir boydan bir boya, üzerinde abdest muslukları bulunan demir boru
yerleştirilmiştir. Kitabe ve yazı yoktur.29
İç Mekan Tasviri:
Kuzeybatı – güneydoğu doğrulusunda uzanan bazilikal plana sahip harim mekanını kiremitle
kaplı, kırma çatı örtmektedir. Çatıyı 22 ahşap sütun taşımaktadır. Gotik üslupta bir yapı olduğu
gerçeği göz önüne alındığında, taşıyıcı sistemin orijinal yapıda örme ayaklar olması gerekir ve asıl
yapı günümüzdeki yapıdan daha yüksek olmalıydı.
Yapıyı üç yönden çevreleyen galeriyi ahşap sütunlar taşımaktadır. Galeriye çıkışı sağlayan
merdivenler, kuzeybatı duvarının iki ucunda ve kuzeydoğu tarafındadır. Kuzeydoğu tarafındaki
merdivenle ulaşılan hünkar mahfili ahşap bir kafesle mekandan soyutlanmıştır. Ahşaptan yapılmış
küçük bir kubbeye sahip olan hünkar mahfili, kafeslerin haricinde bu kubbe ile de vurgulanmıştır.
27 Semavi Eyice, a.g.e., s. 943. 28 Haşim Söylemez, “Sahabeler Türbelerinde Yok”, Aksiyon, S. 569, İstanbul – Ekim 2005.
29 Affan Egemen, İstanbul’un Çeşme ve Sebilleri, İstanbul 1993, s. 143.
17
Hünkar mahfilini taşıyan sütunlardan birisi mermerdir ve özellikleri bakımında Bizans döneminden
kaldığı anlaşılmaktadır.
Mihrabın bulunduğu apsis kısmı ile bunun iki yanında yer alan mekanlarda görülen çapraz
tonozlar ve özellikle mihrabın bulunduğu mekanı örten kaburgalı çapraz tonoz ve bunun üzerinde
görülen fresko kalıntıları yapının camiye dönüştürülmeden önceki haline işaret etmektedir. 14. yüzyıla
ait olan bu freskolarda vaftiz sahnesi ve İncil yazarları görülebilmektedir.
Mihrabın bulunduğu yerden Mesleme’nin çilehanesi olduğu söylenen bölüme geçişi bir kemer
açıklığından sağlanmaktadır. Bu geçişten önce Mesleme’nin çilehanesine sonra da önceden kuleye
geçişi sağlayan bölüme geçilir. Mesleme’nin çilehanesinin içinde tamamen Osmanlı baroğunda bir
mihrap ve kutsal eşyaların saklandığı ahşap mahfaza bulunmaktadır.
Sade bir görünüme sahip olan mihrap nişini kaval silmeler çerçevelemektedir. Mukarnaslı
kavsaranın dış yüzeyinde güçle motifleri görülür. Bu bölümün hemen üzerinde ise ayet kitabesi
görülür. Palmet ve rumi motiflerinin yer aldığı mihrabın tepeliği gayet süslüdür.
Mesleme’nin çilehanesinde görülen mihrabiye, tepelik ve mihrap nişinden ibarettir. Mihrabiyenin
tepeliğinde görülen “S” ve “C” kıvrım dallı motifler, akant yaprakları ve tuğranın içinde bulunduğu
madalyon barok üslubu gayet iyi yansıtmaktadır. Tepeliğin alt kısmında ise ayet kitabesi görülür.
Mermerden yapılan minberde on dört basamak ile taht bölümüne ulaşılır. Minber tahtının külahı
oldukça yüksek tutulmuştur. İki yan aynası sade olmakla birlikte yüzeylerinde görülen bezeme unsuru
yan yana sıralanmış madalyonlardır. Minberde bezemenin asıl odak noktası, kapısıdır. Barok üslupta
bir tepelik dikkati çeker. Tepelikteki madalyonda yeşil zemin üzerine yazılmış tuğra görülür. Tepeliğin
hemen altında yine yeşil zemin üzerine Kelime-i Tevhiz yazılmıştır. Minber tahtının altındaki ahşap
kapak açıldığında, minber basamaklarının bazılarının devşirme malzeme olduğu görülür. özellikle
Ceneviz armasının ucunun göründüğü parça dikkat çekicidir.
Müezzin mahfili, yapının kuzeydoğusunda son cemaat yerine yakın bir yerde yer almaktadır.
Müezzin mahfili sekiz ahşap sütuna oturan ikinci kata sahip olmakla beraber, ikindi kata on iki
merdivenle çıkılmaktadır. Sade bir görünüme sahip müezzin mahfili yeşil yağlı boyayla boyanmıştır.
Camii sahnının içerisinde Hünkar Mahfili’nin altında bulunan ahşap vaiz kürsüsü yapıya 1930
yıllarında harap halde olan Sokullu Mehmet Paşa Camii’nden getirilmiştir.30 Bugün kahverengi yağlı
30 Semavi Eyice, a.g.e., s. 944.
18
boya ile tamamen boyanmış olan kürsü klasik dönem özelliklerini göstermektedir. En altta Bursa
kemeri üzerinde dilimli sivri kemerler ve kündekari tekniğinde dikdörtgen panolar bulunmaktadır.
Oturma bölümünü çevreleyen müşebbek levhalar çok kollu yıldızlar şeklinde düzenlenmiştir.
Kürsünün üzerinde dört köşe damla şeklinde dairesel düzenlemelerle sonuçlanmaktadır. Eserin
üzerindeki yağlı boya nedeniyle, benzer örneklerde görülen sedef, bağa ya da farklı renkte ağaçlardan
oluşan kakmaların olup olmadığı anlaşılamamaktadır.
AVLU
Arap cami avlusu içinde bir çok yapı bulunmaktadır. bu yapılardan bazıları Alman Mavilerindeki
haritalarda da yer almaktadır. Günümüzde Caminin güneydoğusunda Kur’an Kursu olarak kullanılan
yapının yerinde Alman mavilerindeki Haritaya baktığımız zaman aynı boyutlarda bir yapının olduğu
görülmektedir.
19
Restorasyon Müdahale Raporu
Arap Cami’nin restorasyonunda yapının kimliği gereği restorasyon müdahalelerinde mümkün
olduğu kadar özgün özelliklerinin korunmasına öze n gösterilmiştir. Bu nedenle belli başlı yerlerde
müdahale minimumda tutulmuş hatta bazı bölümler olduğu gibi koruma altına alınmıştır. Aşağıda yapı
ile ilgili restorasyon müdahaleleri uygulanma yöntemi ile birlikte anlatılmıştır.
İlk olarak yapı içindeki muhdes kısımlar kaldırılacaktır. Bunlar sırası ile kuzeybatı uçtaki merdiven
altındaki imam odası, kuzey duvarına bitişik olarak yapılmış müezzin mahfili odası, ve son cemaat
mahallindeki ahşap malzeme ile yapılmış odalar ortadan kaldırılmıştır.
Çatı: Yapının çatısında kısmı su sızıntıları olduğundan bu bölümlerin elden geçirilmesi
gerekmektedir. Bu nedenle çatı kiremitleri kısmi olarak değiştirilecektir. Çatı arasında vakumlu
cihazlarla temizlik yapılacak ve belli aralıklarla temizlik devam edecektir. Temizlik işleminden sonra
dayanımını yitirmiş ahşap malzemeler aynı boyutlarda yenisi ile değiştirilecektir (Bkz. Restorasyon
Müdahale Paftası). Çatı taşıyıcısındaki bağlantı elemanları (bulon, vida) kontrol edilecektir. Çatı
arasında serbest halde bulunan elektrik kablosu ve diğer tesisatla ilgili kabloların tamamı
kaldırılacaktır.
Cepheler: Cephe yüzeyindeki çimento sıvalı müdahaleler mekanik yöntemle temizlenecektir.
Cepheler çimento sıvadan arındırıldıktan sonra temizlik yapılacaktır. Batı cephesi yaya ve araç
trafiğine açık olan sokağa baktığı için cephelerde is ve yağlı kirlenmeler oluşmuştur. Bu nedenle batı
cephesinde amonyum bikarbobat, desaojen gibi temizliyicilerle uygun miktar ve sürelerde temizlik
uygulaması yapılacaktır.
Doğu cephesi ise batı cephesine oranla daha az kirli olduğundan bu cephede atomize su ile temizlik
yapılacaktır. Kuzey cephesindeki kesme taş malzeme ile yapılmış son cemaat mahallindeki
kirlenmede, batı cephesindeki ile aynı şekilde yapılacaktır. Güney cephesi tuğla yoğunluğu fazla
olduğu için ön sağlamlaştırma yapıldıktan sonra sırası ile aşamalı mekanik temizlik ( mikro kumlama,
metal olmaya yumuşak fırçalarla temizleme, kirli yerlerde kontrollü bir şekilde düşük yoğunlukta jel
uygulaması) yapılacaktır. Tuğla yüzeylerin temizliğinden sonra daha hızlı kirlenmeye açık hale geldiği
için %3 lük paraloid B72 uygulamasının yapılması gerekmektedir. Çürüme olmuş tuğlalarda ise (Bkz.
Müdahale paftası) mevcudu biraz açtıktan sonra kalan kısma akrilik ( primal AC33) ile çürümüş olan
kısımlar sağlamlaştırılacaktı, ve tamamlama, yerine ve pozisyonuna göre parça alıştırma veya uygun
horasan harcı ile yapılacaktır. Cephelerdeki, özellikle kuzey cephesinde, doğu cephesinin kuzey
kısımlarında görülen yosun ve likenlerin temizliği oksijenli su ve mekanik olarak
gerçekleştirilmelidir. Cephelerde yer alan elektrik tesisatları, tek bir hat içinde gitmelidir.
20
Lokma demir parmaklık parmaklıklar, kılıçlama ve gergi kirişleri gibi metal elemanlarda görülen
boya, is, kirlilik ve paslanmalarda mekanik temizlik yapılacaktır. Temizlik işleminden sonra
İNCROLAC metal koruyucu uygulanacaktır.
Dış mekanda bulunan havuzun beden duvarları sızdırmaktadır. Bu nedenle duvar üzerinde
yosunlanmalar oluşmuştur. Suyun sızmasını ve yosunlanmayı yok etmek için havuzun iç yüzeyi
yüksek hidrolik özellikli harç ile derzler ve sıvalar kapatılacaktır. Daha sonra dış yüzeydeki çimento
harçlı derz ve sıvalar temizlenecektir. Temizlik işleminden sonra hidrolik harç ile temizlenmiş olan
derzler kapatılacaktır.
İç mekanda ve çephede bulunan ahşap malzemelerde, kopma kırılma, kurtlanma gibi bozulmaların
olduğu yerlerde uygun malzeme ile lokal parça değişikliği yapılacaktır. Ahşap üzerindeki yağlıboya ve
vernikler mekanik veya kimyasal yöntemle temizlenecektir. Temizlik işleminden sonra ilk olarak
ahşap koruyucu daha sonra gomalak cila yapılacaktır. Kurtlu bölümlerde ise ilaçlama yapılacaktır.
İlaçlama yetkili kişi ve kurumlar tarafından yapılacaktır (Metil Promil kullanımında zehirlenme
tehlikesi bulunmaktadır) .Zemindeki taban tahtaları çürüdüğünden tamamı değiştirilecektir.
Değiştirme işlemi yapılırken, içmekandaki mimari ve dekoratif elemanlara zarar verilmeyecektir.
Mekan içinde bulunan mihrap ve minber mermerlerinde AB57 uygulaması yapılacaktır.
Müdahale yapılması gereken önemli bir bölgede mihrap üzerindeki çapraz tonozlarda yer
almaktadır. Bu bölümdeki özgün sıvalarda dökülmeler gözlenmiştir. Sıva dökülmesi sonucunda tonoz
üzerindeki ikonlarda da kayıplar oluşmaktadır. Bu nedenle yüzeylerin sağlamlaştırılması
gerekmektedir. İlk olarak ikonaların sıva ile bitim yerleri hidrolik özellikli malzeme ile kapatılacaktır.
Yatak harçlarında boşluk oluşmuş alanlara malt 6001 enjekte edilecektir. Yüzey altında oluşmuş
bozulmalarda ise dikkatli bir şekilde primal AC 33 uygulaması yapılacaktır. Bu uygulama Bakanlığın
(Anıtlar Müzeler Genel Müdürlüğü Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuar Müdürlüğü)
gözetiminde yapılması şarttır.
İç mekanda 1. kat ve tavan da bulunan alçı silmelerde yumuşak fırça ile toz temizliği yapılacaktır.
Altın varaklardaki bozulma olan yerlere sülyen boyası yapılacaktır. Daha sonra varaklama işlemi
gerçekleştirilecektir. Varaklanmış alanların yüzeyleri paraloid B72 ile koruma altına alınacaktır.
Mekan içinde sonradan yapılmış olan hünkar mahfilinin ahşap döşeme kirişleri güven
uyandırmamaktadır. Bu bölümün üzerinde yüründüğünde bazı yerlerindeki kirişlerin sağlam olmadığı
düşünülmektedir. Bu nedenle restorasyon esnasında bu bölümdeki döşeme kirişleri kontrol edilecektir.
Sağlam olanlar aynen korunacak, dayanımını yitirmiş olanlar ise orjinaline uygun şekilde yenisi ile
değiştirilecektir. Bu bölümdeki diğer sorun ise bağdadi çıtalar ve ahşap kirişlerle yapılmış kubbe de
yer almaktadır. Kubbedeki ahşap kirişler ve bağdadi çıtalar sağlam olmasına karşın, horasan harçlı
sıva yüzeyden ayrılmıştır. Yapılacak müdahalede dökülmüş alanlar raspalanacaktır. Daha sonra
orjinaline uygun horasan harçı ile sıvanacaktır.
21
KAYNAKÇA
………, Geçmişten Günümüze Beyoğlu I, Türkiye Anıt Çevre Turizm Değerlerini Koruma Vakfı –
Beyoğlu Belediyesi, Yazar Komisyonu: M. S. Genim, Y. Dağlı, E. Karakaya, M. İstekli, D. Çakıl,
İstanbul 2004.
Akın, Nur, 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Galata ve Pera, Literatür Yayınları, İstanbul 2002.
Akyol, Ela, “Galata’nın Eski Bir Camii”, Tarih Toplum, C. 30, S.170, İstanbul - Nisan 1998, s. 215-
225
Arseven, Celal Esad, Eski Galata ve Binaları, Çelik Gülersoy İstanbul Kütüphanesi Yayınları, İstanbul
1989.
Ayvansarayi, Hüseyin Efendi, Hadikatü’l Cevami, İşaret Yayınları, İstanbul 2001.
Ayverdi, Ekrem Hakkı, Fatih Mehmed II. Vakfiyeleri, Ankara 1938.
Barkan, Ömer Lütfi – Ayverdi, E. Hakkı, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953 (1546) Tarihli, İstanbul
Fetih Cemiyeti İstanbul Enstitüsü, 61. Sayı, İstanbul 1970.
Cezar, Mustafa, “Osmanlı Devrinde İstanbul Yapılarında Tahribat Yapan Yangınlar ve Tabii Afetler,
Türk Sanatı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri 1, s.327-414, DGSA, İstanbul 1963.
D’Alessio, E. Daleggio, “İstanbul’un Fethini İzleyen Dönemde Latin Cemaati”, Arkeoloji ve Sanat,
Yıl: 17, Sayı: 70, s. 4-7, İstanbul 1996.
Egemen, Affan, İstanbul’un Çeşme ve Sebilleri, Arıtan Yayınevi, İstanbul 1993.
Eldem, Ethem, “Galata’nın Etnik Yapısı”, İstanbul Dergisi, S:1, s. 58-63, İstanbul 1992.
Evliya Çelebi, Mehmed Zıllioğlu, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Zuhuri Danışman Yayınevi, C.2,
İstanbul 1969.
Eyice, Semavi, “Arap Camii”, İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, C.3 s.326-327,
İstanbul 1991.
Eyice, Semavi, “Arab Camii”, İstanbul Ansiklopedisi, Reşat Ekrem Koçu İstanbul Ansiklopedisi ve
Neşriyat, C.2, s.936-947, İstanbul 1959.
22
Eyice, Semavi, İstanbul Minareleri, Güzel Sanatlar Akademisi Türk Sanatı Tarihi Enstitüsü
Yayınları:1, İstanbul 1963.
Eyice, Semavi, “Arap Camii”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, T.C. Kültür Bakanlığı ve Tarih
Vakfı Yayınları, C: 1, s. 294-295, İstanbul 1994.
Eyice, Semavi, “Bazı İslam Yazarlarına Göre Fetihten Önce İstanbul”, İstanbul Araştırmaları II,
İstanbul 1997, s. 7-28.
İncicyan, P.Ğ., XVIII. Asırda İstanbul, Baha Matbaası, İstanbul 1976.
Mantran, Robert, 17. yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul, C.1, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1990
Ankara.
Marmara, Rinaldo, Bizans İmparatorluğu’ndan Günümüze İstanbul Latin Cemaati ve Kilisesi, Kitap
Yayınevi, İstanbul 2006.
Müler-Wiener, Wolfgang, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2002.
Öz, Tahsin, İstanbul Camileri, C. I-II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1997.
Palazzo, P. Benedetto, L'arap Djami ou Eglise Saint-Paul a Galata, İstanbul 1946.
Söylemez, Haşim, “Sahabeler Türbelerinde Yok”, Aksiyon, S. 569, İstanbul – Ekim 2005.