1
8. MODÜL
AİLE DANIŞMANLIĞINDA TERAPÖTİK SÜREÇ VE ÖNCÜ
YAKLAŞIMLAR
KODU
2
1. AİLE DANIŞMANLIĞI KURAMLARI ........................................................................................................ 3
2. AİLE DANIŞMASI KURAMLARI .............................................................................................................. 6
2.1 JAMES FRAMO YAKLAŞIMI ......................................................................................................... 6
2.1.1 Güçlü ve Sınırlı Yanları ...................................................................................................... 7
2.2 VIRGINIA SATIR YAKLAŞIMI ........................................................................................................ 8
2.2.1 Danışma Süreci ve Teknikleri ........................................................................................... 9
2.2.2 Aile Haritaları ................................................................................................................... 9
2.2.3 Güçlü ve Sınırlı Yanları .................................................................................................... 10
2.3 CARL WHITAKER YAKLAŞIMI ..................................................................................................... 10
2.3.1 Danışma Süreci ve Teknikleri ......................................................................................... 11
2.3.2 Güçlü ve Sınırlı Yanları .................................................................................................... 14
2.4 MURRAY BOWEN YAKLAŞIMI ................................................................................................... 14
2.4.1 Danışma Süreci ve Teknikleri ......................................................................................... 15
2.4.2 Güçlü ve Sınırlı Yanları .................................................................................................... 16
2.4.3 Danışma Süreci ve Teknikleri ......................................................................................... 17
2.5 BİLİŞSEL/DAVRANIŞÇI AİLE DANIŞMASI ................................................................................... 18
2.5.1 Danışma Süreci ve Teknikleri ......................................................................................... 21
2.5.2 Güçlü ve Sınırlı Yanları .................................................................................................... 23
2.6 JOHN GOTTMAN YAKLAŞIMI .................................................................................................... 24
2.6.1 Danışma Süreci ve Teknikleri ......................................................................................... 27
2.6.2 Güçlü ve Sınırlı Yanları .................................................................................................... 27
2.7 HENDRIX İMAGO ÇİFT TERAPİSİ YAKLAŞIMI ............................................................................. 28
2.7.1 Danışma Süreci ve Teknikleri ......................................................................................... 28
2.7.2 Güçlü ve Sınırlı Yanları .................................................................................................... 30
2.8 TRANSAKSİYONEL ANALİZ YAKLAŞIMI ...................................................................................... 30
2.8.1 Danışma Süreci ve Teknikleri ......................................................................................... 33
2.8.2 Transaksiyon .................................................................................................................. 34
2.8.2.1 Transaksiyon Türleri............................................................................................. 35
2.8.3 Güçlü ve Sınırlı Yanları .................................................................................................... 36
KAYNAKÇA ............................................................................................................................................. 37
3
8-MODÜL: AİLE DANIŞMANLIĞINDA TERAPÖTİK SÜREÇ VE ÖNCÜ YAKLAŞIMLAR
KODU:
1. AİLE DANIŞMANLIĞI KURAMLARI
Aile danışmanlığına ihtiyaç duyulduğunda Aile danışmanları; psikolojik danışma kuramlarını, sistem
teorilerini ve klinik müdahale tekniklerini birleştirerek danışma merkezlerinde bireylere, çiftlere ve
ailelere yardımcı olmaktadırlar (Ambrose, 1996).
Aile danışmanlığı kuramları, psikolojik danışma kuramlarına benzerlik
gösterir ve onların tekniklerinden faydalanır. Ancak, bu tamamen aile
danışması kuramlarının psikolojik danışma kuramlarının aynısı olduğu
anlamına gelmemektedir.
Aile danışması ile diğer yaklaşımların birbirinden bağımsız ilkeleri, ilgi
alanları ve güçleri vardır.
Danışma kuramları bireyi merkez alır ve değişim için bilinçaltına ve
transferansa odaklanır (Holmes, 1993). Aile danışmanı, aile sistemine
yer vermektedir.
Günümüzde, aile danışmanlığında kullanılan kuramlar çeşitlilik
göstermektedir.
Geleneksel danışma kuramlarının uyarlaması biçiminde olanların
yanında, alanda yepyeni yaklaşımlar ortaya atılmakta ve uygulamaya
konulmaktadır. Burada sözü edilecek olan danışma kuramları
günümüzde yaygın bir kullanım alanı bulan, denenmiş ve başarıları
kanıtlanmış olan yaklaşımlardır.
Bu kuramlar sınıflandırılmaya çalışılmış; ancak sayılarının çokluğu
nedeniyle herkesin kabul edebileceği ve bütün aile danışması
yaklaşımlarını gruplayarak belli kategoriler altında toplayabilecek bir sınıflama biçimi
saptanamamıştır.
Danışma sürecine,
birey değil aile katılır.
Aile danışması, aile
üyelerinin birbirleriyle
nasıl etkileşim
kurduğu ile ilgilenir,
niçin öyle etkileşmede
bulunduğuna
bakmaz.
Psikolojik danışma kuramları tek bir bireye, hastalıklı birime veya gruba odaklanırken; yalnızca
aile danışması aile sistemini bir "danışan" olarak görür. Aile danışması aileyi etkileşimde bulunan
bir sistem olarak ele alan bir danışmadır, bireylerle ilgilenmez (Foley, 1989).
4
Son yıllarda çeşitli yazarların yapmış olduğu farklı aile danışmanlığı sınıflandırılmaları bulunmaktadır.
Bunlardan Will ve Wrote (1985), Aile danışması kuramlarını 4 sınıfa ayırmıştır:
1- Psikodinamik aile danışması
2- Yapısal aile danışması
3- Stratejik aile danışması
4- McMaster aile danışması
Bentovrim (1989)'in yaptığı sınıflama şöyledir:
1- Psikodinamik ve birbiriyle ilintili aile danışması
2- İletişim, sistemler ve stratejik aile danışması
3- Davranışsal aile danışması yaklaşımları
Fenell ve Weinhold (1989)'un sınıflandırması şu şekildedir:
1- Psikodinamik aile danışması
2- Kognitif/davranışsal aile danışması
3- Hümanistik/varoluşçu aile danışması
4- Transpersonal aile danışması
Foley (1989), aile danışması kuramları ile ilgili 4 sınıflamadan söz etmektedir:
1- Nesnel İlişkiler: Bu bakış açısı Ronald Fairbairn tarafından
geliştirilmiştir ve nesne ilişkileri teorisi ile yakından ilişkilidir. Bu
yaklaşıma göre, ailedeki hasta üye genellikle bölünmüş, ayrılmış olarak
görülür ve diğer aile üyeleri tarafından kabul edilemeyecek hareketleri
vardır. Danışmada daha çok geçmiş zaman üzerinde durulur.
2- Aile Sistemleri: Aile sistemi, Murray Bovven'in çalışmaları ile
başlamıştır. Bowen, aile danışması alanında 1950'lerde çalışmaya
başlamış ve zaman içinde önemli kavramlar geliştirmiştir.
3- Yapısal Aile Danışması: Yapısal aile danışması, Salvador Minuchin'in
geliştirmiş olduğu bir yaklaşımdır.
4- Stratejik Müdahale: Aile danışması alanında bu yaklaşım Don Jackson
ve Jay Haley tarafından geliştirilmiştir.
5
AİLE DANIŞMASINDA Kİ DİĞER KURAMLAR
Kuramlar Temsilcisi/
Temsilcileri
Temel kavramlar Süreç Amaçlar
Psikodina mik
Aile
Danışması
Ackerman, Framo
Aile bozukluklarında intrapsişik güçler önemli. Anlamlı ilişkiler gibi nesnel ilişkiler birinci güdüsel güçtür
Egoyu güçlendirme, rolleri tanımlama, danışmanın daha fazla tatmin edici ilişkiler kazanmasına yardımcı olma.
Değişmeyi ve gelişmeyi iletişim kalıplarını değiştirerek ilerletme; patolojik içsel çekişmeleri çözme.
Yaşantısal Aile Danışması
Satir, Whitaker ve Bumberry
Kendini gerçekleştirme, Farkındalık, seçim ve sorumluluk
Aile üyelerinin kendini gerçekleştirme eğilimlerine fırsat verme, geçmişten ziyade burada şimdi ile ilgilenme.
Açık iletişimi ilerletme, aile üyelerinin otantik ve otonomi sahibi bireyler olmasına yardım etme.
Barker (1992), daha farklı bir sınıflama yapmıştır:
1- Psikodinamik aile danışması
2- Davranışçı aile danışması
3- Grup danışması yaklaşımları
4- Yaşantısal aile danışması
5- Geniş aile sistemleri teorileri
6- İletişim kuramlarını kullanan aile danışması yaklaşımları
İletişim ve bilinç (Don Jackson)
İletişim ve güç (Jay Haley)
İletişim ve duygulanım (Virginia Satir) 7- Yapısal aile danışması
8- Stratejik aile danışması
9- Sistematik aile danışması
Nystul (1993), aile danışmasındaki yaklaşımları 5 sınıfa ayırmaktadır
1- Psikoanalitik aile danışması kuramı
2- Yapısal aile danışması kuramı
3- Yaşantısal / insancıl aile danışması kuramı
4- Stratejik aile danışması kuramı
5- Bilişsel davranışçı aile danışması kuramı
6
2. AİLE DANIŞMASI KURAMLARI
2.1 JAMES FRAMO YAKLAŞIMI
Çiftler ve ailelerle 1958'de çalışmaya başlayan James Framo, bireylerin gelişim yıllarında aileleriyle
arasında çıkan sorunları inceleyerek, ailenin önemini vurgulayan bir kuram geliştirmiştir.
Nesnel ilişkiler kuramlarıyla istikrarlı olarak Framo da,
çözülememiş kişilerarası çatışmaların bireyin aile menşei
boyunca devam ettiği ve şimdiki eş ve çocuklarına
yansıdığına inanır. Framo, ailedeki bu fenomenleri
açıklarken hem dinamik hem de sistemci kavramları kullanır.
Framo’nun Kuramının Temel İlkeleri:
1. İnsanı asıl güdüleyen şey başarılı iletişim kurabilmesidir.
2. Çocuğun ebeveynle geçirdiği hüsran ve gerilim çocuğun kişiliği ile birleşir.
3. Evlenerek çocuk sahibi olan bu birey samimi etkileşim kurar. Çocukluluğundaki
gerilimli yaşantıyı bırakmak ister.
4. Aile menşeinde çözülmemiş çalışmalar iç ruhsal probleme neden olur.
5. Birey kendi aile menşeinde çözülmemiş çatışmaları yeniden yaşamalarına fırsat
sağlayacak kişilerle evlenir.
Yapısal Aile Danışması
Minuchin
Sınırlar ve yeniden yapılanma gibi sistematik kavramlar.
Danışman aile üyeleri arasında etkileşimin yapısını değiştirmek için aileye katılır.
Sınırları açıklama, aile etkileşiminin esnekliğini artırma, bozuk aile yapısını değiştirme.
Stratejik Aile Danışması
Halley, madanes
Aile üyeleri arasındaki ilişkilerin doğasını belirleyen iletişim kalıpları ve güç mücadelesi
Mevcut sorunları çözmek için doğrudan çabalar ile geçmiş olaylardan içgörü kazanmak için ufak çabalar
Aile üyeleri arasındaki ilişkiyi tekrar tanımlayarak aile üyelerinin semptomolojisini çözme
Adlerian/ Drekursian Aile Danışması
Adler, Dreikurs
Ailenin tüm yapısı, karşılıklı saygı, kötü davranışların amaçları, doğal ve mantıklı cezayı kullanma, cesaret ve iletişim
Olumlu ana baba çocuk ilişkisini geliştirmek için eğitim yapmak
Aile içinde meydana gelen sorunların dinamiğini anlama ve olumlu ana baba çocuk ilişkisi geliştirme
7
6. Geçmişte çözülmemiş sorunlar genellikle çocuklara yansır.
7. Danışmalarda problem kaynakları ele alınarak çözüme kavuşturulur.
8. Çözüm için kendi aile menşeilerini incelenirse olaylar daha iyi algılanır.
9. Kendi eş ve çocukları arasındaki ilişkiyi kavrayabilir. (Fenell ve Weinhold, 1989).
Framo 'ya göre derinlemesine danışma yoluyla evlilik ve aile problemleri çözülebilir. Framo
çalışmalarını daha çok aile menşeine göre düzenlemiştir.
Aile menşei oturumlarının iki amacı vardır:
1- Aile menşeilerinden şu andaki aileye yansıyan problemlerin ne olduğunu
2- Aile meşeileri ile daha uygun yaşantı geçirmelerini sağlamak
Aile menşei danışmasının özel amaçları şunlardır:
Danışan aile menşei ile ilişki kurar. Bunu çocuk yılları ile değil de şimdiki yetişkin hayatı ile
yapar.
Danışman aile menşeinin danışanın eş ve çocuklarına nasıl yansıdığını keşfetmelidir.
Danışan aile menşei ile farklılaşması artırılmalıdır.
Toplantılarda ebeveynler hakkında önemli duygu ve düşünceler paylaşılır.
Bu toplantılar danışana kendi ebeveynlerini hatalarından dolayı onları affetme gerçekçi
olarak algılama ve ebeveynlerine onları sevdiklerini söyleme fırsatı verir.
2.1.1 Güçlü ve Sınırlı Yanları
Güçlü Yanları
Danışanın aile menşei ile ilgili problemlerini doğrudan ailedeki bireylerle yapılan oturumlarda ele alan
tek danışma biçimidir.
Bu kuram şuandaki ailedeki problemin aile menşeindeki bitirilmemiş işlerin neticesi olarak var
olduğunu ve eşlerle yapılan grubun gücünü kabul eder. Eşlerin etkileşimini geliştirmek için bu gücü
kullanır.
Danışma sürecinin üç evresi vardır:
1- Eşlerle danışma,
2- Eşlerle grup danışması
3- Aile menşei danışması.
Her bir eşle kurulan güvenilir etkileşimden
sonra danışmanın odaklandığı terapötik
amaçlar şunlardır:
1- Kocanın amaçları
2- Kadının amaçları
3- Danışmanın amaçları
8
Sınırlı Yanları
Aile menşei çalışması eşler için değildir. Evlilik problemi gibi yoğun bir çalışma gerektirmez. Bazı
danışanlar ebeveynlerinin hayatta olmaması veya başka sebeplerden dolayı kendi ailelerine
yakınlaşmaya bilirler. Bu yaklaşım şimdiki problemlerin geçmişteki aile menşeinden kaynaklandığı
hipoteze dayanır.
2.2 VIRGINIA SATIR YAKLAŞIMI
Bir sosyal hizmet uzmanı olan Virginia Satir, bu yaklaşımda en çok tanınan liderlerden birisi olmuştur.
Ailenin heyecansal sisteminin, ailenin iletişiminde ifade edildiğine inanan Satir, duygularını ortaya
çıkarmak için önemli teknikler geliştirmiştir.
Ailenin duygusal sistemine önem veren Satir, aile iletişim kalıpları üzerinde
durmuştur. Bütün insanların büyüme ve gelişme için çaba harcadığına inanır
ve gelişimde ilk yıllara dikkati çekmiştir.
Satir’a göre İnsanın büyümesinde özellikle 3 faktör önemlidir:
1. Değişmeyen genetik özellikler;
Bunların insanı duygusal ve fiziksel özelliklerini belirler.
2. Gelişim süreci içinde öğrenme ile kazanılan özellikler.
3. Sabit akıl beden etkileşimidir.
Olumlu bir benlik saygısı için şu koşulların bireyin ilk yaşamında bulunması gerekir:
Fiziksel ihtiyaçların kazanılması
Başkaları ile sıcak ilişki
Başkalarının dünyası üzerinde egemenlik kurma eğilimi
Değerli ve ayrı bir birey olarak onaylanma
Kadın veya erkek olduğunu kabul etme (Kalk, 1985).
Birçok insan ve birçok ailede bu iletişim biçimleri çeşitli kombinasyonlar biçiminde bulunur.
Yalnızca uygun iletişimci gerçekleri görür. Samimidir.
Satir, iletim biçimlerini sınıflandırmıştır. Birey stres altındayken,
Sakinleştirici( Yatıştırıcı)
Suçlayıcı
Akılcı
Patavatsızdır. (Goldenberg ve Goldenberg, 1996).
9
2.2.1 Danışma Süreci ve Teknikleri
Beş aşaması vardır:
1- Aile ile güven oluşturma
2- Yaşantılara karşı farkındalık geliştirme
3- Aile dinamiklerine karşı artan farkındalıklar ve anlayışlar geliştirme
4- Danışma oturumlarında farklı davranış anlayışlarına karşı yeni anlayışlar ifade etme
5- Aile üyelerinin kazandıkları yeni davranışları terapötik çevrenin dışında da
kullanılmalarını sağlama
Ailenin eski algılarını yeniden değerlendirir ve algıları duyguları ve inançları değiştirir.
Aileyi yeniden kurma tekniğinin üç amacı vardır:
1- Aile üyelerine eski öğrenmelerinin kaynağını gösterme.
2- Kendi ebeveynlerinin kişiliklerine daha gerçekçi bakmalarına yardımcı olma
3- Aile üyelerinin kendi kişiliklerini bulmalarına yardımcı olma
2.2.2 Aile Haritaları
Aile genogramına benzeyen bu teknikte, üç kuşağın aile
yapısına bakılır. Satir 3 aile haritasını çizer.
Bunlar: Annenin aile menşei, babanın aile menşei ve şimdiki
aile. Şu içeriklerden oluşur:
• Bağlama
• Eğretileme
• Dokunma
• Pandomim
• Drama
Yeniden Biçim Verme
Danışman, ailedeki karışık fikirleri ve iyi niyetleri vurgulayarak, suçlama tehdidini azaltmaya
çalışır. Böylece, aile üyelerinin algılarında değişiklik yaratır.
Yeniden biçim verme; Şaka, Sözlü Farz etme, Adlandırma, Sağlamlaştırma, Çoklu Aile
Danışması, İletişim Duruşu, Ben İletileri gibi teknikler içerir.
10
2.2.3 Güçlü ve Sınırlı Yanları
Güçlü Yanları
Danışmanın kişiliğine önem verir. Danışman iyi eğitilmiş teknisyendir. Sıcak, kibar ve empatiktir.
Bireylerin duyguları ile ilgilenir. Duyguların belirlenmesi ve açıklanması ile ilgilenir. İletişim
becerilerini önemser.
Sınırlı Yanları
Satir’in olumlu özellikleri çok işe yarıyordu. Ancak bu şekilde danışan tipi yetiştirmek çok zordur.
Yaklaşımının diğer danışmanlar tarafından uygulama zorluğu vardır.
2.3 CARL WHITAKER YAKLAŞIMI
Renkli kişiliği ile yaşantısal aile danışmasının en önemli
liderlerinden olan Cari Whitaker'de gelişim ve duygulara önem
vermektedir. Whitaker'in amacı, bireylere hem ait olma hem de
özgürlük duygularını yaşatmaktır. Sosyal uyuma önem vermeyen
Whitaker, ailenin ve bireysel aile üyelerinin yaratıcılıklarını
artırmaya önem verir. Ayrıca Whitaker, danışma sürecinde
teknikten ziyade yaratıcılık ve spontanlığa önem vermektedir.
! Whitaker birkaç arkadaşıyla birlikte (David Keith, Augustos Napier ve John Warkentin) sembolik -
yaşantısal aile danışmasını geliştirmiştir. Bu yaklaşımı benimseyen danışmanlar, danışmayı kurallar
üzerine oturtmayı istemediklerinden, yaklaşımın temel prensiplerini büyük bir titizlikle
geliştirilmiştir.
Sembolik -yaşantısal aile danışması, sürekli değişime açıktır ve danışmanın sezgisine, ailenin
problemini anlamasına bağlıdır. Sağlıklı aileyi betimlerken Whitaker ve Keith (1981) tarafından
yaklaşımın temel prensipleri de belirlenmiştir.
Danışma süreci ailelerde şu özellikleri geliştirmek için düzenlenir:
1- Aile sağlığı ömür boyu devam eden bir süreçtir.
2- Sağlıklı aile fonksiyonlarını geliştirmek, düzeltmek için yapıcı olumsuz girdiler
kullanılabilir.
3- Sağlıklı bir aile, ayrılma ve özerkliği sağlıklı olarak devam ettiren üç kuşaktan oluşur.
4- Aile rolleri esnektir, aile üyeleri rollerini geliştirmeleri ve farklı aile rollerini
keşfetmeleri için cesaretlendirilmelidir.
5- Ailede gücün uygulanması esnektir. Sağlıklı aileler "sözde" bir yapı geliştirirler. Aile
hoşgörülü olabildiği ölçüde davranışlarda çok büyük esneklikler vardır.
11
6- Aile üyeleri, ailede sürekli olarak sapma yaratmayacak
şekilde geçici olarak "çılgın" gibi davranabilirler.
7- Sağlıklı aileler yaşanabilecek sıkıntılara rağmen sürekli
olarak gelişirler ve kendileri hakkında fonksiyonel bir
gerçeklik geliştirirler.
8- Sağlıklı ailenin semptomları serbest değildir. Tam tersine
sağlıklı aileler, ailenin gelişim ve büyümesinin bir parçası
gibi semptomlarla ilgilenirler.
9- Çocuklarla yaşanan problemler, ebeveynlerin kendilerine
bakmaları ve bununla nasıl baş edecekleri konusunda bir plan yapmaları için fırsatlar
yaratır.
10- Sağlıklı aileler, stresi her bir aile üyesinde yaşarlar ve farkındadırlar. Stresin kaynağı
sürekli olarak bir üye değildir. Diğer bir deyişle, ailede belirgin bir hasta yoktur, bu bir
kişiden diğerine geçer.
11- Sağlıklı ailelerde, samimiyet ve özgürlük birliktedir. Üyeler, bireysel ihtiyaçlarını
karşılayacak şekilde davranmakta özgürdürler.
2.3.1 Danışma Süreci ve Teknikleri
Whitaker' in renkli tanımlamasıyla “Aile danışması seyahati” kör bilgi ile başlar ve İşlem
öncesi evrede ailenin oturumlara gelmesi beklenir.
Orta evrede, danışmanlar ve aile üyeleri gelişim için gittikçe artan bir ilgi içine girmişlerdir
Son evrede, ailede esneklik artmıştır.
Ayrılma evresinde, aile kendi kaynaklarını daha fazla kullanmaya başlar ve yaşam
biçimlerinin sorumluluğunu üstlenirler. Ayrılık ile “ boş yuva” duygusu yaşanarak haz
alınır. Boş bir yuva ile sonlanır."
Sembolik - yaşantısal aile danışmanlığının amacı aile üyelerinin
"ait olma" duygularını artırma ve aynı zamanda aile üyeleri için
aileden ayrı bir birey olma fırsatını yaratmaktır (Fenell ve
Weinhold, 1989).
Whitaker, aileyle birlikte geçirilen yaşantının, onların gelişimi için
olduğunu vurgular. Ona göre, aileyle sembolik düzeyde "meta
konumda" ilgilenilmelidir.
! Beysbol dilini sıkça kullanır ve kendisini bir koç gibi görür. Whitaker, şimdiki semptomları
bireylerden ayırır ve şimdiki olası evlilik dışı ilişkilere yayar.
Whitaker'e göre
danışma sürecinin ilk
amacı, geçmiş ve
geleceği kaldırarak
yalnızca var olmayı
öğretmektir. Burada
faktör, varoluşsal bir
yol bulup yapmak ve
şu anda olmayı kabul
ettirmektir.
12
Whitaker'in görünüşe göre aile danışması şu evrelerden oluşur:
Whitaker ve Keith (1981)'e göre, danışma sürecine bütün aile üyeleri ile birlikte başlamak çok
önemlidir. Bu şekilde, bütün aile sistemi içinde değişecek parçalar belirlenir. Eğer bütün aile ile
danışmaya başlamak mümkün olmazsa, en kısa zamanda danışmaya gelmeleri için ısrar edilir.
Çocuklar olmadan aile danışmasının odaklanması çok zordur. Çocuklar ebeveynlerinden daha esnek
ve daha dürüsttürler. Çocuklar daha kolay etkilenebilir. Danışman, çocuklarla olan davranışlarıyla
ebeveynlere model olur (Whitaker ve Keith, 1981).
! Danışma süreci zamanla sınırlı değildir. Oturumlar genellikle haftada bir kez yapılır. Gerekirse
haftada iki veya daha fazla da yapılabilir. Eğer anksiyete çok yoğunsa, her gün görüşülür (Whitaker
ve Keth, 1981).
Danışma sürecine birlikte katılmanın birçok sebebi vardır. Bunlardan bazılarını Whitaker ve Keith
(1981) şu şekilde sıralamaktadır:
Ortak danışma takımı daha yaratıcıdır ve fonksiyonelliği sağlar.
Terapötik değişimde iki danışman bulunursa, manevi güç artar.
Ortak danışmada her danışman kendi özelliğini meslektaşı ile denkleştirir.
Ortak danışma düşünme özgürlüğünü sunar. Bir danışman aile ile aktif çalışırken, diğeri
geride kalarak uzaktan onları izler ve farklı düşünceleri izlemeye çalışır.
Ortak danışma, bir aile üyesinin terapötik yardımcılık görevini çalmasını önler.
Ortak danışma dışarının etkisini azaltır.
Ortak danışma, danışmanların bütünlüklerini korumalarına ve amaçlarını geliştirmelerine
yardımcı olur.
Ortak danışma, danışman ile danışan arasındaki teke tek ilişkiye izin verir.
Whitaker'e göre ortak danışman'ın bir diğer yararı da, iki
danışman etkileşiminin aile üyelerine sağlıklı etkileşim için
model olmasıdır. Ortak danışmanlar birbirlerini
desteklerler, aynı fikirde olabilirler, karışık olabilirler,
birbirlerini eğitebilirler vs. gibi birçok fonksiyonel davranış
içine girerler. Bu davranış genellikle aile için yardımcı olur
(Fenell ve Weinhold, 1989).
Whitaker, bireylerle ve ailelerle çalışırken danışmanın canlı, neşeli, hayat dolu olması gerektiğini
vurgular. Danışman, ailenin inanç sistemini ve sembolik kelimeleri ortaya çıkarmalı ve spesifik
terapötik teknikler yerine bunları kullanmalıdır (Goldenberg ve Goldenberg, 1996).
Danışman, bir koç veya “vekil büyük ebeveyn” gibidir. Aile, yeni doğmuş bir bebeğe benzetilir.
Ortak danışma, çalışmanın düzenli bir parçasıdır. Genellikle iki danışman oturumlara birlikte
katılır. Ancak bunda çeşitli alternatifler de olabilir. Bir danışman tek başına çalışıp, meslektaşı ile
sonradan istişare edebilir. Bu istişare telefonla da yapılabilir.
13
Whitaker ve Keith (1981), ilk görüşmede bir kalıp takip ettiklerini belirtmektedirler. Aileye, her bir üye
ile teke tek görüşüp, neler olup bittiği hakkında konuşulacağı söylenir. Psikolojik olarak en soğuk
üyeden (genellikle babadan) başlanır. Babadan sonra kardeşler ve en son anne ile görüşülür. Birçok
olayda, anne neler olup bittiğini bilir ve bu şekilde semptomları bulmak daha elverişlidir.
! Görüşme sırasında, bir üye konuşanın sözüne karışırsa danışmanlar ona nazikçe durmasını söyler.
Ona, bu görüşmenin amacının ailede olanları ortaya çıkarmak olduğu, daha büyük sebeplerle
neden olmak istenmediği söylenir.
Danışmaya Katılma Danışman, aileye empati kurmalıdır. Whitaker ve Keith (1981), ilk görüşmede
aileyi ele geçirmek için çok sıkı çalıştıklarını belirtirler. Eğer danışmanlar baba ile bir irtibat kurabilirse,
danışmanın devam etme şansı artar. Eğer kuramazsa danışma kesilir. Ayrıca, danışman anne ile aşırı
ilgilenirse de danışma kesilir. Bu aşırı ilgi birkaç şekilde olabilir:
• Cinsel olarak baştan çıkartma,
• Onu damgalanmış birey olarak görme,
• Onu kızdırma.
Danışman'ın aile üyeliğini kazanmasının bir başka yolu da, ikili transferans (bilateraltransference)tır.
Danışman ailenin diline, aksanına veya ritmine uyum sağlar. Danışman'ın duruşu aile üyelerinden
birisine benzeyebilir. Çocuklarla oynama aileye katılabilmenin bir başka yoludur.
Görüşmenin ilerleyen oturumlarında spesifik teknikler kullanılır. Birkaç önemli teknik
şunlardır:
Gelişimi desteklemek için semptomları yeniden belirleme
Gerçek davranışlar yerine hayali alternatifleri ile aile üyelerini eğitmek
Sembolik-yaşantısal aile danışmasında, danışmanlar için çok kalıplaşmış kurallar geliştirilmiştir. Bu
kuralları şöyle sıralayabiliriz:
İçi kullanma
Aile üyelerini rollerini değiştirmeleri, Aile üyelerinin çaresizliklerini artırma
Duygusal yüzleştirmeler
Çocuklarla çocuk gibi davranma
Benliği kullanma
Başkalarınca belirgin olan her şeyi ikinci plana itme.
Nasıl sevileceğini öğren.
Küçük çocuklarla ilgilen. Üç yaşından küçük çocuklar
sizin ilginize kayıtsız kalabilir.
Kendi iç tepkilerinize saygı duyun ve davranışlarınıza
şüphe geliştirin.
Arkadaşınla, ortağınla eğlen ve birbirinize çocuk gibi
davranın.
Rolünle diğerlerini dilediğin gibi eğlendir,
kahkahalarla güldür.
14
Rolünden geri çekilmeyi ve ileri gitmeyi öğren.
En iyi silahınla, güçsüzlüğünü önle.
Uzun süreli ilişkiler kur. Böylece kin ve nefrete karşı güvende olursun.
Ölünceye kadar gelişmelisin. Kendi yaşamında ve etrafındaki anlamsızlıklara, saçmalıklara
karşı şefkat duygularını geliştir. Böylece yaşantında üstün olmayı öğren.
Yaşamının temellerini geliştir. Güvendiğin birisiyle çılgınlıklarınızı birleştirerek keşfedin.
Profesyonel bir grup oluştur. Böylece, ortağın senden ayrılırsa zarara uğramazsın.
Plato'nun deyimiyle "ölümü uygula".
Bu kurallar danışmana başkalarının ihtiyacını karşılamadan önce, kendi ihtiyaçlarını karşılamada emin
olmasını sağlar.
2.3.2 Güçlü ve Sınırlı Yanları
Güçlü Yanları
Güçlü yönlerini şöyle sıralayabiliriz: Birincisi, ailenin fonksiyonelsiz davranış kalıplarını değiştirmek için
ortak - danışman takımını gerekli görmesidir. Whitaker ve arkadaşları, danışmanın ne yapması
gerektiğine önem vermişlerdir. Yani, danışma sürecinin nasıl yönlendirileceği konusunda aile değil,
danışman'ın görevli olduğuna inanırlar. Diğer yaklaşımlara nazaran, sembolik – yaşantısal aile
danışması, aileyi değiştirirken danışman’ın spontanlığı ve yaratıcılığını desteklerler.
Sınırlı Yanları
Sınırlı yanı, sistemli teorik yanının azlığıdır. Sembolik - yaşantısal aile danışmasında, ortak danışman
takımının aile üyelerine karşı dolaysız, acil tepkileri çok önemlidir. Spesifik durumlarda, herhangi bir
özel tepki biçimi önerilmemektedir. Bu nedenle, danışmanların bu yaklaşımı uygulama biçimleri
şüphe ile karşılanır. İkinci sınırlı yanı, etkisiz süreç ailelere sürekli zarar verebilir. Üçüncüsü ise, bu
yaklaşım hakkında çok şey söylenmiştir, ancak literatürde onun iddialarını destekleyecek çok az
deneysel destek vardır (Fenell ve Weinhold, 1989).
2.4 MURRAY BOWEN YAKLAŞIMI
Psikoanalitik kuram her ne kadar tek bir kişinin kişilik gelişimine baksa
da aslında birey ile ailesi arasındaki etkileşimle ilgilenir. Freud bireyin
kişilik yapısında ailesi arasındaki etkileşimle ilgilenir. Freud bireyin kişilik
yapısında ailenin anahtar rol oynadığına inanır. (Goldenberg ve
Goldenberg, 1996).
Psikoanalitik aile danışmasının amacı aile üyelerini bilinç dışının sınırlamasından kurtarmak ve
böylece aile üyelerinin birbirleriyle bir bütün olarak etkileşimde bulunmalarına yardım etmektir.
Geçmişlerine bağlı olan bireyler yerine şu anki gerçeklerle ilgilenebilen bireyler olmalarına çalışılır.
15
Krizde olan ailenin acil problemleri anlayış ve destekleyici tarzda ele alınır. Kriz çözüme ulaştıktan
sonra danışmanlar aile ile uzun süreli danışma yapmak isterler. Ancak bu birçok aile tarafından kabul
edilmeyebilir. Eğer danışmanlar amaçlarını yalnızca ailenin acil problemlerini çözüme ulaştırmak
olarak algılarlarsa, diğer yaklaşımları benimseyen danışmanlardan hiçbir farkları kalmaz.
! Psikoanalitik aile danışmanları savunmaları inceleme ve bastırılmış ihtiyaçları ortaya çıkarma
yerine savunmaları destekler ve iletişimi açıklamaya çalışırlar.
Diğer yaklaşımlarda ailenin davranışlarında değişim yapma (örneğin çocuğun okul fobisini giderme
gibi) danışmanın amacı olarak görülürken; psikoanalitik aile danışmasında bunlar yan ürün olarak
algılanır. Asıl amaç, altta yatan çatışmaları çözmektir (Nichols ve Schwartz, 1998).
2.4.1 Danışma Süreci ve Teknikleri
Psikoanalitik aile danışmasında, eşler arasında ve ebeveyn- çocuk
arasında etkileşimin kapalı etkileşim olduğu vurgulanır.
Psikoanalitik aile danışmasının amacı, aile üyelerini bilinçdışının
sınırlamasından kurtarmak ve böylece aile üyelerinin birbirleriyle bir
bütün olarak etkileşimde bulunmalarına yardım etmektir.
Psikoanalitik aile danışması, aileyi analitik bir yaklaşımla anlamaya
çalışır. İşlev bozukluğunun ilk çocukluk deneyimlerinden
kaynaklandığı kabul edildiğinden, danışma süreci daha çok geçmişe
yöneliktir.
Danışma sürecinin ilk aşamasında danışman şunları yapar:
1. Aile üyelerinin egolarının güçlü ve zayıf yanlarını belirler.
2. Danışmadaki motivasyonu saptar.
3. Danışmanın amacını belirler.
4. Terapötik bir ittifak kurmayı çalışır.
Genel olarak danışma sürecinin dört aşaması vardır:
Danışma Sözleşmesi
İlk Evre
Evreler Üzerinde Çalışma
Bitirme
Bu yaklaşımda danışman öğretmen, iyi anne, katalizatör rollerini üstlenir.
Danışma süresinde kullanılan tekniklerin bazıları şunlardır:
Psikoanalitik
danışmanlar, bireylerin
bağımsızlık ve duygusal
gelişimlerinin en iyi
kendi ailesinde,
duygusal bağları
içerisinde çalışma
yaparak gelişebileceğine
inanırlar.
16
Transferans,
Rüya ve gündüz rüyalarının analizi,
Yüzleştirme,
Güce odaklanma,
Yaşam hikâyesi,
Tamamlama.
Aile danışmanları dört yolla açıklama yaparlar. Bunlar:
1- İç yaşantılar
2- Bu yaşantıların hikâyesi
3- Eşlerin bu yaşantıya nasıl tahrik edildiği
4- Oturumlarda genel durumların nasıl olduğu (Nicholas ve Schwartz,1988).
Danışman aile üyelerinin geçmiş deneyimlerini, şimdi nasıl olduklarını sorgular bu yorumlar özellikle
çocukluk yılları ile ilgilidir.
Danışman yorum yapabilmek için kendisine veya diğer aile
üyelerine yapılan transferanslardan bilgi toplar.
Danışmanlar dirençle de ilgilenir. Direnci ortaya çıkarmak
için yorum yaparlar.
Aile danışmasında direnci yorumlama tekniği bireysel
danışmadaki kullanımından farklıdır. Bireysel danışmada
direnç oluşmadan yorum yapılmaz ve genellikle danışmanı değil danışanın direnci yorumlaması
beklenir. Aile danışmasında direnç daha dolaysız ve çabuk yorumlanır. Çünkü aile içinde direnç daha
çabuk belli olur. Bu nedenle danışman dirençle daha erken karşılaşır.
2.4.2 Güçlü ve Sınırlı Yanları
Güçlü Yanları
En güçlü yönü insan davranışlarına etki eden bilinç dışı güçleri vurgulamasıdır. Danışma süreci
sonunda aile üyeleri bu güçlerin kendilerini nasıl etkilediğini fark ederler. Temel savunma
mekanizmaları üzerinde durur. Etkileşimin daha anlaşılır olmasına yardım eder. Fonksiyonelsizliğin
geçmiş menşeine önem verir.
Sınırlı Yanları
Sınırlı yanları, nedene odaklanması, etkileşime etki yapmamasıdır. Sürecin uzaması, hizmetin pahalıya
gelmesine neden olur.
Kuramı aile danışmanlığına başarıyla uygulayan Murray Bowen ve James Framo Sistemi 1960-
1970'lerde geliştirdiler. Murray Bowen 'e göre, aile birbiriyle etkileşim içinde olan bir bütün
görünümündedir. Sistemdeki parçalardan birinin değişmesi sistemin temelini etkilemektedir.
17
Amaç, her bir aile üyesinin, tüm aile sisteminin bağımsızlığı ile birlikte kimliğini dengede tutmayı
başarmasıdır. Sistemdeki sabitlik, durağanlık amaçtır. Eğer bir değişiklik olursa buna uyum sağlamaya
çalışır.
Danışma sürecinin amacı, anksiyeteyi azaltma ve semptomları hafifletme, her aile üyesinin
farklılaşma sürecini artırmaktır. Bunun için aile danışması eşler arasındaki etkileşimi açıklar, duygusal
sistemin fonksiyonlarını öğretir, ben dilini kullanarak farklılaşmayı sağlar.
2.4.3 Danışma Süreci ve Teknikleri
Genel olarak bu sürecin iki amacı vardır:
1. Anksiyeteyi azaltma ve semptomları hafifletme
2. Uyumu sağlayabilmek için her aile üyesinin farklılaşma düzeyini artırmak
Bowen aile danışmasının dört temel işlevi olduğuna inanır:
1. Eşler arasındaki etkileşimini belirleme ve açıklama
2. Ailenin duygusal sisteminden kendini çekme
3. Duygusal sistemin fonksiyonlarını öğrenme
4. Danışma oturumlarında ben konumunu kullanarak farklılaşmayı
gösterme (Fenell ve Weinhold, 1989).
Bowen'in kullandığı yedi teknik şunlardır:
1. Genogram,
2. Üçgen,
3. İlişki yaşantıları,
4. Antrenörlük,
5. Ben dili,
6. Çoklu aile danışması,
7. Yerine geçen hikayeler.
Bowen 'in kuramında 8 ana kavram vardır:
1. Benliğe farklılaşma,
2. Üçgen,
3. Çekirdek ailenin duygusal sistemi,
4. Aile yansıtma süreci,
5. Duygusal yoksunluk,
6. Kuşaklararası aktarma süreci,
7. Kardeş konumu.
8. Toplumsal gerileme
18
2.5 BİLİŞSEL/DAVRANIŞÇI AİLE DANIŞMASI
Kuramsal Görüş
Davranışçılık yardım mesleklerinde en eski yaklaşımlardan birisidir. Davranışçılık akımı, 1970'lerde
bilişselcilerden etkilenmiş ve bu akım birleşerek bilişsel davranışçı danışma ortaya çıkmıştır.
! Bilişsel - davranışçı aile danışması oldukça yeni bir uygulama olmasına rağmen, görüşlerini
bilişsel - davranışçı kuramdan alır. 1970'lerden sonra bilişsel-davranışçı yaklaşım, çiftlere ve
ailelere uygulanmak için yoğun çaba harcanmıştır.
Bilişsel yaklaşıma bağlı danışmanlar danışanlarının düşünce kalıplarını,
inançlarını ve tutumlarını değiştirmeye çalışırlar. Çünkü onlara göre
davranışların değişimi için bunlar gereklidir.
Davranışçı yaklaşıma bağlı danışmanlar ise spesifik davranışların değişimi
için uğraşırlar. Objektif olarak ölçülebilen, gözle görülür olaylarla
ilgilenirler.
Davranışçı yaklaşım içgörü istemez veya düşünce ve tutumların değişimi
ile ilgilenmez. Semptomlar güncel bir problem olarak algılanır.
Bilişsel yaklaşımın öncüleri Albert Ellis, Aaron Beck ve Victor Raimy'dir.
Birçok davranışçı danışman çalışmalarını ve teorik temellerini Albert Bandura'nın Sosyal Öğrenme
kuramından almışlardır (Fenell ve Weinhold, 1989).
Bu yaklaşıma göre ailedeki bir problem aslında yanlış öğrenmelerden kaynaklanır. Yanlış öğrenmeler
çeşitli öğrenme yollan ile giderilebilir (Gabrill, 1981).
Son yıllarda davranışçılar insan insana etkileşimde bilişsel faktörlerin önemini kabul etmişlerdir.
Geçmişe oranla bugün davranışçılar insanların ne içsel çatışmalar ne de
dış güçler tarafından yönlendirildiğine inanırlar. Bunun yerine bilişsel
faktörlerin de (düşünme ve seçim yapma yeteneği) hesaba katılması
gerektiğini savunurlar.
İnsanlar kendi davranışlarını değiştirebilir veya ayarlayabilirler. İnsanların sembolik düşünme
kapasitesi vardır ve hareketlerini düzenlemeleri için onları esnek tutarlar (Goldenberg ve Goldenberg,
1996).
Davranışçı yaklaşımın
uygulamaları uzunca
bir süreden beri
devam etmekle birlikte
aile danışmanlığında
son 20-25 yıldır
kullanılmaya
başlanmıştır.
Önceleri istenmeyen davranışın ortadan kalkması için çevre koşullarının değişmesi gerektiğini
savunan davranışçılar, şimdi ise davranışların değişmesi için kendi kendine düzenleme (self-
regulation) ve kendi kendine yönlendirme (self-direction)'in önemini vurgularlar.
Bilişsel-davranışçı danışma yaklaşımı insanın şimdiki düşünce kalıplarını etkileyerek düşünce
ve hareketlerini değiştirmeye çalışır (Goldenberg ve Goldenberg, 1996).
19
Bu yaklaşıma göre insanlar çocukluğunda kendisi ve çevresi
hakkında bazı değer yargıları edinir. Çocuğun sevilme, korunma
ve saygı görme ihtiyacı, büyüme, gelişme, iyi bir insan olarak
yaşama eğilimi vardır.
Çocuk bu ihtiyaçlarını doyuran yetişkinlerin değerlerini kolayca
benimser ve özümler. Çocuğa kusursuz olması gerektiği, aksi
halde sevilmeyeceği söylenmişse çocuk bunu hiç eleştirmeden
evrensel bir doğru olarak kabul eder.
! Ancak bu beklentiyi her durumda karşılayamadığında kendisini değersiz, yetersiz ve suçlu
olduğunu düşünür ve kaygıya kapılır.
! Çünkü düşünceleri duygularını etkilemektedir. Benliği yıkıcı düşünceler ise yine benliği yıkıcı
duygulara yol açmaktadır (Kuzgun, 1988).
Akılcı duygusal yaklaşım, aile üyelerinin mantıksız inançlarının duygusal rahatsızlıklara neden
olduğunu fark etmelerine yardım eder.
Akılcı-duygusal aile danışmasının amaçlarını şöyle sıralayabiliriz:
Aile üyelerine diğer aile üyelerinin söylediklerini fazla ciddiye almamalarını öğretme.
Başkalarının aile içinde nasıl hareket etmesini istiyorsa ona göre de kendilerinin de
kesinliklerinden (katılıklarından) vazgeçmelerine yardımcı olma.
Aile üyelerinin duygularını yaşamaları için onları cesaretlendirme. Bu duygulardan ortaya
çıkan enerjileri kullanarak başka aile üyelerinden istediklerini sormaları ve yapmaları için
onlara yardım etme.
Aile üyelerinin mantıksız inançlarının farkına varmalarına yardımcı olma ve onların bu
inançları nasıl bırakacaklarını öğretme
Danışanların kendi mantıksız inançları ile mücadele edebilmeleri için birkaç bireysel
danışma tekniğini öğretme.
Danışanlara daha etkili çatışma çözme becerilerini öğretme.
Danışanlara kendilerini sıkıntıya sokmadan aileleri ile nasıl ilgileneceklerini öğretme
(Fenell ve Weinhold, 1989).
Sosyal öğrenme kuramı psikoloji alanında yaklaşık 30 yıldır geniş bir yer tutarken, bunun aile
danışmasındaki yeri oldukça yenidir.
Sosyal öğrenme kuramı, aile de dâhil olmak üzere
birçok değişik popülâsyonlarda etkili bir şekilde
uygulanmış olması nedeniyle aile danışmanlığında
gittikçe fazla önem görmeye başlamıştır.
Sosyal öğrenme kuramı ailenin çeşitli evrelerinde
nasıl etkilendiklerini ve karşılıklı nedensel kalıpları
nasıl geliştirdiklerini göstermeye çalışır. Tipik evreler şunlardır:
20
Flört,
Evlilik,
Çocuklar,
İkamet yerleri,
Meslek değişimleri,
Okulda çocuklar,
Sosyo-ekonomik düzeydeki değişmeler,
Çocukları
n evden
ayrılması,
Emeklilik.
Danışman'ın ihtiyacı olduğu temel beceriler şunlardır:
Davranışı inceleme,
İlişki kurma,
Yapılama,
Özetleme,
Yorumlama,
İçeriği yansıtma.
Buna ek olarak danışmanların davranışı değerlendirme becerilerinin olması gerekir. Davranışları
değerlendirme şunları içerir:
Problemli davranışa neden olan çevredeki değişkenleri belirleme
Problemli davranış hakkında kişilerin duygu ve düşünceleri gibi var olan faktörleri keşfetme
Bireylerin olaylar karşısında nasıl tepkide bulunduklarını belirleme
Problemli davranışın sıklığını artıran pekiştireçleri ortaya çıkartma
Düzenleyici süreçte danışman aile üyelerine şu becerileri kazandırabilir:
Problemli davranış uygun olarak nasıl görmezlikten gelinebilir.
Doğal ve mantıklı nedenler nasıl daha etkili kullanılabilir.
Davranış olasılıkları nasıl oluşturulur.
Geçici olarak, aile üyelerini pekiştirici bir çevreden
pekiştireçlerin olmadığı bir çevreye nasıl çekilebilir.
İşbirliği yapmayan aile üyelerine nasıl görev verilir.
Eğer yukarıda saydığımız işlemler işe yaramazsa, aile
üyelerinin imtiyazlarına nasıl el konulur.
Güçlendirme sürecinde aile üyeleri genellikle şöyle eğitilir:
Bu evrelerin her birinde fonksiyonelsiz davranışların gelişme potansiyeli mevcuttur ve eğer bunlar
düzeltilmezse bu fonksiyonelsizlik bir sonraki evreye geçer. Genellikle problemin nedenleri
şunlardır:
• Eşler arasında uygun aile becerilerinin yetersizliği
• Dış çevredeki değişimler
• Aile üyelerinin birbirine karşı pekiştireçleri azaltmaları,
• Alışılmış tepkileri sürdürmeleri (Fenell ve "Weinhold, 1989).
21
Diğer insanlara nasıl dikkat edilir.
Sosyal ödüller nasıl verilir.
Kucaklama ve dokunma gibi bedensel ilgi nasıl verilir.
Nasıl birlikte zaman geçirilir ve bunlar nasıl planlanır.
Ailenin aktiviteleri arasında nasıl eşitlik sağlanır.
Ödüller ve diğer hususlar nasıl kullanılır (Fenell ve Weinhold, 1989).
2.5.1 Danışma Süreci ve Teknikleri
Davranışçı aile danışmasının amacı, özgül davranış modellerini ailenin arzuladığı biçimde
değiştirmektir.
Davranışçı aile danışmasının aile üyelerine kazandırmayı istedikleri amaçlarını kısaca şöyle
sıralayabiliriz:
1. Başkalarının ne istediğini açıkça ve direkt olarak sorma
2. Olumlu ve olumsuz dönütleri hem vermeyi hem de almayı öğretme
3. Benliği yıkıcı davranışları veya düşünceleri fark edebilme ve bunlara meydan okuma
4. Saldırganlaşmadan kendine güvenme ve iddialı olmayı öğrenme
5. Suçluluk hissetmeden konuşabilme
6. Olumlu benlik disiplini metotlarını geliştirme (düzenli egzersiz, kontrollü yemek yeme
gibi).
7. İletişimi ve sosyal becerileri öğrenme
8. Ailedeki çeşitli probleme çözüm getirmek için çatışma çözme stratejilerini öğrenme
(Fenell ve Weinhold, 1989).
Bilişsel yaklaşımın iki genel amacı şudur:
1. Kendini suçlamayı (aşağılamayı) azaltma,
2. Başkalarını suçlamayı azaltma.
Bu iki genel amacın sonucunda spesifik çıktıkları şöyle sıralayabiliriz:
• Başkalarının hakkına saygı gösterme
Davranışçı aile danışmasını diğer yaklaşımlardan ayıran başlıca öğeler şöyle
sıralanabilir:
Davranışçı aile danışması sorunların çıkış noktasından çok, devam
etmesindeki faktörler ve normal olmayan davranışlarla ilgilenir.
Sınırlı ve özgül amaçlara yöneliktir.
Sosyal öğrenme ilkelerinden yararlanır.
Kendi kendine yönetme (self-management) ve kendi kendini
güçlendirme (self-reinforcement) ilkelerine dayanır (Öztürk, 1981).
22
• Kendini yönetme, bağımsızlık ve sorumluluk
• İnsan hatalarını anlama ve hoşgörülü olma
• Yaşamın bilinmeyenlerini kabul etme
• Değişime karşı esnek ve açık olma
• Dışarıdaki bazı şeyleri yüklenme
• Yeni şeyleri denemek için gönüllü olma ve risk üstlenme
• Kendini kabul etme (Fenell ve Weinhold, 1989)
Bilişsel-davranışçı aile danışmasında aile bireyleri arasındaki anlayışı geliştirmeyi amaçlayan birlikte
görüşmelerle tedavi edilirler. Burada ana fikir, her kişinin ailenin diğer bireylerinden en çok ne
istediğini ve karşılığında ne vereceğini belirtmesi gereğidir (Gelder, 1989).
Aile ile ilk buluşma sırasında aşağıdaki hususlar gerçekleştirilmelidir (Gambrill, 1981):
İletişim problemlerinin ve bunların oluşturduğu şartların açık bir tanımlamasının
yapılması
Aile etkileşimini olumsuz bir şekilde etkileyen davranışların sıklığı, süresi, boyutları ve
hangi işlevleri engellediğini belirleme
Problem davranışı devam ettiren, azaltan veya artıran faktörlerin belirlenmesi
İstenmeyen davranışı değiştirebilmek için kullanılabilecek bireysel ve çevresel kaynakları
belirleme
Aile üyelerinin danışmaya ilişkin amaçlarını belirleme
Amaçlara başarılı bir şekilde ulaşabilmek için kolaylaştırıcı ve engelleyici faktörlerin
belirlenmesi.
! Bilişsel-davranışçı aile danışmasında, ailede değişim meydana getirmek için öğrenme teorilerinin
teknikleri kullanılır.
Orijinalinde bireylerle kullanılan teknikler ailelere uyarlanır. Tekniklerin çoğu birlikte kullanılarak, aile
üyelerinin bireysel olarak veya hep beraber istenilen davranışları nasıl algılayacaklarını ve
onaylayacaklarını öğrenirler (Gladding, 1998).
Bilişsel-davranışçı aile danışmasında danışmanların rolü bir eğitici gibidir. Danışmanlar aileye kendi
ilişkilerini nasıl değerlendireceklerine ilişkin model olurlar. Danışmanlar ailede değişimi başarabilmek
için bilişsel- davranışçı stratejilerden ve kendi kaynaklarından faydalanırlar.
Bilişsel / davranışçı aile danışması bazı evrelerden oluşur:
1. İlişki Kurma Evresi
2. Evlilik Evresi: Bu evrenin iki önemli özelliği vardır:
1- Aile üyeleri arasındaki iletişim becerilerini güçlendirmek,
2- Danışma sürecinde yazılı bir danışma sözleşmesi
3. Ayrılma Evresi
23
Sıklıkla kullanılan tekniklerin bazıları şunlardır:
• Operant şartlanma,
• Klasik şartlanma,
• Antrenörlük (coaching)
• Söndürme (extinction),
• Olumlu pekiştirme,
• Mukabele (Quid pro quo),
• Karşılılık (reciprocity),
• Sistematik duyarsızlaştırma,
• Dışlama (time out),
• Tablolaştırma (charting),
• Premack ilkesi,
• İlgilenme günleri (caring days),
• İletişim becerisi eğitimi,
• Kontrat -yapma,
• Karar verme becerileri,
• Mantıksız düşünceleri tartışma,
• Düşünce durdurma,
• Kendini eğitme eğitimi,
• Model olma ve rol oynama.
! Bilişsel-davranışçı aile danışmanları özellikle aile üyelerinin bilişlerini ve hareketlerini
değiştirmeye çalışırlar. Bunun için danışmanlar çok zaman harcayarak, problemleri aile ile
tartışırlar.
Bilişsel-davranışçı aile danışmanı olabilmek için, kullanılan spesifik stratejileri aktif olarak planlamak
ve uygulamak gerekir. Terapötik müdahaleler çok büyük enerji gerektirir (Gladding, 1998).
Bilişsel-davranışçı aile danışması üç uygulama alanında yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu uygulama
alanları şunlardır:
Davranışçı evlilik danışması
Davranışçı ebeveyn eğitimi
Cinsel danışma
2.5.2 Güçlü ve Sınırlı Yanları
Güçlü Yanları
Bilişsel-davranışçı aile danışmasının güçlü yönlerini şöyle sıralayabiliriz:
Danışman, danışma sürecinin aktif bir üyesi konumundadır ve aileye davranışlarıyla
model olabilir.
Gözle görülebilir davranışlar üzerinde durması ve yazılı bir kontrat yapmasından
dolayı danışanlar, danışma sürecinin hedeflerini ve bunun doğrultusunu kolayca
anlayabilirler.
Bu yaklaşımda, eğer bir teknik danışma sürecinde etkili olmuyorsa, daha etkili bir
başka tekniği planlama fırsatı vardır.
Çok sayıdaki danışanlara, etkili bir şekilde uygulanabilen yöntemlerinin olması
yaklaşımın güçlü yönleri arasındadır.
24
Öğrenme teorilerinin ilkelerini etkili bir şekilde öğrenen ebeveynler, bunu diğer
problemlerinin çözümünde de kullanabilirler.
Bu yaklaşım, sürekli değişim halindedir. Ebeveyn eğitimiyle başlayan yaklaşım, ailenin
bir sistem olduğuna odaklanmıştır.
Kısa süreli sürecinin olması, yaklaşımın bir diğer güçlü yönüdür.
! Bilişsel-davranışçı aile danışması, anormal davranışlara medikal tedaviyi reddeder. Çünkü bu
yaklaşıma göre, birçok problem kişisel, sosyal veya iş ilişkilerindeki yetersizliklerden kaynaklanır.
Bu nedenle, yetersiz kişilerin eğitime ihtiyacı vardır.
Problemin biyolojik veya medikal nedenlerine zaman ayrılmaz. Ayrıca, bireylerin geçmiş hikâyesini
almak için de zaman ayrılmaz, hemen probleme odaklanır (Harper,1975; Fenell ve Weinhold, 1989;
Gladding, 1998).
Sınırlı Yanları
Bilişsel-davranışçı aile danışmasının sınırlı yanlarını da şu şekilde sıralayabiliriz:
Diğer yaklaşımlara göre bilişsel-davranışçı aile danışması daha az sistemlidir. Bu
yaklaşımın temel aldığı öğrenme teorisi, ailelerde doğrusal değişim sağlar ancak bu bütün
ailenin değişimden yararlanmasına engel olur.
Bu yaklaşımı benimseyen aile danışmanlarının bazıları, duygu gibi davranışın etkili
parçalarına odaklanmamışlardır. Bunun yerine, öncelikle davranışlara, ikinci olarak
düşüncelere bakarlar. Bu nedenle, danışma sürecinde bazı üyeler uygun şekilde hareket
ederler ancak farklı bir şey hissetmezler. Bazı vakalarda etkili olabilen bu yaklaşımın
bedeli, duygu ve düşünceleri yadsımasıdır.
Bazı danışmanlar uygulamalarda katı olmaları gerektiğine inanırlar. Onların spontane
olmamaları ve tekniklere bağlı kalmaları, aile ile kurdukları uyumu kaybettirebilir. Bazı
vakalarda, hem danışman hem de aile, endişelendikleri için danışmaya son verebilir.
Bilişsel-davranışçı aile danışmanlarının, ailenin geçmiş hikâyesini almaması onların aile
dinamiklerini ve aile kalıplarını anlamamalarına neden olur.
Bir diğer sınırlı yanı da, yaklaşımın aile iç görüsü yerine aile hareketine önem vermesidir.
Bu şekilde değişim sağlayabilir ancak aile üyelerinin kavrayışları değiştirilemez. Örneğin,
ebeveynler birçok teknik kullanarak çocuklarının davranışlarını değiştirebilirler ancak
çocuklarının hatalı davranışlarının nedenlerini kavrayamazlar.
Yaklaşımın semptomlara çok fazla odaklanması ve problemin altında yatan nedenleri
önemsememesi eleştirilmektedir.
Bilişsel-davranışçı aile danışması oldukça yönlendiricidir. Etik kurallara uymayan
danışmanlar hastayı kendilerine göre yönlendirebilirler.
Bu yaklaşımın sınırlı yanlarından birisi de, danışma sürecinde birbirleriyle bütünleşmeyen
çok fazla sayıda tekniğinin olmasıdır (Fenell ve Weinhold,1989; Gladding, 1998).
2.6 JOHN GOTTMAN YAKLAŞIMI
25
Çift terapisinde Gottman Yöntemi, John Gottman’ın 1970’lerde başlayan ve bugüne kadar devam
eden bilimsel araştırmalarına dayanmaktadır.
Bu araştırmalar, dünyada çiftlerle yapılan ilk ve en
kapsamlı araştırmalar olma özelliği taşımaktadır.
35 yıldır devam eden araştırmalara dayanan ve çift
terapisinin duayenleri John ve Julie Gottman tarafından
geliştirilmiş olan Gottman Yöntemi, çiftler ve ilişkiler
konusunda dünyada etkinliği ve geçerliliği kanıtlanmış en
kapsamlı terapi yöntemlerinden birisidir.
Bu yöntem çiftlere ilişkideki arkadaşlığı ve yakınlığı derinleştirmede gerekli olan özgün becerileri
öğretmeye yardım etmek için oluşturulmuştur. Çatışmaların üretken biçimde yönetilmesini sağlamak
için, “çözülebilir sorunları” ele almak ve “çıkmaza girmiş” (veya daimi) konular hakkında diyalog
oluşturmak için yöntemler sunmaktadır.
Gottman yöntemi, mutlu çiftlerin sırrını güçlü bir ilişki evi ile sembolize ediyor. Bu ev temelinden
çatısına kadar çeşitli bölümlerden oluşuyor.
1. Sevgi Haritaları Oluşturmak
Güçlü ilişki evinin temelini ‘sevgi haritaları’ oluşturuyor.
Çiftler genellikle flört döneminde birbirlerinin
burcundan en sevdiği arkadaşına, en sevdiği
yemekten izlemeyi sevdiği televizyon
programına kadar birbirleri ile ilgili yeni bilgiler
ediniyor.
Eşler arasındaki bu bilgi akışı zaman içinde
azaldığında, çiftler birbirlerinin haritalarını
bilmemeye başlıyor. Bu bilgileri güncellemeyen,
birbirinin haritasını bilmeyen çiftler arasında önce iletişim kesiliyor ve sonunda duygusal
kopukluk şikâyeti ile terapiye başvuruluyor.
2. Birbirine Yönelmek
Bu başlığın altında çok küçük detaylardan büyük konulara kadar geniş bir yelpaze bulunuyor.
Örneğin siz gazete okuyorsunuz, eşiniz de televizyonda haberleri izliyor. O sırada izlediği bir
haber ile ilgili size bir şey söylüyor ve siz yanıt vermiyorsunuz ya da ‘Neyse ne’ diye yanıt
veriyorsunuz.
Burada birbirine yönelmek değil, tam tersine birbirinden uzaklaşmak söz konusu oluyor.
3. Olumlu Bakış Açısı
26
İki insan her zaman aynı fikirde olmayabiliyor. Bu arkadaşınız da olsa, eşiniz de olsa mutlaka
fikir ayrılıkları yaşanıyor.
Ancak söz konusu kişi arkadaşınızken ‘Tamam sen öyle
düşünüyorsun, ben böyle düşünüyorum’ diye konuyu
kapatabilirken eşinizle fikir ayrılığı yaşadığınızda genellikle
olumsuz bakışı açısı ile yaklaşıp, ‘Beni sevseydin şöyle
yapardın’, ‘Sen aslında bunu demek istedin’ gibi cümleler
kurulabiliyor.
4. Çatışmayı Yönetmek
Araştırmalar gösteriyor ki mutlu çiftler de mutlaka tartışıyor. Tartışmalar, çözülebilir
nedenlerle olduğu gibi çözülemeyecek nedenlerle de ortaya çıkıyor. Örneğin gelinen aileler,
kişilik farklılıkları gibi konular çözülemeyecek nedenlere giriyor ve
bu konular asla değişmiyor.
Mutlu çiftler çözülebilir problemler konusunda çok sert olmadan
konuşuyorlar. Çözülemeyecek ve ilişki boyunca sürecek
konularda ise diyalog kurmaya çalışıyorlar.
5. Hayalleri Gerçekleştirmek
İki tarafın da kendisiyle, gelecekle ve ilişkiyle ilgili hayalleri oluyor. İlişkinin ilk dönemlerinde
ortak hayaller kurulurken evliliğin ardından zamanla kimse birbirinin hayali ile ilgilenmemeye
başlıyor. ‘Evlendik ve her şey buraya kadardı’ diye düşünmemek gerekiyor.
6. İlgi ve Beğeniyi Paylaşmak
Bir düşünün, flört döneminde ona ne kadar yakışıklı olduğunu, kıyafetinin çok yakıştığını, bir
başarısından dolayı duyduğunuz gururu ve buna benzer beğenilerinizi ne kadar sık dile
getiriyordunuz. Aynı şekilde o da size böyle davranıyordu. Bundan ne zaman vazgeçtiniz? Ne
yazık ki bu paylaşımlar evlilikle beraber hızla düşüşe geçiyor.
7. Ortak Anlam Yaratmak
Farklı ailelerden, farklı kültürlerden gelen kişiler bir araya geldiklerinde yeni bir kültür
oluşturuyorlar.
Doğum günü kutlamaktan kahvaltı etme
alışkanlığına, bayram yaşama alışkanlıklarından
evden çıkış şekillerine kadar farklı alışkanlıklardan
gelen çiftler yeni oluşturdukları ailede kendi
ritüellerini oluşturuyor.
Örneğin yıldönümlerinin hep erkek tarafından
organize edilerek kutlanmasını bekleyen kadın
mutsuz oluyor, erkek de bu durumdan etkileniyor. Oysa yeni bir ritüel oluşturup kutlamaları
her sene sırayla organize etmek böyle bir çifte çok iyi geliyor.
27
2.6.1 Danışma Süreci ve Teknikleri
Her çiftin kendi özel haritasına sahip olduğu anlayışından yola
çıkılarak önce nasıl tanıştıkları, şu ana kadar neler yaşadıkları,
şu an sorunlarının ne olduğu soruluyor. Ardından on dakika
boyunca kendi seçtikleri bir konuda tartışmaları isteniyor.
İşte burada Gottman Çift Terapisi’nin farklı uygulamalarından
biri ortaya çıkıyor; çiftlere nabız ölçer takılıyor ve bu tartışma
kameraya kaydediliyor. Bu sırada tartışmayı izleyen çift terapisti
notlar alıyor. Örneğin ‘mahşerin dört atlısı’ olarak tanımlanan,
• Eleştiri,
• Aşağılama,
• Savunma
• Duvar örme
Davranışlarının olup olmadığı inceleniyor. Nabzın ne kadar
yükseldiği ve oksijen seviyesinin yanı sıra çiftlerin yüz ifadeleri de
kodlanıyor. Yüz ifadeleri incelenerek çiftlerin birbirlerine ifade ettikleri ve etmedikleri duygular
anlaşılıyor.
Bu arada çifte ilişkileri ile ilgili bütün alanları kapsayan, geldikleri aileler, cinsellikleri, hayalleri gibi
konuları içeren bir soru kitapçıkları veriliyor ve ayrı ayrı bunları yanıtlamaları isteniyor. Daha sonra çift
terapisti topladığı bütün bu bilgileri değerlendiriyor, ilişkinin ayrıntılı bir raporunu hazırlıyor ve çifte
geri bildirim yapıyor.
Bu analiz ile oldukça gerçekçi bir boşanma tahmini yapmak da mümkün oluyor. Geri bildirimden
sonra belirlenen hedefler doğrultusunda çalışmalar başlıyor.
Bu çalışmalarda normalde kamera kullanılıyor olsa da ülkemiz gibi toplumsal güvensizliğin yüksek
olduğu bir toplumlarda, gizlilik güvencesine rağmen kamerasız çalışmak isteyenler daha fazla oluyor.
2.6.2 Güçlü ve Sınırlı Yanları
Güçlü Yanları
Gottman çift terapisinin en güçlü yanlarından bir tanesi, bilimsel bir dayanağının olmasıdır. Yapılan
birçok çalışmada, yöntemin geçerliliği kanıtlanmıştır. Çünkü yöntem, diğer kuramlar gibi yalnızca
teorisyenin söylemine göre değil, bilimsel değerlendirmelere göre işlemektedir.
Terapist, seans sırasında yalnızca gözlemcidir. Klasik yöntemlerde terapistler kendilerine başvuran
çiftlere telkinlerde bulunur, yapmaları gereken davranışları söyler, çiftler seanslar sırasında
birbirlerini şikayet ederler, Gottman’a göre ise, terapi üç kişilik değil, iki kişiliktir.
Terapist, birtakım
müdahalelerde bulunur ve çifte
öğretir, ardından kendilerinin
uygulamasını ister.
Uygulamaları seansta
yaptıkları için de, bunları
gerçek hayata geçirmeleri daha
kolay oluyor.
28
Terapistin iki taraftan birine daha yakın durma gibi bir ihtimali olmuyor. Çiftler, terapistin verdiği geri
bildirimlerle hatalarını fark ediyor. Böylece ilişki yürütme becerileri de daha kolay elde ediliyor.
Sınırlı Yanları
Yöntemin sistematik olması, duygu temelli çiftlerde ya da kişilik özelliklerini yansıtma becerisi
kazanamamış bireylerde, sorunlara yol açabiliyor.
2.7 HENDRIX İMAGO ÇİFT TERAPİSİ YAKLAŞIMI
Dr. Harville Hendrix ve eşi Dr. Helen Hunt geliştirdikleri "bilinçdışı eş" kavramı ve buna dayanan
Imago Terapi Tekniği ile çift terapileri yaklaşımları arasında farklı bir bakış açısı geliştirmişlerdir.
Önemli ve uzun süreli ilişkilerde geçmişteki bu yaralar su yüzüne çıkar ve bu yüzden ilişkideki güç
savaşı başlar. Bu tarz bir ilişkinin gizli ajandası çocukluk yaralarını iyileştirmek ve bunlarla başa
çıkabilecek yeni yollar öğrenmektir. Pek çok çift bu noktada tıkanır ve ilişki sağlıklı şekilde ilerleyemez
çünkü kişiler bu sorunla başa çıkacak bilgi ve beceriye sahip değildir.
Bizi iyileştirmesi için anne ya da babamıza – iyi ya da kötü yönleriyle – benzeyen eşler seçeriz.
Seçtiğimiz eş en derindeki acılarımızı, anılarımızı harekete geçirerek bu sorunlarla tekrar
karşılaşmamızı sağlar. Bu tamamen bilinçdışı bir seçimdir.
İmago İlişki Terapisinin amacı çiftlere yaşadıkları güç mücadelesini
çözecekleri, bilinçli, yakın ve bağlılığın olduğu ilişkiler
kurabilecekleri yöntemler öğretmektir. Bir diğer deyişle mutluluk
ve huzur isteyen bilinçli yanımızla, yaralarımızı iyileştirmeyi
hedefleyen bilinçdışı tarafımızı uzlaştırmayı hedefler.
2.7.1 Danışma Süreci ve Teknikleri
Bu yöntemdeki "Çiftin diyalogu" terapistin yönlendirdiği
seanslarda eşlerin birbirini "anlama, doğrulama, empati yapma"larını sağlayacak biçimde dinlemeleri
öğretiliyor.
Bu yöntem iletişim sürecini "yavaşlattığı, yapı kazandırdığı, tepkiselliği azalttığı ve alıcının bütün
varlığıyla mevcudiyetini sağlayarak gönderilen mesajın bütünüyle algılanmasını sağladığı" için,
oldukça etkili. Diyalog süreci üç kısımdan oluşuyor:
Bu teoriye göre hepimiz eş olarak çocukluk yaşantımızda aldığımız yaraları
iyileştirecek, tamamlanmamış işlerimizi bitirmemizi sağlayacak kişiler seçeriz. Ancak
bu yolla, kendini tamamlamış, mutlu ve gerçekten sevebilme kapasitesine sahip
yetişkinler olabiliriz. İmago İlişki Terapistleri bunun duygusal iyileşmelerimiz için
doğanın bir planı olduğuna inanır.
29
Aynalamak,
Doğrulamak
Empati yapmak.
Aynalama Aşaması
Mesajı alan aldığı mesajın doğruluğundan emin olmadan cevap vermemeli ya da yorum
yapmamalıdır. İlk olarak "eğer seni doğru anladıysam şöyle söyledin" gibi bir cümle kurarak
içine yorum eklemeden duyduklarını tekrar ederek onay alır.
Eğer mesajı gönderen doğru anlaşıldığını söylüyorsa, mesaja verilebilecek bir cevap varsa
ancak o zaman yorum ya da cevap verilir. "Söylemek istediğin başka bir şey var mı" diye
"hayır bütün söylemek istediklerimi söyledim" denilinceye kadar her seferinde aynalama
yapılır.
Eğer başka mesaj kalmamışsa, "bütün söylediklerini birlikte değerlendirecek olursam, ben
şöyle şöyle anladım, doğru anlamış mıyım" denilerek toplam bir değerlendirme yapılır.
Onaylama aşaması
Bu aşamada mesajı alan, verilen mesajı kabul etmese ya da aynı fikirde olmasa bile mesajın
kendi içindeki mantığını anladığını "söylediklerin mantıklı, çünkü..." diyerek ifade eder. Bu
aşamada önemli olan alıcının kendi düşüncesini ya da mesaja cevabını araya sokmamasıdır.
Empati aşaması
Bu son aşamada alıcı, mesaj verenin duygularına empati yaptığını "şöyle hissettiğini
anlıyorum, doğru anlamış mıyım, gerçekten böyle mi
hissettin" diyerek ifade etmelidir.
Rol değiştirme
Bütün aşamalardan sonra alıcı anladığı mesaja yanıt vermek üzere
roller değiştirilir. "Şimdi sana cevap vermek istiyorum" diyerek
söze başlar.
Bu yöntem şöyle işliyor:
Eşlerden birisinin bir mesajı olduğunda diğerine "seninle diyalog kurmak istiyorum, şimdi müsait
misin?" diyerek diyaloğu başlatıyor. Bu talep karşısında alıcının görevi mümkün olan en kısa
süre içinde diyalog talebini kabul etmesi. Uygunsa "evet şimdi uygunum" diyerek kabul edecek,
değilse bir zaman belirleyecek. Diyalog başladığında mesaj veren kişi bir durum, davranış ya da
olayın kendisinde uyandırdığı duygusal etkiye odaklanarak mesajını gönderecek, karşıdakini
eleştirerek ya da saldırarak değil.
30
Bu şekildeki bir diyalog, günlük yaşamdaki karmakarışık, hızla kavgaya dönüşen bir "iletişim"le
karşılaştığında çok daha verimli sonuçlar doğurur. Eşler birbirini gerçekten anlar ve duygularının da
anlaşıldığını hisseder.
2.7.2 Güçlü ve Sınırlı Yanları
Güçlü Yanları
Çiftlerin psikodinamik yapılarını kullanarak terapi yürütüldüğünden, etkili sonuçlar almak
mümkündür. İmago tekniğinde terapist, çiftler arasında hiç deneyimlemedikleri bir iletişim şeklini
adım adım dizayn eder. Çiftler bu yeni etkileşim yolunda eşleriyle ilk defa farklı bir yakınlaşma
gerçekleştirirler.
Temellerini psikodinamik süreçten almasına karşın, bunu bu kadar uzun ve zorlu bir süreç yerine kısa
zamanda farklı bir çerçeveyle sunan yeni bir kurgudur.
Sınırlı Yanları
Özellikle, dikkat bozukluğu olan bir eş, alıcı durumundayken uzun mesajları aynalayabilecek şekilde
kısa süreli hafızasında tutamayabilir. Bu nedenle yöntem, terapist eşliğinde yapılıyorsa, terapistin
gerektiğinde araya girerek her seferinde kısa mesajlar verilmesini sağlaması gerekir.
2.8 TRANSAKSİYONEL ANALİZ YAKLAŞIMI
Transaksiyonel Analiz (TA), 1950’lerin sonlarına doğru Eric Berne tarafından ortaya atılmıştır. Berne,
Freud’dan çok etkilenmesine rağmen, geliştirdiği kuram psikanalitik kuramdan farklıdır, yani
Berne’ün fikirleri, psikanalitik kuramın temelinden türemiştir. Ancak psikanaliz çevreleri Berne’ün
fikirlerini beğenmemişlerdir.
Geleneksel psikanaliz çevrelerinin reddine karşın, psikoloji kökenli psikoterapistler
Transaksiyonel Analiz’i kullanmışlardır.
Transaksiyonel Analiz, kişiler arası iletişim sorunlarının çözümünde uygulanan bir psikolojik değişim
ve analiz yöntemi olarak da tanımlanabilir. Yöntem, Freudçu bir perspektiften hareketle, insan
iletişiminin ve ilişkilerinin, oldukça mekanik bir anlayışını temel alır.
Transaksiyonel Analiz,
Kişilik teorisidir: Kişiliğin nasıl yapılandığını açıklar.
İletişim teorisidir: Sistem ve organizasyonların incelenebilmesi için analiz yöntemi sağlar.
Psikopatoloji teorisidir: Davranış bozukluklarının nasıl oluştuğunu gösterir.
31
Psikolojik gelişimi açıklayan bir teoridir: Çocuklukta şekillenen davranış
şemalarının yetişkin yaşamını nasıl etkilediğini açıklar.
İnsanlar, fiziksel ve zihinsel bakımdan sağlıklı olabilmek için bir dürtüye sahiptirler. Terapi sürecinde
hastanın duygusal ve zihinsel gelişimine ket vuran olumsuzluklar kaldırılmaya çalışılır.
Transaksiyonel Analiz kuramının temelinde benlik durumları yer alır.
Bu benlik durumları:
Anne-baba benlik durumu (Ebeveyn ego durumu)
Çocuk benlik durumu (Çocuk ego durumu).
Yetişkin benlik durumu ( Yetişkin ego durumu)
İnsanlar, başkalarıyla etkileşime girdikleri zaman bu üç benlik durumundan birini baskın olarak
kullanmaktadır. Transaksiyonel Analiz kuramında yer alan benlik durumları Freud’un “id, ego ve süper
ego” kavramlarıyla benzerlik göstermektedir.
Anne-baba ben(ego) durumu
Bazıları iletişim içinde oldukları insanlara karşı anne-baba tavrı takınarak öğütler verir ve
onları istedikleri doğrultuda yönlendirmeye çalışırlar.
Koruyan anne-baba ve eleştiren anne-baba olmak üzere iki türlü davranan insanlar vardır.
Koruyucu anne-baba rolünü benimseyenler, diğer insanların iyilikleri için uğraşırlar.
Karşılarındakileri tıpkı bir çocuk gibi görüp onları korumaya ve kollamaya çalışırlar. Zararlı
davranışlarını bırakmalarını ve zararlı alışkanlıklarından vazgeçmelerini isterler.
Eleştirici anne-baba tavrını takınanlar ise, toplumsal çıkarlar ve kurallar için başkalarını uyarır
ve eleştirirler. Bu tür insanlar kendilerini kültür mirasının mirasçısı ve yeni kuşakların
kurtarıcısı olarak görürler.
Çocuk ben(ego) durumu
İnsanların çocukça tutumları aslında
olumsuz bir durum olarak görülmemektedir,
yani bireyin sorunlu bir kişiliğe sahip
olmasından kaynaklanan bir yaklaşım
değildir. Çocuk ben durumu “doğal çocuk”
ve “uyarlanmış çocuk” diye iki bölümden
Berne, insan doğasıyla ilgili olumlu bir inanışa sahipken, insan yaşamıyla ilgili kötümser
bir görüş belirtir. Bireyler hayata “OK” yaşam rolüyle merhaba derler; ama çocukluk
dönemindeki olumsuz yaşantılar, telkinler, etkileşimler çocuğun kendisini farklı
algılamasına ve “OK” yaşam konumunu kaybetmesine yol açmaktadır. Sonrasında ise,
patolojik gelişim ortaya çıkar.
32
oluşur.
“doğal çocuk” kişiliğin eğitilmemiş yanı olarak kabul edilir. İçinden
nasıl geliyorsa öyle davranır. Fiziksel ihtiyaçlarını her zaman önde
tutar. “uyarlanmış çocuk” ise doğal çocuğun az ya da çok
eğitilmesiyle ortaya çıkar.
Az eğitilenler “asi çocuk” olup kanun ve kurallara karşı çıkar. Çok
eğitilenler ise “uslu çocuk” olup kanun ve kurallara uyum sağlar.
Bütün insanlar doğal çocuk olma sürecinden geçerek ya
“asi çocuk” ya da “uslu çocuk” olurlar.
Yetişkin ben(ego) durumu
Bu benlik insanın akılcı ve mantıklı tarafıdır. İnsan bu
tutum sayesinde ne asi olur ne de uysal. Olay ve
olgulara gerçekçi değerlendirmeler yaparak bakar. Ani
çıkışlar yerine sık dokuyup ince eler, başkasının hatırı
için karar vermez, doğrusu neyse onu yapar.
Transaksiyonel Analiz kuramı, temel kavramları arasında “hayat pozisyonunu” kendimize, başkalarına
ve yaşama karşı aldığımız tavır olarak belirler. Eğer bu pozisyon kendimize ve dünyaya olumlu bakışı
içerirse, bir başka deyişle: ”Ben de iyiyim, yapabilirim, başarabilirim, diğerleri de, genel anlamda,
iyidir, yapabilir ve başarabilirler” pozisyonu, hem kendimizle barışık olur hem de başkaları ile
işbirliğine girebiliriz. Bu da ruh sağlığımız kadar verimliliğimizi ve üretkenliği arttırır.
Dünyaya veya başkalarına olumlu baksa da kendini azımsayan kişi, edilgen ve mutsuz olur. Kendine
güvenen ama başkalarının potansiyelini azımsayan kişi ise ya kimseye güvenmediği için her şeyi kendi
yüklenir, yorgun düşer, ya da güvensizliğinden dostça ilişkiler geliştiremez. Kendisini beğenmeyen ve
sevmeyen, aynı zamanda diğer insanlara ve yaşama olumsuz bakan kişi ise kendini çıkmazda görür,
bu pozisyondan çıkamazsa ruh sağlığını da yaşamını da yitirebilir.
Transaksiyonel Analizin diğer bir alt kuramı ise canlılar arası “temas iletisi” veya “okşanma”
ihtiyacıdır. Temel ihtiyaçlarımız arasında, fark edilmek, kabul görmek, sevilmek ve beğeni vardır.
Ruhsal anlamda sağlıklı olan bireyler her üç benliği duruma göre kullanırlar. Kimi yerde çocuk
benlik durumunu kullanırken, kimi yerde ise yetişkin benlik durumunu kullanabilir. Özellikle
yetişkin benlik durumu, çocuk ve anne-baba benlik durumları arasında arabulucu görevindedir.
Örneğin, muhtaç birini gördüğümüzde, çocuk yanımız boş ver bu para ancak sana yeter, diye bizi
yardım etmekten alıkoymaya çalışır; anne-baba yanımız ise bütün paranı ona ver diyerek bizi
parasız bırakmaya yönlendirir. Yetişkin yanımız devreye girerek, paranın bir kısmını kendine
sakla, bir kısmını da ona ver diyerek orta yolu bulmamıza yardım eder.
33
2.8.1 Danışma Süreci ve Teknikleri
Transaksiyonel Analiz kavramı, birbiriyle ilişkili dört terapi için kullanılır. Bunlar;
1. Yapısal Analiz (Ben durumları),
2. Transaksiyonel Analiz,
3. Oyun Analizi,
4. Yazgı Analizi (Yaşam senaryoları)
Yapısal Analiz ( Ben durumları ):
Bir benlik durumunun diğerlerinden ayrıştırılarak tanımlanmasıdır. Yapısal analiz, hastanın sahip
olduğu benlik durumlarının varlığını ve yapısını tanımasını sağlamaya çalışır. Temel amaç bütün benlik
durumlarını koordineli olarak kullanmasına yardım etmektir.
Transaksiyonel Analiz:
Terapideki amaç, yetişkin, anne-baba ve çocuk benlik durumlarının ne zaman serbest bırakacağını ve
ne zaman yönetici olacağını belirleme kabiliyetinin kazandırılmasıdır. Ayrıca sosyal kontrolü de elde
etmeleri sağlanır. Eğer bireyin sosyal kontrolü yoksa diğer insanlar bilinçli veya bilinçsiz olarak, çocuk
ve anne-baba benlik durumlarını olumsuz etkileyebilirler.
Oyun Analizi:
Transaksiyonel Analizdeki “oyun” kavramı günlük dildeki oyunlardan farklıdır ve iletişimlerde ortaya
çıkar. Aynı zamanda gizil bir amacı vardır. Önceden planlanır ve sonuca doğru gelişen karşılıklı
davranış dizilerini içerir.
Günlük dildeki oyunlar ise, temel amacı bir zaman aralığını düzenlemek olan tek bir materyal alanı
çerçevesinde oluşmuş, bir dizi yarı törensel yalın ve tamamlayıcı karşılıklı oyunlar olarak
tanımlanabilir. Bu oyunlar dürüst ve içten özellikler
gösterir.
Berne, oyunları oluştukları ortamlara göre çeşitli
gruplarda toplamıştır. Bu oyunlar;
Yaşam oyunları,
Evlilik oyunları,
Toplantı oyunları,
Cinsel oyunlar,
Yer altı dünyası oyunları
İyi oyunlardır.
Oyun analizi kullanılarak danışana sosyal kontrol kazandırılır. Oyun analizi ile stroke (bir kimsenin
varlığının onaylandığını gösteren bir eylem) sağlama yöntemlerini öğrenmesine yardım edilir.
Yaşam Senaryoları:
34
Bu kavram Transaksiyonel Analiz kuramına ait bir kavramdır. Bir yaşam senaryosu, kısmen bir yaşam
planı olarak tanımlanmakta ve kişinin “kendisinin oynadığı” dramatik bir sahne oyununa
benzetilmektedir.
Yaşam senaryoları, çocukluk yıllarındaki ilk kararlarla ilgilidir. Bu ilk kararlar bireyin sonraki yaşamını
şekillendirmektedir. Yaşamın ilk başlangıcında çocuk çevresine nasıl en iyi adapte olabileceğine dayalı
bir “yaşam senaryosu” seçer. Yaşam senaryosu için kendisinin veya diğer insanların OK olup
olmadığına inanmasına dayalı olan dört yaşam durumu vardır:
B
e
n
i
y
iyim – Sen iyisin
Ben iyiyim – Sen iyi değilsin
Ben iyi değilim - Sen iyisin
Ben iyi değilim - Sen iyi değilsin
“Ben iyiyim – Sen iyisin” yaşam durumu sağlıklı ve sağduyulu bir durumdur. Bu yaşam
durumundaki kişiler ilişkilerinde dürüst ve duygusaldır. Kendisiyle ve başkalarıyla ilgili problemleri
yapıcı biçimde çözümleyebilir.
“Ben iyiyim – Sen iyi değilsin” yaşam durumundaki kişiler, sık sık kendilerini aldatılmış ve haksızlığa
uğramış hissederler. Dolayısıyla başlarına gelenlerden başkalarını sorumlu tutarlar, başkalarını
eleştirirler, problemlerini yansıtırlar ve suçlarlar.
“Ben iyi değilim - Sen iyisin” yaşam durumundaki kişiler, kendilerini başkalarıyla
karşılaştırdıklarında kendilerini güçsüz hissederler. Kendileri hakkında olumsuz düşüncelere
sahiptirler ve depresif kişilerdir.
“Ben iyi değilim - Sen iyi değilsin” yaşam durumundaki kişiler, yaşama ilgisini yitiren, içe kapanık
davranışlar gösteren kişilerdir. Bu kişiler “yaşam hiçbir şeye değmez” duygusuna kapılırlar.
2.8.2 Transaksiyon
35
Kişilerarası iletişimde bir uyarıcı ve bir tepkiden oluşan birime denir. Sosyal bir etkileşim, çeşitli
transaksiyonları içermektedir. Transaksiyonel Analiz kuramı insanı olumlu olarak ele alan insancıl bir
yaklaşımdır.
2.8.2.1 Transaksiyon Türleri
Berne, tamamlayıcı, kapalı ve gizil olmak üzere üç çeşit transaksiyon bulunduğunu belirtmektedir. Her
bir transaksiyon çeşidi için ayrı bir iletişim kuralı ortaya çıkmaktadır.
Tamamlayıcı Transaksiyon: İletişimde bulunan iki kişinin sadece bir ego durumundan hareket
ettiği ve uyarıcıyı gönderenin karşısındaki kişide amaçladığı ego durumundan tepki aldığı
transaksiyonlardır.
Burada kişi karşısındaki kişinin beklentisini karşılamaktadır ve bu da iletişimin devam ettiğinin
göstergesidir. Transaksiyon tamamlayıcı olduğu müddetçe iletişim sonsuza kadar devam
edecektir. Örneğin, A kişisi: saat kaç? diye soruyor, B kişisi: tam 12 yanıtını veriyor.
Kapalı Transaksiyonlar: İletişimde bulunan iki kişinin sadece bir ego durumundan hareket
ettiği ancak bu uyarıcıyı gönderenin karşısındaki kişide hedeflediği ego durumundan tepki
almadığı transaksiyonlara denmektedir.
Burada artık tepkide bulunan kişi, kendisini uyardığı ego
durumundan tepkide bulunmamakta, farklı bir ego
durumundan tepkide bulunmaktadır.
Yani kendisine uyarıda bulunan kişinin beklentisini
karşılayamamaktadır. Bundan sonra artık iletişim devam
etmeyecektir.
Tekrar iletişimin devam etmesi için taraflardan birisinin ya da her ikisinin beraber ego
durumlarını değiştirerek iletişim kurmaları gerekmektedir. Aksi halde iletişim devam
etmeyecektir. Bu iletişimdeki kesilme kısa bir süre için olabileceği gibi uzun bir süre hayat
boyu da devam edebilir. Örneğin;
A:(zayıf ve nazlı bir ses tonu): Çok yorgunum.
B:(zayıf ve nazlı bir ses tonu): Ben de çok yorgunum.
C:(zayıf ve nazlı bir ses tonu): Bulaşığa yardım eder misin?
D:(sert bir ses tonu): Bana ne yapmayacağım.
Gizil Transaksiyonlar: Farkında olunmadan kullanıldığı için yaşantıda farklı durumların ortaya
çıkmasına sebep olmaktadır. İletişimde bulunan iki kişiden sadece birisinin ya da her ikisinin
de iki ego durumunun birden harekete geçtiği ve aynı anda psikolojik ve sosyal olmak üzere
iki farklı mesajın beraber yer aldığı transaksiyonlara denmektedir. Bu transaksiyonda iki farklı
mesajın beraber yer alması ve ikiden fazla ego durumunun bulunması nedeniyle transaksiyon
hem kapalı hem de tamamlayıcı niteliktedir. Örnek:
36
Müşteri: Şu hırka kaç lira?
Tezgâhtar: Şu mu? O çok pahalıdır.(Bu mesajın arkasındaki örtük mesaj
“Sen bu pahalı şeyi satın alamazsın; hadi al da görelim.”)
2.8.3 Güçlü ve Sınırlı Yanları
Güçlü Yanları
Kuramda herkesin anlayabileceği bir dilin oluşması amaçlanmıştır. Temel ve basit, çoğu kez de çarpıcı
olan bu sözcüklerin kolayca anlaşılması, yaklaşımın güçlü bir özelliğidir.
Kuram, uygulama yönünden çeşitlilik içermektedir. Bütünleştirici bir yaklaşıma sahip olması
uygulayıcıların yaratıcılıklarını cesaretlendirmekte ve desteklemektedir. Kuramın temel felsefesini
kişiliği ile bağdaştırabilen uygulayıcıların elinde zengin teknikler başarıyı garantilemektedir.
Sınırlı Yanları
Kuramın temelinde yer alan benlik (Ego) durumları kavramları(Anne-baba, yetişkin ve çocuk ego
durumları), sadece kuru sözcükler olarak kullanıldığında amaca ulaşamamaktadır. Ayrıca sadece üç
ego durumu yoktur. Çok fazla yaşantımız olduğu için binlerce ego durumuna sahibiz. Üç ego durumu,
sadece bir benzetmedir. Hiçbir zaman belli rolleri ifade etmemektedir.
Kuramın temel felsefesini kendi kişiliği ile bütünleştiremeyenler Transaksiyonel Analizi kötüye
kullanabilmekte ve çarpıtabilmektedir.
37
KAYNAKÇA
İbrahim Ethem Özgüven, ‘Evlilik ve Aile Terapisi’, PDREM Yayınları, Ankara, 2000
Thomas Gordon (Editör: Birsen Özkan), Etkili Ana Baba Eğitiminde Uygulamalar, Sistem Yayıncılık,
İstanbul, 1996
Haluk Yavuzer (Editör), Evlilik Okulu, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2004
Nazlı Serap, Aile Danışmanlığı, Nobel Yayınları, Ankara, 2001
Efser Kerimoğlu, Aile Tedavileri, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1996