Upload
nguyenduong
View
235
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
1
- BANKACILIK DAHİL HUKUKUN HİÇBİR DALINI BİLMEYENLERİN,
- BİLMEDİĞİNİ DE BİLMEYENLERİN, HAZIRLAYIP KANUNLAŞTIRDIĞI BANKACILIK KANUNLARINDA AĞIR VE İNANILMAZ HATALARDAN BİR BÖLÜMÜ:
1) Önce, Anayasaya ve kuvvetler ayrılığı prensibine uygun olup ayrıntıları yüz ayrı maddede toplayan anlaşılabilir 25.4.1985 tarihli ve 3182 sayılı Kanun yerine sözde;
- Bankaların kuruluşunu ve işleyişini denetlemek ve bankaların
batmasını engellemekle yükümlü olan Hazine-BDDK.-FON’un temsilcilerini sorumluluktan kurtaran,
- Yetkilerini de kuvvetler ayrılığı prensibine aykırı olarak artıran
18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı kanun yapılmış, eski kanunun 100 maddesi 26 maddede toplanmış ve anlaşılmaz hale getirilmiştir.
14. maddesi 15 (onbeş) sahife, 16. maddesi 22 (yirmiiki) sahifeden oluşan bu kanun ile, Bu kanundaki hataları daha da artıran 5411 sayılı yeni Kanunda komik hatalardan örnekler aşağıdadır:
2) Bu kanunların tümünde batan bankalara zarar verdiği iddia edilen
yönetici ve hakim ortakların kusursuz ve kusuru iddia da edilmeyen “ Eş ve çocukları ile evlatlıkları, bunların diğer kan ve kayın hısımları” sorumlu tutulmuş, BABİL olmuştur.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
2
+Bürokratlarımızın BABİLLİĞİNE(1) ve bilgisizliğine bakınız ki 18.6.1999 tarihli 4389 sayılı Bankalar KanunuNUN, Resmi Gazetede ilanından hemen 6 ay sonra başlamak üzere unutulan veya hatalı olduğu üç beş gün sonra anlaşılan kurallarının değiştirilmesi için:
- 17.12.1999 tarihli ve 4491 sayılı, - 12.5.2001 tarihli ve 4672 sayılı, - 30.1.2002 tarihli ve 4743 sayılı kanunlar çıkarılmış, ve daha sonra İMAR Bankası nedenile UZAN Kanunları diye anılan:
- 12.8.2003 tarihli ve 4969 sayılı, - 12.12.2003 tarihli ve 5020 sayılı kanunlar da çıkarılmıştır.
BDDK-FON memurlarının ücretlerini artıran ve sorumluluklarını sınırlayan bu altı kanunu da beğenmeyen TMSF-BDDK, 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı yeni Bankalar Kanununu yapmış ve UZAN kanunlarını da yürürlükte tutmuştur. 1.11.2006 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 5411 sayılı Bankacılık Kanununu hazırlayan BBDK. bazı konuları unuttuğundan veya sonradan ihtiyaç duyduğundan ya da yetersizliğinden 14.3.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 13.6.2006 tarihli ve 5472 sayılı kanunla, 5411 sayılı kanunun 3, 106, 107, 129, 134 ve 136. maddelerini yeniden değiştirmiş, ekler yapmış, Ek.2. madde ile geçici 24 ve 25. maddeleri de eklemiştir.
--------------------------------------------- (1 ) İYİYİ KÖTÜDEN AYIRMA YETERSİZLİĞİ CEZASI OLARAK DA KABUL EDİLEBİLİR. 1936 yayımı olup Fransız liselerinde ders kitabı olarak okutulan ve bir uzman profesörler kurulu tarafından hazırlanan HİSTOİRE SAİNTE MUKADDES TARİH adlı kitabın 12. sahifesinde anlatıldığına göre: HAZETİ NUH’a biat edip Tanrı’nın birliğine inanarak gemiye binen 80 iyi insan ve çocukları zamanla bozulmuş ve yüce Tanrı’nın gücenmesine neden olmuştur. Şöyle ki; Hz. NUH’un gemisine binip tufandan kurtulan bu iyi insanlar zamanla çoğalmış, iş güç sahibi olmuş ve tarihe geçmek için büyük bir şehir ve bina yapmaya da karar vermiştir. Yapmaya giriştikleri KULE o kadar göğe yükselmiş ki, göklerin hakimi yüce Tanrı bunların aşırı gururuna gücenmiş ve halkı birbirlerinin dilini anlayamayacak şekilde üç gruba bölmüştür. Bu dil anlaşmazlığını ifade eden kelime BABEL=BABİL’dir. BABİL KULESİ adı bundan doğmuştur. Üç ayrı dilde birbirini anlamaz hale gelen, yani BABİLLEŞEN üç kavimden:
- SEM ve yandaşları Asya’da kalmış, - CHAM ve kavmi Afrika’ya geçmiş, - JAPHET=YAFET yandaşları da Avrupa’ya yayılmıştır.
Öğretici TAHSİLDEN yoksun ve sadece diplomalı Türk aydınlarımız da; - Emredici kanunların Anayasa ve İnsan Haklarına aykırı olup olmadığını, - Yaptıkları kanunların tarihte ve halen dünyada benzerlerinin bulunmadığını,
Anlamak kabiliyetinden yoksun ve BABİL olmuştur.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
3
BDDK-FON memurlarının sadece kendi işlerini kolaylaştırmak ve bu uğurda kuvvetler ayrılığını düzenleyen Anayasanın 7-9. maddelerine de aykırı olarak,hem alacaklı, hem hakim, hem icra memuru ve hem de müşteri gibi hareket edebilmek için hazırladığı ve en azından 122 yasa ve Anayasa hükmüne aykırı 5411 sayılı kanunun 128. maddesinin Anayasanın 2, 36 ve 125. maddelerine aykırı olduğu da, 5411 sayılı kanunun görevli saydığı Danıştay 13. Dairesi tarafından Anayasa Mahkemesine duyurulmuştur. Anayasa Mahkemesi de 9.3.2006 tarihli kararile yürütmenin durdurulmasını kabul etmiştir. 5411 Sayılı Kanunun 1.11.2005 tarihli Resmi Gazetede ilânından dört ay sonra birçok maddenin değiştirilmesi ve yeni maddeler eklenmesi, ayrıca 128. maddesinin Anayasa’ya aykırılık nedeniyle durdurulması da 5411 sayılı Kanunun acemice hazırlandığını ve yasama organının yoğunluğu nedenile hatalı olarak yasallaştığını kanıtlamaktadır. Çare, iyi inceleme, hazırlama ve yasama organına yeniden sunmaktır.
3) 26 (yirmialtı) yönden değişikliğe uğrayan ve 22 sahifelik hale gelen 15. madde ve ekleri, bankaya zarar verdiği haklı olarak iddia edilen yönetici ve hakim ortakların, kusuru iddia edilmeyen ve bazen küçük olması nedenile ehliyeti de bulunmayan “ eş ve çocukları, kan ve kayın hısımlarile bunların evlatlıklarını” da sorumlu tutmuş, ve İmar Bankası olayında 7,552 katrilyon lirayı geçen bir alacak için bu sorumlular hukuki sebebi içermeyen ödemeye çağrı mektuplarile kesin olarak borçlandırılmıştır.
4) 18.6.1999/ 12.12.2003 arasında 26 (yirmialtı) yönden değiştirilen
22 (yirmiiki) sahifelik 15. madde, karine olarak kusurlu sayılan banka sorumluları ile bunların kusuru da iddia edilmeyen “ eş ve çocukları, kan ve kayın hısımlarile bunların evlatlıklarının”
- Kendi aralarında, - Veya ÜÇÜNCÜ şahıslarla, daha ÖNCE imzaladığı ve kısmen tapu ve ticaret sicillerine de tescil ettirdiği, fer’i ayni hak, ipotek, rehin, sigorta, kredi sözleşmelerinden oluşan 36 tür anlaşmanın GEÇERSİZ olduğunu
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
4
açıklamış ve halen yürürlükte bulunan 5411 sayılı yeni Kanunun 134. maddesi de bu sözleşmelerin geçersiz sayılması yetkisini FON kuruluna vermiştir.
5) 4389 sayılı kanunda yapılan değişikliklerle, bankaya zarar verdiği
iddia edilen ve “ imzası bankayı ilzam eden”lerin ortak olduğu tüm şirketlerin yönetimini değiştirme hakkı da FON’a verilmiş ve bu kural 116 UZAN Şirketine uygulanmıştır.
12.12.2003 tarihli ve 5020 sayılı Kanunla 4389 sayılı Kanunun 15. maddesine eklenen 15-7a maddesine dayanan FON, şirketleri idare etme yetkisini UZAN Şirketlerinde kötüye de kullanılmış ve FON’un 116 UZAN Şirketinin her birine ayrı ayrı tayin ettiği Devlet memuru temsilcilere, İMAR Bankası olayı nedenile 7,552 katrilyon lira alacaklı olduğunu iddia eden FON, bu 116 şirkete ödemeye çağrı mektupları tebliğ etmiş, FON memuru şirket temsilcileri, aslında hiçbir kusuru ve borcu olmayan şirketi temsilen ödeme emrini kabul edip kesinleştirmiştir.
FON memuru bu şirket temsilcileri daha önce genel kurullar tarafından tayin edilen şirket yöneticilerinin itiraz ettiği 7,552 katrilyonluk ödeme emirlerine itirazlarından da feragat etmiş ve TCK. 508 – 510’da yazılı görevi kötüye kullanma suçları da oluşmuştur. FON’un UZAN Şirketlerinde görevlendirdiği memur temsilcilerin 7,552 katrilyon liralık ödemeye çağrı mektuplarını kesinleştirmeleri ve 216 şirketin her birinin ayrı ayrı 7,552 katrilyon lira ve faizlerle borçlandırılmasının hem beş yıla kadar hapis cezasına, hem para cezasına, hem kamu görevlerinden yoksunluk cezasile, asılsız borç ve faizleri tutarında tazminat sorumluluğuna neden olduğu, İMAR Bankası avukatlarından Neyir MUSAL tarafından, Beyoğlu 40. Noterliği elile ihtar da edilmiştir. Fakat, iyiyi kötüden ayırt etme yeteneği olmayan ve Bankacılık kanunları konusunda BABİLLEŞEN yetkililer, asılsız borç ikrarının ceza ve tazminat sorumluluğu getirdiği konusunda ehliyetsiz ve temyiz kudretinden yoksun olduğundan asılsız borç ikrarları ve bu borçlar nedenile icra satışları devam etmektedir.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
5
6) 4389 sayılı eski kanunun 3 – 14. maddelerile 5411 sayılı yeni
Kanunun 7 – 42. maddeleri gereğince bankaların kuruluşu BDDK. iznine tabi ve tüm çalışmaları da BDDK. denetimindedir.
Bankaları sürekli denetlemek ve zararlı işleri engellemek için tam yetkili ve görevli BDDK. gerekli gördüğü takdirde bankanın yönetimine üye tayin etmek ve daha da ileri giderek yönetim kurulunun tüm kararlarını kendi üyelerinin olumlu reyine tabi tutmak yetkisi de 14. madde gereğince saklı bu görevlerin ihmali neticesinde batan bir bankanın yöneticisi ile hakim ortaklarla bunların kusursuz “eş ve çocukları, kan ve kayın hısımlarile bunların evlatlıkları” aleyhinde tedbir kararının 24 saat içinde verilmesi de hem 4969 ve 5020 sayılı kanunlarda hem 5411 sayılı yeni Kanunun 135. maddesinde kabul edilmiştir.
7) Altı yıl içinde sonuncusu 25.5.2005 tarihinde olmak üzere 6 defa değiştirilen 22 sahifelik 15 - 15-a - 15/7a maddelerinde olduğu gibi 5411 sayılı yeni Bankacılık Kanununun 134. maddesi de bankaların batmasından sorumlu tutulan yönetici ve hakim ortaklarla bunların “eş ve çocukları, kan ve kayın hısımlarile bunların evlatlıkları” nın: - Kendi aralarında, - Veya üçüncü kişilerle Yaptığı 35 tür sözleşme, FON’un talebi üzerine geçersiz sayılırken, FON’un hiçbir kanıtlama yükü yoktur. Sadece batan banka nedenile “.... şu kadar alacaklıyım ve banka idarecilerile hakim ortaklarına” ilaveten “eş ve çocukları, kan ve kayın hısımlarile bunların evlatlıklarını” sorumlu tutuyorum demesi yeterlidir. Bu sorumlu tutulan ve 70 – 80 şubeli bir banka bakımından yaklaşık iki bin kadar sorumlunun ;
- “Kendi aralarında”, - “Veya üçüncü kişilerle”
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
6
yani yaklaşık 4 - 5 bin kişi ile yapılan sözleşmeleri geçersiz saymış ispat külfetini ters çevrilmiştir ve Anayasanın:
- Mülkiyet Hakkını Koruyan 35. maddesi, - Dava Hakkını Koruyan 7 – 9 ve 36. maddeleri, - “ Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti” başlığını taşıyan 48.
maddesinin koruması altındaki SONRADAN alacaklı olan üçüncü şahıs binlerce sözleşme FON tarafından tek yönlü geçersiz sayılırken FON peşinen haklı ve hakkını ispat etmiş sayılıyor. Bu düzensiz düzenlemeyi getiren 134. maddenin birinci cümlesi de “ Fon,alacağının tahsili bakımından yarar görmesi halinde ve Fona borçlu olup olmadıklarına bakılmaksızın” şeklinde olup FON’un batan bankaya borçlu olmayan üçüncü şahısları da sorumlu tuttuğu ve tutulacağı vurgulanmaktadır. Dünyada ve Hukuk tarihinde görülmedik şekilde ispat külfetini düzenleyen 5411 sayılı Kanunun 10 sahifeden oluşan 134. maddesinin ilgili bölümü:
“ Bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya yönetim ve denetimin Fona devrinden önce satış, kira, devir ve temlik gibi işlemler ile ayni ve şahsi hak tesisine ilişkin işlemlere taraf olan üçüncü kişiler iyiniyetli olduklarını kanıtlamak zorundadırlar.”
8) Batan bankaların tasfiye temsilcisi olarak kanunla görevlendirilen
TMSF. (FON) 4969 ve 5020 sayılı kanunlarla 5411 sayılı yeni kanuna göre:
a. Hem batan kankaya zarar verdiği iddia edilen kimselere karşı ALACAKLI VE DAVACI,
b. Hem asılsız ödeme emirlerini kabul eden sözde bankaya borçlu şirketlerin borç ikrarında bulunan TEMSİLCİSİ,
c. Hem de FON alacağının bu üçüncü şahıslarda bulunup bulunmadığına karar veren YARGI ORGANI niteliğindedir.
d. İCRA MEMURU da FON’dur.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
7
Bu görüşü belgeleyen 5411 sayılı Kanunun 134. maddesinin ilgili bölümü de şöyledir:
“ Kara, hava ve deniz taşıtları gibi taşınır ve yalı, villa, ada, site, tüm eklentileri ile çiftlik gibi taşınmazlarla ilgili adi ve hasılat kira sözleşmeleri, taşınır veya taşınmaz mal, finansal kiralama sözleşmeleri, uydu ve kablolu yayın kanalı kullanma hakkı, televizyon kanalı ile gazetelerin yayım hakkı,
Marka ve lisansı devir ve kullanma hakkı veren sözleşmeleri, İdare ve hizmet vekaleti ile Avrupa Birliği standartları üzerinde prim ödemek suretiyle yapılan hayat, bireysel emeklilik, ihtiyarlık ve sağlık sigorta sözleşmeleri ve limitli veya limitsiz kredi kartı ile ATM kartı sözleşmeleri ile, Münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller ile her türlü hisse devir sözleşmeleri, FON Kurulunun kararıyla geçersiz sayılır. “
MK. 6 gereğince FON’a ait olması zorunlu kanıtlama yükünü, kusursuz “ Eş ve çocukları ile evlatlıkları, bunların diğer kan ve kayın hısımları” dahil, üçüncü şahıslara yükleyen 134. maddenin devam eden cümlesi de şöyledir:
“ Bu sözleşmelerin geçersizliğinden dolayı karşı tarafça açılacak tazminat davalarında sözleşmede muvazaa bulunmadığını ve sözleşmeyle ödenen bedelin muvazaalı olmayan rayiç bedel olduğunu ispat yükü davacıya aittir.”
Oysa Anayasanın 48. maddesine göre “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır. “
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
8
10.12.1948 tarihli İnsan Hakları Sözleşmesinin 23/42. maddelerine göre de “ Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır. “ Sözleşmelerin geçersizliğine de, BDDK-FON gibi idareler değil, Anayasanın 9. maddesi gereğince bağımsız mahkemeler karar verir. BDDK-FON İdarelerinin imtiyazlı olmadığı da Anayasanın 10. maddesinde yer alan ve “ Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Diyen kuralı ile tespit edilmiştir.
9) 5411 sayılı Yeni Bankacılık Kanununun 134. maddesinin 10. sahifesinde yer alan ve:
“ Fon, bu maddede sayılan alacaklara ilişkin para, mal,
her türlü hak ve alacaklara ihtiyati haciz koymaya, muhafaza altına almaya ve Fon tarafından belirlenecek kurum ve kuruluşlarca hazırlanacak raporları dikkate alarak tespit edeceği değeri üzerinden, alacağına mahsuben devralmaya yetkilidir.”
Diyen hüküm de teminat malların alacaklıya ait olacağına dair anlaşmalar İÖ. 357 tarihinde Roma’da bile yasaklanmış olup, tüm AB ülkeleri gibi Türk Medeni Kanununa da yansımıştır. 1926 tarihli Eski Medeni Kanun 863 şöyledir:
“ Borcun vadesinde ödenmemesi takdirinde mürtehinin merhuna malik olmasını tazammun eden her şart, batıldır.”
EMK. 875 de aynı doğrultudadır.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
9
2005 tarihli Yeni Medeni kanunun 949. maddesi de 863. maddenin tercümesi şeklinde olup:
“ Borcun ödenmemesi halinde rehinli taşınırın mülkiyetinin alacaklıya geçmesini öngören sözleşme hükmü geçersizdir.
şeklindedir. 863. (949). Madde uluslar arası nitelikte olup Fransız, Alman, İtalyan ve İsviçre Medeni Kanunlarında da vardır. Ancak 2005 yılında dahi Türk İdaresine hakim BABİLCİLERİN, Dünya ve tarih hukukundan haber ve bilgileri olmadığından, teminat malları alacaklıya mal edebilmesi BABİLLEŞMİŞTİR.
10) İspat külfetini iddia sahibine yükleyen uluslar arası nitelikte
MK. 6’ya uygun şekilde, “ Kanuna aykırı karar ve işlemlerle bankaya verdikleri zararlarla sınırlı olarak sorumlulukları” düzenleyen 4385 sayılı Kanunun 17. maddesine 12.12.2003 tarihli ve 5020 sayılı UZAN Kanunu ile eklenen “İspat Külfeti” başlığını taşıyan 17a maddesi, kanıtlama yükünü FON’dan kaldırmış ve:
“ Fon tarafından 14, 15, 15/a ve 17 nci maddeler hükümleri
uyarınca açılmış ve açılacak davalar ile,
temettü hariç ortaklık hakları ve/veya yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar tarafından, eski yöneticiler ve denetçiler aleyhine aslen açılan ve/veya külli halef sıfatı ile takip edilen ve/veya Fon tarafından kanunî halef ve/veya devir alanı ve temellük eden sıfatı ile takip edilen şahsi sorumluluk davalarında ispat külfeti davalılara aittir. “ demiştir.
Yani, TMSF, kapatılan bankaların “eski yöneticileri ve denetçisi aleyhinde” katrilyonluk sorumluluk davaları açabilecek, fakat sorumluluk sebeplerini kanıtlamayacak, Davalılar karine olarak sorumlu sayılacak ve her davalı sorumluluk sebeplerinin bulunmadığını ispat edecek veya mahkum olacak. Dünya ve Hukuk tarihinde benzeri olmayan bir BDDK. ürünüdür.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
10
Her Davacının iddiasını ispat etmekle yükümlü bulunduğunu, Dünya mevzuatına uygun olarak emredici şekilde düzenleyen MK. 6. maddenin yollamada bulunduğu ve kanıtlama borcunu iddia sahibine yükleyen diğer kanunlarımızdaki kurallardan bir bölümü şöyledir; (MK. 7, 28, 29, 32, 42, 146, 150, 179/2, 180/2, 181/2, 185, 193, 210, 211/5, 223/2, 235, 243, 251, 301, 302, 310, 320, 411, 459/2 724, 732, 797, 854, 859, 898, 899; BK. 12, 16, 42, 55, 56, 62, 88/son, 96, 105, 158/3, 163, 213, 237, 271, 318, 350, 400, 484, 508, 512; TK. 4, 82-86, 1444; HUMK. 65, 153, 236, 288, 289, 290, 295, 303, 309, 344). İspat külfetini Davacıya yükleyen yüze yakın emredici kural TMSF’ye özel olarak ters çevriliyor, Hukuk Devleti de zarar görüyor. Yasama organı dahi sorumludur. (Anayasa 40, 125, 129)
Yine 5020 sayılı Kanunla 4389 sayılı Kanunun 15. maddesine eklenen 15a maddesine göre:
“ Tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından
tasfiye işlemleri başlatılan bankaların yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak elinde bulunduran ortaklarının; 1- Kendi lehine kullandıkları her türlü banka
kaynakları, 2- Ve her ne ad altında olursa olsun kendilerine ait
yurt içi,
3- Ve yurt dışı şirket, finans kuruluşu, off-shore bankalara aktardıkları banka kaynakları ile,
4- Eşleri, çocukları ve evlatlıkları ve bunların diğer
kan ve kayın hısımları adına açılmış krediler ile bunlara aktarılan her türlü kaynak aktarımları,
5- Veya bankaların hâkim ortaklarının kendilerine
veya şirketleri ile iştiraklerine rayiç bedelin altında ve muvazaalı yapılmış tüm devir ve temlikler,
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
11
6- Üçüncü kişilere yapılmış her türlü taşınır ve taşınmaz rehni ve ipotek gibi sınırlı aynî haklar ve bunlardan elde edilen nemalar,
7- İştiraklerine ve bağlı şirketlerine aynî bankanın el
değiştiren ortaklarının birbirlerine verdiği krediler ile,
8- Aynı şekildeki bankaların karşılıklı birbirlerine
verdikleri krediler,
9- Bankaya ve grup şirketlerine yüksek bedelle satılmış tüm mal, hisse ve hizmetlerden veya bunlardan ve benzerlerinden elde edilen nemalar,
10- Uzun süreli kiralama veya finansal kiralama yolu ile
kendisine aktarılan kaynak ve hizmetler,
11- Bankanın yönetim ve denetim döneminde yeterli ticarî faaliyeti olmaksızın kaynak aktarımı amacıyla kurulmuş şirketlere verilen krediler ile bunlara aktarılan kira ve hizmet bedellerindeki nemalar,
12- Yurt dışı banka ve finans kuruluşları ile yapılan
inançlı işlemler yolu ile aktarılan her türlü kaynaklar,
13- Bankalarının off-shore bankalarındaki yargı kararları nedeniyle ödedikleri mevduatları ve off-shore bankaların bankaya izinli veya izinsiz aktardığı off-shore mevduatlar,
14- Bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi
başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları, müdürlerinin kendileri, eşleri ve çocukları, evlatlıkları ile bunların diğer kan ve kayın hısımlarına aktarılan her türlü kaynakların tümü,
15- Başkaca bir işleme gerek olmaksızın Hazine
alacağı haline gelmiş sayılır.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
12
4389 sayılı Kanuna 5020 sayılı Uzan Kanunu ile eklenen insafsız 17/a ve 15/a kuralları, 14. maddeden itibaren ek maddeler dahil, 5411 sayılı Kanunla da yürürlükte tutulmuştur.
11) 4969 ve 5020 sayılı UZAN Kanunlarında olduğu gibi
19.10.2005 tarihli 5411 sayılı Yeni Bankacılık Kanununun 135. maddesine göre de “ Sulh Ceza Hakimi” veya davaya bakan mahkemeden “ En geç 24 saat içinde tedbir kararı” alabilen FON’un, bu tedbiri doğrulayacak davaları açmak süresi 6 ay, 9 ay ve 13 aydır. Yani trilyonlarca ihtiyati tedbir ve hacze maruz kalan “banka yöneticilerile hakim ortakları, imzaları bankayı ilzam eden memurlar ve bunların eş ve çocukları” en az altı ay niçin ve hangi hukuki sebeplerle sorumlu tutulacaklarını anlayamayacak ve Anayasanın 36. maddesine dayalı savunma haklarını kullanamayacaktır.
Oysa, HUMK. 110 ve 111. maddelere göre, tedbir alan kimse
en geç on gün içinde dava açmaz ise tedbir kalkar. Bu konuda da “ Hiç kimseye imtiyaz tanınamaz” diyen Anayasanın 10. maddesi ihlal edilmiştir.
12) 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı yeni kanunu hazırlayanların
önemli bir kusuru da, 4969 ve 5020 sayılı kanunların birçok maddelerinin Anayasanın 36 ( otuzaltı) ayrı maddesine aykırı olduğu, 122 adet ihlalin bulunduğu, insan haklarına da aykırı bulunduğu Bakırköy 8. Ticaret Mahkemesi ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi tarafından Anayasa Mahkemesine duyurulduğu halde bu kararlarda açıklanan hiçbir Anayasaya aykırılığın değerlendirilmemiş ve UZAN Kanunlarının yürürlükte bırakılmış olmasıdır.
13) Normal kural HUMK. 109 gereğince önceden alınan tedbir
kararından itibaren en geç on gün içinde esas hakkında, hukuki sebepleri belirtilen bir dilekçe ile dava açılmadığı takdirde tedbir kararları ortadan kalktığı halde, gereği ve yeteri kadar denetleme yapmayan bankaların batmasına neden olan BDDK. FON, hiçbir savunmaya imkan vermeksizin “ En geç 24 saat içinde” aldığı tedbir kararının tarihinden itibaren 135/5. maddeye göre:
- “ Bir yıl içinde suç duyurusunda bulunmak”
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
13
- “ Alacağın tahsili yolunda Hukuk Mahkemesinde dava
açmak” - “ Veya 6183 sayılı Kanuna göre alacağın tahsili yolunda
takip başlatmak” şartile tedbirleri bir yıl teminatsız, harçsız sürdürmekte ve; “ İmzası bankayı ilzam eden memurlarla, hakim ortaklar ve bunların eş ve çocuklarını ve bunlarla sözleşmeler yapmış üçüncü şahısları” bir yıl veya ödemeye çağrı ile yetinilmesi halinde ebediyyen savunmasız bırakmakta, Hukuk Devleti ilkesini ihlal etmektedir.
En çok kullanılan ve Resmi Gazetede ilan suretile de tebliğ edilebilen “ Ödemeye Çağrı Mektupları” sadece bir alacak rakamını içermekte olup, dava dilekçesinde yazılması HUMK. 179 gereğince zorunlu HUKUKİ SEBEPLERDEN yoksun olduğundan, FON’un bu adaletsiz ve hukuksuz hak arayışı, haksızlığa uğrayan banka ilgililerile zorla ilgilendirilen üçüncü kişilerin Anayasal savunma hakkını sürekli ihlal etmektedir.
Oysa, Anayasanın 36. maddesine göre “ Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz. “ Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1. maddesi de “ Her şahıs ... bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının... dinlenmesini istemek hakkına haizdir” şeklinde olup 36. madde doğrultusundadır. 22 Şubat 2006 tarihli Resmi Gazetede Yayımlanan 18.10.2005 tarihli ve 71 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı da Anayasanın 36. maddesine dayalı dava hakkını korumuş ve adil şekilde olmasını açıklamış olup, gerekçesi şöyledir:
“Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde de, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı kimliğiyle sav ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Sav ve savunma hakkı birbirini tamamlayan
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
14
ve birbirinden ayrılması olanaksız niteliğiyle hak arama özgürlünün temelini oluşturur. Önemi nedeniyle hak arama özgürlüğü, yalnız toplumsal barışı güçlendiren dayanaklardan biri değil aynı zamanda bireyin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme, haksızlığı önleme uğraşının da aracıdır. Bu hakkın kullanılması, yerine getirilmesi olabildiğince kolaylaştırılmalı, olumlu ya da olumsuz sonuç almayı geciktiren, güçleştiren engeller kaldırılmalıdır.
Nitekim, yeni getirilen yasal düzenlemelerin Anayasa’nın diğer maddelerine uygunluğu ile birlikte, Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama hakkının metne dahil edilmesi gerekçesiyle 4709 sayılı Kanunun 14. maddesi ile Anayasa’nın 36. maddesine eklenen adil yargılanma hakkına da uygun bir düzenleme olmalıdır. Adil yargılanma hakkı 03.10.2001 tarihinde Anayasamızda yer almışsa da, batı hukuk sistemlerinin yıllardan beri vazgeçemeyeceği temel haklar arasında yer almaktadır.
Hukuk devleti ilkesi bireylerin temel haklarının korunması konusunda gösterilen başarı oranında gerçekleşmektedir. Günümüzde Anayasa’larda haklar alanının ayrıntılı olarak düzenlenmesi şeklinde, ya da böyle bir düzenleme yoksa Anayasa Mahkemesinin hukuk devleti ve demokrasi kavramları konusunda yaptıkları yorumlar yoluyla bu koruma gerçekleştirilmektedir. Anayasamızın 36, 38, 125, 138 ve 142. maddelerinde adil yargılama hakkının içerdiği pek çok ilke veya hak yer almasına rağmen 2001 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile adil yargılanma hakkı Türkiye’de de Anayasa’nın bir parçası haline gelmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin 1. fıkrasında bir temel kural vardır. Bu kurala göre, “her şahıs... bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının... dinlenmesini istemek hakkına haizdir”. Bu kurala göre, herkesin davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakkaniyete uygun bir biçimde görülmesi gerekmektedir. Davanın mahkeme tarafından
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
15
hakkaniyete uygun bir biçimde görülebilmesi için, öncelikle davada taraf olan kişinin tüm iddialarını açıkça ortaya koyma hakkının tanınması gerekir. Uyuşmazlığın esasını çözümleyecek idari yargı yerleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 20. maddesinin birinci bendinde yer alan Danıştay ve idare ve vergi mahkemelerinin bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yaparlar hükmü uyarınca uyuşmazlık konusu olayın hukuki nitelendirmesini yapmak, olaya uygulanması gereken hukuk kuralını belirlemek ve sonuçta hukuki çözüme varmak yönlerinden tam bir yetkiye sahiptir. Buna ek olarak, olayın maddi yönünü belirleme noktasında da idari yargı yerleri her türlü inceleme ve araştırmayı kendiliklerinden yapabilir ve maddi durumun gerçeğe uygun olup olmadığını serbestçe araştırabilirler. “
Türkiye’de uzun zamandır Avrupa İnsan Hakları Sözleşmeleri ile taraf olduğumuz Anayasanın 90/6. maddesinde yer alan ve ” Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” Şeklinde bulunmaktadır.
14) Düşmanca duygularla ACEMİCE hazırlanan 4969 ve 5020 sayılı kanunlar, hem alacaklı Davacı, yem yargıç, hem icra memuru FON’un SÖZDE işini kolaylaştırmak amacile, İmar Bankası olayında küsurat hariç 5 katrilyon , 6 katrilyon ve 7 katrilyon lira gibi önemli değişiklikler getiren hayali alacak rakamları açıklamak dışında, tüm ispat külfetinden de kurtarmış, ispat yükünü çoğu hayali borçlularla “ Eş ve çocukları ile evlatlıkları, bunların diğer kan ve kayın hısımları” na yüklemiştir.
19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Yeni Kanunun da aynen ve
ziyadesile benimseyip sürdürdüğü İSPAT YÜKÜ TERSLİĞİ, peşinen sorumlu sayılıp 24 saat içinde mallarına haciz konan çoğu hayali borçluların dayanak delilleri kısıtlanmak ve yok
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
16
edilmek suretile de ağırlaştırılmış ve İMKANSIZ hale getirilmiştir.
5411 sayılı Kanunun 135. maddesinin son cümlelerinden biri:
“ Sorumluların boşanmış veya dul eşlerinin,
Diğer kan hısımları ile kayın hısımları ve üçüncü kişilerin, Mülkiyeti ve tasarrufuna geçirilmiş bulunan tüm mal, sınırlı ayni veya şahsi hak ve alacaklar hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.
Tüm bu mal, hak ve alacaklara ilişkin olarak açılmış veya açılacak davalarda bu kişiler 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 3 üçüncü maddesindeki iyiniyet karinesinden ve tüm resmi sicillere iyiniyetli güven ilkesinden yararlanamaz.”
Şeklinde olup, mülkiyet, devir ve sözleşmeler yapma haklarını düzenleyen çocuk ve aile haklarını koruyan Anayasanın 35, 36, 38, 41, 48 ve 167. maddeleri ile bu doğrultudaki Dünya mevzuatına ve insan hakları sözleşmelerine aykırıdır. Sınırlı ayni haklarla, kira ve satış vaadi sözleşmelerinin tescil edildiği tapu sicillerinden doğan zararın Devlete ait olduğunu açıklayan MK. 1007 kuralı da;
“ Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.
Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.
Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin
bulunduğu yer mahkemesinde görülür. “
şeklinde olup, bu sicilleri inkar eden Banka Kanununun komik ve BABİL olduğunu göstermektedir.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
17
5411 sayılı Kanunun 137. maddesi de:
“ Fon tarafından bu Kanunun 108 ve 110 uncu maddeleri hükümleri uyarınca açılmış ve açılacak davalarda ispat külfeti davalılara aittir.”
Şeklinde olup, insan haklarına da aykırıdır.
“ Borçlu olup olmadığına bakılmaksızın” Fona karşı sorumlu tutulan üçüncü şahısları da kapsayan 5020 sayılı Kanun 15 ve 15a maddelerine göre de “ Üçüncü kişiler iyiniyet iddiasında bulunamaz.” Oysa MK. 3 “ Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır.“ Alman, Fransız, İtalyan ve İsviçre dahil Dünya Kanunları MK. 3 doğrultusunda olup, Bankacılık Kanunumuzu hazırlayanların BABİL olduğunu, yani HEM BİLMEDİĞİNİ, hem de BİLMEDİĞİNİ BİLMEDİĞİNİ göstermektedir. 5411 Sayılı yeni Bankacılık Kanunu dahil Uzan Kanunlarının geriye de etkili olmak üzere hükümsüz saydığı resmi kayıtların karine olarak, BDDK/ FON dahil tüm özel ve tüzel kişileri bağladığı MK. 7. maddesinde de açıklanmıştır. MK. 7 ve yollama yaptığı 50’den fazla diğer kurallar şöyledir. “ (M.29, 35, 39, 45, 54, 72, 74, 81, 105, 108, 111, 138, 173,
194, 195, 237, 238, 256, 257, 324, 328, 382, 478-480, 483, 492, 634, 637, 688, 689, 735, 771/2, 910, 935; B.255, 277; T. 14, 26-40, 69, 839-865; GSN., Tc.,SN., Tap.Niz., HU. 287-336; İİK. 8/3; Not. 48-51; C.316, 331, 332 m., 350 m.)”
15) 5020 sayılı Kanunun 23. maddesile 4389 sayılı Bankalar
Kanununa eklenen 17a maddesi gereğince de:
“ Fon tarafından 14, 15, 15/a ve 17 nci maddeler hükümleri uyarınca açılmış ve açılacak davalar ile temettü hariç ortaklık hakları ve/veya yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
18
işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar tarafından eski yöneticiler ve denetçiler aleyhine aslen açılan ve/veya külli halef sıfatı ile takip edilen ve/veya Fon tarafından kanuni halef ve/veya devir alanı ve temellük eden sıfatı ile takip edilen şahsi sorumluluk davalarında ispat külfeti davalılara aittir.”
16) Mahkemelerce resen, yani talep edilmese de nazara alınması
zorunlu hak düşüren sürelerle, çeşitli zamanaşımları ve müktesep hakları farkında olmadan, yani BABİLCE yok sayan bir komik kural da 5411 sayılı Kanunun 133/1. maddesinde yer almış olup:
“ Faaliyet izni kaldırılan bankaların tasfiyelerinin
tamamlanması ancak iflas veya tasfiye masa alacaklarının tahsil edilememiş olması halinde, bankanın sorumlulukları tespit edilen ortakları, yönetim kurulu eski üyeleri ve denetçileri aleyhine varsa ibralarının iptali ve işlemleri nedeniyle verdikleri zararın tazmini için tasfiyenin tamamlanmasını müteakip beş yıl içinde Fon tarafından dava açılabilir.”
Şeklindedir. Yıllar sürecek “Tasfiyenin tamamlanmasını “ müteakip beş yıl içinde açılacak bu iptal ve sorumluluk davalarının reddine neden olacak kanunlardan bir bölümü şöyledir:
a- Bankalar dahil, anonim şirketlerde ibra kararlarının iptali
TK. 381 gereğince ancak karar tarihinden itibaren üç aylık HAK düşüren sürede dava edilebilir. Fon bankasının “ tasfiyesinin tamamlanmasından” itibaren beş yıl içinde açılacak iptal davası dinlenmez reddedilir.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
19
b- Bankalar dahil, anonim şirketlerde yönetim ve denetim kurulu üyeleri aleyhinde açılacak davalar, TK. 309. madde gereğince iki ve en çok beş yıllık zamanaşımına tabidir.
c- “ Yürürlük tarihi” başlığını taşıyan 5411 sayılı Kanunun
170. maddesine göre, bu kanun resmi gazetede yayımı tarihinde, yani 1.11.2005 tarihinden sonraki işlemler için geçerlidir, daha önceki yıllarda yapılan ibra kararlarının iptaline uygulanamaz. Bir BABİL hatasıdır.
17) 4389 sayılı Kanunla bu kanunu değiştiren tüm kanunlar
gereğince, bankaların kuruluşuna izin veren, her gün denetleme yetki ve görevi bulunan ve 4389 sayılı Kanunun 14/a, b, c, maddelerine göre:
“ a- Yönetim kurulu, üyelerinin tamamını veya bir
kısmını görevden alarak veya üye sayısını artırarak bu kurula üye atamak.
b- Bankanın faaliyetlerini, faaliyet türleri itibarıyla
tüm teşkilatını veya gerekli görülecek şubelerini veya muhabirlerle ilişkilerini kapsayacak şekilde kısıtlamak,
c- Bankanın mevduat sigortası primlerini
yükseltmek veya kabul ettiği mevduatı yüzde yüz oranına kadar karşılığa tabi tutmak,
da dahil olmak üzere bankanın emin bir şekilde çalışmasına ve mevduat sahiplerinin korunmasına yönelik her türlü tedbiri almaya ve uygulamaya yetkilidir.”
Şeklinde bulunan hüküm gereğince bankaların yıllar süren hortumlamasını engellemeyen BDDK. ve FON’un 4389 sayılı ve 5411 sayılı yeni Bankalar Kanununa yansıttığı ve sadece FON mensuplarının yararlarını düşünen suçlar dahil zararlardan sorumluluğunu gözardı eden hükümlerden bir bölümü şöyledir:
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
20
a) 4389 sayılı Kanunun 24-6. maddesine göre, 14. madde gereğince Hazine, BDDK. ve FON tarafından bankaların yönetim kurulunun üyelerinin bu görevlerindeki hatalar nedenile sorumluluk davası açılamaz, bu tür davalar FON aleyhine açılır.
Yani mali durumu tehlike arzeden bir bankanın yönetim kuruluna BDDK. nın tayin ettiği üyeler görevi ihmal etmiş, hatalı kredi anlaşmaları imzalamış ve hatta özel hortumcu ortaklarile işbirliği yapmış olabilir, fakat bunlar aleyhine tazminat davaları açılamaz, bu zararlar FON’dan istenir. 24-6. maddeye göre, bankaya zarar veren “ Bu kişilerin görevlerini kötüye kullandıklarına hükmolunması halinde kendilerine rücu edilir.”
b) 24-6. maddenin ikinci fıkrasına göre de:
“ Bu fıkra hükmü Kurul, Kurum, Fon yönetim Kurulu ve Fonun bu Kanunda yazılı görevlere ilişkin karar, eylem ve işlemleri nedeniyle, kişilerin, uğradıkları zararlardan dolayı Kurul ve Fon Yönetim Kurulu üyeleri ile Kurum ve Fon personeli aleyhine açtıkları ve açacakları davalar hakkında da uygulanır.
Yani, BDDK. ve FON kurulu üyeleri de, bankaların batmasında etkin olmuş, ihmalde bulunmuş ve hortumlanmaya katılmış olsa dahi, ancak FON- Devlet dava edilebilir, Kurul ve FON üyeleri dava edilemez.
c) 5411 sayılı Bankacılık Kanununun “ Kurul üyelerile
kurum personelinin cezai ve hukuki sorumluluğu” başlığını taşıyan 104/4. maddesine göre:
“ Kurul başkan ve üyeleri ile kurum personeli
aleyhine, Kurulun veya Kurumun bu Kanunda yazılı görevlere ilişkin karar, eylem ve işlemleri
sebebiyle, gerek görevlerinin ifası sırasında gerek görevden ayrılmalarından sonra, açılmış veya açılacak her türlü tazminat ve alacak davası, Kurum aleyhine açılmış sayılır. Bu davalarda
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
21
husumet Kuruma yöneltilir. Avukatlık ücreti ve dava giderine ilişkin bu maddenin üçüncü fıkrası hükmü bu hukuk davaları için de aynen geçerlidir. Yargılama sonucunda Kurum aleyhine karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi nedeniyle
Kurumun ödeme yapması halinde, Kurum bu meblağı, ilgililerinden talep eder. Kurumun, yaptığı ödemeleri ilgililerinden talep edebilmesi için, bu kişiler hakkında kusurlu olduklarına ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi gerekir.”
d) Kurul üyelerile Kurum personeli aleyhinde ceza davası
açılması için “ başkanın izin vermesini” şart koşan 104. maddenin ikinci fıkrasına göre:
“ Kurul Başkan ve üyeleri ile Kurum personeli
hakkında görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı soruşturma izni verilmesi için, bu kişilerin kendilerine veya üçüncü kişilere çıkar sağlamak veya Kuruma ya da üçüncü kişilere zarar vermek kastıyla hareket ederek bu işlemler sonucunda kendilerine veya üçüncü kişilere çıkar sağlamış olmaları hususunda açık ve yeterli emarelerin olması gerekir. Soruşturma izni verilmesi halinde bu durum ilgililere tebliğ olunur. Soruşturmaya izin
verilmesine ya da verilmemesine dair kararlar aleyhine, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde Danıştay nezdinde itiraz yoluna başvurulabilir. İzin verilmiş olsa dahi, itiraz
süresi geçene kadar veya Danıştaya yapılan itiraz sonucunda hüküm tesis olunana kadar soruşturma başlatılamaz.”
Kurul başkan ve üyelerile Kurum personelini savunacak özel avukatlara, “Barolar Birliğinin açıkladığı asgari avukatlık ücretinin onbeş katını aşmamak üzere verilecek ücret de” Kurum bütçesinden karşılanır.
18) 4389 sayılı kanunu değiştiren 4969 sayılı Kanunun geçici 2.
maddesi 5020 sayılı Kanunun Ek.2 maddesinde olduğu gibi
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
22
19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Kanununun 135. maddesine göre de hiçbir delil olmadığı halde:
“ 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kanunu ile bu kanun uyarınca banka tarafından yetkili mercilere beyan edilen sigortaya tabi mevduat ve katılım fonu tutarı ile Fon tarafından tespit edilen mevduat ve katılım fonu tutarı arasında bir fark bulunması halinde, bu fark nispetinde bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları ve şube müdürleri ile yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının, kendilerine, eşlerine ve çocuklarına ait”
tüm mallar, FON’un talebi üzerine en geç 24 saat içinde haczedilebiliyor “ kurul üyelerile kurum personelinin” aleyhinde hiç tazminat davası açılamıyor sadece Fon dava edilebiliyor.
Kurul başkanı ve üyelerile, kurum personelinin cezai sorumluluğunu dava için ise 104. maddeye göre : a- Önce idari izin alınması gerekiyor, b- Bu iznin verilmesi için “haksız çıkar sağlandığına” dair “açık ve
yeterli emarelerin olması gerekiyor.”
c- Bitmedi, cezai davaya tabi tutulması için izin verilen sanık’ın 15 gün içinde, Danıştay’da açacağı davanın reddedilmesi ve bu ret kararının kesinleşmesi zorunlu bulunuyor.
Anayasa’nın 10. maddesi diyor ki :
“ Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi
inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
23
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.”
19) “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan Anayasanın 37.
maddesi:
“ Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.
Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden
başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.”
Dediği halde, 2003 tarihli 4969 ve 5020 sayılı UZAN kanunlarile, bu kanunları da yürürlükte tutan 19.10.2005 tarihli 5411 sayılı Yeni Bankacılık Kanunu, TK. 2 – 5. maddeleri gereğince Ticaret Mahkemelerinin görevindeki banka alacaklarını, Devletin vergi ve benzeri alacaklarının tahsil usulünü düzenleyen 6183 sayılı Kanuna tabi tutmuş ve Anayasal Hakim Güvencesini ortadan kaldırmıştır.
1876 tarihli OSMANLI Anayasasının 23, 85 ve 89.
maddelerile, 1924 Anayasasının 83. maddesinde, 1961 Anayasasının 122 ve 142. maddelerinde de yer alan 1982 Anayasasının 37. maddesinin gerekçesinde de amacın;
“ ‘Görev ve yetki’ belirlemesinde expost facto
kanunları yasaklamak, ‘görev ve yetki’ belirleyen kanunların geçmişe yürümesini önlemektir.”
olduğu açıklanmıştır. Gerekçeye göre, “ sonradan çıkarılan bir kanunla kurulan mahkemelerin, önceki olayları yargılaması önlenmekte, yani ‘olağanüstü mahkemeler’ yasaklanmaktadır.” Bu emredici kurallara rağmen 4969 ve 5020 sayılı kanunlar, geçmişte bankalara zarar veren işlem ve haksız
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
24
fiillerden doğan davaları ve bu konularda alınacak tedbirleri: - Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesinin görevine dahil ediyor, - “ En geç 24 saat içinde” de tedbir kararı verilmesine
zorluyor, - Ve hayali Davalılara tebliğ de edilmeksizin ve
sorumluluğu kanıtlayan hiçbir hukuki sebep göstermeksizin yapılan talepler üzerine 16 adet tedbir kararı veriliyor.
Banka hortumcularına ilaveten, “Bunların eş ve çocukları, evlatlıkları, kan ve kayın hısımlarının” ve bunların ortak olduğu 216 şirket ile üç Vakfın mallarına tedbir konmuştur. 4969, 5020 ve 5411 sayılı Kanunlar, Ticaret Kanununun 2 - 5, 336 – 340. maddeleri gereğince tümü ticari olup, Ticaret Mahkemelerinin görev alanında bulunan hortum alacakları ile ilgili davaların önemli bir bölümünü İdare Mahkemesi ile Danıştay’a aktarmak suretile de Anayasanın 37. maddesine dayalı hakim güvencesini ihlal etmiştir.
İdare Mahkemeleri ile Danıştay’ın Bankacılık ve Ticaret Hukuku alanında hiçbir uzmanlığı bulunmamasından doğacak adli hata ve zararlar da ek sakıncalar olup, Devlet idaresinin sorumluluğu nedenidir.
4389 sayılı Kanunun 14/1a maddesinde yer alan ve bankaların mali durumunun bozulması halinde BDDK’ya;
“ Yönetim kurulu üyelerinin tamamını veya bir
kısmını görevden alarak veya üye sayısını artırarak bu kurula üye atamak”
yetkisini de veren hükme rağmen, BDDK.nın ihmali ve yetersizliği nedenile batan bankalardan Borçlar Kanununun 51/1. maddesinde yer alan ve “ Müteaddit kimseler muhtelif sebeplere (haksız muamele, akit,
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
25
kanun) binaen mes’ul oldukları takdirde haklarında birlikte bir zarar vukuuna sebebiyet veren kimseler hakkındaki hükümlere göre muamele olunur.” diyen emredici kurala göre BDDK., Devletin sorumlu tutulmayıp,
- kusuru da iddia edilmeyen “eş ve çocuklarla, bunların
kan ve kayın hısımları ve evlatlıkları” ve bunlarla sözleşme yapan üçüncü şahısların sorumlu tutulması,
- ticaret sicili, tapu ve gemi sicili gibi Devletin
sorumluluğundaki sicillerin geriye de etkili olarak geçersiz sayılması,
- MK. 6 ile bu hükmün kaynağı Dünya Mevzuatına aykırı
olarak ispat külfetinin, belgesiz ve hukuki sebepsiz sorumlu tutulan binlerce üçüncü kişiye yüklenmesi de yasal hakim güvencesini kaldıran acemi bürokratların eseridir.
Hükümet ve yasama organının acele müdahale edip Anayasal hukuk devletinin gerçekleştirilmesi zorunludur. BDDK. – TMSF. dahil Devlet temsilcileri: a- Anayasaların ve İnsan Hakları Sözleşmelerinin emredici
hükümlerine uymadıkça, b- Hazırlayacakları kanun ve diğer düzenlemelerde AB. başta
olmak üzere Dünya mevzuatının emredici kurallarını örnek almadıkça,
c- Ve sadece kendi yetkilerini artırdığı halde hiçbir sorumluluk
yüklenmedikçe, d- 4969, 5020 ve 5411 sayılı kanunlarda yapıldığı gibi BDDK.
TMSF batan bankaların zararları nedenile hem hiçbir alacağını kanıtlamak yükümünde olmayan alacaklı, hem hakim, hem icra memuru, hem de müşteri oldukça,
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
26
e- Özetle, tüm çalışmalarında tembellik edip ispat külfetini uluslar arası bir kural olan MK. 6’ya aykırı olarak, kusuru da şart koşulmayan eşlerle, ehliyetsiz çocuklara yükledikçe,
Hortumlar azalmaz, artar ve İstiklal Harbi yapmak zorunda kalırız.
Mustafa Kemal ATATÜRK diyor ki:
“ ÇALIŞMADAN, YORULMADAN,
ÖĞRENMEDEN RAHAT YAŞAMA YOLLARINI ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMİŞ MİLLETLER ÖNCE HAYSİYETLERİNİ VE DAHA SONRA İSTİKLALLERİNİ KAYBETMEYE MAHKUMDURLAR! “
Tarihte en uzun ömürlü üç imparatorluktan birinin temelini atan OSMAN GAZİ de diyor ki:
“- BİLMEDİĞİNİ ŞERİAT ULEMASINDAN SORUP
ANLAYASIN, İYİCE BİLMEYİNCE BİR İŞE BAŞLAMAYASIN;
- MEMLEKET İŞLERİNİ NOKSANSIZCA GÖR.”
20 ) Komik bir durum da 25.2.2006 tarihli gazetelerde yazıldığı
gibi, Devlet kuruluşu Ziraat Bankasının 2005 net karı bir katrilyon 800 trilyon liradır. Banka 2001 iktisadi kriz nedenile teminatsız, usulsüz kredilerin tahsil edilememesi nedenile zarar kaydettiği 800 milyar liralık görev zararını Hazineye ödetmiştir.
Fakat bu görev zararına neden olan usulsüz kredileri veren
banka yetkilileri rücua maruz kalmamış 4389 sayılı Kanunun 22, 23 ve 24-6. maddelerine göre cezalandırılmamıştır. Devlet hatasıdır, zayıflama ve batma nedenlerindendir.
21) Bankacılar dahil, Devlet idarecilerile özel kişilerin
sorumlulukları bakımından çok komik, belki de en komik bir durum da UZAN kanunları diye ünlü 4969 ve 5020 sayılı Kanunlarla, bu iki kanunun İnsan Haklarına aykırı kurallarını saklı tutup devam ettiren 19.10.2005 tarihli 5411 sayılı
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
27
Bankacılık kanununun kusurlu sorumlularla bunların kusursuz ve kusuru da iddia edilmeyen “eş ve çocuklarla, bunların kan ve kayın hısımları ve evlatlıkları”,
İlaveten bu sayılanlarla çeşitli sözleşmeler yapan ve bu
sözleşmeleri kısmen Devlet garantisindeki sicillere de kaydettiren ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARIN da, Devlet denetimsizliği nedenile sorumlu tutulması, zarar görmesi, batan bankalarla ilgisiz normal hukuki işlemlerle MK. 6 gereğince hak iddia edene yüklenen ispat külfetinin de bu hayali sorumlulara yüklenmesi, MK. 3’e dayalı iyiniyet karinesinin de ters çevrilmesidir. Şöyle ki:
a- 5411 sayılı Kanunun 134. maddesinin ilk bölümüne göre:
“ Fon, alacağının tahsili bakımından yarar görmesi halinde ve Fona borçlu olup olmadıklarına bakılmaksızın, Fon bankalarının;
a) Yönetim ve denetimine sahip olduğu
iştiraklerinin,
b) Hakim ortağı olan tüzel kişilerin, c) Gerçek ve tüzel kişi hakim ortaklarının hakim
ortak olduğu şirketlerin,
d) Yukarıda sayılan kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi adına para, mal veya hak edinen şirketlerin ortaklarının sahip”
Yani ortak olduğu sermaye şirketlerinin yönetim kurullarını değiştirip, FON memuru üyeleri temsilci tayin edebiliyor.
b- Batan bankalar nedenile FON’un yüklendiğini iddia ettiği zararın tamamını bu şirketlerin her birine tebliğ ettiği ödemeye çağrı mektuplarile tebliğ edip, kendi memurlarının asılsız ve hukuki sebepsiz ikrarlarile kesinleştiriyor.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
28
c- Bu kesinleşen alacağa mahsuben şirketlerin mallarını Fon İcra Memuru sıfatile satıyor ve bedelini alıyor. FON’un şirketleri bölerek satmak hakkı da var.
d- Bankalar dahil anonim şirketleri düzenleyen Ticaret
Kanununun 334 ve 335. maddelerine göre, yönetim kurulu üyelerinin şirketle kendileri veya şirketleri arasında işlem yapabilmeleri için genel kurulun izni gerektiği halde, FON’un “banka sorumlularile eşlerine ve çocuklarına “ ait şirketlere atadığı yönetici ve temsilciler için izin gerekmiyor, bu FON memurları FON’un şirketlere tebliğ ettiği ödeme emirlerini kabul edip, kesinleştirebiliyor, görevi suistimali beş yıla kadar hapis cezasile cezalandıran Ceza Kanununun 508 – 510. maddeleri uygulanabilir bir durum var.
e- 5411 sayılı Kanunun 135. maddesine göre “ imzası
bankayı ilzam eden memurlarla hakim ortaklar ve
f- bunların eş ve çocuklarının” mallarını en geç 24 saat içinde tedbiren haczedebilen BDDK. – FON’un:
- Yıllarca bankayı denetlememesi, - Hatta bazen hortumcularla işbirliği yapıp bankayı soyan
temsilcilerini cezalandırmaması, En azından TCK. 228 – 240 suçlarına neden olduğu gibi haksız fiillerde müteselsil mali sorumluluğu düzenleyen BK. 41 – 50 kurallarına da aykırıdır.
“eş ve çocuklarla, bunların kan ve kayın hısımları ve evlatlıkları” hiçbir delil ve HUMK. 179 ile 237’ye dayalı sebep olmaksızın 24 saat içinde sorumlu sayılıp mallarına tedbir kararı konuyor. HUMK. 109’a göre en geç on gün içinde açılması gerekli temel alacak davası 4969, 5020 ve 5411 sayılı kanunlara göre 12 ayda dahi açılmayıp HUKUKİ SEBEPLERİ içermeyen ödemeye çağrı mektuplarile yetinildiğinden, malları üzerine 24 saat içinde tedbir kararı banka yöneticilerile, hakim ortakları ve bunların “eş ve çocuklarla, bunların kan ve kayın
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
29
hısımları ve evlatlıkları” Anayasanın 36. maddesile İnsan Hakları Sözleşmelerinin 6 ve 20. maddelerine dayalı olup:
“ Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.”
diyen savunma hakkından yoksun bırakılıyor. 24 saat içinde tüm mallarına tedbir konup, tedbir tarihinden itibaren 12 ay savunmasız bırakılan ve bu 12 ay içinde HUMK. 179 ile 237’ye dayalı hukuki sebepli dava yerine sebepsiz ödemeye çağrı mektubu ile savunma hakkından yoksun bırakan adaletsiz Banka Kanununun ihlal ettiği diğer bir hüküm de 1948 tarihli İnsan Hakları Sözleşmesinin 8 ve 10. maddesi olup;
“ Her şahıs kendisine Anayasa veya kanun ile
tanınan ana haklara aykırı muamelelere karşı fiili netice verecek şekilde milli mahkemelere müracaat hakkı vardır.”
1950 tarihli İnsan Hakları Sözleşmesinin 5, 6 ve 13. maddeleri şöyledir:
“ Madde 5- İşbu maddenin I/c fıkrasında derpiş edilen şartlara göre yakalanan veya tevkif edilen herkesin, hemen bir hakim veya adli görevi yapmaya kanunen mezun kılınmış diğer bir memur huzuruna çıkarılması lazım ve makul bir süre içinde muhakeme edilmeye yahut adli takibat sırasında serbest bırakılmaya hakkı vardır. Salıverme ilgilinin duruşmada hazır bulunmasını sağlayacak bir teminata bağlanabilir.
Yakalanması veya tevkif sebebiyle
hürriyetinden mahrum bırakılan her şahıs hürriyeti tahdidin kanuna uygunluğu hakkında kısa bir zamanda karar vermesi ve keyfiyet kanuna aykırı görüldüğü takdirde
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
30
tahliyesini emretmesi için bir mahkemeye itiraz eylemek hakkını haizdir.
Madde 6- 1- Her şahıs gerek medeni hak ve
vecibeleriyle ilgili nizalar gerek cezai sahada kendisine karşı serdedilen bir isnadın esası hakkında karar verecek olan, kanuni, müstakil ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde hakkaniyete uygun ve aleni surette dinlenmesini istemek hakkını haizdir.
Hüküm aleni olarak verilir, şu kadar ki,
demokratik bir toplulukta amme intizamının veya milli güvenliğin veya ahlakın yararına veya küçüğün menfaati veya davaya taraf olanların korunması veya adaletin selametine zarar verebileceği bazı hususi hallerde, mahkemece zaruri görülecek ölçüde, aleniyet davanın devamınca tamamen veya kısmen Basın mensupları ve halk hakkında tahdid edilebilir.
2- Bir suç ile itham edilen her şahısın suçluluğu
kanunen sabit oluncaya kadar masum sayılır.
3- Her sanık ezcümle: a- Şahsına tevcih edilen isnadın mahiyet ve
sebebinden en kısa bir zamanda, anladığı bir dille ve etraflı surette haberdar edilmek,
b- Müdafaasını hazırlamak için gerekli
zamana ve kolaylıklara malik olmak,
c- Kendi kendini müdafaa etmek veya kendi seçeceği bir müdafiin veya eğer bir müdafi tayin için mali imkanlardan mahrum bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkeme tarafından tayin
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
31
edilecek bir avukatın meccani yardımından istifade etmek,
d- İddia şahitlerini sorguya çekmek, veya
çektirmek, müdafaa şahitlerinin de iddia şahitleriyle aynı şartlar altında davet
e- edilmesini ve dinlenmesinin sağlanmasını
istemek,
f- Duruşmada kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde ir tercümanın yardımından meccanen faydalanmak, haklarına sahiptir.
Madde 13- İşbu sözleşmede tanınmış hak ve
hürriyetleri ihlal edilen her şahıs ihlal fiili resmi vazifelerini ifa eden kimseler tarafından u vazifelerin ifası sırasında yapılmış da olsa, milli bir makama fiilen müracaat hakkına sahiptir. “
a- Taraflar kusursuz ve kusuru da kanunen şart koşulmayan “eş ve çocuklarla, bunların kan ve kayın hısımları ve evlatlıkları” müteselsilen sorumlu gibi 24 saat içinde hacze maruz kalıyor, bir yıl savunma yapma imkanı bulamıyor, ödemeye çağrı mektubundan da hangi HUKUKİ SEBEPLE sorumlu tutulduğunu anlayamıyor,
- Her şeyinin haczedilmiş ve yüksek bedelle sorumlu
tutulmuş olması nedenile dava harcı bulamıyor, sorumsuzluk davası açamıyor, Anayasal dava hakkı Devlet tarafından engelleniyor.
b- Diğer tarafta yılların kötü idaresile batan bankaları yıllarca
denetlemeyen ve hatta hortumcularla işbirliği yapan BDDK. Yeminli Murakıpları 14. madde gereğince BDDK’nın banka yönetim kurulundaki üyeleri 24-6 ve 105. maddeler gereğince:
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
32
- Parasal tazminat yönünden hiçbir zaman dava edilemeyen, Anayasanın 40 ve 125. maddelerinin yardımile sadece FON dava edilebiliyor,
- Cezai yönden sorumlulukları da kurulun izin vermesine
ve bu iznin de “haksız çıkar sağladıklarına ciddi emare ve delil bulunmasına” bağlı tutuluyor.
- Bu şartların varlığı gerekçesile dava izni verildiği
takdirde, sanık bu iznin iptali için Danıştay’a dava açabiliyor.
- Danıştay kararı suçluluk yönünde kesinleşmedikçe ceza
davası açılamıyor.
5411 sayılı Kanunun 110. maddesine göre:
“ ...... ilzam edenlerin kusurları oranında sorumlu olmasına mahkeme karar verir.”
Derse de 134. maddeye göre FON mahkum eder.
22) a- İ.Ö. 1958 – 1916 yıllarında yapıldığı bilinen
HAMURABİ KANUNLARI, b- İ.Ö. 449 tarihli Roma XII. LEVHA KANUNU,
c- 1215 tarihli İngiliz MAGNA CARTA adlı Anayasa, d- 1804 tarihli Fransız Medeni Kanunu ile benzeri diğer
AVRUPA KANUNLARI, e- 1869 tarihli Osmanlı MECELLESİ, f- 1876 tarihli OSMANLI ANAYASASI, g- Cumhuriyet Devresi 1924 – 1982 ANAYASALARI
ile 1926 tarihli TÜRK MEDENİ KANUNU ve TİCARET KANUNU,
h- 4389 sayılı BANKALAR KANUNU,
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
33
gibi tüm tarihi ve aktüel yasaların tamamı ispat külfetini alacaklı ve hak iddiacısına yüklediği ve genel olarak yazılı ve borçlu tarafından da imzalı belge aradığı halde, İMAR Bankası olayından sonra 12.8.2003/19.10.2005 arasında çıkarılan 4969, 5020 ve 5411 sayılı Kanunlarda:
BDDK’nın sürekli denetiminde bulunan ve 4389 sayılı Kanunun 14-1a maddesi gereğince yönetim kurulunda BDDK. temsilcisi üyelerin de bulunduğu bir bankadan HORTUMLANAN veya iddia edilen katrilyonlarca liradan SORUMLU olmadığını, “imzaları bankayı ilzam edenlere” ilaveten bunların, “eş ve çocuklarla, bunların kan ve kayın hısımları ve evlatlıklarına” yüklemesi Hukuk tarihinde benzeri görülmemiş bir acemilik örneğidir ve Anayasanın 40, 125 v e 129. maddeleri gereğince Devletin sorumluluğu nedenidir. “ 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kanunu ile bu kanun uyarınca banka tarafından yetkili mercilere beyan edilen sigortaya tabi mevduat ve katılım fonu tutarı ile Fon tarafından tespit edilen mevduat ve katılım fonu tutarı arasında bir fark bulunması halinde, bu fark nispetinde bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları ve şube müdürleri ile yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının, kendilerine, eşlerine ve çocuklarına ait”
Tahsilat var, fakat esas borçlulardan ve 14-1a’dan değil, EŞ VE ÇOCUKLARLA, BUNLARIN KAN VE KAYIN HISIMLARI VE EVLATLIKLARINDAN.
23) 12.12.2003 tarihli ve 5020 sayılı Kanunun 23. maddesile 4389
Sayılı Kanuna eklenen 17/a maddesine göre; “ Fon tarafından 14, 15, 15/a ve 17. maddeler
hükümleri uyarınca açılmış ve açılacak davalar ile temettü hariç ortaklık hakları ve/veya yönetim ve
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
34
denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar tarafından eski yöneticiler ve denetçiler aleyhine aslen açılan ve/veya kanuni halef ve/veya devir alanı ve temellük eden sıfatı ile takip edilen şahsi sorumluluk davalarında ispat külfeti davalılara aittir.”
Yani bankalara da uygulanması zorunlu Ticaret Kanununun 336-346. maddeleri gereğince bankanın faaliyetini durdurmasından önce yönetim ve denetim kurulu üyeleri aleyhinde sorumluluk davaları açılmış ise, ispat külfeti banka şirketine ait iken bankanın Fona intikalinden sonra eski davalarda da davalı yönetici ve denetçiler sorumlu her ilgilinin, ispat külfetinden davadan sonra çıkarılan 5020 sayılı Kanunun 17/a maddesile davalılarca sorumlu olmadıklarını kanıtlamak veya Mahkum olmak gerekmektedir. 5020 sayılı Kanun 26.12.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmış olup, 31. maddesi de: “ Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer” şeklinde olduğundan bu kanunun 17/a maddesi 31. maddeye de aykırı olup, tam bir acemilik ürünüdür.
24) Resmi Gazetenin 26.12.2003 tarihli sayısında yayımlanan 2.12.2003
sayılı Kanunun ek. 1 maddesile 4389 sayılı kanuna eklenen 27. maddeye göre de fona intikal eden bir bankanın “resmi mevduatı ile fonun tespit ettiği mevduat arasında” fark bulunması halinde tüm yönetici ve denetçilerle imzası ilzam eden kişiler ve hakim ortaklar, “eşleri ve çocukları aleyhine en geç 24 saat içinde tedbir kararı verilir” Bankanın merkezinde bulunan sulh hukuk mahkemesi tarafından verilecek bu tedbir Fona intikal eden bankanın eski yönetici ve denetçilerile hakim ortaklar “adına hareket eden veya onlar hesabına para, mal veya hak edinen 3. kişilere de uygulanacaktır.”
Yine ek. 1. maddeye göre yukarıda sayılan yönetici ve hakim ortaklarla eş ve çocuklarının kan ve kayın hısımlarının;
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
35
- boşanmış veya dul eşlerinin, diğer kan hısımları ile kayın hısımları ve üçüncü kişilerin mülkiyeti ve tasarrufuna geçirilmiş bulunan tüm mal, sınırlı ayni veya şahsi hak ve alacaklar hakkında da fon avukatı veya bu kanun uyarınca Hazine alacağı sayılan alacaklar açısından Fon avukatı ve/veya fonda görevlendirilen hazine avukatı tüm banka hesaplarının dondurulması, tasarruf yetkisinin kaldırılması, zapt, ihtiyati tedbir kararlarının alınmasını ve diğer kanuni sınırlamaların getirilmesini sulh ceza mahkemesinden veya yargılama sırasında görevli mahkemeden talep edebilir.”
Bu konuda da ispat külfeti adına veya hesabına hareket edenlerle, dul veya boşanmış eşlere ve kan, kayın hısımlarına yüklenmiştir.
25) 5411 Sayılı Kanunun 71/e maddesi :
“ Hakim ortakların veya yöneticilerin, banka kaynaklarını,
bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı veya dolanlı olarak kendi lehlerine kullanması veya dolanlı olarak kaynak kullandırılması ve bankayı bu suretle zarara uğratması, “
halinde bankaya el koyma dahil BDDK nın tedbir alacağını açıklamış olup, isbat külfetini, BDDK’ya yüklediği halde, 108, 110, 134 ve 135. maddelerinde hiçbir kusuru olmayan bir kusur da iddia edilmeyen “Eş ve çocukların Kan ve Kayın Hısımları ile evlatlıkların sorumlu olmadıklarını ispatla yükümlü tutulmuş ve bu ispat konusunda
- Tapu ve ticaret sicillerinden yararlanması hakkı ile - İyiniyet karinesinden yararlanmak hakkı da kaldırılmıştır.
Bu şuursuz ve acımasız kuralın neticelerine göre BDDK’ın
a) Her gün denetlemekle yükümlü bulunduğu
b) 14/1-a maddesi gereğince BDDK’nın tüm yönetim
kuruluna kendi memurlarını tayin edebileceği
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
36
Bir bankanın resmi denetim hatası nedenile Fon’a intikali halinde BDDK. eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri,
- 4389 sayılı Bankacılık Yasasında bulunmayan hakim
ortakların tamamı, - Şubeler yetkilileri dahil, “imzaları bankayı ilzam eden tüm
memurlar”
- Daha feci olan, yukarıda sayılan sorumluların kusursuz “eş ve çocukları”
- İlâveten bu sayılanların “ diğer kan, kayın hısımlarile evlatlıkları da Bankanın tüm zararlarından KARİNE olarak ve peşinen ve müteselsilen sorumlu tutuluyor.
Kesinlikle, acemilik ve acımasızlık devam ediyor, yönetici, denetçi ve “imzaları bankayı ilzam eden memurlar” a ilaveten hayali ve kusursuz sorumluların her birine sadece TMSF’nin tek taraflı inceleme, tespit ve kararı ile saptadığı zararların tamamı konusunda ödemeye çağrı mektupları tebliğ ediliyor.
- Resmi Gazetede ilân suretile de yapılabilen bu tebliğlere
borçluların itirazı “satış dışında” icra takibini durdurmuyor.
Bir bankanın yüzlerce şubesinin bir bölümünde yapılan hortumlama, hesabı temiz şubelerin temsilcilerinden “Kan, kayın hısımlarından, evlatlıklarından” da isteniyor.
- Hayaliler dahil, tüm sorumlularla müteselsilen sorumlu
tutuluyor. - İtiraz ve menfi tespit davaları haklı bulunan kimselerle İİK. 67
ve 72 ile l6183 sayılı Kanunun 70. maddesinde yazılı inkar tazminatı da ödenmiyor.
Banka, yönetim ve denetim hatası nedenile faaliyeti durdurulan TMSF’ye intikal eden batak bankaların neden olduğu zararlardan, ihmallerden BDDK yeminli murakıpları ile 14/1-a maddelerine dayalı üyeleri sorumlu tutulamıyor. Bu resmi görevlilerin verdiği zarar için sadece 24/6 gereğince TMSF dava edilebiliyor. BK. 51/1 de yazılı olup BDDK. ve memurlarını da sorumlu tutan ve
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
37
“ Müteaddit kimseler muhtelif sebeplere (haksız muamele, akit, kanun) binaen mes’ul oldukları takdirde haklarında birlikte bir zarar vukuuna sebebiyet veren kimseler hakkındaki hükümlere göre muamele olunur.” diyen kural da hiç uygulanmıyor ve BABİL oluyor.
Yani,yeminli banka murakıplarile 14/1-a maddesi gereğince BDDK’nın banka yönetim kuruluna aldığı resmi memurların sorumlulukları yoktur. Hesapları temiz olduğu halde, hayali ödemeye çağrı mektuplarile karine olarak borçlandırılıp 24 saat içinde tüm mallarına tedbir konan banka memur ve temsilcilerinin haksız ödeme ve zararlar nedenile, BK.50-52’de düzenlenen rücu hakları da yoktur. Haksızlığa uğrayan bu gibi kimselere Anayasa’nın 40, 125 ve 129. maddeleri Bankalar Kanunu’nun 24/6 maddesi engeli nedenile sadece TMSF’yi dava edebilir ve bu sorumluluk davaları da 4969, 5020 sayılı Kanunlarla değişik 4389 sayılı eski Bankalar Kanunu ile 5411 sayılı Yeni Bankacılık Kanunu’na yollamada bulunduğu ve 6183 sayılı Kanun gereğince idari yargıda açılacak ve İYUK. 7-13 gereğince 60 gün yahut en geç bir yıl içinde açılacaktır. Aksi halde dava süre yönünden reddedilir ve hayali sorumluluk kesinleşir.
26) 5411 Sayılı Kanunun 107/d maddesine göre ;
“ Faaliyet iznini kaldırılmasını Kuruldan istemeye
yetkilidir. Devralınan zararlara istinaden yapılacak ödemelerin karşılığını Temsil eden hisseler, üzerindeki her türlü hak ve takyidattan ari olarak Fon’a intikal eder.”
Anayasa’nın çeşitli hükümleri ile insan hakları sözleşmelerine aykırı bu kurala göre, fona devredilen bir bankanın ortakları, bankanın normal faaliyetlerini sürdürdüğü devrede hisse ve hisse senetlerini rehnetmiş ve bu rehin işlemi banka kayıtlarına yazılmış veya hisseler üzerine İİK. 89 ile aynı doğrultudaki 6183/79. maddeye göre haczedilmiş olsa bile 3. şahısların bu hakları ortadan kalkmaktadır. Bu da sözleşmelerin Devletin Anayasal garantisinde olduğunu emreden Anayasa’nın 48, 49 ve 167. maddelerine aykırı olduğu gibi, bu maddeleri destekleyen uluslararası çeşitli sözleşmelere de aykırıdır. Ayrıca 5411 sayılı
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
38
Kanunun 170. maddesine göre, geriye de etkili olmak üzere hisseler üzerine konan önceki - hak ve takyitleri- ortadan kaldıran maddenin yürürlük tarihi Resmi Gazetede yayın günü olarak açıklandığından Bankacılık Kanunu’nun 107/d maddesi ile yürürlük maddesi çelişmektedir.
27) 5411 SAYILI KANUNUN 9 SAHİFEDEN OLUŞAN 134. MADDESİNİN
160 – 163. SAHİFELERİ AŞAĞIDADIR:
“Bu maddenin birinci fıkrasında sayılan gerçek ve tüzel kişilerin yönetim ve veya denetimindeki şirketlerde ve/veya işletmelerinde iş akdine bağlı olmaksızın geçici veya sürekli olarak istihdam edilen şahısların kurucusu, ortağı, yöneticisi veya denetçisi olduğu şirketlerin;
Bir iş akdine bağlı olmaksızın, yukarıda sayılan şahısların, vekâleten ve/veya ticari mümessil ve/veya ticari vekil sıfatıyla ve/veya vekâletsiz iş görme hükümleri gibi herhangi bir hukuki ilişkiye dayanarak geçici ve/veya sürekli olarak temsil eden şahıslar ile temsil ettikleri gerçek ve/veya tüzel kişilerin”
1) Bu fıkrada belirtilen şahıslar dışındaki 2) Ve/veya bunlar tarafından kurulan şirketlere, bankacılık
mevzuatına 3) Ve/veya teamüllerine uyulmada 4) Ve/veya teminatsız 5) Ve/veya yetersiz teminat ile kredi kullandırılan 6) Ve/veya genellikle faaliyet yeri olarak aynı adresi kullanan 7) Ve/veya yapılan sözleşmelere cayma hakkı 8) Ve/veya borcun nakli gibi hükümler koymak suretiyle
kullandıkları kredileri 9) Ve/veya banka kaynaklarını bankanın yönetim ve denetimini
doğrudan 10) Ve/veya dolaylı olarak tek başına 11) Ve/veya birlikte elinde bulunduran gerçek veya tüzel kişilere 12) Ve/veya bunların 13) Ve/veya bankanın iştiraklerine 14) Ve/veya doğrudan 15) Ve/veyahut dolaylı bağlı bulunan şahıs 16) Ve şirketlere yukarıdaki fıkralarda sayılan gerçek veya tüzel
kişilere aktarılmasını sağlayan gerçek veya tüzel kişilerin kullanmış oldukları krediler
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
39
17) Ve/veya banka kaynakları bankanın yönetim ve denetimini doğrudan
18) Ve/veya dolaylı olarak tek başına 19) Veya elinde bulunduran ortaklar tarafından kullanılmış
banka kaynağı sayılır ve bu şahıslar ile edindikleri 20) Ve/veya üçüncü kişilere edindirdikleri para, her türlü mal,
alacak ve haklar hakkında bu madde hükümleri uygulanır.
Bu kanunun 71. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi hükmü uyarınca faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankanın , Hakim ortakları, Yönetim Kurulu üyeleri, Denetim Kurulu üyeleri,
Genel Müdür, genel Müdür yardımcıları, bunların eş ve çocukları ile evlatlıklarının, diğer kan ve kayın hısımlarının ve imzaya yetkili banka mensuplarının ; 1) Kendi aralarında, Veya üçüncü kişilerle, Yaptıkları taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa
hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeler mahsus siciline veya defterine kayıt ya da şerh edilmiş olsun veya olmasın her türlü şahsi haklar.
2) Ve/veya zilyetliğin devrine dair sözleşmeler dahil her türlü
tasarrufları ile, kara, hava ve deniz taşıtları gibi taşınır ve yalı, villa, ada, site, tüm eklentileri ile çiftlik gibi taşınmazlarla ilgili adi ve hasılat kira sözleşmeleri, taşınır veya taşınmaz mal, finansal kiralama sözleşmeleri, uydu ve kablolu yayın kanalı ile gazetelerin yayım hakkı,
3) Marka ve lisansı devir ve kullanma hakkı veren sözleşmeleri, 4) İdare ve hizmet vekâleti ile Avrupa Birliği standartları üzerinde
prim ödemek suretiyle yapılan hayat, bireysel emeklilik, ihtiyarlık ve sağlık sigorta sözleşmeleri ve limitli veya limitsiz kredi kartı ile ATM kartı sözleşmeleri ile
5) Münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları,
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
40
6) Kabul kredileri ve avaller ile her türlü hisse devir sözleşmeleri, Fon Kurulunun kararıyla geçersiz sayılır.
5411 Sayılı Bankacılık Kanunun 71 ve 134. maddeleri gereğince “ Fon Kurulunun kararile geçersiz sayılan “ bunca sözleşmeyi ve taraflarını koruyan ve bu koruma işini Devlete yükleyen Anayasa’nın 48. maddesi :
“ Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine
sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve
sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.”
şeklinde olup, birçok sözleşmenin geriye de etkili olarak geçersiz sayılmasını FON kuruluna veren 71 ve 134. maddelerin Anayasaya aykırı olduğunu kanıtlamaktadır.
1948 tarihli Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin 23. maddesi de :
“ 1) Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve
elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
2) Herkesin hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit çalışma
karşılığında eşit ücrete hakkı vardır. 3) Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık
haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.”
Şeklinde olup, 5411 sayılı Kanunun 71 ve 134. maddelerinin İnsan Hakları Sözleşmelerine de aykırı olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca, sözleşmelerin geçerli olup olmadığı konusunda karar vermek hakkı Anayasa’nın 7 – 9. maddelerine göre bağımsız yargı organına verildiğinden, 5411 Sayılı Kanundan önce yapılmış ve 3. şahısları da
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
41
ilgilendiren birçok sözleşmenin “kurul kararile geçersiz” sayılması bir Anayasa suçuna sebeptir. Türkiye 1948 tarihli Evrensel Beyannameyi imzaladığına göre, Anayasa’nın 90. maddesine 2004 yılında eklenen ve “ Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (7.5.2004 – 5170) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır (Burhan Kuzu s. 124 ) “ diyen Anayasa kuralı da 71 ve 134. maddelerin yokluk nedenidir.
28) 1804 tarihli Fransız Medeni Kanunu’nun birinci maddesinde yer alan
“La loi ne Dispose que L’aveniere = Kanun sadece geleceği düzenler” diyen emredici hükümde olduğu gibi Türk Anayasa’sı ile 1922 sayılı Kanuna göre, Kanunlar ancak Resmi Gazetede yayınlandıkları tarihten sonraki fiil ve işlemlere uygulanacağı halde 12.8.2003 tarihli 4969 sayılı, 12.12.2003 tarihli ve 5020 sayılı, 19.10.2005 tarihli 5411 sayılı Bankalar Kanunu hem son maddelerinde Resmi Gazete ilanından itibaren geçerli olduklarını açıklamış, hem de birçok maddelerinde “önceki işlemlere de” uygulanacaklarını yasallaştırmış ve çelişkilere neden olmuştur.
29) 4969 Sayılı Kanunun geçici 2. maddesi ile 5020 sayılı
Kanunun ek.2. maddesi ve bu hükümleri yürürlükte tutan 5411 Sayılı Kanun, faaliyeti durdurulan bankanın kayıtlı mevduatı ile gizli mevduatı arasında bir fark olduğu taktirde zarar gören bankanın yöneticilerile hakim ortaklarını, ilâveten “ bunların eş ve çocuklarile, kan ve kayın hısımlarını ve evlâtlıklarını” BK. 17 – 19, HUMK. 179 ve 237 manâsında hiçbir hukuki sebep de açıklanmaksızın müteselsilen sorumlu tutacağından iptidai itirazları düzenleyen HUMK. 187 ve diğer emredici kurallara aykırı olarak alacak iddia eden FON’a şu sorular yöneltilmelidir. 1) Kusurlular da dahil, Bankalar Kanunu’nun 17/1. maddesi her bir
davalının sorumluluğunu “bankaya verdiği zararla sınırlı” tutmuş olup, tedbiri düzenleyen HUMK. 103 ile İİK. 257 ve 260
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
42
da bu doğrultuda bulunduğundan iddia ve suçlama konusu 6 katrilyon küsur lira gizli mevduattan :
a) Ne kadarlık bölümlerinin bankanın hangi şubelerinde hangi
sanıkların irade beyanı ve imzasile gerçekleştirdiğinin davacı FON’a açıklatılmasını ve HUMK. 287 – 290 gereğince yazılı Olması gereken belgelerin ibraz ettirilmesini;
b) Verilecek kesin süre içinde, bu açıklama yapılmadığı ve yazılı belgeleri ibraz edilip birer nüshası bize verilmediği takdirde, yazılı kanıt belgesi verilmeyen gizli mevduat nedenile konan tedbirin kaldırılmasını ;
c) Davacı FON her bir ŞUBE, BİRİM ve SANIĞIN sorumlu
tutulduğu gizli mevduat miktarile belgelerini ibraz ettiği takdirde cevap hakkımızın tanınmasını;
2) 21.8.2003 itibarile iddia edilen 6 katrilyon 422 trilyon küsur liralık
GİZLİ MEVDUAT SUÇLAMASI dahil, haksız fiillerde sorumluluğu düzenleyen BK. 41 ;
“ Gerek kasten, gerek ihmal ve teseyyüb yahut
tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs o zararın tazminine mecburdur.
Ahlâka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara
uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs kezalik o zararı tazmine mecburdur.”
Şeklinde olup, sorumluluğu sadece haksız faillere yüklediğinden ; 17. madde de her sorumluyu “bankaya verdiği zararlarla sınırlı” tuttuğundan ;
a- Tedbir kararının yalnız kusurlu banka görevlilerile hakim
ortaklara uygulanmasını; Bunlar hakkında da savunmalarımızın nazara alınmasını ve haksız tedbirin kaldırılmasını;
b- Bu banka sorumlularının kusursuz “eşleri ve çocukları”
aleyhindeki tedbir kararının kaldırılmasını ve bu konuda dilekçemizde yazılı Yasal , Anayasal emredici hükümler ile İnsan Hakları Anlaşmalarının da nazara alınmasını ;
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
43
c- Bankada GÖREVLİ ve hakim ortak olmayan “eş ve çocukların” da sorumluluğu düşünüldüğü takdirde, “bütün mahkeme kararları gerekçeli olarak yazılır” diyen Anayasa’nın 141. maddesi ile HUMK. 388’e uygun olarak eş ve çocukların da SORUMLULUK GEREKÇESİNİN YAZILMASINI ( 11 – 24 )
3) Alacaklıları, alacaklarını kanıtlamakla yükümlü tutan MK: 6 ile belli
bir miktardan fazla alacakların yazılı delillerle ispatını emreden HUMK. 287 – 289’a uyulmaksızın, sadece davacı FON’un beyanı üzerine tedbir kararı verilmesi, “ Hakim, Türk Kanunlarını re’sen uygular” diyen HUMK. 76 hükmüne aykırı olması nedenile de tedbirin kaldırılmasını, Davalılardan her birinin sorumluluğunu kanıtlayan yazılı delillerin ibrazından sonra gerekli görülürse tedbir kararı verilmesini;
4) Bankalar dahil anonim şirketlerde temsil usulünü düzenleyen TK. 321/2 “...temsil selahiyetinin sadece merkezin veya bir
şubenin işlerine hasrolunduğuna veya müştereken kullanılmasına dair tescil ve ilân edilen tahditler muteberdir” dediğinden ve ekte sunulan İmar Bankası şubelerinde de her şubenin ayrı kimseler tarafından temsil edildiği Sicile tescil ve ilân edildiğinden, davacı FON tarafından ileri sürülen 6 katrilyon 422 trilyon küsur liralık gizli mevduattan :
a- Ne kadarının banka genel müdürlüğü kayıtlarında, b- Ne kadarının şubelerde bulunduğu ile İmar Bankasının 170 şubesinden her birindeki gizli mevduat miktarının FON ve PAMUKBANK’tan sorulmasını, yazılı belgelerinin ibraz ettirilmesini,
c- Her şube temsilcileri aleyhine tedbir kararının o şubeye
yatırıldığı belgelenen gizli mevduat miktarile sınırlanmasını,
5) İddia konusu 6 katrilyon 422 trilyon küsur liralık gizli mevduatın ;
a- Toplam kaç mudiye ait olduğu, b- Bu mudilerin İmar Bankasının hangi şubelerinde hangi tarihten
itibaren müşteri bulunduğu ile her bir müşterinin ne kadar mevduata sahip olduğu, Özel olarak Devletçe görevlendirilen
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
44
PAMUKBANK’ça, yazılı müracaat neticesinde yazılı olarak saptandığından, bu yazılı belgelerin ibraz ettirilmesini, kabul veya red yönünde beyanda bulunmak ve gereğinde suç duyuruları yapmak imkanının tanınmasını,
746 trilyon 900 milyar liralık kayıtlı mevduata ilaveten 6 katrilyon 422 trilyon liralık gizli mevduatla birlikte 21.8.2003 tarihi itibarile 7 katrilyon 500 trilyon liradan fazla toplam mevduatın
aa) Ne kadarının kredi müşterilerinde, bb) Ne kadarının Merkez Bankasile diğer bankalarda bulunduğunun FON’a sorulmasını, cc) Bu iki yoldan birile değerlendirilmeyen mevduat varsa, faiz
getirmeyen önemli bir mevduat düşünülemeyeceğinden, PAMUKBANK’a mevduat başvurularının sahte ve asılsız
olabileceğinin düşünülmesini ve bu konuda FON’un yazılı görüşünün de alınmasını;
6) İmar Bankası yönetimi 3.7.2003 tarihinde banka idaresile kayıtlarını
teslim ederken toplam mevduatın 746 trilyon 900 milyar lira olduğunu beyan ettiği halde, 21.8.2003 itibarile 6 katrilyon 422 trilyon küsur lira fazla ve gizli mevduat tespit eden FON‘un, sahte mevduat kayıtları yaptırılıp yaptırılmadığı konusunda incelemeler yapıp yapmadığının sorulmasını,
7) Bankaya zarar verdiği nedenile sanık yöneticilerle hakim ortakları, bankada hiçbir görevi ve ilgisi bulunmayan “eş ve çocuklarını” da sorumlu tutan geçici 2. maddenin ;
Anayasanın 2,5,10,18, 36,38 ve 41. maddelerine, Velayet altındaki çocuklarını veli ana ve babaya karşı koruyan MK. 242, 345, 346, 352, 356 ve 360. maddelerine;
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
45
SADECE kusurlu haksız failler ile bunların haksız fiiline katılanları sorumlu tutan BK. 41 – 60 hükümlerine ;
Borçlunun eşi ile çocuklarını koruyaın 1948 tarihli İnsan Hakları Beyannamesinin 6, 13 ve 25. maddeleri ile 1959 tarihli Çocuk Hakları Bildirgesinin 8 ve 9. maddelerine ; Haczi caiz olmayan malları düzenleyen İİK 82 ve diğer 36 kanuna ; Devletin sorumluluğunu düzenleyen Anayasanın 40 ve 129. maddeleri ile TCK. 228 – 240 hükümlerine ; Aykırı olduğu yönündeki savunmalarımızın kabul edilmesini ve Anayasanın 152. maddesi gereğince Anayasa Mahkemesine başvurulmasını ve davanın bekletilmesini ;
8) 1.8.2003 tarihli Resmi Gazetede ilân edilen 4969 sayılı Kanunun
geçici 2. Maddesinin son bölümünde yer alan ve “ Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten ÖNCE gerçekleştirilen fiiller nedeniyle, bu Kanun hükümlerine göre Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak OLMASINA SEBEBİYET veren kişiler ile bunların EŞ VE ÇOCUKLARINA ait mal, hak ve alacaklar hakkında da bu maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.” Şeklinde bulunan hatalı hükmün de :
- Metni dilekçemizde yazılı Anayasa’nın 3,5,10. maddeleri ile, - Bu maddeleri teyid eden TCK 2, 45 ve 46. madde hükümleri
ve ilgili Dünya ceza mevzuatına,
- 1948 tarihli Evrensel Beyannamenin metni dilekçemizde yazılı 1 ve 4. maddeleri ile 1950 tarihli İnsan Hakları anlaşmasının 4 ve 14. maddelerine;
aykırılık nedenile de Anayasa Mahkemesine başvurulmasını ve 152. maddenin uygulanmasını ;
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
46
9) Bu davamızda görüldüğü gibi birçok ve yüzden fazla davalısı,
trilyon, katrilyon lira konusu olabilen davalar dahil FON’un açacağı tedbir davalarında karar verme süresini “ 24 saat içinde” şartı ile sınırlayan Geçici 2. maddenin, Anayasa’nın savunma haklarını düzenleyen 36. maddesi ile hakimin takdir hakkını düzenleyen 138. maddesine aykırı olduğunun Anayasa Mahkemesine duyurulmasını;
10) Bu savunmalarımız konusunda sözlü izahat için duruşma günü tespitini; 11) Masraf ve vekâlet ücretinin haksız davacı FON’a yüklenmesini
ve bu konuda kusurlu tarafı müeyyidelendiren HUMK.421-423 kurallarının da uygulanmasını, suç duyurusu ile Devletin sorumluluğun dava dahil, diğer yasal haklarımızın saklı tutulmasını;
Saygile arz ve talep ederiz.
30) 4389 sayılı kanunda devlet garantisi sadece tasarruf mevduatının kişi
başına elli milyar liralık bölümünü garantiye aldığı halde, BDDK- Devlet 5021 sayılı kanunla hem devlet garantisindeki bu elli milyar lirayı, elli milyar liranın devlet garantisini tüm tasarruf mevduatı ölçüsünde genişletmiş, hem de hiç devlet garantisi olmayan ticari mevduatı garanti kapsamına alıp ödemiş ve bunların tamamını 6183 sayılı kanunun 51. maddesinde yazılı olup, âmme alacaklarına özel olan faizle birlikte İmar Bankası yöneticileri ile hakim ortaklardan ve “bunların eş ve çocukları ile, kan, kayın hısımlarından ve evlatlıklarından”, hiçbir hukuki sebebi içermeyen ve Resmi Gazete ilanı ile tebliğ edilen ödeme çağrı mektupları ile istemiş, peşinen borçlu kabul edilen kişilerin borçlu olmadıklarını ispat külfetini de onlara yüklemiş, bu hayali borçluların ve bunlarla çeşitli sözleşmeler yapan üçüncü kişilerin iyiniyet kuralından yararlanamayacaklarını, peşinen kötüniyetli sayılan bu kişileri iyiniyetlerini ispat külfeti de kanunlaştırılmıştır.
31) 1 Kasım 2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu dört ay sonra 8 Mart 2006 tarihli ve 5472 sayılı kanunla değiştirilmiş ve bu 5411 sayılı kanunun 13, 93, 106, 107, 129, 134 ve 136’ncı maddelerinde yirmi iki yönden değişiklikler yapılmıştır. Ayrıca 5472 sayılı bu kanunla dört ay evvel yürürlüğe
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
47
giren 5411 sayılı kanuna dahil yirmi üç geçici maddeye 24 ve 25 numaralı iki geçici madde daha eklenmiştir.
1 Kasım 2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 1999 Haziran tarihli Bankalar Kanunu’nu sekizinci defa değiştiren, 5411 sayılı kanunu dört ay sonra yirmi altı yönden değiştiren ve 14 Mart 2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5472 sayılı kanunda, Bankacılık Mevzuatını hazırlayan bürokratların bu konuda uzman olmadıklarını, her kanun değişikliğinden üç - beş ay sonra akıllarına gelen ek veya değişik hükümleri kanunlaştırarak bankacılık işlerini anlaşılmaz (babilleşme) hale getirdiklerini kanıtlamaktadır. Çare diplomalı bürokratlar dahil iyi eğitim yapmak, iş başındakileri kendi iş dallarında uzmanlaştırmaktır. Aksi halde istiklâlimiz tehlikededir. Mustafa Kemal Atatürk diyor ki;
“ ÇALIŞMADAN, YORULMADAN,
ÖĞRENMEDEN RAHAT YAŞAMA YOLLARINI ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMİŞ MİLLETLER ÖNCE HAYSİYETLERİNİ VE DAHA SONRA İSTİKLALLERİNİ KAYBETMEYE MAHKUMDURLAR! “
32) 1 Kasım 2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu’nun 128/2. maddesinde yer alan ve ;
“Fon Kurulu kararlarına karşı açılacak idari davalarda yürütmenin durdurulması talepleri için ayrıca duruşma yapılır. Bu halde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17 nci maddesinin (5) numaralı fıkrasındaki otuz günlük süre uygulanmaz. Yürütmenin durdurulması talepleri, Fonun savunması alınmadan karara bağlanamaz. İlgili taraflar yürütmenin durdurulması talebinin kendisine tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde savunmasını vermek zorundadır. Aksi halde savunma beklenmeksizin karar verilir”
şeklinde bulunan hükmü Anayasa’ya aykırı ve yargı yetkisine tecavüz nedeniyle Danıştay 13. Dairesi tarafından Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuş ve tarihi belirtilmeyen bu başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi de 128/2. maddeyi Anayasa’nın 2, 36 ve 125. maddelerine aykırı bularak 9 Mart 2006 tarihinde iptal etmiştir.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
48
Gerekçeli kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasına kadar geçecek sürede iptal edilen 128/2. maddenin uygulanmaması için Anayasa Mahkemesi 9 Mart 2006 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı da vermiş ve bu karar 13 Mart 2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 128/2. maddenin Anayasa’ya aykırılığı açık olmakla beraber, düşündürücü bir yan 128/2’nin yürürlüğe girdiği 1 Kasım 2005 tarihinden sonra açılması zorunlu iptal davasının hemen kısa zamanda, bir iki ayda Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi, ilaveten çabucak yürütmeyi durdurma kararı verilmesi, buna mukabil özel vakıf üniversitelerinin ormanlara tecavüzü nedeniyle iptal edilen bir yasa hükmünün, gerekçeli kararının sekiz yıl sonra Resmi Gazete’de ilan edilmesi nedeniyle devlet ormanlarının zarar görmesi ve Anayasa Mahkemesi gibi süper bir organın kendi yetkisine tecavüz eden bir kanunu hemen iptal edip, tedbiren durdurmasına mukabil iptal edilen bir YÖK Kanunu’nun iptal kararının sekiz sene sonra yürürlüğe konmasındaki özen farkıdır ve yasama organı dahil devletin sorumluluğu Anayasa’nın 40, 125, 129, 138 ve 141 nci maddeleri ile Medeni Usul Kanunu’nun 573 üncü maddesi gereğidir.
33) İmar Bankası olayında, zimmet suçuyla itham edilen 478 kişiden sadece
22 kişinin sanıklığının devam edeceğini, diğer 456 kişinin suçsuz olduğunu kesin hükme bağlayan Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 10 Mayıs 2004 tarihli kesinleşen kararına rağmen zimmet suçsuzluğu saptanan 456 kişinin hala 2006 Nisanı itibariyle zimmet nedeniyle parasal sorumluluğunun TMSF tarafından devam ettirilmesi de özensizlik ve sorumsuzluk örneklerindendir. 456 kişinin zimmet suçlusu olmadığını tespit eden kararın gerekçeli hüküm fıkrası şöyledir ;
“Ek Fezlekede belirtilen sanıklar dışında kalan ve haklarında Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2003/ 426 – 442 – 484 – 526 – 550 – 621 – 646 – 689 Müteferrik sayılı kararları ile tedbir kararları uygulanan gerçek kişiler ile tüzel kişiliğin yetkililerinin Banka parasını zimmete geçirmek suçuna İŞTİRAK ettikleri hususunda ihbar dilekçesindeki soyut iddia dışında kamu davası açmaya YETERLİ HİÇBİR DELİL elde olmadığı göz önüne alınarak kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına İTİRAZI KABİL olmak üzere karar verildi. 21.1.2004
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
49
KARAR
BAŞKAN : REFAH CERAN 21775 YAZMAN : NURTEN TAŞTEMİR “
Banka parasını zimmete geçirmek suçuna iştirak suçundan sanıklar Ek fezlekede belirtilen sanıklar dışında kalan ve Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2003/ 426 – 442 – 484 – 526 – 550 – 621 – 646 – 689 müt. Sayılı karaları ile tedbir uygulanan gerçek ve tüzel kişiler hakkında Şişli C.Başsavcılığının 21.1.2004 tarih 2003/32090 hz. Sayılı ek takipsizlik kararına müşteki Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu vekili tarafından süresinde yapılan itiraz üzerine gönderilen hazırlık evrakı incelendi. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Şişli C. Savcılığının 21.1.2004 günlü 2003/32090 hz. 2004/ nolu ek takipsizlik kararına Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun 5.2.2004 günlü yasal süresinde verilen itiraz dilekçesi nedeni ile yapılan incelemede; İstanbul C. Başsavcılığının 3.12.2003 günlü 2003/1657 no.lu iddianamesi ile açılarak İstanbul 5. AĞIR CEZA Mahkemesine gönderilen; Buradan da GÖREVSİZLİKLE İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesine giden dosyalar ve içerisinde bulunan belgeler ile İstanbul C. Başsavcılığının 6.2.2004 gün ve 2004/3625 hz. ve 2004/55 karar no.lu BİRLEŞTİRME KARARI ve diğer birleştirme kararları ile TÜM EVRAK KAPSAMINA GÖRE; VERİLEN EK TAKİPSİZLİKTE USUL VE YASAYA AYKIRILIK BULUNMADIĞINDAN İTİRAZIN REDDİNE; Kararın mahalli savcılıkça muterize tebliğine , Evrakın Şişli C. Başsavcılığına gönderilmek Beyoğlu C. Başsavcılığına tevdiine; İsteme uygun olarak evrak üzerinde karar verildi. 10.5.2004
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
50
Başkan 21775 ”
Zimmet suçluluğu iddia edilen 22 sanığın adları şöyledir: Kemal UZAN, Yavuz UZAN, Erol HÜRBAŞ, Yaşar Avni GÜRAL, Birol ÇİLİNGİR, Gürol DEMİRKOL, Hilmi BAŞARAN, Sadık KARAGÖZ, Tacettin PAK, Mehmet Koray ÖZKAYA, Sami BULUT, Netim ÇOKÇOK, Yeşim ÖZTÜRK, Nuray ÖZEN, Çiğdem KARAKOÇ, Mehmet BULAT, Nurettin SİVLİM, Murat Hakan UZAN, Bahattin UZAN, Azmi YILMAZ, Suat GUBİNALİ, Mustafa AKAR.
34) 18 Haziran 1999 tarihli 4389 sayılı Bankalar Kanunu, 8 Mart 2006
tarihine kadar altı yılda sekiz defa değiştiren Devlet- BDDK nın, BDDK bürokratlarının kanun hazırlamakta acemilikleri, çelişkileri, sorumsuzlukları ve sorumluluklarını özetleyen ve hukuk devleti prensibini kökten yok eden çelişkilerin bir diğer özeti şöyledir;
a) Tüm banka kanunlarına göre bankaların kuruluşuna izin veren,
ortakların tahsilli ve temiz sicilli olmasını sağlamakta, tüm faaliyetleri boyunca bankaları yeminli murakıpları eli ile her gün denetlemekte, denetleyebilmekte ve denetlemekle yükümlü bulunmakta, bu denetlemeler neticesinde bankaların idare ve iç denetiminde hata gördüğü takdirde, 14/1a maddede açıklandığı gibi bankanın yönetim ve denetim kurullarını dilediği ölçüde değiştirebilmekte, gerekli ve faydalı ise değiştirmekle yükümlü bulunmakta, mali bünyesi sıkıntıya giren bankaların ticari işlerini sınırlayabilmekte ve özetle bankaların güven içinde çalışmasını sağlamak için her türlü yetkiye sahip bulunmakta, ilaveten bu tedbirleri almakla yükümlü ve sorumlu da bulunmaktadır.
b) Aylar, yıllar alabilen bu tedbirlerin isabetsizliği ve yetersizliği
neticesinde acze düşen bankalar, BDDK kararı ile yine devlet tüzel kişisi TMSF (FON)’ye tevdi edilmekte ve insanın kanında mevcut egoizm ve sorumsuzluk nedeni ile yasal ve yargısal komiklikler başlamaktadır. Şöyle ki;
aa) 12 Ağustos 2003 tarihli 4969 sayılı kanunun geçici ikinci
maddesiyle diğer hükümlerinde, 26 Aralık 2003 tarihli 5020 sayılı kanunun ek ikinci maddesiyle diğer bazı hükümlerinde olduğu gibi TMSF batan bankanın,
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
51
- yöneticileri ile hakim ortaklarını, - bunların eş ve çocuklarını, - kan, kayın hısımlarını ve evlatlıklarını,
hiçbir hukuki sebep ve delil göstermeden sadece kendi incelemelerine göre tespit ettiği banka zararlarından müteselsilen sorumlu tutmakta, - Yüzlerce şubesi, binlerce temsilcisi olabilen bir bankanın
neden olduğu zarar olarak Fon’ca açıklanan alacağın tamamını her bir sorumludan ayrı ayrı istenmekte,
- Resmi Gazetelerle tebliğ edilebilen ve savunmaya imkan
verecek hiçbir hukuki sebebi de içermeyen tebliğlerden önce Sulh Ceza Mahkemelerini “en geç 24 saat içinde” tedbir kararı vermeye zorlamakta,
- Bu tedbir kararlarına muhatap olan, ayrıca ödemeye çağrı
mektupları da tebliğ edilen yüzlerce veya binlerce yönetici, eş ve çocuklar, kan, kayın hısımları ve evlatlıklar niçin sorumlu tutulduklarını bir yıl anlayamamakta,
- Bir yıl içinde de aleyhlerinde suç duyurusu yapılırsa yine alacak iddia eden FON’un HMUK 4, 179 ve 237 manasında hukuki sebebini anlayamamakta,
bb) En geç 24 saat içinde tedbire maruz kalan ve ödemeye çağrı
mektupları ile katrilyonluk sorumlulukları gerçekleşen yöneticiler, hakim ortaklar, bunların eş ve çocukları, kan kayın hısımları ve evlatlıkları, hukuk tarihinde ve halen dünyada olan kaidenin hilafına borçlu olmadıklarını kanıtlamakla yükümlü tutulmakta, karine olarak kötü niyetli sayılmakta, Medeni Kanunun 7 ve 1007 nci maddeleri ile başka 54 üncü maddede düzenlenen Resmi Kayıt ve Sicillerin doğru sayılacağı karinesinden de YASAKLANMAKTA,
cc) Ayrıca sorumlu tutulan bu yönetici ve hakim ortakların, bunların
eş ve çocukları, kan, kayın hısımları ve evlatlıklarının daha önce: - kendi aralarında -veya üçüncü şahıslarla
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
52
yaptıkları rehin, ipotek ve kredi anlaşmaları gibi yedi grupta 35 tür anlaşmaları geçersiz sayılmakta ve üçüncü şahıslar da bu sözleşmelerle iktisap ettikleri hakları Fona vermeye mecbur kalmaktadır.
c) Bankanın kuruluşundan batmasına kadar tedbirler almakla yükümlü
BDDK. ve temsilcileri, hortumcularla işbirliği yapmış olsa bile sorumlu tutulamamakta ve böyle bir iddia halinde, Anayasa’nın hatalı 40, 125 ve 129 uncu maddeleriyle 4389 sayılı kanunun 240. maddeleri gereğince sadece Fon dava edilebilmekte, hortumcularla işbirliği yapmış olması muhtemel BDDK. yeminli murakıpları ile BDDK’nın banka yönetim ve denetimine tayin ettiği üyelerin sorumluluğu ancak “kötüniyetle bankacıya zarar verdikleri” hallerde Fon’un rücuuna maruz kalabilmektedir.
d) Anayasanın 41. maddesi ile bu doğrultudaki 1948 ve 1963 tarihli
Milletlerarası anlaşmalar aileyi, özellikle çocuk ve anayı özel olarak koruduğu halde 4969 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesi 5020 sayılı Kanunun Ek. 2. maddesi ile bu maddeler dahil acımasız UZAN Kanunlarını yürürlükte tutan 5411 sayılı Bankacılık Kanununun Ek. 11. maddesi:
aa- Bankaya zarar veren yönetici ve hakim ortakların “ eş ve
çocuklarını, kan, kayın, hısımlarını ve evlatlıklarını” dahi hiçbir kusur şartı aramaksızın banka zararından sorumlu tutmuş,
bb- Bunların;
- Kendi aralarında, - Veya üçüncü şahıslarla yaptıkları rehin, ipotek, irtifak, marka gibi 7 grupta 35 tür anlaşmayı geçersiz saymış ve sözleşmeleri korumayı devlete yükleyen Anayasanın 48, 49 ve 167. maddelerini de ihlal etmiş, Devlet ve TMSF’ye batak alacak tahsil etmek isterken, olası bu tahsilatın birkaç katı devlet zararına neden olmuştur. BDDK – TMSF Devletin bu hatalarını artıran önemli nokta batan bankanın yönetim ve denetiminde bulunan devlet temsilcilerinin ve ilaveten Anayasanın 40, 125 ve 129. maddeleri gereğince zarar veren bu memurların neden olduğu zararlardan sorumlu devlet hazinesinin yargı yolu ile hala hiç sorumlu tutulmamış olmasıdır.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
53
e) Sadece bir bölümü yukarıda açıklanan yönetici ve yasa koruyucu
devletin sorumluluğunu artıran diğer hatalı bir kanun da 4969, 5020 ve 5411 sayılı kanunlarda diğer müşterek suç unsuru “borçlu olup olmadığına bakılmaksızın FON kendi yararına gördüğü takdirde” banka yöneticisi ile hakim ortakların, eş ve çocuklarının, evlatlıklarının sözleşme yaptığı üçüncü şahısları da sorumlu tutabilmesi ve tüm belli başlı batı memleketlerinde olduğu gibi Türkiye’de oturanların da yararlandığı MK. 3’e dayalı iyiniyet karinesinden yoksun bırakması ve EMK. 917 ile onun yerine geçen MK. 1007’nin devlet güvencesine aldığı sicil kayıtlarından yararlanamayacaklarını açıklamasıdır.
f) 4969, 5020 ve 5411 sayılı Banka Kanunlarının neden olduğu diğer
bir komiklik de, yöneticilerin sorumluluğunu düzenleyen 17. madde her yöneticiyi neden olduğu zarardan sadece kusuru oranında sorumlu tuttuğu halde ek ve Geçici 2. maddelerle bu maddeleri yürürlükte tutan Geçici 11. maddeye göre tüm hesapları temiz çıkan ve BDDK’ca tebrik de edilen mesela Sivas Şubesi müdürünün hortumcu Beyoğlu Şubesi müdürünün ve diğer hortumcu banka yöneticilerinin neden olduğu zararlardan müteselsilen sorumlu tutmasıdır. Yasal komiklik bitmedi devam ediyor. Hesapları temiz çıkan Sivas şubesi müdüründen başka bu müdürün kusursuz ve kusuru da iddia edilmeyen “ eş ve çocukları, kan kayın hısımları, evlatlıkları”‘ndan oluşan bu kusursuz sorumlularla daha önce sözleşmeler yapmış üçüncü şahıslarda bu sözleşmelere dayalı haklarını kaybetmektedirler.
35) Tarihi sorumluluk kurallarında ve ahiret sorumluluğunda hiç
affedilmeyecek kadar ağır bir hata, tüm batan bankaların, hortumculardan önce devletin hizmet kusuru nedeni ile battığını düzenleyen ve ne kadar haksızlık yapılırsa yapılsın devlet memurlarının sorumlu olmayacağını düzenleyen yasalardır. 1948- 1949 tarihli 1129 sayılı Bankalar Kanunu dahil tüm Cumhuriyet Devri Bankacılık mevzuatına göre bankaların kurulması istisnasız devlet iznine tabidir.
Devlet izin verirken kurucu ortakların temiz, tecrübeli ve ödeme
gücü yerinde olmasını aramakta, ancak böyle izin vermektedir. Kuruluş devresinde bankaların yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile Genel Müdür, Müdür, Şube Müdürü ve yardımcıları
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
54
gibi belli başlı personelin yüksek tahsilli ve sekiz-on yıl tecrübeli olması şartı da tüm banka kanunlarında mevcuttur. 4389 sayılı Kanunun 14-1a maddesinde yer alan ve “BDDK gerekli gördüğü takdirde bankanın tüm yönetim kurulu üyelerini görevden almak ve yerine devlet memuru üyeleri tayin etmek yetkisine sahiptir” diyen emredici hükümlere ilaveten BDDK Bankaları her gün, her an, dilediği zaman ve dilediği şekilde denetlemekle yükümlü olduğu halde, bu çok geniş yetkilerini gereği gibi kullanmayıp hatta özel banka hortumcuları ile işbirliği yapıp bankayı batıran devlet memurlarının parasal ve cezai sorumlulukları, Anayasa’nın 40, 125, 129 maddeleri ile memurlar kanunları ve ayrıca 4389 sayılı kanunun 24-6 maddesinde olduğu gibi banka özel hükümleri ile engellenmiştir.
Yıllarca sürebilen bu devlet ihmali neticesinde faaliyeti durdurulup
FON’a intikal eden ve hazinenin önemli zararlarına neden olan bankaların kusurlu kusursuz ayrımı yapılmaksızın tüm yöneticilerin ve hakim ortakların ve bunların “ eş ve çocukları, kan, kayın hısımları ve evlatlıklarının” müteselsilen sorumlu tutulması hiçbir sorumluluk sisteminde olmadığı gibi Hindu ve Çindu dahil dini cezalarda da yoktur ve sadece acemilik ürünüdür.
Bu kusursuz sorumluların emeklilik gelirleri dahil tüm mallarına
sadece TMSF’nin talebi üzerine hiçbir gerekçe de belirtmeden “derhal veya en geç 24 saat içinde” tedbir konması ve sözde sorumlulara hiçbir savunma hakkı tanınmaması Anayasa’nın 2, 5-11, 35, 36, 48, 49 ve 167 maddelerine aykırı olduğu gibi tarihte ve dünyada benzeri görülmeyen Anayasa’nın 36-138-141-167 maddelerine aykırı olduğu gibi insan haklarını koruyan bir çok uluslararası anlaşmalara da aykırıdır.
Bu Anayasa’ya aykırılıklar 2004 yılında Bakırköy 8. Ticaret Mahkemesi ile İstanbul 3. İdare Mahkemesi tarafından çok ayrıntılı ve gerekçeli olarak Anayasa Mahkemesi’ne duyurulduğu halde, UZAN kanunlarının yerine geçen 5411 sayılı yeni Bankacılık Kanunu bu uyarıları hiç değerlendirmemiş, yeni kanunda da Anayasa’ya aykırılıklar en azından 136 yönden devam etmiştir. Nitekim 1 Kasım 2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5411 sayılı kanunun 128. maddesi yargı takdir hakkına aykırı bulunmuş, 9 Mart 2006 tarihli Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
55
5411 sayılı kanunu hazırlayanların aceleleri ve acemilikleri o kadar çok olmuştur ki, 1 Kasım 2005 tarihinde yayımlanan Bankacılık Kanunu, 14 Mart 2006 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 5472 sayılı yeni bir kanunla 22 yönden değiştirilmiştir. Bu değişiklikler de Anayasa ve insan haklarına aykırıdır. 1999- 2006 yıllarında Bankacılık Kanunu’nu sekiz defa değiştiren ve acemilik ürünü her değişikliği birkaç ay sonra fark edip yeniden değiştiren ve tüm bu yasal hazırlıklarda insan haklarını nazara almayan ve bankaların batışından istisnasız sorumlu olan devletin sorumluluğunu da hep sekizinci plana atan devlet temsilcilerinin, memleket ve millete verdiği zarar sel, yangın, deprem, kıtlık, harp ve düşman işgalinin birlikte verdiği zarardan daha fazladır. HYH = Hey Yavrum Hey.
36) Anayasa’nın 125/7. maddesi “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden
doğan zararı ödemekle yükümlüdür” dediği halde 1994 Nisanında aniden Hazine Müşteşarlığı kararı ile faaliyeti durdurulan üç banka ile 3.7.2003 tarihinde idaresi TMSF’ye geçen İmar Bankasının yönetim kurulunda yıllardan beri iki üyesi bulunan ve yasalar gereğince tüm bankaları her gün denetlemekle yükümlü devlet, bu bankaların mevduat sahiplerine verdiği zarardan sorumlu tutulmamıştır. Borçlar Kanununun 41-66. maddesi ile çeşitli Banka Kanunlarının özel hükümleri gereğince yetkili olup, görevini ihmal eden devlet memurlarının hiçbiri de henüz mahkum edilmemiştir. Başka bir ifade ile kanunlarda devlet ve memurlarının sorumlulukları düzenlenmiş fakat bu sorumluluk sebepleri dava konusu yapacak devlet temsilcisi bulunamamış ve devlet temsilcileri BABİL kalmıştır.
Yani devlet memuru görev ve sorumluluğunu düzenleyen kanunları
bilmiyor, bilmediğini de bilmiyor, öğrenmek için sormasını da düşünemiyor ve bu konuda kendisini zorlayan görevlilerde yok veya görevli var ama görevini yapan yok.
Resmi görevlinin en azından bu ihmalini iki yıla kadar hapis
cezasıyla cezalandıran TCK 228, 230, 235 ve 240 kuralları var, ama bu kuralları uygulayacak devlet temsilcisi yok. Tam ve katlamalı BABİL.
37) Anayasa’nın 125/3 maddesi, “ İdari işlemlere karşı açılacak
davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar” dediği halde
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
56
İmar Bankası olayında Devlet- BDDK –TMSF, 67 kişisi küçük çocuk, 46’sı kadın eşlerden olmak üzere 478 özel ve tüzel kişilerin, kabili haciz, ücret ve emeklilik maaşları dahil, tüm mallarına yedi buçuk katrilyonu aşan hayali alacak için tedbir ve haciz koyduktan sonra, borçlandırmanın hukuki sebebini yani, HUMK 237’ye uygun olarak 7,552 katrilyon borç ve alacak, mal ve hizmet satışından, haksız fiilden, hangi il veya ilçedeki, hangi tarihteki haksız işlem ve fiilden olduğunu 2,5 senedir açıklamamış, İmar Bankasının kapatılmasından sonra çıkarılan 4969 ve 5020 sayılı kanunlarla, 7,552 katrilyon borçların ödenmesi ilan yolu ile kendisine tebliğ edilen hayali borçluların borçlu olmadıklarını ispat etmesi istenmiş, tüm hukuk tarihinde, bütün dinlerde, felsefelerde ve hukuk kurallarında doğal bir kural olan iyiniyet karinesi ters çevrilmiş, hayali borçluların her türlü devlet sicil kaydından yararlanmaları da engellenmiş, Anayasa’nın 36. maddesi ile birçok İnsan Hakları Sözleşmelerinde garantiye alınan dava hakkı büyük ölçüde engellenmiştir. Bu kanunsuzluklar hukuk tarihinde ve halen dünyada benzeri olmayan ve Hindu- Çindu gibi uzak doğu dinleri dahil hiçbir inanç felsefesinde bulunmayan insafsız, şuursuz kurallar da yasama organına hazırlık olmak üzere tasarı hazırlayan BABİL memur ve müşavirlerin ürünüdür.
38) Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetlerinde “Arap halkı anlasın diye biz
Kur’an-ı Arapça indirdik ve tüm Peygamberleri de kendi kavimlerinin dilleri ile görevlendirdik” deyip Kuran’nın mutlaka okuyanlar tarafından anlaşılması Tanrı tarafından emredildiği halde başta Türkiye halkı olmak üzere birçok Arap olmayan İslam ülkesi Kuran-ı Kerim’i, bilmediği ve anlamadığı, “BABİL olduğu” Arapça dili ile okumakta, öğrenmekte ve öğretmekte ısrar etmiş, Kuran-ı Kerim’in emirlerine ters düşmüştür. Bu da Kuranı Kerim’i bilmediği ve öğrenmeyi de düşünmediği ve akıl etmediği Arapça dininde okumakta ve dinlemekte ısrar eden geri kalmış milletlerin BABİLLİĞİDİR. Yani Arap dışı Müslümanlar Kuran-ı okuyunca anlayacağı kadar Arapça bilmiyor, hiç Arapça bilmiyor, öğrenmeyi de akıl etmiyor, anlamadan Arapça Kuran okuyor, dinliyor, okuduğunun manasını anlamadan zaman zaman duygulanıyor, ağlıyor, ölüyor hatta bazen öldürüyor BABİL.
Kuran’ın her milletin kendi dilinde okunmasını emreden ayetlerin başlıcaları şöyledir:
1) ŞÛRA SURESİNİN 7. ayetine göre:
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
57
“ İşte böylece sana ARAPÇA BİR KUR’AN indiriyoruz
ki, ANA-ŞEHİR HALKINI VE ÇEVRESİNİ UYARASIN ve meydana geleceğine şüphe olmayan o toplantı günüyle onları korkutasın; O gün, bir kısmı cennetlik, bir kısmı da cehennemlik olacaktır insanların.”
2) İBRAHİM SURESİNİN 4. ayetine göre:
“ Biz, her peygamberi ancak KAVMİNİN DİLİYLE konuşarak gönderdik, iyice açıklasın diye onlara ilahi gerçeği neticede Allah, dilediğini sapıklık içinde bırakır, dilediğini de doğru yola eriştirir; O güçlüdür, herşeyi bir hikmete dayanarak yapandır.”
3) SECDE-FUSSİLET SURESİNİN 3. ayetine göre:
“ Ayetleri, ARAPÇA BİR KUR’AN OLARAK BİLEN bir topluluk için açıklanmış Kitab”
4) YUSUF SURESİNİN 2. ayetine göre:
“ Biz, ARAPÇA BİR KUR’AN OLARAK İNDİRİYORUZ ONU, ANLAYASINIZ diye.”
39) 3.7.2003 tarihinde kapatılan İmar Bankasına özel 4969 ve 5020 sayılı
Uzan Kanunları;
a- İyiniyet kuralını ters çevirmiş, b- İspat külfetini sözde borçlulara yüklemiş, tek yanlı inceleme ile
7,5 katrilyon alacaklı olduğunu iddia eden TMSF, Uzan Kanunları ile 478 hayali borçluyu doğrudan sorumlu tutup, borçlu olmadıklarını ispat etmeyi onlara yüklemiş,
c- Hesapları temiz çıkan banka şube müdürleri de dahil banka
yöneticileri ile hakim ortakların “ve bunların eş ve çocuklarının, kan, kayın hısımlarının, evlatlıklarının” kendi aralarında veya üçüncü şahıslarla yaptıkları 7 grupta 35 tür sözleşmeyi geçersiz saymış,
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
58
d- İstanbul 3. İdare Mahkemesi ile Bakırköy 8. Ticaret Mahkemesinin 134 yönden Anayasa’ya aykırılık iddialarını da nazara almamış,
e- Uzan’ların hakim ortak olduğu 117 A.Ş ile 117 A,Ş’nin yönetim
kurullarını görevden almış ve yerlerine 7,5 katrilyonluk ödeme emirlerini kabul edecek devlet memuru temsilciler tayin etmiş,
Ve Anayasa’nın 2, 5, 7-9, 35, 36, 48, 49 ve 167. maddeleri ile mülkiyet ve sözleşme özgürlüğünü koruyan 1948 ve 1950 tarihli İnsan Hakları Beyannamelerini de defalarca ihlal etmiştir.
Borcunu ödemeyen kusurlu borçluları öldürme ve etlerini paylaşma hakkını alacaklılara tanıyan İ.Ö 449 tarihli xII Levha Kanunu dahil hukuk tarihinde ve halen dünyada eşi bulunmayan bu kanunsuz kanunlarla sözde tahsilat sağladığını iddia eden TMSF kamu tüzel kişi başkanı, 23.4.2006 tarihli gazetelerde “1000 (bin) adedi İmar Bankası ile ilgili olmak üzere 17 ayrı ülkede toplam 20.000 (yirmi bin) davanın FON aleyhine açıldığını .... FON çalışanları aleyhinde onlarca dava da bulunduğunu” söylemiştir. Beş milyar dolardan fazlası aslında sorumlu olmayan TELSİM Şirketinin haksız satışından olmak üzere 2006 Mart sonuna kadar 6 milyar dolar batık banka zararı tahsil ettiğini açıklayan ve FON çalışanları aleyhinde kanunsuz tehditler bulunduğunu da belirten FON Başkanının yukarıda özetlenen açıklamaları da: aa) Yıllardan beri bankaları denetleyen ve yönetim kurullarında
dilediği kadar üye de bulunduran TMSF’nin 4969 ve 5020 sayılı kanunlarının, Anayasa’ya ve İnsan Haklarına aykırılıkları hakkında hiçbir bilgisi olmadığını ve bilmediğini de bilmediği, “ bilmediğin işi ulemadan (alimlerden, bilenlerden) öğrenip yapasın” diyen OSMAN BEY’in emrine uymayı da düşünememiş tam bir BABİL örneğidir.
Yüksek tahsil diploması var ama, bankacılıkla ilgili hiçbir meşru bilgisi yok, ilgisi de yok, katlamalı BABİL.
bb) TMSF aleyhine “ 17 ülkede 20.000 (yirmibin) sorumluluk davası
açıldığını” bildiren TMSF Başkanına, ahlak ve adalet prensiplerini özetleyen, Kur’an-ı Kerim’in çok yerinde tekrarlanan “ Siz hiç tefekkür etmez misiniz? = Siz hiç düşünmez misiniz? , Siz hiç
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
59
ibret almaz mısınız? ” sorularını yöneltmek lazım. Sayın TMSF Başkanı 17 ülkede 20.000 (yirmibin) dava niçin açıldı?
- Bu 20.000 (yirmibin) davanın en az 20.000 (yirmibin)
davacısının tamamı da mı haksızdır? - Bu davalarda TMSF’den yani Anayasa’nın 40, 125 ve
129.maddeleri gereğince devlet hazinesinden talep edilen alacak ve tazminat kaç dolardır?
- Bu 20.000 (yirmibin) davanın veya bir bölümünün kaybedilmesi
halinde devlet hazinesine yüklenecek tazminat kaç dolar olacaktır? Bu davaların veya bir bölümünün kaybedilmesi halinde bu zarara neden olan BDDK. veya TMSF. memurları 24/6 madde gereğince ne zaman sorumlu tutulacaktır?
Tüm bunların tefekkür edilmesi ve Türkiye aleyhine “17 ülkede 20.000 (yirmibin) davanın” neden, hangi sebeple ve BDDK-TMSF’nin hangi hataları nedeniyle açıldığının saptanması, sorumlulukların hukuki ve cezai yönden sorgulanması hukuk devleti icabıdır.
cc) 17 yabancı ülkede bin adedi İmar Bankası ile ilgili olmak üzere “20.000 davanın açıldığını” beyan eden BDDK-TMSF’nin hazırladığı kanun tasarısı o kadar BABİLCE ve acemice hazırlanmıştır ki, 01.11.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu hemen dört ay sonra 8.3.2006 tarihli ve 5472 sayılı kanunla 22 yönden değiştirilmiş, ek maddeler ilave edilmiş, - İlaveten 5411 sayılı Kanunun 128. maddesi de, yargı yetkisine
tecavüz iddiasında bulunan Danıştay Onüçüncü dairesinin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi’nin 9.3.2006 tarihli kararı ile iptal edilmiş ve bu kararın hüküm fıkrası 15.3.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
40) Anayasalarımızla diğer kanunlarda en yoksul halkı da kalkındıracak
sosyal devlet prensipleri açıklandığı halde, yıllardan beri GSMH’nın 27.4.2006 tarihli Dünya Gazetesinde açıklandığı gibi yüzde onsekizi 15 büyük Holdingin, bakiyesinin en az %80’i, 50-60 Banka + 500 kişilik
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
60
en zenginler + ve bunların kurdukları şirketler paylaşmakta, 2005 sonu itibariyle işsiz adedi 2 milyon 790 bine ulaşmakta, aylık 380 milyon net
asgari ücretli işçinin ödediği vergi ve sigorta primi “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.” diyen Anayasa’nın 73. maddesine aykırılıklar sürmektedir. Bu çelişki Anayasa Mahkemesine duyurulduğu halde Anayasa Mahkemesi bu ağır hatayı anlamamış ve düzeltmemiştir. Bu da bir BABİLDİR.
Ayrıca yıllardan beri en az beş milyon sigortasız kaçak işçi çalıştırılmakta, - Sigortalıların % 90’ı da asgari ücret üzerinden sigortalanıp
vergilendirilmiş, özel işçilere ödenen daha fazla ücret bazen bankalar eliyle ödendiği halde, kaçak ödenmiş prim ve stopaj vergileri ödenmemiştir. Bu denetimsizlik ve hazine aleyhine kanunsuzluklar da BABİL ürünüdür.
“ Vergi vermeyi öğrenen halka Millet denir”
Ödenmesi gereken verginin % 2’sini dahi beyan ve tediye etmeyen tüccarımız millet kavramı dışında kalan bilinçsiz yani BABİL’dir.
Mustafa Kemal Atatürk diyor ki;
“ ÇALIŞMADAN, YORULMADAN,
ÖĞRENMEDEN RAHAT YAŞAMA YOLLARINI ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMİŞ MİLLETLER ÖNCE HAYSİYETLERİNİ VE DAHA SONRA İSTİKLALLERİNİ KAYBETMEYE MAHKUMDURLAR! “
27.04.2006 tarihli Dünya Gazetesinin 17. sayfasında milli gelirin % 18’ine hakim 15 büyük HOLDİNG’in adları ve her birinin ciro miktarı yayımlanmıştır.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
61
8-10 ailenin hakim olduğu 15 şirketten daha az büyük müteakip 100 veya 200 yahut 500 EN BÜYÜK ŞİRKETİN ciro ve kazancı da yıllık milli hasılanın en az % 60-70’ine sahiptir. 26 Nisan 2006 tarihli Vatan Gazetesi haberine göre AKBANK’ın ilk üç aylık net kârı 501 trilyon lira olup 2005 yılına nazaran % 42 artmıştır. 3 Mayıs 2006 tarihli STAR Gazetesi haberine göre de Ziraat Bankası, Halk Bankası, İller Bankası ile %55 hissesi 6,5 milyar dolara OFER’e satılan Türk TELEKOM’un ciro ve vergileri de yıllık milli hasılanın %15’ine sahip onbeş aile şirketi gibi milli gelir ve kazançtan çok büyük pay almıştır. 4 Mayıs 2006 tarihli STAR haberine göre bankalarla çeşitli sanayi ve ticaret şirketlerinden oluşan en kârlı yüz şirketin beyan ettiği vergi toplamı üç katrilyon altmışyedi trilyondur. Başka bir ifade ile tamamı resmi makamların açıklamalarına dayalı yukarıdaki ciro, kazanç ve vergiler Türkiye milli kazancının en varlıklı belki yüz ailenin sahip olduğu beşyüz veya bin şirkette toplanmaktadır. Buna mukabil yaklaşık yetmiş milyon Türk Nüfusunun oniki milyonu açlık sınırındadır. İki milyondan fazla da işsiz vardır. Beş milyondan fazla da sigorta kayıtsız kaçak işçi çalışmaktadır. Vergi stopajı ve sigorta primi ödemek şartıyla çalıştırılan on milyon civarındaki işçilerin büyük bölümü de, işverene maliyeti altıyüzelli milyon lira civarında olan net üçyüzseksen milyon liradır.
Yukarıda yazılı özet iktisadi durum, Türkiye’nin çok kötü idare edildiğini ve gelir dağılımının çok bozuk olup, bu kötülüklerin giderek artmakta olduğunu kanıtlamaktadır.
İ.Ö 550 yılında yaşadığı bilinen Çinli düşünür KONFİÇYÜS diyor ki;
“ Bir memleket iyi idare ediliyorsa fakirlik ayıptır. Bir memleket kötü idare ediliyorsa zenginlik ayıptır. ”
Dünyanın geri kalmış ülke ve halklarını 14. asırdan 19. asrın sonuna kadar sömürüp zenginleşen asırlarca karın tokluğuna onda bir ücretle çalıştırılan kölelerin hakkını kendi ülkelerine götüren Avrupa Birliği, bu haksız iktisaplarıyla kendi gelir dağılımını düzeltip dengelediğinden,
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
62
- Tüm yıllık geliri yetersiz, - Bu yetersiz yıllık gelirin dağılımı da çok bozuk olup, %80’inin üç
beşyüz ailede toplandığı, - Bu iktisadi bozukluk nedeniyle kadınlarının %60’ının okuma
yazma bilmediği, Türkiye’yi üye kabul etmesi hatta sömürge edilmesi bile düşünülmemelidir. 1974-1997 arasında yıllarca parti başkanlığı ve Başbakanlık yapan ve gericiliği yasaklayan Anayasa’ya aykırılık nedeniyle başkanı bulunduğu dört partinin kapatılmasına neden olan bir kişi, 1997 yılında Anayasa Mahkemesi’nce kapatılan partiye Hazine yardımı olarak ödenen parayı iade etmeyip sahte faturalarla muhasebeleştirdiği nedeniyle 2003 Nisan’ında 2 yıl 4 ay ağır hapse mahkum olmuş, zimmet suçuna konu paranın faizleriyle birlikte iade edilmesine karar verilmiş, ancak diğer 68 parti görevlisinin de sorumlu tutulduğu bu cezalar 2006 Mayıs’ında da hala infaz edilmemiş ve hazine alacağı gecikme zamlarıyla birlikte onbeş trilyon lirayı aşmıştır. 2006 gazete haberlerine göre, aynı başkanın kardeşi ve kızı da en az elli milyon dolar karapara sanığıdır. 5 Mayıs 2006 tarihli DÜNYA Gazetesi haberine göre, bir bölüm belediyelerin Devletin kefaleti ile İller Bankası’na olan borç toplamı ondokuz katrilyon beşyüzseksen trilyon lira olup, Belediyeler bu borcu da ödememekte kısmen yapılandırmakta, taksitlendirmekte, Hazineye yıllık en az %20 faizle malolan bu borçlar için Belediyeler hemen hemen hiç faiz ödememektedir. Hukuk tarihinde benzeri bulunmayan kanunsuz Uzan Kanunları ile Uzan Kanunlarını uygulayarak batan bankalara zarar verenlerden başka bu zarar sanıklarının“ Eş ve çocuklarını, kan ve kayın hısımlarını ve evlatlıklarını ” ve bunlarla ipotek, rehin, sigorta, kredi gibi yedi grupta otuzbeş tür sözleşmelerden birini yapan 3. şahısları da “ borçlu olup olmadığına bakılmaksızın ” sorumlu tutan TMSF Başkanının 2 Mayıs 2006 tarihli basına yansıyan sızlamalarına göre;
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
63
“ TMSF aleyhine 17 yabancı ülkede 20.000 dava açılmış, bin adedi İmar Bankası ile ilgili bu davalardan birkaç adedi de TMSF temsilcilerini hedef almıştır.”
Akılları durduracak kadar çok dava ile uğraşmak zorunda kalması nedeniyle TMSF şikayeti haklı olmakla beraber şu soruyu da TMSF, BDDK ve TC. temsilcilerine sormak lazım; “ 17 ülkede 20.000 dava açan ” en az 20.000 kişinin tamamı mı haksız?
-Yoksa İ.Ö 1958 tarihli Hamurrabi Kanunları ile borcunu ödemeyen borçluyu öldürüp, etlerini alacaklılar arasında bölüştüren İ.Ö 449 tarihli Roma 12 Levha Kanunlarının aksine kusursuz ve kusuru da iddia edilmeyen “eş ve çocuklarla, kan, kayın hısımlarını ” da sorumlu tutan Uzan Kanunları ve TMSF’nin hiç kusuru yok mudur?
Cevap - Uzan Kanunlarını hazırlayan ve kanunlaşması için kulis yapan ayrıca, bu kanunları yanlış da uygulayan BDDK-TMSF temsilcileri hak ve yetkiyi kötüye kullanmayı, beş yıla kadar hapisle cezalandırılan TCK 508-510’a dayalı suçları dahi işlemiştir, işlemektedir. TMSF, üç beş yıl sonra tüm haksız tahsilatını iade etmek zorunda kalacağı gibi, Anayasa’nın 40, 48, 49, 125, 129 ve 167. maddeleri gereğince Devlet de ek zararlar ödeyecek ve Uzan Kanunlarının Devlete hiçbir yararı olmadığı, aksine zararlı olduğu kesin hüküm haline gelecektir.
41) 40 yıllık bir babil de Anayasanın 125/3. maddesi “ İdari işlemlere
karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar” dediği halde, Kadastro Kanununun 11. maddesine göre bir kadastro memuru ile bir-iki bilirkişi heyeti tarafından yapılan kadastro tespitleri, milyonlarca köylüye tebliğ edilmemekte, sadece köy muhtarlıklarında kapıya yazılarak bir ay sonra kesinleştirilmesinde görülmektedir.
Ayrıca atalarından miras olarak intikal eden tapulu tarım arazileri
geçici kadastro heyetince orman veya 2b arazisi niteliğinde saptanmışsa, muhtarlık kapısında ilan tarihinden itibaren bir ay içinde dava açmak ve bu süreyi geçirdiği takdirde müktesep mülkiyet
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
64
haklarını ebediyyen kaybetmek zorunda bulunan köylü, dava açabilmek için elinden alınan arazinin bedeline göre nisbi harçla ödemek zorundadır. MK. 917. madde gereğince, devlet güvencesinde bulunan tapu kayıtlarına göre köylünün 3. şahıslardan satın ve devir aldığı tarım arazisi de 11. madde tehlikesine konudur. Katmerli bir devlet sorumluluğu vardır.
42) Resmi organların çok önemli diğer bir Babilliği de 4969 ve 5020
sayılı Uzan kanunlarının Anayasa ve İnsan Hakları Sözleşmelerine 134 yönden aykırılığı Asliye Hukuk ve İdare Mahkemeleri tarafından duyurulduğu halde, sayın Anayasa Mahkemesinin hala bu konuda esası çözen bir karar vermemiş olmasıdır.
İlk defa Anayasaya aykırılık görüşünde bulunan Bakırköy 8. Asliye
Ticaret Mahkemesinin 14.5.2004 tarihli ve 2004/166 sayılı dilekçesi aşağıdadır:
ANAYASA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞINA, İTİRAZIN YOLUNA BAŞVURAN: BAKIRKÖY 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (ESAS NO: 2004/166)
İTİRAZ KONUSU : A- 4389 sayılı Bankalar Kanununa
ilaveten 12.08.2003 tarihli resmi gazetede yayınlanan 4969 sayılı kanunun geçici 2. Maddesinin, Anayasanın 2, 5, 10, 18, 35, 38/1-6, 41 ve 138/1. Maddelerine aykırılığı,
B- Ve 26.12.2003 tarihli 25828 sayılı
resmi gazetede yayınlanan 5020 sayılı kanunun 20, 21, 23, 26, 27. Maddelerinin Anayasanın 2, 10, 35, 38, 46, 48, 138. Maddelerine aykırılığı sebebiyle iptali istemidir.
İTİRAZIN GEREKÇESİ: Yöneticilerle hakim ortakların
bankalara verdiği zarardan;
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
65
KUSURSUZ EŞ VE ÇOCUKLARI DA sorumlu tutan,
Bu sorumluluğu yürürlük tarihinden
ÖNCEKİ haksız fiillere de uygulayan FONUN suç duyurusu tarihinden itibaren 24 saat içerisinde hakim ve savcıları savunma almaksızın tedbir kararı vermeye zorlayan 12.8.2003 tarihli resmi gazetede yayınlandığı halde DAHA AĞIR CEZALAR GETİREN birçok maddelerin 5.7.2003 tarihinden itibaren uygulanacağını açıklayan 4389 sayılı Bankalar Kanunu ilaveten yürürlüğe giren 4969 sayılı Kanunun GEÇİCİ 2. Maddesi;
Anayasa hükümlerine, Ceza Kanununa, MK., İİK., hükümlerine aykırı
bulunmaktadır.
12.8.2003 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4969 sayılı kanunun geçici 2. Maddesinde son bölümünde yer alan bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten ÖNCEKİ haksız fiiller nedeni ile bu kanun hükümlerine göre tasarruf mevduatı sigorta fonu tarafından ödeme yapılmasına ve yapılacak olmasına sebebiyet verecek olan kişilerle bunların eş ve çocuklarına ait mal hak ve alacaklar hakkında da bu maddenin 2. Fıkrası uygulanır, hükmü bulunduğu ancak; 23.5.1928 tarihli kanun ve nizamnamelerin hangi tarihten itibaren uygulanacağını düzenleyen 1322 sayılı Kanunun 3 ve 4. Maddelerine göre “Kanunlar resmi gazetede yayınlandığı tarihten itibaren yürürlüğe girer” Aleyhteki kanunlar makable (geçmişe şamil değildir). Bir kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı fiilden dolayı cezalandırılamaz.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
66
Hiç kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır ceza verilemez. Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da açıkça belirtildiği gibi Türkiye BİR HUKUK DEVLETİDİR. Hukuk devleti insanlara HUKUKİ GÜVENLİK sağlayan devlettir. 4969 sayılı kanunun geçici 2. Maddesi Anayasanın 2, 35 ve 38. Maddelerine aykırıdır, ayrıca TCK. Hükümlerine de aykırı bulunmaktadır. 4969 sayılı kanunun 2. Maddesinin 2 no.lu bendinde bankalara zarar vermekten sanık, yönetici ve ortakların kusursuz eş ve çocuklarının sorumlu tutulduğu ancak bu hükmün gerek Anayasaya gerek ceza hukukuna göre sorululuğu şahsidir, amir hükmüne aykırı olup müşterek bir haksız fiil olmadıkça eşlerden birinin bankaya verdiği zarardan eş ve çocuklar sorumlu tutulamayacağından ve genel müsadere cezası verilemeyeceğinden 4969 sayılı kanunun geçici 2. Maddesi Anayasanın 2 ve 38. Maddelerine aykırı bulunmaktadır.
4389 sayılı Bankalar Kanununun 17. Maddesinde bankaya zarar veren görevlilerle ortakları VERDİKLERİ ZARAR MİKTARI İLE SINIRLADIĞINDAN; Zarar veren ortakların eşleri ve çocukları sorumlu tutulan 4969 sayılı kanunun geçici 2. Maddesi sorumluluk için KUSUR ve ZARAR şartını arayan 17. Maddeye ters düşmekte olup,
Banka çalışanı olmayan, ortak sıfatı bulunmayan, sadece zarar veren yöneticilerle ortakların eşi ve çocukları olan kimselerin KUSUR ve ZARARLA İLLİYET BAĞI ARANMAKSIZIN, sırf zarar veren banka temsilcileri ile ortakların eş ve çocuklarına sorumluluk yükleyen geçici 2. Madde de Anayasaya aykırıdır. Anayasanın aile ve çocukları koruyan 41. Maddesinde “ Aile Türk toplumunun temelidir, devlet ailenin huzur ve
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
67
refahı ile özellikle annenin ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulamasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar” hükmü gereğince anne ve çocukların korunmasını görev olarak devlete vermiştir.
10 Aralık 1948 tarihinde Newyork’da Türkiye tarafından da imzalanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 25. Maddesinde “Analık ve çocukluk özel ihtimam görme ve yardım hakkına haizdir” denilmektedir, 1959 tarihli Çocuk Hakları Bildirgesinin 8. Maddesinde “Çocuk her koşulda korunma ve yardımdan yararlanılacaklar arasındadır” denilmekte ve 9. Maddesinde “Çocuk her türlü zulüm ve sömürüye karşı korunur” ilkesi kabul edilmiştir. Bu nedenle 4969 sayılı kanunun geçici 2. Maddesi Anayasanın 41. Maddesine aykırı bulunmaktadır. Anayasanın 5. Maddesinde “Devletin temel amaç ve görevleri Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak suretle sınırlayan, siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” Hükmü mevcut olup 4721 sayılı 01/01/2002 tarihinde yürürlüğe giren Medeni Kanunda mal ayrımını düzenleyen 242 ve 246 . maddeleri, çocukların mallarının veliler tarafından çocuğun FEVKALADE İHTİYAÇLARINA sarf edebilmek için KAYYIM TAYİNİ, ve HAKİM İZNİ ARAYAN 345. Maddesi, çocuğun mallarını ancak çocuğun mutad masraflarının harcanmasını sağlayan 258. Maddesini çocuğa yapılan ve faiz getiren bağışların ancak çocuğun ihtiyaçlarında kullanılacağını bu gelirleri anne ve babanın ihtiyaçlarında KULLANILAMAYACAĞINI belirten 356. Maddesini ve ana ve baba tarafından kötü idare edilmesi halinde HAKİMİN MÜDAHALE
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
68
etmesini sağlayan 352. maddesine aykırı bulunan 4969 sayılı Kanunun geçici 2. Maddesi Anayasanın 41. Maddesine aykırı bulunmaktadır.
4969 sayılı kanunun geçici 2. Maddesinde harçsız ve teminatsız “tedbir talebini Sulh Ceza Mahkemesi EN GEÇ 24 SAAT İÇİNDE sonuçlandırmak zorunda olup, gecikmesinde sakınca görülen hallerde Cumhuriyet Başsavcılıkları da 24 SAAT İÇİNDE TEDBİR kararı verebilmekte ve bu durumu 24 SAAT İÇİNDE görevli Sulh Ceza Mahkemesine bildirmek zorundadır.” Denilmektedir. Anayasamıza göre herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak sureti ile yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olup ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz konularını düzenleyen HUMK.nda ve İİK.nda böyle bir saat sınırlaması bulunmamaktadır. 24 saat içerisinde de bir hakimin iddiaları ve delilleri gereği gibi inceleme imkanı ve olanağı yoktur. Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasa ve kanuna uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. 4969 sayılı Kanunun geçici 2. Maddesi de Anayasanın 138. Maddesine de aykırıdır.
B- 5020 SAYILI KANUNLA İLGİLİ İTİRAZIN
GEREKÇESİ:
1) 5020 sayılı kanunun 20. Maddesi, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15. Maddesi, 3, 4, 7, 9. Fıkralar değiştirilmiş ve 10. Fıkra eklenmiştir.
Bu maddede yapılan tüm değişiklikle hükümlerin Anayasanın ruhuna, 2. Maddesinde belirtilen “.....Toplumun huzuru, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olma ilkesine”,
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
69
Anayasanın 35. Maddesinde belirtilen mülkiyet hakkı ilkesine, 46. maddesinde belirtilen kamulaştırma ilkeleri, 47. maddesinde belirtilen devletleştirme ve özelleştirme ilkelerine, 48. maddede yer alan çalışma ve sözleşme hürriyeti ilkelerine, Açıkça aykırı olduğu görülmektedir. Bu düzenleme ile gecikme zammı konusunda 6183 sayılı Kanunla farklı bir düzenlemeye gidilmiş, Anayasanın 123/1. Maddesinde yer alan “İdarenin birliği ve bütünlüğü” kuralı ile çelişen bir durum doğmuş, Zamanaşımı konusundaki düzenleme, İştiraklerin haklarına ve yönetimine el konulabilmesi düzenlenmesi, Anayasanın ruhuna açıkça aykırıdır.
2) Aynı Kanunun 21. Maddesi ile 4389 sayılı Kanunun
15. Maddesinden sonra gelmek üzere 15/a maddesi eklenerek,
HAZİNE ALACAKLARINA dair hükümler getirilmiş bu hükümlerin de İNSAN HAKLARININ EVRENSEL İLKELERİNE ve Anayasaya aykırı olarak hiçbir hukuksal bir İŞLEMDE BULUNMAMIŞ OLSA DAHİ malvarlıkları sınırlandırılmış, ortadan kaldırılmış,
Ve KANUNUN MER’İYETİNDEN ÖNCEKİ tarihlerde yapılmış hukuki işlemleri özleşmeleri, kazanımlı mal varlığı ve hakları GEÇERSİZ ve HALELDAR duruma sokulmuştur.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
70
Bu değişiklik Anayasanın 2. Maddesinde belirtilen “......... toplumun huzuru insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti“ olma ilkesine, 10. Maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik ilkesine VE ÖZELLİKLE “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde EŞİTLİK İLKESİNE uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” prensibine açıkça aykırıdır.
3) Aynı Kanunun 23. Maddesi 4389 sayılı kanunla 17/A maddesine eklenmiş, bu hükümde Fon tarafından başlatılan işlemlerde İSPAT KÜLFETİNİ davalıya araştırma YAPMADAN MAL VE HAKLARINA EL KONULMASI,
Bu kişilerin suçluluğu sabit olmadan cezalandırılması ve kendilerinin DIŞINDA AİLE FERTLERİNİN, YAKINLARININ mal varlığının GENEL MÜSADERE edilmesi, zora düşmüş bir bankanın yönetimine henüz yeni gelerek belki de bankayı kurtaracak yöneticinin KENDİSİNİN AİLESİNİN KAZANCININ KAYNAĞINA BAKILMADAN belki de MİRAS KALMIŞ MALLARA dahi HUKUK DÜZENİ VE DEVLETE GÜVEN İLKESİNE AYKIRI OLARAK ZAPT EDİLMEKTEDİR. Bu hükümlerin hukuk devleti ve hukuki güvenliğe aykırı olduğu açıktır.
Keza bu hükümler bir sözleşmenin ne zaman başlayarak ne zaman sona ereceğine TARAFLARIN karar VEREBİLECEĞİ SÖZLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ OLDUĞU ve ahte vefa ilkesinin geçerli olduğuna dair 13.02.2002 tarihli E.2001/293, K. 2002/28 ve E. 2001/289, K. 2002/29 sayılı resmi gazetenin 18.04.2002 tarihli 24730 sayılı gazetede yayınlanmış olan Anayasa MAHKEMESİ KARARLARINA DA AYKIRIDIR.
Zamanaşımı süresinin 20 yıla çıkarılması da Anayasa, kamu alacaklarını düzenleyen Vergi Usul
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
71
Kanunu ve Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun genel sistematiğini bozan mahiyettedir. Bu maddede getirilen kanun yürürlüğe girdiği tarihten ÖNCE gerçekleştirilen fiiller nedeniyle KANUNUN GERİYE YÜRÜTÜLMESİ ANAYASANIN Hukuk Devleti ilkesine ve 38/1. Maddesi ve yine yukarıda sayılan 2, 35, 38 ve 138/son maddelerine açıkça aykırı bulunmaktadır.
NETİCEİ TALEP: 1) 4969 sayılı Kanunun geçici 2. Maddesinin Anayasanın 2,
5, 10, 18, 35, 38/1-6, 41 ve 138/1 maddelerine,
2) 5020 sayılı Kanunun 20, 21, 23, 26, 27. Maddelerinin Anayasanın 2, 10, 35, 46, 48 ve 138. Maddelerine aykırı olduğundan,
İptali için Anayasanın 152. Maddesi gereğince ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURULMASINA, 3) Dosyadaki belgelerin onanı örneklerinin Anayasa
Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine, 4) Anayasa Mahkemesinin KARARINA KADAR DAVANIN
GERİ bırakılmasına karar verildi. 14.05.2004
Resmi kaşe + imza “
4969 ve 5020 sayılı Uzan Kanunlarının Anayasa ile İnsan Haklarına aykırılığını ikinci defa duyuran İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 2.7.2004 tarihli ve 2004/1451 sayılı başvuru dilekçesi de aşağıdadır:
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
72
“ T.C. İSTANBUL 3. İDARE MAHKEMESİ ESAS NO: 2004/1451
ANAYASA MAHKEMESİ’NE BAŞVURU HAKKINDA
KARAR
Teleon Reklamcılık Filmcilik San. ve Tic. A.Ş. hissedarı Duran DÜNDAROĞLU vekili Av. Mehmet Saim TİKİCİ tarafından, yoğun bir şekilde mal varlığını Fonun alacağını tahsil etmesine engel olacak biçimde hileli ve kanun dışı yollarla kaçırma fiillerini gerçekleştiren ŞİRKETLERİN YÖNETİMLERİNİN FON TARAFINDAN DEVİR alınmasının Fonun alacağının tahsili bakımından yararlı olacağından bahisle banka, şirket ve diğer ilgili kayıtların tetkikinden; T. İmar Bankası TAŞ.’nin yönetim ve denetimine sahip olduğu iştirakleri; T.İmar Bankası TAŞ.’nin yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran tüzel kişi ortaklar;
T.İmar Bankası TAŞ.’nin GERÇEK VE TÜZEL KİŞİ ORTAKLARININ YÖNETİM VE DENETİMİNİ DOĞRUDAN YA DA DOLAYLI OLARAK TEK BAŞINA VEYA BİRLİKTE ELİNDE BULUNDURAN ŞİRKETLER NİTELİĞİNDE haiz olan ve/veya T.İmar Bankası TAŞ.’nin DOĞRUDAN VEYA DOLAYLI HAKİM ORTAKLARI;
Ve/veya YÖNETİCİLERİ ADINA HAREKET EDEN ve aralarında davacının hissedarı olduğu şirketin de yer aldığı listedeki şirketlerin ortaklarının temettü hariç ortaklık haklarıyla bu şirketlerin yönetim ve denetimlerinin davalı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devir alınmasına ve söz konusu şirketlerin mevcut yönetim ve denetim kurulu ÜYELERİNİN AZLİNE;
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
73
Yönetim ve denetim kurulu üyeliklerine atamaların TMSF bünyesinden ve/veya TMSF iştiraklerinden ve/veya TMSF dışından yapılmasına; ORTAKLARIN TEMETTÜ hariç ortaklık haklarıyla yönetim ve denetimleri devralınan şirketler arasında yer alan ve davacının hissedarı olduğu şirketin ANA SÖZLEŞMESİYLE BAĞLI KALMAKSIZIN ŞİRKET YÖNETİM kurulu üye sayısının 5 kişi olarak, denetim kurulu üye sayısının ise 2 kişi olarak belirlenmesine ve kurul halinde görev yapmak üzere .....................’nın yönetim kurulu üyeliklerine ........................’nın denetim kurulu üyeliklerine atanmasına ilişkin 13.2.2004 tarih ve 13 sayılı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kurulu kararının YOKLUKLA MALUL olduğunun hükmen tespiti istemiyle açılan davada davacı vekilinin dava dilekçesinde ileri sürdüğü 4969 sayılı Yasanın geçici 2. Maddesinin 2. Ve 4. Fıkraları ile; 5020 sayılı Yasanın 18. Maddesi (4389 sayılı Yasanın 9/1-b fıkrasına eklenen ek paragrafının), 20. Maddesi (4389 sayılı Yasanın 15/7-a maddesinin); 21. maddesi (4389 sayılı Yasanın 15/a maddesinin), 23. Maddesi (4389 sayılı Yasanın 17/a maddesinin);
26. maddesinin 4. Fıkrası (4389 sayılı Yasanın 22/6 ek paragrafının), 27. Maddesinin (4389 sayılı Yasanın ek madde 1, 2, 3 ve 6. Maddeleri); Anayasanın 2, 6, 9, 10, 13, 15, 35, 36, 38, 41, 46, 47, 48 ve 138. Maddelerine aykırı olduğu yolundaki iddiaları Mahkememizce de CİDDİ GÖRÜLMEKLE söz konusu istem hakkında dava dosyası incelendikten sonra gereği düşünüldü: Dava; içeriği yukarıda ayrıntılarıyla değinilen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun 13.2.2004 tarih ve 13 sayılı kararının YOKLUKLA MALUL OLDUĞUNUN HÜKMEN tespitine, dolayısıyla iptali istemiyle açılmış bulunmaktadır.
Dava konusu olayla ilgili hükümlerin incelenmesi bakımından ihtilaf konusu kararın 4389 sayılı Yasanın 15/7-a maddesi hükmü şartları dahilinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna tanınan idari karar alma yetkisine bağlı olarak tesis edildiği görülmektedir. Bu nedenle 4389 sayılı Yasanın 5020 sayılı Yasayla değişik 15/7-a hükmü ile bu hükmün uygulanmasını
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
74
zorunlu kılan diğer bağlantılı hükümlerinde ihtilafın esasının çözümlenmesi bakımından incelenmesi zorunluğu bulunmaktadır.
4389 sayılı Yasanın 5020 sayılı Yasayla değişik 15/7-a maddesinde, Fon, alacağının tahsili bakımından yarar görmesi halinde ve FONA BORÇLU OLUP OLMADIKLARINA BAKILMAKSIZIN, hisseleri kısmen veya tamamen kendisine intikal eden bir BANKANIN;
Yönetim ve denetimine sahip olduğu İŞTİRAKLERİNİN, Bu BANKANIN yönetim ve denetimini DOĞRUDAN veya DOLAYLI OLARAK TEK BAŞINA veya birlikte elinde bulunduran TÜZEL KİŞİ ortaklarının; Gerçek ve tüzel kişi ortaklarının yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulundurdukları ŞİRKETLERİN ORTAKLARININ;
Bu şirketlerde sahip oldukları hisselerinin tamamına ve/veya bir kısmına ilişkin temettü hariç, ortaklık hakları ile bu şirketlerin YÖNETİM VE DENETİMİNİ devralmaya ve şirket ana sözleşmesinde belirlenen yönetim, müdürler ve denetim kurulu üyelerinin sayılarıyla BAĞLI KALMAKSIZIN ve imtiyazlı hisselere DAYANILARAK ATANIP ATANMADIKLARINA BAKILMAKSIZIN;
GÖREVDEN ALMAK ve/veya üye sayısını arttırmak ve/veya eksiltmek suretiyle bu kurullara üye atamaya yetkilidir hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm incelendiğinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun öncelikle Fona intikal eden bir bankadan dolayı doğmuş bir ZARARININ olması icap etmektedir.
Bu nedenle, Fon alacaklarının hangi durumlarda oluşmuş sayılacağını tespit etmek önem arz eder.
5020 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı Bankalar yasasının ilgili maddeleri incelendiğinde Fon alacaklarının 15/7-b fıkrasında tanımlandığı, bunun dışında aynı Yasanın 15/a, 17-a, 17/1, ek madde 1, ek madde 2 ve 22/3 ile 4. Maddelerinde Fonun
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
75
ALACAĞINA İŞARET EDİLMEK suretiyle Hazine alacağı SAYILAN HÜKÜMLERİN yer aldığı göze çarpmaktadır. Keza 4969 sayılı Yasanın geçici 2. Maddesinin 2. Ve 4. Fıkraları ile Fon alacaklarının TAHSİLİ TEMELİNDE tedbir ve tahsilata yönelik düzenlemeler olduğu görülmektedir. O HALDE, YÖNETİM VE DENETİMİ FONA GEÇEN BANKADAN DOLAYI FON ALACAKLARININ DOĞUP DOĞMADIĞI, DAVACININ, BANKANIN ETKİN ORTAĞI BULUNUP BULUNMADIĞI, DAVACININ HİSSEDARI BULUNDUĞU ŞİRKETİN DOĞRUDAN VEYA DOLAYLI TEK BAŞINA YAHUT BİRLİKTE BANKA İŞTİRAKİ OLUP OLMADIĞI HUSUSLARININ ÖNCELİKLE TESPİTİ GEREKMEKTEDİR.
Dava dilekçesi ve ekleri incelendiğinde Türkiye İmar Bankası TAŞ soruşturması kapsamında davacının ortağı bulunduğu şirketin tüm malvarlığına 4969 sayılı Yasanın geçici 2. Maddesine istinaden tedbir konulduğu, takiben bu maddeye göre davalı idarece ihtiyati haciz girişimlerinde bulunulduğu ve nihayet Fon tarafından davacının hissedarı bulunduğu şirketin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimine Fon tarafından el konulduğu anlaşılmaktadır.
Yine dava dilekçesinde özetle, davacının şirketinin İmar Bankasının iştiraki olmadığı, hiçbir biçimde doğrudan ya da dolaylı olarak hakim ortak olmadığı, İmar Bankasından davacının ŞİRKETLERİNE KAYNAK aktarılmadığı, İmar Bankası hakim ortakları ile birlikte hareket edenler arasında bulunmadıklarından bahisle Yasanın 15/7-a maddesine istinaden yönetim ve denetimine el konulmasının hukuk dışı olduğu, esasen 15/7-a maddesi hükmünün uygulanması için lüzumlu olan en önemli koşulun yani hisseleri Fona intikal etmiş bir bankanın somut olayda mevcut olmadığı iddialarının ileri sürüldüğü görülmektedir. Dava dosyası ve ekleri, bununla beraber ihtilaf konusu olaya ilişkin mevzuat, davacının Mahkememizce ciddi bulunan iddialarıyla birlikte incelendiğinde aşağıda belirtilen Yasa maddelerinin Anayasaya aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır. Şöyle ki:
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
76
5020 Sayılı Yasayla değişik 15/7-a hükmünde bu hükmün uygulanmasının ön koşulu olarak Fon alacaklarından bahsedilmiştir. Bu anlamda Fon alacağının doğrudan tanımlandığı hüküm ise Yasanın 15/7-b maddesi hükmüdür. Belirtilen bu Yasa maddesinde; hisseleri kısmen veya tamamen Fona intikal eden bankanın yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının veya yöneticilerinin, yönetim kurulu, kredi komiteleri, şubeler, diğer yetkililer ve görevliler aracılığıyla veya sair suretlerle banka kaynaklarını ve varlıklarını; Doğrudan veya 3. Kişilere rehnetmek, teminat göstermek, ekonomik gücü olmayan kişilere kredi vermek, karşılığında kredi temin etmek amacıyla kredi kullandırmak;
Yurt içi veya yurt dışı banka veya mali kuruluşlar nezdinde depo veya sair adlarla hesap açtırmak veya bu hesapları teminat göstermek ve sair şekillerde kullanmak suretiyle veya başkaca dolanlı işlemlerle edindikleri veya bu suretle 3. Kişilere edindirdikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacaklar Fon alacağı sayılır.
Bu alacaklar hakkında 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında kanun hükümleri uygulanır. Fon, bu para, mal, her türlü hak ve alacaklara ihtiyati haciz koymaya, muhafaza altına almaya ve bunlardan değeri Fon tarafından belirlenemeyenlere 213 sayılı Vergi Usul kanununun 72. maddesine göre kurulan takdir komisyonlarının, Fon tarafından belirlenecek kurum ve kuruluşlarca hazırlanacak raporları da dikkate alarak tespit edeceği değer üzerinden, alacağına ve/veya BU BANKALARIN FON TARAFINDAN devralınan zararlarına mahsuben devralmaya yetkilidir. Bu alacaklara zararın ve/veya alacağın doğmasına SEBEBİYET veren HAKSIZ İŞLEMİN YAPILDIĞI TARİHTEN İTİBAREN 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 51. Maddesinde belirtilen oranda gecikme zammı uygulanır.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
77
(a) ve (b) bentlerindeki yetki banka hisselerinin kısmen veya tamamen 3. Kişilere satış, devir veya intikalinden sonra da kullanılabilir, hükmü yer almaktadır. Bu hükümde, banka kaynaklarının aktarılmasına yönelik her türlü dolanlı işlemin konusu Fon alacağı olarak yasa koyucu tarafından değerlendirilmektedir. O HALDE ÖNCELİKLE YARGILAMA NETİCESİNDE İŞLEMİN DOLANLI OLDUĞU VE BANKAKAYNAKLARININ KULLANILMASINA (VE/VEYA AKTARILMASINA) YÖNELİK OLDUĞU ORTAYA ÇIKMIŞ OLMALIDIR Kİ DOLANLI İŞLEMLERE KONU OLAN TUTAR FON ALACAĞI SAYILABİLSİN.
BUNUNLA BİRLİKTE DOLANLI İŞLEME TARAF OLANLAR DA BİRLİKTE HAREKET EDEN SAYILABİLSİN.
İşte kısaca içeriğine yer verilen Yasanın 15/7-b maddesi hükmünden sonra davalı idarece Yasanın 15/7-a maddesi hükmünün kendisine verdiği yetkilere dayanılarak FONA BORÇLU OLUP OLMADIĞINA BAKILMAKSIZIN BİR ŞİRKETİN, hisseleri Fona geçen bir bankanın dolaylı İŞTİRAKİ olduğundan bahisle temettü hariç ortaklık hakları ile YÖNETİM VE DENETİMİNE BU SURETLE EL KONULMAKTADIR. Bu yasal hüküm öncelikle Anayasanın ruhuna aykırı olduğu gibi Anayasanın 2. Maddesinde tanımlanan ve Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan HUKUK DEVLETİ İLKESİNE AYKIRI OLDUĞU, Mülkiyet hakkını güvenceye alan Anayasanın 35. Maddesine aykırı olduğu, Ve Anayasanın 47 ve 48. Maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır. Şöyle ki; Borcun kaynakları Borçlar Kanununda belirtilmiş olup, borç; HAKSIZ FİİLDEN veya SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
78
dolayı Yasa icabı olarak doğar ya da SÖZLEŞMEDEN doğar. Bunların DIŞINDA BORCUN DOĞUMU MÜMKÜN DEĞİLDİR. Yasanın 15/7-a maddesi hükmünde, Fona BORCU OLMASA DAHİ ŞİRKETE el koyma imkanı getirilmektedir. Bu durumun Anayasaya aykırı olduğu düşünülmektedir.
İkinci olarak yasal dayanağı olmadan kimse BORÇLU SAYILAMAYACAĞINDAN esasen borcu olmayan kişilerin bir başkasına ödeme yapmak yahut malvarlığını kaybetmek zorunluğu hukuk devletinde düşünülemeyeceğinden bu hükmün hukuk devleti ilkesine yer verilen Anayasanın 2. Maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Bir diğer sorun ise 15/7-a hükmü uygulanarak ortaklık hakları elinden alınan hissedarların hisselerine bağlı mülkiyet hakkı da Yasanın 15/7-a hükmüne göre atanan yöneticiler tarafından SATILMAK suretiyle olmayan alacağa mahsup edilebileceğinden (çünkü Fona BORÇLU OLUP OLMADIKLARINA BAKILMAMAKTADIR.) Anayasanın 35. Maddesinde yer alan mülkiyet hakkı prensibine aykırılık teşkil etmektedir. Yine Yasada hissedarların haklarının karşılığının ödenmesi yönünde bir hüküm olmadığından, Yasanın 15/7-a hükmüne göre el konulan şirket malvarlığı ve hisselerinin satışı neticesinde bu durum da Anayasaya aykırılık teşkil edecektir. Bunların dışında, şirkette hissesi olan ve çalışma özgürlüğü el koyma kararıyla sınırlanan ortaklar için Anayasanın 48. Maddesine aykırılık söz konusu olacaktır. Yasanın 15/7-a hükmüne bağlı olarak şirketine el konulan ortakların huzurdaki davada birlikte hareket etmedikleri, borçlarının olmadığı, banka kaynaklarını kullanmadıkları hususlarının temel hukuk prensipleri dairesinde yer alan ispat usulü olarak “iddia eden iddiasını ispatla yükümlüdür” şeklindeki hukuk devleti temel kuralı dahilinde olması gerekirken 5020 sayılı asanın 20. Maddesi ile 4389 sayılı Yasanın 15/7. Maddesine müşterek hüküm olarak eklenen ek paragrafa göre, ispat yükü yer değiştirmekte borçlu olmayan,
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
79
BANKA KAYNAKLARINI kullanmayan, DOLANLI işleme taraf olmayan veya birlikte hareket etmeyen ve bu iddiada bulunan ortakların bile bu menfi durumlarını ispat etmeleri yasa koyucu tarafından aranmaktadır.
Bu hüküm de Anayasanın ruhuna, hukuk devleti ilkesinin yer aldığı Anayasanın 2. Maddesine, kanun önünde eşitlik prensibini düzenleyen Anayasanın 10. maddesine ÖLÇÜLÜLÜK İLKESİNİN yer aldığı Anayasanın 13. Maddesine AYKIRI BULUNDUĞU sonucuna varılmaktadır. Hakkında Yasanın 15/7-a hükmü uygulanan bir şirketin kendisi ve hissedarları zorunlu olarak Yasanın 15/a hükmüne göre hazine alacağının muhatabı sayılacağından Yasanın söz konusu 15/a maddesi de dava konusu olayla ilgili bulunmaktadır. 4389 sayılı Yasanın 5020 sayılı Kanun ile eklenen 15/a maddesinde; Fon alacaklarından; yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili bakan, bakanlar kurulu veya kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankaların yönetim ve denetimi doğrudan veya dolaylı olarak elinde bulundurun ortaklarının kendi lehine kullandıkları her türlü banka kaynakları ve her ne ad altında olursa olsun kendilerine ait yurt içi ve yurt dışı şirket, finans kuruluşu, off-shore bankalara aktardıkları banka kaynakları ile EŞLERİ, çocukları ve evlatlıkları ve bunların DİĞER KAN VE KAYIN HISIMLARI adına açılmış krediler ile; Bunlara aktarılan her türlü KAYNAK aktarımları, Veya bankaların hakim ortaklarının kendilerine veya şirketleri ile iştiraklerine rayiç bedelin altında ve MUVAZAALI yapılmış tüm devir ve temlikler, 3. kişilere yapılmış her türlü taşınır ve taşınmaz rehni ve ipotek gibi sınırlı ayni haklar ve bunlardan elde edilen nemalar, İştiraklerine bağlı şirketlerine ayni bankanın EL DEĞİŞTİREN ORTAKLARININ birbirlerine verdiği krediler ile,
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
80
Aynı şekildeki bankaların karşılıklı birbirlerine verdikleri krediler, Uzun süreli kiralama veya finansal kiralama yoluyla kendisine aktarılan kaynak ve hizmetler, Bankanın yönetim ve denetim döneminde yeterli ticari faaliyeti olmaksızın kaynak aktarımı amacıyla kurulmuş şirketlere verilen krediler ile bunlara aktarılan kira ve hizmet bedellerindeki nemalar, Yurt dışı banka ve finansal kuruluşlarıyla yapılan inançlı işlemler yoluyla aktarılan her türlü kaynaklar, Bankaların off-shore bankalarındaki yargı kararları nedeniyle ödedikleri mevduatları ve off-shore bankaların bankaya izinli veya izinsiz aktardığı off-shore mevduatlar, Bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı İLZAM EDEN memurları, müdürlerinin kendileri, EŞLERİ VE ÇOCUKLARI, EVLATLIKLARI İLE BUNLARIN DİĞER KAN VE KAYIN HISIMLARINA AKTARILAN HER TÜRLÜ KAYNAKLARIN TÜMÜ, Başkaca bir işleme gerek olmaksızın hazine alacağı haline gelmiş sayılır. Fon kurulunun talebi üzerine görevlendirilen hazine avukatlarınca da takip edilebilir. Yukarıdaki fıkra hükümleri borsadan hisse alan küçük pay sahibi ortakları ile Türk Ticaret Kanunu ve özel Kanunları hükümleri gereğince yüzde birin altında zorunlu hisse alarak yönetimde ve denetimde görev alanlardan iyi niyetli olanlar hakkında uygulanmaz.
Bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları ve şube müdürleri ile yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının kendileri, EŞLERİ, ÇOCUKLARI VE EVLATLARI VE BUNLARIN DİĞER KAN
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
81
VE KAYIN HISIMLARI ile yapılan veya yapılacak olan YENİDEN YAPILANDIRMA anlaşmaları çerçevesinde Fonun alacakları da hazine alacaklarındandır. Yukarıdaki fıkralar hükümleri gereğince açılmış veya açılacak her türlü davalara adli tatilde de bakılır. Bu davalarda bilirkişiler resmi kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar arasından seçilir, duruşmalara 30 GÜNDEN fazla ara verilemez hükmü yer almaktadır. Yukarıda Yasanın madde metnine aynen yer verilen hükmüne istinaden yapılan tüm SÖZLEŞMELER yasa koyucu tarafından geçersiz sayılmakta Anayasa ile güvence altına alınan sözleşme özgürlüğü ihlal edilmektedir. Gerçekten 4389 sayılı Yasanın 17/1. Maddesinde şahsi sorumlu olanlar sayıldıktan sonra Fona BORÇLU OLUP OLMADIĞINA BAKILMAKSIZIN yasa koyucu tarafından soyut bir ifadeye yer verilerek “birlikte hareket edenler” cümlesine bağlı olarak hiçbir delil ortaya konmadan, yapılan varsa İYİ NİYETLİ sözleşmeler bile geçersiz sayılmakta, taraf olanların verdikleri zarar da belirlenmeden hazine borçlusu addedilmektedir. Bu bağlamda söz konusu yasa maddesi de Anayasanın ruhuna, hukuk devleti ilkesine yer verildiği Anayasanın 2. Maddesine kanun önünde EŞİTLİK prensibinin tanımlandığı Anayasanın 10. Maddesine ve mülkiyet hakkının yer aldığı Anayasanın 35. Maddesine aykırı bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Bununla birlikte hakkında Yasanın 15/7-a hükmü uygulanan ŞİRKET ORTAKLARI, Fona BORÇLU OLUP OLMADIKLARINA BAKILMAKSIZIN “birlikte hareket edenler” şeklindeki soyut ifadeye bağlı olarak hazine borçlusu haline gelmesine neden olan diğer hükümler de Yasanın ek madde 1 hükmü ile 4969 sayılı Yasanın geçici 2. Maddesinin 2. Ve 4. Fıkralarındaki hükümlerdir. 5020 sayılı Yasanın 27. Maddesiyle ihdas edilen 4389 sayılı Yasanın ek madde 1 hükmünde de birlikte hareket ettiğinden bahisle YÖNETİMİNE EL KONULAN ŞİRKET
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
82
HİSSEDARLARININ KENDİLERİ, İŞLERİ, ÇOCUKLARI, KAN VE KAYIN HISIMLARININ kendi aralarında yahut 3. Kişilerle yaptıkları tüm sözleşmeler geçersiz sayılmakta, Ve bu sözleşmelerin konusu olan değerler doğrudan hazine alacağı sayılmakta bu nedenle mal varlıkları müsadere edilmektedir.
Hatta son paragraf hükmü ile söz konusu hüküm geçmişe yöneltilmektedir. Bu hükümde tasrih olunuşu itibarıyla Anayasanın hukuk devleti ilkesine yer verdiği 2. Maddesine kanun önünde EŞİTLİK prensibinin tanımlandığı 10. Maddesine temel ve hak hürriyetlerin sınırlanması başlıklı 13. Maddesine, mülkiyet hakkının yer aldığı Anayasanın 35. Maddesine suç ve cezalara ilişkin esaslar başlıkla Anayasanın 38. Maddesine aykırı olduğu düşünülmektedir. Keza Yasanın ek madde 2 hükmü ve devamındaki 3 ve 6. Ek maddeler de 15/7-a maddesi hükmü ile bağlantılı olup yukarıda zikredilen anayasal hükümlere bağlı olarak anayasaya aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır. Hakkında Yasanın 15/7-a hükmü uygulanan ŞİRKET HİSSEDARI DOĞRUDAN veya dolaylı birlikte hareket eden sıfatı ile 4969 sayılı Yasanın geçici 2. Maddesi de hakkında uygulanabileceğinden kaldı ki bakılan davada dava konusu işlemin 4969 sayılı Yasanın geçici 2. Maddesin 2. Ve 4. Fıkraları hükmünün atfı ile uygulandığından bu maddenin zikredilen fıkralarının da ANAYASAYA AYKIRILIK yönünden incelenmesi gerektiği kanaati hasıl olmuştur. Söz konusu geçici 2. Maddenin 2. Fıkrası ile “4389 sayılı Bankalar Kanunu uyarınca banka tarafından yetkili mercilere beyan edilen sigortaya tabi tasarruf mevduatı tutarı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilen tasarruf mevduatı tutarı arasında bir fark bulunması halinde, bu fark nispetinde bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları ve şube müdürleri ile yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının, kendilerine, EŞLERİNE VE ÇOCUKLARINA ait bankalar ve banka dışı
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
83
mali kurumlar ile diğer gerçek ve tüzel kişiler nezdindeki kiralık kasa mevcutları da dahil olmak üzere, hak ve alacaklarının dondurulmasına, her türlü mal, hak ve alacakların üzerindeki tasarruf yetkisinin tamamen veya kısmen kaldırılmasına, mal, kıymetli evrak, nakit ve diğer değerlerin zaptına, bunların bir tevdi mahalline yatırılmasına ve hak ve alacakları üzerine diğer tedbirlerin konulmasına Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun talebi üzerine ilgili bankanın merkezinin bulunduğu yerdeki SULH CEZA hakimi, yargılama sırasında ise mahkeme tarafından karar verilebilir...” hükmünü takiben bu fıkranın 2. Bendinde, “bu fıkra hükmü yukarıdaki bentte sayılan kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi adına para, mal ve/veya hak edinen kişiler hakkında da uygulanır.” Hükmünü getirmektedir. Bu düzenlemede hemen dikkati çeken ilk husus, sorumluluğun MAL VE KİŞİLER bakımından çok geniş tutulduğudur. Özellikle, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun talebi üzerine Sulh Ceza hakimi ya da mahkemeye tanınan “ her türlü mal, hak ve alacakların üzerindeki tasarruf yetkisinin tamamen veya kısmen kaldırılmasına, mal, kıymetli evrak, nakit ve diğer değerlerin zaptına” karar verme yetkisi bu kapsam ve genişliği itibarıyla bir nevi “genel müsadere cezasına” dönüştürülmüştür. Oysa Anayasanın 38. Maddesi “genel müsadere cezası verilemez” amir hükmünü öngörmektedir. Bu nedenle fıkrada geçen söz konusu düzenlemeler Anayasanın 38. Maddesiyle açıkça çelişmektedir. Aynı zamanda Anayasanın 2. Maddesinde “Hukuk Devleti” ilkesiyle de bağdaşmamaktadır. Keza genel müsadere cezası niteliğini alan bu sorumluluk kişiler bakımından da çok GENİŞ TUTULMUŞTUR. Banka yetkilileri dışında “ bunların EŞLERİ VE ÇOCUKLARI” ile “bu kişiler adına hareket edenlerin” de sorumluluk kapsamına alınmaları, yine Anayasanın 38. Maddesinde yer alan bir diğer ceza hukuku ilkesi olan ceza sorumluluğu ŞAHSİDİR kuralı ile ve Anayasanın 2. Maddesindeki “Hukuk Devleti” ilkesiyle ters düşmektedir. 4969 sayılı Yasanın geçici 2. Maddesinin 4. Fıkrasına göre ise “bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleştirilen fiiller nedeniyle, bu Kanun hükümlerine göre Tasarruf Mevduatı Sigorta
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
84
Fonu tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişiler ile bunların EŞ VE ÇOCUKLARINA ait mal, hak ve alacaklar hakkında da bu maddenin 2. Fıkrası hükümleri uygulanır.” Denilmektedir. Geçici 2. Maddenin 2. Fıkrası hükümlerinin “genel müsadere cezası” niteliği ve Anayasa ile bağdaşmayan yönleri yukarıda değerlendirilmişti. Buradaki düzenleme ile bunların, “bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleştirilen fiiller” içinde uygulanması öngörülmektedir. “Suç ve Cezaların Geriye Yürümezliği” kuralı bir ceza hukuku temel ilkesi olarak Anayasanın 38. Maddesi ile, suç ve cezalara ilişkin temel esaslar arasında açıkça güvenceye alınmıştır. Anayasada söz konusu düzenlemeye göre kimse, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suç işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır ceza verilemez. Geçici 2. Maddenin 4. Fıkrasındaki söz konusu düzenleme “geriye yürüyen suç ve cezalar öngören niteliği” ile Anayasanın belirtilen bu hükmüyle açıkça çelişmektedir. Böylesi bir düzenlemenin Anayasanın 2. Maddesindeki hukuk devleti ilkesi ile de bağdaşmayacağı açıktır.
Diğer yandan yukarıda aktarılanlardan sonra ihtilafın çözümü hususunda ispat hukuku önem arz ettiğinden 4389 sayılı Yasaya 5020 sayılı Yasayla eklenen Yasanın 17/a bendi hükmünün de Anayasaya aykırılık yönünden incelenmesi gerekmektedir. Yasanın “İspat külfeti” başlıklı 17/a maddesinde; Fon tarafından 14, 15, 15/a ve 17. Maddeler hükümleri uyarınca açılmış ve açılacak davalar ile temettü hariç ortaklık hakları ve/veya yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili bakan, bakanlar kurulu veya kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeleri fon eli ile yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar tarafından eski yöneticiler ve denetçiler aleyhine aslen açılan ve/veya külli halef sıfatı ile takip edilen ve/veya Fon tarafından Kanunu halef ve/veya devir alan ve temellük eden sıfatı ile takip edilen şahsi sorumluluk davalarında ispat külfeti davalılara aittir hükmü yer almaktadır. 4389 sayılı Bankalar Kanununa muhalefet nedeniyle gerek özel hukuk hükümlerine göre ticaret mahkemelerinde açılan ve derdest bulunan dosyalarda görülen davalarda uygulanan gerekse İdare Mahkemelerinde iptal davasının konusunu teşkil eden ve TMSF
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
85
tarafından yasada tanımlanan gerçek ve tüzel kişiler hakkında tesis edilen işlemlere karşı açılan davalarda yapılacak olan yargılama anayasa gereğince HER İKİ YARGI KOLUNDA DA EŞİT USUL VE ESASLARA tabi olması gerektiği hukukun temel prensipleri nazara alındığında tartışmasızdır. Bu itibarla ispat külfeti bakımından yasanın yukarıda yer alan hükmünde belirtildiği üzere bu yasaya tabi olanlar bakımından ve sadece Fon borçlusu için ispat YÜKÜNÜN YER DEĞİŞTİRMESİ yani bu külfetin davalılara yüklenmesi hukuk devleti ilkesinin yer aldığı Anayasanın 2. Maddesinde, Kanun önünde eşitlik başlıklı Anayasanın 10. Maddesine aykırı bulunduğu sonucuna varılmaktadır.
Bu itibarla ispat külfeti bakımından yasanın yukarıda yer alan hükmünde belirtildiği üzere bu yasaya tabi olanlar bakımından ve sadece Fon borçlusu için ispat YÜKÜNÜN YER DEĞİŞTİRMESİ yani bu külfetin davalılara yüklenmesi hukuk devleti ilkesinin yer aldığı Anayasanın 2. Maddesine, Kanun önünde eşitlik başlıklı Anayasanın 10. Maddesine aykırı bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Öte yandan Yasanın 15/7-a maddesi hükmüne göre yönetim ve denetimine el konulan ŞİRKET HİSSEDARLARI için bir diğer bağlantılı Yasa hükmü daha uygulanacaktır ki bu maddede 5020 sayılı Yasanın 18. Maddesiyle getirilen 3628 sayılı Yasaya zorunlu gönderme yapan mal bildirimi ile ilgili hükümdür. Gerçekten Yasanın 15/7-a hükmüne istinaden şirketi Fona intikal eden hissedar bu yasal düzenlemeler çerçevesinde doğrudan ya da dolaylı olarak birlikte hareket EDEN SIFATI taşıyacağından 4969 sayılı Yasanın geçici 2. Maddesi ile 5020 sayılı Yasanın tahsil ile ilgili 15. maddesi hükümlerine de muhatap olacağından mal BEYANINDA BULUNMAK ZORUNDA KALACAKTIR. 5020 sayılı Yasanın 18. Maddesi ile 4389 sayılı Yasanın 9. Maddesinin 1. Fıkrasının (b) bendinde mal bildiriminde bulunulması gerekenlerin, bildirimde belirtmedikleri veya gerçeğe aykırı olarak bildirdikleri her türlü taşınır ve taşınmaz mal, hak ve alacak gelir ve harcamalar da haksız mal EDİNME HÜKÜMLERİNE tabidir.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
86
Haksız mal edinmediğini ispat edene bu hüküm uygulanmaz, hükmü yer almaktadır.
Bu hükümden de anlaşılacağı üzere Yasa koyucu tarafından “mal bildiriminde bulunulması, RÜŞVET VE YOLSUZLUKLARLA mücadele” yasasında yer alan haksız mal edinme kıstasının,somut olaydaki davacı için de uygulanmasına neden olacak, bu nedenle suçlu olmasa veya suçluluğu kanıtlanmasa BİLE DAVACI doğrudan suçlu sayılabilecektir. Buna dayalı olarak neticede tüm mallarının müsaderesine hatta mahkumiyetine gidilebilecektir. Bu hüküm de, hukuk devleti ilkesine yer veren Anayasanın 2. Maddesine, CEZALARIN ŞAHSİLİĞİNİ DÜZENLEYEN ANAYASANIN 38. Maddesine, Anayasanın 15/son maddesi hükmüne, genel müsadere cezası verilemeyeceğini düzenleyen Anayasanın 35. Maddesine, ispat külfetinin yer değişmesine sebebiyet verdiğinden eşitlik ilkesini düzenleyen Anayasanın 10. Maddesine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle Anayasanın 152. Maddesi ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 28. Maddesi uyarınca Mahkememizde görülmekte olan bu dava sebebiyle doğrudan ve/veya dolaylı olarak uygulanması ve irdelenmesi lüzumlu bulunan 4969 sayılı Yasanın geçici 2. Maddesinin 2. Ve 4. Fıkraları ile 5020 sayılı Yasanın 18. Maddesi (4389 sayılı Yasanın 9/1-b fıkrasına eklenen ek paragrafının 20. Maddesi (4389 sayılı Yasanın 15/7-a maddesinin), 21. Maddesi (4389 sayılı Yasanın 15/a maddesinin), 23. Maddesi (4389 sayılı Yasanın 17/a maddesinin), 26. Maddesinin 4. Fıkrası (4389 sayılı Yasanın 22/6 ek paragrafının), 27. Maddesinin (4389 sayılı Yasının ek madde 1, 2 3 ve 6. Maddeleri), Anayasanın 2, 6, 9, 10, 13, 15, 35, 36, 38, 41, 46, 47, 48 ve 138. Maddelerine aykırı olduğu kanaatine ulaşıldığından dava dilekçesi ve bu konuyla ilgili dosyada mevcut belgelerin onaylı birer örneği ile söz konusu yasa hükümlerinin İPTALİ İSTEMİYLE İTİRAZEN Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, işbu kararın bir örneğinin davacı vekiline de tebliğine 2.7.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. BAŞKAN ÜYE ÜYE SEMRA GÜNER M.BUDAK ÜNAL ZEYNEP KARAKOÇ“
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
87
43) Aydınlarımızın yaklaşık 40 yıldır devam ve tekrar eden bir başka
BABİLİ de yani hakiki durumu bilmediğini, bilmediğini de bilmediğini kanıtlayan bir başka olay da, kayıtlı oldukları fakültelerin 1. sınıflarını dahi geçememiş olmasına rağmen devleti idare etmek, Türkiye Devletini komünistleştirmek, belki de komünist Rusya’ya bağlamak, ayrıca kürt ve Türk Devletleri oluşturmak peşinde koşan 68 kuşağının hala kahramanlar gibi anılmasıdır. Beta Kitabevi tarafından 2004 yılında yayımlanan Hayri DOMANİÇín “İLMİ MAKALELERİM I” adlı kitabının 365 – 378. sayfalarında ayrıntılı olarak anlatılan 68 kuşağının üzücü durumu şöyledir;
POLİTİKACILARLA BİR BÖLÜM AYDINLARIMIZIN
HATALI YÖNLENDİRMESİ NETİCESİNDE FEDA EDİLEN 68 KUŞAĞINA YAZIK OLMUŞTUR.
DEVLET İDARESİNDE HATALARDAN ÖRNEKLER VE TEMENNİLER: Türk tarihinde gizli rey, açık tasnif usullü seçimlerle ilk defa iktidar olan ve Cumhuriyet Devrinin en büyük kalkınmasını gerçekleştiren Demokrat Parti’den SÖZDE memleketi kurtaran 27 Mayıs 1960 tarihli Askeri Müdahaleden sonra oluşan ve kişisel yarar uğruna ve kamu zararına gelişen kırktan fazla partinin de kurulup, çok başlılığın, disiplinsizliğin, hukuksuzluğun, özetle anarşinin hakim olduğu memleketimizde 68 kuşağının tarihçesi, Cumhuriyet Gazetesi’nin 6 Mayıs 2001 tarihli sayısı ve devamında özetlenmiştir. Berat GÜNÇIKAN’ın bu yazılarından anlaşıldığına göre 68 kuşağının başlıca girişimleri şöyledir: 1- 7 Mart 1968’de öğrenciler, Amerika ve “Morrison Süleyman,
Faşistler, Yankee Go Home” sloganları atıyor, daha sonra Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi işgal ediliyor;
2- İstanbul’u ziyaret etmiş bulunan Amerikan 6. Filosunun askerleri
üzerine 15.7.1968 günü boya atılıyor;
3- Bu saldırıyı yapan 68 kuşağı gençler, İstanbul Teknik Üniversitesi yurduna sığınıyor, polis bu yurda baskın yapıyor;
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
88
4- 20.7.1968 günü, 68 kuşağı ve başlarında Deniz Gezmiş, “Barış
için Amerikan emperyalizmine karşı savaş” mitingini düzenliyor, 10 gün süren direnişlerde pek çok öğrenci yaralanıyor;
5- 12 Haziran 1968 tarihinde İstanbul Üniversitesi’nin çeşitli
fakülteleri işgal ediliyor ve sınav sonuçlarının asıldığı tahtada:
“Üniversite hocaları / severler paraları/ Biz size sormaya geldik/ Bir devrim yapmaya geldik”
sloganları yer alıyor;
6- 30 Ekim / 10 Kasım 1968 arasında, Samsun’dan Ankara’ya
“Tam bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal” adını alan yürüyüş yapılıyor;
7- Birkaç gün sonra ABD elçisi Robert COMMER’in başına çürük
yumurta atılıyor, Deniz Gezmiş dahil 18 öğrenci tutuklanıyor, 168 avukat savunmayı yükleniyor,
8- 19 Şubat 1969 tarihinde Taksim Mitingi yapılıyor, sol-sağ
öğrencileri çatışıyor, birçok genç yaralanıyor. 31 Mayıs 1969 tarihinde İstanbul Üniversite binaları 23 gün süre ile işgal edilmiştir.
9- Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan’ın da katıldığı
“Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO)” 25 Mayıs 1970 tarihinde İstanbul Üniversitesi’nde yapılan toplantıda duyuruluyor;
10- Büyük bir bölümü fakültelerin birinci sınıflarını geçmemiş, bir
bölümünün kaydı da, sınıf geçmede katlamalı başarısızlık veya üniversite binalarını defalarca ve günlerce işgal, derslere engel gibi disiplinsizlik nedenile öğrencilik sıfatını kaybetmiş 68 kuşağını militan olarak kullanan aşırı sol (komünistler) 17 Ekim Rus İhtilali tipi anarşik hareketlerle iktidara geçmek amacile, DİSK ve SIP adlı sendikaların öncülüğünde “Türkiye’yi sarsan” girişimlerde bulunmuştur.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
89
11- 15.6.2001 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde, Alper Turgut’un
belirttiğine göre:
a) “ Bundan tüm 31 yıl önce, 15-16 Haziran 1970’te işçi sınıfı ‘gasp edilmek’ istenen haklarına sahip çıkmak için üretimden gelen gücünü kullanarak eylemlerini sokaklara, meydanlara taşıyarak Türkiye’yi sarstı. İstanbul Başta olmak üzere 6 ilde yüz binlerce işçinin katıldığı, 3’ü işçi 5 kişinin yaşamını yitirdiği, 200 kişinin yaralandığı olaylar sıkıyönetimin ilanı ile son buldu.”
b) “ Olaylar, adalet Partisi (AP) hükümetinin, sendikal
örgütlenmeyi kısıtlayan 1317 sayılı yasayla DİSK’in örgütlenmesini engellemek ve onu güçten düşürmek istemesi nedeniyle gerçekleşti. Yasanın
Mecliste görüşüldüğü 15 Haziran 1970 günü, İstanbul ve Kocaeli başta olmak üzere Ankara, İzmir, Sakarya ve Adana’da yüz binlerce kadın ve erkek işçi, Türkiye’yi 2 gün süreyle sarsan büyük yürüyüşlerini ve eylemlerini yaşama geçirdi. DİSK’li işçilerin eylemlerine Türk-İş’e bağlı bazı sendikalara üye işçiler ve dönemin gençlik örgütü Dev-Genç’li öğrenciler de katıldı.”
c) “ 15 Haziran günü 115 fabrikada çalışan 70 bin işçi,
Levent, Alibeyköy ve Kartal’dan kent merkezine doğru yürüyüşe geçti. İşçilerin yürüyüşünü durdurmak için kentin meydanlarına askeri birlikler yerleştirildi. Levent ve Alibeyköy kollarının birleşmesini önlemek için Galata ve Unkapanı köprüleri açıldı. Gebze-Kartal’dan gelen işçilerin karşıya geçmelerini engellemek için ise vapur seferleri iptal edildi. Eylem nedeniyle İstanbul ve civarındaki bütün fabrikalarda üretim durdu.”
d) “ 16 Haziran günü, 200 büyük fabrikada üretimi
durdurarak yürüyüş kolları oluşturan 150 bin işçi,
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
90
‘Geliyoruz zincirleri kıra kıra hey, zalimlerin kafasına vura vura hey...’ ve ‘Adımlar sarsıyor yeri, işçi köylü örgütleri, 1 Mayıs 1 Mayıs ilk yanan ateş, ilkbaharda ilk doğan güneş...’ gibi marşlar söylediler.
e) “ ‘Sendikalar canımız, feda olsun kanımız’,
‘Bağımsız Türkiye’ ‘Hükümet istifa’ sloganlarını atan işçiler, ‘zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok’ ve ‘Yaşasın işçi sınıfı’ yazılı pankartları açarak kentin kilit noktalarına kurulan tank barikatlarını aştılar. İşçiler polis tarafından gözaltına alınan arkadaşlarını ise karakollara girerek serbest bıraktırdılar.”
12) FİLİSTİN’de silah kullanmayı öğrenen Deniz Gezmiş, Yusuf
Aslan, Hüseyin İnan ve Sinan Cemgil’in öncülüğünde 29 Aralık 1970 günü önemli bir eylem gerçekleştirilmiş, ABD Büyükelçiliği önünde nöbet tutan iki polis vurulmuştur;
13) 11 Ocak 1971 tarihinde İş Bankası Emek Şubesi soyulmuş, 124
bin lira ( 137 bin dolar) alınmıştır. Bir ay sonra Ziraat Bankası Küçükesat Şubesi soyulmuş 48 bin 660 lira (54 bin dolar) daha alınmıştır;
14) 13 Şubat 1971 tarihinde Ankara - Balgat’taki Amerikan üssünde
görevli çavuş Jimmy Ray FİNLEY kaçırılmış, 17 saat sonra serbest bırakılmıştır;
15) 4 Mart 1971 tarihinde Ankara-Gölbaşı’nda Amerikan üssünde
görevli dört Amerikalı asker kaçırılmış, 400 bin dolar fidye istenmiş, merhum Prof Dr. Muammer AKSOY’un aracılığı neticesinde aynı gün serbest bırakılmıştır;
16) 12 Mart 1971 tarihinde askeri muhtıra veriliyor, Demirel
Hükümeti istifa ediyor, önce teslim olmayı kabul eden Deniz Gezmiş ve Yusuf Arslan çalıntı bir motosikletle 15 Mart 1971 günü askeri çemberi yarıp Yozgat yoluna çıkıyor. 16 Mart 1971 günü Yusuf Arslan Şarkışla’da, kasığından vurularak, Deniz GEZMİŞ ise Gemerek’te yaralanmadan yakalanıyor;
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
91
17) Tutuklu bu arkadaşlarını kurtarmak isteyen bazı 68’liler 16 Mart 1971 tarihinde İstanbul İsrail Başkonsolosu Ephraim ELROM’u kaçırmış, altı gün sonra üç kurşunla vurulmuş, cesedi bulunmuştur. Sanık olarak takip edilen Hüseyin Cevahir, Maltepe’de 31.5.1971 günü öldürüüyor, Mahir Çayan da yaralı yakalanıyor;
18) Tutukluları kurtarmak isteyen bir grup, idam kararlarının
TBMM.’de onaylanması üzerine Ünye’deki Amerikan üssünde görevli bir Kanadalı ile üç İngilizi kaçırıp KIZILDERE’ye götürmüş, Gezmiş, İnan ve Arslan’ın serbest bırakılmasını istemiştir;
19) Hükümet bu teklifi kabul etmiyor, 30 Mart 1971 tarihinde,
sabaha karşı Kızıldere’deki ev sarılıyor, Kanadalı ve iki İngilizle birlikte, Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Sinan Kazım Özüdoğru, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Hüdai Arıkan, Nihat Yılmaz, Ahmet Atasoy ve Ertan Saruhan öldürülüyor. Çatışmadan bir kişi kurtulabiliyor, Ertuğrul Kürkçü.
20) İdam Kararlarını engellemek isteyen gençler 3 Mayıs 1972
tarihinde Türk Hava Yolları’nın uçağı “Boğaziçi” Bulgaristan’a kaçırıyor. Bir gün sonra Jandarma Genel Komutanı Kemalettin EKEN kaçırılmak isteniyor, gerçekleştirilemiyor, çıkan çatışmada, Asım YILDIZHAN öldürülüyor;
Hemen hemen tamamı fakültelerin birinci sınıfını geçememiş, bir
bölümü de başarısızlık ve disiplinsizlik nedenile üniversitelerden ayrılmış olmasına rağmen, fakültelerin yönetim kurullarile Devlet yönetimine ortak olmayı da slogan edinen ünlü 68 Kuşağının amacının Türkiye’yi komünistleştirmek ve komünist Rusya’ya bağlamak olduğu, 12.11.1999 tarihli MİLLİYET Gazetesinde HASAN CEMAL’in KİMSE KIZMASIN KENDİMİ YAZDIM adlı eserinden CHP. genci GÜLAY GÖKTÜRK’ün hatıraları olarak aktardığı şu cümlelerle de kanıtlanmaktadır ve alıntı şöyledir:
“ 1969’da ODTÜ işgalini başlatan gruptaydım. Rektörlük
binasının camına ilk tekmeyi atıp, on, onbeş kişiyle birlikte binaya ilk girenlerdendim.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
92
Demokratik üniversite, yönetime katılma gibi yuvarlak laflar dolaşıyordu ortalıkta.
Ama herkes; bu klişelerin hiçbir önemi olmadığını, Birkaç yüz kişinin de, okulla, dersle hiçbir ilgisi bulunmadığını, öğrencilerin yönetime katılıp katılmamasına hiç aldırmadığını biliyordu.
BİZİM DERDİMİZİN EKİM DEVRİMİ USULÜ BİR DARBEYİ hedefleyen basit bir politik mücadele olduğunu, bu yüzden gençlik hareketinin askeri darbeci kanatla çok kolay ittifak yaptığını biliyorum.”
İŞTE SİZE YAZILI BİR İKRAR BELGESİ Kanunsuz yollardan iktidarı alıp, Türkiye’yi komünistleştirmek isteyen zalim politikacıların yönlendirdiği bu talihsiz gençlerden Deniz Gezmiş, hatırlayabildiğime göre 1969 yılı ilkbaharında İstanbul Hukuk Fakültesi’nde benim ders verdiğim bodrum ders salonunu basmış, o günlerde Hatay-İskenderun’da sağ-sol çatışmasında öldürülen bir solcu genç için FORUM yapacakları gerekçesile derse ara verilmesini, dersteki 400 kişi kadar öğrencinin foruma katılmak üzere serbest bırakılmasını istemişti. Dersin kesilmeyeceğini, derhal sınıfı terketmelerini söylemem ve dört basamaklı kürsüden inmelerini ihtar etmem üzerine, nazik bir dille, “ şu halde madem demokratik bir idaredeyiz, dersin tatil edilip edilmemesini öğrencilere soralım, oylayalım, neticeye göre hareket edelim” önerisinde bulunmuşlar, oylama yapılmış, derste bulunan 400 kadar öğrenci, beş on kişisi hariç, dersin devamına karar verdiğinden, “ tutumunuzdan utanınız” türünden bir söylenişle dershaneyi terk etmişler, derse devam olunmuştur.
68 kuşağının İstanbul Üniversitesi’nde etkin olduğu 1968 - 1971 yıllarında, bahçe içinde, bazen bahçe duvarları üstünde silahlı sağ-sol çatışması günlük sıradan olaylardı. Hedef Türkiye’yi komünistleştirmekti.
68 kuşağı 12 Mart 1971 Askeri Müdahelesile tasfiye edilmiş, kurbanlık Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan da 6.5.1972 günü idam edilmiştir.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
93
5.5.2001 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Prof.Dr. Toktamış Ateş’in belirttiğine göre 68 kuşağı temsilcisi Fedai GEZMİŞ, İnan ve Arslan’ın idam edilirken son sözleri de:
“ Deniz’in son sözleri şunlar olmuştu: Yaşasın Türkiye halkının bağımsızlığı. Yaşasın Marksizm-Leninizm’in yüce ideolajisi. Yaşasın Türk ve Kürt
halklarının bağımsızlık mücadelesi. Kahrolsun emperyalizm.
İlmik boğazına geçirildiğinde Yusuf Arslan, gür bir sesle şöyle haykırmıştı:
Ben halkımın bağımsızlığı ve mutluluğu için şerefimle bir
defa ölüyorum. Sizler, bizi asanlar, şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz. Biz halkımızın hizmetindeyiz. Sizler Amerika’nın hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler, kahrolsun faşizm.
Ve idam sehpasına son çıkan Hüseyin İnan da tarihe şu
sözleri bırakıyordu: Ben şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımın mutluluğu ve
bağımsızlığı için savaştım. Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım. Bundan sonra bu bayrağı Türkiye halkına emanet ediyorum. Yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm.”
Şeklinde olup, amacın Komünizm olduğunu tekrar etmektedir.
Sicili Kavanini’nin 53 cildinin 171 ve 189. Sahifelerinde belirtildiği gibi, Askeri Ceza Mahkemesi’nce ölüme mahkum edilen bu üç kişinin idam kararı önce 17.3.1972 tarihli ve 1576 sayılı Kanunla onaylanmış, ancak fevkalade kanun yolları nedenile kararın yerine getirilmesi ertelenmiş, daha sonra 2.5.1972 tarihli ve 1586 sayılı kanunla bir daha onaylanmış ve 5.5.1972 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan onay kararı 6.5.1972 günü yerine getirilmiştir.
“Madde 1- a) Askeri Yargıtay 2 nci Dairesinin 10.1.1972 tarih
ve 1971/457-1972/1 esas, 1972/1 karar sayılı ilamı ile kesinleşen, Askeri Yargıtay Başsavcılığının 3.2.1972 tarih ve 1972/187-98 sayılı kararı ile tashihi karar talebi reddedilen,
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
94
Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No.lu Askeri Mahkemesinin 9.10.1971 tarih, 1971/13 esas, 1971/23 karar sayılı hükmü ile T.C.K.nun 146/1 maddesi uyarınca ölüm cezasına mahkum edilmiş bulunan; Sicilli nüfusta Erzurum Ilıca Nahiyesi, Özlük (Öznü - Beypınarı) köyü, hane 27, cilt 5 ve sayfa 129 da kayıtlı Cemil oğlu Mukaddes’ten doğma 1947 doğumlu Deniz Gezmiş hakkındaki işbu ölüm cezası yerine getirilir.
b) Askeri Yargıtay 2 nci Dairesinin 10.1.1972 tarih ve 1971/ 457 - 1972/1 esas, 1972/1 karar sayılı ilamı ile kesinleşen, Askeri Yargıtay Başsavcılığının 3.2.1972 tarih ve 1972/187-98 sayılı kararı ile tashihi karar talebi reddedilen, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No.lu Askeri mahkemesinin 9.10.1971 tarih, 1971/13 esas, 1971/3 karar sayılı hükmü ile T.C.K. nun 146/1 maddesi uyarınca ölüm cezasına mahkum edilmiş bulunan; Sicilli nüfusta Yozgat iline bağlı Çekerek ilçesinin Kuşsaray köyü, hane 21, cilt 13/2, sayfa 88/114 de kayıtlı Beşir oğlu Mediha’dan doğma 1947 doğumlu Yusuf Arslan hakkındaki işbu ölüm cezası yerine getirilir. c) Askeri Yargıtay 2 nci Dairesinin 10.1.1972 tarih ve 1971 / 457 - 1972/1 karar sayılı ilamı ile kesinleşen, Askeri Yargıtay Başsavcılığının 3.2.1972 tarih ve 1972/187-98 sayılı kararı ile tashihi karar talebi reddedilen, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No.lu Askeri mahkemesinin 9.10.1971 tarih, 1971/13 esas, 1971/23 karar sayılı hükmü ile T.C.K. nun 146/I maddesi uyarınca ölüm cezasına mahkum edilmiş bulunan; Sicilli nüfusta Kayseri İli Sarız İlçesi, Bahçeli Mahallesi, hane 31, cilt 2, sayfa 45’te kayıtlı Hıdır oğlu Selver’den doğma 1949 doğumlu Hüseyin İnan hakkındaki işbu ölüm cezası yerine getirilir.
Madde 2 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Madde 3- Bu Kanunu Adalet Bakanı yürütür. “
Ölüm cezalarına dayanak 146/1. Madde de şöyledir:
“ Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanununun tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
95
Millet Meclisini iskata veya vazifesini yapmaktan mene cebren teşebbüs edenler idam cezasına mahkum olunur.”
Ceza Kanununun 146. Maddesine dayalı bu tür idam kararları daha sonra 1980’li yıllarda devam etmiştir. Boş yere birbirimizi yemiş, durmuşuz. Yahut hala durmamışız. Rusya Bağımlı sola karşı mücadele idamlara paralel olarak aşırı sol diğer örgütlere karşı da sürmüştür.
27 Mayıs 1960 Askeri Darbesinin gölgesinde kurulan Türkiye İşçi Partisi, 1965 genel seçimlerinde, Meclise 15 (onbeş) milletvekili çıkarmasına rağmen:
“’ Ülkede azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün bozulması’ yolunda çalışmalar yaptığı”
gerekçesile 1971 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmış, parti yöneticileri, “ yıkıcı birleşmeler, komünistlik, anarşistlik, diktatörlük, ırkçılık ve milliliye karşı olmayı” cezalandıran TCK. 141 gereğince ağır cezalara çarptırılmıştır. (Ataol Behramoğlu, 12 Mayıs 2001 Cumhuriyet Gazetesi )
İşte, Padişahların kulu iken, büyük ATATÜRK’ün girişimile vatandaşlık seviyesine çıkarılan halkın reylerile ilk defa Anayasa’ya uygun iktidar olan ve on yıl % 53 - % 58 çoğunluk reylerile bu iktidarını sürdüren Demokrat Parti’yi, Anayasa’yı ihlal ettiği iftirasile iktidardan uzaklaştıran 27 Mayıs askeri hareketinden sonraki 12 yılın hikayesi budur.
Anarşik olaylardan 12 Eylül 1980 hareketile bir süre kurtulan Türkiye, iç ve dış düşmanların tarihten gelen uğursuz çabaları neticesinde bu defa PKK ile boğuşmak ve Vatanın bütünlüğü uğruna kendi evlatlarını kurban etmek, yatırıma gitmesi gereken varlıklarını da israf etmek zorunda kalmıştır.
Güneydoğu’yu gezen Hasan Cemal’in 17 Haziran 2001 tarihli Milliyet Gazetesi’nde bu konudaki özeti şöyledir:
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
96
“ Ve acı tablo... Diyarbakır’da Olağanüstü Hal Valiliği’nden hafta içinde
aldığım bilgilere göre, bölgede Olağanüstü Hal’in ilan edildiği 19 Temmuz 1987’den 31 Mayıs 2001 tarihine kadar geçen 14 yılın dökümü:
- 23.473 PKK’lı ölü. - 620 PKK’lı yaralı. - 220’si subay 5.040 şehit. - Çoğu gazi 11.037 yaralı. - 4.463 sade vatandaş ölü. - 10 bin civarında PKK’lı halen tutuklu ya da hükümlü
olarak hapiste... - 692 köy, 2000 civarında mezra boşaltılmış, (HADEP
çevreleri bu sayıyı toplam 4.000’e kadar çıkarıyor.) Bu yalnız insani boyut. Bir de maddi boyut var. Ülkenin kalkınmasına gidebilecek fon (yıllık 6 - 7 milyar dolara varan) ve enerjilerin tüketilmesi var. “
Türkiye’miz şimdi de, mahalli ve merkez idaresinin tüm yurda ve her türlü Devlet idaresine bulaşan suistimallerle boğuşmak ve dış ülkelere avuç almak zorunda kalmıştır.
14.5.1950 / 27.5.1960 arasında kesintisiz Demokrat Parti İdaresine son veren Askeri Hareket 27 Mayıs’tan sonraki devrelerde asker dahil, Türkiye yöneticilerile aydınlarının memleket idaresinde gösterdikleri BAŞARISIZLIKLAR satırbaşları ile şöyle özetlenebilir:
1- 27 Mayıs Askeri İdaresi orduda görevli subay, astsubay
ve askeri memurları CHP. yanlısı olan ve olmayan olarak ikiye ayırmış, CHP. karşıtlarını ordudan kovmuş ve orduyu partizanlaştırmıştır.
2- 27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesinden altı ay 14 gün sonra
38 kişilik Milli Birlik Komitesinden 14 kişiyi komiteden çıkarmış, çelişkiye düşmüştür.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
97
3- Sözde memleketi Demokrat Parti zulmünden kurtaran 27 Mayısçıların kendi içinde bölünmesi 14’lerin
sürülmesinden ibaret de kalmamış Albay TALAT AYDEMİR’in başkaldırması ve 1459 kişilik Harp Okulu öğrencilerini isyanı teşviki neticesinde
22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 İç İsyanı ve Demokrat Parti’ye karşı ihtilalcilerin sandalye kavgaları da olmuş, İnönü Hükümeti devresine rastlayan bu iç kavgalar da Talat Aydemir ve Arkadaşlarının idamı ile bastırılabilmiş ve tüm Harp Okulu öğrencileri de okuldan çıkarılmıştır. Harp Okulundan atılan ve 1963 – 1964 devrelerinin tamamını kapsayan bu öğrenciler, halen de faaliyetine devam eden “ 20 –21 Mayıs Olayları Sosyal Dayanışma Harbiyeliler Derneği”ni kurmuştur.
4- 27 Mayıs 1960 tarihinde yürürlükte bulunan 1924 tarihli
ATATÜRK Anayasası’nın 83. Maddesi “ Hiç kimse kanunca bağlı olduğu mahkemeden başka bir mahkemeye verilemez ve yollanamaz.” dediği halde, Anayasa’nın Demokrat Parti tarafından ihlal edildiği iddiasile darbe yapan 27 Mayısçılar, Dünyada ve tarihte benzeri görülmemiş şekilde üstün ve kesin yetkilerle donatılmış, YASSIADA Mahkemesini kurmuş, bu adada tutuklu DEMOKRAT PARTİLİLERİ KURTARMAK AMACİLE, İSTANBUL KUMKAPI’DAN YASSIADA’YA TÜNEL kazıyor hayali gerekçesile ek tutuklamalar da yaptırmıştır.
5- 27 Mayısçılar, Asırlardan beri Türk ve Dünya Mevzuatına hakim olup Türk Ceza Kanununun 2. Maddesinde yer alan ve:
“İşlendiği zamanın kanununa göre cürüm veya kabahat sayılmayan fiilden dolayı kimseye ceza verilemez.
İşlendikten sonra yapılan kanuna göre cürüm veya kabahat sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz.” Eğer böyle bir ceza hükmolunmuşsa icrası ve kanuni neticeleri kendiliğinden
kalkar.”
şeklinde bulunan emredici kuralı da sürekli ihlal etmiş ve askeri hareketten sonra yaptıkları kanunlarla Demokrat Partilileri cezalandırmıştır.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
98
6- 27 Mayısçılar, CHP. İktidarının son yılında çıkarılan ve Resmi Gazetenin 27.5.1949 tarihli sayısında yayımlanan kanunla Türkiye’nin de katıldığı 10 Aralık 1948 tarihli İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ’nin 5. Maddesi
“ Hiç kimse işkenceye ya da zulmedici, insanlık dışı, onur
kırıcı işlem veya cezalara tabi tutulamaz.” dediği halde, dayak dahil, sürekli akıl almaz işkencelerde
bulunmuş, idamından iki saat önce, bu tür hastalığı bulunmayan MENDERES’i kalabalık önünde basur muayenesine zorlamıştır.
7- Kayıtlı bulundukları fakültelerin birinci sınıfını dahi geçemeyen
öğrencilerden 68 Kuşağı türetilmiş, memleketin Rus yanlısı bir komünist ülke haline getirilmesine çalışılmış, 1971 Askeri İdaresi 68 kuşağını tasfiye etmiştir.
8- 1961 Anayasası’nın 132. Maddesi ile 1982 Anayasası’nın 138/4.
Maddesi “ Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” Dediği halde, 1966 - 2000 arasında milletvekilleri için on adet emeklilik kanunu, aşırı haklar tanıdığı gerekçesile Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş, ancak, iptal kararları uygulanamamış, daha aşırı haklar tanıyan yeni bir emeklilik kanunu yürürlüğe konmuştur.
9- Demokrat Parti zamanında en fazla % 8 civarında bulunan tüketici
enflasyonu 1980’de % 115’i, 1994’te % 125’i aşmıştır.
10- 1977 - 1980 arası parti anlaşmazlıkları nedenile Cumhurbaşkanı seçilemez olmuş, yurda yayılan anarşik olaylar günde ortalama 20 şehit ve daha fazla yaralı vermemize yol açmış, 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesi zorunlu olmuş, tüm partiler kapatılmış, disiplin sağlanmış, 1980’de % 115 olan enflasyon 1981’de % 34’e, 1982’de % 22’ye inmiştir. MİLLİ GÜVENLİK KONSEYİ Başkanı sayın Orgeneral Kenan EVREN’in 12.9.1980 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “ Türk milletine açıklaması”nın ilginç bir bölümü şöyledir:
“ Son iki yıllık süre içinde terör 5241 can almış,
14.152 kişinin yaralanmasına veya sakat
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
99
kalmasına sebep olmuştur. İstiklal harbinde Sakarya savaşındaki şehit miktarı 5.713, yaralı miktarımız 18.480’dir. Bu basit mukayese dahi Türkiye’de hiçbir insanlık duygusuna değer vermeyen bir örtülü harbin uygulanıldığını açıkça ortaya koymaktadır.”
11- 1980’li yıllarda önce ASALA Ermeni terörü, sonra PKK terörü
binlerce şehide ve yüz milyar dolardan fazla masrafa mal olmuştur.
12- Anayasa’nın 73/1. Maddesi “Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.” dediği halde, Devletin denetim noksanı nedenile, 1990 - 2001 arasında vergi kaçakçılığı % 98’leri aşmış, Hazine katlanarak borçlanmış, IMF ve Dünya Bankası ile 18. anlaşma yapılmış, ancak 2001 Mayısı itibarile devlet borçlarının 200 (ikiyüz) milyar doları aşması ve tehlike sınırını zorlaması engellenememiştir. Böylece, üretim ve iş alanı yaratmaya yatırılacak sermaye, risksiz hazine kağıtları faizine yönelmiş, işsizlik artmış, servet dağılımı bozulmuş, fakir daha fakir, zengin daha zengin olmuştur.
“ Bu ahval ve şerait içinde” Hazine en az zararlı TAKASI seçmiş ve: - Nispeten düşük faizle Türk parası üzerinden olan iç
borçlarından dokuz katrilyon lira civarında bir bölümü, dolara endekslemiş,
- Dolar kuru yükseldikçe faizler de yükselecek şekilde değişken
faizi yüklenmiş, - Ve ancak bu fedakarlıklarla ortalama 5,3 ay vadeli iç borç
bonolarının vadelerini 37,2 ay, yani 37 ay 6 gün uzatmıştır. Ancak, iç borçların yüzde sekizi civarını erteleyen bu takas nedenile artan faiz yükü dahil, 2001 yılının gözden geçirilmiş bütçesine göre tahmin edilen vergi gelirlerinin tamamı 35,4 katrilyon liralık borç faizlerini karşılayamaz hale gelmiştir. Şöyle ki:
Vergi gelirlerinin Devlet borçları faizine oranı 1997’de % 48, 1998’de % 68, 1999’da % 75, 2000 yılında % 79 iken 2001 yılında
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
100
% 106’ya yükselmiştir. Yani Haziranda revize edilen bütçeye göre 37,1 katrilyon lira vergi toplanacak, 39,4 katrilyon lira faiz ödenecektir. 2001 yılı bütçe açığı tahmini de 30,8 katrilyon liradır. (20.6.2001 Sabah Gazetesi, Prof.Dr. Şükrü Kızılot).
13- Kamu iktisadi kuruluşları dahil, Devlet İdaresinin her tarafına suistimaller bulaşmış, rüşvetsiz ve suistimalsiz hiçbir iş yapılamaz olmuştur ve bu bataklık halen devam etmektedir.
14- 6831 sayılı Orman Kanununun 17. Maddesine göre “Devlet
ormanlarında” “her çeşit bina inşası yasaktır.
- Aynı Kanunun 93. Maddesine göre ise, yasak yapıların “müsaderesi” yani Devlete mal edilmesi zorunludur.
- Orman Kanununun 18 ve 94. Maddeleri ile Ceza
Kanununun 36. Maddeleri de, yukarıda açıklanan 17 ve 93. Maddeleri doğrultusundadır.
- Yargıtay 3. Ceza Dairesi de 14.6.1986 tarihli ve E.6333,
K.6753 sayılı kararında “ormana inşa edilen evin” Devlete mal edilmesi gerektiğini açıklamıştır. Daha birçok yargıtay kararları da vardır.
Anayasa’nın 169. Maddesi gereğince “ Ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez.... ve münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.” iken, Devlet İdaresinin ilgisizlik ve bilgisizliği nedenile, hatta kasıtlı kusurlu hareketile Sarıyer ormanları özel bir üniversiteye tahsis edilmiş, bu kararı iptal eden Danıştay kararına rağmen, Hükümet bu suçta ısrar etmektedir. Özel üniversite sahibi ile Hükümetin “ormanı korumayı emreden kanun uygulanırsa, üniversitede okuyan öğrencilerin okulsuz kalacağı ve zarar göreceği” yönündeki sakınca da varit değildir. Zira, Orman Kanununun 93. maddesi gereğince Devlete mal edilmesi zorunlu üniversite binalarını bir süre daha öğrencilerin yararında tutmak, üstelik tümü ücretli okuyan bu öğrencilerin ödeyeceği paraları Devlete mal etmek, ayrıca orman hasarını özel üniversite kurucusuna ödetmek de mümkün ve gereklidir. Tamamı Devlet ve Devlet ormanı yarına bu yasal uygulamaları yapmak varken, Devletin bu
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
101
haklarını ihmal edip Anayasa’nın 169. Maddesi gereğince bir kanunla dahi affedilemeyecek orman suçunun sürdürülmesi, Anayasa’nın 40. Maddesine göre Hükümet üyelerinin sorumluluğuna yol açar. Zira, Anayasa’nın 11-2. Maddesine göre “ Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz” Aksi halde, Anayasanın 40, 125 ve 129. Maddeleri gereğince Devlet temsilcileri hukuki ve cezai yönden sorumludur.
15- Bütçe darlığı nedenile Üniversitelerde yayın çok azalmış, Devlet
Üniversitelerinde görevliler daha iyi ücret veren Vakıf Üniversitelerine gitmiş, masraflarının % 45’i Devletçe karşılanan ve birçok bakımdan vergi bağışıklığı da bulunan Vakıf üniversiteleri vergiden muaf tacirler haline gelmiştir. Gelir dağılımı bu nedenle de
bozulmuştur.
16- Dünya’da AB’ye tam üye olmadığı halde, gümrük birliğine giren ve karşılıksız olarak gümrük vergilerinden yoksun kalan tek ülke Türkiye olmuştur.
17- Türkiye tarım gelirleri bakımından kendi kendine yeten sekiz ülkeden
biri iken, idari hatalar nedenile tarım ürünleri bakımından da ithalata mecbur bir ülke haline gelmiştir.
Oysa, sadece bazı örnekleri yukarıda açıklanan idare hatalarının tamamını giderecek çareler en az beşbin yıldan beri düzeltilip geliştirilen ana kanunlarımızla, Anayasamızda mevcuttur. Şöyle ki: - Anayasanın 2. Maddesine göre; “ Türkiye Cumhuriyeti, toplumun
huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”
- 3. Maddesine göre; “ Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle
bölünmez bir bütündür.” - 5. Maddeye göre; “Devletin amaç ve görevleri, ........ kişilerin ve
toplumun, refah, huzur ve mutluluğunu sağlamaktır.” - Anayasanın 161/1. Maddesine göre; “ Devletin harcamaları yıllık
bütçelerle yapılır.” Türkiye’nin son otuz yılda bütçe dışı harcamaları otuz milyar doları aşmıştır.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
102
- 166. Maddeye göre; “Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma”nın
planlanması zorunlu olduğu halde, 27 Mayıs 1960’tan bu yana bu emredici kurala da uyulmamıştır.
- Anayasanın 167. Maddesi; “ Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve
hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır; piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler.” dediği halde, iç ve dış Devlet borçları ikiyüz milyar doları aşmış, Düyunu Umumiye’nin bir türü IMF ve Dünya Bankası ile 18. Anlaşma yapılmış, ancak iflas tehlikesi hala önlenememiştir.
- Anayasanın 172. Maddesi; Devlet, tüketicileri koruyucu ve
aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder.” dediği halde, tüketici enflasyonu 1979’da % 56, 1980’de % 115, 1990’da % 60, 1994’te % 125, 2000 yılında
% 39, 2001 yılında (tahminen) % 52 olmuştur. İdari hatalar açıktır.
- Anayasanın 11/2. Maddesi; “ Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” dediği,
Ve 138/4. Maddesi de; “ Yasama ve yürütme organları ile idare,
mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” dediği halde, 1966-2000 yıllarında çıkarılan ve milletvekillerine aşırı haklar tanıdığı gerekçesile Anayasa Mahkemesince iptal edilen on adet kanun 35 senedir ve halen uygulanmaktadır.
18. Asır Fransız düşünürü ve hukukçusu MONTESQUİE’nin deyimile, HER MİLLET LAYIK OLDUĞU İDAREYE SAHİPTİR. Sayısız cinayetler işleyen 68 kuşağını halâ savunan aydınlarımızın bu kötü idarede payları büyüktür. Birlik beraberlik içinde ASGARİ çabayı gösterdiğimiz takdirde, Dünya Devleti olmamız hala mümkündür.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
103
44) Birbirinin yerine almış tüm banka kanunları ile Merkez Bankası ve Bankalar Birliği düzenlemelerine göre Hazine Müsteşarlığı, BDDK. ve Bankalar Birliği banka kredi mukavelelerinin içerik prensiplerini yazılı olarak hazırlamak ve banka kredi sözleşmelerinin emredici kurallara aykırı düşmesini engellemekle yükümlü olduğu halde, Devlet bankaları dahil tüm bankaların 40 – 45 maddelik tip kredi sözleşmelerinin tamamı emredici hükümlere aykırı olup geçersizdir ve bir soygun düzenidir. Kredi borçlusunun zamanaşımı def’inde bulunamayacağı, tedbir kararı alamayacağı banka kayıtlarını kesin delil kabul etmek zorunda olduğu ve bankanın vadeli kredi sözleşmesini temerrüde ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın dilediği zaman sona erdirebileceği gibi akıl almaz kanunsuzluklarla doludur. Anayasanın 108. maddesine dayalı Cumhurbaşkanlığı yüksek denetleme kurulu dahil resmi görevlilere bankaların bu soygun düzeni defalarca duyurulduğu halde, banka kredi sözleşmelerini denetleyecek devlet uzmanları TOPTAN BABİL olduğundan 2006 temmuz itibariyle sadece tefeciliğe yani aşırı kazanca yönelik kredi mukavelelerinin hiçbir maddesi devletçe denetlenmemiş, hatta 4389 sayılı Kanunun 14-1. maddesi gereğince BDDK’nın bankaların yönetim kuruluna tayin ettiği üyeler de, tüm maddeleri geçersiz banka kredi sözleşmelerine karşı BABİL kalmıştır, yani BDDK. yeminli mali murakıpları gibi BDDK.nın bankaların yönetim kurullarında görevlendirdiği devlet memuru üyeler de kredi mukavelelerinin geçersizliğini bilmemekte, anlamamakta ve bilmediğini de bilmemektedir. Katlamalı bir BABİLLİK.
Mustafa Kemal ATATÜRK diyor ki:
“ ÇALIŞMADAN, YORULMADAN, ÖĞRENMEDEN RAHAT YAŞAMA YOLLARINI ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMİŞ MİLLETLER ÖNCE HAYSİYETLERİNİ VE DAHA SONRA İSTİKLALLERİNİ KAYBETMEYE MAHKUMDURLAR! “
45) Yıllarca ilanla satılan hazine bonosundan SPK, BDDK. ve
Hazinenin haberi olmadığı iddiası da bir devlet Babilidir. Danıştay, Anayasa Mahkemesi devleti sorumlu tutmuştur.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
104
46) Anayasanın 169 ve 170. maddelerine aykırı olarak devlet
ormanlarına Vakıf Üniversitelerinin kurulması nedeniyle davacı Orman Mühendisleri Odasının açtığı bir seri davada Davalıların:
a) TBMM., b) Başbakanlık, c) Orman Bakanlığı, d) Bayındırlık Bakanlığı, e) Ruhsat veren Sarıyer Belediyesi olması da Devlet yararının gözü
doymaz zenginlerimize yağma ettirildiğini kanıtlayan en kapsamlı bir Devlet Babilidir.
47) Tümü, en az 5000 yıldan beri mükemmelleştirilerek 19. Asırda en
iyi hale getirilen Avrupa kanunlarından 80 yıl önce alınan ve birçok maddeleri hukukçularca ezberlenen Medeni Kanun, Türk Ceza Kanunu, Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu gibi temel kanunlar değiştirilirken, madde sıra numaralarının bozulması, örneğin TCK. 508 –510’nun Yeni TCK. 155 – 157 numarayı alması da, bu yeni kanunları hazırlayan uzmanlarımızın birer babil girişimi olup, geçmiş yıllarda, en çok uygulaması olan birçok kanun maddelerini öğrenmiş olan hukukçuların BABİLLEŞTİRİLMESİDİR.
Bu BABİLCİLERİN Türkiye’ye yaptığı kötülükler Alman
Hukukçusu JHERİNG’in anonim şirket yöneticilerini eleştirmek için kullandığı deyimlerle, SEL, YANGIN, DEPREM, KITLIK, HARP VE DÜŞMAN İŞGALİNİN BİRLİKTE VERDİĞİ ZARARDAN DAHA FAZLADIR.
48) Kıbrıs fatihliği gibi önemli bir milli niteliği bulunan, buna rağmen
İslam dinini Türkiye’ye hakim kılma amacı güttüğü nedeniyle kurduğu 4 parti de Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılan eski bir Başbakana kesin mahkeme kararlarını uygulamasını beceremeyen diğer idari bir babillik de evrakta sahtekarlık suçu nedeniyle 28 aylık hapis cezası ve 1997 itibariyle 1 trilyon liradan fazla Hazine parasını, parti örgütüne mensup diğer 67 kişi ile birlikte zimmetine geçiren bu eski Başbakan hakkında 23.4.2003 tarihinde kesinleşen mahkeme kararının bir türlü uygulanamaması ve 2006 Haziranında, faizleriyle birlikte 15 trilyon lirayı geçtiği basında açıklanan zimmet borcunun tahsiline dahi girişilememesidir. Yani bir tarafta 28 ay hapsi tespit edilip kesinleşmiş hapis cezasını e trilyonlarca lira
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
105
zimmet tazminatını hüküm altına alan mahkeme kararları var, diğer tarafta Anayasanın 138. maddesinin son fıkrasında yer alan ve:
“ Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme
kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
Diyen kurala rağmen kesin mahkeme kararını geciktiren bir adli idare var. Kesin mahkeme kararlarını yerine getirmekle yükümlü Adalet, Bakanı, Savcı ve diğer memurlar görevi ihmal ve savsama suçunu 5 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandıran TCK. 228 – 240 gereğince sorumludur. TCK. 228 – 240’a dayalı bu sorumluluğu yürütmeyen Devlet memurları da yine “ihmal ve terahi” ‘den sorumludur. BİLMEMEK, BİLMEDİĞİNİ DE BİLMEMEK VEYA KASTEN BİLMİYOR GÖRÜNMEK manasına gelen bu BABİLLİĞİ yasaklayan Anayasanın 10. maddesi şöyledir:
“ Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”
49) Devleti idare edenlerle daha fazla para kazanmak için kamu
mallarını yağma etmeyi meslek edinen tüccarın çok derin babilliklerinden diğer bir örnek de, orman suçlarının affedilemeyeceğini, kanun ve idari kararlarla ormanların azaltılamayacağını açıklayan Anayasa’nın 169 ve 170. maddelerine aykırı olarak ormanların özel vakıf üniversitelerine yağma ettirilmesidir. Şöyle ki :
A- Ormanlara özel vakıf üniversiteleri kurulması 1992 ‘den önce
plânlanmış 2547 Sayılı (YÖK) Yüksek Öğretim Kurumları Kanununa eklenen 18. madde özel vakıf üniversitelerine orman
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
106
tahsisine imkan verdiği ve bu nedenle Anayasanın 169 ve 170. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle 1992 yılında Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir.
B- Ek. 18. maddenin 1992 yılında iptal edilmesine rağmen daha
sonra bu maddeye müsteniden Bakanlar Kurulu kararile Özel Vakıf Üniversitelerine ormanlık alanda bina yapımı için izin verilmiştir.
Orman Mühendisleri Odası’nın basına yansıyan açıklamalarına
göre olayın özeti şöyledir:
“ Vakıf üniversitelerine yasadışı biçimde yapılan orman tahsislerine yönelik mahkemelerce verilen yürütmeyi durdurma ve iptal kararları uygulanmıyor. Orman Mühendisleri Odası genel başkanı Salih Sönmezışık, 1998 yılı sonu itibarıyla 29 bin 770 kişi ve kuruluşu 9 milyar metrekare som orman alanının ‘peşkeş çekildiğini’ belirterek ‘Orman Bakanlığı ormanlarımızı, koruma, genişletme, geliştirme görevlerinden çok, adeta devlet arsa ofisi gibi davranmakta, ormanlık alanlarımızı her türlü ticari faaliyet için şantiye alanlarına dönüştürmektedir’ dedi.
1998 yılında Orman Mühendisleri Odası’nın Koç
Üniversitesi için açtığı davayla ilgili itirazını görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, vakıf üniversitelerine kamu arazisi ve tesislerinin tahsis edilebileceğine ilişkin 2547 sayılı yasanın ek 18. maddesinin Anayasa Mahkemesince 1992 yılında iptal edildiğini anımsattı. Genel kurul, iptal nedeniyle tahsise ilişkin Bakanlar Kurulu kararının yasal dayanağının kalmadığını belirterek, Danıştay 6. ve 8. Daireleri Müşterek Kurul’nun kararının, temyiz istemine konu olan davanın reddine ilişkin kısmını bozdu. Koç Üniversitesi’nin içinde bulunduğu alanı boşaltması yolunu açan karar 3 Temmuz 1998’de alınmasına karşın bugüne kadar üniversite hakkında herhangi bir işlem yapılmadı.”
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
107
Oysa Anayasanın 138/4. maddesine göre:
“ Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
Devletin en üst organları ile yağma işbirliği yapan üniversite şirketleri aleyhine açılan ve ormanları korumayı amaçlayan davaların çok şaşırtıcı bir yönü , sadece bir dernek olan orman Mühendisleri Odası ile bazı devrelerde Fazilet Partisi tarafından açılan iptal davasında Davalıların: a) Sayın Başbakanlık, b) Sayın Orman Bakanlığı, c) Sayın Bayındırlık Bakanlığı, d) Sayın Sarıyer Belediye Başkanlığı Ve özel üniversite kuran Sayın VAKIFLAR olmasıdır. Yani, Devlet kanun yapan yasama organı, idari kararlar alan Başbakanlık ve Bakanlıklar eliyle Anayasaya aykırı olarak ormanları özel üniversitelere tahsis ediyor. Ve sadece bir dernek, yasama ve yürütme organlarına karşı mücadele edip ormanları kurtarmaya çalışıyor.
Teşekkürle anılmalıdır ki, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay ormanlara katlamalı zarar veren hataları görüyor, iptal kararları eriyor, ancak Anayasanın 138. fıkrasında yazılı olup:
“ Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme
kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
Diyen kurala rağmen Vakıf Üniversiteleri ormanları işgal etmeye devam ediyor.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
108
Bu gibi idari hata ve suçlarda TCK. 107 gereğince zamanaşımı durduğundan Anayasa Mahkemesi ile Danıştay’ın iptal kararlarının hala uygulanması ve ormanlara yapılan binaların Devlete ait olacağını açıklayan Orman Kanunu’nun 18 ve 93. maddeleri gereğince Vakıf Üniversiteleri binalarının Devlete maledilmesi mümkündür. Devlet Hazinesini koruyan bu kuralları uygulamayan Devlet organları ile memurları da TCK. 228 – 240, 508-510 gereğince hapis ve para cezalarına tabidir. Anayasanın 108. maddesine dayalı Devlet Denetleme Kurulunun da sorumluluğu sözkonusu olabilir. Beta Kitabevi tarafından yayımlanan “İLMİ MAKALELERİM I 2004” adı kitabımın 305 ve 306. sahifelerinde yer alan eleştiri notları da şöyledir: 14 ve 15 Eylül 2000 tarihli gazetelere göre;
“ ATILIM, BAHÇEŞEHİR, BAŞKENT, BEYKENT,
BİLKENT, ÇAĞ, ÇANKAYA, DOĞUŞ, FATİH, HALİÇ, IŞIK, BİLGİ, BATI, KÜLTÜR, KADİR HAS, KOÇ, MALTEPE, OKAN, SABANCI, UFUK ve YEDİTEPE”
adlı yirmibir Vakıf Üniversitesine onbinlerce dönüm orman
arazisi tahsis edilmiş, orman suçlarının affedilemeyeceğini emreden Anayasa’nın 169. Maddesine rağmen Vakıf Üniversitelerine orman tahsis eden 28.12.1999 tarihli ve 4498 sayılı Kanun Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş, ancak tüm bu kanunsuzluklara da Devlet Denetleme Kurumu seyirci kalmıştır.
Her ne kadar ormanlarda yapılan Vakıf üniversite binalarının kapatılmasının öğrencileri okulsuz bırakacağı ve zarara uğratacağı ileri sürülmekte ise de, Orman Kanununun 17. Maddesi ormanlarda yapılan binaların Devlete ait olacağını düzenlediğinden, her nasılsa kanunsuz olarak ormanlarda yapılan ve mülkiyeti Devlete geçen üniversite binaları ile tesisleri Devletin üniversitelere kiralaması mümkün olduğundan hem Devlet yasal yaptırımları uygulamış olacak, hem de öğrenciler okulsuz kalmayacaktır. Ayrıca, Devletin tahrip edilen ormanları Vakıf Üniversitelerile kurucularına tazmin ettirme hakkı da Orman Kanununun 111. Ve 112. Maddeleri gereğidir.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
109
ÖZET VE NETİCE: Daha önceki Anayasalarımızda bulunmayan ve çok doğru bir gerekçe ile 1982 tarihli Anayasa’mızın 108. Maddesinde düzenlenen, ancak 18 yıllık geçmişinde hemen hemen hiç çalıştırılmayan DEVLET DENETLEME KURULU’nun, etkin bir şekilde çalıştırılması, yukarıdaki örneklere ilaveten, sayısız gümrük kaçakçılığı, Devlet ihale yolsuzlukları gibi günlük suistimallerin sürüp gittiği bir ortamda, daha da zorunludur ve bu konuda birinci görev Cumhurbaşkanı’na düşmektedir.
50) Bankaların yönetim ve denetimini yüklenen ve Anayasa’nın 167.
maddesi gereğince de ticari faaliyetleri güvenceye almak zorunda bulunan Devlet temsilcilerinin, bankaları hiç veya yeterince denetlememesi yahut daha kötüsü özel hortumcularla işbirliği yapması gibi BABİLLİKLERİN bir kötü ürünü de 4389 Sayılı Bankalar kanunu’nun 14/1. maddesi gereğince önetim kurulunda iki BDDK üyesinin bulunduğu ve Hazine bonosu satışı yasaklanan İmar Bankası’nın en az 4 sene boyunca her gün 5-10 adet TV ve Gazete reklamlarıyla hazine bonosu satması, kazanç ve stopaj vergilerini kendine maletmesi ve her gün bankayı denetlemekle yükümlü BDDK yeminli banka murakıpları ile bonosu satılan Hazinenin ve SPK’nın engel olmaması ve İmar Bankası’ndan hazine bonosu alan 22 bin kişinin zarara uğramasıdır. İmar Bankası’nın kapanmasında çok yönlü kusuru olan Devlet, 5021 Sayılı Kanuna dayalı Bakanlar Kurulu kararıyla, TMSF güvencesinde bulunan mevduatla tüm diğer mevduatı ödemeyi yüklendiği halde İmar Bankası’nın izinsiz sattığı hazine bonoları borcunu yüklenmemiş ve 22 bin hazine bonosu sahibinin zararına neden olmuştur. Allahtan Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu 15.6.2006 tarihli Bugün gazetesinde açıklanan kararında BDDK, SPK ve Hazine gibi idarelerin “ İmar Bankasının karşılığı olmadığı halde Hazine bonosu satışını engellememelerini” sorumluluk sebebi saymış ve İmar Bankası’nın kapatıldığı 3.7.2003 tarihinde beri hazine bonosu alacaklarını alamayan 22 bin kişiden fazla yatırımcının haklarını koruma yolunu açmıştır. Hazine bonosunda Devletin denetim yapmaması en azından Borçlar Kanunu’nun ihmalini sorumluluk sebebi sayan 50. maddesi ile devletin bankaları denetlemesini emreden Bankalar Kanunun 9 – 14. maddeleri ve Anayasanın 40, 48 ve 167. maddeleri gereğince, SPK. 47. madde de izinsiz satılan hazine bonosu bedelinden devleti sorumlu tutar.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
110
51) En az 30.000 kişinin ölüm ve öldürülmesine neden olan bir
eşkiyayı idam etmemeyi kanunlaştıran Devletin diğer bir babilliği de sadece bebek ve köpek davalarıyla Anayasayı ihlal ettiği hayali gerekçisiyle bir Başbakan ve iki bakanı 1961 yılında idam eden ...................
52) Hayri DOMANİÇ’in 2005 Ekim yayımı İMAR BANKASI
OLAYI adlı eserinin 823. sahifesinde yollama yapılan Kur’anı Kerim ayetlerinden:
a- ŞURA suresinin 7. ayetine, b- İBRAHİM suresinin 4. ayetine, c- SECDE FUSSİLET suresinin 3. ayetine, d- YUSUF suresinin 2. ayetine, göre Kur’anı Kerim’in her kavmin (milletin) kendi dilinde olması, okunması emredilmiştir. KUR’ANI KERİM’in tekrarlanan bu emirlerine rağmen, Arapça bilmeyen milletlerin, anlamadan Kur’anı Arapça okumakta ısrar etmesi de BABİLLİK, bilmemek bilmediğini de bilmemek ve cahilliktir. Doğruluk prensiplerini içeren Kur’an’ın insanlara yol gösterilmesi için anlaşılması şarttır. Anlaşılabilmesi için de Kur’anın her milletin kendi diline çevrilmesi ve icabında hem Arapça , hem diğer dillerde okunması gerekir. Arapça bilmeyen insanların Arapça Kur’an okumakta ısrar etmesi, Kur’anın anlaşılır dilde okunmasını emreden ayetlere aykırı ve günahtır. 1921 doğumlu ben HAYRİ DOMANİÇ 1928 – 1932 yılları arasında yasak olmasına rağmen Pınarbaşı İlçesinde komşumuz Arap Hacı Mahmut Efendi ile karısı Fatma hanımdan yaz mevsimlerinde de Yukarı Beyçayır köyünde İmam Yusuf Efendi ile eşi Kutze hanımdan 5 sene müddetle sürekli Kur’an dersi aldım ve Kur’anı Kerim’in ilk 10 cüzünü ezberleyecek kadar öğrendim. Fakat Arapça bu okuduklarımın hiçbir kelimesini
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
111
hocalarım Türkçe anlatmadığı gibi ben de Arapça’sını hiç anlamadım. Bu ezberlediğim ayetlerden:
“Yasin-i Vell Kur’anı Hakim, İnneke Leminel Mürselin....”
kelimelerinin Türkçe veya Çerkezce ne manaya geldiğini hale bilmemekteyim. Arapça Kur’anın ve ayetlerinin ne manaya geldiğini anlatmayan hocalarımla, Arapça Kur’anı anlamadan ve manasını sormadan bunca ayeti ezberleyen ben Hayri DOMANİÇ’in de Kur’anın anlaşılacak dilde okunmasını emreden ayetlere aykırı hareket ettiğimiz ve belki de günah işlediğimiz kanısındayım. Allah hepimize akıl versin ve Kur’anı Kerimi anlayacağımız dilde okumak nasip etsin.
53) 3.7.2003 TARİHİNDE Türkiye İmar Bankasının kapatılmasından
sonra çıkarılan 12.8.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunla, 26.12.2003 tarihli ve 5020 sayılı UZAN KANUNLARINI hazırlayanların BABİLLİĞİ ve acemiliği o kadar yüksektir ki, İÖ. 449 yılında yapılan ve borcunu ödemeyen borçluyu köle olarak kullanma veya satma daha da kötüsü öldürme hakkı veren 12 Levha Kanunu borçluyu sorumlu tutmak için alacaklının alacağını kanıtlaması ve alacağının bir mahkeme kararında kesin hüküm halini almasını şart koştuğu halde, UZAN KANUNLARI İmar Bankasının batmasından doğduğu iddia edilen zararları yüklenen TMSF’ye alacağını bir mahkeme kararıyla ispat etme yükü getirmemiş TMSF. alacağının tesbitini, HUMK. 368-374’e dayalı delil tespitine dahi dayandırmamış, TMSF’nin ilanı üzerine İmar Bankasındaki mevduat alacaklarının Pamukbank Şubelerine yazdırılmasını yeterli görmüş ve 80’den fazla İmar Bankası şubesi mevduat müşterilerinin Pamukbank şubelerine yazdırdığı mevduat toplamını kesin mahkeme kararına dayalı bir alacak gibi dayanak almış ve bankaya zarar vermesi muhtemel yöneticilerle hakim ortaklara ilaveten “Bunların eş ve çocukları ile kan ve kayın hısımlarını ve evlatlıklarını” da sorumlu tutmuştur.
İÖ. 1958 – 1916 yıllarında yapıldığı bilinen ilk yazılı yasa
HAMURABİ KANUNLARI dahil tarihte hiçbir benzeri bulunmayan UZAN KANUNLARININ, TMSF’ye verdiği alacak takip usulü özetle şöyledir:
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
112
a- TMSF’nin ilanı üzerine İmar Bankasında mevduatı olanlar alacaklarını Pamukbank Şubelerine yazdırmış ve yazılı belgelerle kanıtlandığı üzere bu kayıtların bir bölümü sahte yani mevcut olmayan ve uydurma mevduattan oluşmuştur. Çeşitli ihtarlarla TMSF. uyarıldığı halde BABİLLİK veya düşmanca duygular nedeniyle Pamukbank kayıtlarında sahte mevduat olup olmadığı dava yoluyla araştırılmamıştır.
İmar Bankasından haklı veya haksız sorumlu tutulan başlıca yönetici ve hakim ortaklar ile hukuk müşavirleri de KISMEN BABİLLİK nedeniyle ve büyük ölçüde de maddi imkansızlık sebebiyle menfi tespit davaları açamamıştır.
b- Borçlunun etini alacaklılar arasında taksim eden Roma 12 LEVHA KANUNU, borçlunun sorumlu tutulması için alacağı tespit eden bir mahkeme kararını şart koştuğu halde, tasarısını TMSF‘nin yapmış olması düşünülebilecek UZAN KANUNLARI, Pamukbank kayıtlarını bankanın borçlarını tespit eden mahkeme kararı yerine kullanmış, yeterli görmüş, Pamukbank kayıtlarına dayalı olarak:
aa- Önce 5 katrilyon 100 trilyon liralık, bb- Sonra 6 katrilyon 220 trilyon küsur liralık, cc- En son ve halen de 7 katrilyon 552 trilyon küsür liralık, Ödemeye çağrı mektuplarını bir bölümü resmi gazetelerde olmak üzere ilanen tebliğ etmiştir.
c- Sorumlu tutulan İmar Bankası yöneticileri ile hakim ortaklara ve “Bunların eş ve çocukları ile kan, kayıt hısımlarına ve evlatlıklarına” tebliğ edilen ödemeye çağrı mektupları 5020 sayılı Kanuna dayalı karineye göre geçerli sayılmış, ödemeye çağrı mektuplarında yazılı olup 67’si eş, 46’sı çocuk, 117’si şirket, 2’si Vakıf olan toplam 478 karine sorumlusunun,
sorumlu olmadıklarını ispat etmek yükümü getirilmiştir. Yani tarihte ve halen tüm dünya kanunlarında yazılı olup Türk Medeni Kanununun 6. maddesine dayalı ispat külfetini BDDK-TMSF. UZAN KANUNLARINDA ters çevirmiştir.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
113
d- Ancak 113 kişi çocuk ve eşlerden oluşan 478 kişinin her birine 7,5 katrilyon liralık ödemeye çağrı mektubunun ilan yolu ile tebliği TMSF. alacağının kanıtlanması için yeterli gören UZAN KANUNLARI borçlu olmadığını ispat edecek hayali sorumluların borçlu olmadıklarını kanıtlarken, devletin sorumluluğu altında tutulan Ticaret ve Tapu Sicillerinden ve MK. 3’e dayalı iyiniyet karinesinden yararlanmalarını da yasaklamıştır.
e- Ödemeye çağrı mektubuna muhatap olan 478 kişinin sorumlu
olmadığını dava edebilmesi için nisbi dava harcı da şart olduğundan pilot davalar hariç hiçbir hayali sorumlu menfi tespit davası açamamıştır.
f- 4969 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesi ile 5020 sayılı
Kanunun Ek. 2. maddesi hayali alacaklı TMSF ‘nin müracaatı halinde Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesinin “ En geç 24 saat içinde” tedbir kararı vermesini emrettiğinden 21 adet tedbir kararı bölüm bölüm 478 kişiye uygulanmış ve haczedilen mallar hem alacaklı, hem karar veren mahkeme, hem icra memuru yetkilerine sahip TMSF. tarafından satılmıştır. UZANLARIN 11 çimento fabrikası ile İmar Bankasında ortak olmayan Cem UZAN’ın TELSİM Şirketi 3. şahıslara satılmış, satışlar kesinleştirilmiş ve 6 milyar dolar civarında alacak tahsil edilmiştir. Faiz ve masraftan oluşan ve her gün de amme alacakları faizleriyle kabaran 20 milyar dolar daha İmar Bankası borcu olduğu basına yansımıştır.
g- Bankalarla ilgili tüm işlemlerin ticari nitelikte olduğunu ve bu
işlemlerden doğacak davaların mutlaka Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini Ticaret Kanununun 3, 4 ve 5. maddeleri açıkladığı halde 4969 ve 5020 sayılı UZAN KANUNLARI 3.7.2003 tarihinde Devlet hatası nedeniyle kapatılan İmar Bankası ile ilgili davaları 6183 sayılı kanun ile İdari Mahkemeleri görevlendirmiş ve yargı güvencesini düzenleyen Anayasanın 37. maddesinde yer alan ve:
“ Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.
Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
114
yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.”
Şeklinde bulunan emredici kuralı ihlal etmiştir. Bu UZAN KANUNLARINI hiçbir uzmanlığı olmadığı ve hatta acemisi olduğu halde bankaya verilen zararlar nedeniyle Şişli 2. Sulh Hukuk Mahkemesini “24 saat içinde” tedbir kararı vermeye görevli sayılması da 37. maddeye diğer bir aykırılıktır ve bu acemiliklerin tamamı sınırsız ve KATLAMALI BİR BABİLLİKTİR. Bu devlet hataları sözleşme özgürlüğünü düzenleyen Anayasanın 48. maddesi ile bu doğrultudaki Milletlerarası Anlaşmaları da ihlal etmektedir. Ayrıca “ en geç 24 saat içinde verilen ve 113 adedi eş ve çocuklardan” oluşan 478 kişinin tüm mal ve haklarını tedbiren haczeden kararlardan sonra TMSF, HUMK. 179 ve 237 manasında hiçbir sorumluluk hukuki sebebini içermeyen ödemeye çağrı mektupları ile yetindiğinden sorumlu ve hayali sorumluların borçlu olmadıklarını kanıtlama hakları da süresiz engellenmektedir ve bu da mülkiyet hakkını düzenleyen Anayasanın 35. maddesi ile adil yargılanma hakkını düzenleyen 36. maddesine aykırıdır.
54) Memleketin diğer idari işlerine de yansıdığı tekdirde devleti önemli zarara uğratacak ve uluslar arası itibarını çok sarsacak derecede bir acemilik ve bir babillik yani işini bilmemek, bilmediğini de bilmemek örneklerinden biri de devlet bankaları dahil bankaların kredi müşterileri ile imzaladıkları 40-45 maddelik kredi sözleşmelerinin, kredi borçlusuna mükellefiyetler yükleyen tüm kurallarının iki yüzden fazla emredici yasal ve anayasal hükümlere aykırı ve geçersiz olduğu halde, geçmiş ve yürürlükteki kanunlar gereğince devletçe denetlenmemesi, kredi sözleşmelerindeki suç ve diğer kanunsuzlukların önlenmemesidir. Kredi sözleşmelerindeki bu kanunsuzlukların çok ayrıntılı olarak ve banka kredi sözleşmeleriyle ihlal edilen yasal, anayasal ve uluslar arası kurallarda tırnak içinde yazılmak suretiyle Cumhurbaşkanlığı, Büyük Millet Meclisi
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
115
Başkanlığı, BDDK ve Bankalar Birliği gibi 34 adet İdari Makama 2006 Nisan tarihli kitapçık bir dilekçe ile duyurulduğu halde soygun düzeni Banka Kredi Sözleşmelerinin düzeltilmesi yönünde bir girişimde bulunulmamıştır. Hatta 1.5.2006 tarihli olup Anayasa’nın 74. maddesine dayalı dilekçemize 8.6.2006 tarihli yazı ile cevap veren BDDK Banka Kredi Sözleşmeleri esaslarını hazırlamak ve denetlemek konusunda yetkili ve görevli olmadığını da açıklamıştır. Banka Kredi Sözleşmelerinde temel kuralları tespit etmek ve bu kurallara uyulup uyulmadığını denetleme zorunda bulunan Bankalar Birliği ve Hazine Müsteşarlığı 1.5.2006 tarihli başvurumuzdan bu yana iki aydan fazla zaman geçtiği halde henüz olumlu veya olumsuz bir cevap vermemiştir.Oysa 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 76/2. maddesine göre: “ Bu Kanunun 4. maddesinde yer alan faaliyet konularına ilişkin olarak, bankalar ile bireysel müşterileri arasında akdedilecek sözleşmelerin şekil ve içeriğinde yer alması gereken asgari hususlar ile tip sözleşmelerin uygulanacağı işlemler Kurulun uygun görüşü alınarak kuruluş birlikleri tarafından belirlenir.4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri saklıdır.” şeklinde olup hem yetkisiz olduğunu açıklayan BDDK’nın kredi sözleşmeleri konusunda yazılı görüş bildirmesi zorunluluğunu getirmiş hem de Bankalar Birliğini Kredi Sözleşmelerinin hazırlanıp bankalara bildirmesini emretmiştir. 5411 sayılı kanunun 80 ve 93. maddeleri de Bankalar Birliğinin Kredi Sözleşmelerini hazırlamak ve denetlemek zorunluluğunu getirmektedir. 3182 ve 4389 sayılı eski Bankalar Kanunları da devletin Banka Kredi Sözleşmelerini hazırlamak, sınırlamak ve denetlemek yükümünü düzenlemiştir.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
116
Sözleşme özgürlüğünü düzenleyen Anayasa’nın 48. maddesi ile sanayi ve ticaretin güvenlik altında yapılmasını sağlamayı devlete yükleyen 167. maddesine rağmen:
-Kredi borçlusunun hak ve mükellefiyetlerini düzenleyen, -Tüm maddeleri, istisnasız tüm kuralları
yüzlerce emredici kurala aykırı olup, duruma göre banka temsilcilerinin 5 yıla kadar hapis cezasına da neden olabilecek kredi sözleşmeleri devletçe en az 40 yıldır denetlenmemiş, denetlenmesi gerektiği de bilinmemiş ve kredi sözleşmelerine tam bir bilinçsizlik, soygun düzeni yani BABİL hakim olmuştur.
55) Diğer bir büyük BABİL örneği 4.6.2006 tarihli Milliyet Gazetesinde açıklanmış olup Asya ve Avrupa kıtalarını ayıran ve bir benzeri dünyada bulunmayan İstanbul Boğazında “ 28 bin 873 binanın 9 bin 616 adedinin kısmen izinsiz ve büyük ölçüde de gecekondu olduğu” yönündedir. Gazete haberine göre İstanbul Boğazındaki bu 9 bin 616 adet ruhsatsız bina son 23 yılda yapılmıştır. Bu izinsiz binaların yapıldığı yılların önemli bir bölümünde İstanbul Belediye Başkanı olan Sayın Başbakanımız da aynı gazetede “acımasızca kaçak yapıları yıkacaksınız” şeklinde beyanda bulunmuştur. 30.06.2006 tarihli Milliyet’in diğer bir haberine göre İstanbul’da görevli 12 AKP’li Belediye Başkanı “orman alanındaki kaçak lojmanları kullanıyor, üstelik yeni katlarda çıkıyor.” “Florya Atatürk Ormanındaki lojmanlar” dahil SİT alanlarına bina yapmak 5 yıla kadar hapis cezasına muciptir. Fakat 23 yıldan beri Boğaz’da yapılan 9 bin 616 adet ruhsatsız binanın yapımı yıllarca Belediyelerin ve temsilcilerinin gözü önünde yapılmış, görevli Belediye memurları ruhsatsız inşaatı durdurmamış, aksine kaçak inşaatçılarla işbirliği ve rant ortaklığı yapmış ki bir ilçe oluşturacak kadar kaçak binalar meydana gelmiştir.
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
117
SİT alanlarına tecavüz eden ve tarihi bakımdan çok önemli de bulunan Florya Atatürk Orman Çiftliğinde lojmanlar yapan 12 Belediye Başkanı, orman suçlarının affedilemeyeceğini düzenleyen Anayasa’nın 169. maddesini de ihlal etmekte, ayrıca görevini ihmal eden devlet memurlarını 3 yıla kadar hapis ve kamu hizmetlerinden yoksun bırakan ETCK madde 235 ve 240 hükümleri de sürekli ihlal edilmektedir. 3.7.2006 tarihli Bugün Gazetesi haberine göre de “3 bin 234 belediyeden 3 bin 227 adedi 10 katrilyondan fazla borçlu olup bu borcun 6 katrilyon lirası da kamu alacağıdır. Belediyelerle ilgili kanunsuzluklarla suçları özetlersek Anayasa ile 1580 sayılı Belediyeler Kanunu dahil çeşitli emredici hükümler gereğince:
a) Anayasa’nın 108. maddesine göre Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulunun
b) Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığının c) Suç işleyen Belediye temsilcilerini suçlamak ve ceza
davaları açmak mecburiyetinde olan çeşitli savcılıkların
d) Belediye hesaplarını denetlemek zorunda olan Sayıştay’ın
Denetimlerine rağmen Belediyeler sürekli suçlar işlemekte, devlete zarar vermekte ve yüzde biri aşmayacak muhtemel ve hayali istisnalar dışında cezalandırılmamaktadır. Oysa:
a) Anayasa’nın 5. maddesine göre; “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır”
b) Anayasa’nın 10. maddesine göre; “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din,
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
118
mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” VYV=Vay Yavrum Vay Türkiye’m. Atatürk diyor ki;
“ ÇALIŞMADAN, YORULMADAN, ÖĞRENMEDEN RAHAT YAŞAMA YOLLARINI ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMİŞ MİLLETLER ÖNCE HAYSİYETLERİNİ VE DAHA SONRA İSTİKLALLERİNİ KAYBETMEYE MAHKUMDURLAR! “
56) Devletin denetlenmediğini ve denetimi yapması gereken
bazı devlet temsilcilerinin devlet zararına işlemler yaptığını ve devletin iç ve dış itibarını zedelediğini gösteren 56 numaralı diğer bir babillikte 2.7.2006 tarihli Hürriyet Gazetesi haberinde yer almıştır.
Bu habere göre halen Maliye Bakanı olan bir kişi ile
TMSF Başkanı A.E 1995-1998 ve 1996-2003 yıllarında Albaraka Türk yönetiminde görev almış ve bu devrede Albaraka Türk eliyle “El Kadı ve Bin Ladin’in yakın arkadaşlarından Va’el H. Jelaidan adına” milyon dolarlık havaleler yapılmıştır.
Başbakan danışmanı olarak basında tanıtılan Cüneyd
Zapsu ile de ilgisi açıklanan bu para hareketleri 2004 yılından bu yana MASAK tarafından araştırılmaktadır.
57- Devlet idaresinde önemli bir başka babillik 26.08.2006 tarihli gazetelerde yer almış olup BODRUM gibi Türkiye ve dünyanın seçkin turizm bölgesinde 4.000 (dörtbin) adet kaçak villanın yapıldığını ve en az 20 yılda yapılabilecek
Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ İstanbul 20.2.2006 Tel.: (0.212) 249 40 53 – 293 81 77 Gümüşsuyu Caddesi Hacı İzzetpaşa Sokak No. 36/12 245 12 93 – 245 12 94 Kabataş - İSTANBUL Fax: (0.212) 244 54 52
119
bu 4.000 ruhsatsız villanın yapımına belediyenin engel olmadığını, ilaveten kaçak villalara yol, su, elektrik, gaz gibi belediye hizmetlerinin yapıldığını ve netice olarak belediyeleri denetlemekle yükümlü İçişleri Bakanlığı memurları dahil devletin seri halde suçlar işleyen villa sahipleri ile ortak olduğunu ve turizm cennetini çekilmez hale getiren bozuk yapılaşmayı haksız kazanç uğruna yaptıklarını göstermektedir. Vazifesini ihmal eden devlet memurlarının 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını emreden TCK madde 228, 230, 235 ve 240’ın uygulanması mümkün olduğu gibi, devlet ormanlarına yapılan izinsiz villaları devlete mal eden Anayasa’nın 169 ve 170. maddeleriyle Orman Kanununun 18 ve 93. maddelerinin uygulanması da zorunludur.