98

GOP+ 2015/1

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: GOP+ 2015/1
Page 2: GOP+ 2015/1
Page 3: GOP+ 2015/1
Page 4: GOP+ 2015/1

32

42

16

22

12

36

46

28

NECİP FAZIL VE

BÜYÜK DOĞU

10

14

3818 MART

1915 ŞANLI

ZAFERİN 100. YILINI KUTLADIK

ENGELLİ YAŞAM;

ENGELSİZ BELEDİYE

50

SULTAN MURAD HÜDA-VENDİGAR’IN

HEDİYESİ:

KOSOVA

30 AĞUSTOS ZAFER

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

KOD ADIİRTİCA

İMRAN’IN KADINI HANNE

BÜYÜMEDEN OKUMANIZ GEREKEN 10 KİTAP

ORKİDE BAKIMI İNCELİK

İSTER

GİY &

KULLAN

34

44

18

RAMAZANIN MUTLULUĞUNU

BİRLİKTE YAŞADIK

ANADOLU’NUN FETHİ

2015 ÇANTA

MODASI

İSTANBUL’UN MÜTEVAZİ

ASİLZADESİ SÜLEYMANİYE

GÜÇLÜ KADIN GÜÇLÜ

GELECEK

İÇİNDEKİLERTEMMUZ-AĞUSTOS 2015 • SAYI: 01

Page 5: GOP+ 2015/1

82

52

90

ONUN YAKTIĞI

IŞIK HALA AYDINLIK

BÜYÜYEN DEVLET, EGEMEN MİLLET

TAŞLITARLA YAZILARI:

BALTA BURUN RENO

96

84

62

94

BULMACA

76

EĞLENCENİN VİALAND

MODU

G.OSMANPAŞA İSTANBUL’UN EN

GÖZDE 5 İLÇESİ ARASINA

GİRECEK

88

MUHACİR YARASI

68

70 HIZLI VE BAŞARILI

74

64

86

KERTENKELE DİZİSİNİN

YILDIZI TİMUR ACAR İLE ÇOK ÖZEL

SÖYLEŞİ

ÇEVREYE VE DOĞAYA

SAYGILI

HAMİLELİKTE BESLENME

BİLGİ EVLERİ GENÇLERİMİZİ

GELECEĞE HAZIRLIYOR

BAŞARI, DENGE

MESELESİ Mİ?

LÜBNAN KÖFTESİ FELAFEL

72SAĞLIKLI VE SPORTİF BİR

G.OSMANPAŞA İÇİN

ÇALIŞIYORUZ

Page 6: GOP+ 2015/1
Page 7: GOP+ 2015/1

Adını tarihin şanlı sayfalarından alan, zengin kül-türel birikimiyle İstanbul’un en önemli ilçelerinden birinde yaşıyoruz. İçinde bir Türkiye mozaiği barındı-ran Gaziosmanpaşa’da, hemşerilerimiz bu zenginliği ilçemizin her köşesine yansıtıyor. Gaziosmanpaşalılar olarak paylaşmanın ve birlikteliğin getirdiği ruhun dinamizmini yaşıyor, keyfini tadıyoruz. İdeallerimizi ve sevdalarımızı aynı potada eritip, tek yürek olarak geleceğimizi şekillendiriyoruz.

Her şeyin en güzeline layık olan sizlerin yaşam kalitesini yükseltmek en büyük amacımız. Sizlerden aldığımız enerji ile daha yaşanabilir bir Gaziosman-paşa oluşturma çabamız sürüyor. Bu çabamızda sizlerin yanımızda olduğunu bilmek, bize büyük bir güç ve şevk veriyor.

Gaziosmanpaşa’da yaptığımız ve yapmaya devam ettiğimiz hizmetlerle değişim ve dönüşümün öncüsü olmaya çalışıyoruz. ‘Şehirde Dönüşüm, Yaşamda Geli-şim’i sağlamak amacıyla belediyecilik hizmetleri anla-mında sizlere her şeyin en iyisini sunmaya çalışırken

kent hayatı, kültür, sanat, spor, edebiyat gibi pek çok konuda da sizleri farklı ufuklara götürmek istiyoruz. GOP+ dergimiz de işte bu düşüncelerle hayata geçti. İlk sayısında buluştuğumuz GOP+’nın ilçemizin ta-nıtımına da büyük bir katkı sunacağına inanıyorum. Gaziosmanpaşa’yı ve ilçemizin tüm renklerini anla-tacağımız bu dergimiz ile birbirinden farklı konular-la kültürel dünyamızı daha da zenginleştirecek bir hizmete imza atıyoruz.

Dergimizi hazırlarken Türkiye’nin ve İstanbul’un 2023 hedeflerini kendimize referans aldık, doğadan ve üstünde yaşadığımız toprakların kültürel zengin-liklerinden esinlendik. Amacımız toplumumuzun her kesimini kucaklamak. Sizlerin teveccühüyle, farklılıkları zenginlik sayan, birlikte yaşam kültürü-nü besleyen ve yeni fikirlere değer veren ‘Yeni Tür-kiye’nin güçlü sesi olacağız.

Güveniniz ve desteğiniz için teşekkür ediyor, sağ-lıklı, huzur dolu yarınlar diliyorum.

Hasan Tahsin USTAGaziosmapaşa Belediye Başkanı

Değerli Gaziosmanpaşalılar,

Page 8: GOP+ 2015/1

Sayı 01, Temmuz/Ağustos 2015

Gaziosmanpaşa Belediyesi Adına Yayın Sahibi:Hasan Tahsin USTA(Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı)

Genel Yayın Yönetmeni:Zekeriya EROĞLU(Başkan Yardımcısı)

Yayın Koordinatörü:Murat DOĞAN(Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürü)

Editör (Sorumlu):Ömer Faruk Kirali

Yayın Danışmanı:Sezgin ÇEVİK

Page 9: GOP+ 2015/1

Grafik Tasarım:Şükran KUMRAL

Yayın Türü:Yaygın Yerel Süreli

Yayın Süresi:2 Aylık

ISSN No:

İletişim:Merkez Mah. Cumhuriyet Meydanı No:20 Ga-ziosmanpaşa/İSTANBUL

[email protected]

GOP+ dergisi Gaziosmanpaşa Belediyesi’nin ücretsiz yayınıdır. Her hakkı mahfuzdur. Der-gideki yazı, fotoğraf ve diğer görsellerin izin alınmadan veya kaynak gösterilmeden her türlü ortamda çoğaltılması yasaktır.

Baskı:Forart Basım

Page 10: GOP+ 2015/1
Page 11: GOP+ 2015/1

VİTRİN+

Page 12: GOP+ 2015/1

10

ANADOLU’NUN FETHİ

İllüstrasyon: Harbiye Orduevi Müzesi

Page 13: GOP+ 2015/1

11

“Ya Rabb! Seni kendime vekil yapıyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda sava-şıyorum. Ey Rabbim! Niyetim hâlistir, bana yardım et; sözlerimde hilâf varsa beni kahret. Eğer kalbimdeki düşüncelerimi bu dilimle söylediğim sözlerime uygun bulursan düşmanla-ra karşı yaptığım bu cihad’da benden yardımını esirgeme, her müşkili bana kolay yap!.”

O gün Malazgirt Meydanı’nda Cuma namazının hemen ardından dua eden Sultan Alparslan böyle dua etmişti. Bizans ordusuna karşı vereceği mücadelenin Müslüman dünyası için olan öneminin farkın-daydı. Farkında olduğu diğer bir husus da, Bizans ordusunun sayıca olan üstünlüğüydü. Ama o Rabbi-ne sığındı, askerlerinin cesaretine güvendi. Rabbi de ona el verdi ve o Cuma günü Malazgirt Meyda-nı’na düşmeye başlayan karanlık, Sultan Alparslan komutasındaki Müslüman ordusu için Anadolu’da batmayacak bir güneşin müjdesi oldu. Malazgirt Savaşı ile Selçuklu-lar, siyasal hayatlarının en büyük za-ferini kazandılar. Belki kendileri de farkında değillerdi ancak bu zafer, Anadolu’nun geleceğini biçimlen-direcek yeni bir dönemin sayfalarını açıyordu.

Bizanslılar, Selçukluların kendi-leri için teşkil ettikleri tehlikenin farkındaydılar. Bu nedenle bu yük-selen gücü engellemek için köklü

26 Ağustos 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi’nin üzerinden tam 944 yıl geçti; ancak zaferin heyecanı hala taze, Selçuklu’nun başarısı hala zihinlerde.

üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur, gayeme ulaşırım; ya şehid olur cennete giderim.

Beni takip etmek isteyenler arkam-dan gelsin. Takip etmek istemeyenler diledikleri yere gitsinler!

Bugün burada emir veren bir Sultan yok; emredilen bir asker de yok. Bugün ben sizlerden biriyim, sizlerle birlikte savaşan bir gâziyim.

Peşimden gelen ve nefislerini Yüce Allah’a adayanlardan şehid olanlar cennete, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır. Ayrılanları âhirette ateş, dünyada ise şerefsizlik beklemek-tedir!”

Ey Askerlerim!Eğer şehid olursam, bu beyaz elbise

kefenim olsun. O zaman rûhum gökle-re çıkacaktır. Melik-Şâh’ı yerime tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak, önümüzde çok hayırlı günler olacaktır.”

Çok büyük beklentilerle Bi-zans imparatorluk tahtına oturan Romanos Diogenes, askeri tarihinin en büyük hezimetlerinden birini ya-şadı, esir düştü. 3 Eylül’de ülkesine gitmek üzere yola çıktığında, Al-parslan, Selçukluların Anadolu’daki varlıklarını tescil ettirmiş, uzun süredir Anadolu’da akınlar yapan Türklerin bölgedeki varlıklarını siya-si meşruiyet zeminine oturtmuştu. Malazgirt Savaşı ile Anadolu’nun kapıları Türklere açıldı; Selçukluların Anadolulaşması ya da Anadolu’nun Selçuklulaşması başlamış oldu.

VİTRİN+ GÜNDEM

önlemler almaları gerektiğine inanı-yorlardı. Anadolu’nun yeni baştan fethi amacıyla tahta çıkan Romanos Diogenes, imparatorluğun Anado-lu’daki egemenliğini yeniden tesis etmek üzere harekete geçer. Tahta çıktıktan kısa bir süre sonra Anado-lu seferine çıkar ve Kayseri, Sivas, Divriği ve Maraş hattını takiben Ha-lep’e gelir. Alparslan’ın ordularının ilerleyişinden rahatsızlık ve endişe duyan Bizans İmparatoru, askeri kuvvetine duyduğu güven ile kendi sonunu getirecek bir savaş kararı alır. İki devlet arasındaki ilişkilerin nihai bir hesaplaşma dönemine gir-diği bu dönemde büyük bir savaş zaten bekleniyordu. Ancak askeri dehaları ile ün salmış iki komutan-dan hata yapan Diogenes oldu. 100 binin üzerine çıkan devasa ordu-sunun büyük bir kısmı piyadeydi ve hareket kabiliyeti hayli hantaldı. Neredeyse yarısı kadar büyüklükte bir gücü olan Alparslan’ın komutan-larının sevk ve idaresindeki birlikle-rin büyük çoğunluğu süvariydi ve hareket kabiliyeti kıvraktı.

26 Ağustos günü beyaz elbise-lerini giyen Sultan Alparslan, Cuma namazını eda etti ve ardından askerlerine şöyle hitap etti:

“Kumandanlarım, askerlerim!Biz ne kadar az olursak olalım,

onlar ne kadar çok olurlarsa olsunlar, daha fazla bekleyemeyiz. Bütün Müs-lümanlar’ın minberlerde bizim için duâ ettikleri şu saatte kendimi düşman

Page 14: GOP+ 2015/1
Page 15: GOP+ 2015/1

13

Anadolu topraklarının bağımsızlık mücadelesi 19 Mayıs 1919 tarihinde başladı. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları fevkalade yetkilerle donatılmış olarak Bandırma vapuruyla İngiliz-lerin işgali altındaki Samsun iskelesine geldiler. Milli Mü-cadele hareketini başlatmak üzere Anadolu içlerine doğru ilerleyen Mustafa Kemal, 22 Haziran’da Amasya Genel-gesi’ni yayınladı, ardından Erzurum ve Sivas Kong-re’lerini düzenledi. 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Gazi, 23 Nisan 1920’de TBMM’yi kurdu. Böylece Ankara istiklal mücadelesinin merkezi haline geldi. Anadolu’nun her köşe-sinde sürdürülen mücadeleler ile düşmana karşı amansız bir mücadele başlatıldı. Yurdun doğusu, batısı ve güneyinde sürdürülen mücadeleler-de önemli kazanımlar elde edildi. Bu sırada askeri taktik dehasının bir sonucu olan

Sakarya Zaferi, Mustafa Ke-mal’e Gazi unvanını ve Mareşal rütbesini kazandırırken, Türk ordusunun taarruz pozisyonu-nu güçlendirdi. Tam bir sene sonra 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Gazi’nin hücum emri verdiği sırada cephede kahraman subaylarımız ve cephe gerisinde zafere inanmış, dua ile bekleyen bir Türk halkı vardı.

Takvim yaprağı 30 Ağustos 1922’yi gösterdiğinde Kütahya Dumlupınar’da başlayan Başko-mutanlık Meydan Muharebesi ve Kurtuluş Savaşı, kesin zaferle sonuçlanmış, Anadolu’da sadece Türk Bayrağı dalgalanmaya başlamıştı. Civanmert ve kahra-man ordumuzun cesur ve sadık askerlerinin tarihe yazdığı bu başarı, imanın, inancın, intizam ve ümidin neticesidir. Bugün de kahraman ordumuzu minnet ve gururla anıyor, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı aynı heyecan ile kutluyoruz.

Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İstiklal mücadelemizin bütün kahramanlarını, aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz.

VİTRİN+ GÜNDEM

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN…

KORKMA! Mehmet Akif Ersoy

Cehennem olsa gelen, Döğsümüzde söndürürüz.Bu yol ki Hak yoludur, Dönme bilmeyiz, yürürüz;Düşer mi tek taşı sandın harim-i namu-sun,Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldır-sa,Denizler ordu, bulutlar donanma yağ-dırsa,Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlarTaşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsar,Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!

Page 16: GOP+ 2015/1

14

Page 17: GOP+ 2015/1

15

GeometrikGöz alıcı ve neon renklerde raf-

lardaki yerini alan daire şeklindeki çantalar ile farkınızı ortaya koyun. Keskin hatları sevenler için zarf şek-linde olan dikdörtgen modeller ise bu sezonun favorileri arasında bu-lunuyor.

PüsküllüUzunlu kısalı püsküllerle süslen-

miş çantalar son sürat yoluna de-vam ediyor. Siyah, taba, kırmızı gibi birçok renk seçeneği ile günlük ve abiye stilinizi tamamlayacak bu trendi yakalamak için acele edin.

2015

ÇANTA MODASI

VİTRİN+ MODA

TASARIMCI RUHLAR İÇİN

Bazen mağazaları talan eder ama yine de aradığımız modeli bulamayız; ya rengi uymaz ya da demodedir. İş başa düşünce de maharetli eller devreye girer, kendi çantamızı kendimiz yaparız. Gaziosmanpaşa Belediyesi Kadın Koordinasyon Merkezi ve Engelsiz Yaşam ve Dayanışma Merkezi’nde kadınların en kıymetlisi olarak

BüzgülüKullanım rahatlığının yanı sıra

şık tasarımı ile dikkat çeken büz-gülü çantalar bu sezonun en havalı modellerinden. Şıklığınızı tamam-layacak zincir askılar ile bütünleşen modelleriyle bu torba çantalara bayılacaksınız.

DesenliÇiçekli, kareli, puanlı... Birbirin-

den güzel ve farklı desenler, klasik omuz askılı çantalara yeni bir soluk getiriyor. Özellikle çalışan kadınla-rın stiline hava katan bu modeller arasında seçim yapmakta zorlana-caksınız.

ürünlerin paketlerinden ya da kullanılmış kağıt, gazete ve dergi sayfalarından kesilen ufak kesitlerin bir araya getirilmesiyle elde edilen çantalar, tamamen sahibinin zevkine göre şekilleniyor. Dilerseniz Gaziosmanpaşa Belediyesi tarafından düzenlenen kermeste Engelsiz Yaşam Merkezi’nde engelli vatandaşlarımızın elinden çıkan çantaları satın alabilirsiniz.

eşyalarını tamamlayan çanta yapım kursları veriliyor. Özellikle kağıt katlama tekniği ile yapılan çantalar, geri dönüşüme de katkıda bulunuyor. Marketlerde satılan

Pervin CAN

Page 18: GOP+ 2015/1

16

R+ SOSYAL SORUMLULUK

Gerek engelli gerekse hasta hemşerilerimizin ihtiyaç duydukları ürün ve hizmet-lere zahmetsizce ulaşmasını sağlayacak referans noktaları önceliklerimiz arasında bulu-nuyor. Engeli nedeniyle özel eğitime ihtiyaç duyan engelli insanımızın eğitim ve kişisel gelişimini destekleyen En-gelsiz Yaşam ve Dayanışma Merkezi’ni kurduk. Amacımız çocukluktan itibaren top-

Gaziosmanpaşa Belediyesi, “Önce insan!” diyen belediyecilik anlayışıyla kurduğu Engelsiz Yaşam ve Dayanışma Merkezi’nde engelli vatandaşlarımıza umut oluyor.

Tüm Türkiye’de olduğu gibi ilçemizde ikamet eden engelli hemşerilerimizin herkesten farksız yaşaması ve hayata uyumu bizim için çok önemli bir mesele.

ENGELLİ İNSANIMIZA UMUT OLUYORUZ ENGELLİ YAŞAM; ENGELSİZ BELEDİYE

Page 19: GOP+ 2015/1

17

R+ SOSYAL SORUMLULUK

lumsal yaşama etkin ve üretken bireyler olarak katılmalarını sağlamak. Bu merkezlerde 5 per-sonel vasıtasıyla engellilere çeşitli kurslar veriyor. 12’şerli gruplar halinde takı, ahşap, çanta ve sabun yapımı konusunda eğitim alan kursiyerler arasında zihinsel, işitme, görme, ortopedik, böbrek ve karaciğer hastalıklarından muzdarip engelli vatandaşlarımız bulunuyor. Hepsinin ortak özelliği ise öğrenmeye olan inançları ve belediyemizin onlara verdiği des-tek. Engelsiz Yaşam ve Dayanışma Merkezi, verdiği kursların yanı sıra engellilere sosyal yardım-larda bulunuyor ve danışmanlık

hizmeti veriyor. Merkez vasıta-sıyla engellilere hasta bezi, hasta yatağı, tekerlekli sandalye, akülü sandalye, işitme cihazı, baston yardımı yapılırken, engelli maaşı, engelli kimlik kartı çıkartılma-sı, sosyal yardımlar ve medikal yardımlar hakkında bilgilendirme de yapılıyor.

Yetmez Ama...İlçe sınırlarımız içinde yaşa-

yan engelli okul öğrencileri için engelli okul servisi, hastaneye gitmek isteyen ve bu konuda talepte bulunan özürlü aileleri için de ambulans ve araç hizmeti veriyoruz. Öte yanda hizmet

ve kamu binalarının, okulların engelli vatandaşların kullanımına uygun bir şekilde düzenlenmesi için çalışmalar devam ediyor. Yeni açılan yollarda ve düzenleme yapılan kaldırımlarda engelli ula-şımını göz önünde bulundurarak projelendirmeler yürütülüyor. Engelli çocukların da özgürce eğlenebilmeleri için parklarımız-da özürlü çocuk oyun alanları ve özürlü spor aletleri yapılması planlanmış olup, bu oyun grup-larının Gaziosmanpaşa Belediyesi sınırlarında bulunan tüm parkla-ra uygulanması hedefleniyor.

Page 20: GOP+ 2015/1

18

90’lı yıllardan bugüne taşınmaz kavramı manasında çok değişim yaşandı. Bir zamanlar walkman ya da CD çalar ile kurduğumuz cümleler yerlerini cep telefon-larına bıraktı. Son 10 yıldır da yaşantımızda vazgeçilemez bir yer edinen akıllı telefonlar kimimiz için kişisel asistan kimimiz içinse haber kaynağı olarak küresel iletişim aracımız haline geldi.

Ancak insan dehası bununla ye-tinmiyor. Her şeyin küçüğü sevilir denir ya, işte hayatımızı düzene koyan, kolaylaştıran ve bir bakıma bağımlılık haline gelen bu akıllı aygıtlar küçülmeye ve yakınlaşma-ya devam ediyor. Artık cebimizde taşıdığımız bu akıllı cihazları kolu-

minik tasarım harikalarına çevrildi. İşte size kısa bir süre şaşırtacak an-cak hızlıca alışacağımız giyilebilir teknoloji harikalarından birkaçı…

APPLE WATCHBir iPhone kullanıcıysanız, Apple

Watch ile eşleştirebileceğiniz telefo-nunuzun aramalar, mesajlar ve ema-illerini yönetebilecek ve telefonu-nuzda mevcut olan haritalar, fitness uygulamaları, Siri, Passbook, Borsa, hava durumu, alarm, zamanlayıcı gibi uygulamalar ile kullanabilecek-siniz. Üç farklı tasarımıyla da göz dolduran Apple Watch hayatımıza renk katacak.

Yaşam kalitemizi artırmak amacıyla tasarlanan giyilebilir teknolojinin ilk akla gelen modeli elbette ki akıllı saatler. Bu saatlerin en önemli özelliklerinden biri kullanıcılarını gün içerisinde telefonları ile meşgul olmaktan kurtarmaları.

nuzda taşımaya hazırlanın. Çünkü

taşınabilir kavramı yerini giyilebilir

kavramına bıraktı.

Artık dünya giyilebilir tekno-

lojilerin peşinde. Gözler tansiyon

ölçen, adım sayan, konum belirle-

yen, bizim adımıza hatırlayan bu

Page 21: GOP+ 2015/1

19

FILIP 2Ebeveynlerin içini rahatlacak bu ürün ile çocuk kayıp

haberlerini daha az duyacağız. Filip 2 ile anne ve babalar 4-11 yaş arasındaki çocuklarının konumlarını hızlı bir şekilde öğrenip, gerekli olduğunda hemen ulaşabile-cekler. Telefon görevi üstlenen akıllı bir saat olan Filip 2 ile çocuklar kendileriyle ilgili acil bir durum söz konusu olduğunda saatlerini telefon gibi kullanabilecekler.

VIVOFIT 2Formuna dikkat edenlerin vazgeçilmez aksesuarla-

rından olan Garmin Vivofit 2, yeni tasarımı kadar sesli uyarı sistemi ve kronometresi ile dikkat çekiyor. Onu asıl çekici kılan ise kullanıcısını kalkıp hareket etmesi konusunda uyarması. Bir yıla yakın pil ömrü olan Vivofit 2, 2,50 metreye kadar su geçirmiyor.

Son 10 yıldır cebimizde taşıdığımız akıllı cihazları kolunuzda taşımaya hazırlanın. Çünkü taşınabilir teknoloji söylemi yerini

“giyilebilir teknoloji”ye bıraktı.

Bahadır ÖMÜR

Page 22: GOP+ 2015/1

1

Page 23: GOP+ 2015/1

2

TEKNOLOJİ DÜNYASITEKNOLOJİ DÜNYASIKÜLTÜR+

Page 24: GOP+ 2015/1

22

KOSOVAFahri TUNA

SULTAN MURAT HÜDAVENDİGAR’IN HEDİYESİ:

Page 25: GOP+ 2015/1

23

Balkanların ortasında, dağlarla ovalarla süslenmiş, nehirlerle

ve çaylarla bezenmiş bir ülke Kosova; kültür, tarih ve doğa

turizmine gönlünü sonuna kadar açmış, sizleri bekliyor.

Page 26: GOP+ 2015/1

24

T R+ SEYAHATNAME

Şar Dağları’nın yamaçlarında kekik kokuları arasında gezinir-ken, aşağınızda Akdere kıyısında serpiştirilmiş tarihi dokusu ve otuz üç mimarisiyle rüya gibi bir şehir, kıyısında bereketli Prizren Ovası, arkada Kosova ile Arnavut-luk sınırını oluşturan ve bağrında bütün Balkanların manevi fatihi Sarı Saltuk’un makamını barındı-ran karlı Gora Dağları… Hiç şüphe yok ki Kosova, en kısa zamanda görülmesi, gezilmesi, yaşanması gereken bir ülke.

Kosova Ovasının Orta Yerinde Yatan Bir Sultan: Murat Hüdavendigâr

Kosova demek öncelikle Kosova Ovası demektir; Gazi Mestan Ovası demektir, 1389’da I. Koso-va Meydan muharebesiyle koca

bir coğrafyayı yurt edinmemiz demektir. İşte tam da bu ovanın ortasında, zafer sonrasında savaş meydanını dolaşırken arkadan haince bir düşman hançeri ile şehit edilen büyük sultan I. Murat Hü-davendigâr’ın kabrinin bulunduğu türbeyi gezerken altı asır boyunca Balkanlar’a medeniyet götürmüş serdengeçti ecdadınızla bir kez daha gurur duyacaksınız.

Müslüman’ı Hıristiyan’ı, Arnavut’u Sırp’ı Türk’ü Birlikte Yaşıyorlar

Şu iyi bilinmelidir ki, 2012 nüfus sayımına göre 1.806.000 kişinin ya-şadığı Kosova nüfusunun 250.000’i Türkçe konuştuğunu ifade etmiştir. Kosova’da orta yaşlıların büyük bölümü hâlâ Türkçe konuşup anla-

yabilirken, kendisinin Türk oldu-ğunu ifade eden Kosova vatandaşı ise 17.787 kişi. Bunun da büyük çoğunluğu ülkenin güney doğu-sunda Şar Dağları’nın eteklerinde kurulu olan Prizren şehrinde yaşar. Nüfusunun çok büyük bir bölümü Arnavut Müslümanlardan oluşan Kosova’da, sayıları az da olsa Müs-lüman Boşnaklar ve Ortodoks ve Katolik Sırplar da yaşar.

Baharla birlikte Prizren caddeleri, sokakları, bahçeleri envai çeşit gül kokusuyla temizler gönülleri. İşte bu nedenle de hoşgörünün başkenti olagelmiş tarih boyunca Prizren.

Page 27: GOP+ 2015/1

25

T R+ SEYAHATNAME

Sokakları, Sofraları, Gönülleri Gül Kokulu Şehir: Prizren

Sofraları gül kokulu şehirdir Prizren. Gül reçeli eksik olmaz kahvaltı sofralarından. Baharla birlikte Prizren caddeleri, sokakları, bahçeleri envai çeşit gül kokusuyla temizler gönülleri. İşte bu nedenle de hoşgörünün başkenti olagelmiş tarih boyunca Prizren. Sokakların-da, bahçelerinde, sofralarında, tek-kelerinde olduğu kadar gönüllerde de şiir olup terennüm etmiş güller.

Duvarlarını ‘Hüve’lerin Süslediği Tekkelerin Şehri

Duvarlarını ‘hüve’lerin süslediği Halveti Tekkesi, dinî bir kurum olduğu kadar, bir ruh ve gönül terbiyesi mekânıdır da, ayrıca Türk-çeyi ayakta tutan önemli ve güçlü bir kurumdur. Kentte Rıfaî, Melâmî, Sinanî, Kadirî, Bektaşî ve Sadî tekkelerinin açık ve belli oranda da

durumundaki Sinanpaşa Camii, 17. yüzyıldan kalma Osmanlı eseri olup kültür ve sanat tarihine gönül verenlerin mutlaka görmeleri gere-ken bir eserdir. Diğer yandan Kukli Camii, Kasımbey Camii, Şair Suzi Çelebi Camii, Cuma Camii görül-meye değer dini eserlerdendir.

Şehrin 1455’de Fatih Sultan Mehmet tarafından fethinin nişanesi durumundaki Namazgâh Camii, halk arasındaki adıyla Kırık Camii de ilginç mimarisiyle Priz-ren’in en büyük kültürel ve turistik zenginliklerinden. Kosova camile-rinde sıkça göreceğiniz altı köşeli yıldız yanıltmasın; Osmanlı’nın Balkanlar’daki bir uygulamasıdır o, Hz. Süleyman’ın yıldızıdır. İyi bilinmelidir ki, Kosova’daki Priştina da, Mitrovica da, İpek de, Gora da, Prizren de bir Türk-İslam şehirle-ridir. Hele Prizren sokaklarında hemen herkesin bülbül gibi Türkçe şakıdığı bir ilin adıdır.

ilgi gördüğünü, şehre gelenlerin en az birini ziyaret ederek kadim bir kültürü bir bahar rüzgârı gibi ılgıt ılgıt hissetmesi gerektiğini söyleyebiliriz.

Havasında Hoşgörü VarYılların, yaşanmışlıkların, Os-

manlı dönemi hakim rüzgârlarının mirası olmalı; kiliseyle caminin, Müslümanla Hristiyan’ın yan yana, iç içe, aynı sokakta aynı apartman-da yaşamayı başardığı şehirdir Prizren. Sakarya Nehri kıyısında gezerken “Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım / Sevelim sevilelim / Dünya kimseye kalmaz.” mısralarını Yunus, Akdere çevresinde kurulu şehir sakinleri için söylemiş gibidir adeta.

Şehrin Sembolleri: Taş Köprü ve Sinanpaşa Camii

Akdere üzerindeki tarihi Taşköp-rü ile birlikte adeta şehrin sembolü

Page 28: GOP+ 2015/1

T R SEYAHATNAME

ALTI TOPUKLU ÇEŞME

Kosova sularının lez-zeti de ünlüdür. Şar Dağ-ları’ndan süzülerek gelen ve Prizrenlilerin adeta şifa ve lezzet kaynağı olan Şa-dırvan’ın suyunun tadına doyamayacaksınız. Akde-re kıyısındaki Altı Topuklu Çeşme’nin suyunu içerse-niz, altı kez daha Prizren’e geleceksiniz demektir.

Bir Medeniyetin Şifresi: ‘İstanbul Baş, Prizren Kuyruk!’

Şairler yatağı, şairler memleketi, şairler şehridir Prizren; Dersaadet’le yani İstanbul’la yatmış kalmış, İstanbul’la beraber nefes alıp vermiş, İstanbul’la beraber okumuş yazmış bir şehir. Hatta öyle günler gelmiş ki, doğan çocuğun kulağına, isminden önce şairlik mahlası okunur olmuş ezanla. Prizren’in hâlâ süregelen İstanbul’a gönülden bağlılığının bütün şifresi Akdere kıyısında demircilik yapan altmışlı yaşlarındaki Fettah Emin’in dedesinden duyduğu şu sözde gizlidir: “Oğul unutma, İstanbul baş, Prizren kuyruk!”

26

Page 29: GOP+ 2015/1

T R+ SEYAHATNAME

ÇÜFTE, ÇEBAB VE BUREK

Kosova, özellikle de Prizren çüfte (köfte), çebap (kebap), Paşa çüftesi (köftesi) ve güveç demektir en başta. Birbirinden leziz bu yemeklerin yanı sıra burek (börek), kuzu kızartması, musakkası, ayvarı (kaymaklı köf-te), da diğerleri kadar meşhur. Şar Dağları’nın etkisiyle yoğurdu ve peyniri de harikulade lezzetli-dir Prizren’in. Tatlısı ise güllaç ve sütlaçtır; bir de tulumba.

KOSOVALI ÜNLÜLER

Türkiye’nin İstiklâl Marşı’nın

yazarı Şair Mehmet Akif’in ba-

bası Tahir Efendi bir Kosovalı.

Diğer yandan Galatasaray’ın ku-

rucularından Ali Sami Yen, Sü-

leyman Askerî, iş ve spor adamı

Ali Şen de Kosova doğumlu. Öte

yandan şarkıcılar Suzan Kardeş

ve Candan Erçetin ile gazeteci

yazar Fehmi Koru’nun aileleri de

Kosova kökenli.

27

Page 30: GOP+ 2015/1

28

RAMAZANIN MUTLULUĞUNU BİRLİKTE YAŞADIK.

R+ ETKİNLİK

Manevi değerlerine ve kültürel mirasına her zaman sahip çıkan ve bunları yaşatmayı kendisine görev bilen Belediyemiz, on bir ayın sul-tanı Ramazan ayını 30 güne yayılan bir etkinlik programları ile dolu dolu kutladı. Ramazan ayının bolluk ve bereketinin yaşatıldığı sofralar ile 16 mahallemiz sakinlerini iftar sof-ralarında bir araya getirdik. Recep Tayyip Erdoğan Gençlik Parkı’nda gerçekleştirdiğimiz etkinliklerimiz ile Türkiye’nin tanınmış yüzlerini ve geleneksel Ramazan eğlencelerini

Mustafa Demirci, Orhan Hakalmaz, Abdurrahman Önül, Ömer Çelik, İkbal Gürpınar ve Emre Ermiş, Esat Kabaklı, Grup Dergah, Ömer Karaoğlu, Bekir Ünlüataer, Eşref Ziya Terzi, Sami Savni Özer ve Ahmet Özhan birbirinden güzel eserleri seslendirdikleri konserleriyle; usta sanatçı Ahmet Yenilmez’in Gül Sevdası oyunu ile Mevlana “Nar-ı Aşk” ve İnim İnim İnleyen Nağmeler adlı tiyatroların yer aldığı etkinlik-lerle bu kutsal ayın maneviyatına büründük.

halkımız ile buluşturduk.

Bu Ramazanda dini sohbetler-den hayata dair söyleşilere, kon-serlerden imza günlerine kadar çok çeşitli etkinlikler ile halkımızın yanında olduk. Ömer Döngeloğlu, Vehbi Vakkasoğlu, Prof. Dr. Nec-mettin Nursaçan, Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu dini sohbetleriyle; Münib Engin Noyan ve Senai Demirci güzel söyleşileriyle; Serdar Tuncer, Dursun Ali Erzincanlı, İbrahim Sadri ve Uğur Arslan şiir dinletileriyle;

Page 31: GOP+ 2015/1

29

Ramazanda Canlı Yayındaydık

Gaziosmanpaşa Belediyesi olarak bir ilke imza attık ve Beyaz TV’den canlı yayınlanan “Ertan Tan’la Ramazan” programına ev sahipliği yaptık. Prof. Dr. Mehmet Okuyan’ın konuk olduğu program 30 gün boyunca her akşam iftar öncesi Recep Tayyip Erdoğan Gençlik Parkı’ndan canlı yayın-

eşya stantları ile alışveriş keyfini yaşadı. Etkinliklerimizde çocukla-rımızı da unutmadık. Her program öncesi Karagöz-Hacivat oyunları ve animasyon gösterileri gerçekleş-tirdik. Çocuklarımızın çok sevdiği ve onları mutlu edecek ikramlarda bulunduk. Ramazan Günlüğü isimli bir kitapçık basarak, gün gün Ramazana dair bilgileri çocukları-mızla paylaştık.

İftar Sofralarında Buluştuk Ramazan ayı sevgi ve kardeşlik

ayıdır. Yokluğu ve yoksulluğu pay-laştığımız bu ayda hepimiz bir ve birlik olmanın huzurunu ve mut-luluğunu tadarız. Bu manevi bilinç ile hareket eden Belediyemiz, ilçemizin 16 mahallesinde Gönül Sofraları kurdu. Ramazanın ruhuna yakışır şekilde organize edilen sokak iftarlarıyla ekmeğimizi pay-laşmanın ve hep beraber oruç aç-manın mutluluğuna vesile olduk. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan iftar programlarımız sırasında Ta-savvuf Musikisi dinletileri ve sema gösterileri düzenledik. “Biz Büyük Bir Aileyiz” temasıyla Küçükköy Stadı’nda düzenlediğimiz 10 bin kişilik Gaziosmanpaşa iftarımız ile

R+ ETKİNLİK

en büyük soframızı kurduk. Ayrıca bu yıl ‘Kardeş Belediyemiz’ olan Bulgaristan’ın Kırcaali şehrinde 3 ayrı iftar verdik. Gaziosmanpaşa Belediyesi olarak ilçe protokolü-müz ile şehit ve gazi yakınlarımızı iftar sofralarında buluşturduk.

İhtiyaç sahiplerini unutmadık

Gaziosmanpaşa Belediyesi olarak sosyal sorumluluklarımı-za her zaman öncelik verdik ve ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın her koşulda yanlarında olduk. Bu ilke ile hareket eden Belediyemiz, Ramazan ayında ihtiyaç sahibi aile-lerimizi unutmayarak onların gıda ihtiyaçlarını gidermeye devam etti. Gaziosmanpaşa Aşevi’nde gün-de bin ailenin yani yaklaşık 5 bin kişinin iftar ve sahur yemeklerini hazırlayan ekibimiz, yemeklerin sefer tasları içinde ailelere dağı-tılmasını sağladı. Bununla birlikte Ramazan ayı boyunca ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza 6 bin koli gıda yardımı yaparak, bu kutsal ayın bolluk ve bereketinin paylaş-ma ve yardımlaşmayla artacağının en güzel örneklerini verdik.

landı. Program sonrasında parkta kurulan Ramazan stantlarında halkımız, yöresel tatlarla tanıştı, geleneksel el sanatları ve hediyelik

Page 32: GOP+ 2015/1

30

Page 33: GOP+ 2015/1

31

Necip Fazıl’ı tarih vesilesiyle anılan biri olarak düşünmek onu anlamamaktır. O yalnızca ölüm yıldönümlerinde anılan biri değil, hayatımızın her safhasında, müca-dele anlayışımızın her anındadır. O, zihniyetleştirdiği her alanda ma-nası ve tesir gücüyle yaşayan idrâk vesilesi, şu veya bu tarihte değil, fikir ve tesir alanının kendi içinde olan, ölüp de ölmeyenlerden…

Necip Fazıl’a göre, muhtevası örgüleştirilmemiş mevhum bir dünya görüşüne sahip olmak iddi-ası, muvazaacılıktır. O, son devrin inanmış insanını bu muvazaadan kurtarmış ve İslam’ın dünya görü-şünü tek örgüsü tezatsız ve yek-pare bir inanış ve duyuş sistemi” halinde çağımız insan ve toplumu-nun önüne koymuş, alternatifler dünyasına sunmuştur. Bu sistemin adı Büyük Doğu’dur. Bir sistemin kuruluşunda öncelikle yapılması gerekli olan, şüphesiz ki, tarih boyunca cemiyetteki değişmeleri ve tarihi oluşları izah etmektir. Bu yüzden “tarih felsefesi”, hiçbir ide-

Geçmişin muhasebesi geleceğe sorumluluk taşıyan bir başlangıç noktasıdır. Büyük Doğu, Doğu ile Batı medeniyetlerinin tarihi kavgasının, Müslüman Türk’ün tarihindeki en muhteşem fikir hamlesi ve yakın geçmişimizin en soylu aksiyon çizgisidir.

İşte Necip Fazıl, bu mesuliyeti, bir mütefekkir olarak kafasında, bir sanatçı olarak ruhunda, bir eylem adamı olarak nabzında hissetmiş, bu ifadeye sığmaz çileyi omuzlama cesaretini göstermiştir. Öncelikle o, sarsıcı bir tarih muhasebesiyle bu milletin geçmişine sahip çıkarken, yepyeni bir ideoloji inşâ ederek geleceğine de sahip çıkmıştır.

Şerif Mardin, Batı medeniyetine karşı yönelen hareketlenmeden ve İslam’ın yeni cumhuriyette yeniden canlanmasından bahsederken şöyle diyor: “Yeni cumhuriyetin kültürel cansızlığının altını çizen Necip Fazıl, İslam’ın yeniden can-lanmasını ideolojileştiren adamdı. Yeni cumhuriyete ideolojik tavır alış ilkin Necip Fazıl’la ortaya çıktı.”

Geçmişin muhasebesi geleceğe sorumluluk taşıyan bir başlangıç noktasıdır. Büyük Doğu, Doğu ile Batı medeniyetlerinin tarihi kavga-sının, Müslüman Türk’ün tarihin-deki en muhteşem fikir hamlesi ve yakın geçmişimizin en soylu aksiyon çizgisidir.

T R+ ANMA

Necip Fazıl, İslam’ın dün-ya görüşünü tek örgüsü tezatsız ve yekpare bir inanış ve duyuş sistemi-halinde çağımız insan ve toplumunun önüne koymuş, alternatifler dünyasına sunmuştur.

olojinin ve hiçbir doktrinin ilgisiz kalamayacağı bir kalkış noktasıdır.

Bir sistem kurucu olarak Necip Fazıl, başlangıçta tarihle büyük bir hesaplaşmaya girdi. Bu, “Beş asırdır hesabı görülmemiş müthiş bir dava idi.”

Millet olarak, tarihsel/kültürel varoluş zemini ayağının altından çekilmiş ölümcül bir safhada, beş asırlık tarihinin hesabını sormak, yeniden bir ideoloji inşa etmekle, onun aksiyon davasına girişmek, güçlü bir iman, derin bir tefekkür, ince bir duyuş ve büyük bir gayret ve çile işidir.

NECİP FAZIL Ve BÜYÜK DOĞU

Hüsnü KILIÇ

Page 34: GOP+ 2015/1

32

lığın beklediği ideolocyayı belirtici bir derinlik ve mükemmellik hissi veren; ve ilerinin ilerisi son ileriyi, nihayet ne olsa dediği olacak olan Allah ve Peygamberinin isim mih-rakına bağlayan; ve dün, bugün ve yarın arasındaki daireyi kırmadan tamamlayan eksik ve tezatsız kur-tuluş sistemi…”

Ebedi yeni olan İslamı donmuş ve dondurucu ruhlardan arındır-mak davasındaki Büyük Doğu, öyle bir aksiyon ki, vardığı her noktayı bir sonrakine sıçrama taşı sayar. Aradığını bulduktan sonra buldu-

koymuyor. O, muhatabına bu dinamizme intibak edecek bir “bakış açısı” veriyor. Unutulmamalı ki tamamlığın şartı, doğru bir bakış açısına sahip olmak kadar, görme yetisine de sahip olmaktır.

Necip Fazıl, sanatı, düşüncesi ve eserleriyle idealin fikir ve sistem düzeyinde inşacısı olduğu kadar, onu devlet ve toplum düzeyinde gerçekleştirmenin siyaset ve mü-cadele adamıdır da. O, yaklaşık bir asırdır özyurdunda garip, özvata-nında parya haline getirilmiş insa-nımızın varlık şuurunu sembolleş-tiren karizmatik kişiliğidir. O, ben davası, özne olma davası, varoluş cehdi son bir asırdır ülkemiz ve insanımıza dayatılan yabancılaş-tırma sürecine destansı bir karşı duruşla insanımızın ve inancımızın haysiyeti olmuştur.

O, bu hususi misyonu içinde ne bir tarihçidir, ne bir sosyologdur, ne bir hukukçu, ne de bir alimdir. O, ihtisas bilgisi gerektiren bütün bilimsel kategorilerin üstünde, onların yeri ve değerini belirleyici, kamil bir mütefekkirdir. Mütefek-kirle alimin fonksiyonları şüphesiz ki, birbirinden çok farklıdır. Büyük Doğu’nun, yarım asır süren inşa sürecinde ve bütün bir Anadolu sathına yayılan aksiyon davasında Necip Fazıl’ın izlediği tek bir yol, tek bir usûl vardı: Pazarlıksız Allah ve Resulûna bağlılık.

Ruhu Şad olsun!

Büyük Doğu, hakikatin fert-te tecellisine inanan, o yüzden başlangıçta insanı, içiyle ve dışıyla sorgulayan, onu herşeyden önce zorlu bir varlık muhasebesine çeken, bir nefs muhasebesidir.

Büyük Doğu, öncelikle fert-te tecelli eden üstün hakikatin, devlet ve cemiyet halinde ideal nizamını inşa etmeyi vazgeçilmez bir zaruret ve mükellefiyet sayan ve o yüzden de millet, devlet ve cemiyet halinde var olmanın “varlık şuurunu” telkin eden bir millet ve cemiyet muhasebesidir.

Büyük Doğu, asırlardır insan ve toplum olarak var olamayışımı-zın tarihsel/kültürel temelleriyle birlikte, bu ülkede nice kahraman diye sunulan sahte kahramanlar ve onların elindeki sahte oluşlarla, nice hain diye anılan gerçek kah-ramanlar ve onların elindeki asli ve hakiki oluşların yerini ve değerini bulmadan kurtuluş davamızın olmadığını müthiş bir sayha ile haykırır. Gerçekle sahteyi, doğruyla yanlışı, iyiyle kötüyü, güzelle çirkini tek tek, şahıs şahıs, vak’a vak’a ayıran, sorgulayan ve didikleyen muazzam bir tarih muhasebesidir.

Büyük Doğu ideali, kendi ifade-siyle, “Bütün Türk tarihini, mazisi ve istikbaliyle kucaklayan, o aziz varlığı topyekün cihan tarihinin en aziz fikir çileleri içinde yetişmiş bir ehliyetle kâinat çapında bir mizan ve murakabeye tâbi tutan, yarasa gözlü asri yobazlara gerici görüne-cek kadar ileri bir gelecekten haber veren, bazı memleket içi insan müsveddelerine mürteci görünür-ken, bazı Avrupalılara bütün insan-

T R+ ANMA

Büyük Doğu’nun yarım asır süren inşa sürecinde ve bütün bir Anadolu sathına yayılan aksiyon davasında Necip Fazıl’ın izlediği tek bir yol, tek bir usûl vardı: Pazarlıksız Al-lah ve Resulûna bağlılık.

ğunun hakikatini aramaya memur ve o süreçte sonsuz bir arayışın ve buluşun sistemidir.

Yani eşya ve hadiselerin, tarih ve toplumun sürüp giden di-namizmi içinde –değişimin her safhasında- bağlı olduğu iman ve ehl-i sünnetin mutlak referans sistemi çerçevesinde kendi anlayış mihrakını yeniden üretebilmenin sistemi...

Şu halde Büyük Doğu insan ve toplum meselelerinin çözümlen-mesinde donmuş kalıplar, kaba şablonlar ve değişmez standartlar

Page 35: GOP+ 2015/1

33

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.

İstanbul benim canım;Vatanım da vatanım...İstanbul,İstanbul...

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...Bulutta şaha kalkmış Fatih’ten kalma kır at;Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? ..Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

O manayı bul da bul!İlle İstanbul’da bul!İstanbul,İstanbul...

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;Çamlıca’da, yerdedir göklerin derinliği.Oynak sular yalının alt katına misafir;Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?Cumbalı odalarda inletir ‘ Katibim’i...

Kadını keskin bıçak,Taze kan gibi sıcak.İstanbul,İstanbul...

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayındanHala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

Gecesi sünbül kokanTürkçesi bülbül kokan,İstanbul,İstanbul...

CANIM İSTANBULNecip Fazıl KISAKÜREK

Page 36: GOP+ 2015/1

34

BÜYÜMEDEN ÖNCE

OKUNMASI GEREKEN 10 KİTAP

Kış ortasında bir akşam vaktiydi. Denizin en derin yerinde, yaşlı mı yaşlı bir balık nine sayıları on iki bini bulan çocuklarıyla torunlarını çevresine toplamış, onlara bir masal anlatıyordu.

KÜÇÜK KARA BALIK

Recai Bey 75 yaşında kukla yapan, kuş kafesi yapan uysal bir ihtiyardı. Ev halkının olumsuzluklarına, komşuların garip bakışlarına rağmen o sanatçı kişiliğini ön plana çıkarmış ve torunu Yıldız´la çok iyi bir diyalog kurmuştu.

KUKLACI

Masal dünyası çocukluğun rüyası gibidir. Masallar hayal denizine götürür bizi. Ne kadar güzel anlatılır ve yazılırsa o kadar güzelleşir masallar. Kar Altında Bir Kelebek’teki masalların bir özelliği var: Şiir ve masal iç içe bu masallarda.

KAR ALTINDA KELEBEK

Hem büyüklere hem de okul çağı çocuklarına seslenen bu yapıt, başka bir gezegenden dünyaya gelen ve çölde kaybolan uçak pilotunun karşısına çıkan Küçük Prens ve onun yıldızlararası gezileriyle ilgilidir. Bu geziler, aslında “insanlık durumu”nun da dikkat çekici sembolik öyküsüdür.

KÜÇÜK PRENS

Endülüs’ün büyük düşünürü İbn Tufeyl ilk “felsefi roman” ve ilk “robinsonad” sayılan bu eserinde, her türlü dış etkiden uzak bir adadaki yalnız bir çocuğun hakikati arayış yolculuğunu anlatıyor.

HAY BİN YAKZAN

Bir kırlangıca bazı yaratıklar tarafından bir küçük motor takılır. Kırlangıç çok sevinir buna. Zamanla kırlangıçlığını unutur. Günün birinde kırlangıç ölmesin diye son çare olarak motorun çıkarılmasına karar verilir. Kırlangıça motoru takanlar kimlerdi. Amaçları ne idi? “Motorlu Kuş” bu serüveni anlatan ilginç bir kitap.

MOTORLU KUŞ

T R+ ÖĞRENMENİN YAŞI YOKTUR

Page 37: GOP+ 2015/1

35

20’nci yüzyılın başında hızla kentleşen Budapeşte’de, oyun sahalarını kızıl gömlekliler adı verilen bir grup zengin çocuklardan korumaya çalışan yoksul çocukların macera ve mücadele dolu hikayesini anlatan kitabın ilk baskısı 1906 yılında yapılmış. Dünya çapında ünlü bir kitap olan Pal Sokağı Çocukları, İngiltere ve İtalya’daki okullarda zorunlu olarak okutuluyor.

PAL SOKAĞI ÇOCUKLARI

Robin Hood ve arkadaşları Sherwood ormanlarına sığınırlar. Sherwood’un şen çocukları artık iyilerin dostu, kötülerin korkulu rüyası olmuştur.

ROBIN HOOD

Şah İsmail, Anadolu topraklarının bir kısmında saltanat kurmuştu. Geçtiği yerleri kan, ateş, zulüm içinde bırakıyordu. Sultan Bayezid bu duruma seyirci kalamadı ve divanı toplattı. Bu zalim şaha bir elçi göndermeye karar verdiler. Ama böyle cesur, mert, kendisine ve temsil ettiği devletine karşı hakaret ve saldırılara göğüs gerecek bir elçi bulunabilir miydi?

PEMBE İNCİLİ KAFTAN

Tom Sawyer, teyzesi ve kuzenleriyle birlikte yaşayan, öksüz bir çocuktur. Başını daima derde sokar ve hep azarlanıp cezalandırılır. En yakın arkadaşıyla mezarlıkta bir cinayete tanık olurlar; Kızılderili Joe kasabanın doktorunu öldürmüştür. Tom gerçek suçluyu ele verir. Becky ile girdikleri bir mağarada kaybolurlar. Kızılderili Joe da aynı mağarada saklanmaktadır.

TOM SAWYER

T R+ ÖĞRENMENİN YAŞI YOKTUR

Page 38: GOP+ 2015/1

36

R+ KÜLTÜR & SANAT

Page 39: GOP+ 2015/1

37

Toplumun bilinçlendirilmesi konusunda kararlı bir duruş sergi-leyen Gaziosmanpaşa Belediyesi, Kod Adı: İrtica 906 adlı kitap ile tarihine ve İstiklal Şairi Mehmed Akif Ersoy’a sahip çıkıyor.

Tarihin gün ışığına çıkarılması gibi çok ulvi bir amaca hizmet amacıyla, İstiklal Şairimiz Meh-med Akif hakkında düzenlenen çok gizli belgeleri yayın dünya-sına kazandırdık. Gazeteci yazar Muharrem Coşkun’un derlediği kitapta, Akif’in Mısır’a gittiği 1925 ile vefat ettiği 1936 yılları arasında “İrtica 906” koduyla fişlendiği ve gizlice izlettirildiğini gösteren arşiv belgeleri gün yüzüne çıkarılıyor. Akif Mısır’a neden gitti? Neden 11 yıl boyunca ülkesine geri döneme-di? Yazdığı Kuran-ı Kerim mealini neden ülkesine teslim etmedi? Akif nasıl oldu da, İstiklal Savaşı

zaman üzülecek ancak Akif’in dik duruşu ve inancına hayran kala-caksınız.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un yanı sıra Gazios-manpaşa Belediye Başkanımız Hasan Tahsin Usta, Gaziosmanpaşa Kaymakamı Yaşar Karadeniz, Eyüp Belediye Başkanı Remzi Aydın ve Mehmet Akif Ersoy’un torunu Selma Argon’un açılışına katıldığı bir sergi ile tanıtılan kitap, yolu tarihle kesişen herkesin, Muharrem Coşkun’un ifadeleriyle, ‘Eski Türkiye günlerinin utanç vesikalarını’ bula-cağı çok değerli bir eser.

mücadelesinde ön saflarda yer alırken, üstelik İstiklal Marşı’nı bu ülkeye ve topluma hediye etmiş-ken, dönemin siyasileri tarafından “sakıncalı”, “mürteci” ve “tehdit” olarak algılandı? Bütün bu sorular ve daha fazlasının cevabı “Kod Adı: İrtica 906” adlı kitapta yazılı.

Mehmed Akif hakkında yazmak altından kolay kalkılacak bir iş değildir. Üstelik hakkında yazılmış jurnalleri arşivde tarayıp tarihi gerçekleri gün yüzüne çıkarmayı hedefliyorsanız, hayli meşakkatli bir araziye giriyorsunuz demektir. Nitekim gazeteci-yazar Muharrem Coşkun bu işin de hakkını veriyor. Orijinal belgelerin transkriptleriyle ilk kez bu kitapta Akif’in şiirlerini, cephelerde dağıtılan ve cami kür-sülerindeki vaazlarını bulacaksınız. Milli Mücadele’nin ardından çektiği sıkıntılara şahit olacak, zaman

Hem Akif’in hayatının bir dönemine hem de siyasi tarihimize kapı aralayan Kod Adı: İrtica 906 adlı eser için kütüphanenizde yer açın.

KOD ADIİRTİCA

R+ KÜLTÜR & SANAT

Page 40: GOP+ 2015/1

38

İSTANBUL’UN MÜTEVAZİ ASİLZADESİ

SÜLEYMANİYE CAMİİ

Page 41: GOP+ 2015/1

39

Klasik Osmanlı mimarisinin en güzel eserlerinden biri olan Süleymaniye Camii’nin kubbesi açılışından birkaç ay önce 16 Ağustos 1557 günü kapatılmıştı.

Page 42: GOP+ 2015/1

40

T R TARİH

Yaklaşık 3500 metrekarelik iç alana sahip olan caminin uzunluğu 59, eni 58 metre olup, 238 pencereden ışık almakta, kıymetli granit ve mermer sütunlara dayanan hünkâr ve müezzin mahfili bulunmakta, minber ve mih-rap ise gayet güzel mermer işçilikleriyle dikkat çekmekte-dir. Ancak onun muhteşem-liği sadece büyüklüğünden kaynaklanmaz. Süleymaniye, göğü yararcasına yükseldiği tepede, adeta zorlukların ve imkansızlıkların yenilebilece-ğinin müjdecisi gibidir. Sinan,

imkânsız olanı başarmış ve Ayasofya’nın kubbesini hacim ve yükseklik bakımlarından aşmıştır. Yine Ayasofya’dan farklı olarak Süleymaniye’de herhangi bir plastik malzeme kullanılmamıştır. Ziyaretçilerin dikkatinin mihraba yönelece-ği şekilde inşa edilmiş olan bu büyük mabette kişi kendini ibadet etmekten alamaz.

Sinan, Süleymaniye Ca-mii’ne 4 minare yerleştirmiştir ki bu, dört halifeye işaret etmektedir. Külliyenin minare-lerinde ise 10 adet şerefe yer almaktadır. Bu rakam da Cen-

Abidin Dino derki; “İstanbul şehrinin fethi 1453’te başlamış ve Süleymaniye’nin bittiği güne kadar sürmüştür.” Şüphesiz o, askeri bir fetihten değil, kültürel bir fetihten bah-sediyordu. Hakikaten de yedi tepeli güzeller güzeli İstanbul’un sur içinde kalan üçüncü te-pesini süsleyen Süleymaniye Camii, İstanbul’u İstanbul yapan bir şaheserdir.

16’ncı yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman’ın arzusu üzerine inşa edilmeye başlanan bu muhteşem cami, kendi yüzyılının en büyük cami ve külliyesidir. Mimar Sinan’ın maharetli ellerinde kademeli olarak göğe yükselen bu mabet, hem Müslüman hem de Hristiyan aleminde eşi benzeri olmayan bir eserdir. Ne onun gibi bir kubbe ne de onun gibi bir külliyeye daha rastlayamazsınız.

Page 43: GOP+ 2015/1

41

T R+ TARİH

vaiz kürsüsü ve abanoz kapılar ise tahta oymacılığının en harika örneklerindendir. Eşsiz güzellikte olan askılar, kandiller, tunç sam-danlar, camiye mütevazi ve şık bir görünüm verir. Süleymaniye bununla da kalmaz. İçerisinde bulunan muhteşem hüsn-ü hatlar ile Osmanlı sanatının muhteşemli-ğini ortaya koyar. Konyalı Mehmed Efendi tarafından en iyi mermer-den yapılan mihrapta bulunan toplam 746 adet çini tezyinde, koyu mavi çiniler üzerine beyaz

53 metre yüksekliğinde, 26,5 metre çapındaki dev kubbesini taşıyan 4 adet fil ayakları var. Bu fil ayaklarının 2’sinin Mısır veya şu anda Lübnan sınırları içinde kalan Baalbek’ten, 2’sinin ise Afyon-karahisar’ın İscehisar ilçesinden getirildiğinin rivayet ediliyor. Bir zamanlar kürsülerinden vaazların eksik olmadığı, Kur’an-ı Kerim tilavetlerinin hiç kesilmediği Süley-maniye’nin yine kendine özel bir akustiği vardır. Rivayet odur ki;

Süleymaniye Camii’nin akusti-ğine çok önem veren usta mimar bir gün içinde tütün olmayan boş bir nargileyi fokurdatırken, Sultan’a yakalanır. Bu duruma çok kızan Kanuni, sebebini sorar. Koca Sinan fokurdayan suyun sesi sayesinde caminin akustiğini düzenlediğini teslim ederek, sultanı ikna eder. Gerçekten de Sinan ana kubbenin etrafındaki duvarın 65 noktasına Anadolu’dan getirtilen boş turşu küplerini ağızlarını aşağıya bakar vaziyette yerleştirir ve küplerin aralarını da yumurtanın akıyla sıvar. Böylece Süleymaniye muhteşem bir akustiğe kavuşturur.

Süleymaniye hakkında anlatılan çok hikaye var. İs odası, cevahir minaresi, haşere tuzağı… Ne kadar anlatılsa da ne kadar yazılsa da onu İstanbul’daki bütün Osmanlı yapılarının üstünde tutan bir özel-liği var; içine girdiğinizde insanı sevgi ile kucaklayan uhrevi ortamı ve Osmanlı’nın azametini sergiledi-ği “mütevazi” görünümü.

16’ncı yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman’ın arzusu üzerine inşa edilmeye baş-lanan bu muhteşem cami, kendi yüzyılının en büyük cami ve külliyesidir.

net’e gidecekleri Hz. Muhammed tarafından kendilerine bildirilen on İslam büyüğüne işaret etmek-tedir. Camiye yakın olan ve kesme taştan yapılan minarelerin ikisinin 3 şerefeli ve uzun olması, diğer iki minarenin ise 2 şerefeli ve daha kısa olması Süleymaniye’ye piramit şeklinde bir görünüm kazandırır. Süleymaniye’nin minarelerinin bir farkı da haklarında anlatılan efsanedir.

Mimar Sinan yine şantiyeye geldiği bir gün küçük bir çocuğun ağladığını görür. Sebebini sordu-ğunda çocuk Süleymaniye’de çalışan ustaları göstererek, onu dövdüklerini söyler. Duruma kızan Sinan hemen o ustaları yanına çağırır. Ustalar çocuğun şantiyeye gelerek, minare-nin yamuk olduğunu iddia ettiğini ve bu sebeple dövdüklerini söylerler. Sinan bunun üzerine çocuğun işaret ettiği minareye bakar ve gerçekten de eğri olduğunu söyler. Hemen iki ustayı ellerine ip vererek minarenin tepesine çıkartır. Ustalar minarenin şerefesinden aşağıya ip salarlar ve çocuğun yönlendirmesiyle mina-reyi düzeltirler. İkna olan çocuk sevinç içinde oradan ayrılır. Ustalar Sinan’ın yanına gelerek işin aslını sorarlar. Sinan da, eğer çocuğu ikna olmadan gönderselerdi, caminin adı “eğri minareli cami” olarak etrafa yayılabilirdi der ve koca mimar ön-görü yeteneğini ortaya koyar.

Mimarisi kadar süslemeleri de harikadır Süleymaniye’nin. Minber ve mihrap mermer oymacılığının;

hatla “Fatiha Suresi” yazılmıştır. Aynı yerde bulunan renkli pen-cerelerin birine “La ilahe illallah”, di-ğer pencereye de “Muhammedur-rasulüllah” yazılıdır. Ana kubbenin merkezinde, yeşil zemin üzerine, altın yaldız ve büyük harflerle yazılı olan hüsnü hatta ise: “Şüphesiz ki Allah gökleri ve yeri, yıkılıp yok olmaktan koruyup tutuyor. Şayet yıkılırsa ant olsun ki, onlardan son-ra kimse onları tutamaz. Hakikaten O, acıyan ve bağışlayandır. (Fatır Suresi 35/41)” ayeti yazılıdır.

Süleymaniye’nin muhteşem-liğinin bir diğer emaresi de fil ayaklarıdır. Süleymaniye Camii’nin

Page 44: GOP+ 2015/1

42

Tarih bilinci ve sevgisiyle hareket eden Gaziosmanpaşa Belediyesi, 18 Mart Şehitleri Anma ve Çanakkale Zaferi’nin 100. yıl-dönümü etkinlikleri kapsamında bütün şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle ve şükranla andı.

Bu sene, 18 Mart 1915 yılında Çanakkale’nin Gelibolu Yarımada-sı’nda gösterdikleri kahramanlıklar ile tarih yazan Türk Ordusu’nun zaferinin 100’üncü yılını kutlu-yoruz. Bu şanlı zaferin üzerinden tam 100 yıl geçmesine rağmen

hala kalplerimizde kayıpların sızısı, gönüllerimizde zaferin coşkunlu-ğu var. Sadece ulus olarak değil, savaşa taraf olan diğer milletlerin de katıldığı birçok etkinlik ile tarih sayfaları yeniden aralanıyor, zama-nın ruhu yaşatılmaya çalışılıyor.

Gaziosmanpaşa Belediyesi ola-rak, Çanakkale Zaferi’nin 100’üncü yıl dönümünü “Zaferin 100’üncü yılında 100 Adımda Çanakkale” isimli bir etkinlik ile kutladık. Ça-nakkale Savaşı’nın öne çıkan kah-raman isimlerinin ve savaş anının

canlandırıldığı etkinlik, belediye binamızın önünde kurulan platoda halkımız ile buluştu. Duyguları canlandıran bu çok özel gösteri ile Gaziosmanpaşalı hemşerilerimiz o günlere geri gitti. Şehitlerimizin ruhuna Prof. Dr. Mustafa Karataş hocamız tarafından dualar okun-du, savaş sırasında yenilen arpa ekmeği ve üzüm hoşafı dağıtıldı. Programda söz alan Belediye Başkanımız Hasan Tahsin Usta, “Bugüne kadar belki tarihimizden kopuk olarak yaşadığımız günleri

18 Mart 1915 Şanlı Zaferin 100. Yılı’nı Kutladık.

R+ ANMA

Page 45: GOP+ 2015/1

43

R+ ANMA

bundan sonra daha iyi bir şekilde gelecek nesillere taşımanın algısını oluşturalım. Biz de gençlerimize özellikle gelecek nesillerimize bu anı yaşatmak adına burada onlarla birlikte bu havayı yaşamayı arzu ettik. Amacımız buradaki görsel-likle birlikte halkımızın bundan sonraki yıllarda o kültürü, o tarihi o duyguyu yeniden yaşaması, paylaşması ve hissetmesi.” şeklinde konuştu.

18 Mart 1915’te Ne Oldu? Birinci Dünya Savaşı tüm

felaketiyle devam ederken, İtilaf Donanması 18 savaş gemisiyle 18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazı’nı geçmeye niyetlendi. Savunma planına göre, gemiler Osmanlı ordusunun topçularının ateş menziline girinceye kadar pusuda beklenecek ve ardından baskın tarzında ateş açılacaktı. Nitekim böyle yapıldı. Düşman yaklaştıkça topçuların isabetli atışları ağır ha-sar veriyor, ancak düşman zırhlıları da kıyı şeridindeki mevzilerimizi darmaduman ediyor, kıran kırana bir savaş oluyordu. İtilaf devletleri Çanakkale’ye 7 kilometre yakına kadar sokulmuştu ki Nusret mayın gemisiyle boğaza döşenen mayın-lar ve Osmanlı ordusunun cansi-perane savunması sayesinde, ağır hasara uğrayan Amiral De Robeck komutasındaki İtilaf Devletleri, çekilme kararı alarak, yenilgiyi kabul etti.

Page 46: GOP+ 2015/1

Orkide Bakımı

Incelik IsterPervin CAN

. .

Page 47: GOP+ 2015/1

45

SaksıOrkidenin kökleri ışığa ihtiyaç

duyar. Bu nedenle saksınızın şeffaf olması çok önemli. Saksının altında bulunan ufak delikleri biraz daha genişleterek, orkide toprağının daha fazla hava almasını sağlamalısınız. Bu işlemi saksının yanlarına açacağınız deliklerle de yapmanız mümkün. Eğer estetik bir görünüm arıyorsanız, bu durumda beğendiğiniz bir seramik saksının çevresine 3-4 cm’lik delikler açarak da kullanabilirsiniz.

Işık, Hava, Isı

Orkide için doğrudan güneş al-mayan, aydınlık bir ortam tercih edilmeli. Direk güneş ışığına maruz kalan orkidenin yaprakları kolay yıpranacak hatta yanacaktır. Işık ka-dar orkidenin bulunduğu ortamın havası da çok önemli. Bu nedenle orkidenin bulunduğu odayı sık sık havalandırmalısınız. Orkideler tro-pik bitki olduklarından ne çok sıcak ne de çok soğuk istemezler. Bu ne-denle 15-25 derece arası ideal oda ısısı olacaktır.

Su

Orkidenizi yaşatmanın altın ku-rallarından biri de ideal nem ora-nını tutturmaktır. % 75 – 80 nem oldukça ideal bir orandır ancak bu oranı tutturmak için bazı ipuçlarına ihtiyacınız var. Orkidenin tabanına su değmemeli bu nedenle bir ka-bın içine çakıl taşları ve dinlenmiş su koyduktan sonra orkide saksınızı da bu taşların üzerine oturtursanız, onun ihtiyacı olan nem oranını ya-kalamış olacaksınız. Bu arada yosun ve bakteriler oluşmaması için bu suyu sık sık değiştirmeniz gereki-yor.

BesinSon olarak lütfen çiçeklerin

sadece su ile beslendiklerini düşünmeyin. Orkideler de su, ışık,

Biliyor musunuz? Soğuk kış akşamlarının vazgeçilmez içeceği salep, Orkide çiçeğinin yumrularından elde edilen tozların, şekerli süt veya su ile kaynatılmasıyla imal ediliyor.

Yakınlarımıza ne kadar değerli olduğunu göstermek için seçilen çiçeklerin başında gelen Orkide, güç, zarafet, lüks ve sevgi anlamlarına geliyor. Güzellik timsali bu çiçeği yaşatmak ise incelikli bir mesele…

T R+ HOBİ

hava gibi besinlerin yanı sıra özel orkide gübresine ihtiyaç duyar. Piyasadan alacağınız gübreyi üzerinde yazan talimatlara uygun olarak kullanırsanız, yılda iki üç kez açacak muhteşem çiçekleri ile size gülümseyen bir orkideniz olabilir.

Page 48: GOP+ 2015/1

46

İMRAN’IN KADINIHANNESibel ERASLAN

Page 49: GOP+ 2015/1

47

Öğleden sonraları, evlerinin arka bahçesinde yün eğirmeyi çok seviyor Hanne. Filistin kadınlarının yaygın sanatı olan yün örgü, onların asırlık sabırlarının alınyazısı gibi... Yün topakları günlerce kaynatıldıkları sudan çıkarılıp iplere asılıyor; ilahiler, şarkılar eşliğinde sırayla kadınlar arasında pay ediliyor, ince eller ince iğlerle ip kırmaya duruyor. “Bir kadın iğ tutan ellerindeki maharetten belli olurmuş” diye boşa söylenmemiş Filistin’de. Sabrın ipini bugün olmuş hâlâ Filistinli kadınlar eğiriyor.

İç geçirerek bakıyor bahçenin arkasında gri ışıltılı bir deniz gibi uzayan zeytin ağaçlarına Hanne.

Filistin, zeytin gözlü bir kız çocuğu gibi geliyor ona zeytinliğe her bakışında. Tatlı bir rüzgâr esiyor Ürdün yönünden, Eriha nehrinden. Rüzgâr bazen onunla konuşuyor gibi gelir Hanne’ye, gene öyle oluyor.

“Bir misafir çıkıp gelse şimdi, biri kapıyı tıkırdatsa, biri su istese benden, gözlerimin içine isteyerek baksa, biri benden bir şey istese...” diye kıpırdıyor içindeki yaprak.

Sonra içi titriyor “istemek” üzerinden açtığı bu bahisle. Düzeltiyor içini, yokluyor düşüncelerini, niçin birinin kendisine muhtaçlığı onu mutlu edecekmiş ki? “Rabbimize duyduğumuz ihtiyaç dışında kimse kimseye muhtaç değildir.” diye söyleniyor kendi kendine.

Hemen ardından rüzgâr, zeytinliği yeniden konuşturuyor, kırçıl gözleriyle bir çocuk gibi bakıyor ona zeytin ağaçları, “anne” der gibi, “anneciğim” der gibi her biri... Şimdi birisi çıkıp gelse ve kollarını ona uzatarak kucağını istese ondan...

“Ah” diyor Hanne, “Söz gene istemeye gelip çattı işte.”

Birine kendisini vermek istiyor, biri onun ismini çağırsın ve o hep “Efendim, buradayım.” desin... Biri ona bağlansın, biri onsuz yapamasın, biri ona “anne” deyip sıkıca yapışsın istiyor. İstiyor, istiyor, istiyor...

Sibel Eraslan, sadece İs-lam tarihi açısından değil, insanlık tarihi bakımın-dan da güçlü kadınları modern edebiyatın diliyle bugüne taşıyor. Timaş Yayınları’ndan çıkan ki-taplardan biri olan Siret-i Meryem, cennet kadınları-nın sultanı Hazreti Mer-yem’i konu edinir. Eraslan bu kitabında Hazreti Mer-yem’i yeniden düşünüyor ve onu çağımıza yeniden çağırıyor.

İnsan kadınsa eğer, yüreğinin rüzgârda titreyen bir yaprağa dönüşmesi, an meselesidir...

T R+ DOSYA

Page 50: GOP+ 2015/1

48

GÜÇLÜ KADIN GÜÇLÜ GELECEKEğitim ve sağlık alanında daima

büyüme kaydeden Gaziosman-

paşa Belediyesi, hayata geçirdiği

Kadın Koordinasyon Merkezleri

ile kadınlarımızın hayatlarına renk

kattı.

Her yerde her zaman ailesi

ve toplum için çalışmaktan asla

vazgeçmeyen kadınlarımızın daha

güçlü, kararlı, ilkeli ve becerikli

olmalarını desteklemek amacıyla

“insan odaklı” çalışmalarımızda

kadınlara ayrı bir önem veriyoruz.

Bu nedenle kadınlarımızın yerel

topluluk içindeki konumlarını

güçlendirmek, yaşam çevrelerinde karşılaştıkları sorunları gidermek için çalışıyor; eğitim almaları ve yeni beceriler kazanmaları konu-sunda son derece hassas ve detaylı planlamalar yapıyoruz. Bu plan ve programlarımızın en somut örneği olan Kadın Koordinasyon Merkezleri’nde kadınlarımız, çağın gereksinimlerine uygun olanaklar ile hem hobi sahibi oluyor hem de sanatsal faaliyetlerde bulunuyor-lar. Mesleki derslere devam eden kadınlarımız kendilerini geliştiriyor, daha güçlü bir ailenin temellerini atacakları özel eğitimler alıyor.

Toplum hayatının devamı ve

gelişiminde kadınlarımızın önemli

bir rolü olduğuna inanıyoruz. On-

lar gelecek nesillerin gelişmesinde

öncü rol üstlenirler. Bu nedenle

kadınlarımızın gelişmesi demek

toplumun en temel öğesi olan

ailenin gelişmesi demektir. İşte bu

sebeple Gaziosmanpaşa Belediyesi

Kadın Koordinasyon Merkezi’nin

hedefi, büyüme ve gelişmenin her

aşamasında çocuğu korumak ve

sağlıklı nesiller yetişmesi amacıyla

kadınlarımız aracılığıyla ailelere

yardımcı olmak.

R+ KADIN

Page 51: GOP+ 2015/1

49

Kadınlar için ihtiyaç duydukları çeşitli alanlarda (el bece-risi, sağlık vs.) kurs ve eğitim seminerleri düzenliyor. Okul-larını (ilk, orta ve üniversite) maddi imkânsızlar sebebiyle sürdüremeyecek durumdaki genç kız ve çocuklara maddi yardımda bulunuyor. İlk ve orta dereceli okullarda okuyan fakir çocuklara kırtasiye ve kıyafet yardımı yapıyor. Kadın ve ailelere gerektiğinde psikolojik destek imkânı sunuyor. Hanımların sorunları, sosyal hayattaki çalışmaları gibi ko-nularda araştırmalar yapıyor. Çeşitli nedenlerle cezaevine düşen kadınlar ve geride bıraktıkları çocuklar için yardım çalışmaları yürütüyor. Hanımları meslek sahibi yapabilmek için çeşitli alanlarda eğitim ve staj imkânı sunuyor. Sağlıklı nesiller yetiştirilmesi amacıyla verilen aile eğitim program-larıyla ailelere çocuk gelişimi konusunda destek oluyor.

Kadın Koordinasyon Merkezi’nin Hedefi:

Page 52: GOP+ 2015/1
Page 53: GOP+ 2015/1

+

Page 54: GOP+ 2015/1

52

Page 55: GOP+ 2015/1

53

“Gaziosmanpaşa İstanbul’un en gözde 5 ilçesi arasına girecek.”

Page 56: GOP+ 2015/1

54

+ RÖPORTAJ

Gaziosmanpaşa İstanbul’da en büyük kentsel dönüşüm alanına sahip ilçe konumunda. Kentsel dönüşümde nasıl bir yöntem izliyorsunuz?

Gaziosmanpaşa’da kentsel dönüşüm çalışmaları bizim döne-mimizden önce başlamıştı. Ga-ziosmanpaşa 1173 hektar büyük-lüğünde bir alana sahip. Bu alanın 432 hektarlık bölümü Bakanlar Kurulu kararıyla “Riskli Alan” ilan edildi. Bu alanın bazı yerlerinde bi-nalarımız yeterli güce sahip değil, bazı yerleri ise zemin problemleri nedeniyle riskli alan ilan edildi. 432 hektarlık alan Gaziosmanpaşa’nın aşağı yukarı yüzde 38’ine tekabül ediyor. Bu 432 hektarlık alanda aşağı yukarı 30 bin bağımsız bina-nın yıkılıp, yeniden inşa edilmesi öngörülüyor. Kentsel dönüşüm takribi olarak 105 bin insanımızı direkt olarak ilgilendiren bir konu.

30 bin bağımsız binanın yeni-den inşa edileceği, 105 bin insanın hayatını direkt olarak ilgilendiren böyle önemli bir konunun titizlik-le ele alınıp, geleceğe dönük bir planlamayla inşa edilmesi gerek-tiğine inanıyorum. Göreve geldi-ğimizde ilk aldığımız kararlardan biri yıkımları ve ev boşaltmalarını durdurmak oldu. Kentsel dönü-

Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hasan Tahsin Usta ile ilçede yaptığı hizmetler ve belediyeci-lik anlayışı üzerine konuştuk. Gelecek nesillere sorunsuz bir ilçe bırakmak istediğini ifade eden Başkan Usta, hedeflerinin Gaziosmanpaşa’nın İstanbul’un en gözde ilk 5 ilçesi arasına girmesi olduğunu söylüyor.

şümü öncelikle bir “master plan” dâhilinde yapalım, Gaziosmanpa-şa’yı daha planlı ve programlı bir şekilde gelecek kuşaklara hazırla-yalım dedik. Otoparklarıyla, sosyal donatı alanlarıyla, okullarıyla, sağlık ocaklarıyla planlı bir şehir inşa edelim istedik.

Master planımızı bitirmek için bir yıldır hummalı bir şekilde çalışı-yoruz. Hamdolsun master planımı-zı bitirdik. Bizim Gaziosmanpaşa’da ciddi bir geçmişimiz var. Geçmiş dönemlerde Gaziosmanpaşa Belediyesi’nde Meclis Üyeliği, İmar Komisyon Başkanlığı gibi görevlerde bulundum. Mesleğimin getirdiği tecrübe ve birikimlerimi buraya yansıttım. Dolayısıyla yıl-lardır Gaziosmanpaşa’da yaşama-nın, mesleğimi burada icra etmiş olmanın getirdiği tecrübeyle, 1 yıl gibi kısa bir zamanda Gaziosman-

paşa’nın master planını bitirmiş olduk. Bu çalışmanın ilçemize hayırlı olmasını diliyorum. Gelecek kuşaklara daha yaşanılabilir bir Gaziosmanpaşa bırakmayı he-defliyoruz. Halkımızdan aldığımız güçle “Yeni Türkiye”ye yakışır, “Yeni Gaziosmanpaşa”yı kuracağız.

Kentsel dönüşüm çalışmaları-nızın ne zaman tamamlanacağını düşünüyorsunuz?

Master plan çalışmamız esna-sında, nasıl yaparız da, gelecek nesillere daha sorunsuz bir Gazios-manpaşa bırakırız diye düşündük. Bu planlamayı yaparken nüfusa oranlayarak bir çalışma yaptık. Gaziosmanpaşa’nın gelecekteki nüfusunun 850 bin olacağını varsayarak master planımızı yap-tık. Buna göre 850 bin kişilik bir nüfusun otoparkını, sağlık ocağını, yollarını, okullarını düşünmemiz gerekiyordu. Velhasıl biz meseleye bütüncül olarak baktık ve gelece-ğin nüfusuna göre bir planlama yaptık. Gaziosmanpaşa’nın gelecek 30-40 yılını yeniden planlamış olduk. Bu nüfusu daha aşağı bir seviyede tuttuk.

Bizim “Şehirde Dönüşüm, Yaşamda Gelişim” diye bir sloga-nımız, daha doğrusu bir iddiamız var. Kentsel dönüşüm çalışmaları

En önemli önceliğimiz in-sanımızın hayatı. Kentsel dönüşümle başlayacak inşa sürecinin insanımızın hem hayatını güvence altına alacağına hem de daha konforlu bir hayat sunacağına inanıyorum.

Page 57: GOP+ 2015/1

55

Page 58: GOP+ 2015/1

56

+ RÖPORTAJ

şehirde bir dönüşümü, yaşamda da ciddi bir gelişimi öngörüyor. Tabi, kentsel dönüşüm çalışmaları bugünden yarına bitecek projeler değil, aksine uzun soluklu proje-lerdir.

Kentsel dönüşümün Gazi-osmanpaşa’ya kazandıracağı değerler nelerdir?

Biz gelecek nesillere daha güzel, daha yaşanabilir, yaşamaktan gurur duyacakları, iftihar edecek-leri bir Gaziosmanpaşa inşa etme hedefiyle yola çıktık. Tabi, bu an-lamda insanımızın hayatı en önce-likli meselemiz oldu. Biliyorsunuz İstanbul deprem kuşağı içinde yer alıyor. Bizim için kentsel dönüşüm, aynı zamanda insanımızın hayatını güvence altına alacak bir çalışma. Bu depremde bir tane bile insa-nımızın hayatının sona ermesini ya da sakat kalmasını arzu etme-yiz. Biliyorsunuz uzmanların her zaman söylediği; “İnsanı deprem öldürmez; zemini, binası sağlam olmayan yapılar öldürür.” diye bir söz var. Japonya’da ciddi anlamda

depremler oluyor ama bir insanın burnu dahi kanamıyor. Biz de gel-mesi muhtemel bu depreme karşı insanımızın hayatını önceleyerek hızlı bir şekilde kentsel dönüşümü tamamlamak istiyoruz. En önemli önceliğimiz insanımızın hayatı. Kentsel dönüşümle başlayacak inşa sürecinin insanımızın hem hayatını güvence altına alacağına hem de daha konforlu bir hayat sunacağına inanıyorum.

Kentsel dönüşümle Gazios-manpaşamızın ciddi anlamda bir zenginleşme yaşayacağına da ina-nıyorum. Bugün değeri 100 bin lira

olan bir yer, yarın 3-4 katı değer kazanacak. Bu da Gaziosmanpa-şamızda ciddi bir gelişme süreci yaşatacak. Bu süreçle insanımızın yaşam kalitesinin, konforunun daha iyi noktalara geleceğine ina-nıyorum. Bununla birlikte Gazios-manpaşa lokasyon olarak, İstan-bul’un tam ortasında bir yerde ve çok gözde bir konumda. Hemen 15 dakikada İstanbul’un merkezine gidebilecek bir ulaşım aksına sahip bir yerde bulunuyoruz. Böyle bir lokasyonun yeni Gaziosmanpaşa’yı bir çekim merkezi haline getirece-ğine inanıyorum.

Bizim planımıza göre kentsel dönüşüm çalışmaları bittiğinde ilçemize 30 yeni okul, 10 sosyal tesis, 5 yeni sağlık tesisi, 3 yeni stat ve bir üniversite kazandıracağız. Bugün en önemli sorun olarak görünen otopark problemini asgariye düşüreceğiz. İnşallah bu projelerimiz bittiği zaman Gazios-manpaşa’da 124 bin araçlık oto-parkımız olacak. Baktığınız zaman Gaziosmanpaşa çok yeşil alanı olan bir bölge değil. Ama bizim çalış-

Bugünün sorunlarını gele-cek kuşaklara, çocukları-mıza bırakmak istemiyo-rum. Her çağın kendine ait bir ruhu ve bu ruhun da getirmiş olduğu bir takım sorunları olur. Biz istiyo-ruz ki, bugünün sorunları-nı bugün çözelim.

Page 59: GOP+ 2015/1

57

+ RÖPORTAJ

malarımızın sonucunda Gazios-manpaşa 753 bin metrekarelik bir yeşil alana sahip olacak. Hedefimiz Gaziosmanpaşa’yı İstanbul’un en gözde ilk 5 ilçesi arasında görmek. Gaziosmanpaşa’nın şehircilik anlamında, yeşil alan anlamında, kültür anlamında gelecekte en çok konuşulan, en çok değer üreten bir ilçe olacağını göreceğiz.

Gaziosmanpaşa’da sosyal ve kültürel alanda nasıl bir çalışma içinde olacaksınız?

Gaziosmanpaşa’da bir yandan fiziki değişim ve dönüşüm yaşanır-ken, bir yandan da ilçemizi kendi medeniyetimiz ve uluslararası şehirlerin kültürel varlık ve dona-nımları ile güçlendirmek istiyoruz. İlçemizde iki tane kültür merkezi kompleksi projemiz var. İnşallah yakın zamanda yeni merkezlerin de temellerini atacağız. Tiyatrosu, sineması, sergi salonları ile eğitim ve kültür merkezleriyle Gazios-manpaşa’yı bir kültür merkezi konumuna getireceğiz.

Günümüzde teknoloji çok önemli. Akıllı belediyecilik uygu-lamaları giderek yaygınlaşıyor. Sizin Gaziosmanpaşa Belediye-si’nde yeni teknolojilere yönelik yatırımlarınız var mı?

Bizler görev ve sorumluluk-larımızı etkin bir şekilde yerine getirebilmek için teknolojiyi en iyi şekilde kullanmaya çalışıyoruz. Tabi, teknolojinin hızına yetişmek zor. En son teknolojileri halkımızın hizmetine sunmaya çalışıyoruz. Hizmetlerimizde teknolojiyi ön plana alarak çalışmak istiyoruz.

Page 60: GOP+ 2015/1

58

+ RÖPORTAJ

Yeni hayata geçirdiğimiz E-İmza projesi İstanbul’da 39 ilçe içerisinde 5 belediyede kullanılıyordu. Biz bu teknolojiyi kullanan 6. belediye olduk.

E-İmza uygulamasıyla artık vatandaşımız bize müracaat ettiği andan itibaren ben ve ilgili arka-daşlarım bu isteği veya talebi internet ortamında görebileceğiz. Vatandaşlarımıza daha hızlı ve kaliteli bir hizmet verebilmek için böyle bir uygulamayı başlattık. Bununla birlikte bugüne kadar kayıtlı tüm evrakların ve bilgilerin daha hızlı, daha erişebilir halde olabilmesi adına dijital arşiv dönemini de başlatmış olduk. Artık vatandaşımızdan gelen her isteği birebir takip edeceğimiz ve hızlı bir şekilde geri dönüş yapabileceğimiz bir döneme geçtik. Belediyemiz arşivlerinin şu anda yüzde 10’u elekt-ronik ortama yüklenmiş durumda. Dijital arşivimiz genişledikçe Belediyemizdeki işlemler çok daha hızlanacak ve kolaylaşacak.

Gaziosmanpaşa çok yoğun bir genç nüfusa sahip. Gençlere bakış açınız ve onlar adına yaptı-ğınız çalışmalar nelerdir?

Gençlerimiz bizim için çok önemli. Fırsat bul-dukça gençlerimizle beraber olmaya çalışıyorum. Okullarımızı geziyorum, gençlerimizle sohbet edip düşüncelerini, hayallerini dinlemeye çalışıyorum. Ben bu şehri atalarımızın bize bir mirası olmaktan öte çocuklarımızın bir emaneti olarak görüyorum. Çünkü yarın onlar ilçemizi, ilimizi ve ülkemizi temsil edecek, yönetecek. Bugünün sorunlarını gelecek kuşaklara, çocuklarımıza bırakmak istemiyorum. Her çağın kendine ait bir ruhu ve bu ruhun da getirmiş olduğu bir takım sorunları olur. Biz istiyoruz ki, bu-günün sorunlarını bugün çözelim.

Gençlerimize sahip çıkmak için sosyal ve kültü-rel konularda ciddi bir rol almaya çalışıyoruz. Ama diğer yandan sportif faaliyetlere de önem veriyoruz. Çocuklarımızın, gençlerimizin sporun her dalıyla ilgilenmelerini çok arzu ediyorum. Gençlerimizi sportif faaliyetlere yönlendirmek için organizasyonlar yapıyoruz. İnsanımızın daha sağlıklı bir hayat sürmesi

Page 61: GOP+ 2015/1

59

+ RÖPORTAJ

için bisiklet kullanmayı özendirecek bir bisiklet yolu projemizi var. Bu projemizle her yaştan insanımızı spor yapmaya teşvik ediyoruz. Sportif müsabakalarda başarılı olan sporcularımızı ve gençlerimizi spora teşvik etmek amacıyla zaman zaman ödüllendiriyorum.

Lise son sınıf öğrencilerimize, onları okumaya teşvik etmek, bir nebze olsun sorunlarını çözmek amacıyla nakdi yardım yapıyoruz. Bu uygulamayı bu sene başlattık. İnşallah üniversiteye hazırlanmala-

rı ve bir nebze olsun aile bütçele-rine katkıda bulunmak için her yıl düzenli olarak bu nakdi yardımları-mızı sürdüreceğiz. Bununla birlikte okullarda başarılı olan gençlerimizi hem yabancı dil eğitim alsınlar, hem de başka ülkeler görüp ufuk-ları açılsın, vizyonları gelişsin diye yurtdışına gönderiyoruz.

Başkanım çok yoğun bir tem-poda çalışıyorsunuz. Bu kadar işin arasında yorulmuyor musunuz?

Tabi, günümüz biraz yoğun geçiyor. Programlara aşağı yukarı sabah 7 gibi başlıyoruz. Bazı va-tandaşlarımız “Sabah 7’de rande-vu olur mu?” diye latife yapıyor. Ama sabah saat 7’de bizi ziyaret edince, “Başkanım biz saat 7’de sizi bulabilecek miyiz diye düşünüyor-duk ama bizden önce gelmişsiniz” diyenler oluyor. Vakti iyi kullanmak adına bir yandan insanımızın ta-leplerini, beklentilerini dinliyor, bir yandan da belediyecilik hizmet-lerimizi yapmaya çalışıyoruz. Tabi,

bundan dolayı da zaman problemi yaşıyoruz. Bu zaman problemini asgariye düşürmek için program-larımıza erken saatte başlayıp, geç saatlerde bitiriyoruz.

Gaziosmanpaşalılar şahsımı Belediye Başkanı seçerek bana ve aileme büyük bir onur verdiler. Bu da bize ayrı bir sorumluluk yükledi. Elimizden geldiği kadar Gazios-manpaşa’nın sorunları ve dertle-riyle ilgilenerek, vaktimin büyük çoğunluğunu onlarla beraber ge-çiriyorum. Benim en keyif aldığım anlar halkımızla beraber olduğum, onların dertlerini dinleyip, onlarla hemhal olduğum zamanlar. Yor-gunluğumu en çok onlarla birlikte olduğum zamanlarda atıyorum.

Son olarak okuyucularımıza söylemek istediğiniz bir şey var mı ?

Gaziosmanpaşalı hemşerileri-me en derin saygı ve muhabbetle-rimi sunuyorum, dualarında bizleri eksik etmemelerini arzu ediyorum.

Kentsel dönüşüm çalış-maları bittiğinde ilçemize 30 yeni okul, 10 sosyal tesis, 5 yeni sağlık tesisi, 3 yeni stat ve bir üniversite kazandıracağız. Bugün en önemli sorun olarak gö-rünen otopark problemini asgariye düşüreceğiz.

Page 62: GOP+ 2015/1
Page 63: GOP+ 2015/1

61

Mesainiz bittikten hemen sonra gelen acil(!) etiketli mailler, Pazar günü maaile kahvaltı sofrasındayken telefon açan müşteriler ya da çocuğunuzun hafta içi saat 14.00’de başlayan veli toplantısı, bir yakınınızın aniden rahatsızlanmasına rağmen sizin onun yanında olamamanız. Bütün bunlar tanıdık mı geldi? O zaman bu yazıyı okumalısınız.

Bir bakmışsınız işiniz özel haya-tınızın önüne geçmiş; siz farkına bile varmadan rutin bir şekilde ailenizi ve arkadaşlarınızı ihmal etmeye başlamışsınız. Peki, ne yapmalı?

Araştırmalara göre iyi bir yönetici ya da başarılı bir iş adamı olmanın yolu iş hayatındaki başarılı konumu kaybetmeden sevdiklerimizi mutlu etmenin formülünü bulmaktan geçiyor. Diğer bir ifadeyle üst kademelerde başarılı olmanın yolu, iş ve ev yaşa-mını özenle bir araya getirmekten geçiyor. Harvard Business School öğrencilerinin beş yıl boyunca 4 bine yakın yönetici ile yaptıkları araştırmaların sonucuna göre iş ve özel yaşam dengesini korumanın 5 önemli formülü var:

1- Kendi Başarı Tanımını Yapmak

Hedeflenen noktaya varmak için yöneticiler ilk adım olarak bir

BAŞARI, DENGE MESELESİ Mİ?

+ BUSINESS

başarı tanımı yapmalıdır. Tabi bu tanımın zamana ve koşullara bağlı olarak değişeceğini de unutmayın. Kadınlar için bu hem işte hem de evde çalışanları ve çocukları için rol model olmakken, erkeklerde sorumluluk sahibi patron ve baba olarak kendini gösteriyor. Her iki durumda da önemli olan husus kişiyi başarıya ulaştıracak doğru kararları verebilmek.

2- Teknolojiyi YönetmekAkıllı telefonlar hayatımıza girdi

gireli iş için ne zaman, nerede ve nasıl ulaşılabilir olacağımıza karar vermek çok güçleşti. Nitekim her zaman aktif olmak performans düşüklüğüne sebep olabilir. Bu du-rumda şu çok önemli söz devreye giriyor: “Çocuk telefondan yetiştiril-mez.” İyi bir yönetici, elinin altında bulunan teknolojik aygıtları doğru ve akıllıca kullanmalı. Takım için ulaşılabilir olmak önemli, ancak bu her zaman olmak zorunda değil.

3- Destek Ağları Oluşturmakİş ve özel yaşamını dengede tut-

mak isteyen üst düzey yöneticiler, eşlerine ve çocuklarına daha fazla vakit ayırabilmek için yardımcılar-dan destek alıyorlar. Alışveriş yap-mak, yemek pişirmek, evin genel düzenini sağlamak gibi pratik işleri yapmak için birilerini tutuyorlar. Öte yanda duygusal destek de önemli bir husus. Karmaşık ya da sinir bozucu durumlarla karşılaşıl-dığında güvenilir iş arkadaşları da önemli destekçiler olabilir.

4- Seyahatlerde Seçici Olmak

Zamanı yönetmek iş ve özel yaşam dengesi için en önemli aşa-malardan biri. Özellikle çok sık se-yahat eden yöneticilerin ya da sık sık adres değiştiren yöneticilerin seyahatlerinde seçici davranmaları özel yaşamlarına da etki ediyor. Ba-

şarılı bir yönetici olmak için önüne

gelen her iş teklifini değerlendir-

Page 64: GOP+ 2015/1

62

+ BUSINESS

mek yerine, seçici davranıp, açık

görüşlü, çok yönlü, becerilerini öne

çıkaracak performans sergilemek

de mümkün. Uluslararası deneyim

her zaman çekici ve faydalı olabilir

ancak farklı iş kollarında deneyim

de en az bu kadar faydalı.

5- Partneriniz ile İşbirliği Yapmak

Meşhur bir laf vardır; “Her

başarılı erkeğin arkasında bir kadın

vardır.” Araştırmalar gösteriyor ki,

kadın ya da erkek olsun, partner-

lerin sağladığı duygusal destek

başarıya uzanan yolda önemli

bir etken. Partnerlerin zaman ve

enerji planlaması, önemli şeylere

odaklanabilme, toplumsal katılım,

seyahatleri düzenlemenin yanı sıra

dürüst eleştirmen olarak var oldu-

ğu ilişkilerde yöneticilerin doğru

kararlar alabilmelerine yardımcı

oluyor.

Page 65: GOP+ 2015/1

+ BUSINESS

63

İşinizin Sosyal Hayatınızın Önüne Geçtiğini Gösteren 7 Belirti

· Eve iş getirmek

· Geceleri çok geç saatlere kadar ve/

veya hafta sonları çalışmak

· İşle ilgili zorunluluklarınız ya da

teslim tarihleri yüzünden sosyal

planlarınızı sürekli iptal etmek

· Depresif bir ruh hali ve/veya enerji

düşüklüğü

· Zayıf uykular (işle ilgili rüyaları

görmek)

· Değer verdiğiniz diğer insanlarla

ve/veya çocuklarla sorunlar

· İştahta ve kiloda değişiklik

Page 66: GOP+ 2015/1

64

BÜYÜYEN DEVLET,EGEMEN MİLLET Avukat Müjgan SİYAH ÇEVİK

Page 67: GOP+ 2015/1

65

Türkiye siyasi tarihinde dönem dönem gündeme gelen ve tartışmalara sebep olan Başkanlık Sistemi nedir? Avantajları nelerdir? Dünyadaki örnekleri nasıldır? İşte; Başkanlık Sistemi hakkında merak ettikleriniz...

Page 68: GOP+ 2015/1

66

Bir mahkeme salonuna girdi-ğinizde hakim ve savcıların sırtını dayadığı duvarda bir yazı karşılar sizi: “Egemenlik kayıtsız şartsız mil-letindir.” Türkiye Cumhuriyeti siyasi rejimleri de başlangıçtan itibaren meşruluğunu milletten almıştır ve gerek tek partili dönemde gerekse çok partili parlamenter sistemde hep milletin egemenliğine vurgu yapılmıştır. Ancak sistemin başarı-sızlığı bazı akademisyenler ve siyasi çevreler tarafından fark edilmiş ol-malı ki, 1980’in bahar aylarında aka-demik ve siyasi çevreler tarafından Başkanlık Sistemi tartışılmaya açıldı. Bunda hükümet istikrarsızlıklarının yoğun olarak yaşandığı 1970’ler de etkili olmuştur. Hükümet sisteminin Başkanlık veya Yarı Başkanlık Siste-mi’ne geçilmesi 1980’lerde Turgut Özal, 1990’ların sonunda Süleyman Demirel ve 2005’de Recep Tayyip Erdoğan tarafından yeniden Türkiye siyasi gündemine taşındı. Ancak dönemin siyasi ve akademik çevre-lerinden yeterli desteği alamadıkla-rından rafa kaldırıldı. Böylece dev-let-millet yabancılaşması, siyasette demokrasi açığı, ekonomide azge-lişmişlik ve güvenlik alanında dışa bağımlılık gibi birçok yapısal sorun Türkiye’nin üzerine kara bulut gibi çöktü. Bugün yükselen Türkiye’nin önündeki tüm yapısal ve ideolojik engelleri yıkmak ve devlet-millet buluşmasını daha demokratik bir zeminde tesis etmek maksadıyla Başkanlık Sistemi Türkiye için gayet net ve açık bir ihtiyaçtır.

Dünyada Başkanlık sistemi

Dünyada Başkanlık Sistemi Ame-rika kıtası ile Sovyet sonrası bağım-sızlığını kazanan ülkelerde yaygındır. Avrupa kıtasında bazı ülkelerde yarı başkanlık veya karma sistem gelişmiş durumda. Fransa ve Finlandiya yarı Başkanlık Sistemi’yle yönetilirken, Avusturya, İrlanda, İzlanda, Bul-garistan, Slovakya ve Slovenya bir çeşit karma sistem olan “başkanlı parlamenter” sistem ile yönetiliyor. İngiltere de dahil olmak üzere bu saydığımız ülkelerin hepsi liberal demokrasi ilkesine dayalı rejimler ile yönetiliyor. Yani millete dayalı egemenlik anlayışı, kuvvetler ayrılığı ilkesi, hukuk devleti ve çok partili hayat ve serbest seçimler sistemin temel yapı taşlarıdır.

nı öngörür. Böylece başkan yürütme gücünü elinde bulunduran egemen olur ki bu hükümet meclisin işine karışmaz, meclis de hükümetin işine karışmaz. İki erk birbirinden kesin olarak ayrılmış olur. Yasama, yürütme ve yargı kurumlarının tam ve kesin ayrılığı anlamına gelen bu rejimde, hükümet doğrudan doğruya halka sorumlu durumunda olur.

Daha çoğulcu bir meclisMeclis, Başkanlık Sistemi’nin ayrıl-

maz bir parçasıdır, tıpkı Amerika ya da Rusya’da olduğu gibi. Amerika’da “kongre” olarak adlandırılan meclis, Brezilya’da “Ulusal Kongre”, Rusya’da ise “Duma” adıyla faaliyet gösteriyor. Ülkemize Başkanlık Sistemi geldi-ğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi varlığını sürdürmeye devam edecek. Hatta barajın olmadığı daha zengin bir meclis aritmetiğine kavuşma imkânı doğacak.

Daha demokratik bir ülke içinDoğrudan halk tarafından seçilen

bir başkanlık makamı üretecek olan Başkanlık Sistemi, yürütmedeki çift-başlılık sorununa da bir son vere-cek. Böylece Türkiye’nin son dönem-lerine damgasını vuran hükümet krizlerinin önüne geçilmiş olacak. Üstelik Türkiye gibi farklı kültür, din ve inanışların bir arada yaşamaya çalıştığı bir ülkede halk iradesinin direkt olarak devlete yansıyacağı demokratik meşruiyet sahibi bir hükümet kurulacak. Ayrıca seçilecek olan başkan, toplumun en az yüzde ellisinin oyunu almak zorunda olaca-ğından, halkı kucaklayan bir kimlik ve duruş sahibi olacaktır.

+ DOSYA

Türkiye, Başkanlık Siste-mi sayesinde, yürütme ile yasama erklerinin net bir şekilde ayrıştığı, et-kin, hızlı ve istikrarlı bir hükümet ile yönetilecek.

Dengeye dayalı bir sistemBaşkanlık Sistemi genel hatlarıyla,

yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin bir ayrım ve denge demektir. Parlamenter sistem ise ülkemizde de olduğu gibi yumuşak kuvvetler ayrılığına dayanır. Parla-menter sistem hükümetin parlamen-to tarafından seçilmesini, Başkanlık Sistemi’yse doğrudan halk tarafından seçilen başkan tarafından kurulması-

Page 69: GOP+ 2015/1

67

Başkanlık Sistemi’ne yabancı değiliz

Başkanlık Sistemi’ne geçiş Anaya-sa’da pek çok değişiklik yapılmasını ve özellikle ülkemizin idari yapısının yeniden yapılanmasını gündeme getirecek. Bu bağlamda daha güçlü yerel yönetimler oluşturulacak. Türkiye bugün Avrupa Yerel Yöne-timler Özerklik Şartı’nı, iki madde hariç, kabul etmiştir. Buna göre yerel yönetimlerde bir tür Başkanlık Sistemi uygulanmakta yani 5 yılda bir düzenlenen yerel seçimlerde halk hem belediye başkanını hem de belediye meclisini seçmektedir.

İstikrar sürecekTürkiye, Başkanlık Sistemi saye-

sinde, yürütme ile yasama erkleri-nin net bir şekilde ayrıştığı, etkin,

Türkiye için tarihi fırsatSon söz olarak, Başkanlık Siste-

mi’ne geçiş, ülkenin son yıllarda siya-set ve ekonomide yakaladığı ivmenin ve reform sürecinin kalıcılık kazan-ması ve gelecek hedeflerine uygun bir yönetim sistemiyle taçlandırılması için tarihi bir fırsat olarak görülmeli-dir. Ayrıca bilinen bir gerçek var ki, bir ülkenin siyasal kültürünün arkasında binlerce yıla dayanan gelenekleri ve kurumları yer alır. Türk siyasal kültürü geçmişten beri güçlü lider mitosuna dayanmıştır. Türkiye’nin başarı sağ-ladığı dönemler hep güçlü liderlerin olduğu dönemlere denk gelmiştir. Bu nedenle Başkanlık Sistemi’nin Türki-ye’nin siyasal kültür genlerine daha uygun olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye’ye özgü bir model:

Parlamenter rejim, bizce artık tarihi misyonunu tamamlamıştır. Nitekim dün-yanın hiçbir bölgesinde bu sistem kitaplarda yer aldığı şekilde uygulanmamaktadır. ABD’de yıllardır uygulanan ve tüm dünyada “Başkanlık Sistemi” olarak adlandırılan modelin asıl adı “Kongre Hükümeti”dir. Bu model-de eyalet sistemi ve tam başkanlık uygulaması vardır. Benim yıllardır üzerinde çalıştığım model, Fransa’da ki Yarı Başkanlık Sistemi’yle, ABD’deki tam Başkanlık Sis-temi’nin karması bir modeli öneriyorum. Bu sistem Fran-sız üniter yapısıyla ABD’de ki başkanlık yetkilerini buluşturuyor. Yani hem üniter yapı korunuyor hem de tam başkanlık yetkileri kullanıla-biliyor.”

Prof. Dr. Burhan KUZU (İstanbul Üniv. Hukuk Fakültesi)

+ DOSYA

Kaynak:

* http://setav.org/tr/nasil-bir- baskanlik-sistemi/video/18692

Türkiye’nin önündeki tüm yapısal ve ideolojik engel-leri yıkmak ve devlet-mil-let buluşmasını daha demokratik bir zeminde tesis etmek maksadıyla Başkanlık Sistemi Türkiye için gayet net ve açık bir ihtiyaçtır.

Başkanlık Sistemi diktatörlük

getirmez:

“Başkanlık modelin-de önemli olan şey temel kuralların oturması. İstikrarı sağlayacak etkin bir yöneti-min olması, yine parlamento-nun üstünlüğünü sağlayacak bir yapılanmanın olması ve bu güçler ayrılığının aynı zamanda bir denge ve fren mekanizması içerisinde for-müle edilmesidir.”*

Prof. Dr. Burhanettin DURAN(SETA Vakfı Direktörü)

ONLAR NE DİYOR?

hızlı ve istikrarlı bir hükümet ile yönetilecek. Siyasette elde edilecek olan istikrar ekonomik büyümeyi de beraberinde getirecek. Dünya-daki örneklerinden de görüldüğü gibi, istikrarlı bir kalkınma per-formansı başkanlık sistemlerinin olağan neticesidir.

Page 70: GOP+ 2015/1

68

R+ ÇEVRE

Hayata geçirdiği insan odaklı hizmetleriyle çevreci beledi-yecilikte çığır açan Gaziosmanpaşa Belediyesi, daha temiz ve daha güzel bir ilçe için daima yeni projeler üretiyor.

Daha temiz daha güzel bir Gaziosmanpaşa için çalışan be-lediyemiz, ilçede bulunan çöp konteynerlerini yerin altına ta-şıyarak, çevreye ve doğaya saygılı duruşunu sürdürüyor. Bili-yoruz ki, toplumun tüm kesimleri adına çevrenin ve doğanın korunması, ilçe belediyelerinin temel sorumluluklarından biri. Bu nedenle her türlü altyapı çalışmalarını hazırlıyor, çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi amacıyla şartlara en uygun geliştirilebilir teknolojiyi belirliyor ve hayata geçiyoruz. Çevrenin korunması sorumluluğunu ihmal etmenin, görevimi-zi yerine getirememek anlamına geldiğini biliyoruz.

Gaziosmanpaşa Belediyesi olarak gelecek nesillere yaşana-bilir ve nefes alınabilir bir çevre bırakmak amacıyla yasaların bize sunduğu sorumluluk ve yetki çerçevesinde hareket edi-yoruz. Bu minvalde yeni temizlik filosu ile daha modern bir te-mizlik ekibi kurduk. Böylece çevre için daha az sorun oluşturan yer altı çöp konteynerleri ilçedeki görüntü kirliliğinin de önüne geçmiş olduk.

Gaziosmanpaşa’nın huzur ve mutluluğunu amaçlayan Gazi-osmanpaşa Belediyesi ilçe sınırlarında hayata geçirdiği yeni ve yenilenmiş park projeleri ile de çocuklarımızın yüzünü güldü-rüyor.

Çocuklarımızın okul sonrası zamanlarını ve tatil günlerini eğlenceye doyarak geçirmelerini sağlamak amacıyla daha mo-dern ve zengin eğlence üniteleriyle donatılmış parklar kurduk. Daha yeşil bir Gaziosmanpaşa için kolları sıvayan belediyemiz, 7’den 70’e çocuklarımızın, gençlerimizin ve tüm halkımızın ge-zip eğlenmesini ve huzurlu anlar geçirmesini sağlayacak olan parklar inşa ederek, sokaklarda geçirilen her anın da değerli ve kaliteli olmasını sağlamayı hedefliyor.

ÇEVREYE VE DOĞAYA SAYGILI

Page 71: GOP+ 2015/1

69

R+ ÇEVRE

Yeraltı Çöp KonteynerleriYeraltı çöp konteynerleri 5,5 metreküplük

kapasitesiyle yer üstü konteynerlere göre çok daha fazla kapasiteye sahip. Yeraltına alınan büyük konteynerler ile yüzeyde şık paslanmaz çelikten bir görüntü verirken, atık ve geri dönüşüm malzemelerinin kay-nakta ayrılmasını sağlıyor. Bulunduğu çevre ile uyumlu olan bu sistem, Gaziosmanpaşa Belediyesi’nin çevreci, estetik ve modern bir ilçe görünümüne bürünmesini sağlayacak.

Page 72: GOP+ 2015/1

70

Page 73: GOP+ 2015/1

71

Kenan Sofuoğlu, motor sporları alanında dünya şampiyonluğu kazanmış ilk ve tek Türk sporcu. İmam Tahir hocanın torunu, İrfan Usta’nın oğlu olan Sofuoğlu, halen Sakarya’da yaşıyor. İstan-bul’dan ve imkanlardan uzakta başladığı yolculuğunda en önemli destekçisi onun gibi yarışçı olan abileri Bahattin ve Sinan Sofuoğlu ve elbette ki annesi ve babasıydı. Hepsi tek yürek oldular ve inan-dılar. İlk başarı babasının imzalı dilekçesiyle katıldığı 2000 İzmir Pınarbaşı Pisti’nde geldi ve Kenan Sofuoğlu abisinin yerine katıldığı ilk yarışı birincilikle tamamladı. 2001 Balkan Şampiyonası’nın Tür-kiye ayağında abileriyle beraber katıldığı yarışta Sofuoğlu kardeş-

ler ilk üçte yer aldılar. “Kadere inanmak lazım.” diyor Sofuoğlu, istemek ve azmetmek gerek.

Babasının tamirci dükkanı onun tutkusuydu, babasının tamir ettiği motorlar da kaderi oldu. Maddi imkansızlıklardan dolayı üç kardeşin bu yolda yürümesi imkansızdı. Bu nedenle en küçük olduğu için Avrupa’daki yarışla-ra Kenan’ı göndermeyi seçtiler. Kazanmaktan başka çaresi yoktu. Babası tamirhanesindeki motor-ları, abisi de arabasını sattı ve onu Avrupa’ya gönderdiler. Umut, hırs ve yetenek dışında başka serma-yesi olmayan genç yarışçının, her-kesten ve her şeyden uzakta tek dostu hırsı ve inancı oldu. 2002 yılında Yamaha Cup’ta birinci oldu

ve ilk Avrupa zaferini kazandı. Ve

ardından katıldığı yarışlarda ba-

şarılar ardı sıra gelmeye başladı.

2007’de İngiltere’de katıldığı Su-

persport Dünya Şampiyonası’nda

en yakın rakibini 143 puan farkla

geride bırakarak altın kupayı aldı.

Şeytanın bacağını kıran Sofuoğlu,

başarılarının arasında olmadık

zamanlarda yaşadığı kayıplarıyla

sarsıldı. İki abisini de farklı zaman-

larda trafik kazalarında kaybetti

ama yılmadı. Acılarının ardından

yola devam eden ender sporcu-

lardan biri oldu ve 2012’de bir kez

daha dünya şampiyonu oldu.

Kenan Sofuoğlu hiç vazgeç-

medi. Tekrar tekrar kazanmak için

çıktığı pistlerde bugüne kadar 48

kez podyuma çıktı ve 21 kez bi-

rincilik aldı. Onun hatırına Türkiye

Motosiklet Federasyonu kuruldu.

O, Supersports Şampiyonası’nın

gelmiş geçmiş en başarılı Türk

pilotu olarak adını tarihe altın

harflerle kazıdı.

HIZLI VE BAŞARILI

2007, 2010, 2012 Dünya Supersport Motosiklet Yarışları’nın şampiyonu Kawasaki Pucetti pilotu Kenan Sofuoğlu, 2015 sezonunun ilk kupasını İspanya’da düzenlenen yarışta havaya kaldırdı.

+ SPOR

Bahadır ÖMÜR

Page 74: GOP+ 2015/1

72

SAĞLIKLI VE SPORTİF BİR GAZİOSMANPAŞA İÇİN ÇALIŞIYORUZ

Gaziosmanpaşa Belediyesi, “Spor sağlıktır.” sloganından hareketle gençleri ve tüm Gaziosmanpaşalı hemşerilerimizi spora teşvik amacıyla hazırladığı etkinlikler ile daha sağlıklı bir toplum için çalışıyor.

R + SPOR

Başkan Usta: “Biz topoğrafik yapımız el verdiğince sokaklarımızı, caddelerimizi ve parklarımızı bisiklet kullanımına uygun hale getireceğiz.”

Bisiklet ŞenliğiGaziosmanpaşa Belediyesi ve

Gaziosmanpaşa Kent Konseyi Gençlik Meclisi’nin ortak düzenledi-ği ve Bisikletliler Derneği’nin katkı verdiği 1. Gaziosmanpaşa Bisiklet Şenliği’nde bütün bisikletseverler bir araya geldi. Hem sağlıklı yaşamı desteklemek hem de çevre bilinci

oluşturmak amacıyla düzenlediğimiz şenlikte 500’ü aşkın bisiklet kullanıcısı Belediye Başkanımız Hasan Tahsin Usta’nın işaretiyle pedal çevirmeye başladı. Yarış Gaziosmanpaşa Mey-danı’ndan başlayarak Recep Tayyip Erdoğan Gençlik Parkı’nda verilen bir molanın ardından belediye binamız önünde tamamlandı. Burada izleyi-

Page 75: GOP+ 2015/1

73

cileri ve yarışmacıları güzel bir

sürpriz bekliyordu. Gaziosman-

paşa Belediyesi önünde kurulan

tören alanında nefes kesen

bir bisikletli akrobasi gösterisi

yapıldı. Törende konuşma yapan

Başkan Usta, bisikletin sağlık

ve çevre açısından faydalarına

değindi ve konuşmasına “Biz

topoğrafik yapımız el verdiğince

sokaklarımızı, caddelerimizi ve

parklarımızı bisiklet kullanımına

uygun hale getireceğiz. Bugün

yaptığımız bir yarışma değil,

bisiklete binmeyi teşvik etmeyi

amaçlayan bir etkinlik. Buraya

gelerek şenliğimize katılan genci

yaşlısı 500’den fazla insanımıza

kutluyor ve onlara teşekkür edi-

yorum.” sözleriyle devam etti.

Basketbol Turnuvasıİstanbul Kalkınma Ajansı,

Gaziosmanpaşa Kaymakamlı-ğı, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Türkiye Basketbol Federasyonu ve Gaziosmanpaşa Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlenen “Takım Ruhuyla Sağlıklı Gelişim ve Sosyal Etkileşim için 3x3 Basketbol” projesi kapsamında “3X3 Sokak Basketbolu Turnuvası” coşku ve heyecan ile sporseverlerle buluştu. Gaziosmanpaşa Beledi-yesi bahçesinde gerçekleştirilen turnuvaya ilçemizdeki liselerde okuyan 64 takım ve 650 öğrenci katıldı. Spora ve sporculara veri-len desteğin en güzel örneklerin-den birinin yaşandığı turnuva 3 gün sürdü ve dereceye girenler ödüllerini Belediyesi Başkanımız

R + SPOR

Başkan Usta: “Gençlerimizin sportif faaliyetler içerisinde bulunması bizlere heyecan veriyor. Bundan sonra da sizleri bu tarz aktivitelere teşvik etmek için imkanlarımızı kullanacağız.”

Gaziosmanpaşa Basketbol OkuluGaziosmanpaşa Belediyesi

Mevlana Mahallesi’nde bulunan Mevlana Anadolu Lisesi Kapalı Spor Salonu’nda 4-17 yaş aralığındaki çocuk ve gençlere yönelik basketbol kursları veriliyor. Baskebola gönül vermiş çocuk ve gençlerimizin temel basketbol eğitimi alabilecekleri kurslar hafta sonları düzenleniyor. Ayrıntılı bilgi için Serkan İshakoğlu ile iletişime geçilebilir. (Telefon : 0546 807 62 04)

Hasan Tahsin Usta’nın elinden aldı. Turnuvanın açılışında konuşma yapan Başkan Usta, gençleri spor yapmaya teşvik edecek her türlü katkıyı suna-caklarının müjdesini verdi ve sözleri-ne, “Üniversite sınavını hazırlanırken bu turnuvaya katılmanız ne derece başarılı olduğunuzu gösteriyor. İnşallah 3 gün sürecek bu turnuvanın sonunda dereceye girenlere ödülle-rini takdim etmek için tekrar birlikte olacağız” diyerek devam etti.

Page 76: GOP+ 2015/1

ONUN YAKTIĞI IŞIK HALA AYDINLIK

Anadolu’da barış, kardeşlik ve dayanışma deyince akla üç isim geliyor; Mevlânâ Celâ-leddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Veli ve Yunus Emre. Öğretileri Bektâşi tarikatının doğmasına, Yeniçeri Ocağı’nın kurulmasına vesile olmuş bu zat-ı ali, Hacı Bektâş-ı Veli’dir.

himayesine giren ve Mekke’ye giderek hac görevini yerine getirerek “hacı” unvanını alan Bektâş’ın Anadolu’ya gelmesi ise bağlı olduğu şeyh Ahmed Yesevi’nin işaretiyle olmuştur.

Kültürümüzün büyük evliyaları arasında bulunan Hacı Bektâş-ı Veli, Anadolu Selçuklu Devleti’nin son yılları ve Osmanlı Beyliği’nin kuruluş yıllarına şahit olmuş bir zat. O, Doğudan Moğol saldırılarının, batıdan ise Haçlı Seferlerinin İslam coğrafyasını baskı ve işgal altına aldığı kritik bir zaman dilimin-de Anadolu’da sadece manevi konularda değil, dini, iktisadi, askeri, sosyal her konuda önemli çalışmalar yaptı ve liderler yetiştirdi. Vefatının ardından neşet eden Bektaşilik tarikatı, Farsça ve Arapçanın hakim olduğu bir dönemde, Türkçeye hassasiyet gösterdi, Türkçenin gelişmesinde ve yayılmasında rol oynadı. Peki, Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında önemli bir rolü bulunan Hacı Bektâş-ı Veli kimdir?

Hacı Bektâş-ı Veli’nin vefatının ardından tekkenin piri olan Musa Abdallah’ın yazdığı Velayetname’ye göre Hacı Bektâş-ı Veli, Hz. Ali’nin soyundan geliyor. Nişapur şehrinde dünyaya gelmiş, orada büyümüş ve Lok-man-ı Perende adlı bir mutasavvıf tarafından yetiştirilmiştir. Ardından Ahmed Yesevi’nin

Erol Akyavaş, Miraçname(Ceyda Çarmıklı Kılıçaslan Koleksiyonu)

Page 77: GOP+ 2015/1

Makâlât-ı Hacı Bektâş-ı VeliHacı Bektâş-ı Veli’nin en hacimli ve baş eseri olan Makâlât, Anadolu’daki Türk Edebiyatının ilk çağlarına ait nadir ve önemli bir çalışmadır. Yaradan’a kavuşmak için şeriat, tarikat, ha-kikat ve marifet olarak tanımlanan dört kapı ve bu kapılardan girilerek ulaşılan kırk manevi merdiveni anlatan bu ki-tap, Türk Edebiyatı ho-cası müteveffa Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan’ın uzun süren çalışmaları sonucu dilimize ve lite-ratüre kazandırılmıştır.

75

+ DOSYA

Hacı Bektâş-ı Veli, kültürlerin birbirine eklemlendiği Anadolu’nun çok özel bölgelerinden biri olan Nevşehir’in Kapadokya bölgesinde yaşamış. Bugün onun mirasının etkisiyle Hacıbektaş olarak ad-landırılan bu yerleşim yeri, onun öğretilerinin tüm Anadolu’ya yayıldığı merkez olmuş. 13’üncü yüzyılda çilehane olarak kullanılan yer, zaman içinde yapılan restoras-yonlar ve ek binalar ile son halini aldı. Günümüzde Hacı Bektâş-ı Veli Külliyesi ve Müzesi adıyla ziyaretçi-lerini ağırlıyor ve her sene Ağustos ayının ikinci haftasında önemli bir etkinliğe de ev sahipliği yapıyor. 16-18 Ağustos 2015 tarihleri arasın-da yapılacak olan 52.Ulusal 26.Ulus-lararsı Hacı Bektâş-ı Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlik-leri, onun bilgeliğini ve kardeşlik duygularını yeniden hatırlanmasına vesile oluyor. Böylece Hacı Bektâş-ı Veli’nin Anadolu’da yaktığı çerağ, gönüllere tevhid, zihinlere takva oldu. O, toplumun her kesiminden insanının sözlerinde, amellerinde ve davranışlarında doğru olmayı öğütledi. O, “İri olalım, diri olalım, bir olalım.” diyerek birlik ve bera-berliğin yayılması için çabaladı, kurt ile kuzuyu kardeş yapmış, barış ve kardeşlik ortamının tesis edilmesi için çalıştı.

Hacıbektâş ilçesinde bulunan müzeyi ziyaret edenler, 1963’te aslına uygun olarak yeniden inşa edilen Taç Kapı, Sadrazam Halil Paşa’nın eşi Fatma Fikriye Hanım tarafından yaptırılan Üçler Çeşmesi,

Aş Evi, Kızılca Halvet olarak anılan

Çilehane, Pir Evi olarak anılan Hacı

Bektâş-ı Veli Türbesi’ni mutlaka zi-

yaret etmeliler. Bu ziyaret esnasında

en çok dikkat çeken şey, külliyenin

değişik yerlerine yerleştirilmiş özlü

sözler. Onun insanı öne çıkaran ve

nefse hakim olunarak elde edilecek

olan güzellikleri anlattığı bilgelik

kokan cümlelerini, külliyenin mima-

risine hakim olan Selçuklu sanatını

yansıtan plan ve detaylar tamam-

lıyor. Özellikle birbirine geçme

mermerler ile yapılan türbenin giriş

kapısının basık kemerinin hemen

üzerinde bir Selçuklu simgesi olan

“çift başlı kartal” figürü dikkat

çekiyor. Hacı Bektâş-ı Veli Müzesi

ise, Bektâş dergâhına ait günlük

kullanım eşyaları, el yazmaları, hat

örnekleriyle dolu.

Anadolu’nun önde gelen evli-

yalarından biri olarak kabul edilen

Hacı Bektâş-ı Veli, Türk kültürünün

İslam öncesiyle sonrası arasındaki

geçişinde güçlü bir köprü kurdu.

Anadolu’dan doğan Balkanlara

kadar yayılan düşünce sistemi, Türk

kültürünün yaşatılmasında önemli

rol aldı. Felsefesinin temelinde

insan sevgisi olan Hacı Bektâş-ı Ve-

li’nin öğretileri aradan geçen bunca

zamana rağmen hala geçerliliğini

koruyor ve onun yaktığı ışık yolu-

muzu aydınlatmaya devam ediyor.

Page 78: GOP+ 2015/1

76

TİMURACAR

KERTENKELE DİZİSİNİN YILDIZI

İLE ÇOK ÖZEL SÖYLEŞİ Turgay YILDIZ

Page 79: GOP+ 2015/1

77

Page 80: GOP+ 2015/1

78

Timur Acar’la ilk kez yıllar önce Oyun Atölyesi’nin fuayesinde karşılaştım. Birbirimizi ekranlardan biliyorduk ama tanışmamız o ti-yatro fuayesinde oldu ve sanki çok önceden tanışıyormuşuz gibi sarıl-dık, kucaklaştık. O günden bu yana diyaloğumuz kesilmedi. Adamdır, beyefendidir, iyi insandır, çok yete-nekli bir oyuncudur ve içtenliğini ilk görüşte anlarsınız. Ben bunları söylerken Timur Acar karşımda oturuyor ve yüzü kızarıyor. ‘Yapma be abi, o kadar da abartma.’ diyen iç sesini duyar gibiyim. Bugün Ker-tenkele dizisinin sevilen karakteri “sahte imam”ı canlandıran Timur Acar ile hayata ve tiyatroya dair keyifli bir röportaj yaptık.

Hayatı dizilerde geçen bir adam gibisin. Rol aldığın her dizi çok seviliyor. Bu doğru iş yaptı-ğından mı yoksa halkın seni çok benimsemesinden mi kaynakla-nıyor?

Biraz yoğun gibi görünse de hep TV’lerde değilim. Diziler bitiyor ama tekrarları bitmiyor. Bu nedenle sokaktaki insan da tuhaf tepkiler veriyor. Bir sene önce bitmiş bir dizi halen yayınlanınca insanlarda devam ediyor zanne-debiliyor. Ayrıca ekranlara yakın biriyim ve insanlar samimiyetimi

“İnsanlara güzel, samimi ve sıcak olursanız, insanların hoşuna gidiyor ve seviliyorsunuz.”

kolaylıkla hissedebiliyor. Çünkü ekran dokunmaktır, eğer ekrandan insanlara güzel, samimi ve sıcak olabilirseniz, insanların hoşuna gidiyor ve seviliyorsunuz.

Geçmişe doğru gidelim. Nerede doğdun? Nerede büyüdün? Nasıl bir çocukluk geçirdin? İstanbul’a geliş hikâyen nedir?

İstanbul’a geliş hikâyem biraz uzun. 1979 yılında Almanya’nın

Münich kentinde, işçi bir ailenin çocuğu olarak doğdum. Ailem ben 5 yaşındayken Türkiye’ye kesin dönüş yapmışlar. Memleketimiz olan Sakarya’ya yerleşmiş, ardın-dan İstanbul’a gelmişler. Bende ilk, orta ve lise eğitimimi İstanbul’da tamamladıktan sonra üniversiteyi okumak için İzmir’e gittim. Dokuz Eylül Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü’nde okudum. 2006 yılında mezun olduktan sonra İstanbul’a döndüm. Tiyatro yapmak pek ak-lımda yoktu. Hani bazıları ortaokul-da başlamıştır, kimileri de lisede, bende yoktu öyle bir şey. Ben top peşinde koşan bir adamdım.

Tiyatroyla ne zaman tanıştın?

1999 yılında Temmuz ayın-da meydana gelen depremde tanıştım. Biraz acı olsa da benim

+ RÖPORTAJ

İstanbul’un yok olan mahalle kültürüyle büyüdüğüm için bu hayat tarzından vazgeçmesi de zor geliyor. Hayatı lükse bağlamak bizim için hayattan bir damarın kopması demek.

Page 81: GOP+ 2015/1

79

için hayat bana bu yolu gösterdi. Sakarya merkezde yaşayan bir tiyatro salonunun yıkılmasının ardından sahipleri ailemin yaşadığı ilçeye geldi. Tiyatroları için genç tiyatrocular arıyorlardı, ben de başvurdum ve sahneye çıkmanın zehrini tattım. O günden sonra da bu işin peşini bırakmadım.

Türkiye seni dizilerle tanıdı, kısa zamanda ekranın komik yüzlerinden biri oldun. Komedi senin tercihin mi, yoksa sektör seni buraya doğru mu çekti?

Bu kadar komedi oynayacağımı ben de düşünmemiştim, bir kere böyle başlayınca onu kırmak zor tabi. Ama onu da başaracağız inşallah. Kimse riske girmek istemi-yor sanırım. O yüzden de belli işler belli insanlara gidiyor. Bunu kırmak sanırım kendi senaryonu yazmana,

kendi işini çekmene bağlı. Örnek diyorsan Engin Günaydın’ın yazıp oynadığı Vavien... O ne güzel bir filmdir, buna rağmen ne kadar az gişe yapmıştır? İnsanlar o filmde de Günaydın’a gülmeyi beklediler. Tabii ki film seyircisini buldu ama insanlarda beklenmeyen etkiler oldu. O zamanki gözlemlerimden dolayı bunu söylüyorum. Ama oyuncu için kendi filmini yapmak ve sana yakıştırılandan farklı bir role bürünmek ayrı bir iştir ve bunu yapmak gerekir. Darısı başı-mıza diyelim.

Bildiğim kadarıyla müzikle de ilgin var. Tesadüfen seni ekran-da Halide Ağıdı’nı söylerken dinlemiştim. Hani dergimiz sesli olsaydı burada okumanı ister-dim, o kadar güzel okuyordun ki kemençe eşliğinde…

Müzikle ilgileniyorum ve sevi-yorum. Genlerimde var. Dedemler Gürcistan Kafkasya göçmeni ve oraların Karadeniz ezgileri ufaklı-ğımdan beri kulağıma çalınırdı. Ai-lemde de abim müzikle ilgileniyor, 12 yaşındayken bana gitar hediye eden odur. O çok istemiş çalmayı ama ailenin büyük erkekleri biraz zor büyürler. İçinde kalan bu ukte bana yaradı.

“Hastasıyım Dedeee!” lafı sana mı ait? Çakallarla Dans filminde o kadar içten söylüyordun ki, ben bu sözün senaryoda olmadığı his-sine kapıldım. Yetmedi geçen gün Kadıköy’den Moda’ya çıkarken yolunu kesen ve bu repliği söyle-yerek selam veren hayranlarına şahit olduk. Ne hissediyorsun bu konuda?

Hastasıyım lafını ezelden beri se-ver ve kullanırdım. Çakallarla Dans çekimlerinde de malum sahneyi çekerken ağzımdan çıkıverdi. Halk çok sevdi ve beğendi. Bazen senin de şahit olduğun durumlar yaşıyo-rum. Benim için olmasa da yanımda bir arkadaşım varsa, onun için zor oluyor. Burada insanların yakla-şımları çok önemli, konuşmak için yaklaşan birilerini elimden geldiğin-ce kırmamaya çalışıyorum.

Tüm Türkiye’nin tanıdığı bir yüzsün, şöhretsin ama öyle bir edan yok. Yani havalara girmi-yorsun, korumaların yok, lüks arabalarda görmedim seni, magazin sayfalarını da renklen-

+ RÖPORTAJ

Page 82: GOP+ 2015/1

80

dirmiyorsun. Bu sizin camia için aykırı bir durum değil mi?

Genelde sakin bir hayatım var. Rezidanzda yaşamıyorum aksine İstanbul’un yok olan mahalle kül-türüyle büyüdüğüm için bu hayat tarzından vazgeçmesi de zor geli-yor. Hayatı lükse bağlamak bizim için hayattan bir damarın kopması demek. O yüzden marketten alış-veriş yapmak güzel, orda kalayım ben diyorum.

Moda Sahnesi’nin kurucula-rı arasında bulunuyorsun. Bir tiyatro oyuncusu olarak tiyatro kurmak fikri nereden geldi?

Tiyatro kurmak zor ve meşak-katli bir iş öncelikle bunu söylemek

isterim. Görev dağılımlarının ya-pılması ve görev üstlenen insan-ları eşit şekilde vazifelerini yerine getirmesi çok önemli. Bu bakım-lardan iyi anlaşan bir ekip olmamız bizim çok işimize yaradı. 2006’dan bu yana birlikte olan ve dolayısıyla birbirimizi artık bir bakışından anlayan bir topluluğuz. Önceden bir tiyatromuz vardı ancak orada

oyuncu kimliklerimizle vardık. Burada ise hem oyuncu kimliğimiz hem de kurucu sorumluluklarımız ile varız. Bu açıdan keyifli. Anlaya-cağınız biz suyun sığ kısımlarında yüzmek yerine, daha derinlerine doğru dalıyoruz. Kuyumuzu kazdı-lar içinden tiyatro çıktı, ne yapalım!

Son zamanlarda Kertenkele’de Sahte İmam karakteri ile çok ko-nuşuluyorsun. Ancak eş zamanlı olarak Kadıköy Moda Sahnesi’n-deki Hamlet oyununda Polonius karakteri ile de çok başarılısın. Nasıl gidiyor oyun?

Oyun iyi gidiyor. Hamlet için seyirci sayısı güzel. Hatta yeni ku-rulan bir tiyatro olmasına rağmen baya iyi diyebilirim. Tiyatro olarak

+ RÖPORTAJ

Ekran dokunmaktır, eğer ekrandan insanlara güzel, samimi ve sıcak dokunabilirseniz, insanların hoşuna gidiyor ve seviliyorsunuz.

Page 83: GOP+ 2015/1

81

oyunun baştan bir çevirisini yaptık ve öyle sahneye koyduk. Ham-let’in iktidar ve iktidarın yarattığı dişlileri, delilik üzerinden nasıl bozguna uğratışını sergilemek istedik. Sanırım güzel de oldu ki şu ana kadar sosyal medyada yazılan yorumlar hoşumuza gidiyor. Bir dil oluşturmak ve insanların o dili doğru kavrayıp çözmeleri sahne üzerindeki oyuncuyu mutlu ediyor. Ayrıca en önemlisi anlaşılır olmak. Çünkü bizim tiyatromuzda seyirci Shakespeare’e karşı hep ürkütül-müştür. Anlamamıştır onu izleyici, o karakterlerin büyüklüğü karşısın-da kendini nereye koyacağını bile-memiştir ve dolayısıyla tam olarak dilini çözememiştir. Biz bu oyunda biraz buna dikkat etmeye çalıştık. Bu nedenle bizden ve anlaşılır bir Hamlet ortaya koyuyoruz.

Moda Sahnesi bir tiyatro salo-nundan daha fazlası. Kültür Mer-kezi gibi sinema, drama, kurslar da var. Biraz bahseder misin?

Moda Sahnesi büyük bir yer. İçinde 2 küçük 1 büyük olmak üzere 3 salonu bulunuyor. Küçük salonlardan biri 50-60 kişilik bir sinema salonu olarak faaliyette bulunacak. Bu salonda vizyon de-ğil de festivallerde oynamış filmler veya vizyona girmiş ancak hak ettiği seyirciyle buluşamamış yerli filmler gösterilecek. Yönetmen söy-leşileri de yer alacak. Diğer küçük salon ise stüdyo sahne olarak yer alacak. Burada kısa oyunlar, work-shoplar, drama kursları verilebile-

cek. Ana salonumuzda ise tiyatro oyunları ve konserler vermeyi düşünüyoruz. Sahne ve seyircinin oturduğu platform katlanabilir; oyuna göre büyüyüp küçülebiliyor. Konserler de keza öyle, ayakta ve oturarak konser verme imkanı da mevcut. Bayağı kapsamlı bir sahne oldu diyebilirim. Hatta Türkiye’de böyle bir sahne yok diyebilirim.

Senin bir şehrin var mı? Seni çağıran ya da senin içinde mutlu olduğun şehir ya da şehirler var mı?

Şu şehirde olmalıyım, şuraya mutlaka gitmeliyim dediğim bir yer yok. Zaten içinde mutlu oldu-ğum şehirde yaşıyorum. İstanbul benim için, tüm çatışmalarımıza, tüm isyan etmelerimize rağmen, köprüsünden karşıya geçerken kendinden özür dilettiren tek şehir olarak kalacak. Öte yanda Buda-peşte’yi çok merak ediyorum.

HAMLET OYUNU

2 perdeden oluşan ve 115 dakika süren oyun, Prens Hamlet’in, kral olan babasını öldürdükten sonra tahta geçen ve annesi Gertrude ile evle-nen amcası Claudius’tan nasıl intikam aldığını anlatır. Renkli bir biçimde kahır dolu keder-den, hiddet dolu gazaba geçen gerçek ve yapmacık cinnetin izlediği yolu çizer ve ihanet, intikam, ahlaksızlık konula-rını işler. Kemal Aydoğan’ın yönettiği oyun Kadıköy Moda Sahnesi’nde izleyicileriyle buluşuyor. Ayrıntılı bilgi için; modasahnesi.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

+ RÖPORTAJ

Fotoğraflar: Çakallarla Dans filmi tanıtım görselleri ve Kertenkele dizisi tanıtı-mından alınmıştır.

Page 84: GOP+ 2015/1

İstanbul Eyüp’te bulunan Vialand Tema Park’ın yenilenmiş ünitelerin-de eğlence, adrenalin ve sürprizlerle dolu bir güne hazır olun. Türkiye’nin ilk uluslararası mega tema parkı, gös-teri merkezi ve alışveriş merkezini bir arada bulunduran Vialand, restoran ve kafeleriyle de eğlence ve dinlen-ceyi aynı anda sunuyor. Macera, adre-nalin dolu bir gün için yapmanız ge-reken, sizi bütün ünitelerden ücretsiz kullanım hakkı verecek olan tek bilet satın almanız.

TEMANIZI SEÇİNVialand’de elliden fazla farklı eğ-

lence teması buluyor. Zaten Via-land’in cazibesi de buradan kaynakla-nıyor. Çocuklar eğlensin, biz de mutlu olalım diye düşünen siz büyükleri de içine alacak bir eğlence dünyasında kendinizi Alice Harikalar Diyarında gibi hissedeceksiniz. Efsaneler Dün-yası’nda zaman makinesi ile seyahat ederken bir yandan da İstanbul’un fethine şahit olacak, eski İstanbul hakkında anlatılan hikayeleri tecrübe edeceksiniz.

Modu

Eğlencenin

Page 85: GOP+ 2015/1

83

İletişim : Yeşilpınar Mahallesi, Şehit Metin Kaya Sok No:11 34065 Eyüp/İstanbul

Çocuklu aileler, arkadaş grupları, şirket çalışanları ve İstanbul’u ziyaret

eden herkes için Türkiye’nin gözde eğlence merkezi Vialand Tema Park,

yeni sezonuna merhaba dedi.

HEM EĞLENCE HEM DE EĞİTİMVialand sadece eğlendirmiyor, eğlenirken,

eğitiyor da. Nasıl mı? Çocuklar için kurgulanmış olan Oyun Dünyası, onların hayal gücüne kar-şılık gelecek aktiviteler ile eğitimlerine de des-tek oluyor. Mesela Minik Kâşifler alanında zevkli keşifler yapılırken birçok yararlı bilgi öğreniyor, geleceğin itfaiyecileri ilk tatbikatlarını yapıyor, biraz heyecan arayanlar için yüksek dozda gü-venli, yeterli dozda heyecanlı bir tren yolculu-ğunun yanı sıra ilk araba kullanım deneyimle-rini unutamayacakları bir parkur ile minikler heyecanlı anlar yaşıyor.

ADRENALİN BURADAAdrenalin ve heyecan tutkunları artık yurt-

dışındaki roller coaster videolarını izlemeyi bırakacak. Dünyanın dört bir yanında, insan-ların dakikalarca sırada beklediği Nefeskesen, Vialand’de. Üç saniyede 110 km’yi aşan bu hızlı aleti deneyimlemek artık mümkün. Şehre yu-kardan bakmak isteyenler için de Adalet Kule-si’ndeki yerinizi alıp 50 metre yükseğe çıkma-nın keyfini sürebilirsiniz, aman dikkat düşerken gözlerinizi kapatmayın.

+ MACERA

Page 86: GOP+ 2015/1

84

BİLGİ EVLERİ GENÇLERİMİZİGELECEĞE HAZIRLIYOR

Gençlere kendilerini her alanda geliştirebilmeleri için sınırsız olanaklar sunan Gaziosmanpaşa Belediyesi, kurduğu Yeni Nesil Bilgi Evleri ile belirli periyotlarla dersler vermeye devam ediyor.

Özelde ailenin ve toplumun, genelde ise insanlığın devamı olarak görünen genç nesillerimizin eğitimi günümüzün en önemli meseleleri arasında geliyor. Gençlerimiz, yıllarca süren sınavlar ile uğraşıyor, yüksek notlar için sürekli çalışıyor ve yoruluyor. Geleceklerinin garantisi olarak gördükleri üniversite ise gittikçe kızışan bir yarışa dönüşüyor. Bütün bunlar nedeniyle artan stres ve endişe ile daha hayata atılamadan pes edebiliyor, mücadeleden vazgeçiyor. Gençlerin karşılaştıkları sorunların farkında olan Gaziosmanpaşa Belediyesi çocukların ve gençlerin eğitimine destek olmak için belirli mahallelerde Yeni Nesil Bilgi Evleri’ni gençlerin hizmetine sundu.

Gençlerimizin bilgi ve becerilerini geliştirecekleri, arkadaşlığı, dostluğu ve paylaşımı öğrenebilecekleri Yeni Nesil Bilgi Evleri’nde ilkokul ve ortaokul öğrencileri okullardaki müfredatın dışında kalan her konuda eğitim alıyorlar. Belirli zaman aralıklarıyla açılan derslerde çocuklarımız ve gençlerimiz, sosyal ve kültürel etkinlikler, spor, değerler eğitimi, enstrüman çalma ve sanat ve takviye dersler alacaklar. İnsan odaklı belediyecilik anlayışı ile yola çıkan Gaziosmanpaşa

R+ GENÇLİK

Page 87: GOP+ 2015/1

85

Belediyesi, gençlerimizin kötü alışkanlıklardan uzak tutacak, gelecekte iyi yetişmiş bireyler olarak ülkemize ve topluma hizmet etmelerini sağlayacak projelere imza atmaya devam edecek. Geleceğimiz olan çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitimine ve gelişimine yapılan katkının yanı sıra bu evlerde gençlerimiz dürüst, ahlaklı, milli ve manevi değerlerine sahip kişiler olarak yetişecekler. Boş zamanlarını değerlendirecekleri gibi, yeni şeyler öğrenecekler. Akıl Oyunları etkinliklerinin de

bulunduğu eğitimlerde satranç, eğlenceli bilim, bilişim dersleri, hızlı okuma teknikleri, zihinden matematik eğitimleri verilerken değerler ve karakter eğitiminde; değerler eğitimi, sahabe hayatı, Kur’an-ı Kerim , ilmihal bilgisi kursları yer alacak. Yeni Nesil Bilgi Evlerimizin en önemli özelliği çocuklarımızın aileleri ile okulları arasında köprü vazifesi görmesi. Özenle seçilmiş eğitmenlerimiz eşliğinde düzenlenen eğitim, gezi ve oyun faaliyetleri ile gençlerimizin; kendilerine güvenen, aktif, toplum içinde kendini

ifade edebilen bireyler olmaları sağlanıyor. Bilgi Evlerimizde sadece çocuklarımıza değil, sunduğumuz rehberlik hizmetiyle çocuklarımızın ve gençlerimizin ailelerine de destek oluyoruz. Amacımız, hayal kurmasını bilen ve bu hayalini başarıya dönüştürebilecek, kendinden emin, çevresine duyarlı, kültürlü ve empati yeteneği kuvvetli gençler yetiştirmek. Çocuklarımız ve gençlerimizin geleceğimiz olduğu düşüncesiyle hareket eden Belediyemiz, onların gelişimi için eğitim ve sosyal destek faaliyetlerine devam edecek.

R+ GENÇLİK

Page 88: GOP+ 2015/1

Taşlıtarla Yazıları

İllüstrasyon: Hüsameddin Özden

Page 89: GOP+ 2015/1

87

Göçe dayalı yerleşim ve bu yerleşim alanlarındaki yoğun nüfus İstanbul’da toplu taşımacılık ihtiyacını artırdı. Böylece “mini-büs” adı verilen hafif ticari araçlar ortaya çıktı ve yarım yüzyılı aşkın bir dönemde şehrin toplumsal ger-çekliğinde önemli bir figür olarak yer aldılar. Bugün hala kullanılan minibüsler, toplu taşıma sistemin-de önemli bir vasıta konumunda.

Araç kullananlar bilirler. Aracın bakımı geldiğinde servis bir dolu liste ile karşılar sizi. Eh 1980’le-rin Türkiye’sinde minibüslerde yenilenmenin pahalı olmasından dolayı bu araçlara bazı teknik mü-dahalelerde bulunulur ve aracın doğasında bir dönüşüm olurdu. Bunlardan biri de Renault’ların başına geldi. İşte bu noktada bir Taşlıtarla hikayesi ortaya çıkıyor. Şüphesiz ki Gaziosmanpaşa’dan söz ediyoruz, ancak ilçe kültürüne dair anlatılar söz konusu olduğun-da yeğlenen onun kadim ve halk dilindeki adıdır.

Taşlıtarla göç ile kuruldu. Göç dalgalarıyla büyüdü. Büyüyen Taş-lıtarla’da toplu taşımacılık çözümü İstanbul’un folkloruna sur dışından unutulmaz bir renk kattı. Şehir folk-

lorunda özgün kullanımıyla “Taşlı-tarla minibüsleri” denirdi onlara.

Renault’un Başına GelenlerTüm minibüslerde olduğu gibi

Renault’ların da süspansiyonları makaslıydı. Makaslı sistem demek daha doğrudur. Bu sistemin teknik izahına gelince; şeritler halinde üst üste bağlanan çelik lamalar -yani makaslar- bir taraftan küpelerle ka-rosere ya da şaseye, diğer taraftan da sustalarla tekerlekleri taşıyan dingil ya da diferansiyele bağlanır-dı. Bu sistem yüzünden zaten sert olan süspansiyon, araçlar yıllandık-ça daha da sertleşirdi. Becerikli ma-kasçı ustaları bir çözüm buldular. Buna göre araçların arka makas katlarında azaltmaya gittiler. Böylece karoser ve şase arasındaki bağlantı daha bir esnemeye elve-rişli olacaktı.

Gelgelelim süspansiyonu yumuşatan işlem bir zaman sonra

BALTABURUN RENOAdnan ÖZER

Baltaburun Renault’un hikayesi bir arızanın bir fenomene dönüşmesinin hikayesidir. Taşlıtarla’nın 80’li yıllarına damgasını vuran bu minibüsü hatırlayanınız var mı?

yapıları dolayısıyla Renault ve Ma-girus’larda burun kalkmasına se-bep oldu. O yüzden ilk başlarda bu minibüsler için “kalkık burun” tabiri kullanıldı. Dar kasa ve dar burun olan Renault’larda görüntü daha bir dikkat çekiciydi. “Domuzburun da denilen bu “içtehatlı” Renaultlar o zamanki makasçı ustalarının bir marifetiydi. Parçalar pahalı oldu-ğundan bu ustalar araçların arka makas katlarını azaltma yoluna gitmişler, bir tür kaburga seyrelt-mesi yapmışlar. Böylece araçlarda burun kalkması olmuş.1

Baltaburun Renault’lar ilk olarak Aksaray-Gaziosmanpaşa hattında görülmüşlerdi. İstanbul’un kenar semtlerinden biri olan Gazios-manpaşa, halk arasındaki adıyla Taşlıtarla, zengin bir minibüs kültürüne sahipti. Ve bu kültür tutkuyla yaşanırdı. Taşlıtarlalılar böyle “ayrıksı” durumlar için ilginç yakıştırmalarda bulunurlardı, “bal-taburun” da işte böyle bir metafor-du. Baltaburun Renault öylesine sevildi ki bir metafor olmakla kalmadı, kişileştirilerek bir ‘mahalli kahraman’a dönüştü.

1 Adnan Özer, “Benim Taşlı Tarlam”, Heyamola Yayınları, İstanbul 2010.

+ DOSYA

Gaziosmanpaşa, halk arasındaki adıyla Taşlıtarla, zengin bir minibüs kültü-rüne sahipti. Ve bu kültür tutkuyla yaşanırdı.

Page 90: GOP+ 2015/1

Toplumun geleceği ancak sağlıklı bireylerin varlığı ile sağlanabilir. Bu nedenle annelerin gebelik döneminde yeterli ve dengeli beslenmeleri önemlidir.

Hamilelikte

BeslenmeNilay ŞABANOĞLUDiyetisyen, Gaziosmanpaşa Hastanesi

Page 91: GOP+ 2015/1

89

Toplumda anne adayının iki kişilik beslenmesi gerektiği inancı vardır. Oysa ki gebelik döneminde yeterli beslenememe kilo kaybından diş çü-rüklerine, kansızlıktan yetersiz prote-in alımlarına neden olurken, aşırı kilo alımı da anne ve bebek için çeşitli riskler oluşturur. Peki bir anne adayı nasıl beslenmelidir?

Mevsiminde Sebze ve Meyve

Bir anne adayı gün içerisinde mev-simine göre taze sebze ve meyve tü-ketmelidir. Doğal karbonhidrat olan sebze meyveye ek olarak, kabuklu meyve, 3-4 dilim tam buğday ekme-ği, yemeklerde bakliyattan yapılmış veya unsuz çorbalar tüketilmelidir.

BakliyatYine bir anne adayı haftada 2-3

kez mutlaka bakliyat yemeklerinden tüketmelidir. Kuru fasulye, nohut, ye-şil mercimek gibi hatta yemeklerin içerisine kuşbaşı et kullandığı takdir-de daha doğru beslenmiş olacaktır.

Et ve Yumurta TüketinProteinler vücudun yapıtaşlarıdır

ve fetüsün büyüme ve gelişmesi için gereklidirler. Yumurta, peynir, et gibi besinler en iyi protein kaynaklarıdır. Haftada 2-3 kez mutlaka kırmızı et tüketilmelidir.

Çay ve Kahveden Uzak DurunTabi demir içeriği yüksek olan be-

sinlerle beraber C vitamini (kuşbur-nu, yeşil ve kırmızı biber, turunçgiller gibi) kaynaklarından yararlanmaya dikkat edilmeli, çay, kahve gibi emi-limi olumsuz etkileyen besin ve içe-ceklerden uzak durulmalı.

BalıkYine balık tüketimi içerdikleri yağ

asitleri bakımından ve protein kayna-ğı oldukları için çok önemlidir. Hafta-da 2-3 kez taze yağlı balıklar tüketil-melidir.

Kuruyemiş ile Dost OlunHamilelik süresince her gün 1

avuç kadar kavrulmamış badem veya fındık veya ceviz hem içerdikleri yağ asitlerinden dolayı hem de bitkisel protein oldukları için mutlaka tüke-tilmeli.

Süt ile BarışınSüt, yoğurt, peynir kalsiyumun en

iyi kaynaklarıdır. Hamilelikte günde en az 3-4 porsiyon alınması önerilir.

Yukarıda verilen öneriler sağlıklı bireyler ve ideal kilosunda olan kişi-ler için geçerlidir. Farklı durumlarda mutlaka bir uzmanda destek alınma-lıdır. Son olarak bir anne adayının bir günlük beslenmesine örnek verecek olursak;

+ SAĞLIKLI HAYAT

Kahvaltı :• 1dilimbeyazpeynir• 1adethaşlanmışyumurta (10-12dk.kaynatılacak)• 2-3adettuzsuzzeytin• çiğmevsimsebzelerinden• 1tatlıkaşığıpekmez• 2dilimtambuğday/çavdarekmeği

• Ihlamurçayı

Kuşluk : • Ihlamurçayıadetmeyve

Öğle :• Çorba(mercimek,tarhana,sebze veyayoğurtluçorbalar)• 5-6köftebüyüklüğündebalıkveya kırmızıetveyaköfteveya tavuketiyanınahaşlanmışveya közlenmişveyaazzeytinyağlı mevsimsebzeleri• 1dilimekmekveya2-3kaşık bulgurpilavıveya1 porsiyonetlibakliyatyemeği• 1kaseyoğurtveyacacık• 1-2dilimekmekveya 2-3kaşıkbulgurpilavı

İkindi: • Çorba• 1avuçkavrulmamışbademveya fındıkveyaceviz,• 1kaseyoğurtveyaistenirseazşekerli sütlütatlıüzerinekuruyemiş

Akşam: • Çorba• 1porsiyonetlisebzeyemeği (konserveürünkullanmayalım)• 1kaseyoğurtveyacacık• Azzeytinyağlımevsimsalata

• 1-2dilimekmek

Gece:

• 1büyükbardaksütveya 1büyükkaseyoğurt• 1-2adetmevsimmeyvesi

Page 92: GOP+ 2015/1

MUHACİR YARASI

Hulusi ÜSTÜN

Page 93: GOP+ 2015/1

91

Page 94: GOP+ 2015/1
Page 95: GOP+ 2015/1

93

Mithat Cemal Kuntay’ın abide eseri ‘Üç İstanbul’un muharrir kahramanı Adnan, böyle tanımlar muhaciri. Hatırlanmak istenmeyen hatıralar bunlar. Ama biz sürgün acılarımızı kitaplara hapsetsek de onlar bizim yakamızı bırakmaz.

Tarihin içinden bakınca Rumeli neredeyse iki yüz yıldır sancılar içinde kıvranan hasta bir bünyeye benzer… Kah orasına kah bura-sına vuran ağrılarla iç çeken, her iç çekişte renkleri solan, eli ayağı işlevini yitiren bir hasta bünye… Muhacir ise iki asırdır o hasta bün-yeden ayrılıp giden ruhtur sanki. O gittikçe anlamını kaybeder dağlar taşlar. O gittikçe şehirler yâd el olur, leylekler geçmez olur sema-dan, çınar ağaçları kuruyup kalır. Öyle ya… Toprak, bağrında hayat verip büyüttüğü, bünyesine alıp kendisine dönüştürdüğü insan-larla anlam bulur. O insanlar çekip gittiğinde herhangi bir yer olur toprak. Dağın adı başka, suyun tadı başka… Rumeli türkülerinde insan ile toprak arasındaki bu derin ilişki ne güzel anlatılır. Selanik’teki bir kolera salgınında yârini kaybe-

den delikanlının dilinden dökülen türküde olduğu gibi;

Selanik Selanik ıssız kalasın,Taşına toprağına diken dalasın,Sen de benim gibi yarsız kalasın…

Kimdi o delikanlı hatırlayan yok… Ama ne güzel anlatmış şeh-re olan sevdasını. Öyle ya, insanlar şehirlerin yâridir, mimari eserler ise süsü. Türküler hatırasıdır, zihnidir, nefesidir, dilidir. Muhacir ise o dil ile yârini anan bir uslanmaz bir aşık… Bu nedenle giderken her şeyi yanında götürür muhacir. Top-rağını bırakmanın intikamını böyle alır tarihten. Ama o, geldiğinde bu diyarlara, ayrıldığı yerden getirdiği canı ekmiştir Anadolu toprağına. Toprak ise cömertçe kabul edip

benimsemiştir yeni fidanları, yağ-mur cömertçe can suyu olmuştur onlara. Sesine ses katmıştır bu top-rakların, rengine renk… O sebeple pek az diyar bu topraklar kadar ana kucağı olmuştur başkalarına.

Muhacir bu topraklarda başkası değildir. Biri Rumeli’nden, öbürü Kırım’dan, bir başkası Kaf Dağı’n-dan… Farklı dillerde, farklı ens-trümanlarla dile getirilse de aynı duygular anlatılır. Hani bir vatan vardı, hani kuzeyde mi güneyde mi, doğuda mı batıda mı olduğu çok da önemli olmayan bir vatan vardı.. Şah İsmail’in şiirinde dediği gibi…

‘Rakib elindeymiş dest-i Nigar mene ne !

Yazarın demesi o ki, insanlar gibi toprakların da kaderi vardır. Mısır’ı hep köleler idare etmiştir, Irak hep kerb ile bela’nın yurdu olmuştur, Kafkas hiç benzememiştir başkası-na, Balkan hep aynı sıcaklıkla kay-nayıp durmuştur. Anadolu ise içine alıp dönüştürmüştür. Biraz da bu sebeple ‘Dost dost diye nicesine sarılanların sadık yâri’ olmuştur.

“Muhacir, gideceği yer olmadan biteviye yürüyen hayalettir. Adını bilmediği bir başka ha-yaletin ekmeğini yiyecektir. Fakat Moskof atı ve neferinin altı ayaklı vahşetle kovaladığı Türk muhacirine nispet başka muhacirler seyyah kadar eşyalı, erzaklıdır… 93 muhacirinin Edir-ne’de gömleği, Ayestefanosta eti, İstanbul’da derisi yoktu.”

+ DOSYA

Muhacir bu topraklarda başkası değildir. Biri Rumeli’nden, öbürü Kırım’dan, bir başkası Kaf Dağı’ndan… Farklı dillerde, farklı enstrümanlarla dile getirilse de aynı duygular anlatılır.

Page 96: GOP+ 2015/1

94

+ LEZZET

Page 97: GOP+ 2015/1

95

+ LEZZET

Sıcakların bastırdığı şu günlerde hepimiz daha hafif ve daha sağlıklı yiyecekler yeme gayretinde oluyo-ruz. Tam da bu meyanda bir yemek olan Felafel’in ülkemize gelmesi nedense geç oldu. Oysa ki Felafel, özellikle Mısır, Suriye, Ürdün, Lüb-nan ve Filistin’de insanların hemen hemen her gün yedikleri yemekler arasında yer alıyor. Protein ve lif zengini bu sebze köfteleri son derece sağlıklı, hafif ve doyurucu. Özellikle sıcakken humusa ve özel soslara batırılarak yenen bu her mevsim yemeğinin yapılışı ise çok kolay.

Malzemeler:• 400 gram haşlanmış ve

kabukları soyulmuş nohut• 2 diş sarımsak• 1 avuç maydanoz• 1 tatlı kaşığı toz kimyon• 1 tatlı kaşığı kişniş• 1 çay kaşığı toz kırmızı biber• Tuz, karabiber• 2 yemek kaşığı un• 4 yemek kaşığı zeytinyağı• 1 adet küçük kırmızı soğan• İsteğe bağlı olarak acı sos• İsteğe bağlı olarak sos

Sos için Malzemeler:• 1 su bardağı süzme yoğurt• 1 çorba kaşığı tahin• ½ adet limon suyu

Felafel Yapılışı:Nohutları bir gece önceden, tuz

ve karbonat atılmış ılık suya bıra-kın. İyice şişen nohutların suyunu süzüp kurutun. Soğan, sarımsak, maydanoz, baharat, un ve biraz tuz ile birlikte nohutları mutfak robo-tunun (doğrayıcının) haznesine ko-yun. Karışım hamur haline gelince-ye kadar karıştırın. Geniş bir kaseye bu karışımı boşaltın. Üzerine tuz ve karabiber serpin. Biraz un, biraz da karbonat serpin. Diğer baharatları

da ekleyin. İsteğinize göre acı özel sos da dökebilirsiniz.

Hazırladığınız felafel malzeme-lerini iyice yoğurun. Hazırladığınız felafeli elinizle cevizden biraz büyük parçalar halinde yuvarlayın. Geniş bir tavada yağı ısıtın. Ten-cereye bolca sıvıyağ dökün. Yağ kızdıktan sonra içine hazırladığı-mız falafelleri atın ve iyice kızar-tın. Kızarttığınız felafelleri servis tabağımıza alın. Pişirdikten sonra yeşilliklerle süsleyerek sunuma ha-zırlayabilirsiniz. Arzu ederseniz pita ekmeği ya da lavaş ile de servis yapabilirsiniz.

Sosun Yapılışı:Tahin, yoğurt ve limon suyunu

iyice çırpın. İsteğinize göre Falafel-lerin üzerine gezdirip veya yanında dipsos olarak servis yapın.

Afiyet olsun.

Lübnan Köftesi FELAFEL

Page 98: GOP+ 2015/1

96

+ BULMACA

SUDOKU

Zor

Orta ZorKolay

Çok Zor