8
Sayı:2

Sıvadık Sayı 2

Embed Size (px)

DESCRIPTION

iki haftalık blog kırıntıları

Citation preview

Page 1: Sıvadık Sayı 2

Say

ı:2

Page 2: Sıvadık Sayı 2

“Haberlerdeki hayat, ağzımda koca bir küfürden ibaret”

İnsan, hayatına etki eden bütün üst makamları alaya alabilir,

Düşünmeden sayıp sövebilir.

"Ne yapıyorlar sanki?" gibisinden hayıflanıp,

"Alt tarafı …" ile başlayan cümlelerle onları gözünde küçültebilir.

Yeri gelir babasına, annesine saydırır ama bir tek tanrıya bunu yapmaz. Yapamaz çünkü gözü görmez,

Çünkü ondan delice korkar.

Sadece duyduğu bir uğultuya bir ömür tapar

“Ha

ya

t, kaldırım

ları

‘sigara

içm

eyin’ d

iyen

leri

n

izm

ari

tler

iyle

do

lu o

lan

bir

sokaktır.”

“İnsanlardan daha

iyi bir kanser

nedeni bilmiyorum.

Bence gerçek bir

kaynak”

Page 3: Sıvadık Sayı 2

Camın Yolculuğu

Kırık camlar düşüyor denizlere.

Dünyanın bütün kıyılarından atılıyorlar.

Başlangıçta ne kadar da keskin,

İlk kırıldıklarında nasılda kanatmaya meyilliydiler.

Sızlattıkları her canda önce kendi yarasını dindirecekken

denizlerin diplerine döküldüler.

Kayalara çarptı kimi

akıntılara kapıldı

Zaman en akil ustaydı onlara.

Her darbe bir yontulmaydı

Kimin kırılması bitmedi.

Gittikçe ufaldı

ve sonunda keskinlik eğildi.

Acı bitti

***

Sahilde yürürken bir çocuk gözünü taşlara dikti.

Hepsinden parlak ve renkli bir camı diğerleri arasından seçti.

"Uğur" adını taktı cama.

Gün oldu sabır taşı, gece karanlığında ağlama taşı yaptı.

Belki büyüdü boynuna taktı.

Zamanı anladı onda.

Yolculuğunu tanıdı.

Sonunu duyumsadı.

“Çağımızın

insanı

mutluluk için

metalara

sığındı ama

beklenti hep

sarsıntı ile

sonuçlandı”

Page 4: Sıvadık Sayı 2

Sudan duvarlara karşı

Şimdi daha iyi anlıyorum evladını kaybeden anne babayı. Çocuğumu elime almadan, annesinin karnındaki vuruşlarıyla başlayan kendine has sevgiyi anlıyorum. Kuşkusuz; kimse birbirinin aynı değil ama sezdiğim kuvvetli hissedişi kalbimde kavrıyorum. Sabah uyanışlarımda avuçlarımın aradığı yeni bir beden daha var artık. Yeni atan bir kalp, onun için çarpan arzular…

Ara sıra boş odasına giriyorum. Onun orada küçük bedeniyle yattığını hayal ediyorum. Parmaklıkların arasından elini uzatmış bana ”gel gel!” diyor. Annesinin ördüğü sarı baykuşçuğuyla bana bakışı ve kırık tebessümüyle yüzümün çizgilerinde duygularımı anlamaya çalıştığını görür gibi oluyorum. Beni belki tanımıyor ama hissettiğini, sesimin ve sessizliğimin onu hareketlendirdiğini biliyorum. Belki kendime tatmin edici yalandan çizdiğim bir tabloya bakıyorum ama öyle olsa bile mutlu oluyorum. Belki de bilinçsizce yaptığı kas hareketliliklerine tesadüfi bir konuğum. Benden daha az gelişmiş duyu organlarının, ona duyumsattığı belli belirsiz verilerde bir sinek vızıltısı kadar dışarıda bir noktadayım. Belki de onun için hala sindirim sisteminde ara sıra cereyan eden tuhaf bir uğultuyum. Böyle olasılıkları kabullenmenin mutlu etmediği bu noktaya işte ben aşk diyorum. Bizi ellerinin içine alırken fark etmeyişinizin nedenini, onun dünyasında değersiz olma ihtimalini yok sayma halimizden anlıyorum.

Ona seslenirken koyduğum adından daha güzel isimlerle sesleniyorum. “bebeğim, yavrum, kuzum” onun gerçek adları. Adlarını ağzımı doldura doldura, sesimi incelterek defalarca sudan duvarlara rağmen sesleniyorum. Bir kıpırtı oluyor ve sudan duvarın bir damlası gözümü ıslatıyor. Karşı koyamıyorum.

“Edebiyatta bizimde bir

yerimiz var.

Her ne kadar

yerin

altında

olsa da…”

İki hafta sonra aynı yerde …

Page 5: Sıvadık Sayı 2

Hissedebilmek

Tam kenarındayım. Güneş batıyor ve tüm yeryüzünü kızıla boyuyor şımarık

çocuklar gibi. Etrafıma bakıyorum, tek bir ağaç bile olmadığını fark

ediyorum. O sıcaklıkla onca yükseklikte var olabilecek ağacın altmış

santimetreyi geçemiyor oluşu şaşırtmıyor beni. Ben tam kenarındayım o

yükseltinin, ayakta, belki de deniz seviyesine bir anda inen o yükseltinin.

Etrafı izliyorum, izlediğim oradaki kayaların şekilleri değil oysa, biraz

dalsam kayalardan çok kaçtıklarıma benziyorlar, bense izliyorum. Her

birinin bende sahip olduğu anlamları izliyorum. Birer birer konuşuyorlar

sanki bana, kendilerini yeniden ve yeniden yaşatıyorlar. Gözlerimi sertçe

kapatıyorum. Yüzümden akan ter yakıyor, gözlerimi ovuşturamıyorum.

Gitgide ağırlaşıyor vücudum. Esen rüzgâra zor direnir oluyorum.

Güneş, iyice saklıyor kendini. Belki de ona çıplak gözlerle bakabildiğim en

rahat an bu an, doya doya izliyorum. Bir gülümseme kaplıyor yüzümü

içimi ısıtan. Oysa güneş battıkça ben üşümeye başlıyorum, üşüdükçe

gücüm yitmeye. Güneş battıkça yeryüzü kararıyor, yeryüzü karardıkça

ben o yeryüzünde kalıyorum. Bir an kayalar, anıları fısıldıyor kulağıma

yine. Sadece bir an ama güneşin batması için yetiyor. Artık ne kayaları

görebiliyorum, ne bodur ağaçları. Ben, son gayretimi gösteriyorum ayakta

kalmak adına. Biliyorum, gözlerim artık fark edemese de kenardayım,

rüzgâr soğuk. Önce kayalar kaybediyor sıcaklığını, sonra bedenim

ısıtamıyor kendini daha fazla, tükeniyorum.

Kenardayım, yarını bekleyemiyorum.

Ka

fam

ın G

üze

lliğ

ind

en

Lighthouse

Family

RUN

Page 6: Sıvadık Sayı 2

Hangimiz bıraktı yaşamayı ya da hangimiz zaten yaşıyordu istediği gibi? Sabah

oluyor her geceye ve bizler uyumaya başlıyoruz tam o anda. Yüzümüzü

yıkıyoruz rüyamızda, işe, okula gidiyoruz. Yapmamız gerekenleri yapmış

oluyoruz her gün aynı rüyanın akşamında. Biraz sayıklıyoruz saat geçe

vurduğunda ve biraz sonra uyanıyoruz geceye. Rüya bitmiş, gerçekler en saf

haliyle, karşımızda durmuş yerinden hiç kıpırdamadan. Biz geceye uyanmışız,

yatakta bir başına, gözler tavanı izlerken, uyuyamamakta..

Eksiklik olmamalı hayatında. Mümkün de-

ğildir bir insanın hayatında eksikliğin

söz konusu olmaması ama eksiklik

dememelisin olanlara. Derinden

derine hissetmemelisin o yokluğu.

Yokluk kulaklarına çalınmamalı

o anlarda. Hiçbir şey istediğin

gibi gitmez hayatında. Sen iste-

diklerini birer birer gerçekleşti-

rirken, farkındasızlığında bozu-

lur bir diğer uçtan. Dönüp bak-

tığında onaracağın bir sürü şey

çıkmıştır ortaya.

İstediklerim her ne kadar bir insanın

kinin ötesinde olmasa da, tümleşe-

miyorlar. Çözüm ararken kaybolmuş

buluyorum kendimi. Ben de, bazen ka-

ranlığa bırakıyorum kendimi, bazen koşu-

yorum kendimi bulduğum ritimde. Düştüğüm

yerden kalkıyorum. An bu an biliyorum tekrar

düşeceğimi, tekrar kalkacağımı..

Bir ağrı var ve öyle bir ağrı ki ne kendini gösteriyor ne de unutturuyor. Tam

yüzümün solunda, bazen nefesimi kesiyor, bazen nefes almayı unuttuğumu

hatırlatıyor.

Page 7: Sıvadık Sayı 2

Mera

klıy

dı k

üçü

k k

ız. B

ir Y

erle

rde

Kil

it A

ltın

da

Kahve içmeli. Kahve içip uykusuzluğa yatmalı insan.

Page 8: Sıvadık Sayı 2

Facebook: Photogrefe

Twitter: Photogrefe

Instagram: Photogrefe

Web: efeelmastas.tumblr.com

Twitter: hemrahersan

Instagram: emrah_ersan

Web: ersanemrah.tumblr.com

Fotoğraf: emrahersan.tumblr.com

Facebook / ucnoktasivadik

Twitter / ucnoktasivadik