Upload
others
View
5
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
YusufTuran GÜNAYDIN
Kadın V eliler Konusunun Osınanlı • ••
Sahasındaki Son Orneklerinden • Iınaınzade Salih Saiın'in
'ı
Muhadderat-ı Evliya'sı İmamzade Salih Saim (1867-1965) son devir Osman
lı müelliflerinin Cuınhuriyet'e intikal etmi§ neslinden
dir. Soyadı Kanunundan sonra "Unar" soyadıru almı§
bulunan müdlif Cumhuriyet devrinde adı unutulmu§
edebiyatçılardandır. Bir eserinin dı§ınd;ıki bütün eser
leri Osmanlı devrinde ve eski harflerle yayınlanmı§tır.
Eserlerinin eksensi tasavvufl teracim-i ahval türünden
risalelerdir.1
Muhadderat-ı Evliya ise Salih Saim'in İslam tasavvuf
tarihinde adiarına rastlanan kadın veltleri konu alan ri
salesidir. Son derece süslü bir üslupla yazılmı§ bulunan
bu eser, bu yönüyle ve ahlak! esaslara dikkat çeki§iyle
Salih Saim'in diğer eserleriyle bir bütünlük gösterir.
"Muhadderat" tabiri Osmanlı kültüründe saygıde
ğer kadınlarla ilgili olarak kullanılan çoğul bir kelime
dir. Tekili ise sık kullanılmaz. Kelime bu §ekliyle adeta
terimle§mi§tir.2 Lügat-ı Remzi'de bu kelimenin tekili
"muhaddir" olarak verilmi§, çağulu ise "muhadderat"
§eklinde kayde<Jilmi§tir. Bu Lügat, kelimeyi "Mu
haddireler, ehl-i perde olan kızlar ve kadınlar" olarak
manalandırmı§tır. Muh~ddir kelimesinin ise "Ehl-i per
de olan, nasa gözükmez olan" manasıyla birlikte "tıbbi
yeden olup uyu§turucu, elem ve ağrıları teskın edici olan
ilaç" manasma geldiğini açıklamı§tır. Lugat-ı Remzl'nin
'muhaddir' kelimesinin iki ayrı manası için iki ayrı çoğul
vermesi ilgi çekicidir. Bu Lügat 'muhaddir'in ilk mana
sı için "muhadderat" (ehl-i perde kadınlar), ikinci ma
nası için ise "muhaddirat" (ilaÇlar) biçimindeki çağulu
vermi§tir. Buna kaqılık Şemseddin Sami konumuzu
ilgilendiren 'muhadderat' kelimesinin tekili olarak "mu-
haddere" kelimesini vermi§ ve böylece 'muhaddir' ile
'muhaddere'yi birbirinden ayırmı§tır.3 Bu durumda Ş.
Sami, Hüseyin Remzl'den farklı olarak muhaddir keli
mesini sadece tıptaki manasıyla almı§ olmaktadır. Ger
çekten de 'muhadderat'ın 'muhaddere'; 'muhaddirat'ın 1 li ise 'muhaddir' kelimesinin çağulu olması daha ~akul j
görünriıektedir. .
Kadın velller konusunun Osmanlı sahasında ilgi gö- 1 ren konulardan biri olduğunu gösteren son örneklerden '
biri olan Silih Saim'in Muhadderat-ı Evliya'sı, Servet-i
Fünun Edebiyatı anlayı§ına bağlı bir müellifin kalemin- ,
den çıkmı§tır ve son derece saygı duyduğu bir konuyu
ele alan müellifin bu saygısının bir sonucu olarak ortaya
koyduğu süslü üslubunu yansıtır. Osmanlı sahasında,
tevarüs edilen geleneğin bir uzantısı olarak saygı duyu
Jan bir konuyu ele alan müdlifler üsluplarını son derece
süslemi§lerdir. Salih Saim'in bu eseri de ayru geleneğin
bir uzantısıdır. Muhadderat'ın iki ayrı baskı yapmı§ ol- 1
masına bakılarak, devrinde ilgi görmü§ bir eser olduğu
da söylenebilir.
Eserin unvan sayfasında müdlifinin kısa bir tanıtımı
yer alır:
"Kavm-i nedb-i İslam'dan bundan yüzlerce sene
mukaddem zuhur ile bu din-i celllin e§i"a-i füyilzat-ı
ilmiyyesinden bihakkın müstenir ve bi hikmetilli Teala
zamanlarının evliya-yı izamiyle hempaye ve belki de
birçoğundan daha sahib-i sermaye olarak harika ve
kerimetler ızharı.q.a ihraz-ı muvaffakiyet ve herkesi en
gü§t ber-dehan-ı hayret etmek suretiyle §öhret, §an ve
kemalleri Hakgirolan evliya validderimizden bazılarının _._.,.~_..,, ·-·'""'"'=--"!"-"'""S':s-'t.-.J .. ""!''!'-,.. -~. ·~- - •-•-• -----~~=:-:= :z::.:· ======.:::.-_-... - L___:::: -- :. _ __::--~--...-6\
~ ·: ~ teracim-i ahval ve menakıb-ı alü'l-allerini muhtevtdir." · ı · ı Daha sonra ise risalenin müellifi, baskı yeri ve tarihi j gibi bilgiler yer alır. 4
Metin
[3J MUKADDİME Cenab-ı Rabbü'l-İzzet, asr-ı maarif-hasr-ı hazret-i
padi§ahilerini bir gülzar-ı meafet, numılne-nüma-yı
huld ü cennet ve teb'a \!e efrad-ı sadıka-i mülukanesi
vasıl-ı akse'l-gaye-i saadet, etfal ü eviad-ı memalik-i
p husrevanesi müktesib-i feyz ü rif'at ve hele tahtgah-ı
11.
: meali-penah-ı hükümranisi bir dar-ı §an u §evket ol-
! mak üzere görmek\bahtiyarlığına mazhariyet gibi adeta
j sülale-i tahire-i ·ce~ab-ı Hilafet-penahtlerinden hemen
1 hiçbir padi§ah,, padi§ah-ı ecdada müyesser olamayan
§anlar içinde §aıilara, §erefler içinde §ereflere malik ve her
emr ü fer~an-ı adalet-unvan-ı hümayı1nlannda eser-i
ı, =~:~::~:~E~~~~!:!n~:~~~:~~ b~::::~~;: 1 sipihr-i saltanat, padi§ah-ı sadıkl-menkabet, §ehin§ah-ı
Farukl-haslet, §ehriyar-ı Osmaıll-stret,
taedar-ı Hayden-savlet, harnt-i
-' ı: ·.
i~
ulfun-ı diyanet, malıi-i [4] cehl ü
dalal ü sefalet, cami-i mehamid
ü ulviyet, vakıf-ı nükte-i kitab-ı
mahfel-ara-yı §an u kud
siyyet efendimiz hazretlerini ta
be-rfiz-i kıyamet züyfir-efza
yı taht ü tae ü mehabet buyur
sun, amin.
Ah d-i feyzafeyz-i
tutan, kendisine· cid
den bir edib-i hünerver,
bir mün§i-i dirayetperver
d.enilmek hakkını ka-
daha genç
ya§lannda ulum ve
sahib-i
rula
§ettada
yed-i
ve
haiz-i mertebe-i memduhiyyet-i giranbaha olan ihvan-ı
dinimizin -haklkaten eltaf. u a'taf-ı ma-la-nihaye-i
mülukane gibi- ta'dad ve hesaba gelmediğini ve hele bu
bidaa-daran-ı ümmet, bu erbab-ı fazl u liyakat arasında
eviad-ı ma'nevt-i "Padi§ah" olan muhterem kadınlarımı
zın, muhadderat-ı İslamiyyemizin ehl-i iffet, pakdamen
hem§ire ve kenmelerimizin; evet, ehevat ve benat-ı din-i
mübtnimizin bir suret-i harikuladede meydan-ı kemal
ve iktidara çıkarak namlarını peyveste-i sema-yı edebiyat
etmelerini görüp i§itip de bargah-ı Vahdaniyet-penah-ı
Kibriya'ya secde ber-tahmid ü ubudiyet ve i§te kadını
mıza, erkeğimize yani cümlemize bunca ~imetler, bun
ca atıfetler, bunca ihsarılar, bunca ni§arılar bezl ü ata
buyuran O ruh-ı cism-i cihan, O nur-ı Çe§m-i alemiyan,
o Hudavendigar-ı reflü'§·§an, o §ehriyar-ı kadr-dana
mecbur-ı §ükran ve minnet olmamak kabil değildir.
[5] Tahdis-i nimet-i cihan-kıyınet yolunda sözü
uzattıkça uzattım. Halbuki tatv11-i kelam, haddizatında
m\kib-i sıda'-ı enam ve ta'attufat-ı §ahane ise gayr-ı
kabil-i beyan ve ifham olduğuna ve ne söyler, ne ya
zarsam malumu i'lam olacağına mebrıl, artık maksad-ı
asliye atf-ı lisan ile §eref-i intisabiyle beyne'l-akvam
rnü§erref ü mümtaz ve benarn olduğumuz dtn-i eelll-i
İslamiyyetin füyı1zat-ı maddiyye ve maneviyyesiyle bu
kabtle-i nedbeden mertebe-i mukaddese-i velayete va
ran ve bi-feyzihi Tea la zamanlannın rical-i sahib-kemali
ve §Ürefa-yı memduhu'l-ahvali olan evliya-yı izam ile
hempaye olarak nice harikalar, nice ke§f ü kerametler
ızlıanna ihraz-ı muvaffakıyet ve herkesi sebbabe-hay-ı
hayret eden arifat-ı nisa ve muhadderat-ı evliyarlan ba
zılarının menakıb-ı güzide-i hayret-bah§asını vaz'-ı
enzar-ı itibar ve gıbta-bah§a-yı ed var u a 'sar olan §U ah d-i
kemalat-vefd-i §ehriyar-ı namdara yadigar etmek üzere
bu risaleyi meydan-ı inti§ara çıkarınağa ictisar eylediği
mi muhterem karitn ü kariata arz u beyan eylerim.
Kabata§, Cuma.
Salih Saim
[6] Muhadderat-ı Evliya Veliyye-i Evve.liye R.abiatü'l-Adeviyye
-Kaddesa'llahu Teala sirreha-
Veliyye-i mü§aürün-ileyha, Basra ehlinden idi.
Süfyan-ı Sevr! hazretleri gibi eazım-ı evliyarlan bir zat-ı . '
man1f kendisinden 'mes'ele'ler sorardı ve hanesine gi-
dip davet-i hayriyyesine ızlıar-ı rağbet ederdi. Bir gün
Süfyan-ı mü§arün-ileyh, kendisinin huzurunda elleri
ni kaldırıp "Allahümme inni es'elüke's-selame"5 dedi.
R.abia ağladı. Sebebini sual edince IDܧarün-ileyha:
"Senin için ağlıyorum" buyurmu§tur.
Zirde muharrer nesayih-bah§a outklar mü§arün
ileyhanındır:
"Her §eyin bir semeresi vardır. Marifetin semeresi Hak
Teala'ya müteveccih olmaktır."
[7] "Hak Teala'ya takarrübe ancak sebeb, dünyada ve
ahirette Zat-ı Ecell ü A'la'sından ba§kasını dost edinme
mektir."
* Bir gün "Va haznah"6 diyen Süfyan-ı Sevr! hazretle
rine; ''Yalan söyleme! Eğer sen malızun olaydın sana
zindegani ho§güvar olmaz idi." Yani "~u hayattan haz
zetmezdin." dediler.
* "Benim gamım, gamgin olduğumdan na§i değil, belki
gamgin olmadığım içindir."
Lühahetü'l-Müteahhide -Kaddesa'llahu Teala Rı1hahı1-
Abide-i mü§arün-ileyha, Beyt-i Mukaddes ehlinden
idi. [Birisi] "Beni ba§ka §ey tefekkürüyle me§gı1l görecek
diye Hak Teala'dan utanırım. Orada ne dua edeyim?"
deyince "Hak Teala'nın senden ho§nı1d olup ho§nı1d ol
duğu kullarının makamına eri§tirmesine ve seni dostları
içinde bi-nam etmesine dua eyle!'' buyurmu§tur.
[8] Meryem el-Basriyye -Kaddesa'llahu Teala sirreha-
Zahide-i mü§arün-ileyha, Basra ehlinden idi. R.abia
hazretleriyle hem-asr idi. Mü§arün-ileyha ile sohbet
ve kendisine hizmet etmi§ idi. Veliyye-i mü§arün
ileyhadan sonra pek az ya§aını§tı. Gönlünde hükümran
olan a§kullahtan ria§i daima muhabbet-i ilahiyye zikr ü
fikriyle me§gı1l olur; hatta bazı kerre ga§y ü bihud olma
derecelerine gelir, bayılırd1:
En nihayet muhabbet sözlerinin mevki-i bahs ü
kelama konduğu bir mecliste zühresi çak olup der-an
teslim-i can ve azm-i gülsitan-ı cinan etmi§tir.
Estaizü billah: "Ve fı's-semai rizkuküm ve ma
ru'adı1n"7 ayet-i kerimesini i§itir i§itmez, asla nzk için
gam yememi§ ve onun talebinde zahmet çekmemi§tir.
Reyhane-i Valihe -Kaddesa'llahu Teala ruhaha-
ı \
i
j Mü'mine-i mü§arün-ileyha R.abia hazretleriyle ı
t muasıre [9] idi. Ve kendisiyle hem-sohbet ve ülfet idi. '
i Kırk sene gökten yana ba§ını kaldırmamı§, yani ser-i
bezmin-i seede-i ubudiyet olmu§ ve gündüz taaİn et
memi§; geceleri de uyku uyumamı§tır. Bu hallerden
vazgeçmesiyçün "Nefsine ziyade zarar eri§ir" diyenlere
"Hiç zarar eri§mez. Gündüzün taamını geceye; gecenin
uykusunu gündüze saldım" buyurmu§tur.
A
'Akiretü'l-Ahide -Kaddesa'llahu Teala sirreha-
i ' ı ı ı
! ~
l i ı Müslime-i mü§arün-ileyha, Basra ehlinden idi. f.
Mu'aze-i Adeviyye ile sohbet etmi§ idi. Müddet-i örn- i' ründe o kadar ağladı ki; akıbet a'ma oldu. Bir kimse
"Gözsüzlük ne mü§kil §eydir" deyince; "Hak Teala'nın
yanında mahcub olmak ve evamir ve nevahisini anla
mayıp kalb gözü a'ma olmak daha mü§kildir" cevab-ı
hayret-bah§asıyla mukabele ve saili mecbur-ı girye ve
tevbe eylemi§tir.
Şi'vane -Kaddesa'llahu Teala ruhaha-
Saliha-i mü§arün-ileyha, Acem ehlinden idi. Hub
avaz idi. Nağamat-ı rengin, ifadat-ı dil-ni§in ile va'z
ederdi. Güzel §eyler okurdu . .Abid ve zahidler ve gönül
ehilleri onun meclisine hazır olurlardı.
ji )j ~ı lı
~i lı ıt tl 11 li jj ~i ' • '1
~ i Ji lı
"Kan et I:?ine'l-müctehidati'l-hayifati'l-bakiyati'l- mazhar-ı hüsn-i sohbet ve ülfeti olduğum günden beri
mübkiyat" yani· Şi'vane "havf edici, ağlayıcı, ağlatıcı
müçtehidelerden idi."
Bir gün dediler ki; "Çok ağladığınızdan a'ma olacak
sınız diye{korkuyoruz." Cevaben; "Ate§-i azab-ı cehen
nem ile kör olmaktan ise dünyada çok ağlayarak a'ma
olmak bence ercah ve evladır." buyurmu§tur.
Kalb-i isınetine o kadar gam ve gussa galebe etti ki;
namaz ve ibadetten kaldı. Bir kimse alem-i ma'nada ona
gelip §U §i'r-i arabiyi okudu:
"Ezrf dumuuke amma küııte f&ciyeten
İnne'n-ııiyalıate tefflli'l-lıaıfnfııa
{ll} Cedd:Z·ve kavmfve savme'd-delm' dayibeten G i Fe-innem~'z-zube min fili'l-mutf'ftıa." ' ".
Uykudan pidarolduktan sonra bu kıt'a-i •
Arabiyyenin hüsn-i te'siriyle daire-i itaata
müracaat etti.ve bu ebyat ile terennüm
edip ağladı. Birçok harunları da ağlat
tı.
İyaz ziyaretine gelip taleb-i dua
eyledi. Mü§arün-ileyha; "Ey Fu
dayl! Hiç Cenab-ı Hakk ile senin
mabeyninde bir nesne var mıdır
ki; eğer dua eyler isem sebeb-i icabet
ola?" deyince mü§arün-ileyh bayılmı§
tır.
Gerdiyye -K.addesa'llahu Teala Sirreha-
Bir rivayette Basra, diğer rivayette Ah vaz ehlinde;n idi.
Şi'vane hazrederine hizmet ederdi. Bir gece mü§arün
ileyhanın hizmetinde iken ilca-yı tabiatle uykuya daldı
ğını görünce Cenab-ı Şi'vane bir depme (tekme) vura
rak; "Kalk! Burası u}'ku yeri değildir. Mahall-i [12] hvab
u sükUn ancak makberedir." nutk u ir§adiyle ikaz eyle
mi§tir.
Mü§arün-ileyha, Gerdiyye'den Şi'vane'nin bereket-i
sohbet ve feyz-i mülakat ve hizmetinden ne kazandı
ğı yani ne gibi §eyler, ne gibi fazilet ve meziyetlerden
hisseyab-ı intifa olduğu sual olunması üzerine; "Onun
dünyayı dost edinmedim ve nzk için gam yemedim. Ve
ehl-i dünyadan hiçbir kimse tama' cihetinden nazanm
da ulu görünmedi. Ehl-i İslam'dan kimseyi haklr gör
medim; tahkir etmedim." cevabında bulunmu§tur.
Hafsa binti Sirin -K.addesa'llahu Teala Ruhaha-
Muhammed b. Sirln'in hem§iresidir. Zühd ü itikadda
biraderi gibi idi . .Ayat ü keramat sahibi [sahibe] idi.
Mervidir ki: Bir gece hanesinde uykudan kalkmı§ ve çıra
yakarak namaz kılıp tekrar bi'l-itfa yatmı§ olduğu halde
ibadethanesi min kıbeli'r-Rahman ta besabah
ma'nen ziyadar-ı mi§kat ve misbalı olmu§ gö-
[13] Rabia-i Şamiyye -K.addesa'llahu Teala
Sirreha-
Mü§arün -ileyhaAhmed
b. Ebi'l-Havarl'nin zevcesidir.
Mü§arün-ileyh demi§tir ki; "Rabia'nın
alıvali muhteliftir. Kendisine kah a§k
·ve muhabbet, kah üns, kah havf u ha§yet
galebe eyler . .A§k u muhabbet galebe ettiği
vakit;
"Habibün leyse yuaddilehO hablb
Ve ma nesvahu il kalbi nasib
Hablbün ğate an basan ve §ahsi
Ve lakinne an fuadi la yağib."8
* Ü ns galebe ettiği zaman;
"Ve lekad cealtüke fi'l-fuadi muhdesi
Ve'bhat cessi li-men erade culOsi
Fe'l-cismü minni li'l-meclisi mevanis
Ve habibün kalbi fi'l-fuadi erus."
* Ha vf u ha§yete mağlOb olduğu halde:
[14] ''Ve zadi kalilün la-erahu meblaği
ez-Zadü ebka em li t:Uli mesafeti
Eteharrakni bi'n:..nari ya ğayete'l-menni
Fe-eyne recai minke eyne mehafeti.
ebyat u kıtaatını okurdu.
* Ahmed b. Ebi'l-Havari demi§tir ki:
"Leste uhibbüke h~bbu'l-ezvac
İnnema uhibbüke hubbu'l-ihvan."
Yani "Benim sana olan muhabbetim, zevciyyet 'muhab
beti değil, belki karde§lik muhabbetidir."
Mü§arün-ileyha hazretlerinin zevc-i alisine ihtiram ve
riayetipek ziyade idi. Her hayr ilı;: muvaffak olduğu §ey
leri, hep Ebi'l-Havari hazretlerinin herekat-r
enfası ve zikr ü tesbihinden bilir idi.
Mü§arün-ileyhin bir gün önünde bir !e
ğen duruyordu. Bakıp dtirurken; "Bu leğeni kaldınnız ki Harunu'r-Re§id'in vefatını ha
ber veriyor." dedi. Fi'l-haklka [15] tahkık ve
tefahhus eylediklerinde mü§arün-ileyhin o gün vefat ettiğini İstihbar ve istidlal eyledi
ler.
Hakime-i Dıma§kıyye -Kaddesa'llahu T eala Ruhaha-
Şam nisvanının ser-amedanından
idi. Rabia-i Şamiyye'nin üstadıdır.
Rabia-i Şamiyye demi§tir ki: "Haklme-i
Dıma§kıyye'nin ziyaretine gittim. Kur'an-ı
Kerim okuyordu. Ba'de hitami'l-kırae bana
dedi ki: "Ey Rabia! Sana bu ayetin tefsiri eri§
memi§tir. Estaizü bi'llah: "İlla men era'llahe bi
kalbin selim."9 Yani; "Huda-yı Teala'ya eresin ve
gönlünde ondan gayri hiçbir §ey olmaya." demi§tir.
Rabia-i mü§arün-ileyha, dı§arı çıkıp o kelamın
te'siriyle hanesine öyle murasavvir ve mütefekkir gitti ki,
görenler la-ya'kıl zannetmi§lerdir diye utandı.
ÜmmüHassan -Kaddesa'llahu Teala Sirreha-
KUfe ehlinin gayetü'l-gaye abide ve zahidelerin~en
idi. [16] Süfyan-ı Sevri hazretleri, ziyaretinerağbet gös
terirdi. Bir gün, hanesine azimetinde köhne bir hasır
dan ba§ka bir §ey göremeyince; "~ucanızın oğuHanna
rnekrob ile arz-ı hal eyleseniz emrinize riayet ve itaat
ederler." diyerek e§ya-yı beytiyye tedarik ve istihzannı
taleb ve ima eylerliğinden na§i IDܧarün-ileyha cevaben;
"Ey Süfyan! Bu zamana kadar gözümde ve gönlümde
§imdikinden daha ulu idin. Teessüf ederim. Ben asla,
mal-i dünya talebinde bulunmadım ve bulunmam. Ben
müddet ü eyyam-ı hayarımdan bir dakikasını olsun
Hak Teala'dan ba§ka bir §ey ile me§glil olarak geçir
meği vallahi istemem." demi§ ve bu sözleriyle Cenab-ı
Süfyan'ı mütefekkiren ve mahcuben giryan eylemi§tir.
Fatıma-i Ni§aburiyye -Rahimeha'llahu Teala-
. . Bu mübarek harun, nisvan-ı Horasan'ın
arife-i ma'rufe ve kadimesinden idi.
Bayezid-i Bistaı:rll hazretleri gibi mukad-
des ve muhterem bir veliyullahın mazhar-ı
senası olmu§, Zünnun-ı Mısri hazretleri gibi
bir ehl-i ilm ü keramet, kendisinin mes'eleler
sormu§tu. Mü§arün-ileyha, Mekke-i Mü-
kerreme [17] (Şerrefeha'llahu Teala ila
yevmi'l-kıyame) mücavirderinden idi.
Ahyanen [bazı kerre] Beyt-i Mukaddes'e
gider, yine avdet ederdi. Bayezid-i keramet
pedid-i mü§arün-ileyh hazretleri; "Öm
rümde bir kadın gördüm ki, o da Fatıma-i
Ni§aburiyye'dir. Kendisine her neye dair bir
haber vermek istedim; derhal ona ayan olur ve
o §eyi kendisi bana bildirirdi." buyurmu§tur.
Me§ayihten bir zat, Zünnun-ı Mısri hazrederine
hem-asrı olan raife-i nisadan en ziyade kimi ulu gör
düğünü sual eylediğinde; "Mekke-i Mükerreme'de bir
kadın vardır. İsmine Fatıma-i Ni§aburiyye derler. ݧte bu
muhaddere-i veliyye Kur'an-ı Azimü'§-Şan'ın mearıi-i
§erifesinden söz söyler ki, bana hayret gelir" cevabını al
mı§tır.
Zirde muharrer nutklar, mü§arün-ileyhanın
lisanından Arabi olarak sadır olmu§; buraya tercümesi
yazılmı§tır.
"Her kimse Hak Teala'yı mü§ahede etmek üzerine .1 ı
ler. Ve her kimse ki mü§ahede üzerine olsa Hak Teala amel eylemese her meydancia yürür ve her lisan ile söy- .· ı·
onu dilsiz eyler ve 1daima Hak'tan ha vf ü ha ya ve ihlas
üzerine olur." * [18] "Sıdk u takva ehli bugün bir deryadadır ki ol de
nizin dalgası on[lar]ı döğer ve Rab Teala'ya mağruklar
. gibi dua eder~r] ve K.adir-i Mutlak'tan halasve necat
ister [ler] . "
* Bir kimse Hak Sübhanehu ve Teala hazretlerini
mü§ahede üzerine amel etse ol kimse ariftir. Ve bir kim:
se Zat-ı Ecell ü A'la kendisini mü§ahede buyurmak üze
re amel etse o kimse muhlistir."
Zeytftne -Kaddesa'llahu Teala RG.hahu-
Mü§arün-iley.hanın ismi Fatıma'dır. Ebu Hamza,
Cüneyd, Nuri ~azeratı gibi eazım-ı evliyaya hizmet
etmi§tir. Mü§arün-ileyhimden ~un hazretlerinin bir
haline bir gı1ne itiraz etmi§ idi. Min indillah muateb ola
rak der-akab itizar ve kemal-inedametle tevbe ve istiğfar
eyledi.
Fatıma binti Ebu Bekr elKettani
- Kaddesa'llahu Teala
Sirreha
Mü§arün-ileyha o ka
dar a§ıke bir veliyye idi
ki a§kullah-ı celle §anuhu
ve mahabbet-i Resuluilah
(Salla'llahu aleyhi ve sel
lem) [19] ile teslim-i can
ve kendisiyle üç ki§i dahi
der-an azm-i dar-ı cinan
etmi§tir.
Fatımatü'lBerde'iyye
ler arifat u salihattan idi. Me§ayihin bazıları kendisine
Cenab-ı Hak Teala ve mahoub-ı merğı1b-ı. Kibriya'ya
dair sualler sorarlardı. Yine bir gün bir zat "Ene celisün
men zekeranl'' 10 hadis-i §er!fıni vaz' -ı mevki'-i m übahase
ve mes'ele etmesi üzerine mü§arün-ileyha "İnne'z-zikre
en-te§hede zekere'l-mezkur leke ma'a devamİ zikrike
fe-yefna zikreke fi zikrihl ve yebka zikrehu leke h!ne
la mekan ve la zaman", yan!; "Sen zikrettiğin vakitte
mezkı1run seni zikrettiğini mü§ahede eyleyecek. Senin
devam-ı zikrine mukarin iken pes senin zikrin onun
zikrinde fan! ola. Ve onun seni zikettiği baki ola. Bir
zamanda ki, onda zaman ve mekan yoktur.''
.. [20] Unmü AU (Zevce-i Ahmed
Hadraveyh) -Kaddesa'llahu Teala Sirrehu-
Mü§arün-ileyha ekabir ü efazıl-ı me§ayihten bir zatın
kerimesi idi. Salıibe-i servet ü yesar bir veliyye-i rüzgar
iken cümlesini zuafa ve muhtadn ü fukaraya bezl ü !sar
ve eelb-i rıza-yı Cenab-ı Perverdigar eyledi. Her hal ü
kalini zevc-i allsi mü§arün-ileyh Ahmed hazrederine
tevfik eylemi§ti. Cenab-ı Bayez!d ve Ebu Hafs hazretle
riyle mülakl olm u§ idi.
Bayez!d hazrederinden pek çok §eyler sormu§,
istiknah-ı mesai! eylemi§ti. Şeyh Ebu Hafs buyurmu§
tur ki; "Öteden beri kadınların sözlerini rnekrUh tutar,
ahlclmına itimad eylemezdim. Fakat Ümmü All'yi gö
rünce Cenab-ı Peyyaz-ı Mutlak'ın marifet-i ilahiyyesini
-kadın erkek demeyip- her kime dilerse ona ilisan eyle
diğini anladım."
Hazret-i Bayezid dahi "Her kim ki, daima tasav
vuf üzerine olmak isterse Ümmü All nam harun-ı
mukaddes-lıimmeti gibi himmet üzerine ola ve onun
:ahval-i memduhasına tevfik-ı harekat u ahlak eyleye."
buyurmu§tur.
[21] Bir gün Belh beldesi ahalisinden bir kadın ge
lip "Sizin hizmetinize vakf-ı vücud eylemeğe geldim ki,
. -Kaddesa'llahu Teala .o vesile ile Cenab-ı Bar! ve Teala'ya takarrüb eyleyem."
Ruhahu- demesi _üzerine mü§arün-ileyha "Niçin doğrudan doğ-
Mü§arün-ileyha nük- ruya Hak Celle ve 'Ala'ya hizmet eylemek suretiyle mü
teli, rumuzlu sözler söy- tekarrib ila'llah olmayasın?" buyurmu§tur.
Ümmu Muhammçd (Valide-i Şeyh Ebu Abdullah lbn H afif)
-Kaddesa'llahu Teala Ruhahu-
Mü§arün-ileyha abidat ve lclnitattan idi. Malıdurn-ı
mükerremi Ebu Abdullah ile birlikte derya yolundan
hacca gitti. Kendisinin müka§efat ve mücahedatı çok
tur.
Şeyh Ebu Abdullah §ehr-i Ramazan-ı §erifin a§r-ı
alUrinde ihya-yıleyali eder ve Kadr gecesine eri§mek için
her gece dam üstünde namaz kılar, ibadet eylerdi. Valide-i
mü§arün-ileyha ise hanesi içinde me§gıll-i taat olurdu.
Nagah leyle-i Kadr-i mübarekin envar-ı satıası derun-i
hanede tezahür ve tenevvür ediverince zat-ı isınet-simatı
mahdumuna hitaben; . "Oğlum Muhammed! Bargah-ı
Mutlak'tan zuhurunu taleb ü istirham etmekte olduğun
§ey, burada zahir oldu, [22] gel!" buyurdular. Cenab-ı
Şeyh, a§ağı inip hayretler içinde mü§ahede-i envar-ı
lamia-i Kadr eyleyince valide-i aliyyesinin min ind-i
Huda nasıl bir veliyye-i bi-hemta olduğunu derk ü te
ferrüs ederek hernan ayaklarına kapandı ve ondan so~a
kadr-i alisini daha ziyade takdir ve tebcil eylemeğe b~§ladı.
Fizza -Rahimehu'llahi Teala-
Mü§arün-ileyha salıibe-i keramet bir veliyye-i zi
hürmet idi. ݧtihar eden kerametlerinden dolayı Şeyh
Ebü'r-Rebi' Malki hazretleri ziyaret-i aliyyesiyle §erefyab
olmu§ ve harikulade ahval mü§ahede eylemi§tir.
Bu muhterem harunun bir koyunu vardı. Bundan
dilediği kadar süt sağardı. Bir kurban bayramı mü§arün
ileyhanın salihin-i ümmetten olan zevc-i muhteremi
kendisine mezkur koyunun rıza-yı Bari için zebh edil
mesi arzusunda bulunduğunu söyleyince; "Biz faklriz.
Bu koyunumuz ancak. bizim idare-i mai§etimiz içindir.
Bunun için bunu adem-i zebhe min taratillah ruhsatı
mız vardır." buyurmu§tur.
Olacak ya! O gün de hanelerine bir misafir gelir. Bu
sefer de mahza milıman-ı muhtereme ikram için. koyu
nun [23] kesilmesini Cenab-ı Fizza arzu eder ve zevc-i
alisine der ki; "Misafirimizi it' am için bu hayvanı alınız,
bir uzak mahalde ve -çünki çocuklarımız görüp de ağla
mamaları için- dıvar arkasında kesiniz."
Mü§arün-ileyh bi'l-muvafaka hariçte koyunu zebh
etip yüzedursun, nagah ayn-ı IDܧabehette bir koyun,
dıvann üstünden sıçrayarak eve girer. Mü§arün-ileyha
da zevcinin keseceği koyunu getirip her ikisi de sebbabe~
hay-ı hayret ve §U eltaf-ı ilahiyyeden dolayı secde ber
§ükran ve ubudiyet olurlar.
* ; ı Mü§arün-ileyha bu mübarek hayvanın nasıl olup da t] adetin, me'mulün fevkinde böyle gayetü'l-gaye leziz i: süt vermesindeki hikmetinden sual edenlere; "Bu koyu
numuz, mürldlerin gönlünde otlar. Onların gönlü ho§ ·
olursa bunun da sütü ho§tur. Yok, gönülleri mağmum ve
mütegayyir ise bunun da mütegayyirdir. İmdi gönülleri
nizi ho§ eyleyiniz!" derdi.
* [24] İmam Yafii hazretleri bu harunun "müridler"
demesinden maksad, kendisi ve zevcidir. Lakin o
tabirlerle söylemesi setr ü muhafaza-i iffet-i zatiyyesiyle
beraber müridam tib-i kuluba, yani hüsn-i hulka, efal-i
memduha iktisabına tahris u te§Vık-i fikr ü emeline müs
teniddir." buyurmu§tur.
*** Misafire ikram ve i'zaz ve it'amın mülclfatını Cenab-ı
Hak değil yalnız ahirette, dünyada bile ihsan buyurduğu
§U vak'a ile de sabit oluyor.
Dipnodar: • 1- Miiellifin biyogrojuini oynntılı bir biçimde inedt:miJ bulımııyom:. Bk- Y. T. Günaydın, "Bir TOJavvııf!tcr6cim-iA:hvfil Müellifi lmam::ôdeSolih Sfiim (Unar) ve Terficim-i Ah val-i Evliyıi'ıı", Ankara Univmiusi Ilahiyat Fakiiltai Dergisi, c. 46, 2005, S. 2. s. 131-151. Bır makaldeycralon nqmtiği ilk riıa~t:sinin dıpnda birkaç <serin i daha yroi harfiere aktar-dı k. Bk-YT~-· "Imfim-:fide Sfilih Sfiim 'in Ta.ravvıı[Tfirihine Dfiir Eseri" I-II. Oz/cnro Fark, AğliSios-Eylı711999, S. 37-38, s. 22-24; YTG., "İmam:öde Sfilih Söim {Unar}'ın "Mevliina Cdiilddin-i Rı? mi ve Şemseddin-i Tebriz i" Adlı RiJfi/t:si", Mcvliinfi Cdôlddin Rıimi: 8oq. Yıl, Tıirkiye Yazarlar Birliği Yayını, Ankara 2007, s. 189-203. lmfim:ıide'nin ıifok riıiilclerden olıqon kıilliyôtmı btitıi
nii.yl~ ya)•ına hazırlamq bulunuyontz. 2- Dokı~r Hıiseyin Remzi, Luğôt·ı Rcrnz~ c. ll, Matbaa-i Hüseyin Remzi, Istanbul 1305, s. 444. 3- Bk- Şemseddin Sil mi, Kôm(ıs-ı Tıirki. Çağrı Y., 2. b. [tıpkıbasım], İıtanbııl 1987, s. 1308. 4- Mııharriri: Sôlih Sôim, •"lnôrif Nczôrct·i Cdilt:sinin 487 nıımero ve 23 Recebii'i-Jerd, sene 1314 ıorihli nıhsoınômt:siyle tah' olımmıqtıır. lstonbııl, Asır Matboası- Bôbıôli Côddt:sind• mım<rD 4, 1317. · 5- "Ey Al/ahım, srodro I<lômet dilerim." 6- •'AJı bu htiznıin elinden/" 7- ez-Zôriyôı (51}: 223 "Gökt• nzkınız v• size vaat olıınanlar vardır." 8- "Sevgi/iye hiçbir I<vgili denk değildir. Ka/bimıiı bir nası"bi olarak onu hiç ıınııtmom. Sevgili bakqımı ve ıahsiyetimi koplomqtır. Bırnun/o birlikte kalbimin dmnliklmnde de g6ib değildir." 9- Şuarô (26): 89: "( ... ) oncofr.köttilıiklerden onnmq bir kalp/c( ... )." 10- "Beni zikredcnlerle aynı mediste otunır gibiyimdir."