Upload
others
View
7
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Dini Kavramlar (A’dan Z’ye) Üniversite Sınavı Hazırlık Çalışması
Abd: Kul, ç. İbad (Abdullah=Allah’ın kulu,
Ubudiyyet=kulluk). Âbid: Kulluk, ibadet eden.
Abdal: Veliler, erenler, gezginci dervişler.
Âdet: Alışılmış şey. Ayrıca bkz. Örf.
Aforoz: Hıristiyanlıkta işlenmiş olan suça karşılık
uzaklaştırma cezası.
Agnostik: Tanrının varlığı konusunda bilinemez
tutum sergileyen kişi.
Ahd-i Atik (Eski Ahit): Yahudilerin kutsal kitabına
Hıristiyanlarca verilen isim (Ahit: Antlaşma).
Ahd-i Cedid (Yeni Ahit): Kitab-ı Mukaddes’in
sadece Hıristiyanlara ait olan ikinci kısmının adı.
Ahilik: Kardeşlik teşkilatı (Dünyada ilk defa sendika ve
kooperatifi kuran teşkilat).
Ahiret: Dünya hayatından sonra başlayıp ebediyen
devam edecek olan ikinci hayat.
Ahlak: Huylar, mizaçlar, karakterler, yaratılış (Kökeni:
Hulk) (Lat. Moral, Yun. Etik),. Ahlak eğitilebilir,
bozulabilir, değişebilir.
Akaid: Kesinlikle inanılan şey, iman esasları,
akideler.
Akide: Gönülden bağlanılan şey, iman, itikat.
Akika: Çocuğun doğumunun ilk günlerinde bir
şükran ifadesi olarak kesilen kurban.
Alamet: İşaret, belirti.
Âlim: Bilen, bilgin.
Allah’ın sıfatları: Vücud (var olmak), Kıdem (ezeli),
Beka (ebedi), Muhalefetün li’l – havadis (sonradan
olan şeylere benzememek), Vahdaniyet (teklik),
Hayat, İlim (bilmek), Sem’ (işitmek), Basar (Görmek),
İrade (dilemek, istemek), Kudret (gücü yetmek),
Kelâm (söz, konuşma), Tekvin (yaratma).
Amel: Yapılan iş, fiil.
Araf: Cennetle cehennemi birbirinden ayıran
bölgedeki surun yüksek kısmı, ara bölge.
Arafat: Mekke’de haccın en önemli ögesi olan
vakfenin yapıldığı (durulduğu) yer.
Arif: Çok anlayışlı, hakkıyla bilen.
ArĢ: İlahi hükümranlık, taht.
Ashab: Bkz. Sahabi.
AĢere-i MübeĢĢere: Cennetle müjdelenmiş 10
sahabi (Kur’an’a aykırıdır: Ahkaf [46] 9).
AĢir: 10 ayetlik bir bölüm okumak (öşür, onda birlik
vergi).
AĢura: Muharrem ayının 10. günü. Nuh Nebi’den
itibaren kurtuluşu simgeler.
Ateist: Tanrıtanımaz.
Ayet: Açık işaret, delil, kesin kanıt, ibret (Ayât:
Mucize). Yaygın kanaat olan 6.666 yerine 6.236 ayet vardır.
Âyin: Dini tören, ibadet.
Aynel-Yakin: Gözlem yoluyla bilmek.
Ba’s: Kıyametten sonra ölülerin diriltilmesi; HaĢir:
Diriltilen mükelleflerin hesaba çekilmek üzere bir
araya toplanması. MahĢer: Ahirette tekrar diriltilip
toplanılacak yer.
Bâtın: Gizli, içsel, görünmeyen. Zâhir: Açık, belli.
Bâtıl: Yok olup giden, gerçek ve doğru olmayan,
esassız boş şey.
Berzah: Ölenlerin dünyaya geri dönmesini
engelleyen engel (ör. Mü’minun [23] 99-100) (Kur’an’da olmadığı
halde gelenekte berzah âlemi kavramını kullanılır).
Beyan: Söylemek, bildirmek, ileri sürmek.
Beytullah: Allah’ın evi (Beyt=Ev).
Bidat: Kur’an’da ve Rasulullah zamanında olmayıp
dine katılan yenilikler, uygulamalar.
Bilim: Geleneksel anlamda ilim dini, bilim ise fen
bilimleri için kullanılır (Kur’an’da böyle bir ayrım yoktur. Bkz.
Al-i İmran [3] 191).
Birr: İyilik ve hayrın her çeşidi.
Bi’set: Peygamberlikle görevlendirilme.
BoĢanma: Serbest olduğu halde en kötü
görülen davranış (Kadının boşanma hakkı: Bakara [2] 229 [iftida]).
Buluğ: Ergenlik.
Caiz: Dinen yapılmasında sakınca olmayan şey.
Cami: Toplayan, bir araya getiren. Yurt dışında
Mescid adı verilir. Cuma: Toplanma. Cemaat:
Toplanan kalabalık.
Cariye: Kadın köle (Kur’an köleliği kaldırmıştır: Muhammed [47] 4).
Cenabet: Bazı ibadetleri yapmaya engel olan
manevi kirlilik hali, cünüplük.
Cenaze: Kefenlenip tabuta konulmuş,
gömülmeye hazırlanmış insan ölüsü.
Cem: Alevi-Bektaşi töreni.
Cibril: Cebrail.
Cihad: Allah için çalışmak, mücadele etmek, var
gücünü ortaya koymak. En Büyük cihad, Kur’an’ı
anlatmak (Furkan [25] 52).
Cüz: Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri,
Kur’an’ın 20’şer sayfalık bölümleri.
Darb-ı Mesel: Örnek vermek.
Değer: Kıymet, üstün nitelik, meziyet.
Deizm: Tanrının pasif olduğuna inanan, dine,
peygambere gerek görmeyen akım.
Dergâh: Kapı, eşik, tekke, zaviye.
DerviĢ: Dünyanın geçici nimetlerine tutku ile
bağlanmayan, kendini Allah’a veren kişi.
Diğerkamlık: Özgecilik, başkalarını da sevme.
Din: Allah tarafından peygamberler aracılığıyla
gönderilen, akıl sahibi insanları kedi istek ve
iradeleriyle hayırlı olan şeylere sevk eden ilahi
kurallar bütünü. İslam’a göre dinin kaynağı
vahiydir. Deyn: Borç (ç. duyun).
Dogma: Belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün
sorgulanamaz, tartışılamaz gerçek olarak kabul
edilmesi (İslam, dogmatik bir din değildir: Bakara [2] 260).
Doktrin: İnanç esası, fikir, düşünce, öğreti.
Diyanet: Türkiye’de İslam diniyle ilgili işleri
yürütmek, toplumu din konusunda aydınlatmak
ve ibadet yerlerini yönetmekle ilgili devlet
kuruluşu.
Dua: Kulun bütün benliğiyle yüce yaratana
yönelerek ondan istek ve dilekte bulunması.
Ecel: Kur’an’a göre dünyanın, medeniyetlerin,
toplumların, varlıkların ve insanların belirlenmiş
süreleri.
Edâ: İbadeti vaktinde yerine getirmek. Kaza:
vakti içinde yerine getirilmeyen bir ibadetin
daha sonra yerine getirilmesi.
Edep: Toplum töresine (örf, âdet ve kural halini almış iyi
tutum ve davranışlar) uygun davranma; iyi ahlak,
incelik, terbiye.
Ef’al: Fiil (iş, davranış) kelimesinin çoğulu.
Ef’al-i Mükellefin: Yükümlü olanların
davranışları ve bunlarla ilgili hükümler (Farz,
vacib, sünnet, müstehab, mübah...)
Ehl-i Beyt: Ev halkı (5 kişi). Rasulullah’ın
kendisini, kızı Fâtıma, damadı Ali, torunları
Hasan ve Hüseyin’i içine alan aile üyeleri.
Ehl-i Sünnet: Rasulullah’ın sünneti ve
sahabenin yoluna uymayı ilke edinenler.
Elem: Üzüntü, dert, keder.
Emanet: Güvenilir kimse; bir kimseye koruması
için bırakılan mal.
el-Emin: Rasulullah için İslam’dan önce
kendisine güvenilen, hıyanet etmeyen, sözünde
duran, vefalı sıfatı.
Emri bil-maruf: İyiliği bilgilendirmek, istemek.
Ensar: Medineli yardımseverler.
Erdem: Ahlakın övdüğü iyi olma, fazilet.
Erkân: Bir şeyin sağlam ve güçlü yönleri (ör. Tadil-
i erkân: Namazda secde, rüku gibi şartları tam yapmak).
Ervah: Ruhlar.
Esma-i Hüsna: Allah’a ait en güzel isimler.
Esma-i Hüsna’dan örnekler: el-Afüv: Affeden,
bağışlayan. el-Alim: Her şeyi bilen, hiçbir şey
kendisine gizli kalmayan.
Evelallah: ‘‘Önce Allah, Allah’ın izniyle.’’
Eyvallah: ‘‘Allah’tan gelen her şey kabulümdür.’’
Fakih: Din bilgini, fıkıh (İslam Hukuku) âlimi.
Farz: yapılması ayette açıkça ifade edilen;
vâcip ise net olarak değil, imâ edilerek ifade
edilen, yoruma açık emirler (Vitir, bayram
namazları). Sünnet, bunların dışında kalan ve
Rasulullah’ın yapmamızı önerdiği
davranışlardır.
Farz-ı Ayn: Her bir Müslümanın yapması
zorunlu fiiller, emirler (Namaz, oruç, zekât...).
Farz-ı Kifaye: Müslümanların bazılarının
yapmasıyla diğerlerinden sorumluluğu kalkan
farz (Ör. cenaze namazı, hafızlık).
Fâsık: Allah’ın emirlerine aykırı davranan,
günahkâr.
Felah: Kurtuluş, mutluluk.
Fetih: Açmak (Fatih: Açan).
Fetva: İslam Hukuku ile ilgili bir sorunun dinî
hukuk kurallarına göre çözümünü açıklama.
Fıkıh: İslam ibadet ve hukuk ilmi.
Fıtrat: Doğuştan sahip olunan özellikler;
insanların Allah’ı bilip tanıyabilecek üzere
yaratılması (Fıtri).
Fidye: Yerine getirilmeyen yahut kusurlu olarak
yapılan bazı ibadetlerin telâfisi amacıyla
ödenen bedel (ör. oruç, hac fidyesi).
Fitne: Karışıklık, fesat; sınav aracı (ateş).
Fitre: Ramazanda verilen sadaka.
FuhuĢ: Söz ve fiilde çirkinlik, edep ve ahlak dışı söz
ve davranışlar.
Fücur: Günah (Fâcir: Günahkâr).
Gayb: Göz önünde olmayan, gözle görülmeyen; akıl
ve duyular yoluyla hakkında bilgi edinilmeyen varlık
alanı (Ör. Kıyamet tarihi. Türkçedeki kayıp kelimesi buradan
gelir). Rasulullah gaybı bilmiyordu: En’am [6] 50, 59; Neml [27] 65.
Gazve: Rasulullah’ın bizzat katıldığı askeri sefer.
Gıybet: Dedikodu.
Gnostisizm: Bilinircilik; sezgi yoluyla edinilen bilgi
(Lâedriyye).
Gusül: Cinsel ilişkiden sonra gerekli olan yıkanma.
Gülbenk: Dua (Alevilikte).
Günah: İlahi emir ve yasaklara aykırı fiil ve
davranışlar (Cünah’tan gelir).
Ğasil: Ölü yıkama.
Hadis: Rasulullah’a izafe edilen sözler.
Hac-ı Ġfrad: Umresiz yapılan hac.
Hac-ı Kıran: Umre ile birlikte aynı ihramla
yapılan hac.
Hac-ı Temettu’: Hac döneminde umre
yapıldıktan sonra yeniden ihrama girilerek
yapılan hac.
Haç: Hıristiyanlığın sembolü. Haç, Ermeniceden
geçmiştir. İngilizcesi Cross, Almancası Kreuz.
Grekçesi stavros olup Türkçeye istavroz
biçiminde girmiştir. Çarmıh, Roma
İmparatorluğu’nda siyasi bir idam şeklidir.
Halife: Ardından gelen, ardıl.
Hamd: Verilse de alınsa da, Ģükür ise sadece
verildiğinde yapılan teşekkürdür.
Hamele-i ArĢ: Arşı (hükümranlığı) taşıyan melekler.
Hanif: Allah’ın emrettiği doğru yola girip o
istikamette yasayan kişi.
Hanefi: İmamı Azam’ın kurucusu olduğu mezhep.
Hasbünallah: ‘‘Allah bize yeter.’’
Haset: Çekememezlik.
Hatemul-Enbiya: Allah Elçisi Muhammed ile
Nebiliğin sona ermesi.
Hayâ: Utanma duygusu.
Hayır: İyi, iyilik. ġer: Kötü, zararlı şey.
Helal: Dini bakımdan yasaklanmamış olan.
Hicret: Bir yerden diğer bir yere göç etme
(Muhacir). İlk hicret Habeşistan’a yapılmıştır.
Hidayet: Doğru yolu gösterme, rehberlik yapma.
Hikmet: Bilgelik, Allah’ı gereği gibi bilme bilgisi,
vahiy.
Hilim: Yumuşak huylu, kibar, efendi (Halim).
Himaye: Koruma, gözetme, koruyuculuk.
Hira: Arayış.
Hizb: Parça, kısım, topluluk.
Hudus: Yok iken ortaya çıkma, oluşma.
HuĢu: Allah’a duyulan saygının gereği
olarak başta namaz olmak üzere
ibadetlerin edası sırasında sükûnet,
tevazu, alçak gönüllülük içinde bulunma.
Hutbe: Cuma namazındaki konuşma (Hatip).
Ġbadet: Kulluk, buyrukları yerine getirmek.
Ġcma: Rasulullah’ın vefatından sonraki
dönemlerde fıkıh (Hukuk) âlimlerinin bir
konuda görüş birliğine, ortak karara
varmaları (Konsensüs, Konsil). (Kur’an’da geçmez).
Ġcmal: Özet.
Ġçtihat: Bir fıkıh bilgininin dini bir hükmü dini
kaynaklardan çıkarması için çaba sarf
etmesi (ör. Rakının haram olduğu, şarap ile
kıyaslanarak ortaya konulur). (Müçtehit).
Ġddet: İslam hukukunda evliliğin ölüm,
boşanma veya dağılma sebeplerinden
birisiyle sona ermesi halinde yeniden
evlenebilmek için kadının bekleyeceği süre.
Ġdol: Put (Idolatry).
Ġdrak: Anlama yeteneği, anlayış.
Ġffet: Kötü söz ve işlerden kaçınma, namus.
Ġftitah: Başlama.
Ġhlas: Davranış ve sözlerde sırf Allah rızasını
gözetmek (Muhles).
Ġhram: Hacda giyilen beyaz dikişsiz giysi;
hac veya umre yapana normal durumlarda
helal olan bazı davranışların haram
kılınması (ör. avlanmak, ot koparmak…).
Ġktisat: Mal ve hizmetlerin üretimi, dağıtımı,
tüketimi ve bölüşümüyle ilgili sosyal bilim dalı.
Ġhsan: Allah’a görüyormuş gibi kulluk etmek hâli (Biz Allah’ı görmesek de O bizi her zaman görmektedir).
(Muhsin).
Ġhya: Yeniden canlandırmak, diriltmek.
Ġkrar: Saklamayıp açıkça söylemek, bildirmek.
Ġkrah: İğrenme, tiksinme, bir şeyden
hoşlanmama (Mekruh).
Ġmaret: Aşevi.
Ġlahiyat: Allah’ın isim ve sıfatlarını konu alan din
bilimi, Tanrı bilimi (Teos=Tanrı. Teoloji, tanrı bilimi.
Teokrasi, tanrısal yönetim).
Ġlham: Esin, gönle doğan bilgi, vahiy.
Ġlim: İslâm kültüründe ilâhî ve beşerî bilgi
yanında bilim için de kullanılan bir terim.
Ġlmel-Yakin: Kesin olan bilgi.
Ġmsak: Oruca başlama vakti.
Ġman: İnanmak, tasdik etmek.
Ġnanç: İnanılan şey, itikat, iman.
Ġnfak: Muhtacın yüreğine Allah için gizlice bir yol
bulmak; harcamak; yardım (Nafak, tünel, köstebek
deliği. Münafık, hangi ‘delikten’ çıkacağı belli olmayan).
Ġnsan-ı Kâmil: Tasavvufta ulaşılabilecek en üst
makam (Kur’an’da geçmez).
ĠnĢaallah: Allah dilerse, nasip ederse.
Ġnziva: Köşeye çekilme, halktan uzaklaşıp ayrı
yaşama.
Ġrade: Tercih gücü (Külli - Cüz’i).
ĠrĢad: Birisini doru yola sevk etme.
Ġsar: Kendisi muhtaç olmasına rağmen kardeşini
tercih edebilme duyarlılığı.
Ġslam: Teslimiyet, silm (barış), selamet (kurtuluş).
Ġslam Hukukunun Dayandığı Kaynaklar (Edille-
i Şer’iyye): Kitap, sünnet, icma, kıyas.
Ġslamofobi: İslam karşıtlığı, düşmanlığı, korkusu.
Ġsmet: Günahtan korunmuş olma (Peygamberlerin ismet
sıfatı anlayışı Kur’an’a dayanmaz. Bkz. Muhammed [47] 19; Taha [20] 121…).
Ġsra: Rasulullah’ın gece yürüyüşü.
Ġsrail: Yakup Nebi’nin çocuklarına verilen ad.
Ġstiaze: Sığınma, güvenme (Euzü).
Ġstiğfar: Hatalardan vazgeçme, Allah’tan özür
dilemek [Estağfurullah].
Ġstihale (Hal değiştirme): Biçim değiştirme,
başkalaşma (ör. Şarabın sirkeye dönüşmesi).
Ġstihare: Yapılması düşünülen bir işin Allah
katında hayırlı olan şekliyle gerçekleşmesini
isteme.
Ġstismar: Birisinin iyi niyetini kötüye kullanma.
ĠstiĢare: Danışma, fikir alışverişinde bulunma.
Ġtidal: Aşırı olmama durumu, ılımlılık (mutedil).
Ġtikaf: İbadet niyetiyle camide kalmak.
Ġtikat: İnanç; gönülden tasdik ederek inanmak.
Kaza: Allah’ın belirlemiş olduğu şeylerin
zamanı ve yeri gelince yaratması / vaktinde
yapılmayan ibadetleri sonradan yerine
getirme.
Kadim: Başlangıcı olmayan, eski, ezelî.
Kâfir: Fıtratını, Allah’ın ayetlerini görmezden
gelen, örten, nankör.
Kamet: Farz namazlardan önce, namazın
başladığını bildiren ezan benzeri sözler (iç ezan).
Karakter: bir nesnenin, bir bireyin ya da
topluluğun kendine özgü olan, onu başkalarından
ayıran temel belirti, onun davranışlarını
belirleyen ana özellik.
Karma: Reenkarnasyondaki ruhun döngüsel
süreçteki durumunu belirleyen sebep sonuç
yasası.
Kavlî: Sözlü.
Kayyum: Bir işin idaresini üzerine alma, gözetip
koruma, devam ettirme.
Kefaret: Dinin belirli yasaklarının ihlâli durumunda
yapılması istenen malî veya bedenî ibadet.
Kelâm: İslam dininin ana ilkelerini konu edinen
din bilimi.
Kısas: Misliyle karşılık verme, eşitleme.
Kıssa: Tarihte yaşanmış bir hayat kesitinin ibret
içerikli yol gösterecek bir şekilde anlatılması.
Kıstas: Ölçüt.
Kıyamet: Bkz. Saat (Son).
Kıyas: Aralarındaki benzerlikten dolayı iki şeyden
birinin dinî hükmünü diğerine de uygulama.
Kitab-ı Mukaddes: Ahd-i Atîk ile Ahd-i Cedîd’den
oluşan Hıristiyan kutsal kitabı.
Konsil: Hıristiyanlıkta din bilginleri meclisi,
toplantısı.
Kubbetüs-Sahra: Kudüs’teki kubbeli yapı.
Kudüs: Yahudilik (Süleyman Mabedi/Ağlama Duvarı),
Hıristiyanlık (İsa Nebi’nin yaşadığı yer) ve İslamiyet için
önemli şehir.
Külliye: Cami çevresindeki medrese, imaret, sebil
gibi yapıların tümü; kompleks.
Kült: Tapınma, dini tören, kutsiyet atfedilen şeyler.
Kültür: Bir milletin inanç, fikir, sanat, âdet ve
geleneklerinin, maddi ve manevi değerlerinin
bütünü.
Kütüb-i Sitte: En çok itibar edilen 6 hadis kitabı
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai, Tirmizi, İbn Mace).
Bunlara 3 daha ilave edilince ortaya Kütüb-i Tis’a (9
kitap) çıkar (Sünen-i Darimi, Muvatta, Müsned).
Lanet: Rahmetten uzaklaştırmak.
Levh-i Mahfuz: Allah’ın bilgisindeki her şeyin
kaydedilip korunduğu manevi levha/kitap.
Lütuf: İyilik, yardım, ihsan.
Mabed: İbadethane. Mabud: İbadet edilen.
Mağfiret: Bağışlama, af.
Mahiyet: Nitelik, vasıf, öz, içyüz.
Mahrem: Kan bağının yakınlığından dolayı
birbirleriyle evlenmeleri yasak olan akrabalar.
Marifet: Ustalık, hüner; bilim, bilgi.
MaĢaallah: ‘‘Allah bununla ilgili olumsuz bir şey
yaratmasın!’’
Mazaallah: ‘‘Her türlü kötülükten Allah’a sığınırız.’’
Meal: Bir metnin muhtemel manalardan sadece
birisinin tercih edilmesi.
Medeniyet: Uygarlık.
Mehdi: Doğru yolu bulan, gösteren (Kur’an’da
geçmez).
Mekruh: İğrenç, kötü (Kur’an mekruhu, haram
anlamında kullanır. Örneğin İsra [17] 38).
Mendup: Dinen yapılması kesin ve bağlayıcı
olmaksızın yapılması dinen güzel olan şeyler
(ör. Gece namazı, kuşluk namazı, misafire ikram).
Mezhep: Bir dinin görüş, yorum ve anlayış
ayrılıkları sebebiyle ortaya çıkan kollarından
her biri, yorum farkı, gidilen yol. Siyasi ve
itikadi mezhepler için ayrıca fırka (ç. firak)
kelimesi de kullanılır.
Mehir/Mihir: Erkeğin nikâh sırasında
evleneceği kadına verdiği/vereceği hediye.
Mikat: Hacıların ihrama girmeleri için
belirlenmişler yerler.
Minber: Camilerde hutbe okumak için
yapılan ve merdivenle çıkılan yüksek yer.
Miskin: Kendisinde fakirlik mesken tutmuş
kişi.
Mizan: Tartı, ölçecek şey.
Muâhât: Ensar ile muhacirinin
manevi kardeş ilan edilmesi.
Alevilikte bu kardeşliğin adı Musahib’liktir.
Mubah/caiz: Dinen sorumlu kişilerin yapıp
yapmamakta serbest bırakıldıkları davranışlar.
Muhib: Seven (Örneğin, İngiliz Muhipler Cemiyeti).
Muhacir: Hicret eden.
Muhkem: Kesin ve net hüküm ifade eden ama
açıklanmaya ihtiyacı olan ayetler (Mesela sadece
Allah’a kulluk etme emri). MüteĢabih: Muhkem
ayetlere benzeyen, onları açıklayan ayetler (Allah’a kulluğun özellikleri, şirk ve zararları…).
Mushaf: Kur’an ayetlerinin iki kapak arasında
toplanmasından oluşan kitap.
Müekked: Kuvvetli, pekiştirilmiş. Rasulullah’ın
devamlı yaptığı, çok az terk ettiği davranışlar (ör. sabah namazının 2 rekâtlik sünneti).
Müezzin/Kayyum: Ezan okuyarak Mü’minleri
namaza ‘kaldıran.’
Müftü: İl ve ilçelerde en üst düzey Diyanet
teşkilatı görevlisi.
Mükellef: Dinde yükümlü, sorumlu kişi (vergi
mükellefi gibi).
Münafık: Dinî kurallara inanmadığı hâlde
inanmış gibi görünen.
Mürid: Şeyhin yönlendirmesiyle nefsini
arındırmaya çalışan kişi.
MürĢid: Tasavvuf yoluna giren kişiye Hak
yolunda rehberlik yapan kimse.
Müsamaha: Hoşgörü.
Müstehab: Sevilmiş şey; yapılması tavsiye edilip
zorunlu olmayan şeyler (ör. güler yüzlü olmak).
MüĢrik: Allah’a ortak koşan.
Nafile: Fazladan, ilave değer (Türkçedeki ‘boşuna’
ile alakası yoktur).
Nakli Ġlimler: Tefsir, kelâm, hadis, fıkıh...
Namahrem: 1. dereceden akraba sayılmayan.
Nass: Herhangi bir hükmün nassa dayandığını
söylemek, onun ayetlerde ve hadislerde
bulunduğunu ifade eder.
Nasuh: Yürekten ve kararlılıkla tövbe etme.
Nazil: İnmek.
Nebi: Haber (vahiy) alan (Nübüvvet); Rasul:
Haberi aktaran, elçi (Risalet) (Rasule itaat, Allah’a
itaattir (Nisa [4] 80). Kendi sözünü söyleyene Elçi denilmez).
Necaset: Pislik, dışkı.
Nehy anil-münker: Kötülükten sakındırma.
Neuzubillah: ‘‘Her türlü kötülükten Allah’a
sığınırız.’’
Nifak: Ara bozuculuk.
Nihilizm: Hiççilik, yokçuluk.
Nisab: Kişinin dine göre zengin sayılabilmesi için
sahip olmasa gereken belirlenmiş miktar.
Niyaz: Dua, yakarış.
Nizam: Düzen.
Nübüvvet: Peygamberlik, Nebilik.
Nüsha: Birbirinin tıpkısı olan, yazılı şeylerin her biri.
Örf (sosyal kural): Mesela çıplak gezmemek. Âdet
ise mesela giyim tarzlarıdır.
Pagan: Putperest.
Peygamber: Elçi (Farsça). Kur’an’da peygamber
geçmez, Nebi ve Rasul geçer.
Pozitivizm: Olguculuk, doğru bilginin kaynağının
yalnızca deneysel verilerde bulunduğunu belirten
felsefi disiplin.
Rasul: Bkz. Nebi.
Reenkarnasyon: Ruh göçü, tenasüh, samsara.
Ribat: Sınır boylarındaki kale benzeri binalar.
Riya: Şöhret, çıkar sağlamak amacıyla ibadet veya iş
yapmak (İkiyüzlülük).
Rızık: Allah’ın tüm canlılara verdiği yenilen, içilen,
giyilen ve maddi, manevi her şey.
Ritüel: Âyin.
Ruhbanlık (Rahiplik): Başta Hıristiyanlıkta olmak
üzere din görevlilerinin dünyevi işlerden çekilerek
kendilerini dine adamaları (Kur’an’a aykırıdır: Hadid [57] 27).
Rü’yetullah: Allah’ın görülmesi.
Sa’y: Çalışma; Safa ile Merve arasında gidip gelme.
Saat (Son): Kur’an’da kıyamet yerine kullanılır.
Sadaka: Allah’a sadakatin ifadesi olan davranışlar
(Sadakat ile aynı kökten gelir).
Sahabi: Rasulullah’ın sohbetine katılan kişi (ç.
Sahabe, ashab).
Sahur: Oruç için yiyip içilen vakit.
Sakrament: Hıristiyanlıktaki kutsal âyinler.
Salat: Namaz, ibadet, destek.
Salih Amel (Salihat): Başkalarını, toplumu ıslah
eden, düzelten, iyiliği yayan ve çoğaltan iyilikler (Namaz, hasenattır. Ama kötülükten alıkoyan bir namaz, artık
salihat, yani salih amele dönüşür. Salihat üçüncü kişilere
yöneliktir).
Savm: Oruç.
Sebeb-i Nüzul: Kur’an ayetlerinin iniş sebebi (Ayetlerin sadece yaklaşık %10’unun iniş sebebi vardır).
Secde: Allah’a en yakın olduğumuz ân (Alak [19] 19).
Seciye: Huy. Seciye kolay kolay değişmez.
Selim Akıl: İnsanın doğru karar vermesini sağlayan
çevreden etkilenmeyip yaratılışındaki saflığı
koruyan akıl.
Sekülarizm: Dünyevileşme.
Sema’ (işitmek): Mevlevi ayini.
Semah: Cem töreninde miracın sembolü.
Seriyye: Rasulullah’ın bizzat katılmadığı askeri
seferler.
Sıdk: Doğruluk, sadakat.
Sırat-ı Müstakim: Dosdoğru yol.
Sinagog: Yahudi ibadet yeri. Türkiye’de: Havra.
Siyak-Sibak: Bağlam (Context).
Siyer: Rasulullah’ın hayatı (En eski siyer kitabı: Siretü İbn
İshak).
Sosyal DeğiĢim: Bir toplumda ekonomik büyüme
ile birlikte sosyal, siyasi ve kültürel alanlarda bir
ilerlemenin olması.
Sure: Başı ve sonu belli, farklı sayıda ayetler
içeren Kur’an’ın 114 bölümleri.
Sünnet: Rasulullah’ın söz, fiil ve onaylarının (takrir)
ortak adı.
Sünnetullah: Allah’ın kanunları.
Sübhanallah: Allah’ın her türlü eksiklik, noksanlık
ve kusurlardan uzak tutulması.
ġabat: Yahudilerce dinleme günü kabul edilen
Cumartesi günü.
ġahsiyet: Kişilik, belirgin özellik, kişi.
ġecaat: Yiğitlik, kahramanlık, cesaret.
ġefaat: Birinden başkası adına ricada bulunma,
aracı olma, kusurlarının bağışlanması dileme
(Şefaat konusunun belkemiği ayeti: Zümer [39] 44).
ġehadet: Bir olaya tanık olmak; Allah yolunda veya
onun korunmasını emrettiği kutsal değerler için
mücadele ederken ölmek, şehitlik.
ġer: Kötü, fena iş.
ġeyh/MürĢit: Tasavvufta eğitim veren, manevi
kılavuzluk yapan ve kurumu yönlendiren kişi.
ġirk: Allah’a ortak koşmak (şirket, buradan gelir).
ġûra: Danışma kurulu, meclis, kurultay.
Tafsil: Açıklama.
Tağut: Haddi aşan, azgın, ileri giden, zorba.
Tahrif: Saptırma, çarpıtma, değiştirme, bozma.
Tahkiki: Soruşturma; aklını ve yüreğini
kullanarak sağlam bir imana sahip olma.
Taklidi: Delile ve araştırmaya dayanmayan (iman).
Takva: Korunmak. Allah’a karşı duyarlılık,
sorumluluk bilinci. Allah katındaki tek üstünlük (Muttaki) (Hucurat [49] 13).
Talak: Erkeğin boşaması (Kadının boşaması: İftida: Bakara [2]
229).
Tarikat: Allah’ın rızasını kazanmak için takip
edilen metot, yol.
Tasavvuf: Kötü huyları terk edip güzel huylar
edinmek için gerekli bilgi ve yaşayış birikimi
(Mutasavvıf/Sûfi).
Tasdik: Doğrulamak, onaylamak.
Tavaf: Kâbe’nin etrafında dönme.
Te’vil: Yorum, yorumlama.
Tebliğ: Bildirme (Tebligat).
Tebyin: Beyan etme, açıklama.
Tecelli: Bir şeyin ortaya çıkması.
Tefekkür: Derin düşünme, fikir yürütme.
Tefsir: Kur’an’ın açıklanması (Müfessir) (Bkz. Hud [11] 1-2;
Enam [6] 114, 119 ; Nahl [16] 89; Nisa [4] 174).
Teizm: Tanrı, vahiy, peygamber, ahiret kabul eden.
Tekfin: Ölünün kefenlenmesi.
Tekvin: Yaratmak.
Temsil: Adına davranma, yansıtma, sembolü olma.
Tenasüh: Ruh göçü, reenkarnasyon, samsara.
Terbiye: Eğitim, görgü.
Teslis: Hıristiyanlıktaki Baba-Oğul-Kutsal Ruh
inancı (trinity).
TeĢri: Hüküm koyma, yasama.
Teyemmüm: Su olmadığında alınan sembolik
abdest.
Tevafuk: Birbirine denk getirilme, uyum içinde
olma.
Tevazu: Alçak gönüllülük.
Tevekkül: Elinden geleni yapıp, ‘Ya Rabbi,
‘Elimden gelen bu kadar, daha fazlası gelseydi,
daha fazlasını yapardım. Geri kalan için ellerimi
Sana açıyorum’ demek (Mütevekkil).
Tevella: Ali ibn Ebu Talib, ehli beyti ve onları
sevenleri sevme. Teberra: İmam Ali ve Ehl-i
Beyt düşmanlarına düşman olmak onlara yüz
çevirme (Şiilik ve Alevilikte).
Tevhid: Allah’ı tek yaratıcı olarak kabul etme ve
bunu inancına yansıtmak.
Tezkiye: Nefsi temizlemek, arındırmak.
Tilavet: Metin tekrarı, seslendirmesi (tecvit).
Kıraat: Aklın devreye konulduğu farkındalık
eylemi. Tertil: Yavaş yavaş, anlayarak, sindire
sindire okumak (Kur’an’a göre farz olan, tertildir).
Tövbe: İstiğfar edilen (özür dilenilen) şeyi terk edip
tersini yapmak ve bu konuda kararlılık göstermek,
yönelmek.
Ubudiyyet: Kulluk (abd).
Uluhiyyet: İlahlık, tanrılık.
Umre: Hac mevsimi dışında Kâbe’yi ziyaret etme.
Ümmet: Topluluk, cemaat.
Üsve-i Hasene: Örnek, rol model.
Vaaz: Nasihat, öğüt (Vaiz: Cemaate vaaz veren, nasihat
eden; Mevize: Öğüt).
Vacibül-Vücud: Varlığı kendiliğinden olup, var
olma konusunda bir başka varlığa muhtaç
olmayan.
Vahdet/Vahdaniyet: Allah’ın birliği, tekliği.
Vahdet-i Vücud: Varlığın birliği, varlıkta birlik.
Vahiy: Emirlerin Allah tarafından Nebilere
bildirilmesi.
Vecibe: Dini vazife.
Vefat: Ölüm.
Vaftiz: Hıristiyanlıkta cemaate katılımın
göstergesi olarak kişinin suya
daldırılması ya da üzerine su dökülmesi
şeklinde icra edilen dinî merasim.
Veli: Gönlünün temizliği ve ibadetiyle Allah’a
yakın olmaya çalışan kişi, Allah dostu (ç. Evliya).
Vuslat: Kavuşmak.
Zekât: Arınmak, verdikçe artan şey (nema).
Zina: Evlilik dışı cinsel beraberlik.
Züht: Dünya ve ona ait şeylere soğuk, ilgisiz
davranmak (Kur’an’da geçmez).
Ekim 2019
Bu çalışma, Ocak 2018’de yayınlanmış olan Din Kültürü ve
Ahlak Bilgisi Dersi (9-12. Sınıflar) Öğretim Programındaki
kavramları da kapsamaktadır. 9-12. sınıf ders kitaplarının
sözlükleri de gözden geçirilmiştir.
Kısaltmalar:
Bkz. Bakınız.
ç. Çoğul.
Ör. Örnek, örneğin.