18
I.Cilt

I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

I.Cilt

Page 2: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

EditörProf.Dr. Cengiz GÜNDO&DU

Editör YardımcısıYrd.Doç.Dr. Muammer CENG$Z

Erzurum 2015

ULUSLARARASI SEMPOZYUM$NSAN$ DE&ERLER$N YEN$DEN $N'ASI

(19-21 HAZ$RAN 2014 ERZURUM)

TEBLİĞLER

Page 3: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

Prof.Dr. Kenan ERDOĞAN Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi

Yunus Emre ve Said Nursi’nin Eserlerinde Sabır Eğitimi

Arş.Gör. Mehmed Ali YILDIZ Gümü#hane Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

Giriş

Değerler eğitimi, küreselleşen dünyanın hızlı değişimi içerisinde kültürel veevrensel değerlerini yitirmeye yüz tutmuş insanına kendi öz benliğini tekrarkazandırma ve hatırlatma adına büyük önem arz eden bir konudur. Değerler eğitimiyoluyla ülkemizde özellikle okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim dönemlerindekibireyler olmak üzere toplumun bütününde sevgi, saygı, hoşgörü, cesaret, diğerkâmlık,nezaket, yardımlaşma, selamlaşma, sabır, dostluk, şefkat, merhamet, alçakgönüllülükgibi pek çok kültürel ve evrensel değerin inşası amaçlanmaktadır.

Dayanıklılık, dayanma, elem ve belalardan şikâyet etmeme gibi anlamlara gelensabır; hem bireylerin şahsî hayatlarında, hem de toplumsal hayat içerisinde bireylerarası ilişkilerde çok önemli yeri olan değerlerden biridir. Birey, şahsî hayatında sabrınınçokluğu nispetinde kemal yolunda mertebe kateder; toplum, kendisini oluşturanbireylerin ortak sabrı nispetinde ferahın, güvenliğin ve hoşgörünün merkezi olur.

Milletimizin yüzyılların birikimi ve tecrübesiyle ortaya koyduğu kültürelmirasımız, değerlerin kazandırılması yolunda özellikle başvurulması gereken kaynak-lardan biridir. Kültürel mirasımızın önemli yapı taşlarından olan Yunus Emre ve SaidNursi, kültürel ve evrensel değerleri karakterleriyle bütünleştirmiş, bu değerleriinsanlara aktarma ve aşılama adına eserlerinde söz konusu değerlere oldukça yervermiştir. Sabır değeri de diğer pek çok önemli değer gibi, yaşadıkları dönemi vesonraki dönemlerin nesillerini derinden etkilemiş, sesleri çağlarda yankılanmış YûnusEme ve Said Nursi’nin eserlerinde kendisine çokça yer bulmuştur.

Bu çalışmada Yunus Emre ve Said Nursî’nin eserlerinde sabır değeri ve bu değerinaktarım ve eğitim şekilleri araştırılacaktır.

Değerler ve Sabır Değeri

Değer, Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre (2005) bir şeyin önemini belirlemeyeyarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet anlamlarına gelir. Toplumun

Page 4: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

geneli tarafından kabul edilen (Tarhan, 2011:20), hem bireyin hem de toplumkültürünün önemli bir parçasını oluşturan değerler; davranışlara rehberlik yapar,hangi davranışların iyi, doğru ve güzel olduğunu, hangi davranışların yanlış vekaçınılası olduğunu gösterir. Bu açıdan yaklaşıldığında değerler bir inanç ve kabulsistemidir. Değerler; bireylerin iyiliği ve mutluluğu için olduğuna inanılan, bireylerdenoluşan toplumun sosyal ihtiyaçlarını karşıladığı düşünülen ve davranışları yönlendirengüdülerdir (Özgüven, 1994). Değerlerin davranışları yönlendirici bir özelliğe sahipolmaları, belirli bir durumu bir diğerine tercih etme meyline yaptıkları etki ileilişkilendirilebilir.

Değerlerin birey ya da toplum açısından önemli bir işlevi, ona bir bakış açısıvermesi, varlığı ve bulunduğu yer hakkında onu bilinçlendirmesidir. Çevresindekiolgu ve olaylara anlam vermede, önem atfetmede, değer biçmede, kendine konumbelirlemede birey ve toplumu yönlendiren, eline ölçütler sunan özellikler, sahip olduğudeğerler bütününden başka bir şey değildir (Yeşil, Aydın, 2007:67).

Kültürel ve evrensel değerlerin toplumu oluşturan bireylere eğitim ve sosyalöğrenme yoluyla benimsetilmesi, bireyin ve toplumun huzurunun kaynağı olandeğerlerin gelecek kuşaklara aktarılması konusunda hayatî bir önem taşımaktadır.Küreselleşmenin olumlu etkilerinin yanında yan etkileri nedeniyle benliğini yitirmeyebaşlamış, yaşama heyecanını kaybetmiş, ortak duygu ve düşüncelerinden sıyrılıp hızlabireyselleşme yolunda ilerleyen günümüz bireyleri ve toplumlarının kaybettiği bireyselhuzur ve toplumsal güvenin tekrar tesis edilmesi, ancak ve ancak değerlerin zihinlerdeve davranışlarda tekrar hak ettiği yeri bulması ve bunun yanında değerler eğitimininsistemli bir şekilde ele alınması ile mümkündür.

Özellikle günümüzde çok sık görülen madde bağımlılıkları, erken hamilelik,boşanmaların artması, cinayet ve intiharların tüm toplumu tehdit edecek bir seviyeyeçıkması gibi sosyal anlamda çöküşü işaret eden olumsuz gelişmeler, değerlerin vedeğerler eğitiminin ciddi bir şekilde ele alınmasının zaruretini ve gerekliliğini işareteden sinyallerdir.

Adalet, dürüstlük, cesaret, gayret, sorumluluk bilinci, sadakat, utanma, alçak-gönüllülük, infak (yardımlaşma), helalleşme, selamlaşma, samimiyet, affetme vebağışlama, cömertlik, fedakârlık, şükür ve kanaat, barış, hoşgörü gibi kültürel veevrensel değerlerin her birinin ayrı bir öneme sahip olması gibi, sabır da değerlerdünyasının önemli bir unsurudur.

Arapça bir isim olan “Sabr” kelimesi; “dayanma, katlanma” anlamını taşımaktadır.Tasavvufi anlamda ise nefsine hâkim olma, kendini tutma manalarına gelir(Devellioğlu, 1999: 905). Kur’an-ı Kerim’de sabır kelimesi, öneminden dolayıtüremişleriyle birlikte 103 yerde geçmektedir. Allah’ın en güzel isimlerinden (esma-ihüsna) biri de es-Sabur’dur. Sabır kavramı, Kur’an’da şükür, takvâ, tevekkül, namazgibi bir çok kavramla birlikte geçmektedir.

Yunus Emre ve Said Nursi’nin Eserlerinde Sabır Eğitimi ( Prof.Dr. Kenan ERDO$AN • Ar#.Gör. Mehmed Ali YILDIZ

370

Page 5: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

Yunus Emre’nin mensup olduğu tasavvuf alanındaki terim sözlüklerinde(Cebecioğlu, 1997:605) ise sabır çok daha ayrıntılı ele alınır: Birini bir şeydenalıkoymak, hapsetmek, dayanmak, sabretmek gibi anlamları olan Arapça bir kelimeolduğu ve üç yönüyle, 1) sonunda karşılaşacağı mükafatları düşünerek belalarasabretme 2) Allah’ın cezalandırmasından korkarak günaha girmekten kaçınmayasabretmek 3) Taat ve ibadette nefse ağır gelen külfetlere sabretmek, şeklinde ele alınır.Kuran-ı Kerimde, “korku, açlık, can ve mal eksikliği gibi imtihanlarla, kulun çeşitlidayanıklılık (sabır) testlerine tabi tutulduğu ifade edilerek “sabredenlere müjdele”(Bakara, 2/155) buyrulur. Hz. Yakup’un hüzün ve şikayetini kullara değil, yalnız Allah’aarzetmesi ise “sabr-ı cemil” diye nitelenir.

Tasavvuftan dilimize “sabreden derviş muradına ermiş; sabır acı meyvesi tatlı;sabırla koruk helva, dut yaprağı helva olur; sabır sonu selamet” gibi sabırla ilgili birçok deyim de geçmiştir. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın meşhur Tefvizname’sinde “Senadli zulum sanma/ Teslim ol oda yanma/ Sabret sakın usanma/ Mevla görelim neyler/Neylerse güzel eyler gibi söyleyişleri güftesiyle/ bestesiyle dilimizde yer tutmuştur.

Sabır aynı zamanda Allah’ın yasakladığı şeylere girmeme hususunda dirençgösterme, Allah’a itaat konusunda kararlı davranma, şikâyet etmeyi terk gibi anlamlarıda bünyesinde barındırır. Nefsin olumsuz yönlerini tanıyarak sabır vasıtasıyla onlarıhapsetmek ve şikâyeti terk etmek, insanda kendini tanıma sürecini destekler (Sayın,2012: 414).

Tasavvufta en mühim esaslarından biri olarak kabul edilen sabır, zâhitlerin dilindede değişik anlamlara gelmektedir (Önal, 2008: 444). Ebu Said Arabi sabrı, “bütünbelâları gönül rahatlığıyla karşılamaktır” şeklinde açıklarken, İbn Atâ (ö.309/922),musibetler içinde iken en güzel şekilde edebe riayet etmenin sabır olduğunu ifadeetmiştir (Kara, 1991: 81).

Hayatının her anında kulluk bilinci içerisinde, Allah’ın emirlerini yerine getirmesive nehyettiklerinden şiddetle kaçınması istenen; her an başına gelebilecek musibetlerekarşı ayakta kalabilmeyi ve bu musibetleri göğüsleyebilmeyi başarması gereken insaniçin, sabır olmazsa olmaz bir değer niteliği taşımaktadır. Kısacası sabır, özümsenmesive başkalarına da gerek eğitim gerek sosyal öğrenme yoluyla benimsetilmesi gerekenönemli bir değerdir.

İnsan hayatı için bu denli önemli sayılan sabır konusu, yüzyılların kültür ve ilimbirikimi içerisinde yer almış pek çok değerli mütefekkirimizde olduğu gibi, eserleriyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olanYûnus Emre ve Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerinde de kendisine önemli ölçüdeyer bulmuştur. Değerler eğitimi ele alınırken, bizim aslî kaynaklarımızın çok önemlibirer parçası olan ve dünyanın pek çok yerinde dikkatle izlenen Yunus Emre ve SaidNursi’ye değinmemek, onların eserlerinden bu noktalarda istifade etmemek, çokönemli birer tefekkür membaından uzak kalmak demektir.

ULUSLARARASI SEMPOZYUM • İNSANİ DEĞERLERİN YENİDEN İNŞASI

371

Page 6: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

Yûnus Emre’nin Şiirlerinde Sabır

Anadolu’daki Türk şiirinin şanlı şafağı Yunus Emre (1240- 1321?), sadece şairolarak Türk şiirinin temelini kurmakla kalmamış; din ve dil gibi iki millî ve manevitemel değerimizi kaynaştırarak toplumun en temel iki değeri ve dinamiğini en güzelşekilde her seviyeden insana anlatmayı başarmıştır. Yunus, hemen her konuda, amabilhassa temel insani ve İslami değerlerimiz konusunda hemen her zaman müracaatettiğimiz en önemli bilge şahsiyetlerden birisidir.

O’nun hayatından, menkıbelerinden ve hasseten şiirlerinden alacağımız çok şeyvardır. “Sabır eğitimi” konusunu ele almak istediğimizde de, menkıbevi hayatı veşiirlerini topladığı Divanı yanında, adeta gerçekleştirdiği kendini ve destansı hayatınıanlattığı Risâletü’n-Nushiyye’si ile aklımıza yine ilk Yunus geldi.

Yunus, hikmet burcunda yazılmış şiirleriyle sabır konusunu anlatmak için yolaçıktığımızda belki bize yol göstermek için yeter ve artardı. Ancak biz geçmişi, güneve geleceğe bağlamak için mukayeseli bir çalışmayı yeğledik. Yunus gibi manevideğerleri en güçlü şekilde günümüzde dile getiren yüzyılımızda yaşamış bir başkabilgeyi de bu çalışmaya dâhil ettik: Bediüzzaman Said Nursi’nin Nur Risalelerini.Böylece yazı, medeniyet ve dil değişimi gibi her türlü kesintiye rağmen inanç vekültürün geçmişten geleceğe “temadi” dediğimiz sürekliliğini de görme/göstermegayesini takip ettik.

Bu durum, yani aynı türden (şiir/nesir) eserler veren aynı asırdan iki şahsiyeti elealmadığımız için tenkit de edilebilir. Bu açıdan bakıldığında haklı da görünebilir.Ancak yukarıda söylediğimiz gibi biz şekil, şahıs ve gelip geçen zamana değil, zamanladeğişmeyen öze ve devam eden/etmesi gereken manevi değerlere bakmayı tercih ettik.

Aslında Yunus’un hayatı bile sabır konusunda bize çok şey söylüyor. Önce enbüyük bir sabır sınavı olan bir kıtlık zamanı hayvana alıç yükleyip Hacı Bektaş-ıVeli’den buğday almaya gitmesi. “Buğday değil, nefes verelim” teklifini başta kabuletmeyip buğdayı alıp giderken yolda buğdayın bir gün biteceğini düşünüp erenlerhimmeti ve nefesinin kalıcı olduğunu anlayıp bir ömür sabırla Hak kapısına kul olupbağlanışı. “Kırk yıl” Tapduk’un kapısında durup da “bende/n bir şey olmuyor”zannederek kapıyı terk edip bir mağarada iki dervişle bile ikram/kerametle sofraçıkarmaları üzerine hâlini bilince yalvar yakar geriye dönüp yine eşiğe baş koyup özürdileyip “bizim Yunus” olarak dergâhtan içeri “eğri odun” bile getirmemesi; hepdikkatle/basiretle irdelenmesi ve takip edilmesi gerekli hususlardır.

Yunus’un menkıbevi hayatını yorumlarsak, buğday/madde biter ama, nefes/ruh/mana bitmez. Bunun için insan nefes tükeninceye kadar sabırla doğrulukla Tapduk’a,Hakk’a kul olmalı, hizmet etmelidir. Ayrıca olmadım/olgunlaşmadım diye çiğlik edip

Yunus Emre ve Said Nursi’nin Eserlerinde Sabır Eğitimi ( Prof.Dr. Kenan ERDO$AN • Ar#.Gör. Mehmed Ali YILDIZ

372

Page 7: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

hizmeti terk etmek yoktur bu davada. Sabretmelidir. Çünki sabır sonu selamettir. Birkutsi hadisi esas alan tasavvuf inancına göre Yunus, Hakk’a bir adım gitmişse, Hakona on adım gelmiş, zamanla Hak onun gören gözü duyan kulağı olmuş, böyle oluncada görmediği, gaibane inandığı ama her yerde hazır ve nazır olan, her şeye gücü yetenAllah, gaipden manevi sofralar yanında maddi sofralar da ikram etmiştir. Eğri değil,doğru odun getirmesi ise kinai olarak eğri insanları bile doğru yola/ Hak yola getirmesive doğrultması, yahut da hep doğru insanlarla birlikte ve her daim düz bir çizgiüzerinde, doğrulukta sabırla kararla devam etmesi demektir. Özellikle topluma rolmodel olan doğru insanların doğrulukta sonuna kadar sabırla devam etmesi veeğrilikle çizgiyi bozmaması çok mühimdir.

Aslında Yunus’un yolu ve inancı olan din (İslam) ve tasavvuf yalnızca nazariyatdeğildir. Dinde sadece fikir ve felsefe, düşünce yoktur. Gerçekte dinin felsefeden farkı,salt düşünceden çok ameliyata ve uygulamaya dayalı olmasıdır. Bu yüzden inanan hermümin ferd, her daim bir ömür sabır sınavı verir. İbadetlerin her biri başlı başına sabıreğitimi demektir. Namaz, her gün beş vakit sabırla kılınması gerekli bir ibadettir. Oruç,nefsin açlık susuzluk ve cinsi ihtiyaçlara karşı sabırla karşı konduğu kutlu bir sabırsınavıdır. Hac, bütün zorluk ve meşakkatleriyle sabır konusunda insanı olgunlaştıranve günahlardan arınmasını sağlayan, insanlardan ve çevreden gelecek eziyetlere herçeşit insana ve kalabalıklara katlanmasını, sabretmesini sağlayan dünya çapında büyükbir İslami kongredir. Zekat, mal sevgisini ve hırsını dizginleyen, Allah yolunda her yılbelli bir oranda sabırla sızlanmadan malını muhtaç müminlere/ insanlara minnetsizcevermesini, dağıtmasını öngören sosyal ve psikolojik bir ibadettir.

İslam mistisizmi demek olan Tasavvuf ise zaten fert bazında dinin daha biriçselleştirilmesi ve deruni yaşanması eylemidir. Tasavvuftaki belli bir yer ve zamandakapalı kalarak bedeni ihtiyaçları azaltıp ruh bakımına girmeyi amaçlayan halvet, çileve erbain; sabır kavramı konusunda üç günden başlayarak yedi gün, kırk gün ve binbir güne varan yeme içme ve cinsi ihtiyaçları terk edip yani maddi ihtiyaçları azaltıpzikir/tezekkür, fikir/tefekkür ve şükr/teşekkürün artırıldığı adeta hizmet içi eğitim vestaj yapıldığı, hatta bireyin bizzat kendi üstünde uyguladığı ve sabır eğitiminin birebiralındığı/verildiği bir zaman dilimidir. Müslüman bir şair olan Yunus’un düşüncesi vefelsefesine göre insan dünyada gelip geçici, konup göçücü bir misafirdir. Bu dünya“yalan” olup asıl gerçek dünya, öldükten sonra gidilen öteki dünyadır. Dünya dedikleride bir hadiste ve Yunus’un bir şiirinde ifade edildiği gibi yalnızca bir “gölgelik”tir.Öyleyse insan, hayır ve şer, her şeyin Allah’tan geldiğini bilip dolayısıyla başına gelenbelalara ve çektiği çilelere sabretmeli, kötü amel ve işleri işlememek için direndiği gibiamel-i salih denilen iyilik eylemini de gerçekleştirmek için sabırla sonuna kadar devametmelidir.

Hayatı ve inancı böyle olan Yunus Emre’nin şiirlerine sabır kavramı açısındanbaktığımızda ise en önce sabır ve sevgi/aşk ilişkisi gözümüze çarpıyor. Çünkü Yunus

ULUSLARARASI SEMPOZYUM • İNSANİ DEĞERLERİN YENİDEN İNŞASI

373

Page 8: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

şiirlerinin en önemli teması aşk ve muhabbettir. Öncelikle daha işin en başında ilktecelli ve yaratılışta aşk vardır. Aşk-ı zati ile kendi güzelliğini görmek göstermek isteyen(Hüsn-i) Mutlak, varlıkları güzelce yaratmış ve kendi güzelliğinden varlık aynasınabirazcık yansıtmıştır. İnsanın coşkuyla varlık/muhabbet denizinin içine dalıp da sırrınısaklaması, sabretmesi çok kolay değildir. Şer gibi görünen kötü ve kahır tecellisi sayılanyansımalar da bu mutlak güzelliğe hizmet ettiği için sabredilmelidir. Çünkü Allah’ınher işi ve her ismi güzeldir. O yüzden insan zamana ve dünyaya aldanmamalı kahrasabretmeli, çünkü Allah n’eylerse güzel eyler.

Her dem talalum bahre/ Aldanmayalum dehreSabreyleyelüm kahra/ Allah görelüm n’eyler1 (s.132)

Niçe ki eydürem râzum söylemeyem kimseneyeGider bu sabr u karârum dost ögüme düşe gelür (s.133)

İnsan ta ezel/ elest meclisinde Dost yüzünü görmüş ve “belā” demiş, o andanitibaren de ayrılık ateşi yüreğini yakarak imtihan için ibtilalara, dünya gurbetineatılmıştır. Yeniden O’na kavuşması ise mihnetlere katlanarak ancak sabırlamümkündür. Aşksa, tabiatı gereği sınır tanımayan, öğüt dinlemeyen, katlanılmasıkolay olmayan taşkın bir duygudur. İşte Āşık Yunus bir ömür sabırla, taşkınlıketmeden aşkını yüreğinde bir kor ateş gibi taşıyarak yaşamanın zorluğunu teşbih vetelmihlerle beyitlerinde böyle anlatır. Tur dağında bir anlık tecelli ile Hz. Musa düşüpbayılmışsa, yerin göğün ilahi tecelli ile dolu olduğu bir yerde Yunus nasıl sabredebilirki!

Hey niçe sabreyleyiser dost yüzini gören kişiOl hakîkat gördüm diyen kendözinden şaşa gelür (s.133)Âh bu ‘ışkun eseri her kime ugrarısaDerdine sabretmeyen yolda kalagan olur (s.147)Gör Mûsî’ye Tûr içinde bir tecellî neler kılurYir gök tolu tecellîdür yâ ben niçe sabr eyleyem (s.220)Cümle Hak’a yol vardılar sabrıla Hakk’a irdiler‘Işkun aslı oddan durur sabrumıla olmaz benüm (s.226)Kimden ögüt istersem sabır gösterür banaSabrumun perdesini mahabbet odı yakdı (s.320)

Āşıkın çektiği kahr tecellisi karşısında, çıkardığı inilti ve nāle onun acziyetininbir ifadesi ise de sabırdan başka çaresi de yoktur. Çünkü insan ancak sabırla işin başınaulaşır, sonuna varır. Öbür yandan evren, her bir varlık eliyle sakiler elinden sunulanşaraplar gibi ilahi aşk şarabının sunulduğu bir meyhaneye benzetilir:

Yunus Emre ve Said Nursi’nin Eserlerinde Sabır Eğitimi ( Prof.Dr. Kenan ERDO$AN • Ar#.Gör. Mehmed Ali YILDIZ

374

____________________________________________________________________

Bu mısraın daha sonra İ. Hakkı Erzurumi’de “Deme şu niçin öyle/ Yerincedir o öyle/ Bak sonuna1sabr eyle/ Allah görelüm n’eyler/ Mevla görelim n’eyler / N’eylerse güzel eyler” şeklinde mükerrermısralarıyla uzun Tefvizname manzumesine ilham kaynağı olduğu anlaşılıyor.

Page 9: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

‘Âşıkun çü kahr nâlesi hemân sabr itmek çâresi‘Âlemde ‘ışk meyhânesi nûş eyle gel sâkîsini (s.310)Sabrıla benüm işüm niçe varısar başaŞol dostumun nüvahtı cânuma cân bırakdı (s.320)

Şu gelen beyitte ise gönül ve göz kişileştirilerek sanki bir yandan birbirine sabırtelkin eden, öbür yandan ise sevgiliye kavuşmak isteyen aceleci sabırsız iki aşığabenzetilmişlerdir:

Gönlüm eydür dost benümdür gözüm eydür dost benümdürGönlüm eydür göze sabr it bir dem haberin vireyin (s.256)

Aşağıdaki beyitlerde ise bir derviş ve bir kul olarak sabırlı olunması gereğiüstünde durulur. Sabırlı ve yoksul kul, gönlündeki sevgi ve samimiyetle namazlaMirac’a kadar çıkar. Ayrıca bir derviş/kul, bu tasavvuf yolunda gitmek istiyorsaöncelikle sabır ve kanaati iş edinmelidir.

Hoş dervîşem sabrum yok dilümde inkârum çokKulagumdan gireni hergiz içüm işitmez (s.159)Ben severin şol kulumı yoksul ola sabreyleyeBenden ana yol eyledüm Mi’râc’uma gitsün dimiş (s.162)Çeke sabr u kanâ’atı tâze-kârlık ide katıBu yola vireler iti bu yola yüz tutmak gerek (s.174)

Yunus’un şiirlerinde sabır eğitimi konusunda rol model ittihaz ettiği rehber,öncelikle Eyyup peygamberdir. Kişi bir derde düşmüşse Eyyup gibi sabretmelidir.Derde katlanmayan dermana eremez. Çünkü derdi de dermanı da veren yine O’dur.Hazret-i Eyyup’tan sonra diğer rol modeller ise Yakup ve Yusuf peygamberdir. Sonörnek ise Hak uğrunda bin kez ölüp dirilen Cercis peygamberdir. Yunus bu aradainsanın bu mülke (dünyaya) yalnız ve çıplak geldiğini ve tüm hazırlığının da ötekidünyaya olduğunu hatırlatır. Onun için o ezel ebed sultanı Allah’a kavuşmak isteyeninsan, bu dünya zahmetine sabretmeli ve her türlü eziyetlere de katlanmalıdır.

Yûnus düşdün bu derde Eyyûb’layın sabreyleDerde katlanımazsın dermân arzû kılursın (s.250)Dostdan belâ gelicegiz Eyyûb’layın sabreylegilNiçe sıhhât buldı teni bunca belâ çekmiş iken (s.261)Eyyûb’layın sabr eyle Ya‘kûb’layın çok aglaYûsuf-sıfat sen dahı Ken‘ân’a irişince (s.285)Eyyûb’un kurda yidürdün teniniSabrıla buldı o dahı dermânı (s.332)Eyyûb’am bu sabrı buldum Cercîs’em bin kezin öldümBen bu mülke tenhâ geldüm be-külli yaragum anda (s.285)

ULUSLARARASI SEMPOZYUM • İNSANİ DEĞERLERİN YENİDEN İNŞASI

375

Page 10: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

Miskîn Yûnus sabr eylegil bu dünyânun zahmetineDürlü cefâya katlanur sen sultâna iren kişi (s.326)

Yunus Emre’nin belki de kendi cihad-ı ekberini anlattığı ve kendi üzerindeuyguladığı, kendine ve başkasına verdiği öğütlerden oluşan Risâletü’n-Nushiyye (ÖğütKitapçığı) isimli eserinde ise sabır kavramına özel bir yer verilir. Hz. Peygamber’in“din nasihattır” tavsiyesine uyarak kendine ve insanlara verdiği nasihatları teşbih,temsil ve teşhis gibi sanatlarla ele alarak bir insan olarak iç dünyasının çalkantılarını,iyi ve kötü yanlarının mücadelesini iyi ve kötüler arasındaki orduların bir savaşı gibiele alan Yunus, adeta iyilerin kazanması için neler yapılması gerektiğinin öğütleriniverir. Bu yönüyle eserin Yunus’un iç mücahede ve mücadelesini yansıtan onun birnevi seyri sülukü olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Eser, ilahi hikmet gereği insanın dört unsurdan (hava, su, toprak, ateş)yaratılmasını ve bu dört unsurun insan tabiatında nasıl etkili olduğunu anlatmasıylabaşlar. Yunus’a göre bu dört unsurla birlikte insana dört sıfat da verilmiştir: Topraklasabır, iyi huy, tevekkül ve mekrümet; suyla safa, seha, lutuf ve visal; yel (hava) ile kizb,riya, tizlik ve nefes; od (ateş) ile şehvet, kibr, tama’ ve hased. İnsanın cismindeki bu onaltı sıfat, can ile birlikte gelen izzet, vahdet, haya ve adab-ı halle yirmiye ulaşır.

Toprak ve suyun yeri uçmak yani cennet, od ve yelin yeri ise tamu yanicehennemdir. Ayrıca od ve yel ile dokuz kişi gelmiştir. Toprak ve su ile de 13 kişigelmiştir. Bu başlarındaki dokuz ve 13 kişi, binbaşılar olup emrine biner kişiverilmiştir. Toprak ve suyun başındakiler, emrindekiler ile insanı cennete çekerken,od ve yelin başındakiler askerleriyle birlikte insanı cehenneme çekerler. Böylece dışdünyada olduğu gibi insanın iç dünyasında da iyi ve kötü, Rahmani ve şeytani olmaküzere ikiye ayrılan kuvvetler, insanın beden ve gönül mülkünü ele geçirmek içinkıyasıya destansı bir mücadele verirler. Bu yüzden, (altı bölüm hâlinde anlatılan)bölüm başlıkları “dāstān” diye isimlendirilmiştir. İnsan ise hangi tarafa gönülbağlanırsa onun hükmüne girer.

Eserin ilk bölümünde tama’ (tamah, açgözlülük) işkenceci, acımasız askerleriyledüşenlerin içinden çıkamayacağı bir hapishaneye benzetilir. Bu askerler zindanadüşenin elini ayağını bağlar, zincire vurur. Buna karşılık Hakk’ın cemal sıfatlarındankanaat, uçar kuşlara benzeyen çevik askerleriyle şehri zapteden tama’ askerlerinikılıçtan geçirip gönül şehrini ele geçirir. Aynı şekilde ikinci bölümde kibir, dağbaşlarında oturup yol kesen haramilere benzetilir. Yer alçaklığı (alçakgönüllülük,tevazu) ise ovada oturan kurallara uyan nizami ordu gibidir. Kılıcını çekip kibirharamisini dağdan indirir.

Üçüncü bölüm sabır kavramının karşıtı “dāstān-ı buşu” yani gazap konusunuişler. Kibir gibi “buşu” da insanın ruh güzelliğini yıkan yok eden “düzenlik bozan” bir

Yunus Emre ve Said Nursi’nin Eserlerinde Sabır Eğitimi ( Prof.Dr. Kenan ERDO$AN • Ar#.Gör. Mehmed Ali YILDIZ

376

Page 11: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

sıfattır. Kimse ona karşı koyamaz, öfke ve kızgınlıkla baş keser, can yakar, buştuğu(öfkelendiği) anda herkesi öldürür. Bastığı yerde ot bitmez, hışmıyla denizi bile ateşeverir2 (b.187).

Yunus, iman ve öfke ilişkisini de ele alır. Öfke gelince iman gider (b.199-200).Öfkenin sözünü tutan imansız ölür (b.198). Dolayısıyla öfke küfür ve sapkınlıkyoludur(b202), kini olanın dini yoktur ve gönül mülkünden öfkeyi çıkarmalıdır3.Öfkeden kurtulmanın yolu ise “sabır”dan geçer. Yalnız buşu (öfke)dan kurtulmakzordur. Kişi, kolay kolay öfkeden kurtulamaz. Onu tanımak kolay değildir. Çünküöfke farklı kılıklara girer, gizlenir, hilesi tılsımı çoktur. Bazen halim selim bir dervişkılığında tesbihiyle “boynunda taylasan, elinde asa” yaşlı bir pir şeklinde görünür(b208). Bir de bakarsın tesbihi kırmış, kavgaya girmiş. Halka bakmaya yüzükalmamıştır (b209-210). Sorarsın “bu işi nasıl yaptın, senin gibi bir kişi bunuyapmamalıydı” dersin. Özür diler, öfkenin kendisini ele geçirdiğini anlatır (b.212-216). Onun için gönül evi Dostun evidir. Orada ona yer vermelidir. Kişinin Hakyolunda itaat ve muhabbeti yoksa, yani gönlünü Dost sevgisi ve taati kaplamamışsa;gönül evini öfke kaplar, düşmanlar işgal eder. Onun için kişi çok uyanık olmalı vegönül evini hırsızlara karşı korumalıdır. Ev sahipsiz kalırsa hırsız içeri girer sendışarıda kalırsın (b.220,226,230-31).

Gönül evini talan eden buşu uğrusu, her yanda hırsızlık ve yağma yapınca akıl,kalp evinin sahibine (b267) gönül sultanına yardım için koşar. Akıl, casuslarındanaldığı bilgileri değerlendirir ve düzeni (b269-70) yeniden kurmak için çavuşlarıylaasker toplar (b273). Akıl, buşuyu(öfke) tutması için sabra havale eder. Sabır, İbrahimEdhem gibi hemen çıkar gelir. Buşu’nun izi tozu görünmez olur, düzenlik yenidensağlanır (b277-79). Sabır, can gıdasıdır, sabırla kişi pişman olmaz, sabırla iş kolaylaşırve adeta insan başka bir mülk bulur (b281-83).

Buşuyu (öfke) yenen sabır, “dastan-ı sabr” başlığı altında ayrı bir bölümde (b284-318) derinliğine yeniden ele alınır. Bundan sonra mikrofonu Yunus’a tutuyor ve onunşiir cümlelerini, anlam bakımından günümüz Türkçesinin nesir cümleleriyle bazılarınıifade ediyoruz: Kişi sabır için bütün malını verse yeridir. Sabır, fesatçıları mat edenbüyük bir mutluluk bağışıdır. Sabır nerdeyse işi iyiliktir ve ordadır. Sabır, yabancı veyabiliş herkesi özgür kılar. Sabırlının mutluluğu daim olur, nasibi sabır olan yükseklereçıkar. Ay yüzlü Hz. Yusuf ’u kuyu içinde tutan, sabırdır. Yusuf peygamber, kuyuya

ULUSLARARASI SEMPOZYUM • İNSANİ DEĞERLERİN YENİDEN İNŞASI

377

____________________________________________________________________

Buradaki beyit numaraları Dr. Mustafa Tatçı’nın neşrettiği Risaletü’n-nushiyye’nin tenkitli metninden2alınmıştır. (Kültür Bakanlığı Ankara 1991).Yunus Divanı’nda akıl, öfke ve kanaat konusunun işlendiği bir gazelde de bu konuyla ilgili bir hayli3beyit vardır: Akıl gitti buşu geldi akl evini buşu aldı

Sultan buşu oldı göze göstermez oldu cihanı G412/7Eger kine tutarısan gitdi senden iman dahıBillahi ol Tanrı hakı yokdur bu sözün yalanı G412/12 (11. beyit de aynı mealdedir)

Page 12: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

atıldığı zaman uzun kuyudan sesinin bile dışarı çıkmadığını görünce, yukarı bakarki kuyu ağzı ırak, aşağı bakar makamı taş ve toprak.. Böylece aklını başına toplar gözyaşları sel gibi akarak dua eder ve sabreder. Sabır, mutluluğa eriştirir, hâlini değiştirirve inen kovaya tutunarak dışarı çıkar. Böylece sabrın acısı helva gibi tatlanır. Sabırlainsan (kuyudan çıkmak dursun) Tur’a, Mirac’a, arşa kadar çıkar. İnsan hayra ulaşmakistiyorsa her durumda sabretmeli, kahrı nuş etmelidir. Velilerin de peygamberlerin deyolu sabırdan geçer. Sen de olgunlaşmak istiyorsan sabretmelisin. Sabırla kişi aziz olur,encamı hayr olur:

Sabır gözet sabır aziz olasın/ Sabır beklerisen ma’ni bulasınSabırsız kişilerin dirliği ham/ Ki sabrıla eyü olur ser-encam

Eğer öğüt istiyorsan, sabırdan işit. Onmak istiyorsan da sabrı rehber et. Sabır, herişi bitirir ve insanı büyük mutluluğa yetirir. Mirac’a çıkan sabırla çıkmıştır. Yunus!Eğer sen de doğru sözlü isen sabırlı ol ve sabırla dur. Çünkü sabırlı kişinin öfkesi vekötü huyu kalmaz. Eğer mutluluk istiyorsan bu seçkin sabra gir. Çünkü Allahsabredenlerin yardımcısıdır4. İşte sabır hâlini işitttin. Dutanın canına müjdeler olsun.

Yunus Divanı’nda sabır ve sevgi konusu ağırlıkla işlenir ve dünyada sabırla mutlaksevgilinin cefalarına katlanmak gereği tavsiye edilir ve sabır konusunda Hz. Eyyup,Yakup, Yusuf ve Cercis peygamber örnek alınır/verilirken; Risâletü’n-Nushiyye’sindekonu kişileştirilmiş kavramlar üzerinden diyaloglarla teatral bir anlatım içinde ve dahacanlı adeta destansı bir üslupla ele alınır. Üçüncü bölümde sabrın zıddı ve karşıtı olarakdüşünülen öfke üzerinde durulurken dördüncü bölümde doğrudan ve derinliğinesabır konusu üzerinde durulur. Üçüncü bölümdeki öfke konusunun bu gün bile öfkeeğitiminde çok yararlı olacağını düşünüyoruz. Keza sabır konusu da söylediğiniyaşayan bir insan olarak etkili, canlı bir anlatımla uygulamalı bir ders, bir eğitim veöğüt olma özelliği taşımaktadır.

Biz yazarlar olarak şunu diyebiliriz ki, gittikçe kendi insani özümüzdenuzaklaştığımız ve değerlerimizi yitirmeye başladığımız bu “hız ve haz çağı”nda,bilgelerin bakışına şiddetle ihtiyacımız olduğunu bu incelemeyle daha bir anlamışbulunuyoruz. Ve geleceğin bilgi çağına giderken geçmişin topraklarına ve değerlerinedaha bir sağlam basılması gerektiğini bir daha tekrar ediyoruz. İşte bu yüzdeniçimizden biri olarak yüzyılımızda yaşayan ve duygularımıza tercüman olan bir başkabilgeye bu konuda kulak ve gönül vermenin mutlak gerekliliğini düşünerek sözü şimdiona bırakıyoruz.

Yunus Emre ve Said Nursi’nin Eserlerinde Sabır Eğitimi ( Prof.Dr. Kenan ERDO$AN • Ar#.Gör. Mehmed Ali YILDIZ

378

____________________________________________________________________

Bu beyitte geçen “Va’llahu muinü’s-sābirin” Arapça cümlesinin çevirisidir. Yapı olarak “Allah,4sabredenleri sever”, “Va’llahu yuhibbü’s-sābirin” anlamındaki ayete çok benzemektedir.

Page 13: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

Bediüzzaman Said Nursi’nin Eserlerinde Sabır

Meşrutiyet, İttihat ve Terakki, Cumhuriyet dönemlerine denk gelen ve ömrününbüyük bir kısmı savaşlar, esaret, hapis, sürgün ve zulüm altında geçen Said Nursi(1878/1960); ömrü boyunca başına gelen bu hadiseler karşısında büyük bir sabırörneği vermiş, eserlerinde sabır konusunu pek çok yerde ele almış, arkadaşlarına vetalebelerine yazdığı mektuplar aracılığıyla da hep sabrı tavsiye etmiştir.

Bediüzzaman Said Nursi, müstakil olarak “Sabır Risalesi” adlı bir risale telifetmemiştir; fakat eserlerinde sabır konusunu geniş çerçevede ele alıp incelediğikısımlar oldukça fazladır. Bediüzzaman Said Nursi, sabır kahramanı olarakadlandırılan Hz. Eyüp peygamberin kıssasına yer verdiği, bu kıssa üzerinden sabırkonusunu geniş çerçevede ele alıp incelediği 2. Lem’a ve Kader Risalesi adlı 26. Söz’deöncelikle insanların musibet ve hastalıklarda şekvaya (şikayete) hakkı olmadıklarınışu şekilde ifade eder:

Birinci Vecih: Cenab-ı Hak, insana giydirdiği vücud libasını san’atına mazharediyor. İnsanı bir model yapmış, o vücud libasını o model üstünde keser, biçer, tebdileder, tağyir eder; muhtelif esmasının cilvesini gösterir. Şâfî ismi hastalığı istediği gibi,Rezzak ismi de açlığı iktiza ediyor. Ve hâkeza...

!kinci Vecih: Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvetbulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder; vazife-i hayatiyeyi yapar. Yeknesakistirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuddan ziyade, şerr-i mahz olan ademeyakındır ve ona gider.

Üçüncü Vecih: Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir; lezzet veücret ve mükâfat yeri değildir. Madem dâr-ı hizmettir ve mahall-i ubudiyettir; hastalıklarve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla o hizmete ve o ubudiyete çok muvafıkoluyor ve kuvvet veriyor. Ve herbir saati, birgün ibadet hükmüne getirdiğinden şekvadeğil, şükretmek gerektir (Lem’alar, 9-10).

Bediüzzaman Said Nursi’nin yukarıdaki satırları mâlikü’l-mülk olan Allah’ın,mülkünde istediği gibi tasarruf hakkının olması hasebiyle bir sanatçı gibi bir modelolarak yarattığı insan üzerinde çok çeşitli nakışları ve icraatlarının olması;musibetlerin, hastalıkların, sıkıntıların safi hayır olarak hayatın kuvvet bulmasına,kemale doğru terakkisine vesile olması; hastalık ve musibetlerin dinî olmamak vesabretmek şartıyla ubudiyet, imtihan ve hizmet mahalli olan dünya hayatına kuvvetvermesi gibi noktalardan insanın zaten şikâyete hakkı olmadığını ifade etmektedir.Bu satırlarla Bediüzzaman Said Nursi zaten en baştan insanın hayatta başına gelecekolumsuz hadiseler karşısında “Rabbini (hâşâ) şikâyet etme” kapısının kesinlikle kapalıolduğunu belirtmiştir: Şekva O’na olmalı, O’ndan olmamalıdır (Mektubat, 281).

ULUSLARARASI SEMPOZYUM • İNSANİ DEĞERLERİN YENİDEN İNŞASI

379

� �#� �% � �$ �&�#� �� �� �����) (�� �' �"�$ �% ���* �! ��� ���)

Page 14: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

Sabır, “hayatta başa gelen musibetler karşısında dik durma” anlamının yanındafarklı kolları da vardır. Sabrın çeşitleri ve nelere sabredileceği ile ilgili BediüzzamanSaid Nursi’nin 23. Mektup adlı eserinde ele aldığı aşağıdaki ifadeleri manidardır:

Dördüncü Sualiniz: de hikmet ve gaye nedir?

Elcevab: Cenab-ı Hak, Hakîm ismi muktezası olarak, vücud-u eşyada birmerdivenin basamakları gibi bir tertib vaz’etmiş. Sabırsız adam teenni ile hareketetmediği için, basamakları ya atlar düşer veya noksan bırakır; maksud damına çıkamaz.Onun için hırs mahrumiyete sebebdir. Sabır ise müşkilâtın anahtarıdır ki,

durub-u emsal hükmüne geçmiştir. DemekCenab-ı Hakk’ın inayet ve tevfiki, sabırlı adamlarla beraberdir. Çünki sabır üçtür:Biri:Masiyetten kendini çekip sabretmektir. Şu sabır takvadır, sırrına mazhareder.

İkincisi: Musibetlere karşı sabırdır ki, tevekkül ve teslimdir. şerefine mazhar ediyor.

Ve sabırsızlık ise Allah’tan şikâyeti tazammun eder. Ve ef ’alini tenkid ve rahmetiniittiham ve hikmetini beğenmemek çıkar. Evet musibetin darbesine karşı şekva suretiyleelbette âciz ve zaîf insan ağlar; fakat şekva O’na olmalı, O’ndan olmamalı. Hazret-iYakub Aleyhisselâm’ın demesi gibi olmalı. Yani: MusibetiAllah’a şekva etmeli, yoksa Allah’ı insanlara şekva eder gibi, “Eyvah! Of!” deyip, “Ben neettim ki, bu başıma geldi” diyerek, âciz insanların rikkatini tahrik etmek zarardır,manasızdır.

Üçüncü Sabır: İbadet üzerine sabırdır ki, şu sabır onu makam-ı mahbubiyete kadarçıkarıyor. En büyük makam olan ubudiyet-i kâmile canibine sevk ediyor (Mektubat,281).

Yukarıda yer verilen satırlarda Bediüzzaman Said Nursi’nin ifade ettiği gibi sabır;kulun kendisini günahlardan kaçınma ve koruma adına ortaya koyduğu sabır,musibetler karşısında gösterilen sabır, ibadetlerde kararlılık ve devamlılık üzerinegösterilen sabır olmak üzere üç kola sahiptir. Buna göre sabır konusu, toplumlarıngenel kanaati olan “hayatta başa gelen musibetler karşısında dik durma”nın da ötesindeçok karakterli bir yapı arz eder.

Allah, Hakîm ismi muktezasınca her şeyi bir hikmet dâhilinde yaratmıştır,yaratmaktadır. Bütün kâinatı “sünnetullah” tabir edilen kanunlara bağlamıştır.Çocuğun anne karnındaki gelişiminden galaksilerin hareketlerine kadar her şeyde birintizam hâkimdir. Bu kanunlar, insan hayatında da geçerlidir ve insanlığın gelişmesibu kanunlara bağlılığı ölçüsünde değerlendirilmektedir. Bediüzzaman Said Nursi’ye

Yunus Emre ve Said Nursi’nin Eserlerinde Sabır Eğitimi ( Prof.Dr. Kenan ERDO$AN • Ar#.Gör. Mehmed Ali YILDIZ

380

�1�� � �: �( �/ �27�"��� �'-�

&7�" � �-�� ����� �! �" �$� �! � "�� �'-� �4 �����) �/ �� �"�)�-�

�1�� � �: �( �/ �28�*�� 0�-�

�1�� � �: �� � 7 �28�. �+ �5�� 0�-� � �1�� � �: �� � 7

� �0�3�� �5 , �%�� �6���� �4 6�3 �# �

� 6�-�� � 9�:

27�"��� �'-�

Page 15: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

göre sabırsızlık hırsı, hırs da Allah’ın koyduğu tedricî ilerleme kanununa muhalifhareket etmeyi ve böylece başarısızlığı netice verir. Sabırsızlık bu şekliyle başarısızlığıdoğurmuş olur. Bu bağlamda Bediüzzaman Said Nursi’nin bu yaklaşımı, eğitimprogramlarından doğrusal programlama anlayışıyla paraleldir. Doğrusal programlamayaklaşımına göre; birbiriyle ardışık olan bilgilerin ve davranışların öğretilmesindeaşamalara riayet edilir, aşamalarda sıra düzenine dikkat edilir. Basamak atlanmaz, birbasamak tam anlamıyla kavratılmadan diğer basamaklara geçilmez.

Bediüzzaman Said Nursi 9. Mektup adlı eserinde önemli bir iletişim kaidesini şuşekilde ortaya koymuştur:

İşte tahmin ederim ki, nâsihlerin nasihatları şu zamanda tesirsiz kaldığının birsebebi şudur ki: Ahlâksız insanlara derler: “Hased etme! Hırs gösterme! Adavet etme!İnad etme! Dünyayı sevme!” Yani, fıtratını değiştir gibi zahiren onlarca mâlâyutak birteklifte bulunurlar. Eğer deseler ki: “Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz,mecralarını değiştiriniz.” Hem nasihat tesir eder, hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-iteklif olur (Mektubat, 39).

Buna göre var olan bir davranışı değiştirmek için davranışı reddetmek yerinedavranışın mecrasını faydalı ve hayırlı yönlere tevcih etmek çok daha etkili bir yoldur.Bediüzzaman Said Nursi de “Evet musibetin darbesine karşı şekva suretiyle elbette âcizve zaîf insan ağlar; fakat şekva O’na olmalı, O’ndan olmamalı.” cümlesiyle musibetlekarşılaşan her insanın bundan etkileneceğini ifade ederek musibetten etkilenmemegibi pek çok insan için uygulanabilirliği olmayan bir tavsiyede bulunmamış; aksinemusibetten etkilenen insanın “musibeti Allah’a şikâyet edebileceği” şeklinde buşikâyetin yönünü ortaya koyarak her insanın ulaşabileceği bir hedef belirlemiştir.

Bediüzzaman Said Nursi, sabrın insanın fıtratına yerleştirilmiş bir kuvvetolduğunu eserlerinde muhtelif yerlerde ifade etmiştir. Konuyla ilgili Said Nursi’ninifadelerinden bazıları şu şekildedir:

Zeval-i lezzet elem olduğu gibi, zeval-i elem dahi lezzettir. Evet herkes geçmiş lezzetli,safalı günlerini düşünse; teessüf ve tahassür elem-i manevîsini hissedip “Eyvah” der vegeçmiş musibetli, elemli günlerini tahattur etse; zevalinden bir manevî lezzet hissederki: “Elhamdülillah şükür, o bela sevabını bıraktı gitti” der. Ferah ile teneffüs eder. Demekbir saat muvakkat elem, ruhta bir manevî lezzet bırakır ve lezzetli saat, bilakis elembırakır. Madem hakikat budur ve madem geçmiş musibet saatleri, elemleri ile berabermadum ve yok olmuş ve gelecek bela günleri, şimdi madum ve yoktur ve yoktan elemyok ve madumdan elem gelmez. Meselâ, birkaç gün sonra aç ve susuz olmakihtimalinden, bugün o niyetle mütemadiyen ekmek yese ve su içse, ne derece divaneliktir.Aynen öyle de, geçmiş ve gelecek elemli saatleri -ki hiç ve madum ve yok olmuşlar- şimdidüşünüp sabırsızlık göstermek ve kusurlu nefsini bırakıp, Allah’tan şekva etmek gibi “Of,

ULUSLARARASI SEMPOZYUM • İNSANİ DEĞERLERİN YENİDEN İNŞASI

381

Page 16: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

of ” etmek divaneliktir. Eğer sağa-sola yani geçmiş ve geleceklere sabır kuvvetinidağıtmazsa ve hazır saate ve güne karşı tutsa, tam kâfi gelir. Sıkıntı ondan bire iner(Sözler, 150 - 151).

Yukarıdaki satırlarda Bediüzzaman Said Nursi, eğitimde somut benzetimtekniğini de kullanarak sabır kuvvetinin kapsamını geçmiş ve geleceği kuşatacakgenişlikten kurtarıp yalnızca içinde bulunulan zamanla sınırlandırarak sabırkuvvetinin daha tesirli bir hâle getirilebileceğini ifade etmiştir. Bunu yaparken demuhatabını ikna edici şekilde geçmişten gelen hüzünlerin ve geçmişten gelenendişelerin şimdi söz konusu yapılarak şu an için lazım olan sabır kuvvetini sağa soladağıtmamak gerektiğini vurgulamıştır. Said Nursi’nin bu tespit ve tavsiyesi, insanınbulunduğu an içindeki sıkıntılarının hafifletilmesi için önemli bir psikolojik destekmahiyeti taşımaktadır.

Sabır konusu, Bediüzzaman Said Nursi’nin “Hastalar Risalesi” diye isimlendirilen(25. Lem’a) müstakil eserinde pek çok kere mevzubahis edilmiştir. Söz konusu eserdehastalıkların sabır ile birlikte değerlendirilmesiyle dünyevi ve uhrevi pek çok kazancınelde edileceği defaatle tekrar edilmiş ve üzerinde durulmuştur. Hatta sabır vetahammül şartıyla hastalıkların “menfi ibadet” olarak değerlendirilebileceği bile ifadeedilmiştir. Buna göre hastalığını sabır içinde geçiren hastaların bir dakikasının bir saatve belki de bir gün nafile ibadet hükmüne geçebileceği şeklinde bir müjde verilmiştir.Bediüzzaman Said Nursi bu gibi noktalardan hastalığın bir şikâyet değil teşekkürühak ettiğini bile eklemiştir. Ayrıca başta 2. Lem’a olmak üzere pek çok eserde sabırkahramanı Hz. Eyüp, Cercis Aleyhisselam, İmam-ı A’zam, İmam-ı Ahmed İbn-iHanbel gibi hayatlarında hastalık ve musibet imtihanlarına çokça muhatap olmuş vebu imtihanları sabır içinde şükrederek karşılamış kişilerin kıssalarına yer verilmesi,eğitimde rol-model yani örnek göstererek davranış kazandırma yönteminin etkili vegüzel birer örneğidir.

Sabır konusuyla ilgili 25. Lem’a Hastalar Risalesi’nde geçen şu cümleler dikkatçekicidir:

Ey sabırsız hasta! Sabret, belki şükret. Senin bu hastalığın, ömür dakikalarını birersaat ibadet hükmüne getirebilir. Çünki ibadet iki kısımdır. Biri müsbet ibadettir ki;namaz, niyaz gibi malûm ibadetlerdir. Diğeri menfî ibadetlerdir ki; hastalıklar,musibetler vasıtasıyla musibetzede, aczini, za’fını hisseder. Hâlık-ı Rahîm’ine iltica eder,yalvarır. Hâlis, riyasız, manevî bir ibadete mazhar olur. Evet hastalıkla geçen bir ömür,Allah’tan şekva etmemek şartıyla, mü’min için ibadet sayıldığına rivayat-ı sahiha vardır.Hattâ bazı sâbir ve şâkir hastaların bir dakikalık hastalığı, bir saat ibadet hükmünegeçtiği ve bazı kâmillerin bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçtiği, rivayet-i sahihave keşfiyat-ı sadıka ile sabittir. Senin bir dakika ömrünü, bin dakika hükmüne getirip,sana uzun ömrü kazandıran hastalıktan teşekki değil, teşekkür et (Lem’alar, 206 ).

Yunus Emre ve Said Nursi’nin Eserlerinde Sabır Eğitimi ( Prof.Dr. Kenan ERDO$AN • Ar#.Gör. Mehmed Ali YILDIZ

382

Page 17: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

Bediüzzaman Said Nursi, gene hastalıklar ve musibetler karşısında insanın şikâyetetmeye hakkı olmadığını Hastalar Risalesi’nde şu sözlerle tekrarlamıştır:

Ey şekvacı hasta! Senin hakkın şekva değil şükürdür, sabırdır. Çünki senin vücudunve âza ve cihazatın, senin mülkün değildir. Sen onları yapmamışsın, başka tezgâhlardansatın almamışsın. Demek başkasının mülküdür. Onların mâliki, mülkünde istediği gibitasarruf eder. Yirmialtıncı Söz’de denildiği gibi, meselâ gayet zengin, gayet mahir birsan’atkâr; güzel san’atını, kıymetdar servetini göstermek için, miskin bir adama modellikvazifesini gördürmek maksadıyla, bir ücrete mukabil, bir saatçik zamanda, murassa’ vegayet san’atlı diktiği bir gömleği, bir hulleyi o fakire giydirir. Onun üstünde işler vevaziyetler verir. Hârika enva’-ı san’atını göstermek için keser, değiştirir, uzaltır, kısaltır.Acaba şu ücretli miskin adam, o zâta dese: “Bana zahmet veriyorsun, eğilip kalkmaklaverdiğin vaziyetten bana sıkıntı veriyorsun, beni güzelleştiren bu gömleği kesipkısaltmakla güzelliğimi bozuyorsun” demeye hak kazanabilir mi? Merhametsizlik,insafsızlık ettin diyebilir mi? İşte aynen bu misal gibi, Sâni’-i Zülcelal sana ey hasta! Göz,kulak, akıl, kalb gibi nuranî duygularla murassa’ olarak giydirdiği cisim gömleğini, esma-i hüsnasının nakışlarını göstermek için, çok hâlât içinde seni çevirir ve çok vaziyetlerdeseni değiştirir. Sen açlıkla onun Rezzak ismini tanıdığın gibi, Şâfî ismini de hastalığınlabil. Elemler, musibetler bir kısım esmasının ahkâmını gösterdikleri için, onlardahikmetten lem’alar ve rahmetten şualar ve o şuaat içinde çok güzellikler bulunuyor. Eğerperde açılsa, tevahhuş ve nefret ettiğin hastalık perdesi arkasında, sevimli güzel manalarıbulursun (Lem’alar, 207).

Yukarıdaki satırlarda Bediüzzaman Said Nursi, eğitimde çokça kullanılan veoldukça önemli bir yeri olan benzetim tekniğine yer vererek insanların başta vücutolarak kendilerine verilen tüm nimetlerin Allah’ın mülkü olduğunu, mülk sahibi olanAllah’ın mülkünde ve dolayısıyla insanların vücutlarında isimlerini tecelli ettirmekadına istediği gibi icraatta bulunabileceğini, buna karşın insanların da zaten kendimalları olmayan bu nimetlerde Allah’ın tasarrufuna karşı şikâyete haklarınınolmadığını dile getirmiştir.

25. Lem’a Hastalar Risalesi’nde ifade edildiğine göre hastalıklar ve musibetlerkarşısında şekva edip sabırsızlık göstermek, Rubûbiyet-i İlâhiye’yi tenkit etmek olarakgörülmüştür (Lem’alar, 216). Bu durumu ise Bediüzzaman Said Nursi, maddi hastalıkve musibetten çok daha büyük bir manevi musibet olarak tanımlamıştır.

Bediüzzaman Said Nursi, eserlerinde sabır kavramını pek çok zaman başka farklıkavramlarla birlikte ele almış ve bu kavramlarla birlikte değerlendirmiştir. Bukavramlardan bazıları şükür (Sözler, 39; Sözler, 149; Sözler, 639; Mektubat, 79;Lem’alar, 10; Lem’alar, 213), tahammül (Lem’alar, 8; Şualar, 311), tevekkül (Lem’alar,211), namaz (Lem’alar, 413) olarak sıralanabilir. Musibet ve hastalıkların insanınmaddi ve manevi hayatına getirilerinin olması için sabrın yanında sayılan bukavramların da birer şart olduğu unutulmamalıdır.

ULUSLARARASI SEMPOZYUM • İNSANİ DEĞERLERİN YENİDEN İNŞASI

383

Page 18: I.isamveri.org/pdfdrg/D239663/2015/2015_ERDOGANK_YILDIZMA.pdfyıllar boyu kitleler tarafından çok kıymetli olarak addedilmiş ve benimsenmiş olan Yûnus Emre ve Bediüzzaman Said

Oruç, Risale-i Nur eserlerinden biri olan ve 29. Mektup’ta yer alan “RamazanRisalesi”nde sabırsızlığın ve tahammülsüzlüğün bir ilacı olarak ifade edilmiş, orucunhikmetlerinden birinin de insanlarda sabrı ve tahammülü öğretmek ve arttırmakolduğuna değinilmiştir. Yani oruç bir nevi uygulamalı sabır eğitimidir. Ayrıcamusibetlerin insana fazla ağır gelmesi durumunda Allah’tan sabır istenilebileceği deBediüzzaman Said Nursi’nin tavsiyeleri arasındadır (Lem’alar, 207). Bunun yanındatalebelerine ve arkadaşlarına gönderdiği mektuplarda da onlardan ahlakta ve sabırdabirbirlerine nümune-i imtisal olmalarını istediğini belirtmiştir (Şualar, 311).

KAYNAKÇA

Cebecioğlu, E. (1997). Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü. Ankara: RehberYayınları

Devellioğlu, F. (1999). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat. (Yayına haz. AydınSami Güneyçal). Ankara: Aydın Kitabevi Yayınları.

Kara, M. (1991). Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi. İstanbul: Dergah Yay.

Önal, R. (2008). “Kur’an’da Îmânî ve Ahlâkî Bir Tavır Olarak Sabır”. C.Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi, XII, ss.439-466.

Özgüven, İ. E. (1994). Psikolojik Testler. Ankara: Yeni Doğuş Matbaası.

Said Nursî. (2006). Lem’alar. İstanbul: RNK Neşriyat.

Said Nursî. (2006). Mektubat. İstanbul: RNK Neşriyat.

Said Nursî. (2006). Sözler. İstanbul: RNK Neşriyat.

Said Nursî. (2006). Şualar. İstanbul: RNK Neşriyat.

Sayın, E. (2012). “Tasavvuf Kültüründeki “Sabır” Kavramının PsikolojikEtkileri”. Batman University Journal of Life Sciences, Volume 1, Number 1,ss.413-422.

Tarhan, N. (2011). Güzel İnsan Modeli. İstanbul: Timaş Yayınları.

Yeşil, R.&Aydın, D. (2007). “Demokratik Değerlerin Eğitiminde Yöntem veZamanlama”. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 11, S: 2, ss. 65-84.

Yunus Emre. (1991). Risaletü’n-Nushiyye. Tenkitli Metin. (Neşreden: MustafaTatçı). Ankara: Kültür Bakanlığı.

Yunus Emre ve Said Nursi’nin Eserlerinde Sabır Eğitimi ( Prof.Dr. Kenan ERDO$AN • Ar#.Gör. Mehmed Ali YILDIZ

384