Upload
ozgur-erdogan
View
20
Download
0
Embed Size (px)
DESCRIPTION
deliduman
Citation preview
(/Anasayfa)
Rahatsızlar (/Rahatsizlar/1)
Yazarlar (/Yazarlar/A) İletişim
SKL Hareketi (/Kategori/skl-hareketi/3/1) Müzik (/Kategori/muzik/12/1) Sinema (/Kategori/sinema/11/1)
Edebiyat (/Kategori/edebiyat/10/1) Dergiler (/Kategori/dergiler/5/1) Yazarlar (/Kategori/yazarlar/14/1)
Kitaplar (/Kategori/kitaplar/6/1) Şiir (/Kategori/siir/4/1) İyi Film (/Kategori/iyi-film/7/1) Etkinlikler (/Kategori/etkinlikler/19/1)
Tiyatro (/Kategori/tiyatro/13/1)
Anasayfa (/Anasayfa) / Edebiyat/ (/Kategori/edebiyat/10/1) Ayşegül Tözeren, Bi’mektup daha (/Yazi/aysegul-tozeren-bimektup-daha/24426)
12/3/2014 12:41:45 AM
Ayşegül Tözeren, Bi’mektup daha
Merhaba,
Geçtiğimiz günlerde, Kozzy Alışveriş Merkezi’nin -1. katında yer alan D&R Mağazası’ndan
Deliduman isimli romanı 22.50 TL karşılığında satın aldım ve kitabı okumaya başladım. 1 hafta
sonra kitabın son sayfasını çevirirken, romanın dili ve kurgusu üzerine düşünüyordum.
Yazarın dili
James Wood, Mephisto Kitabevi’nden aldığım Kurmaca Nasıl İşler? adlı kitabında romanı ve
öyküyü oluşturan üç kurucu dilden söz eder: Yazarın dili, kurmaca karakter(ler)in dili ve
dünyanın dili. Wood, “Kurmaca eserlerde, dünyayı karakterlerin gözünden ve onun sözleriyle
görürüz; ama aynı zamanda yazarın gözünden ve onun sözleriyle de görürüz,” der. Bu sözlerin
odağında (dünyanın dilinden) etkilenen ve (kurmaca karakterlerin dilini) kuran olarak yazarın
dili bulunur. Deliduman’ın yazarı Emrah Serbes, romanın hikâyesini, taşrada yaşayan, turizm
meslek lisesinde okuyan 17 yaşında bir gencin gözünden birinci şahıs anlatımıyla aktarıyor.
Aktarırken de, tekrar, pekiştirme, aşırılaştırma ve örneklendirmeden yararlanıyor. Romanın
başlangıcında ana karakter Çağlar İyice, okurlara kardeşi Çiğdem’i idealize ederek tanıtıyor.
Öyle ki, romanın ilk sayfalarında şöyle bir ifade var: “Evet, abarttım. Çünkü dünyada o kadar
mankafa var ki abartmayınca hiçbir şeyi anlamıyorlar.” Romanın geri kalanında da karakterleri
tanıtırken, olay akışını verirken, anlatımı güçlendirmek ve okuyanın üzerindeki etkisini
arttırmak için aşırılaştırarak anlatırken, okuyanın aklına ister istemez bu cümle geliyor. Örnekle
anlatmaksa, anlatılmak istenenin daha kolay anlaşılmasını sağlıyor. Ancak tanımlayıcı anlatımın
okuyanda daha derin bir etki bıraktığını da belirtmek gerekiyor.
Serbes’in romanda temel izleği, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı… Yazar, ana karakter olan
Çağlar İyice’nin ağzından ilk 91 sayfada kız kardeşi Çiğdem’in “meziyetlerini” anlatırken, “8.
Bölüm”den itibaren işin aslının öyle olmadığı ortaya çıkıyor. Çiğdem’in şişmanlıktan
kaynaklanan sorunlarını okumaya başlıyoruz. Serbes, şaşırtmayı seven bir yazar. Ancak, yazar
metnin kilometre taşlarını oluşturan dönüm noktalarında çok hızlı viraja giriyor. Örneğin,
romanın ortalarında Çağlar İyice ile yaşadıkları yer olan Kıyıdere’nin belediye başkanı olan
dayısı, belediyedeki yolsuzluklar hakkında kavga ederken birden Çağlar’ın annesi Çağlar’a bir
tokat atarak, kavgaya dahil oluyor ve bunalımının asıl nedenini söylüyor: “Ne mi oldu? Senin
yüzünden ruh hastası oldum ben, o oldu işte. Beni kandırdın. TİGEM’in dört parsel arsasını
Anket
Heiran (/Tv/heiran/5101)
Heiran TürkçeAltyazılı İranFilmifrom Muslim Medya
(/Tv/heiran/5101)
(/Tv/heiran/5101)
(https://vimeo.com/131446279)
Kısa Haberler
Mavi Yeşil Dergisi 95. Sayısında... (/onecikanlar/mavi-yesil-dergisi-95-sayisinda/15461)
İzdiham Batman'da ... (/onecikanlar/izdiham-batmanda/15460)
Karanfil Fanzin'in 15. Sayısı Yayımlandı...(/onecikanlar/karanfil-fanzinin-15-sayisi-yayimlandi/15459)
Ölümsüz Öyküler 2015 Kısa Öykü YarışmasıSonuçlandı... (/onecikanlar/olumsuz-oykuler-2015-kisa-oyku-yarismasi-sonuclandi/15458)
hepsi (/on/1)
İranlı erkek şarkıcıların sesleri hep aynı
mı, yoksa evet hep aynı mı?
Gripin içseler sesleri değişik olurdu
Edebiyat
Ayşegül Tözeren, Bi’mektup daha - İzdiham http://izdiham.com/Yazi/aysegul-tozeren-bimektup-daha/24426
1 of 5 01/09/2015 16:33
çaldın, ne oluyor deyince iş işten geçti dedin, şimdi sus dedin, tehdit ettin.” (sf. 215) Romanın
son 100 sayfasındaysa, Gezi Direnişi’nin Kıyıdere’deki yansımalarına mesafeli duran Çağlar’ı,
birden Gezi Parkı’nın içinde görüyoruz. Romandaki bu ani değişimi yazar, kız kardeşinin, en
yakın arkadaşı olan Mikrop Cengiz tarafından kaçırılarak, Gezi Parkı’na götürülmesi, Çağlar’ın
da peşlerinden onları aramaya İstanbul’a gitmesi olarak aktarmış. Ancak hikâyenin akışında bu
nedenlendirme zayıf kalıyor ve kurguda kırılmaya yol açıyor. Yine romanın sonlarına doğru
Çağlar’la yaşıt Mikrop Cengiz’in 9 yaşındaki Çiğdem’e karşı duygularını açıklaması ve bu güçlü
duyguların Çiğdem’in hayallerinin peşinden gidebilecek dirayete sahip olmasından
kaynaklandığını söylemesi – öncesinde okur bu gelişmeye hiç hazırlanmadığı için – hayret
yerine okurda da metinde de savrulma yaratıyor. Bu da metnin inandırıcılığını zayıflatıyor.
Kurmaca Karakter(ler)in Dili
Ana karakteri kullandığı dilden yola çıkarak, tanımaya çalışırsak, ergenliğin etkisiyle yaşından
daha büyükmüş gibi konuşan ve büyüklenmeci tavırlar takınan bir genç olarak görüyoruz. Ana
karakter, sözcüklerin eski dildeki karşılıklarını kullanıyor: hadise, meziyet, muhafaza,
meşakkatli, farz etmek, yâd etmek, müsaade etmek… Yazar ilk iki sayfada dört kez meziyet
sözcüğünü karakterin ağzından kullanmış. Metinde bazı sözcüklerin sık tekrarlarına rastlıyoruz.
Yanı sıra, romanda şöyle cümleler var: “Eve gidene kadar neşemi koruyabilmiştim, gerçekten
iyiydim, çok yüksektim o gün.” (sf. 54) Yüksek olmak, İngilizcedeki ‘being high’ ifadesinin
karşılığı. ‘High’ sözcüğünün ilk anlamı yüksek olmakla birlikte, İngilizce’de neşeli anlamına da
geliyor. Türkçede ise bu anlamıyla kullanıldığını hiç duymadım. Ayrıca, “bilirsiniz işte” gibi
ifadeleri içeren cümleler var. İngilizcede bilirsiniz işte diye başlayan cümleler vardır, ancak
Türkçede gündelik dil içinde cümleye “bilirsiniz işte” diye başlamayız. Romanda yer alan iki
cümlede, “O kadar şişmanlık herkes de olur,” (sf. 97) ve “Ama o an da zaman kırılıyor,” (sf.
332), dahi anlamındaki -de, -da ile bulunma halini imleyen -de, -da birbirine karıştırılmış ve bu
durum yazım yanlışına neden olmuş. Yazım yanlışları, “konuşma dili” olduğu gerekçesiyle
özellikle yapılmışsa, konuşma dilinde zaten böyle bir ayrım yoktur, çünkü sözlüdür. Buradan
hareketle, herkes’in de o zaman herkez olarak yazılması gerekir.
Romanın başından itibaren, Idefix, Youtube, GittiGidiyor, Markafoni, KİPA, sahibinden.com,
iPhone, iPad, Calve gibi markalar sıralanıyor. Markaların yer alma gerekçeleri olarak,
günümüzle metnin ilişkisini sağlamlaştırmak ya da metnin gerçeklikle bağını güçlendirmek
sayılabilir. Gerekçeler bunlarsa, bazı sorular akla takılıyor. Birincisi, yazarın elinde metnin
gerçeklikle ve şimdiyle bağını güçlendirmek için marka sıralamaktan başka bir yol yok mu?
Örneğin, Cervantes’in Don Kişot’u şimdinin romanı değil midir? Roman ileriki kuşaklar
tarafından okunduğu takdirde, bu durum, metnin okuyanla iletişimini sakatlamaz mı? Ayrıca,
markaların isimleri hiçbir yazım yanlışı içermeden, tam sözcük olarak yazılırken, siyasi parti
isimleri yerine suya sabuna dokunmayan sembolik isimlendirmeler seçilmiş. Bunun dışında Gezi
Direnişi’ne katılan gruplar anlatılırken de aynı yöntem uygulanmış. Bu sakınımlı dilin kitabın
arkasında yazılı olan iddialı sözcüklerle örtüşmediğini düşünüyorum: “Tek başıma da kalsam,
dünyanın bütün hükümetleri ve onlara oy verenler bana karşı da olsa, dünyanın bütün
hükümetlerine karşı ayaklananlar ve onlara destek verenler bana karşı da olsa; bütün dünya,
yedi milyar küsur insan tek tek bana karşı da olsa…” Kısaca, yazım yanlışları, metne
serpiştirilmiş “dublaj Türkçe”, “mükemmel bir şekilde acilen” gibi gündelik dilde duymadığımız
ifadelerin tekrarlanışı, markaların “ürün yerleştirme” gibi sıralanışı şimdinin ve sokağın dilini
kurmaya yetmemiş görünüyor. Metinde, bir şefin telsizle işçilere, iş sonunda “Hepinize teşekkür
ederim arkadaşlar” diye “steril bir tonda” seslenmesi gibi sokağı yansıtmayan detaylarsa
romanın “masabaşı” kokmasına neden oluyor. Bu da sokak kültüründen besleniyor gibi görünen
bir romanda iç tutarsızlık yaratıyor.
Toplumsal cinsiyet açısından metnin dili
Toplumsal cinsiyet açısından bakıldığında, romanda ilk dikkati çeken unsur, cinsiyetçi küfürlerin
yaygın kullanımı. Pek çokları tarafından s*kerim, *mınakoyarım, k*dumun gibi cinsiyetçi
küfürlerin kullanımını eleştirmek yazarın özerkliğine müdahale olarak görülebilir. Ancak bir
sorunun sorulması gerektiğini düşünüyorum: Cinsiyetçi küfürlerin yaygın kullanımını sokak mı
metne dayatıyor, yoksa çok satan bir romanın ana karakterinin bu kadar cinsiyetçi bir dil
kullanması sokağın diline bir müdahale mi yaratıyor? Ayrıca romanın sonlarına doğru, ana
karakterin kullandığı cinsiyetçi küfürlerin de etkisiyle Gezi Parkı’ndan kovuluşu, cinsiyetçi dilin
etkisini azaltmıyor, ancak metinde “müsamere” hissi uyandırıyor.
Deliduman’da cinsellikle ilgili anlatılara nadiren rastlanıyor. Örneğin ana karakterin annesinin
yarı çıplak yatışını aktarışı, “tahrik olunmaması” uyarısıyla sürüyor: “…sikerim bak tahrik olan
olduysa, başka bir şey anlatmaya çalışıyorum ben burada.” Sinem karakteriyle Çağlar’ın
arasındaki kısa cinsel deneyimse kavgayla son buluyor. Metinde dikkat çekici olan kadının
odağında bulunduğu her anlaşmazlığı, iki erkeğin birbirine karşı şiddet gösterisiyle çözmeye
çalışması, kavganın ardından da iki erkeğin barışıp, balayı dönemine girmesi. Libido patlaması
olarak okunacak bu durum, metinde cinselliğin nadiren anlatılmasına rağmen, eril şiddetle
kendine yer bulduğunu gösteriyor. Türkiye’deki hâkim erkeklik klişesinin; sertlik, saldırganlık,
şiddet, öfke ve uzlaşmazlık sarmalında yaşamaya devam ettiğini düşündükçe, Deliduman’daki
anlatıcı olan ana karakterin de bu klişeden beslendiği görülmektedir. Şiddet pratikleri üzerine
yapılan kuramsal çalışmalarda, şiddet alt kültüründe, cesaretin ve kavgacı olmanın bir değer
olarak vurgulandığı belirtilir. Şiddet olgusu böylelikle yanlış bir eylem değil, “kişisel onur”un
Bu farksızlığı ancak mükemmel mutsuzlar
anlar
Süslen, savaşa gidelim
Rehin kamplarında anket yapılmaz
İran niye hep katil?
Oyla...
Ayşegül Tözeren, Bi’mektup daha - İzdiham http://izdiham.com/Yazi/aysegul-tozeren-bimektup-daha/24426
2 of 5 01/09/2015 16:33
unsuru olarak görünür. Bunun sonucu ötekine yönelik tahakküm, baskı, kabalık ve
çatışmadır.[1] Romanın geneline yayılan erkek egemen anlayışın yanı sıra, metnin satırlarında
ve satır aralarında muhafazakâr bir mizaç kendini gösteriyor. “Kız kardeşimi elinden tutup
havaya ateş açarak uzaklaşmak istiyordum oradan,” derken ya da babasını “ipsiz sapsız bekâr
gezen” olarak suçlarken ya da annesinin yatakta yatışını anlatırken anlatışından tahrik
olunmaması için uyarırken yerleşik aile değerlerine özlemi dile getiriyor. Bu muhafazakâr tema,
aileye karşı aşırı korumacılık olarak ortaya çıkıyor. Ayrıca şöyle bir cümlede de bu mizaç yer
buluyor: “Psikolojimin politik olarak muhafazakârlığa yatkın olduğunu kabul ediyorum.” Bu
bağlamda Serbes, Gezi’yle yakalanan değerlere karşıt bir arkaplan oluşturmuş: Erkek egemen,
kavgacı ve hamasi.
Gezi Direnişi ve Deliduman
Romanın son bölümlerinde Gezi Direnişi’ne katılan gruplar, çArşı, feministler, LGBTİ’ler, sol
örgütlenmeler, Kürtler, Taksim Dayanışması sembolik isimlendirmelerle anlatılıyor. Ana
karakterin kız kardeşini ararken karşılaştığı bu gruplar metinde “resmigeçit töreni gibi” geçiyor.
Dolayısıyla Gezi Direnişi’nin anlatıldığı bölüm, asıl hikâyeye pastiş olarak eklenmiş gibi duruyor.
Kurmaca eserler, gerçekte yaşananları “olduğu gibi alıp”, roman/öykü karakterinin ağzından
aktarmak zorunda değildir. Geçtiğimiz sene Ahmet Büke’nin Mevzumuz Derin isimli gençlik
romanı yayımlandı. Romanda 18 yaşlarında İzmir’de yaşayan Bedo’nun, depresif annesiyle,
ailenin büyüğü dedesiyle, tek arkadaşı Barbaros’la, babasının akıbetini bilemezliğiyle örülmüş
serüveni anlatılıyordu. Bedo, karakter özellikleri ve dili açısından Serbes’in ana karakteri ile
benzerlik taşımasa da annenin ruhsal durumu ve babasızlık, bir başka deyişle “himayesizlik”
bağlamında benzerlikler taşıyor. Mevzumuz Derin’de romanın sonlarına doğru akıbeti pek
bilinmeyen baba, “devletin adamı”, bir başka deyişle kontrgerilla olarak ortaya çıkıyor ve
Büke’nin kurduğu baba-oğul diyalektiğinde babanın kontrgerilla olmasının bir anlamı var. Büke,
metninde gençlere yönelik bir mesaj veriyorsa, baba’yı eleştirerek, erkek egemen değerleri
eleştirerek veriyor. Bedo’nun serüvenleri romanın ardından bir blogta sürmüştü. Bu blogta da
Gezi Direnişi’ndeki Bedo’yu forumlarla pekişen dayanışma ruhunun içinden okumuştuk. Büke,
Bedo’nun dilinden işgal hareketinin devamını şöyle anlatıyordu: “İsyanın böyle bir sonucu oldu
burada. Her nanenin forumu kuruldu. Üç kişi bir araya gelip canı ne yapmak istiyorsa onu
yapıyor. Sanki aniden yalnız olmak yasaklandı. Geçende, mahallede Kısır Forumu bile topladı
teyzeler. Bulgurun cinsi konusunda biraz maraza çıkmış ama olacak o kadar.” Büke de
Bedo’nun dilini kurarken, sokaktan yararlanıyor. Ancak eril dilin dayatmalarını görmüyoruz.
Serbes’in kurduğu karakterde ailesine karşı aşırı korumacılık romanın izleklerinden biri olarak
karşımıza çıkarken, bu bağlamda da baba oğul arası bir çatışma yer alıyor. Serbes’in ana
karakteri Çağlar İyice’nin babasının ise Taksim Dayanışması’nın bileşenlerinden birinin içinde
olduğunu romanın gidişatından anlıyoruz. Serbes baba figürü üzerinden, aydın eleştirisi
yapmaya çalışıyor. Çağlar İyice temelde babasının kendilerini boşanmanın ardından terkedişine
kızarken, babanın özgürlükçülüğünden dem vuruyor: “Siz Taksim’de gazdan boğulurken biz de
Kıyıdere’de sizin hürriyetinizden boğulduk.” (sf. 301) Serbes, Türkiyeli bir aydının kuramsal
bağlamda paylaşım ve dayanışmayı yüceltirken, yaşamda, yani pratikte ailesine karşı sorumsuz
davrandığını öne çıkararak, onları yalnız bırakışını vurguluyor. Büke’nin tercihi baba-oğul ikiliği
içinde babayı kontrgerilla olarak kurarak, devleti ve erkek egemen anlayışı eleştirmek,
Serbes’inki ise baba ve yerleşik aile değerleri üzerinden aydın eleştirisi yapmak. Romanın
geneline yayılan, tanıdık bir tema olan “Hayat bana çok haksızlık yaptı…” da muhafazakâr edayı
güçlendiriyor. Ancak bu günü kurtarsa da, haksızlıkların acısını çıkarma yani intikam teması
klişeden öteye gitmiyor.
Dünyanın dili, Gezi’nin dili
Gezi Direnişi, dünyadaki diğer işgal hareketleri gibi, özerk, yatay ve lidersizdi.[2] Direniş,
yapısal özelliklerine de bağlı olarak Türkiye’de yeni bir dilin var olduğunu ortaya çıkarttı. Duvar
yazılarındaki, pankartlardaki ve sosyal medyadaki okuyanı etkileyen Gezi’nin dili, bumerang
gibiydi. Erk, ne derse desin, onu geldiği yere daha şiddetli bir ivmeyle yolluyordu, bozuyordu.
İktidarı talep eden bir dil değildi, hayatı istiyordu. Bu yüzden Sait Faik’in öykülerinde, doğanın
“Hişt, hişt” diye göz kırpışındaki gibi, milyonları baştan çıkarabildi, 14 günlük de olsa özgür bir
ülkeyi kurabildi. Bu dil sözcük oyunlarından ibaret değildi, gözü kara bir eleştiriyi de
barındırıyordu. Zorlama bir dil değildi, poz vermiyordu, doğaldı. Eleştirinin odağındaysa erkek
egemen anlayış vardı. Belki de bu dili aslında kadınlar ve geyler kurduğu için böyleydi. Gezi
Ruhu, sadece siyaseti değil, edebiyatın içindeki erkek egemen değerlerin yükselişini de sarsar
diye düşünmüştüm. Ancak ‘Gezi romanı’ olarak sunulan ve çok satan bir eser olan Deliduman’ın
erkek egemen anlayışa sahip dilini gördüğümde, Gezi Ruhu’nun edebiyatla ilişkisi açısından
kendimi tuhaf hissettim. Hâlâ “Eril dil yıkılsın, yerine ağaç dikeriz!” umudunu derinde bir
yerlerde taşıyor olsam da.
DİPNOTLAR
[1] Zahir Kızmaz. Şiddetin Sosyo-Kültürel Kaynakları Üzerine Sosyolojik Bir Yaklaşım.
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (2) http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt16/sayi2
/247-267.pdf
Ayşegül Tözeren, Bi’mektup daha - İzdiham http://izdiham.com/Yazi/aysegul-tozeren-bimektup-daha/24426
3 of 5 01/09/2015 16:33
(http://www.facebook.com/share.php?u=<url>) 4.3kLikeLike Tweetle 4
İzleme(734) Yorum(0)
100 okunması gereken kitap < Önceki Konu(/Yazi/100-okunmasi-gereken-kitap/24425)
Sonraki Konu >(/Yazi/ozgur-gorecki-aciyor/24427)
Özgür Göreçki, Açıyor
Akif Haner,Keşke BirazRasyonelOlsan Ayla
Abla (/Yazi/akif-haner-keske-
biraz-rasyonel-
olsan-ayla-abla
/6906)
(/Yazi/akif-
haner-keske-biraz-
rasyonel-olsan-
ayla-abla/6906)
İsmet Özel,Cahit Zarifoğluölünce bir yazıkaleme alır(/Yazi/ismet-
ozel-cahit-
zarifoglu-olunce-
bir-yazi-kaleme-
alir/13009)
(/Yazi/ismet-
ozel-cahit-
zarifoglu-olunce-
bir-yazi-kaleme-
alir/13009)
RegaibAlbayrak, DeliGömleği (/Yazi
/regaib-
albayrak-
deli-gomlegi/389)
(/Yazi/regaib-
albayrak-
deli-gomlegi/389)
Çağrı Oruk,Sahte Dede(/Yazi/cagri-
oruk-sahte-
dede/13116)
(/Yazi/cagri-
oruk-sahte-
dede/13116)
İsminiz (Gerekli) :
E-Posta Adresiniz (Gerekli) :
Web Siteniz (İsteğe Bağlı) :
Yorumunuz :
Lütfen yorum onay kutucuğunu işaretleyin!
[2] Jodi Dean. Komunist Ufuk. YKY: İstanbul, 2014.
Ayşegül Tözeren, Ayrıntı Dergi
İZDİHAM
Öneriler
Yorum Yaz - Yorumlar onaylandıktan sonra yayınlanır
Ayşegül Tözeren, Bi’mektup daha - İzdiham http://izdiham.com/Yazi/aysegul-tozeren-bimektup-daha/24426
4 of 5 01/09/2015 16:33
Gönder
Şiir (/Kategori/siir/4/1) | Yazarlar (/Yazarlar/A) | Kitaplar (/Kategori/kitaplar/6/1) |
Dergiler (/Kategori/dergiler/5/1) | Sinema (/Kategori/sinema/11/1) | Müzik (/Kategori/muzik/12/1) |
Röportaj (/Kategori/roportaj/9/1) | Rahatsızlar (/Rahatsizlar/1)
(/izdihamTv/1)
E-Bülten Almak İstiyorsanız
Ekle
(/Kategori
/roportaj/9/1)
İzdiham’dan istediğiniz yazıyı alıp, izinsiz kullanabilirsiniz. Link vermek zorunda değilsiniz. Çünkü umrumuzda değil ve değilsiniz!
(http://www.playback.com.tr
3d zemin
adana
(http://www.fudekor.com
Ayşegül Tözeren, Bi’mektup daha - İzdiham http://izdiham.com/Yazi/aysegul-tozeren-bimektup-daha/24426
5 of 5 01/09/2015 16:33