AKÇAKALE
GAP MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ
OKUL DERGİSİ YIL: 2 SAYI: 2 MAYIS 2016
TİGEM Müdür Yardımcısı ile Röportaj
11
Fedakârlık Abidesi Babalar 15
Ölüm 28
Gap Mesleki ve TeknikAnadolu Lisesi Okul Dergisi
Yıl: 2, Sayı: 2 Şanlıurfa / Akçakale
Mayıs 2016
Fevzi DEMİR
Okul Müdürü
Yayın Sorumlusu
İbrahim GÜNEŞ
Yazı İnceleme Kurulu
İbrahim GÜNEŞ
Zuhal KAVURMACI
Sariye AYTEKİN
Ümmühan EMEKSİZ
Yayım Yeri
Gap Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Koruklu Mah.
Akçakale/Şanlıurfa
Telefon: +90 (414) 447 10 26
Web : www.gaptml.meb.k12.tr
Bu dergi, MilliEğitimBakanlığı Sosyal Etkinlikler Yönetmeliğinin (TD Şubat 2005 /2569)
“Yayınlar” başlıklı 24. Maddesi temel alınarak hazırlanmıştır.
Zühal KAVURMACI
Tarım Teknolojileri Öğretmeni
İbrahim GÜNEŞ Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Sariye AYTEKİN
Tarım Teknolji Öğretmeni
Ümmühan EMEKSİZ
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni
EDİTÖRLER
İÇİNDEKİLER
Değerli öğretmen arkadaşlar, sevgili öğrenciler;
“ İnsan doğru bildiklerini yaparsa, Allah (c.c) o insana bilmediklerini öğretir”, diye bir hadis-i şerifi bilmeyenimiz
yoktur. Biz okul olarak bu sözün tezahürünü gördük, görmeye de devam ediyoruz.
Hedefe ulaşmanın temelidir inanç. İnanıyorsanız ve doğru olanı gereğince yapıyorsanız başarırsınız. Bir yolda me-
safe kat etmenin yolu inanmadır. İnanıyorsanız üstün olan da sizsiniz, başaracak olan da sizsiniz. İnanç tam ise başarı
tamamdır. Biz okul olarak yakinen inanıyor ve bu inancın gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz. Bunun sonuçlarını al-
dığımızı düşünüyorum.
Bir yılı aşkın idareciliğimizde hiç de azımsanmayacak işler gerçekleştirildi. Okulda yapılanları burada tek tek saya-
cak değilim. Fakat bu kadar kısa bir sürede okulda dokunulmadık bir yer bırakılmadı denirse, herhalde abartmış sayıl-
mayız. Yapılanlar okul idaresi, öğretmen, çalışan ve öğrencilerin emeğiyle gerçekleşti. Kimin hangi oranda emeği geç-
mişse, emekleri oranınca onlara en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Okulda geçen idari görevimizin önemli bir zamanını okulun fiziki şartlarını iyileştirmeye ayırma durumunda kal-
dık. Bu vesileyle önümüzdeki zamanlarda akademik başarının yükseltilmesi ve tarım meslek lisesi olan okulumuza
ait tarım arazisi olmamasına rağmen okulumuzun varlık sebebi olan tarımsal eğitim için daha fazla zamana sahip ola-
cağız. Sahip olduğumuz imkânlar, ufkumuz ve vizyonumuz ölçüsünde kısa bir sürede bu alanlarda da önemli mesa-
feler kat edeceğimize inancım tamdır.
Yapmayı düşündüğümüz işler çok. İnşallah iki günümüz birbirine eşit olmayacak. Her geçen gün kendimizi geliş-
tirerek doğru ve yararlı olduğuna inandığımız yolda, yorulmadan, sağdan soldan gelen engelleyici etkenleri önemse-
meden, pek de yavaş olmayan bir hızla mesafe kat edeceğimize inanıyorum.
Okul dergimizin ikinci sayısını çıkarmanın heyecan ve mutluluğunu yaşıyoruz. Dergimizin hayırlara vesile olması-
nı temenni ederken, başta editör arkadaşlar olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Fevzi DEMİROkul Müdürü
SUNUŞ
01
MİSYONUMUZ
Ülkemiz tarımına ve tarımsal kuruluşlara doğayı ve çevreyi
kullanabilen, fikir üreten, teknolojiyi verimli kullanabilen
ziraat teknisyenleri yetiştirebilmektir.
Misyon ve Vizyon
VİZYONUMUZ
Ülke tarımının en çok tercih ettiği, yüksek öğretime kendi
alanında en çok öğrenci gönderen, çiftçimize rehberlik edebilen öğrenciler yetiştiren
okul olmaktır.
Temel Değerlerimiz
• İnanca ve inanç özgürlüğüne saygı
• İşbirliği ve paylaşımcılık
• Yaratıcılık ve yenilikçilik
• Biz bilincine sahip olmak
• Sevgi ve saygı
• Bilimsellik ve gerçekçilik
• İnsanlığa ve çevreye duyarlılık
• Öğrencilerimizle açık iletişim içinde olup,empati kurmak
• Tüm hizmetlerde etik kuralların geçerliliğini sağlamak
• Kendimize ve birbirimize güvenmek
• Tüm görevleri eşitlik ilkesi çerçevesinde paylaşma ve paylaştırma
• Görevlerin yapımında yardımlaşmayı sağlamak
02
Okulumuzun Tanıtımı
Gap Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi 2011-2012 eğitim öğretim yılında Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesine bağlı Ko-
ruklu köyünde, eski adıyla “Gap Tarım Meslek Lisesi“ olarak açılmıştır. Okulumuz Türkiye genelinde bulunan 20 tarım
meslek lisesinden biridir.
53 bin metrekarelik alanda kurulu olan okulumuz fiziki şartlarıyla, çevre düzeniyle ve sağladığı birçok imkanıyla
ön plana çıkmaktadır. Okulumuz bünyesinde 11 derslik, 2 tarım labrotuvarı, çok amaçlı salon, basketbol sahası, futbol
sahası ve 2 adet yüzme havuzu bulunmaktadır.
Gap Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, geleceğin tarım alanında en iyi şartlarda eğitim görmüş, en önemlisi tarımı
bilinçli şekilde icra eden başarılı öğrenciler yetiştirmek, yükseköğretimin ziraat fakültesinin çeşitli bölümlerine öğ-
renciler göndererek başarılı ziraat mühendislerinin eğitim-öğretim temellerini arttırmak amacındadır.
Okulumuzda eğitimini tamamlayan öğrencilerimiz tarım teknisyeni olarak mezun olurlar, yükseköğretimin tarım
bölümlerine 2 yıllık sınavsız geçiş haklarını kullanarak başvurdukları ve oradan mezun oldukları takdirde tarım tekni-
keri ünvanı kazanırlar. YGS ve LYS’ye girerek yükseköğretimin 4 yıllık ziraat fakültesini bitirdiklerinde ise ziraat mühen-
disi unvanı kazanırlar.
Bugün GAP projesi ile gelişen Şanlıurfa’da ziraatin birçok alanında kendini geliştirmiş insanlara ihtiyaç varken
tarım meslek lisesi mezunu olmak daha da bir önem kazanmaktadır. Diyebiliriz ki şu anda her bir öğrencimiz gelece-
ğin ziraat mühendisi adayıdır.
Sadece Tarım Teknolojileri alanı bulunan okulumuzda öğrencilerimize Tarla Bitkileri, Tarım Alet Makinaları ve Pey-
zaj ve Süs Bitkileri dallarında eğitim ve öğretim sunulmaktadır.
03
Okulumuzdan Kareler
04
DERSLİKLERİMİZ
Okulumuzda 11 adet derslik bulunmakta olup derslikleri-
miz standart 30 öğrenci kapasitesindedir. Sınıflarımızın ısını-
mı kaloriferle sağlanmakta olup ayrıca her sınıfımızda klima
bulunmaktadır. Derslerimiz, Fatih Projesi kapsamında gelişti-
rilen akıllı tahtalarımızla işlenmektedir.
Birimlerimiz
ÇOK AMAÇLI TOPLANTI SALONUMUZ
Okulumuzda toplantı, seminer, hizmetiçi eğitim, konferans gibi etkinlikler çağdaş toplantı salonlarımızda yapılmaktadır. Etkileşimli tahta ve ses sistemleri ile donatılmış salonlarımızda, öğrencilerimize bilgilendirici toplantılar yapılmakta; velilerimiz için okulun işleyişi ile velilerimizi öğretim hakkında aydınlatma ve bilgilendirme etkinlikleri gerçekleştirilmektedir.
YEMEKHANEMİZ
Pansiyon binamızda bulunan yemekhanemizde öğrencilerimiz için 3 öğün yemek verilmektedir.
KÜTÜPHANEMİZ Kütüphanemiz yenilenerek faliyete girdi.
05
Fevzi DEMİROkul Müdürü
Mustafa ERENMüdür Başyardımcısı
Aydın ÖNCELMüdür Yardımcısı
Cansu YAVUZMüdür Yardımcısı
İbrahim GÜNEŞTürk Dili ve Edb. Öğrt.
Kadir ÇİFTÇİTürk Dili ve Edb. Öğrt.
Mahmut ARSLANBeden Eğitimi Öğrt.
Zuhal KAVURMACITarım Alanı Atölye Şefi
Sariye AYTEKİNTarım Alanı Öğretmeni
Remzi ÇELENTarım Alanı Şefi
Suphi Cem DİKTarım Alanı Öğretmeni
Gülnur PELİTTarım Alanı Öğretmeni
Selda KORUÇİTarım Alanı Öğretmeni
Yasemin KARADAĞLICoğrafya Öğretmeni
Dursun Mustafa YAZGANBiyoloji Öğretmeni
Abdulkerim ÇELİKFizik Öğretmeni
Fevziye FERDİŞMatematik Öğretmeni
Ahmet KÜÇÜKMatematik Öğretmeni
Müge GÜDENKimya Öğretmeni
Ebru KOÇİngilizce Öğretmeni
Leyla KESERTarih Öğretmeni
Esra TEMELOkul Rehber Öğretmeni
Kadriye SAYGINFelsefe Öğretmeni
Ümmühan EMEKSİZDin Kül. ve Ahlak Bil. Öğret.
Fatma TAVŞANDin Kül. ve Ahlak Bil. Öğret.
Fatma FİGENTarım Alanı Öğretmeni
Öğretmenlerimiz
06
“40 HADİS” HEYECANI
Okulumuzun bu yıl ki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Etkinliği
“40 Hadis Ezberleme Yarışması” oldu. Öğrencilerimiz yarış-
maya yoğun ilgi gösterdi. Yarışmamızın nihâyete erdiği za-
mana kadar birçok heyecana da şahit olduk. Bir grup geldi
“Hocam biz Aişe (ra) annemizin bize haber verdiği Peygam-
berimiz' in (sav) kahkaha ile gülmediği bilgisini hiç duyma-
mıştık. Bu hadisi öğrendikten sonra kahkaha ile gülmeme-
ye dikkat etmek için söz verdik.” dediler. Bir öğrencimiz
geldi “Hocam ben akrebin ısırdığı sahabenin Peygamberi-
miz' den (sav) öğrendiği duayı birçok kişiye öğrettim.” müj-
desini verdi. Bir başkası gelip “Hocam ben ezberlediğim ha-
disleri rüyamda görmeye başladım.” dedi. Bir öğrencimiz
“Hocam ben dinimizin bu kadar geniş olduğunu, hayatımı-
zın her anını kapsadığını hiç düşünmemiştim.” dedi. Bazı öğ-
retmenlerimiz heyecanlandılar, “Hocam biz de yarışmaya
girebilir miyiz” diye yarışmanın takipçisi oldular. Yine bazı
öğretmenlerimiz yarışmaya katılım için bazı teşvikler sun-
dular öğrencilerimize.
Kısacası tatlı bir heyecan yaşadık ezberlenen her bir hadis-
le. Gönlümüz ister ki daha nice hadisler ezberleyelim, haya-
tımıza nakış nakış işleyelim.
Bu hayatı, Efendimiz' e layık bir ümmet olarak yaşamamız
duasıyla…
40 Hadis Ezberleme Yarışmasında birinciliği bütün hadisleri
ezberleyen ve soruların tamamına doğru cevap veren üç öğ-
rencimiz paylaştı. Onları tebrik ediyoruz.
Ümmühan EMEKSİZ
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni
07
Cittaslow, 1999 yılında İtalya'da kurulmuş uluslararası bir
belediyeler birliğidir. Kelime kökeni İtalyanca "Citta (Şehir)" ve
İngilizce "Slow (Yavaş)" kelimelerinin birleşmesiyle türetilen
Cittaslow, "Sakin Şehir" anlamında kullanılmaktadır. Yavaş Ha-
reketi'nin bir parçası olarak bilinmektedir. Birliğe üye olmak is-
teyen kentlerin üye olabilmeleri için birliğin belirlediği kriter-
ler üzerinden değerlendirilmesi ve Cittaslow felsefesine uy-
gunluğu denetlenmektedir. Birlik kurulduğu zaman 59 olan
bu kriterler 2013 yılında Uluslararası Bilim Komitesi tarafında
yapılan bir çalışmayla güncellenmiş ve sayısı 70'e çıkmıştır.
Kurulduğu ilk yıllarda İtalyan kentleri arasında yaygınlaşan ha-
reket, günümüzde 28 ülkede 182 üyeye sahiptir.
Cittaslow Hareketi doğaya zarar vermeden de kentlerin
gelişebileceğini savunmaktadır. Yavaş, Sakin Şehir olabilmek
demek; tarihsel kentsel öğeleri koruyacak, çanak antenleri,
baz istasyonlarını merkezi sistemlerde toplayabilecek, tele-
fon ve elektrik kablolarını yer altına alabilecek, havayı, suyu
kirleten etmenleri elimine edecek, alternatif ve yenilenebilir
enerji kaynakların kullanıldığı, çöp toplamadan ilaçlamaya
“özellikle çevre dostu” teknolojilerden en üst düzeyde yarar-
lanabilmek ve kenti katılımcı bir anlayışla yönetebilmek;
yerel ürünlerine, sanatlarına, yemeklerine ve kültürlerine
sahip çıkmak, tarihsel yapıyı, ekolojik ve çevresel özellikleri,
kentsel dokuyu koruyarak, daha insanca, daha yaşanabilir ve
sürdürülebilir bir geleceği katılımcı bir anlayışla tasarlamak;
“dingin bir ortamda, küreselliğin sıradan hale getirdiği binler-
ce kent içerisinden kendi özgün değerleriyle bir papatya saflı-
ğında sıyrılıvermektir”.
‘Sakin Şehirler’, metropollerin boğuculuğuna inat gele-
neksel yaşam biçimlerini ısrarla koruyor. Buralarda hız değil,
tam bir yavaşlık ve sükûnet hâkim.
Sakin Şehir tanımı, doğa ve kültür değerlerini koruyan, el
işlerinden mutfağa geleneksel özelliklerini yaşatan, modern
dünyanın hız saplantısına inat sakin kalmayı tercih eden yer-
leri ifade ediyor. Cittaslow Birliği birçok kriteri değerlendirerek
üye kabul ediyor. Daha çok Avrupa’dan başvuru alan bu özel
birliğe son yıllarda Türkiye’den de giderek artan bir talep var.
Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesi, geçtiğimiz günlerde Finlandi-
ya’da düzenlenen Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komi-
tesi toplantısında ‘Cittaslow’ (Sakin Şehir) unvanını aldı. Böy-
lece Türkiye’de bu ağa dahil yerleşim sayısı onbir oldu .
“Alelade otlar iki ay içinde, kırmızı gül ancak bir yılda yeti-
şir.”( Mevlana)
Türkiyede Sakin Şehirler ;
Türkiye'de şimdiye kadar İzmir Seferihisar, Aydın Yenipa-
zar, Muğla Akyaka, Çanakkale Gökçeada, Kırklareli Vize, Ispar-
ta Yalvaç, Sakarya Taraklı, Ordu Perşembe, Şanlıurfa Halfeti,
Artvin Şavşat ve Erzurum Uzundere "sakin şehir" kabul edildi.
Yerel, Sürdürülebilir Kalkınma Modeli: “Yavaş Şehirler”
Yavaş Şehir adaylık kriterleri incelendiğinde, hedeflen
şey kentsel yaşam kalitesinin artırılmasını amaçladığı görüle-
cektir. Örneğin belediye hizmetlerinde “güneş enerjili sokak
aydınlatmasına”, “elektrikli araçlardan ileri teknolojili arıtma
tesislerine” ve “yaygın elektronik iletişim ağına” kadar, mo-
dernliğin insani yaşam kalitesini artıran olanaklarından yarar-
lanmak teşvik edilmektedir . Yavaş Şehir Hareketi kenti yöne-
timini halkla paylaşmak; iyi yönetişimi gerçekleştirmek için
Sivil Toplum Örgütleri (STK) ile yakın işbirliği içerisindedir. Ör-
neğin Türkiye’nin ilk Cittaslow’u olan Seferihisar’da STK’lar-
dan oluşan Kent Konseyi belediye yönetimine katılmakta;
kadın, çocuk meclisleri kendi alanlarındaki hizmetleri etkin
olarak yönlendirmektedir. Yavaş Şehir yönetim konseptine
geçilmeden önce halk bu konuda iyice bilgilendirilmekte;
çevre, yerel, kültürel değerler ve yerel üretimin desteklenme-
si bağlamında yoğun halkla ilişkiler çalışmaları yapılmaktadır.
Böylece halkın tüketimden gelen gücünün de katkısıyla orta-
ya çıkan kentsel sinerji topyekûn Yavaş Şehir kriterlerinin ye-
rine getirilmesinde kullanılmaktadır. Örneğin ülkemizin ikinci
Yavaş Şehri olan Akyaka’da bu bilinçlendirme çalışmaları so-
nucu referanduma gidilmiş ve halkın % 93’nün desteğiyle
“Yavaş Şehir olunması” karara bağlanmıştır .
*Havası, suyu, toprağı temiz,
CİTTASLOW (YAVAŞ ŞEHİR)
08
*Yiyecekleri organik,
*Yerel, karakteristik mimarisi, doğası ve kültürel değerleri
korunmuş,
*Herkesin birbiriyle dost olduğu insanca bir yaşam orta-
mına ulaşmayı,
*Organik ve/veya yerel gıdaların tüketilmesini destekle-
mekte
Yavaş Şehir ve Ekoturizm
Ekoturizm, etik ve çevresel değerler doğrultusunda
artan tüketici bilinciyle 1990’lı yıllardan bu yana hızla geliş-
mekte ve uluslararası alanda desteklenmektedir. Ekoturizm,
1992 Rio Çevre Zirvesi'nde yerel kalkınmada önemli bir ola-
nak olarak değerlendirilerek, sürdürülebilir bir dünya ve çevre
için kriterleri ortaya konulmuştur. Bu kriterler; çevreye zarar
vermeden, ondan yararlanma yöntemlerinin geliştirilmesi ve
tüm yerli halkların kültürlerini yok etmeden, onların turizm fa-
aliyetlerinden yararlanmalarının sağlanması şeklinde özet-
lenmektedir
Cittaslow kriterleri birlikte değerlendirildiğinde, Yavaş Şe-
hirlerin çok önemli ekoturizm koşullarını özünde barındırdığı
ortaya çıkmaktadır. Küçük kentlerin geleneksel yapılarını ko-
rumaları, arabaların şehir merkezlerinden çıkarılması, yerel
ürünler tüketilmesini sağlamak, teşvik etmek ve bununla bir-
likte sürdürülebilir enerji kullanımını desteklemek gibi kav-
ramlar alternatif turizm türlerine daha fazla yönelmeyi ve
yeni trendlerin oluşmasını sağlamıştır.
şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin
bozuk paraların insanı, sivicelerin (İSMET ÖZEL)
Sonuç ;
Özellikle sanayi devriminden sonrası sanayileşmenin
hızlı bir şekilde gelişmesiyle kırsaldan şehirlere doğru ortan
göç olgusu nedeniyle nüfusun büyük bir kısmı şehirlerde ya-
şamaya başlamıştır. Nüfusun hızlı artışıyla birlikte konut, sos-
yal hizmetler, sağlık hizmetleri, altyapı, ulaşım, istihdam gibi
birçok alanda önemli sorunlar ortaya çıkmıştır.
Yanlış şehirleşme neticesinde hem fiziki, hem doğal ve
hem de sosyal çevre sorunlarının varlık kazanmasına neden
olmuştur. Su kirlenmesi, hava kirliliği, gürültü , katı atıklar
(çöpler) ve tasfiyesi, trafik, yeşil alanların yetersizliği, sağlık ve
eğitim kurumlarının yetersizliği vb. bir çok sorunlar ortaya çık-
mıştır. İnsanlar ulaşım ve iletişim araçlarıyla birbirine ne kadar
yaklaşmışsada insan ilişkileri noktasında bir o kadar uzaklaş-
mıştır. Çok katlı beton yığınlarında yaşayan modern insan ge-
leneksel komşuluk ilşkilerinden uzaklaşarak belki kapı kom-
şusunun kim olduğunu bilmeyen asansörde karşılaştığı kom-
şusuna selam bile vermekten imtina eden bir hale gelmiştir.
Çağımızın bir başka ana sorunu ise, insanı topraktan, do-
layısıyla gerçek hayattan koparan engellerin kaldırılmasında
düğümlenmektedir topraktan ve doğal ortamdan koparılan
çocukların doğayla olan bağları kopmuştur. İlginçtir insan bü-
yürken, etrafında ne tür doğal olayların gerçekleştiğini ve in-
sanlığa hizmet etmek için ekosistemin ne gibi mücadeleler
verdiğini fark edememektedir. Böyle olunca, tüketim ekono-
misinin sürekli devrede tuttuğu yönlendirme politikaları ve
çalışmalarının da yardımıyla, insan durmaksızın tüketen bir
makina konumuna düşmektedir. Aşırı tüketim, her dönemde
israfı da doğurduğundan, artan tüketim miktarları ve israf
doğal kaynakların geometrik bir biçimde azalmasına ve yok
olmasına öncülük etmektedir. Böyle olunca bir taraftan tabiat
can çekişirken, dünyanın diğer tarafındaki insanlar, çeşitli
uluslararası ekonomik ve sosyal politikaların da katkısıyla aç-
lıkla ve ölümle karşı karşıya gelmektedir.
Şüphesiz ki şehirler medeniyetlerin doğduğu yerlerdir.
Ne varki gelinen noktada metropol diye tabir edilen Büyük şe-
hirler insanlığı adeta bir değirmen misali öğütür hale gelmiş-
tir. Emim ki şehir insanlarının çoğunun hayali şehrin tüm sı-
kıntılarından kaçıp sessiz sakin bir coğrafyada geri klan ömrü-
nü tamamlamaktır. Bunu gerçekleştirmek çok mümkün ol-
mamakla beraber, yapılması gereken şehirden kaçmak yeri-
ne şehirleri daha insanca yaşanabilir birer coğrafyalar haline
getirebilmek olmalıdır. Bunun için hepimize çok iş düşüyor.
Hayatın hızlı gidersek erken varacağımız bir varış noktası yoktur,
önemli olan hayatımızı nasıl yaşadığımızdır, her geçen anın değerini bilmemizdir.
Aydın ÖNCELMüdür Yardımcısı
09
Teknik Geziler
Dünyanın sayılı çiftliklerinden olan Şanlıurfa Ceylanpınar Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne teknik gezi düzenlendi.
10
Soru 1: Kurumunuzun kuruluş amaçları neler-
dir?
Cevap: Çiftçiye kaliteli ve döl kademesi yüksek
tohum, fide, fidan ve damızlık hayvan temin etmek, ge-
lişen tarım teknolojisini yakından takip ederek deği-
şen çiftçi ihtiyacını tam ve zamanında karşılamaktır.
Soru2: Kurumunuzda hangi birimler var?
Cevap: Kurumumuzda bitkisel üretim, hayvansal
üretim, tarımsal yapılar ve sulama, tarımsal mekani-
zasyon, gen kaynaklarının korunması ve diğer idari bi-
rimler bulunmaktadır.
Soru3:Kurumunuzun ülke ekonomisine yaptı-
ğı katkılar nelerdir?
Cevap: Ülkenin tohumluk, damızlık ve hammadde
ihtiyacını karşılaması.
Soru4: Kurumunuzda üretilen ürünleri bölge-
sel olarak mı yoksa ulusal olarak mı değerlendiri-
yorsunuz?
Cevap: Üretimimiz doğal olarak bölgemizde yetiş-
tirilebilen ürünler üzerinedir. Yetiştirdiğimiz ürünler
herkese arz edildiğinden farklı bölgelerden de zaman
zaman talepleri karşılamaktayız. Sadece bölgemize
değil tüm ülkemize hizmet etmektedir.
Soru5: Bizzat kurumunuz tarafından yetiştiril-
miş özel bir ürününüz var mı?
Cevap: Yeni bir ürün üzerine yapılan çalışmalar ta-
rımsal araştırmalar tarafından yürütülür. Kurumumuz-
da ise mevcut ürünlerin üretimi konusunda çalışmalar
yapılmaktadır.
Soru6: Sizce ülkemizde tarıma gereken önem
veriliyor mu ?
Cevap: Tarıma verilen önem her geçen yıl artmak-
tadır. Bunun en iyi göstergesi 90’lı yıllarda ziraat mü-
hendisi fazla değilken günümüzde her branşta çiftçi-
lerimize danışmanlık yapmak ve tarımsal araştırma fa-
aliyetlerinde bulunmak üzere gittikçe artan bir oranda
ziraat mühendisi alımının yapılmasıdır.
Soru 7: Kurumunuzda tarım meslek lisesinden
mezun olan bir öğrencinin çalışabilme imkanı var
mı? Ya da işe girme şansı diğer öğrencilere göre ne
kadar fazladır?
Cevap: Kurumumuzda hem lise hem yüksek okul
hem de lisans düzeyinde tarım alanında eğitim almış
olanlar çalışabilmektedir. İşe giriş şartları diğer kamu
kurumlarında olduğu gibi belirli sınav aşamalrını geç-
meleri gerekir.
Soru8: Bizlere ülkemiz tarımıyla ilgili son ola-
rak neler demek istersiniz, tavsiyeleriniz neler-
dir?
Cevap: Tarımsal faaliyetler bir ülkenin ihtiyaç duy-
duğu önemli unsurlardan biridir. Hayat devam ettiği sü-
rece tarıma olan ihtiyaç da devam etmektedir. Sizlere
tavsiyem bu gerçeği akılda tutarak mesleğinizi sevme-
niz ve eğitiminizi sadece lise değil yüksek okul ve li-
sans düzeyinde de tamamlayarak ülkemizin gelece-
ğinde söz sahibi olabilmenizdir.
Ahmet Hamdi YÜCEL
Müdür Yardımcısı
TİGEM Müdür Yardımcısı ile Röportaj H. Hatemi YILDIZ
11/A
11
TARIMSAL ÜRETİMDE HASSAS TARIM (Precision Agriculture)UYGULAMALARI
Son yıllarda tartışmala-
ra konu olan açlık ve aşırı
nüfus artışının yanında, üze-
rinde çok durulan ekosis-
temdeki bozulmalar ve
doğal kaynakların tüketil-
mesi “sürdürülebilirlik” ve
“sürdürülebilir büyüme” ko-
nularında küresel bir farkın-
dalık ve endişe oluşmasına
neden olmuştur. Her endişe sonucunda oluşan arayış
çabaları tarım alanında da sürdürülebilir tarımı günde-
me taşımış ve sürdürülebilir tarımın gereklerini yerine
getirebilmek amacıyla, son yıllarda özellikle tarım dışı
alanlarda (sanayi, ulaştırma, haberleşme, tıp v.b.) görü-
len bazı teknolojik gelişmelerden tarımsal üretimde
de yararlanılması düşünülmüştür. Bu teknolojiler
şöyle sıralanabilir;
• Kişisel bilgisayarlarda işletim hızı ve performans
artışı ve ayrıca boyutsal gelişim,
• Uydular ile Küresel Konum (Koordinat) Belirleme
Sistemlerinin (GPS-Global Positioning System)
gelişimi,
• Uydu ve hava fotoğrafları yardımıyla Uzaktan Al-
gılama ve Coğrafik Bilgi Sistemlerinin (CBS-GIS) gelişi-
mi,
• Otokontrol ve robot teknolojilerinin gelişimi,
Yapay Zeka, Uzman Sistemler ve Patern Algılama Ça-
lışmalarındaki gelişmeler,
• Uydu haberleşme sistemlerinin gelişimi.
İşte bu teknolojilerin tarımsal üretimde ekonomik
ve ekolojik etkinliğin artırılmasına yönelik olarak kulla-
nımına yönelik çalışmalar genel olarak “Hassas Tarım”
olarak adlandırılmaktadır. Genel anlamda Hassas
Tarım; ileri teknolojilerin kullanılması suretiyle, tarla-
nın bütününe yapılan alışılagelmiş sabit düzeyli uygu-
lama yöntemleri yerine, çok daha küçük kısımlarına ait
toprak ve bitki özelliklerinin (toprak nemi, topraktaki
bitki besin elementlerinin düzeyi, toprak bünyesi,
ürün koşulları, verim, v.b.) belirlenmesi sayesinde de-
ğişken düzeyli uygulamayı esas alan (her bir kısma
kendi ihtiyacı kadar gübre veya ilaç uygulanması, farklı
derinlikte toprak işleme, farklı normlarda ekim, farklı
düzeylerde sulama ve drenaj) ve bütün bunların sonu-
cu olarak daha ekonomik ve çevreye duyarlı üretimi he-
defleyen bir işletmecilik ve tarımsal üretim yöntemi-
dir.
Özetle, Hassas Tarım bitkisel ve hayvansal üretim-
de, populist davranış biçiminden bireysel davranış bi-
çimine geçişi amaçlayan bir üretim yöntemidir.
Hassas Tarım’ın yararları arasında (Ardolino, 1998);
• Gübre maliyetlerinin azaltılması,
• İlaç uygulama maliyetlerinin azaltılması,
• Gereğinden fazla ve düzensiz ilaç uygulamaları
sonucu ortaya çıkan çevre kirliliğinin en aza indirilme-
si,
• Ürün veriminde artış,
• Daha sağlıklı bilgi üretimi sayesinde daha doğru
işletmecilik kararlarının verilebilmesi,
• Satış ve satış sonrası üretim periyotları için gerek
duyulan işletme kayıtlarının daha sağlıklı bir şekilde tu-
tulabilmesi,
gelmektedir.
Hassas tarım, tarımsal üretimin bütün aşamalarını
kapsamaktadır. Burada önemi olan husus, bütün aşa-
malarda, gerçek bilgilerin gerekliliğidir. Gerçek bilgi de
ancak zamansal ve mekânsal değişkenliği belirlemek-
ten geçmektedir.
Hassas tarımın adaptasyon aşaması önemlidir. Bu-
rada da işletme büyüklüğü belirleyici olmakta ve de-
ğişkenlik açısından alan olarak eşik değerinin bilinme-
si gerekmektedir. Ayrıca hassas tarımın yatırım gerek-
tirmesi nedeniyle ekonomiklik analizlerin yapılması
da önemlidir. Çiftçiler için ekonomik getiri, çevresel ge-
tiriden önce gelmektedir. Yaygınlaşma ve sürdürülebi-
lirlik açısından Çevre-Kâr dengesinin kurulması şarttır.
12
Hassas tarımın yüksek ve ileri teknoloji gerektirmesi
ve bunun getireceği yüksek maliyetler etkinlik açısın-
dan önemlidir.
Verim haritalarının yorumlanması sonucu, gübre-
de %25, yabancı ot ilacı kullanımında %20 oranında ta-
sarrufun mümkün olabileceğini ve dünyada hassas
tarım teknolojileri ile çevresel etki bakımından sağla-
nacak kazancın yanında hektarda sağlanan 30 dolarlık
bir kazancın önemli olduğunu araştırma sonuçları gös-
termektedir.Yapılan ekonomik değerlendirmeler so-
nucu değişken oranlı uygulama sistemlerinin maliyet-
lerinin geri dönüşümü için 160 hektarlık bir alanın ye-
terli olduğunu ortaya koymaktadır (Güçdemir ve
ark.2010). Hassas tarımda kullanılan makineler gele-
neksel tarım makinelerine göre çok daha gelişmiş ve
teknolojik düzeyi yüksek makinelerdir. Bu tür makine-
lerin tasarımı ve imalatı için Ar-Ge çalışmalarına ve
farklı alanlardan mühendis istihdamına ihtiyaç vardır.
Hassas tarım uygulamaları sadece bitkisel üretimle sı-
nırlı olmayıp aynı zamanda hayvansal üretimde de kul-
lanılmaktadır. Hayvancılıkta “kimlik” uygulaması buna
en tipik örnektir. Kimlik belirleme sistemi hayvanların
sağlık, yem tüketimi, süt verimi bilgilerinin, davranışla-
rın gözlenmesi ve sürü yönetimi konularında da uygu-
lanır.
Ülkemizin üstün tarım potansiyeli ve yetişmiş iş
gücü, hassas tarım uygulamaları açısından önemlidir.
Öte yandan, hassas tarım, tarım makineleri imalat sa-
nayi açısından da önemli imkânlar sunmaktadır. Has-
sas tarım alanındaki uygulamaların yaygınlaştırılması,
çevrenin
korunması ve girdi azaltılması yoluyla maliyetlerin
düşürülmesi yanında, ülkemiz ekonomisine yurt dışı
pazarlarda da önemli katkılar sağlayacaktır.
Gülnur PELİT
Tarım Alanı Öğretmeni
13
TARSİM'in düzenlediği tarım sigortaları ile ilgili öğrencilerin de davet edildiği bilgilendirme toplan�sına ka�ldık.
14
Babalar en kutsal varlıklar olan Annelerin gölgesinde
kalan gizli kahramanlardır!
Evin en öksüzü babalardır, en yalnız, en kimsesizi, her-
kese kimse olurken. Evin direği olurken kendisi direksizdir,
dayanacağı kimsesi pek yoktur. Çünkü o hep güçlü olmak
zorundadır. O zayıf olamaz çünkü o kahramandır, o güçsüz
olamaz çünkü o kahramandır, o ağlayamaz çünkü o kahra-
mandır, hep kahraman olmak, öyle kalmak zorundadır.
Yoksa silebilir herkes onu. Küçümser, erkekten bile saymaz.
Batan gemiyi en son terk eden baba iken uçan bir ba-
londa, fazla ağırlıkların atılması aksi halde balonun düşme
ihtimalinin olduğu anlarda, aileden ilk atılacak kişi babadır.
Hayatını ailesine adasa da, ne eşine ne de çocuklarına yara-
nabilir tam anlamıyla. Kimsesi kalmaz zaten memleketi
belli olduğunda. Hani sormuşlar ya adama nerelisin diye. O
da demiş henüz evlenmedim diye. Ne ilk ailesine ne de yeni
ailesine yaranamaz, arada kalır.
Aile içi yetmez gibi, hep annelik yüceltilir, onun yanına
ayıp olmasın diye babalık da eklenir. Anneler gününün
bütün ihtişamına, şatafatına, her yerde vurgulanması ve in-
sanları harekete geçirmesine rağmen, babalar günü unutu-
lur ya da babalar gününde hatırlanır ve öylesine geçiştirilir.
Evin dış kapı mandalı gibidir çoğu zaman. Evin en yalnı-
zıdır. Bu yüzden en son babalar duymaz mı? Ya saklanır, ya
yalan söylenir ya da paylaşma gereği duyulmaz.
Babanın aile de en sevdiği birey kadındır, eşidir. Eşinin
ise en sevdiği çocuklarıdır, kendisi değil. En büyük aşk evli-
liklerinde bile, sevgilisi doğum yaptığında bir anda artık sev-
gilisi değil, anne olur, kendine biçtiği en büyük rolü olur sev-
gilisi. Baba en çok anneyi sever, anne en çok yavrusunu
sever, yavrusu ise en çok eşini sever. Bu böyle devam eder
durur, hayatın kanunu gereği. Bir yeri acıyan çocuğun hiç
babam dediğini duydunuz mu? Babası yanındayken bile
anam demez mi?
İyi bir işi olması gerekir, zengin olması gerekir. Çocuklar
bile birbirlerini heyecanlandırmak için, iki kişinin omuzla-
rında daha fazla ileri gitmek için, bakalım kimin babası daha
zengindir, derler.
Anne ya da çocuklar işsiz olabilir, kimse bunu çok gör-
mez onlara. Ama baba işsiz olamaz. Düşünün erkek çalışır
kadın ev hanımı ise sorun yok ama tersi durumda erkekten
bile sayılmaz. Evin geçimini karşılamak zorundadır, hem de
şartlar ne olursa olsun. Evin şerefini, evin namusunu koru-
mak zorundadır.
Kızının ilk aşkı kendisi olsa da, büyüyünce kızı artık al-
datır babasını ve başka gençlere kayar gönlü. Babasına bin
bir naz yapan o kız ise sevgilisinin, eşinin her dediğini yapar.
Değil birinin ona dokunması yan gözle bile bakmasına da-
yanamayan baba, teslim eder bir başkasına elleriyle. Üstelik
bir de düğün dernek yapmak zorundadır, oynamak zorunda
kalır sanki eğlenirmiş gibi. Evde yıllarca babası ile çatışan, öz-
gürlüklerini elde etmeye çalışan oğlu ise eşinin yanında
muma döner. Yıllarca dışarıda deli gibi çalışırken, bebekken
hiç büyümeyeceğini düşündüğü yavrularının değiştiğini
bile fark edemez. Ona bağımlı iken onlar, bir anda bağımsız-
lıklarını ilan etmeye başlarlar, küçük bir hayal kırıklığıyla kar-
şılar, yapacak bir şey yoktur.
Bizim gibi toplumlarda, bilinenin aksine erkek evladın-
dan çok kızına değer veren, her şeye rağmen onun için her
şeyini feda eden babaların önünde saygıyla eğiliyorum. Siz-
ler büyük insanlarsınız. Bunca zorluğuna rağmen Baba ola-
bilmiş tüm özel insanlara ithaftır.
İbrahim GÜNEŞ
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Fedakârlık Abidesi Babalar
15
17
Öğrencilerimizle birlikte İlimizde düzenlenen Gıda Tarım ve Hayvancılık Fuarını ziyaret ettik. Fuarda Tarım sektöründe yaşanan yenilikleri,
son teknolojiyi görme şansımız oldu.
16
17
Harran ovasında seracılığın başlaması ova tabanında mevcut
jeotermal kaynakların 1993 yılında bulunmasından sonra ger-
çekleşmiştir. Harran ovasının doğusunda yer alan Karaali köyün-
deki jeotermal kaynakları değerlendirilerek, ova için yeni bir tarım
kültürü olan seracılık faaliyetleri başlamıştır. Bugün ovada top-
lam 104 dekar alanda seralar kurulmuş olup, tarımsal üretim ger-
çekleştirilmektedir.
Herhangi bir yerde seracılık faaliyetlerinin yapılması için o
yerin seracılık faaliyetleri bakımından uygun ekolojik koşullara
sahip olması gerekmektedir. Seracılığın yapılacağı alanlarda: Son-
bahar, kış ve ilkbahar mevsimlerinde güneşlenme oranlarının yük-
sek olması, kış aylarının ılık geçmesi, nemin az olması gerekir. Ay-
rıca seralar için gerekli enerjinin ucuza sağlanması, tuz oranı
düşük sulama suyuna sahip olması, ulaşım imkanlarının gelişmiş
olduğu ve en önemlisi üretilecek ürünlerin pazarlanacağı alanla-
rın bulunması da oldukça önemli koşullardır. Bu söz konusu ko-
şullar Harran ovası ölçeğinde değerlendirildiğinde, ovanın seracı-
lık faaliyetleri için oldukça uygun ekolojik koşullara sahip olduğu
görülür..
Jeotermal kaynağın bulunduğu alan Şanlıurfa İl Özel İdaresi
tarafından kamulaştırılmış ve 1996 yıllında ilk sera kurma çalış-
maları başlamıştır. İlk olarak 9,5 dekar alanda bir cam sera kurul-
muştur. Daha sonra yine her biri bir dekar olan ve birbirine bitişik
üç adet cam sera ilave edilerek kurulmuş olan toplam sera alanı
12,5 dekara çıkarılmıştır. Jeotermal enerjiden faydalanılarak GAP
Bölgesi’nde kurulan bu serada 1997 yılı Nisan-Mayıs-Haziran ay-
larında ilk kez salatalık üretimi yapılmış olup dekar başına 22 ton
ürün elde edilmiştir. Serada sebze üretiminin gerçekleşmesi ta-
rımsal faaliyetlerde önemli gelişmeler meydana getirmiştir.
Enerjinin ucuz olması, ekolojik koşullarının uygunluğu nedeniyle
üretim koşullarının önemli avantajlar sağlaması bu bölgeyi yatı-
rımcıların ilgi odağı haline getirmiş ve 12,5 dekar olarak kurulan
bu sera 1999 yılında on yıl süreyle Doğuş Holdinge kiralanmıştır.
Serada başlangıçta salatalık, domates ve biber yetiştiriciliği yapıl-
mıştır. Ancak daha sonra sebze üretiminden vazgeçilmiş 2000 ve
2001 yıllarında süs bitkilerinin üretimine başlanmıştır. Bu ilk ku-
rulan serada üretimine başlanan süs bitkilerinin çelikleri Hollan-
da’dan getirtilmekte, serada köklendirilip yetiştirilmektedir.
Yetiştirilen süs bitkilerinin bir kısmı toptan olarak büyük şe-
hirlerdeki çiçekçilere, bir kısmı da yurt dışına ihraç edilmektedir.
Seralardaki süs bitkilerinin üretim kapasiteleri daha da artırılmalı-
dır. Özellikle inceleme alanına komşu olan Ortadoğu ülkeleri süs
bitkileri için önemli bir pazar olarak değerlendirilebilir. Harran ova-
sındaki ikinci bir sera kurma çalışması ise İl Özel İdaresi, Dönüş Hol-
ding ve Fransa Tarım Bakanlığı işbirliği ile 45 dekar olarak kurul-
muştur. Bu sera ülkemizde tek parça halinde kurulmuş olan en
büyük seradır.. 45 dekar olarak inşa edilen bu sera tek parça sera sı-
ralamasında dünyada dördüncü sırada olduğu da belirtilmekte-
dir. Projesi bir Hollanda firması, inşası ise Fransız bir firma tarafın-
dan yapılan sera, çift katlı plastik örtülerle kaplanmıştır. Bu serada
ısıtma ve havalandırma donanımı çok iyi bir şekilde yapılmış olup,
sera tümüyle bilgisayar kontrollü bir teknolojiye sahiptir.
Dönüş Holdinge kiralanan bu sera 45 dekar tek parça ve bir
dekarlık fide serasıyla birlikte toplam 46 dekardır. Bir dekarlık sera
tamamen sebze fidesi yetiştirmek için kurulmuştur. Seraların fide
ihtiyacını bu bir dekarlık seradan sağlanmakta ve ihtiyaç fazlası fi-
deler ise çiftçilere satılmaktadır. Yine bu sera alanında İl Özel İda-
resi tarafından 3,5 dekar alanda bir cam sera kurularak ilave edil-
miştir.
Seralarda dekara biber verimi 20 tondur. Yani seralarda bir ye-
tiştirme döneminde 970 ton biber üretimi elde edilmektedir.
Biber üretilen bu seralarda damla sulama sistemi kullanılmakta-
dır. Seralarda üretilen ürünler soğutma donanımına sahip araçlar-
la Mersin’e gönderilmektedir. Mersin’de ambalajlanan bu ürünler
; başta Almanya olmak üzere, Avrupa ülkelerine ihraç edilmekte-
dir.
Harran ovasındaki Karaali’de Doğuş ve Dönüş işletmeleri dı-
şında başka girişimciler de sera kurmak için çalışmalara başlamış-
lardır. Bunlardan bazılarının inşası tamamlanmış olup, üretime ge-
çilmiş durumdadır. Bazı seraların ise henüz inşası bitmemiştir.
Harran ovasında gerçekleşen ve her gün gelişme eğilimi gös-
teren seracılık faaliyetleri bölge tarımı bakımından son derece
olumlu gelişmelerdir. Harran ovası gerek jeotermal enerjinin var-
lığı gerekse kendine has mikro klimasıyla seracılık için oldukça
uygun koşullar oluşturmakta ve yakın bir gelecekte sera merkezi
veya bir “sera kenti “ haline gelebilecektir.
Harran ovasındaki bu seracılık gelişimi gerek GAP Bölgesi ge-
HARRAN OVASINDA
SERACILIK FAALİYETLERİ VE SORUNLARI
18
rekse Türkiye seracılığı bakımından son derece önemli bir geliş-
medir. Özellikle inceleme alanında kurulan seralar son derece
yeni teknolojilerle donanımlı olup , dünya seralarıyla rekabet
etme şansına sahiptir. Harran ovasındaki seracılık faaliyetleri Tür-
kiye’de jeotermal enerjiden faydalanarak kurulan önemli seralar-
dır. Buradaki seralar hem GAP Bölgesi’nin diğer alanları hem de
Türkiye’deki diğer jeotermal alanlar için iyi bir örnek oluşturmuş-
tur.
SONUÇ:
GAP kapsamında sulamalı ziraate yönelen Harran ovasında,
zirai faaliyetler bakımından önemli değişimler gerçekleşmiştir.
Sulamalı tarımın yanında ovada yeni bir tarımsal kültür olan sera-
cılık faaliyetlerinde de önemli gelişmeler olmuştur. Harran ovası
sahip olduğu ekolojik koşullar nedeniyle önemli bir seracılık po-
tansiyeline sahiptir. Ekolojik koşulların yanında jeotermal kay-
nakların varlığı da hem seracılığın başlamasına hem de önemli bir
“termal seracılık” potansiyeline neden olmuştur.
Harran ovası seracılık tarımı bakımından önemli bir potansi-
yele sahip olmasına rağmen, bugünkü koşullarda seracılığın
henüz tam gelişmediği, alt yapı eksikliklerinin ve bir takım sorun-
ların olduğu da görülmektedir. Özellikle seracılık bölge çiftçisi
için çok yeni bir gelişmedir. Seracılığın bölge tarım kültürüne
iyice yerleşebilmesi için zamana ihtiyaç vardır. Bugün inceleme
alanında Türkiye’nin en modern seraları kurulmuş olmasına kar-
şın, seralarda çalışan üreticiler, seracılık konusunda henüz yeterli
deneyim ve bilgiye sahip değil-
dir. Özellikle seralarda üretimi
gerçekleştiren üreticilerin sera-
cılık konusunda gerekli eğitim-
leri sağlanmalıdır. Ayrıca bölge
çiftçisine seracılığın eğitimini
ve tanıtımı konusunda bilgi ve-
recek ve seracılığın gelişmesi
ve araştırılması konusunda bir
Sera Eğitim ve Araştırma Mer-
kezi’ne ihtiyaç vardır.
Harran ovasında kurulan
seralarda henüz yeterli alt yapı
gelişmiş değildir. Burada üreti-
len ürünler ambalajlanma işle-
mi için Mersin’e gönderilmek-
tedir. Oysa modern tarım işlet-
melerinde, üretilen ürünlerin
ambalajlanmasını gerçekleşti-
recek ünitelerin mutlaka önce-
den tesis edilmiş olması gerek-
mektedir.
Seracılık faaliyetlerinde önemli alt yapı sorunlarından biri de
ulaşımdır. Şanlıurfa-Karaali ulaşımını sağlayan yol oldukça kötü
durumdadır. Modern tarım işletmelerinde ulaşım en önemli ko-
nulardan biridir. Çünkü üretilen ürünlerin bir an önce tüketici pa-
zarlarına ulaşması gerekir. Bu ulaşımın gerçekleşmesi için mo-
dern araçlara ve yollara ihtiyaç vardır. Bu nedenle Karaali Köyü’nü,
Şanlıurfa-Akçakale karayoluna bağlayan yolun biran önce yapıl-
ması gerekir.
Seracılık faaliyetlerinin yapıldığı alanlarda önemli sorunlar-
dan biri de plansız yapılaşmadır. Jeotermal kaynağın çevresinde
termal turizm amaçlı tesisler yapılmaktadır. Ayrıca jeotermal kay-
naklarda ve seralarda çalışan insanlara ait konaklama yapılarının
yer seçiminde oldukça dikkatli olunması gerekmektedir. Gerek
termal turizm amaçlı gerekse işçi barınakları gelişi güzel yerlere
değil, belirli bir plan içerisinde inşa edilmelidir. Çünkü plansız yer-
leşmeler tarım alanlarının kullanım dışı kalmasına neden olmak-
tadır.
Seracılık faaliyetlerindeki mevcut sorunlar biran önce çözül-
melidir. Bu sorunların çözülmesi Harran ovasındaki seracılığın ge-
lişimi ve geleceği bakımından oldukça önemlidir
Remzi ÇELEN
Tarım Alanı Şefi
19
İslam Öncesi Dönem'de Arap Edebiyatı
İslam Öncesi Dönem'de Arap edebiyatında şiirin özel bir yeri
vardı. Devesinin sırtında uzun çöl yolculuklarına çıkan Bedevi-
ler'in söyledikleri türküler Arap şiirinin kaynağını oluşturur. Yiğitli-
ği, sevgiyi, çöl yaşamını anlatan bu türkülere "deveci türküsü" an-
lamına gelen hida denir. Göçer çöl insanının söylediği bu türküler
kentlerde söylenmeye başlanınca belli değişikliklere uğrayarak
kesin ölçüler kazanmıştır.
İslam öncesi Arap şiirinden günümüze kalan en önemli
örnek Muallakatü'sSeb'a'dır (Yedi Askı). Bu şiirler Ukaz panayırın-
da düzenlenen bir şiir yarışmasında beğenilerek Kabe'ye asılmış-
tı. Hidalarla benzer konulan işleyen bu şiirlerde gelişmiş bir dil ve
anlatım görülür. Hangi yıllarda yazıldığı kesin olarak bilinmeyen
Yedi Askı şiirlerini İmruü'l Kays (ölümü 550), Tarafe ibnü'l Abd
(539-564), Haris bin Hilliza (ölümü 570), Antere bin Şeddad
(ölümü 600), Lebid (ölümü 661) adlı şairler yazmıştır...
İslam'ın İlk Dönemi ve Emeviler
İslamiyet'in kurucusu Hz. Muhammed'in döneminde, ölçülü
ve uyaklı bir dili olan Kuran' in özel bir yeri vardı. Seci denen uyaklı
Kuran dili özellikle ilk surelerde şiir düzeninde, çok duygulu ve et-
kileyicidir. Önceleri şairlere karşı bir tavır içinde olan Hz. Muham-
med daha sonra toplumdaki etkilerini görerek onlarla iyi ilişkiler
içine girmiş, İslamiyet'in savunuculuğunu yapan şairlerle dostluk
kurmuştur. Bunlardan Hassan bin Sabit "Peygamber'in şairi" sanı-
nı almıştır.
Emeviler döneminde şiir dinsel konuların dışına çıkarak gün-
delik yaşamla da ilgilenmeye başladı. Ömer bin Abdullah (ibn Ebi
Rabia), Haris bin Halid, Abdullah bin Ömer el Arci, Kays bin Zerih
(ölümü 710), Ahtal, Cerir (yaklaşık 650-729) ve Ferezdak (641-
728 ya da 730) gibi şairler günlük yaşamla ilgili şiir ve yergileriyle
ün kazandılar.
Abbasiler Dönemi
Abbasiler döneminde Bağdat bir kültür ve sanat merkezi
oldu. Arapça çok geniş bir alana yayılarak kültür dili haline geldi.
Halife ve zenginler bilgin ve sanatçıları desteklediler. Şairlerin bir
araya gelerek aralarında yarışmalar düzenlemeleri de şiirin geliş-
mesine katkıda bulundu. Beşşar bin Bürd (ölümü 873) ve Ebu
Nuvas (747-813) zevk ve eğlenceyi konu alan şairlerin önde
gelen temsilcileridir. Halid ve Sibeveyhi gibi dilciler Arapça'nın dil-
bilgisi kurallarını saptadılar.
Bu dönemde, Bağdat dışında da önemli şairler yetişti. Çoğun-
lukla geleneğe bağlı olan bu şairlerden Mütenebbî (905-965) şan
ve şöhret duygularını dile getiren şiirler yazdı. Ebu Temmam (804-
845), kendinden önceki şairler üzerine Hamse adlı büyük bir der-
leme hazırladı.
Araplar'ın en gözde şairlerinden biri olan Ebu'l Âlâ el Maarri
(973-1057) Suriye'de yaşadı; saray şiirine karşı bir şiir anlayışı ge-
liştirdi. Şiirlerinde dönemin toplumsal adaletsizlik, acı ve ölüm
gibi sorunlarını ele aldı. Bilgiye ulaşmanın yolu olarak iman yerine
aklı savundu. İslam'ın cennet-cehennem anlayışını yergi diliyle
eleştirdi ve saray şairlerini "cennet-cehennem bekçileri" diyerek
alaya aldı.
Abbasiler döneminde seci denen ölçülü, uyaklı düzyazı ya-
pıtları da hızla çoğaldı. Öncelikle Kuran ayetlerini ve hadisleri yo-
rumlamak amacıyla yazılan düzyazı, savaşları anlatan yapıtlarla
gelişti. Bu dönem yazarlarının en tanınmışları Ebubekir el Harizmi
(935-993) ve Hemedanî'dir (969-1008). Harirî (1054-1122) ma-
kame (küçük öykü) türünün Arap edebiyatına girmesini sağladı.
Bu dönemde Basra ve Küfe okulları ile Nizamiye medreselerinde
dilbilim çalışmaları yapıldı. İlk Arapça dilbilgisi kitabı bu dönemde
yazıldı.
Arap-İslam dünyasında parçalanmaların başlaması ve yeni
odakların oluşmasıyla Bağdat, Nişabur, Kahire, Kurtuba (Cordoba)
ayrı birer kültür merkezi durumuna geldi. Tuğrai (Ölümü 1119), Ba-
haeddin Züheyr (1186-1258) gibi şairler, gezgin İbn Battuta
(1304-69) ve büyük bir İslam tarihçisi olan İbn Haldun (1332-
1406) bu dönemin ünlü yazarlarındandır. Arap düzyazı edebiyatı-
nın en tanınmış yapıtı Binbir Gece Masalları'nın da ilk kez 14.16.
yüzyıllarda derlendiği sanılmaktadır.
Uyanış Dönemi
ARAP EDEBİYATI TARİHİ
20
Araplar'ın el Nahda dedikleri uyanış dönemi 19. yüzyılda baş-
ladı. Arap ülkeleri arasında Mısır, batı uygarlığının ürünlerine yö-
nelen ilk ülke oldu. Modern okullar açıldı, kitaplıklar kuruldu, çe-
şitli yapıtlar Arapça'ya çevrildi. Mısır'da Batılılaşma akımını başla-
tanlar Lübnanlı ve Suriyeli Hıristiyan Araplar'dı. 16. yüzyıldan beri
batı okullarında eğitim görmüş bir Hıristiyan aydın kuşağı yetiş-
mişti. Halep Hıristiyanları arasında 17. yüzyıl sonuna doğrudan
Arapça akımı gelişmeye başladı. 1725'te Halep’te Cebril bin Fer-
hat, kendi çevresinde bir edebiyat okulu kurarak Arapça dili üzeri-
ne araştırmalara girişti. Lübnan'da şairler ve yazarlar yeni bir ede-
biyat dili oluşturmaya başladılar. Mecma'el Bahreyn (1850) adlı
yapıtıyla Nazif bin Abdullah (1800-71) bu şairlerin öncülerinden-
dir. Mısır'da Ahmad Şavki (1868-1932) Mısır'ın kurtuluş savaşını
yansıtan şiirleriyle, Suriyeli Zeydan (1861-1914) tarihsel roman-
lanıyla bu akımın öncülüğünü yaptılar. Arap edebiyatı rönesansı
olarak da bilinen bu dönemdeki gelişmelere karşın Arap edebi-
yatçıları çok zengin bir birikime dayanan eski edebiyatının etki-
sinden kurtulamamışlardı.
Çağdaş Edebiyat
İlk çağdaş edebiyat örnekleri I. Dünya Savaşı sonrasında gö-
rülmeye başladı. Bu dönemin yazarları daha çok İngiliz ve Fransız
edebiyatının etkisinde kalarak Romantizm'i benimsediler. Bunun
yanı sıra, Mısırlı Muhammed Teymur (1892-1921) ile kardeşi Mah-
mud Teymur (d. 1894) ve Tahir Laşin gibi kısa öyküler yazan yazar-
lar ortaya çıktı. Mahmud Teymur yapıtlarında Mısır'ın toplumsal
yaşamını, paşaların egemenliği altındaki ülkesinin insan ilişkileri-
ni, düzenin bozukluklarını gerçekçi bir bakışla yansıttı.
Lübnan'dan ABD'ye göçen bir grup aydın, ABD'de ingilizce ve
Arapça dergiler, kitaplar yayımladılar. Eski edebiyat geleneğini
yadsıyıp yeni bir anlatım biçimi oluşturmaya çalışan bu aydınların
en ünlüsü Halil Cibran'dır. Cibran, 1883 yılında Lübnan'da doğdu.
Eserleri ve düşünceleri dünya üzerinde geniş yankı uyandırdı. Şiir-
leri yirmiden fazla dile çevrilmiş olan Cibran aynı zamanda başarılı
bir ressamdı.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra, yurtları İsrail'ce işgal edilen Filis-
tin halkının direnişi edebiyatı da etkiledi. Halkının acılarını yansı-
tan Filistinli şair ve yazarlar özellikle 1967'den sonra adlarını du-
yurmaya başladılar. Çağdaş Filistin şiirinin ilk öncüleri olan İbra-
him Tukan, Fatva Tukan, Ebu Salma gibi şairlerin açtığı yolu, günü-
müzde Mahmud Derviş (1941), Salim Sabran (1938), Ahmed Dah-
bar (1946) ve Remi Derviş (1941) gibi şairler izlemektedir. Bunun
yanında yakın dönemde Miryam al Saifi gibi önemli kadın şair ve
yazarlar yetismiştir.
Günümüzde Arap edebiyatı, her ülkenin ulusal özelliklerine
göre gelişmektedir. Arap şair ve yazarlann ürünleri ülkelerinin top-
lumsal ve kültürel özellikleriyle sıkı sıkıya bağlıdır. Bu edebiyatçı-
ların başında Mısırlı Necip Mahfuz gelir. 1988'de Nobel Edebiyat
Ödülü' nü kazanan Mahfuz 1911'de Kahire'de doğdu. İlk romanla-
rında tarihsel konuları işledi. El Kahira el cedide (1945; "Yeni Kahi-
re"), Han el Halili (1946) ve Arka Sokak (Sokak el Midak; 1947) gibi
romanlanyla ün kazandı. Mahfuz romanlannda kent yaşamını ay-
rıntılarıyla betimler ve kahramanlannın ruhsal yapılarını ustalıkla
anlatır.
Kadir ÇİFTÇİ
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
21
Okulumuz 2015-2016 öğretim yılında tarım alanında kendisine yüklenen misyonunun
da getirdiği sorumluluk bilinciyle bir yeniliğe daha imza atmış ve “Çöpler Hayat Olsun” slo-
ganıyla yola çıkarak yeni bir proje başlatmıştır. Projemiz genel hatlarıyla; okulumuz yemek-
hanesinde kullanılan meyve ve sebze kabukları, çay atığı; ayrıca dal, yaprak, biçilmiş çim gibi
tüm bitkisel atıklar, kullanılmayan kâğıtlar ile yumurta kabukları ve okulumuz dışından
temin ettiğimiz hayvan gübrelerinin bir araya getirilerek çürütülmesinden meydana gelen
doğal bir gübre üretmek olarak tanımlanabilir. Hazırlanan bu gübreye tarım dilinde Kompost
denir. Bu yöntemle hazırlanan kompostun faydaları ise;
1- Toprağın fiziksel yapısını düzeltir.
2- Hava ve suyun toprağın içine geçmesini kolaylaştırarak toprağın geçirgenliğini artırır.
3- Organik madde toprak içinde sünger görevi görür.
4- Su ve besin maddelerinin toprak içinde daha faydalı ve etkin tutulması sağlanır.
5- Solucan gibi toprak içinde faydalı organizmaların beslenmesini sağlar.
Çöpler Hayat Olsun Projesinin amaçları ise genel olarak şöyle sıralanabilir:
1- Organik atıkların geri dönüşümünü sağlamak.
2- Uzun vadede organik, sağlıklı ve temiz bir tarım yapmak.
3- Genelde ülke ekonomisine, özelde okulumuza katkıda bulunmak.
4- Okulumuzun eğitim amaçlı uygulama alanlarında yapılan üretim için ihtiyaç duyduğu gübreyi üretmek.
5- Çöp toplama maliyetini azaltmak.
6- Çevre kirliliğinin önlenmesine katkıda bulunarak sağlığa zararlı mikroorganizmaların üremesini önlemek.
Sariye AYTEKİN
Tarım Alanı Öğretmeni
ÇÖPLER HAYAT OLSUN PROJESİ
22
12 Mart İstiklal Marşının Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u anma programı yapıldı
18 Mart Çanakkale Şehitlerimizi Anma Gününde Şehitlerimiz için anma programı düzenlendi.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlandı
Etkinliklerimiz
23
Başarılarımız
ÇANAKKALE
Birinci Dünya Savaşı ile başlayan Çanakkale Savaşı
Türk milletinin Kurtuluş Savaşı olarak bilinmektedir. Ça-
nakkale’de yapılan bu savaş sayesinde Türk gücünü
tüm dünya görmüştür. Çünkü bu savaşta her şeyi göze
almıştık ölümü bile. Amaç sadece zaferdi ve bunu da
başardık. Çünkü kimsede olmayan azim ve hırs vardı.
Bu savaşta öyle çaba gösterildi ki analar, babalar, ço-
cuklar bile başarmak istiyorlardı. O insanların, askerle-
rin aç, susuz çabaları ve ondan öte esirgenmeyen du-
alar sayesinde bütün halkın fedakarlıkları, yardımları
bizi bu zafere ulaştırdı.
O zamanlarda evinde bir çuval buğdayı, unu olan-
lar evindeki malzemenin çoğunu askerlere gönderirdi.
Bu fedakarlık karşısında o askerlerin savaşı kazanma-
ma ihtimali olabilir miydi? Bu savaşta asıl büyüklüğü-
müzü, insanlığımızı karşı cephe
askerlerine yaptık. Düşman deyip
geçmedik. O da insandır anlamı-
na gelen yardımlar yapıldı. Yaralı-
lara yardım etmek için analar, ba-
balar seferber olmuştu.
Bu savaşta ülkemiz 250 bin-
den fazla şehit verdi. Ama amaç
zaferdi, vatandı dediler. Arap’ı
Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı hepsi Türk or-
dusu için savaşıyordu birlik vardı
beraberlik vardı insanlık vardı bu
savaşta. Zaten bu birliktelik bizi
zafere götürdü. Bu savaşta amaç
Türk ordusunu yok etmekti ama
beceremediler. Bilmiyorlardı ki
“Çanakkale Geçilmez Vatan Bö-
lünmez.” Ve askerlerimizin, milletimizin azim ve hırsını
ortaya koyunca neler yapabileceğini. Ve yaptılar da.
Canı pahasına bile olsa vatanı için milleti için savaştılar.
Ter döktüler. Çanakkale boğazında bütün şehitlerimiz,
gazilerimiz ve savaş sonuna gelince epeyce güç kay-
betmişlerdi. Ama mucize denilen olay gerçekleşti,
Koca Seyit inanılması güç olan top mermileri taşıması
ve bizi vatanımızı zafere taşıyan bir çaba göstermişti ve
başardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri bu fedakar
insanlarla atılmıştır.
Bizlere düşen ise “Çanakkale Geçilmez Vatan Bö-
lünmez” dedikleri o zafer gününü anma ve birlik ve be-
raberlikten asla vazgeçmemek ve de yapılan onca fe-
dakarlıkları unutmamak.
Çanakkale Geçilmez Vatan Bölünmez.
Okulumuz 11/A sınıfı öğrencilerinden Abdullah AYGÜN Çanakkale Şehitlerini Anma yarışmasında yazmış olduğu kompozisyonla üçüncü oldu.
24
Okulumuza, çevre okullardan, ortaokul öğrencilerine yönelik okulumuzu tanıtım ve öğrencileri
okulumuzdaki farklı bölümlere yönlendirme amacıyla gezi düzenlendi.
Okulumuz Futbol Takımı
25
Şanlıurfa ili, coğrafi
bölge ayırımında Güney-
doğu Anadolu Bölge-
si’nin Orta Fırat Bölü-
mü’nde yer almaktadır.
Kapladığı alan itibariyle,
Güneydoğu Anadolu Böl-
gesi’nin en geniş ve Gü-
neydoğu Anadolu Proje-
si’nin (GAP) merkezi ko-
numundadır. Batısında
Gaziantep, kuzeybatısın-
da Adıyaman, kuzey ve kuzeydoğusunda Diyarbakır, doğu-
sunda Mardin illeri ve güneyinde ise, 223 km uzunluğunda
Türkiye-Suriye devlet sınırı ile çevrilidir.
Şanlıurfa ilinin idari sınırları fiziki coğrafya açısından in-
celendiğinde, genel olarak batı ve kuzeybatısı (Fırat nehri),
kuzey ve kuzeydoğusu (Karacadağ’ın su bölümü çizgisi) ve
doğu (Büyükdere suyu) sınırları doğal, güneydeki Türkiye-
Suriye devlet sınırı ise, siyasi niteliktedir. Güneydoğu Ana-
dolu Bölgesi'nin Dicle bölümünde, yıllık ortalama yağış mik-
tarı 500 mm'dir. Yüksek sıcaklığa bağlı olarak meydana
gelen şiddetli buharlaşma yaz mevsiminde kuraklığa
neden olur. Bölümde karasal iklim tipi görülür. Bölümün
tabii bitki örtüsü ise bozkırdır. Orta Fırat Bölümü, Gazi Antep
ve Şanlı Urfa platoları önemli yer kaplar. Fırat Nehri ve kolla-
rı platoları ikiye ayırır. Fırat Nehri plato içerisine 200 m gö-
mülmüş olarak akar. Orta Fırat Bölümü'nde yazları sıcak ve
kurak, kışları serin ve yağışlı olan Akdeniz iklimi görülür.
Tarım ürünü olarak tahıl, mercimek, antepfıstığı yetiştirilir.
Ayrıca bağlar, bahçeler ve zeytinlikler yer alır. Bunun yanı
sıra pamuk, çeltik ve susam da ekilir. Şanlıurfa ilinde genel
olarak tarım alanlarının dağılışına bakıldığında, yer şekille-
rin oluşumuna bağlı olarak plato yüzeyindeki düzlüklerde
ve güneydeki ovalarda kuzeybatı-güneydoğu yönünde uza-
nan yoğunlukları itibariyle doğu, orta ve batı olmak üzere
üç kuşak şeklinde sıralanmaktadır.
Şanlıurfa ili, genel arazi bölünüşü içerisinde tarım alan-
ları bakımından hem Türkiye’deki tarım alanlarına (% 36),
hem de GAP Bölgesi’ndeki tarım alanlarına (% 43) göre
daha avantajlı bir orana (% 64,1) sahiptir. Bu bakımdan il,
mevcut tarım potansiyeli itibariyle zengin ve elverişli bir
durum arz etmektedir. Faal nüfusun % 70’i tarımla uğraşır.
Tarıma elverişli geniş düzlüklerin bulunması ve ayrıca top-
rağın verim gücünün fazla olması üretimi artırmaktadır.
Ekili - dikili alanlar bakımından % 20 ile dördüncü sıradadır.
Şiddetli yaz kuraklığı bir çok ürünün yetişmesini engeller.
Bu bölgeden daha fazla ürün elde edebilmek için sulamaya
ihtiyaç vardır. Sulama imkânlarının daha da gelişmesine
bağlı nadas yöntemi terk edilerek, bir yılda birden fazla ürün
elde edilmesine olanak sağlayacaktır. Bölgenin doğal şart-
ları tahıl ekimine elverişlidir. Bununla birlikte buğday,
keten, pamuk, pirinç, nohut ve susam yaygındır. Antepfıstı-
ğı, zeytin ve üzüm Gazi Antep Plâtosu'nda oldukça geliş-
miştir. Bölge, Antep fıstığı ve kırmızı mercimek üretiminde
birinci sıradadır. Siirt'te menengiç (sakız) ağacının aşılan-
ması ile antepfıstığı üretimi artmıştır. Dicle ve Fırat kenarla-
rında sulama ile sebze ve meyve yetiştirilir.
Şanlıurfa da Tarım ve Potansiyeli
Şanlıurfa ilinde tarımsal ürünler ve bu ürünlerle ilgili fa-
aliyetlerinin ekonomik potansiyeli, gerek GAP ve gerekse
Şanlıurfa ili için hammadde sektörünün temelini oluştur-
maktadır. Şanlıurfa ilinin hâlen ekonomisinin % 60’ı bitki
üretimi ve % 40’ı hayvancılığa dayanır. Yağışı az ve sulama
imkânı sınırlı olan ilde verim düşüktür. Fakat Güneydoğu
Anadolu Projesi gerçekleşmesi ile bölgenin çehresi değiş-
tirmiştir. Harran, Ceylânpınar ve Mardin ovalarında sulu tarı-
ma geçilerek verim artmıştır. Ceylanpınar hâlen dünyânın
sayılı çiftliklerindendir. Başlıca tarım ürünleri mercimek,
burçak ve pamuktur. Ayrıca aşağıda verilen tarım alanı ve
diğer alanlarda mevcut üretim ve potansiyel sıralanmıştır.
Sebzecilik ve meyvecilikte Şanlıurfa; Sebzecilikte sula-
ma imkânı az olduğu için gelişmemiştir. Tektek Dağlarında
yabânî fıstık ağaçları aşılanmaktadır. 80 bin hektarlık bağ-
lardan yaklaşık 100 bin ton üzüm elde edilir. Halfeti ve Bire-
cik ilçelerinde zeytincilik yapılır. Gün geçtikçe zeytinin yeri-
ŞANLIURFA VE ŞANLIURFA' NIN TARIM POTANSİYELİ
26
ni daha kârlı olan fıstık ağaçları almaktadır.
Hayvancılık: Bitki tarımından sonra en önemli gelir kay-
nağı hayvancılıktır. 60 köyde hayvancılık birinci derecede
gelir kaynağıdır. 375 köyde ise ikinci derecede gelir kayna-
ğıdır. İlde sığır, koyun, kıl keçisi ve hindi beslenir. Arıcılık ge-
lişmektedir. Urfa’nın tereyağı çok meşhurdur. Siverek’te
yağcılık bir sanâyi koludur. Türkiye’nin en iyi yarış atları bu
ilde yetiştirilir.
Ormancılık: İlde orman yok denecek kadar azdır. Tektek
Dağlarında yabânî fıstık ormanları, Karacadağ’da yeryer
meşe, iğde palamut korulukları bulunur.
Mâdenleri: Şanlıurfa mâdencilik bakımından zengin sa-
yılmaz. Başlıca mâdenler asfaltit, fosfor tuzu, kurşun ve mer-
merdir.
Sanâyi: Başlıca sanâyi kuruluşları; Un fabrikaları, tuğla-
kiremit fabrikaları, Urfa Pamuk İpliği Sanyii A.Ş., Çimento
Fabrikası, Hilvan Yem Fabrikası, Siverek Tereyağ Fabrikası,
Tarım Âletleri ve Makinası Fabrikası, Et ve Balık Kurumu Et
Kombinası ve Yapağı Yıkama ve Yün İpliği fabrikasıdır.
Ulaşım: Şanlıurfa, karayolu ağının önemli kavşakların-
dan biridir. Gaziantep-Şanlıurfa-Nusaybin-Cizre-Habur yo-
luyla ülkenin güneydoğu ve güneybatısına bağlandığı gibi
Gaziantep’ten ayrılan kollarla Batı ve İç Anadolu’ya da bağ-
lanır. Adıyaman ve Diyarbakır yönlerinden gelerek Hilvan’ın
kuzeydoğusunda birleşen yol Urfa’dan geçer ve güneye,
sınır kapısına inerek Suriye’ye ulaşır. Bu yol transit taşımacı-
lık açısından çok önemlidir. Bütün bu özellikleri göz önüne
alarak Şanlıurfa’da tarıma yatırım yapmak için 10 neden sı-
ralanacak olursa:
1. Genç ve dinamik bir nüfus yapısına sahip olması (15-
65 yaş arası nüfus oranı %54) sebebiyle iş gücü maliyetinin
düşük olması,
2. Tarihi ipek yolu üzerinde bulunması ve Ortadoğu pa-
zarına yakın olması,
3. Tarımsal anlamda önemli bir potansiyele sahip olma-
sı (Türkiye’nin pamuk ve mercimek üretiminde birinci,
Antep Fıstığı üretiminde ise ikinci sıradadır),
4. Hayvancılığın kalkınmasını ve gelişmesini etkile-
yecek yem bitkileri üretimi potansiyeline sahip olması,
5. Büyüklüğü acısından dünyanın sayılı bölgesel kalkın-
ma planları içerisinde yer alan GAP’ın merkezi konumunda
olması gerekçesiyle GAP olanaklarından faydalanması,
6. Tarım alanlarının önemli bir kısmının sulanabilir ol-
ması,
7. Organik tarıma elverişli toprak varlığı (organik pamuk
üretiminde Türkiye’de birinci sırada yer almaktadır),
8. Yenilenebilir enerji kaynaklarının zenginliği,
9. Jeotermal kaynaklara sahip olması, güneşli gün sayı-
sının ve güneşlenme süresinin yüksek olması gibi sebepler-
le birlikte seracılığa uygun bir bölge olması,
10.Bölgesel teşviklerin olması
Şanlıurfa ili, mevcut tarım potansiyeli itibariyle zengin
ve elverişli bir durum arz etmektedir. Ancak, modern tarım
açısından ele alındığında, bu zengin tarım potansiyelinin ye-
terli ve bilimsel olarak değerlendirilmemesinin bir sonucu
olarak çok ciddi temel yapısal sorunlarının ortaya çıktığı dik-
kat çekmektedir. Bu temel sorunlarının başında sulama, ser-
maye, kredi kullanımı, çiftçi örgütlenmesi, makineleşme,
kaliteli tohumluk kullanımı, gübre ve tarımsal ilaç kullanı-
mı, pazarlama ve kalifiye insan gücü konularındaki yetersiz-
likler ve mülkiyet sorunu gelmektedir. Şanlıurfa ilinde ve do-
layısıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde birinci derecede
tarım üzerinde olumsuz etki yapan kuraklık durumunu gi-
dermek ve tarım sektörünün temel yapısal sorunlarını orta-
dan kaldırmak veya en aza indirebilmek için gerekli çalış-
malar yapılarak, yöre çiftçilerinin bilgi düzeyi artırılmalıdır.
Tarım üreticilerinin bilgi ve eğitim düzeyleri arttıkça, yörede
ekonomik ve sosyal yapı hızlı bir kalkınma sürecine girile-
cektir.
Selda KORUÇİ
Tarım Alanı Öğretmeni
27
Korkma canım ölüm dediysek öyle hemen değil
Vakti var onun da her şey gibi saniyesi saniyesine belli
Olmaz öyle her istediğin istediğin gibi
Ölüm bile öyle bazen bir düşe dalmak gibi
Bazen ani ve sinsi
Bazen tatlı bir rüyaya bazen acılarla dolu
Bir dünyaya dalmak gibi
Ama her şey gibi nedeni bir sebebi var belli
Şöyle sağlam bir nedeni
Azrail görevini yaparken bile
Kendinden nefret ettirmez kimseyi
Bir sebeple alır seni
Gidersin belki de gittiğini bilmeden
Bir uyku mu uyanış mı bilinmez
Bir son mu başlangıç mı
Bir tohum mu olursun toprak altına yeşersin diye bırakılan
Bir yığın mı olursun üstü örtülüp kokmasın diye saklanan
Vakit geldi gitmeliyim diyebilse insan
Geride bıraktıklarına üzülmeden
Geride bıraktıklarını üzmeden
Üç günlük beş günlük belki kırk günlük ağlamalar mıdır
Ölümün ardından geriye kalan
Hiç sayıldı mı gelen göçen yiten giden
Ama hatırlandı kimileri yıllar geçse de üzerinden
Kimileri unutuldu daha bedeni çürümeden
İki kapılı dünyadan gelip giderken
Geçtiğin yerlerde derin bir iz bırak hiç silinmeyen
Ölüm tatlı bir rüya olsun
Uyandığında canını acıtmayan anılarla dolsun buradaki dünyan
Ölüm
28
Zühal KAVURMACITarım Alanı Atölye Şefi
Kur’an-ı Kerim
Haddim olmadan bir meseleye girdim
Size Kuran-ı Kerim'den biraz bahsedeyim dedim
Yok, ben bilirim yanlış anlamayın bunu demedim
Ben sadece içimde kalanı dökeyim
Bir gençle karşılaştım bir dertten muzdarip
Söylediği sözler biraz garip biraz beklendik
Dedi
Ben Arap değilim Arapçayı bilemedim
Okudum anlamadım ama kimseye diyemedim
Hatmettim ezberledim
Nerden bileyim
Her satırında bir anlam yüklüymüş o yaşta bilemedim
Ben çocuktum sen büyük hiç bana söylemedim
Ben peki bunu bilmediğini nerden bilebilirdim
Aslı budur olayın
Okuduğunu anlamama
Normal eğitimde de var bu tür bir uygulama
Okusan onu mealinden bir defa
Çözersin bu hayatın anlamını yüzlerce defa
Kalmaz ne psikologla işin ne falla
Hayatın anlamı da yaratılışın mantığı da
Çözülmüş birer birer her satırın başında sonunda
Sana sadece anlamak okuduğunu anlamak kalmış
Yüce yaradan öyle bir kolaylık yapmış
Yoksa kaybolup giderdi insan
Yaratılışın gizeminden korkusundan
Aklının yettiği ilminin ulaştığı her bir konuda
Oku sen de anlayarak bir defa istersen çok defa
Kalmasın aklında ne dert ne tasa
Kuran kurmuş hayatın her bir saniyesini
Senin de göreceğin belli benimki ta ezelden beri
Ne aranırsın hala her şey yazılmışken mealde
Sen takılıp kalma kuru kuruya ezberde
Okuma demem asla aslından
Ama bir de bu tarafından olaya baksan
Söylenecek daha çok söz var ama anlayan anladı
Yaradan yarattığına her şeyi bir bir anlattı
29
Öğrencilerimiz 12. Sınıfta Okul ve İşyeri arasında yapılan sözleşme şartlarına bağlı kalarak staj yapmaktadır. Tarım
Teknolojileri Dalı öğrencileri olarak sözleşme şartlarını kabul eden kurum (Toprak Mahsülleri Ofisi, Belediyeler vb.),
tohum ilaç alım satımı yapan bayiler ve tarım alet ve makineleri ile ilgili yetkili servislerde staj yapabilmektedir. Staj dö-
nemi 2 gün okulda 3 gün staj yerinde olacak şekilde bir yıllık eğitim öğretim süresince devam etmektedir. Bu süre
içersinde belirlenen ücret işyeri tarafından karşılanmaktadır. Bu şekilde öğrencilerimize Öğretmen ve işyerinde yetki-
li Eğitici Personel işbirliği ile mesleki deneyim ve tecrübelerini artırma imkanı sağlanmaktadır.
STAJ GÜNLERİ
30
Okulumuz sadece ‘’Tarım Tekno-
lojileri’’ Alanında eğitim öğretim ver-
mektedir. Öğrencilerimiz okulumuz-
dan mezun oldukları takdirde 2 yıllık
tarımla ilgili olan bölümlere sınavsız
geçiş hakkına sahiptir. Okulumuz öğ-
rencileri aşağıdaki bölümlere sınavsız
olarak yerleşebilirler.
MEZUN OLDUKTAN SONRA ÜNİVERSİTE VE İŞ İMKANLARI
-Bahçecilik -Çay
Teknolojisi -Genel Ziraat
-Makine (Tarım Meslek
Lisesi)
-Makine-Tarım
Teknolojisi
-Peyzaj
-Süs Bitkileri
-Tarım
-Tarım Teknolojisi
-Zeytin Teknolojisi
-Ziraat
-Seracılık
-Sulama Teknolojisi
-Arıcılık -Bağcılık
-Bahçe Tarımı
-Bitki Koruma
-Endüstriyel Bitkiler
Yetiştiriciliği
-Endüstriyel
Tavukçuluk
-Et ve Ürünleri
Teknolojisi
-Fındık Eksperliği
-Ormancılık ve Orman
Ürünleri
--Süs Bitkileri
Yetiştiriciliği
Pazarlama
Fidan Yetiştiriciliği -Kesme Çiçek
Yetiştiriciliği
-Kuruyemiş Üretimi ve
Teknolojisi
-Kümes Hayvanları
Yetiştiriciliği
-Mantarcılık
-Organik Tarım
-Süt ve Besi
Hayvancılığı
-Şarap Üretim
Teknolojisi
-Tarım Makineleri -Tarımsal İşletmecilik -Tarımsal Ürünler Muhafaza ve Depolama Teknolojisi -Tarla Bitkileri -Tıbbi ve Aromatik Bitkiler -Tohumculuk -Zeytincilik ve Zeytin İşleme Teknolojisi-Peyzaj ve Süs Bitkileri
ZİRAAT FAKÜLTESİ 4 YILLIK LİSANS BÖLÜMLERİ
BİTKİ KORUMA
BAHÇE BİTKİLERİ
TARLA BİTKİLERİ
PEYZAJ MİMARLIĞI
TARIM MAKİNALARI VE TEKNOLOJİLERİ MÜHENDİSLİĞİ
TARIM EKONOMİSİ
SU ÜRÜNLERİ MÜHENDİSLİĞİ
SÜT TEKNOLOJİSİ BÖLÜMÜ
TARIMSAL YAPILAR VE SULAMA
TOPRAK BİLİMİ VE BİTKİ BESLEME BÖLÜMÜ
ZOOTEKNİ BÖLÜMÜ
ZİRAAT FAKÜLTESİ ÇALIŞMA ALANLARI VE İŞ BULMA ALANLARI
Devletin tarım politikasına göre İSTİHDAM azalmakta veya artmaktadır. Mezunlar bitirdikleri alt programa göre
Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gibi kamu kuruluşlarında ve mantarcılık, fidancılık, to-
humculuk, seracılık, tarım ilaçları ile ilgili firmalar, yem fabrikaları, hayvancılık işletmeleri, tarım alet ve makinaları üre-
tim fabrikaları, su ürünleri yetiştirme tesisleri, süt fabrikaları gibi özel sektörde çalışabilirler. Ayrıca tarım alanında faali-
yet gösteren proje, işletme, pazarlama ve ihracat ithalat şirketlerinde danışmanlık ve yönetim hizmetleri verebilirler.
Bunun yanında meslekte kendini iyi yetiştirmiş, girişimcilik ruhuna sahip olan kişiler kendi çiftliklerini kurmak suretiy-
le bağımsız olarak çalışma olanağına sahiptirler. Çalıştıkları yerler genel olarak açık araziler, köyler olduğu için işe ele-
man alınırken erkekler tercih edilmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca onaylanan eğitim kurumların-
dan eğitim alıp, eğitim sonunda “Eğitim Katılma Belgesi” ile Bakanlıkça açılan İş Güvenliği Uzmanlığı Sınavında 70 ve
üzeri puan alanlar İş Güvenliği Uzmanı Belgesi almaya hak kazanarak, İş Güvenliği Uzmanı olarak da çalışabilirler.
Esra TEMELOkul Rehber Öğretmeni
31
Matematik ve Hayat Üzerine
Birçoğumuzun matematikle alakası sadece tahsil hayatımızda
gördüğümüz derslerle sınırlı kalmıştır. Bir kısmımız mecbur olduğu
için bir kısmımız da ilgi duyduğu ya da kabiliyeti olduğu için matemati-
ği sevmiş olabilir. Fakat büyük çoğunluk matematiğin hayatlarında
pek kullanılmadığını veya kabiliyetlerinin ve çalışma alanlarının farklı
olduğunu bahane edip matematiğe çekingen bir tavırla yaklaşır.
Hatta bir kısmımız matematiği pek sevmez.
Ama aslında matematik bize yabancı bir bilim değildir. Mesela 780
yılında Özbekistan’ın Karizmi şehrinde dünyaya gelen ve “cebrin ba-
bası olarak anılan Müslüman bilim admı el–Harezmi’nin bugün tüm
dünyanın kullandığı rakamları bulduğunu kimse bilmez. Fakat bugün atalarımızın icat ettiği matematiği oturup çalış-
maktan bile aciz durumdayız ne yazık ki…
Peki gerçekten de hep söylendiği gibi matematik günlük hayatta kullanılmayan gereksiz bir şey mi ? Kesinlikle
hayır. Matematiğin temeli kabul edilen sayılar hayatımızın her alanında kullanılır hem de doğumdan ölüme kadar. Ör-
neğin doğarken 9 ya da 7 aylık doğar insanoğlu. Hemen kilosu söylenir anneye. İlk 6 ay anne sütü önemlidir. Boyu
uzar, kilosu artar, ayakkabı numarası vardır artık. Ve 7 yaş okul zamanını simgeler. Artık ismiyle değil okul numarasıyla
çağrılır. Notlar havada uçuşur. Cep telefonu alınır bir süre sonra. Artık bir de telefon numarası vardır. Sınavlara girilir pu-
anlar alınır. İş sahibi olduktan sonra da peşini bırakmaz rakamlar. Artık net bir maaşı vardır bir de brüt… Emekli olmak
için bile belli sayıda prim ödememiz gerekmektedir. Ve nihayet öldükten sonra bile kurtulamaz sayılardan insanoğlu.
2 metre kefene sarılır, 1 metre derine konur ve 3 gün yası tutulur. Yani kısacası insanlar eşya ve hadiseleri yorumlarken
hayat karşısında ki duruş ve düşüncelerini yenilerken aslında hep matematiğin verileri ile hareket eder.
Sonuç olarak matematik, tüm önyargıları bir kenara bırakarak çalışıldığında birçok sözel derse nazaran çok zevkli
bir derstir. Hatta matematiğin bir alt bilim dalı olan geometrinin bulmaca gibi olduğu söylenebilir.
Ahmet KÜÇÜK
Matematik Öğretmeni
32
11 Nisan Şanlıurfa'nın kurtuluşu kutlandı, halaylar çekildi çiğ köfte yarışması yapıldı.
Büyük Risk YarışmasıSınıflararası Bilgi Yarışması
33
Dünyanın hızla gelişmesi nüfusun artması taleplerin artmasına dolayısıyla tüketi-
min hızlanmasına neden oluyor. Teknolojinin de gelişmesiyle biyoteknoljik çalışma-
larla elde edilen ürünlerden verim artışı sağlanmaya çalışılıyor. Genetik mühendisli-
ğinin sonucu olarak geliştirilen “ Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar” kısaca GDO ola-
rak anılıyor. GDO, bir organizmadan diğerine DNA aktarımı yapılması ya da bir organiz-
maya ait DNA’nın biyoteknolojik olarak değiştirilmesi anlamına gelmektedir. (Bir or-
ganizmanın genetik bilgileri DNA ve RNA’da bulunur. Bu nedenle DNA’da yapılan her-
hangi bir değişiklik o canlının genotip ve fenotipini etkiler.)
Bugün ABD, Kanada, Arjantin başta olmak üzere birçok dünya ülkesinde gen akta-
rımı yapılmış tarım bitkileri(mısır, soya, pamuk, domates, salatalık) üretiliyor ve eko-
nomik sebeplerden dolayı da kullanım her geçen gün artıyor.
GDO’nun Faydaları:
Gen aktarımı sayesinde besinler daha cazip ve kaliteli hale getirilebilir. Ve daha fazla miktarda ürün alınabilir. Mey-
velerin olgunlaşma süreci değiştirilebilir, besin ögeleri geliştirilebilir. Ayrıca hastalıklara karşı daha dayanıklı ve geliş-
me bakımından ideal bitki ve hayvanlar elde edilebilmiştir. Örneğin; Antartika’daki bir balığın soğuğa direnç geni bir çi-
leğe aktarıldığında soğuğa daha dayanıklı çilek elde edilmiştir. Tıp alanında da GDO’lardan yararlanılabilir. Örneğin;
İnsülin hormonu diyabet(şeker) hastalığında tedavi amaçlı kullanılan bir ilaçtır. İnsanda bu hormonun üretilmesini
sağlayan gen izole edilerek hızlı bir şekilde üreyebilen bakterilere aktarılarak kısa zamanda daha çok insülin hormonu
elde edilebilmektedir.
GDO’nun Zararları:
Dünyada yaşayan tüm canlılar belirli bir ekosistem içerisindedir. Ve tüm canlılar zincirleme şeklinde birbirlerine
bağlıdır. ( Buna en uygun örnek besin zincirini verebiliriz.) Bu nedenle tarımda meydana gelen tahribat sadece bitkileri
değil, onlarla etkileşim halinde olanhayvanları, insanları, havayı, suyu kısacası tüm doğayı etkilemektedir. Örneğin;
GDO’lu tohumları toprağa ektiğiniz zaman topraktaki bakteri populasyonunu bozar, böylece çevredeki bitkiler üze-
rinde tür değişimlerine yol açarsınız. Ayrıca bir kısım GDO’lu organizmalar hayvan yemi olarak kullanıldığından bü-
yükbaş hayvanlarda ve bu hayvanların etiyle sütüyle beslenen insanlarda birçok sağlık sorunlarına neden olur.
Sonuç olarak bizler artık doğallıktan yoksunuz ve yoksun olmaya da devam ediyoruz. Diğer bir deyişle doğallıktan
çıkıp yapaylığa doğru ilerlemekteyiz. Maalesef kış mevsiminin meyve sebzesi ile yaz mevsiminin meyve sebzesi ayrı-
mını yapamayan bir nesille karşı karşıyayız.
Dursun Mustafa YAZGAN
Biyoloji Öğretmeni
GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR
34
Okulumuzu tercih etme nedeniniz nedir?
Okulumuz beklentilerinizi yeterince karşıladı mı?
Çocuğunuzun geleceği ile ilgili planlarınız nelerdir?
Bu okula gönderdikten sonra çocuğunuzda ne gibi değişikler gözlediniz?
• Kendim ziraat mühendisiyim. Bölgede teknik ve danışmanlık hizmeti vermekteyim. Tüm çalışmalarımda kardeşim sürekli yanımdaydı. Bu işi severek yorulmadan yaptığımı görünce meslekten etkilendi. Kendisi de ziraat mühendisliğini okuyup aynı çalışmaları yapmayı istedi.
• Kardeşimin okuluna rutin olarak ziyarete giderim. Gerek derslerde gerekse pansiyonda okul öğretmenlerinin fedakar çalışmalarını bizzat yerinde gözlemleme imkanı buldum. Beklentilerimi karşıladığını düşünüyorum.
• Tabi ki öncelikle kendini tarım alanında geliştirip ziraat mühendisliği bölümünü kazanmasını isterim. Üniversitede elde ettiği bilgi birikimini yaşadığı çevreye aktarmasını ve böylece tarımın merkez şehri olan Şanlıurfa'ya hizmet etmesini isterim.
• Bizzat arazide çalışma yaparken kardeşimin tarıma olan ilgisinin arttığını yerinde gördüm. Benimle birlikte arazide çalışırken kendince kısa notlar aldığını gördüm. Bana ürünlerin ekim dikim hasat hastalık vb. ile ilgili sorular sorduğunu gördüm. Bu da bende ileriye dönük bir umut olduğu hissiyatını oluşturdu. Okulunuzu tercih etmemizin sebebi yakın çevremden duyduğum kadarıyla disiplinli bir okul olması, eğitime gerçekten hassasiyetle önem verilmesi ve çocuğumun ilerde ziraat mühendisi olmasını istemem etkili oldu.
• Tarım lisesine gitmesini çok isterdim. Ve böyle bir okulun bölgemizde bulunması gerçekten bizleri mutlu etmiştir. Ben kendim tarımla uğraştığım için çocuğumun da bu alanda uzmanlaşıp çevresine faydalı bir birey olmasını istediğim için bu okula gönderdim.
• Evet kesinlikle karşıladı. Ve okulun bizlerin de desteğiyle şimdiki durumundan daha da ileri seviyede bir yere geleceğinden eminim.
• Çocuğumun tarım alanında güzel bir üniversiteye gitmesini istiyorum.• Bahçede çalışmayı daha çok sevmeye başladı. Benim tarımla uğraştığımı görünce kendisi de bana yardım etmeye başladı. Bana
bitkiler konusunda sorular sorduğunu ve kendince bazı konularda açıklamalar yaptığını gözlemledim. Umarım daha da güzel şeyler olacaktır.
• Oğlumu tarım alanında çekirdekten yetişerek bu konuda daha da bilinçlenip bu alanda güzel bir üniversiteye gitmesi için bu okula gönderdim.
• Oğlumun okuyup eğitim ve ahlaki açıdan topluma faydalı bir insan olmasını isterdim. Bu okula gönderdikten sonra ahlaki açıdan daha da güzel bir seviyeye geldiğini gördüm. Derslerine ilgisinin arttığını gözlemledim. Yani beklentilerimi karşıladı diyebilirim.
• Bölgemizin tarım bölgesi olması hasebiyle oğlumun da bu alanda bilinçli bir birey olarak kendisi geliştirip şehrine faydalı bir insan olması öncelikli isteğimdir. Ben de bu konuda elimden gelenin en iyisini yaparak çocuğumun arkasında durmaktayım.
• Her konuda gelişme gördüm diyebilirim. Gerek tarıma olan ilgisinin artması gerekse davranışlarında eskiye oranla düzelmenin olmasını görmek beni mutlu etti. Bunun devam etmesi tek temennimdir.
• Oğlumun iyi bir şekilde eğitim alması için gönderdim.• Öğlumun davranışlarında düzelme olduğunu gördüm. Öğretmenleri tarafından sürekli kontrol edildiğine şahit oldum.• Ziraat bölümünü okuması ve tarım bölümünde halkına hizmet etmesi• Çocuğumun tarıma olan ilgisi daha da arttı.
Abdulkadir GÜNEŞ
VELİLERİN OKULUMUZ İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
Mehmet ARSLAN
Nuri AĞAR
Mehmet EFE
35
ATÖLYE VE ARAZİ ÇALIŞMALARIMIZ
Tarım Makineleri ile ilgili derslerin uygulamasını yapabileceğimiz bir atölyemiz tarım alet ve ekipmanlarımız bulunmaktadır. Bir bahçe birde tarla traktörümüz mevcuttur.
36
Okulumuzda Tarla Peyzaj dersleri uygulamalı olarak yapılabilmektedir.
37
K u ş k u s u z k i N o b e l
Ödülleri verildiği dallarda ça-
lışma yapan her bilim insanı-
nın, her yazarın hayali. 1895
tarihinden bu yana insanlığa
katkı sağlamış çalışmaların
ödüllendirildiği Nobel Ödül-
leri, verilen kişi ve çalışma-
dan öte ülkeler için de
büyük anlam taşıyor. Türk in-
sanı olarak ise ulaşılması nispeten zor gibi görülen bir başa-
rı…
Bu başarıya ulaşmayı ilk olarak 2006 yılında Edebiyat
dalında Orhan Pamuk gerçek kılmıştı. Türk Bilim adamları
için ise bu gururu yaşamak için 2015 yılını beklemek gerek-
ti.
Türk Profesör Aziz Sancar, İsveç’in başkenti Stock-
holm’de düzenlenen törenle Nobel Kimya Ödülü’nü İsveç
Kralı 16’ıncı Gustaf’ın elinden aldı.
Sancar ödülünü almaya, İsveç Akademisi Daimi Sekre-
teri Prof. Dr. Claes Gustafsson tarafından, "Sayın Sancar,
İsveç Akademisi adına sizi kutluyorum ve Majesteleri Kralın
elinden Nobel Edebiyat Ödülü’nü almanızı rica ediyorum"
Sancar, yaptığı açıklamada, "Memleketim adına sevin-
dim, Mardin adına sevindim. Memleketim için hayırlı uğurlu
olsun. İnşallah bundan sonra daha büyük övgüler kazanır-
lar. Türkiye'de bilime çok büyük katkıda bulunurlar" ifadele-
rini kullandı.
Sancar, Tomas Lindahl ve Paul Modrich ile birlikte
Nobel Kimya Ödülü'nü kazandı.
AZİZ SANCAR KİMDİR?
Prof. Dr. Aziz Sancar 1946'da Mardin Savur'da 8 karde-
şin 7'ncisi olarak dünyaya geldi. Ailesinin okuma yazma bil-
mediği ancak çocuklarının eğitimine çok önem verdiği be-
lirtiliyor. İlk eğitimini Mardin'de tamamladı. İyi bir öğrenci ol-
masının yanısıra lise futbol takımında kalecilik de yaptı ve
Genç Milli Futbol takımın denemelerine çağrıldı.
Sancar, 1963'te girdiği İstanbul Tıp Fakültesi'ni 1969'da
bitirdikten sonra Savur'da iki yıl sağlık ocağında hekimlik
yaptı. Daha sonra Dallas'a giderek Dallas Texas Üniversite-
si'nde Moleküler Biyoloji dalında doktora yaptı. Yale Üniver-
sitesi'nde DNA onarımı dalında doçentlik tezini tamamladı.
Daha sonra DNA onarımı, hücre dizilimi, kanser tedavisi ve
biyolojik saat üzerinde çalışmalarını sürdürdü.
1997 yılından bugüne Amerika Birleşik Devletleri
North Carolina-Chapel Hill'de North Carolina Üniversitesi Bi-
yokimya ve Biyofizik Bölümü'nde görev yapan Prof. Sancar,
gerçekleştirmiş olduğu 400’den fazla bilimsel makale ve
bu makalelere yapılan 12 binden fazla atıfla, bilimsel araş-
tırmada eşine az rastlanır bir başarıya imza attı. İstanbul Tıp
Fakültesi'ni bitirdikten sonra yurtdışında yaptığı çalışmalar-
la Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'ne kabul edilen San-
car, buraya kabul edilen üç Türk'ten biri olmuştu.ABD'deki
Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Sancar, kanser tedavisinde 'rit-
mik saat' buluşuna imza atarak dünyaca çapında üne ka-
vuşmuştu. Sancar, 'DNA tamiri' ve 'hücre döngüsü kontrol
noktası' gibi konularda yaptığı çalışmalarla da adını duyur-
muştu.
Ödülleri ve başarıları
-ABD Ulusal Bilim Vakfı (National Science Foundation)
Genç Araştırmacı Ödülü (1984)
-Amerikan Fotobiyoloji Derneği (American Society for
Photobiology) Ödülü (1990)
-ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü (National Institutes of He-
alth) Ödülü (1995)
-TÜBİTAK Bilim Ödülü (1997)
-ABD Fen ve Sosyal Bilimler Akademisi (American Aca-
BAŞARIYA GİDEN YOL
38
demy of Arts and Sciences) Ödülü (2004)
-ABD Ulusal Bilimler Akademisi üyesi (2005)
-TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi) üyesi (2006)
-Vehbi Koç Ödülü (2007)
-Nobel Kimya Ödülü (2015)
Kendisi gibi biyokimya profesörü ve öğretim üyesi olan
Gwen Boles Sancar ile evlidir. Eşiyle birlikte ABD'de okuyan
Türk öğrencilerine yardım etmek ve Türk-Amerikan ilişkile-
rini geliştirmek amacıyla Aziz&Gwen Sancar Vakfı'nı kur-
muştur. Vakfın ABD'nin Kuzey Carolina eyaletinde "Carolina
Türk Evi" isimli bir öğrenci misafirhanesi de bulunmaktadır.
Prof. Aziz Sancar 2014 yılında kendisine Nobel kazan-
dıran çalışmaları ile ilgili AA'ya konuşmuştu. Kanser tedavi-
sindeki 'sirkadiyen saat' (Ritmik saat) buluşunu anlatmıştı.
Prof. Dr. Aziz Sancar, kanser konusunda önemli çalış-
malar yapıldığını belirtirken, kanser mekanizmasının 10 yıl
içinde çözüleceğine inandığını söylemişti. Ancak kanserin
nasıl olduğunu çözümlemenin onu tedavi etmek anlamına
gelmediğine işaret eden Sancar, tedavi konusunda bir şey
söylemek için erken olduğunu belirtmişti.
Kanserle ilgili olarak ''DNA onarımı'' konusunda çalışma
yaptığını bildiren Sancar, şunları kaydetmişti;
''Kanser tedavisinde kullanılan ilaçların çoğu DNA'yı
tahrip ediyor ve vücutta bulunan DNA onarım mekanizma-
ları, o kanser hücrelerinin yaşamasını sağlıyor. Biz bu meka-
nizmayı anlamak, aydınlatmak için bir çalışma başlattık. Bu
mekanizmayı anlayınca onu "inhibe" edip, kanser hücrele-
rinin normal hücrelerden daha önce öldürülmesini sağla-
maya çalışacağız. DNA onarımı mekanizmasını aydınlat-
mak, kanser tedavisi noktasında çok önemli. Gayemiz bu
mekanizmayı açıklamak.''
DNA ONARIMININ MİNİMUM OLDUĞU ZAMAN
TESPİT EDİLECEK
Sirkadiyen saat (günlük ritm) konusunda önemli bir
buluş yaptıklarını bildiren Sancar, sirkadiyen saatin DNA
onarımını kontrol ettiğini ifade etti. Sancar, DNA onarımının
günün belli saatlerinde arttığını, belli saatlerde de mini-
mum seviyeye indiğini söyledi.
Amaçlarının vücuttaki DNA onarımının minimum oldu-
ğu zamanı tespit edip, kanser hücrelerine ilaç verip, bu hüc-
relerin ölmesini sağlamak olduğunu belirten Sancar, ''He-
defimizDNA onarımının ne zaman minimum ne zaman
maksimum olduğunu belirleyerek, DNA onarımı potansiye-
linin en az olduğu zaman ilaç tedavisi uygulayarak, hem ila-
cın etkisini çoğaltmak, hem de yan etkileri azaltmak'' şek-
linde konuştu. Bu kapsamda çalışmayı öncelikle kalın ba-
ğırsak kanseri üzerinden başlatacaklarını anlatan Sancar,
''Kalın bağırsağın biyolojisi ve DNA onarımı saatleri konu-
sunda daha çok bilgi sahibi olmamız nedeniyle bu kanser
çeşidinden çalışmalarımızı başlatacağız. Araştırma çalış-
malarına 2-3 ay içinde başlıyoruz'' dedi.
DERİ KANSERİNİN ÖNÜNE GEÇİLEBİLECEK
Sirkadiyen saat konusundaki çalışmalarının deri kanse-
rini önleme noktasında da faydalı olacağına dikkati çeken
Sancar, bu şekilde hangi saatlerde güneşlenildiğinde kan-
ser riskinin arttığının, hangi zamanlarda azaldığının tespit
edilebileceğini ifade etti. Fareler üzerinde yaptıkları bilim-
sel çalışmalarda, UV ışınlarına maruz kalan farelerde kanser
riskinin akşam saatlerinde daha az olduğunu tespit ettikle-
rini belirten Sancar, şöyle devam etti:
"Fareler üzerinde yaptığımız araştırmalarda sabah saat-
lerindeki UV maruziyeti sonucu kanser riskinin akşamüstü
saat 4'teki tespit ettiğimiz oranlara göre 5 misli daha yüksek
olduğunu gördük. Yani farelerde deri kanseri riskinin akşam
saatlerinde daha az olduğunu belirledik. Farelerde ortaya
çıkan sonuçlar insanlarda tam tersidir. Buna dayanarak, in-
sanlar için sabah saatlerinin deri kanseri riski açısından
daha düşük olacağını söyleyebiliriz. Yani sabah saatlerinde
güneşlenmek, öğlen ve akşamüstüne göre daha az risk ta-
şıyor. Ancak bunu kesin olarak söylemek için öncelikle in-
sanlar üzerinde deney yapmamız lazım''
Bu konuda çalışmalara başladıklarını ve Amerikan Sağ-
lık Bakanlığından izin aldıklarını anlatan Sancar, ilk etapta
gönüllüler topladıklarını ve gönüllülerin derilerindeki DNA
onarımlarını gün boyu nasıl olduğunu ölçmek için çalışma
yapacaklarını söyledi.
Sancar, "Yani DNA onarımı konusunda kalın bağırsakta
yapacağımız çalışma kanserin tedavisini, cilt üzerinde ya-
pacağız çalışma da kanseri önlemeyi amaçlıyor" ifadelerine
yer verdi.
Müge GÜDEN
Kimya Öğretmeni
39
Okulumuzun ilk mezunlarından üniversite kazanan gençlerimiz.
Temennimiz bundan sonraki yıllarda mezun olan öğrencilerimizin
hepsinin amaç ve hedefleri doğrultusunda ilerlemelerine şahit
olmak ve onlarla gurur duymak.
GURUR TABLOMUZ
Cansu YavuzMüdür Yardımcısı
40
reklam