Upload
efe-elmastas
View
225
Download
2
Embed Size (px)
DESCRIPTION
iki haftalık blog kırıntıları
Citation preview
Say
ı:2
“Haberlerdeki hayat, ağzımda koca bir küfürden ibaret”
İnsan, hayatına etki eden bütün üst makamları alaya alabilir,
Düşünmeden sayıp sövebilir.
"Ne yapıyorlar sanki?" gibisinden hayıflanıp,
"Alt tarafı …" ile başlayan cümlelerle onları gözünde küçültebilir.
Yeri gelir babasına, annesine saydırır ama bir tek tanrıya bunu yapmaz. Yapamaz çünkü gözü görmez,
Çünkü ondan delice korkar.
Sadece duyduğu bir uğultuya bir ömür tapar
“Ha
ya
t, kaldırım
ları
‘sigara
içm
eyin’ d
iyen
leri
n
izm
ari
tler
iyle
do
lu o
lan
bir
sokaktır.”
“İnsanlardan daha
iyi bir kanser
nedeni bilmiyorum.
Bence gerçek bir
kaynak”
Camın Yolculuğu
Kırık camlar düşüyor denizlere.
Dünyanın bütün kıyılarından atılıyorlar.
Başlangıçta ne kadar da keskin,
İlk kırıldıklarında nasılda kanatmaya meyilliydiler.
Sızlattıkları her canda önce kendi yarasını dindirecekken
denizlerin diplerine döküldüler.
Kayalara çarptı kimi
akıntılara kapıldı
Zaman en akil ustaydı onlara.
Her darbe bir yontulmaydı
Kimin kırılması bitmedi.
Gittikçe ufaldı
ve sonunda keskinlik eğildi.
Acı bitti
***
Sahilde yürürken bir çocuk gözünü taşlara dikti.
Hepsinden parlak ve renkli bir camı diğerleri arasından seçti.
"Uğur" adını taktı cama.
Gün oldu sabır taşı, gece karanlığında ağlama taşı yaptı.
Belki büyüdü boynuna taktı.
Zamanı anladı onda.
Yolculuğunu tanıdı.
Sonunu duyumsadı.
“Çağımızın
insanı
mutluluk için
metalara
sığındı ama
beklenti hep
sarsıntı ile
sonuçlandı”
Sudan duvarlara karşı
Şimdi daha iyi anlıyorum evladını kaybeden anne babayı. Çocuğumu elime almadan, annesinin karnındaki vuruşlarıyla başlayan kendine has sevgiyi anlıyorum. Kuşkusuz; kimse birbirinin aynı değil ama sezdiğim kuvvetli hissedişi kalbimde kavrıyorum. Sabah uyanışlarımda avuçlarımın aradığı yeni bir beden daha var artık. Yeni atan bir kalp, onun için çarpan arzular…
Ara sıra boş odasına giriyorum. Onun orada küçük bedeniyle yattığını hayal ediyorum. Parmaklıkların arasından elini uzatmış bana ”gel gel!” diyor. Annesinin ördüğü sarı baykuşçuğuyla bana bakışı ve kırık tebessümüyle yüzümün çizgilerinde duygularımı anlamaya çalıştığını görür gibi oluyorum. Beni belki tanımıyor ama hissettiğini, sesimin ve sessizliğimin onu hareketlendirdiğini biliyorum. Belki kendime tatmin edici yalandan çizdiğim bir tabloya bakıyorum ama öyle olsa bile mutlu oluyorum. Belki de bilinçsizce yaptığı kas hareketliliklerine tesadüfi bir konuğum. Benden daha az gelişmiş duyu organlarının, ona duyumsattığı belli belirsiz verilerde bir sinek vızıltısı kadar dışarıda bir noktadayım. Belki de onun için hala sindirim sisteminde ara sıra cereyan eden tuhaf bir uğultuyum. Böyle olasılıkları kabullenmenin mutlu etmediği bu noktaya işte ben aşk diyorum. Bizi ellerinin içine alırken fark etmeyişinizin nedenini, onun dünyasında değersiz olma ihtimalini yok sayma halimizden anlıyorum.
Ona seslenirken koyduğum adından daha güzel isimlerle sesleniyorum. “bebeğim, yavrum, kuzum” onun gerçek adları. Adlarını ağzımı doldura doldura, sesimi incelterek defalarca sudan duvarlara rağmen sesleniyorum. Bir kıpırtı oluyor ve sudan duvarın bir damlası gözümü ıslatıyor. Karşı koyamıyorum.
“Edebiyatta bizimde bir
yerimiz var.
Her ne kadar
yerin
altında
olsa da…”
İki hafta sonra aynı yerde …
Hissedebilmek
Tam kenarındayım. Güneş batıyor ve tüm yeryüzünü kızıla boyuyor şımarık
çocuklar gibi. Etrafıma bakıyorum, tek bir ağaç bile olmadığını fark
ediyorum. O sıcaklıkla onca yükseklikte var olabilecek ağacın altmış
santimetreyi geçemiyor oluşu şaşırtmıyor beni. Ben tam kenarındayım o
yükseltinin, ayakta, belki de deniz seviyesine bir anda inen o yükseltinin.
Etrafı izliyorum, izlediğim oradaki kayaların şekilleri değil oysa, biraz
dalsam kayalardan çok kaçtıklarıma benziyorlar, bense izliyorum. Her
birinin bende sahip olduğu anlamları izliyorum. Birer birer konuşuyorlar
sanki bana, kendilerini yeniden ve yeniden yaşatıyorlar. Gözlerimi sertçe
kapatıyorum. Yüzümden akan ter yakıyor, gözlerimi ovuşturamıyorum.
Gitgide ağırlaşıyor vücudum. Esen rüzgâra zor direnir oluyorum.
Güneş, iyice saklıyor kendini. Belki de ona çıplak gözlerle bakabildiğim en
rahat an bu an, doya doya izliyorum. Bir gülümseme kaplıyor yüzümü
içimi ısıtan. Oysa güneş battıkça ben üşümeye başlıyorum, üşüdükçe
gücüm yitmeye. Güneş battıkça yeryüzü kararıyor, yeryüzü karardıkça
ben o yeryüzünde kalıyorum. Bir an kayalar, anıları fısıldıyor kulağıma
yine. Sadece bir an ama güneşin batması için yetiyor. Artık ne kayaları
görebiliyorum, ne bodur ağaçları. Ben, son gayretimi gösteriyorum ayakta
kalmak adına. Biliyorum, gözlerim artık fark edemese de kenardayım,
rüzgâr soğuk. Önce kayalar kaybediyor sıcaklığını, sonra bedenim
ısıtamıyor kendini daha fazla, tükeniyorum.
Kenardayım, yarını bekleyemiyorum.
Ka
fam
ın G
üze
lliğ
ind
en
Lighthouse
Family
RUN
Hangimiz bıraktı yaşamayı ya da hangimiz zaten yaşıyordu istediği gibi? Sabah
oluyor her geceye ve bizler uyumaya başlıyoruz tam o anda. Yüzümüzü
yıkıyoruz rüyamızda, işe, okula gidiyoruz. Yapmamız gerekenleri yapmış
oluyoruz her gün aynı rüyanın akşamında. Biraz sayıklıyoruz saat geçe
vurduğunda ve biraz sonra uyanıyoruz geceye. Rüya bitmiş, gerçekler en saf
haliyle, karşımızda durmuş yerinden hiç kıpırdamadan. Biz geceye uyanmışız,
yatakta bir başına, gözler tavanı izlerken, uyuyamamakta..
Eksiklik olmamalı hayatında. Mümkün de-
ğildir bir insanın hayatında eksikliğin
söz konusu olmaması ama eksiklik
dememelisin olanlara. Derinden
derine hissetmemelisin o yokluğu.
Yokluk kulaklarına çalınmamalı
o anlarda. Hiçbir şey istediğin
gibi gitmez hayatında. Sen iste-
diklerini birer birer gerçekleşti-
rirken, farkındasızlığında bozu-
lur bir diğer uçtan. Dönüp bak-
tığında onaracağın bir sürü şey
çıkmıştır ortaya.
İstediklerim her ne kadar bir insanın
kinin ötesinde olmasa da, tümleşe-
miyorlar. Çözüm ararken kaybolmuş
buluyorum kendimi. Ben de, bazen ka-
ranlığa bırakıyorum kendimi, bazen koşu-
yorum kendimi bulduğum ritimde. Düştüğüm
yerden kalkıyorum. An bu an biliyorum tekrar
düşeceğimi, tekrar kalkacağımı..
Bir ağrı var ve öyle bir ağrı ki ne kendini gösteriyor ne de unutturuyor. Tam
yüzümün solunda, bazen nefesimi kesiyor, bazen nefes almayı unuttuğumu
hatırlatıyor.
Mera
klıy
dı k
üçü
k k
ız. B
ir Y
erle
rde
Kil
it A
ltın
da
Kahve içmeli. Kahve içip uykusuzluğa yatmalı insan.
Facebook: Photogrefe
Twitter: Photogrefe
Instagram: Photogrefe
Web: efeelmastas.tumblr.com
Twitter: hemrahersan
Instagram: emrah_ersan
Web: ersanemrah.tumblr.com
Fotoğraf: emrahersan.tumblr.com
Facebook / ucnoktasivadik
Twitter / ucnoktasivadik