216
HUKUKUN GÖSTERGEBİLİMSEL ANALİZİ Ertuğrul UZUN Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı Doktora Tezi Eskişehir 2006

HUKUKUN GÖSTERGEBİLİMSEL ANALİZİ ğ şdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · ii DOKTORA TEZ ÖZÜ HUKUKUN GÖSTERGEBİLİMSEL ANALİZİ

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • HUKUKUN GÖSTERGEBİLİMSEL ANALİZİ

    Ertuğrul UZUN

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    Doktora Tezi

    Eskişehir 2006

  • HUKUKUN GÖSTERGEBİLİMSEL ANALİZİ

    ERTUĞRUL UZUN

    DOKTORA TEZİ

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    Danışman: Doç. Dr. Yasemin Işıktaç

    Eskişehir

    Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

    Mart, 2006

  • ii

    DOKTORA TEZ ÖZÜ

    HUKUKUN GÖSTERGEBİLİMSEL ANALİZİ

    Ertuğrul Uzun

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mart 2006

    Danışman: Doç. Dr. Yasemin Işıktaç

    Göstergebilim, bildirişimde kullanılan göstergelerin ve gösterge sistemlerinin

    incelenmesi olarak tanımlanabilir. Birisi A. J. Greimas’ın, F. de Saussure’ün yapısal

    dilbilimine ve Lévi-Strauss’un yapısal antropolojisine dayanarak kurduğu yapısalcı

    göstergebilim, diğeri ise C. S. Peirce’ün mantıkçı göstergebilim olarak bilinen

    göstergebilim kuramı olmak üzere iki ana göstergebilim geleneği bulunmaktadır.

    Hukuka uygulandığında, hukuk, bildirişimsel bir olgu olarak görülmektedir.

    Yapısalcı hukuk göstergebilimi, hukuk söyleminin derin düzeyindeki anlam oluşumunu

    anlamanın peşindedir. Söylemin derin düzeyi, anlambilimin derin düzeyi çerçevesinde

    modellenmiştir ve dizimsel ve dizisel eksenlerin karşılıklı ilişkisini barındırır. Dizisel

    eksen, söylemin ideolojik unsurlarının açıklanması için kullanılmaktadır.

    Mantıkçı göstergebilim, anlamın ancak pratik etkilerin düşünülmesiyle olanaklı

    olduğunu vurgulamak suretiyle hukukun kurallardan ya da kodlardan oluştuğu

    düşüncesini reddeder. Böylece yargıç, kararlarına birbiri ardına eklenmiş yorumsal

    tercihlerle ulaşan temel hukuksal aktör olarak kabul edilmiş olur. Bu düşünce,

    Amerikan Hukuksal Gerçekçiliğinde olduğu gibi, gerçekçi bir hukuk anlayışını ortaya

    çıkarır.

    Hukuk göstergebiliminin ışığı altında, yargı kararlarının ana kaynağı olduğu düşünülen

    kodlara sahip Kıta Avrupası hukuk sistemlerinde dahi hukuksal gerçekçiliğin hukukun

    karakteristiğini açıklamaya daha yetkin olduğunu savunmak mümkündür. Dolayısıyla

    bir hukuk kuramının, bir yargılama ve yorum kuramı olması gerektiği dikkate

    alınmalıdır. Hukuk göstergebilimi aynı zamanda, hukuksal usavurma ve hukuksal

    yorum olarak adlandırılacak, hukuka has bir usavurma ve yorum yönteminin

    bulunmadığını da göstermektedir.

  • iii

    ABSTRACT

    SEMIOTIC ANALYSIS OF LAW

    Ertuğrul Uzun

    Department of Common Law

    Anadolu University Institute of Social Sciences, March 2006

    Supervisor: Doç. Dr. Yasemin Işıktaç

    Semiotics may be defined as the studying of signs and system of signs used in

    communication. There are two main traditions in semiotics, one is known as

    structuralist semiotics developed by A. J. Greimas depending on structural linguistics of

    F. de Saussure and Lévi-Strauss’ structural anthropology; the other is C. S. Peirce’s

    semiotic theory known as logical semiotics. Applied to law, law is seen as a

    communicational phenomenon.

    Structural legal semiotics seeks to understand the construction of meaning at the deep

    level of legal discourse. The deep level of discourse is modeled upon the deep level of

    semantics and consists in the interplay of syntagmatic and paradigmatic axes. The

    paradigmatic axis is used to explain the ideological elements of the discourse.

    Logical legal semiotics rejects the idea that law is made up by legal rules or codes,

    expressing that meaning can only be possible by the conception of practical affairs.

    Thus, the judge is assumed as the principle legal actor who reaches a decision through a

    sequence of interpretive choices. This idea gives rise to a realistic understanding of law

    as happened in the case of American Legal Realism.

    Under the light of legal semiotics, it is possible to show that legal realism is more

    adequate to explain the characteristics of law, even in continental legal systems which

    have codes supposed to be the main source of judicial decisions. Therefore, it should be

    considered that a theory of law shall be a theory of adjucation and interpretation. Legal

    semiotics also shows that there is no method of reasoning and interpretation which

    exclusively belongs to law to be named as legal reasoning and legal interpretation.

  • iv

    JÜRİ VE ENSTİTÜ ONAYI

    Ertuğrul UZUN’un “Hukukun Göstergebilimsel Analizi” başlıklı tezi

    06 Nisan 2006 tarihinde, aşağıdaki jüri tarafından Lisansüstü Eğitim Öğretim ve Sınav

    Yönetmeliğinin ilgili maddeleri uyarınca, Kamu Hukuku Ana Bilim Dalında Doktora

    tezi olarak değerlendirilerek kabul edilmiştir.

    İmza

    Üye (Tez Danısmanı) : Doç. Dr. Yasemin IŞIKTAÇ ………….

    Üye : Prof. Dr. Erdal ONAR ………….

    Üye : Doç. Dr. Ayşe Tülin YÜRÜK ………….

    Üye : Doç. Dr. M. Tevfik ÖZCAN ………….

    Üye : Yrd. Doç. Dr. A. Halûk ATALAY ………….

    Prof. Dr. Nurhan AYDIN

    Anadolu Üniversitesi

    Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü

  • v

    ÖZGEÇMİŞ

    ERTUĞRUL UZUN

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    Doktora Programı

    Eğitim

    Yüksek Ls. 2001 University of Malta, Faculty of Law, “Human Rights and

    Democratization”

    Ls. 1999 Ankara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi

    Lise 1993 Konya Meram Anadolu Lisesi

    İş/İstihdam

    1999- Araştırma Görevlisi, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi

    Yayınlar

    Kitap Bölümü

    “İskandinav Hukukî Realizmi”, Çağdaş Hukuk Felsefesine Giriş, Ed.: A. Halûk Atalay, İstanbul: Teknik Yayıncılık, 2004, ss. 75-92.

    “Amerikan Hukukî Realizmi”, Çağdaş Hukuk Felsefesine Giriş, Ed.: A. Halûk Atalay, İstanbul: Teknik Yayıncılık, 2004, ss. 61-73.

    “John Austin: Analitik Pozitivizm”, Çağdaş Hukuk Felsefesine Giriş, Ed.: A. Halûk Atalay, İstanbul: Teknik Yayıncılık, 2004, ss. 11-22.

    Hakemli Dergide Makale

    “John Rawls'un ‘Orijinal Pozisyon’u ya da ‘Cilalanmış’ Toplumsal Sözleşme Kuramı”, Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Ayferi Göze'ye Armağan, 2004/1-2, ss. 223-38.

    "İngiliz Analitik Hukuk Teorisi ve John Austin", Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 3, S. 2, 2003, ss. 1-24.

    “Avrupa Birliği'nin Akdeniz Politikası ve Barselona Süreci”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 3, S.1, 2003, ss. 1-32.

  • vi

    Hakemsiz Dergide Makale

    “Ahlâksızlığın Cezalandırılması: Devlin-Hart Tartışması”, Eskişehir Barosu Dergisi, S. 6, Şubat 2005, ss. 152-71.

    Çeviri

    Bix, Brian, “Doğal Hukuk: Modern Gelenek”, Çev.: Ertuğrul Uzun, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 6, S. 2, 2004, ss. 291-343.

    Diğer Yayınlar

    “Doğuştan Suçlular”, Günışığı - Aylık Hukuk Dergisi, S. 5-6, 2003, ss. 19-21.

    “Analitik Pozitivizmin Özü: Hukukun Ahlaktan Ayrılması”, Günışığı-Aylık Hukuk Dergisi, S. 14, 2004, ss. 43-5.

    “Pozitivist Olarak Hukuku Eleştirmek”, Günışığı - Aylık Hukuk Dergisi, S. 15, 2004, ss. 40-1.

    “H.L.A. Hart ve Sistem Olarak Hukuk”, Günışığı-Aylık Hukuk Dergisi, S. 16, 2004, ss. 40-1.

    “Austin, John”, Felsefe Ansiklopedisi, Ed.: Ahmet Cevizci, 1. Cilt, İstanbul: Etik Yayınları, 2003, ss. 737-40.

    “Pozitivizmin İki Türü: Kapsayıcı ve Dışlayıcı”, Günışığı-Aylık Hukuk Dergisi, S. 17-8, 2004, ss. 44-5.

    “Dworkin'in Dilberi”, Günışığı - Aylık Hukuk Dergisi, S. 21, 2004, ss. 40-1.

    “Cesare Bonesana Marchese di Beccaria”, Felsefe Ansikpoledisi, Ed.: Ahmet Cevizci, Ankara: Babil, 2005, ss. 141-3.

    Günlük Gazetede Makale

    “Soykırım Retoriğiyle Aşure”, Radikal İki, 22.05.2005.

    “Devlet Ahlâk Bekçisi Değil”, Radikal, 03.09.2004.

    “Hukuk Diktatörlüğü”, Radikal, 15.04.2000

    Kişisel Bilgiler

    Doğum yeri ve yılı: Sakarya, 1975 Cinsiyeti: Erkek Yabancı dili: İngilizce

  • vii

    İÇİNDEKİLER

    ÖZ..................................................................................................................................... ii

    ABSTRACT.................................................................................................................... iii

    JÜRİ VE ENSTİTÜ ONAYI......................................................................................... iv

    ÖZGEÇMİŞ .................................................................................................................... v

    KISALTMALAR LİSTESİ.......................................................................................... xii

    ŞEKİLLER LİSTESİ .................................................................................................. xiii

    GİRİŞ ............................................................................................................................... 1

    BİRİNCİ BÖLÜM

    HUKUK GÖSTERGEBİLİMİ: KURUCU GELENEKLER VE TEMEL

    KAVRAMLAR

    1. HUKUK GÖSTERGEBİLİMİ .................................................................................. 5

    1.1. Hukuk ve Göstergebilim ..................................................................................... 5

    1.2. Mantıkçı Hukuk Göstergebilimi......................................................................... 9

    1.3. Yapısalcı Hukuk Göstergebilimi ...................................................................... 13

    1.4. Çalışmanın Kapsamı.......................................................................................... 16

    2. AKIL .......................................................................................................................... 22

    2.1.Aklın Yapısı ......................................................................................................... 22

    2.1.1. Aklın Sınırı ................................................................................................. 22

    2.1.2. Göstergebilimsel Dörtgen ve Kiplikler ..................................................... 23

    2.1.3. Birincilik, İkincilik, Üçüncülük ................................................................. 26

  • viii

    2.2. İlişkiler Üzerine Kurulu Dünya........................................................................ 29

    2.3. Farkı farketmek ................................................................................................. 31

    3. GÖSTERGE.............................................................................................................. 33

    3.1. Yapısalcı Dilbilimde Dil Göstergesi.................................................................. 33

    3.1.1. Dil ................................................................................................................. 33

    3.1.2. Eşsüremli Dil İncelemesi: Yapı Olarak Dil .............................................. 36

    3.1.3. Gösteren ve Gösterilen ............................................................................... 37

    3.1.4. Göstergelerin İlişkisi Olarak Anlam......................................................... 38

    3.1.5. Göstergenin Nedensizliği ............................................................................ 39

    3.2. Peirce: Göstergebilimsel Zihin ......................................................................... 40

    3.2.1. Hakikatin Peşinde: Nasıl Biliriz? .............................................................. 40

    3.2.2. Gerçeklik Nedir?......................................................................................... 44

    3.2.3. Göstergelerle Düşünmek ve Üçlü Gösterge Modeli ................................. 47

    İKİNCİ BÖLÜM

    ANLAMIN TEMELİNE YOLCULUK: DERİN YAPININ KEŞFİ

    1. GÖRÜNENİN GÖSTERMEDİĞİ .......................................................................... 51

    1.1. Bilinç-dışı, Üst-yapı ve Yapısalcılık.................................................................. 51

    1.2. Toplumsal Bilinçdışı .......................................................................................... 54

    1.2.1. Amerikan Dilbilim Çalışmaları ................................................................. 54

  • ix

    1.2.2. Yapısal Antropoloji..................................................................................... 57

    1.2.2.1. Akrabalık İlişkileri .............................................................................. 60

    1.2.2.2. Söylenler ............................................................................................... 63

    2. ANLATI OLARAK HUKUK .................................................................................. 65

    2.1. Anlatıbilim ve Hukuk ........................................................................................ 65

    2.2. Greimas: Hukuk Söyleminin Analizi ............................................................... 69

    2.2.1. Anlamlama ve Söylem ................................................................................ 69

    2.2.2. Anlatı Grameri ............................................................................................ 74

    2.2.3. Eyleyensel Örnekçe..................................................................................... 75

    2.2.4. Hukukta Anlam Yaratılması ..................................................................... 79

    2.2.4.1. Hukuk Dili ............................................................................................ 79

    2.2.4.2. Hukuksal Anlam Evreni...................................................................... 80

    2.2.5. Üretici Yörüngenin Hukuk Söylemine Uygulanışı .................................. 84

    3. HUKUK VE İDEOLOJİ .......................................................................................... 90

    3.1. İdeoloji ve Dil ..................................................................................................... 90

    3.2. Hukukun Derin Yapısı ...................................................................................... 94

    3.2.1. Şirketin Temeli: Birey mi, Sermaye mi? .................................................. 96

    3.2.2. Yaban Arzunun Ehlileştirilmesi ................................................................ 98

    3.3. Hukukun İdeolojisi ve Eleştirel Hukuk Çalışmaları .................................... 100

  • x

    ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

    HUKUK GÖSTERGEBİLİMİ: UYGULAMA

    1. GİRİŞ: KURAMDAN UYGULAMAYA HUKUK GÖSTERGEBİLİMİ ........ 108

    2. BİLDİRİŞİMSEL BİR OLGU OLARAK HUKUK VE DOĞAL HUKUKUN

    REDDİ...................................................................................................................... 109

    3. YARGILAMA FAALİYETİ OLARAK HUKUK: POZİTİVİZMİN

    REDDİNDEN HUKUKSAL GERÇEKÇİLİĞE.................................................. 112

    3.1. Göstergebilimin Gerçekçi Yüzü: Mantıkçı Hukuk Göstergebilimi ............ 112

    3.2. Yapısalcı Hukuk Göstergebilimi .................................................................... 121

    4. HUKUKSAL USAVURMA VE GÖSTERGEBİLİM......................................... 127

    4.1. Genel Olarak .................................................................................................... 127

    4.2. Usavurmanın Temel Yöntemleri ve Hukuk Uygulaması ............................. 134

    4.3. Abdüksiyon....................................................................................................... 143

    4.3.1. Yeni Bilgilerin Kaynağı Olarak Abdüksiyon ......................................... 143

    4.3.2. Hukuksal Usavurmada Abdüksiyon ....................................................... 148

    5. TÜRK HUKUKU AÇISINDAN GERÇEKÇİLİĞİ SAVUNMAK:

    YORUMLAMA FAALİYETİ OLARAK HUKUK............................................. 152

    5.1. Gerçekçiliği Savunmak.................................................................................... 152

    5.2. Yargıç Gerçekte Nasıl Karar Verir?.............................................................. 153

    5.3. Yorum Faaliyeti Olarak Hukuk ..................................................................... 160

  • xi

    SONUÇ ........................................................................................................................ 174

    KAYNAKÇA............................................................................................................... 180

  • xii

    KISALTMALAR LİSTESİ

    AÜHFY : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları

    Bkz. : Bakınız

    C. : Cilt

    CMK : Ceza Muhakemesi Kanunu

    Çev. : Çeviren(ler)

    dn. : Dipnot

    ed. : Editör

    Fr. : Fransızca

    HFSA : Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi

    ibid. : Aynı eser

    İng. : İngilizce

    Karş. : Karşılaştırınız

    İÜHFY : İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları

    Lat. : Latince

    md. : Madde

    Ör. : Örneğin

    par. : Paragraf

    s. : Sayfa

    S. : Sayı

    TCK : Türk Ceza Kanunu

    TDK : Türk Dil Kurumu

    TMK : Türk Medeni Kanunu

    tz. : Tarihsiz

    vd. : Ve diğerleri

    vs. : Vesaire

    Yay. haz. : Yayına hazırlayan

    Yun. : Yunanca

    YKY : Yapı Kredi Yayınları

  • xiii

    ŞEKİLLER LİSTESİ

    Şekil 1. Dizimsel ve dizisel eksenler ............................................................................ 24

    Şekil 2. Göstergebilimsel Dörtgen................................................................................ 25

    Şekil 3. Saussure’e Göre Dil Göstergesi....................................................................... 38

    Şekil 4. Anlamın Oluşumu ve Göstergelerin İlişkisi .................................................... 39

    Şekil 5. Üretici Yörünge ............................................................................................... 72

    Şekil 6. Eyleyensel Örnekçe ......................................................................................... 77

    Şekil 7. Hukuksal Bildirişim Süreci ............................................................................. 83

    Şekil 8. Yönetim ve yürütme kurulunun kâr dağıtımındaki durumu............................ 89

    Şekil 9. Kolektif Eyleyenin Mantıksal Kurulumu ........................................................ 96

    Şekil 10. Ortakların yaban isteklerinin medenileştirilmesi........................................... 98

  • GİRİŞ

    Bütün bir felsefe tarihini, insanın ve evrenin anlamını ortaya çıkarma uğraşı olarak

    tanımlamak, sanırım yanlış olmaz. Bir zamanlar bu uğraşı felsefe içerisinde sürdüren

    bilim dalları da, insana ve evrene ilişkin bilgiye ulaşmanın araçları olarak iş

    görmektedirler. Geçtiğimiz yüzyılın başında düşünürlerin dikkati, ‘anlam’ın bizzat

    kendisine yönelmiş, farklı yöntem ve ilkelerle de olsa, ‘anlam’ın ne olduğunun

    aydınlatılmasıyla, pek çok felsefi sorunun çözüleceğine ilişkin yaygın bir inanç

    oluşmuştur. Sonuç, anlamın görünür, mübadele edilebilir, hatta düşünülebilir hale

    geldiği ‘dil’in incelenmesinin zorunlu olduğu düşüncesidir.

    Dil olmadan düşünmenin de olamayacağını savunmak kanıtlanması güç bir işse de,

    dilsel anlamın belli bir yapı çerçevesinde ortaya çıktığının görülmesi, dilin en azından

    bir model olarak kabul edilebileceğini göstermektedir. Kaynağını F. de Saussure’ün dile

    biçtiği bu rolden alan yapısalcı göstergebilim, anlamın altında yatan temel yapıyı ortaya

    çıkarmaya çalışır. Saussure’le neredeyse eş zamanlı, ama ondan habersiz, okyanusun

    öbür kıyısında C. S. Peirce’ün yürüttüğü başka bir çalışma, kendisini yine göstergebilim

    olarak adlandıracak, doğrudan aklın çalışma tarzını hedef alarak, dil ve dil-benzeri

    yapıları da aşacak şekilde, bütün bir anlam oluşumunu açıklamaya çalışacaktır.

    İnsanın ve anlamın söz konusu olduğu her şeyi çözümleyebilme iddiasındaki

    göstergebilimin, diğer pek çok disiplinde olduğu gibi, hukuk alanında da karşılığını

    bulması kaçınılmazdır. Hukuk göstergebilimini, en genel şekliyle, göstergebilimsel

    bakış açısıyla hukukun ele alınması olarak tanımlayabiliriz.

  • 2

    Böyle bir değerlendirme, farklı düzeylerde söz konusu olabilir. Örneğin, bir tanık ya da

    sanığın sadece sözlerini değil hareketlerini de yorumlamak, göstergebilimsel bir faaliyet

    olarak kabul edilebilir ya da hukuk metninin yapısal özellikleri inceleme konusu

    yapılabilir. Günlük hukuk uygulaması içerisinde araçsal bir yere sahip olan böylesi bir

    inceleme, önemli ve pratik sonuçlar vermeye uygun olsa da, bizzat hukukun kendisine

    ilişkin bir tartışmaya yol açmaz. Ne var ki, hukuku ‘bildirişimsel bir olgu’ olarak gören

    hukuk göstergebilimi, hukuk algımızı değiştirmeye adaydır ve elinizdeki çalışmada,

    ‘bildirişimsel bir olgu olarak hukuk’ düşüncesinin, kuramsal hukuk tartışmalarının

    gündeme getirdiği sorunlar açısından ne ifade ettiği değerlendirilmeye çalışılacaktır.

    Hukuk göstergebilimi, göstergebilimin doğuşundaki gelenek farklılığına koşut olarak,

    iki koldan gelişir. Birincisi, Saussure çizgisindeki A. J. Greimas’ın yapısalcı

    göstergebilimini hukuk alanına taşıyan B. S. Jackson’ın çalışmalarıyla tanınan ve

    ‘anlatısal’ bir hukuk modeli oluşturmayı hedefleyen yapısalcı hukuk göstergebilimidir.

    Greimas, Saussure’ün dilbilimsel devriminden sonra kurulan ve gelişen yapısalcı

    dilbilimle birlikte, dilbilimin temel ilke ve yöntemlerini sosyal bilimlere taşıyan C.

    Lévi-Strauss’un bıraktığı miras üzerinde yükselen bir yaklaşım geliştirmiştir. Yapısalcı

    göstergebilim, yapısal dilbilimdeki dil göstergesi merkezli çalışmaları genişleterek,

    genel olarak anlam yaratımının, bir anlamda aklın anlam yaratma olanağının koşullarını

    araştırmaktadır. Greimas ve Greimas’ın kurduğu Paris Göstergebilim Okulu mensupları,

    göstergebilimsel analizi edebi metinlerle sınırlamayarak, sosyal bilimlerin diğer

    alanlarındaki ürünleri de analize tabi tutmuşlardır. Bizzat Greimas, Fransız Ticarî

    Şirketler Yasasının bir bölümünü incelemiş ve yapısalcı hukuk göstergebiliminin ilk

    ürününü vermiştir. Greimas’a göre hukuk, bildirişimsel bir süreçtir. Bu süreç içerisinde

    dilin anlam evreni yasakoyucu tarafından yaratılmakta, yargıç ise hukuk söyleminin

    dışındaki bir olaya ilişkin önermelerin bu hukuksal evrene aidiyetini belirlemektedir. Bu

    açıdan hukuk, ikili bir göstergesel sistem olarak ortaya çıkmaktadır.

    Diğer yandan, Peirce’ün etkisiyle gelişen mantıkçı göstergebilim, hukuk alanındaki

    etkisini çok kısa bir süre içerisinde göstermiştir. Amerikan hukuk tarihinde önemli bir

    yeri bulunan O. W. Holmes, mantıkçı göstergebilimin, daha çok bilinen ismiyle

    pragmatizmin, temel ilkeleriyle uyumlu bir hukuk anlayışı ortaya koymuştur. W. James

    ve J. Dewey tarafından sunulduğu şekliyle Peirce’ün geliştirdiği pragmatizmden yer yer

  • 3

    sapmalar göstermekle birlikte Peirce etkisinin yadsınamayacağı türüyle pragmatizm ise,

    Amerikan Hukuksal Gerçekçiliğini etkileyen önemli düşünsel kaynaklar arasında yer

    almıştır.

    Nasıl düşündüğümüzü, kararlarımızı ve inançlarımızı nasıl oluşturduğumuzu araştıran

    mantıkçı göstergebilim, anlamdan söz edilebilmesi için pratik sonuçların hesaba

    katılması gerektiğini belirterek, uygulamadan ayrı, mantıksal bir bütün olarak tasavvur

    edilebilecek hukuk kurallarının varlığını kabul etmemiş, sürekli yorumlanan, değişen ve

    evrilen bir hukuk anlayışı ortaya koymuştur.

    Kıta Avrupası hukuk sistemlerinde hukukçuların, çeşitli nedenlerle, hukuksal

    gerçekçiliğe uzak durdukları bilinen bir olgudur. Hukuksal gerçekçiliğin iki örneğinin

    de (Amerikan ve İskandinav Hukuksal Gerçekçilikleri), içtihadî hukuk sistemlerinin

    bulunduğu ortamlarda yeşermesi, gerçekçiliğin ancak bu tip kodifiye edilmemiş

    kuralların bulunduğu bir durumda savunulabileceği yanılgısına yol açmıştır. Halbuki

    hukuk bildirişimsel bir olgu olarak görülmekle, hukukun neliği üzerine yapılacak

    tartışmalarda, hukuk sisteminin içtihatlara ya da kodlara dayanıyor olması, ancak ikincil

    bir öneme sahip olabilir.

    Hukuk kuralları, uyuşmazlıkların çözümünde sanıldığı kadar önemli bir yere sahip

    değildir. Hukuk göstergebiliminin ulaştığı sonuçlar, özellikle Amerikan Hukuksal

    Gerçekçileri tarafından da dile getirilen bu görüşü desteklemektedir. Kodlara dayanan

    bir hukuk sisteminde dahi yargıç, esasında hukuka has olmayan, herkesin sahip olduğu

    usavurma yöntemleriyle iş görmektedir. Ne var ki yaratılan ideal yargıç tiplemesiyle

    hukukçular, hukuka has usavurma ve yorum yöntemlerinin varlığına inanmakta,

    yargıçların bir makine gibi salt mantıksal işlemlerle karar verdiğini düşünmektedirler.

    Uygulamada bu ideal yargıçla hiçbir zaman karşılaşılamamış olması ve farklı

    yargıçların benzer davalarda oldukça farklı kararlar verebilmeleri tali sorunlar olarak ele

    alınmış ve bu tali sorunların çözümü üzerine tartışmalar yapılmıştır. Oysa bir an için bu

    durumun tali (ya da arızî) olmadığı düşünülür, dilin ve düşünmenin öz niteliğinden

    kaynaklanan aslî bir mesele olduğu görülebilirse, hukukun neliği üzerine yeniden

    düşünmek gerekecektir.

  • 4

    Böylece, hukuk göstergebiliminin temel ilkelerini ortaya koymak ve hukuk

    uygulamasındaki sorunların temelinde yatan yanlış hukuk algısını ortaya çıkarmak,

    hukuka ilişkin kuramsal bir çalışma alanı olarak belirmektedir. Söz konusu olan bir

    ‘çalışma alanı’ olduğuna göre, sınırlara ilişkin olası belirsizlikler de makul

    karşılanmalıdır.

    Hukuk göstergebilimi, alana ilişkin tartışma ve yazını ile bize en azından, dil, mantık ve

    yorum sorunlarını merkeze almamış bir hukuk kuramının artık mümkün olamayacağı

    ikazında bulunmaktadır.

    Bu ikazı dikkate alarak, çalışmamızın birinci bölümünü göstergebilimin yöneldiği hedef

    olarak belirlediğimiz aklın çalışma yapısını ortaya çıkarma amacına ayıracağız. Bu

    amacı daha açık bir şekilde ortaya koyabilmek için, salt hukuk göstergebilimine ait

    alanın sınırlarını zorlayarak, çoğunca da aşarak, göstergebilimsel analizin temel kavram

    ve yöntemlerine yer vereceğiz.

    İkinci bölüm, yapısalcı analiz yönteminin iki türünü içerecektir. Birincisi, Lévi-

    Strauss’un yapısalcı dilbilimin ilke ve yöntemlerini toplum araştırmasına uygulaması,

    ikincisi ise, hukukun bir anlatı olarak ele alınması ve yapısalcı göstergebilim

    çerçevesinde Greimas’ın gerçekleştirdiği hukuk söylemi analizidir. ‘Anlatı olarak

    hukuk’ kabulünün genel yönelimine uygun olarak, Eleştirel Hukuk Çalışmaları olarak

    bilenen hareketin hukukun ideolojik analizinde göstergebilimi kullanması da ele

    alınacaktır.

    Üçüncü bölümde hukuk göstergebilimi, kuramsal hukuk tartışmaları açısından

    değerlendirilecektir. Öncelikle, hukuk göstergebiliminin ulaştığı sonuçların geleneksel

    hukuk kuramı tartışmaları içerisinde nereye oturduğunu belirleyeceğiz. Sonrasında,

    hukuk uygulamasının, daha doğru bir ifadeyle hukukta gerçekleştirilen usavurma ve

    yorumun özelliklerinden yola çıkılarak, hukuk göstergebiliminin nasıl bir hukuk

    algısına yol açabileceğini tartışacağız.

  • BİRİNCİ BÖLÜM

    HUKUK GÖSTERGEBİLİMİ: KURUCU GELENEKLER VE TEMEL

    KAVRAMLAR

    1. HUKUK GÖSTERGEBİLİMİ

    1.1. Hukuk ve Göstergebilim

    Bir dilbilimciye “Dil nedir?” diye bir soru yöneltilse, onun bir anda bunu

    yanıtlamasına, üzerinde ömrünü harcadığı bir konuyu birkaç sözle açıklayıp bir

    tanımlamaya gitmesine olanak yoktur. Başkalarının, “Dil bir iletişim aracıdır”

    biçiminde yapacağı basit bir tanımlama, onun için hiç de yeterli, doyurucu

    olmayacaktır.1

    Bu çalışmanın yazarı ne bir göstergebilimcidir ne de ömrünü bu konu üzerine

    harcamıştır. Ancak göstergebilime ya da hukuk göstergebilimine ilişkin bir tanım verme

    zorunluluğu söz konusu olduğunda, Aksan’ın işaret ettiği çaresizliği iliklerine kadar

    hissetmiş durumdadır. Bunun bir nedeni, Türkçe yazında hukuk göstergebiliminin hiç

    ele alınmamış olmasının yanında, genel göstergebilimin de bütünlük oluşturacak

    düzeyde gelişmemiş olması ise, diğer nedeni de, göstergebilimle ilgilenenlerin çok dar

    bir çevreden ibaret olmasıdır. Hukuk göstergebilimini Türkçe’de konu edinen bir

    çalışmada ne kadar göstergebilim, ne kadar hukuk göstergebilimi inceleneceğine ilişkin

    tereddüt, ilerleyen bölümlerde açıkça hissedilecektir. Bir tanım vermenin zorluğuna

    rağmen, en azından kısa açıklamalarla başlamamız gerekiyor.

    1 Doğan Aksan, Dil, Şu Büyülü Düzen… (Ankara: Bilgi Yayınları, 2003), s. 9.

  • 6

    Göstergebilimsel bakış açısıyla bakıldığında hukuk, kendine has anlamlar yaratan, bu

    anlamların göstergeler vasıtasıyla insanlar arasında mübadele edildiği bir gösterge

    sistemidir. Bu çerçevede hukuk, somutlaşmış normlar sistemi olarak değil bildirişimsel

    bir olgu olarak ele alınmaktadır.2 “Hukuk; edebiyat, sanat, müzik, matematik, Mors

    Alfabesi ya da trafik işaretleri gibi, kodlanmış bir mesajı taşıyan gösterge, ya da daha

    bilinen şekliyle sözcük, denen unsurlardan oluşan bir bildirişim sistemidir”.3 Hukuk

    göstergebilimi, hukuk önermelerinin sadece dilsel özelliklerinin ele alınmasıyla

    yetinmez. Bir başka deyişle, hukuk önermelerinin, doğal dilin özellikleri temel alınarak

    anlaşılabileceğini kabul etmez: hukuk söylemi (hukuku yaratan söylem) ile hukuk

    uygulaması arasındaki bildirişimsel süreçler de dahil olmak üzere bütün bir hukuk

    sistemi, düşüncenin gelişiminin evrensel bir modeli olarak görülmektedir. Bu açıdan

    hukuk, ekonomi ya da dilde olduğu gibi, bireyler arasında gerçekleştirilen değer

    mübadelesinin bir örneğidir.4

    Geçen yüzyılın başında temelleri atılan ve ikinci yarısında yaygınlaşan göstergebilim,

    bir üst-bilim olarak pek çok disiplinin yanında hukuksal düşünceyi de etkilemiştir.

    Bugün için göstergebilim, biri Amerika diğeri Avrupa kaynaklı iki ayrı gelenekle temsil

    edilmektedir. Buna koşut olarak iki hukuk göstergebiliminden söz etmek mümkündür.

    Yine bu iki göstergebilim geleneğinin ilişkisine paralel bir şekilde, hukuk

    göstergebilimi gelenekleri arasındaki fark da kapanmakta, birbirlerinin rakipleri değil,

    tamamlayıcıları5 olarak görülmektedirler.

    2 Bernard S. Jackson, Law, Fact and Narrative Coherence (Liverpool: Deborah Charles Publications,

    1991), s. 29; Roberta Kevelson, The Law as a System of Signs (New York: Plenum Press, 1988), s. 3, 5. 3 Susan W. Tiefenbrun, “Legal Semiotics”, Cardozo Arts & Entertainment L. J., C. 5, 1986, s. 96. 4 Kevelson, The Law as a System of Signs, s. 4. 5 “[A]slında hem Saussure hem de Peirce yanyana incelenmeli, çünkü her ikisi de göstergebilim ve

    dilbilimine farklı açılardan eğilmişlerdir. Saussure’ün daha somut uygulanabilirliği olan dil-yönlü

    gösterge kuramının aksine, Peirce’ün köklü göstergebilimi, hiç şüphesiz geniş anlam kuramsal çalışmalar

    için daha uygundur” (Linda L. Gorlée, Göstergebilim ve Çeviri Sorunu - Charles S. Pierce’ün

    Göstergebiliminden Özel Alıntılarla, İngilizce’den çev.: Mine Mutlu (Ankara: Alıç Ofset Matbaacılık,

    2000), s. 24.). Karş. Jackson, Law, Fact and Narrative Coherence, s. 27.

  • 7

    Göstergebilim, en yalın şekliyle, göstergeleri inceleyen bilimdir, göstergelerin doğa ve

    işlevlerini, anlamlamanın6, ifade ve temsil etmenin altında yatan sistem ve süreçleri

    ortaya çıkarmayı amaçlar.7

    Göstergebilim (İng. semiotics, Fr. sémiologie) kavramı Türkçe’de, semiyotik,

    semiyoloji, gösterge bilimi, işaret bilimi, imbilim şeklinde de kullanılmaktadır.

    Semiyoloji (bildirişim göstergebilimi) ve semiyotik (anlamlama göstergebilimi) ayrımı

    bazı yazarlarca savunulmaktaysa da8, her iki kavramın da aynı anlama geldiği genel

    kabul görmüştür ve uluslararası yazında İng. semiotics (Fr. sémiotique) kavramı

    kullanmaktadır.9

    Kavramın kökeni Yun. σηµειον ( işaret/gösterge (İng. sign))’dur. İlk olarak

    Locke, semeiotike kavramını, diğer ikisi Physica (doğal felsefe) ve Practica (etik

    bilimi) olmak üzere, üçe türe ayırdığı bilimin, göstergeler öğretisi olan türü için

    6 Anlamlama (İng. Fr. signification), kökeni itibariyle işaret etme, gösterme, imleme (İng. to sign)

    anlamlarına gelir. İleride daha geniş bir şekilde incelenmek üzere, şimdilik, bir sözcük ya da nesnenin

    zihinsel bir anlamı/kavramı imlediğini, çağrıştırdığını, ya da bu anlamın yerine geçmek üzere

    kullanıldığını dikkate alırsak, anlamın imlemeyle ortaya çıktığı, bir ön kabuldür. Dolayısıyla, bizim de

    sadık kalacağımız Türkçe yazındaki anlamlama, öncelikle, imleme/işaret etme olarak düşünülmelidir.

    Bununla birlikte, İng. ‘semiotics’ (Fr. sémiotique) ve ‘anlamlama’ (İng. Fr. signification) eş anlamlı

    olarak kullanılabilmektedir. ‘Semiotics’, bu durumda ‘anlamlama sistemi’ olarak anlaşılmalıdır (Bkz. A.

    J. Greimas ve J. Courtés, Semiotics and Language – An Analytical Dictionary, Fransızca’dan çev.: L.

    Crist vd. (Bloomington: Indiana University Press, 1982), s. 287).). Türkçe yazın bu ayrıma dikkat

    etmemekte, ‘semiotic’, ‘semiotics’ sözcüklerini her defasında göstergebilimsel, göstergebilim olarak

    çevirmektedir. Ancak bir bilimin, inceleme nesnesinden farklılığı açıktır ve bu anlamsal farklılık, yapılan

    çevirilerde muğlaklığa neden olmaktadır. Çalışmamızda, bu farklılığa dikkat etmekle birlikte, Türkçe

    yazına sadık kalmak zorunda hissettiğimiz durumlarda bunu açıkça belirteceğiz. 7 Paul Perron, “Semiotics”, The Johns Hopkins Guide to Literary Theory & Criticism, Ed.: Michael

    Groden ve Martin Kreiswirth, (01.09.2005). 8 Ör. bkz. Mehmet Rifat, XX. Yüzyılda Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları-1 - Tarihçe ve Eleştirel

    Düşünceler (İstanbul: Om Yayınevi, 2000), s. 128-9; Gorleé, Göstergebilim ve Çeviri Sorunu, s. 29-35

    (Saussure kaynaklı göstergebilimi ‘dilbilimsel göstergebilim’ olarak isimlendirerek ve bunu genel

    göstergebilimin parçası olarak kabul ederek). 9 Umberto Eco, A Theory of Semiotics (Bloomington: Indiana University Press, 1979), s. 30 n1. Bu

    çalışmada kullanılan göstergebilim kavramı, bu uluslararası kullanımın karşılığıdır.

  • 8

    kullanmaktadır.10 Modern çağda, Peirce İng. semeiotic ve Saussure Fr. sémiologie

    kavramlarını, aynı kökten türetmişlerdir.

    Başka bir şeyi temsil ederek, temsil ettiği şeyin yerini alabilecek nitelikteki her çeşit

    nesne, olgu ve varlık, göstergedir.11 Bu açıdan bir dilin sözcükleri kadar, bir trafik

    levhası ya da bir hastalığın belirtisi olan vücuttaki kızarıklıklar da gösterge kabul

    edilir.12 Göstergebilimsel yaklaşımda göstergeler tek başlarına incelenemez, çünkü

    göstergebilimcilere göre anlam, göstergelerin gösterge sistemleri içindeki ilişkilerinden

    doğar.

    Şüphesiz, gösterge ya da göstergebilim dendiğinde ilk akla gelen dildir. Sadece doğal

    diller (Türkçe, İngilizce, vd.) değil, doğal dillerden yola çıkılarak yaratılmış mors

    alfabesi, sağır-dilsizlerin işaret dili ve diğer yapay diller de, dil kavramı içerisinde

    düşünülmelidir. Dili bildirişim aracı olarak ele aldığımızda, trafik işaretlerinde, belli

    anlamlara gelen bayrak kullanımlarında olduğu gibi bazı mesajların iletilmesi de,

    gösterge sistemleriyle mümkün olmaktadır.

    Ancak göstergebilimin kapsamı, dil veya dil benzeri sistemlerden daha geniştir. Mesaj

    iletme niyeti bulunsun ya da bulunmasın13, herhangi bir gösterge sistemi içerisinde,

    anlamın oluşumu, çeşitli yollarla aktarılması ve kavranması, göstergebilimin

    kapsamında yer alır. Kapsam bu kadar geniş olunca, dilden bilime, hayvan

    hareketlerinden müziğe ve sanata pek çok alan, göstergebilimle bağlantısını kurmak

    zorunda kalmıştır. Eco, göstergebilimin inceleme alanına giren, doğal ve spontan

    bildirişimsel süreçlerden başlayarak daha karmaşık ‘kültürel’ sistemlere kadar giden,

    10 John Locke, İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme, Çev.: Vehbi Hacıkadiroğlu (İstanbul: Kabalcı

    Yayınevi, 2004), s. 495. 11 Eco, A Theory of Semiotics, s. 7. 12 Gösterge kavramı için bkz. Rifat, XX. Yüzyılda Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları-1, s. 129;

    Berke Vardar, Dilbilimin Temel Kavram ve İlkeleri (İstanbul: Multilingual, 1998), s. 73-84; Fatma

    Erkman, Göstergebilime Giriş (İstanbul: Alan Yayıncılık, 1987), s. 8-11; Zeynel Kıran, Dilbilime Giriş,

    Yayına Haz.: Ayşe (Eziler) Kıran (Ankara: Seçkin Yayınevi, 2002), s. 47-59. 13 Doğal göstergeler, jestler ve mimikler de bir anlam taşımakla birlikte bildirişim kastı taşınmaksızın

    gerçekleştirilebilirler; ancak bunlar da göstergebilim çerçevesinde incelenmektedir.

    Genel bir giriş olarak kabul edilebilecek bu kısımda sunduğumuz göstergebilim, daha çok Peirce’ün

    yaptığı tanıma yakın olarak, göstergenin bildirişimsel işlevini aşan bir görünüm arz etmektedir.

  • 9

    hayvan iletişimini inceleyen hayvan göstergebiliminden dokunmayla kurulan iletişime,

    hastalık belirtilerini ve hasta şikayetlerini inceleyen tıbbî göstergebilimden14 matematik

    ve kimyadaki biçimsel dillerin incelenmesine ve kültürel kodların çözülmesine pek çok

    disiplini barındıran bir liste sunmaktadır.15

    1.2. Mantıkçı Hukuk Göstergebilimi

    Charles Sanders Peirce16, göstergebilimin Amerika ayağındaki kurucu isimdir. Peirce

    sonrasında göstergebilimin yaygınlaşmasını sağlayan Charles Morris olmuştur. Ancak

    14 Hasta hikâyelerinin ve hastalık belirtilerinin değerlendirilerek teşhis konması, tıpta ‘semiyoloji’ olarak

    isimlendirilmektedir. 15 Eco, A Theory of Semiotics, s. 9-14. 16 Charles Sanders Peirce (1839-1914): Babası Harvard’da astronomi ve matematik profesörüdür. Dört

    yaşında babasının teşvikiyle matematik, fizik ve mantık, dokuz yaşında ise amcasıyla kimya çalışmaya

    başlar. 19 yaşında, sınıfının en genç öğrencisi olarak Harvard’dan mezun olur. 1861’de Harvard’dan

    Master of Arts, 1863’te ise Harvard Lawrence Scientific School’dan kimya dalında Bachelor of Science

    derecesi alır. 1859-1891 yılları arasında, United States Coast and Geodetic Survey’de çalışır. 1869-1872

    yılları arasında, Harvard’taki rasathanede yaptığı çalışmalarda ulaştığı sonuçların bir kısmı günümüzde de

    kullanılmaktadır. 1879’da Johns Hopkins Üniversitesi’nde mantık dersleri vermeye başlar. Bu dönemde,

    Century Dictionary’ye 16.000 madde yazacaktır. 1863’te yaptığı evlilik, 1875’te karısının kendisini terk

    etmesiyle sonlanır. Ancak fiilen 1883’te boşanabilen Peirce, 1876’dan itibaren boşanmasının hemen

    ardından evleneceği Fransız bir kadınla birlikte yaşamaya başlar. Dönemin koşullarında skandal olarak

    nitelendirilen bu beraberliği, Johns Hopkins’teki işinden olmasına neden olacaktır. 1891’de,

    Pensilvanya’da kendisine miras kalan arsada yaptırdığı ve Arisbe ismini verdiği büyük eve yerleşir.

    Peirce’ün tasarısı, burada bir felsefe topluluğu kurmak, evi de misafirhane olarak kullanmaktır. Ancak

    projesini gerçekleştiremez. 1910 yılına kadar dostu William James’in topladığı yardımlarla hayatını

    devam ettiren Peirce, dostunun ölümünden sonra yokluk içinde yaşayacaktır. Peirce’ün bu dönemde,

    çeşitli konularda pek çok makalesi yayımlanmıştır. Peirce’ün kurmayı tasarlığı felsefî sisteme ilişkin el

    yazmaları, 100 bin sayfa civarındadır. Bkz. Cornelis de Waal, On Peirce (Belmont: Wadsworth, 2001), s.

    2-4; Gorleé, Göstergebilim ve Çeviri Sorunu, s. 36-7; Celal Türer, Charles S. Peirce’ün Pragmatik

    Felsefesi, İstanbul: Üniversite Kitabevi, 2003, s. 13-8; Albert Atkin, “Charles Sanders Peirce”, The

    Internet Encyclopedia of Philosophy, (07.10.2005); Robert Burch,

    “Charles Sanders Peirce”, Stanford Encyclopedia of Philosophy, (07.10.2005).

    Felsefî açıdan önemli eserlerinin bir kısmı, 1931-1935 arasında, sekiz cilt halinde Collected Papers

    başlığıyla yayımlanmıştır. Indiana University-Purdue University Indianapolis bünyesinde kurulan bir

    grupla yürütülmekte olan Peirce Edition Project kapsamında, bugüne kadar her birisi yaklaşık yedi yüz

    sayfa olan altı cilt yayımlanmıştır. Bkz. The Peirce Edition Project, (21.10.05).

  • 10

    Morris’in göstergebilimsel yaklaşımı, tam olarak Peirce’le örtüşmez. Morris, Peirce’ün

    düşüncelerini Viyana Çevresi’nin mantıkçı pozitivizmiyle bağdaştırmayı denemiş ve

    göstergebilimi salt mantık olarak görmüştür. Uzun süre Peirce ve Morris’e mantıkçılar

    tarafından yapılan atıf, Morris’in göstergebilim yorumunu yansıtmaktadır.17

    Peirce daha çok pragmatizmin kurucusu olarak bilinir.18 Peirce’ün, mantıkçı

    göstergebilim olarak bilinen19 kuramı, pragmatizminin de temelini oluşturur. Peirce’ün

    Peirce’ün eserlerinin bir kısmına internet üzerinden de ulaşılabilmektedir. Bkz. Arisbe: The Peirce

    Gateway, (21.10.05); textlog.de - Historische

    Texte & Wörterbücher, (13.10.2005). 17 Nitekim, “dil hakkındaki araştırmaların tümünü içine alan en kuşatıcı işaretlerbilimine … “semiotik””

    diyen ve göstergebilimi sentaks, semantik ve pragmatik şeklinde üç ana bölüme ayıran Grünberg,

    Peirce’ü değil, kendisinin de belirttiği gibi Morris’i izlemektedir (Teo Grünberg, Felsefe ve Felsefî

    Mantık Yazıları (İstanbul: YKY, 2005), s. 102.). Grünberg’e göre felsefe, yapma dilleri inceleyen salt

    semiotik üzerine kurulmalıdır (ibid., 104). Peirce’ün özgün göstergebilim kuramının yeniden ele alınması

    ancak 1950’lere doğru başlayabilmiştir.

    İşaret etmek istediğimiz bir başka nokta, Amerika’daki göstergebilimsel araştırmaların Avrupa’ya ya da

    Avrupa kaynaklı göstergebilimsel yaklaşımlara oranla daha yeni ve cılız olduğudur. Berger bunu şöyle

    anlatıyor: “..Amerika Birleşik Devletleri’nde [bizler] yararcı ve akla uygun olmaya eğilimli[yizdir]” ve

    “anlaşılması güç, kuramsal ve biçimci yöntembilimler [Amerikalılara] uygun değildir. Ayrıca, bir tür

    kültürel geri kalma vardır; Avrupa’daki aydın çevresinde önemli olan akımların Amerika Birleşik

    Devletleri’nde benimsenebilmesi zaman alır. Faulkner’i ve film’i (anlamlı bir sanat biçimi olarak)

    keşfeden kişi Fransızdı ve önemli bir yapıtı burada Peirce ortaya koymuş olsa da, göstergebilimsel

    çözümlemenin, bizim dikkatimizi çekmeden önce Avrupa’da geliştirilmesini ve olgunlaştırılmasını

    beklemek zorundaydık” (Arthur Asa Berger, “Göstergebilimsel Çözümleme”, Kitle İletişiminde

    Çözümleme Yöntemleri, Çev.: N. Bayram (Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Eğitim Sağlık ve Bilimsel

    Araştırma Çalışmaları Yayınları, 1996), s. 13.). Gerçekten de, yapısalcı göstergebilimin bu anlamda bir

    üstünlüğe ve olgunluğa sahip olduğunu iddia etmek mümkündür. Nitekim, son otuz-kırk yıla damgasını

    vuran postyapısalcı ve postmodernist tartışmalar Avrupa merkezlidir ve Kıta Avrupası felsefesi

    kaynaklıdır. Yine, aşağıda göreceğimiz gibi, Amerika kaynaklı Eleştirel Hukuk Çalışmaları mensubu

    araştırmacıların büyük bir kısmı, göstergebilimsel analiz olarak Saussure’ün yapısal dilbilim yaklaşımını

    kullanmaktadırlar. 18 Ancak pragmatizm konusunda da Peirce’e sadece ismen atıf yapılır. Bunun nedenlerinden birisi,

    Peirce’ün pragmatizme ilişkin pek az eser vermesidir. Üstelik, sağlığında pragmatizm üzerine yazdığı

    yazılar, büyük bir felsefî sistemi oluşturma çabası içerisinde olduğundan, dağınık ve karmaşık bir

    görünüm arz etmektedir. Peirce, pragmatizmi popüler hale getiren J. Dewey ve W. James’in

    düşüncelerinin kendi yaklaşımından farklılaşması nedeniyle, ‘pragmatizm’ sözcüğünü kullanmayı

    bırakarak ‘pragmatisizm’i tercih edecektir (John R. Shook, Amerikan Pragmatizminin Öncüleri,

    İngilizce’den Çev.: Celal Türer (İstanbul: Üniversite Kitabevi Yayınları, 2003), s. 26.). 19 Morris’in de etkisiyle mantıkçı göstergebilim olarak tanınan bu akıma verilen ismi benimseyecek,

    ancak incelememizi, Peirce’ün göstergebilim kuramıyla sınırlayacağız.

  • 11

    göstergebilimi, “bir düşünce ya da yargının nasıl imlediğini, bir başka düşünce ve

    yargıyı nasıl doğurduğunu, kararların ve inançların nasıl geliştiğini ve yeni bir bilginin

    nasıl ortaya çıktığını açıklamaya çalışmaktadır”.20 Peirce için göstergebilim, zihnin

    işleyiş tarzını açıkladığından, pragmatist ilkelerle uyumlu olarak, epistemoloji, bilim

    felsefesi, mantık ve metafizik araştırmalarının hem temeli hem de ayrılmaz bir

    parçasıdır; zira insan ancak göstergeler vasıtasıyla düşünebilir.

    Peirce, Amerikan Hukuksal Gerçekçiliği üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Peirce ve

    Hukuksal Gerçekçiliğin öncüsü sayılan O. W. Holmes, bir fikir kulübünde birlikte

    bulunmuşlardır ve ortaya koydukları düşünceler arasında önemli benzerlikler

    bulunmaktadır. Bunun yanında Peirce, pragmatizmin kurucusu olarak da Hukuksal

    Gerçekçiliği etkilemiştir. Hukuksal Gerçekçiliğin önemli temsilcilerinden J. Frank ve K.

    Llewellyn’in görüşlerinin şekillenmesinde pragmatizmin, özellikle de J. Dewey’in

    önemli rolü bulunmaktadır. Ayrıca F. Gény, Peirce etkisini, Kıta Avrupası hukuk

    düşüncesine taşımıştır.21

    Peirce’ün hukuk göstergebilimi tartışmalarında ihmal edildiğini söylemek mümkündür.

    Örneğin, Avrupa ve Amerika kaynaklı hukuk tartışmalarına ilişkin en kapsamlı

    incelemelerden birisi olarak kabul edilebilecek Lloyd’s Introduction to Jurisprudence’ın

    1526 sayfalık 2001 baskısında bile, Göstergebilim ve Hukuk Kuramı başlığı altında

    Peirce’ten ismen dahi bahsedilmezken22, Peirce’e tek bir yerde, pragmatizm ve

    Bununla birlikte, belki de, Peirce’ün göstergebilimine mantıkçı yerine matematiksel demek daha doğru

    olurdu. Zira Peirce’e göre tüm bilimlerin temeli matematiktir. Bu görüşüyle Peirce, Frege ve Russell’ın

    temsil ettiği mantıkçılık denen anlayışın karşısında yer alır. Frege ve Russell’a göre tüm matematik birkaç

    temel mantık yasasından çıkarılabilirdi. Oysa Peirce, biçimsel mantığın matematiğin temeli değil,

    yalnızca bir dalı olduğunu savunacaktır. Peirce’e göre matematik gerçekliğe uygulanabilirliklerinden

    bağımsız olarak ideal ya da salt hipotetik yapılardan zorunlu sonuçlar çıkaran bir disiplindir. Biçimsel

    mantıktan ayrı olarak, doğru muhakemenin kuramı olan mantık ise, normatif bir bilimdir. Doğru

    muhakeme kuramıyla uğraşan mantıkçı, bazı önermelerin ya da hipotetik durumların zorunlu sonuçlarını

    ortaya koyan matematikçiye dayanmak zorundadır. Bu açıdan bir fizikçiden ya da iktisatçıdan farkı

    yoktur. Bkz. de Waal, On Peirce, s. 6-8. 20 Kevelson, The Law as a System of Signs, s. 4. 21 ibid., s. 54-5. 22 M. D. A. Freeman (ed.), Lloyd’s Introduction to Jurisprudence (Londra: Sweet & Maxwell Ltd,

    2001), s. 1261-4.

  • 12

    Amerikan Hukuksal Gerçekçiliği ilişkisi bağlamında rastlanır23. Peirce ve hukuk

    ilişkisini 1970’lerden itibaren yeniden kurarak, Amerika’da bir hukuk

    göstergebiliminden24 bahsedilmesini olanaklı kılan Roberta Kevelson olmuştur25. Bu

    23 ibid., s. 800. 24 Çalışmamızın sınırları dışında yer alan, salt mantıksal bakış açısıyla geliştirilmiş bir hukuk

    göstergebiliminden de bahsetmek mümkündür. Bu noktada öncelikle anılması gereken, Morris’in çizdiği

    çerçevede göstergebilimi hukuka uygulayan çalışmalardır. Bu çalışmaların başında, Felix E.

    Oppenheim’ın ‘Outline of a Logical Analysis of Law’ (1944) başlıklı makalesi gelmektedir. Oppenheim,

    doğal dilde somutlaşan hukuk normlarını bir örnekçe dil kurarak mantıksal analize tabi tutmuştur.

    Oppenheim’a göre, “mantıksal analizin hukuk bilimine uygulanması için, “hukukun bir dil olarak

    görülebileceğini ortaya koymamız gerekmektedir.” Aynı zamanda dilsel göstergelerle dilsel olmayan

    göstergeleri de birbirinden ayırmamız gerekir. Hukuk olarak ifade edilmiş her şey bunlardan birincisine

    karşılık gelir: genel itibariyle doğal dilde ifade edilmiş (İngilizce, İspanyolca, Fransızca, vs.) hukuksal

    kurallar, kararlar, düzenlemeler. Şunlar ise ikincisine aittir: bir polisin düdük çalması, trafik ışıkları,

    mimikler; bunların hepsi bir “sözcük diline” çevrilebilir. Bu perspektiften bakıldığında “belirli bir

    zamandaki belirli bir topluluğun hukuku, bu andaki topluluğun hukuki kurallarını, kararlarını, emirlerini

    ifade eden bir dil kurmuş olan önermeler topluluğu” olarak düşünülebilir. Dolayısıyla, hukuk sistemleri,

    hukuki önermelerden oluşmuştur ki bunlar hukuk biliminin “hukuk tümceleri hakkındaki tümceler”

    içermesinin sebebidir. Hukuk dil olarak anlaşıldığında iki farklı bilimin inceleme konusu olabilir: (a)

    hukukun görgül bilimi, ki hukuk tümceleri ile onları yaratan, yorumlayan ve uygulayan insanlar

    arasındaki ilişkiyi inceleyecektir; bu yaygın bilim türünün örnekleri sosyoloji ve tarihtir. Burada hukuk

    “toplumsal bir fenomen” olarak “fiili hukuk” olarak görülmektedir ve “insanlar niçin hukuk kurallarına

    uyar veya onlara karşı gelir” türü sorulara yanıt verecektir; (b) hukukun mantıksal analizidir, kendisini

    hukuki önermelerin mantıksal yönü ile ilgili görür. Bu görevi yerine getirmek için, “belirli bir zamanda

    belirli bir topluluğun pozitif hukukunu ifade eden ‘verili’ tümceler grubuna karşılık gelen basitleştirilmiş

    bir” dil kurulmalıdır. Mantıksal analiz hukukçuların nasıl düşündükleri ile ilgilenmez; bu ikinci tip

    çalışma daha çok psikoloji ya da görgül bilime karşılık gelir. Mantıksal analiz daha çok hukukun bazı

    esaslı unsurlarının daha iyi anlaşılabilmesi için bir araçtır. Bağımsız olarak düşünüldüğünde, her ikisi de

    kısmi bakış açıları oluştururlar; birlikte görüldüklerinde, aynı fenomenle ilgilenen tamamlayıcı

    bilimlerdir”. Oppenheim hukuk göstergebilimini şu şekilde tanımlar: “Göstergeler ile onları kullananlar

    arasındaki ilişkinin görgül incelemesi betimsel edimbilimin çalışma konusudur. Önermelerin

    geçerliklerinin edimsel koşullarının mantıksal çalışması da salt edimbilime ve salt anlambilim ve salt

    sözdizimiyle birlikte mantıksal analize aittir –buna bazen göstergebilimsel de denir. Hukukun görgül

    bilimi betimsel edimbilime bir örnektir; hukukun mantıksal analizi salt edimbilim, anlambilim ve

    sözdizimi ile ilgilenir” (Roque Carrión-Wam, “Semiotica Juridica”, Semiotics, Law and Social Science,

    Ed.: Domenico Carzo ve Bernard S. Jackson (Roma: Gangemi Editore & The Liverpool Law Review,

    1985), s. 24-32.).

    Georges Kalinowski de aynı çizgide yer alır. Kalinowski’nin mantıkçı hukuk göstergebilimine ilişkin

    görüşleri, Introduction a la logique juridique, (1965, 1978), isimli kitabında yer almaktadır.

    Kalinowski’ye göre, hukuk göstergebiliminin ve mantığının amacı ve önemi, bu bilimlerin, hukuk dilinin

    kuramları ya da teknikleri olarak tüketilmediği, ancak “göstergebilimin, farklı hukuk bilimlerinin

    yenilenmesine, sorunlara olan yaklaşımlarına yeni bakış açıları önermesi ve araştırmalarında yeni ve

  • 13

    çerçevede, hukuk ile toplum ve toplumsal kurumlar arasındaki ilişki; hukuksal

    usavurmanın yapısı; mantık, ahlâk ve değer ilişkisi; ve İngiliz Analitik Pozitivizminin

    hukuk algısı tartışma konusu yapılmaktadır.26

    1.3. Yapısalcı Hukuk Göstergebilimi

    Avrupa’da göstergebilim, Ferdinand de Saussure’ün27 modern dilbilimi kurarken28,

    dilbilimi göstergebilimin alt dalı olarak kabul etmesiyle attığı temellerle başlar. Roman

    güçlü bir ışık sunmasıyla katkıda bulunabileceği” gerçeğinde yatmaktadır. “Bundan başka, (derin

    farklılıkları bulunduğundan ötürü) hukuk felsefesi ile karıştırılmaması gereken hukuk mantığı ve hukuk

    göstergebilimi, halen onunla bağlantılı olmaya devam etmektedir. Sahip oldukları değer sadece hukuk

    biliminin yenileyicisi olmalarında değil aynı zamanda hukuk felsefesi için yeni bir bilimin başlangıcını da

    oluşturmalarında bulunmaktadır” (ibid., s. 33.).

    Nihayet, H. von Wright’ın deontik mantık çalışmaları da, genelde normatif önermelerin, özelde de hukuk

    önermelerinin mantıksal analizi açısından büyük önem taşımaktadır. Deontik mantık, klasik mantık

    açısından doğru/yanlış olamayan normatif önermeleri mantık alanına dahil etme çabasıdır ve von Wright,

    geliştirdiği semantik modellerle, normların mantıksal analizinin mümkün olabileceğini göstermiştir.

    Ayrıntılı bilgi için bkz., A. Halûk Atalay, Hukuksal Uslamlamanın Formelleştirilmesi,

    Yayımlanmamış doktora tezi (İstanbul, 1998), s. 27 vd.

    Hukuk ve mantık ilişkisi için ayrıca bkz. Yasemin Işıktaç, Hukuk Normunun Mantıksal Analiz ve

    Uygulaması (İstanbul: Filiz Kitabevi, 1999). 25 Genel olarak bkz. Kevelson, The Law as a System of Signs; Roberta Kevelson, Charles S. Peirce’s

    Method of Methods (Amsterdam/Philadelphia: John Benjamins Publishing Company, 1987); Roberta

    Kevelson, Peirce, Science, Signs, Semiotics and the Human Sciences, C. 9 (New York: Peter Lang

    Publishing, 1996). 26 Kevelson, The Law as a System of Signs, s. 11-2. 27 Mongin-Ferdinand de Saussure (1857-1913): Cenevre’de doğan Saussure, 1875’te fizik ve kimya

    eğitimi almaya başlar, ancak dile duyduğu ilgi nedeniyle (on beş yaşında, anadili Fransızca’nın yanında,

    Almanca, İngilizce, Yunanca ve Latince bilmektedir) 1876’da dil öğrenimi için Leipzig’e ve Berlin’e

    gider. 1880’de Sanskritçe üzerine hazırladığı doktora tezini savunur. 1880-1891 arasında Paris’te kalır.

    1891’de Cenevre’ye dönerek Cenevre Üniversitesi’nde önce karşılaştırmalı dilbilgisi ve Sanskritçe

    dersleri, 1907’den itibaren de genel dilbilim dersleri verir. Bkz. Rifat, XX. Yüzyılda Dilbilim ve

    Göstergebilim Kuramları-1, s. 22-4; Jonathan Culler, Saussure, İngilizce’den çev.: Nihal Akbulut

    (İstanbul: Afa, 1985), s. 13-6; Berke Vardar, “Ferdinand de Saussure ve ‘Genel Dilbilim Dersleri’”,

    Genel Dilbilim Dersleri, Ferdinand de Saussure, Fransızca’dan çev.: Berke Vardar (İstanbul:

    Multilingual, 1998) içinde sunuş yazısı, s. 8-10; Savaş Kılıç, Saussure Dilbiliminin Felsefî Kaynakları,

    Yayımlanmamış yüksek lisans tezi (İstanbul, 2002), s. 9-12. 28 Saussure’ün dilbilim (ve göstergebilim) çalışmalarında çığır açan yapıtı, Course de Linguistique

    Générale (Ferdinand de Saussure, Genel Dilbilim Dersleri, Fransızca’dan çev.: Berke Vardar (İstanbul:

  • 14

    Jakobson29 ve Louis Hjelmslev30 gibi dilbilimcilerin büyük katkısı olmakla birlikte,

    göstergebilim adını taşıyan çalışmalar ancak 1960’larda başlayabilmiştir.31

    Göstergebilimin Avrupa’daki en büyük temsilcisi, Paris Göstergebilim Okulunun

    kurucusu olan A. J. Greimas’tır.32 Yapısalcı göstergebilim olarak bilinen akım, sadece

    Multilingual, 1998) - bundan sonra Dersler), ölümünden sonra, öğrencilerinin tuttuğu notlardan yola

    çıkılarak 1916’da yayımlanmıştır. Dersler’in Saussure’ün düşüncelerini ne kadar yansıttığına ilişkin bir

    tartışmaya girmeyeceğiz. Yine de belirtmek gerekiyor ki, 1957’de Saussure’ün Dersler’e ilişkin kendi

    notlarının, 2002’de de ders verdiği dönemden önce tuttuğu notların yayımlanmasıyla, hem yayımcıların

    müdahalesinin hem de bu müdahaleyle yaratılmış Dersler’in yapısalcı yorumunun, Saussure’ün

    düşüncelerinin çarpıtılmış bir sunumu olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu tartışmalar için bkz. Savaş Kılıç,

    “Saussure’ü Yeniden Okumak”, Siyahî, S. 4, 2005, s. 66; Simon Bouquet, “Saussure’ü Okumaya Giriş”,

    Çev.: Savaş Kılıç, Siyahî, S. 4, 2005, s. 67-9.

    Metin içerisinde, özel bir vurgu olmaksızın Saussure’e gönderme yaptığımızda, Dersler’in Saussure’üne

    işaret edeceğiz. 29 Bkz. Umberto Eco, “The Influence of Roman Jakobson on the Development of Semiotics”, Classics of

    Semiotics, Ed.: M. Krampen vd. (New York ve Londra: Plenum Press, 1987), s. 109-27. 30 Bkz. Jürgen Trabanat, “Louis Hjelmslev: Glossematics as General Semiotics”, Classics of Semiotics,

    Ed.: M. Krampen vd. (New York ve Londra: Plenum Press, 1987), s. 89-108. Ayrıca bkz. Louis

    Hjelmslev, “Anlatım ve İçerik”, Çev.: G. Işık, Yirminci Yüzyıl Dilbilimi, Ed.: Berke Vardar (İstanbul:

    Multilingual, 1999), s. 180-7; Louis Hjelmslev, “Dilsel Dizgeler ve Dil Dışı Dizgeler”, Çev.: G. Işık,

    Yirminci Yüzyıl Dilbilimi, Ed.: Berke Vardar (İstanbul: Multilingual, 1999), s. 192-5. 31 Vardar, Dilbilimin Temel Kavram ve İlkeleri, s. 89. 32 Algirdas Julien Greimas (1917-1992): Litvanyalı anne babadan Rusya’da doğan Greimas,

    Litvanya’daki lise eğitimi sonrasında, yine Litvanya’da, Kaunas Üniversitesi’nde hukuk eğitimine başlar.

    Daha sonra Fransa’ya giderek 1939’da Grenoble Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden mezun olur.

    1940’ta tekrar Litvanya’ya dönerek öğretmen ve editör olarak çalışır, dergilerde edebiyat eleştirileri ve

    kültürel eleştiri temelli yazılar yazar. Savaş nedeniyle 1944’te Fransa’ya gider ve Sorbonne’da edebiyat

    doktorası yapar. Tezi, daha sonra Roland Barthes tarafından popülerleştirilecek olan ‘modanın sözcük

    dağarcığı’ konusundadır. 1949-1958 arasında, Mısır İskenderiye Edebiyat Fakültesi’nde Fransız dili tarihi

    dersleri verir. Burada, Roland Barthes’la tanışır ve onu Roman Jakobson’un dilbilimsel yaklaşımıyla

    tanıştırır. 1958’de Türkiye’ye gelen Greimas, Ankara Üniversitesi’nde (1958-1962) ve İstanbul

    Üniversitesi’nde (1960-1962) dilbilim ve anlambilim dersleri verir. 1965’te, Paris l’École pratique des

    hautes études’de, Genel Anlambilim Kürsüsü’nün yöneticiliğini alır.

    1966’da yayımlanan Sémantique structurale [Yapısal Anlambilim] isimli yapıtı, Paris Göstergebilim

    Okulu olarak adlandırılacak akımın doğuşuna neden olur. Du sens [Anlam Üzerine] (1970), Maupassant.

    La sémiotique du texte [Maupassant. Metnin Göstergebilimi] (1976), Sémiotique et sciences sociales

    [Göstergebilim ve Toplum Bilimleri] (1976), Sémiotique. Dictionnaire raisonné de la théorie du langage

    (J. Courtés’le birlikte) [Göstergebilim. Dilyetisi Kuramının Açıklamalı Sözlüğü] (1979) ve Du sens II

    [Anlam Üzerine II] (1983) önemli yapıtları arasındadır. Bkz. Rifat, XX. Yüzyılda Dilbilim ve

    Göstergebilim Kuramları-1, s. 200-10; Marvin Katilius-Boydstun, “The Semiotics of A. J. Greimas: An

  • 15

    yapısal dilbilimle değil, C. Lévi-Strauss’un temsil ettiği Fransız yapısalcılığıyla da

    yakından bağlantılıdır. Lévi-Strauss, yapısal dilbilimin analiz yöntemini, dilbilimin

    dışına çıkararak, sosyal bilimlerin tümü için kullanılması olanaklı bir yöntem haline

    getirmiş ve ilerlemeci paradigmaya bağlı antropolojinin çehresini, ilkel toplulukların

    kültürlerinin yapısal özelliklere sahip olduğunu göstererek değiştirmiştir.

    Greimas’ın “Analyse sémiotique d’un discours juridique” [Hukuk Söyleminin

    Göstergebilimsel Analizi]33 başlıklı çalışması, yapısalcı göstergebilimin, hukuk

    söyleminin analizinde kullanılışını temsil eder. Greimas bu analizinde, hukuku

    bildirişimsel bir olgu olarak görerek, hukuk söylemini anlatı grameri34 açısından

    incelemiştir. B. S. Jackson’ın, Greimas’ın bu incelemesini ve yapısalcı göstergebilimin

    genel ilkelerini İngilizce yapılan hukuk kuramı tartışmalarına taşımasıyla35, Kıta

    Avrupasında da hukuk göstergebilimi, ayrı bir çalışma alanı olarak ortaya çıkmıştır.

    Paris Göstergebilim Okulu, yapısal dilbilimin ve yapısalcılığın ufkunu genişletmiş,

    anlam üretim ve naklinin koşullarını ele almıştır. Üst-bilim olma iddiasında olan ve bu

    yolda ihtiyaç duyduğu terminolojiyi, kapsamlı bir sözlükle36 oluşturan okul, ilkesel

    olarak gösterge sistemlerini konu almakla birlikte, uygulamalar, çoğunlukla edebiyat ya

    da metin merkezli olmuştur. Bunun bir nedeni, Greimas’ın düşüncelerinde önemli bir

    yere sahip olan Saussure’ün dile verdiği önemdir. Saussure’e göre dil, anlatım

    Introduction”, Lituanus – Lithuanian Quarterly Journal of Arts and Sciences, C. 36, N. 3, 1990,

    (24.10.04). 33 Algirdas Julien Greimas (Eric Landowski’nin katkısıyla), “The Semiotic Analysis of Legal Discourse:

    Commercial Laws That Govern Companies and Groups of Companies”, The Social Sciences: A

    Semiotic View, Algirdas Julien Greimas (Minneapolis: University of Minnesota Press, 1990), s. 102-38.

    34 Yunanca aslı γραμματική – harf sanatı- olan gramer, öncelikle, sözcüklerin

    biçimlerinin değişim ve tümce içindeki birleşim kurallarına işaret eder. Aynı zamanda, bu kuralların

    incelenmesine ya da bu incelemeye ilişkin kitaplara da gramer ismi verilir. TDK Türkçe Sözlük, gramer

    için, “1. Dil bilgisi. 2. Dil bilgisi kitabı.” karşılığını veriyor (Türkçe Sözlük - C. 1, Türk Dil Kurumu

    (Ankara: TDK Basım Evi, 1998), s. 895). Dil bilgisini ise “Bir dilin ses, biçim ve cümle yapısını inceleyip

    kurallarını tespit eden bilim” şeklinde tanımlıyor (ibid., s. 589.). Açık bir şekilde bu tanımlamalarda

    öncelik, kurallara değil, kuralları inceleyen disipline verilmektedir. Oysa bu çalışmada gramer, bir dilin

    (başka bir ifadeyle göstergesel sistemin) kuralları anlamında kullanılacaktır. ‘Dil bilgisi’ ifadesi de ilk

    başta kuralı değil kuralın bilgisini çağrıştırdığı için, gramer’i kullanacağız. 35 Bernard S. Jackson, Semiotics and Legal Theory (Liverpool: Deborah Charles Publication, 1987). 36 A. J. Greimas ve J. Courtés, Semiotics and Language – An Analytical Dictionary.

  • 16

    dizgelerinin en karmaşığı, en yaygın olanı ve en belirginidir. Dolayısıyla, dilbilim “her

    türlü göstergebilimin genel örneği olabilir”.37 Saussure’ün dil vurgusundan etkilenen

    Saussure sonrası Kıta Avrupası göstergebilim çalışmaları, ‘dil’ kavramından vazgeçmek

    istemeyecek, göstergebilim (ya da yapısal dilbilim) dil dışı alanlara uygulanmak

    istendiğinde, yine ‘dil’e başvurulacaktır. Hatta, Saussure’ün tasarısının ve

    göstergebilimin varlık koşulunun tam tersine Barthes, göstergebilimin, dilbilimin alt

    dalı olması gerektiğini bile söyleyebilecektir.38 Bu dar görüşten ne kadar kurtulmuş

    olursa olsun, Avrupalı göstergebilim, bir metin göstergebilimi olarak ortaya çıkar.

    Metnin olmadığı yerde, inceleme nesnesini (tiyatro, hukuk, resim, vs.) bir metin gibi

    okumayı teklif eder.

    Dış dünyaya gönderme yapmayan bir dil anlayışını kabul eden yapısalcı göstergebilim,

    anlam üretiminin biçimsel nitelikleri üzerinde durmaktadır. Okul, Saussure’ün, anlamın

    tümce içinde yaratılması boyutunda ortaya koyduğu dizisel ve dizimsel eksenleri,

    tümcelerin bir araya gelerek oluşturduğu daha büyük yapılarda, söylemsel boyutta ele

    alarak, en soyuttan en somuta giden “Üretici Yörünge” kurgusuyla, söylemsel anlamın

    oluşumunu açıklamaya çalışmıştır. Okulun yarattığı ve yaygınlaştırdığı anlatı izlencesi

    örnekçesi, kutsal metinlerden her türlü edebiyat eserine ve bildirişim faaliyetine

    uygulanabilen, söz konusu eserlerdeki derin yapıyı ortaya çıkaran bir araç olmuştur.39

    1.4. Çalışmanın Kapsamı

    Yukarda belirttiğimiz gelenekler açısından hukuk göstergebilimi, ancak otuz yıl kadar

    öncesine giden genç bir araştırma alanıdır. Genel olarak göstergebilimin Türkçe yazına

    yansıması, sadece yapısalcı göstergebilim açısından ve ağırlıklı olarak edebiyat ve

    iletişim alanlarında gerçekleşmiştir. Türkçe yazında Peirce eksenli mantıkçı

    37 Saussure, Genel Dilbilim Dersleri, s. 113. 38 Roland Barthes, Göstergebilimsel Serüven, Çev. M. Rifat ve S. Rifat (İstanbul: YKY, 2004), s. 24. 39 Türkçe yazında göstergebilimsel uygulamalar, birkaç istisna dışında, Paris Göstergebilim Okulunu

    yansıtır. Anlatı izlencesi modelinin kullanılmasında ör. bkz. Tahsin Yücel, Anlatı Yerlemleri (İstanbul:

    YKY, 1995); Tahsin Yücel, Yazının Sınırları (İstanbul: YKY, 1999); Mehmet Rifat, Genel

    Göstergebilim Sorunları – Kuram ve Uygulama (İstanbul: Alaz Yayınları, 1982), s. 125-235; Hilmi

    Uçan, Edebiyat Bilimi ve Eleştiri (Ankara: Hece Yayınları, 2003), s. 87-217; Seçil Büker ve Ayşe

    (Eziler) Kıran, Reklamlarda Kadına Yönelik Şiddet (İstanbul: Alan Yayıncılık, 1999), s. 61-135.

  • 17

    göstergebilimin işlenmemiş olması, yapısalcı göstergebilimin ise söz konusu alanlarla

    sınırlı kalınarak incelenmesi, hukuk göstergebilimini konu alan bir inceleme için, bazı

    ön açıklamaların yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu amaçla, hukuk göstergebiliminin

    en genel şekliyle gösterilmesinin ve çalışmanın kapsamının belirlenmesinin ardından

    Türkçe yazında üzerinde çok durulmayan göstergebilimsel araştırmanın aklın yapısını

    ortaya çıkarmayı amaçlayan tasarısı ile, her iki gelenek açısından gösterge kavramının

    incelenmesi bir genel giriş niteliği taşıyan Birinci Bölüm içerisinde yer alacaktır.

    Çalışmanın ikinci bölümü, yapısalcı hukuk göstergebiliminin derin yapı araştırmasını

    konu edinmektedir. Yapısalcı göstergebilim, Marx’ın toplum, Freud’un birey için

    yaptığı ‘görünmeyen’in, ‘altta kalan’ın ortaya çıkarılması çabasını paylaşmaktadır. Bu

    hedefin belirlenmesinde, Lévi-Strauss’un kültür araştırmalarına uyguladığı yapısal

    analiz çıkış noktası oluşturur. Her ne kadar Lévi-Strauss göstergebilimle değil

    yapısalcılıkla anılsa da, toplumun bilinçdışını keşfetmeye yönelmesi ve uyguladığı

    yöntemin göstergebilimsel analiz yöntemiyle büyük benzerlik taşıması, ulaştığı

    sonuçları hukuk göstergebilimi açısından önemli kılmaktadır.

    Son dönemde, hukuk analizinde hukukun ya da hukuksal metinlerin bir anlatı (İng.

    narrative) olarak ele alınmasını savunan bazı araştırmacılar, anlatıbilimin (İng.

    narratology) ilke ve yöntemlerini inceleme konularına uygulamaktadırlar. Paris

    Göstergebilim Okulu da, anlatıbilim çalışmaları içerisinde önemli bir yere sahiptir ve

    Okulun geliştirdiği göstergebilimsel anlatı analizi, bizzat Greimas tarafından bir hukuk

    metnine, hukuk söyleminin analizi olarak uygulanmıştır. Yapısalcı hukuk

    göstergebilimi, bu yöntemle, hukukun derin yapısını ortaya çıkarmaya çalışmaktadır.

    İdeoloji ve hukuk ilişkisi, hukuka eleştirel yaklaşmayı teklif eden araştırmacılarca sıkça

    dile getirilen bir konudur. Modern dönemin savunduğu hukuk anlayışı, hukuku tarafsız

    ve toplumdaki diğer normatif sistemlerden üstün bir kurum olarak görme

    eğilimindeyken, eleştirel hukukçular, hukukun tarafsız olmadığını, belli bir ideolojiyi

    yansıttığını savunmaktadırlar. Yapısalcı hukuk göstergebilimi de, metnin/anlatının derin

    yapısını ortaya çıkarmak suretiyle, hukuksal düzenlemelerin, görünürdeki anlamın

    ötesinde ne tür ideolojik unsurları barındırdığını ortaya çıkardığını savunmaktadır. Bu

    açıdan yapısalcı hukuk göstergebilimi, hem Eleştirel Hukuk Çalışmalarıyla hem de

    söylem analiziyle ortak özellikler barındırır. Ancak yapısalcı göstergebilimin ideoloji

  • 18

    kavramına yüklediği anlamla, eleştirel hukukçuların ideolojiyi ele alış ve göstergebilimi

    kullanış tarzlarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

    Üçüncü Bölüm ise, hukuk göstergebilimini geleneksel hukuk felsefesi yaklaşımları

    açısından değerlendirmekte ve salt analiz olmak dışında hukuk uygulaması için

    getirebileceği yenilikleri araştırmaktadır. Bu bölümde, hem yapısalcı hem de mantıkçı

    göstergebilimin temel önermeleri açısından bir değerlendirme yapılmaktadır.

    Hukuk göstergebilimi, hukuku bildirişimsel bir süreç, bir gösterge sistemi olarak

    görmekle, hukukun ‘neliği’ne yönelmiş hukuk felsefesi tartışmaları içerisinde hem

    doğal hukuku hem de hukuksal pozitivizmi karşısına alır. Bu durum yapısalcı

    göstergebilim açısından biraz muğlak olmakla birlikte, mantıkçı göstergebilim açıkça

    hukuksal gerçekçilikle aynı saftadır. Greimas’ın yaptığı hukuk söylemi analizi, belli

    açılardan hukuksal pozitivizmi diğer hukuk okullarından ayıran temel özelliklerle ortak

    noktalar taşır, ancak bazı yazarlar yapısalcı hukuk göstergebilimini, hukuksal

    pozitivizme karşı bir eleştiri olarak kabul ederken, aynı zamanda hukuksal gerçekçilik

    ve Eleştirel Hukuk Çalışmalarıyla aynı aileye mensup kabul etmektedirler.

    Hukuksal usavurmanın klasik mantıktaki kıyas (tasım) uyarınca işlediği genel bir

    kabuldür. Bununla birlikte, mantıkçı göstergebilimin kıyas mantığına yönelttiği

    eleştiriler hukuk göstergebilimi ve hukuksal usavurma açısından değerlendirme konusu

    yapılmaktadır. Yargıçların ve diğer hukuksal aktörlerin zaman zaman bilinçsizce

    uyguladığı usavurma yöntem ve ilkelerinin göstergebilimsel açıdan incelenmesi,

    hukukta karar verme sürecini aydınlatacak ve geliştirecek yenilikler taşımaktadır. Bu

    şekliyle, hukuksal usavurmanın hukuka has özelliklere sahip olmadığı, hatta farklı

    hukuk sistemlerinde dahi aynı usavurma ilkelerinin geçerli olduğu, farklılığın tarihsel

    nedenlerle bazı öze ilişkin olmayan tekniklerde ortaya çıktığı savunulabilir.

    Hukuk önermelerinin uygulanması, yorumlamayı zorunlu kılmaktadır. Zira hukuk

    önermeleri, kısa ifadelerle, hiçbir zaman birbirinin aynı olamayacak olayları kapsamaya

    yönelmiştir. Pek çok nedenden dolayı hukuk uygulayıcısı, mevcut hukuk kurallarını

    karşısındaki olaya uygularken yorum yapmak zorunda kalır. Hatta, bir önermeyi

    anlamak, bizatihi bir yorumlama faaliyetidir. Hukuk göstergebiliminin aklın çalışma

    yapısına ve dil dışı gerçeklikle dil ilişkisine ilişkin görüşleri, doğru bir yorumun nasıl

  • 19

    olacağını göstermese bile, yorum faaliyetinin yapısı hakkında fikir vermek suretiyle, bu

    zorunlu ve kaçınılmaz işlem üzerindeki düşüncelerimize ışık tutmakta, hukukun ‘neliği’

    sorununa, hukuksal gerçekçilik lehine bir yaklaşım getirmektedir.

    Çalışmanın kapsamına neleri dahil ettiğimizi bu şekilde belirlemenin yanında, neleri

    dahil etmediğimize de işaret etmemiz gerekiyor. Zira, ‘göstergebilim’, ‘dilbilim’,

    ‘yapısalcılık’, ‘söylem’ gibi kavramların ilk bakışta göze çarptığı bir metinde bulunması

    umulan bazı konu ve isimler, bilinçli bir şekilde bu çalışmada yer almamaktadır.

    İngilizce ve Türkçe yazında göstergebilimle ilgili herhangi bir açıklama, genellikle,

    Roland Barthes’a yer ayırmaktadır. Barthes adının Türkçe yapılan göstergebilimsel

    tartışmalarda, göstergebilimle uğraşan az sayıdaki araştırmacıdan bir kaçının Barthes’ı

    konu alan çalışmalar yapmasına bağlı olarak, nisbeten daha sık geçtiğini söylemek

    mümkündür. Bununla birlikte, Barthes, göstergebilimi dilbilime tabi kılmakla, genel

    göstergebilimsel anlayışın bizim tespit ettiğimiz eğilim ve tasarısına karşıt bir tutuma

    girmiştir. Ayrıca, özellikle S/Z’den sonra da, artık yapısalcı ya da göstergebilimci olarak

    değil, postyapısalcı olarak anılır olmuştur.40

    Saussure’ü takip eden Avrupalı dilbilimciler, genel olarak yapısalcı olarak nitelenen

    ancak kendi içinde bölünmeler yaşayan (ör. A. Martinét’nin ve E. Benveniste’nin

    dilbilimsel yaklaşımları) bir gelenek yaratmışlardır. Bu gelenekle bağlantılı Prag

    Dilbilim Çevresi (R. Jakobson, N. Trubetskoy), Kopenhag Dilbilim Okulu (V. Bröndall,

    L. Hjelmslev, H. J. Uldall) gibi grupların yanında, doğrudan yapısalcı olmasa bile,

    benzer görüşler taşıyan, yapısalcı dilbilimin ve göstergebilimin gelişimine katkı

    sağlayan Ruç Biçimcileri, Polonya göstergebilim okulu gibi pek çok okul, akım ve isme

    çalışmada yer vermek mümkün olabilirdi. Ancak kapsamın bu derece geniş tutulması,

    göstergebilimin ana hatlarının gözden kaçırılmasına neden olabileceği gibi, zaten

    Türkçe’de ilk kez ele alınması nedeniyle salt hukuk göstergebiliminin sınırlarını

    zorlayan çalışmayı daha da karmaşık hale getirecekti. Böylece, söz konusu okul ve

    isimlere, ancak birkaç yerde gönderme yapmak suretiyle değinmiş olacağız.

    40 Susana Onega ve José Angel García Landa, Antatıbilime Giriş, Çev.: Y. Salman ve D. Hakyemez

    (İstanbul: Adam Yayınları, 2002), s. 14 (“S/Z çoğu zaman yapısalcılık-sonrası [postyapısalcı] anlatı

    çözümlemesinin ilk bildirgesi olarak görülür…”).

  • 20

    Dil üzerine yapılan tartışmalar, sadece Saussure kaynaklı modern dilbilimle ya da

    yapısalcılıkla sınırlı değildir. 20. yy, dil ve iletişim çalışmalarının egemenliğindedir ve

    dil felsefesi konusunda çok önemli bir devrime tanıklık etmiştir. Bu devrimi

    gerçekleştiren Analitik Felsefe, anlam konusundaki dikkate değer görüşleriyle mantıkçı

    pozitivizm, iletişim kuramları/felsefesi ve dil felsefesi yaklaşımları konumuzu oluşturan

    göstergebilimin dil ve gerçeklik ilişkisi hakkındaki kabullerine bazen paralel bazen

    karşıt önemli görüşler ileri sürmüşlerse de, dil felsefesine yönelen bir genişleme,

    çalışmamızın sınırlarının aşılması anlamına gelecektir. Dolayısıyla, L. Wittgenstein, G.

    Frege, J. L. Austin, A. Ayer, J. Searle, A. Tarski, W. Quine, D. Davidson gibi

    felsefecilere yer vermeyeceğiz. Türkçe’de henüz ayrıntılarıyla incelenmemiş modern dil

    felsefesi ile bu felsefî yaklaşımın hukuk açısından gündeme getirebileceği sonuçlar,

    başka bir çalışmanın konusu olmak durumundadır.

    Yapısalcılık, bizi, yapısalcı göstergebilime kaynaklık etmesi yönüyle ilgilendirmektedir.

    Bu açıdan, yapısalcı dilbilimin temel taşlarına ve Lévi-Strauss’un yapısalcı kültür

    analizine değinmenin dışında, ayrıntılı bir tartışmaya girmeyeceğiz. Asıl konumuzun

    hukuk göstergebilimi olması ve hukuk kuramı ile siyaset biliminin oldukça yakın

    durması nedeniyle, yapısalcılığın diğer önemli isimlerini değilse bile L. Althusser’i

    konu edinmemiz gerektiği düşünülebilir. Yapısalcılığın siyaset bilimindeki temsilcisi

    sayılan Althusser, hem ideoloji hukuk ilişkisine hem de ideolojinin yapısallığı

    dolayımında hukuk toplum ilişkisine dair önemli açılımlar getirmekle birlikte, hukuk

    göstergebilimi açısından verimli bir tartışma alanı sunmamaktadır ve dolayısıyla

    Althusser –ya da yapısalcı Marksizm- incelememiz içerisinde yer almayacaktır.

    Son yılların ‘moda’ kavramı ‘söylem’ ise, doğallıkla, M. Foucault, J. Derrida, J.

    Kristeva, J. Lacan gibi isimleri akla getirmektedir. Doğrusu, bu isimler etrafında ortaya

    konan düşünceler hem göstergebilimle yakından ilgilidir hem de hukuk üzerine

    yapılmış son dönem tartışmaları yansıtmaktadır. Yapısalcı göstergebilim (ve yapısal

    dilbilim), temeli Avrupalı olan postyapısalcı (Lacan, Foucault) ve

    yapısızlaştırmacı(dekonstrüktiyonist)/postmodern (Derrida) iddiaların eleştirisine maruz

    kalmakla birlikte, yine bu akımların çıkış noktasını oluşturmuştur. Oysa Türkçe felsefî

    yazın, modern ve postmodern arasındaki geçiş noktası olarak kabul edilebilecek

    yapısalcı göstergebilimi (ve yapısalcılığı) ziyadesiyle ihmal etmiştir. Bu ihmal, çağdaş

  • 21

    gelişmeleri takip etme adına hukuk felsefesi tartışmalarında da yaşanmış, ara dönem

    atlanarak, modernite sonrası41 hukuk görüşü incelenmeye başlanmıştır. Bununla birlikte

    postyapısalcı ve postmodern tartışmaların yönelimi, göstergebilimden oldukça

    farklılaşmıştır. Bu çalışmanın yapısalcı göstergebilimle ilgili kısmı, ihmal edilmiş bu

    boşluğu doldurma ve postyapısalcılık, postmodernizm ve hukuk ilişkisi üzerine

    yapılacak araştırmalara sağlam bir zemin hazırlama çabasını da gütmektedir.

    Nihayet, 20. yy dilbiliminin yapıtaşlarından sayılan Noam Chomsky’ye niçin yer

    vermediğimizi belirtmemiz gerekiyor. Chomsky’nin üretici dilbilimsel kuramı,

    gerçekten de, günümüz dilbilim çalışmalarında dikkate alınması gereken önemli bir

    açılım sağlamaktadır. Ancak Chomsky’nin kuramı, bir dilyetisi kuramıdır ve kendini

    Descartesçı çizgiye yerleştirir.42 Üretici dilbilim, genel olarak anlambilimine ya da genel

    göstergeler kuramına katkı sağlamakla birlikte, sadece dil yetisinin varlığını ve bu

    yetinin kullanılmasını ele alır; hukuk göstergebilimine katkısı ise, eğer varsa, pek azdır.

    41 Sadece postmodern anlamında değil, postyapısalcılık, feminizm ve eleştirel ırk kuramını da kapsayacak

    şekilde. 42 John Cottingham, Akılcılık (Ankara: Doruk Yayımcılık, 2003), 134-42. Ayrıca bkz. Noam Chomsky,

    Dil ve Zihin, İngilizce’den çev.: Ahmet Kocaman (Ankara: Ayraç, 2002); Dil ve Sorumluluk,

    İngilizce’den çeviren: Hüsnü Özasya (Ekin Yayınları, 2002); Yeni Dünya Düzeninde Yalanlar ve

    Gerçekler, Çev.: Selen Göbelez (Ankara ve İstanbul: Sarmal, 2000), s. 15-95.

  • 22

    2. AKIL

    2.1.Aklın Yapısı

    2.1.1. Aklın Sınırı

    Aydınlanma felsefesi, barındırdığı pek çok farklı düşünceye rağmen, insan aklının

    yüceltilmesi olarak özetlenebilir. Bu dönemde, bugün her biri kendine has gelenekler

    oluşturmuş felsefî akımların modern dönemdeki kurucuları, bilgiye ulaşmada insan

    aklının yetkinliğini onaylayarak işe başlarlar. İngiliz görgücülüğü, Alman idealizmi ve

    Fransız rasyonalizminin tek bir başlık –Aydınlanma- altında incelenebilmesini olanaklı

    kılan budur.43

    Ne ki, Aydınlanmanın bu kutsal nesnesinin sorgulanması için çok uzun bir süre geçmesi

    gerekmeyecektir. Aydınlanmanın en büyük savunucusu Kant bir yandan ‘Sapere aude!’

    derken44, diğer yandan, aklın sınırlarını çizmiştir.

    Dış dünyaya ilişkin bilginin edinilmesinde sınırsız bir araç olarak tasavvur edilen akıl,

    Kant’a gelindiğinde, iki sınırla karşılaşır. Birincisi, dış dünyadan gelen verilerin, yani

    duyumların, duyu organlarıyla çarpıtılmışlığıdır: duyu organları nesneleri ancak

    kabiliyetleri oranında yansıtabilirler ve bu kabiliyet sınırlıdır. İkincisi, aklın bizzat

    kendisi, yapısıdır. Akıl, kendisine duyu organlarıyla gelen verileri, sahip olduğu

    kategorilerle işleyerek onlara yeni bir biçim verir.45 Bu yeni biçim, ne nesnenin

    kendisidir ne de tam bir temsili. Doğrusu, zihindeki algının nesneye ne kadar

    yaklaştığını bilmek hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.46 Burada, göstergebilime

    kaynaklık eden temel düşünce, aklın sahip olduğu belli bir yapı çerçevesinde iş

    gördüğüdür. Gerçekten de Kant’a göre, aklın sınırlarından bahsetmek, yapısından

    43 Ahmet Çiğdem, Aydınlanma Düşüncesi (İstanbul: İletişim Yayıncılık, 2001), s. 14, 19. 44 Immanuel Kant, “Aydınlanma Nedir (?) Sorusuna Yanıt”, Çev.: Nejat Bozkurt, Seçilmiş Yazılar

    (İstanbul: Remzi Kitabevi, 1984), s. 213. 45 Immanuel Kant, Arı Usun Eleştirisi, Çev.: Aziz Yardımlı (İstanbul: İdea Yayınevi), 1993, s. 77. 46 ibid., s. 56.

  • 23

    bahsetmek demektir.47 Elbette kategoriler düşüncesi (ya da aklın nasıl işlediği sorusunun

    araştırılması) Kant’a özgü değildir. Örneğin Aristo da kategorilerden bahsetmektedir.

    Ancak Aristo’nun kategorileri, daha çok eşyanın (varlığın) özüne yöneliktir. Aristo

    kategorileri bir gramer sorunu olarak ele alırken, eşyanın mahiyeti itibariyle belli bir

    şekilde konuşulabildiğini (düşünülebildiğini) ileri sürmektedir.48 Kant ise kategorileri,

    bizzat aklın sahip olduğu sınırlar olarak düşünmüştür. Bunun yanında, Aristo’daki

    eşyanın belirleyiciliğinin, Kant’la ve –özellikle yapısalcı- göstergebilimle birlikte

    tersine döndüğünü, dilin (düşüncenin) dünyayı belirlediğinin savunulmaya başlandığını

    söylemek mümkündür.

    2.1.2. Göstergebilimsel Dörtgen ve Kiplikler

    Kant’ın kategorileri, insanın evreni anlayabilmesinin a priori koşullarını belirlemeye

    yönelmiştir. Bu açıdan, hem genel olarak yapısalcılığı49 hem de Greimas’ı Kantçı

    geleneğe yerleştirmek hiç de zor olmaz. Greimas’ın tüm anlamsal kategorilerdeki anlam

    oluşumunu göstermeyi amaçlayan göstergebilimsel dörtgeni ve anlatı grameri içerisinde

    zorunlu öğeler olarak bulunan kiplikler, tam da b