17
KIRKLARELi

Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

KırKlareli

Page 2: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

2 3 Kır

Kla

re

li

Kültür ve Doğanın Bileşimi Kırklareli

Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

Hızırbey Camii / Hızırbey Complex

Yayla Mahallesi / Historic Centre

Kent ve yakın çevresi, arkeolojik zenginliği, bo-zulmamış doğal güzellikleri ve uygun kültürel altyapı-sıyla bölgedeki metropol ve sanayi bölgeleri için bir çekim odağı olabilecek özelliktedir.

Kırklareli, kültür tarihi açısından büyük bir öneme sahipse de yakın zamana kadar bu göz ardı edilmiş, kent gerekli ilgiyi görme-miştir. Son yıllarda kent ve yakın çevresinde gerçekleş-tirilen arkeolojik çalışma-lardan elde edilen sonuçlar, Kırklareli’nin Yakındoğu-Anadolu kültürleri ile Balkan-Avrupa kültürleri arasında ne kadar önemli bir yeri olduğunu tüm veri-leri ile açıkça göstermekte-dir. Arkeolojik çalışmaların

The city and its immedi-ate surroundings have the potential to become a center of attraction for the metropolises and industrial zones in the region with all the archaeo-logical richness, unspoiled natural beauty and cultural infrastructure.

Though Kırklareli has great importance in terms of cultural history, it has been overlooked far too long until recently and the city has not been able to attract interest it deserved. Recent archaeo-logical work in and around the town has revealed clear evidence on the significance of this region in cultural interac-tion between the Near East-ern-Anatolian and European-Balkan cultures. In addition to archaeological research, new

initiatives addressing historical identity and natural richness jointly have started to enliven “Culture and Nature” tourism in Kırklareli.

The historic centre of Kırklareli especially contains significant examples of the Early Ottoman architecture including Hızırbey Complex and Mosque. Yayla Neighbor-hood, which forms a part of the historical core of the city of Kırklareli, is a point of attraction with its peculiar stone architecture and well preserved mansion houses around a spacious square and the side streets.

yanı sıra, kentin tarihi kimliği ile doğal zengin-liklerini birlikte ele alan uygulamalar, Kırklareli’nde kültür ve doğa turizmini canlandırmaya başlamıştır.

Kırklareli kent merkezi özellikle Erken Osmanlı dönemi mimarisinin önemli örneklerini barındırmak-tadır. Bunların arasında en önemlilerinden biri Hızır-bey Camii ve külliyesidir.Kırklareli kentinin tarihi çekirdeğinin bir bölümünü oluşturan Yayla Mahallesi, bölgeye özgü taş mimarisi, geniş bir meydanın etra-fında toplanan ve buradan açılan yolların kenarına serpiştirilmiş, birçoğu ol-dukça iyi korunmuş durum-daki konak türü yapılarıyla bir çekim noktasıdır. Son

Some of those historical buildings are being restored in recent years.

Page 3: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

4 5 Kır

Kla

re

li

Seyfioğlu Tabyası / Seyfioğlu Bastion

Taştabya / Taştabya Bastion

yıllarda tarihi yapılardan bazılarının onarımına başlanmıştır.

Kırklareli kentinin hemen batısında, 1877 yılında süvari kışlası olarak yapıl-mış ve çok iyi korunmuş durumda olan Taştabya bulunmaktadır.Osmanlı İmparatorluğu’nun son

zamanlarında Trakya’nın çeşitli yerlerinde çok sayıda askeri tesis kurulmuştur. Bunların arasında Kırklareli kent merkezinin hemen doğusunda 1877 yılında yapılmış Seyfioğlu Tabyası, en iyi korunmuş ve en ilginç özellikler taşıyan örnekler-den biridir. Kırklareli’nin 20 km kadar güneybatısın-da yer alan Dokuzhöyük Köyü’ndeki tümülüs mezar-lığı, Kırklareli bölgesinin en özgün kültürel öğesi olan ve Trakya’nın topoğrafyasını tamamlayan çok sayıdaki tümülüs ve tümülüs mezar-lığından biridir. Tümülüs geleneği, Trakya Bölgesi’nde MÖ 3. binyılın sonlarında başlamış ve Helenistik dö-neme kadar devam etmiştir.

Taştabya (Taştabya Bastion), which is located to the west of Kırklareli, is a well preserved cavalry casern built in 1877.

During the late Ottoman period many military facilities were built at various loca-tions in Thrace. For instance, Seyfioğlu Bastion is a particular and well preserved

structure built in 1877 right to the east of the centre of Kırklareli.

The tumulus cemetery in Dokuzhöyük Village about 20 km to the south west of Kırklareli is the most pictur-esque cultural assets of the region and one of the many characteristic tumuli com-plementing the topography of Thrace. The tumulus tradition started in Thrace around the late third millennium BC and continued until the Hellenistic period.

Yayla Mahallesi / Historic Centre

Page 4: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

6 Kır

Kla

re

li

7

Dupnisa Mağarası

Dupnisa Cave

Dupnisa Mağarası, Kırklareli’nin 50 km kadar kuzeydoğusunda, Demirköy İlçesi Sarpdere Köyü’nün 6 km kadar güneyindedir. Birbiriyle bağlantılı, ancak gelişim özellikleri açısından birbirinden farklı üç bi-rimden oluşan mağara, ilgi çekici oluşumlarıyla dikkati çekmiş ve son yıllarda düzenlemesi yapılarak ziyarete açılmıştır.

Dupnisa Cave is located 50 km to the north west of Kırklareli and 6 km to the south of Sarpdere Village in Demirköy District. Consisting of three interconnected units which are different from each other in terms of development characteristics, the cave is noteworthy for its interest-ing formation. Preparatory works have been completed recently and now it is open for to visitors.

Page 5: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

8 9 Kır

Kla

re

li

Trakya’nın ilk Kenti: Kanlıgeçit [MÖ 3200-2050]

The earliest City in Thrace: Kanlıgeçit [3200 -2050 BC]

Kanlıgeçit Mevkii, Kırk-lareli kentinin 300 m kadar güneyindedir. Babaeski-Kırklareli demiryolu yerleşmeyi yararak içinden geçmiştir. MÖ 3. binyıla, İlk Tunç Çağı’na tarihlenen Kanlıgeçit, Balkanlar’dan bilinen en eski kentsel yer-leşim birimi ve Trakya’daki tek İlk Tunç Çağı Anado-lu koloni yerleşmesidir. Yerleşme, surla çevrili bir içkale ve geniş bir alana yayılan konut alanlarından oluşmaktadır. Kanlıgeçit’te 1994 yılında başlayan kazı çalışmaları 2009 yılında sona ermiş ve aynı yıl içkale kısmı restore edilerek açık hava müzesi olarak düzen-lenmiştir.

Kanlıgeçit’te MÖ 3200 yıllarında başlayan yerle-şim, MÖ 2400 yılına kadar

Kanlıgeçit is 300 m to the south of Kırklareli. Babaeski-Kırklareli railroad passes through this settlement. Kanlıgeçit dates back to the Early Bronze Age in the 3rd Millennium, being the earliest example of urbanization in the Balkans. It is also the only Anatolian colony settlement in Thrace in the Early Bronze Age. The settlement consists of a residential section over a large area, and a citadel surrounded by city walls. The excavations which started in Kanlıgeçit in 1994 were com-pleted in 2009, and the citadel was restored and opened as an open-air museum that same year.

Settlement in Kanlıgeçit dates back to 3200 BC and it has continued its existence as a large village in wooden archi-tecture until 2400 BC similar

to the other parts of the Bal-kans and Thrace. It has been understood that Kanlıgeçit was completely restructured around that date, and then was exposed to the influence of Anatolian cultures for the

first time.

The area where the former structures stood was filled to cover earlier remains and to raise the area of the new settlement,

imitating the mounds of Anatolia. The citadel

was encircled by an enclosure wall and the flanks of the hill were paved with cobbles, like in Anatolian towns. It has been understood that the settlement was planned and structured like the other contemporary Anatolian cities in that phase. The entrance to the citadel was transformed

Trakya ve Balkanlar’ın diğer kesimlerinde de olduğu gibi ahşap mimarili, büyükçe bir köy olarak varlığını sürdürmüştür. Bu tarihte yerleşimin tümüyle yeniden biçimlendirildiği ve ilk kez Anadolu kültürlerinin etki alanı içine girdiği görülmektedir.

Eski yapıların olduğu alan doldu-rularak yerleşim yeri höyük şekline getirilmiş ve böyle-likle içkaleyi çevrele-yen savunma duvarının oturabileceği bir yükselti elde edilmiştir. Yükselti-nin yamaçları, Anadolu kentlerinde olduğu gibi taşla kaplanmıştır. Bu evrede, yerleşimin tümüyle çağdaşı olan Anadolu kentlerinde olduğu gibi planlandığı ve

Page 6: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

10 11 Kır

Kla

re

li

yapıların gene Anadolu ör-neklerine uygun bir şekilde inşa edildiği görülmektedir. İçkaleye giriş, dörtgen taş bir kuleyle anıtsal bir nitelik kazanmıştır. Kalenin içinde yalnızca, megaron adı verilen, birbirine koşut dört yapı ve bunların doğusunda törenler için ayrıldığı anla-şılan geniş bir avlu bulun-maktadır. Yerleşim, en iyi örneği Truva’nın 2. kültür katından bilinen Anadolu kent modelinin küçültül-müş birebir örneğidir.

Bu dönemde Balkanlar’ın her yerinde ahşap yapılar görülürken, Kanlıgeçit taş temel üzerine kerpiç tuğla ile inşa edilmiş bilinen tek İlk Tunç Çağı yerleşimidir. Kanlıgeçit’teki, 24 metre uzunluğundaki en büyük megaron, Truva 2. tabaka

into a monumental gate with a stone tower. Within the citadel there are four buildings called megarons, set parallel to each other, and a large inner court reserved for ceremonies. This settlement is a smaller replica of the typical Anatolian city, the best model of which has been found at the second cultural level of Troy.

While wooden buildings were widespread in the Balkans in that period, Kanlıgeçit is known to be the first Early Bronze Age settlement built by adobe on stone foundations. The biggest megaron of 24 meters in length in Kanlıgeçit is only 2 meters smaller than the big megaron on the second cultural level of Troy.

Among the finds of this stage are wheel-made, red burnished vessels and clay

figurines, evidently imported from Anatolia, and domestic horse bones.

Kanlıgeçit dates to the era when horse was first do-mesticated, revolutionizing long-distance travel. Kanlıgeçit excavations have revealed the richest collection of domestic horse bones in Turkey; as wild horses were not present in Thrace, their extensive presence surmise that the caravan trade system had already emerged by the Early Bronze Age followed later by the example seen in Kültepe-Kaniş-Karum. After Kanlıgeçit was destroyed in 2050 BC, the area was left uninhabited for a period of thousand years.

büyük megaronundan yalnızca 2 metre daha küçüktür.

Yerleşimin bu evresinde çok sayıda Anadolu ithali çanak çömlek, kil heykelcikler ve evcil at kemikleri bulun-muştur.

Kanlıgeçit atın ilk evcilleş-tiği döneme ait, Türkiye’de en fazla buluntu veren yer olmanın yanı sıra, İlk Tunç Çağı’nda oluşmaya başlayan ve daha sonraları Kültepe-Kaniş-Karum’dan da bilinen kervan yolunun en eski örneğidir. Kanlıge-çit, MÖ 2050 yılında tahrip edildikten sonra, bölgede binyıl boyunca yerleşme olmamıştır.

Kanlıgeçit

Page 7: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

12 13 Kır

Kla

re

li

Trakya’nın en eski Köyü: aşağı Pınar [MÖ 6400-4800]

The earliest Village in Thrace: aşağı Pınar [6400-4800 BC]

Page 8: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

14 15 Kır

Kla

re

li

Aşağı Pınar Açık Hava Müzesi / On site Open-Air Museum

Aşağı Pınar Höyüğü, Kırklareli’nin hemen güneyinde, Asılbeyli yolu üzerindedir. 1993 yılında başlayan arkeolojik kazı ça-lışmaları halen sürmektedir. Trakya’daki en eski çiftçi-köy yerleşimi olan Aşağı Pınar, “Neolitik devrim” olarak da bilinen, besin üre-timine dayalı yaşam biçimi-nin Anadolu’dan Avrupa’ya nasıl aktarıldığını gösteren en önemli kazı yeridir. Anadolu’da MÖ 10.000 yılla-rında başlayan çiftçi yerleşik yaşam, Trakya Bölgesi’ne MÖ 6400 yıllarında ulaşmış ve buradan Avrupa’ya yayılmadan önce bölgenin özgün doğal çevre ortamına bir uyum süreci geçirmiştir. Bu nedenle Aşağı Pınar’da ortaya çıkan kültür, Avrupa

Aşağı Pınar mound is located along the road to Asılbeyli village, just to the south of Kırklareli. The archaeological excavation is underway since 1993. Aşağı Pınar is the settle-ment of the first farmers com-ing in to Thrace, bringing with them a new way of life which is also known as the Neolithic Revolution, was transferred from Anatolia to Europe. The sedentary farming, which started around 10.000 BC in Anatolia, reached Thrace circa 6400 BC, and then underwent a process of adaptation to the temperature, forested habitat of this region before it spread into Europe. Therefore, the culture which emerged in Aşağı Pınar, represents the process of laying the founda-tion of European civilization.

Nine cultural levels were recovered at Aşağı Pınar settlement, which continued uninterruptedly until 4800 BC. The first settlement was established at the north. The Neolithic settlement that flour-ished on the same location until 5600 BC is represented by the four architectural layers reflecting apparent Anatolian influences. After total destruc-tion by fire, the settlement spread over a large part of the hill, and during this process cultural structuring that is pe-culiar to the Balkans became predominant.

It is evident that the early communities arriving with the knowledge of mud-brick and stone as building mate-rial, here developed wooden

uygarlığının başlangıcını temsil etmektedir.

Aşağı Pınar’da MÖ 4800 yıllarına kadar devam eden kesintisiz yerleşimde 9 kültür katı saptanmıştır. Yerleşim ilk olarak alanın kuzeyinde kurulmuştur. MÖ 5600 yıllarına kadar aynı yerde gelişen Neolitik yerleşim, Anadolu etkileri-nin belirgin olarak görül-düğü 4 yapı katıyla temsil edilir. Şiddetli bir yangınla tahrip olan yerleşim, daha sonra tepenin büyük bir kısmına yayılarak geniş-lemiş ve bu süreç içinde Balkanlar’a özgü olan kül-türel bir yapılanma ağırlık kazanmıştır.

Aşağı Pınar yerleşiminin tüm süreci boyunca dal-

Page 9: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

16 17 Kır

Kla

re

li

örgü ahşap direkli bir mi-mari görülür. Anadolu’dan kerpiç tuğla ve taş geleneği ile gelen toplulukların, daha sonra tüm Avrupa’ya yayı-lacak olan ahşap mimariyi bu bölgede geliştirdikleri anlaşılmaktadır.

Mimari ahşap olduğu için Aşağı Pınar’dan günümüze kalan mimari izler, ancak kazı sırasında belgelenebi-len ve korunması olanaksız olan kalıntılar şeklindedir. Bu nedenle Avrupa uygarlık tarihinin anlaşılması açısın-dan çok büyük bir öneme sahip olan bu yerleşimi topluma yansıtabilmek için, modelleme şeklinde farklı bir sergileme düzeni yapılmıştır.

architecture, which later spead to entire Europe.

The remains of wooden archi-tecture can be traced during archaeological excavation, but are impossible to preserve.

Traditional buildings that are still present in the Istranca Mountains, due to their resemblance to the Neolithic architecture of Aşağı Pınar, have been used in modelling the exhibition.

The Open-air Museum at Aşağı Pınar, at present consisting of three exhibition units, has been designed to develop awarenes and interest to public.

The exhibition comprises of posters, replicas and models to

display daily life, craftsman-ship, technologies and subsist-ence in Neolithic Aşağı Pınar.

Sergilemede Istranca dağlık bölgesinde günümüze kadar gelen ve Aşağı Pınar Neo-litik mimarisine benzeyen yapılardan yararlanılmıştır.

Geniş çaplı ve bütüncül bir planlamayla kurgulanan Aşağı Pınar Açık Hava Mü-zesi, şimdilik üç sergileme biriminden oluşmaktadır.

Sergilemede anlatım pano-ları ve Aşağı Pınar’ın çeşitli tabakalarını temsil eden farklı yapıların maketleri-nin yanı sıra, yangın geçir-miş 6. tabaka Neolitik evi, mankenler, mimari öğeler ve dönemin öğütme, çanak yapımı gibi tanımlı işleriyle canlandırılmıştır.

Aşağı Pınar Açık Hava Müzesi / On site Open-Air Museum

Page 10: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

18 19 Kır

Kla

re

li

aşağı Pınar Buluntu Topluluğu

Findings of aşağı Pınar

Aşağı Pınar kazılarında yerleşmenin 1600 yıllık sü-recini yansıtan çok zengin buluntular ortaya çıkmış ve bunlar Orta Tuna Havzası ile İç Anadolu kültürleri arasındaki ilişkinin anla-şılmasını sağlamıştır. Aynı zamanda kazı bulguları sa-yesinde doğal çevre ortamı ve bölgede o sırada var olan yabanıl yaşam da anlaşıla-bilmiştir.

Aşağı Pınar’da ortaya çıkan en ilginç yapılardan biri, takı yapımında uzman-laşmış bir ustanın işliği-dir. İşlikteki buluntular, işlenmemiş hammaddeden bitmiş örneklere kadar üretim sürecini, kullanılan aletlerle birlikte yansıtmış-tır. İşlikte boncuk yapımın-da ithal deniz kabuğu, kaya

Diverse findings represent-ing 1600 years of settlement were unearthed during the excavations at Aşağı Pınar, enabling us to understand the interrelationship between the cultures of the Mid Danubian Basin and Central Anatolia. The findings also enabled us to understand the natural habi-tat and wild life of the time.

One of the most interest-ing structures unearthed at Aşağı Pınar is the workshop of a craftsman specialized in manufacturing beads and pendants. The findings at the workshop reflect the tools as well as the whole production process from raw materials to finished products. Imported sea shells, rock crystallite, and malachite used in bead mak-

ing were among the raw mate-rials found at the workshop.

A great variety of pottery ves-sels have been recovered, some for daily usage and others as stature objects

Even though most of the prestige vessels reflect charac-teristic shapes and decoration of the Balkans, the impact of Danubian, Aegean and West Anatolian cultures are also evident.

While painted ornaments were characteristic of the early periods, grooved and relief decoration became widespread afterwards. Some of those on display at Kırklareli Museum are the most select examples of the period.

Among the most important cult vessels is a double globu-

kristali gibi hammaddeler kullanılmıştır.

Aşağı Pınar’da gerek gündelik kullanım kapları, gerekse beğeni eşyası oldu-ğu anlaşılan çok sayıda kap kacak bulunmuştur. Beğeni kapları, biçimsel özellikleri ve üzerlerindeki bezemelerle bir yanda Tuna Havzası’na kadar olan Balkan, öte yanda Ege ve Batı Anadolu etkilerini yansıtmaktadır.

İlk dönemlerin özelliği boya bezeme iken, giderek oluk, yiv ve kabartma bezeme daha yaygınlaşmıştır. Kırk-lareli Müzesi’nde sergilenen kapların bazıları, dönemin en seçkin örnekleridir.

Aşağı Pınar’da bulunan çift gövdeli, üçgen bir yüzü olan kadın biçimindeki kült kabının gövde kısmında

Page 11: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

20 21 Kır

Kla

re

li

kabartma olarak mitolojik bir sahne işlenmiştir.

İnanç sisteminin göster-geleri arasında, tören-lerde kullanılan büyük boyutlu kapların özgün örnekleri ile kült masası olarak tanımlanan örnek-ler çok sayıdadır. Bunların üzerleri genellikle kazıma, oyma ve çizi yönte-miyle bezenmiştir. Bunların yanı sıra insan yüzü ve kadın şeklinde kült kapları da Aşağı Pınar’ın seçkin buluntuları arasındadır.

Aşağı Pınar, döneminin inanç sistemi ile ilgili çok zengin ve çeşitli buluntular vermiştir. Bunların arasında küçük kadın heykelcikleri önemli bir yer tutar. İlk dö-

lar bodied anthropomorpic vessel shaped as a female deity, depicting mythological scene in relief.

Among the cult objects, there are a number of cult-tables,

decorated by incised, excised or grooved decoration; also unique among the finds, face-pots and anthro-pomorpic vessels are

worth noting.

Aşağı Pınar provides rich and diverse findings related to the belief system of the period in-cluding numerous clay female figurines; while in earlier levels the figurines are flat-bodied, later they take cylindrical shapes. It is evident that the figurines were intentionally broken for use.

Clay pitaderras or stamp-seals are also among the significant findings. The ornaments on them reflect the common char-acteristics of the cultural area extending from the Danubian Basin to Central Anatolia.

A great vari-ety of ground and polished stone artefacts, celts chisels and food preparing tools such as grinding-stones, bone tools, and clay artifacts were unearthed.

nemlerde yassı gövdeli olan heykelcikler, daha sonraları silindirik biçim almıştır. Heykelciklerin bilinçli olarak kırılarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Önemli buluntuların arasında kilden mühür gibi basma kalıpları vardır. Üzerlerindeki bezekler, Orta Anadolu’dan Tuna Havzası’na kadar olan kültür bölgesinin ortak özelliklerini yansıtır.

Günlük kullanım eşyaları arasında yüzeyleri sürtülerek parlatılmış taş balta ve keskiler, besin hazırlamayla ilgili araçlar, kemik aletler ve kilden yapılan nesnelere ait çok zengin bir çeşitle-me bulunmuştur.

Aşağı Pınar Buluntuları / Findings of Aşağı Pınar

Page 12: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

22 23 Kır

Kla

re

li

Kırklareli Müzesi

Kırklareli Museum

Page 13: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

24 25 Kır

Kla

re

li

There are over 3500 artifacts from prehistoric ages until the 20th century in the Kırklareli museum.

Amazing variety of the Thra-cian culture since the Neolithic age is reflected in the museum.

The museum has a significant collection of artifacts from the Thracians who are the first settlers in Thrace during the historic era.

Various cross-sections from the lives of the local people are displayed at the ethnography section of the museum.

Müze’de tarih öncesinden 20. yüzyıla kadar uzanan döneme ait 3500’ün üzerin-de eser bulunmaktadır.

Neolitik dönemden beri ola-ğanüstü çeşitlilik gösteren Trakya kültürü müzeye de yansımıştır.

Müze, Trakya’da tarihi çağların ilk yerleşik halkı olan Traklar’a ait önemli bir koleksiyona sahiptir.

Müze’nin etnografya bölü-münde ise bölge halkının yaşam kültüründen kesitler sunulmaktadır.

Page 14: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

26 27 Kır

Kla

re

li

The Ancient Theater

The Ancient Theater in Vize is the only one in Thrace. Exca-vation at the theatre has been going on since 1995.

Hagia Sophia Church

Built in the 6th century during the reign of Justinian. The remains of authentic frescos on the church walls built of Stone and brick are still visible.

antik Tiyatro

Trakya’nın bilinen tek tiyatrosudur. 1995 yılında başlayan kazılar halen sürmektedir.

ayasofya Kilisesi

Altıncı yüzyılda Iustinia-nus dönemine tarihlenen kilisenin yapımında taş ve tuğla birlikte kullanılmıştır. Kilisenin duvarlarındaki özgün fresk kalıntıları görülebilmektedir.

Vize

Page 15: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

28 29 Kır

Kla

re

li

As a significant crossroads where ancient roads met, the town was an important center in the Roman and Otoman periods.

Alpullu (Sinanlı) Bridge

Alpullu (Sinanlı) Bridge is one of the most magnificent bridges built by Architect Sinan. It is characterized by its broad arches.

Tarihi yolların önemli bir kavşak noktası olan kent, Roma döneminde önemli bir merkezdi.

alpullu (Sinanlı) Köprüsü

Mimar Sinan’ın en görkemli köprüsüdür. Geniş kemer taşları ile dikkat çeker.

Babaeski

Only 15 kilometers to Bulgaria, İğneada is a fantas-tic coast with its beach extend-ing for many kilometers.

Bulgaristan’a 15 km mesafede, kilometreler uzunluğunda İğneada sahili uzanmaktadır.

iğneada

Page 16: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

30 31 Kır

Kla

re

li

It is possible to swim both in fresh and salty water on this coast, which is a wonder of na-ture, and is rich with ancient structures.

Hagia Nicholas Monastery

Carved in the rock in the 6th century the monastery has three floors.

Antik eserler bakımından zengin bu doğa harikası kıyıda hem tatlı hem tuzlu suda yüzmek mümkündür.

aya Nikola Manastırı

6. yy’da kayalara oyularak oluşturulan manastır üç katlıdır.

Kıyıköy

Page 17: Kırklareli: a Synthesis of Culture and Nature

Bu broşür istanbul rehberler Odası - irO’nun bir sosyal sorumluluk çalışmasıdır.Kırklareli Kültür Varlıkları Derneği ile Kırklareli il Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün katkıları ileirO tarafından bastırılmıştır.