124
Erginbay Yayýncýlýk Y eni Kurtuluþ Teorik - Politik Sosyalist Der gi (Yerel Süreli Yayýn) Fiyatý: 5 YTL Erginbay Yayýncýlýk Adýna Sahibi: Hüseyin Bektaþ Sorumlu Yazýiþleri Müdürü: H.Cengiz Gültekin Yönetim Yeri: Þehit Muhtar Mah. Yoðurtçu Faik Sk. No: 14/12 Beyoðlu/Ýstanbul www.ku rtulushareketi.o rg / e-posta: [email protected] rg & kurtulusderg isi@myne t.com Havaleler için: Cengiz Gültekin adýna PTT 5155325 nolu posta çeki hesabý Basýldýðý Yer: Gün Matbaacýlýk (0212-580 63 80) Sayý: 8 Ocak-Þubat 2007 Kurtuluþ Bütün Ülkelerin Ýþçileri ve Ezilen Halklarý Birleþin!   y   e  n  i  t  e  o  r  i  k  -  p   o  l  i  t  i  k  s  o  s  y   a  l  i  s  t  d  e  r  g   i

Kurtuluş Dergisi Sayı 8

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 1/124

Erginbay YayýncýlýkYeni Kurtuluþ Teorik - Politik Sosyalist Dergi

(Yerel Süreli Yayýn)Fiyatý: 5 YTL

Erginbay Yayýncýlýk Adýna Sahibi: Hüseyin BektaþSorumlu Yazýiþleri Müdürü: H.Cengiz Gültekin

Yönetim Yeri: Þehit Muhtar Mah. Yoðurtçu Faik Sk. No: 14/12 Beyoðlu/Ýstanbulwww.kurtulushareketi.org / e-posta: [email protected] & [email protected]

Havaleler için:

Cengiz Gültekin adýna PTT 5155325 nolu posta çeki hesabý

Basýldýðý Yer: Gün Matbaacýlýk (0212-580 63 80)

Sayý: 8Ocak-Þubat 2007

KurtuluþBütün Ülkelerin Ýþçileri ve Ezilen Halklarý Birleþin! 

          y            e          n             i

            t         e         o          r

             i             k      -          p            o

             l             i            t             i             k         s         o         s          y            a

             l             i         s            t            d

         e          r         g    

             i

Page 2: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 2/124

301 Kurþun

3013Yüz 

13

Surat 1

3 suratlý vahþi: IDA

3 isimli katil ýrkçý despot alçak hazýrlananadým adým

her anve kanlar içinde bir insan

19.01.2007 yurttaþ dink katledildi 

301 kurþunarkadan

göz göre göregöstere göstere

KÖK içimizde

KÖK kýþkýrtanöldürtenkýnayan

ve canlar içinde bir canbir can

kanlar içinde altý milyar insan

Tarýk Günersel 

Page 3: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 3/124

 Merhaba!

Yeni yýlýn ilk sayýsý ile tekrar birlikteyiz.Türkiye’de gündem yoðunluðu içinde sýcak gün-

ler yaþanýyor. Bütün sorunlar gelip

askeri vesayet ve Kürt sorununun

çözümsüzlüðü kayalarýna çarpýyor.

Savaþ güçlerinin inisiyatifinde

 geliþen bu sancýlý sürecin ne yöne

evrileceði, barýþ ve demokrasi güç-

lerinin iradesine baðlý. Ülke bölgeninbir parçasý... Bölge emperyalist 

 güçler tarafýndan tam bir cehenneme

çevrilmiþ bulunuyor. Bu sayýnýn

dosya konusu cehenneme çevrilen

bölge ile ilgili: Ortadoðu...

 Dosya konusu ile ilgili yazýlarý umarýz ilgi ile

karþýlarsýnýz.

Gelecek sayýda buluþmak üzere...

3 Panorama............................................................................................. 05

3 Kurtuluþ Politik ve Örgütsel Durum.................................................. 10

3 Ý.Aras Birlik.......................................................................................... 18

3

A.Kaya Ýttifak Politikamýzýn Aktüel Sorunlarý................................... 263 Ö. Aðýrbaþlý Ortadoðu Sorunlarýnýn Tarihsel Arka Planý................. 34

3 M.U.Bayraktaroðlu Ortadoðu’da Kaotik Durum............................... 42

3 Þ.Ýba Ortadoðu, Kürtler ve Türkiye................................................... 49

3 E.Kara “ABD Daha Derine Doðru Kazmaya Devam Edecektir”..... 61

3 G.Taþyakan “Þark Sorunu”nun Geleceði........................................ 72

3 H.Aykol Filistin’de Çözüm Mümkün Mü?........................................ 79

3 S.Özbudun-T.Demirer Marksizm ve Devrim -2-............................... 86

3 A.Berkman Kronstand Ayaklanmasý............................................... 107

Kurtuluþ’tan

Ýçindekiler 

Page 4: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 4/124

5

Kurtuluþ

ABD'nin Ortadoðu Politikasý Ve Saddam'ýn Ýdamý

ABD kongre seçimlerini "Demokratlar"ýn kazanmasý, ABD'nin

Irak'ta karþý karþýya kaldýðý durumun bir sonucuydu. Yapýlanhesaplarýn aksine, iþgal sonrasý Irak'ta direniþin boyutlanmasý ve

Irak'ýn ABD açýsýndan bir bataklýða dönüþmesi, kaçýnýlmaz olarak 

ABD kamuoyunda da yankýsýný bulacaktý. Seçimleri

"Demokratlar"ýn kazanmasý, Bush'un politikalarýna karþý ABD

halký içinde oluþan tepkinin somut

bir iþaretiydi.

Demokratlarýn seçim zaferiyle,

ABD'nin Ortadoðu ve Irak poli-

tikasýnýn deðiþmeyeceðini, soru-

nun emperyalist-kapitalist sistemiçinde hegemonya sorunu

olduðunu, olsa olsa politikalarda

bir revizyona gidilebileceðini, bu dergi sayfalarýnda daha önce

yazdýk. Baba Bush döneminin bakanlarýndan Baker ve

akademisyen Hamilton'un içinde yer aldýðý "Irak Çalýþma Grubu"

raporu açýklanmadan önce, beklentiler Bush'un Ortadoðu poli-

tikalarýnda deðiþikliðe gideceði yönündeydi. En azýndan, ABD

kongresinde "Demokratlar" çoðunluk haline gelince, Bush'un bu

durumu dikkate almadan adým atamayacaðý söyleniyordu. "Irak 

Çalýþma Grubu" raporu açýklandýðýnda, ilk tepki Kürt örgüt-lerinden geldi. Rapor, Kürtlerin bir kenara itilmesini önermese de

Kürtlere daha az dayanarak hareket edilmesini savunuyordu.

Rapor ayrýca kademeli olarak Irak'ta askeri güç azaltýlmasýna

gidilmesini, Suriye ve Ýran'la diyalog geliþtirilmesini de istiyordu.

Bush, Irak politikalarýna dair beklenen yeni açýklamalarýný

Ocak ayý ortalarýnda yaptý. Bush'un açýklamalarýndan önce,

Saddam'ýn, alelacele 30 Aralýk sabahý idam edilmesi, aslýnda

ABD'nin Irak politikasýnda bir deðiþiklik olmayacaðýný, olacaksa

da bu deðiþikliðin mevcut politikalarý derinleþtirme yönünde ola-

caðýný gösteriyordu.

Saddam'ýn idamýný, birincisi; her þeyden önce ilkesel olarak 

 panorama

Page 5: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 5/124

6

Kurtuluþ

idamlara karþý olduðumuz için onaylamýyoruz.

Ýkincisi; Saddam, iþgalci güçlerin oluþturduðu

meþruiyeti olmayan uydurma bir mahkeme

tarafýndan idam cezasýna çarptýrýldý. Üçüncüsü;

Saddam'ý idam ettirenlerinde Saddam'ýnyargýlanmadýðý daha büyük savaþ ve katliam

suçlarýnýn (Kürt katliamlarý, Ýran savaþý, Kuveyt

iþgali, Komünist kýyýmý vd.) suç ortaðý olduðu

bu idamla birlikte gizlendi. Dördüncüsü; uluslar 

arasý bir mahkemede yargýlama talebi hiç

dikkate alýnmadý. Çünkü, "Uluslar arasý Savaþ

Suçlarý Mahkemesi" benzeri bir mahkemede

yargýlanmasý durumunda, Saddam'ýn suç ortak-

larýnýn kimler olduðu bir bir ortaya çýkacaktý.

Beþincisi; Saddam Müslümanlar için kutsalolan bir bayram sabahý idam edilerek ve insan-

lýk dýþý yöntemlerle gerçekleþtirilen idamýn

görüntüleri medyaya servis yapýlarak, mezhep

çatýþmalarý üzerinden bir iç savaþ zemini hazýr-

landý.

Saddam, idam sehpasýnda gösterdiði

duruþla, direniþi etkisizleþtirmek bir yana,

idamýyla birlikte direniþi daha da boyutlandýra-

cak bir motivasyona vesile oldu.

Bush, Ortadoðu'ya ve Irak'a yönelik olarak 

yaptýðý açýklamada, ABD'nin Ortadoðu poli-

tikasýnda deðiþiklik olmayacaðýný ilan etti. Eðer,

bir deðiþiklikten söz edilecekse bu deðiþiklik,

mevcut politikalarýn daha da derinleþtirilmesi

yönündedir. Bush, "Irak'a 20 bin yeni asker 

gönderileceðini, daha önce uygulamaya konu-

lan planýn aynen sürdürüleceðini, Ýran ve

Suriye'nin terörü destekleyen þer güçleri olmaya

devam ettiðini" söyledi. Bush'un açýklamasýna

yönelik yorumlar, "Neo Conlar'ýn ABD poli-

tikalarýný belirlemeyi sürdürdüðü" yönündeydi.

Erbil'de Ýran Diplomatlarýna, baþlarýna çuval

geçirilerek yapýlan operasyon, bu politikalarýn

bölgede nasýl cereyan edeceðini gösteren bir 

iþarettir. ABD sistem içi hegemonyasýný tehlik-

eye sokacak herhangi bir adým atmayacaktýr.

Bunun anlamý ise, Ortadoðu'da çok daha kanlý

süreçlerin yaþanmasý demektir.

Hükümetin Kerkük Seferberliði

Cumhurbaþkanlýðý seçimi dolayýmýyla

yaratýlan gerilim, anlaþýlan o ki, tehlikeli bir 

uzlaþmayla, sonuçlanacak gibi görünüyor.

Cumhurbaþkanýnýn AKP'den birisi olmasý

karþýlýðýnda hükümet, militarist güçlere sýnýr 

ötesine operasyon yolunu açmýþ bulunuyor.Böyle bir uzlaþmanýn sonucu olarak Baþbakan,

milliyetçilik silahýný eline alarak, Kerkük'e

seferberliðin baþkomutanlýðýna soyunuyor.

Kurtlar sofrasýnda milliyetçilik dalaþýnýn tarafý

oluyor. Seçimler süresince, o kulvarda at koþtu-

racaðýnýn iþaretlerini veriyor.

Baþbakanýn açýklamalarý, sanki ilan edilmiþ

bir ateþkes yokmuþ gibi, sýnýr ötesinden

Türkiye'ye yönelik yoðun bir saldýrý yapýlýyor-

muþ havasý vererek, bu saldýrýya karþý bir operasyon hazýrlýðý içinde olunduðu izlenimini

yaratýyor. Hükümet, PKK'ye yönelik tehditlerini

Kerkük sorunuyla birleþtiriyor. Durup dururken,

"Kerkük'te Kürtler tarafýndan Türkmenlerin

katledildiði" söylemleri, milliyetçi argümanlarla

topluma yeniden servis ediliyor. Ayný anda hem

içerde hem dýþarýda, Kürt karþýtý militarist bir 

 politikanýn týrmandýrýldýðý görünüyor. Ne hik-

metse! Birden bire, "artýk Irak'ýn Avrupa

Birliði'nden daha öncelikli olduðu" Baþbakantarafýndan ilan ediliyor.

Buch'un, Irak ve Ortadoðu politikasýna

yönelik olarak Ocak ayý ortalarýnda yaptýðý

açýklamayla birlikte, Türkiye oligarþisi ve mili-

tarist güçlerin bölgedeki pastadan pay kapma

iþtahý yeniden kabarýyor. Türkmen bahanesiyle

Kerkük petrolüne göz dikildiði, artýk gizlenme

gereði duyulmuyor. Bu tehlikeli yönelimin

gereði olarak, içerde halklarý birbirine kýrdýra-

cak, Kürt karþýtlýðý temelinde þovenist histeri

kýþkýrtýlýyor. Dýþarýda ise, "Kandil terörist

yuvasý olmaya devam ediyor" söylemiyle,

Kerkük seferberliðine gerekçe üretiliyor. Bu

yönelim çýlgýnca bir yönelimdir. Türkiye'yi iç

savaþa ve bölgesel savaþlara sürükleme tehdi-

didir.

Türkiye oligarþisi ve militarist güçler attýk-

larý adýmlarla bu tehdidi daha güncel hale getir-

miþ bulunuyorlar. Ortadoðu'da oluþmaya

baþlayan Þii hilaline karþý Türkiye, bölgede bir 

Sünni hilali yaratmanýn baþoyunculuðuna

Page 6: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 6/124

7

Kurtuluþ

soyunuyor. Kaos ve kargaþadan, fýrsat yaratarak 

nemalanmaya çalýþýyor. "Ýstikrarsýzlýk zemi-

ninde istikrar" olarak tarif edilebilecek olan,

emperyalist güçlerin bölge politikalarýndan

Türkiye'de faydalanmak istiyor. Mezhep çatýþ-malarýndan ve bölgenin bu zeminde gireceði

çok daha kanlý bir sürecin ortaya çýkaracaðý

yýkýmdan nasiplenme anlayýþýyla, Türkiye, sonu

belirsiz bir maceraya doðru hýzla sürükleniyor.

Yýkým, halklarýn birbirine boðazlatýlmasý,

insanýn tükeniþi ve petrole bulanmýþ kan

üzerinden bölgesel bir güç olmaya çalýþýlýyor.

Bunun olanaklý ya da olanaksýz olduðu, den-

gelerin ve Türkiye'nin sistem içi pozisyonunun

böyle bir ihtimalin gerçekleþmesine imkantanýyýp tanýmadýðý tartýþmasý bir þey, Türkiye

oligarþisinin böyle bir stratejik yönelime sahip

olmasý ve bölgede güç merkezi olma politikasý,

baþka bir þeydir. Bu politika somut bir gerçek-

lik olarak önümüzde ciddi bir tehlike olmayý

sürdürüyor. Tarihte, sonucu ne olursa olsun,

olmaz denen birçok þey olmuþtur. Böyle bir 

tehlikeli politika ve yönelim önümüzde duruyor 

ve giderek tehlike daha da büyüyorsa, bizimde

karþý politika üreterek harekete geçmemiz

zorunludur.

Türkiye'nin Ortadoðu macerasýnýn önüne

geçmek, hükümeti bu çýkmaz yoldan geriye

çevirmek, iç savaþ ve bölgesel savaþ tehlikesine

karþý, halklarýn demokratik iradesini harekete

geçirmekle mümkündür.

Konferans Ve Çözüm Ýradesi

1 Ekim tarihinde ilan edilen tek taraflý

ateþkesten sonra, Kürt sorununda demokratik 

barýþçý çözümü savunanlarýn atýl kalmasý ve

devletin bu süreçte operasyonlarý daha da

yaygýnlaþtýrmasý, daha önceki ateþkes süreç-

lerinde olduðu gibi, sürecin yine heba olacaðý

yönündeki düþünceleri güçlendirdi. 324 aydýn

ve bilim insanýn, sorunun barýþçýl çözümüne

dair yayýnladýklarý deklarasyon ve bu

deklarasyonda çözüm için yapýlmasý gereken-

lere dair yapýlan saptamalar, bu atýl sürecin aþýl-

masý yönünde bir iþaret oldu.

13-14 Ocak tarihlerinde Ankara'da gerçek-

leþtirilen, "Türkiye Barýþýný Arýyor" konferansý,

aydýnlarýn deklarasyonla baþlattýklarý süreci, bir 

üst düzeyde devam ettirdi. Konferans, bu konu-

da bugüne kadar yapýlanlarýn ortaya çýkardýðý

birikime dayanarak, o birikimi daha ileri bir düzeye taþýdý. Bugüne kadar ki barýþ çabalarýnýn

ve giriþimlerinin bir toplamý olarak, barýþýn pro-

gramlanmasý ve bu programý yaþama geçirecek 

bir inisiyatifin oluþturulmasý, meclis fonksiyonu

gören konferans ta güçlü bir irade olarak ortaya

çýktý.

Hem konuþmacýlarýn, hemde katýlýmcýlarýn

sayýsý ve bileþimi, konferansýn ana baþlýðýna

uygun bir fotoðrafý ortaya çýkardý. Çok sayýda

bilim insaný, gazeteci, yazar, kitle örgütü vesiyasi parti temsilcisinin konuþmacý olarak yer 

aldýðý konferansa, Türk ve Kürt edebiyatýnýn

zirveleri Yaþar KEMAL, Vedat TÜRKALÝ ve

Mehmet UZUN'nun (rahatsýzlýðý nedeniyle kon-

feransa katýlamadý. Gönderdiði yazý okundu)

katýlýmlarý ve konuþmalarý, hem konferansa güç

kattý, hemde popülerleþmesini ve medya

ilgisinin artmasýný saðladý.

Sorunun çözümüne dair farklý bakýþ açýlarýna

sahip çok sayýda konuþmacý, yaklaþýmlarýný veçözüm önerilerini ortaya koydu. Farklý düþünen-

ler, ayný oturumlarda bile birbirlerine yönelik 

eleþtiri yapmaktan imtina etmediler. Ancak, bu

eleþtiriler, konferansýn havasýný bozucu bir dille

deðil, empati kültürünü geliþtirici ve ayný sorun

için bir araya gelenlerin birbirinin farklýlýklarýný

meþru gören bir zeminde, dinleme ve anlamaya

dönük hoþgörü diliyle yapýldý.

Konferans, birincisi; Askeri vesayet ve Kürt

sorununun çözümsüzlüðü politikasýnýn,

Türkiye'nin demokratikleþmesi önündeki en

temel iki engeli oluþturduðu gerçeðinin altýný

bir kez daha çizdi. Bölgelerde oluþturulan barýþ

inisiyatifleri adýna yapýlan konuþmalarýn büyük 

bir çoðunluðu, demokratikleþme önündeki bu

iki engele vurgu yaptý. SDP adýna Veysi

SARISÖZEN'in yaptýðý ve ilgiyle karþýlanan

yazýlý konuþmanýn esasýný da bu yöndeki politik 

çözümlemeler ve öneriler oluþturuyordu.

Konferansta, bu engellerin aþýlmasý için

demokrasi ve barýþ güçlerinin geniþ bir cephe

Page 7: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 7/124

8

Kurtuluþ

içinde bir araya gelmeleri yönünde güçlü bir 

eðilim oluþtu.

Ýkincisi; Kürt sorununun bir terör ve asayiþ

sorunu olmadýðýnýn altý çizildi.

Üçüncüsü; Kürt sorununun barýþçýl vedemokratik çözümü yönünde daha önceki

yapýlan etkinlikleri ve önerileri görmezlikten ve

duymalýktan gelen, hatta "bölücü" yaftasýyla

karalama yolunu seçen medyanýn tavrý, birçok 

faktörün bir araya gelmesi sonucu, bu konfer-

ansla birlikte önemli ölçüde kýrýldý. Hem

katýlýmcýlarý, hem konuþmacýlarý, hem de ortaya

çýkardýðý sonuçlar itibariyle konferans,

medyanýn gündemine girdi.

Dördüncüsü; Ateþkes sonrasý süreçteyaþanan karamsar havayý daðýtan, savaþ güçleri

karþýsýnda barýþ güçlerinin, mücadele heye-

canýný arttýran bir iþlev gördü.

Partimiz yönünden ise, birincisi; aydýn,

akademisyen, sanatçý kesimiyle olan kopukluk 

ve iletiþimsizlik konferans süreci içinde kýsmen

giderildi.

Ýkincisi; yaþam tarafýndan doðrulanan poli-

tik çözümlemelerimiz ve önermelerimiz, imkân-

larýmýzýn ve gücümüzün sýnýrlýlýðý nedeniyle,

 parti dýþýnda kýsmen iliþkide olduðumuz kesim-

ler tarafýndan biliniyordu. Konferans, politik 

çözümleme ve önermelerimizin toplumun

deðiþik kesimleri tarafýndan öðrenilmesine ve

ilgi görmesine vesile oldu.

Katýlým, kalite ve hedeflenen sonuçlara yak-

laþýlmasý bakýmýndan baþarýlý bir konferans

gerçekleþtirildi. Çaðrýcýlarýndan Hrant DÝNK'in

katledilmesi, askeri vesayet ve Kürt sorununun

çözümsüzlüðü politikasýna karþý konferansta

oluþan çözüm iradesini kýrmaya dönük bir hava

oluþturabilir. Bu havayý parçalamak, konferans-

ta oluþan irade doðrultusunda hýzla harekete

geçmekle olanaklýdýr. Hrant DÝNK'in katline

karþý oluþan kitlesel tepki, konferans iradesinin

gerçekleþtirilmesi yönünde güçlü bir kitlesel

 potansiyelin mevcudiyetine iþaret etmektedir.

Canlý Ateþten Yangýna…

Hrant DÝNK'in öldürülmesinin ardýndan tim-

sah gözyaþý dökenlere bakmayýn siz. Daha

cenazesi kalkmadan, "Hrant DÝNK bahanesiyle

Türkiye'nin gündemi unutturulmaya çalýþýlýyor.

PKK, Kerkük-Musul, Türkmen meseleleri orta-

da kaldý" diyen ýrkçý, faþist kafalar yalnýz deðil.

Bugün timsah gözyaþý dökenlerin birçoðu,birkaç gün sonra bu koroya dâhil olacak.

Soy isminden yola çýkarak, tetikçinin

Ermeni olduðunu ilan edecek kadar insani

yanýný bütünüyle çürütmüþ olanlar var. H. Celal

GÜZEL gibi, "cinayeti milliyetçiler ve ulusal-

cýlar iþleyemez. Muhtemelen PKK ya da

Ermeni Diasporasý yapmýþtýr" diyecek kadar 

þirazeden çýkmýþ olanlar var. Ötekileþtirilenlere

karþý kin kusmayý her zaman ve her koþulda

sürdürenler deðildir asýl tehlike. Asýl tehlike, buinsanlýk düþmaný kafa yapýlarýna meþruiyet

kazandýran timsah gözyaþý dökücüleridir!

Hrant DÝNK Ermeniydi. 1915 yýlýnda uygu-

lanan tehcir sonucu, soykýrýma uðrayan bir 

halkýn evladýydý. 1900'lü yýllarýn baþýnda, bu

topraklardaki toplam nüfusun dörtte biriyken,

2binli yýllarda toplam nüfusun iki bin beþ yüzde

biri haline getirilen, acýlý bir halkýn "güvercin

ürkekliðinde yaþamak" zorunda býrakýlan bir 

ferdiydi.Irkçý ve þoven düþüncenin yarattýðý linç

kültürü sonucu, linç edilmesi gerekenler lis-

tesinde baþa konulan, o nedenle þoven ve ýrkçý

atmosferin nefesini sürekli ensesinde hissederek 

yaþamanýn, "güvercin ürkekliðinde bir yaþam"

olduðunu herkese ilan eden, ama korkusunu

cesaretle dengeleyerek onurlu bir insan ve

namuslu bir aydýn olarak bu topraklarda

kalmakta direnen birisiydi.

"Türk kardeþlerim! Biliyorum kolay deðil,

zorunuza gidecek belki ama söyleyeyim:

Dedeleriniz halkýmý katletti. Yok etti… Yaþanan

bir soykýrýmdýr. Gerekçeleri ne olursa olsun bu

böyledir. Bu gerçeði görmezden gelemem…

Ýnkâr edemem… Sizin için neyi ifade eder bile-

mem ama, Aðrý/Ararat daðý bizim için bir yük-

seklik deðil, bir derinliktir!" çýðlýðýyla yüreðini

yakýp kavuran acýyý ortaya döken, inkarýn

çözüm olmadýðý gerçeðini her platformda

haykýran bir demokrasi ve barýþ savunucusuy-

du.

Page 8: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 8/124

9

Kurtuluþ

"Hrant DÝNK'in katili, Trabzonlu 17 yaþýnda

bir çocuk" diye yazýyor gazeteler! Daha þimdi-

den, "onlarý da anlamak gerekir" diyerek,

cinayete karþý oluþan tepkiyi kýrmaya çalýþanlar 

var. Olumlu olan bütün kavramlarý kirletmekonusunda uzmanlaþanlar, empati kavramýný da

kirletmeye baþladýlar. Sadece kavramlar kir-

letilmekle kalmýyor, insan insani olan ne varsa

her þey bu kirlenmeden nasibini alýyor.

Hrant DÝNK'in katili, militarist-þovenist

rejimdir. Geçmiþiyle yüzleþerek utançlarýndan

kurtulma yerine, insanlýk ayýplarýyla dolu o

geçmiþe öykünmeyi sürdüren, o öykünme ile

yarattýðý üstün ýrk psikolojisiyle etrafýndaki

bütün halklarla düþmanlaþan, savaþ ve kanlaayakta kalmaya çalýþan, bu rejimdir Hrant

DÝNK'in katili!

Bu rejim, bu topraklar üzerinde yaþayan

halklara kýþ mevsiminden ve zemheri soðuðun-

dan baþka bir mevsim ve iklim yaþatmamak-

tadýr. O nedenle bu topraklar üzerinde yaþayan

herkes üþüme halindedir. Bu rejim titreten,

üþüten, yakan, yýkan bir rejimdir.

Hastalýklýdýr… Çürürken çürüten, tükenirken

tüketen, ölürken öldüren bir rejimdir. Hrant

DÝNK'in gerçek katili, bu tüketen, çürüten,

öldüren, ötekileþtiren ve yok eden rejimin ta

kendisidir.

Hrant DÝNK, bu hastalýklý, tüketici, çürütücü

ve öldürücü rejime karþý çýkan aydýnlara göz-

daðý vermek için öldürülmüþtür. Halklarýn

kardeþliðini savunanlarýn sesini kýsmak için

öldürülmüþtür. Toplumu terörrize ederek,

yürütülen savaþ politikalarýna zemin hazýrla-mak, suskun bir toplum yaratmak için

öldürülmüþtür.

Hrant DÝNK'in katili kimdir? Milliyetçi-

þoven kurtlar sofrasýnda gözü dönmüþ biçimde

kan içme yarýþýna girenlerdir. Militarist

güçlerdir, medyadýr, sistem partileridir, yargýdýr,

geçmiþteki yaþanmýþ ayýplarýn üstünü örtmeye

çalýþan bilcümle statükoculardýr, kerinççekler ve

 perinçsizlerdir, aþaðýlama suçuyla ilgili olarak 

aþaðýlýk bir madde olma haliyle gündemdeduran 301. madde ve o maddeyi savunanlardýr.

Hrant, Ermeni'ce de "canlý ateþ" demekmiþ.

Canlý ateþin katli, bu coðrafyada kocaman bir 

yangýn yarattý. O kocaman yangýn vicdanlarý

aydýnlattý. O kocaman yangýnýn aydýnlattýðý yüz

binlerce vicdan, Canlý Ateþin arkasýndan

"Hepimiz Ermeniyiz!" diyerek, sel olup aktý!

Bu sel, bu topraklarda yaþayan halklarýn gele-

ceðini karartmak isteyenlere verilmiþ tarihi ve

insani bir cevaptýr.Canlý Ateþin tutuþturduðu yangýn hiç sön-

mesin!

Gelecek Kurtuluþ'ta buluþmak umuduyla

* * *

Page 9: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 9/124

10

Kurtuluþ

Hedefimiz Neydi,Þimdi Ne Durumdayýz?

A)Giriþ:Yoldaþlar!

Örgütler, hangi mücadele düzlemi olur-

sa olsun, ihtiyaç sonucu oluþur. Ýhtiyacýkarþýladýklarý ölçüde varlýklarý devam eder.

Ýhtiyacý karþýlayamadýklarý ya da yaþam

tarafýndan ihtiyaç olmaktan çýkarýldýklarý

durumda, iþlevsiz hale gelirler. Hedefleri

belirleyen program ve o programý maddi

bir güce dönüþtürecek olan örgüt,

mücadele için ne kadar gereklilik ise, pro-

gramý kavramýþ, yaptýðý iþin bilincinde

olan, amaçlara uygun bir örgütün geliþip

güçlenmesini saðlayacak kadrolarda bir o

kadar gerekliliktir.Kadro, örgütlü olarak saptanan hede-

flere ulaþabilmenin olmazsa olmazýdýr.

Doðru ve bilimsel bir programa sahip

olmak, o programý yaþama geçirecek nite-

likte bir örgüt olmadýkça, söz yýðýný

olmaktan öte bir anlam ifade etmez.

 Nitelikli bir örgüt, nitelikli kadrolarla

yaratýlabilir. Örgüt canlý bir organizma

gibidir. O canlý organizmaya canlýlýk veren

de kadrolardýr. Kadro örgütün kalbidir.

Politik ve

Örgütsel Durum

Kurtuluþ

Page 10: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 10/124

11

Kurtuluþ

 Neyi amaçladýðýný bilmeyen, proletarya ve

tüm insanlýðýn kurtuluþ davasýna kendisini

adamayan, kolektif yaþam ve davranýþ alýþkan-

lýlarýndan uzak olan, yaþadýðý dönemin gerek-

tirdiði devrimci militanlýðý gösteremeyen,mücadelede risk almaktan kaçýnan, örgütlü

davranýþ yerine bireyci davranýþý öne çýkaran,

kolektif irade içinde yaratýcý birey olma yerine

birey olmayý kolektif iradenin karþýsýna koyan,

bilgili-bilinçli bir yaratýcýlýkla kolektif çalýþ-

mayý besleme ve güçlendirme yerine idare i

maslahatçý bir tutumla geliþmenin ve güçlen-

menin engeli haline gelen, cevhal ve atýlgan

olmak yerine, uyuþuk, hareketsiz, durgun bir 

konumlanýþla geliþtirici ve sýçratýcý olamayan

kadrolarla, amaca ve ihtiyaca uygun bir örgütyaratýlmasý olanaksýzdýr.

Her kadro bir örgüttür anlayýþýyla hareket

etmeyen kadrolara sahip bir örgüt, gerçek 

anlamda kadrosu olmayan bir örgüttür. Kadrosu

olmayan bir örgütün ise yaþama karþýlýk gelen

canlý bir organizma olabilmesi mümkün

deðildir. Kadro çalýþmasý, bir yandan mevcut

kadrolarýn mücadelenin gereklerine uygun hale

getirilmesiyken, diðer yandan mücadelenin

gereklerine uygun yeni kadrolarýn yaratýlmasýçalýþmasýdýr. Bu çalýþmayý, örgütlerimizin plan-

lý, programlý ve hedeflere uygun olarak yürüt-

tüðünü söylemek gerçekçi olmaz. Ancak, bir 

önceki dönemde bu örgütsel zaafý bilince

çýkaran ve mevcut insan malzemesi üzerinden

bu zaafý aþma yönünde baþlatýlan çalýþmanýn,

bu yönde atýlan olumlu bir örgütsel adým

olduðu söylenebilir. O çalýþmanýn sonucu,

örgütlerimize yeni kadrolar kazanýlmýþ, "parti"

yi gençleþtirme perspektifine uygun olarak da

görece bir kazaným elde edilmiþtir. Aynýbaþarýnýn, kazanýlan kadrolarýn donanýmlý hale

getirilmesinde gösterildiðini söylemek 

olanaksýzdýr.

Bugünkü koþullarda, kadro kaynaðýnýn

gençlik alanýyla sýnýrlý olduðu bir gerçek-

liðimizdir. Bu gerçekliðin bilincinde olarak,

kadro çalýþmasýný bugün gençlik eksenli

sürdürmek durumundayýz. Bu, proletarya

davasýyla yola çýkan bir örgüt için handikapmýþ

gibi görünse de, nesnel durum göz önüne

alýndýðýnda, ilerisi için bir birikimi ve hedefle-

nen alanlarda ve toplumsal kesimlerde yürütüle-

cek çalýþmalara kadrosal yýðýnak yapýlmasýný

saðlayacak oldukça önemli bir adýmdýr.

Yürütülen bu çalýþma, kadro çalýþmasýnýndeðiþik safhalarýnýn bir ilk basamaðý olarak 

düþünülmelidir. Buradan çýkacak sonuçlarla bu

çalýþma, planlý ve programlý olarak sürece

yayýlan bir biçimde, her safhasý bir sonraki

safhaya bizi sýçratacak bir perspektifle

yürütülmek zorundadýr.

B) Politik ve Örgütsel DurumPolitik mücadele iktidar mücadelesidir. Ýkti-

dar mücadelesi, iktidarý hedefleyen politik 

örgütlerle yapýlýr. Programatik yaklaþýmlarýn yada programýn bilimsel ve gerçekçi olmasý,

doðru politik hat için bir gerekliliktir, ama

yeterlilik deðildir. Somut koþullarýn somut anal-

izi üzerinden oluþturulan politikalarýn ve bu

 politikalarýn yönünü tayin eden politik hattýn

doðruluðu, o politikalarý yaþama geçirecek olan

bir örgütün yokluðunda bir anlam ifade etmez.

Bilimsel ve gerçekçi bir program, somut

koþullarýn somut analizi üzerinden doðru bir 

 politik hat ve bu program ve politik hattý maddibir güç haline getirecek bir örgüt… Ýþte bize

gerekli olan budur.

Hedefleri belirlenmiþ, bu hedeflere nasýl ve

hangi yollarlardan gideceðini bilen, belirlenmiþ

hedeflere doðru yürüyüþ yolunu aydýnlatan per-

spektifler ýþýðýnda kolektif bir yürüyüþü

örgütleyebilen bir politik yapý, nesnel durumun

ortaya çýkardýðý en olumsuz koþullarda dahi,

sürekliliði olan, direngenliðini koruyan, güncel

olanla tarihsel olanýn baðlantýlarýný kuran, nihai

hedeflerle güncel politik mücadelenin diyalek-tik iliþkisi içinde davranan bir örgüttür.

Burada, politik hattýmýzýn ve o politik hattýn

oluþturulmasýný saðlayan politikalarýmýzýn ne

olduðuna girmiyoruz. Yaptýðýmýz iþin ne

olduðunu kýsa baþlýklarla ifade etmek için

kaleme alýnan bu yazýnýn böyle bir amacý da

yok. Kaldý ki, bugünkü koþullarda politik 

mücadelenin aracý olan partimizin kongre ve

konferans kararlarý, parti merkezi organlarýnýn

yaptýðý politik belirlemeler, baþta Sosyalist

Page 11: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 11/124

12

Kurtuluþ

Demokrasi Gazetesi olmak üzere partinin kul-

landýðý deðiþik propaganda araçlarýyla, periyo-

dik aralýklarla ve sistemli olarak üyelere ve

kamuoyuna duyurulmaktadýr. Ayrýca Kurtuluþ

Dergisi, belirlenmiþ olan politikalarý, sosyalisthareketin bugünkü grift ve kaotik ortamý içinde

belirsizlikten çýkararak, neyi amaçladýðýmýzý

bugün ne yapmamýz gerektiðini daha anlaþýlýr 

kýlacak bir yayýn faaliyeti sürdürmektedir.

Politik yönelimlerimiz ve bu yönelimler 

doðrultusunda üretilen politikalar, yaþam içinde

ortaya çýkan her geliþmeyle doðrulanmaktadýr.

Pratiðe dönük olarak üretilen politikalar, pratik-

te sýnanma yoluyla doðrulanýr. Politikalara dair 

 pratiðin ortaya çýkardýðý eksikler ya da ana

yönelimi bozmayan yanlýþlar, üretilen poli-tikalarýn veya politik yönelimin yanlýþlýðý

anlamýna gelmez. Geliþmeler tarafýndan üretilen

 politikalarýn ana hatlarý doðrulanmýþsa, ayrýn-

týlara ya da tali olanlara takýlmak, yapýlan iþin

ne için, neden ve neye karþý yapýldýðýný

bilmemek demektir. Zihin karýþýklýðý, özle

biçim, nitelikle nicelik, ana yönelimle ayrýntý

diyalektiðini kuramamak, örgütü de kadroyu da

ufuksuz ve moralsiz kýlar.

Politik hattýmýzýn ve bu hatta baðlý olarak üretilen politikalarýn doðruluðu, ne var ki o

 politik hattý ve politikalarý yaþama geçirecek bir 

örgütsel düzeye ve istenilen örgütsel düzeyi

yakalamaya haiz kadrolara sahip olduðumuz

anlamýna gelmemektedir. Politik hatla örgütsel

düzey arasýndaki bu açý farký, toplum içinde

etkimizin sýnýrlý kalmasý yanýnda, ayný zamanda

üretilen politikalarýn yaþama geçirilmesi için

kullanýlan olanaklarýn ve araçlarýn da sýnýrlý ve

yetersiz olmasý demektir. Daha açýk bir 

ifadeyle, politikalarýn doðruluðu, o politikalarýyaþama geçirecek kadrolardan ve örgütlen-

meden yoksunsanýz, toplum nezdinde ciddi bir 

 politik etki yaratmanýzý saðlamaz. Bizim

bugünkü en temel açmazlarýmýzdan birisi

budur.

Bir önceki döneme göre, bugün merkezi

düzeyde daha ileri adýmlarýn atýldýðý, görece

olarak daha örgütlü bir pozisyonun yakalandýðý,

iþlerin daha sistemli ve planlý gerçekleþtirilmesi

imkânlarýnýn arttýrýldýðý bir gerçeklik olsa da,

istenilen düzeyde bütünlüklü bir örgütsel sýçra-

ma saðladýðýmýz söylenemez. Yerel örgütlerim-

iz, hedeflerimize uygun bir örgütlülük içinde

deðildirler. Bazý yerel örgütler, görece olarak 

örgütlü davranýþ normlarýný geliþtirmiþ olsalar da, genel durumun olumsuz olduðu gerçeðini

geçersiz kýlacak bir örgütsel düzey henüz elde

edilememiþtir.

Merkezle yereller arasýndaki koordinasyon-

suzluk, merkezi örgütlenme bürosunun iki aylýk 

 periyotlarla yerelleri dolaþmasý ve buralarda

yapýlan toplantýlarla bir ölçüde giderilmiþtir. Bir 

ölçüde diyoruz, çünkü, salt örgütlenme bürosu-

nun dolaþmasý ve yaptýðý toplantýlarla bu koor-

dinasyonsuzluðu gidermek ve bütünlüklü bir 

örgüt iþleyiþini oluþturmak olanaksýzdýr.Ýstisnalar bir yana, yerel örgütlerimiz periy-

odik olarak kendi toplantýlarýný dahi yapma-

makta/yapamamaktadýr. Bu durumun, örgütlü

bir davranýþý oluþturmak ve kolektif çalýþmayý

örgütlemek bakýmýndan ortaya çýkaracaðý olum-

suzluklar, her kadro tarafýndan bilinip

görülebilir. Örgütlü yaþamýn oluþturula-

bilmesinin abcsi olan bu ilk adýmýn dahi bil-

incinde olmayan kadrolardan söz etmek demek,

aslýnda kadrosuz olunduðunu söylemek demek-tir. Merkezi olarak üretilenleri tartýþýp, kolektif 

bir tarzda yaþama geçirmek ve yerelde yapýla-

cak olanlarý güncel geliþmeler ýþýðýnda planla-

mak, ancak periyodik olarak yapýlacak gündem-

li toplantýlarla mümkündür. Kendisini

örgütleyemeyen bir örgütün, ne hedefleri ola-

bilir, ne de hedefleri olsa bile o hedefler doðrul-

tusunda baþkalarýný örgütlemesi mümkün ola-

bilir.

Yerel örgütlerimizin ya çalýþma programlarý

yok, ya da çýkarýlan çalýþma programlarý bir kenarda unutulmuþ durumda. Çalýþma programý

olmayan, olsa da, kendisini örgütlü hale getire-

memenin sonucu bir kenarda unutulmuþ kalmýþ

çalýþma programlarýyla, yaþama müdahale

etmek olanaksýzdýr. Hedefsiz, daðýnýk, ne yap-

týðýný bilmeyen, savruk bir çalýþmayla politik 

faaliyet sürdürülemez. Böyle bir çalýþmayla, ne

yeni kadrolar çýkartýlabilir, ne de örgütsel atýlým

ve sýçrama saðlanabilir.

Rapor alýþveriþi karþýlýklý denetimin en bili-

Page 12: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 12/124

13

Kurtuluþ

nen yöntemidir. Bütünlüklü örgütsel bilgiye

sahip olunmadan, olumsuzluklara bilinçli bir 

müdahale söz konusu olamaz. Bu ise karþýlýklý

rapor alýþveriþ ile saðlanabilir. Bugün iç iliþki-

lerimizde, rapor alma ve vermenin bir iþleyiþnormu haline geldiðini söylemek de mümkün

deðildir. Merkezi rapor, merkezi çalýþma pro-

gramý doðrultusunda belirlenen iþlerin, plan-

lanan biçimde gerçekleþip gerçekleþmediðinin,

ya da ne kadarýnýn gerçekleþtiðinin bilgisi ile,

örgütün genel durumunun bilgisini ve merkezi

olarak alýnan kararlarýn yerel örgütlere taþýn-

masýný içerir. Yerel örgütlerin raporu ise, çalýþ-

ma programlarý doðrultusunda belirlenen hede-

flerin ne olduðunun, bu hedeflere ulaþýlýp ulaþýl-

madýðýnýn, yereldeki örgütlenme düzeyinin,hangi alanlarda örgütlü olunduðunun ve

örgütlenmenin hedeflendiði alanlarýn, hangi

alanlara aðýrlýk verildiðinin ya da verileceðinin,

olanaklarýn ve olanaksýzlýklarýn, yerelin politik 

durumunun, kadrolaþma yönündeki giriþimlerin,

kýsa ve özlü olarak merkeze aktarýlmasýný içerir.

Ayrýca yerel örgütler kendi alt örgütleriyle de

rapor alýþveriþi içinde olmak durumundadýr.

Böyle bir iþleyiþi kural haline getirmemiþ bir 

örgütün, bütünlüklü ve kolektif bir örgütseldavranýþý geliþtirmesi de olanaklý deðildir.

Diðer bir sorunda organlý çalýþma sorunudur.

Organlý çalýþma olmaksýzýn, kolektif davranýþ

ve mücadele örgütlenip geliþtirilemez. Organlý

çalýþma örgütlülük, organsýz çalýþma örgütsü-

zlük demektir. Kitlelerin politikleþmesi, poli-

tikanýn kitleselleþmesi, yaþam ve çalýþma alan-

larýnýn örgütlü hale getirilmesiyle olanaklýdýr.

Baþta iþçi sýnýfý olmak üzere, örgütsel hedefimiz

olan toplumsal kesimler içinde örgütlenme

yaratýlamadýðý, yaratýlan örgütlenmelerinkalýcýlaþtýrýlýp kurumsallaþtýrýlamadýðý bir 

durumda, doðrudan demokrasi imkânlarýnýn art-

týrýlmasý ve üretilen politikalarýn maddi bir güç

haline getirilmesi olanaksýzdýr. Organ ihtiyaç

üzerinden kurulur. Organ kurmak için organ

kurmak, nasýl örgüt anlayýþýný biçimsiz hale

getirmekse, bu gerekçeye sýðýnarak organlaþ-

madan kaçýnmakta örgütsüzlüðe davetiye çýkar-

mak demektir.

C) Kadrolarýn Durumu:Kadronun bir örgütün kalbi olduðunu

söylemiþtik. Canlý bir organizma olarak 

tasavvur edilen örgütte, böylesi hayati bir 

fonksiyona sahip olan bir unsurun, oldukçakomple bir unsur olmasý gereklilikten öte

zorunluluktur. Kadro denince ne anlamalýyýz?

Kadro hangi özelliklere sahip olmalýdýr?

Sorularýna iki düzeyde yanýt verilebilir.

Birincisi, her durumda geçerli olan bir yanýt.

Ýkincisi, konjonktürün ortaya çýkardýðý

gerekliliklere uygun bir yanýt. Her þeyden önce

kadro, Marksist-Leninist bir dünya görüþüne

sahip olmalýdýr. Ýkincisi, proletarya davasýna

kendisini adamýþ ve o davanýn gerekliklerini

yerine getirmeye hazýr olmalýdýr. Üçüncüsü,burjuvaziye ve kapitalizme karþý mücadelede

belirli ölçüde tecrübe kazanmýþ, baþka bir 

ifadeyle bu mücadelede görece ustalaþmýþ

olmalýdýr. Dördüncüsü, bu mücadelenin gerek-

tirdiði militanlýða, özveriye, coþkuya, heyecana

ve inanca sahip olmalýdýr. Beþincisi, örgütlü

çalýþmaya yatkýn, kolektif irade içinde özgür 

birey olma niteliðine haiz olmalýdýr. Altýncýsý,

örgütün-partinin bir organýnda sistemli ve

düzenli faaliyet sürdürmeye, örgütlü tarzda politik çalýþma yapmaya hazýr olmalýdýr.

Yedincisi, politik faaliyeti bir yan iþ olarak 

deðil kendi var oluþ gerekçesi görmeli ve bu

faaliyetin gerektirdiði bir donaným içinde

olmalýdýr. Sekizincisi, yaratýcý olmalý, içinde

yaþadýðý koþullarda mücadelenin gerekliklerine

uygun bir davranýþ esnekliði içinde, nerede ne

yapmasý gerektiðini bilen, karþýlaþtýðý her duru-

mun analizi üzerinden anýnda inisiyatif 

geliþtiren bir yeteneklilikte olmalýdýr.

Dokuzuncusu, dayanýklý, sabýrlý, inatçý, diren-gen, kararlý, atýlgan ve cesaretli olmalýdýr.

Þimdi kendimize ve kadrolarýmýza bir 

bakalým ve soralým: yukarda sýralanan kadro

özelliklerine sahip miyiz? Ya da bu kriterlere

uygun kadrolarýmýz var mýdýr? Yoksa, nasýl

yarata biliriz? Var olan kadrolarý bu kriterlere

uygun olarak nasýl yetkinleþtire biliriz? Bu

sorulara verilecek yanýtlar kadro durumumuzu

ve bu konuda yapýlmasý gerekenleri ortaya

çýkaracaktýr.

Page 13: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 13/124

14

Kurtuluþ

D) Kurtuluþ-Parti iliþkisiSosyalist Demokrasi perspektifiyle, sosyalist

hareketin yeniden yapýlanmasý ve sosyalistlerin

birliði anlayýþýný, örgütsel ve politik yönelim-inin temel argümanlarýndan birisi haline getiren

Kurtuluþ, bu yaklaþýmýnýn bir gereði olarak 

çeþitli birlik giriþimlerinin içinde yer almýþ, bu

giriþimlerin oluþturucu öznelerinden birisi

olmuþtur. Bu birlik deneylerinin olumsuzlukla

sonuçlanmasý, kadrolarýmýzda ve genel olarak 

saflarýmýzda içe kapanma yönünde bir refleksi

ortaya çýkarmýþtýr. Yaþanan deneylerin olumsu-

zlukla sonuçlanmasýnýn nedenlerini ortaya

çýkarmak ve ortaya çýkarýlan nedenlerin nesnel-

likle ilgili olanlar yanýnda, öznelerle ilgili olan-larýný da perspektifimizin prizmasýndan

geçirmek bir zorunluluktur.

Olumsuzluklardan hareketle pratiðin, per-

spektifimizi yanlýþladýðý yargýsý kolaycý bir yak-

laþýmdýr. Sosyalist hareketimizin tarihi, o tarih

içinde edinilen alýþkanlýklar, bu alýþkanlýklarla

oluþan gelenek, geleneðin þekillendirdiði kültür 

ve dv. yeni olana karþý eskinin tutuculuðunun

harekete geçirdiði aþýlmasý zorunlu birer barikat

olarak önümüzde durmaktadýr. Marksistdiyalektik yöntemle, dünya sosyalist pratiðinin

analizi ve bu analizin sonucu ulaþýlan teori,

daha çok sübjektiflik içeren kendi sýnýrlý ve dar 

örgütsel zeminimizin sýnavdan geçireceði bir 

yaklaþým olamaz. Bütüne ve genele dair teori,

bütünün ve genelin pratiðinde sýnanýr. Teoriye

böyle bir gözlükle baktýðýmýzda, bizde yaþanan

olumsuzluklar yanýnda baþka coðrafyalarda

ortaya çýkan olumlu örnekler de görülebilir.

Sosyalist hareketin yeniden yapýlanmasý,

yaratýlmýþ olan birikimin, olanaklarýn ve deðer-lerin sentezlenmesi demektir. Deðiþik birlik 

biçimleri yapýlanmanýn kendisi deðil, yapýlan-

maya zemin teþkil eden adýmlardýr. Kurtuluþ,

böyle bir yapýlanmanýn gerekliliðini, yenilginin

yarattýðý dibe vuruþtan çýkýþ için, güç olmanýn

bir gereði olarak savunmamaktadýr. Tahayyül

ettiðimiz sosyalizm anlayýþýnýn bir gereði

olarak, amaçlarý bir olanlarýn çoðulcu bir per-

spektifle, mücadele aracýnda da ortaklaþ-

malarýnýn gerekliliði nedeniyle savunmaktadýr.

Sosyalizmi amaçlayan birden çok politik 

örgütün olabileceði ve bu örgütlerin var oluþ

meþruiyeti, geçmiþte araçlar üzerinde yaþanan

bölünmelerin doðal bir durum olarak 

görülmesinin gerekçesi yapýlamaz. Örgüt-parti,iþçi sýnýfýnýn devrim ve sosyalizm mücade-

lesinde bir araçtýr. Örgüt fetiþizmine düþerek,

sýnýfýn yerine örgütü-partiyi, sýnýfýn devrimi yer-

ine örgütün-partinin devrimini ikame etmek,

bizi ideallerimizden uzaklaþtýrarak, araçlarýn

amaç haline getirilmesi sonucunu doðuracaktýr.

Yaþanmýþ sosyalizm pratikleri, tamda bugün

aþmamýz gereken bu sapmalarla doludur.

Biz, devrime öncülük etme iddiasýyla

hareket ediyoruz. Bizim dýþýmýzda devrime

öncülük etme iddiasýný taþýyan baþka komünist-lerin ve örgütlerin varlýðý da bir gerçeklik.

Amaç, kapitalist sistemin radikal bir tarzda,

devrim yoluyla aþýlarak, sosyalist bir toplumsal

yaþamýn oluþturulmasý ve ezme-ezilme iliþki-

lerinin olmadýðý sömürüsüz bir dünyanýn

yaratýlmasýysa, bu amacý taþýyan ve sosyalizm

tasavvurlarý ayný olan komünistlerin sente-

zlenerek, program birliði zemininde olanaklarýný

ve birikimlerini birleþik bir politik iradeye

dönüþtürmeleri, proletarya davasýnýn çýkarý-nadýr. Devrimin çýkarýnadýr. Doðru olaný

görmek ve savunmak, tarihsel, siyasal, kültürel

birçok faktörün ortaya çýkardýðý engellerin var-

lýðýný ortadan kaldýrmaz. Bu engellerin içinde

aþýlmasý en zor olaný, demokrasi anlayýþýyla

doðrudan baðlantýlý olan, farklýlýklara taham-

mülsüzlüðün ve dayanýþma yerine rekabetin

sonucu oluþan önyargýlardýr. Sosyalist hareke-

timizin kültürel hamuru, sosyalizmin ekonomist

yorumu ve ondan beslenen dogmatizmin

mayasýyla yoðrulmuþtur. Yeni bir anlayýþ ve buanlayýþla yaratýlacak yeni bir kültürel hamur 

oluþturulmadýkça, eski kültürel zemin üzerinden

sosyalist hareketin, amaçlara uygun olarak 

yeniden yapýlandýrýlmasý olanaksýzdýr.

Farklýlýklarýn meþruiyeti üzerinden, sosyalist

hareketin deðiþik birlik biçimleri, bu yeni

kültürün oluþturulmasýnýn da zeminleri olacak-

týr.

Devrimci iddialarýmýza ve sosyalizm

tahayyülümüze baðlý olarak oluþturulan, teorik 

Page 14: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 14/124

15

Kurtuluþ

yaklaþýmlarýmýzýn prizmasýndan geçerek þekil-

lenen programýmýz, kadrolar tarafýndan

içselleþtirilememiþtir. Öte yandan, kadro-

larýmýzýn güncel olanla nihai hedef baðlantýsýný

kurarak, bunu kolektif bir bilinç ve davranýþadönüþtürdüklerini söylemek de olanaksýzdýr.

Bugün, politik mücadelenin temel politik 

aracý, nihai amaçlarýmýzýn yön verdiði par-

timizdir. Sosyalizme doðru yürüyüþümüzün

bugünkü evresinde, koþullarýn ortaya çýkardýðý

ihtiyaca karþýlýk olarak oluþturulan parti, kesin-

tisiz devrim sürecinin bugünkü safhasýnýn bir 

aracýdýr. Devrim mücadelesinin ileriki

safhalarýnda ve mücadelenin daha keskin süreç-

lerinde partinin, mücadelenin o günkü evresinin

ihtiyaçlarýna yanýt veren bir araç olup olmaya-caðý, partinin mücadelenin o günkü gereklerine

uygun bir araç olarak iþlev görüp görmeye-

ceðiyle ilgilidir.

Bugünkü haliyle, devrim mücadelesinde

kendimizi mevcut parti aracýyla sýnýrlamak,

mücadelenin daha keskin biçimlere bürüneceði

günlere ideolojik ve örgütsel hazýrlýðý ihmal

etmek, oligarþiye karþý kendimizi silahsýzlandýr-

mak anlamýna gelir. Diðer yandan kapitalizmi

devrimci tarzda aþma yoluyla, sosyalistdemokratik bir toplumsal sistemi amaçlayan-

larýn, sentezlenerek yeniden yapýlanmasýnýn

gerçekleþmediði koþullarda, sönümlenerek 

kendimizi mevcut parti yapýsýyla sýnýrlandýr-

mak, hedeflerimizi göz ardý ederek güncel

olana teslim olmak demektir.

Bu konuda, kadrolarýmýzda iki yanlýþ eðilim

gözlenmektedir. Bu eðilimlerden birisi, yaþanan

olumsuz birlik deneylerinden hareketle, sosyal-

ist hareketin yeniden yapýlanmasý perspektifind-

en uzaklaþarak, içe kapalý dar örgütçü bir anlayýþa düþülmesi ve partinin bir politik 

mücadele aracý olarak küçümsenip, neredeyse

bir kitle örgütü derekesine indirgenmesidir.

Diðeri, "parti Kurtuluþçu'lardan oluþuyor.

Kurtuluþ parti örtüþmesi var. Öyleyse Kurtuluþa

ne gerek var?" diyen anlayýþtýr. Bu anlayýþ,

nihai amaca doðru yürüyüþ yolumuzun daha

ileriki evrelerinde keskinleþecek olan mücade-

lenin ihtiyaçlarýný göz ardý eden ve devrim

anlayýþýmýzla araç diyalektiðini kuramayan,

güncelci bir yaklaþýmý oluþturmaktadýr.

Kadrolarýmýzda gözlemlenen, amaç-araç iliþki-

sine dair bu yanlýþ eðilimlerin hýzla giderilerek,

amaçla-araç, güncelle tarihsel olanýn diyalek-

tiðine dair perspektifimizin kolektif bir bilinçhaline getirilmesi, ne yaptýðýný, ne için yaptýðýný

ve neden yaptýðýný bilen bir örgütsel duruþ için

zorunluluktur.

E) Kadýn Sorunu ve ÞiddetKurtuluþ, erkek egemen yaklaþýmý, "Kadýn

Sorunu Erkeklerinde Sorunudur" perspektifiyle

karþýsýna aldý. Bu anlayýþ süreç içinde daha da

geliþtirilip olgunlaþtýrýlarak, geleneðimizin

temel yaklaþýmlarýndan birisi haline getirildi.

Erkek egemen bir anlayýþýn biçimlendirdiðikadrolarla, ezme ve ezilme iliþkilerinin her 

türlü tezahürüne karþý çýkýlmasý olanaksýzdýr.

Ezilmenin diðer biçimlerine karþý mücadele

kararlýðý, cins ezilmiþliðine karþý mücadele

kararlýðýyla tamamlanmadýkça, özgür insan olu-

namaz.

Bu mücadele üç düzeyde yürümek zorun-

dadýr. Birincisi, toplumsal düzeydir. Erkek ege-

men ideolojiye ve toplumsal iliþkilere karþý,

kadýn cinsinin cins olarak öznesi olduðu KadýnKurtuluþ Mücadelesi, bu düzeydeki mücade-

lenin temel mücadele yöntemidir. Kadýn

Kurtuluþ Mücadelesi bir iktidar mücadelesi

deðil, erkek egemenliðinin sona erdirilerek 

kadýn ve erkeklerin özgür bireyler olarak 

eþitlenmesi mücadelesidir. Ýktidar erkinden arý-

nan erkek ve örgüt, bu mücadelenin savunucusu

ve destekçisidir.

Ýkinci mücadele düzeyini, karma örgüt

yapýlarý içindeki mücadele oluþturur. Bu

örgütlerde kadýnlar ikincil konumdadýrlar.Erkek egemen ideoloji bu örgütler içinde de

baþattýr. Erkek egemen toplumun izlerini

taþýyan ve geleneksel kadýn erkek iliþkisini

kendi örgütsel zeminlerinde yeniden üreten bu

örgütlerde, kadýnlarýn özneleþmesi oldukça zor-

dur. Önlerine, erkek egemen iliþkilerin ürettiði

bin bir türlü engel çýkar. Bu örgütlerde, kadýn-

lara karþý pozitif ayrýmcý bir tutum, eþitsizliði

ortadan kaldýrmaz; ama eþitsizliðin giderilme-

sine yönelik bir önlemi ifade eder. Pozitif 

Page 15: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 15/124

16

Kurtuluþ

ayrýmcý tutum bu örgütlerde örgüt içi iþleyiþi

düzenleyen tüzük uygulamasýna dönüþmedikçe,

bu yönde kalýcý sonuçlar yaratmaz.

Bu örgütlerdeki kadýnlarýn cins olarak erkek 

iktidarýna karþý bir mücadele içinde olmalarý,eþitlenme mücadelesi açýsýndan gerekli bir 

tutumdur. Ancak, "Kadýn Sorunu Erkeklerinde

Sorunudur" yaklaþýmý içinde olan bir örgüt

içinde, erkek egemen ideolojiye karþý mücadele

erkeklerinde katýlmasý gereken bir mücadeledir.

Sorun salt kadýnlarý ilgilendiren bir sorun olarak 

görülüp, kadýnlara havale edildiðinde, erkek 

egemen davranýþ ve deðerler örgüt içinde bir 

baþka biçimde yeniden üretilmeye baþlanýr.

Erkek egemen ideoloji ve bu ideolojinin

oluþturduðu deðerlere karþý bir baþka mücadeledüzeyini de, sosyalist erkeklerin kendilerine

karþý yürüttüðü mücadele oluþturur. Erkek ege-

men bir toplum içinde yaþayan ve o toplum

tarafýndan biçimlendirilen hiçbir erkek, o

toplumsal kültürün etkisi dýþýnda deðildir.

Baþka yönleriyle verili toplumsal yaþamý ve sis-

temi deðiþtirme ve dönüþtürme konusunda en

radikal tutum içinde olan bir sosyalist erkek, iþ

cins ezilmiþliði sorununa gelince, iktidar 

olmanýn avantajlarýndan ve olanaklarýndanvazgeçmeye kolay kolay yanaþmaz. Ýktidar 

 pozisyonunu koruyabilmek için birçok gerekçe

üretir.

Sýnýflý toplumlardaki iktidar konum-

lanýþlarýnýn havuç ve sopa yöntemi, cins iktidarý

düzleminde de geçerlidir. Sosyalist erkek bile,

kendisini ideolojik olarak erkek egemenliðinden

arýndýrmadýkça, o ideolojinin beyninde, zih-

ninde, davranýþlarýnda, dilinde yarattýðý erkeksi-

likten kurtulmadýkça, zorlandýðý her durumda,

iktidar olmaktan kaynaklý þiddet yönteminikadýna karþý devreye sokar. Kurtuluþ saflarýnda

dahi bu durumun istisna olduðu söylenemez.

Ýktidar olma pozisyonundan bütünüyle

vazgeçmemiþ, sözün gerçek anlamýyla kendisini

iktidarsýzlaþtýrmamýþ, kendi içindeki erkeði

öldürmemiþ hiçbir erkek, kadýna karþý zulasýnda

taþýdýðý sopayý bir kenara býrakmaz. Kadýn

sorununda saflarýmýzda yaþanan ve kadýna karþý

þiddete kadar varan olumsuzluklarý, radikal

tarzda aþmak için kadrolarýmýzýn ciddi anlamda

bir dönüþüm yaþamalarý gerekmektedir. Ýdeolo-

 jik donaným olmadan dönüþümün olabilmesi de

mümkün deðildir.

F) Yayýn FaaliyetiYayýn faaliyetimiz iki araçla yürütülmekte-

dir. Partimizin 15 günlük periyotlarla çýkardýðý

Sosyalist Demokrasi Gazetesi ve 2 aylýk periy-

otlarla çýkardýðýmýz Kurtuluþ Dergisi. Sosyalist

Demokrasi Gazetesi politik bir yayýndýr.

Partimizin politikalarýnýn propagandasýný yapan

 politik bir araçtýr. Üretilen politikalarýn, kýsa

aralýklarla tüm parti örgütlerine ve üyelerine

ulaþmasý, gazete aracýlýðýyla saðlanýr. Gazete,

ayný zamanda hedeflenen toplumsal kesimler 

içinde politik etki oluþturmanýn da bir aracýdýr.Üretilen politikalarýn taþýyýcýsý olan gazete gibi

bir aracýn yokluðu demek, örgütün nefes alýp

verme olanaklarýnýn yokluðu demektir.

Yayýn, örgütlenmenin de bir aracýdýr. Ancak 

böyle bir iþlevi yerine getirmesi, o aracý örgütün

nasýl kullandýðýyla ilgilidir. Politik anlamda

bize nefes alýp verme olanaðýný saðlayan bu

araç, yerel örgütler tarafýndan beslenmedikçe,

örgütlenmeye katkýsý istenilen düzeyde olmaya-

caktýr. Yayýný sahiplenme, her þeyden önce, her örgütün gazeteyi kendi yayýna haline getirme-

siyle mümkündür. Yerel muhabiri olmayan, o

yerelde yaþanan mücadele deneylerini baþka

yerellerin yararlanacaðý bir tecrübeye

dönüþtürmeyen, gazeteyi partiye uðrayanlarýn

aldýðý bir araca indirgeyen, hedefli ve planlý bir 

daðýtým örgütlenmesine sahip olmayan, gazete

 parasýný zamanýnda göndermeyen, gazetedeki

 politik yazýlarý kolektif olarak tartýþmayan,

gazeteyi günlük faaliyetinin yönlendiricisi yap-

mayan bir yerel örgüt, gazeteyi sahiplenmiyor demektir.

Gazete paralarýnýn dönmediði, yaþanan

mücadele deneylerinin gazeteye yansýtýlmadýðý,

daðýtýmýn hedefli ve planlý olarak örgütlen-

mediði, devrimci bir sorumlulukla davranan

muhabirler ortaya çýkarýlmadýðý sürece, parti

kongre kararýný yerine getirerek, gazeteyi haf-

talýk çýkarmamýz olanaklý deðildir. Haftalýk bir 

gazete için merkezi olarak gerekli kadro ve alt

yapý tamamlanmýþ bulunmaktadýr. Sorun, yerel

Page 16: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 16/124

17

Kurtuluþ

örgütlerimizin haftalýk bir gazete için hazýr 

olmamalarýdýr. Birçok gerekçe ileri sürülebilir.

Gerekçe üretmek, zaaflarýn üstünü örtmek için

baþvurulan bir yöntemdir. Bu davranýþ bilinçli

bir davranýþ olmasa bile, rutini muhafazarefleksinin dýþa vurumudur. Bu durumdan çýk-

mak gerekir. Var olaný deðiþtirme yönünde

inatçý ve kararlý olmamak, konformist bir 

tutumdur.

Kurtuluþ Dergisi, iki aylýk periyotlarla

düzenli olarak çýkarýlmaktadýr. Her sayýda yer 

alan panorama bölümü, dünyada ve ülkede öne

çýkan iki aylýk geliþmelerin bir özetini ve o

geliþmelerden üretilen politik çýkarsamalarý

içermektedir. Her sayýda bir dosya konusu

bulunmaktadýr. Dosya içinde ele alýnan konuylailgili yazýlar yer almaktadýr.

Dosya konularý, güncel olarak ideolojik 

mücadele yürütmemizin gerekli olduðu konu-

larla, kadrolarýmýzýn teorik-politik donanýmýný

arttýrmaya yönelik konulardan oluþmaktadýr.

Dosya konularýmýz ilgiyle karþýlanmýþtýr. Ancak 

ayný ilginin dergideki yazýlarýn okunmasýna

gösterilip gösterilmediðini bilmiyoruz.

Panorama bölümüyle birlikte, özellikle dosya

içinde yer alan yazýlar, hiç olmazsa bu yazýlar-dan bir bölümü kolektif olarak okunup tartýþýl-

malýdýr.

Gazetede olduðu gibi dergide de para sorunu

temel sorunlardan birisi haline gelmiþtir.

Gönderilen dergilerin yarýsýnýn parasý istenmek-

tedir. Ne var ki, bazý yerel örgütler dergi par-

alarýný ya zamanýnda göndermemekte ya da hiçgöndermemektedir. Yayýn konusundaki bu tablo

örgütlülüðümüzün düzeyini ve kadrolarýn

sorumluluk anlayýþýný göstermek bakýmýndan

önemlidir. Örgütlenme düzeyi geliþkin olan bir 

örgüt, yayýn faaliyetinin gereklerini de yerine

getiren bir örgüttür. Tersi, örgütsüzlüðün bir 

göstergesidir.

Yoldaþlar,

Ortaya koyduðumuz bu örgütsel tablo hiç de

istenen bir tablo deðildir. Bu durumun hiç bir-imizi memnun ve mutlu etmesi düþünülemez.

Olumluluklarýmýza övgü yerine olumsuzluk-

larýmýza vurguyu öne çýkarmak, ne durumda

olduðumuzu ve bu durumu aþmak için ne yap-

mamýz gerektiðini bilmek bakýmýndan gerekli

ve zorunludur. Karamsarlýk bizi felç eder.

Karamsar olan umutsuz demektir. Umutsuz

olan, olumsuzluklarý olumluluða dönüþtürmek 

için ortaya ne irade koyabilir, ne de bir inisiyatif 

geliþtirebilir. Bugün bize gerekli olan, irade,inisiyatif, cesaret ve atýlganlýktýr. Öyleyse görev

baþýna…

* * *

Page 17: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 17/124

18

Kurtuluþ

Baþlýðý týrnak içine aldýk. Oysa yalýnbir tarzda düþünüldüðünde oldukçabasit ve anlaþýlýr bir kelime. Týrnak 

hem bir dolayým kazandýrýyor ve hem desosyalizm (bize özgü diye de eklemek gerekiyor) baðlamýnda akla gelmedik bir içerikle ele alýnma olanaklarý sunuyor.

Özellikle dünden bugüne, sosyalizm bazýn-da öne çýkan geliþmeler konunun tekrar tekrar ele alýnmasý gereðini, adeta bir görevgibi karþýmýza dikiyor. Bu yapýlmadýkçaileriye doðru adýmlar, daha doðrusu ciddiadýmlar atabilme olanaklarýna sahip deðiliz.

Sorun, yani birlik sorunu, 'Eylül' önceside bir 'sorundu'. Ayrýca belirtmeye gerek yok ki çerçevesini ve muhtevasýný tarihselgeliþimin, günün koþullarýnýn çizdiði bir sorundu. Aslýnda sorundu demek yerinebelki konuydu demek daha da anlatýcý ola-

caktýr. Þüphe taþýmadan belirtmek gerekirse, maksat ayný oldukça iki kelim-eye yer deðiþtirmek, esasý pek deðiþtirmeyecektir. Ama zaten kelimeyi týr-naklarken de bu nüansa iþaret etmek istemiþtik. Birlik hem koþullarýn saðlýklý bir deðerlendirmesini, hem sosyalizme eleþtirelbir yaklaþýmý, hem günün iliþkilerini kurmatarzýný ve hem de tüm bunlarý gelecek toplum tahayyülüyle birleþtirebilmeyeteneðini gösterme gereðine iþaret eden bir kavram olarak kavranmalýdýr ki durumunvuzuha kavuþturulabilme olanaklarý ortaya

“Birlik”

Ýlhami Aras

Page 18: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 18/124

19

Kurtuluþ

çýksýn. Bu anlamda belki nüanstan deðil,nüanslardan söz etme gereði var. Ama nüansgibi görünen bir yýðýn faktör birleþtiklerindeesasý da ortadan kaldýran bir neden durumunageçebiliyorlar. Bazen de bir nüans her þeyi

 peþinden sürüklüyor.'Eylül' öncesi de bir sorundu dedik. Nasýl bir 

sorundu sorusuna verilebilecek 'güzel' bir cevapkendini, yine 'Eylül' deðerlendirmelerinde gös-terdi: 'Eylül' öncesi etkili bir sosyalist grubuntemsilcisi, birlik diye sorulduðunda; 'saðlaya-madýk diðerleri durumun bilincinde deðildiler'tarzýnda bir cevap veriyor. Burada araþtýrýlankonu 'Eylül' ve 'direniþ'. Tam bu noktada iþaretettiðimiz tarz deðiþmedikçe, her þey bir yana,saðlýklý bir tartýþmaya bile kapý aralamak 

olanaðý yoktur. Saptamayla önce gerçeklik altüst ediliyor. Sonra yine buna baðlý olarak zým-nen sorumluluk baþkalarýna yýkýlýyor.Devamýnda kelimelerin ötesinde bir böbürlenmeyansýyor. Oysa fazla ileriye gitmeye gerek yok,durumun kavranabilmesi için, yakýn geçmiþinbir yýðýn örneði var. Yani bu söylenenleri yad-sýyan örneklerden söz ediyoruz. Herhalde budurumla ilgili olarak söylenecek en etki1i söz;durumun ciddiyetinin bilincinde olmamak olmalý. Çünkü yaþananlar hem doðrudan, bir bütün olarak toplumu ve hem de konuþan dahil,

tüm özneleri derinden etkiliyor.Yukarýda cevabý irdelerken gördük, konu elealýnýrken bile nesnellikten uzaklaþýlýyor ve öznelbir yaklaþým sergileniyor. Tereddüdü bir yanakoyarak bir deðerlendirme yapýyorsak, konununhem nesnel ve hem de öznel nedenleri üzerindedurmak gereklidir. Ayrýntýlar bir yana gününkoþullarý ve dolayýsýyla nesnellik deðiþmiþ, her ne kadar somut koþullarýn analizinin önemiüzerinde durulsa da, buna uygun ciddi veanlaþýlýr analizler getirilememiþtir. Þurasý kesin,sorun global planda dolayýsýyla cevaplar da

böyle bir içeriðe sahip olmak durumunda.Bizatihi bu saptama bile öznellikten sýyrýlmagereðine iþaret ediyor. Aslýnda belki, ülke sözkonusu olduðunda '71 Direniþinin' tüm yanlarýy-la ele alýnýp tartýþýlamamasý veya yeterlisonuçlar üretilememesi, 80 ve sonrasýný koþul-ladý demekte mümkün. Ama bu durum bizeiliþkin. Zaten yüz yüze geldiðimiz olgu,genelden koparýlamayacak bir konuyu, kendiiçinde bile tutarlý bir çerçeveye kavuþturmayeteneði gösterememek.

Direniþ baðlamýnda birlikten söz etmek ayný

zamanda güçten de söz etmek. Yani mücadele

edilecek hasma karþý, birinci elden birleþtir-ilebilecek kuvvetlerin toplanmasý. Böyle bir konu ele alýndýðýnda bir stratejik olmazsaolmazdan söz ediyoruz. Burada sosyalistlerinbirliðini de aþan bir giriþim söz konusu. Amabilimsel ve nesnel olmasý gereken bir deðer-lendirme, öncesi için de bir araya gelemeyiþinnedenlerini araþtýrma gereði duymuyorsa, onanesnel diyebilmek mümkün deðildir. Helesorumluluðu daha baþtan baþkalarýna yüklemek ve 'zaten durumun bilincinde deðildiler' tarzýndabir yaklaþým sergilemek, konunun farkýndaolmak bir yana, sorunun konuya eðilmebiçimiyle, yani bilinç ve örgütlenmeyle, baðýnýgörememek anlamýna da geliyor.

Bu baðlamda sorun ortak olduðu gibi, oluþu-

mundaki paylar kadar çözümünde de paylaþýmcýbir içeriðe sahip olarak ele alýnmadýkça, üstesin-den gelebilme olanaklarý yoktur. Dikkat edilirseçözümün ne olduðu deðil çözüme nasýl ulaþýla-bileceði üzerinde duruluyor. Dolayýsýyla buyapýlýrken izlenecek yol ve geçmiþ örneklerineksiklikleriyle de olsa önümüze sunduðuolanaklar ele alýnmadýkça, konuyla ilgili olarak tutarlý bir yolun üretilebilmesinin güçlükleriylekarþýlaþmak kaçýnýlmaz olacaktýr. Örnekler bizebir yýðýn olumsuzluk sunsa da, irdeleme ciddiolursa, buna uygun verimli ürünler de ortaya

çýkarabilme olanaklarýný verecektir.Sosyalistlerin bugün buna ihtiyaçlarý gerçektenfazlasýyla vardýr. Veya bu görülemedikçe gele-ceðe iliþkin yürüyüþün güdük kalmasý kaçýnýl-mazdýr. Geleceðe bakmak zorundayýz. Ama kimgeçmiþsiz bir gelecek tahayyül ediyorsa, oancak hayalperest olarak nitelenmeye mahkûm-dur. Geçmiþi yaþanmamýþ gibi bir yana koy-maya çalýþmak, geleceðe de boþvermek anlamý-na gelecektir.

Geçmiþ örneklerden çýkarýlmýþ sýkça tekrar-lanan bir 'ders' var: 'Daha önce yapýldý da ne

oldu' tarzýnda. Bire bir tam böyle söylenmiyor ama söylenenler bir yana konduðunda, tam dabu söylemin iþaret ettiði sonuçlarla yaþýyoruz.Yani bir þey çýkmayacaðýna göre bir þey de yap-mamak gibi. Þuna da iþaret etmeden geçmek tabloyu tasvir açýsýndan yeterli olmayacaktýr.Sýnýrlý da olsa 'yapýldý da ne oldu' demeyendurumu aþma çabasýnýn gösterildiði giriþimler de var. Bu evrede, bu giriþimlerin genele sirayetettiðinden söz edebilme olanaklarýna, sahipdeðiliz. Ama konunun genele yayýlabilmesininyolu da sorunu gündemde tutmaktan geçiyor.

Page 19: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 19/124

20

Kurtuluþ

Bölünme EsasSosyalizmin kitleselleþtiði, toplum bazýnda

etkili ve ciddi sonuçlar ürettiði TÝP dönemiöncesi bir yana konursa (konu itibariyle odönem de oldukça netamelidir), ülkede sosyal-izm tarihi baþtan sona bölünmeler tarihidir demek pek yanlýþ bir saptama olmayacaktýr.Yine burada diðer ülkelerde bu baðlamdageliþmeleri de kapsam dýþý býrakarak böyle bir saptama yapýyoruz. Çünkü ülkede olan biten,son tahlilde bu anlamda diðer ülkelerde olanbitenden ayrý olarak ele alýnamayacak bir içer-iðe sahip olmakla birlikte, kendi özgüllüðüyleele alýnmaya çalýþýlacak.

Ara baþlýk, daha baþtan söylemek gerekirse,bir saptamadan söz edilecekse:

Bölünme, saptamasýndan söz ediyor. Böylebir saptama bir genellemeyle ifade etmek gerekirse, sýnýf temellidir öncelikle. Eðer bunun-la yetinmeyeceksek, analizi baþka faktörler 

 planýnda da geliþtirmek gerekir. Söz gelimidünyada sosyalizmin güçlü mihraklara bölün-müþ olmasý, örgüt ve mücadele anlayýþý, sosyal-izmin yerelliði, bu yerelliðin ürettiði farklýlýklar vb. diye devam edebiliriz. Ama ülkede olsun,genelde olsun temel bir faktör bu parçalýlýða yolaçan hatta belirleyen olarak ele alýnmalýdýr.Dolayýsýyla durumun aþýlmasý çabasý, ayný

zamanda sosyalizmi kavrayýþ tarzýmýzý gözdengeçirme çabasý olarak da algýlanmalýdýr: yanisosyalizmin monolitik kavranýþýyla ilgili bir tari-hçeden söz ediyoruz.

Konuyla ilgili olarak TÝP adeta bir laboratuar gibidir. Daha kuruluþta sosyalizm planýndasaðlam bir temele sahip olmayan Parti, sosyal-izmin yýllarca itildiði soyutlanmýþlýðý aþarken,içinde bulunduðu koþullara da baðlý olarak, hemyönetiminde ve hem de muhalefetinde

 parçalýlýðý, bölünmüþlüðü yaþadý. Aybar, Boran,Aren bölünmüþlüðü görünürde programatik 

temellere dayanmýyor gibiyken, sosyalist-devrim, milli demokratik devrim tartýþmalarýdoðrudan program temelinde gibiydiler.Gibiydiler diyoruz, çünkü içerik söz konusuolduðunda, iki yaklaþýmýn da oldukça benzerlik arz ettiði inkâr edilemeyecek bir vakýaydý. Özel-likle parti içi mücadele ele alýndýðýnda, sadecebu aðýrlýklý eðilimler deðil, hemen her düzeydebenzer anlayýþlar sergileniyordu. Teorik olduðuvarsayýlan tartýþmalar çok kýsa bir sürede, gele-ceðe hiç olumlu izler taþýmayan biçimlere, lafzýve ruhuyla kavgalara dönüþtüler.

Yaklaþým tarzýmýz suçlama ve suç arama

þeklinde oldukça, nesnel olabilme olanaklarýnýelden kaçýrmamýz da kaçýnýlmaz olacaktýr.Geçmiþten de tevarüs edilmiþ bir alýþkanlýklayoðun tartýþmalar durum ve tavýr ne olursaolsun, daha çok devrimcilik-reformizmbaðlamýnda ifadesini buluyordu. TÝP içindeMDD-sosyalist devrim ayrýmý, verimli bir tartýþ-ma süreci yaþanamadan, özellikle dönemin ülkeve dünya koþullarýnýn ürünü olan 12 Mart'a gir-ilirken, artýk çok deðiþik boyutlar kazanmýþtý.Dünya ve ülke koþullarý genellemesi, aynýzamanda mücadele biçimlerinde köklü ayrým-larýn gündeme gelmesi, anlamýný da taþýyordu.Burada reformizm olarak deðerlendirilenler olsun, devrimci olarak nitelenenler olsun, kendiaralarýndaki farklarý mücadele biçimlerinde

temellendirirken, ayný kulvarda at koþturanlarýn'derin ayrýmlarýný' kavrayabilmek için büyüteçkullanmak þart oluyordu. Söz gelimi savaþýnhangi evresinde hangi taktiðin izleneceði mese-lesi, her ne kadar dereyi görmeden paçalarý sýva-mak olsa da, güçlü bir bölünme nedeni olabiliy-ordu.

Daha sonra oldukça fazla mirasçý býrakanTHKO ve THKPC' nin, ayrýlýðý bilhassa bugünsonuçlardan bakarak deðerlendirildiðinde, izahedilemez bir durum arz ediyor. Örgüt vemücadele anlayýþý itibariyle, yazýlanlar bir yana

yapýlanlara bakýldýðýnda, oldukça ciddi benzer-likler ortadadýr. Belki bu durum hareketin bir bütün olarak gençliðine verilebilirdi. Ama 12Mart sonrasý bir yýðýn türev, tabir yerindeyse budurumu oldukça sollamýþtýr. Hatta bugün sosyal-izm alanýnda boy gösteren örgütlenmeler bir yanýyla, hala bu dönemin mahsulleri olarak görülmelidirler. Yani bir tür sosyalizmanlayýþýnýn da.

Mart sonrasýný mücadele baðlamýnda karak-terize eden temel olgu anti-faþizmdir demek,dönemi belirgin renkleriyle anlatmak olacaktýr.

Bu yaþama dair verilen bir yýðýn mücadeleyigöz ardý etmek deðil, öne çýkan olguya iþaretetmektir. Faþizm konusu olsun, anti-faþistmücadele olsun dönemin en yoðun tartýþmakonusuydu ayný zamanda. Ayrýca eklemeyegerek yok ki, bu mücadelelerin birleþtirilmesigereði, eylem birliði Dimitrof' tan alýntýlarla ençok dile gelen bir temaydý. Oysa daha öncedeðindiðimiz yaklaþým biçimi nedeniyle, konuteorik olarak konsa da pratik olarak bir karþýlýk bulamýyordu. Zaten 'Eylül' de birliði saðlaya-madýk diyenler, bu durumu izah gereði bile duy-

muyorlardý. Belli ki sorumlular 'onlar' dýþýndak-

Page 20: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 20/124

21

Kurtuluþ

ilerdir. Ýlkeler manzumesi temelinde, mücade-lenin birleþtirilebilmesi önüne engeller dikilin-mesiyse, bir baþka göz ardý edilmemesi gerekeneksiklikti. Mücadele týpatýp benzer yöntemlerlesürdürülmesine karþýn mücadelelerin ortak-laþtýrýlamamasý, sadece mücadeleye bakýþýndeðil onu da belirleyen sosyalizm anlayýþýnýnürünüydü.

Oysa pratik bir araya geliþler, bir anlamdamücadelenin gerektirdiði güçlerin oluþturul-masýný saðladýðý gibi, ortak kavganýn geleceðedönük daha üst düzeyde birlikteliklerinin de,yolunu açmasý olanaklarýný doðurabilirdi.Görüldüðü gibi sadece birlik; kutsanmasýgereken bir kavram olmaktan çýkarýldýðýnda,mücadele baðlamýnda oldukça iþlevsel olabilm-

eye de kapý aralayacaktý. Daha sonra geleceðinigördüklerini söyledikleri, cunta öncesinin görev-leri yerine getirilemediði için, býrakalým "Eylül'e karþý mücadeleyi birleþtirmeyi, ceza evlerindebirleþmek kaçýnýlmaz oldu. Tüm bunlarýsöylerken 'Eylül' sonrasý ortaya çýkan fakat bir sonuç vermeyen birlik çabalarýný unutmuyoruz.Çünkü o çabalar eski anlayýþlar terk edilmedengündeme geliyorlardý. Konunun en çarpýcýyanýysa, birbirine oldukça yakýn kümelerin, okoþullarda bile en hasmane tutumlar içindeolmalarýydý. Zaten her birlik giriþimi yeni bir 

bölünmenin habercisi gibiydi.Bu güne kadar geliþmelerin de gösterdiðigibi, sosyalistler arasýnda bölünme esas, birlikseistisnai bir olaydý.

'Eylül'Biz ne kadar, ülke de sosyalizm açýsýndan

'Eylül' ü ele alýyor olsak da, sorun ülkeye hasbir olay olmanýn oldukça ötesinde. Bu durumune emperyalizmin bütünselliðinden koparabilir,ne de dönemin daha çökmeyen 'sosyalizminin'etkilerinden baðýmsýz olarak ele alabiliriz. Daha

çok, ABD' nin, arka bahçesi Latin Amerika dagündeme soktuðu askeri darbelerden, kendinehas koþullarla ülkenin de bir tür nasibinialmasýdýr. Burada nasip kaderciliði çaðrýþtýran,bir kelime gibidir. Oysa emperyalizmi, hiyer-arþisini de göz ardý etmeyen bir sistem olarak görüyorsak, hem siyasal ve hem de ekonomik olarak (daha tali konularý bir yana koyuyoruz )

'Eylül' ü de bu sistemin bir parçasý olarak algýlamak durumundayýz. Bunu böylegörmezsek sadece geçmiþi deðil, günü ve gele-ceði de ele alýrken saðlýklý temeller üzerine

oturtma olanaklarýna sahip olamayýz. Burada

'Eylül' sonrasý Pentagon'dan yükselen 'bizimçocuklar'sözlerine atýfta bulunmak durumuanlatmak için yeterlidir. Ama bunun ötesindeolan biten daha çok 'bize' münhasýr olarak düþünülmelidir.

'Eylül' ün yükselen siyasi figürü Özal olmuþ-tur. Yani, daha 24 Ocak 1980 de dünya finansmerkezlerinin güdümünde gündeme gelen pro-gramýn yürütücüsü, zamanýn baþbakanlýk müsteþarý Turgut Özal. (Daha sonra baþkakoþullarda, baþka yöntemlerle ama benzer amaçlarla gündeme gelen, Kemal Derviþ veattýðý adýmlarla ürettiði sonuçlar yeni olduðuiçin durumun anlaþýlabilmesi için iyi bir örnek-tir). 24 Ocak programý, bir yanýyla sivil bir yönelimle yaþam bulamayacaðý için de, gün-

deme gelmiþtir Cunta. Sað-sol çatýþmasý sadecemeþrulaþma literatürünün bir parçasýdýr. Özellik-le 'Eylül' 'sað'ýn ne olduðunu saðlam pratiklerlegösterirken, 'sol' un ne hallere düþürüldüðü deaçýk bir olgudur. Her ne kadar 'sol'un daha sonratoparlanamama gerekçesi olarak, sosyalizmindünya planýnda yitirdiði hegemonya dile gelsede, Askeri Diktatörlük' ün açtýðý derin yaralar görülmeden durumun açýklanabilmesi mümkündeðildir. Özal' dan söz etmek sadece ekonomi-den deðil, bir yerde sivil planda 'Eylül'ündevamýndan da söz etmek anlamýna gelir. Bu da

bir bütün olarak toplumun dönüþtürülmesi,emperyalist küresel isterler doðrultusuna sokul-masýdýr. Bugün yaþama dair hemen her sorun,bu baðlam düþünülerek ele alýnmadýkça, saðlýklýsonuçlara ulaþabilme olanaklarýna da sahip ola-mayýz. Özal döneminde, Irak' la baðlantýlý olarak söylediði; 'bir koyup beþ almak' sözleri aklagetirildiðinde, durumun bütünsel ele alýnmagereði kendini zaten dayatmaktadýr.

24 Ocak Programý uygulanabilirliðe 'Eylül'le kavuþmuþtur. Kitlelerin, yaratýlan terörle, enmasum taleplerinin bile dile getirilebilmesine

olanak bulunmayan koþullarýn oluþturulmasý,özellikle can güvenliði bazýnda toplumsal tale- ple birleþtiðinde, egemenlerin özgürce at koþ-turabildikleri ortamýn doðmasý için yeterli oldu.Bu durum saptamasý gerçeðin ancak bir kýsmýnýanlatýyor. Çünkü tüm bunlara karþýn sadecesosyalistler deðil, bir bütün olarak muhalefetinde ortalýktan çekilmesinin nedenleri ortayakonulmadan, 'Eylül' ün baþarýsýnýn sýrrý daortaya dökülemez. Sýkça, bazý adýmlarýn niçinatýlamadýðý üzerinde durulurken bunun temel-lerinin, daha 'Eylül' öncesinde aranmasý gereðine

iþaret ediliyordu. Meseleyi salt askeri bir yak-

Page 21: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 21/124

22

Kurtuluþ

laþýmla ele aldýðýmýzda bile, en kritik dönemdegüçlerin en uygun noktada bir araya getir-ilmesinin önemine iþaret ediyoruz. Salt güçlerinbirleþtirilmesi deðil, nasýl birleþtirilmesi gerek-tiði de önemli bir sorun olmakla birlikte,konunun bu kýsmýný bir yana koyuyoruz. Çünküönderlik iddiasý içinde olan bir yýðýn sosyalistgrubun, ilk elde býrakalým bir anti cunta pro-gramda buluþmayý, 'Eylül' geldiðinde konuþa-bilme durumlarý bile yoktu. Ýliþkiler teorik tartýþma adýna bir kör dövüþüne dönüþmüþlerdi.Bu saptamalar hem Türkler ve hem de Kürtler için geçerliydi.

Sosyalizm anlayýþý temelinde bir sorgulamasöz konusu olduðunda, eðer ayrýntýlara takýlýpkalmayacaksak, ülkede sosyalizme monoli-

tizmin hakim olduðunu biliyoruz. Nasýl buanlayýþ 'Eylül' öncesinde bir araya geliþleriengellediyse, 'Eylül' ün görünür zulmüne karþýn,daha ilk günlerde eskiyi aratmayan bir vurdum-duymazlýk devam ediyordu. Dönemin sýcak geliþmeleri içinde, önerilen anti cunta temelindebirlikte mücadele, bugün akla getirildiðindeinanýlmaz cevaplarla karþýlanýyordu. Bir cevap;'ya öyle bir grup mu var' þeklindeyken dahaolumlusuysa; 'önce tarým programýnda anlaþ-mak' gereðine iþaret ediyordu. Tüm bu sapta-malar sosyalizmi kavrayýþý anlattýklarý kadar,

'Eylül' ün ciddiyetinin de farkýnda olamayan, bir anlayýþý yansýtýyorlardý ki sorunu sýnýf temel-leriyle de ele almayý gerektiriyor.

Ýlk elde 'Eylül' gerçek boyutlarýyla kavrana-masa da, geliþmeler sadece sosyalizmin deðil bir bütün olarak yýðýnlarýn, ne denli ciddi bir tehlikeyle yüz yüze olduðunu gösterdiðinde,artýk önemli bir fýrsatýn kaçýrýldýðýný her görengöz fark edebiliyordu. Sadece bir araya gelmek bir yana, rekabetin engellediði tutarlý taktik adýmlarýn da gündeme getirilebilmesi olanaklarýtüketilmiþti. Rekabet, her þey bayýr aþaðý

giderken, geçmiþi aratmayan boyutlarýyla devamediyordu. Zaten Cunta' nýn yoðun saldýrýlarý,taktik düþünmeye de fýrsat býrakmadan, sosyal-izmin hýzla geri çekilmesine neden oldu. Budurum, yeterli olmayan kitle iliþkilerinin deköklü bir þekilde elden yitirilmesiyle, daha davahim bir þekle dönüþtü.

Geçmiþin tüm arýzalarýný bünyesinde taþýsada, anti-faþist temelde bir cephe giriþimi; ancak durumun ciddiyetini Cunta' nýn göstermesiylegündeme gelebildi. Söylenenler dýþýnda da bir takým giriþimler olmakla birlikte, en ciddisinden

söz etmek hepsi içinde konuþmak anlamýna

geldiði için, seçici olmak bu noktada anlatýcý daolmaktýr. Yalap þalap program tartýþmalarý bir yana konduðunda, sonuçlardan da ortaya çýktýðýgibi, derme çatma ortaya çýkarýlan 'Cephe' dahamücadeleye baþlamadan çöktü demek durumutasvir etmek için yeterlidir. (Tam bu noktadaPKK ve cephe sorununa yaklaþýmýndaki cid-diyeti ayýrmak gerekir.) Nitekim daha sonrakigeliþmeler kimin niyetinin ne olduðunu da açýk-lýkla göstermiþtir. Karþýlýklý suçlamalar bir yanakonduðunda, sürecin ciddi bir deðer-lendirmesinin yapýlmadýðý da ortadadýr. Bubaþarýsýzlýklarda payý olanlarýn tutumuysa,hiçbir þey olmamýþ gibi yola devam etmek olmuþtur. Zaten artýk bir kýsmý siyasi arenadanda silinmiþlerdir.

'Eylül' e iliþkin bu kýsa özet bile tek baþýnadurumu açýklamak için yeterlidir. Sadecemücadele yeteneði gösterilememiþ olmasýitibariyle deðil, var oluþu tehdit eden koþullardabile anlayýþlardan en ufak taviz vermemek içinatýlan adýmlar, bunun somut göstergeleridir.Dönemin cezaevlerinin birlikte mücadeleyi day-attýðý koþullarda bile bu anlayýþlar þu veya budüzeyde kendilerini göstermiþlerdir. Busonuçlarý ortaya çýkaran kaynaklara inilmedenki en baþta akla getirilmesi gereken unsur döne-min bugün de hala devam eden sosyalizm

anlayýþýdýr, öncelikle bu konu ele alýnmalýdýr.Yani en basit kavranýþýyla bile sosyalizmanlayýþý irdelenmeden, yola devam etmek aslýn-da gelecekteki muhtemel araba kazalarýna deðil,günün sorunlarýna da cevap arayýþlarýnýolanaksýz kýlmaktadýr.

Hele geçmiþin mevzii baþarýlarý üzerindedurmak, dayanýþma deðil rekabetin ve dolayýsýy-la parçalanmýþlýðýn, savunusuyla eþdeðerlidir.Ayný zamanda bu tutum geçmiþ hatalarýn bir þekilde kutsanmasý anlamýna da gelmektedir.'Eylül' bir anlamda yarattýðý travma ile de, yeni

açýlýmlar için bir vesile olarak ele alýnmasýgerekirken, olumlu sayýlabilecek adýmlarýntoplumsal olarak düþünüldüðünde kýsa sayýla-bilecek bir sürede akamete uðramasýnýengelleyebilecek bir ders olarak algýlanamadý.Oysa bu denli köklü bir problem, ancak kendiboyutlarýna uygun bir çabayla aþýlabilirdi. Heledünya planýnda yaþanan derin hegemonya kaybý,artýk sorunun bir anlamda sadece bizim deðil,bir bütün olarak sosyalizm dünyasýnýn sorunuolduðunu da göstermesine karþýn, gelinen yer hiçte durumla uygun ürünlerin ortaya çýkarýl-

madýðýný göstermektedir.

Page 22: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 22/124

23

Kurtuluþ

Ve SonrasýBaþtan beri anlatmaya çalýþtýðýmýz konu,

sosyalizmimizin eleþtirel bir içeriðe sahipolmasýdýr. Sýnýfsal olarak yalnýz dýþarýya deðiliçe dönük olarak ta eleþtirel olma gereðinevurgu da bulunmak, apriori farklýlýklarla yaþa-mak anlamýna gelir. Nitekim toplumsal plandada canlý ve üretken olabilmenin baþka bir yoluda yoktur. Bu baðlamda saðlýklý eleþtiri veözeleþtirilerin olmadýðý, yaþanan yenilginin canhavliyle davranýldýðý için, hemen 'Eylül' üzeri'birlik' giriþimlerinin baþarýsýzlýðý sözkonusudur. Daha sonra geliþtirilen 'birlik' gir-iþimleriyle yaþanan olumsuzluklarýn ardýnda,geçmiþten kopuþu yaþayabilecek bu türden ciddi

deðerlendirme ve tartýþmalarýn yapýlamamýþolmasý önemli belki de en öne alýnmasý gerekenbir nedendir. Kim, hangi grup ve eðilim nederse desin geçmiþten bir tarzda kopuþ deðil,yani basýlan toprakla problemli olmak deðil,geçmiþle saðlýklý bir kopuþun saðlanamamasý,'birlik' giriþimlerinin baþarýsýzlýða yönelmesininyolunu açmýþtýr.

Konu 'birlik' olduðunda etkileri itibariyle,döneme damgasýný vuran giriþimler Birleþik Sosyalist Parti (BSP) ve bir anlamda devamýolan Özgürlük Ve Dayanýþma Partisi (ÖDP)

olmuþtur. Çünkü sonuçta deðerlendirmemize deörnek olmakla birlikte bu giriþimler, geçmiþtenbir tarzda kopuþu, en azýndan lafýzlarda dilegetiren örgütlenmelerdi.

BSP seçimler öncesi oluþan bir sürecin,Birleþik Sosyalist Alternatif' in ürünüydü. Esasolarak, geçmiþte hiçbir biçimde bir arayagelebilecekleri düþünülemeyen gruplarýn(Sosyalist Birleþik Parti ve Kurtuluþ) bir arayagelmesiyle oluþmuþtu. Bu evrede temel sorun,her örgütlenmenin dogmatik yaklaþýmlar nedeniyle, baþkalarýný kendi politik yaklaþýmlarý

temelinde örgütleyebileceði anlayýþýydý: Bu veriaþýlamayan ve geçmiþten taþýnan bir problemdi.Gerek sosyalizmde yaþanan büyük çöküntü,gerekse bu baðlamda ekonomizmin ger-iletilebilmesi olanaklarýnýn ortaya çýkmasý,giderek sosyalist demokratik anlayýþla yaþanan

 parçalanmaya son verilebileceði düþüncesinin,yaþamda karþýlýk bulmasýnýn ürünleriydi BSAve BSP. Bu düþünceler seçim partisini durumunaþýlabilmesi için de bir form olarak öne çýkarýy-ordu. Zaten süreç belki bu nedenle de bir seçimöncesi hýz kazandý. Bu çerçeve düþünüldüðünde

'birlik' anlayýþý sadece basitçe görünürde güç

arayýþý deðil, savunulan anlayýþlarýn sorgulan-masý ve sosyalizmin yeniden yapýlanmasýnýnyollarýnýn açýlmasýydý. Buraya kadar kurmayaçalýþtýðýmýz arka planýn da bir ürünü olarak önerilen 'birlik', daha 1991 yýlýnda þöyle dilegeliyordu:

"Birlik giriþimlerinin sonuç verebilmesi veortak bir programa ulaþabilmek için gereklitartýþmalarýn, görüþmelerin yapýlmasýný gereklikýlsa da, bunlar kendi baþýna yeterli olamazlar.Her türlü iliþkiye pratik bir zemin kazandýrmak birliðin koþullarýnýn hazýrlanmasýnda hayati bir önem taþýmaktadýr. Eylem birlikleri tek tek alan-larda olabileceði gibi ilkeler temelinde geniþkapsamlý da olabilirler. Böyle eylem birliklerineyapýsal konum kazandýrmak olanaklý olduðunda,

baðýmsýz eylemimizi engellemeyecek çerçevedeörgüt olarak buralarda yer almak gereði vardýr.Seçim kampanyalarý gibi eylem birliklerinin,seçim partisi gibi bir ortak platform üzerindeyürütülmesi bu perspektifin gerekleriiçerisindedir. Var olan siyasi parçalanmanýngereði olarak ortaya çýkabilecek olan muhtemelbir erken seçim, efektif olabilmek için seçim

 partisi giriþimlerinin en kýsa sürede baþlatýl-masýný gerekli kýlmaktadýr.

Seçim partisi, deðiþik örgütlerin seçimekatýlmayý gerekçe edinerek bir araya geliþlerinin

tarifidir. Öyle bir partinin oluþturulmasý bugünseçim kampanyasýna katýlan örgütlerin çoðalmýþolmasýyla da olanaklý hale gelmiþtir. Bu partinin

 programý katýlan hiçbir örgütü peþinen baðlamazve katýlanlarýn baðýmsýz eylemlerini yürüt-melerini olanaklý kýlar. Bu giriþimin belli bir 

 platformda bir araya gelmiþ olan örgütlerin dahaileri bir birlik gerçekleþtirebilmelerininolanaklarýný yaratacaðý aþikârdýr.

Devrimci bir programýn ortakça benimsen-mesi durumunda bu programýn gerçekleþebile-ceði alandaki ortaklýðýn saðlanmasý da bu plat-

formda olanaklý hale gelebilir."Öneri; sosyalizmin geldiði noktadakoþullarýn baþtan sona saðlýklý bir analizininürünüydü ve gerçekten de yaþamda karþýlýðýnýbuldu. Sözünü ettiðimiz süreçler yaþandý. Yaniönce BSA ve daha sonra BSP oluþturuldu.Aslýnda yaþamýn öngörülere cevabý olumluolmakla birlikte salt tutarlý öngörülerle yürü-menin güçlükleri de kendini göstermeye baþladý.Her ne kadar öneri sahipleri, önerilerini dahaileri birliklere doðru yürüyüþün baþlangýcýolarak düþünseler de, kýsa da olsa ortak bir 

yürüyüþ nispi baþarýsýyla belki geçmiþe taþýnma

Page 23: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 23/124

24

Kurtuluþ

olanaklarýný da üretti. Hem de adýmlar geçmiþinaþýlmasý iddialarýyla geliþtiriliyor olsa da. Birlik 

 politikalarýn oluþturulmasýnda ilk çatlaðý yaþa-maya baþladý. Bir yandan demokrasi mücade-lesinin önemine deðinirken, bir diðer yandanülke de temel demokratik sorunlardan biri olanKürt sorunuydu çatlaðýn nedeni. Durum zor-lanýrsa, geçmiþin devrimci-reformist ayrýmýnauygun bir geliþme söz konusuydu, demektemümkündü. Konu böylesine önemli olmakla bir-likte ciddi ve çerçevesi saðlýklý çizilmiþ bir tartýþma sürecinden söz etmek olanaklarýysa pek yoktu. Yani görünürde onca demokrasi veçoðulculuk söylemine karþýn, geçmiþin kültürelikliminin aþýldýðýný gösteren bir emare kendinigöstermiyordu.

Devrimci bir program temelinde ortaklýðýhedefleyen bu giriþim, önce de belirttiðimiz gibihem geçmiþi eleþtirel bir deðerlendirmeye tabitutarken, hem de sosyalizmin hegemonyayitirmesi nedenleri üzerinde ciddi tartýþmalarýnyapýlabileceði, adeta yeni bir kültürel ikliminoluþturulmasý göreviyle yüz yüzeydi. Her eðil-imin kendinden emin tavýr ve görüþleriyle ki

 politik pratik temelinde de yürütülecek tartýþ-malardan murat edilen geçmiþin rekabetçi vekavgayý davet eden anlayýþlarýndan sakýnmaktý,ortakça yürünebilecek koþullar ortadan kalk-

maya baþladý. Belki de BSP' yi bir baþka isimaltýnda olsa da devam ettirebilmeninolanaklarýnýn yolu böyle açýldý. Artýk gündemeGeleceði Birlikte Kuralým (GBK) da eklenmiþti.

Bir yanýyla GBK giriþimiyle iliþkiler belkiBSP' yi kurtardý ama bu kez de soyut, politik 

 pratikten kopuk, aslýnda birlik ve yenidenyapýlanmayý içselleþtirmeyen bir sürecin ürünüolan ÖDP ortaya çýktý. BSP' de çoðulculuktanda ne anlaþýldýðý yeterince tartýþýlmamýþtý.Ayrýca bir açýk alan örgütlenmesi olan partininiç iliþkileri de yeterli incelikle ele alýnmamýþtý.

Daha doðrusu geçmiþin alýþkanlýklarýyla, ciddibir tartýþma olanaðý bulunamadan, tabir yerindeyse sorunlar geçiþtirilmiþti. Aslýnda BSPde sorun olarak dile getirilebilecek her þey,GBK için de geçerliydi. Zaten bu tuhaf durumkendini ÖDP' de bir baþka biçimde bir arayageliþlerle, kanýtladý. Böyle bir söylemle, dýþarý-dan ve sonuçtan bakýldýðýnda ÖDP yanlýþtýdenebilir. Ama orada durmamak ve BSP de,GBK' da, dolayýsýyla birlik giriþimi yanlýþtýdemekte mümkün. Oysa bu tutum öznel bir gir-iþimde hatayý hep dýþýmýzda aramak ve nesnel

koþullara baðlamak anlamýna gelecektir. Sorun

bir bütün olarak nesnelliðe baðlanmayabaþladýðýnda, hareketsizlik ve 'godoyu bekle-mek' tek doðru yol olacaktýr. Doðrulanmýþ refer-anslarla konuþulmadýðýný da unutmamak gerek-tiði gibi, çizgi ne olursa olsun yenilmiþ bir dünyanýn saflarýndan konuþtuðumuz gerçeðinide göz ardý etmemek gerekiyor. Bu durum biza-tihi bilimsel bir tevazuyu gerektiriyor olmasýnakarþýn, sýnýfsal içgüdülere teslim olunmasý, aynýzamanda birlik giriþimlerinin de akamete uðra-masýnýn nedeni oldu.

Bir Kez DahaBir anlamda yazýya daha baþlarken sosyal-

izmin karakteristik bir vasfýna iþaret ederek, bir-liðin deðil bölünmenin esas olduðu saptamasýný

yapmýþtýk. Sosyalizm saflarýnda adeta, geçenkýsa sayýlamayacak süreye bakýldýðýnda, nezaman ve nasýl büyüyeceði belli olmayan 'küçük dükkâncýlýðýn' hâkim olduðunu söylemek aslýn-da yeni bir þey söylemek anlamýna gelmiyor.Belki burada yeni sayýlabilecek þey, bu durum-dan hoþnutluk sergilemek yerine aþýlmasýgereðinde ýsrardýr. Genel olarak bakýldýðýndaýsrar kýsa erimde bir sonuç sergilemeyecek gibiolsa da, gerçeklik unutulmasýn ki bizden çok daha ýsrarcýdýr. Derin istatistik araþtýrmalarý yap-madan da görmek mümkündür. Toplumsal plan-

da kaale alýnacak bir güç sergileme olanaklarýn-dan, sosyalizm bir bütün olarak yoksundur.Geliþmelerin kaba bir incelemesi de bu duru-mun görülebilmesi için yeterli olanaklarý sun-maktadýr. Bu nedenle politika yapabilmek bir güç meselesidir, üç-beþ bin kiþiyle yýllardýr kitleleri temsil iddiasý ise, kiþilerin kendilerinikandýrmasýndan baþka bir þey deðildir. Öncelik-le görülmesi gereken yer burasýdýr.

Sadece bu durumu görmek ve buradanhareketle sosyalizmin bir yýðýn sorununun daüstesinden gelmek olanaðý yoktur. Ama bu

hareket noktalarýndan biridir. Salt bu mesnettenhareketle atýlan adýmlarýn sonuçlarýný yaþadýk vegördük. Zaten bu yazýnýn bir nedeni de bunlaraiþaret etmekti. Ama bu örneklerin olumsu-zluðundan hareketle sorunlarý görmezdengelmek deðil, gerekli dersler ýþýðýnda sorunlarýçözümlemek geleceðe yürüyüþün elveriþliaraçlarýna da sahip olmak anlamýna gelecektir.Demek ki bir yeniden yapýlanma yakýn örnek-lerin de verdiði derslerle söylemek gerekirse,yeniden tartýþmayý da içeren ortaklýklara ihtiyaçduyurmaktadýr. Bu türden yapýlanmalarda belki

yeni bir iklimin oluþturulmasý bir ilk þart olarak 

Page 24: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 24/124

25

Kurtuluþ

algýlanmalýdýr. Böyle bir iklim oluþturulmadanatýlacak her adým ya disiplin cezalarýyla ayaktadurmaya çalýþacak veya bunun ayrýlmaz bir 

 parçasý olan bölünmeyle sonuçlanacaktýr.Geçmiþin çoðulculuktan uzak, devrimciliði

kendinden menkul öncü partisi anlayýþlarýmýzsorgulanmak durumundadýr. Sadece günümüzkoþullarýnda ki bu 'öncülerin' sosyalizmanlayýþlarý irdelendiðinde, benzerleriningeçmiþte yaptýklarý akla getirildiðinde, pek sosyalizmin isterleriyle baðdaþýr öncülükler olmadýðý, ayrýca açýklamayý gerektirmeyecek bir olgular demetidir. Sorun böyle bir bilinçle elealýndýðýnda, belki geçmiþten kopuþun ilk þartýolarak, böyle bir öncü anlayýþýndan uzaklaþmak olmalýdýr. Bu nedenle zaten politik pratik 

temelinde þekillenecek oluþumlar, ayný zamandayeni eðilim ve saflaþmalarý da ortaya çýkarýrken,geçmiþle çoðulculuk bazýnda kopuþundaolanaklarýný bizlere sunabilecektir.

Geçmiþin basite irca edilen, devrimcilik vereformizm çatýþmalarý saðlýklý sonuçlar üretmediði gibi, kafalarda þekillenen sosyalizmanlayýþýnýn da çarpýlmasýna neden oluyorlardý.Tarihi birçok örneðin de gösterdiði gibi, devrim-cilik ve baþarý adýna sunulanlar bugün, devim-ciler tarafýndan bile savunulamaz durumdadýrlar.Aslýnda geçmiþin deðerlendirmesinden söz

etmek, bu türden bir yýðýn örneðin tekrar tekrar ele alýnmasý gereðinden söz etmektir. Amaþüphe yok ki tüm bunlardan gerekli dersleriçýkarmayý bilerek bu iþleri yapabilmektir.Devamlý geçmiþe göndermede bulunuyoruz.Oysa günün birçok örneði geçmiþin oldukçailkel tekrarlarýdýr. Günümüzde lafta dile gelenler özde pek bir þeyin deðiþmediðini ortadan kaldýr-mamaktadýrlar.

Yeni bir sentez yeni bir iliþkiler biçimininoluþturulmasý anlamýna da geliyor. Yeniden bir yapýlanma böyle bir sentezi öngörmüyorsa peþi-

nen yapacaklarý konusunda bir yanýlgý içindedir.Ýliþkilenme daha baþýndan politik pratiðinkarþýmýza diktiði sorunlar karþýsýnda yeni saflaþ-malar anlamýna gelirken, sosyalist demokrasibaðlamýnda bölünmeyi deðil, dayanýþmayý esasalan bir yaklaþýma oturtulmalýdýr. Nasýl geçmiþörnekler bize rekabetin olumsuzluðunu anlatýy-orsa, bu nedenle yeni sentez rekabet deðildayanýþmayý esas almak zorundadýr. Bu temeldegeçmiþe dönük eleþtiri, günün iliþkilerinin þekil-leneceði alan, gelecek toplum projesiyle kurula-cak bað, ancak berraklýða kavuþturulabilir. Ne

türden bir sosyalizm amaçladýðýmýz gerçeðinden

koparýlmýþ bir birlik ve örgütlenme, sadecegeçmiþin bir tür devamý olmaktan kurtulamaya-caktýr. Demek ki böyle bir örgütlenmede sosyal-ist demokrasi ve dayanýþma bütün iliþkileremuhteva kazandýracaktýr.

Geldiðimiz noktada yaþanan olumlu veyaolumsuz deneyler itibariyle ilerideyiz demek mümkün. Oysa bir diðer yandan birlik ve bir-likçiliðin yitirdiði bir itibarsýzlýk da var. Bunedenle birlik dendiðinde ipe un serenler buitibarsýzlýða ayaklarýný basmaktadýrlar. Her nekadar hatalý bir yaklaþým içinde olsalar dakendilerine böyle örneklerden hareket alanýyaratma olanaklarýna sahip olabiliyorlar. Sözgelimi 'birlik tabandan oluþacaktýr' tarzýnda bir yaklaþým, ayný zamanda sýnýf perspektifinin de

bunu gerektirdiðini söylerken, aslýnda sontahlilde kendiliðindenciliði savunmak bir yana,kendinin öncülük iddiasýnýn nereden geldiðini desorgulamak durumunda deðildir. Sadece rekabetiçinde olduklarýna sýnýf temelli bir yaklaþýmlakarþý çýkarken, kendi sýnýfsal durumunu kavra-maktan uzak, güçlü bir egosantrizmle bunugörme yeteneðinden yoksun olduðunun bile,farkýna varamamaktadýr.

Sözünü ettiðimiz etkili birlik giriþimleri bir seçim partisi projesiyle yola çýkmýþtý.Önümüzde yine bir seçim süreci var. Yine bunun

yanýnda bölge ve ülke oldukça kritik koþullarlakarþý karþýya. Hem sosyalizmin güçlerini bir-leþtirmesi ve hem de bir bütün olarak demokrasigüçlerinin birliði meselesi ciddi bir görev olarak karþýmýzda durmaktadýr. Üstelik þimdi geçmiþteyaþanan bir yýðýn olumsuzluðun derslerine desahibiz. Ya geçmiþin olumsuz dersleri nedeniyleolumlu adýmlar atmaktan çekineceðiz, ya da bir kez daha devrim için devrimci mücadele içinyeniden yapýlanmayý göze alacaðýz. Meselekarþýmýzda bu çýplaklýkla durmaktadýr. Hepolumsuz derslerden söz ettik oysa ülkede ses

getiren, baþka düzeylerde de olsa, olumlu birlik giriþimleri de oldu. Hiyerarþik bir sýralama yap-madan önümüzdeki günlerde her türlü vesileyideðerlendirerek atýlacak adýmlar, aslýnda gele-ceðe umudu da pekiþtirecek adýmlar olacaktýr.Vesileleri deðerlendirme yeteneði gösteremeyen-ler, aslýnda bilinmelidir ki devrimi de yeterinceciddiye almamaktadýrlar.

Tüm bu nedenlerle, sosyalizm, devrim vedemokrasi için yeni bir atýlýma, bir kez dahademek gerekiyor.

Page 25: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 25/124

26

Kurtuluþ

1Ekim'de KKK tarafýndan ilan

edilen ateþkesten sonra týpký daha

önceki ateþkeslerde olduðu gibi,

"silahlarýn susmasýný isteyenler sustu."Devletin de, Hükümetin de susmasý

doðaldý. Çünkü onlar, ateþkes ilanýndan

en büyük yararý görenlerdi. Her zamanolduðu gibi iki ateþkes arasýnda hem

askeri bakýmdan, hem de politik bakým-

dan "soluklanma" fýrsatýný yine onlar 

deðerlendirdi. Onlar ayný zamandaateþkes ilanýnýn kamuoyunda barýþtan

yana sosyal-psikolojik etki yapmamasý

için elden geleni yaptýlar ve bunda da

medyadaki uzantýlarý aracýlýðý ile etkili

de oldular. Bu durumda, demokratik güç-

lerin ve barýþtan yana çevrelerin suskun-luðu, doðrudan doðruya devlet ve

hükümet güçlerinin ateþkesten "tek taraflý" olarak yararlanmalarýna yardým

emiþ oldu. "Bir bildiriden ne çýkar?",

"zaten Hükümet seçimlere kadar adým

atmayacak", "askeri operasyonlar dursun

demekle duracak mý?" türü suskunluða

bulunan bahaneler iþte bu gerçeði

görmezden gelmiþti.Ateþkes askeri açýdan silahý sustur-

Ýttifak PolitikamýzýnAktüel Sorunlarý

Atilla Kaya

Page 26: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 26/124

27

Kurtuluþ

maktýr. Politik açýdan ise barýþýn silahlandýrýl-

masýdýr. Kürt tarafýnýn silahlarý susturduðunu

ve bunun da yalnýz çarpýþanlar için deðil,

Türk, Kürt herkes için büyük bir fýrsat

olduðunu açýklamak ve en geniþ kitleleribarýþtan yana kazanmak için, silahlarý sustu-

ran ateþkes kararý, bizim elimize verilmiþ bir 

silahtýr. Daðdaki ateþ etmiyorsa, "ovadakinin"

eline verilen ateþkes silahýný vargüçle kullan-

masý gerekir. Bu politik aydýnlatma kampa-

nyasý olamadýkça, askeri kararlarýn, politik 

sonuçlara dönüþmesi mümkün deðildir. Onedenle ateþkes sürecinde en küçük bir çýkýþ,

en basit bir kampanyanýn bile deðeri vardýr.

Örneðin bizim partimiz SDP, ateþkes ilanýnýnhemen arkasýndan "Kürt sorununda ateþ etme,

konuþ" sloganýyla, kendi gücümüz oranýnda

bir kampanya örgütledi ve yaptýðýmýz afiþler 

ve düzenlediðimiz kitle toplantýlarý, daðýt-

týðýmýz bildiriler, ulaþabildiðimiz her yerdeyanký uyandýrdý.

Konuþmanýn önemi baþlangýçta anlaþýla-

masa bile, 21 Aralýk'ta 324 aydýn, nihayet

seslerini yükseltti. Aydýnlarýn seslerini yük-

seltmesi gecikmiþti. Ama ayný zamanda bugecikme tam zamanýnda aþýldý. Çünkü, 1

Ekim'de silahlar sustuktan sonra yaklaþýk üç

aya yakýn herkes susunca, geniþ halk kitlelerinin hafýzasýndan ateþkes kararý silik-

leþmeye baþlamýþ ve hem askerler, hem de

hükümet sözcüleri, sanki ortada bir ateþkes

durumu yokmuþ gibi, yeniden ABD ile gir-

iþtikleri pazarlýkta "sabrýmýzýn da bir sýnýrý

var, sýnýr ötesi harekat yapabiliriz" demeye

baþlamýþlardý. Ýþte 324 aydýnýn bildirisi,

kesilen ateþin küllendiði bir anda ortaya çýktýve tüm Türkiye Kürt tarafýnýn ateþkes ilan

etmiþ olduðunu hatýrladý.

Bizim de, gerek partimize güvenen aydýn-

larla, gerekse bir kaç parti yöneticimizin

imzasýyla katýldýðý bu aydýn çýkýþý, bundan

önceki aydýn giriþimlerinden nitelik bakýmýn-

dan farklýdýr. Gerçi, bildiriyi imzalayanaydýnlarýn, bundan sonraki aþamada örgütlü

bir barýþ hareketi biçiminde çalýþmalarýný

sürdürmeleri çok küçük bir olasýlýktýr. Buna

karþýlýk, onlarýn kamuoyuna açýkladýklarý

görüþler, eðer kitlelere mal edilirse, muazzam

bir maddi güç olmaya adaydýr.

Ýþte bu yazýmýzýn ana konusu aydýnlarýn

bildirisinde yer alan görüþlerin, ittifak veseçimler açýsýndan nasýl bir öneme sahip

olduðu sorusunu aydýnlatmaya ayrýlmýþtýr.

SDP'nin Güncel Temel HedefleriSDP'nin eylem programýna damgasýný

vuran yaklaþým, hedefi maksimum daraltmak 

ve en geniþ güçleri bu hedefler etrafýnda

toplamaktýr. Ýþte bu yaklaþýmýn sonucunda partimiz, bugünkü aþamada oligarþik iktidara,

emperyalizme, neoliberalizme karþý yürüt-tüðümüz mücadelenin sivri ucunu þu iki

somut hedefe yöneltmiþtir: Birincisi, askeri

vesayet rejimine ve ikincisi, Kürt sorununda

çözümsüzlüðe son vermek!.. Bu taktik yöne-

lim, "milliyetçi sol" dýþýndaki sosyalistlerden,CHP'nin dýþýndaki "sosyal demokratlara", lib-

erallerden, islamcýlara kadar geniþ bir politik 

ve sosyo-politik çevreyi kucaklamamýza

elveriþlidir. SDP, askeri vesayet rejiminin

gerçekte azýnlýðý oluþturan örgütlü güçlerinekarþý, AKP'nin bu güçlere teslimiyet poli-

tikasýný felce uðratmak ve Türkiye'nin en

geniþ demokrasi güçlerinin Kürt özgürlük hareketi ile ittifakýný saðlamak için mücadele

ediyor. Bizim taktik planýmýz, hükümetin AB

 politikasýnýn krizinden, Kýbrýs ve Kürt sorunu

çevresinde oluþan milliyetçi histeriden ve

ABD'nin Irak politikasýnýn içine girdiði

açmazdan, nihayet Kerkük petrolleri karþýsýn-

da kabaran yayýlmacý iþtahtan yararlanarak 

kurulmaya çalýþýlan Kýzýl ElmaKoalisyonu'nu geriletme, seçimlerden sonra

bir CHP-MHP hükümetinin kurulmasýný

önleme planýdýr. Bu plan ayný zamanda,

Türkiye solunun ve Kürt özgürlük hareketinin

yýllar boyu yürüttüðü mücadele sonucunda

yaratýlan ve kökleri derinlere giden anti-

emperyalist kitlesel potansiyelin, milliyetçil-iðin kanalýna akýþýný önlemeyi amaçlýyor. Biz,

Türkiye'nin ABD-Ýsrail ittifaký saflarýnda

bölgede yayýlmacý maceralara sürüklenmesini

Page 27: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 27/124

Page 28: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 28/124

29

Kurtuluþ

"PKK'nin kayýtsýz þartsýz silahlarý býrakmasý"

talebinden söz ediyorum. Partimiz bu talebi,

"kayýtsýz þartsýz kapitülasyon" yani teslim

olma çaðrýsý olarak reddetmiþtir. PKK'nin tes-

lim olmak için, aydýnlarýn çaðrýsýna ihtiyacýolmadýðýný, devletin teslim ol çaðrýlarýný

kabul etmeyen bir güce, bir tür "teslim ol

ultimatomu" vermenin gülünç olacaðýný açýk-

ladýk.

Biz bunlarýn yaný sýra, her hangi bir aydýn

giriþiminin, Kürtler adýna "çözüme yönelik"

her hangi bir görüþ öne sürmemesi gerektiðinide ýsrarla vurguladýk. Örneðin "Türkiye

Cumhuriyeti çatýsý altýnda birlikte yaþama"

gibi, ancak Kürt halkýnýn kendi özgür irade-siyle vereceði kararlarý dile getirmenin

anlamsýz olduðu açýktýr. Üstelik þu anda

devlet hukuku, böyle bir görüþün dýþýndaki

her türlü çözümü yasaklamýþken, bu yasak-

lara uyulmasýný istemek, herhalde Türk aydýnlarýnýn iþi olamaz. Türk aydýnlarýnýn ve

barýþtan yana olanlarýn Kürt sorununda

çözümsüzlüðe son verme mücadelesine en

büyük katkýsý, "diyalog" için elden geleni

yapmaktýr. Devletin karþýsýnda stratejik muhatabýn PKK olduðu açýktýr. Yasal muhat-

aplar çoktan beri ortaya çýkmýþtýr, DTP ve

seçilmiþ belediye yönetimleri böyle bir muhataptýr. SDP, baþýndan beri böyle bir 

siyasal muhatabýn cesaretle ortaya çýkmasýný

savunmuþ, AKP ile DTP ve seçilmiþ temsil-

ciler arasýnda müzakere sürecinin baþlatýl-

masýný talep etmiþtir.

Ve nihayet partimiz, býkmadan usan-

madan, Kürt sorununun "hangi yoldan

çözüleceði" sorusuyla, Kürt sorununun "nasýlçözüleceði" sorusunu birbirinden ayýrdý. Her 

 politik sorunda olduðu gibi Kürt sorununda

da yollar ve çözüm ayrý þeylerdir. Biz her iki

konuda da Kürt halkýna her hangi bir görüþün

dayatýlmasýna karþýyýz. Kürtler hangi yoldan,

nasýl bir çözüme gideceklerine kendileri karar 

vereceklerdir. Bu görüþten hareketle biz, Kürtözgürlük hareketinin Kürt sorununu "silahsýz

yoldan" çözmek üzere dile getirdiði iradeye

saygýyla yaklaþtýðýmýz gibi, onlarýn bu kararý-

na ikircimsiz ve tam bir destek verdik. O

nedenle, sistemli bir biçimde kamuoyuna,

Kürt özgürlük hareketinin sýlahsýz yola koyu-

labilmesi için devletin neler yapmasý gerek-

tiðini açýk-seçik anlattýk. Yapýlmasý gereken-ler özetle, birincisi, tek taraflý ateþkesten iki

taraflý ateþkese geçiþ, ikincisi, Kürt kim-

liðinin ve dilinin anayasal temelde tanýnmasý,

üçüncüsü, Kürtlerin kendi kimlikleriyle,

kendi dilleriyle, kendi partileri ve çözüm pro-

gramlarýyla silahsýz yoldan çözüm elde

etmeleri için, düþünce ve örgütlenme özgür-

lüklerinin eksiksiz saðlanmasý, dördüncüsü,Kürtlerin temsili kurumlara katýlýmýný

önleyen seçim barajýnýn kaldýrýlmasý vebeþincisi, devletin Kürt sorununda izlediði

 politikalarýn bir öz eleþtirisi olarak, bugüne

kadar verdiði cezalarý yok saymasý anlamýnda

genel politik af ilan edilmesidir. SDP'ye göre

bunlar Kürt sorununun "nasýl çözüleceði"nideðil, "hangi yoldan çözüleceðini" gösteriyor.

Sorunun nasýl çözüleceði, Kürtlerin özgür 

iradeleriyle kabul edecekleri programa, bu

 programý yaþama geçirmek için gerekli iç ve

dýþ koþullara, Türk halký içinden elde edile-cek desteðe, kýsaca güçler oranýna ve

mücadele azým ve iradesine baðlý kalýyor.

Aydýnlarýn Bildirisi: Bütünsel Çizgi21 Aralýk 2006 tarihinde aralarýnda Yaþar 

Kemal, Vedat Türkali, Mehmut Uzun, Adalet

Aðaoðlu, Akýn Birdal, Oya Baydar, Gençay

Gürsoy, Osman Kavala gibi tanýnmýþ kiþilik-

lerin ve yüzü aþkýn akademisyen ile biz de

içinde kimi politik parti temsilcilerinin yer 

aldýðý 324 aydýnýn bildirisi, Kürt sorununusilahsýz yoldan çözmek için gerekli düþünsel-

 pratik temeli mükemmel biçimde hazýrlamýþ

bulunuyor. SDP bildiriyi gerek kapsamý ve

gerekse özü bakýmýndan, þu ya da bu termi-

noloji dogmatizmine düþmeksizin, bütünüyle

benimsemiþtir.

Partimizin yukarda özetlenen çizgisi bubildiriyle örtüþmektedir. Bildiride, geçmiþten

farklý olarak, aydýnlar siyasi iradenin sorum-

luluðuna vurgu yapmýþlar, PKK'ye karþý ulti-

Page 29: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 29/124

30

Kurtuluþ

matomcu eski dili reddetmiþler, ateþkes

sürecini sahiplenmiþler ve devletin de buna

yanýt vermesinden yana tutum almýþlardýr.

Kürtlere her hangi bir çözüm modeli empoze

etmemiþler, buna karþýlýk, her þeyden önceKürt kimliðinin ve dilinin her bakýmdan

tanýnmasýný, bu kimlik ve dille politik yaþama

katýlmak için Kürtlerin düþünce ve örgütlen-

me özgürlüðünü savunmuþlar, Kürtlerin par-

lamentoda temsilini önleyen seçim barajýna

karþý çýkmýþlar, gerillanýn politik, toplumsal

ve kültürel yaþama katýlmasýný saðlayacak hukuki olanaklarýn saðlanmasýný talep

etmiþler, bölgesel eþitsizliklerin giderilmesini

istemiþlerdir.Aydýnlar bildirilerinde þiddetin nedenleri-

ni, herkesin, kendi üstlerine düþenleri yapýp,

yapmadýklarý açýsýndan deðerlendirmeyi de

önermiþlerdir. Böyle bir özeleþtirinin, Kürt

özgürlük hareketi tarafýndan talep edilen"Gerçekleri araþtýrma ve adalet Komisyonu"

talebiyle tam bir uyum içinde olduðunu

söylemek isterim.

Aydýnlarýn bu bildirisindeki saðlam man-

týk ve içerik, onun arkasýndaki muazzammanevi güçle birleþmiþtir. Partimizin

görüþüne göre, bu bildiri, hepimizin, bütün

sosyalist partilerin, bütün barýþtan yana güç-lerin, Kürt özgürlük hareketinin, halk-

larýmýzýn Kürt sorununda çözümsüzlüðe son

verme özlemini eksiksiz yansýtýyor ve biz-

lerin samimi desteðine hak kazanýyor. Büyük 

bir bölümü, bizim partimizle ayný görüþleri

 paylaþmasa bile, SDP, 324 Aydýnýn bildirisini

bütünüyle desteklemiþ ve onu Kürt soru-

nunun çözüm yolu hakkýnda bir tür eylem programý olarak benimsemeye hazýr olduðunu

belirtmiþtir.

Bizim kanýmýza göre, aydýnlarýn bildiri

metni, sosyalist partilerin ve Kürt özgürlük 

hareketinin ve tüm barýþ güçlerinin üzerinde

birleþebileceði asgari bir programýn Kürt

sorunuyla ilgili bölümünü þimdiden oluþtur-muþtur. Bu metne, ayný mantýkla, yani askeri

vesayet rejimine karþý sivil iradenin üstün-

lüðüne iliþkin benzer bir belgenin eklenmesi,

bize göre, bugünkü aþamada ittifakýn politik 

temelini hazýrlamak demektir. Biz böyle bir 

adým atmayý ve aydýnlarýn bildirisinin içer-

iðine, milyonlarca emekçinin desteðini alarak 

harekete geçmeyi öneriyoruz.Gerek Kürt özgürlük hareketi, gerekse

onunla ittifak iliþkisi içinde olan sosyalist

çevreler, özellikle Ýmralý sürecinden beri,

devletin bilinçli yöntemleriyle ve ne yazýk ki

kimi demokratik çevrelerin bu yöntemlerin

tuzaðýna düþmesiyle, giderek yoðunlaþan bir 

izolasyon çemberine düþtü. Orhan Pamuk'un

Gündem Gazetesinin bombalanmasýna karþýsokakta gazete sattýðý günlerden, Orhan

Pamuk'un, aldýðý Nobel'e raðmen Kürt soru-nunda susturulduðu günlere geldik. Bu

ortamda 324 aydýnýn bildirisi, bu izolasyon

çemberinde ciddi bir gedik açmýþ bulunuyor.

Bu önemli adýmda Barýþ ve Çözüm Grubunun

çabalarýný özellikle anmak isterim.

Seçimler ve Ýttifak SDP'ye göre, aydýnlarýn bildiri metni,

seçimlerde geniþ bir seçim ittifaký için saðlam

bir temel hazýrlamýþ bulunuyor. 324 aydýnýn paylaþtýðý talepler temelinde herkesle seçim

ittifaklarý için müzakere yapma imkâný ortaya

çýkmýþtýr. Elimizde en karmaþýk sorun olanKürt sorununda çözüme gidiþi temellendiren

hazýr bir düþünsel-pratik platform var.

Bize göre, eðer bu platform, bir de askeri

vesayet rejimine son vermenin programatik 

belgesiyle tamamlanýrsa, ortaya saðlam bir 

seçim programý çýkmýþ olacaktýr. Bu konuda

düþüncelerimi þöyle özetlemek istiyorum.

Elbette Türkiye'nin askeri vesayet rejimineve Kürt sorununda çözümsüzlüðe son verme

dýþýnda da pek çok temel meselesi var. Bir 

seçim programý tüm bu meselelerde çözüm

yollarýný da göstermek zorundadýr. Bu sorun-

larýn baþýnda iþsizlik ve yoksulluk geliyor.

 Neoliberal ekonomik politika emekçileri

sefalete sürükledi. Bu halkýn refahýsorunudur. Türkiye'nin ABD-Ýsrail ittifakýyla

birlikte, kendi yayýlmacý amaçlarý için

bölgede oynadýðý militarist rolü ve emperyal-

Page 30: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 30/124

31

Kurtuluþ

izmin bölgedeki saldýrgan politikalarýný ger-

iletme sorunu da var. Bu, bir bölgesel savaþý

önleme sorunudur. Türkiye'nin giderek 

keskinleþen ekolojik sorunlarý var.

Türkiye'nin erkek egemen toplum olma duru-mu ve cinsiyetçilik sorunu var. Nihayet

Türkiye'nin Avrupa Birliði mi yoksa

demokratik Ortadoðu Federasyonu mu diye

anýlan temel bir sorunu var. Bunlara seçim

 programýnda saðlam yanýtlar vermek gerekir.

Açýktýr ki, bütün bu sorunlar yumaðýný

çözmek için, zincirin hangi halkasýndan tuta-caðýmýza karar vermeliyiz. Bütün sorunlarý

karma karýþýk bir þekilde halkýn önüne yýð-

mak ve bunlarýn tümünü "biz çözeceðiz"demek inandýrýcý olamaz. Bugün halkýn temel

sorunlarýný nasýl çözeceðimizin yanýtýný doðru

olarak vermeliyiz. Bütün bu sorunlarý çözme

vaadiyle halkýn karþýsýna çýkacak olan düzen

 partilerinden kendimizi ancak bu yolla ayýra-biliriz. Öyle bir çözüm önermeliyiz ki, bu

hem doðru olsun, hem gerçekçi olsun, hem

de inandýrýcý olsun.

Örneðin sekter solcular, bütün bu sorunlarý

sosyalizmle çözeceklerini söyleyebilirler.Ama kadýnlar bu çözüme asla inanmayacak-

lardýr. Ekolojistler de, kapitalist rekabete ve

yýkýcýlýða karþý koymak için sosyalizmdeekolojik sorunlarýn nasýl ihmal edildiðini bize

hatýrlatacaklardýr. Emperyalist savaþlara

sosyalizmde son vereceðimizi

söylediðimizde, bölge devletlerinin bile nük-

leer silahlarla donandýðýný bilenler, o güne

kadar insanlýðýn varolmayý baþarýp, baþara-

mayacaðýný haklý olarak soracaklardýr. Ýþçiler 

ve emekçiler ise, bize sosyalizmin "ne zamangeleceðini" sorduklarý zaman onlara

inandýrýcý bir yanýt bulunamayacaktýr. Halkýn

yaralarý derin ve o, lüks bir hastane deðil, acil

servis arýyor. Bizim sorunumuz sosyalizme

sosyalizmle gitmek deðil, sosyalizme nasýl

gidilebileceðine dair önümüzdeki ilk adýmý

aydýnlatmaktýr.SDP'nin bu soruna yanýtý açýktýr: Halk 

refahýnýn, iþsizliði aþmanýn, yoksulluða son

vermenin önünde duran bugünkü temel

engelin askeri vesayet rejimi ve Kürt soru-

nunda çözümsüzlük olduðunu kanýtlamak zor 

deðildir. Askeri vesayet rejimi emekçilerin

birleþmesini önlüyor, iþsizliðe ve yoksulluða

karþý savaþý anti-demokratik yollarla önlüyor.Kürt sorununda çözümsüzlük, iþçi sýnýfýnýn

ve emekçilerin saflarýný parçalýyor, onlarý

milliyetçiliðin etkisi altýnda sermayenin ve

devletin kucaðýna itiyor. Her iki olgu, ülkede

yaratýlan gelirin silahlanmaya ve savaþ mas-

raflarýna harcanmasýna neden oluyor ve

sosyal adaletin saðlanmasýnýn ekonomik 

temelini yok ediyor. Bunun sonucunda eðitimalanýnda, saðlýk alanýnda, konut alanýnda,

þehirleþme alanýnda, ekolojik alanda hiç bir köklü çözüm olanaðý kalmýyor. Seçim pro-

gramýmýzda, bütün bu sorunlarýn çözümü yol-

unda atýlmasý gereken ilk adým olarak, askeri

vesayet rejimine ve Kürt sorununda çözümsü-

zlüðe son vermek olduðunu ifade ettiðimizzaman bu inandýrýcý olacaktýr. Þurasý da çok 

açýk: Askeri vesayet rejiminin ve Kürt soru-

nunun sona erdiði bir Türkiye'de militarizmin

ve þiddet kültürünün zayýflayacaðý, o nedenle

kadýnlarýn erkek egemen topluma karþýmücadelesi için elveriþli koþullarýn yaratýla-

caðý açýktýr. Ve, emperyalizme ve Türkiye'nin

bölgesel savaþlara sürüklenmesi tehlikesinekarþý mücadele askeri vesayet rejimine ve

Kürt sorununda çözümsüzlüðe son verme

mücadelesiyle doðrudan ve organik biçimde

baðlýdýr. Bu iki olguya son vermek Türkiye

topraklarýnda emperyalizme ve Türk oligarþik 

güçlerinin hegemonyacý savaþ politikalarýna

aðýr bir darbe indirmek demektir.

Ilýmlý Ýslamcýlarýn ve liberallerin say-dýðýmýz sorunlara çözüm önerisi ise bilindiði

gibi Avrupa Birliði ile bütünleþme ve Türk 

kapitalizminin bölge pazarlarýnda payýný art-

týrma programýdýr. Nevar ki geliþmeler, AB

hedefinin çok uzak bir hedef , belki de bir 

hayal olduðunu ortaya koymuþtur. AB pro-

gramý derin bir krizdedir. Dýþ pazarlardan payalmanýn yolunun ise, islamcýlarýn ve liberal-

lerin amaçlarýyla derin bir çeliþki içinde olan,

bölgesel savaþ potansiyeli taþýdýðý ve bu

Page 31: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 31/124

32

Kurtuluþ

yolun militarist bir rejim dýþýnda mümkün

olmayacaðý inkar edilemez. Ýslamcý ve liber-

aller, AB hedefini de, dýþ pazarlarýn "barýþçý"

 paylaþýmýný da askeri vesayet rejimi ve Kürt

sorununda çözümsüzlük yüzünden hayal bileedemezler. Þurasý da açýktýr: Gerek islamcý

çevreler, gerekse liberal çevreler, her biri

kendi sýnýfsal çýkarlarý temelinde olsa da

hedeflerine sivil, parlamenter rejim içinde

ulaþabileceklerinin farkýndalar. Onlarýn

dayandýðý sýnýflarýn çýkarlarý çoðu zaman

askeri vesayet rejimiyle ve Kürt sorunundaçözümsüzlükle örtüþse de, liberal ve islami

düþüncelere sahip geniþ kitleler darbelere ve

kanlý çatýþmalara, pazar kavgasý için bölgedemüslümanýn müslümaný öldürmesine karþýdýr-

lar.

Bu analizden hareketle SDP, gerek sýnýf-

sal olarak farklý inançlara, düþüncelere ve

 politik geleneklere sahip en geniþ emekçikitlelerinin, sosyo-politik ve politik bakýmdan

da sosyalistlerden, liberallere, Kürt özgür-

lükçülerinden islamcýlara kadar, kültürel kim-

lik bakýmýndan Türk ve Kürt sünnilerden

alevilere, özgürlükçü laiklerden ateistlere,Rumlardan, Ermenilere, Asurilere kadar,

ekolojistlerden feministlere, Ýslami kadýn

çevrelerine kadar en geniþ çevrelerin, askerivesayet rejimine ve Kürt sorununda çözüme

son verme hedeflerinde birleþebileceklerini

düþünüyor.

Kürt özgürlük hareketinin politik termi-

nolojimize özgün bir içerikle kazandýrdýðý

"konfederalizm" kavramý açýsýndan soruna

bakmak, sanýrýz aydýnlatýcý olabilir.

Bilindiði gibi geçmiþte, bu gibi ittifaklarakatýlan güçler, ortak bir programda anlaþmayý

mekanik bir anlayýþla gerçekleþtirmeye

çalýþtýlar. Onlar, ittifak için, her sözcüðünde

anlaþtýklarý bir program için, sonu gelmez

tartýþmalara boðuldular ve sonuçta kimsenin

içine sindiremediði muðlak, her anlama gelen

bir programda anlaþmak zorunda kaldýlar.Oysa, "konfederalizm" bakýþ açýsýndan bu

sorunu aþmak mümkündür. Seçim ittifakýna

katýlacak güçler, halkýn önüne kendi baðýmsýz

 programlarýyla çýkabilmelidirler. Onlar yal-

nýzca þunu söylemelidirler: "Bizler, bir-

birinden ayrý programlara sahip partiler, her-

birimiz kendi programlarýmýzýn, dolayýsý ile

temsil ettiðimiz sýnýflarýn ya da kitlelerinçýkarlarýný yansýtan amaçlarýný, ancak þu

ortak hedefe ulaþýrsak gerçekleþtirebiliriz:

Askeri vesayet rejimine ve Kürt sorununda

çözümsüzlüðe son vererek...Her birimiz

kendi programlarýmýzý koruyoruz ve acil

olarak hep birlikte bu iki hedefe ulaþmayý

öngören ortak eylem ya da seçim programýn-

da birleþiyoruz."Yazýmýn bundan önceki bölümlerinde bu

ortak programýn iki hedefinden birisi olanKürt sorununda çözümsüzlüðe son verme

hedefiyle ilgili bölümünü aydýnlarýn bildirisi

olarak tanýmlamýþtým. Eðer biz, ikinci bölüm-

le, yani askeri vesayet rejimine son verme

bölümüyle ilgili benzer bir belgeye ortaklaþaulaþabilirsek ki, bu mümkündür, en geniþ itti-

fakýn ortak proramaný yaratmýþ oluruz.

Sosyalistlerin Birliði

Bitirirken son olarak deðinmek istediðimsorun, solun birliði ile en geniþ demokratik 

güçlerin iþbirliði arasýndaki iliþki sorunudur.

Sosyalist güçler arasýnda ortak bir pro-gram, açýktýr ki, onlarýn tek bir partide bir-

leþme sürecine hizmet etmek gibi bir amaç

taþýr. Eðer bu partiler arasýnda gerçekten de

ortak bir partide birlik için görüþ birliði

olgunlaþmýþsa, böyle bir ortak programda bir-

leþmek mümkün olur. Yok eðer birlik için

görüþ birliði olgunlaþmamýþsa, ortak pro-

gramda ýsrar anlamsýzdýr. Çoðu zaman sorunuböyle koymak yerine, formüllerle oynayarak 

ortak programda birleþme eðilimi ortaya çýk-

mýþ ve bu da yapay birliklere yol açmýþtýr.

Sosyalistlerin ortak bir programda birleþme

çabalarý ciddi bir tartýþma, hazýrlýk, karþýlýklý

ikna çabasýný gerektirir.

Ama sosyalistler birlik için ortak bir pro-grama ulaþmak için tartýþýrlarken, bu tartýþ-

manýn hangi aþamasýnda olurlarsa olsunlar,

 politik mücadeleye atýlmak için, o muhtemel

Page 32: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 32/124

33

Kurtuluþ

 programdaki sosyalizm amacýnýn önünde

duran aktüel ve asýl engelleri doðru ve

gerçekçi biçimde saptayýp, o engellere karþý

mücadeleyi öne almak, o mücdalenin eylem

 programýnda birleþmek durumundadýrlar.Bunu yapmamak, sonu gelmez doktriner tartýþmalar arasýnda politik mücadelenin dýþý-

na sürüklenmek demektir.

O nedenledir ki, SDP, bu yazýda ifade

edilen iki ana baþlýk altýndaki eylem pro-

gramýna temel teþkil edecek olan görüþleri

sosyalistlerin birlik sürecinde de öne sürmek-

tedir. Sosyalistler þimdilik kendi baðýmsýz

 programlarýný koruyarak, gelecekte bu pro-

gramlarýný birleþtirmek için çalýþýrken, aynýzamanda hemen þimdi politik mücadelenin

görevlerini aydýnlatan ve en geniþ demokratik 

ve barýþ güçlerini birleþtirmeye, harekete

geçirmeye yetenekli bir asgari programda bir-

leþmelidirler.

Görülüyor ki, bizim partimizin ortaya

koyduðu bu görüþler, bir yandan en geniþ

demokrasi güçlerinin birleþtirilmesine, öte

yandan sosyalistlerin politik mücadeledekibirliðine bütünüyle uygundur. Öyle olduðu

içindir ki, biz partimizin bu çizgisini herkesletartýþmaya ve elbette karþýlýklý görüþ alýþ ver-

iþiyle geliþtirmeye, deðiþtirmeye, tamamla-

maya hazýrýz.

Biz Demokratik Toplum Partisi ve Emek 

Partisi ile bütün bu sorunlarý her fýrsatta ele

alýyor, aramýzda görüþ birliði saðlamak için

çalýþýyoruz. Þimdiden söylemek gerekir ki,

 partilerimiz, aralarýndaki görüþ farklarý neolursa olsun, en geniþ demokratik güçlerin

cephesi ile sosyalistlerin birliði sorunlarýný

birbirinin karþýsýna koymadan ele alýyor.

* * *

Page 33: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 33/124

34

Kurtuluþ

I- Ortadoðu Kavramýnýn Kapsamý

Bugün Ortadoðu denince, insanlarýnaklýna, petrol, savaþ, ticaret,Müslümanlýk, uygarlýðýn doðuþu,

yoksulluk ve zenginliðin iç içe geçmesigibi kavramlar geliyor. Aslýnda petrol hariçdiðerleri Ortadoðu kavramýnýn yeni argü-manlarý deðil. Bu bölge petrol önem kazan-madan çok önce de coðrafi olarak uzak veya yakýn bütün büyük devletlerin ilgialanýndaydý. Ama galiba buna geçmedenönce Ortadoðu denilen bölgeden neanladýðýmýzý coðrafi açýdan tarif etmek gerekiyor. Çünkü bu konuda dünyada genelbir anlaþma yok. Bu nedenle Ortadoðu'yailiþkin hemen bütün araþtýrmalar ve yazýlar bölgeyi tarif etmekle iþe baþlýyor. Her bir yazar kendine göre bu coðrafyayý daraltýy-or veya geniþletiyor. Mesela bazýlarýSudan, Kuzey Afrika ve Afganistan'ýOrtadoðu kavramý içerisinde gösterirkenbazýlarý bu ülkeleri kavramýn kapsamýdýþýnda tutuyorlar.

"Bilimsel çalýþmalarda ve uluslararasýsiyasette kullanýmý yaygýn olan "Ortadoðu"kavramýný ilk defa 1902 yýlýnda Amerikandeniz tarihçisi Alfred Thayer Mahan,

 National Review'de yayýnlanan BasraKörfezi'nin önemini ele aldýðý "BasraKörfezi ve Uluslar arasý Ýliþkiler" baþlýklý

yazýsýnda Arabistan ile Hindistan arasýnda-

OrtadoðuSorunlarýnýn

TarihselArka Planý*

Öznur Aðýrbaþlý

      d     o     s     y     a

     o     r      t     a      d     o      ð

     u

Page 34: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 34/124

35

Kurtuluþ

ki bölgeyi ifade etmek için kullanmýþtýr"1."Ýngiliz gazetesi The Times'in dýþ politika

editörü Valentine Chirol ise yine ayný yýllardaBasra Körfezi'nin stratejik önemini anlattýðýbirkaç yazýsýna "Ortadoðu'nun Problemleri"baþlýðýný koyarak kavramý Basra Körfezi böl-gesini anlatmak için kullanmýþ ve kavramýnbenimsenmesine katkýda bulunmuþtur"2.

"Hindistan'da Kral naibi olan Lord Curzon,1911'de Hindistan'a yakýn yerleri ifade etmek için resmi konuþma ve belgelerde "Ortadoðu"kavramýný kullanarak ona yarý resmi bir nitelik kazandýrmýþtýr.” 3

Sözün kýsasý "Ortadoðu" kavramý da týpký"Uzakdoðu" ve "Yakýndoðu" (Near East)kavramlarý gibi Batý merkezli ve sübjektif bir 

kavramlaþtýrmanýn ürünü olarak ortaya çýk-mýþtýr. Bu kavramlaþtýrmayý yönlendiren anabakýþ, Avrupa'yý dünyanýn merkezi olarak kabuleden ve dünyanýn diðer bölgelerini bu merkezeolan uzaklýklarýna göre "yakýn", "orta" ve"uzak" þeklinde kategorize eden bakýþtýr. Bütünfarklý kullanýmlar ve kapsamýn deðiþkenliðidikkate alýnmak þartýyla bugün Ortadoðukavramýnýn Türkiye, Ýran, Mezopotamya, ArapYarýmadasý, Körfez ülkeleri ve Mýsýr'ý içine ala-cak þekilde kullanýlmakta olduðunu söylemek mümkündür. Stefanos Yerasimos Orta-Doðu'yu

üç ana bölgeye ayýrýr. Merkez ülkeler, BereketliHilal ve Arap Yarýmadasý. Merkez ülkeler,Türkiye, Ýran ve Mýsýr'ý; Bereketli Hilal, Irak,Ýsrail, Ürdün, Lübnan ve Suriye'yi; ArapYarýmadasý, Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleþik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt, Umman veYemen'i içerir.4

II- Sanayi Devrimine Kadar OrtadoðuYukarýda Ortadoðu bölgesinin eskiden beri

büyük devletlerin ilgisine mazhar olduðundanbahsetmiþtik. XV. ve XVI. yüzyýllardaki

Coðrafi Keþiflere kadar, bugünkü Türkiye,Suriye, Lübnan, Ýsrail ve Mýsýr'ýn Akdenizlimanlarý ile Irak ve Ýran'ýn Basra Körfezindekilimanlarý, dünya ticaretinin odaklandýðý bölgel-erdi. Çin'den gelen Ýpek Yolu ile Hindistan'danve güneydoðu Asya'dan gelen Baharat Yolu,burada alýcýlarýna ulaþýyordu. Özellikle BaharatYolu, genellikle deniz yoluyla Basra Körfezi'negeldikten sonra, kervanlarla Doðu Akdenizlimanlarýna ulaþarak Venedikli tüccarlaradevrediliyordu. Bir baþka kol, yine deniz yoluy-la Kýzýldeniz üzerinden Mýsýr limanlarýnda son-

lanýyordu.

Ýpek Yolu ise daha çok karadan kervanlarlaiþliyordu. Ýran'dan sonra bir kol, Anadoluüzerinden Ýstanbul ve Balkanlara, bir kol iseSuriye limanlarýna ulaþýyordu. Dolayýsýyla buyollarýn üzerinde veya sonlandýðý yerlerde ege-men olan devletler, kolay yoldan büyük gelirler elde ediyorlardý. Ortaçaðda görülen büyük fetihlerin tamamýna yakýnýnýn, bu ticaret yol-larýna egemen olmak veya güvenliðini saðla-mak için yapýldýðýný söylemek abartý olmaz.Ticaret yollarýnýn geçtiði yerlerde bulunandevletlerin en önemli gelir kalemini, yolun veyolcularýn güvenliðini saðlama karþýlýðýndaaldýklarý, yüksek oranlý vergiler oluþturuyordu.

Hindistan'dan ucuza alýnan bir malýn fiyatý,yolda ödenen vergilerle Avrupa'ya ulaþýncaya

kadar yirmiye otuza katlanýyordu. Zaten bunedenle baþka saiklerin yanýnda Avrupalýlarýncoðrafi keþiflere çýkmalarýnýn en önemli nedeni,mümkün olduðunca az vergi verecekleri yeniyollar aramaktýr. Nitekim buldular da.Portekizli gemici Vasco de Gama Afrika'nýngüneyinden dolaþýp, Hint Okyanusu üzerindenHindistan'a ulaþýnca, Ortadoðu'nun cazibesisona ermeye baþladý. Osmanlýlar her ne kadar bu durumu deðiþtirmek için giriþimlerde bulun-dularsa da baþarýlý olamadýlar. ÖncePortekizliler ve Ýspanyollar, ardýndan Ýngilizler 

ve Fransýzlar, yeni yolu kullanarak Avrupa'yamal taþýmaya baþladýlar. Bu durum en çok Osmanlýlarý ve Venediklileri etkiledi. Biri güm-rük vergileriyle, diðeri taþýmacýlýkla eski yollar-dan büyük gelirler elde eden bu iki devlet, eskigüçlerinden uzaklaþmaya baþladýlar. Elbetteticaretin Akdeniz havzasýndan Atlas Okyanusulimanlarýna kaymasý birdenbire olmadý. AmaAkdeniz limanlarýna gelen ticari mallarda,sürekli bir azalma olduðu kesindir. Bu durumOrtadoðu'ya olan ilgiyi eskisine göre azalttýðýiçin bölge, kendi tarihine göre uzun sayýlabile-

cek bir süre barýþ ortamýnda yaþadý.

III. Emperyalizmin Ortadoðu'ya GirmesiXVIII. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itibaren bir 

yandan Hindistan'a yerleþmeye baþlayanÝngiltere, diðer yandan onun en büyük rakibiolan Fransa ve yükselen yeni güç olan Rusya,yeniden ilgilerini Ortadoðu'ya yöneltmeyebaþladýlar. Siyasi olarak bölgeye egemenolmasýna raðmen eski gücünden çok uzak olanOsmanlýlar, artýk bu üç büyük devletin kapýþ-masýnda özne olmaktan çýkmýþtýr. Napoleon

Bonaparte'ýn alt üst ettiði Avrupa'da, eski

Page 35: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 35/124

36

Kurtuluþ

düzeni yeniden kurmak için toplanan 1815Viyana Kongresi'nde "Þark Meselesi" de gün-deme gelmiþ, daðýlmak üzere olan Osmanlýnýnmirasýnýn nasýl paylaþýlacaðý tartýþmayaaçýlmýþtý.

Ýngiltere'de baþlayan Sanayi Devrimi, diðer Avrupa ülkelerine yayýlmýþ ve özelliklemakineleþen dokuma sanayisi için büyük mik-tarda pamuk vb. hammadde ihtiyacý ortaya çýk-mýþtý. Ortadoðu ve özellikle Mýsýr, hem pamuk üretim kapasitesi hem de Hindistan'a giden yolüzerinde bulunmasý nedeniyle, Ýngiltere içinstratejik bir bölge haline gelmiþti. Bugünolduðu gibi geçmiþte de, rakip sömürgecidevletlerden biri için stratejik olan yer, diðeriiçin de stratejiktir. Dolayýsýyla Fransa da böl-

geyle ilgilenmekte gecikmedi. Nitekim Napoleon Bonaparte'ýn, 1798'de Osmanlýtopraðý olan Mýsýr'ý iþgal etmesinde, yaðmadan

 payýný alma isteði önemli bir etkense de, asýlamaç, Ýngiltere'nin Mýsýr'dan pamuk almasýnýengellemek ve Hindistan'a giden yolu denetimaltýnda tutmaktýr. Zaten bu nedenle Fransýzdonanmasýný Abukir limanýnda yok edenOsmanlýlar deðil, Amiral Nelson kumandasýn-daki Ýngiliz donanmasý olmuþtur.

Bu arada kuzeyde Rusya, Çar I. Petro lider-liðinde, batýlý ülkeleri örnek alarak sanayileþm-

eye baþlamýþ ve artýk dünya siyasetine müdahilolmanýn yollarýný aramaktadýr. Ancak coðrafikonumu nedeniyle dünya ticaretinin vedolayýsýyla siyasetinin nabzýnýn attýðý bölgeler-den uzaktýr. Güneyinde Osmanlýlar, kuzeyindeokyanusu denetim altýnda tutan Ýngiltere,onlarýn dünya siyasetine müdahil olmasýnýengellemektedir. Uluslar arasý diplomaside"sýcak denizlere inmek" olarak adlandýrýlan

 politika, böyle bir ihtiyacýn ürünüdür. NitekimRusya'nýn, Doðu Akdeniz'e yerleþme çabalarý,ünlü Kýrým Savaþýna yol açacak ve Ýngiltere ile

Fransa, Rusya'yý durdurmak için Osmanlýlarýnyanýnda, Kýrým Yarýmadasýndaki Sivastopollimanýna asker çýkaracaklardýr.

XIX. yüzyýl baþlarýnda Ýngiltere dünyanýn enbüyük sömürgeci gücüdür. "Topraklarýndagüneþ batmayan imparatorluk" unvanýný busýralarda almýþtýr. Dünyada el atmadýðý yer yok gibidir. Bazý bölgeleri doðrudan askeri iþgalle,bazý yerleri ise ekonomik olarak kendisinebaðlayýp, yerel yöneticiler üzerinde siyasi baskýkurarak yönetmektedir. Bu dönemdeÝngiltere'nin Ortadoðu politikasý; Osmanlýlarýn

ayakta kalmasýný saðlayarak rakiplerine karþý

bir tampon olarak kullanmaktýr. 1838 BaltaLimaný Antlaþmasýyla, büyük ticari ayrýcalýklar koparan Ýngiltere için, bu bölgede, kendisinekafa tutamayacak durumdaki Osmanlýlarýn var-lýðý en iyi seçenektir. Ýngiltere, ancak yüzyýlýnsonlarýna doðru, Osmanlýlar onlarýn çýkarlarýnýkoruyamayacak kadar zayýflayýnca fiili iþgalyolunu seçerek, çýkarlarýný bizzat koruma yolu-na gidecektir. Özellikle 1869'da SüveyþKanalý'nýn açýlmasýyla -ki inþaatý Ýngilizlerinverdiði kredilerle yapýlmýþtýr- Mýsýr'ýn önemi bir kat daha arttý. Artýk Ýngiltere ile Hindistanarasýndaki deniz yolu yarýya inmiþti. Bu kadar önemli bir yer, Osmanlý veya onun özerk eyaletiolan Mýsýr hükümetine býrakýlamazdý. NitekimÝngilizler önce 1878'de Süveyþ'in giriþini kon-

trol eden Kýbrýs'a, 1882'de Mýsýr'a yerleþtiler.Kýzýldeniz'in güneyden giriþini kontrol edenYemen kýyýlarýndaki Aden limaný ise daha1839'da iþgal edilmiþti. Yerel isyanlar nedeniyle, zaten bölgeyi denetleyemeyenOsmanlýlar, bu iþgali, Ýngilizlerle olan dostluk-larýný zedeleyecek bir hareket olarak görmemiþlerdi.

Fransa, 1798'deki Mýsýr'ý iþgal giriþimindensonra, uzun süre bu bölgede en azýndan askeriolarak görülmedi. Ortadoðu'ya komþu olanCezayir, Tunus ve Fas'ý iþgal etmesine raðmen

Doðu Akdeniz'i Ýngiltere'ye býrakmak zorundakaldý. Ama bu durum bölgeyle hiç ilgilen-mediði anlamýna gelmiyor elbette. Osmanlý val-isi Kavalalý Mehmet Ali Paþa ve seleflerininyönettiði Mýsýr, bir yandan Osmanlýlardanbaðýmsýzlaþýrken, diðer yandan Fransýz veÝngiliz bankalarýndan aldýklarý borçlar yüzün-den, bu ülkelerin mali denetimine girdiler. Öyleki çok geçmeden Mýsýr maliyesi iflas etti veOsmanlýlardan altý yýl önce, 1875'te Duyun-uUmumiye* rejimi kuruldu. 1878'e gelindiðinde,artýk Mýsýr hükümetinin Maliye bakaný bir 

Ýngiliz, bayýndýrlýk bakaný ise bir Fransýzolmuþtur. 1882'de Ýngiltere'nin Mýsýr'ý resmeniþgal etmesinden sonra Fransýz etkinliði aza-lýrken, Ýngiliz manda yönetimi tam olarak kurumsallaþmýþtýr. 1905'e gelindiðinde artýk üstdüzey memurlarýn %28'i Mýsýrlý, %42'si Ýngiliz,%30'u Ermeni ve diðer HýristiyanSuriyelilerden oluþmaktaydý.

IV. Ortadoðu'da Petrol Mücadelesive I. Paylaþým SavaþýXX. yüzyýla gelindiðinde, Mýsýr ve Cezayir 

çoktan sömürgeleþtirilmiþ durumdadýr. O

Page 36: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 36/124

37

Kurtuluþ

zamana kadar Arap Yarýmadasý ve BereketliHilal, jeopolitik açýdan önemli görülmüyor,buralarda, Osmanlý padiþahý I. Selim'in 1517Mýsýr seferi ile oluþan statüko devam ediyordu.Doðu Akdeniz kýyýlarýnda, Mýsýr hariç olmak üzere, Osmanlý egemenliði sürmekteydi. Ýç böl-geler ise çöl ve denetlenemez göçebe aþiretlerinedeniyle herkes tarafýndan baþa bela olarak görülüyordu. XX. yüzyýl baþýnda bu eðilimdeðiþti. Deðiþikliðin iki ana nedeni vardýr.

Birincisi; Ýngiltere, 1878 BerlinKonferansýndan beri, artýk Bereketli Hilal'de de,Osmanlýlar üzerinden egemenlik kurmafikrinden vazgeçmiþtir. Çünkü Osmanlý Devletidaðýlmak üzeredir. Artýk "kim nereyi nasýl ala-cak?" sorusu sorulmaktadýr. Dahasý Fransa ve

Rusya gibi eski rakiplerin yanýnda, Almanya veÝtalya gibi yeni rakipler de ortaya çýkmýþtýr. Nitekim büyük devletlerin arasýndaki çekiþmel-erden yararlanarak, izlediði denge politikasýylavarlýðýný korumaya çalýþan Osmanlýlar, BaðdatDemiryolu inþaatýný Almanlara vererek Ýngiliz-leri kýzdýrmýþtý.

Ýkinci neden petroldür. Yerasimos'un dabelirttiði gibi, sývý yakýt ile çalýþan motorlarýnicadý ve Ýngiliz donanmasýnýn bu yakýtlarý kul-lanan araçlarla modernleþtirilmesi, eskiden berivarlýðý bilinen petrolü, birdenbire stratejik bir 

ürün haline getirmiþtir.5

Artýk bundan sonra,Ortadoðu'daki çekiþmenin ana konusu, petrololacaktýr. Emperyalist devletler, hem kendienerji ihtiyaçlarýný karþýlamak, hem de rakip-lerinin enerji kaynaklarýný denetim altýna almak için, bu bölgede çetin bir mücadeleye girecektir.Ortadoðu'da, bugün de yakýcý bir biçimdeyaþanan Arap-Ýsrail çatýþmasý, Kürt sorunu,Ýslami fundamentalizm vb. sorunlarýn hemenhepsinin tohumlarý, iþte bu dönemde topraðaserpilmiþtir.

Emperyalist ülkeler arasýndaki liderliðini

 pekiþtirmeye çalýþan Ýngiltere, Arap Yarýmadasýve Bereketli Hilal'i kontrol etmenin yoluolarak, bölgenin tamamýna yayýlan ve bilinen

 petrol rezervlerini kapsayan bir "Büyük ArapKrallýðýnýn" kurulmasýný planlýyordu. Bu devletikorumak için Osmanlýlara karþý küçük bir KürtDevleti ve Ruslara karþý da Anadolu'nun kuzey-doðusunda küçük bir Ermeni Krallýðý kurula-caktý. Ýngiltere bu plan doðrultusunda ArapYarýmadasý'nda yerel ve geleneksel liderlerleiliþkiye geçmeye baþladýðýnda, ortalýk da karýþ-maya baþladý. Osmanlýlarýn Kutsal Þehirlerdeki

çýkar ve denetimini temsil eden Mekke Þerifliði

ile Suud Sülalesinin yönettiði Necd Emirliði,yüzyýllardýr bölgede, egemenlik mücadelesiveriyorlardý. 1900'lerin baþýnda Mekke ÞerifiHüseyin, Osmanlýlarý veya Ýngiltere'yi tercihetmede kararsýz kalmýþtý. Sünnilik, Padiþah-Halifeye karþý savaþ kararýný zorlaþtýrýyordu.Ýttihat ve Terakki iktidarýnýn merkezi ve Türkçü

 politikalarý, Hüseyin'i Osmanlý'dan uzaklaþtýrdý.Þerif Hüseyin, Halifelik vaadinin de heyecanýile Osmanlý'ya isyan ettiyse de kurgu gerçek-leþmemiþ, Arap halklarý Hüseyin'i izlememiþtir.Hüseyin, bizzat etkin olduðu Medine'den bileasker devþirmekte zorlanmýþtýr.*

Savaþýn baþlarýnda Osmanlýlar, Ýngiltere'yekarþý kýsmi baþarýlar elde ettilerse de, çok geçmeden yenilmeye baþladýlar. Almanlarýn

ýsrarýyla düzenlenen kanal seferlerinde, Süveyþkontrol altýna alýnamadýðý gibi, önce Filistin,sonra Suriye elden çýktý. Diðer yandan Ýngili-zler, petrol bölgelerini ele geçirmek için, BasraKörfezi'nden asker çýkardýlar. Birinci dalgayýsavuþturup, Kut-ul Amare'de Ýngiliz ordusunuesir eden Osmanlýlar, ikinci dalgaya dayanama-yarak, Musul'a kadar geri çekildiler. Böylecedaha savaþýn sonu gelmeden, OsmanlýlarýnArap bölgeleriyle iliþkisi kesilmiþti.

V. Ortadoðu'da Manda Rejimleri

Birinci Paylaþým Savaþý sona erdiðindemanzara þöyleydi: Sýnýrlý kaynaklarý hemkendine, hem de zayýf müttefiklerine yetmeyenAlmanya, teslim oldu. Afrika ve Pasifik'tekisömürgelerinin tümünü yitirdi. Avrupa'dakitopraklarý saðdan soldan týraþlandý ve orta hallibir devlet durumuna getirildi. AvusturyaÝmparatorluðu, parçalandý ve yerine Macaristan,Çekoslovakya, Yugoslavya gibi yeni devletler kuruldu. En az zararý Bulgaristan gördü ve EgeDenizi'ne çýkma hayallerini bir baþka baharaertelemekle kurtuldu. Ama savaþtan tartýþmasýz

en çok zarar gören, Osmanlýlar oldu. Kavganýnana temasý, Ortadoðu'yu paylaþmak olduðun-dan, bu kaçýnýlmaz bir sonuçtu. Devletin baþýn-daki Ýttihatçýlar, bir koyup üç alma(!) hevesinekapýlýp, kazanacaðýna mutlak gözüyle baktýklarýAlmanya'nýn yanýnda savaþa girince, eldeki bul-gurdan da oldular.* Baþkent Ýstanbul ve boða-zlar, Ýtilaf devletlerinin ortak kuvvetleri tarafýn-dan iþgal edildi. Suriye ve Lübnan'a Fransa,Irak, Ürdün ve Filistin'e Ýngiltere yerleþti.Ardýndan sýra, Ýttihatçýlarýn, Türklere "saðlam"bir vatan oluþturmak için, Ermeni ve

Rumlardan temizlediði, Anadolu'ya geldi.

Page 37: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 37/124

38

Kurtuluþ

Antalya ve Konya çevresi Ýtalyan, Adana,Mersin, Urfa, Maraþ ve Antep Fransýz iþgalineuðradý. Türkler, bu süreçten, tuhaf bir anti-emperyalist* kurtuluþ savaþýndan sonra,Kürdistan'ýn bir bölümünü de içine alan, yenibir devlet kurarak çýktýlar.

Bu arada hiçbir zaman doðrudan sömürgeolmayan Ýran, uzun yýllar Ortadoðu'nun ege-menliði için, Osmanlýlarla baþa baþ bir mücadele verdikten sonra, emperyalizmin bölg-eye gelmesiyle iniþe geçti. Özellikle Ýngiltereve Rusya, Ýran'da, önemli ticari ve hukuki ayrý-calýklar elde ettiler. Paylaþým savaþýnda tarafsýzkalarak varlýðýný koruyan Ýran, Pehlevi ailesininhükümranlýðýnda, bir ulus devlet inþasýna gir-iþerek, týpký Türkler gibi, Ortadoðu'nun diðer 

bölgelerinden yollarýný ayýrdýlar.Ortadoðu'nun diðer bölgelerinin, siyasiolarak nasýl þekilleneceði ise savaþýn bitimiylebirlikte, temel tartýþma konusu haline geldi.Þerif Hüseyin liderliðindeki "Büyük Arabistan"hayali fiyaskoyla sonuçlanýnca, Ýngiltere plan-larýný deðiþtirmek zorunda kaldý. Zaten savaþtangalip çýksalar da hem Ýngiltere, hem de Fransa,mali olarak çökmüþ vaziyetteydi. Ortadoðu'da,klasik emperyalist iþgalin mali yükünü kaldýra-maz hale gelmiþlerdi. Ayrýca farklý amaçlarla daolsa, hem ABD'nin, hem de Büyük Ekim

Devrimiyle Rusya'da iktidara gelenBolþeviklerin, "uluslarýn kendi kaderlerinitayin hakký" ilkesini yaymalarý, artýk klasik sömürgeciliði gözden düþürmüþ ve halklara"özgürlük" fikrinin Ortadoðu'ya da girmesineyol açmýþtý. Sonuçta Ýngiltere, bölgeyi alelaceleçizilmiþ sýnýrlarla belirlenen küçük mandarejimleriyle kontrol altýna alma yoluna gitti.Ortadoðu çöllerinde tarihi olmayan, yapaydevletler ortaya çýktý. Þerif Hüseyin'inoðullarýndan Faysal Irak'ta, Abdullah Ürdün'dekral oldu. Arabistan yarýmadasý parçalanarak,

Ýngiltere mandasýnda, çok sayýda krallýk veþeyhlik oluþturuldu. Bu arada Fransa da boþdurmayarak, Lübnan ve Suriye'de kendi mandarejimlerini kurdu.

Ýngiltere'nin Hüseyin'i tercih etmesi,Suud'un Ýngilizlerden uzaklaþmasýna nedenolmuþtu. 1918'den itibaren, Hüseyin'in birlikler-ine saldýrmaya baþlayan Ýbn Suud'un baþarýlarý,Ýngilizlerin yanlýþ ata oynadýklarýný fark etmelerini saðlasa da, artýk iþ iþten geçmiþti.Merkeze Sünni Müslümanlýðý yerleþtiren Ýngili-zler, Hicaz'da kurduklarý Hüseyin iktidarýnýn

devam etmeyeceðini gördüler ve Vahhabi

mezhebinden olan Suud'u "serbest" býraktýlar.Suud 1924'te, Hüseyin'e saldýrdýðýnda, Ýngili-zler, kendileri yardým etmedikleri gibi,oðullarýnýn babalarýnýn yardýmýna koþmalarýnada izin vermediler. Hüseyin yenildi ve tasfiyeoldu. Irak-Hicaz sýnýrý netleþti. Ýki yýl sonra dadaha sonra Suudi Arabistan'a dönüþecek olanHicaz Krallýðý-Necd Sultanlýðý ilan edildi.

VI. Arap-Ýsrail Çatýþmasýnýn KökleriII. yy'da Romalýlar tarafýndan sürgün edilen

Yahudiler, yaþadýklarý bölgelerin çoðunda, yerelhalk ile kaynaþamamýþ, genellikle ikinci sýnýf vatandaþ muamelesi görmüþlerdi. Siyonizmdüþüncesi, bunun bir sonucu olarak, bireyselasimilasyonun imkânsýz olduðunu hisseden

Yahudiler tarafýndan yaratýldý. Zaten ilk Siyonist örgütlenme, anti-semitizme karþý,Yahudi cemaatini korumakla ilgilidir. Dini-ýrk-sal bir kimliðin yüceltilmesinden çok, rasyonelbir harekettir ve amacý Yahudilere bir yurtsaðlamaktýr. Siyonizmin kurucusu sayýlanTheodor Herlz'e göre, yeni devlet her yerdekurulabilirdi.* Ama radikal siyonistler,Yahudi Devleti'nin ancak, Tevrat'taki Zion'dakurulabileceðini savunuyorlardý. Kutsal kitabýnbu yorumuna göre Zion, Filistin olarak bilinenve yüzyýllardan beri Araplarýn yaþadýðý toprak 

 parçasýydý.I. Paylaþým Savaþý öncesinde, Siyonizm için

ilk önemli hedef; Filistin'e Yahudi göçününsaðlanabilmesi için, uluslararasý bir meþruiyetkazanýlmasýydý. Osmanlýlar Filistin'e toplu bir Yahudi göçüne izin vermedi. Almanlar zatenOsmanlýlarla ittifak halindeydi. Bunun üzerine,bir büyük gücü arkasýna alma hedefiçerçevesinde, Siyonist faaliyet, Ýngiltereüzerinde yoðunlaþmaya baþladý. Siyonistlerin,Ýngiliz yetkililerine sunduklarý savaþ-sonrasýsenaryo þöyleydi: "Filistin Ýngiliz mandasý

haline gelecek; Ýngiltere 20-30 yýllýk bir süreçteFilistin'e 1 milyon Yahudi'nin göç etmesinikolaylaþtýracaktý. Ayrýca, Manda'nýn sona erme-si ve yeni Yahudi devletinin Ýngiltere adýnaSüveyþ Kanalý'ný koruyacak bir güç olarak Doðu Akdeniz'de kurulmasý öngörülüyordu."6

Buna karþýn, Ýngilizlerin Filistin'de çoðunluk olan Araplara verdiði sözler ve Ýngiltere'deSiyonist-olmayan (asimilasyoncu) Yahudiörgütlerinin baskýsý sonucu Balfour* deklarasy-onu þöyle þekillendi: Ýngiliz hükümeti Yahudiler için Filistin'de bir ulusal vatanýn temin

edilmesini destekleyecek; fakat Filistin'de

Page 38: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 38/124

39

Kurtuluþ

Yahudi olmayan topluluklarýn haklarýna saygýgösterilecek ve bu topluluklar aleyhine hiç bir þey yapýlmayacaktý.

Siyonistler 1920'den itibaren Filistin'e göç-leri yoðunlaþtýrýnca, Arap tepkisi geliþmeyebaþlar. 1920'de Kudüs'te bir Arap ayaklanmasýçýkar. 1921'de ayaklanma büyür ve Filistin ArapKongresi, Balfour Deklarasyonunu protestoeder. Ýngiliz yetkililer, mandanýn, bütünFilistin'de bir Yahudi devleti kurmayý amaçla-madýðýný söyleseler de Araplar ikna olmazlar.30'lu yýllar boyunca artan Yahudi göçü veFilistin'den toprak satýn alýmlarý, Arapbaþkaldýrýlarýný körükler. 1936'da bir genel grevile baþlayan ilk Filistin intifadasý 1939'a kadar sürer ve Ýngiliz askerleri ile Siyonist güçler 

tarafýndan zalimce bastýrýlýr.Fakat yeni bir paylaþým savaþýnýn ufuktagözükmesi, Ýngiliz yönetimini Yahudi-Arapçatýþmasýna bir çözüm bulmaya yönlendirdi.Ýngilizler, Filistinlileri sakinleþtirmek için,Yahudi göçünü sýnýrlandýrýlmasýndan söz edenMacDonald Bildirisini yayýnladýlar.

Savaþ bitip de Almanya'daki Yahudisoykýrýmý gözler önüne serilince, Siyonizmdünya Yahudileri nezdinde ilk defa çoðunluðaseslenen bir fikir haline geldi.

Savaþ yýllarýnda Filistin'deki pek çok Yahudi

Ýngiliz ordusuna katýlmýþtý. Savaþ sonaerdiðinde, Filistin'deki Yahudi cemaati, iyisilahlanmýþ ve örgütlenmiþti ve savaþmayakararlýydý. Filistinliler, feodal yöneticilerinyönetimindeydi ve silahlarý yoktu. HemFilistinliler, hem de Siyonistler, baðýmsýz bir devlet kurabilmek için, Ýngilizlerin gitmesiniistiyorlardý. Siyonistler, özellikle MenahimBegin'in liderliðini yaptýðý bir sað kanat hizip,Britanya'ya karþý bir terör kampanyasý baþlattý.Siyonistler içinde küçük bir sol kanat azýnlýk iseher iki halkýn bir arada yaþayabilecekleri, her 

birinin ulusal haklarýnýn tanýnacaðý iki uluslubir devlet önerdi. Bu görüþ Yahudi veFilistinliler arasýnda pek az destek gördü.

Savaþ sonrasýnda bitkin düþen Londra, bumeseleden el etek çekeceðini ve sorumluluðuBirleþmiþ Milletlere devredeceðini açýkladý.Kasým 1947'de BM Genel Kurulu, Filistin'inikiye bölünerek, ekonomik birlik oluþturacak,iki baðýmsýz devlete, bir Yahudi ve bir Arapdevletine bölünmesi için oy kullandý. Kudüsuluslararasý bölge olacaktý.

1947'de Yahudiler, Filistin nüfusunun üçte

birini oluþturuyorlardý ve topraklarýn % 6'sýna

sahiplerdi. Buna raðmen bölünme planý Yahudidevletine topraklarýn % 55'ini veriyordu. Arapdevletinin nüfusu çok büyük oranda Arap ola-caktý, Yahudi devleti ise neredeyse Yahudiler kadar Arap nüfusa da sahip olacaktý.

1948 yýlýnda BM Filistin'deki Ýngilizhimayesini sona erdirdi ve Ýsrail devletininkurulmasýna onay verdi. Bu plan, ArapDevletleri ve imparatorluðun bir parçasýnýkaybedeceði hissine kapýlan Ýngiltere tarafýndanreddedildi. Ýngiltere, Irak, Mýsýr ve Trans-Ürdünüzerindeki nüfuzunu kullanýp, bu devletleri,

 planý sekteye uðratmak üzere, ordu göndermeyeteþvik ediyordu. Sonunda oluþacak kaosortamýnda, kendisinin bölgenin kontrolünüyeniden almasýný ve baðýmsýzlýða geçiþin

düzenli bir þekilde olmasýný saðlamasýnýnisteneceðini umut ediyordu.15 Mayýs 1948'de baþlayan çatýþmalarýn

önemli bölümü Filistin'e ait olmasý gerekentopraklarda cereyan etti. Yani Ýsrail, temeldekendi yaþamý için deðil, sýnýrlarýný Filistinliler aleyhine geniþletmek için savaþýyordu. Arapordularýnýn koordine olamadýklarý ve farklýamaçlar için çarpýþtýklarý gerçeði bir kenarabýrakýlsa dahi Ýsrailliler savaþ boyunca hemnicel hem de nitel askeri üstünlüðe sahiptiler.Ýsrail ordusu Arap lejyonlarýný yenilgiye uðrattý.

Ýsrail lideri Ben Gurion, Filistinlilere ayrýlantopraklarýn yarýsýný (Batý Þeria'yý) teklif ederek Ürdün kralý Abdullah'ý satýn aldý. Geriye kalantopraklar ise Ýsrail tarafýndan ilhak edildi.Filistin'de Müslüman ve Hýristiyan Araplarýnyarattýðý ortak kültür ciddi bir parçalanmayauðradý. 1949'da ateþkes anlaþmalarý imza-landýðýnda, Filistin devleti yok oldu. TopraklarýÝsrail ve Ürdün tarafýndan paylaþýldý. Mýsýr iseGazze Þeridi'ni kontrol altýna aldý.Uluslararasýlaþtýrýlmasý gereken Kudüs, Ýsrail veÜrdün arasýnda bölünmüþtü. Ýsrail artýk 

Filistin'in % 78'ini elinde bulunduruyordu. Ýsrailtarafýna geçen Filistin topraklarýnda yaþayan860 000 Arap'tan geriye yalnýzca 133 000'ikalmýþtý. 470 000 kadarý Batý Þeria veya GazzeÞeridi'ndeki mülteci kamplarýna taþýnmýþlardý.Geri kalanlar Lübnan, Suriye ve diðer ülkeleredaðýldýlar.

VII. Devletsiz Bir Halk: Kürtler*Kürdistan, uzun yýllar çeþitli istilacýlarýn

egemenliðinde yaþadýktan sonra, 1514 Çaldýransavaþýyla, Ýran ve Osmanlýlar arasýnda pay-

laþýldý. Osmanlýlar, Ýran'daki Safevilere karþý

Page 39: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 39/124

40

Kurtuluþ

tampon olarak kullandýklarý Kürtlerin, bir tür içözerkliðe sahip beylikler halinde yaþamalarýný,çýkarlarýna daha uygun buldu. 1639 Kasr-ý ÞirinAntlaþmasý, bu bölünmüþlüðü pekiþtirdi. XX.yüzyýl baþlarýnda, Ýngiltere'nin petrol bölgeleri-ni denetim altýna almak için geliþtirdiði, "Büyük Arabistan Krallýðý" projesine baðlý olarak gün-deme gelen, küçük Kürt devleti, gerek Þerif Hüseyin fiyaskosu, gerekse Kuzey Kürtlerinin,Türklerle birlikte savaþa girmesiyle, gündem-den kalktý. Ama zaten Kürdistan'ýn kendisi deönemli bir petrol bölgesi olduðu için** göz ardýedilemezdi. Nitekim yeni kurulan Türk devleti,emperyalist devletleri Sovyetler Birliði'nin izin-den gitmeyeceðine ikna edince, Lozan'daKürdistan ikinci bir defa bölünmeye uðrayarak,

dört devletin arasýnda paylaþtýrýldý. (Ýngilizler kendi iþgali altýnda Irak devletini, Fransýzlar daSuriye devletini oluþturarak, Kürdistan'ýn kendi

 paylarýna düþen parçalarýný bu devletlere býrak-týlar.)

Bu tarihten sonra, bütün parçalarda izlenensömürgeci politikalar, Kürdistan'ý derinden etk-ilemiþ, Kürt diline, kültürüne korkunç bir baskýuygulanmýþ, baðýmsýz oluþumlarý tahrip edilenKürdistan ekonomisi, sömürgeci ekonomileredaha çok tabi bir hale getirilmiþtir. Kürthalkýnýn bizzat varlýðýna yönelik olan bu poli-

tikalar, Kürdistan'ý ekonomik, sosyal, siyasalvb. yönlerinden diðer sömürge ülkelerden-biçimsel de olsa-çok farklý bir yapýnýn için sok-muþtur. Sömürgeci devletler, Kürtleri, Ýran'daFars, Türkiye'de Türk, Irak ve Suriye'de Arapolarak asimile etmeye çalýþtýlar. Bu politikalarakarþý, her parçada, deðiþik zamanlarda isyanhareketleri görülmüþse de, bunlarý bütünlüklübir mücadeleye dönüþtürmek mümkünolmamýþtýr. Hatta sömürgeci devletlerin, kendiçýkarlarý doðrultusunda, diðer parçalardakiKürtleri desteklediði bile olmuþtur.*** Sonuçta

Kürtlerin birleþik ve baðýmsýz bir özne olarak varlýklarýný sürdürme sorunu, Ortadoðu'da halaçözüm bekleyen bir sorun olarak günümüzekadar taþýnmýþtýr.

VIII. Ortadoðu'da Yeni Bir Aktör: ABDYaþlý kýta Avrupa, sanayi devrimi sonrasý,

sömürgecilik rekabeti dolayýsýyla içine girdiðiçatýþmalarda yýpranýrken, ABD bütün bu çatýþ-malardan uzakta, kendi kuruluþunu gerçek-leþtiriyordu. Üzerine oturduðu geniþ ve her yön-den verimli topraklarda, kimse tarafýndan rahat-

sýz edilmeden, büyük bir güç haline geldi. XIX.

yüzyýl ortalarýndan itibaren, diðer kýtalara ilgiduymaya baþladýysa da, XX. yüzyýla kadar esaslý bir faaliyet gösterdiði söylenemez. Ozamana kadar daha çok, sonralarý "arka bahçe"olarak adlandýrýlan, orta ve güney Amerika'da,egemenliðini kurma çalýþmasý içindeydi. Bununtek istisnasý Filipinler ve birkaç Pasifik adasýnýnele geçirilmesidir.

ABD'nin Ortadoðu'da boy göstermesi,büyük paylaþým savaþý dolayýmýyla olmuþtur.Savaþa resmen girmeden önce, Baþkan Wilsontarafýndan ilan edilen ve ABD'nin savaþa girmeþartlarýnýn konduðu meþhur "ilkeler", eskisindenfarklý bir sömürgeleþtirmenin de yolunu açýyor-du. Milletler Cemiyeti gibi kurumlar ve mandasistemi gibi uluslar arasý meþrutiyete dayanan

egemenlik biçimleri, bu yeni sömürgeleþtir-menin önemli bileþenleri olarak þekilleniyordu.Savaþýn sonundan itibaren ekonomik ve siyasalolarak yýpranmýþ eski emperyal güçler, bu yenikoþullarý göz ardý edemediler. Dünyada artýk kimse emperyal iþgal ve yönetim biçiminin"kendi baþýna geliþmesi mümkün olmayan halk-larýn tek þansý" olduðunu alenen savunamýyor-du. Fakat bu durum, eski güçlerin aniden strate-

 jilerini ve emperyal çýkarlarýný terk ettiklerianlamýna gelmemektedir. Ortadoðu'da, gele-ceðin politikalarýný biçimlendiren, önce ABD

ile Ýngiliz-Fransýz hedefleri arasýndaki çatýþma,ardýndan soðuk savaþ ile birlikte ABD-SSCBrekabeti olacaktýr. Halklara özgürlük talep edenAmerika'nýn kastettiði özgürleþmenin, daha çok,bölgede faaliyet gösterecek petrol þirketlerinindilediði gibi iþ yapma özgürlüðü olduðu, bir müddet sonra ortaya çýkacaktýr.

Bu dönemin temel sorunsallarý petrol imtiya-zlarý ve petrol sahalarýnýn denetimini saðlayacak sýnýrlar, baðýmlý-bekçi yönetimlerin tesisedilmesiydi. Ýngiltere'nin, petrol arama izninisadece Ýngiliz vatandaþlarýna tanýyan 'yurttaþlýk 

yasasý' aracýlýðýyla, petrol sahalarý üstünde tekelkurma giriþimleri, önce ABD þirketleri ilebaðlantýlý paravan Ýngiliz þirketleri aracýlýðý iledelindi. Ardýndan 1930'da, ABD'nin baskýlarýy-la, yasa iptal edildi ve petrol meselesi tamamen"özgürleþti".

Önce Ýngiliz vatandaþlarý aracýlýðýyla fiyatyükselterek imtiyaz toplayan ABD petrol þirket-leri, 1927'den itibaren bizzat bölgeye girer.Daha sonra ARAMCO (Arabian American OilCompany) adýný alacak ve bölgedeki yeniemperyal vizyonun simgesine -en önemli aygýtý-

na- dönüþecek olan þirket, 1933'te Suudi

Page 40: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 40/124

41

Kurtuluþ

Arabistan'ý üs olarak kullanarak bölgede petrolaramaya baþlayacaktýr.7

II. Paylaþým Savaþýnda, ülkesine ABD üssükurulan Suudi rejimi, 1950'lerin ikinci yarýsýn-dan itibaren, Nasýr'ýn anti-emperyalist Arapenternasyonalizmine karþý, Arap dünyasýnda,emperyalizme baðýmlý rejimlerin yenidenüretilmesinin, maddi-manevi önderi oldu.Komünizme ve laik milliyetçiliðe karþý önemlibir kale iþlevi gördü. Buradan hareketleABD'nin, XX. yüzyýlýn ortalarýndan bu yana,temel kaygýsý Ortadoðu enerji rezervlerinin sýký

kontrolünü saðlamak olan, çok tutarlý bir Ortadoðu dýþ politikasý olduðunu söyleyebiliriz.ABD Dýþiþleri Bakanlýðý, 1945 tarihinde, burezervlerin "muhteþem bir stratejik güç kaynaðýve dünya tarihindeki en büyük maddi ödüller-den biri" olduðunu kaydetmiþti. Ýran'da, CIAdestekli 1953 darbesinin ardýndan, Amerikan

 petrol þirketleri, Ýran petrollerinin %40'ýný kon-trol ediyordu. '50'lerin ortasýna gelindiðinde,bölgedeki Amerikan hâkimiyeti ve SuudiArabistan üzerindeki tam hâkimiyet tamamlan-mýþtý.

*Sayfa sayýsýnýn sýnýrlý olmasý nedeniyle tarihsel sürecin XX. yüzyýl ortalarýndan sonraki kýsmý kapsamdýþýnda býrakýlmýþtýr. Zaten dosyadaki güncel sorunlara iliþkin yazýlarda bu dönemden sonrakigeliþmeler de yer alacaktýr.

1-Bernard Lewis, "Orta Þarkýn Tarihi Hüviyeti", Ankara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Dergisi, XII, 1964,s.75.

2-Roderic H. Davison, "Where Is The Middle East?", Foreign Affairs, Vol. 38, New York 1959-1960,s.668. Akt. Doç. Dr. Davut Dursun, Ortadoðu Neresi?

3-A.g.y.4-Stefanos Yerasimos, Milliyetler ve Sýnýrlar, Ýletiþim Ýstanbul:1994*Týpký ABD'nin Irak'ý iþgalinin ardýnda yatan saiklerden birinin rakiplerinin Irak'tan kendi denetimi dýþýnda

petrol almalarýný engellemek olmasý gibi.*Deli diyen de var Büyük diyen de. Bakýþ açýsýna göre deðiþiyor.*Genel Borçlar Ýdaresi. Yabancý banka temsilcilerinin yönettiði bu kurum devletin bütün gelirlerini

topladýktan sonra paranýn yarýsýný alacaklýlara paylaþtýrýr, kalanýný devlet harcamalarý için kul-lanýrdý. Osmanlýlarda 1881 Muharrem Kararnamesi adýyla anýlan bir kararla ayný idare kurulmuþ-tur.

5-Stefanos Yerasimos, Milliyetler ve Sýnýrlar, Ýletiþim Ýstanbul:1994, sf: 123*Bu durum Kemalistlerin 'Araplar bizi arkamýzdan vurdu' iddialarýnýn ne kadar yanlýþ olduðunun da

kanýtýdýr.*"Dimyat'a pirince giderken eldeki bulgurdan olmak" deyimi belki de bu sýralarda türemiþtir. Malum

Dimyat Mýsýr'da bir liman kentidir.*Tuhaf, çünkü M.Kemal'in önderlik ettiði TBMM'ne baðlý düzenli ordular Ýngiltere, Fransa ve Ýtalya gibi

emperyalist devletlere karþý hiç savaþmadýlar. Savaþ, doðuda düzensiz Ermeni güçlerine ve batý-da Ýngiltere'nin sonradan desteklemekten vazgeçtiði Yunanistan'a karþý verildi. Adana-Antep böl-gesinde Fransýzlara karþý savaþanlar ise düzenli ordu deðil, yöre halkýdýr. Onlar da esasenFransýz iþgaline deðil, iþgal kuvveti olarak, Osmanlýlarýn Suriye'ye sürdüðü Ermenilerin kullanýl-masýna karþýdýrlar.

*Örneðin, Arjantin bir dönem en ciddi olasýlýk olarak tartýþýlmýþtýr.6-Alan Taylor, Ýsrail'in Doðuþu - 1897-1947 Siyonist Diplomasinin Analizi, Pýnar Yayýnlarý:2001, sf:26*Dönemin Ýngiltere Dýþiþleri Bakanýdýr.** Kürdistan'ý paylaþan ülkelerin hepsinde en çok petrol üretilen yerler Kürtlerin yoðun olarak yaþadýðý

bölgelerdir.*** Aralarýnda savaþ varken Ýran, Irak'taki Kürtleri, Irak, Ýran'daki Kürtleri destekliyordu. Türkiye kendi

topraklarýndaki Kürtlerle savaþýrken, Irak'taki Kürt liderleri Ankara'da aðýrlýyordu.7-Stefanos Yerasimos, Milliyetler ve Sýnýrlar, Ýletiþim Ýstanbul:1994, sf: 228

* * *

Page 41: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 41/124

42

Kurtuluþ

11 Eylül 2001'de, ABD'de ikizkulelerin vurulmasýyla birlikte yenibir politik dönemin baþlandýðýndan

yaygýnca bahsedildi. Yeni çatýþma dönemi-ni "medeniyetler çatýþmasý" teorileri ileizah etmeye çalýþanlar, emperyalizmin tar-ifini "imparatorluk" terimi ile yapmaya

çalýþanlar oldu. Halbuki halklarýn birbirler-ine kýrdýrýlmasý, farklý kültürel yapýlarýntarihte sömürgeciler, günümüzde emperyal-istler tarafýndan ezilenlerin aleyhine kul-lanýlmasý hiç de yeni deðildi.

ABD soykýrýma uðrattýðý KuzeyAmerika yerlilerini bile birbirlerine karþýkýþkýrtmýþ ve savaþtýrmýþtýr. Ýspanyolsömürgecileri papazý, yöneticisi, askeri ileLatin Amerika'ya medeniyet mi götür-müþtür? En köklü kültürlerden birine sahipolan Hindistan'a Ýngiliz sömürgecileri

eðitim almaya mý gitmiþlerdir? Hindistanve Pakistan'ýn ayrýlmasý, kabacabakýldýðýnda kültürler arasý çatýþma olarak nitelendirilebilir. Fakat bu tahlil, ulus-lararasý kapitalist iliþkilerden soyut elealýndýðýnda tam doðru sonuçlara vara-mayýz. Hindular-Sihler ve müslümanlar arasýndaki çatýþmalarýn sonucu olarak deðiþik kültürlerden birçok insanýn ölmesi,medeniyetler çatýþmasýnýn sonucu deðildir;bilakis emperyalizm kasýtlý olarak kültürler arasý çatýþmalarý tekrar tekrar kýþkýrtmak-

Ortadoðu’daKaotik Durum

M.Ulaþ Bayraktaroðlu

      d     o     s     y     a

     o     r      t     a      d     o      ð

     u

Page 42: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 42/124

43

Kurtuluþ

tadýr ve halklar arasý çatýþmalar sonucu öleninsanlar, kültürler arasý uçurumu arttýrmakta,kin ve nefret tohumlarý ekilmektedir. Ruanda'dave eski adýyla Yugoslavya'da yaþanan içsavaþlar esnasýnda neden "medeniyetler çatýþ-masý" tahlili yapýlmadý? Çünkü aslýnda"medeniyetler çatýþmasý", emperyalistlerinbüyük Ortadoðu operasyonunun adýdýr.Ortadoðu, her açýdan, daha evvel destekledik-leri bölgesel diktatörlüklere býrakýlamayacak kadar önemli bir bölgedir. Ve bugün uluslararasýemperyalist güçler tarafýndan yeniden paylaþýl-maktadýr. Modern Ortadoðu tarihi açýsýndan,Osmanlý'nýn çözülüþ dönemi, BirinciEmperyalist Bölüþüm Savaþý sonrasý, ÝkinciEmperyalist Bölüþüm Savaþý sonrasý ve

Sovyetler Birliði'nin çöküþünden sonraki dönemolmak üzere dört karakteristik dönemdenbahsedebiliriz.

Osmanlý Ýmparatorluðu'nun çözülüþ döne-minde Avrupa'dan yayýlan ulus devlet anlayýþýOrtadoðu'yu da etkisi altýna almýþtý.Osmanlý'nýn geleneksel eyalet yönetim þekli bugeliþen ulusalcý, baðýmsýzlýkçý hareketlerleberaber çözülmeye baþlamýþtý. Bu arada 20.yüzyýlýn baþýnda eski sömürgeci devletler yer-lerini emperyalist devletlere býrakýyorlardý.Baþta 19. yüzyýlýn ortalarýnda güçlenen

Rusya'ya karþý ve "imparatorluk yolu" olarak adlandýrdýðý Hindistan'a giden yolu kontrolüaltýnda tutmak amacýyla, Osmanlý Ýmparator-luðu'nun toprak bütünlüðünü savunan Ýngiltere,20. yüzyýlýn baþýnda bu politikasýndan tamamenvazgeçti ve Ortadoðu'daki baðýmsýzlýkçýhareketleri destekledi. Bu dönem Ortadoðu'nundiðer aktörleri Fransa ve Rusya'dýr. Kýsaca, 20.yüzyýlýn baþýyla beraber Osmanlý Ýmparator-luðu, Ortadoðu'da artýk tamamen edilgen bir durumdadýr. Bu geliþen tabloyla beraber Osmanlý artýk Almanya'ya yanaþacaktýr ve

Birinci Emperyalist Bölüþüm Savaþý'na da onunyanýnda katýlacaktýr.

Bütün bu emperyalist devletlerinOrtadoðu'ya olan ilgilerinin temel sebepleribölgedeki petrol rezervleri, kanallar, ticaret yol-larý ve jeo-stratejik olarak askeri üslenme alan-larýdýr. Bilindiði üzere, bugün dünyanýn mevcut

 petrol rezervlerinin yüzde seksen beþiOrtadoðu'da bulunmaktadýr. Avrupa'da tüketilen

 petrolün yüzde yetmiþbeþi, Japonya'da tüketilen petrolün yüzde doksaný bu bölgeden edinilmek-tedir. Bölgenin en zengin petrol rezervleri Irak,

Ýran Kuveyt ve Suudi Arabistan'da bulunmak-

tadýr. 20. yüzyýlýn baþýnda patlamalý motorlarýnsanayide yaygýn bir þekilde kullanýlmasýylaberaber petrol, temel enerji kaynaðý halinegelmiþti. Enerji kaynaðý olmasýnýn yanýnda

 petro-kimya ürünleri birçok baþka sanayiürününün imalatýnda hammadde olarak kul-lanýlacaktý. Bu mevcut rezervler üzerindekihakimiyet ayný zamanda dünya çapýndakisanayi üretimi üzerindeki hegemonyayý dasaðlayacak bir unsurdur. Bölgedeki baþtaSüveyþ Kanalý olmak üzere su geçitleri(Boðazlar, Kýzýldeniz, Hürmüz Boðazý, BasraKörfezi), Avrupa'daki emperyalist devletlerinçok daha uzun bir yol olan Akdeniz'i ve Afrikakýtasýný Atlas Okyanusundan dolaþýpUzakdoðu'ya ulaþmalarýna alternatif olan çok 

daha kýsa bir yoldu. Yolun kýsalmasý hem genelmaliyet hem de savunma giderleri açýsýndançok ciddi tasarruf saðlamaktaydý. Uzakdoðu veAfrika'ya giden, Akdeniz'i tutan bu bölgede,askeri üslenme ve en genel anlamda siyasinüfuz çok önemliydi. Bölge kapitalizminyayýldýðý her alan gibi emperyalistler açýsýndandoðal olarak gelecekte potansiyel pazar olmaaçýsýndan da önem taþýmaktaydý. Ýronik olarak belirtmek gerekirse, emperyalistlerin en "kârlý"silah pazarý olduðundan bahsetmek hiç de abartýolmayacaktýr.

Birinci Emperyalist Bölüþüm Savaþýndansonra özellikle galip devletler (baþta Ýngiltereve Fransa) lehine dünyada ve Ortadoðu'da den-geler deðiþmiþti. Savaþtan sonra OsmanlýÝmparatorluðu'nun yýkýntýlarýndan kurulanTürkiye Cumhuriyeti'nin Lozan BarýþAnlaþmasý ile birlikte savunduðu "Misak-ýMilli" sýnýrlarýna kadar gelmiþ olan MusulSorununu, Ýngiltere taraf olarak T.C. ilekarþýlýklý tartýþýyordu. Musul'un nüfus yoðun-luðunu Kürtler oluþturmaktaydý. O zamankiTürk hükümeti, Musul'da Kürtlerin Türkiye'ye

katýlmayý isteyip istemediklerine dair bir referandum yapýlmasýný istemekteydi. Sonuçolarak, Ýngiltere bunu kabul etmedi ve referan-dumun yapýlmasýný engelledi. Lozan Barýþanlaþmasý sonucu olarak Musul Irak'a verilmek suretiyle Ýngiltere hakimiyetinde kaldý, T.C.'ninMusul topraklarý üzerinde hiçbir hakký kalmadý.Zaten Hükümet daha çok topraklar üzerindendeðil, petrol üzerinden pazarlýk yürütüyordu.Bölünmüþ bir Kürdistan'ýn sömürge olarak kon-trolü çok daha kolay olacaktý. T.C., Musul

 petrollerinden 25 yýl süreyle yüzde on pay alma

hakký edinebildi, ancak onu da kullanamadý.

Page 43: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 43/124

44

Kurtuluþ

Kürt isyanlarýnýn bir devamý olarak geliþenÞeyh Said ayaklanmasý Lozan'ýn sonuçlarý ileberaber dýþlanan ve bölünmeye devam edilenKürt halkýnýn isyaný olarak gerçekleþti. Resmidevlet politikasýna uygun olarak dini içerikli,saltanatý-hilafeti isteyen bir ayaklanma olduðu

 propagandasý Þeyh Said asýldýðýndan bugünekadar devlet tarafýndan yapýlmaya çalýþýldý. Bu

 propagandaya bir de kliþeleþmiþ resmi bir þiar olan "dýþ mihraklar" hikayesini eklemek gerek-lidir. Emperyalistler doðal olarak deðiþen güçdengeleri içinde yatýrýmlarýný tek bir odaða yap-mazlar, çýkarlarý bölgesel hakimiyet saðlaya-bilen güçlerin kontrolünü ellerinde tutmalarýnabaðlýdýr. Daha evvel Kürt ayaklanmasýnýdestekleyen Ýngiltere, daha sonra Þeyh Said

isyaný sýrasýnda, Barzani ayaklanmaya destek vermesin diye Irak sýnýrýný tutmuþtur. Keza tari-hte böyle de olmuþtur. Þeyh Said ayaklanmasýsýrasýnda Fransa da Suriye sýnýrýný tutmuþ veT.C. birliklerine demiryollarýný kullandýr-mýþlardýr. Demek ki, T.C. hükümeti "kendihalkýna karþý" dýþ mihraklardan destek almýþtýr.Ülkedeki tek muhalefet Þeyh Said isyaný deðil-di. Bu durum bahane edilerek "tahrir-i Sükunkanunu" uygulamaya geçirilmiþti. Böylece ülkeiçindeki muhalefetin tümü susturulmuþtur.

Kendisine Kürt isyaný yerine, dini bir isyan

yaptýðýný ifadesinde belirtirse asýlmayacaðý sözüverildiði halde asýlmasýnýn sebebi neydi? Bubaðlamda kim Ýngiltere'nin Musul ile ilgiliamacýna ulaþmasýna hizmet etmiþ ve bu konudaÝngiltere'nin iþini kolaylaþtýrmýþtý? 1925 yýlýndaÞeyh Sait isyanýnýn bastýrýlma þekli ve ÞeyhSait'in idamý Bölgede halklarýn kardeþleþmesinedeðil, tam tersine düþmanlaþmasýna yolaçmýþtýr. Ve bugün de, halen Türk ve Kürt halk-larýnýn iliþkisin de bu genel politikanýn süregi-den kirli savaþla sonuçlarýný yaþamaktayýz.T.C.'nin kuruluþunda totaliter, zorlama bir 

bütünlüðü savunan ideolojik çerçevenin hatlarýçok kalýn çizgilerle çekilmiþti. Yapay bir Türk milliyetçiliði cumhuriyetin diðer kurucu halk-larýný yok sayarak kendini çeþitli baský ve þiddetyöntemleriyle kabul ettirmiþti. Çok büyük bir çoðunluðunu hem Alevi hem de Sünni toplu-luklarýn oluþturduðu coðrafyaya dini otoriteolarak Sünni menþeli Diyanet ÝþleriBaþkanlýðýnýn yetkili kýlýnmasý ise ayný totaliter rejimi oluþturan politikanýn temel unsurlarýndanbiridir. Bugün üzerinde "ilkelerimizden tavizveriliyor" diyerek yükselttikleri 'Kýbrýs elden

gidiyor' politikasý tamamiyle sahtedir; çünkü

Lozan antlaþmasýnýn 20 ve 21. maddelerindeÝngiltere'nin Birinci emperyalist bölüþüm savaþýbaþýnda ilhak ettiði Kýbrýs'ýn, resmen ÝngiltereÝlhaký olduðunu kabul ettiler. T.C.'nin Kýbrýs

 politikasý da adada yaþayan iki halkýn düþman-lýðý üzerinden hegemonya saðlayan Yunanistanve T.C. olmak üzere ve adada üslenen Ýngiltereve ABD gibi emperyalist devletler olmak üzereayný totaliter sömürgeci anlayýþýn ürünüdür.

Balfour Deklarasyonu ile Ýngiltere, 1917'deYahudilerin Filistin'de bir devlet kurmasý gerek-tiðini savunuyordu. O dönemde Yahudiler dünya çapýnda daðýnýk topluluklar halinde yaþa-maktaydýlar. Filistin'de varlýklarý küçük bir azýnlýk halindeydi. Deklarasyondan sonra adýmadým Filistin topraklarýna göç etmiþler, esas

olarak bu göçün ciddi yoðunluðu ÝkinciEmperyalist Bölüþüm Savaþý sýrasýnda ve son-rasýnda gerçekleþmiþtir. Genelde 1948'de Ýsraildevleti kurulana kadar bu yerleþim ve yayýlýmAraplardan toprak satýn almak suretiyle gerçek-leþmiþtir. Devlet kurulduðunda Ýsrail kay-naklarýna göre Ýsrail'li nüfus altý yüzbin kadardý.Birinci ve Ýkinci Paylaþým Savaþlarý arasýndaÝngiltere'nin Ortadoðu politikasý, rakibiFransa'nýn gücünü zayýflatmak ve Arap toplu-luklarý arasýna karþýt bir unsur olarak kolonicibir anlayýþla Ýsrail devletini yerleþtirmekti.

Böylece kendisinin de Akdeniz'e açýlanOrtadoðu'da bir üssü olacaktý. Ýngiltere'ninKýbrýsý Ýlhaký ile Balfour deklarasyonu'nun aynýdöneme gelmesi bir tesadüf deðildir. KýbrýsOrtadoðu'nun Akdeniz'deki kapýsýdýr. Genelolarak Ýngiltere ve Fransa, Ortadoðu'da mandacýbir anlayýþý savunurken, Ekim Devrimi'ndensonraki iç savaþ sonrasý toparlanan ve güçlenenSSCB, bölgede anti-emperyalist ve baðýmsý-zlýkçý hareketleri destekliyordu. Bu destek poli-tikasýnýn Ýkinci Paylaþým Savaþý öncesinde gücüve etkisi zayýftýr. Esas olarak bu dönem, soðuk 

savaþ dönemine Sovyetler açýsýndan temelkarakteristik özelliðini veren politikanýnbaþlangýcýdýr. Bu baðlamda, SSCB 1917 Ekimdevrimi sonrasý Ýran'ýn toprak bütünlüðünüsavunuyor, Ýngiltere karþýsýnda Afganistan'ýnbaðýmsýzlýðýný destekliyor, Türkiye'de ki ulusalkurtuluþ savaþýný destekliyordu.

Bu arada iki dünya savaþý arasý Türkiyeyüzünü Batýya çevirmiþ ve birçok alanda devleteliyle modernizasyonunu gerçekleþtirmeyeçalýþýyordu. Siyasi alanda gerek batý ile, gerekseSovyetler ile mesafeli bir iliþki sürdürüyordu.

Ulusal kurtuluþ savaþýnda kendisine tam destek 

Page 44: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 44/124

45

Kurtuluþ

veren Sovyetler Birliði ile iliþkiler, TürkiyeKomünist Partisi'nin yasaklanmasý ve yönetici-lerinin katledilmesiyle birlikte, bozulmayabaþladý. Ýçeride oligarþik bir yönetim yaratantotaliter bir devlet yapýlanmasýyla ekonomik vesosyal tedbirleri uygulamaktaydý. Bu oligarþik yapýlanmanýn temel unsurlarýný büyük toprak sahipleri, ticaret burjuvazisi ve askeri bürokrasioluþturmaktaydý. Bu, TC adýyla Ortadoðu'nungeçiþ bölgesinde yapýlanan oligarþik diktatör-lük, doðal geliþim seyri içerisinde Sovyetlerekarþý tampon bölge, emperyalizmin bölgedeüssü ve daha sonra kaçýnýlmaz olarak stratejik kader ortaðý olma yolunda konumlanýyordu.Bugüne gelindiðinde oligarþinin bileþiminisanayiye, finans sektörüne ve tümüyle iç pazara

hakim olan emperyalizmle iþbirliði içerisindekitekelci burjuvazi oluþturmaktadýr.Emperyalistlerle kurduðu iliþki bakýmýndanTC'nin devlet biçimi önemlidir. Ýki paylaþýmsavaþý arasýnda nispeten tarafsýz görünmesinintemel nedeni Almanya, Ýngiltere ve Fransa dahasonra ABD arasýndaki henüz sonuçlarý kestirile-meyen denge ve iç politikadaki düzenlemeler ihtiyacýndan kaynaklanmaktadýr. Uzunca bir zaman Almanya yanlýsý kaldýktan sonra,Almanya yenildikten hemen sonra ona savaþilan etmesi ve ABD'nin savaþ sonrasý Marshall

Planý'na dahil olmasý ve ABD'den 100 milyondolar yardým almasý ve son olarak NATO'yakatýlmasý, Türkiye oligarþisinin karakteristik özelliklerini sergilemektedir. Bugün de ABD veÝsrail ile beraber ayný politikanýn devamý olarak Ortadoðu'da askeri stratejik ittifak halindedir.Bilinmektedir ki, "Büyük Ýsrail Devleti"anlayýþýna göre "verimli hilal" denen bölgeniniçerisine Türkiye'nin topraklarýnýn bir kýsmý dagirmektedir. Bölücü olduðunu iddia ederek onbinlerce kiþinin ölmesine yol açan bir kirlisavaþý sürdüren TC oligarþisinin kendi çizdiði

"Misak'ý Milli" sýnýrlarý içerisinde devlet kur-mayý hedefleyen Ýsrail anlayýþý ile stratejik,askeri ittifak kurmasý nasýl bir çeliþkidir?Bunun cevabý memleketimiz genelindeki NATOve ABD üslerinin yaklaþýk sayýsý incelendiðindeortaya çýkacaktýr. Görülüyor ki, Mendereszamanýndan beri egemenler arasýndaki çatýþ-manýn temel konusu, emperyalist güçlerle iþbir-likçi temelde ülke kaynaklarýnýn paylaþýlmasýsorunudur.

Ýkinci emperyalist bölüþüm savaþýnýnsonuçlanmasý ile beraber dünyada ve

Ortadoðu'da SSCB ve ABD olmak üzere iki

yeni güçlü odak konumlanmýþtýr. Avrupalýemperyalist güçler önemli bir etki alanýný SSCBve ABD'ye býrakmýþlardýr. Ýki kutuplu yapýdünyada olduðu gibi Ortadoðu'da da hâkimolmaktadýr. 1948'de Ýsrail kurulduktan sonraMýsýr, Ürdün, Suriye ve Irak Ýsrail'e savaþ açtý.Fakat genel olarak birbirleriyle olan rekabetçianlayýþtan ve ikinci bölüþüm savaþýnda soykýrý-ma uðrayan Yahudilerin dünya çapýnda bir yurtedinme ideali meþru görüldüðünden, Araplar yenildiler. Ýsrail'i kurulduktan sonra ilk tanýyanABD, ikinci tanýyan SSCB, üçüncü tanýyan iseÇin'dir. Bu savaþ sonucunda Ýsrail, Filistintopraklarýnýn yüzde seksenine yakýn kýsmýnýiþgal etmiþ oldu. Ýsrail Kudüs'ü 1950'de baþkentilan etti. Aslýnda bu hareket bölgede halen

süren Arap-Ýsrail savaþýný en çok körükleyeneylemdir. Bu durum emperyalistlerin iþine geldive ayný yýl ABD, Ýngiltere ve Fransa "ÜçlüBildiri" ilan ederek "Ortadoðu'da güven veistikrar uðruna çalýþan Batýlý bir ülke" olarak kabul ediyorlardý Ýsrail'i. Bu Ýsrail'inOrtadoðu'da emperyalizmin jandarmasý olduðu-nun tescili anlamýna geliyordu. Halklar arasýndasavaþ ve istikrarsýzlýk emperyalistlerin istediðiistikrardý. Bütün bunlarýn yanýnda SSCB'ninetkinlik alanýný geniþletmesine engel olmak için

 NATO kuruluyor. Bu politikaya müteakip TC,

Yugoslavya ve Yunanistan'dan oluþan Balkan paktý ile Irak-Ýran-Pakistan-TC-Ýngiltere'denoluþan Baðdat paktý oluþturuldu. Bu giriþimOrtadoðu'yu politik olarak yeniden böldü.Sovyetler'in desteklediði Mýsýr-Suriye-Yemenbu pakta karþý çýktýlar. Ürdün-Suudi Arabistan-Lübnan bu durum karþýsýnda tarafsýz kaldýlar.Görüldüðü gibi Araplar arasýnda birleþik bir eðilimden söz etmek mümkün deðil. Aþiretçilik,mezhepçilik ve milliyetçilik, Arap dünyasýndaegemen durumdaydý. Ortadoðu'da hakimiyetyarýþý bölge halklarýnýn birliði önünde en büyük 

engeldir. Homojen bir Arap dünyasýndan bah-setmek mümkün deðildir. Deðiþik aþiretler vemezhepler sýnýfsal olarak her türlü sömürü iliþk-isini desteklediði gibi emperyalizme daha kolaysömürebileceði zayýf, parçalanmýþ bir Ortadoðukitlesi sunar.

Araplarda birlik arayýþý daha çok Baas par-tisinin ideolojik açýlýmýnda cisimlendirilmeyeçalýþýlmýþtýr. Baas örgütlenmesi sosyalizmi dahaçok bir araç olarak görür. Marksizmle herhangibir alakasý yoktur. Bu baðlamda Araplarýnyaþadýðý bölgelerdeki ekonomik zenginliðin

Araplara eþit bir þekilde daðýtýlmasýný savunur.

Page 45: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 45/124

46

Kurtuluþ

Felsefi olarak geleneksel Arap kültürünü; Ýslamýsavunur. Bu sosyalizmle alakasý olmayan bir sosyalizm savunmak gibidir. Aslýnda uygula-malarý ve geliþimi itibariyle sosyalizm belkidünyanýn birçok yerinde mevzi kaybetmiþ amaOrtadoðu'nun Arap yarýmadasýnda ciddi anlam-da bir etkiye sahip olmuþtur. Sosyalizm dahaçok bu bölgede yaþanýlan deðil, kullanýlan bir olgudur. Baas Suriye'de ve Irak'ta çok güçlü bir þekilde örgütlüdür. Suriye'de temel tüketimmaddeleri ucuzdur ve geçimi nispeten kolay-laþtýran bazý sosyal devlet uygulamalarý vardýr.Fakat oldukça totaliter, ayrýcalýklý bir azýnlýðýniktidarý da söz konusudur. Yine Irak'ta devletbaþkanlýðý yapan, birkaç gün önce iþgal güç-leriyle iþbirliði yapan kukla Irak hükümeti

tarafýndan asýlan Saddam, Baas partisi tarafýn-dan baþkanlýða atanmýþtý. Irak'ta Sünni kültürüörtüsünde burjuva diktatörlüðü, Ýran'da Þiikültürü örtüsünde teokratik bir burjuva diktatör-lüðü, ezilen Irak ve Ýran halklarýnýn birbirinedüþürülmesi için uygun ortamý saðlýyordu.Kültürel yapý farklarý halklarý kendi içerisindebütünleþtiren sosyal yaþantýlarýný sürdürmelerinisaðlayan özellikler bütününü kapsadýðý gibifarklý toplumlarýn birbirlerine karþý örgütlen-mesini de saðlayan temel etkenlerdir.Farklýlaþmanýn ve çatýþmanýn temel nedeni kýt

kaynaklarýn kullanýmýdýr. Bu baðlamda, kay-naklarýn adil paylaþýmý, sorunu çözecektir. Sontahlilde adalet, güçlünün saðladýðý kurallar bütünü olduðuna göre gerçek gücü, üretimingücünü elinde tutan dünya iþçi sýnýfý ve emekçihalklarýn adil paylaþýmý saðlayamamalarýnýntemel nedenlerinden birisi de dinci ve milliyetçiideolojilerle birbirlerine suni olarak düþmanedilmeleridir.

Ýran'da 1979 devrimi her ne kadar mollalarýnteokratik diktatörlüðü ile sonuçlansa da aslýndaanti-emperyalist ve Þah karþýtý bir hareket

olarak sosyalistlerden, ulusalcýlardan, liberaller-den ve Ýslamcýlardan oluþan bir cepheylebaþarýya ulaþmýþtýr. Þah devrildikten hemensonra baþta sosyalist örgütler Tudeh ve HalkýnFedaileri olmak üzere devrimin bütün müttefik-leri, mollalar tarafýndan yok edilmiþlerdir. Ýran'-da kendi ekseninde hareket eden Þah rejiminikaybeden ABD, Irak - Ýran savaþýný "destekle-di". Aslýnda teþvik etti. Ufak bir sýnýr sorunu bir milyon insanýn öleceði yýllarca süren bir savaþasebep oldu.

Türkiye'de ise ABD, 12 Eylül askeri dik-

tatörlüðünü açýktan destekledi. Dönemsel olarak 

otoriter burjuva diktatörlüklerini destekleyenABD'nin o dönemki stratejisi, Sovyetlere karþýistikrarlý bir tampon bölge oluþturmayadayanýyordu. 1970'li yýllarda Saddam Irak'taki

 petrolleri ulusallaþtýrdýðýnda aslýnda ABD'ninbuna karþý savaþacak durumu yoktu. SSCB'ningücüyle beraber iki kutuplu dünya ve dengevardý. Bugün bayramým birinci günü Saddam'ýasarken, çýkartmak istediði ve hatta büyük oran-da çýkarttýðý Ortadoðu'daki kaos ortamýnda enbüyük güç kendisi olduðunda avantaj daondadýr. Ýkinci bölüþüm savaþý sonrasý yýllarcaSSCB karþýsýnda emperyalizmin jandarmalýðýnýyaparak bilenmiþ ve büyük bir savaþ aygýtýhaline dönüþmüþtür. Bugün kontrol edebileceðigüçler ve birbirini yýpratan bölgesel güçler 

arasýnda durumu yöneten bir pozisyona çekilmetaktiðini uygulamaya koymuþtur. Þii - Sünniçatýþmasý, El-Fetih - Hamas çatýþmasý, Kürt -Türk çatýþmasý., Kürt - Arap çatýþmasý ve ABDbaþarýlý olursa muhtemel bir Türk - Arap çatýþ-masý bu politikanýn ürünüdür, ya da olacaktýr.1999 sürecinde neden birdenbire TC, Suriye'yiPKK'yi desteklediðinden ve Abdullah Öcalan'ýbarýndýrdýðýndan dolayý savaþla tehdit etti?

 Neden bu hamleyi TC çatýþmalarýn çok dahayoðun olduðu 1990'larýn ilk yarýsýnda yapmadý?Çünkü Suriye Ýsrail'in iþgal etmiþ olduðu Golan

Tepelerini geri almak konusunda o dönemÝran'la anlaþmýþtý. Yani; Ortadoðu'nun Arapyarýmadasýnda ABD'nin hegemonya savaþýnda,kendisinin kontrolü dýþýnda bir geliþmeyle yüzyüze kalmasý anlamýný taþýyordu. ABD, Irak iþgalini planlarken kendi üslerinden biri olanÝsrail, Ortadoðu'daki bölgesel güçler tarafýndankuþatýlmýþ olacaktý. TC vasýtasýyla Suriye'yi"yola getirmiþ" oldu.

Ortadoðu'da ilk ulus devletlerden biri olarak kurulan Mýsýr'da geliþen Nasýrcýlýk orduiçerisinde gizli ve baðýmsýzlýkçý subaylar 

tarafýndan Hür Subaylar Örgütü adýyla cisim-leþti. Gerek Müslüman Kardeþler ile gerekseMýsýr'daki Komünist Partisi ile ittifaklar kurdu.Ortadoðu'da Arap halklarýnýn birliðini savundu.Afrika'da baðýmsýz halklarýn anti-emperyalistbirliðini savundu. 1952'de Hür Subaylar askeribir darbe ile Mýsýr kralýný tahttan indirdi ve ikti-dara geldi. Darbeden hemen sonra Mýsýr'dakiiþçi sýnýfý darbeye karþý grev yaptý. Grev þidde-tle bastýrýldý. Nasýr "toplumda sýnýfsal ve tekilçýkarlardan arýnmýþ olan ve yalnýzca ulusunkurtuluþunu düþünen tek güç ordu" diyordu. O

da temel olarak Ortadoðu üzerine Mýsýr'ýn

Page 46: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 46/124

47

Kurtuluþ

hamiliðini savunuyordu. Bu baðlamda Nasýr'ýnbir tür Mýsýr milliyetçisi olduðundan bahsede-biliriz. Sýnýflar üstü baðýmsýzlýkçý bir orduyönetiminden bahsederken yeniden ezilenlerinüzerindeki baskýyý ve sömürüyü kurumsal-laþtýran bir burjuva diktatörlüðünün biçiminianlatýyordu. Nasýr, 1955'te Asya ve Afrikaülkelerinin bir araya geldiði BandungKonferansýnda emperyalist ve SSCB odaklýaskeri bloklara karþý "Üçüncü DünyaÜlkelerinin" baðýmsýzlýðýný sloganlaþtýrmayaçalýþtý. 1956'da Süveyþ Kanalýný millileþtirdi veböylece bir Ýsrail-Arap savaþý daha baþlamýþoldu. Bu savaþ sonucu Süveyþ Kanalý Mýsýr denetiminde kaldý. Mýsýr ve Suriye, 1958'deBirleþik Arap Cumhuriyeti'ni kurdular. Mýsýr 

Komünist Partisinin örgütlenmesini engellediðiiçin 1959'da SSCB Mýsýr'a askeri yardýmý kesti.Bu tarihten itibaren Mýsýr ABD'den askeriyardým almaya baþladý. Mýsýr'ýn bugünkü

 pozisyonunun ipuçlarý dünkü Nasýr dönemindenalýnan mirasýn temeli üzerinden biçimlenmekte-dir. Nasýr'la kurulan burjuva diktatörlüðübugüne gelindiðinde en geliþmiþ kapitalistgüçlerle, emperyalistlerle iþbirliði içerisindedir.Bir bütün olarak kamulaþtýrmalar ve ulusal-laþtýrmalar Mýsýr burjuvazisinin ve emperyal-izmin doðal olarak hizmetine girmiþtir.

Kuzeydoðuya doðru Ortadoðu'nun üstsýnýrýný oluþturan Afganistan 1747'de ilk defakabile devletlerinin birleþmesiyle oluþan bir devletti. Ýkinci Emperyalist Bölüþüm Savaþýöncesi Ýngiltere'nin hegemonya saðlamayaçalýþtýðý bir bölge iken, Sovyet desteði ilebaðýmsýzlýðýný korumaya çalýþýyordu. 1979yýlýnda SSCB Afganistan'ý iþgal etti. 1992 yýlýn-da bu iþgal tamamen sona erdi. Sovyet iþgalininsona ermesiyle birlikte, bütün direniþçi guruplar birbirine girdi. Ülkede bir iç savaþ baþladý. 1994yýlýnda Taliban(Öðrenci) Hareketi bölgede

ortaya çýktý ve güçlendi. Bu hareket dePeþtun'larýn yoðunluklu yaþadýðý bölgeden çýk-mýþtýr. 11 Eylül 2001 sonrasý El Kaide lideriUsame bin Ladin'i Taliban'ýn sakladýðý iddiasýy-la ABD Afganistan'ý iþgal etmiþtir. Görüldüðügibi, Afganistan gerçeðinde toplumsal örgütlen-me kabilelere dayanmaktadýr. Ýslam bir üst ide-oloji olmakla beraber bütünleþtirici bir özelliðiyoktur ve asýl amaç ülkede herhangi bir kabilenin egemenliðidir.

1964 yýlýnda FKÖ, Filistin kökenli AhmetÞukeyri tarafýndan Nasýr'ýn desteðiyle kurul-

muþtu. 1965'te Arafat ve arkadaþlarý, El Fetih

örgütü içinde Filistin'de silahlý mücadeleyebaþladýlar. Kurduklarý ilk müfrezenin içerisindeArafat da vardý. Burada, El Fetih'in, FilistinHalk Kurtuluþ Örgütünün ve El Saika'nýn,FKÖ'ye sonradan katýlarak birleþik Filistindireniþinin önünü açmalarý Filistin halkýnýntemsilcisi olarak FKÖ'ye gerçek niteliðinikazandýrmýþ olmalarý önemle belirtilmelidir.Daha sonra El Fetih, Filistin Halk KurtuluþCephesi, El Saika yanýnda Filistin Demokratik Halk Cephesi, Irak tarafýndan desteklenen ArapKurtuluþ Cephesi, Filistin Komünist Partisi,Filistin Kurtuluþ Cephesi, Halk MücadeleCephesi, Filistin Halk Kurtuluþ Cephesi-GenelKomutanlýk olmak üzere birçok örgütü FKÖbünyesinde toplayabildi. Ortadoðu'dan ve

dünyadan Filistin halkýnýn emperyalizme karþýözgürlük mücadelesine destek olmak için birçok devrimci Ýsrail'e karþý FKÖ saflarýnda savaþtý.1980'lere gelindiðinde FKÖ aþaðý yukarý bütündünya tarafýndan Filistin halkýnýn meþru temsil-cisi olarak kabul edilmiþti. FKÖ yapýsýndaFilistin Ulusal Konseyi (Parlamento), Filistinlibirlikler ve sendikalar, baðýmsýzlar (resmiolarak direniþ örgütlerine baðlý olmayanlar),Filistin dýþýndaki Filistin topluluklarý ve yukarý-da saydýðýmýz Filistin direniþ örgütleri eþit bir þekilde temsil ediliyordu. Bu eþitlik guruplarýn

Filistin halký içerisindeki örgütlenmeleriyleorantýlý olarak saðlanýyordu. Filistin UlusalSözleþmesi, FKÖ'nün ideolojik çerçevesinioluþturuyordu. Sözleþme çerçevesinde mücade-lenin hedefleri net bir þekilde madde maddebelirtilmiþti. FKÖ, Sözleþme ile tüm Arap halk-larýnýn desteðini arkasýna aldýðýný belirtir veArap birliðinin kopmaz bir parçasý olduðunuteyid eder. Baðýmsýzlýk mücadelesinde her türlü"müdahale, vekillik ve yönetimi" reddeder. Vekendini tüm insanlýðýn özgürlük mücadelesininbir parçasý olarak görür. Sözleþmenin bütününe

bakýldýðýnda baðýmsýz ve özgün bir hatta sahipolduðu görülür. Anti-emperyalist, ulusal kurtu-luþ mücadelesi Sözleþme'nin temel þiarýdýr.Filistin'de Ýsrail ve emperyalizmin tüm zulmünekarþý iþgal altýnda bir halkýn, Filistin halkýnýngeleceði FKÖ'nün vermiþ olduðu mücadeleylegaranti altýna alýnmýþtýr. Uzunca bir süre hiçdurmaksýzýn savaþan Filistin halký henüz dahamoderniteyi bile tamamiyle yaþayamadan dahaileri bir toplumun çekirdek örgütlenmelerinidireniþin içinde oluþturmuþtur. Sapanlarý,taþlarý silah yapan yaþý küçük Filistinliler 

emperyalizmin tanklarýný, uçaklarýný, bom-

Page 47: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 47/124

48

Kurtuluþ

balarýný haklý ideolojilerinden kaynaklanan güçile yenilgiye uðratmýþlardýr. Arafat'ýn ölümün-den sonra seçimleri Hamas kazanmýþtýr. Busonucu bölge politikalarý açýsýndan kabullene-meyen baþta ABD olmak üzere emperyalistgüçler ve Ýsrail, Filistin halkýný ve direniþini bir iç çatýþmaya sürüklemiþlerdir. Bugün El Fetihve Hamas çatýþma durumundadýrlar. Aslýndatam da Ýsrail'in istediði olmuþtur. Ýsrail bir guru-ba karþý diðer gurubu muhatap almýþ, ikigurubu birbirlerine karþý kýþkýrtmýþtýr. Böylecekendisine karþý savaþan güçleri zayýflatmayýbaþarmýþtýr.

Ortadoðu'da bölgesel güç olma, Ortadoðu'yahakim olma hevesi tüm Ortadoðu'daki antiem-

 peryalist hareketlerin aleyhinedir. Bu yaklaþým

sürekli olarak Ortadoðu'daki antiemperyalisthareketi bölmüþ ve Ortadoðu ezilen halklarýnýiç savaþlara sürüklemiþtir. Mezhepçi ve aþiretçikültürel kimlikleri ile örgütlenmeler hýzlý vekonjonktürel güçlenmelere yol açtýysa da, yineayný hýzla farklýlarla çatýþmalara dönüþüpsonuçta hep çok daha büyük güç kaybýna yolaçmýþtýr. Ayný zamanda bu yaklaþýmlar emperyalizmle iþbirliðini milliyetçi, mezhepçi,aþiretçi, hegemonyacý hedeflerle meþrulaþtýr-maya çalýþmýþtýr. Buna karþý baþta Türk, Kürt,Arap, Fars olmak üzere tüm Ortadoðu halk-

larýnýn kardeþliði tesis edilmelidir. Bunun içinortak bir anti emperyalist mücadele programýþarttýr. Program açýk net temel maddelerdenoluþmalýdýr. Açýk iþgale karþý tüm halklar ortak 

aktif mücadeleye giriþmelidir. Böyle bir durum-da, günümüzde yaþadýðýmýz gibi susmak iþgal-ciyi onaylamak anlamýna gelecektir. Her antiemperyalist ve devrimci hareket kendiülkesindeki egemenleri öncelikle emperyal-istlerle kurduklarý tüm askeri iliþkileri laðvet-mek konusunda zorlamalýdýr. Hedef bölgenintüm emperyalist askeri güçlerden arýndýrýl-masýdýr. Emperyalistlere olan tüm borçlar iptaledilmeli ve bölgenin tüm ekonomik kaynaklarýtüm bölge halklarý arasýnda eþit ve adil bir þek-ilde paylaþýlmalýdýr. Ýlk aþamada, yýllarcasömürdükleri ekonomik kaynaklar, öldürdük-leri-iþkence ettikleri Ortadoðu ezilenleri içinemperyalistler tazminata mahkum edilme-lidirler. Ortadoðu'da kirli savaþlarý yürüten

bütün emperyalist haydutlar yargýlanmalýdýrlar.Hiçbir sebeple Ortadoðu halklarý, aralarýndakisorunlarý þiddetle çözmemelidirler.Unutulmamalýdýr ki, gerçek düþman ne Arap, neKürt, ne Fars, ne Türk ne de Ýsrail halkýdýr.Gerçek düþman, tüm düþmanlýklarý ve savaþlarýyaratan emperyalizmdir. Emperyalizmi onabenzeyerek veya onun yöntemlerini kullanarak yenmek mümkün deðildir. Ona benzemek anlýk bir güç kazandýrabilir. Fakat bir þeyin müsved-desi asla aslýný yenemez. Ortadoðu halklarýnýnkurtuluþ stratejisi, kendilerini vuran emperyal-

izme öykünmek deðil, ancak ve ancak emperyalizme karþý, kendi öz güçlerinegüvenerek baðýmsýz, ortak bir mücadele hattýgeliþtirmek olabilir.

* * *

Page 48: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 48/124

49

Kurtuluþ

"Türklerin Güney Kürdistan kararlýlýðýbizim Irak'taki Kürt bölgelerine

özerklik vereceðimiz inancýna dayan-maktadýr. Bu, Türk idaresine

býrakýlan bölgelerdeki Kürtlerin tepkisine yol açacak ve bun-

larý özerklik istemeye zorlayacaktýr" 

(4 Ekim 1923 tarih ve E 9846 No'lu Ýngiliz gizli belgesi)

1-Ortadoðu'nun DünyadakiYeri ve ÖnemiOrta Doðu, güney batý Asya'da, tarihi,

dini, etnik ve kültürel yakýnlýðý olanülkelerin oluþturduðu bir bölgedir. Baþkabir deyiþle Arap ülkeleriyle Arap olmayanüç ülkenin (Türkiye, Ýran ve Ýsrail) oluþ-turduðu alandýr. Yakýn Doðu olarak daadlandýrýlan Orta Doðu ülkeleri Suriye,Irak, Ürdün, Ýsrail, Lübnan, Ýran, SuudiArabistan, Birleþik Arap Emirlikleri,Umman, Kuveyt, Bahreyn ve Yemen'denoluþmaktadýr.

Asya, Avrupa ve Afrika kýtalarýnýnkesiþtiði yer olan Ortadoðu, ekonomik,siyasal, toplumsal ve tarihsel yapýsýylayerkürenin en önemli bölgesidir. En eskimedeniyetler ve büyük imparatorluklar bubölgede kurulmuþtur. Bölge etnik, kültürelve dinsel yapýsýyla son derece karmaþýk 

bir toplumsal mozaik oluþturmaktadýr.

Ortadoðu,Kürtler ve

Türkiye

Þaban Ýba

      d     o

     s     y     a

     o     r      t     a      d     o      ð

     u

Page 49: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 49/124

50

Kurtuluþ

Bütün semavi dinler bu bölgede doðmuþ vetarih boyunca dinler ve medeniyetler çatýþ-masýnýn odak noktasý Ortadoðu olmuþtur.

Petrol, doðalgaz ve madenler bakýmýndandünyanýn en büyük rezervlerine sahip olanbölge 19.yüzyýldan beri büyük güçlerin çek-iþme alanýdýr. Bu nedenle Ortadoðu sömürgeci-lik döneminde ve ardýndan gelen Emperyalistdönemde büyük güçlerin çatýþma ve paylaþýmalaný haline gelmiþtir.

Emperyalistlerin çizdiði sýnýrlar üzerindekurulan cetvel devletler ile bölgenin egemenulus ve devletlerin etnik, kültürel ve siyasalsorunlarý Ortadoðu'daki çatýþmalarýn kaynaðýnýoluþturmuþtur.

Bölgede egemen ulus ve devletler kuran

uluslar Farslar, Türkler, Araplar veYahudilerdir. Yoðun baský, terör ve katliamlarlayüz yüze gelmiþ ve ulusal onuru kýrýlmýþ böl-genin üç ulusu ise, Ermeniler, Kürtler veFilistinlilerdir.

Birinci Paylaþým Savaþý'na kadar Ortadoðu'ya egemen olan son imparatorluk Osmanlý devletidir. Osmanlý'nýn bütün mirasýnýdevralan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise,bölgede Osmanlý'nýn etnik, kültürel ve dinselayak izlerini sürdürmeyi bir ulusal reflekshaline getirmiþtir.

20.yüzyýlýn iki büyük Dünya Savaþý'nýn veSoðuk Savaþ'ýn en önemli cephesi olanOrtadoðu, 20. yüzyýlýn 60'lý ve 70'li yýllarýboyunca dünyadaki ulusal ve sýnýfsal mücade-lenin bellibaþlý merkezlerinden biri olmuþ, dörtbölgeden üçü (Güneydoðu Asya, GüneyAmerika, Afrika) eski önemlerini yitirmiþ,fakat Ortadoðu 21.yüzyýlda da eski öneminikorumuþtur.

Ulusal, sýnýfsal, etnik, dinsel ve kültüreldinamikleriyle karmaþýk bir fay hattý oluþturanOrtadoðu, yeni yüzyýlýn baþýndan itibarengiderek artan önemiyle ulusal ve sýnýfsalmücadelelerin odak noktasý haline gelmiþtir.

Filistin Sorunu, Kürt Ulusal Mücadelesi,Arap Kurtuluþ hareketleri, Siyasal Ýslam,Siyonizm vb. bütün siyasal güçleri barýndýranOrtadoðu, ayný zamanda ulusal ve sýnýfsaldinamikleriyle devrim ve sosyalizm mücadelesiiçin yeni imkanlar yaratmaya baþlamýþtýr.

2-ABD'nin Avrasya Stratejileri ve OrtadoðuSovyetler Birliði'nin yýkýlýþý sürecinde

"Globalleþme" ve "Küreselleþme" söylemiyle

yeni bir strateji geliþtiren ABD, Soðuk Savaþdönemindeki bölgesel sorunlarý tek yanlýçözümlemek için harekete geçmiþtir. Bubaðlamda ABD, Yugoslavya'nýn parçalanmasýve yeni bir Balkanlaþtýrma politikasýyla iþebaþlamýþ, ardýndan Ortadoðu, Kafkasya ve OrtaAsya'ya yönelik stratejilerini uygulamaya koy-muþtur. 11 Eylül, bu yeni küresel stratejininuygulanmasýna önemli bir zemin oluþturmuþtur:Önce Afganistan'ý, ardýndan Irak'ý iþgal edenABD, her iki ülkede de "yeni sömürge tipi"yönetimler kurmuþtur.

ABD'nin uygulamakta olduðu ve büyük bir bölgeyi kapsayan bu yeni yönelimi kýsaca"Büyük Avrasya Stratejisi" olarak tanýmlan-mýþtýr. Afganistan'ýn iþgalinden bu yana ortaya

atýlan bütün stratejik kavramlar bu temel strate- jiden kaynaklanmýþ, Türkiye ve Ortadoðu'dakiyaklaþýmlarda Avrasya stratejisinin bir parçasýolarak ele alýnmýþtýr.

Ulusal, sýnýfsal, etnik, dinsel ve kültüreldinamikleriyle karmaþýk bir fay hattý oluþturan; petrol, doðal gaz ve madenler bakýmýndandünyanýn en büyük rezervlerine sahip olanAvrasya bölgesi, 21. yüzyýlýn baþýndan itibarenbütün küresel stratejilerin ve çatýþmalarýn odak noktasý haline gelmiþtir. Bölge, ulusal ve sýnýf-sal ayrýþmalarý, bölgesel ve yerel çatýþmalarýyla

21.yüzyýlýn karakterini belirleyebilecek potan-siyelleri taþýmakta ve eðer yeni bir dünyasavaþý çýkacaksa bunun alanýnýn Avrasya ola-caðý konusunda bütün stratejistler hemfikir görünmektedir.

Avrasya bölgesi, dünya nüfusunun % 75'nibarýndýrmakta, dünyanýn bilinen enerji rezerv-lerinin % 65'i ile çok zengin petrol, doðal gazve maden kaynaklarýna sahip bulunmaktadýr.Bu baðlamda ve mevcut üretim potansiyeliyledünya gayrisafi hasýlasýnýn % 60'ný üretmekte-dir. ABD'nin global stratejilerinin mimarýBrezinski'nin "21. Yüzyýlýn en önemli strate- jisinin Avrasya üzerinde kontrol kurmak olduðu" þeklindeki tezini benimseyen ABD,Avrasya'daki güç dengelerinde üstünlüðü elindetutmak için her þeyi yapmaktadýr. Bu nedenleABD, bölge için özel bir askeri komutanlýk kurmuþ, okyanus ötesi silah, araç ve gereç-lerinin büyük bir bölümünü buraya yýðmýþ veyeni savaþlarý göze alarak bu stratejiyi uygula-maya baþlamýþtýr.

ABD'nin kararlýlýkla uyguladýðý bu strate-

 jinin amacý Avrasya'daki petrol, doðal gaz ve

Page 50: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 50/124

51

Kurtuluþ

maden kaynaklarýný ele geçirmektir. ÇünküABD tek baþýna dünya enerji kaynaklarýnýn %22'ni, dünya petrolünün de % 25'ni kullanmak-tadýr. 2015 yýlýndan itibaren dünyada petroltüketimi de % 50 oranýnda artacak daha strate- jik hale gelecektir. Buna karþýn ABD'nin kendi petrol kaynaklarý tükenmeye baþlayacaktýr. Bubaðlamda ABD'nin kendi üretimini yavaþlattýðýve hatta durdurduðu iddia edilmektedir.

Bu nedenle çeþitli uluslararasý platformlardadünya çapýndaki yeni saflaþmalarý ve çatýþmaalanlarýný barýndýran ve "Avrasya Seçeneði"olarak dillendirilen senaryolar üretilmektedir.Bu baðlamda ABD ve müttefiklerine karþýbölgede Rusya, Çin ve Hindistan'ýn baþýný çek-tiði yeni saflaþmalardan söz edilmektedir.

Türkiye-ABD- Ýsrail arasýnda oluþan stratejik ittifakýn Pakistan, Mýsýr, Ürdün, SuudiArabistan, Azerbaycan gibi ülkelerlegeniþletilmesine yol açacaðý þeklindeöngörülerde vardýr.

ABD emperyalizmi, dünyanýn yeniden pay-laþýmý mücadelesinde dünya egemenliði kur-mak amacýyla daha önce attýðý adýmlara ek olarak ve özellikle 11 Eylül'den sonra "Önleyi-ci Savaþ" doktrini denilen yeni bir saldýrganlýk dönemi baþlatmýþtýr. Buna göre, ABD çýkarlarýaçýsýndan potansiyel tehlike geliþmeden iþgal

edilecek alana saldýrmaktadýr. ABD artýk geçenyüzyýlýn Komünizm tehdidine karþý korunmademagojisinin yerine þimdi "Terörizm tehdidi"demagojisini getirmiþtir. Afganistan'la baþlayansüreç, bütün taþlarý yerinden oynatmýþtýr.Irak'ýn iþgali ve ardýndan dillendirilen Ýran veSuriye senaryolarý, bu arada Somali'ye müda-hale vb. geliþmeler, bu yeni sürecin boyutunugöstermektedir.

Ýkinci Dünya Paylaþým Savaþý'ndan bu yanakapitalist üretim ve yeniden üretimin temelsektörlerinden olan enerji kaynaklarýnýn deneti-mi ve paylaþýmý þimdi emperyalistler arasýndaen önemli mücadele alaný olmaya baþlamýþtýr.Emperyalizmin bu yeni dönemi sadece genel vebölgesel savaþlar dönemi deðil, ayný zamandadinsel, kültürel, etnik çeliþkiler ve çatýþmalarýn,sýnýfsal ve ulusal mücadelelerin geliþtiði/dahada geliþeceði dönemdir. Anti-emperyalist, anti-kapitalist, anti-küresel ve savaþ karþýtý kitlehareketlerinin yükselme seyri göstermektedir ki, emperyalizmin bu yeni aþamasý, yeni iktisa-di ve siyasal krizlere, yeni devrimlere gebedir.

Son 17 yýlda dünyanýn dört bölgesindeki

savaþlarýn (Yugoslavya'nýn parçalanmasýSavaþý, Körfez Savaþý, Afganistan'ýn iþgali veson olarak Irak'ýn iþgali) yarattýðý ulusal, sýnýf-sal, etnik, dinsel, kültürel ve insani sorunlar,emperyalist iþgal ve savaþlara karþý bölgesel yada dünya çapýnda bir karþý cephe oluþturmaeðilimlerini güçlendirmiþtir. Özetle ulusal,sýnýfsal, etnik, dinsel ve kültürel dinamikleriylekarmaþýk bir fay hattý oluþturan; petrol, doðalgaz ve madenler bakýmýndan dünyanýn enbüyük rezervlerine sahip olan Ortadoðu bu aþa-mada küresel stratejilerin ve çatýþmalarýn odak noktasýný oluþturmaktadýr.

3-Büyük Ortadoðu Projesi'nin AmacýResmi adýyla "Geniþletilmiþ Ortadoðu ve

Kuzey Afrika Giriþimi" olan Büyük OrtadoðuProjesi (BOP), ABD'nin batýda Fas, doðudaMoðolistan, kuzeyde Çeçenistan, güneydeYemen'e kadar uzanan bir coðrafyada yer alanülkelere yönelik siyasi, hukuki, bilgi/eðitim,ekonomi, sosyal ve güvenlik boyutlarýný içerenkapsamlý bir "Ýslam coðrafyasý" dönüþümstratejisidir. Bu alanlarda uzun vadeli bir deðiþimi hedefleyen BOP, Donald Rumsfeld,Dick Cheney, Paul Wolfwitz, Richard Perle veWilliam Kistol öncülüðünde, 1997'de oluþturu-lan "Yeni Amerikan Yüzyýlý Projesi"nin bir alt

unsuru olarak ele alýnmýþtýr.BOP'a iliþkin bütün deðerlendirmeler,

 NNSS 02 olarak kodlanan "OrtadoðudaABD'nin Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi: Bir 11 Eylül Sonrasý Analizi" (New NationalSecurity Strategy of The USA in the MiddleEast Apost September 11 Analysis) adlý belg-eye dayandýrýlmaktadýr. ABD Hükümeti bu politikasýný farklý yollarla açýða çýkarmayabaþlamýþ ve önümüzdeki 10 yýlda "ABD-OrtaDoðu Serbest Ticaret Alaný" önerisi ve Aralýk 2002'deki "Orta Doðu Ortaklýk Giriþimi"bünyesinde destek programlarý bunlardanbirkaçýný oluþturmuþtur.

ABD Büyük Orta Doðu Projesini, desteðinialmak istediði G-8'i oluþturan Fransa,Almanya, Ýtalya, Japonya, Kanada, Ýngiltere veRusya'ya iletmiþ ve bu ülkelerde mercek altýnaalýnan proje, Haziran 2004'te Amerika'da, G-8zirvesinde ele alýnmýþ ve ardýndan da NATOkonsepti haline gelmiþtir.

Büyük Ortadoðu Projesi, ABD'nin ulus-lararasý çýkarlarý doðrultusunda yeni bir "düzen

ve istikrar" kurmak, baþka bir deyiþle dünya

Page 51: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 51/124

52

Kurtuluþ

egemenliðini büyük bir dayanaða ve güvenceyekavuþturmak anlamýna gelmektedir. Baþta petrol olmak üzere doðalgaz, su ve madenler gibi stratejik kaynaklarýn ele geçirilmesi, bun-larýn nakil yollarýnýn denetlenmesi bu strate- jinin temel dayanaklarýdýr.

Afganistan'ýn iþgaliyle bu ülkedeki zenginuranyum kaynaklarý ele geçirilmiþ, Çin'e veHindistan'a uzanacak olan petrol ve doðalgaznakil yollarý denetim altýna alýnmýþ, ardýndanOrtadoðu petrollerinin %40'ý olan Irak petrol-leri ele geçirilmiþtir.(1)

Küresel petrol nakillerinin güvenliði,ABD'nin stratejik bir önceliðidir. Her gün tümdünyada tüketilen petrolün % 55'i, yani 43milyon varil, ithalat ve ihracat yoluyla el

deðiþtirmektedir. Günde 35 milyon varil petrol,Süveyþ Kanalý, Hürmüz (13 milyon), Malaka(10 milyon), Bab el Mandeb, Ýstanbul veÇanakkale boðazlarýndan geçmektedir.Bunlara, Kýzýldeniz ve Akdeniz'e akan 4 adet petrol boru hattý da eklenmelidir. SuudiArabistan'ý batýdan doðuya geçip Yambulimanýna varan hat, günlük 5 milyon varillik kapasitesiyle en önemli olanýdýr. Daha düþük kapasiteli bir diðer hat ise, Irak'tan Ceyhan'aulaþmaktadýr.

2025 yýlýna gelindiðinde, ABD'de tüketilen

 petrolün % 71'i, Batý Avrupa'dakinin % 68'i,Çin'dekinin % 73'ü kendi ülkeleri dýþýndansaðlanacaktýr. Enerji gibi yaþamsal bir sektördeoluþan ve gitgide artan bu dýþa baðýmlýlýk, OrtaDoðu, Afrika, Orta Asya'da, büyük güçler ve petrol þirketlerinin kendi aralarýnda baþlatmýþolduklarý petrol savaþýný ve daha da önemlisiABD'nin Irak'ý iþgalinin nedenlerini izahetmektedir.

ABD ekonomistlerinin yaptýklarý hesapla-malara göre, küresel petrol ihtiyacý 2030 yýlýnakadar her yýl % 1.6 oranýnda artarak günde 75milyon varilden 120 milyon varile yükselecek-tir. ABD 2029 yýlýnda ithal edilecek petrol içinyýlda 150 milyar Dolar ödemek zorundadýr. Butarihte Çin'in petrol ihtiyacý yüzde yüz artacak,AB ülkeleri tükettikleri petrolün % 92'sini ithaledecektir. Dünya nüfusunun % 5'ni oluþtur-masýna raðmen, dünya gelirinin % 40'ný kontroleden ABD için enerji akýþýnýn sürekliliðini veenerji kaynaklarýnýn bulunduðu bölgede istikrar ve güvenliði saðlamak bir zorunluluk olarak algýlanmaktadýr.

Ortadoðu'nun küresel enerji kaynaklarýnýn

bölgeye yönelik stratejileri ve egemenlik mücadelelerini tek baþýna açýklar gibidir: Zira,dünyanýn kanýtlanmýþ doðalgaz rezervlerininyüzde 34'ü Ortadoðu'dadýr. Ortadoðu petrolünün kalitesi bir hayli yüksek ve maliyetide ucuzdur. Ortadoðu dünya petrol rezerv-lerinin yüzde 65.4'üne sahiptir. Bu rezerv 1.047milyar varildir. Mýsýr, Cezayir, Libya ve Tunusrezervleri de eklenince toplam, rezerv dünyarezervlerinin yüzde 69.6'sýna ulaþmaktadýr.Ortadoðu'nun potansiyel rezervleri ise 252.5milyar varildir. 2002 Yýlýnda Ortadoðu küresel petrol ihtiyacýnýn yüzde 41.4'ünü karþýlamýþtýr.Geleceðin küresel petrol ihtiyacýný karþýlaya-bilecek ve bu maksatla üretimi artýrabilecek bölge Ortadoðu'dur. Kuzey Amerika'nýn 2025'e

dek Ortadoðu'dan alacaðý petrol yüzde 85 arta-cak, bunun büyük bir kýsmý ABD'de tüketile-cektir. 2025'e kadar Avrupa'nýn Ortadoðu'dan petrol alýmý yüzde 57, Japonya'nýn yüzde 50,Pasifik'teki geliþmekte olan ülkelerin yüzde100 ve Çin'in ise yüzde 500 artacaktýr.

ABD Baþkaný Bush'un kararlýlýkla uygula-maya çalýþtýðý Büyük Ortadoðu Projesi eskigüvenlik danýþmaný (þimdi Dýþiþleri Bakaný)Condolezza Rice, "bölgedeki 22 ülkenin sýnýr-larýnýn deðiþmesi gerektiði ve bunun ilk adým-larýnýn da Afganistan ve Irak'ýn iþgalleri ile

atýldýðý" þeklinde dile getirmiþtir. CIA'nýn eskidirektörü James Woolsey'de "Bu, teröre karþýbir savaþ olmanýn ötesinde, bizim 20. yüzyýlboyunca inþa edip savunduðumuz liberaluygarlýðý tehdit eden Arap ve Müslümandünyasýna demokrasi götürme savaþýdýr. Busavaþ, tarihsel nedenlerle demokrasiye geçe-meyen Ortadoðu'nun çehresi tamamendeðiþinceye dek sürecektir. Amerika sonyüzyýlda 4 kez ayaða kalkmýþtýr. (BirinciDünya Savaþý, Ýkinci Dünya Savaþý, KoreSavaþý ve Vietnam Savaþý), Bu savaþ, bölgeyeözgürlük getirene dek sürecektir" demiþtir.

Pentagon'la iliþkili Amerikan SilahlýKuvvetler Dergisi "American Armed ForcesJournal"da adlý dergide Neocon akýmýnýn öndegelen isimlerinden emekli Albay Ralph Peterstarafýndan kaleme alýnan "Kanlý Sýnýrlar"baþlýðýyla yayýnlanan makale açýkça Ortadoðuharitasýnýn yeniden çizilmesi gerektiðini vurgu-lamaktadýr. Peter bu yazýsýnda; "demokrasiyiyaymak ve terörün kökünü kazýmak içinOrtadoðu'da sýnýrlarýn yeniden belirlenmesi

gereklidir, Churchill'in mirasý olan bu yapay

Page 52: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 52/124

53

Kurtuluþ

sýnýrlarýn istikrarsýzlýða yol açmaktadýr, yenisýnýrlarýn etnik köken ve din ekseninde yenidençizilmelidir" diyerek ABD'nin asýl amacýný dilegetirmektedir.

4-Büyük Ortadoðu Projesi'ndeTürkiye'nin RolüAKP Hükümeti'nin Dýþiþleri Bakaný

Abdullah Gül, Büyük Ortadoðu Projesi (BOP)hakkýnda "Türkiye'nin dýþ politika ilkelerineuygun. ABD ile hareket ediyoruz. AmacýmýzÝslam ülkelerine özgürlük ve demokrasigetirmektir" demiþtir. Baþbakan Erdoðan'daBush ile 28 Ocak 2004'te Beyaz Saray'da yap-týðý görüþmenin ardýndan, "Türkiye'nin, sýnýr-larý geniþleyen ve demokratik deðerlerin yer-

leþtirilmesini öngören bu projeye destek verdiðini, Türkiye'nin projede anahtar roloynayacaðýný" söylemiþtir.

Avrasya stratejisinin mimarý ZbingnievBrezinski, "Türkiye Karadeniz bölgesiniistikrar içinde tutar, Akdeniz'e giriþi kontroleder, Kafkasya'da Rusya'yý dengeler, hâlâMüslüman fundamentalizmine karþý panzehirdir ve NATO'nun Güney kanadýnýn dayanaðýdýr"diyerek ABD'nin Türkiye için biçtiði role iþaretetmiþtir.

20 Nisan 2005'te Iþýk Üniversitesi'nde

düzenlenen ve eski MÝT Müsteþarý SönmezKöksal'ýn yönettiði "Büyük Ortadoðu ProjesiPaneli"nde, araþtýrmacý-yazar Andrew Mango,müdahaleci politikasý dolayýsýyla Amerika'nýnbugünkü yönetiminin AB ülkelerinde eleþtir-ildiðini ve kaygýya neden olduðunu belirtirken,"bütün geliþmiþ ülkelerin Büyük Ortadoðu'dakiçýkarlarýnýn örtüþtüðünü" söylemiþtir.

Iþýk Üniversitesi öðretim üyesi, DýþiþleriEski Bakaný Emre Gönensay ise, Türkiye'ninOrtadoðu ülkeleri için önemli bir örnek teþkilettiðini ve Ortadoðu bölge halklarýnýn artýk kendi kaderlerini belirlemeye baþladýðýný belirt-miþtir. Gönensay, Irak, Afganistan, Gürcistanve Lübnan örneklerini analiz ederek,"Amerika'nýn Ortadoðu'daki hedefinin istikrar-dan ziyade, demokrasiyi bölgeye getirmek olduðunu" iddia etmiþtir.

Panele katýlan Dýþiþleri Bakanlýðý "GeniþOrtadoðu Giriþimi Koordinatörü" BüyükelçiÖmür Orhun'da Türkiye'nin Ýslam ve bölgeülkelerine Giriþim çerçevesindeki katkýlarý ola-caðýný ve Ortadoðu Giriþimi'ni güvenlik, insan

haklarý ve ekonomi boyutuyla ele almak gerek-

tiðini" vurgulamýþtýr. Panelde konuþan dýþ poli-tika yazarý Ferai Týnç ise, Ortadoðu'nun siyasi-sosyal açýlýmlara ihtiyacý bulunduðunu ifadeederek, demokrasi sürecine yapacaðý katkýaçýsýndan BOP'un pozitif etkileri olacaðýnýbelirtmiþtir.

1980'li yýllarda Ortadoðu'ya, 1990'lý yýllardaOrta Asya ve Kafkaslara model olarak sunulanTürkiye, þimdide "ýlýmlý Ýslam" modeli olarak Ýslam ülkelerine BOP'nin bir unsuru þeklindesunulmaktadýr. BOP'ni uluslararasý meþruiyetkazanma aracý olarak gören AKP iktidarý daTürkiye'nin model ülke olarak kullanýlmasýnýistemektedir.

Böylelikle Türkiye Soðuk Savaþ dönemindeolduðu gibi þimdi de bölgenin en önemli Cephe

Ülkesi olma konumunu sürdürmektedir. Baþkabir ifadeyle Türkiye þimdi NATO'nun ÝstanbulZirvesi'nde alýnan kararlar doðrultusundaBüyük Ortadoðu Projesi'nde "Merkez Ülke"rolü üstlenmiþtir.

 NATO'nun Ýstanbul Zirvesi nedeniyleBaþbakan Recep Tayyip Erdoðan NATODergisi'ndeki "Doðru Yer Doðru Zaman"baþlýklý yazýsýnda "Soðuk Savaþ sýrasýndaTürkiye'yi NATO'nun periferiðinden çýkartýpbugünün ön cephesine yerleþtiren güvenlik ortamýndaki deðiþiklikler ayný zamanda Ýtti-

fak'ýn dönüþümünü tetikleyen olgulardýr...Türkiye'nin dünyanýn bu bölgesiyle olanbaðlarýný dikkate alarak, ülkem stratejik kaydýr-manýn iþlerlik kazanmasýna yardýmcý olmayýtaahhüt etmektedir" diyerek bu yeni süreçteTürkiye'nin rolüne daha fazla açýklýk getir-miþtir.

Bu yazýda Erdoðan'ýn vurguladýðý konular  NATO'nun 28-29 Haziran 2004 yapýlan Ýstan-bul Zirvesi'nde NATO Konsepti haline gelenGeniþletilmiþ Ortadoðu Projesinde Türkiye'denbeklentiler, daha doðrusu bu projede Türkiye'yeverilmek istenilen roldür.

Ýstanbul Zirvesi'nde NATO Konsepti halinegelen ve daha önceden ABD tarafýndan uygula-maya konulan "Büyük Ortadoðu Projesi"Türkiye için önemli bir dönemeci oluþturmuþ-tur. Bu askeri ve politik proje ile yapýlmak iste-nilen özetle þudur:

BOP'da Türkiye'ye verilmek istenilen rol;gerek bölgedeki stratejik konumu ve gerekseABD, NATO, AB vb. batý ile çok yönlü iliþki-leri bakýmýndan bir tür "Merkez Ülke" rolüdür.

Bu rol Türkiye için bir tür model oluþturmayý

Page 53: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 53/124

54

Kurtuluþ

gerektirmektedir. Bu da yapýsal bazý deðiþiklik-leri öngörmekte ve Türkiye'yi bundan sonrakiABD ve NATO politikalarýnda daha etkiliolmaya zorlamaktadýr.

Geniþletilmiþ Ortadoðu Projesi'nin mimarýRonald Asmus'un þu sözleri asýl amacý daha netbir þekilde açýklamaktadýr: "Bizim amacýmýzvar olan devletlerin bizi, birbirlerini ve yöneticiolarak mimledikleri insanlarý tehdit etmeleriniönleyecek bir dönüþüme girmelerine yardýmcýolmaktýr. Ýki hedefe odaklanmalýyýz: Butoplumlardaki olumlu deðiþim güçlerinikuvvetlendirmek ve bu tür deðiþimi kolay-laþtýracak jeopolitik ortamý yaratmak."

Bu projede Türkiye'ye verilmek istenilenrol; gerek bölgedeki stratejik konumu ve

gerekse ABD, NATO, AB vb. batý ile çok yönlü iliþkileri bakýmýndan bir tür "merkezülke" rolüdür. Bu rol bir tür model oluþturmayýgerektirmekte ve bu da yapýsal bazý deðiþiklik-leri öngörmektedir. Yani, etnik, dinsel, kültürelvb. çeliþkilerin uyumlaþtýrýlacaðý "ýlýmlý islam"uygulamalarýdýr. Büyük Ortadoðu Projesi'ninmimarý Ronald Asmus'un þu sözleri asýl amacýdaha net bir þekilde açýklýyor:

"Batý Almanya' Doðu Avrupa'nýn kapýsýndaanahtar rejimdi, Türkiye'de Büyük Ortadoðu'nun merkezinde ayný önemdedir. 11

Eylül'den sonra, bölgenin sorunlarýnýn çaðýn enbüyük stratejik tehdidi olduðu ve Batý'nýn bubölgeye yaklaþýmýný temelden gözden geçirme-si gerektiði doðrultusunda yeni bir ortak görüþvar. Bölge sorunlarý, kapsadýðý ülkeleri denge-sizliðe sürüklemekle kalmýyor, Batý'ya karþýterörizm, toplu göç ve kitle imha silahlarý gibibüyüyen tehdit unsurlarýný tetikliyor. Dünyanýnen tehlikeli bölgesinin, ayný zamanda dünyanýnen az özgür ve en az demokratik bölgesi olmasýrastlantý deðil. 11 Eylül'ün ardýndan stratejiuzmanlarý "nerede yanlýþ yaptýk"ý tartýþmayabaþladýlar; bölge halklarý neden Amerika'yakarþý böylesine nefret besliyordu? Eski ABD politikasýnýn baþarýsýz olduðunu ve yenidendüzenlenmesi gerektiði sonucuna vardýk.

"Biz bu toplumlara, onlarý içten kemirenhastalýklarýyla baþa çýkmalarýnda yardýmcýolmak istiyoruz. Ancak öyle onlarýn, bizi yok etmeye yönelik ideoloji ve hareketler üret-melerini engelleyebiliriz. Geçmiþte Batý'nýnhareket tarzý dýþ politikalarýný bizim çýkar-larýmýza uydurduklarý sürece bu ülkelerin iç

iþleyiþleri hakkýnda endiþe duymamýza gerek 

olmadýðýnýydý. Farklý olduklarý, dahademokratik toplumlar haline gelmelerininmümkün olmadýðý kabullenilmiþti. 11 Eylül, butoplumlarýn doðalarýyla ilgilenmediðimiz deaðýr bedel ödeyeceðimizi öðretti.

"Bizim amacýmýz var olan devletlerin bizi,birbirlerini ve yönetici olarak mimledikleriinsanlarý tehdit etmelerini önleyecek bir dönüþüme girmelerine yardýmcý olmaktýr. Ýkihedefe odaklanmalýyýz: Bu toplumlardakiolumlu deðiþim güçlerini kuvvetlendirmek vebu tür deðiþimi kolaylaþtýracak jeopolitik ortamý yaratmak.

"Bu yeni yaklaþým modeli ve strateji deðiþi-minden potansiyel olarak Türkiye kadar yarar saðlayabilecek baþka bir ülke düþünemiyorum.

(Nokta Dergisi, 5-11 insan 2004)ABD, yeni Ortadoðu stratejileri içinTürkiye'yi bir sýçrama tahtasý olarak kullan-maktadýr. Türkiye ise bölgesel güç olma hede-fine yeni imkanlar saðlama çabasýný da içerenbir refleksle ABD ve NATO'nun en sadýk müt-tefiki olarak yeni roller üstlenme çabasýnýsürdürmektedir.

5-Türkiye, Kürdistan ve KürtlerEkonomik, siyasal, askeri ve stratejik öne-

minden dolayý geçen yüzyýlýn baþýndan beri

Kürdistan emperyalist güçlerin çekiþme alanýolmuþtur. Ýki dünya savaþýnda da baþlýcaemperyalist güçlerin ve sömürgeci bölgedevletlerinin paylaþým mücadelelerine sahne olaKürdistan'daki Kürt ulusal hareketi genel olarak yalnýzlaþmýþ, uluslararasý destekten yoksunkalmýþ ve Kürtler kendi kaderlerini tayinetmekte zorlanmýþtýr. Baþka bir ifadeyleKürtlerin "kendi kaderlerini tayin hakký"emperyalistler ve bölgedeki egemen ulus vedevletler tarafýndan her aþamada engellen-miþtir.

Bu tarihsel süreç boyunca Kürt ulusalhareketinin en temel zaafý, mücadele tarihiboyunca birleþik ve güçlü bir önderliðe ve bir-leþik mücadeleye sahip olamamasýdýr.Toplumsal geriliðinden kaynaklanan dinselöðelerin ve aþiret yapýsýnýn etkisi, bir yandanonun varlýðýný sürdürmesini saðlarken, bir yan-dan da ulusal ve demokratik bilincin geliþmesi-ni geciktirmiþtir. Feodal ve dinsel etkileringünümüze kadar devam etmesine karþýn,1880'lerden beri devam eden bir ulusal

mücadele geleneðine sahip olan Kürt ulusal

Page 54: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 54/124

55

Kurtuluþ

hareketi varlýðýný ve sürekliliðini günümüzekadar korumuþtur.

Kürdistan'ýn bölgedeki egemen ulus vedevletler tarafýndan bölünmesine koþut olarak 4 parçalý sömürge statüsü Birinci EmperyalistPaylaþým Savaþý'ndan beri devam etmektedir.Bu bölünmüþlük baþlangýçtan beri bir parçanýndiðerini etkileyebileceði ve birinin kurtuluþu-nun diðerlerinin de kurtuluþu anlamýna geleceðiiçin sömürgeci egemen devletlerin (veemperyalistlerin) ortak çýkarlarý gereði baský veterör uygulamalarý devam etmiþtir. Ayný þekildeKürt ulusal hareketinin her parçadaki örgütlen-mesi de hem birbirlerine karþý ve hem de ege-menliði altýnda bulunduklarý devletlere karþýbenzer etki ve tepkileri içermiþtir.

Bu tarihsel olgular, dünyada bir benzeriolmayan (gerek parçalanmýþlýk ve gereksekendi kaderini belirleyememe bakýmýndan) buulusal hareketin önderlik ve birlik konularýndaortaya çýkan iliþki ve iþleyiþten kaynaklanantemel sorunlarýn ana kaynaðýný oluþturmuþtur.Kürdistan'ýn bölünmüþlüðüne baðlý olarak her  parçada kendi özgün ulusal ve sýnýfsaltemellerde ve birbirleri arasýnda genel olarak gergin iliþkilerin sürdüðü ayrý örgütlenmeler ortaya çýkmýþtýr.

Bu nedenle parçalanmýþlýðýn gerektirdiði

ortak mücadele ve örgütlenme perspektifisaðlanamamýþ ya da geliþkin olan bir parçanýnkurtuluþu için gerekli olan birlik ve ittifak sorunlarý çözümlenememiþ ve her parçadakimücadele birbirinden kopuk olarak devametmiþtir. Ancak, Ýkinci Dünya savaþýndan sonra(1944) her parçada kurulan ve hala varlýklarýnýsürdüren KDP'ler yeni bir dönem baþlatmýþtýr.

Ýkinci Dünya Savaþý'ndan sonra DoðuKürdistan'da Mahabad'da kurulan ve 6 ayyaþayabilen Kürt Devleti kanla bastýrýlmasýnaraðmen Kürt ulusal hareketinin geliþimindeyeni bir dönemeç yaratmýþtýr. Bu baðlamda,1944'da KDP'lerin kuruluþu ve sürgündekiMolla Mustafa Barzani'nin 1964 yýlýnda GüneyKürdistan'a dönüþü bu dönemecin yeni bir aþa-masýný baþlatmýþtýr.

KDP'lileþme süreci Kuzey'de gerçek-leþmemiþtir. Bunun bir nedeni, T.C. devletinininkarcý ve asimilasyoncu politikalarý ise, ikincibir neden de Kuzeydeki KDP önderliðininBarzani tarafýndan yok edilmesi ve ortayaçýkan boþluðu bir þekilde PKK'nin doldur-

masýdýr.

PKK'nýn ortaya çýkýþý ve diðer parçalar-dakinden daha farklý bir mücadele perspektifineve potansiyeline sahip olmasý, Kuzeydekiulusal ve sýnýfsal mücadele dinamiklerindenkaynaklanmýþtýr. Bu baðlamda PKK, gerek ortaya çýkýþý ve gerekse geliþim süreci bakýmýn-dan benzerlerinden farklý bir nitelik kazan-mýþtýr. Bunun nedenlerini þöyle özetlemek mümkündür:

Genel olarak ulusal hareketler, ilgili ülkeningeliþmiþlik düzeyinin belirli bir aþamasýndaulusal burjuvazinin tamamýnýn olmasa bilebüyük bir bölümünün sýnýfsal desteðiyle ortayaçýkar ve bu destek devam ettiði sürece hareketvarlýðýný sürdürür. PKK ise, diðer parçalardakiörgütsel yapýlardan da farklý olarak ne Kürt feo-

dallerine/aþiretlerine ne de Kürt burjuvazisinedayanmýþtýr. Bir grup Kürt ve Türk devrimcigencinin baþlattýðý bu hareket; giderek Kürtyoksul köylülüðü; Kürt emekçileri; þehir küçük burjuvazisi ve kent yoksullarýnýn desteðinialmýþtýr. Bu sýnýfsal konumu onun devrimcikarakterini ve dinamizmini belirlemiþ; bu dahareketin devrimci ve demokratik hedeflerdenuzaklaþmasýný engellemiþtir. PKK, ulusal vesýnýfsal devrimci niteliði bakýmýndan, anti-sömürgeci ve anti-feodal mücadele içindeþekillenen, halkýn önemli bir desteðini alan ve

bölgede tek parti olma özelliðini de koruyan bir ulusal devrimci bir hareket konumundadýr. Bu partinin önderliði, siyaset tarzý ve stratejileri,Kürt ulusal hareketinin tarihsel mücadelegeleneðinden ayrý olarak ele alýnmamalýdýr.Kürt özgürlük hareketinin bu nitelikleri aynýzamanda onun birliðinin, bütünlüðünün vegücünün de göstergesidir.

Türkiye, uzun yýllar Ýran, Irak ve Suriyeüniter yapýlarý tehlikeye sürüklendiði her andaKürtlere karþý ortak tutum almýþtýr. Ýran'daHumeyni devrimi, Irak'ta Saddam rejimi veTürkiye'de PKK'nin ortaya çýkýþýna kadar bu üçdevlet arasýndaki yakýn iþbirliði kesintisizcedevam etmiþtir. Son 20 yýllýk süreçte ise, hembu dört ülkede ve hem de Kürt örgütleri arasýn-da köklü deðiþikliler olmuþ ve bu geliþmeler hem bölgedeki ve hem de sözkonusu ülkelerde-ki dengeleri tümüyle etkilemiþtir.

Irak'ýn iþgaliyle oluþan sömürge yönetimikoþullarýnda kurulmaya çalýþýlan etnik, dinsel,kültürel özerklik bölgeleri ve Irak'ta federal bir yapýnýn oluþturulmasý ise, Kürtler için yeni ve

tarihi imkanlar yaratmýþtýr. Bu olgulardan ikisi

Page 55: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 55/124

56

Kurtuluþ

yani, Irak'ta KDP ve KYB'nin Kürt Federeyapýlanmasýný gerçekleþtirmeleri ile Türkiye'dePKK'nin bölgenin yeni ve en etkili bir gücühaline gelmesidir.

6-Güney Kürdistan'dakiGeliþmeler ve TürkiyeKörfez Savaþý'ndan sonraki en önemli

geliþme Kürtlerin Irak'ta 36.paralelin kuzeyindeözerk bir yönetime kavuþmuþ olmalarýdýr.Irak'ýn iþgali ve ardýndan kurulan sömürgeciyönetimi koþullarý ise bu sürecin yeni biri aþa-masý olarak Kürt Federe yapýlanmasýna yolaçmýþtýr. Kürtler açýsýndan bu yeni süreçkuþkusuz bir devrimle filan deðil, ABD'nindesteðinde ve onunla iþbirliði halindeki IKDP

ve IKYB tarafýndan gerçekleþtirilmiþtir.Körfez Savaþý'ndan sonra baþlayan ABD-Kürt ittifakýnýn yeni bir aþamasýna tekabül edenbu geliþmeler ayný zamanda Kürtlerin bölgedeyeni roller üstlenerek Ortadoðu'daki tüm den-geleri etkilemeleri anlamýna gelmiþtir. Baþkabir ifadeyle, bölgede dört ülkeyi doðrudan etk-ileyebilecek bir coðrafyayý kontrol etmeyebaþlayan ve kendi geleceklerini belirlemeolanaklarý yaratan bu yeni konjonktürdeKürtler, kendi tarihsel rollerini oynamaktankaçýnmamýþlardýr.

Kürtlerin ABD ile kurduklarý stratejik itti-faklar, gerek kendi aralarýnda (ve daha daönemlisi diðerlerinden daha farklý bir güç vekonumda bulunan PKK ile) ve gereksebölgedeki egemen ulus ve devletlerle iliþki-lerinde yeni ve ciddi sorunlar yaratmaktadýr.Kürtler bu sorunlarý kendi birleþik güç veimkanlarýyla aþabilirlerse, kendi kaderleriniözgürce belirleme koþullarýna da kavuþmuþ ola-caklar ve böylelikle birleþik Kürdistan içinsomut adýmlar atmýþ olacaklardýr.

Iran, Suriye, Irak ve Türkiye gibi dörtülkeyi birden çok yönlü olarak etkileyebilecek anahtar konumda olan Kürtlerin bu konumununfarkýnda olan ABD, Kürtleri yeni ve dinamik bir güç olarak sahneye çýkararak yeni Ortadoðu politikalarýný onlar üzerinden uygulamayabaþlamýþtýr. Bu baðlamda artýk GüneyKürdistan'da geriye dönülemez bir noktayagelinmiþ ve Kürt Federe Devleti'ne yönelik somut adýmlar atýlmýþtýr. Önümüzdeki süreçteIrak'ýn bir þekilde bölünmesi baðýmsýz ve belkibirleþik bir Kürdistan'ýn kurulmasýný hýzlandýra-

cak, bu durumdan en fazla etkilenecek olan

devletler ise Türkiye, Ýran ve Suriye olacaktýr.ABD'nin Büyük Ortadoðu Projesi ile Irak'ta

kurduðu yeni yapýlanmanýn iki temel amacývardýr: Biri, ABD'nin bölgedeki sýnýrlarýdeðiþtirme çabasýdýr. Ýkincisi de yeni yapýlan-malarý kendi yönetim modeline göre gerçek-leþtirmesidir. ABD öncelikle islamülkelerindeki imajýný ve bu ülkelerdeki baský veteröre dayalý yönetimleri süreç içindedönüþtürme çabasýyla da örtüþen bu politik yönelim, adýna "ýlýmlý Ýslam" denilen bu strate- ji, ulusal, sýnýfsal, cinsel vb. çeliþkileri de gözardý edecek þekilde, esas olarak etnik, dinsel vekültürel farklýlýklarý uyumlaþtýrmayý amaçla-maktadýr. Irak'ta uygulamaya konulan bumodel, yani yeni anayasa ve eyalet sistemine

dayalý yapýlanma, ABD'nin devlet ve hükümetsisteminden kaynaklanan bir modeldir.(2)AB'nin Kürtleri ön plana çýkarma çabasý,

Kürdistan'ýn ekonomik, siyasi ve askeri strate- jik konumu ile Kürtlerin yeni ve dinamik bir güç olmasýndan kaynaklanmaktadýr. Bölgedekitek stratejik ortaðý olan Ýsrail'in de desteðinialan bu askeri ve stratejik yönelimle ABD, böl-geye kalýcý ve planlý bir þekilde yerleþmektedir.Yukarýda ifade ettiðimiz gibi, Dýþiþleri BakanýCondoleezza Rice'den, CÝA Baþkaný'na veTürkiye'de bir hayli gürültü koparan Amerikan

Silahlý Kuvvetler Dergisi'nde yayýnlanan yeniOrtadoðu haritasýna kadar yapýlan her þeyABD'nin Ortadoðu'da sýnýrlarý "etnik; kültürelve dinsel eksende" yeniden çizmeye çalýþ-masýdýr.

Kuþkusuz bu büyük ve uzun vadeli bir  plandýr. Ama ABD'nin global olarak yapmayaçalýþtýðý þeyi, Ýkinci Dünya Savaþý'nýn asýl gali- pleri Ýngilizler ile Sovyetler Birliði'nden miraskalan Yalta ve Postam Konferanslarý ile Sevr Antlaþmasý'nýn çizdiði yapay sýnýrlarýdeðiþtirme çabasýdýr. Sovyetler Birliði'nin yýkýl-masýyla uygulamaya konulan bu büyük planilkin Avrupa'da Yugoslavya'nýn parçalanmasýve Balkanlaþtýrma politikalarýyla baþlamýþ,þimdi sýra Avrasya'ya gelmiþtir.

7-Irak'ýn Geleceði ve KürtlerIrak'ýn iþgalinden 4 yýl sonra bugün Irak'taki

durum ABD'nin beklentilerinin çok ötesindebulunuyor. Çünkü þu ana kadar ki geliþmeler ABD'nin önceden planladýðý gibi olmadý. Irak sömürge yönetimi öngörülenden daha geç kuru-

labildi fakat bir türlü istikrar saðlanamadý. Ne

Page 56: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 56/124

57

Kurtuluþ

anayasa ve ne de genel seçimler orta vadedesiyasal ve toplumsal bir istikrar getirmedi.Ýþbirlikçi hükümetin kuruluþu bile seçimlerdenaylar sonra gerçekleþti ve bu hükümet ABD'ninbeklentilerine icraat yapamadý. Göstermelik bir seçimle oluþan parlamento ve hükümette bütünadýmlar mutabakatla atýlýyor. Gruplar arasýnda-ki çýkarlara dayalý uzlaþma çabalarý her aþama-da ortaya çýkan yeni bir sorunla bozuluyor. Her þey kaygan bir zeminde sürdüðü için, uzunvadeli bir konsensüsün devam etmesi zor görünüyor.

Özetle ABD, Vietnam'dan sonra ikinci bir bataða Irak'ta saplanmýþ durumda bulunuyor.Bu yüzden kendi arka bahçesindeki (GüneyAmerika) çok önemli geliþmeleri bile göz ardý

etmek zorunda kalýyor. Ortadoðu halklarýnýnABD'ye karþý gösterdiði direniþ, bir bakýmaGüney Amerika halklarýnýn demokrasi vesosyalizm mücadelelerine katkýda bulunuyor.

Irak'ta coðrafi, etnik ve dini temeller üzerinde kurulmaya çalýþýlan federatif yapýülkenin geleceðini garantiye almadýðý gibi, içsavaþý da körüklüyor. Dünyadaki örneklerindegörüldüðü gibi federatif yapýlar ya etnik ya dacoðrafi temeller üzerine kurulmaktadýr. Irak'taoluþturulmaya çalýþýlan federatif yapýlanmanýnise, hem coðrafi, hem etnik, hem de dini ve

kültürel temeller üzerinde kurulan karmaþýk bir özelliði var. Buna göre, ülke kaðýt üzerinde 18vilayete ayrýlmýþ ve esas olarak Kürtler, ÞiiAraplar ve Sünni Araplar kurucu öðe olarak kabul edilmiþtir. Üstelik bu yeniden yapýlanmaIrak'ý oluþturan halklarýn özgür iradelerine göredeðil, iþgal altýnda ve iþgalci güçlerin yukarý-dan aþaðýya doðru zorlamasýyla biçimsel olarak gerçekleþtirilmiþtir. Geçen yüzyýlda birçok örneðinde olduðu gibi bu tür federatif yapýlarýnuzun süreli olmasý mümkün deðil. Bu biçimselve gevþek yapýlanma önümüzdeki dönemdeABD'nin küresel ve bölgesel stratejik çýkarlarý-na göre deðiþebilecek veya yeni bir yapýlan-maya dönüþebilecek bir potansiyel taþýyor.

Irak'ta ulusal, sýnýfsal, etnik, dinsel vekültürel çeliþkilerin önümüzdeki süreçte dedevam edeceði biliniyor. Zira bu çeliþkilerinhiçbiri yeni ve iþgalden dolayý ortaya çýkmýþdeðil. Her biri Irak'ýn kuruluþundan beri var olan ulusal ve sýnýfsal çeliþkilerdir. Daha geriyegitmeye gerek yok. Saddam dönemini hatýrlay-alým: Nüfusun çoðunluðu Þii olmasýna karþýn,

iktidarda Sünni azýnlýk vardý ve bu azýnlýk 

devlet ve toplum hayatýnda egemen konumday-dý. Kürtler ise, Irak'ýn kuruluþundan beri dýþlan-mýþ durumda ve sömürge statüsü yaþýyordu.Ayrýca Türkmenler ve Asuriler de azýnlýk hak-larýný yeterince kullanamýyordu. Saddam Irak'ýAraplaþtýrmak için her çareye baþvurmuþtu. Bunedenle 1967'de BAAS'ýn verdiði demokratik haklarý sürekli olarak kýsýtlamýþtý. Bu nedenleBAAS taraftarlarý ile Sünni Araplarýn dýþýndakalan ve ABD ile stratejik iþbirliði yapan baþtaKürtler ve Þiiler olmak üzere diðer etnik mil-liyetler þimdiki konumlarýný eskiye göre önemlibir kazaným olarak görüyorlar.

Saddam'ýn idamýna ve Bush'un yeni Irak  planýna raðmen ABD'ye karþý direniþ bütünhýzýyla sürüyor ve kýsa zamanda duracak gibi

de görünmüyor. Direniþi zayýflatmak için ABDtarafýndan da kýþkýrtýlan direniþçi gruplar arasýndaki çatýþmalar, direniþin en büyük zafiyetini oluþturuyor. Çünkü ABD direniþçigruplar arasýndaki çeliþkilerden yararlanýyor vebazý provakatif eylemlere giriþiyor. ABD'ninamacý, "bakýn ben olmazsam, Irak'ta iþler dahada karýþacak, iç savaþ çýkacak" þeklinde mesajvermek istiyor.

ABD'nin kendi devlet modelinden esin-lenerek gerçekleþtirmeye çalýþtýðý federatif yapýlanma Irak'ýn bölünmesinin de

önkoþullarýný yaratmýþ görünüyor. Bu baðlam-da, orta ve uzun vadede Irak'ýn 3 parçaya(Kürtler, Þiiler ve Sünniler) bölünme ihtimaliniartýk herkes kabul ediyor. Kürtler zaten kendifederasyonlarýný kurmuþ durumdalar. Þiiler iseönümüzdeki dönemde dini refleksle Ýran'labütünleþme çabalarýna hýz verebilirler. ÖnceleriABD'yi destekleyen Þiiler giderek Irak'ýn yöne-timi konusunda hem kendi aralarýnda, hem deABD ile iliþkilerinde bölünmeye baþladýlar.Kendilerini Irak'ýn asli sahipleri olarak görenÞiiler üzerinde Ýran'ýn etkisini sürdürmesiABD'yi ciddi olarak kaygýlandýrýyor. SünniAraplar, ya Þiilerle birlikte yaþamayý ya daBAAS geleneðine sahiplenerek eski konum-larýný kazanmaya çalýþacaklardýr. Bu aradaSünni direniþinin esas olarak BAAS Direniþiolduðu göz ardý edilmemelidir. Son zamanlardaher þeye karþýn BAAS döneminin aranýlýr halegelmesi ve ayrýca Saddam'ýn mahkemedeki veidam sehpasýndaki tutumu onlara güç vermek-tedir. Diðerlerinden daha örgütlü ve silahlý olanSünni güçler aslýnda BAAS kadrolarýndan

oluþuyor. Anayasa ile yasaklanmýþ olsa da,

Page 57: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 57/124

58

Kurtuluþ

Irak'ta en köklü geleneðe sahip siyasal bir akýmolan BAAS, bir þekilde varlýðýný sürdürüyor.(3)

Baðlantýsýzlýk politikasýný benimseyen,emperyalizme ve sömürgeciliðe karþý çýkanParti, Ýslamýn olumlu deðerlerinden yararlan-mayý ve sýnýf farklýlýklarýnýn üzerine çýkmayýamaçlayan bir siyasal çizgi geliþtirmeye çalýþtý.Katý disipline dayalý aþýrý merkeziyetçi bir yapýsý olan partide liderlik her zaman önemkazandý. Tek parti diktatörlüðüne, orduya veözel kuvvetlerden olan Muhafýz Birlikleri'nedayanan BAAS rejiminin asýl gücü, ulusal, din-sel ve etnik bölünmüþlükten kaynaklanýyor.Durumun farkýnda olan ABD Irak'ta iþlerisaðlama almadan, yani Irak'taki çýkarlarýnýgarantiye alacak düzeyde iþbirlikçi bir yönetim

oluþmadan askeri güçlerini çekmek istemiyor.Daha doðrusu baþlangýçtakinin aksine artýk çekilme sözünü hiç etmiyor ve uzun süre kalýcýolmak için yeni planlar yapýyor: Bunlardanbiri, Milli Güvenlik Konseyi(4) kurmasýdýr.Bu konseyle ABD her zaman inisiyatifi elindebulundurmaktadýr. Ýkincisi de, Irak'ta dünyada-ki en büyük ABD Büyükelçilik binasýný yap-masýdýr. 110 bin m2 büyüklük ile dünyada bir-inci olacak büyükelçilik, ayný zamanda her þeyiyle kendi kendine yeterli hale gelen bir askeri, idari ve siyasi kompleks biçiminde inþa

edilmektedir. Üçüncüsü de 21 bin yeni veseçkin askerin Baðdat ve çevresine yerleþtir-ilmesidir.

ABD'nin zaaflarýný gösteren Irak ÇalýþmaGrubu'nun hazýrladýðý Hamilton-Baker Raporu'nun açýklanmasýndan sonra Bush'unyönetim kadrosunu deðiþtirerek Irak poli-tikasýný revize etmesinin, Irak iþgali ve BOP'uniflasý olarak yorumlanmasý için henüz erkendir.Daha önceleri Afganistan için de yapýlan bu vebenzeri acele yorumlar, ABD'nin küresel strate- jilerinin yeterince kavranýlamamasýndan kay-naklanmaktadýr. Önümüzdeki dönemde Bush'unyerine Cumhuriyetçi bir baþkan gelse bile, bazýyanlarý revize edilerek ABD'nin bugünküOrtadoðu politikalarý ayný hýzla devam edecek-tir. Bu gerçeði deðiþtirecek tek þey, ancak Ortadoðu'da bölgesel bir devrimi tetikleyecek olan yeni bir devrim dalgasý veya bir bölgeselsavaþ olabilir.

Öte yandan bu aþamada ABD'nin Ýran veSuriye politikalarýný istediði gibi uygulamaktazorlandýðý da bir gerçektir. Bir ara, Irak için

Ýran'la bile görüþme imkanlarý arayan ABD,

Ýran'ýn uranyum zenginleþtirme çalýþmalarýndanvazgeçmemesi nedeniyle bunu askýya aldý.Þimdi de Irak'daki durumdan yararlanan Ýran'akarþý yaptýrýmlar uygulama yoluna gidiyor. Buaþamada ABD'nin önünde iki yol görünüyor:Ya her þeyi göze alarak Ýran'a saldýracak veIrak'ýn geleceðini de Ýran'la birlikte arayacak.Ya da Irak'ta iþleri saðlama almadan Ýran'acepheden bir saldýrýya giriþmeyecek. Ýran yöne-timini ambargo, BM yaptýrýmlarý ve havasaldýrýlarýyla çökertmeye çalýþacak.

Irak'taki federatif yapýnýn daðýlmasý, Irak'ýnbölünmesi ve parçalanmasý anlamýna gelecek-tir. Böyle bir durum ise, baþta Türkiye, Suriyeve Ýran'ý etkileyecektir. Bu üç devlet aslýndaKürdistan'ýn birer parçasýna sahip olduklarý için

Irak'ta Üniter bir yapý kurulmasýný istemiþler,fakat bunda baþarýlý olamamýþlardýr. Þimdi deIrak'ýn bölünmesine karþý tutum alacaklardýr.Kuþkusuz bu parçalanma esas olarak Kürtleriniþine yarayacak ve birleþik bir Kürdistan'ýnkurulmasýnýn önü açabilecektir. Bu nedenleönümüzdeki süreçte Güney Kürdistan'dakiKürtlerin Kürdistan'ýn diðer bölgeleriyle bütün-leþme refleksleri giderek artacaktýr. Bu da,Kürdistan'ýn diðer parçalarýndaki (Türkiye, Ýranve Suriye) egemen ulus ve devlet yönetimleriniderinden etkileyecektir.

Türkiye Irak'ta Üniter yapýlanmayý savun-muþ, bunun gerçekleþmeyeceði anlaþýldýktansonra da, federatif yapýnýn asli öðesi olarak Türkmenleri sokmaya çalýþmýþtýr. TürkmenlerinÞii ve ABD karþýtý olmalarý ve Türkiye'ye fazladestek olmamalarý bu planýn gerçekleþmesiniengellemiþtir. Fakat Musul-Kerkük sorununusürekli olarak gündemde tutmaya çalýþanTürkiye, bu yýlsonunda Kerkük'te yapýlacak olan ve sonucuyla Kürtleri kentin meþru sahibiyapacaðýna kesin gözüyle bakýlan Kerkük Referandumu'nu engellemeye çalýþmaktadýr.

8-Türkiye'nin ÝrredentizmiTarihte birçok örneði görüldüðü gibi bir 

devlet hangi tarihsel koþullar ve sýnýfsaltemeller üzerinde kurulmuþsa, sonraki geliþimi-ni de bu özellikler üzerinde sürdürmektedir. Bubaðlamda Türkiye'de devletin niteliðini, tarih-sel süreç içerisindeki dönüþümünü ve bugünkükarakterini irdelemek konumuzun dýþýndaolmakla birlikte T.C. Devleti'nin, bürokratik veaskeri niteliðini, egemen ulus, devlet ve toplum

iliþkilerini, Osmanlýdan devralýnan tarihsel

Page 58: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 58/124

59

Kurtuluþ

geleneklerini, Cumhuriyet dönemi boyuncadevam eden Ýrredentalist (bir devletin ken-disinin saydýðý topraklarý ulusal sýnýrlarý içinealmak istemesi) ve Fundementalist (kutsalkitabý kendilerine temel sayanlar) vb. poli-tikalarýný hatýrlamak yeterli olacaktýr.

Türkiye'nin egemen ulus ve devlet iliþki-lerinin somut biçimlere büründüðü siyasal planda dört temel refleksi vardýr: Bunlardanbiri Kürt sorunudur. Ýkincisi Ermeni sorunudur.Üçüncüsü Kýbrýs ve onunla ilgili Yunanistansorunudur. Dördüncüsü son yýllarda ön planaçýkan Musul-Kerkük sorunudur.

Musul-Kerkük sorununun ortaya çýkýþý bir hayli eskidir. Mondros Ateþkesi'nden beriMusul'un bir Kürt sorunu olduðunun bilincinde

olan Kemalist hareket Türkiye CumhuriyetiDevleti'nin kuruluþ sürecinde bunu Türk sorunu haline getirmiþtir. Aslýnda Kemalistler bu sorunu, Sevr Anlaþmasý'yla belirlenin veaslýnda Kürdistan'ýn yeni bir bölünmesiyleçizilen sýnýrlarý dikkate alarak genelde Kürtlerinve özel olarak da Türkmenlerin aleyhine olacak bir þekilde çözümlemiþtir. (Kemalist hareketinkendi konumunu güçlendirme çabalarýylaörtüþen bu tutumun gerekçelerini M. Kemal'inmeclisteki konuþmalarý ve Ýnönü'nünLozan'daki reflekslerinde görmek mümkündür.)

Gerek ortaya çýkýþý ve gerekse siyasal boyu-tu bakýmýndan Musul ve Kerkük Sorunugerçekte bir Kürt Sorunu'dur. Bu sorun ilk kezParis Barýþ Konferansý'nda Kürdistan'ýn sýnýr-larýnýn belirlenmesinde ve Sevr Antlaþmasý'ylaKürdistan'ýn bölünmesi sýrasýnda ortaya çýk-mýþtýr. Bu nedenle Musul sorunu, LozanAntlaþmasý görüþmelerinde tek anlaþmazlýk konusu olmuþ ve Konferans gündemindenayrýlarak/ertelenerek Ýngiltere ile KemalistHükümet arasýnda özel müzakerelerle çözüm-lenmiþtir. Bu baðlamda 1926 yýlýnda yapýlanTürkiye-Ýngiltere (Irak) Antlaþmasý, hemKürtlerin ve hem de Türkmenlerin aleyhine,fakat Araplarýn ve Ýngilizlerin lehine olacak þekilde imzalanmýþtýr.

Ancak, ulusal sorunlarý daima egemen ulusve devlet refleksiyle çözümleme alýþkanlýðýolan T.C., hem çifte standartçý politikalardan vehem de Ýrredendist yönelimlerdenvazgeçmemiþtir. Cumhuriyetin kuruluþundanberi Kürtlere karþý ulusal inkarcý ve asimilasy-oncu politikalarý sürdürmüþtür. Gelinen aþama-

da artýk kendisini her düzeyde sorunlarýn

sorunu olarak dayatmasýna karþýn, Kürt ulusalhareketine karþý devlet hala Sevr ve LozanSendromu'yla davranmaktadýr.

Öte yandan Kýbrýs'a benzer bir durumKerkük'te Türkmenler(5) üzerinden gerçek-leþtirilmeye çalýþýlmaktadýr. Kýbrýs'ta Dr.Küçük'e karþý Denktaþ'ý destekleyerek uygu-lanan "bölme ve yönetme" politikasý benzer bir biçimde Türkmenler üzerinde uygulanmayakonulmuþtur. Kürt sorunu bahane edilerek Türkmenler bölünmüþ ve bir kesimi Türkiye'yebaðlý bir topluluk haline getirilmiþtir. Gerek PKK'ye karþý sýnýr ötesi harekatlarýnda vegerekse Körfez Savaþý sonrasýnda oluþan güçdengeleri koþullarýnda Türkmenlerle kurulanirredentist iliþkilerle, Türkmenlerin bir bölümü

Türkiye'nin güdümüne sokulmuþtur.Irak'ýn iþgalinden sonra Türkmenler dahademokratik bir ortamda Kurultaylarýný yaparak gerçek temsilcilerini seçti. TürkmenCephesi'nin yeni yöneticileri Kürtlerle veAraplarla kardeþçe yaþama kararlýlýðýnýsürdürüyor. Ancak, Türkiye bazý Türkmen kes-imlerini Kürtlere karþý kýþkýrtýyor.Buradakiamaç, Irak'ýn sömürge yönetimi koþullarýndanyararlanarak bir Türkmen Özerk Bölgesi kur-mak ve böylelikle bölgede Türkiye'nin sözsahibi olmasýný saðlamaktýr. Bu amaçla,

Erbil'de bir Türkmen özel silahlý gücünün eðiti-mi ve donanýmý saðlanmýþtýr. Ayrýca bölgeyeçok sayýda özel kuvvetler elamaný yerleþtirilmiþve çok yönlü bir Türkleþtirme politikasý izlen-meye baþlanmýþtýr.

Irak'ýn iþgali sýrasýnda kendisinden bekle-nilen refleksi gösterememesi nedeniyleTürkiye'nin ABD ile iliþkileri zedelenmiþ, fakatþimdilerde yeni bir döneme girmiþtir. ÞimdiTürkiye kendi ulusal ve yayýlmacý politikalarýnýda dikkate alarak ABD ile pazarlýklara gir-iþmiþtir. Güney Kürdistan Federasyonu'nu taný-ma adýmlarý atmaya hazýrlanan Türkiye,PKK'nýn güneydeki konumu üzerine gerek ABD ve gerekse Barzani ile pazarlýklar yap-maktadýr.

Bu dönemde ortaya çýkan bazý olgular Türkiye açýsýndan da önem kazanmaktadýr.Bunlarýn baþýnda, PKK'nýn güneydeki varlýðýTürkiye için ciddi bir sorun olmaya devametmektedir. Türkiye onlarý yok etmeyi, olmazsaorada tutmayý ve kuzeye girmelerini engellem-eye çalýþmaktadýr. Yani hükümet ABD'nin

desteði ve iþbirliðiyle PKK'yý tasfiye etmeyi

Page 59: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 59/124

60

Kurtuluþ

amaçlamaktadýr.Ancak bunun o kadar kolay olmadýðýnýn

herkes farkýndadýr. Türkiye ne eskisi gibi sýnýr ötesi operasyonlar yapabilir, ne de toplumsalbir meþruiyet kazanmýþ olan PKK'yi yok ede-bilir. ABD ile kurulan Koordinatörlük bir iþeyaramamýþtýr. Tek yanlý ateþkes ilan eden PKK yeni bir barýþçýl yaklaþýmla somut çözüm öneri-leri sunmuþtur.

PKK artýk Güney Kürdistan Federe Devletitopraklarýnda barýnmaktadýr. Üstelik GüneyKürdistan hýzla ekonomik ve sosyal bir kalkýn-ma sürecine girerek Kürdistan'ýn diðer  parçalarýnýn ilgi odaðý olmaya baþlamýþtýr.Önümüzdeki süreçte birleþik ve büyük Kürdistan ideali bütün parçalarda yanký bula-

cak, dahasý PKK dahil, baðýmsýz bir Kürtdevletinin kuruluþuna hiçbir Kürt örgütü ilgisiz

kalamayacaktýr.Bu aþamada Türkiyeli sosyalistlerin unut-

mamasý gereken þudur: Ulusal, sýnýfsal, etnik,kültürel ve dinsel dinamikleriyle bir fay hattýoluþturan bu bölgede Kürtler, bölgesel bir devrimi tetikleyecek ve bütün dengeleri alt üstedebilecek bir fonksiyon üstlenebilme potan-siyeline sahiptir. Bu baðlamda Kürt özgürlük hareketiyle yapýlacak stratejik ittifak ve budoðrultudaki yeni örgüt ve mücadele biçimleribölgedeki devrim ve sosyalizm mücadelesindehayati bir önem taþýmaktadýr. Kapitalizme,emperyalizme, militarizme ve þovenizme karþýtutarlý bir mücadele perspektifi ve buna uygungüç ve eylem birlikleri geliþtirmek, enternasy-onal görevlerimizi sýnýf bilinçli bir duyarlýlýkla

yerine getirmek, önümüzdeki temel siyasalgörevlerimizi oluþturmaktadýr.

1-Bu arada, önemli bir enerji kaynaðý olan dünyadaki bor tuzlarýnýn %75 ine sahip bulunan Türkiye'dekibor kaynaklarý da AKP hükümeti tarafýndan özelleþtirme kapsamýnda Etibank'ýn bir ABD þirketine

satýþý yoluyla ABD'nin eline geçmek üzeredir.2-Her emperyalist devlet, iþgal ya da ilhak ettiði bir ülkede kendi devlet ve hükümet modelini uygulamak-

tadýr. Bu baðlamda Ýngilizler ile Fransýzlarýn Birinci Dünya Savaþý'ndan sonraki manda yönetim-lerinde uyguladýklarý modeller ile ABD'nin Ýkinci Dünya Savaþ'ýndan sonra uyguladýðý modeller,bu anlayýþtan kaynaklanmýþtýr 

3-BAAS üzerine birkaç þey söylemekte yarar var: Arap Sosyalist BAAS Partisi, tek bir sosyalist Araptoplumu oluþturmayý amaçlayan bir parti. Pek çok Arap ülkesinde kollarý olan BAAS Partisi,1943'denMiþel Eflak ve Salah el-Bitar tarafýndan Þam'da kuruldu. 1953'de Suriye SosyalistPartisi'yle gerçekleþtirilen birleþme sonucu Arap Sosyalist BAAS Partisi adýný aldý

4-ABD Irak hükümetine inisiyatif vermemek için adý Irak Milli Güvenlik Konseyi olacak bir kurum yarat-mýþtýr. Milli Güvenlik Konseyi, parlamentoda en az 10 sandalyesi olan partilerin temsilcileri yer almýþtýr. Konsey, "yeni hükümetin güvenlik ve ekonomik politikalarýný çizmek ve ülkenin milligüvenlik yönetimine, Bakanlar Kurulu ile birlikte etkin olmak" için kurulmuþtur 

5-27 Ocak 1970'de General Hasan el-Bekr'in devlet baþkanlýðý döneminde iktidardaki Baas PartisiTürkmenlere bazý kültürel haklar tanýmýþtýr. Irak Devrim Komuta Konseyi, ilkokullarda Türkmence

eðitimin yapýlmasýna, Türkmen yazar, þair ve edebiyatçýlarýna bir dernek altýnda toplanmasýna,Türkmence gazete ve dergilerin yayýnlanmasýna, Kerkük televizyonunda Türkmence program-larýn arttýrmasýna karar vermiþti. Bu kültürel haklar baðlamýnda ilk yýllarda Musul ve Kerkük böl-gesinde Türkçe eðitim yapan 48 okul açýlmýþ ve Türkmenler kültürel haklardan en geniþ bir þek-ilde yararlanmýþtý. Ancak Saddam Hüseyin döneminde Kürtlerle birlikte Türkmenler de çeþitlibaskýlara maruz kaldý ve kazanýlmýþ haklarý ellerinden alýndý. Körfez savaþýndan sonra ise,Kuzey Irak'ta kurulan Kürt Özerk Bölgesi'nde Türkmenler yeniden daha demokratik bir ortamasahip oldu.

* * *

Page 60: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 60/124

61

Kurtuluþ

"Gerçek müminler, gerçeklerin inançlarýna

uymadýðýný gördüklerinde gözlerini kapar ve

daha sýký dua ederler." (Naomi Klein)

Yeni Bir Dönem Analizi ZorunludurLenin'in söylediði gibi, pazar kavgasýn-

da, emperyalistler arasý barýþçý bir pay-laþým döneminin ardýndan, savaþçý biçim-lerin tekrar gündeme geldiði bir tarihselkesitte yaþýyoruz. Pazarlarýn paylaþýlmasýkavgasý, eskisi gibi yine dünya savaþlarýþekline varacak mýdýr? Bugünden bir þeysöylemek mümkün deðil. Ama,Yugoslavya, Afganistan saldýrýlarýyla hýzkazanan, Irak'ýn iþgaliyle, diðer kapitalist

devletlerle birlikte tesis ettiði eski dünyanizamýný hiçe sayan ABD'nin yaptýðý ham-leler barýþçýl paylaþým biçiminin geridekaldýðýnýn iþaretleridir.

Son 15 yýl içerisinde cereyan eden tümsavaþlar emperyalistlerarasý pazar kav-gasýnýn sonuçlarý. Yugoslavya'da mil-liyetçiliði kýþkýrtarak halklar birbirinekýrdýrýldý, ardýndan emperyalist müdahal-eye giriþildi. Kafkasya'da, halklararasý düþ-manlýk tohumlarý ekmek ya da siyasalistikrarsýzlýk yaratacak her türlü unsuru

“ABD DahaDerine Doðru

Kazmaya DevamEdecektir!”

Erdal Kara

      d     o     s     y     a

     o     r      t     a      d     o      ð

     u

Page 61: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 61/124

62

Kurtuluþ

kullanmak suretiyle, burjuva kozmopolitizminin"içiþlerine karýþmama" ilkesini ayaklar altýnaalýnarak sonuç alýnmaya çalýþýldý. Afganistan veIrak'ta, sudan bir bahane yaratýlarak, emperyal-

ist açýk iþgale giriþildi. Gürcistan veVenezuella'da, iþbirlikçiler palazlandýrýlarak,geniþ yýðýnlar kýþkýrtýldý, sözde "despotik"rejimlere karþý "demokrasi" kartý masayasürüldü. Filistin'de, seçimlerden baþarýyla çýkanHamas "terörist" ilan edilerek iç karýþýklýk yaratýlmaya çalýþýldý. Lübnan'da, Hariri süikastýbahane edilerek Suriye'nin etkinliðine son ver-ilmesinin ardýndan Ýsrail bombardýmanýyla ülkeyerle bir edildi.

Bütün bu örnekler, emperyalistler arasý pazar kavgasýnýn artýk barýþçýl biçimler altýnda

sürdürülmediðini, emperyalistlerin pazarlarýsavaþçýl biçimler altýnda paylaþmaya giriþtiðini,deyim yerindeyse, çaða özgün biçimler altýndaüçüncü -kimilerine göre dördüncü- paylaþýmsavaþýnýn cereyan ettiðini açýk bir biçimdeortaya koyuyor.

Bu yeni dönem her þeyden önce emperyal-izme karþý mücadelenin önemini arttýrýyor. Buönemin artmasýna paralel olarak, her ulusunburjuvazisi paylaþým kavgasýnda yer alabilmek için saldýrgan bir çizgi izliyor, bu geliþme küre-

selleþme ideologlarýnýn iddialarýnýn tam tersinemilliyetçiliðin azgýnlaþmasýna neden oluyor.Emperyalizme karþý kavganýn kendi ülkesininburjuvazisine ve onun ideolojik silahý olan ege-men milliyetçiliðe karþý kavgayla birleþtirilmesidaha fazla önem kazanýyor. Bir bakýma dünyasosyalist hareketi I. Paylaþým Savaþý'nda olduðugibi, enternasyonalizm ve sosyal þovenizmkutuplarýnda ayrýþýyor.

Dünya Ýmparatoru ABDBugün dünya emperyalist sistemi, Avrupa

ve Asya'daki emperyal rakiplerini diplomatik þantaj baþta olmak üzere bir dizi tedbire baþvu-rarak kendisine tabi kýlan, emperyal ülkeler dýþýndaki ülkeleri ise, Irak ve Afganistan'dasavaþlar, Kolombiya'da askeri varlýðý,Venezuella ve Küba'ya uyguladýðý ekonomik sýnýrlamalar ve Kuzey Kore'ye yönelik uygu-ladýðý kitlesel imha silahlarý tehdidi ile fethetmemücadelesine giriþmiþ olan ABD emperyalizmitarafýndan kontrol ediliyor. ABD dünyaekonomisi içindeki jeo-stratejik konumunu, pet-

role, dolara ve askeri güce dayalý egemenliðini

güçlendirmeye çalýþýyor. Ama bu gerçek bir baþka gerçekle paralel gidiyor. ABD ekonomisidurgunluða doðru ilerliyor.

Diðer emperyalist güçlerin 20-25 yýl içinde

ABD emperyalizmini yakalayacaðý ve ulus-lararasý emperyalist hiyerarþide ABD'ninvarolan konumlanýþýný sürdürmeyeceðiöngörülüyor. Birçok analist 21. yüzyýlýn ilk çeyreðinin sonlarýna doðru dünyanýnmerkezinin Uzak-Doðu olacaðýný iddia ediyor.Çin'in yaklaþýk % 10'larda seyreden yýllýk büyüme hýzý bunun önemli göstergelerindenbiri. Dolarýn rezerv para oluþunun avantajýnýkullanan ABD'nin, 550 milyar dolar civarýndaolan dýþ ticaret açýðýn büyük kýsmý, her yýlJaponya, Çin ve Avrupa'ya yaklaþýk 100'er mil-

yar dolar borçlanarak karþýlanýyor. Bu ülkelerinmerkez bankalarý ABD devlet tahvilleri ile dol-muþ durumda. Nasýl 20. yüzyýlýn baþýnda erkensanayileþen Ýngiltere emperyalist hiyerarþide altbasamaklara düþmek zorunda kaldýysa, kar oranlarýnýn eðilimsel düþme yasasýnýn bir gereðiolarak, erken yükselen gücün erken düþüþegeçmesi kuralý bu kez de ABD'yi emperyalisthiyerarþide alt basamaklara düþmenin eþiðinegetirmiþtir.

Wallerstein'in söylediði gibi, "ABD'nin

dünya sistemi içindeki düþüþü konjonktüreldeðil yapýsaldýr. Bu düþüþ tersine çevrilemez."Bu düþüþün en önemli nedenlerinden birisi

ekonomiktir. ABD'nin Avrupa ve Japonyakarþýsýnda 1945'deki gibi bir ekonomik üstün-lüðü yok. Bugün Avrupa, Japonya/Uzak Asyaaraþtýrma geliþtirme, ulaþýlabilir sermaye veinsani vasýflar açýsýndan ABD ile rekabet ede-bilecek düzeyde ulaþmýþ durumda. ABD'nin,

 petrolün dolara endeksli olmasýndan kay-naklanan parasal avantajý da tehlike altýnda vemuhtemelen bu avantaj da belli bir süre içinde

sona erecek gibi görünüyor. ABD diðer emperyalist/kapitalist ülkelere göre tartýþýlmazbir askeri üstünlüðü sahip. Ancak bu üstünlük,sermayeyi ve teknolojik yenilenmeyi üretkensermaye alanýnýn dýþýna çektiði için uzun vad-ede ekonomik alanda dezavantaja dönüþme

 potansiyeli taþýyor. 1990'larýn sonralarýndanitibaren durgunluk içinde bulunan dünyaekonomisinin ilk ataðýnda diðer emperyalistülkelerin ekonomik iþletmelerinin muhtemelendaha baþarýlý olacaðý öngörülüyor. ABD yak-

laþýk çeyrek asýrdýr sürmekte olan ekonomik 

Page 62: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 62/124

63

Kurtuluþ

düþüþünü kültürel ve politik araçlarla frenlem-eye çalýþýyor.

Esas olarak üretken yatýrýmlara dayan-mayan, sermayenin organik bileþiminin çok 

yüksek olduðu bu ABD askeri-sanayi kom- peksi, Keynesyen politikanýn içine girdiði kriz-den en çok etkilenen sökterlerin baþýnda geliy-ordu. Neo-liberal politikalarla birlikte bu sektör yeniden yapýlandýrýldý. Carter Doktrini buamaçla ortaya atýldý. Bu doktrin, petrol bölge veyollarýna yönelik tehdit karþýsýnda ABD'ninsavaþa girmesi esasýna dayanýyordu.

Düþüse neden olan yapýsal sorunlarýn farkýn-da olan ABD seçkinleri, ABD'nin askeri gücünedayanarak muhtemel rakipleri engelleyebile-ceðini gördüler. Bu yaklaþým askeri gücün

devamlý büyütülmesini ve kullanýlmasýný zorun-lu kýlýyordu.

'90'lar ABD'ye tek kutuplu bir dünya kurmaimkaný verdi. Baba Bush Birinci Körfezsavaþýný baþlattý. Carter Doktrini hayat alanýbuluyordu. Clinton'un ilk baþkanlýk dönemindesilikleþen bu dýþ politika çizgisi, Clinton'unikinci dönemine egemen oldu. Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasýndaki fark silikleþti.Clinton'un dýþiþleri bakanlarýndan MadelineAlbright, "asla kullanamayacaksak, dünyanýn

en güçlü ordusuna sahip olmanýn anlamý ne?"diye soruyordu.1997 yýlýnda, Dick Cheney, Jeb Bush, Paul

Wolfowitz, Elliot Abrams, Lewis Libby, DonaldRumsfeld, Eliot A. Cohen gibi Neo-Conlarýniçinde yer aldýðý düþünce kuruluþu "YeniAmerikan Yüzyýlý Projesi"ni þekillendirdi. Dick Cheney'in sözleriyle bu proje "eneji güvenliðinidýþ politika ve ticaretin ilk maddesi" yapacaktý.

"Yeni Amerikan Yüzyýlý Projesi" 11 Eylül'lehayat alaný buldu. ABD'nin dýþ politika çizgisibelirginleþiyordu. ABD dünya hegemonyasý

 peþinde koþmakla yetinmeyecek dünya impara-torluðu rolüne soyunacaktý.

Bu role soyunan ABD Afganistan'ýn iþgalinegiriþti. ABD petrol þirketi Unocol Cop'un eskibir çalýþaný olan Hamit Karzai AfganistanDevlet Baþkanlýðýna getirildi. Böylece Hazar 

 petrol havzasýnda bir köprü baþý tutulmuþ oldu.1986'da ABD 1/3 oranýnda dýþ petrole

baðýmlýydý. Bu oran bugün % 55'e çýktý.2010'da % 58'e, 2020'de % 65'e, 2025'de de %68'e çýkacaðý öngörülüyor. Petrol üreticisi Ýran,

Irak, Suudi Arabistan, Bahreyn, Kuveyt ve

Arap Emirliklerinin yer aldýðý körfez bölgesidünya petrol rezervlerinin % 66, gaz rezerv-lerinin ise % 35'ine sahip. Günlük petrol tüketi-mi 80 milyon varil olan ABD, ihtiyacýnýn dörtte

birini Körfez ülkelerinden karþýlýyor. 2020'de115 milyon varile ulaþacak olan tüketimindeKörfez'in payý artacak. Bu gerçek ABD'ninIrak'a yönelik iþgalinin önemli nedenlerindenbirisini oluþturuyor.

Afganistan'ýn ardýndan, uluslararasýterörizme destek verdiði ve kitle imha silahlarý-na sahip olduðu gerekçesi ile Irak'ýn iþgal edil-di. ABD imparatorluk yolunda ilerliyordu.Ýþgalin ardýndan Bush, Ýran, Suriye ve KuzeyKore'yi þer ekseni ilan etti. Sýra Suriye ve Ýran'-daydý.

Kýsa sürede Irak'ta istikrar saðlanacak, bölgeülkeleri tehdit, þantaj, iç karýþýklýk çýkarma vb.her türlü yola baþvururak rejim deðiþikliðinezorlanacak, bu yöntemlerle sonuç alýnamazsaaskeri zor uygulanacak, imparatorluk tacýOrtadoðu'ya dikilecekti. BOP'un yol haritasýbuydu. Ýki faktör planý bozdu. Irak direniþininvarlýðý ve bölge ülkelerinde gerçekleþen seçim-ler. Mýsýr, Lübnan ve Filistin seçimlerindenÝslami hareketler güçlenerek çýkarken, Irak'taABD'nin tercihi Allawi % 14 oy aldý. Çoðunluk 

Þii ittifakýndaydý. Ýran'da muhafazakarlar güçlenirken, Ahmedinecad büyük bir popülariteelde etti. Ýþgalden üç yýl sonra BOP uygulana-maz hale gelmekle kalmamýþ, bölgesel bir savaþolasýlýðý da gündeme gelmiþti. ABD seçkinleriüç yýl önce böyle bir olasýlýðý akýllarýndan bilegeçirmiyorlardý. Karamsar senaryolar vardýkuþkusuz. Besbelli ki, kimse onlara itibar etmemiþti.

Ýþgalden Bugüne Irak "Washington tek taraflý müdahale eder,

caniler, kabile reisleri ve etnik savaþ aðalarý itti-fakýna dayalý yeni bir kukla rejim atar; kendiçokuluslu þirketleri için büyük yeniden yapý-landýrma projelerini gaspeder; tüm stratejik kaynaklar ve ulaþým yollarý üzerindeki denetimiele geçirir ve sonra yeni iþbirlikçi rejime polis-lik yapmak, pisliði temizlemek ve insaniyardýmý finanse etmek üzere Avrupa'yý çaðýrýr."(James Petras)

ABD Irak'ta Neyi Baþardý?

Rakamlarýn dili yalýndýr. 100 milyar dolar 

Page 63: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 63/124

64

Kurtuluþ

olacaðý hesaplanan iþgalin maliyeti, dolaylý har-camalarla birlikte bugün 2 trilyon dolarý geçti.Sadece bu gösterge bile baþarýsýzlýðýn kanýtýdýr.

Ýþgal öncesinde Neo-Conlarýn cebinde iki

 plan vardý. Ýlki, Ýsrail'in de desteklediði Irak'ýnbölünmesi planý. Eski devlet aygýtýnýn tasfiyeedilerek sýfýrdan bir devlet aygýtýnýn yaratýldýðý,küçük bir ordu, Ýsrail'le dostluk iliþkileri olantarafsýz bir devlet, bir çeþit Arap Ýsviçresiydibu. Ýþgalciler çiçeklerle karþýlanacak, kýsazamanda istikrar saðlanacaktý. Hayal buydu.Ýþbirlikçi Çelebi bu planýn hararetlisavunucusuydu.

Ýþgalin ilk aylarýnda uygulandý plan. Orduve polis daðýtýldý, sýfýrdan yeni bir devletaygýtýnýn kurulmasýna giriþildi. Ama direniþin

varlýðý planýn uygulanmasýný imkansýz kýldý. Busýrada Saddam yakalandý. Kendi laflarýna aþýk-týlar. Direniþin önderliðini Saddam'ýn yaptýðýnýsanýyorlardý. Direniþin hýz keseceði beklentisinegirdiler. Aslýnda, Saddam'ýn elinde az bir parave bir çukurda yakalanmýþ olmasý, bu iddiayýyalanlýyordu. Ama beklediler. Lakin direniþhýzýný kesmedi. ABD kayýplarý arttý. Bununüzerine bu planý kaldýrýp attýlar. Ýkincisini uygu-lamaya giriþtiler. Önce Çelebi tasfiye edildi.Felluce direniþinin bastýrýlmasýndan ardýndan

yeni planý uygulamaya giriþtiler. Eski BAAS'çýgenerallerle uzlaþýp, Ordunun yeniden yapýlan-masý görevini onlara verdiler. Kendileri dehalkýn Bremer duvarlarý dediði güvenlik duvar-larýnýn içine çekilerek canlarýnýn derdinedüþtüler. Ama bu plan da sorun çýkardý. EskiBAAS unsurlarýnýn kullanýlmasýna itirazý vardýÞiilerin. Ordunun yapýlanmasýnda böyle bir yönelime girilmesi, seçimlerden baþarýyla çýkanDava Partisi ve Sadr yandaþlarýnýn zatenvarolan milis güçlerini arttýrmalarýna, zamaniçinde de özellikle El Kaide'nin sivillere yönelik 

eylemlerinin yarattýðý tepkiyi gerekçe göster-erek paramiliter eylemlere giriþmeleri sonucunudoðurdu. Daha önce ABD iþgaline karþý

 Necef'te ayaklanma gerçekleþtiren, Fellucedireniþi sýrasýnda Baðdat'ýn Sadr semtindedayanýþma kampanyalarý örgütleyen, ABD'ninbastýrmaya gücünün yetmediði MehdiOrdusu'nun lideri Sadr, mezhepler arasý çatýþ-manýn kesinlikle bir parçasý olmayacaklarýnýýsrarla vurgulasa da, süreç ister istemez onlarýda çatýþmanýn tarafý olmaya sürüklüyordu.

Geçtiðimiz günlerde Saddam'ýn idamýnda

bulunduðunun iddia edilmesi üzerine bununABD'nin Mehdi Ordusu'nun itibarýný zedelemek için uydurduðu bir yalan olduðunu ilan edenSadr'ýn açýklamalarý, bu gücün mezhepler arasý

çatýþmanýn bir unsuru olmamak için direndiðinigösteriyor. Irak'ta bugün hergün onlarca kiþininöldüðü sivillere yönelik bombalamalar gerçek-leþtiriliyor. Henüz cepheleri netleþmiþ bir içsavaþtan söz etmek olanaklý deðilse de, Irak'ýnadým adým bu yöne doðru ilerlediðine kuþkuyok. Sonuçta ABD ikinci planýný da uygulamaolanaðýndan yoksun kaldý.

Wolfowitz, Feith ve Rumsfeld tarafýndankurulan Özel Planlar Bürosu'ndaki gayri resmidanýþmanlarýn ürettikleri yalanlardan birisiIrak'ýn uluslararasý teröristlere yardým ettiði,

Irak'ta El Kaide'nin yuvalandýðý iddiasýydý.Ýþgalle birlikte ortaya çýktý ki, Irak'ta ElKaide'nin izi bile yoktu. Bugün ise direniþhareketinin çirkin yüzü El Kaide, Irak'ýngerçeðidir. Ýþgal olmayaný var etmiþtir Irak'ta.

ABD petrol kuyularý üzerinde hakimiyetkurmak istiyordu. Bugün Irak'ýn petrol üretimiSaddam döneminin gerisine düþmüþ vaziyetteve petrol kuyularý hergün bombalanýyor.

Diðer hedef kýsa sürede istikrarlý bir yönetimkurmaktý. Yani Allawi'nin kilit rolde olacaðý bir 

devlet yapýlanmasý. Ne yazýk ki seçimlerdeAllawi % 14 oy aldý. Þii ittifakýný oluþturangüçler, Ýslam Devrimi Yüksek Konseyi, DavaPartisi ve Sadr yandaþlarý ise zaferle çýktýlar seçimden. Sadr'ýn seçimlerde kazandýðý baþarýABD için tam bir hayal kýrýklýðýydý. % 20civarýnda oy alan Sünnilerin durumu daha dadüþündürücüydü. Seçilen Sünni temsilcilerinçoðunun arkasýnda Irak direniþ hareketibulunuyordu. Kýsa bir zaman sonra Sünniler veSadr yandaþlarý ABD'nin Irak'ý terketmesi içinbelli bir takvim verilmesini isteyerek parlamen-

toyu boykot etmeye baþladýlar. Seçimlerinardýndan hükümetin oluþturulmasýnýn da aylar aldýðý hatýrlanacak olursa, istikrardan deðilfiyaskodan söz edilebilirdi.

Ya Irak'ýn yeniden inþasý... Yeniden inþadenince anlaþýlmasý gereken Irak ekonomisininuluslararasý neo-liberal politikaya entegrasy-onuydu. Kamu iþletmelerinin özelleþtirilmesibunun ilk maddesiydi. Bremer emir üstüne emir yayýmladý. Emirler neo-liberal politikanýn vahþiyüzünü gösteriyordu. "Irak'ýn 200 devlet teþeb-

büsünün özelleþtirilmesi, Irak'taki tüm yatýrým-

Page 64: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 64/124

65

Kurtuluþ

larýn % 100 yabancýlar tarafýndanyönetilebilmesi ve tüm gelirlerin vergiden muaf tutulmasý" bu emirlerden biriydi. Bir baþkaemir, "yabancý yatýrýmcýlara Irak yasalarýndan

tam muafiyet imtiyazý" veriyordu. Uluslararasýtekeller için yaratýlan bütün kolaylýklara raðmenözelleþtirme kampanyasý yürümedi. SermayeIrak'ý güvenli bulmuyor, yok pahasýna satýlmayaçalýþýlan iþletmeleri almýyordu. Bu iþletmelerinbüyük çoðunluðu bugün günde sadece bir kaçsaat çalýþýyor. Niçin böyle olduðunu bir kamuyöneticisi çok güzel açýklýyordu: "hiç kimsekamu sektörünün yararýný kabul etmiyor."Bugün Irak'ýn kamu iþletmeleri çürürken,geçmiþte Irak'ta üretilen tüm ürünler ithalediliyor. Ýþgalciler Irak ekonomisini tam bir 

yýkým içerisine sürüklediler.Irak'taki ulusalcýlýðýn mimarý, kendisini pan-

Arap ve devrimci olarak niteleyen Abdul KerimKasým, 1958'de bir darbeyle monarþiyi yýkarak iktidara gelmiþti. Sovyetler Birliði ile dostluk iliþkilerini geliþtiren ve petrol endüstrisinin bir kýsmýný ulusallaþtýran Abdul Kasým'ýn iktidarýna1963 yýlýnda BAAS darbesiyle son verildi. Irak Komünist Partisi'nin sað kanadýnýn desteklediðidarbenin hedeflerinden en önemlisi, güçlenen veliderliðini Halid Ahmet Zeki'nin yaptýðý, halk 

savaþýný baþlatmayý ve Kürt hareketi ile ittifak içinde ulusalcý iktidarý devirip sosyalizmi kur-mayý amaçlayan Irak Komünist Partisi'nin solkanadýnýn tasfiyesiydi. Darbenin ardýndanBAAS'çýlar Komünist Parti'nin darbeyidestekleyen sað kanadýný da ezdiler. 1970'lerdeIrak Komünist Partisi tekrar güçlendi. Hattaülkenin en kitlesel siyasal partisi haline geldi.Ancak Sovyetler Birliði'nin "barýþ içinde birara-da yaþama politikasý"nýn gereði olarak BAAS'lauzlaþma yoluna gitti. 1979'da BAAS'ýn saðkanadýnda yer alan Saddam Hüseyin, Irak 

Komünist Partisi'nin merkez kanadýnýn dadesteðini alarak iktidarý ele geçirdi. DarbeyeBAAS'ýn ve Komünist Partisi'nin sol kanatlarýkarþý çýktý. Saddam iki gücü de bastýrdýktansonra, darbeyi destekleyen Komünist partisininsað kanadýný da ezdi. (*) Ardýndan da iktidarýboyunca Kürtlerin üzerinden baský ve zulmüeksik etmedi. BAAS ulusalcýlýðý Saddam'la bir-likte tam anlamýyla gerici ve þoven bir niteliðekavuþtu. Saddam'ýn iktidardan devrilmiþ olmasýdemokratik temellerde bir ulusalcýlýðýn geliþe-

bilmesinin önündeki önemli bir bariyerin

ortadan kalkmasý anlamýna gelir. Devlet katýndaörgütlenmiþ gerici ve þoven ulusalcýlýk tekelininortadan kalkmasý, demokratik bir ulusalcýlýðýngeliþebilmesine olanak verir. Ýþgalle birlikte

Arap ulusçuluðu Irak siyaset sahnesininvazgeçilmez bir unsuru olmuþtur. Bu ulusal-cýlýðýn hangi yöne doðru evrileceðini bugündenkestirebilmek mümkün deðildir.(**)

ABD'nin Irak'ta baþarýlý olduðunu söyleye-bileceðimiz tek alan Kürtlerle iliþkileri.Ortadoðu'nun baský, asimilasyon, þiddet vekatliamlara tabi tutulmuþ halký Kürtler çok uzunyýllar boyunca kendi kaderlerini özgürge tayinetme olanaðýna kavuþamadýlar. Bu gerçek ABD'nin Ortadoðu'yu iþgalinin arifesinde, Irak Kürdistaný'ndaki KDP ve KYP önderliklerinin

Irak Kürtlerini ABD iþgalinin Kürtlerin kendikaderini tayin hakký için çok geniþ imkanlar yarattýðýna ikna etmesini mümkün kýlmýþtýr.(***)

Ýþbirlikçi bir politik çizgi izleyerek ABDemperyalistlerini Irak'a davet eden KYP veKDP önderlikleri çizgilerini ýsrarla sürdürüyor-lar. ABD bugün bu önderliklerinin desteðiolmadan bir gün bile Irak'ta kalamaz. KYP veKDP önderliklerinin izlediði bu çizgiOrtadoðu'da halklar arasýndaki düþmanlýðý

geliþtiriyor. Bugün açýkça görünmeyen bugerçeklik, ABD'nin Irak'ý terkettiði koþullar altýnda net bir þekilde ortaya çýkacaktýr.

Ýþgalin ardýndan gündeme gelen önemli pro- jelerden biri Musul/Kerkük-Hayfa petrol boruhattýdýr. Ýsrail ile Kürt yönetimi arasýnda bu pro-

 jeyle ilgili pazarlýklar sürmektedir. Fýrat/Dicle-Ürdün-Hafya su hattý projesi de görüþmemasasýnda bulunuyor. Ayrýca Ýsrail Kürt bölge-sine ekonomik yatýrýmlar yapýyor. Ýsrail ile Kürtyönetimi arasýnda askeri alanda da iliþkiler sürmekte, permergelerin eðitimi Ýsrail'li askeri

uzmanlarca gerçekleþtirilmekte. Bu geliþmeler Kürt yönetiminin geleceðini ABD-Ýsrail ittifaký-na baðladýðýný ortaya koyuyor.

Seçimlerde Ýslamcý bir Kürt partisininoylarýný katladýðý da belirtilmelidir. ABD Irak'takalmaya devam ettikçe bu eðilim güçlenecektir.

Sonuç olarak, Kürtlerle iliþkileri dýþarýdatutulursa, ABD Irak'ta baþarýlý olamadý.BAAS'ýn tasfiyesi bir kenara konuldu, Irak'taolmayan El-Kaide hortladý, petrol kuyularýbombalanmaktan delip deþik halde, býrakýn

yeniden inþanýn gerçekleþtirmesini, þehirlere

Page 65: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 65/124

66

Kurtuluþ

yeterli su ve elektrik bile verilemiyor, siyasalistikrar yok, bölgede Ýran'ýn etkinliði arttý, Arapulusalcýlýðý Irak siyaset sahnesinin ayrýlmaz bir 

 parçasý haline geldi.

Ýþgalin hemen ardýndan "neden yaðma veyýkým?" diye soranlara Rumsfeld "Nedenolmasýn" diye yanýt veriyordu: "Biz kazandýk!Onlar kaybetti!"

Rumsfeld bu lafý ettikten bir kaç yýl sonragünah keçisi ilan edildi ve istifa etti.

Yýldýzý Parlayan ÝranÝþgalinden önce Ýran'da reformcu bir 

Cumhurbaþkaný ile güçlü bir muhalefet vardý.Petrol fiyatlarýndan ötürü Ýran ekonomisi zor durumdaydý. Konvansiyonel silahlarýný

geliþtirme ve nükleer silah elde edinmek istesede varolan silahlanma programýna bu kadar hýzkazandýrmamýþtý. Daha da önemlisi tecritedilmiþ bir ülke halindeydi. Ýþgalin dördüncüyýlýnda manzara nedir?

Ýran'daki anti-amerikancý hava güçlendi.Mollalar reformcu cumhurbaþkanýný alaþaðý etti,Ahmedinecad açýk ara iktidara geldi ve radikalçýkýþlarýyla popülarite kazandý.

Savaþtan önce petrolün varili 50 dolarýnaltýndaydý. Ýran ekonomisi belini doðrultamýy-

ordu. Þimdi petrolün varili 60 dolar. Ýranekonomisi iyi günlerini yaþýyor.Mollalar Ýsrail'in '80'lerin baþýnda Osirak 

nükleer tesislerini yerle bir ettiðini unutmuþdeðillerdi. Ayný durumla karþýlaþmamak için bir silahlanma programý uyguluyorlardý. ABD'ninburunlarýnýn dibine gelmesiyle konvansiyonelve nükleer silah programlarýna hýz verdiler.Ýsrail 2005 yýlýnýn Nisan ayýnda Ýran'a karþýyürütülecek bir askeri harekat için silah stok-larýný tamamladý. Bu doðrultuda ABD'den 100adet GBU-28 Buster-Bunker füzesi aldý.

 Nükleer baþlýk takýlabilen bu silahlar iki metre-lik duvarý delerek topraðýn altýnda patlamayeteneðine sahip. Ýran geçtiðimiz yýl Peygamber II tatbikatýnda yeni füze denemeleri yaptý.Askeri gözlemcilere göre Ýran'ýn füze den-emelerinin gösterdiði þu: Ýran caydýrýcý silahlarasahip. Mollalar uzun zamandýr nükleer enerjiarayýþýnda. Bu arayýþýn nükleer silah yapmaniyeti taþýdýðýndan da kuþku duyulamaz. ABDve Ýsrail tehdidi altýndaki Ýran nükleer silahsahibi olarak kendini güvende hissedebilir.

Ýran'ýn nükleer programýný engellemek isteyen

ABD, Ýran'ýn nükleer silah edinme duygusunugüçlendirmiþtir. Ý

Irak Þiileri Irak-Ýran savaþýnda Irak Sünnileri ile birlikte Ýran'a karþý savaþtýlar.

Bunun temel nedeni, BAAS ulusçuluðu Saddamdöneminde gerici ve þoven bir niteliðe bürün-müþ de olsa Irak'ta BAAS'ýn yarattýðý Araplýk bilinciydi. Irak Þiilerinin en büyük otoritesisayýlan Sistani Farsi ancak, Irak Þiilerinin çok büyük bir çoðunluðu Arap. Sanýldýðýnýn aksineIrak ile Ýran Þiileri arasýnda geçmiþten bugünegelen yakýn baðlar bulunmuyor. Ancak ABD'nin Irak'ý iþgali durumu deðiþtirdi. Ýþgalinbaþarýsýzlýðý ve ABD'nin kalýcý olduðununanlaþýlmasý Þiilerin yüzlerini Ýran'a dönmelerineneden oldu. Böylelikle Ýran, Irak'ta etkili olma

olanaðý buldu. Ýran'ýn etkisinin artmasý Irak'lasýnýrlý kalmadý. Ahmedinecad'ýn Ýsrail veAmerika karþýtý söylemi, Filistin davasýna sahipçýkmasý bütün Ortadoðu ülkelerinde Ýran'ayönelik bir sempati yarattý. Son iki yýl içindegerçekleþen seçimler bunu gösteriyor. Arafat'ýdevreden çýkarmak için ABD'nin baskýsýylayapýlan Filistin seçimlerinde Hamas birinci

 parti oldu. Lübnan'da Hizbullah gücününeredeyse ikiye katladý. Mýsýr'da Hizbullah'ýn

 paralelindeki Müslüman Kardeþler oylarýný beþ

katýna çýkardý. Batý Þeria'ya komþu ve nüfusu-nun % 70'i Filistin kökenli olan Ürdün'de deMüslüman Kardeþler güçlendi. Suudi Arabistan,Katar, Kuveyt, Körfez Emirlikleri'nde de benzer geliþmeler yaþandý. ABD'nin yorumuna göreOrtadoðu'daki Ýslami direniþ ve halk hareketleriÝran'ýn güvenlik hinterlandýný oluþturuyor. ABDiþgali bu hinterlandý dört yýl öncesine göregüçlendirdi.

Chomsky bir kaç yýl önce, "ABD Ýran'ýnüzerinde etkili olduðu bir Þii hilalinin doðuþunuengellemek için nükleer silah kullanmaktan

çekinmez" diyordu. Bugün manzara nedir?Irak'ta Þiilerin etkinliði arttý, Lübnan'ýn en etkiligücünü oluþturan, Ýsrail saldýrýsýný püskürtmebaþarýsýný gösteren Hizbullah bileði bükülemezhale geldi, Suudi Arabistan'ýn petrol rezevr-lerinin olduðu Þiilerin yaþadýðý bölgesindegüçlü bir Þii muhalefet þekilleniyor, Suriye'dezaten Þiiliðin bir kolu olan Alevilerin iktidardaolduðu bir yönetim var. Ürdün'de de azýmsan-mayacak sayýda Þii bulunuyor. Tacikistan,Kýrgýzistan, Türkmenistan, bu ülkelerde de çok 

sayýda Þii var. Yaklaþýk olarak 800 milyon

Page 66: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 66/124

67

Kurtuluþ

Þiinin yaþadýðý bu bölgede Ýran'ýn yýldýzý parlýy-or.

Bir de buna Ýran ile Rusya arasýnda geliþeniliþkileri ekleyelim. Hazar ile Körfez bölgesi

dünya petrol rezervlerinin % 75'i sahip. Ýran'ýnRusya ile geliþen iliþkileri Hazar petrollerininÝran üzerinden geçme olasýlýðýný arttýrýyor. Buolasýlýk gerçekleþirse Ýran'ýn bölgedeki önemidaha da artacak.

Irak'ýn ardýndan Ýran'daki rejimi deðiþtirme-hayallerini kuran ABD'nin iþgalden 4 yýl sonrakarþýsýna çýkan tablo budur. Bölgesel güç olma

 potansiyeli düne göre katlanarak artmýþ bir Ýran.Bir baþka çarpýcý gösterge de þu: ABD, Ýran'ýniki hasmýný,can düþmanýný, Saddam'ý veTaliban'ý kendi elleriyle tasfiye etmiþtir.

Oslo Süreci ÖldüÝþgalle birlikte Filistin sorunu yeni bir rotaya

girdi. Ýsrail'in Filistin'e yönelik saldýrýlarýartarken, Filistin yönetimine muhalif Hamasgüçlendi, Hükümet kurma olanaðýný elde etti.ABD Filistin sorununu kýsa sürede Ýsrail'inisterleri doðrultusunda çözmeyi umuyordu.Evdeki hesap çarþýya uymadý.

Mültecilik Filistin halkýnýn kaderi. Ürdün'de1,5 milyon, Suriye ve Lübnan'da 400'er, Irak'da

40, Batý Þeria'da 600, Gazze'de 800 bin olmak üzere 4 milyon Filistinli mülteci konumunda. 1milyon 200 bin Filistinli de göçmen kamplarýn-da yaþayor. Rakamlar, Filistin halkýnýn çektiðiacýlarýn somut kanýtlarý.

Ýsrail kurulduðundan beri yayýlmacý politikaizliyor. Onun kronik ilhak politikasý Filistintopraklarýyla sýnýrlý da deðil. Tek taraflý politikaizleyen yani önce bir hamle yapýp ardýndan buhamleyi meþrulaþtýrmaya çalýþan Ýsrail, Filistinyöneticileriyle müzakere yaptýðý zamanlardabile bu çizgisini deðiþtirmedi. Filistin topraðýný

iþgal ederek sýnýrýný geniþletiðinde Filistinlileridurumu kabule zorladý. Filistin sorunununçözümsüz kalmasýnýn temel nedenlerinden biribudur. Ýsrail'de seçimler Filistin politikasýnýdeðiþtirmez ve bunun en önemligöstergelerinden birisi, 1960'dan bu yanaÝsrail'in baþýna geçen bütün politikacýlarýn asker kökenli ve eli Filistinlilerin kanýna bulaþmýþkiþilerden oluþmasýdýr. Ýsrail'in kökleþmiþ devlet

 politikasý, Filistin ile barýþ yapmanýn Araplarýcesaretlendirdiði düþüncesine dayanýyor ve bu

yaklaþýmýn sonucu olarak müzakere edilecek 

muhataplarýn gözden düþürülmesini amaçlýyor.Arafat'ýn uzun süre ofisinde abluka altýna alýn-masý bunun örneðiydi. Ýsrail þimdi de muhata-

 plarýný beðenmiyor. Hamas'a ayný yaklaþým

uygulanýyor. Þaron nasýl Arafat'la müzakereyürütülemeyeceðini ileri sürdüyse, halefi EhudOlmert de Hamas'la müzakere yürütülemeye-ceðini söylüyor.

Filistin sorununa çözüm bulma arayýþlarýOslo sürecini doðurdu ve 1. Ýntifada'ya sonverdi. Oslo süreci, Batý Þeria ve Gazze'yiFilistin yönetiminin kontrol etmesi karþýlýðýnda,Ýsrail'in 1967 sýnýrlarýndan öteye iþgal ettiðitopraklardaki yerleþimcilerin çekilmesi ve yer-leþimlerin inþaasýnýn dondurulmasýndanvazgeçilmesi anlamýný taþýyordu. 1993'de

baþlayan Oslo sürecinde 167 bin olan yerleþim-lerin sayýsý, 2. Ýntifada'nýn baþladýðý 2000 yýlýn-da 488 bine yükselmiþti. Ýsrail hamle üzerinehamle yapýyor, tek taraflý bir politika izliyor veFilistin Yönetimi'ni kabule zorluyordu. Ýsrail'inizlediði bu çizgi ve 2. Ýntifada'nýn baþlamasýoslo sürecini bitkisel hayata soktu, ölümüneþiðine getirdi.

Uyguladýðý politikalarla Filistin ekonomisiniçökerten ve kendisine baðýmlý hale getirenÝsrail, elinde anlamlý bir gelir kaynaðý bulun-

mayan Filistinlilere Gazze ve Batý Þeria'nýnyönetimini býrakýyordu. Böylelikle FilistinYönetimi ABD ve AB'nin mali desteðinebaðýmlý hale geliyor, bu durum yolsuzluklaraneden oluyordu. Oslo sürecinden kýsa bir zamansonra Filistin Yönetimi ve etrafýndaki küçük bir elit tabakanýn refah içinde, geniþ yýðýnlarýn yok-sulluk içinde yaþadýklarý bir Filistin toplumuþekillendi. El-Fetih çürüyor, 1987-88Ýntifadasý'nda kurulan Hamas toplumsal destek 

 projeleriyle yoksullarýn sorunlarýna çözümarayýþý içinde giriyordu. Buna bir de Arafat'ýn

Ýsrail'e ardý ardýna verdiði tavizler ekleninceHamas son seçimlerde El-Fetih'in 45 mil-letvekilliði karþýsýnda 75 milletvekilliðikazanýyordu.

Seçimlerden galip çýkan Hamas Ýsrail veABD tarafýndan terörist ilan edildi. Oslosürecinden beri yapýlan mali yardýmlar durdu-ruldu. Hamas Hükümeti memurlarýn maaþlarýnýbile ödemeyemez duruma düþtü.

Hamas iyi silahlanmýþ bir örgüt ve Ýsrail'ekarþý Filistindeki en önemli ve militan direniþ

gücünü oluþturuyor. Ýsrail'in talebi Hamas'ýn

Page 67: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 67/124

68

Kurtuluþ

silahsýzlanmasý. Bu gerçekleþtiðinde Ýsrail,Lübnan'a istediði gibi müdahale edebilecek.

Þaron'un ölümünün ardýndan Baþbakan olanOlmert Ýsrail'in kökleþmiþ devlet politikasýný

icra etmeye devam ediyor. "Yeniden sýnýrlarýnbelirlenmesi" adýný verdiði politikayý izliyor.Ýsrail, Hamas'ýn bir Ýsrail askerini esir aldýðýgerekçesiyle Gazze ve Batý Þeria'ya bombala-maya baþladý. Günler süren saldýrýlarda çok sayýda sivil öldü. Hizbullah da Filistinlilerledayanýþma amacýyla düzenlediði bir operasyon-da iki Ýsrail askerini esir aldý. Bu geliþme üzer-ine Ýsrail Lübnan'ýn iþgaline giriþti.

1993'den beri süren Oslo süreci, Ýsrail'inLübnan saldýrýsý ile birlikte öldü. Bu sürecitekrar ayaða kaldýrmanýn imkanlarý ortadan

kalktý.Ortadoðu halklarýnýn vicdanýnda önemli bir 

yer tutuyor Filistin sorunu. Bu sorununABD'nin Irak'ý iþgalinin ardýndan iyice içindençýkýlmaz bir hal almasý ve ABD'nin Ýsrail'inFilistinlilere yönelik yaptýðý katliamlara verdiðionay, hemen hemen bütün Ortadoðu ülkelerindeanti-Amerikan havanýn yükselmesine nedenoldu. Filistin davasýna sahip çýkan örgütler güçlendiler, bir çok ülkede iþbirlikçi rejimlerinkarþýsýnda en güçlü muhalefet odaðýný belirdil-

er.

Ýsrail'e Hizbullah TokadýÝran'la birlikte Suriye'yi de þer ekseni

ülkelerinden biri olarak tanýmlayan ABD,iþgalle birlikte Suriye üzerindeki baskýlarýný art-týrdý. ABD Suriye'yi Irak direniþine destek olmak ve sýnýrlarýný denetlememekle suçlarken,Lübnan'da arka arkaya iki suikast gerçekleþtir-iliyor, Lübnan Komünist Partisi lideri GerogesHawi ile Refik Hariri öldürülüyordu. Ýsrail veABD Hariri suikastinin arkasýnda Suriye'nin

bulunduðu iddiasýyla, Suriye'nin Lübnan'dabulunan askerlerini derhal geri çekmesini istiy-or, Suriye'ye karþý gerçekleþtirilen büyük kitlegösterilerinin ardýndan Suriye askerleri Lübnantopraklarýný terkediyordu. Ýsrail ve ABDSuriye'nin Lübnan'ý terketmesiyle birlikte yanlý-zlaþacak olan Hizbullah'ý tasfiye etmenin hesabýyapýyordu. Ancak, iþbaþýna gelecek hükümetinsert bir çizgi izleyerek Hizbullah'ý silahsýz-landýracaðý beklentisi gerçekleþmedi. Lübnanordusundan çok daha iyi silahlanmýþ, Ýsrail'i

vurabilecek roketlere sahip, özellikle Þiiler 

içinde saðlam bir örgütlenmesi olanHizbullah'ýn silahsýzlandýrýlmasý kolay bir iþdeðildi. Hizbullah'ýn bir operasyonda Ýsrail'iniki askerini esir almasý üzerine, Hizbullah'ý

silahsýzlandýrmak ve Güney Lübnan'dan söküpatmanýn gerekçesini bulduðunu düþünen Ýsrail,2000 yýlýnda terkettiði Lübnan'ýn tekrar iþgalinegiriþti. Gerekçesi Filistin'e yönelik iþgal giriþim-lerindeki gerekçenin aynýsýydý. Kuzey sýnýrlarýtehdit altýndaydý, "sýnýrlarýn yeniden tanýmlan-masý" zorunluydu.

Bütün dünyanýn itirazlarý altýnda Lübnan'ýniþgaline giriþen Ýsrail ABD'nin tam desteðinialýyor, daha sonra Büyük Ortadoðu kavramýyerine kullanýlanacak olan Yeni Ortadoðukavramý da ilk olarak o günlerde Rice'ýn aðzýn-

dan telaffuz edilmeye baþlanýyordu. Lübnan'ýnbombalanmasýný "Yeni Ortadoðu'nun doðuþsancýlarý" olarak niteleyen Rice, uluslararasýtepkiler karþýsýnda sabýrlý olunmasýný tavsiyeederken, Ýsrail'in Hizbullah'ý kýsa süre içerisindeGüney Lübnan'dan söküp atacaðý beklentisiiçerisindeydi. Ýsrail'in de böyle bir beklentiiçinde olduðuna kuþku yoktu. Ancak beklenengerçekleþmedi ve Ýsrail Hizbullah'ý GüneyLübnan'daki mevzilerinden söküp atmabecerisini gösteremedi. Baþarýsýzlýk Ýsrail'i daha

da saldýrganlaþtýrýyor, Hizbullah militanlarýnýnsaklandýðý gerekçesiyle sivil yerleþim yerleribombalanýyor, uluslararasý komuoyundan yük-selen tepkileri umarsamaksýzýn, LübnanHükümeti'nin Hizbullah'ý silahsýzlandýrmadýðýgerekçesiyle iþi Beyrut'u yerle bir etmeye kadar vardýrýyordu.

Hizbullah yerinden kýpýrdatýlamadý. Daha daönemlisi, Arap-Ýsrail savaþýndan beri ilk kezÝsrail aðýr kayýplar verdi. Bunun kadar önemlibir diðer geliþme ise, Ýsrail'in sivillere yönelik katliamlarý karþýsýnda Nasrallah'ýn açýklamasýn-

da kendini gösteriyordu. Nasrallah Hizbullahroketlerinin hedefinin sadece Ýsrail askerleriolduðunu söylüyor, sivillere yönelik saldýrýlaraasla yönelmeyeceklerini belirtiyordu.

1982 yýlýndaki Ýsrail iþgali sýrasýnda kurulanHizbullah, kendisi reddetse bile, 1983 yýlýnda241 Amerikan deniz piyadesinin öldürüldüðübombalamanýn faili olarak gösteriliyordu. ABDdeniz piyadeleri bu bombalama eylemininardýndan Lübnan'ý terketmiþti. Hizbullah resmiolarak kuruluþ bildirgesini açýkladýðý 1985

yýlýnda kuruldu. O günden sonra da adým adým

Page 68: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 68/124

69

Kurtuluþ

örgütlendi. Aðýrlýkla Þiilerin içinde olsa daLübnan'ýn bütün kesimleri arasýnda taraftar buldu. Ýslami referanslara sahip bir örgütolmakla birlikte kendisini ulusal kurtuluþ

hareketi olarak niteleyen Hizbullah, Lübnan'ýnbir halklar ve mezhepler mozaðiyi olduðunu, bumozayiðin her bir parçasýnýn Lübnan'da istediðigibi yaþama özgürlüðüne sahip olduðunusavunuyor.

Hizbullah uzun yýllardýr neredeyse devletiniþlevini üstlenmiþ durumda. Hastaneleri,okullarý, kreþleri, spor tesisleri olan bir örgütlenme. Ayný zamanda çok güçlü bir toplumsal dayanýþma aðý kurmuþ olanHizbullah, Güney Lübnan yoksullarýnýn sorun-larýnýn çözümünde yanlarýnda bulduklarý bir 

örgüt.Ýsrail'in Lübnan'a yönelik bombalamasý sür-

erken Hizbullah'ýn kahramanca bir direniþsergilemesi (Ki, Lübnan Komünist Partisi de budireniþin bir parçasýný oluþturdu.) Lübnanlýlarýngözünde Hizbullah'ý Lübnan'ýn savunmasýnýgerçekleþtiren yurtsever bir örgüt durumunagetirdi. Ýsrail'in hiçbir hedefine ulaþamayýp çek-ilmek zorunda kalmasý da bu etkiyi perçinledi.

Birinci Körfez Savaþý Ortadoðu'da dengeleriÝsrail'in lehine çevirmiþti. ABD'nin Irak'ý iþgali

de baþlangýçta böyle bir iþlev gördü. Ýþgaldenüç yýl sonra ise Lübnan'da Ýsrail'in Hizbullahkarþýsýnda ilk kez yenilgiyi tatmasý dengelerideðiþtirdi. ABD Ýsrail'in güvenliðini de

 pekiþtirmek için Ortadoðu'ya yerleþmiþti. Oysaþimdi Ýsrail kentleri Hizbullah roketlerinintehdidi altýndaydý ve buna bir türlü çözüm bulu-namýyordu.

Bugün Ýsrail ve ABD Lübnan'da kaybettik-leri maçýn rövanþýný almaya çalýþýyorlar.Geçtiðimiz yýlýn son aylarýnda PierreCemayel'in öldürülmesi bu hesabýn bir parçasý.

Ýþgalle sonuç alamayan Ýsrail, Lübnan'ý bir içsavaþýn içine sürükleme planlarý yapýyor.Besbelli ki önümüzdeki günlerde Lübnan'da bir dizi suikaste ve provakasyona tanýk olacaðýz.

Türkiye Ortadoðu'nun Neresinde?ABD'nin geçmiþten beri bölgedeki en önem-

li müttefiki Ýsrail'dir. Kürt sorunundaki kimisürtüþme noktalarýna raðmen ABD'nin bir diðer müttefiki Türkiye. Bu tablo, ABD'ninOrtadoðu'ya yön verirken ABD-Türkiye-Ýsrail

ittifakýna dayanarak politika þekillendirmesini

gerekli kýlýyor.Türkiye'nin bölge politikasýnýn temelini

"Avrasya'da güç merkezi olma yoluyla AvrupaBirliði'ne giriþ stratejisi" oluþturuyor. Türkiye

bölgede ABD'nin pis iþlerini görmeyi, bu yollasermaye birikimini arttýrarak Avrupa Birliði'negirmeyi tasarlýyor.

ABD'nin Ortadoðu'ya yerleþmiþ olmasý Kürtsorununu uluslar arasý bir sorun düzeyine yük-seltti. Irak Kürdistaný'nda ABD'nin isteði zayýf bir ikinci Ýsrail. Türkiye, ABD'nin Irak Kürdistaný politikasýnýn aktif destekçisi olamaz,bu kendi Kürtlerini "azdýrýr", Türkiye'nin bütünhesabýný da zaten bu durum belirliyor. Ancak Türkiye Irak Kürdistan'ý sorununda uzun bir süre direnmiþ, þimdi direnmeye devam ediyor 

olsa da, kýrmýzý çizgilerini çoktan terketmiþtir.Irak'ýn iþgali PKK'yý ABD etkisine hassas

hale getirirken, ABD'nin PKK meselesine ilgisiartmýþ, sorunu kendi isterleri doðrultusundaçözmek iradesi güçlenmiþtir. ABD Türkiye'yeve PKK'ya kendi çözümünü dayatmaktadýr.

ABD ile Türkiye arasýnda yaklaþým fark-lýlýklarý olmakla birlikte PKK'nýn tasfiyesi sözkonusu olduðunda tam bir mutabakat vardýr.Ancak tasfiyenin nasýl yapýlacaðý konusunda bir yöntem farklýlýðýndan söz etmek mümkündür.

Görüldüðü kadarýyla AKP, ABD'nin Kürtsorununa çözüm planýný benimsemektedir.PKK'yý baský altýna alarak silahsýzlandýrarak zaman içinde tasfiye etmeyi amaçlayan bu

 planýn özelliði, Kürt sorununu PKK'sýz bir biçimde çözmeyi hedeflemesidir. ABD'nin Kürtsorununa çözüm planý ile Genelkurmay'ýn yak-laþýmý arasýnda nitel bir fark yoktur. Her ikiside PKK'sýz çözümden yanadýr. NihayetindeABD planý da Kürt hareketinin uzun yýllar sürdürmekte olduðu mücadeleye kazanýmlar elde edilmeksizin son verilmesi amacýný taþýyor.

PKK'nýn tasfiyesi karþýlýðýnda Türkiye'ninABD'nin Ýran'a yönelik politikasýnýn desteklen-mesi esas pazarlýk konusunu oluþturuyor.

Türkiye Lübnan'a asker yollamakla ABD'ninbölgedeki pis iþlerini yapmaya soyunmuþtur.Lübnan'a yollanmýþ olan asker bir sýcak çatýþ-manýn unsuru olduðu taktirde, AKP Hükümetiburnuna halka takýlmýþ bir ayý gibi ABD'ninoyuncaðý olacaktýr. ABD'nin Ýran politikasýnadestek verdiði taktirde ise boylu boyuncaOrtadoðu bataklýðýna sürüklenecektir.

PKK baþta ABD olmak üzere, Türkiye, AB

Page 69: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 69/124

70

Kurtuluþ

ve Irak Kürdistaný yönetiminin baskýsý altýn-dadýr. PKK'nýn ateþkes çaðrýsý bu zor koþullar altýnda gerçekleþmiþtir. PKK'nýn ateþkesçaðrýsýna karar vermesinde varolan koþullarýn

güçlü etkisi var. Bu etki ateþkes çaðrýsýnýdesteklemenin engeli olarak görülemez.ABD'nin PKK'nýn ateþkes ilan etmesi

yönünde baský yapmasýnýn nedeni, Ýran'a yöne-lik politika hazýrlýðýdýr. ABD, PKK'yý ateþkesilan etmesi doðrultusunda zorlarken, Türkiye'yede PKK'nýn ateþkes çaðrýsýnýn onu tasfiye yolu-nun baþlangýcý olduðunu anlatmaktadýr.

PKK'nýn ateþkes çaðrýsýný daha ileri aþa-malara taþýmak ve böylelikle bu çaðrýdanTürkiye'deki ve bölgedeki sýnýf mücadelesiadýna olumlu sonuçlar çýkarmak için, ABD'nin

bölgeye ve özellikle Ýran'a yönelik politikalarýnakarþý anti-emperyalist bir cephenin kurulmasýgerekmektedir. Kürt hareketinin içinde bulun-duðu koþullar itibariyle ilk adýmda bu cepheninaktif bir unsuru olmasý beklenemez. Ýlk eldegüçleri sýnýrlý da olsa enternasyonalist sol bir eksende birleþmeli, bu birleþmenin verdiði güçve ideolojik netliðe dayanarak, anti-Kürtolmayan bütün güçlerle birlikte ABD'nin bölg-eye ve Ýran'a yönelik politikalarýna karþý anti-emperyalist bir cephenin inþasýna giriþilmelidir.

Böyle bir cephe içinde enternasyonalist sol etk-ili olduðu taktirde, bugün içinde bulunduðukoþullar nedeniyle ilk adýmda böyle bir cephenin unsuru olmasý beklenemeyecek olanKürt hareketinin bu cephe içerisine çekilmesi demümkün olacaktýr.

Sonuç Olarak Yukarýda özetlediðimiz tabloya bir de,

ABD'nin içine girmiþ olduðu yönelim nedeniylesarsýlmýþ olan meþruiyet krizini eklemek 

gerekiyor. Bu gerçeklik kýsa vadede ABD'yi jeopolitik arenada geri dönülmez biçimdezayýflatma riski taþýmakla kalmayacak, onunbugünkü saldýrgan ve maceracý yönelimini dahada güçlendirecektir.

Kýsa süre önce gündeme gelen kimigeliþmelerin, Baker-Hamilton raporununyayýmlanmasýnýn, ABD seçimlerindenCumhuriyetçilerin yenilgiyle çýkmasýnýn veardýndan Rumsfeld'in istifasýnýn ABD'ninOrtadoðu'da bir politika deðiþikliðine gideceðibeklentisini yükselttiðini gördük. Bir çok 

yorumcu bu doðrultuda deðerlendirmeler yaptý.ABD ekonomisinin yapýsal sorunlarý ve1980'lerin baþýndan, Carter Doktrini'nin ortayaatýlmasýndan beri ABD'nin izlediði stratejininanalizi böyle bir beklentinin anlamsýz olduðunuortaya koyuyordu. Zaten kýsa bir süre sonra,yeni yýlýn baþýnda Bush'un yaptýðý konuþma dabu beklentilerin tümünü boþa çýkardý.Wallerstein'ýn, ABD'nin Irak'ta baþý belayagirmeye baþladýðý zamanlarda yaptýðý yorumbugün de geçerliliðini koruyor:

"Eðer derin bir çukurdaysanýz yapmanýzgereken ilk þey kazmayý býrakmaktýr. Ama kaz-mayý býrakmak için de çukura daha baþlangýçtagirmenin, bir hata olduðunu kabul etmek gerekir. Ben açýkça Washington'da bunuyapacak kimseyi görmüyorum. ABD daha der-ine doðru kazmaya devam edecektir."

(*) Irak sosyalist hareketi de bu tarihten itibaren kitlesel bir niteliðe kavuþma imkanýna sahip olamadý.ABD'nin Irak'ý iþgali sýrasýnda ise Komünist Partisi'nin merkez kanadý iþgale karþý bir bildirikaleme almýþ olsa da fiilen iþgali destekledi. Böylelikle de itibarýný bütünüyle yitirdi. Partinin iþgalekarþý mücadele veren sol kanadý ise etkili bir güç oluþturmuyor.

1980'ler siyasal Ýslam'ýn güçlendiði yýllara tanýklýk etti. Reel sosyalist ülkelerin çözülüþünün de ortayaçýkarmýþ olduðu ideolojik kargaþa sosyalizmi dünya çapýnda çok geri mevzilere savurdu. Bugerçeklere bir de Irak Komünist Partisi'nin ana gövdesinin tarihsel süreç içerisinde gerçek-leþtirdiði vahim hatalar eklendiðinde, bugün Irak'ta neden güçlü bir sosyalist/devrimci hareketinolmadýðý kolayca anlaþýlýr.

(**) Irak direniþ hareketi birkaç bileþenden oluþuyor. Ýslami fundemantalistler, BAAS'çý olmayan milliyetçil-er, eski BAAS unsurlarý ve El Kaide'nin uzantýlarý. Direniþ hareketinin içinde yer alan Ýslami gru-plarýn en güçlüsü Müslüman Ulemalar Birliði. El Kaide'nin sivil yerleþim yerlerini bombalayarak içsavaþý kýþkýrtmasýna þiddetle karþý çýkan ve çizgisini "onurlu direniþ" olarak formüle eden

* * *

Page 70: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 70/124

71

Kurtuluþ

Müslüman Ulemalar Birliði direniþin meþru hedeflere yönlendirilmesi gerektiðini savunuyor. AncakÝslamcý örgütlenmelerin içinde ABD'nin Irak'ý iþgalini Ýran'ýn iþgali olarak gören gruplar var ve bugruplarýn sivilleri hedef alan saldýrýlar yaptýklarýný düþünmek gerekir.

(***) Uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýnýn kullanýmý gerçek içeriðine ancak tam demokratizm koþullarýn-da sahip olabilir. ABD'nin Irak'ý iþgali býrakalým tam demokratizmi, demokrasinin boðazlanmasýn-dan baþka bir anlama gelmez. Kuþkusuz böylesi koþullar altýnda da, kendi kaderini özgürce tayinhakkýný her ulus istediði doðrultuda kullanmak hakkýna sahiptir. Bu yön iþbirlikçi bir mahiyet dekazanabilir. Uluslar arasýndaki sorunlarý silahlý yöntemlerle çözmenin halklar arasýnda düþmanlýk-larý derinleþtirmekten baþka bir amaca hizmet etmediðini, böylelikle farklý uluslardan iþçi veemekçilerin birliðinin önüne aþýlmaz duvarlar diktiðinin bilincinde olan Marksistler, uluslarýn kendikaderlerini tayin hakký hangi yönde kullanýlýrsa kullanýrsýn onun meþruiyetini tartýþmazlar. Tayinhakkýnýn kullanýldýðý yönün meþruiyetini tartýþmak peþi sýra uluslar arasýndaki sorunlarý silahlýyöntemlerle ve giderek savaþla da çözme iradesini peþi sýra getirir. Bu yaklaþým kimi tarihseldönemlerde kýsa erimde sonuç alýcý görünse de uzun vade açýsýndan halklar arasýnda düþmanlýktohumlarý ekerek farklý uluslardan iþçilerin birliðinin önüne kalýcý duvarlar örer. Ama bu yaklaþýmhiçbir zaman için hiçbir Marksistin elinden hangi ulus söz konusu olursa olsun, uluslarýn kendikaderlerini tayin hakkýnýn yanlýþ doðrultuda kullanýlmasýný eleþtirme hakkýný almaz. Tam tersinebunu zorunlu kýlar. Uluslarýn kendi kaderlerini tayin hakkýnýn uygulanma biçiminin meþruiyetinitartýþmak baþka þey, bu biçimi eleþtirmek baþka þeydir. Ýkisi arasýndaki bir yanýyla ince, bir yanýy-

la kalýn çizginin farkýnda olmayanlar Marksist olma vasfýný kazanamazlar. Irak Kürdistan'ýndayaþayan Kürtlerin kendi kaderlerini istedikleri doðrultuda, hatta iþbirlikçilik yönünde kullan-malarýnýn meþruiyetini tartýþmak sosyal þovenizme tekabül eder. Üstelik bu yetmez. Ayný zaman-da bu hakkýn demokratik koþullarda kullanýlabilmesi için de mücadele etmek zorunludur. Bugereði yerine getirmemek de ayný suçlamayý hak eder. Bir hakkýn savunulduðu, ancak o hakkýnkullanýlabileceði koþullarý yaratmak için mücadele vermekle kanýtlanabilir. Marksistlerioportünistlerden ayrýþtýran, teori ile pratiðin böylesi birliðidir. Ama buradan öteye gitmek, buhakkýn kullanýlýþ biçiminin eleþtiri konusu olamayacaðýný iddia etmek kapýdan içeri alýnan enter-nasyonalizmin bacadan dýþarý atýlmasýndan baþka bir anlama gelmez. Bacadan dýþarý atýlanenternasyonalizmin yerine konulan ise burjuva ulusçuluðundan baþka bir þey olamaz. Çünküortada bir yer yoktur. Ya enternasyonalizm ya da hangi biçimi altýnda olursa olsun burjuva ulusçu-luðu. Marksistlerin sloganý, uluslarýn kaderini tayin hakkýnýn her türlü kullaným biçimine tammeþruiyet, bütün uluslarýn iþçilerine her ulusun kendi kaderini tayin hakkýný kullaným biçimini tameleþtirme özgürlüðüdür. Farklý ulustan iþçilere bu özgürlük tanýnmadan farklý uluslardan iþçilerinkardeþçe birliði saðlanamaz.

Page 71: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 71/124

72

Kurtuluþ

Emperyalist metropoller "kozlarýný"Ortadoðu'da paylaþmaya devamediyorlar. Dünyadaki doðalgaz ve

 petrol rezervlerinin üçte ikisine sahip olanbölge, geçmiþten bugüne þiddetli paylaþýmsavaþlarýna tanýk oldu ve Ortadoðu halk-larýnýn kaderleri hemen her dönembaþkalarý tarafýndan tayin edildi. Ortadoðudenilince akla elbette ki pek çok þey gelir.Bölgenin önemi; yeraltý kaynaklarýnýnzenginliði, jeopolitik konumu1 ve kendiiçinde yaþadýðý çeliþkilerin bir sonucuolarak sömürüye açýk hale gelmesi/getir-ilmesinden kaynaklanýyor.

Ortadoðu üzerine bugün söyleye-ceðimiz sözlerin büyük bir kýsmý maalesef ki emperyalist saldýrganlýk altýnda bulunanbölgenin deðiþen dengelerinin analizinden

baðýmsýz olamaz. Çünkü bir bütün olarak  NATO güçlerinin, ABD, Ýsrail, AB'ninbölge politikalarýnýn, Ortadoðu üzerindekietkisi bu "baðýmsýz" tartýþmaya engelolmaktadýr. Dolayýsýyla tartýþma kapsamýbu çerçevede düþünüldüðünde oldukçageniþ tutulmalýdýr.

Büyük Ortadoðu Projesi çerçevesindebölgeye yapýlan müdahale þiddetli bir saldýrganlýk çerçevesinde gerçekleþti. Bu

 plan Birleþik Devletler Baþkaný George W.Bush'un aklýna esmesinin bir sonucu olarak 

“Þark Sorunu”nunGeleceði

Gökhan Taþyakan

      d     o     s     y     a

     o     r      t     a      d     o      ð

     u

Page 72: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 72/124

73

Kurtuluþ

þekillenmedi. Bush elbette ki bu saldýrganlýðýnuygulayýcýsý olarak insanlýða karþý büyük suçlar iþledi. Ve her geçen gün yenilerini eklemeyedevam ediyor. Ancak bölgeye yapýlan müda-

halelerin Bush'u da aþan stratejik bir "projenin"ürünü olduðunu unutmamak gerekiyor. Aksitaktirde Demokratlarýn seçimi kazanmasýnýnemperyalist saldýrganlýðý durduracaðý sonucunavarýrýz ki, bu tam boy bir yanýlgý olacaktýr!

Emperyalist-kapitalist ekonominin en temelsorunlarýndan biri haline gelen enerjinin "pay-laþým" sorunu, Ortadoðu topraklarýna bu

 pencereden bakmayý zorunlu kýlýyor. Dahageniþ çerçevede Avrasya, dünyadaki enerji kay-naklarýnýn yüzde 75'ini barýndýrýyor. Ayrýcadünyanýn bilinen petrol rezervlerinin yüzde 63'ü

gene Ortadoðu'da bulunuyor. Dünyada petrol vedoðalgaz üreten devletlerin Venezüella,Meksika, Birleþik Devletler (Texas ve Alaskaeyaletleri) dýþýnda kalanlarýn tümü yalnýzca(Suudi Arabistan, Irak, Rusya, Kuveyt, Libya,Ýran, Kafkaslar ve Hazar Denizi) Avrasyatopraklarý içerisinde bulunuyor. Bu durumAvrasya ve Ortadoðu politikalarýnýn "hassas"dengelerini açýklamaya yetiyor. Ve özellikleOrtadoðu topraklarýnýn dünden bugüne çatýþ-maya açýk hale getirilmesinin sonuçlarý da bu

durumu özetliyor.Emperyalist-kapitalist ekonominin petrol vedoðalgaza olan baðýmlýlýðý, Birleþik Devletler Savunma Bakanlýðý'nýn 1995 tarihli raporunda"bizim Ortadoðu'da en büyük ulusal güvenlik çýkarýmýz, Basra Körfezi'nden dünya pazarlarý-na istikrarlý fiyatlarla ve pürüzsüz olarak petrolakýþýnýn sürmesidir" olarak belirtilirken, ABKomisyonu 2000 yýlý yasa tasarýsýnda "Petrolekonomi için yaþamsaldýr" olarak özetleniyor.Bu çerçevede bölgenin kazandýðý önemin altýbir kez daha kalýn çizgilerle çizilmiþ oluyor.

Bölgenin ÖnemiUzunca bir dönem Osmanlý Ýmparatorluðu'-

nun sömürüsü altýnda kalan bölge Osmanlý'nýn"gerileme dönemi" sonrasýnda çok parçalý halegetirildi. Bugün yaklaþýk olarak 225 milyoninsanýn yaþadýðý bölgede Türkler, Kürtler,Ermeniler, Araplar, Asuriler, Yahudiler, Farslar baþta olmak üzere pek çok halk yaþamýnýsürdürmekte. Ancak bu halklarýn yaþadýklarýtopraklar üzerinde sahip olduklarý ya da ola-

madýklarý egemenlik haklarý içerisinde "orman

kanunlarýnýn" büyük etkisi oldu.Ýlk etapta Birleþik Krallýk tarafýndan kul-

lanýlan Ortadoðu kavramý giderek yaygýnlaþ-makla birlikte Ortadoðu haritasýnýn kapsam

alaný da politik perspektiflerdeki farklýlýklarladeðiþim göstermeye baþladý. Batý-merkezci bir bakýþ açýsý olarak nitelendirilen Ortadoðukavramý, ayný zamanda dünya üzerindeki hari-talarda da birbirinden farklýlýk arz ediyor.Örneðin, ülkelerin politik tutum alýþlarý aynýtopraklarýn Filistin ya da Ýsrail olarak göster-ilmesine neden oluyor.

Bölge dengelerinde yaþanan sürekli deðiþim,yýl yýl haritalarýn farklýlýk kazanmasýna yol açsada halklarýn yaþadýðý kültürel "deðiþim" dahayavaþ gerçekleþti. Ancak özellikle Arap

halkýnýn farklý devletlere bölünmüþ olmasýnýnsonuçlarý bu "deðiþim" sürecini hýzlandýran bir faktör olarak karþýmýza çýkýyor. Oysa Osmanlýegemenliðinin bölge üzerindeki etkisi -hemenher imparatorluk gibi- vergi yükümlülüðü ilesýnýrlý idi. Çünkü Osmanlý dönemi, üretim veegemenlik iliþkisini deðiþtirmeyen ve çoðunluk ile var olan "dini birlik" nedeniyle "gevþek"olarak tanýmlanabilecek bir takým yapýsal özel-likler taþýyordu.

Dünyada petrol ve doðalgaz rezervlerinin

öneminin artmasý modern kapitalizmin geliþmedönemine denk gelir. Sanayinin geliþmesi ilebirlikte üretimde gerçekleþen yoðunlaþma buihtiyacý gün be gün arttýrmýþ ve bugünemperyalist metropollerin ilgilerinden deanlaþýlacaðý üzere vazgeçilmez bir olgu halinegelmiþtir. Bu durumun Ortadoðu'yakazandýrdýðý stratejik önem "soðuk savaþ" döne-minin "denge"lerini de belirlemiþtir. GeçmiþteOsmanlý'nýn üç kýtaya yayýlmýþ gücü, "muzaf-fer" ordusunun sahip olduðu prestij veMüslüman bir Ýmparatorluk olmasýnýn kendisine

sunduðu avantajlar bölgeye hakim olurken,Birinci Paylaþým savaþýyla birlikte bölgedekiaktörler tamamýyla deðiþmiþtir.

1800'lü yýllarýn Ortadoðu'sunun önemielbette ki zengin enerji kaynaklarýný barýndýr-masýndan ileri gelmiyordu. Fakat bölgeninHindistan yolu üzerinde önemli bir kavþak vebaðlantý noktasý olmasý geliþen kapitalizminticaret yollarý üzerinde yaþanmaya baþlayan bir "hâkimiyet" sorununu ortaya çýkaracaktý.Osmanlý'nýn irtifa kaybetmeye baþlamasý da

bölgeyi cazip hale getiren bir baþka önemli fak-

Page 73: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 73/124

74

Kurtuluþ

tördü.Bölge üzerinde paylaþým sürecine iliþkin ilk 

atak 1789-1801 yýllarý arasýnda Mýsýr'ý iþgaleden Fransa'dan geldi. Böylece Osmanlý'nýn

yaþadýðý irtifa kaybý deðerlendirilmiþ veBirleþik Krallýkla mücadelenin baþlamasýna daneden olunmuþtu. 1869 yýlýna kadar Birleþik Krallýk karþýsýnda Fransa'nýn tutunmasýnýsaðlayan bu süreç Cezayir'in sömürgeleþtirilme-siyle devam ederken Osmanlý'nýn bölgeüzerindeki etkisi de giderek daraltýlmayabaþladý. Ancak 1869 yýlýnda açýlan SüveyþKanalý da Birleþik Krallýðýn bölgeye olan ilgisi-ni arttýrdý.

Ve Beklenen Olur

1882 yýlýnda Birleþik Krallýk Mýsýr'ý iþgaleder. Mýsýr böylece hukuki çerçevede deðer-lendirildiðinde Osmanlý topraðý olmakla birlik-te, fiilen Birleþik Krallýða baðlanmýþtýr artýk.Ülke gelirinin yarýsý Birleþik Krallýðýn kasasýnaakmaya baþlamýþtýr bile. Bu süreç içerisindeekonomi "modernleþtirilerek" Arap yarýmadasý-na baðlý olmadýðý da ilan edilmiþtir. Öyle ki,Mýsýr Valisi Ýsmail Paþa (M. Ali Paþa'nýnyeðeni) "Mýsýr artýk Afrika deðildir, Avrupa'nýnbir parçasýdýr" diyebilmiþtir.

Ortadoðu'nun geleceði kapitalizmin geliþimsüreciyle birlikte yeniden þekillenirken iþgalkarþýsýnda direniþ hareketleri de boy gösterm-eye baþlamýþtýr. Cezayir'de Fransa'yý yormayabaþlayan en önemli faktör de bu direniþtir. ÞeyhAbdülkadir Direniþ hareketi, kendisinin 1847'deyakalanmasýna karþýn, 40 yýl boyunca iþgalciler karþýsýndaki direniþini sürdürür. Böylece 150yýlý aþkýn bir süredir Ortadoðu'ya rengini vereniþgal ve direniþtir artýk. Nedenler birbirindenfarklýlýk arz etse de emperyalizm "kozunu" bualanda paylaþmaya baþlamýþtýr.

Bölge geçmiþten bugüne emperyalizmin ilgiodaðý olurken bugün getirildiði çok parçalý hali,emperyalizmin geliþim süreciyle doðru orantýlýolarak arttý. Klasik terim ile "böl-parçala-yönet"stratejisinin en fazla uygulamaya girdiði alanherhalde Ortadoðu oldu. Bu bölünmüþlük din-sel-mezhepsel-ulusal temellerde gerçekleþirken,kurulan "uydu devletler", iþbirlikçi iktidarlar,Ortadoðu'yu her dönem "çözümsüzlük" sar-malýnýn içerisine aldý. Ortadoðu'da her þey has-sas dengelerin üzerine oturmaya baþladý. Birinci

Paylaþým savaþýnýn sonrasýnda Birleþik Krallýk,

Fransa ve Ýspanya'nýn bölge çapýnda hege-monyasý geliþirken, Ýkinci Paylaþým savaþýyla"dengeler" yeniden alt üst oldu.

Emperyalist paylaþým savaþlarýnýn her 

ikisinde de açýða çýkan durum tekellerin uzlaþ-ma deðil, egemenlik eðiliminin sistematik biçimde artmasýndan kaynaklanmaktaydý.Oluþan dünya pazarýnda kimin belirleyici ola-caðýna hiç kuþkusuz ki; sermaye birikimi, asker ve sanayinin geliþkinliði yön verdi. Ancak kapi-talizmin eþitsiz geliþimi, patronun kim olduðu-nun yani 'son analizde' kararýnýn verilmesininolanaklarýný saðlamadý. Birinci ve Ýkinciemperyalist paylaþým savaþlarýný koþullayan dabu oldu.

Bu durumun ötesinde iki paylaþým savaþýnýn

sonuçlarý da kapitalizmi rahat býrakmadý.Birinci paylaþým savaþýnýn Ekim devrimi ilesonuçlanmasý sosyalist bir alternatifin açýða çýk-masýna olanak saðlarken, oluþan dengekoþullarý kapitalizmi bir hayli meþgul etti. Artýk iki kutuplu bir dünyadan bahsetmemek olanaksýz hale gelmiþti. Ýkinci Paylaþým savaþýile birlikte Hitler faþizminin yenilgiye uðratýl-masýnda büyük payý olan SSCB, Avrupa veAsya sýnýrlarýnýn yeniden çizilmesinde belirleyi-ci rol oynadý. Yine paylaþým savaþý sonuçlarý

itibariyle Birleþik Devletler'in "kendini yenidenüreten ve geliþtiren" kapitalist/emperyalist sis-tem içerisindeki söz sahibi olma payýný muaz-zam düzeylerde arttýrdý. Bir tarafta bilimsel veteknolojik geliþmeler itibariyle karþýlýklý yarýþanbloklaþma süreci geliþirken, diðer taraftan bubaskýnýn bir sonucu olarak Birleþik Devletler emperyalist ülkeler içerisinde hegemonyasýnýiyiden iyiye arttýrýyordu. Bu hegemonya elbetteki emperyalist geliþim içerisinde Birleþik Devletlerin kazandýðý gücün sonuçlarýyla doðruorantýlýydý. Birleþik Devletler yýpranmýþ klasik 

sömürgecilerin defterini tek tek dürmeyebaþlamýþtý. Onlarý Ortadoðu'dan göndermeninformülasyonunu Wilson ilkelerinin týlsýmýndabulacaktý.

"Halklara özgürlük" temasýnýn geliþtirilmesidönemi Ortadoðu'ya böyle sýzdý. Sömürgeciliðitasfiyesi için Wilson ilkeleri anayasal yoldan(müzakereler ile) bir hattýn çizilmesini salýk verirken, Lenin tarafýndan formüle edilen"Uluslarýn Kendi Kaderlerini Tayin Hakký" fiilimeþru mücadeleyi öngörüyordu. Ancak iki

farklý tezin buluþtuðu nokta sömürgeler yoluyla

Page 74: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 74/124

75

Kurtuluþ

uluslarýn geliþeceði tezini boþa çýkartma açýsýn-dan bir anlam taþýdý. Klasik sömürgecilik geçicide olsa rafa kaldýrýldý. Hiç kimseninsömürgeleri "meþru olarak görmemesinin"

Birleþik Devletler tarafýndan anlamý elbette kifarklýydý. Petrol tekellerinin özgürlüðü,Keynesyen tezlerin dolaysýz bir sonucu olarak gündeme gelecekti.

Yýpranmýþ eski emperyal merkezler, yerler-ine yenilerini býrakýrken, Ortadoðu kendikaderini belirlemek için "baðýmsýz" hatta girm-eye çalýþtý. Bu baðýmsýz hat 1970'li yýllaragelindiðinde emperyalizme petrol akýþýnýn"önlenmesi" için bir çabayý içerecekti.Dolayýsýyla sosyalizm Ortadoðu'da hiçbir zaman gerçek manada karþýlýðýný bulamadý. Ve

daha çok bir araç olarak algýlandý. Ve ne yazýk ki öyle de uygulandý.

Bu durum katý-merkeziyetçi, pan-arap, mil-liyetçi Ortadoðu devletlerinin ortaya çýkmasýnaneden olurken mezhepsel dikta rejimleri, bir bir ülkeleri kendi "iç gerilimleriyle" baþ baþabýrakýyordu. Bu "iç gerilimler" emperyalistmüdahaleleri kolaylaþtýrmak dýþýnda bir sonuçüretmezken, Ortadoðu "kan gölüne"dönmekte/döndürülmekte zorlanmýyordu.

 NATO güçleri üzerinden Birleþik 

Devletlerin sürdürdüðü "soðuk savaþ" stratejisiSSCB'nin çok yönlü kuþatýlmasý anlamýný taþýy-ordu. Ortadoðu'nun zengin kaynaklarýnýn deðer-lendirilmesi ise "klasik iþgal" yöntemiylegerçekleþmese de iþbirlikçi hükümetler ve

 petrol tekellerinin sahip olduðu geniþ kabiliyetalaný üzerinden gerçekleþiyordu. Adým adýmOrtadoðu'da müttefikler þekilleniyor, "soðuk savaþýn" neredeyse bütün yükü bu topraklarabýrakýlýyordu. Türkiye ve Yunanistan'ýn,

 NATO'ya dahil edilmesi de bu stratejiyi kolay-laþtýran faktörler arasýndaydý. Ýkinci Paylaþým

savaþý sonrasýnda özellikle daha 1940'lý yýllarýnsonunda 442 bin askeri bulunan Türkiye'ninrolü önemliydi. SSCB'nin güney cephesindeoluþan "tampon bölge", stratejik bir anlamtaþýyordu. Öyle ki 1952 yýlýnda Türkiye veYunanistan NATO'ya birlikte üye olmasýna rað-men, 1951 yýlýnda Birleþik Devletler, Birleþik Krallýk ve Türkiye ayný masada Yunanistan'ýnüye alýnýp alýnmamasý gerektiðini müzakereedeceklerdi. Bu durum "tampon bölgenin" kon-trolü açýsýndan önemliydi. Ekonomik, sosyal

siyasal sorunlarý nedeniyle ciddi yapýsal boþluk-

lar barýndýran bir ülkenin askeri yönden geliþtir-ilmesinde hiçbir sakýnca yoktu. Çünkü yarý-baðýmlý karakteri ile oligarþi yönetilebilir bir "özerklik" taþýyordu. Ýkincisi ise 1946-49 iç

savaþýndan çýkan Yunanistan'ýn Balkanlarda ala-caðý pozisyon SSCB'nin hareket alanýný kýsýt-layabilecekken tersi emperyalizm açýsýndan zor bir dönemin baþlamasý anlamýný taþýyordu. Ýþtetüm bu nedenlerle Türkiye oligarþisinin bir müt-tefik olarak Yunanistan'ý kabul etmesi gerekiy-ordu. Dolayýsýyla "ikna edilmesi" önemliydi.Ve edildi!

Ancak Birleþik Krallýðýn, Kýbrýs konusunda-ki yaklaþýmlarý bu durumu deðiþtiren bir karak-ter taþýyordu. Böl-parçala-yönet stratejisiyleadaya hakim olmaya çalýþýrken bu strateji bir 

tehdidi ortaya çýkaracaktý. Adanýn bölün-müþlüðünün bir sonucu olarak iki NATO mütte-fiki ülke yani Türkiye ve Yunanistan savaþýneþiðine gelecekti. Türkiye hukuki çerçevede bir hak tartýþmasý yürütmüyordu. Bu elde ettiðiaskeri gücün durumunu da gösterecekti. NATOtartýþmalarýnýn yapýlma sebebi ortadaydý ancak Yunanistan beklenenden daha "kývrak" bir dýþ

 politika sergileyerek askeri yönden geliþkinkomþusunu durdurmayý baþardý. Ve sonrasýndaAB vizesini cebine koyarken, Almanya ile itti-

fakýný da güçlendirmiþti.Ortadoðu'da yaþanan önemli bir geliþme deMýsýr'da Cemal Abdünnasýr, Suriye'de iseBaas'ýn iktidarý ele geçirmesiydi. "Anti-emperyalist", milliyetçi ve "Birleþik ArapCumhuriyeti"ni savunan "Arap sosyalizminin"güç kazanmasý, Ortadoðu'ya yerleþtirilen Ýsraildevleti açýsýndan son derece rahatsýz ediciydi.Süveyþ Kanalý'nýn Mýsýr tarafýndanmillileþtirmesi ise en önemli sorundu. Ýsrail,kuþatýlmýþlýðýný 1967'de baþlattýðý "altý gün"savaþý ile sona erdirmeyi planladý. Mýsýr, Ürdün

ve Suriye'ye 5 Haziran sabahýnda saldýrarak eþine az rastlanýr bir zafere imza atmýþtý. VeOrtadoðu'da bir devlet altý gün içerisinde kendisýnýrlarýný üç katýna çýkartacak ve "dengeleri"alt üst edecekti. Filistin ise artýk bir devlet olmavasfýný iyiden iyiye kaybedecekti.

"Soðuk savaþ" stratejisinin ve emperyal-izmin yapýsal boþluklarýnýn oluþturduðu sorun-lar büyüyecekti. 1967'de Ýsrail'in kazandýðýzafer Ortadoðu'da oldukça önemli bir geliþmeidi. Nasýr hareketinin yükseliþi böylece durdu-

rulmuþtu. Mýsýr ve Suriye'nin 1973 yýlýnda

Page 75: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 75/124

76

Kurtuluþ

Ýsrail'e karþý baþlattýðý Yom Kippur 2 savaþýdurumu daha da karmaþýk hale getirdi. Mýsýr veSuriye Ýsrail karþýsýnda ciddi bir baþarý eldeedememiþti belki de. Ancak Ýsrail'in elde ettiði

avantajlý pozisyondan bir nebze de olsun ger-ileme saðlanabilmiþti. Yom Kippur bayramýnda3

Mýsýr ve Suriye eþzamanlý olarak iþgal edilentopraklarýný geri almak için savaþ ilan etti.Ancak Birleþik Devletler savaþýn ikinci günün-den itibaren Ýsrail'e yoðun silah sevkýyatýyaparak iki yönden ilerleyen Arap devletlerinidurdurulmasýný saðladý. Bu Ortadoðu'daBirleþik Devletlerin uzun dönemli planlarýaçýsýndan son derece önemliydi. Çünkü buyardým Ortadoðu'daki stratejik ittifakýnýn dahada baðýmlý hale getirilmesi açýsýndan son derece

önemli bir anlam taþýyordu.Yom Kippur'un ardýndan Araplar her ne

kadar durdurulmuþ olsa da bu durum yenilmezÝsrail ordusunun 1967'deki pozisyonundan fark-lýlýk arz ediyordu. 1971'de Bretton Woods4

anlaþmasýnýn çöküþünün ardýndan petrol krizi patlak verecekti. Yom Kippur'dan savaþý son-rasýnda OPEC'e üye Arap ülkelerinin toplamihracatlarýný yüzde 25 kýsmalarý ve Ýsrail'idestekleyen ülkelere yönelik olarak 5 1974'ekadar baþlattýklarý petrol ambargosu dünya

çapýnda yeni bir "krizin" baþlamasýna nedenolacaktý.Enerjinin "paylaþým sorunu"nun önemi bir 

kez daha anlaþýlmýþtý. Emperyalizmin "sosyaldevlet" refahý sarsýlýyordu. Petrol akýþýnýn "kon-trol altýna alýnmasý" garanti edilmediði müdde-tçe benzeri krizler her zaman kapýda olacaktý.Ortadoðu iyi incelenmiþti. Ve hangi temellerde"bölünebileceði" iyi biliniyordu. Ancak SSCB'nin varlýðý bu planlarýn "yavaþlamasýnda"önemli bir faktördü. "Soðuk savaþa" damgasýnývuran bu geliþmeler SSCB'nin gerçekçi "ittifak-

lar" yaratamamasý ve sonrasýnda Afganistan'ýiþgali ile bu sarmal daha da derinleþecekti.Geçmiþin "yeþil kuþak" projeleri anlam yitimineuðrayacak ve "petrolün" geleceði baþkagerekçelere dayandýrýlarak garanti altýna alýn-maya çalýþýlacaktý. Yani Ortadoðu'nun geleceðikarartýlmaya devam edilecekti.

Petrolün ve deðiþim aracý dolarýn girdiðitehlike Birleþik Devletlerin uzun vadeli planlarýaçýsýndan ve tabi ki kendi geleceði açýsýndanson derece önemliydi ki imdadýna reel sosyal-

izmin çöküþü yetiþti. Böylece "soðuk savaþ"ýn

engelleri, nedenleriyle birlikte ortadan kalk-mýþtý. Tozlu raflardan eski "stratejiler" bir bir çýkmaya baþladý. Ortadoðu'nun yenidenhareketlenmesini de koþullayan bu oldu.

Geçmiþten bu güne devam eden "paylaþýmsavaþlarý" þiddetlenerek devam ediyor.Yukarýdaki baþlýklarla sýralamaya çalýþtýðýmkýsa bölüm geçmiþin yalnýzca birkaç satýrbaþýnýiçeriyor. Ancak Irak bugün iþgal altýnda! Ve her geçen gün yeni iþgal planlarý yapýlýyor. Buçerçevede Ortadoðu'nun geleceði için birkaçsaptamada bulunmak faydalý olacaktýr.

Körfez Savaþý'ndan Bugüne1990'lý yýllara gelindiðinde "soðuk savaþ

baskýsýndan" kurtulan Birleþik Devletler iþgal

hazýrlýklarý yapmaya baþladý. Öncesinde sekizyýl süren Irak-Ýran savaþýnda Irak'ýn yanýnda saf tutan, çeþitli düzeylerde kitle imha silahlarýsunan Birleþik Devletler, 1986 yýlýnda BirleþmiþMilletler Güvenlik Konseyi'nin Irak'ýn Ýran'akarþý kitle imha silahlarý (kimyasal ve biyolojik silahlar) kullanmasýný eleþtiren kararlar almasýný, karþý oy kullanarak engelledi. Ancak Ýran, Irak'a karþý geçmiþte Birleþik Devletlerdenaldýðý silahlarla savaþýyor, Irak ise savaþsüresince Birleþik Devletlerden aldýðý silahlarýn

yaný sýra SSCB yapýmý silahlarý da kullanýyor-du. Her iki ülke de Birleþik Devletler tarafýndanfarklý dönemlerde desteklenmiþti. Sekiz yýlsüren savaþ Irak'ý oldukça yýpratmýþtý. Ve "gali-bi" olmayan bir biçimde Irak-Ýran savaþý bitir-ilmiþti. Ardýnda da özellikle Irak açýsýndandevasa bir borç yýðýný býrakmýþtý. Bu kezborçlardan kurtulmak Irak açýsýndan önemli bir sorun teþkil ediyordu. Birçok kaynaðýnbildirdiðine göre Birleþik Devletler'in dedesteðiyle 2 Aðustos 1990'da Irak, Kuveyt'iiþgal etti. Bir hafta içerisinde Kuveyt güçleri

teslim oldular.I. Körfez savaþýnýn gerekçesi de bu iþgal

oldu. Öncesinde "yol verilen" Irak'a, Kuveyt'tenderhal çýkmasý Birleþmiþ Milletler kararýylabildirildi. Birleþik Devletler öncülüðünde 33ülke, Basra Körfezi'ne çýkarma yaparak denizambargosunu baþlatmýþ ve hava ambargosuylaharekat geniþletilmiþ oldu. 17 Ocak 1991 tari-hinde, saldýrý baþlatýlarak Irak'ýn Kuveyt'ten çýk-masýyla sonuçlanacak savaþ ilan edilmiþ oldu.Ancak yapýlan ateþkes anlaþmasýnda Irak,

Kuveyt'ten çýkmayý ve tazminat ödemeyi kabul

Page 76: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 76/124

77

Kurtuluþ

etmesine raðmen Birleþik Devletler, Baðdatbaþta olmak üzere birçok kenti bombalamayadevam etti. Ortadoðu'ya yapýlan bu müdahaleBirleþik Devletler'in, Irak petrollerine bir adým

daha yaklaþmasýný saðlanmýþ oldu. Irak, yoðunbir ambargo dönemiyle karþý karþýya býrakýldý.Deniz ve hava ambargosuna devam edildi. Borçyükü büyüdü. Emperyalistler tarafýndan verilen"Kitle imha silahlarýna" da el konuldu.

Ancak aradan geçen zaman bu saldýrýyýadeta unutturmuþtu. Ta ki 11 Eylül olaylarýnýnyaþanmasýna kadar. 11 Eylül'ün ardýndan ortayaatýlan "terörizme karþý savaþ" konseptine farklýveçhelerle sürekli yenileri eklense de asýlamacýn ne olduðu artýk "herkes" tarafýndan bil-inmekte. Hiç kuþkusuz ki 11 Eylül, Birleþik 

Devletler açýsýndan bir sýçrama tahtasý olarak deðerlendirildi. Ve ortada ne "kitle imhasilahlarý" vardý. Ne de dünyayý ikna edebilecek herhangi bir gerekçe. Ancak Birleþik Devletler'in geçen süre içersinde elde ettiðihegemonya dikkat çekiciydi. Asýl mesele diðer emperyalist metropoller de dahil kendisine"denk" güçlerin kalmamýþ olmasýydý. ÖnceAfganistan ve ardýndan da Irak iþgal edildi.Þimdi sýrada hangi "terörle" savaþýlacaðýnýntartýþmalarý yapýlýyor. Irak'ta girilen bataklýk 

karþýsýnda Birleþik Devletler güçlerininsaldýrýlarý artarak devam ediyor. Ortadoðu kangölüne çevriliyor.

Burada asýl dikkat çekici olan þeyse SaddamHüseyin'in Müslümanlarýn Kurban Bayramýndaidam edilmiþ olmasýnýn yarattýðý travma vehalklar arasýna ekilen nefret tohumlarýnýn boyu-tu olsa gerek. Ortadoðu'nun geleceði mezhepçatýþmalarýyla karartýlmak isteniyor. Böl-

 parçala-yönet stratejisi halen uygulanmayadevam ediliyor. Emperyalizmin "barýþçýl" döne-minin yerinde yeller esiyor!..

Peki, Ne Olacak?Bunu emperyalizm açýsýndan deðer-

lendirmek çok zor olmasa gerek. 150 yýllýk tari-hten kýsa alýntýlar bile aslýnda geleceðimizineyin beklediðini gösteriyor. Ancak buradadireniþ hareketinin geldiði yer önemli. Irak'tageliþen direniþ hareketinin Birleþik Devletler güçlerini zorladýðý aþikar. Girilen bataklýktandaha fazla asker göndererek kurtulmayaçalýþtýðýný yeni Irak planý ile görüyoruz.

Birleþik devletler baþta olmak üzere diðer 

emperyalist güçler bu bataklýktan kurtulmanýnyolunu "medeniyetler çatýþmasýnda" görüyorlar.

Ortadoðu halklarý giderek daha fazlamezhepsel, dinsel kimliklerine doðru geri çek-

ilmeye baþladýlar. Irak direniþ güçlerini aþa-madýðý durum da tam olarak bu olsa gerek.Saddam Hüseyin'in, Mukteda el-Sadr slogan-larýyla idam edilmesiyle yeniden ivmelenen busüreç Ortadoðu halklarýnda onarýlmaz yaralar açmaya ve bir gün gidecek iþgalcilerin iþinikolaylaþtýrmaya devam ediyor. Sivillerin de etk-ilenmesini göze alan bombalama eylemleri,elektrik direklerine asýlan Þiiler ve Sünniler,Hüseyin'in idam edilmesine "dans eden" Þii'ler içerisinde tablo pek de parlak deðil. Ve giderek Þii-Sünni geriliminin yükseltildiði ve bu

çerçevede direniþ güçlerinin bölündüðü isetartýþmasýz bir gerçek. Irak'ta Barzani veTalabani'nin Birleþik Devletler ile girdiði iþbir-liði de bugüne kadar olandan daha tehlikeli bir mecraya doðru sürükleniyor. Baðdat'a konuþ-landýrýlacak "Peþmerge Tugaylarýnýn" direniþgüçlerini "bitireceði" tahmin edilmiyorsa eðer,bölge halklarýnýn girdiði cendere kalýn çizgilerleçizilmek isteniyor demektir. Ýþbirlikçi Irak Hükümetinin, Irak ekonomisinin yüzde 70'inioluþturan petrol gelirlerini Birleþik Devletler 

þirketlerine teslim edeceði de düþünüldüðündedurum daha da karmaþýklaþýyor.Tüm bu tablo içerisinde Türkiye oligarþisi

de Irak'a girme planlarý yapýyor. Kerkük tartýþ-masý "zamandan ve mekandan baðýmsýz olarak"sürekli gündeme sokulurken, Kürt Özgürlük hareketinin tasfiyesini hedef alan bir konseptdevreye giriyor. Ortadoðu'da bölgesel güç olma

 peþinde girilmeye çalýþýlan bu tehlikeli yol dur-durulamazsa, halklar arasýna ekilen nefrettohumlarýna bir yenisi daha eklenecek. 20 yýlyaþanan "kirli savaþýn" ardýndan bunun bir 

çözüm olmadýðý aþikar. Ancak Türkiye oli-garþisi Irak'tan pay kapma telaþý içerisindetehlikeli bir dönemece yaklaþýyor. Bu döne-mecin eþiðinde Türkiye iþçi sýnýfý ve emekçilerigüçlerini birleþtiremez ve Kürt halkýnýn uzattýðýbarýþ elini tutamazsa Ortadoðu sarmalý daha dakarmaþýklaþacak ve bataklýðýn boyutu daha dabüyüyecektir. Türkiye sosyalist hareketi butemelde üzerine düþen sorumluluðu yerinegetirmek için derhal inisiyatif üstlenmelidir.Aksi, halklarýmýza biraz daha fazla yýkýmdan

baþka bir sonuç getirmeyecektir. Bu çerçevede

Page 77: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 77/124

78

Kurtuluþ

Lübnan direniþinden öðrenmemiz gereken çok fazla þeyin olduðunu düþünüyorum.

Ýsrail siyonizmi karþýsýnda 32 gün direnenLübnan direniþ güçleri sýnýrda bulunan 17 köy

baþta olmak üzere geniþ bir savunma hattýörmeyi baþardýlar. Ýsrail güçlerine aðýr kayýplar verdirerek püskürtmeyi baþardýlar. Bu açýdandireniþ güçleri hiç kuþkusuz ki önemli bir zafereimza attý. Çünkü Hizbullah ve LübnanKomünist Partisi baþta olmak üzere oluþturulangeniþ ittifak, en azýndan Siyonist güçlerin ataðý-na geçit vermedi. Yeni bir cephenin açýlmasýnaengel oldu. Ülkenin güneyini tamamen ellerindebulunduran direniþ güçleri, mezhep çatýþmalarý-na da izin vermedi. Bu ilk adým olarak baþarýlýydý. Þii'ler içerisinde örgütlü Lübnan

Hizbullah'ý, Birleþik Devletler'in oluþturmayaçalýþtýðý Þii hilaline itibar etmedi. Vekomünistler þimdiden ilan ettiler, Hizbullah'agelecek bir saldýrý da onlarý savunacaðýz diye.Tüm bu geliþmeler Lübnan'da komünistlerinimkanlarýný her geçen gün arttýrmakta. Direniþhareketini biraz daha geliþtirmektedir. Ve bugünOrtadoðu'nun en diri hareketlerinden birinioluþturmaya aday gözüküyorlar. Birbirlerinden

oldukça farklý güçlerin "ideolojiler ayrý, poli-tikalar bir" olarak formüle ettikleri ittifakýnanlamý açýsýndan bu geliþmeler son dereceönemli. Lübnan direniþ hareketinin mezhep ve

din çatýþmalarýna hayýr diyen bir anlayýþa sahipolmasý oldukça avantajlý bir durum. Elbette ki,direniþ hareketinin zaaflarýný da görüyoruz. Buinkar edilemez. Ancak Ortadoðu'daki diðer direniþ güçlerinin geldiði nokta ile birliktedüþünüldüðünde bu geliþmeler önemli bir anlamtaþýyor.

Eðer Lübnan direniþ hareketinin saðladýðýittifak, Türkiye sosyalist hareketi ve KürtÖzgürlük Hareketinin birleþtirilmesi ile destek-lenebilirse, Ortadoðu'da baþka bir tabloyugörmek hayal deðildir. Bu, Ortadoðu çapýnda

oluþturulacak bölgesel bir ittifakýn yaratýlmasýn-da oldukça geniþ imkanlar saðlayacaktýr.Emperyalist saldýrganlýk ve bölgesel yayýlmayadur demek için, acil görev bu güçlerin yan yanagetirilmesi ve ortak bir program etrafýndamücadeleyi yükseltmesini saðlamak olmalýdýr.

Latin Amerika'da geliþen bölgesel uyanýþyolumuza rehber olsun!

* * *

1-Afrika, Asya, Avrupa kýtalarýnýn kavþaðýnda yer almasý2-Yahudilikte tutulmasý gerekli görülen tek oruç Yom Kippur adý verilen keffaret orucu. Kippur piþmanlýk

anlamýnda kullanýlýyor. Yahudiler bu günde günahlarýndan piþman olurlar. Allah da onlarý affeder.Yom Kippur ise Ýbranice'de 'tövbe günü' anlamýna gelirken Müslümanlarýn Ramazan Bayramý ileayný anlamý taþýyor.

3-1973 yýlýnda 6 Ekim4-Temmuz 1944'te ABD'nin New Hampshire eyaletinin Bretton Woods eyaletinde toplanan Birleþmiþ

Milletler Para ve Finans konferansýnda imzalanan "Uluslararasý Para Anlaþmasý" ile uluslararasýödemelerde kullanýlacak yeni bir sistem belirlendi. Bretton Woods'a göre Anlaþmaya katýlan veparasýný altýna dönüþtürülebilir yapmayý kabul eden her ülkenin parasýnýn deðeri yalnýzca dolaragöre saptanmýþtý. Böylece Dolar dünya ticaretinde hakim hale getirilmiþti. Ancak gene anlaþ-

manýn kapsamýna göre isteyen ülke elindeki dolar karþýlýðýnda Birleþik Devletlerden altýn talepedebilirdi. Ve bu talep 1969 yýlýnda Fransa'dan geldi. Böylece Birleþik Devletlerin elinde bulunanaltýn rezervlerinin dünya çapýndaki dolar miktarýný karþýlayamayacaðý açýða çýktý. Böylece BirleþikDevletler Baþkaný Richard Nixon, dolarýn altýna konvertibilitesini askýya alýp yüzde onluk ek bir ithal vergisi koyarak Bretton Woods sisteminin sona erdiðini ilan etti.

5-Özellikle Birleþik Devletler ve Hollanda

Page 78: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 78/124

79

Kurtuluþ

En son söyleyeceðim þeyi, ilk baþtasöylemem gerekirse; Filistin'deçözüm, Ýsrail varoldukça mümkün

deðil! Biliyorum; Filistin konusunda,þimdiye kadar mutlaka pekçok makale,birçok kitap okumuþsunuzdur. Ama mese-leyi bir de bu konuyu yýllardýr izleyen, bir 

kitap yazan ve bizzat kutsal topraklaragiderek gözlemlerde bulunan bir kiþidendinlemek istiyorsanýz; buyrun devam ede-lim.

Mesele genelde II. Dünya Savaþý son-rasýndan baþlatýlýyor. Çünkü Nazilerinsoykýrýmýna uðrayan Yahudilere, BirleþmiþMilletler'in jesti Filistin topraklarýndakurulacak bir Yahudi devleti oluyor. Oysasorunun geçmiþi yüzyýllýk hatta 1.5 yüzyýl-lýk. Ancak biz o kadar eskiye gitmeyidüþünmüyoruz. Osmanlý'dan Ýngilizlerindenetimine geçen Filistin topraklarý, buyüzyýlýn baþýndan itibaren Yahudilerinakýnýna uðradý. 1948 yýlýnda Ýsrail devle-tine dönüþecek olan bu yönelim bir yandantoprak satýn almayla bir yandan da savaþlabugünkü duruma geldi. Bu konudaki yakýntarihi, Filistin lideri, Yaser Arafat'ýn yaþamöyküsünde okuyup, hatýrlayabilirsiniz.

Amerika Birleþik Devletleri'nin Ýsraileliyle Filistin'e biçtiði kaderde son dönümnoktasýný 2004 yýlýnda yaþananlar oluþtu-

rurdu. O yýl Mart ayýnda Hamas ruhani lid-

Filistin’de ÇözümMümkün Mü?

Hüseyin Aykol

      d     o     s     y     a

     o     r      t     a      d     o      ð

     u

Page 79: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 79/124

80

Kurtuluþ

eri Þeyh Yasin ve ardýndan onun yerine seçilenAbdülaziz Rantisi Nisan ayýnda Ýsrail tarafýndanöldürüldü. Kasým ayýnda ise Filistin'in ulusalkurtuluþ önderi Yaser Arafat, þimdiye dek açýk-lanmayan bir nedenle öldü. ABD ve Ýsrail'in soniki yýldýr fiilen yok saydýðý Arafat'ýn da bir þek-ilde ortadan kaldýrýlmasýyla, Batý'nýn yeni poli-tikasý uygulamaya konulabilecekti.

Arafat'sýz YýllarFilistin'in efsanevi ulusal kurtuluþ lideri

Yaser Arafat'ýn ölümünün üstünden iki yýl geçti.Önceki yýl 29 Ekim 2004 günü tedavi amacýylaParis'e götürüldüðünde, aslýnda yolun sonunagelindiði biliniyordu; ancak yine de resmi ölümhaberi için 11 Kasým gününü beklemek zorunda

kalmýþtýk. Ne o gün; ne de sonraki açýklamalar Arafat'ýn ölüm nedenini açýk þekilde ortayakoyamadý; ancak Filistinlilerin çoðu ve dünyakamuoyunun belli bir kýsmý, Arafat'ýn Ýsrailtarafýndan öldürüldüðüne inanýyor.

Arafat'ýn ölümü beklenirken baþlanan vedaha sonra kesinleþtirilen süreçle FilistinKurtuluþ Örgütü'nün baþýna örgütün "ikinciadamý" olan Mahmud Abbas getirildi. Dahasonra düzenlenen seçim kampanyasý ve 9 Ocak günü gerçekleþtirilen seçimlerde Abbas,Filistin'in yeni devlet baþkaný seçilecekti. Bu

sonuca en çok Ýsrail ve dolayýsýyla ABD sevin-di. Nitekim, siyasi muhatap olarak kabuletmeyip Arafat'ýn ne Filistin içinde ne de yurt-dýþýnda dolaþmasýna izin vermeyen Ýsrail yöne-timinin ve Arafat'ý aþmak için kendisine bir baþbakan atamasý yönündeki ABD telkinlerindeMahmud Abbas, bu yeni makam için zikredilenisimlerin baþýnda geliyordu.

Mahmud Abbas'ýn Filistin'e yeni lider olarak seçilmesi öncesi ve sonrasýnda ilk 'kazaným'hemen göze çarptý. Arafat, Filistin DevletBaþkanlýðý Sarayý Mukata'daki odasýndan

binanýn diðer bölümlerine bile geçemezken,Abbas hem Filistin içinde hem de dünyanýnistediði yerine gidip gelebiliyordu. Dahasý ABDve Ýsrail tarafýndan muhatap alýnmasý içinhemen harekete geçilecekti.

Gayri-Resmi AteþkesABD'nin yeni Dýþiþleri Bakaný Condoleezza

Rice'ýn ilk dýþ gezisi Ortadoðu'ya oluyor veÝsrail'li yetkililerden sonra 7 Þubat 2005 günüMahmud Abbas ile görüþen ABD DýþiþleriBakaný, taraflarý ertesi gün Mýsýr'ýn Þarm el

Þeyh þehrinde bir araya getiriyordu. Mýsýr 

Cumhurbaþkaný Hüsnü Mübarek'in ev sahipliðiyaptýðý bu toplantýda Ýsrail Baþbakaný ArielÞaron ile Filistin Devlet Baþkaný MahmudAbbas ilk kez el sýkýþacaktý. Toplantýdan gayriresmi, kaðýda dökülmeyen bir ateþkes anlaþmasýçýktý. Ýsrail, ateþkes karþýlýðý bazý Filistinlimahkumlarýn serbest býrakýlmasý da dahil kimiadýmlar atmaya söz verdi.

ABD'nin bir süreç sonunda FilistinDevleti'nin kurulmasýný öngören Yol Haritasý'nadestek veren BM, AB ve Rusya yetkilileri 1Mart günü Londra'da düzenlenen FilistinKonferansý'nda bir araya geldiler ve kimiekonomik yardým vaatleri yapýldý. 15 Mart2005 günü Mýsýr'da Filistinli örgütlerle toplananAbbas, onlardan ateþkes sözü aldý. Örgütler,

Ýsrail'in kendilerine yönelik suikast saldýrýlarýnýdurdurmasý halinde kendilerinin de saldýrýdabulunmayacaðýný belirtip, mahkumlarýn salýn-masý konusunda adým atýlmasýný istediler.

 Nitekim o günden bu güne, sadece birkaç inti-har saldýrýsý yaþandý. Ancak Filistin'de ölenlerinsayýsý yine yüzlerle ifade edilecekti.

Abbas Dünya Turunda!Bush, 11 Nisan 2005 günü Þaron'u kabul

etti. Herhalde gidiþattan memnuniyetini bildirdi.Bir de ikili Ýsrail'in Gazze'den çekiliþinin ayrýn-

týlarýný konuþmuþ olmalýlar. Bu arada, FilistinDevlet Baþkaný Abbas, kendisini ziyaret edendevlet adamlarýndan baþýný alamaz halegelmiþti. Kendisini ziyaret edenler arasýndaRusya Devlet Baþkaný Vladimir Putin bilevardý. Baþbakan Erdoðan ise, ABD'nin isteðiüzerine yaptýðý Ýsrail gezisini, yarým saatlik Ramallah ziyaretiyle dengeleme çabasýndaydý.Sonra Abbas, yola çýktý! 10 Mayýs 2005'tenitibaren Brezilya, Þili, Japonya ve Çin'e gidip,adeta dünyayý bir ucundan diðerine dolaþtý.Sosyalist Enternasyonal toplantýsý günlerinde

Filistin'e uðrayan Abbas, 26 Mayýs günü deBeyaz Saray'da Bush tarafýndan kabul edilecek-ti.

Gazze'den çekiliþle ilgili kimi ayrýntýlarýkonuþmak üzere Þaron, 21 Haziran 2005 günüAbbas ile Kudüs'te görüþtü. Görüþmenin çok verimli geçmediði söylendi; ancak taraflarýn bir araya gelme alýþkanlýðý bile iyi karþýlandý. Dahaönceki görüþmelerde Ýsrail, Þaron yerinebaþbakan yardýmcýsýný muhatap etmeyeçalýþmýþtý. 23 Haziran günü Yol Haritasý'nýnyetkilileri Rusya'da bir araya geldi; ancak bu

toplantý bir iyiniyet zirvesinden öteye geçeme-

Page 80: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 80/124

81

Kurtuluþ

di.

Ýsrail, Gazze'den ÇekildiÝsrail, 15 Aðustos 2005 günü Gazze'den çek-

ilme sürecini baþlattý. Gazze'deki Yahudi yer-leþim birimleri biraz da gürültülü bir þekildeboþaltýldý. Direnen Yahudilere Ýsrail güvenlik güçleri hoþgörülü davranmadý. Geride kalanbinalar yýkýldýktan sonra 12 Eylül günü,Gazze'deki son Ýsrail askeri de geri çekildi. 11Ekim'de yapýlmasý planlanan Þaron-Abbaszirvesi ertelendi. Taraflar bu zirveden bir sonuçelde edilemeyeceðini düþünmüþlerdi. Ancak Ýsrail ile kimi Ýslamcý Filistin örgütleri arasýndayeniden patlak verme eðilimi taþýyan çatýþmagünlerinde Bush, Abbas'ý yeniden

Washington'da kabul etti. 20 Ekim günü yapýlangörüþmenin ardýndan Abbas'a güvenliði saðla-ma konusunda öðütler verildi.

Arafat'sýz geçen ilk yýlýn sonunda Filistin'ebaktýðýmýzda yeni olan ilk þeyin serbest hareketedebilen bir Devlet Baþkaný olduðunu görüy-oruz. Ýsrail yönetimine "Son bir yýl içinde olum-lu olarak ne oldu" diye sorsak; "Gazze'den çek-ildik. Filistinliler daha ne istiyor?" diyecek-lerdir. Ancak Ýsrail'in Batý Þeria'daki duvar inþaatý sürüyor. Uluslararasý kuruluþlar tarafýn-dan yapýmý þiddetle eleþtirilen duvar, sadece

Ýsrail ile Filistin'i ebedi olarak ayýrmaklakalmýyor; inþaat þartlarý yüzünden neredeyseBatý Þeria'daki Filistin topraklarýnýn yüzde30'unu Ýsrail'e katýyor. Gerek Batý Þeria'da,gerekse de (özellikle) Kudüs'te böylece Ýsrail'edahil edilen topraklarýn bir daha asla Filistin'egeri verilmeyeceðinden korkanlar hiç de haksýzsayýlmaz.

Niçin Gazze?Onarýmýna izin verilmeyen havaalaný ve

limaný olmadan; dahasý tüm dünyadan tecrit

edilmiþ bir Gazze'nin Filistinliler için ne ölçüdebir nefes borusu olabileceði tartýþmalýyken;buradaki yerel yönetimleri kazanan Hamas ilemerkezi yönetimi elinde bulunduran FKÖarasýnda zamanla ciddi çatýþmalarýn baþlayacaðýüzerine deðerlendirmeler az deðil. Bir deFilistin intifadasýnýn en diri unsuru olarak görülen Hamas'ýn yönetimine geldiði belediyeler yüzünden rant kavgasýna girip, çürümeyebaþlayacaðý hesaplarý var. Dahasý, her þeye rað-men imar edilen ve halkýn sorunlarýna çözümbulunmaya baþlayan bir Gazze'nin sudan

bahanelerle Ýsrail uçaklarý tarafýndan yerle bir 

edilmesi olasýlýðý her zaman ciddiyetini koruy-ordu.

Likud'un ParçalanmasýÝsrail Baþbakaný Ariel Þaron, Likud'daki sað

kanadýn Gazze karþýtý politikalarýndan bunalýp, parti liderliðini kaybetme olasýlýðý ortaya çýkýn-ca, partiden ayrýlýp Kadima isimli merkez saðbir parti kurma kararý aldý. Ýþçi Partisi'nde lider-liði Amir Peretz'e kaptýran Þimon Peres'in dedesteklediði bu yeni parti, anketlerde öne çýkýn-ca erken seçim kararý alýndý. 2006 yýlýnýn Martayýnda yapýlan seçimleri Kadima Partisi öndebitirdi. Beklenildiði üzere Ýþçi Partisi ve bir-ikiküçük partiyle koalisyon hükümeti kuruldu.Ancak partinin ve hükümetin baþýnda -Þaron

hastalanýp bitkisel hayata girdiði için- artýk Ehud Olmert vardý. Olmert de tek yanlý karar-larla Ýsrail'in kalýcý sýnýrlarýný belirleyeceðinibelirtiyordu; ancak 2006 yýlýnýn yaz aylarý,Ýsrail için hüsranla anacaðý bir dönem olacaktý.

Ebu Ammar1929 yýlýnda doðan Yaser Arafat'ýn (Ebu

Ammar) çocukluðu Kudüs ile Kahire arasýndageçti. 1948'de Kahire Üniversitesi'nde ÝnþaatMühendisliði öðrenime baþladý. 1949'daKahire'de Filistin Öðrenci Birliði'ni kurdu.

1956'da Arap Ýsrail savaþýna katýldý. 1959'daarkadaþlarý ile birlikte El Fetih (Filistin UlusalKurtuluþ Hareketi) örgütünü kurdu. Ýsrail hede-flerine karþý yapýlan ilk askeri harekatý gerçek-leþtiren birliðe komuta etti. 1967'de BatýÞeria'da direniþ hareketini örgütledi. 1969'daFilistin Kurtuluþ Örgütü'nün baþkaný oldu.

1970'de Filistinli gerillalarýn Ürdün'ü terk etmeye zorlandýðý, 40 bin kiþinin öldüðü içsavaþta çarpýþtý ve FKÖ nün merkezini Beyrut'ataþýdý. Kasým 1974'de Birleþmiþ Milletler GenelKurulu'nda konuþma yaptý. 1975-76'da

Lübnan'a giren Suriye'ye karþý direnenler arasýndaydý. 1982'de Güney Lübnan'a girenÝsrail'in Beyrut kuþatmasý sýrasýnda iki aydireniþ gösterdikten sonra FKÖ merkeziniTunus'a taþýdý.

1987'de Birinci Ýntifada baþladý. Kasým1988'de Filistin Baðýmsýzlýk Bildirisini yayým-ladý. Cezayir'de baðýmsýz Filistin Devleti'ninkuruluþunu ilan etti. 1988'de BM'nin CenevreGenel Kurulu'nda konuþtu. Aralýk 1988'deÝsrail'in var olma hakkýný kabul edip, terörizmikýnadý. 1993'de ilk Filistin Ýsrail Barýþ anlaþ-

masýný imzaladý. 1994'de 26 yýl sonra ilk kez

Page 81: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 81/124

82

Kurtuluþ

Filistin'e ayak basýp özerk yönetimini kurdu.1994'de Ýsrail Baþbakaný Ýzak Rabin ve DýþiþleriBakaný Þimon Peres ile birlikte Nobel BarýþÖdülü aldý.

1996'da ilk genel seçimde Filistin YönetimiBaþkaný oldu. 1998'de Ýsrail ile toprak devrianlaþmasý imzaladý. 1999'da Ýsrail baþbakanýEhud Barak ile barýþ görüþmelerine yenidenbaþladý. Temmuz 2000'de ABD Baþkaný BillClinton gözetiminde Barak ile nihai barýþ içinmaraton zirve yaptý. Ýsrail Kudüs'ü paylaþ-mayýnca anlaþmayý imzalamadý.

Eylül 2000'de Ýkinci Ýntifada baþladý. Aralýk 2001'de Ýsrail'in tecrit politikasý ileRamallah'taki Mukata'ya hapis oldu. Mart2002'de Ýsrail'in saldýrýlarý karþýsýnda beþ hafta

boyunca ölüm kalým savaþý verdi. Nisan2002'de Þaron'un "daimi sürgün" önerisini "BatýÞeria'yý terk etmektense ölürüm" sözleri ile red-detti.

2002'de ABD Baþkaný Bush Arafat'ýn yerineyeni lider seçilmesini istedi. Nisan 2003'teABD'nin baskýsýyla yardýmcýsý MahmudAbbas'ý baþbakaný yaptý. 2003'te Arafat'sýz ilk Ýsrail-Filistin zirvesi Ürdün'de toplandý. 29Ekim 2004 günü tedavi için Paris'e götürüldü.11 Kasým 2004'de 75 yaþýnda öldü.

* * *

Asla Unutulmayacak Bir Gün...22 Mart 2004 gününü Filistinliler herhalde

asla unutmayacak! Þafak sökerken sabahnamazýný kýlmak üzere cami yolunu tutan insan-lar, biraz sonra baþlarýna geleceklerden haber-sizdi. Cami önüne gelen bir otomobile Ýsrailhelikopterlerinin düzenlediði füze saldýrýsýnýnhedefinde bu kez Hamas lideri Þeyh AhmedYasin vardý.

Uðursuz Ýsrail helikopterleri Gazze'deki

cami önünden ayrýldýðýnda, ardýnda aralarýndaÞeyh Yasin'in de bulunduðu 9 ölü, 17 yaralýbýrakmýþtý. Þeyh Yasin'in kanlar içindeki teker-lekli sandalyesi cami kapýsýna kadar savrulmuþ;füze seslerinin dinmesi üzerine bölgeye ambu-lanslar akýn etmiþti.

Camilerde Kuran'dan ayetler okunmaya baþ-landý ve Yasin'in þehit olduðu ilan edildi.

Ölenlerden en az ikisinin Þeyh AhmedYasin'in korumalarý olduðu belirtilirken;yaralanan 17 kiþinin arasýnda Hamas lideriYasin'in 2 oðlunun da bulunduðu açýklandý.

Binler Sokaklara DöküldüYasin'in öldürülmesinin ardýndan on binlerce

Filistinli, Þeyh Ahmed Yasin'in El ÞifaHastanesi'nden alýnan naaþýný, törenin yapýla-caðý camiiye götürmek için Gazze'de sokaklaradöküldü. Yas iþareti olarak sokaklarda yüzlercelastik yakýldý ve Gazze Þeridi'ndeki okullar veiþyerleri kapandý. Batý Þeria'da genel grev ilanedildi. Bu arada, Filistin'in Sesi radyosunda,Kuran-ý Kerim'den ayetler okundu; marþlar çalýndý.

Filistin Devletinin TavrýFilistin Devleti, suikasti resmen kýnadý.

Devlet adýna açýklamada bulunan BaþbakanAhmed Kurey, "Bu delice bir eylem. Büyük 

çaplý bir kaosa kapý açýyor. Yasin, ýlýmlýðý ilebilinen bir liderdi ve Hamas'ý kontrol ediyordu.Bu yüzden bu tehlikeli ve korkakça bir eylemdir" diye konuþtu.

Filistin Devlet Baþkaný Yaser Arafat, ÞeyhYasin'in ölümü nedeniyle üç günlük yas ilanetti. Filistinli Bakan Saib Erakat da, ÞeyhYasin'in öldürülmesini "alçakça bir suç" olarak niteledi ve Filistin halký için "uluslararasý koru-ma" talep etti.

Ýsrail'in Biz Yaptýk 'Gururu'

Ýsrail ordusu, Hamas liderine yönelik saldýrýsýný 'gururla' hemen üslenirken, ÝsrailSavunma Bakaný Þaul Mofaz ise, Hamas lideriÞeyh Ahmed Yasin'in öldürülmesinden sonra buörgüte yönelik "savaþýn süreceðini" söyledi.Mofaz, yaptýðý açýklamada, "Ahmed Yasin bir terör lideriydi, Filistinli Bin Ladin'di" dedi. Buarada, Ýsrail ordusu, Hamas lideri Þeyh Yasin'inöldürülmesinin ardýndan, Filistinlilerin Ýsrail'egiriþini engellemek için Gazze Þeridi ve BatýÞeria'yý kapattý.

El Aksa Savaþ Ýlan EttiArafat yanlýsý El Aksa Þehitleri Tugayý,

Hamas lideri Þeyh Ahmed Yasin'in öldürülmesiüzerine Ýsrail'e savaþ ilan ederek, misillemeyapacaðý tehdidinde bulundu. Filistinli grubunaçýklamasýnda, "Allah'ýn izniyle, birkaç saatiçinde cevabýmýz olacak" dedi. Hamas, GazzeÞeridi ile Ýsrail sýnýrýndaki Erez geçiþ noktasýnafüze fýrlattýðýný bildirdi. Hamas kaynaklarý,geçiþ noktasýna 4 adet Kassam füzesi fýr-latýldýðýný söylediler. Erez geçiþ noktasýnda pat-lama meydana geldiði bildirilmiþti.

Page 82: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 82/124

83

Kurtuluþ

ABD'den 'Sakin Olun' ÇaðrýsýAmerika Birleþik Devletleri, Þeyh Ahmed

Yasin'in Ýsrail saldýrýsýnda öldürülmesinin ardýn-dan yapýlan açýklamada, taraflardan sakinolmalarýný istedi. ABD Dýþiþleri Bakanlýðý'ndan,isminin açýklanmasýný istemeyen üst düzey bir yetkili, "Tüm taraflardan, sakin olmalarý vekendilerini kontrol etmelerini istiyoruz" dedi.Yetkili, olayý incelediklerini ve Ýsrail ileFilistinli yetkililerle temas halinde olduklarýnýkaydetti.

Tüm Dünya Kýnadý Ama...Yasin'in suikastle öldürülmesi neredeyse tüm

dünya liderleri tarafýndan kýnanýrken, konuBirleþmiþ Milletler'de görüþüldü; ancak ABD

yüzünden BM Güvenlik Konseyi'nden karar çýkarýlamadý. O zaman ki BM Genel SekreteriKofi Annan suikastla ilgili olarak yayýnladýðýbir kýnama mesajýnda, "Þeyh Ahmet Yasin veberaberindekilere yönelik suikastý kýnýyorum.Bu tür eylemler ne uluslararasý hukuka uygun-dur, ne de barýþçý bir çözümün bulunabilmesinekatký saðlar" dedi.

ABD yönetimi, suikastten sonra, Ýsrail veFilistinlilere sakin olmalarý çaðrýsýndabulunurken, Avrupa Birliði yetkilisi Javier Solana ve Fransa Dýþiþleri Bakaný Dominique

de Villepin, Ýsrail'in bu eyleminin barýþa büyük bir darbe vurduðunu söyledi. Ýngiltere DýþiþleriBakaný Jack Straw da suikastý kýnadý, Ýsrail'inkendisini teröre karþý korumaya hakkýolduðunu; ancak bunu hukuk kurallarýçerçevesinde yapmasý gerektiðini vurguladý.

Yasin, Rantisi, Arafat...ABD Baþkaný George W. Bush'un ikinci

dönem için seçilememe ihtimaline karþý ve belkikorkulduðu kadar yüksek misillemeyle karþýlaþ-madýðý için olsa gerek Ýsrail güçleri, 17 Nisan

2004 günü de ayný þekilde düzenlenen bir saldýrýyla Yasin'in yerine getirilen AbdülazizRantisi'yi katletti. Daha sonra Bush'un ikincikez seçilmesiyle rahatlayan Þaron yönetimi,henüz aydýnlatýlamayan bir þekilde FilistinDevlet Baþkaný Yaser Arafat'ýn 11 Kasým2004'te ölmesini saðladý. Ardýndan Filistin'deArafat'ýn yerine Devlet Baþkaný seçilenMahmud Abbas'ýn önü açýldý; ancak 2006 yýlýbaþýnda düzenlenen parlamento seçimlerinibiraz da beklenildiði üzere Hamas kazandý.

Seçimlerin ardýndan Hamas'ýn kurduðu

hükümet, Ýsrail varolma hakkýný tanýmadýðý

gerekçe gösterilerek uluslararasý izolasyona tabitutuldu. Ýsrail, Filistinlilerin satýn aldýðý mallarakarþýlýk ödemesi gereken vergi iadelerine elkoydu. ABD ve AB Filistin halkýna yaptýðýmali yardýmý kesti. Hamas hükümeti,memurlarýn maaþlarýný aylardýr ödeyemiyor.Gerek maaþ sýkýntýsý, gerekse de çoðu El Fetihüyesi resmi Filistin güvenlik güçleriyle Hamaslýmilisler arasýndaki sürtüþme nedeniyleFilistin'de bir yýldýr, taraflar arasýnda silahlýçatýþmalara varan gerginlik yaþanýyor. Taraflar çok daha ciddi boyutlara ulaþan bir iç savaþýniçine düþmemiþse, bunun nedeni Ýsrail'in dahasaldýrgan politikalarý yüzünden oldu.

Geçen yaz baþlarýnda Gazze'ye müdahaleeden Ýsrail güçlerinden bir askerin Filistinlilerce

kaçýrýlmasý üzerine, Olmert hükümeti Hamasüyesi bakanlar da dahil olmak üzere yüzlerceFilistinliyi hapse attý; Gazze günlerce bomba-landý. Ayný günlerde Hizbullah'ýn 8 Ýsrailaskerini öldürüp, ikisini esir almasý üzerineÝsrail, bir ayý aþkýn bir süre Lübnan'ý bombardý-mana tuttu. Ülkenin bir bölümü yerle bir olurken, Ýsrail ordusunun Güney Lübnan'ý iþgaletme giriþimi Hizbullah tarafýndan püskürtüldü.Yenilmez Ýsrail ordusu efsanesi çökerken,Olmert hükümeti kendi içinde sorgulanmayabaþladý.

Ýsrail kendi içinde durulmaya çalýþýrken;Filistin'de taraflar içine düþtükleri izolasyonukýrabilmek için önce ulusal birlik hükümetiarayýþýna girdiler. Bu baþarýlamayýnca, FilistinDevlet Baþkaný Mahmud Abbas, erken seçimyapýlacaðýný ilan etti. Hamas'ýn katýlmayacaðýnýaçýkladýðý seçimin günü belli deðil. Ancak taraflar arasýndaki görüþmeler deðiþik düzeylerde sürüyor. Ýsrail ise Hamas'a karþý ElFetih'in elini güçlendirmek için mali yardým,kimi tutsaklarýn serbest býrakýlmasý gibi

 jestlerde bulunmaya baþladý. Yeni yýl

Filistinliler için kolay geçmeyecek. Çözüm iseufukta görünmüyor.

Þeyh Yasin ve HamasHamas lideri Þeyh Ahmed Yasin 1938 yýlýn-

da Filistin'de dünyaya geldi. Geçirdiði bir kazasonucu 1952'de felç olan Yasin, 1984 yýlýndasilah kaçakçýlýðý iddiasýyla 13 yýl hapsemahkum oldu. 1985'de Ýsrail ve Filistin Halk Cephesi arasýnda yapýlan mahkum deðiþimisýrasýnda serbest býrakýlan Yasin, 1987'de Gazzekentinde arkadaþlarýyla birlikte gizlice Hamas'ý

kurdu.

Page 83: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 83/124

84

Kurtuluþ

Baþta Müslüman Kardeþler Örgütü'nün bir kolu olarak kurulan Hamas'ýn liderliðini üstle-nen Ahmed Yasin, 1991'de yeniden hapse girdi.Þeyh Yasin, Ýsrail tarafýndan Ýsrail askerleriniöldürmeye ve kaçýrmaya azmettirmekten,Hamas'ý ve askeri kanadýný kurmaktan, ömür boyu hapse mahkum edildi.

Ürdün'ün 1997'de yakaladýðý Ýsrailli ikiajanýn salýverilmesi karþýlýðýnda Ahmed Yasinserbest býrakýldý ve birkaç gün sonra Gazze'yedöndü. Dönüþüyle birlikte Hamas'ýnFilistin'deki gücünü artýran Þeyh Yasin, Filistiniçinde demokratik yapýnýn kurulmasý içinhükümete destek vereceklerini açýkladý.

Ancak 1998'de Ýsrail ile Filistin arasýndayapýlan barýþ görüþmelerini protesto amacýyla

Hamas'ýn giriþtiði bombalama eylemi, Arafat ileYasin'in arasýnýn açýlmasýna neden oldu. Hamasörgütü bugüne kadar Ýsrail'i hedef alan çok sayý-da intihar saldýrýsýný üstlendi. Þeyh Yasin, Eylül2003'te Ýsrail'in düzenlediði füze saldýrýsýndanhafif yaralarla kurtulmuþtu.

Hamas: Nereden Nereye?HAMAS, yani Filistin Ýslami Direniþ

Hareketi, 1987 yýlýnda baþlayan ilk intifada yýl-larýnda kuruldu. Esinlendiði güç, Mýsýr'dakiMüslüman Kardeþler idi. O yýllarda sürgünde

bulunan Filistin Kurtuluþ Örgütü (FKÖ) lideriYaser Arafat'a alternatif olabileceði ve yinezamanýn Yeþil Kuþak yaklaþýmýna uygun olduðuiçin ABD ve onun Ortadoðu'daki temsilcisiÝsrail tarafýndan kurulmasýna ve geliþmesinegöz yumulduðu iddia ediliyor. UmulanFilistinlilerin kendi aralarýnda iktidar mücadele-sine girmesi yüzünden, Ýsrail ile savaþamayacak duruma düþmesiydi.

Gelinen aþamada, ABD ve Ýsrail ikilisininhiç ummadýðý bir þey oldu: En az FKÖ kadar güçlü bir örgütlenme ve neredeyse Arafat'a

baðlý örgütlerden daha güçlü darbeler vurabilenbir Hamas çýkmýþtý ortaya. Yaser Arafat, ulusalkurtuluþ lideri olarak gücünü -beklendiði kadar-yitirmese de, marksist kökenli biri olarak, artýk ortalýk yerde namaz kýlar hale gelmesi ironik bir durum arzetmeye baþlamýþtý.

Bugünlerde hem Gazze Þeridi'nde hem deBatý Þeria'da onbinlerce destekçisi olan Hamas,sadece askeri bir örgütlenme deðil. Onlar camil-erde, okullarda, hastanelerde, toplumsalfaaliyetlerde çalýþýyorlar. Örgütün askeri kolu,faaliyet alanlarýndan sadece bir tanesi. Ýsrail

hedeflerine saldýrýlarda bulunan askeri kanadýn

birçok ayrý örgütlenmesi var. Ýstihbarat örgütüise Siyonistler ile iþbirliði yapan Filistinlileribulup, cezalandýrmakla görevli. Dahasý aynýörgütün görevleri arasýnda islamiyetinFilistin'de yaþatýlmasý da bulunuyor.

Bir yandan Ýsrail'e karþý silahlý mücadeleverilirken, diðer yandan da Hamas, inþa ettiðiokullarda kendi eðitim programlarýný yürütüyor ve kurduðu hastanelerde hastalara, yaralýlarahizmet sunuyor. 1987'den 1993 yýlýna dek sürenI. Ýntifada yýllarýnda sadece askeri hedeflereyönelen Hamas, 25 Þubat 1994'te Ýsrailli bir yerleþimcinin El Halil'deki Ýbrahim Camisi'neyönelik saldýrýsýnda namaz kýlan 29 kiþiyiöldürmesinin ardýndan sivillere yönelik intihar saldýrýlara baþladý.

Ýsrailli yöneticilerin Sovyetler'den yardýmalan ve sosyalizmden etkilenen FKÖ ve lideriYaser Arafat'a alternatif olsun diye el altýndandesteklediði ya da geliþmesine gözyumduðuHamas'ýn geldiði yerin Müslüman Kardeþler örgütlenmesi olduðu biliniyor. Kuruluþu1926'lara dayanan Müslüman Kardeþler'in, önceÝngilizler, sonra ABD ve bölgedeki kadim dost-larý Suudi Arabistan ve Körfez þeyhleri tarafýn-dan desteklendiði de herkesin malumu.

Müslüman Kardeþler, kuruluþu ve kullanýmýaçýsýndan aslýnda ilk örnek deðil. Ýslamiyetin

sömürgeciler tarafýndan kendi çýkarlarý doðrul-tusunda kullanýlmasý önce Hindistan'da oldu.Ýngilizler, ellerinden gitmekte olanHindistan'dan hiç olmazsa bir parçasýný kurtar-mak adýna baþlattýðý Pakistan operasyonundakullandýðý bir yöntem bu. Yani islamiyeti kozolarak kullanmanýn ilk mucidi ünlü "YeþilKuþak" projesiyle ABD deðil, Pakistan'ýHindistan'dan koparan Ýngilizler oluyor.

Ortadoðu'yu cetvelle deðiþik devletler halinegetirirken Ýngilizler bölgedeki dini ve etnik daðýlýmý daha uygun yönetilir þekilde ayarla-

makta dikkatli davranmýþtý. Ancak 1960'lý, 70'liyýllarda yükselen ulusal kurtuluþçu anlayýþlar-dan etkilenen Mýsýr'da Nasýr, Libya'da Kaddafi,Suriye'de Esad ve Irak'ta Saddam'ýn kurduðulaik yönetimler bir yandan ülke kaynaklarýnýulusallaþtýrmaya baþlarken, diðer yandan önceÝngilizlerin sonra da onlarýn yerini almayabaþlayan ABD'nin baþlarýna musallat ettiðiÝslamcý örgütlenmeler (özellikle MüslümanKardeþler) ile baþetmeye çalýþtý.

Saddam ve Kaddafi, ülkelerinde baþkasýnýn -özellikle de islamcýlarýn- örgütlenmesine zerre

kadar fýrsat vermedi. Hafýz Esad'ýn Müslüman

Page 84: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 84/124

85

Kurtuluþ

Kardeþler'e yönelik tavrý, Hama ve Humuskasabasýný içindeki binlerce insaný katlederek yerle bir edecek denli sert oldu. MüslümanKardeþler'in merkezi durumundaki Mýsýr'dakigeliþmeler ise daha deðiþik oldu.

Müslüman Kardeþler'in önce Süveyþkanalýnýn devletleþtirilmesi sürecinde Ýngiliz-lerin desteðiyle eylemleri düzenlediði söylendi.Daha sonra Nasýr'ýn devrilmesi için CIA ile bir-likte çalýþtýðýna dair belgeler olduðu iddiaediliyor. Nasýr sonrasýnda Mýsýr yönetiminegelen Enver Sedat'ýn Sovyetler Birliði ile iliþk-isini kesip ABD'ye yönelmesi ve bunun sonucuolarak Ýsrail ile barýþ anlaþmasý imzalamasýylaMüslüman Kardeþler'in siyasi etkinliði sýfýrlan-masa da iyice daraltýldý.

Ýngiltere ve ABD kaçan MüslümanKardeþler liderlerine sýðýnma saðladý ama dahafazlasýný yapmadý; çünkü Mýsýr'da istedikleriniartýk elde etmiþlerdi. Yani Sedat yönetimi,Müslüman Kardeþler'in yerine kendisi ABD'ninsafýna geçmiþti. Daha sonra Yeþil Kuþak anlayýþýyla islamcý örgütlenme ve militanlarýnkullanýlmasý iþi 'küreselleþtirildi'. Cezayir,Balkanlar, Kafkaslar ve özellikle de Afganistanoperasyonunun temeli buydu.

Daha sonra baþýna bela olsa da; kurduðu,kolladýðý ve geliþtirdiði El Kaide ABD için

neyse, Hamas da Ýsrail için biraz oydu. Þaron"Þeyh Yasin, bizim Usame bin Ladin'imizdi"derken, ABD ve Ýngiltere'ye sadece bugünüdeðil geçmiþte yaptýklarýný hatýrlatmak istemiþolmalý...

Doðu Kudüs SorunuYazýya baþlarken, "Filistin sorunu

çözülmez" demiþtim. Çözülmez çünkü bu soru-nun karýþaný çok. Ýsrail'in varolmasýný ABD,

AB ve Rusya isterken, Araplar ve Ýslamdünyasý istemiyor. Filistinlilerle, Yahudiler aslýnda ayný ýrktan geliyor. Yahudiler, 3 bineyakýn yýldýr Musevi dinine inanýrken;Filistinliler bin yýldýr Müslüman. Araplar,Filistinlilere Müslüman diye sahip çýkmak istiy-or; ancak son tahlilde çok fazla sevdikleri desöylenemez. Arap devletleri, Ýsraille uðraþmak,kendileri adýna savaþsýnlar diye Filistinlileresahip çýkmaya çalýþýyor. Dahasý onlarý da kendikurduklarý ya da destekledikleri Filistin örgüt-leriyle Filistin sorununa müdahil olmak istiyor-lar.

Oslo Barýþ Anlaþmasý ile Filistin sorunu bir ara çözülmek üzereydi. Anlaþma olsun diye çok taviz vermekle suçlanan Yaser Arafat'ýn bile

son rotüþlerini imzalamaktan vazgeçtiði anlaþ-manýn pürüzünü Kudüs'ün nihai statüsü oldu.Ýsrailliler, Kudüs'ü bir bütün olarak kendibaþkentleri olarak görürken; Filistinliler, DoðuKudüs'ü (eski þehir) kendi baþkentleri yapmak istiyor. Doðu Kudüs'te Müslümanlarýn ilk kabesi, Kubbet-ül Sahra ile El Aksa Camisibulunuyor. Filistinliler burayý, Ýsraillilere býrak-mayý aklýnýn ucundan bile geçirmiyor. ÇünküHz. Muhammed'in göðe yükseldiðine inanýlanKubbet-ül Sahra ile El Aksa Camisi, binlerceyýl önce yýkýlan Hz. Musa tapýnaðý üzerinde

bulunuyor. Ki burasý "Aðlama Duvarý" olarak Musevilerin en kutsal mekaný ve mümkünolduðunda üzerindeki binalarý yýkýp, tapýnaðýyeniden inþa etmeyi düþünüyorlar. Elbetteböylesi bir giriþim, Ortadoðu'da onyýllarca süre-cek bir savaþ anlamýna gelecektir. Ýsrail'in akýllý

 politikacýlarý böyle bir þeye giriþmek istemesede, ülkedeki fanatik dincilerin bu yöndekirüyasý devam ediyor.

* * *

Page 85: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 85/124

86

Kurtuluþ

V. Ayrým: Dünya DevrimindenHalk Cephesine KomünistEnternasyonal

"Hata etmek bir þey deðildir. Hata ettiðini unutmak kötüdür." 1

"Hatalarýnýza gülmeyi baþardýðýnýz  gün büyümüþsünüz demektir." 2

Birinci Dünya Savaþý'nda savaþtan yanatavýr alan ve ülkelerindeki hükümetleridestekleyen partiler nedeniyle ÝkinciEnternasyonal ciddi bir kriz içine girmiþti.Lenin, 1917'de, 'Nisan Tezleri'nde yeni bir enternasyonalin kurulmasý gerektiðineiþaret etmiþti.

Ayrýca 1916'da yayýnlanan'Emperyalizm' adlý kitabýnda da dünyadevrimi açýsýndan yeni saptamalardabulunuyordu: devrimin merkezi Avrupa'nýndýþýna kaymýþtý, çünkü emperyalistmetropoller sömürgelerinden elde ettiklerikârlarla içerde iþçi sýnýfýnýn bir bölümünü(iþçi aristokrasisi) satýn almýþlardý. Budurumda devrim daha çok "zayýf halka"lar-dan, Avrupa'nýn kenar ülkelerinden, yarý-sömürgelerden beklenebilirdi.

Ekim Devrimi'nden sonra yeni bir enternasyonal daha da acil hâle geldi.

Çünkü, yukarýda özetlenen tezlere karþýn

Marksizm ve

Devrim-2-

Sibel Özbudun

Temel Demirer 

Page 86: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 86/124

87

Kurtuluþ

yine de o yýllarda bir dünya devrimi bekleniyor-du, hem de öncelikle Avrupa'nýn merkezülkelerinde. Rus devriminin yaþayabilmesi deönemli ölçüde buna baðlanýyordu. Lenin, yenienternasyonalin bir dünya partisi olmasýný istiy-ordu.

Komünist Enternasyonal (Komintern) Mart1919'da ilk toplantýsýný ve ilk kongresiniMoskova'da yaptý. Kongreye çaðrý metninde"Proletaryanýn bugünkü görevi, devlet iktidarýnýele geçirmekten ibarettir. Devlet iktidarýnýn elegeçirilmesi, burjuvazinin devlet aygýtýnýn imhaedilip, proletarya iktidarýnýn yeni aygýtýnýnörgütlenmesi anlamýna gelir" deniliyordu.

6 Mart 1919'da oylanan "KomünistEnternasyonal Platformu"nda ise, "Yeni bir çað

doðdu; kapitalizmin çözülmesi, içten yýkýlýþýçaðý; proletaryanýn komünist devriminin çaðý"saptamasý yapýlýyor; "Ýnsanlýk yýkým tehdidialtýndadýr, onu kurtarabilecek tek güç prole-taryadýr" deniyor; bunun için de siyasal ikti-darýn proletarya tarafýndan fethedilmesininzorunlu olduðu vurgulanýyordu.

Mustafa Suphi'nin de katýldýðý bu kongreninbitiminde "Bütün Ülkelerin Proleterlerine"baþlýklý bir bildiri yayýnlandý. Zinovyev tarafýn-dan "ikinci bir komünist manifesto" olarak nite-lenen bu bildiride, tüm dünya iþçileri bir yandan

Rusya'daki Sovyet iktidarýný desteklemeye,diðer yandan dünya devrimi için mücadeleyeçaðrýlýyordu. Troçki tarafýndan kaleme alýnanve 'Komünist Enternasyonal Manifestosu'olarak da bilinen bu bildirgede, sömürgelerinkurtuluþunun ancak metropollerdeki iþçisýnýfýnýn kurtuluþu ile mümkün olabileceði debelirtilmiþti.

1919 yýlý boyunca Avrupa'daki Kominternyanlýsý sol grup ve partiler içinde yoðun bir par-lamentarizm tartýþmasý yaþandý. Avrupa'daki bir çok partide "sol" kanat parlamentoyu küçüm-

süyor, seçimlere katýlmayý reddediyordu.Komintern'in kongreye katýlým çaðrýsýnda veLenin'in kongreye sunduðu 'BurjuvaDemokrasisi ve Proletarya Diktatörlüðü ÜzerineTezler' yazýsýnda da burjuva demokrasisi veburjuva parlamentarizmi küçümsenmiþti; Lenin,

 parlamentonun proletaryayý bastýrma aracýolduðunu söylüyordu. Ona göre burjuva dik-tatörlüðü ile proletarya diktatörlüðü arasýnda"Üçüncü bir yolu hayal etmek, gerici bir küçük burjuva sýzlanmasýndan baþka bir þey deðildi."

Ancak 1919 yýlýnda Almanya, Ýngiltere veFransa'daki komünist hareket bu tartýþma

nedeniyle bölünme tehlikesi yaþamaya baþlayýn-ca konu yeniden ele alýndý. Lenin ilk kezTemmuz 1919'da, proletaryanýn, sýnýf mücade-lesinde parlamento faaliyetlerinden yararlan-mayý ihmal etmemesi gerektiðini vurguladý.Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi(KEYK) baþkaný Zinovyev de Eylül ayýndayayýnlanan 'Komünist Enternasyonal' der-gisinde, parlamenter hükümete karþý olmanýnseçimlerden kaçýnmayý gerektirmediðini, aksinedevrimci stratejinin parlamentoyu bir silaholarak kullanmayý gerektirdiðini yazdý.

Kýsa bir süre sonra Lenin, ünlü yapýtý, 'SolKomünizm: Bir Çocukluk Hastalýðý'ný kalemealdý. Lenin bu kitapta, Almanya, Ýngiltere,Ýtalya ve Hollanda'daki "sol" gruplarý hedef 

almýþ, parlamenter ve sendikal mücadeleninküçümsenmesini eleþtirmiþti. Ne var ki bueleþtiriler söz konusu ülkelerdeki hareketinbölünmesini engelleyemeyecek, üstelik II.Kongre'de, Komintern'e üye olmak isteyen par-tiler için getirilen ünlü 21 koþul bölünmesürecini hýzlandýracaktý.

Komintern'in II. Kongresi Temmuz 1920'deyapýldý. Bolþevikler iç savaþý kazanmýþlardý veKýzýlordu 4 Temmuzdan itibaren Varþova'yadoðru ilerlemeye baþlamýþtý. Bu durum,Bolþeviklerle Avrupa'nýn "en ileri" proletaryasý

olarak görülen Alman proletaryasýnýn kýsasürede birleþebileceðine dair bir umut yaratmýþ,bu umut, ulusal partiler için KomünistEnternasyonal'in çekim gücünü artýran bir etkenolmuþtu.

1919 ve 1920 yýlýnda birçok sol parti yeniEnternasyonal'e girmek için müracaat etmeyehazýrlanýyordu. Hâlbuki Lenin ve Bolþevikler, ocoþkulu günler içinde, bu partilerin bir bütünolarak, komünist olmayan gruplarla birlikteEnternasyonale girmesini istemiyorlardý. Ýþteünlü 21 Koþul bunu engellemek, Komintern'i

sýký merkeziyetçi ve üye partileri yönlendirenbir örgüt hâline getirmek amacýyla önerildi vekongrede kabul edildi.

21 Koþul'a göre, Komintern'e katýlmak isteyen her partinin tüm ajitasyon ve propagan-da faaliyetine komünist bir kimlik kazandýrmasýgerekiyordu; basýn, tümüyle parti MK'sine baðlýolmalýydý; parti illegal bir aygýta sahip olmalýy-dý; reformistler sorumlu mevkilerden uzak-laþtýrýlmalýydý; kapitalizm ancak devrimciyoldan yýkýlabilirdi; her ülkede ancak tek bir Komünist parti olabilirdi, dolayýsýyla çeþitliülkelerdeki grup ve partiler bu yeni ilkeler 

Page 87: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 87/124

88

Kurtuluþ

etrafýnda yeniden örgütlenmek zorundaydý. Busýký merkeziyetçi koþullara karþýn parlamenter mücadele reddedilmiyor, sendikalar baþtaolmak üzere her türden kitle örgütünün içindeçalýþmanýn zorunlu olduðu bildiriliyordu. Leninde Komünist Enternasyonal'in Görevleri Üzer-ine Rapor'unda, Avrupa komünist hareketi için-deki "sol" eðilimi ve anti-parlamentarist tutumueleþtirmiþti.

Lenin'e göre parlamento kitlelerin gözündemeþru oldukça, parlamenter mücadele de önem-ini koruyacaktý. Nitekim Kongre "komünist par-tisi ve parlamentarizm" konusunda aldýðý karar metninde, parlamentarizmin bir hükümet biçimiolarak burjuva egemenliðinin "demokratik" bir biçimi hâline geldiði, iþçi sýnýfýnýn durumunun

düzeltilmesinde ve reformlar için mücadeledetamamen iþlevini yitirdiði vurgulanýyorsa da,ilkesel anti-parlamentarizm "çocuksu ve safdilbir doktrin" olarak niteleniyordu.

II. Kongre'de yoðun olarak tartýþýlan konu-lardan biri "ulusal sorun ve sömürgeler sorunu"ydu. Özellikle Lenin ile Hintli delegeRoy arasýnda Doðu'nun sömürge ülkelerindedevrim konusunda önemli tartýþmalar oldu.Lenin, eðer anti-emperyalist bir karakter taþýy-orlarsa burjuvazinin önderliðinde bile olsalar ulusal kurtuluþ hareketlerinin desteklenmesi

gerektiðini savunuyordu. Roy ise anti-emperyalist savaþta milli burjuvaziye güvenile-meyeceðini, gerçek anti-emperyalist savaþýgerçekleþtirecek olanlarýn proleterler veköylüler olduðunu ileri sürerek Lenin'e karþýçýkýyor; Batý'da gerçekleþmesi muhtemeldevrimlere öncelik verilmesini savunan kongreçoðunluðuna karþýlýk "Batý devriminin kaderibütünüyle doðu devrimine baðlýdýr" tezinisavunuyor; üstelik Doðu'da da devrimekomünistlerin öncülük edebileceðini ileri sürüy-ordu. Ona göre örneðin Hindistan'daki topraksýz

köylü ve proleter nüfus komünist bir hareketinyaratýlmasý için yeterliydi ve burjuvademokratik ulusal hareketleri desteklemek yan-lýþtý. Eðer milli burjuvaziyle bir ittifak gündemegelirse de, öncülük mutlaka komünistlerdeolmalýydý. Lenin, Roy'un bu görüþlerini dikkatealarak tezlerinde kimi deðiþiklikler yaptý veRoy'un görüþleri kongrede "tamamlayýcý tezler"olarak kabul edildi.

Lenin'e göre, Sovyet cumhuriyetlerininbaþarýlý proleter sýnýfý baðýmlý ülkelerdekidevrimci hareketlere destek olurlarsa bu ülkeler "Geliþmenin kapitalist aþamasýndan geçmeden,

sovyet rejimine ve bazý geliþme dereceleriaçýsýndan komünizme geçebilirler"di. Bu görüþaslýnda Marx ve Engels'in, Batý'daki bir proleter devrimin, Rusya'nýn kapitalist aþamayý atla-yarak komünizme geçebileceðine iliþkingörüþünün bir uyarlamasýydý. SonuçtaKongrenin kabul ettiði "ulusal sorun vesömürgeler sorunu hakkýnda tezler"de Lenin'inbu görüþü yer aldý. Tezlerde, "Sömürgelerdekidevrim ilk aþamasýnda komünist bir devrim ola-maz deniyor ve devrimin ilk aþamalarýndatoprak daðýtýmý gibi küçük burjuva reformlarýiçermesinin zorunlu olduðu vurgulanýyordu.Bununla birlikte yine de bu ülkelerde önderliðinburjuva demokrasisine devredilmesiningerekmediði, ileri ülkelerin bilinçli proleter-

lerinin yardýmý ile bu ülkelerin doðrudankomünizme ulaþabilecekleri kabul ediliyordu."II. Kongre'de Komintern yürütme kurulu bir 

"Doðu Halklarý Kurultayý" düzenlenmesi içinçaðrý yayýnladý. Bu kurultay Eylül 1920baþlarýnda toplandý. 10 Eylül'de de TürkiyeKomünist Partisi Bakû'de ilk kongresini topladý.

Bu yýllar Avrupa'da da devrim yýllarýydý. Nevar ki 1920 yazýnda Kýzýlordunun Varþovayönündeki ilerleyiþi durdurulacak, devrimci gir-iþimler çok geçmeden yenilecek, Avrupa'dadevrimden ümidini kesen Bolþevikler ise yavaþ

yavaþ yeni bir yönelime gireceklerdi: "tek ülkede sosyalizm." Bu, artýk dünya devrimibeklentisinin azalmasý, aðýrlýðýn sosyalist ana-vataný korumaya verilmesi demekti.

III. Kongre3, böyle bir ortamda, "Bütünülkelerde burjuvazinin saldýrýya geçtiði bir dönemde", 22 Haziran-12 Temmuz 1921 tarih-leri arasýnda Moskova'da toplandý. Bu kongreyedamgasýný vuran slogan "kitlelere"ydi. Leninkonuþmalarýnda iþçilerin birliðinin saðlanmasýüzerinde ýsrarla duruyor, bununla da yetinmey-erek, devrim zamanlarýnda "kitle" sözünden

yalnýzca iþçilerin deðil, tüm sömürülenlerinçoðunluðunun anlaþýlmasý gerektiðini ilerisürüyordu. Bunun aksini savunmak "goþizm"di.Kongre, Lenin'in bu tezlerini destekledi. Büyük kitlesel komünist partilerin yaratýlmasý hedefinibenimsedi. Buna uygun olarak da "tek/birleþik cephe" politikasýný ortaya attý. KEYK, tek cephe politikasýný, "Kapitalizme karþý mücadeleetmeyi arzulayan bütün iþçilerin birliði" olarak tanýmlýyordu. Ayrýca Komintern, partilere; ser-mayenin saldýrýlarýna karþý en geniþ demokratik cepheyi oluþturabilmek için yarý-proleter veküçük burjuva tabakalarý, küçük köylülüðü ve

Page 88: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 88/124

89

Kurtuluþ

kent küçük burjuvazisini, memurlarý ve aydýn-larý da proletaryanýn safýna çekme görevi veriy-ordu. Ancak reformist parti ve sendikalarlaiþbirliði yapacak komünist partileri, her koþuldasiyasal baðýmsýzlýklarýný korumalarý konusundada uyarmýþtý.

5 Kasým-5 Aralýk 1922 tarihleri arasýndayapýlan IV. Kongrede, "birleþik cephe" poli-tikasýnýn sürdürülmesi ve derinleþtirilmesikararlaþtýrýldý. Buna ek olarak "iþçi hükümeti"(ya da iþçi ve köylü hükümeti) parolasý da ben-imsendi. Buna göre komünistler, uygunkoþullarýn oluþtuðu yerlerde sosyal demokrat-larýn katýldýðý iþçi hükümetlerini destekleyecek-lerdi. Sosyal demokrat hükümetlerin, kapitalist-lerin gücünü sýnýrlamak üzere bir dizi politik,

ekonomik, mali tedbir uygulayacaklarý umuluy-ordu. Örneðin, sosyal demokratlarýn komünist-lerin parlamento grubunun desteðine ihtiyaçduyduklarý Ýsveç'te, IV. Kongre, bu gruba,eleþtiri hakkýný ve siyasal baðýmsýzlýðýný koru-ma koþuluyla, hükümeti desteklemesini salýk verdi.

IV. Kongre, Batý'da izlenecek bu politikalara paralel bir biçimde, sömürge ve yarý-sömürgeülkelerde de "anti-emperyalist birleþik cephe"

 politikasýný benimsedi. Bu ülkelerde anti-emperyalist, anti-feodal, demokratik devrim

 programý izlenecek, tarým devrimi (büyük toprak sahiplerinin mülksüzleþtirilmesi) içinmücadeleye özel bir önem verilecekti."Sömürge devriminin nesnel görevleri" deniyor-du, "Burjuva demokrasisinin sýnýrlarýnýn ötesinegeçer, çünkü bu devrimin kesin bir zaferi dünyaemperyalizminin hâkimiyetiyle uyuþmaz.Sömürgelerdeki devrimci hareketi savunmakta,önceleri yerli burjuvazi ve burjuva aydýnlar baþýçeker, ancak proleter ve yarý proleter köylükitlelerinin katýlýmý arttýkça ve sýradan yýðýn-larýn toplumsal çýkarlarý öne çýktýkça, hareket

büyük burjuvaziden ve burjuva-toprak sahibiunsurlardan kopmaya baþlar."

Komünist Enternasyonal, sömürge ve yarý-sömürge ülkelere iliþkin olarak iki temel görevbelirlemiþti: "Bir yandan ulusal siyasal baðýmsý-zlýðý kazanmaya yönelmiþ olan burjuvademokratik devrimin taleplerine daha köklü bir yanýt vermek için mücadele etmek; diðer yan-dan da, ulusal burjuva demokratik kamptakitüm çeliþkileri sonuna dek kullanarak, iþçi veköylü kitlelerinin kendi sýnýf çýkarlarý içinmücadelesini örgütlemek." SovyetCumhuriyetiyle sýký bir ittifak talebi, anti-

emperyalist birleþik cephenin temel ilkesiolarak belirlenmiþti. Bunun yanýnda sömürgeülkelerdeki komünist partiler "Siyasal sisteminen yüksek derecede demokratikleþmesi için(demokratik bir cumhuriyet, tarým reformu,vergi reformu, yönetim aygýtlarýnýn halkýn kendikendini yönetmesi temelinde örgütlenmesi, iþyasalarý, çocuk emeðinin kýsýtlanmasý, analýk veçocuk yardýmý vb. talepler için) kararlý bir mücadele" yürütmeliydi.4

Komintern, "birleþik iþçi cephesi" ve sosyaldemokrat hükümetleri destekleme politikasýný1923 yýlýnýn sonlarýndan itibaren terk etti.Bunda, 1923 yýlýnýn Ekim ayýnda Almanya'daiþçileri ayaklanmaya çaðýran komünistlere karþýsosyal demokratlarýn gösterdiði karþý-devrimci

tavýr önemli rol oynadý. O zamandan sonrasosyal demokrasi önce Almanya Komünist par-tisi tarafýndan, sonra da Komintern tarafýndan"faþizmin bir kanadý" olarak görülmeye baþ-landý. Bu tanýmlama Ocak 1924 tarihindekiKEYK toplantýsýnda bizzat Zinovyev tarafýndanda tekrarlandý. Bundan böyle "birleþik iþçicephesi"nin ancak tabandan, sosyal demokrat-larýn liderleriyle uzlaþma aramaksýzýn, kurula-bileceði kabul edildi5.

1924 yýlýnda yapýlan V. Kongre6, "Kitlelere"sloganýnýn bütün deðerini korumakta olduðu

deðerlendirmesini yaptý. Komünist partilerinörgütlenme düzeyinin yetersiz olduðunu tespitetti ve ekonomik mücadelenin önemsenmesiniistedi. Ancak bir önceki kongrede baþlayan"sol" eðilim bu kongreden güçlenerek çýktý.Sosyal demokrasiyi burjuvazinin partisi olarak görme ve faþizmin bir þubesi sayma tutumudevam etti.

Sömürge ülkelerdeki ulusal hareketleridestekleme politikasý bu dönemde de devametti. Çin KP'sinden Kuomintang'a katýlmasýistendi. 1926'da ülkede burjuva demokratik 

devrim aþamasýnýn "üzerinden atlayarak"doðrudan proletarya diktatörlüðüne ve Sovyetiktidarýna geçmek isteyen ÇKP'nin sol kanadý -daha önceki bu doðrultudaki tezler yok sayýlarak- "goþist" bulundu ve mahkûm edildi.Çin halký, "Topraðýn millileþtirilmesi veyabancý sermaye mülkiyetine el konulmasý gibisorunlarý çözerek iþçi sýnýfýnýn ve köylülüðündevrimci demokratik diktatörlüðünü kurmaya"çaðrýldý.

Bu yýllarda, SSCB'de sosyalizm programýnýnhýz kazanmasý ve baþarýlarý, emperyalizminartan çeliþkileri, sömürge ve yarý-sömürgelerde-

Page 89: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 89/124

90

Kurtuluþ

ki ulusal kurtuluþ hareketlerinin baþarýlarý...komünist saflarda kapitalizmin sonunun yakýnolduðu umudunu yeniden uyandýrmýþtý.

Komünist Enternasyonal'in bu yýllarýna veVI. Kongreye damgasýný vuracak "sýnýfa karþýsýnýf" politikasýnýn temelleri böyle bir atmos-ferde atýldý. 1927 yýlýnda Çin'deki Çan Kay Þek darbesi de burjuva milliyetçilerinin karþýdevrimci yüzlerini bir kere daha açýða çýkar-mýþtý. KEYK, ayný yýl Ýngiltere ve Fransa'dayapýlan seçimlerde "sýnýfa karþý sýnýf" taktiðininuygulanmasýný, sosyal demokrasiye karþý cephealýnmasýný istedi. Bu, "birleþik cephe" poli-tikasýndan kesin bir kopuþ demekti.

Bu yýllarda Komintern içinde bir "sol"muhalefet de vardý. Alman Komünist Partisi

içindeki muhalefet özellikle "tek ülkede sosyal-izm" öðretisini eleþtiriyor, ayrýca Kominterniçinde muhalefetin susturulmasýný kýnýyordu.Rus Komünist Partisi içinde de Troçkistler, iþçimuhalefeti grubu ve 1926'da Zinovyev'inKEYK baþkanlýðýndan alýnmasýndan sonraZinovyev taraftarlarý Komintern'in aþýrý ölçüdeRus komünist Partisi'nin etkisinde kaldýðýný,Batýlý komünistlerden sadece itaat istendiðiniileri sürüyorlardý.

Ayrýca bunlar Komintern'in Çin politikasýnýda eleþtiriyorlar, ÇKP'nin küçük-burjuva

Kuomintang içinde tutulmasýný yanlýþ buluyor-lardý. Muhalefete göre, "Önce burjuva devrimintamamlanmasý ve sonra onun sosyalist rayaoturtulmasý" þeklindeki Menþevik aþamalar teorisinin ÇKP'ye dayatýlmasý kabul edilemezdi.Komintern, Çin Devriminin görevini yalnýzcaanti-emperyalist bir savaþ olarak görüyordu,oysa bu mücadele kendi burjuvazilerine karþýverilen mücadeleden ayrý tutulamazdý.Muhalefetin bu eleþtirileri Komintern poli-tikalarý üzerinde etkili olamayacak ve kýsa süresonra muhalifler tasfiye edilecekti.

V.1-) Komintern'in Vý. Kongresi VeKomünist Enternasyonal Programý

"Bir neslin kaderini,bir evvelki nesil tayin eder." 7 

1928 yýlýndaki VI. Kongre, Avrupa'dafaþizmin yükseliþe geçtiði bir dönemde yapýldýve faþizm tehlikesi kongrenin önemli gündemmaddelerinden birini oluþturdu. Ama bu kon-grenin asýl önemi, Komünist EnternasyonalProgramý'ný kabul etmiþ olmasýndan kay-

naklanýr.Kongre çalýþmalarýna ve programa ana

rengini "tek ülkede sosyalizm" öðretisi verdi.Eþitsiz geliþme yasasý nedeniyle proleter dünyadevriminin her yerde ayný anda gerçekleþmeye-ceði kabul edildi. "Sosyalizmin zaferi ilk baþtayalnýzca birkaç kapitalist ülkede, hatta tek bir ülkede mümkündü."

Dünya devrimi uzunca bir sürece yayýlacak ve bu süreç içinde kapitalist ülkelerle sosyalistülkeler bazen barýþçýl iliþkiler, bazen de çatýþmaiçinde olacaklardý. Dünya devriminin geliþmeçizgisine ortaya yeni çýkan bir çeliþki egemendiartýk: Sovyetler Birliði ile kapitalist dünyaarasýndaki çeliþki.

Programa göre, SSCB "dünya devrimci

hareketinin öncü gücü" hâline gelmiþti ve "tümezilen sýnýflarýn uluslararasý hareketinin üssü,uluslararasý devrimin merkezi ve dünya tarihin-deki en önemli etken" olmuþtu. "Sovyetler Birliði proletaryanýn gerçek anayurdu" olduðuiçin de uluslararasý proletaryanýn ilk ve enönemli görevi, SB'de sosyalizmin inþasýnýbaþarýya ulaþtýrmak ve bu ülkedeki proletaryadiktatörlüðünü kapitalist güçlerin saldýrýlarýnakarþý her yoldan korumaktý8.

Yine de sömürgelerdeki ulusal kurtuluþmücadeleleri ve tek tek ülkelerdeki sýnýf 

mücadeleleri önemlerini yitirmemiþlerdi, otu-rumlarda bu konular uzun uzun tartýþýldý.Komünist partiler için en büyük tehlikenin "saðsapma" olduðu tespit edildi. Esas olarak iþçiaristokrasisine dayanmakta olan sosyaldemokrasi, "iþçi sýnýfý içinde emperyalizminacentasý hâline gelmiþ"ti; faþizm tahlillerininyapýldýðý programda, sosyal demokrasinin kapi-talizm için kritik anlarda sýk sýk faþist bir roloynadýðý, faþist eðilimler gösterdiði saptamasýyapýldý.

Kongreye "Sosyal demokrasi ve sömürge

sorunu üzerine bir rapor" sunan Ýtalyan temsilciErcoli, sosyal demokrat partilerin özelliklesavaþtan sonra tamamen sömürgeci bir tutumtakýndýklarýný, bunu da dünyanýn her yerindekapitalizmin geliþmesinin sosyalizmin yolunuaçacaðý tezine dayandýrdýklarýný belirtti. Ama butez ancak Marksizmin bir karikatürü olabilirdiErcoli'ye göre...

Proleter devrimin, "Proletaryanýn burjuvatoplumun mülkiyet iliþkilerine zorla müdahaleetmesi, sömürücü sýnýflarý mülksüzleþtirmesi veiktidarýn, önüne toplumun iktisadi temeliniköklü bir þekilde yeniden biçimlendirmek ve

Page 90: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 90/124

91

Kurtuluþ

insanýn insan tarafýndan her türlü sömürüsünüortadan kaldýrmak görevini koyan sýnýfýn elinegeçmesi" olarak tanýmlandýðý programda, ikti-darýn barýþçý yollarla ele geçirilemeyeceðinevurgu yapýldý:

"Ýktidarýn proletarya tarafýndan ele geçir-ilmesi, parlamentoda çoðunluðu kazanarak hazýr burjuva devlet aygýtýný barýþçýl yoldan "elegeçirmek" deðildir. Burjuvazi, haydutmülkiyetini korumak ve siyasi hâkimiyetinisaðlamlaþtýrmak için her türlü zora ve terörebaþvurur. Kendinden önceki feodal soyluluk gibi burjuvazi de tarihteki yerini en sert veamansýz mücadeleye giriþmeden yeni sýnýfa terk etmeyecektir. Bu nedenle burjuvazinin þiddetiancak proletaryanýn þiddetinin en kararlý kul-

lanýmýyla kýrýlabilir. Ýktidarýn proletarya tarafýn-dan ele geçirilmesi, burjuva iktidarýn þiddetyoluyla yok edilmesi, kapitalist devlet aygýtýnýn(burjuva ordusu, polisi, devlet memurlarý hiyer-arþisi, mahkemeleri, parlamentolarý vb.)

 parçalanmasý ve yerine, her þeyden öncesömürücüleri bastýrmanýn aletleri olan proleter iktidarýn yeni organlarýnýn geçirilmesidir."

VI. Kongre, çeþitli ülkelerin geliþmiþlik düzeyi ile bu ülkelerdeki devrim biçimleriarasýnda bað kurdu, daha doðrusu, Marx veEngels'ten bu yana Marksizm içinde bazen açýk,

bazen üstü örtük biçimde zaten hep kurulagelenbu baðý, resmileþtirdi. Geliþmiþlik düzeyi ileulusal koþullarýn; proletaryanýn iktidara geliþhýz ve yollarýnýn çeþitliliðini, geçiþ derecelerini,sosyalizmin biçimlerini belirleyeceðini savun-du. Bu ayrýma göre proletaryanýn uluslararasýdevrimi belli baþlý üç biçimde gerçekleþecektir:Saf proleter devrimler, proleter devrimleredönüþen burjuva-demokratik tipte devrimler veulusal kurtuluþ savaþlarý/sömürge devrimleri...

Emperyalizm aþamasýnda daha da belirgin-leþen kapitalizmin eþitsiz geliþmesi sonucunda

ülkeler birbirinden hayli farklý iktisadi ve sosyalyapýlara sahip olmuþlardý. KomünistEnternasyonal programý, ülkeleri proletaryadiktatörlüðüne geçiþin çeþitli yollarý bakýmýndanþu dört kategoriye ayýrýyordu9:

1) Hayli geliþmiþ kapitalist ülkeler: ABD,Almanya, Ýngiltere gibi ülkelerde üretici güçler çok geliþmiþ ve üretim büyük ölçüdemerkezileþmiþtir. Eski ve iyice yerleþmiþ bir burjuva-demokratik siyasi sisteme sahip buülkelerde doðrudan proletarya diktatörlüðünegeçiþ esastýr. Ýktisadi alanda, tüm büyük iþlet-meler mülksüzleþtirilecek, çok sayýda Sovyet

devlet çiftliði kurulacak, topraðýn ancak göreceküçük bir bölümü köylülere verilecektir.

2) Orta düzeyde geliþmiþ kapitalist ülkeler:Ýspanya, Portekiz, Polonya, Macaristan ve ben-zer ülkelerden oluþan bu grupta, tarýmda önemliölçüde yarý-feodal kalýntýlar söz konusuysa da,sosyalizmin kurulmasý için gerekli bazý asgariönkoþullar mevcuttur. Burjuva-demokratik devrimin henüz tamamlanmadýðý bu ülkelerinbazýlarýnda burjuva-demokratik devrimin az çok hýzlý bir þekilde sosyalist devrime dönüþmesi;diðerlerinde ise burjuva-demokratik niteliklikapsamlý görevlere sahip proleter devrim tiplerimümkündür. Birinci durumda, proletarya dik-tatörlüðü hemen deðil, proletarya veköylülüðün demokratik diktatörlüðünden

sosyalist diktatörlüðe geçiþ sürecinde kurula-caktýr. Doðrudan proleter devrimin yapýlabile-ceði diðer durumda ise tarým devrimi ve tarýmreformu çok önemli bir rol oynayacaktýr.Sosyalizme geçiþ görece yavaþ olacaktýr.

3) Sömürge ve yarý-sömürge ülkeler: Çin,Hindistan gibi sömürge ülkelerle Arjantin,Brezilya gibi baðýmsýz ülkelerin oluþturduðu bugrupta, sanayi kimi yerlerde oldukça geliþmiþolmasýna raðmen sosyalizmin baðýmsýz inþasýiçin yeterli bir düzeye eriþmemiþtir. Hemekonomide hem de siyasi üstyapýda Ortaçaðýn

feodal iliþkileri baskýndýr; ayrýca en önemlisanayi, ticaret, bankacýlýk iþletmeleri ve enönemli ulaþým araçlarý, latifundiyalar, plantasy-onlar vb. yabancý emperyalist gruplarýnelindedir. Bu ülkelerde, feodalizme, kapitalizmöncesi üretim biçimlerine karþý mücadele ileemperyalizme karþý ulusal baðýmsýzlýk mücade-lesi el ele gider ve tarým devrimi belirleyici bir öneme sahiptir. Proletarya diktatörlüðüne geçiþ,bu ülkelerde, kural olarak bir dizi hazýrlýk aþa-masýndan sonra, ancak burjuva demokratik devrimin tamamlanmasýndan sonra mümkün

olacaktýr. Bu ülkelerin çoðunda sosyalizminkurulabilmesi için proletarya diktatörlüðünükurmuþ ülkelerin yardýmý gereklidir.

4) Daha da geri ülkeler: Ücretli sanayi iþçi-lerinin ve milli burjuvazinin hemen hemen yada hiç bulunmadýðý, nüfusun çoðunluðununhâlâ kabile þartlarýnda yaþadýðý ve emperyal-izmin ilk planda topraðý yaðmalayan silahlýiþgalci biçiminde ortaya çýktýðý bu ülkelereörnek olarak Afrika kýtasýnýn bazý bölgeleri ver-ilmektedir. Bu ülkelerde esas mesele ulusal kur-tuluþ meselesidir. Ulusal ayaklanmanýn zafereulaþmasý proletarya diktatörlüðüne sahip ülkeler 

Page 91: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 91/124

92

Kurtuluþ

yardým ettiði takdirde, bu ülkelerin kapitalizmaþamasýný atlayarak sosyalizm yoluna girmesinisaðlayabilecektir.

Görüldüðü gibi bu sýnýflandýrmada özellikleikinci ve üçüncü gruptaki ülkeler için aþamacýbir devrim anlayýþý ön plandaydý10. Daha geriülkelerde, proletarya diktatörlüðüne geçmiþülkelerin yardýmýyla, kapitalizmi atlayarak doðrudan sosyalizme ulaþýlabileceðine dair vurgu ise Marx ve Engels'in ilk kez Rusya içindile getirdikleri ve daha sonra Lenin'in baþkasömürge ülkeler için de geçerli bulduðu öner-menin bir kez de Komintern tarafýndan yinelen-mesiydi.

Kongreye "Sömürgelerde DevrimciHareketin Sorunlarý Üzerine" bir rapor sunan

Kuusinen, raporunda, emperyalizmin Çin veHindistan gibi ülkeleri "dekolonize ettiði" yol-undaki tezi eleþtirdi. Emperyalizmin bu ülkel-erde belli bir sanayileþmeye yol açtýðýný ve yerlibir burjuva sýnýfý yarattýðýný, bu yerli burju-vaziyle emperyalist ülke burjuvazisinin çýkar-larýnýn ortaklaþtýðýný öne süren ve dolayýsýylaemperyalizme karþý mücadele ile yerli burju-vaziye karþý mücadelenin birbirinden ayrýla-mayacaðýný savunanlara karþýlýk Kuusinen,emperyalizmle yerli burjuvazi arasýnda asýlolanýn ortaklaþma deðil çatýþma olduðunu,

Hindistan'da aðýr da olsa bir sanayileþmehareketi görülmekle birlikte bunun Ýngilteretarafýndan pek de desteklenmediðini savundu.

Bununla birlikte Kuusinen, Hindistan burju-vazisinin emperyalizme karþý devrimci bir siyaset izlemediðini, "ulusal-reformist" bir çizgiyle kitle hareketini zehirlediðini de kabulediyordu. Kuusinen'den daha sonra söz alan bir ABD'li delege de (tutanaklarda "Pepper" adýylageçiyor) Hindistan'da baþ düþmanýn hâlâ Ýngilizemperyalizmi olduðunu vurgulamýþ veeklemiþti: "Burjuva demokratik devrimin bütün

sömürgelerde kaçýnýlmaz bir aþama, sosyalistdevrime bir hazýrlýk aþamasý olduðunu ilerisürebiliriz." Kongreye sunulan tezlerde deHindistan'da ulusal burjuvaziye karþý alýnmasýgereken tavýr þöyle belirlenmiþti11:

"Komünist partisinin ajitasyona, ulusal-reformistleri (Svarajistler, Vafdistler vs.) ege-men, karþý-devrimci emperyalistler ve feodaller bloku ile ayný kefeye koymakla baþlamasý ultra-sol bir hata olurdu... Svarajistler, her ne kadar birçok somut durumda emperyalizmin önündealçakça teslim oldularsa ve hatta devrimci veyayarý-devrimci iþçi eylemlerinin bastýrýlmasýna

katýldýlarsa da, Çin'de Koumintang'ýn yaptýðýgibi, ulusal özgürlük mücadelesine henüz ihanetetmediler... Komünistler bu aþamada ateþionlara karþý deðil, ulusal burjuvaziye karþýdeðil, onlarýn þimdiki doðrudan baþ düþmaný,egemen emperyalist-feodal bloka yönelt-melidir."

Çin konusunda da benzer bir yaklaþýmýsavunan Kuusinen raporunda, esas olarak Çin'dedoðrudan sosyalist devrimi savunan Troçki'ningörüþlerini eleþtirdi. Kuusinen'e göre Çin'deiþçi-köylü devrimi12, yani devrimin burjuvademokratik aþamasý gündemdeydi ve derhâl bir 

 proletarya diktatörlüðünün kurulmasý içinmücadele etmek gerektiðini öneren Troçki buaþamayý atlayarak hata yapýyordu.

Benzer bir tartýþma da Latin Amerikaülkeleri konusunda yaþandý. Ayný "aþamacý"anlayýþ13 bu ülkeler için de geçerliydi: gün-demde burjuva demokratik devrim vardý, hedef "iþçilerin ve köylülerin devrimci demokratik diktatörlüðü"nü14 kurmaktý; ama bu devriminhedeflerine ulaþabilmesi için proletaryanýnhegemonyasýnda gerçekleþtirilmesi þarttý.Hâlihazýrda devrime küçük-burjuvazinin önder-lik etmekte olduðu Latin Amerika'da, komünist

 partiler proletaryanýn hegemonyasýný kurmak için daha fazla mücadeleye çaðrýlýyordu.

Çeþitli tartýþmalardan sonra Kongre 1 Eylül1928 tarihli 46. oturumunda "Sömürgelerde veYarý-sömürgelerde Devrimci Hareket ÜzerineTezler"i kabul etti. "Sömürge ve yarý-sömürgeülkelerde, ileri ülkelerde sosyalizmin kurulmasýve buralardaki muzaffer proletaryanýn desteðiþartýyla, kapitalist olmayan geliþme yolundansosyalizme varýlabilir" þeklindeki klasik varsayýmýn tekrarlandýðý Tezler'de, bu ülkeler için "burjuva-demokratik devrim"in, "yani pro-letarya diktatörlüðü ve sosyalist devrim içinönkoþullarýn hazýrlanmasý"nýn söz konusu

olduðu saptamasý yapýlýyordu.Devrimin ulusal kurtuluþ mücadelesi ile

organik baðýna dikkat çekilen tezlerde, bununsonucunda devrimin bir "halk devrimi"görünümüne bürünebileceði ileri sürülüyor,böyle olursa devrime küçük-burjuvazinin dekatýlabileceði, ulusal burjuvazinin ise ikirciklibir tutum izleyeceði belirtiliyordu. Ulusal bur-

 juvazi konusunda genelde yapýlan iki hataya (yaburjuvazinin peþine takýlmak ya da onu hiçönemsememek/ onun kitleler üzerindeki etkisinihesaba katmamak) dikkat çekilen tezlerde,ulusal burjuvaziyle blok oluþturmanýn yanlýþ

Page 92: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 92/124

93

Kurtuluþ

olacaðý, ama bazý durumlarda geçici anlaþmalar ve koordinasyonlarýn gerçekleþebileceðisavunuluyordu.

Sömürge ve yarý-sömürge ülkelerde aþamalýdevrim stratejisini "resmileþtiren" tezlerde,devrimin bir aþamadan daha yüksek bir aþa-maya dönüþümü için de þu uðraklarýn belirleyi-ci önemde olduðu ileri sürülüyordu:

1) Hareketin devrimci proleter önderliðinin,yani ilgili ülke Komünist Partisinin geliþmeseviyesi (partinin sayýsal gücü, baðýmsýzlýðý,sýnýf bilinci, mücadele yeteneði, otoritesi, kitlel-erle baðý, sendikalar ve köylü hareketiüzerindeki etkisi);

2) Ýþçi sýnýfýnýn ve belli bir dereceye kadar da köylülüðün örgütlenme ve devrimci deneyim

derecesi.VI. Kongre sýrasýnda dünya ülkeleri devrimaþamalarýna göre gruplara ayrýlýrken, yürütmeKurulu üyesi Kuusinen Türkiye'yi en geri -feo-dalizm öncesi-, dolayýsýyla da devrim beklen-meyecek ülkeler kategorisinde deðerlendirmiþ;buna karþýlýk TKP temsilcisi Ali Cevdet(Fahri), Türkiye'de kapitalizmin hiç de küçüm-senemeyecek bir yol aldýðýný kanýtlamayaçalýþmýþtý.

Ali Cevdet'e göre Türkiye'de bir burjuvadevrimi gerçekleþmiþti ve bu, kapitalizmin belli

bir geliþme aþamasýna ulaþtýðýnýn baþlýcakanýtýydý. Türkiye'deki kapitalist geliþme düzeyive buna baðlý olarak ortaya çýkan iþçi sayýsýherhangi bir Balkan ülkesinden daha az deðildi.Türkiye'de "milli" burjuva devriminin niçinkapitalist bir yol izlediði yolundaki soruya yanýtolarak da þu sebepleri sýralýyordu: proletaryaTürkiye'nin çeþitli yerlerinde daðýnýk bir biçimde bulunuyordu, önemli bir kýsmýemperyalizmin iþgali altýndaki bölgelerdeydi,bu yüzden aralarýnda bir baðlantý kurula-mamýþtý; proletarya, yetersiz örgütlenme seviye-

si ve deneyimsizliði yüzünden ve milli devriminulusal kurtuluþçu karakteri nedeniyle kolaycaburjuvazinin etkisinde kalmýþtý; Komünist Partihenüz örgütlenmesinin baþýndaydý, mücadeleyeönderlik etmeye yeni baþlamýþtý; KomünistEnternasyonal ile Türkiye proletaryasýnýnbaðlarý çok zayýftý; köylü kitleleri içinde yeter-ince örgütlü bir hareket yoktu; burjuvazi, eskirejime karþý mücadelesi sýrasýnda büyük deney-im kazanmýþtý, Anadolu'nun burjuva sýnýfýnýbirleþtirmeyi baþarmýþtý ve orduyu da arkasýnaalmýþtý; emperyalistler arasýndaki çeliþmeler yerli burjuvazinin iþine yaramýþtý.

Ali Cevdet'e göre Türkiye'de milli devriminkapitalist bir yol izlemesine yol açan etkenler bunlardý, Kuusinen'in tezlerinde ileri sürdüðügibi Türkiye'nin feodalizm öncesi iliþkileresahip olmasý deðil. Kemalist iktidar baþlangýçtayerel güçlere dayanan, milli bir yol izlemektey-di.

Ama Ali Cevdet'e göre, bir süredir bu yolunsonuna gelinmiþti. Çünkü milli burjuvazi, ser-maye birikimini kendi olanaklarýyla sürdüre-meyeceði bir noktaya ulaþmýþtý ve giderek dahafazla yabancý sermaye ithal etme zorunluluðuduymaktaydý. Kemalist burjuvazi, iþçi kitleleri-ni beraberce sömürebilmek için emperyalist ser-mayeye baþvurmak zorundaydý ve emperyalizmde, Musul sorununda olduðu gibi, bu durumdan

yararlanmaktaydý. Kemalizm, Musul sorunundave dýþ borçlar meselesinde tamamen emperyal-izme boyun eðmiþti ve baþka tavizler de ver-mek zorundaydý. "Böylece Kemalizm, ülkeninbaðýmsýzlýðýna ihanet yoluna sapmak zorunda"kalmýþ, "Kemalist burjuvazi tamamen karþý-devrim saflarýna geçmiþ"ti.

Ali Cevdet'e göre bu durum, sömürge veyarý-sömürge ülkelerde milli burjuvazinin,zaferi kazanmýþ olsa da, bir süre sonra karþý-devrim yolunu tutacaðýna iyi bir örnekti. Aynýzamanda da kapitalist geliþme yoluna giren

sömürge ya da yarý-sömürge ülkelerin, kapital-izmi baðýmsýz olarak geliþtirme olanaðýna sahipolmadýklarýnýn bir göstergesiydi.

Sonuçta, TKP delegesi Ali Cevdet'e göre,Türkiye bir burjuva devrim yaþamýþtý ama budevrim, burjuva demokratik devrimin bütüngörevlerini (tarým devrimini, milliyetler soru-nunu vs.) çözmemiþti. Ayrýca Türkiye, örneðinAlmanya gibi çok geliþmiþ bir sanayi ülkesi dedeðildi, nüfusun çoðunluðu küçük köylü üreti-cilerden oluþmaktaydý:

"Ýþte bu yüzden, Türkiye proletaryasýnýn

önünde ancak, iþçi-köylü diktatörlüðünden pro-letarya diktatörlüðüne geçme görevi durabilir.Türkiye'de bu geçiþ dönemi kýsa sürecektir,çünkü ülkede asgari düzeyde bir sanayi, bununiçin yeterli büyüklükte bir iþçi sýnýfý ve kitleler-le baðý olan bir Komünist Partisi vardýr. Buiþçi-köylü diktatörlüðünün, proletaryanýndoðrudan önderliði ve hegemonyasý altýndagerçekleþtirileceðini ayrýca belirtmeye gerek yok."

Ali Cevdet'in bu eleþtirilerine raðmenKomintern'in Türkiye'ye iliþkin politikalarýnda

 pek deðiþiklik olmayacaktý. Kuusinen'in

Page 93: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 93/124

94

Kurtuluþ

Türkiye'yi devrim beklenmeyecek ülkeler kate-gorisinde deðerlendirmesi, ülkedeki komünisthareketin zayýflýðý kadar, SSCB'nin Kemalistiktidarla iyi geçinme politikasýna da baðlan-abilir.

Komintern programýnda sömürge ve yarý-sömürge ülkelerde milli burjuvaziyle ittifak konusuna da deðiniliyor, programýn genel "sol"çizgisine uygun olarak bu konu tali bir sorunolarak tarif ediliyordu:

Bu ülkelerde esas görev, iþçileri ve köylüleribaðýmsýz olarak (proletaryanýn komünist sýnýf 

 partisinde, sendikalarda, köylü birliklerinde,köylü komitelerinde ve devrimci durumolduðunda Sovyetlerde) örgütlemek ve onlarýmilli burjuvazinin etkisinden kurtarmaktýr. Milli

burjuvazi ile geçici anlaþmalar ancak iþçilerinve köylülerin devrimci örgütlenmesiniengellemediði ve emperyalizmle gerçektenmücadele ettiði takdirde caizdir.15

1929 ekonomik bunalýmý bir dünya devrimibeklentisini artýrmýþtý. Kapitalist dünyanýn ikti-saden gerilediði, büyük bir iþsizlik sorunu veciddi bir iþçi sýnýfý mücadelesiyle karþý karþýyakaldýðý bu yýllarda SSCB ekonomisi ise hýzlý bir büyüme içindeydi. Bu durum devrim umudunubüyütüyordu. Almanya'da faþizm yükselirkensosyal demokrasi komünistlerin iþbirliði öneri-

lerini geri çeviriyor, çeþitli ülkelerde sosyaldemokrat partiler "en az kötü"yü tercih etmek adýna yükselen faþizmle mücadele etme gereðiduymuyorlardý. Faþizme ve gericiliðe karþýmücadele eden tek güç komünistlerdi. Budurumda "birleþik cephe" politikasý, iþçilerinbirliðini tabanda saðlama hedefiyle yürütülüyor,sosyal demokrat partiler "sosyal faþist" olarak nitelenmeye devam ediliyordu.

KEYK, 1932'de yaptýðý toplantýsýnda"kitlelere" sloganýnýn altýný bir kez daha çizdi.O an için en gerekli eylemin kitleleri harekete

geçirmek olduðu düþünülüyordu: iþçi sýnýfýfaþizm tehlikesine karþý genel greve çaðrýldý.Partisiz ve sosyal demokrat iþçilerle süreklilik gösteren iliþkiler kurulmasý isteniyordu. KEYK,5 Mart 1933 tarihindeki toplantýsýnda, bu kezkomünist partileri sosyal demokrat partilerleaçýk iþbirliði yapmaya çaðýrdý. Bu çaðrý,Komintern politikalarýnda bir dönüþüme iþaretediyordu Ne var ki çaðrý SosyalistEnternasyonal tarafýndan reddedildi.

1934'de Fransa'da "birleþik cephe" için çaðrýyapan FKP'ye Sosyalist Parti nihayet olumluyanýt verdi (1923'ten beri 26 çaðrý yapýlmýþtý ve

sosyalistler bunlarýn tümünü reddetmiþlerdi)16.FKP, "birleþik cephe"nin yanýna bir de "halk cephesi" sloganýný eklemiþti; iþçi sýnýfýnýnköylüler ve kent küçük burjuvazisiyle ittifakýnýöngören bu slogan, Komintern'de tartýþmalar yarattýysa da, çok geçmeden onaylandý.

1935 yýlýnda yapýlan VII. Kongre'de GeorgiDimitrov, FKP'nin bu politikalarýný övdü vediðer ülkelere örnek gösterdi. Böylece "halk cephesi" politikasý da resmileþmiþ oldu. VII.Kongrenin önemli bir gündem maddesi"faþizm"di. Dimitrov kongrede yaptýðý analizde,faþizmi, tekelci sermayenin ürünü olarak taným-ladý ve faþizm ile sosyal demokrasiyi bir-birinden ayýrdý. Faþizmin, burjuva hükümetler arasýnda sýradan bir yer deðiþtirme olarak kabul

edilmesine karþý çýktý. Dimitrov'a göre seçimartýk proletarya diktatörlüðü ile burjuvademokrasisi arasýnda deðil, burjuva demokra-sisiyle faþizmin temsil ettiði açýk terörist burju-va diktatörlüðü arasýndaydý. BöyleceKomintern'in sosyal demokrasiye bakýþýtümüyle deðiþmiþ oluyordu ve ortak eylemlerinönü açýlýyordu.

Komintern, komünistlerin halk cephesihükümetlerini desteklemesini zorunluluk olarak kabul etti. Ýþçi-köylü hükümeti sloganý yenidenön plana çýkarýldý. Sömürge ve yarý-sömürge

ülkelerle ilgili olarak aþamalý devrim anlayýþýdaha da geliþtirildi. Önceden bu tür ülkelerdehýzla sosyalist devrime dönüþecek burjuvademokratik devrim olasýlýðý kabul ediliyordu.Kongrede bu görüþ revizyona uðratýldý ve buülkelerin çoðunda gerçek halk devriminin ilk adýmýnýn zorunlu olarak bir ulusal kurtuluþmücadelesi uðraðýndan geçmesi gerektiðisavunuldu. O hâlde bu ülkelerde komünistler anti-emperyalist birleþik cephenin yaratýlmasýiçin çalýþmalýydýlar.

KE, daha sonra ÇKP'ye Japon emperyal-

izmine karþý savaþta milli burjuvazinin de ceph-eye çekilmesini salýk verecek, bunun üzerineÇKP, Kuomintang'a iç savaþýn durdurulmasýiçin çaðrý yapacaktý. Böylece de "Ýþçi-köylücumhuriyeti" sloganýnýn yerini "Halk cumhuriyeti" sloganý alacaktý.

VII. Kongre, Komünist Enternasyonal'in sonkongresiydi. 1939 yýlýnda imzalanan SSCB ile

 Nazi Almanyasý arasýndaki pakt, ulusal KP'lerizor duruma düþürmüþ, 1940'da ABD KP'siKomintern'den ayrýlmýþtý. 1941'e kadar savaþýher iki taraf için de haksýz, gerici ve emperyal-ist olarak nitelendiren Komintern, Almanlarýn

Page 94: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 94/124

95

Kurtuluþ

SSCB'ye saldýrýsýndan sonra desteðini koþulsuzolarak Sovyetler'e ve onun Batýlý müttefiklerineverdi. Komintern, komünist hareketin içindebulunulan koþullarda uluslararasý bir merkezdenyönetilmesinin olanaksýzlaþtýðý gerekçesiyle,KEYK prezidyumunun önerisi doðrultusunda,Haziran 1943'te daðýldý/ daðýtýldý.

Claudin'e göre, bu karar, Stalin'in Batýlýmüttefiklerine hoþ görünme arzusunu da yan-sýtýyordu.

Bu bir dönemin nihayete ermesiydi...

VI. Ayrým: Devrim... Deyince!

"En son devrim,en son sayý yoktur." 17 

"Sartre komünizmin çaðdaþ toplumun engel-lenemez ufku olduðunu söylemiþti. Gelgelelim,komünizm artýk ufukta yok,"18 denilen post-modern vazgeçiþ koþullarýnda "Devrim..."densöz edebilmenin vazgeçilemez koþulu; GustaveFlaubert'in, "Erdemin ilk þartý burjuvalardannefret etmektir,"19 sözünü yutkunmadan ve yük-sek sesle haykýrmaktýr...

Evet, burjuvaziden (yani kapitalizmden)nefret etmeden; ya da onlarýn yýkýlmasý gereklil-iðine iliþkin "Ama"lý, "Fakat"lý cümleler kur-

madan devrimden söz edilemez...Kapitalizmi yýkmak, elbette, bir örgütlenme

(=biriktirme) eyleminin tarihsel süreciylebaðlantýlýdýr. Yani iktidarýn ele geçirildiði "an",yýllarca biriktirilenin eseridir. Bunun içindir ki,'Fransýz Devrim Tarihi' baþlýklý yapýtta,"Devrim'i hazýrlayan yüzyýllar, yýl be yýl kendi-ni ifade edebileceði, zincirlerinden boþanacaðý,yoksun olduðu haklara kavuþacaðý, öteki insan-larla özgürce bir araya geleceði aný bekleyenyapayalnýz, bitmek bilmez bir gençlik gibidir,"diyen Michelet'in anlattýðý tarihsel praksisin

ürünü olan devrim; vazgeçmeyen bir sýnýfsalýsrarýn ve kolektivist tutkunun yüzlerce yýllýk baþkaldýrýsýdýr...

VI.1-) Zorunlu Not: Devlet

"Salt deneycilik -hatta 'deneyci felsefe'-

hiçbir yere götürmez." 20

"Tarih üzerine düþünmek, ayný zamandaiktidar hakkýnda düþünmektir." 21

"Devrim"den söz etmek; -sýnýflý-sömürücütoplumlarýn- doðasý gereði "devlet"ten de sözetmeyi "olmazsa olmaz" kýlar...

Devletsiz, bir devrim tartýþmasý olamaz...Radikal sosyalistler için devlet; karakterizeettiði sýnýflý-sömürü iliþkileri ve beþeri münase-betlerin hücrelerine dek nüfuz ettiði geçiþken-likle; hemen her yerdedir... (Bunun içindir kidevrimin önemli mücadele alanlarýndan, mevzi-lerinden biri de, gerici-geleneksel iliþkilerinkendini sakladýðý kültürel/ ideolojik alan vekurumlardýr...)

Bu baðlamda kimilerinin, "Klasik devrimteorileri iktidarý devletin elindeki kaynaklar bütünü olarak hayal eder. Devrimi yapmak için,sosyal güçler bu büyük nesneyi ele geçirmek 

için örgütlenmelidir. Michel Foucault'nunkatkýsýyla, iktidarý tek bir yerde toplanmýþ deðil,aksine daðýnýk, çeþitli yerlerde var olan bir olguolarak algýlayan yeni bir iktidar anlayýþý ortayaçýktý. Ýktidar artýk her yerdeydi, modern sosyaldüzenin tüm disipliner pratiklerindeydi,""iddia"larý devlet ve iktidara iliþkin devasa bir tartýþma daðarcýðýný yok sayan bir aculluktanmalûldür. Kaldý ki yine onlara göre de,"Foucault'nun çözümlemesi, klasik sosyalteorinin devrimin neden sürdürülebilir siyasi bir 

 program olmadýðýný açýklamaya yardýmcý oldu.

Ancak yeni bir alternatif önermedi"!22

Alýn size "çok eleþtirel bir laf salatasý"!Her neyse biz devam edelim: Sýnýf devle-

tinin aþýlmasýna denk düþmeyen bir devrimdensöz etmek radikal sosyalistlere özgü olamaz...

Çünkü "Devlet topluma dýþarýdan dayatýlmýþbir erklik deðildir. Hegel'in ileri sürdüðü gibi,'ahlâk düþünün gerçekliði', 'aklýn imgesi vegerçekliði' de deðildir. Devlet, daha çok toplumun geliþmesinin belirli bir aþamasýnýnürünüdür; bu toplumun, önlemekte yetersizolduðu uzlaþmaz karþýtlýklar biçiminde

bölündüðünden, kendi kendisiyle çözülmez bir çeliþki içine girdiðinin itirafýdýr...

"Toplumdan doðan, ama onun üstünde yer alan ve ona gitgide yabancýlaþan erklik devlet-tir..."23

Ve "Marx'a göre, eðer sýnýflararasý uzlaþmaolanaklý olsaydý devlet ne ortaya çýkabilir, ne deayakta kalabilirdi... Marx'a göre, devlet, bir sýnýf egemenliði organý, bir sýnýfýn baþka bir sýnýf üzerindeki baský organýdýr..."24

Bunlar böyle ise, ki kuþkusuz böyledir;devrim doðasý gereði, devleti devirme eyleminemündemiç olmakla mükelleftir...

Page 95: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 95/124

96

Kurtuluþ

Bir sýnýfýn diðer sýnýfa ya da "mülksüzler"in"mülk sahipleri"ne karþý tarihsel eylemindeifadesini bulan bir devrim; "Akýl yýkýlmýþtýr"iddiasýna sarýlan postmodernizmin aklýnýnalmadýðý bir tarihsel eylemdir...

Söz konusu tarihsel eylemin ekseninisýnýflar mücadelesi ve ücretli kölelik sistemioluþtururken; Max Weber'in ifadesiyle,"Mülksüzlerin emekleri dýþýnda hizmete sun-abilecekleri bir þeyleri yoktur. Dolayýsýyla,'mülk' ve 'mülksüzlük', bütün sýnýf ayrýmlarýnýntemel kategorileridir..."

Sýnýf ayrýmlarýný ve bunun net ifadesi olandevleti gündem maddesi ilan eden devrim, hiçbir þeyi mutlak görmez. Bu nedenle de eleþtirelbakma/ aþma yeteneðine/ dinamiklerine sahip

olan bir yýkma/ yaratma eyleminin bizatihi ken-disidir..."Küçük güzeldir"in "palyatif 

dönüþtürücülüðü"yle iþtigal eden postmodern-lerin anlayamadýðý, iþte tam da bu tarihselyýkma/ yaratma eyleminin yaslandýðý tarihselzaruretler; ve bu zaruretler kilidini açacak olananahtar sýnýf ve de tarihsel eylemidir...

Emekçi insan(lýk)ýn giderek, Marx'ýn tarif ettiði "kolektif proletarya"ya dönüþtüðü gidiþat-ta gerçek yaþamý ve sýnýflar mücadelesini temelalan Marksizm için herþey ekonomiye indirgen-

emez. Ekonomist/mekanik ele alýþlarla arasýnanet çizgiler çeken devrimci Marksizm; sýnýflý-sömürücü talan/ ve tahakkümü, insan(lýk)a day-atýlan tüm toplumsal sorunlarý aþmayý amaçedinmesiyle ayýrt edilir.

Bunu içindir ki devlet ve devrim ile insanýnneden yabancýlaþtýðý ve yabancýlaþmasýna nasýlson verileceði, yani "yöneten/yönetilen" ikilemi-nin aþýlmasý, ya da siyasetin toplumsallaþtýrýl-masý devrimci Marksizmin temel ilgi alanýdýr...

Marksizm, özünde anti-otoriterdir;25 anti-devletçidir... Bu konu yeterince algýlana-

madýysa, bu Marx'ýn sorunu deðil; onu yorum-layanlara aittir...

Devrimci Marksizm, "devletçi sosyalizm"deðildir... (Devletçi-sosyalizmin anlayýþýnýnmucidi Ýkinci Enternasyonal'dir. Bu düþüncenintemelleri Ferdinand Lassalle'a kadar uzanýr...)

Yine Marx'ýn ifadesiyle, "Proletaryanýnçýkarlarýnýn insanlýðýn çýkarlarýnýöncelemediði"ni bilen radikal sosyalistler içinMarx'a mal edilen "Tarih sürekli bir iler-lemedir," iddiasý yabancýdýr. Çünkü Marksizmiçin, ilerleme ve çöküþ iç içe geçmiþ süreçlerdir.Kapitalizm koþullarýnda ekonomik-teknolojik 

ilerleme, toplumsal geliþmeye endekslenemez.Kapitalizmin "ekonomik büyüme" veya"teknolojik ilerleme" dediði þey -sadece-niceldir; toplumsal geliþmeyi belirleyen ise"nitel" olandýr.

Büyüme ve geliþmenin ayný anlamagelmediði Marksizme göre, ekonomik büyümeve teknolojik ilerleme sarmal bir "süreklilik"e;toplumsal geliþme de, kesintili-sýçramalý-zikza-klý alt üst oluþa mündemiçtir.

Kapitalizmin toplumsal yaþamýn tüm alan-larýný -giderek- metaya tahvil ettiði güzergâhtainsan(lýk) giderek deðersizleþir. Ve bununiçindir ki, kapitalist ekonomik büyüme insanýn

 para karþýsýnda "deðersizleþmesi"ni, yanitoplumsal gerilemeyi yaratýr.

O hâlde devrim; sýnýfsýz/ sömürüsüz/sýnýrsýz/ savaþsýz bir dünyanýn; yani "ekmek vegül günleri"nin yaratýlmasý için, insan(lýk)a day-atýlan toplumsal gerileme/ çürüme/ yok olma/yabancýlaþma hâlinin yani "barbarlýk"ýn aþýl-masýný hedefleyen, "eþitlik ve özgürlük"ün biza-tihi kendisidir; veya asla bundan baþka bir þeydeðildir...

Kabul edin, ya da etmeyin: Yepyeni bir dünya uygarlýðý, yani sosyalizm, insanlýðýnbugüne kadar yarattýðý birikimin yoðunlaþtýðýdünyanýn kadim uygarlýk alanlarýnýn ayaða

kalkmasýyla, kapsayýcý, olgun, bilge ve yapýcýbir devrimcilikle gerçekleþecektir. Bununtaþýyýcý ise kolektif proletaryada ifadesini bulantarihsel harekettir...

Küreselleþme ile "YDD"nin en has ideolo- jik/kültürel epigonlarý olan postmodernlerinanlayamadýðý bu çerçeve, elbette bir iktidar sorunudur da...

Burada bir parantez açýp ekleyelim:Günümüzün kapitalist-emperyalist sisteminde içiçe geçmiþ üç süreçten söz edilebilir: i)ekonomik -süreç olarak- küreselleþme; ii-)

siyasal -süreç olarak- "Yeni DünyaDüzen(sizlið)i"; iii-) ideolojik/kültürel -süreçolarak- postmodernizm...

Postmodernizmi ciddiye almayanlar olabilir.Ama radikal sosyalistler, devrimi/ devrimciliðikuþatarak onda ihtilalci ne varsa içini boþaltan

 postmodernist fikirlerle hesaplaþmak zorun-dadýr.

Burjuva ideolojisinin bir varyantý olarak  postmodernizm bugün, Marksist düþünce veyöntemi tanýnmaz hâle getirmenin yoðun çabasýiçindedir.

Bu saldýrýnýn hedefinde "Devrim" ya da "11

Page 96: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 96/124

97

Kurtuluþ

Tez" bulunmaktadýr..."Örnek" mi? Alýn size, "Devrim nedir 

sorusunu yeniden sormak"tan;26 "Devrimin neolduðu sorusuna nihai bir yanýt aramanýn nafileolduðu kadar, devrim fikriyle taban tabana zýtbir çaba olduðunu belirtmek"ten27 söz ederek;"Devrim tarihsel bir zorunluluk mu?"28

sorusunu soran; ve ardýndan da; "CheGuevara'nýn Bolivya'da infaz ediliþini hatýr-ladýðýmýzda artýk öfkelenmiyor ya da daðlardadevrim düþüyle büyülenmiyoruz...

"Karl Marx'ýn gözünü diktiði gökyüzünüzaptettiðini ilan eden devrimci söylemin ta ken-disi Üçüncü Dünya'da kuþku uyandýran kay-naklarý ve öncelikleriyle hükümet dýþý kuru-luþlarýn uydurduðu uzlaþmacý ve çapraþýk 

söylemin önünü açtý. Ve aydýnlar, Sartre'danFoucault'ya, Bourdieu'den Edward Said'e XX.yüzyýlýn vicdaný olan aydýnlar, arkalarýndadoldurulmasý zor bir boþluk býrakarak budünyadan göçtüler...

"Ve devrimci düþ kâbusla sona eriyor..."Ýþte, tüm bunlar karþýsýnda sorulmasý

gereken esas soru yitirdiðimiz ilkeleri nasýl gerikazanacaðýmýz olmalýdýr.

Bugün devrim, adalet ve eþitlik ilkelerininyeniden yazýlmasýnýn karmaþýk sürecidir..."29

diyen Birikim'in Mayýs-Haziran 2006 külliyatý

veya evrak-ý metrukesindeki üzere30...

VI.2-) Devrim "Tartýþmalarý"

"Paul'un Peter hakkýnda söyledikleri, Peter'dan çok Paul'u tanýmamýzý saðlar." 31

Postmodern vazgeçiþin körüklenerek/büyütüldüðü güzergâhta, eski(meyen)ülkücülerden Taha Akyol'un, "... 'Proletarya,devrim' falan gibi 'makro' retorik, özellikle þuteknoloji çaðýnda iþe yaramýyor! Netice:

Görünür gelecek için, yol 'devrim' deðil, 'evrim'gibi gözüküyor,32" saptamasýný "ciddi"ye alan"sivil toplum"culara þunu anýmsatmak yerindeolur: Kant'a göre devrim, signum remmemora-tivum, prognosticondu yani geçmiþe, bugüne vegeleceðe dair bir göstergedir...

Öte yandan, "Esnek bir Marksizm"33 vurgu-larýyla Marksizmi Marksizm olmaktan çýkartan-lar; ya da çýkartmakta yarar umanlar; devrimide devrim olmaktan çýkartanlarýn ta kendi-leridirler...

Örneðin, "... 'Devrim', besbelli, 'devirmek'tengelen bir þey.

Oysa 'révolution'un, en azýndan kâðýtüzerindeki anlamý, bir þeyi 'devirmek'ten çok yeni bir þeyi 'kurmak' olmalý34..." diyenler devrimin yaratýcý bir yýkýcýlýk olduðunu; ya dabu olmazsa devrim olarak anýlmayý hak etmediðini bilmezler mi?

Elbette bilirler; ancak onlarýn soru(n)larýburada deðildir!

Onlar için soru(n), devrimin böyle bir devrim olmasý için, sýnýfsal bir devirmeye muh-taç olmasýna yabancýlýklarýdýr...

"Devrim kavramý devirmek ya da yýkmakladeðil dönüþtürmekle ilgili bir kavramdýr,35"diyenlere yöneltilecek temel soru(n) þudur:"Devrim" kavramý, düþman sýnýfýn egemenliðinidevirmeyi "olmazsa olmaz" kýlar mý, kýlmaz

mý?Biz, "kýlar" deyip, ekliyoruz: Bazýlarýnýn"ölü" görmekten hoþlandýðý V. Ý. Lenin, "Yalnýzbir tek gerçek vardýr: Somut gerçek," derdi...

Ya siz? "Kýlmaz" diyenler, sözünü ettiðinizhangi "somut gerçek"tir?

Devrim, "somut" bir soru(n) ise, "topyekûndevrim fikri" diyerek "lanetlenmeye kalkýþýlan"yaratýcý yýkýcýlýk fikrine/zikrine nasýl olur da sýrtdöner?

"Topyekûn devrim fikri"ne "hayýr" diyenler,öznesiz bir "ýslahata" yani "reformizme" göz

kýrpanlardýr!Bakýn onlardan biri ne diyor: "Devrimci

siyasetin gerçekten radikal bir dönüþüm amacýolacaksa, ilk devireceði topyekûn devrimfikrinin kendisi olmalýdýr. Ýlk bakýþta muhafaza-kâr gibi görünen bu fikir, aslýnda devrimciliðinkendisinin muhafazakâr bir týný taþýyabileceðineiþaret ediyor. Peki devrimciler muhafazakâr ola-bilirler mi? Bu soruyu yanýtlamanýn,Türkiye'nin ve solun içine düþtüðü dilsizliklebaþa çýkmada önemli bir adým olduðunudüþünüyorum.

Topyekûn devrim fikri toplumsal yapýlarýntamamen yýkýlmadan yerine daha adilinin dik-ilmesinin zorluðuna iþaret ediyor. Topyekûndevrim, insaný insanlýktan çýkaran süreçlerintasfiyesi için kökten, siyasetaltý bir alanasaldýrýp onu alaþaðý etmek demek. Bir diðer deyiþle her þeyi ayný anda hedefleyipdeðiþtirmeyi deðil, toplumun baðlý olduðu ana

 politik dinamoyu, yani en merkezi çeliþkiyibulup çözme amacýný anlatýyor. Sosyalistler içinbunun anlamý açýk: Eðer topyekûn bir devrimözlemleri varsa, kapitalizmi hedef almalarýgerekiyor.

Page 97: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 97/124

98

Kurtuluþ

Ancak kapitalizmin, üzerine yüklenen topy-ekûn eyleyicilik rolünü kaldýramayacak kadar cýlýz ayaklarý var. (...) Modernliðin ve devriminmetafiziðine aþýk, iktidar düþkünü siyasetler 

 peþindeyiz. Topyekûn devrimi özleyen, toplumdenilen þeyi yeniden kurmaya eðilimlisiyasetler örgütlüyoruz. Çok ve tam yol devrimmümkündür, acildir ve hemen baþlayabilir,ancak topyekûn olamaz. Zira ne topa ihtiyacývardýr ne de yekünü istenilir bir sonuca özlemi.Devrim fikrinin topyekûn deðiþtirmesi gerekenilk þey, devrimin metafiziði olmalýdýr.Devrimde devrim hiç olmadýðý kadar bugünelzem."36

Hayýr; devirmesiz (ve iktidarsýz) bir devrimolamaz; olmayacaktýr da!

"Sol nedir?" sorusuna -binlerce malumat-furûþlukla- muhtelif yanýtlarýn üretildiði; ya dasýk sýk, Orhan Veli'nin, "Sarhoþ oldum da/ Senihatýrladým yine/ Sol elim, acemi elim, zavallýelim..." dizelerine baþvurulduðu ortamda, enönemli saptama, "CHP'yi solun kütüðündendüþürmedikçe Türkiye'de gerçek bir sol seçenek yaratmanýn zor"37 olduðudur...

Bir þey daha: Devrimci olmayan bir sol -farklý versiyonlarýyla- "reformist"tir... Devrimcisol ise sosyalisttir...38

"Sosyalizm geri mi dönüyor?"39 sorularý,

yeniden ve yüksek sesle telaffuz edilirken;devrimci ve devrimci olmayan sol arasýndaanlamsýz "benzerlikler" ya da abartýlý karþýtlýk-lar kurmaktan özellikle kaçýnmalýyýz...

Görülmeli: "Türkiye'de sol, kendisini sözdebir sosyal demokrasi/ demokratik sol anlayýþlaiç içe geçirdi. 1970'lerde, bütün eksiðine rað-men solun hiç deðilse ütopya ve potensiakavramlarý arasýna sýkýþarak tartýþtýðý bir devrimkavramý vardý. Bugün yok..."40

Devrimi, bir siyasal devirme hareketiyle içiçe geçmiþ ekonomik-politik-kültürel kesintisiz

dönüþtürücü devrimci praksis ile insan(lýk)ýnözgürleþme ve eþitlik hareketi olarak düþün-memek, "devrimcilik"e yabancýlaþmýþ düzen içireformistlikten baþka bir þey deðildir...

"Küreselleþme"nin postmodern müda-halesinin devreye soktuðu dinamiklerle birlikteinsanlýk büyük bir kopuþma sürecini yaþýyor...

Kopuþma, ayný zamanda, kapitalist sisteminkrizini, burjuva toplumsal formasyonu bütünkerteleriyle bir çözülme ve çürüme sürecinesokuyor.

Bunlarýn toplamý ise, "burjuva uygarlýk"çaðýnýn aþýlmakta olduðu ve miadýnýn

dolduðunu öne çýkartan bir "geçiþ süreci"ndekarakterize oluyor.

Yaþadýðýmýz, kopuþma + krizi + çözülme +çürüme ile iç içe geçen bir alt üst oluþtur...

Dünyanýn, tarihin hiçbir kesitinde olmadýðýkadar -radikal eksenlerde- deðiþtirilmeye ihtiy-acý vardýr; ve bu ihtiyaç da giderek büyümekte-dir...

Þimdi burada durup, dünyadaki devrimihtiyacýnýn büyüdüðünün altýný bir kez daha çiz-erek, muhtacý olduðumuz devrimin; HenryDavid Thoreau'nun, "Devrim hakký diye bir hakkýn olduðunu herkes kabul eder. Bu bir yönetimin despotluðunun veya yeteneksizliðinintahammül edilemez olmasý hâlinde, ona destek olmayý reddetmek ve ona karþý direnmek 

hakkýdýr,"41

saptamasýndaki, onu yöneticilerindeðiþtirilmesine hasreden kadük sýnýrlýlýða -asla- tekabül etmediðini bir kez daha ifade ede-lim...

Bunun çok önemli olduðunu düþünüyoruz;çünkü, Soros Vakfý'nýn "sipariþ" darbelerinin"direnme hakký/ devrim" diye sunulmayakalkýþýldýðý postmodern kaos ortamýnda,dünyanýn en büyük spekülatörüne ait vakfýngerekçesine göre "yerküreyi demokratikleþtirip,dünyaya demokrasi getirme isteði"ne, devrimdeðil, olsa olsa -kitlelerin de Bizans'ta olduðu

gibi/kadar katýldýðý- saray darbeleri denilebilir...Spekülatörlerin "demokratikleþtireceði

dünya" ya da "turuncu devrim"ler... "Duy dainanma" dedikleri postmodern yalan (veyamanipülasyon) bu olsa gerek!

"Ýyi de Soros ne yapmak istiyor" diyenleri,hemen bir parantez açarak yanýtlayalým:emperyalist talanýn, küreselleþmenin,"YDD"nin "Avrupa-Merkezci" sömürgeciliðin"5'inci kol"unu oluþturan Soros, postmodernmüdahalenin ideolojik/ kültürel bir parçasýnýoluþturuyor...

Bu emperyalistler için gerçekten de çok gereklidir! Unutulmasýn: Latin Amerika'yý yerlebir eden Cortez'in Merkantalist sömürgeciliði,kilisenin misyoner faaliyetleri olmasaydýbaþarýya ulaþamazdý...

Týpký emperyalist zorbalýðýn kültür emperyalizmi olmadan düþünülemeyeceðigibi...

Kim bilir? Bu görüþler, kimilerine "top-tancýlýk" gibi gelebilir!

Ancak anýmsayýn: Postmodern müdahalebizi topyekûn düþünmek yerine "parçalarla"uðraþan bir labirentin açmazýna mahkûm kýl-

Page 98: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 98/124

99

Kurtuluþ

mak istiyor...Soros Vakfi mý?Bir an Ukrayna ve Gürcistan'da olup biten

(daha doðrusu bitemeyen!) "turuncu devrimleri"düþünün! Bunlarýn neresi "devrim"? Bunlar balgibi örgütlü postmodern devirmeler...

Bir þey daha; oralarda adýna STK denilenyapýlarýn maaþýný Soros veriyor... (BunaGürcistan'daki bakanlar da dahil...)

Lenin'in, "emperyalizm demokrasi deðil,tahakküm ister," deyiþini kulaðýnýza küpe edi-niz... Tahakküm sisteminin asalak/spekülatörüSoros ve vakýflarýnýn farklý davranmasýmümkün mü? Elbette deðil!42

Ýþte bu örneðin ardýndan, Birikim'in Mayýs-Haziran 2006 külliyatý veya evrak-ý metrukesin-

deki saptamalara geçebiliriz...Onlar; "Devrim özlemini isabetsiz coðrafianolojilerden sýyýrmalýyýz. Topyekûn dönüþüm-den ziyade, birbirini takip eden, küçük amadaha etkili deneylerin hayata geçirilmesine dair bir inadý canlý tutmanýn aciliyetini teslimetmeliyiz. Geçiþ dönemi hiç bitmeyecek. (...)Topyekûn Devrime inanç modernliðin kendineuydurduðu metafiziðin büyüsüne kapýlmak demek..."43 diyorlar...

Ardýndan da -sanki yeni bir þey söylüyorlar-mýþ gibi!- ekliyorlar: "Devrim yapmakla olmak 

arasýndaki fark bir kelime oyunu deðildir.Devrim yapmak, verili bir öznenin kendi dýþýn-daki dünyayý dönüþtürmek için giriþtiði eylemiiþaret ederken; devrim olmak, öznenin bizatihikendisini dönüþtürmekten, öznelliðini sorunsal-laþtýrmaktan geçer. Devrim yapmak, gelecek-yönelimlidir ve bu perspektifte sosyalistinsanýn/iliþkilerin ancak burjuvazinin iktidarýnason verildikten sonra (devrim yapýldýktan sonra)ortaya çýkabileceðine inanýlýr. Devrim olmak ise'þimdi-ve-buradadýr'. Özne, hiçbir þeyi erteleme-den, þimdi-ve-burada, kendisini ve iliþkilerini

sosyalist deðer, idealler ve amaçlar doðrul-tusunda dönüþtürülmeye davet edilir."44

Devrim, elbette bir dönüþtürme iþi; ancak,"dönüþüm" deðil, altýný özenle çizerek ekliy-oruz: Örgütlü silahýn ve siyasetin dönüþtürmeiþi; ve ayrýca sadece de dönüþtürme deðil,devirme/yýkma/yaratma/yýðýnlarý seferber etme/siyaseti toplumsallaþtýrma iþi...

Biz bunlarýn tümüne, diyalektik bütünlüðünedevrim diyoruz... Buna "Hayýr!" diyen onlar ise, "topyekûn devrime inanç" diyorlar!

Gelelim "devrim yapmak ve devrimolmak"a; yapmadýðýnýz þeyi olmazsýnýz;

olmadýðýnýz þeyi de yapamazsýnýz!Devrim kesintisizdir; süreklidir; ve en önem-

lisi ölçeði itibariyle hep enternasyonal olmak zorundadýr...

Devrim yeryüzünün lanetlileri açýsýndanedilgenlikten etkenliðe; nesnelikten özneliðesýçrayýþtýr...

Bunlar; Marksist kuramda devriminvazgeçilemez asli özellikleriyle birlikte, bir devrimin temel özellikleri; ya da "olmazsaolmazlarý"dýr...

Bunlarýn artýsý yok mudur? Olmayacak mýdýr? Elbette olacaktýr... Devrimci Marksizmgibi, onun devlet/devrim teorisi de kendini dur-madan geliþtiren, geliþtirmek zorunda olandinamik bir inþa tarihidir...

Tam bu noktada; bunlarýn böyle olduðunugöz ardý eden bir agnostisisizm (bilmezcilik) ileþunlarý demek, sadece, "güneþ doðu'dan doðar,batý'dan da batar" demiþ olmaktan daha önemliolmayan bir lafolojidir...

Bakýn ne diyor Murathan Mungan? "Buncayýl sonra 'Devrim nedir?' sorusunu,'Bilmiyorum' diye yanýtlamanýn sýzýsýyla sözalýyorum...

"Bugün devrim için yeni bir 'dil' arýyor,bildiklerimiz kadar bilmediklerimizle de biçim-lenen, belki de en önemli belirleyeni 'hýz' olan

çok daha karmaþýk bir sürecin içinde yer alýy-oruz. Devrimin argümanlarý, nesneleri,taþýyýcýlarý deðiþti; zenginleþti, karmaþýklaþtý.Büyük anlatýlar döneminin çökmesi diye nitele-nen bu postmodern çaðýn kurumsal yel-

 pazesinde yer alan, yapýsalcýlýktan, yapýsökümeçeþitli bilgi disiplinleri, yöntemleri zihinseldünyamýzý kuþatýrken, devrim tasavvurunun

 programýna almasý gereken konularýn, olgularýnsayýsý arttý...

"Bugün 'Devrim nedir?' sorusu, bence 'Artýk devrim nedir?' sorusuna evriltilmelidir..."45

Buna benzer ötekilere gelince:"Devrim, toplumun kendi toplumsal hayatýn-

dan koparýldýðý bir deðiþim, insanlar tarafýndaninsanlar için getirilen yeni bir baþlangýçtýr.Böyle bir baþlangýç, dünya için sadece iyiniyetli bir beklenti deðil, sosyolojik koþullarýolan, iþlem görmeye açýk bir ihtimaldir..."46

"Devrim kafamýzda bir anda þimþeklerinçaktýðý, her þeyin billurlaþtýðý mükemmel anolmak zorunda deðil. Ne de olsa kafamýzýn bukarýþýk hâli, teorize edilmeden de hayli üretkenolabilir..."47

Tüm bunlarý dinledikten sonra, "So what?"/

Page 99: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 99/124

100

Kurtuluþ

"Eee yani"?!Demiþtik; tekrarlayalým: Devrim kendini

durmadan yenileyen bir dinamik olmadan; yada "yeni soru(n)lara" -eski yanýtlarla yetin-meden- "eski(meyen)" ile çözümler getirenvolontarist bir müdahale olmadan; devrim(cilik)olarak anýlmayý asla, ama asla hak etmez...

"Eski(meyen) çözümler"e gelince; onlarý "tukaka mantýk(sýzlýð)ýyla" bir kalemde silipatarak, yok sayamazsýnýz! Ya da bu yoldabüyük laflar etmeniz; büyüðü büyük olmaktançýkarma kastýnýn "küçüklüðü"nü gölgeleye-mez...

Örneðin "Devrim, kapitalist tahakkümünörüntüsünde çatlaklar açmak olarak algýlan-malýdýr. (...) Kapitalist tahakkümdeki çatlaklar-

dan devlet-dýþý (siyasal toplumsal) alanlarý anla-malýyýz," diyen John Holloway ekliyor: "EskiLeninist devrim anlayýþý krizde. (...) Devrimkavramý krizde çünkü onun temeli; soyut veyabancýlaþmýþ emek krizde. Eski devrimkavramý iþçi hareketinin, ücretli emeðin (veyasoyut emeðin) sermayeye karþý mücadelesinindevrimci teorisiydi.48 Mücadelesi sýnýrlýydý,çünkü ücretli emek sermayenin yadsýmasý deðil,aksine sermayenin tamamlayýcýsýdýr."49

"Ahîr zaman" teorisyeni, çok þey söylermiþgibi yapýp, hiçbir þey söylememe cambazlýðýna

sarýlýyor. Ya da "eski(meyen)"i çarpýtýp deðersi-zleþtirme elçabukluðuna. Böylelikle, üç sözcük-le "ücretli emeðin ilgasý"yla özetlenebilecek devasa Marksist miras, "ücretli emek (…) ser-mayenin tamamlayýcýsýdýr" demogojisiyle etki-sizleþtirilip hiçlenmeye çalýþýlýyor.

Aslýnda Batýlý yýlgýn entelektüeller içinsorun iþçi sýnýfýnýn artýk XIX. yüzyýl sýnaî kent-lerindeki örgütlü öncelleri gibi göz önündeolmayýþýnda. XXI. yüzyýlda Marksizm kaçkýný,ama "solculuðu" da elden býrakmak istemeyen

 pek çok (postmodern) teorisist için bu durum,

neoliberal sirenlerin "elveda proletarya!"çaðrýsýna kapýlmalarýnýn gerekçesini teþkil etti.

Oysa proletarya yok olmuþ deðildi - yalnýz-ca Kuzey metropollerinden, Asya'nýn, LatinAmerika'nýn, Afrika'nýn "ter atölyeleri"ne,"enformel"e çekilmiþti ve XIX. yüzyýldakiAvrupalý öncellerinden çok daha aðýr koþullar altýnda, XXI. yüzyýl Kuzey metropollerininboðulduðu metalarý üretiyordu!

Ciddi olduklarý "iddiasý"ndaki bu teorisist-lerin ciddi olduðuna inanmak çok güç...

Týpký þu saptama gibi; "Görünen o ki, yenibir devrimci tahayyül ortaya çýkýyor. Son yýllar-

da ortaya çýkan ve internet, baðýmsýz medya veson günlerde Dünya Sosyal Forumlarý ilegörünürlük ve farkýndalýk kazanarak doðan butahayyül, küresel ile yerel, devrim ile reform,mücadele ile deney, kurumsal ile bireyseldönüþüm arasýndaki bayatlaþmýþ karþýtlýklarlahesaplaþýyor..." 50

Dünya Sosyal Forumlarý'nýn "yeni bir devrimci tahayyül ortaya çýkardýðý", tartýþmalýbir "iddia"dýr; bu "iddia"yý gerçekmiþ gibivarsayarsanýz; bu gibi forumlarýn bünyelerindehenüz ayrýþmamýþ radikalleþme ve vaz geçiþ

 potansiyellerini barýndýrdýðý gerçeðininüzerinden atlamýþ olursunuz.

Hayýr; Dünya Sosyal Forumlarý önemsizdir demiyoruz... Ancak, "iddia"lardaki üzere,

arkasýna saklanýlan vazgeçiþlerin malzemesi dedeðildir; ve olmamalýdýr da!

VI.3-) Ekim Devrimi

"Hava kurþun gibi aðýr  Baðýr/ baðýr/ baðýr/ baðýrýyorum

 Koþun/ kurþun/ erit-/ -meðeçaðýrýyorum..." 51

Devrimden söz ediyorsanýz; baþkaldýrýnýn"eski(meyen) tarihi"ne sýrt dönemezsiniz...

Örneðin, tartýþma baþlýðý altýnda inkâr edilm-eye kalkýþýlan, Lenin'in/ Bolþeviklerin/ PutilovÝþçilerinin/ Kýzýl Süvarilerin Büyük EkimDevrimi gibi...

V. Ý. Lenin'in hakkýnda, "Rus devrimiylekazanýlmýþ olan geri alýnamaz. Yeryüzündehiçbir güç bunu silemez; yeryüzünde hiçbir güçSovyet devletinin yaratýlmýþ olduðu gerçeðiniyok edemez. Bu tarihsel bir zaferdir. Yüzlerceyýldýr devletler burjuva modele göre yaratýldý veilk kez burjuva olmayan bir devlet keþfedildi...Yönetim aygýtýmýz bozuk olabilir; ama icat

edilen ilk buharlý makinenin de bozuk olduðusöyleniyor. Hatta hiç kimse bu ilk makineninçalýþýp çalýþmadýðýný bilmiyor; ama önemli olanbu deðil; önemli olan buharlý makinenin bulun-muþ olmasýdýr..." dediði; ve tamý tamýna daböyle algýlanmasý gereken Büyük EkimDevrimi; hata yapmaktan korkmadan dünyayýdeðiþtirmek isteyenlerin, Paris Komünarlarý gibigökyüzünü fethe çýkmalarý eylemidir...

Onlarýn hatalarýnýn altýný durmadan çizmek-ten baþka hiçbir þey yapmayanlara þunu hatýr-latalým: Onlar dünyayý deðiþtirirken, hata yap-maktan hiç mi hiç korkmadýlar...

Page 100: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 100/124

101

Kurtuluþ

Bu nedenle onlarýn tarihsel eyleminden sözederken, çýkarýlmasý gereken ilk ders, yineonlarýn dünyayý deðiþtirme cüretinden öðren-mek olmalýdýr...

Onlarýn devrimi örgütleyen cüreti, hata yap-makla özdeþleþtirilerek "lanetlenemez"!

 Nasýl olur da; Alfred Whitehead'ýn, "Hatayapmaktan korkmak, ilerlemenin ölümüdür"; A.Lincoln'un, "Hatadan korkan bir insan hiçbir þey yapamaz"; William James'in, "Bugününgerçeklerine göre yaþamak zorundayýz ve yarýnbunlarý hatalý bulmaya alýþmalýyýz," uyarýlarýnýunutabilirsiniz...

Hayýr; tarihi yaratmak yerine onu -mükem-mel þemalarla- yorumlamayý seçenler; Lenin'in/Bolþeviklerin/ Putilov Ýþçilerinin/ Kýzýl

Süvarilerin Büyük Ekim Devrimi'ni ve onuntarihi konumunu/ ve önemini asla anlayama-zlar...

Büyük Ekim Devrimi'nin öncülerinin de,Immanuel Kant'ýn ifadesiyle, "Ýktidara sahipolmak, aklýn özgürce yargýda bulunmasýnýkaçýnýlmaz olarak sekteye uðratýr," olumsu-zluðundan baðýþýk olmadýðý/ olamayacaðýherkesin bilgisi dahilindedir...

Ancak, sýnýflý-sömürücü köleliðin yýkýlmasýiçin, tarihin yolunu ezilenlerin iktidar (olma-mayý içermesi gereken) aygýtlarýndan yoksun

olarak açamayýz... ("Silahý ilk siz çektiniz bayburjuvazi," diyen F. Engels'i anýmsayýn...)

Tam bu noktada, tarihi -mükemmel þemalar-la- yorumlamayý seçenler; "Aþýrý bir iddiayladiyelim ki, Marksizmin bilimi þu ya da bu alandeðil, tarihtir,"52 vurgusuyla ekliyorlar:

"Tarihsel sorunlar olarak görülen sorunlar kuþkusuz aslýnda bugünün ve geleceðin sorun-larýdýr."53

"Baþta Lenin olmak üzere Bolþevikler çubuðu Ýhtilal'den ve Devlet'e büktüler."54

"Anlýyoruz ki Bolþeviklerin yürüdükleri

devlet yolu bir taþlý tarla idi. Onlar bu yoldayürümeyeceklerine atýlmýþ olan taþlarý temizle-meye çalýþtýlar. Ve þu anlaþýldý ki devrimin yoludevletten deðil (merkezi ya da federatif tartýþ-masý ve araþtýrmasýna burada girmeksizin söyle-mek gerekirse) Komün'den geçer."55

Ýþte dünyayý sarsan on günün yani Büyük Ekim Devrimi'ni ve V. Ý. Lenin'i çarpýtmanýn bir "yolu"....

Düzeltmeye nereden baþlamalý? Önce þu"tarih" saptamasýndan! Marksizm gibi Büyük Ekim Devrimi de (Paris Komünü de) inþa hâlin-deki bir tarihti... Kimse merak etmesin, bunlar 

bir daha tekrarlanmayacak, ancak öðrenilmesi,ders çýkartýlmasý gereken devrimci deneyim-lerdir.

Ortada "bitmiþ", "tamamlanmýþ" bir þeyyoktu... Ayrýca olamazdý da... Onlar; yaniMarksistler; Bolþevikler; Komünarlar karanlýk bir ormanda yol açýyorlardý...

Bu yol hâlâ açýlmaya çalýþýlýyor...Yol açmanýn çeþitli sýkýntý, hata ve hatta

güzergâhýn dýþýna çýkma soru(n)larý olmuþtur;ve olacaktýr da...

Burada önemli olan ana doðrultuyu kaybet-memektir; ve Büyük Ekim Devrimi de, ParisKomünü'nün, Spartaküs'ün ana doðrultusundansapmamýþtýr...

Ha; "çubuðu Ýhtilal'den ve Devlet'e bükme"

konusuna gelince; teori gridir dostum, yaþamaðacý yeþil...Yeþil de ne mi? Sadece tek ülkede "kurtuluþa

kadar savaþ"arak deðil; dünya düzleminde"zafere kadar savaþ"arak elde edilmesi, kazanýl-masý mümkün olan sosyalizmin alt aþamasý;yerel/ ve uluslararasý sýnýf mücadelelerininbiçimlendirmesiyle, "Ýhtilal ile Devlet" arasýn-daki bir denge(sizlik) ile karakterize olur...

Baþka türlüsü hayata ait olmayan, kategorik/teorisist hezeyanlardýr...

Ha; siz buna; Aldous Huxley gibi, "Devletçi

sosyalistlere göre, kapitalizmin kötülüklerinintek çaresi, bankalarý, topraðý ve sanayiidevletleþtirmek, yani ekonomik ve siyasi ikti-darý merkezileþtirmektir. Otokratik veya oli-garþik sosyalizm, sosyalizm deðildir. Olsa olsamüþfik bir despotizmdir ve herhangi bir despo-tizmin þefkatini uzun süre sürdürdüðü tarihtegörülmüþ þey deðildir," diyebilirsiniz...

Hatta, Cornelius Castoriadis gibi daha daileri giderek, "Çaðdaþ dünyamýzda yönümüzübulma gereksinimindeyiz: Ne Ýstiyoruz? Butasarý neleri içeriyor? Nasýl gerçekleþebilir hâle

gelir? Hangi yeni sorunlarý ortaya çýkarýr? Tümbu konularda, Marx'ýn bize söyleyecek hiçbir þeyi yoktur -yalnýzca üretim araçlarýndaki özelmülkiyeti yýkmak gerektiðinin dýþýnda; bu daancak, tam olarak ne anlama geldiðinin bilin-mesi koþuluyla (bugün 'devletleþtirme'lerisosyalizm diye yutturmaya devam ediyorlar,öyle deðil mi?) doðrudur. Baþka sorunlar davardýr,"56 türünden bir "izaha" da sarýla-bilirsiniz!

Bunlarýn hiç biri; ya da sorunu Kruþçev'inyaptýðý gibi bir "isim"le açýklamaya kalkýþmak da, açýklayýcý ve ilerletici olmaz!57

Page 101: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 101/124

102

Kurtuluþ

Týpký Zizek'in, "Lenin'i tekrarlamak Lenin'edönmek anlamýna gelmez. Lenin'i tekrarlamak 'Lenin öldü'yü onun çözümünün yenilgisini,hatta korkunç biçimde yenildiðini anlamak veayný zamanda ondan saklanmaya deðer ütopy-acý bir kývýlcým olduðunu da kabul etmektir,"saptamasýnda dile getirdiði üzere...

VI.4-) "Alternatif" (Gevezelikler)?!

"Bahaneler her zaman iþe yarar:Yapmak istediklerinizi yapmamaya..." 59

"Hiç bir þey yapmamak, yapýlanlarýn en yaygýn olanýdýr." 60

"Leninizmin ve Ekim Devrimi'nin nihayeteerdiði"ni söyleyenler, bu "iddia"ya sarýlanlar,"Ne diyorlar" ya da "Ne öneriyorlar" derseniz?

Ýþte orasý meçhul... Onlar, bu konuyu hâlâaraþtýrýyorlar!

Onlarýn, "araþtýrma"sý baþlý baþýna bir araþtýrma konusuyken; araþtýranlarýn yollarý da,"Sosyalizm ve liberalizm hakkýndaki yazýlarýmüzerine sosyalist okuyuculardan tepkiler aldým...Lenin tarzý militan retorikten ibaret tepkileresöyleyecek bir þey yok," diyen Taha Akyol'larlakesiþiyor!61

O Akyol ki þunlarý diyendir: "Piyasaekonomisinin yoksulluðu artýrdýðý iddiasý doðrudeðildir, ama yoksulluða çözüm getirmediðidoðrudur. Peki yoksulluðun çaresi sosyalizmmidir? Sovyetler'de 1930'larda açlýktan ölenmilyonlara ne diyeceðiz? Günümüzde KuzeyKore mi, Güney Kore mi yoksul?62

Liberalizm, sosyalizm, din gibi hiçbir 'büyük kavram'a havale etmeden bir gerçeðigörmeliyiz: Bugüne kadar yoksulluðu sonaerdirmiþ bir sistem görmedik!

Murat Belge, bu noktadan hareketle, yoksul-

luk sorununa tarih boyunca sosyalistlerin nasýlyaklaþtýðýný irdeliyor. Marx'tan önceki sosyal-istler yoksulluðu ahlâki bir sorun olarak elealmýþlardý. Marx onlarý 'ütopik' diye suçladý,Sosyalizmin ahlâka deðil bilime dayanmasýnaöncelik verdi. Üstelik Marksizmin sorunu 'yok-sulluk' deðildi, 'proletarya'nýn devrim yapmasýy-dý. Bunu, determinist bir anlayýþla, 'bilim'ingereði gibi görüyordu...

Belli ki çözüm 'büyük anlatýlar'da, devrimcieylemlerde, putlaþtýrýlmýþ dâhilerde deðildir.

Liberal, sosyalist, muhafazakâr... Hepimizinyoksulluðu ve sosyal çürümeyi daha bir cid-

diyetle ele almamýz, ahlâki davranýþlarla çözümiçin uðraþmamýz gerekiyor."63

Dikkat! "Piyasacý" Akyol, "Marx'ýn sosyal-izmin ahlâka deðil bilime dayanmasý" gerektiðiyollu "tezi"ni Murat Belge'den -ve de onun yan-lýþlamasýna katýlarak- aktarýyor.

Ve de "Marksizm'in yoksulluða 'ahlâki' bir sorun olarak bakmaktan kaçýndýðýný söylemiþ-tim,"64 diyen Murat Belge, yine þu satýrlarý dakaleme almýþtýr: "Marx proletaryanýn geleceðikurma potansiyeline sahip olduðunu düþündü,çünkü bunu yapacak entelektüel potansiyelesahip olduðuna inandý. Marx'ýn yaþadýðý çaðdabu olabilir miydi, bence tartýþýlýr, ama þüpheyok ki bugünküne oranla 'olabilme ihtimali' sonderece yüksekti. Ta 1920'de, Torino'da iþçiler 

fabrikalarý iþgal etmiþ ve patronlu zamandandaha fazla otomobil üretmiþlerdi- (ama ya yeniotomobil dizayný gerektiðinde ne yaparlardý?diye sorabilirsiniz tabii)....

Sýnýflý, hiyerarþik toplumsal düzende her kerte hiyerarþiyi yeniden üretir. Normal bu.Proletarya Marx'ýn dediðini anlayýncaya kadar,kapitalist iþbölümü, kafa ve kol emeðini bir daha yan yana gelemeyecek derecelerde bir-birinden ayýrdý. Onun için, Marksist politik sanatýnda da büyük pazýlý ama küçük kafalýresmedilen proletaryanýn yeni bir dünya kura-

cak hâli kalmadý."65

Böylece "kafa emeði"ni "kol emeði"ne kat-maktan feragat eden Belge, görünüþe bakýlýrsa,faþist eskilerine ideologluk etmekten rahatsýzdeðildir!

Böylelikle devrim, Belge için onu yapacak sýnýfýn da nihayete ermesiyle "rafa kaldýrýlýr";artýk konuþulmasý gereken "genelleþtirilmiþ bir ahlâk sorunu"ndan baþka bir þey deðildir...

Ancak anýmsatalým: Kapitalizmin sýnýflýgerçeðinden kaçarak "ahlâk sorununa" sýðýnmak boþ bir çabadýr. Ahlâk sorunu, ancak "gerçekle"

iliþki içinde, "olumsuz olanla boðuþurken" elealýnabilecek bir þeydir; ve bu da nihai kertedesýnýf endeksli bir olgudur 66...

Kapitalizmdeki sýnýf ve bunu aþacak devrim-ci sýnýf gerçeðini görmezden gelirseniz; kapital-izmin sýnýrlarý içine hapsolursunuz! Unutmayýn,kapitalist ideolojinin temel misyonu, burjuvatoplumunun ve kapitalizmin anlaþýlmasýnýengellemek ve olup bitenleri meþrulaþtýrmaktýr.

Kabul edin ya da etmeyin: Marx üretimkavramýný geliþtirirken, proletaryanýn öneminigördü. Üretimin asli öðesi olarak proletaryanýn,geleceðin toplumunu kuracak entelektüel ve

Page 102: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 102/124

103

Kurtuluþ

fiziksel yeteneklere sahip olduðunu düþündü."Ýþçi sýnýfýnýn felsefeyle buluþmasý"ndan, yanibunun gerçekleþtirilebilirliðinden söz etti.Proletaryayý, yoksuldan ayýrdý; teorisinde "yok-sul" kadar genel ve tanýmsýz bir kategoridenkaçýnmaya çalýþtý...

Özetle devrimci Marksizm, proletaryayý"yoksul" olduðu için deðil, devrimi gerçek-leþtirerek, sýnýfsýz toplum aþamasýna geçiþigerçekleþtirebilecek sýnýf olduðu için teorisininmerkezine koydu. Bu da onun teorisini,"ütopik" sosyalistlerin soruna yaklaþýmýndanfarklýlaþtýrdý...

Burada durup nakledelim: Frank Füredi,"Karamsarlýk bugün Batý'nýn içine iþlemiþdurumdadýr," der ve ekler: "[Oysa] Bizler 'eski

güzel günlerin' mevcut koþullarýn yaratabileceðiher þeyden daha fazla ilham yarattýðý nostaljik bir evrede yaþýyoruz."67

Bu evrenin yaygýn sorunu: Geçmiþin güzel-liði yerine konacak bir hayat, mücadele tarzý,devrimci duruþ ve ideolojik/ kültür bula-mayýþýmýzda düðümleniyor...

Söz konusu düðümün mutlaka çözülmesigerek... Devrimci bir yenilenme ancak bununlamümkün olabilecek..

Bu gerekli ve kaçýnýlmazdýr. Çünkü "Soðuk Savaþ" ertesindeki dünyayý açýklama biçimi,

genelleþtirilmiþ doðrular ve dogmalar dýþýndayeterince verimli bir düþünce üretimine tanýk olmadý. Yaratýcý bir düþünce dizgesi kurandevrimci Marksizm de, sonra gelenlerin kur-duðu düþüncelerin duraðan, donuk, iktidar amaçlý oluþlarý yüzünden yýprandý ve hâlâyýpranýyor...

Meselemiz bu yýpranmýþlýðý aþabilmektir.Ancak araþtýranlarýn, araþtýrma konusu olmasýgereken uzlaþmalarýyla deðil elbette!

VI.5-) "Sonuç Yerine": Deðiþmek...

"Yüzleþmek"... Vd...

"Bazý yýkýlýþlar, daha parlak kalkýþlarýn teþvikçisidir." 68

"Ne kadar yaparsano kadar olursun." 69

Soru(n)larda, "yýpranmýþlýðý aþmak"tan sözettik...

Bunlar kolay deðil; ancak kolay olmayaný dabiz(ler), tarihin örgütlü öznesi olmayý baþaraninsanlar hâlledecekler...

Bu konuda ilk adým; aslýmýzý reddetmedenyüzleþmeyi, aynaya bakabilmeyi baþarabilmek-tir: "Yüzleþme korkusu dediðimiz, mevcut bil-ginin ertelenmesidir bir bakýma... Yüzleþmekorkusu... köklü bir inkâr yeteneði geliþtirir/geliþtirilir..."70

Ýkincisi; devrimci Marksizm inþa hâlindekibir tarih ise, ki öyledir, öyleyse F. Engels gibi,"Benden öncekilerden daha bilgiliyim, bendensonrakiler de benden daha bilgili olacak," diye-bilmeliyiz...

Üçüncüsü "baþkalaþma"dan deðiþmektir devrim... Ya da J. R. Cowell'in, "Ancak aptallar ve ölüler düþüncelerini hiç deðiþtiremezler"; C.F. Ketterinf'in, "Dünya deðiþimden nefret eder,yine de ilerlemeyi yalnýzca o saðlamýþtýr";

Picabia'nýn, "Baþlar düþünceler yön deðiþtire-bilsin diye yuvarlaktýr"; Leonardo da Vinci'nin,"Tek bir yýldýza baðlanýp kalmýþ kiþi, fikrinideðiþtirmez"; Jawaharlal Nehru'nun, "Bugününesas olgusu, insan hayatýnda olan büyük deðiþikliðin hýzýdýr," uyarýlarýný unutma-malýyýz...

Dördüncüsü, devrimin güncelliði fikrindenasla vazgeçmeden, "barýþçýl devrimi olanaksýzkýlan, þiddetli devrimi kaçýnýlmazlaþtýrýr,"gerçeðini yýðýnlara mal edeceðiz...

Beþincisi, Devrim yapmak; Bernard Shaw'ýn

ifadesiyle, "Nasýl ki saðlýklý bir insan durmadankendi omuriliði üzerine düþünmezse, saðlýklý bir ulus da durmadan kendi ulusal kökeni üzerinedüþünmez," diyen; ve de ýrk/ renk/ sýnýr/ vd'i"sýnýrlýlýklarý" aþan, milliyetçilik karþýtý sýnýrsýzbir enternasyonalizmdir...

Altýncýsý, devrim bir yapma/ eyleme iþidir...Bunun içinde devrimciliðin ve devrim yapmak eyleminin spekülatif/ postmodern gevezelikler-den kurtarýlmasý gerekiyor... Yine hatýrlatýp/nakledelim, bu konuda; Louis E.Boone'un,"Baþarýsýzlýktan yeni þeyleri denemeye korka-

cak kadar korkmayýn. En üzücü hayatlarýn özetiüç kavram ile tanýmlanabilir: Yapabilirdim,Yapardým, Yapmalýydým"; David LloydGeorge'un, "Yapamayanlara kulak asarsanýzhiçbir zaman yapamazsýnýz"; Lao Tzu'nun,"Binlerce kilometrelik yolculuk tek bir adýmlabaþlar"; Roberto Baggio'nun, "Dünün hatalarýyarýnýn deneyimleridir"; Erasmus'un, "Talihcesaretli ve atýlganlara güleryüz gösterir";Churchill'in, "Uçurtmalar rüzgâr kuvvetiyledeðil, bu kuvvete karþý uçtuklarý için yükselir-ler"; Baudelaire'in, "Ýþini erteleyen insan, iþininhiçbir zaman yapýlmamasý riskine giren

Page 103: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 103/124

Page 104: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 104/124

105

Kurtuluþ

VI. Kongre ancak 1928 yýlýnda, VII. Kongre ise 1935'te yapýlabilecekti.7-Konfüçyüs.8-Yaklaþan savaþ tehlikesine de dikkat çekilen programda, emperyalist savaþ durumunda Komintern'in

þu üç þiarý yükselteceði belirtiliyordu: emperyalist savaþý iç savaþa çevirmek, "kendi" emperyalisthükümetinin yenilgisi için mücadele etmek ve savaþýn Sovyetler Birliði'ne ve sömürge ülkeleresýçramasý durumunda her yoldan bu ülkeleri savunmak.

9-Kongredeki tartýþmalar sýrasýnda Kýzýl Sendikalar Enternasyonali temsilcisi olarak söz alan Losovski,devrim tiplerinin ve ülkelerin bu kadar çeþitli kategorilere ayrýlmasýný karmaþýk ve anlaþýlmaz bul-muþtu.

10-Nitekim programýn kabul edilmesinden sonraki bir tarihte Stalin SBKP (B) MK Plenumunda yaptýðý bir konuþmada, bu aþamalara itiraz edenleri Troçkizm'e sapmakla suçluyor ve feodal kalýntýlarasahip ülkelerde proletarya diktatörlüðünden önce proletarya ve köylülüðün diktatörlüðünün zorun-lu olacaðýný bir kere daha vurguluyordu.

11-Kongrede yaptýðý konuþmada tezlerden bu bölümü aktaran Losovski, buradaki yaklaþýmý eleþtirmiþ,bu tezlere göre hareket edilirse Hindistan'da da Çin'de yapýlan hatalarýn tekrarlanacaðý uyarýsýn-da bulunmuþtu. Almanya temsilcisi H. Neumann da ulusal burjuvazinin devrimci bir misyonu ola-mayacaðýný belirttikten sonra eklemiþti: "Hintli yoldaþlara þimdiden þunu söylemekten çekin-memeliyiz: Hint burjuvazisi size ihanet edecektir, o ihanetin partisidir. Partinin bunu söylememesi,Çin'de yaptýðýmýz en büyük hataydý, bu Çin'de en kötü olanýydý." Ne var ki tüm bu eleþtiriler etkili

olamayacak, Kuusinen sömürge sorunu ile ilgili kapanýþ konuþmasýnda eleþtirileri yanýtlarkenulusal burjuvazinin karþý-devrimci kampta yer almadýðýnda ve belirli bir ilerici rol oynayabile-ceðinde ýsrar edecekti.

12-Bir "iþçi-köylü devrimi" savunmakla birlikte Kuusinen, Komintern'in genel çizgisine paralel olarak,Komünist Partinin baðýmsýzlýðýnýn korunmasý konusunda ýsrarlýydý. "Ýþçi köylü" partilerine karþýy-dý, köylülükle blok oluþturma politikasýný savunurken, çeþitli sýnýflarla her türden kaynaþmayakarþý çýkýyordu.

13-Komintern kongresine ve sonrasýnda kabul edilen programa "aþamacý" anlayýþ egemen olmasýna rað-men, bu anlayýþa itiraz edenler de vardý. Bu itirazlarý dile getiren Losovski (Kýzýl Sendikalar Enternasyonali temsilcisi), sömürge ve yarý-sömürge ülke komünistlerinin burjuva demokratikdevrim tanýmlamasýndan hoþlanmadýklarýný, devrim bu þekilde tanýmlanýnca Komünist Partininrolü küçültülüyormuþ gibi düþündüklerini, bir KP'nin her zaman ve her yerde sosyalist devrimdenyana olmasý gerektiðini ileri sürdüklerini aktarýyor.

14-Losovski, bu tanýmýn yeterince anlaþýlýr olmadýðýný, Lenin'den sonra bu konuya hiçbir biçimde açýklýkgetirilmediðini savunarak Komintern'i eleþtiriyor.

15-Diðer yandan Kongre'de, küçük burjuvazi, köylülük ve hatta iþçi sýnýfý kitleleri üzerinde etkisi olan bur- juvazinin ulusal reformizminin öneminin küçümsenmesinin komünistlerin tecridine yol açabile-ceðine de dikkat çekilmiþti.

16-1934 sonlarýnda sosyalist Enternasyonal de kendisine baðlý partilerin komünist partilerle ittifak kur-malarýný yasaklayan kararýný kaldýrdý.

17-Yevgeni Zamyatin.18-Halil Turhanlý, "Ufkun Ötesindeki Yeni Toplum", Radikal, 11 Ekim 2006, s.11.19-Gustave Flaubert, Mektuplar- Gustave Flaubert/ George Sand, Arkadaþ Kitaplar.20-A. Gramsci, Hapishane Defteri, çev: Adnan Cemgil, Belge Yay., 3'üncü baský., 1997, s.76.21-Guy Debord, Gösteri Toplumu, Çev: Ayþen Emekçi-Okþan Taþkent, Ayrýntý Yay., 2'inci basým, 2006.22-Timothy Mitchell, "Devrim Planlama", Birikim Dergisi, No:205-206, Mayýs-Haziran 2006, s.70.23-F. Engels, Ailenin Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni, Sol Yay., s.217.24-V. Ý. Lenin, Devlet ve Ýhtilal.25-"Karþýlaþtýðým sosyalizan fikirlerin çoðu, otorite fikirleriyle lekelenmiþ durumdalar. Elbette ki otorite ve

zorlama söz konusu bile olmamalý. Her türlü ortaklaþma isteyerek yapýlmalýdýr. Ýnsan, sadeceisteyerek giriþtiði iþbirliklerinde kendini iyi hisseder." (Oscar Wilde, Sosyalizm ve Ýnsan Ruhu,

Çev: Fatih Özgüven., s.29.)26-"Devrim? Dün-Bugün-Yarýn", Birikim Dergisi, No:205-206, Mayýs-Haziran 2006, s.26.27-yagk, s.24.28-Derya Nizam, "Devrimin Dikiþleri? Laclau ve Mouffe'un Alternatifleri", yagk, s.157.29-Elias Khoury, "Sadece Anýlar", yagk, s.75-76.30-Bkz: Birikim Dergisi, No:205-206, Mayýs-Haziran 2006; Ömer Laçiner, "Postmodern Zamanda

Devrim", s.28-33; Partha Chatterjee, "Uzun Soluklu Bir Mücadele Olarak Devrim", s.48-51;Tomas Mastnak, "Devrimden Önce Devrim", s.67-68; David Graeber, "Devrimci Eylem Nedir?",s.72-74; Ernestro Laclau, "Devrim Nedir?", s.80-81; Ufuk Uras, "Devrimde Devrim", s.82; BirayKolluoðlu Kýrlý, "Devrim Ne Zaman?", s.87-89; Saul Newman, "Devrim: Birçok Cephede ÝþleyenBir Strateji Serisidir", s.90-92; Simon Torney, "Tek Olmayan Devrim", s.93-95; Ayþe Hür, "BizDevrim'i Çok Sevdik: Devrim Tarihinde Bir Gezinti", s.96-107; Luc Boltanski, "1968 Mayýs'ýSonrasýnda Sol ve Topyekûn Devrime Duyulan Özlem!", s.108-120; Duygu Gül, "DevriminModern Anti-Prensi: Gramsci", s.134-139; Neil Smith, "Baþka Bir Devrim Mümkün", s.170-172;

Page 105: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 105/124

106

Kurtuluþ

Tuðba Diyar, "Rosa, Bakunin ve Umudun Devrimi", s.173-177.31-Baruch Spinoza.32-Taha Akyol, "Yine Sosyalizm ve Liberalizm", Milliyet, 7 Aðustos 2006, s.13.33-Semih Gümüþ, "Gramsci, Kültür ve Yenilenme", Radikal Kitap, Yýl:5, No:274, 16 Haziran 2006, s.46.34-Murat Belge, "Adalet", Radikal, 30 Eylül 2006, s.11.35-Kürþat Kýzýltuð, "Devrimin Konusu: Tüm 'Hayat'...", Birikim Dergisi, No:205-206, Mayýs-Haziran 2006,

s.63.36-Koray Çalýþkan, "Topyekûn Devrim, Sol ve Muhafazakârlýk", Radikal Ýki, 4 Haziran 2006, s.4.37-Zafer Aydýn, "Solsuzluk", Radikal Ýki, 4 Haziran 2006, s.4.38-Burada bir ara not: "Radikal sistem deðiþikliði talebinin bir adý var: 'Sosyalizm'. (...) Eðer radikal bir 

dönüþüm istiyorsak bunu sistemin içinden yapmak metodolojik ve hata postülasýdýr. Sistem ken-disini korur ve o dönüþtürümü kendisini iyileþtiren bir katký olarak kullanmaya baþlar." (HasanBülent Kahraman, "12 Eylül'ü Aþmak ya da Sosyalizm", Radikal Ýki, 1 Ekim 2006, s.5.)

39-Viktor Kuznetsov, "Sosyalizm Geri mi Dönüyor?", Moskovskiye Novosti, 14 Temmuz 2006.40-Hasan Bülent Kahraman, "Sol Ama Nasýl?", Radikal Ýki, 16 Temmuz 2006, s.6.41-Henry David Thoreau, Sivil Ýtaatsizlik, Vadi Yay.42-Bu konuda Özgür Üniversite Kitaplýðý'ndan çýkan ve Metin Çulhaoðlu ile Can Soyer'in "Solda 'Sivil

Toplum' Söylemi: Gerçekler ve Yanýlsamalar" baþlýklý yapýtý çok önemli açýlýmlar saðlýyor...43-Koray Çalýþkan, "Tek Yol Topyekûn Devrim mi?", Birikim Dergisi, No:205-206, Mayýs-Haziran 2006,

s.37.44-Murat Paker, "Olmak ve Yapmak Gerilimi Arasýnda Devrim Meselesi", yagk, s.41.45-Murathan Mungan, "... 'Artýk' Devrim Nedir?", yagk, s.44-45-46.46-Göksel Aymaz, "Bir Uzun Koþuysa Devrim...", yagk, s.86.47-Canan Özden, "Dünyayý Deðiþtirmek Ýçin Kaç Ýmparatorluk Deðiþtirmek Gerekir?", yagk, s.130.48-Bkz: John Holloway, "Soyut Emeðin Krizi Biziz", Conatus Çeviri Dergisi, No:5, Nisan-Temmuz 2006,

s.163-166.49-John Holloway, "Devrim Nedir? Bir Milyon Arý Sokmasý, Bir Milyon Erdem", Birikim Dergisi, No:205-

206, Mayýs-Haziran 2006, s.61-62.50-J. K. Gibson-Graham, "... 'Mekân Tabanlý Küreselleþme': Devrim Ýçin Yeni Bir Tahayyül", yagk, s.52.51-Nâzým Hikmet.52-Semih Yakýn, Lenin Dönemi ya da Mutlaka Okunmasý Gereken Alýntýlar Kitabý, Dipnot Yay., 2006, s.6.53-yage, s.27.54-yage, s.105.55-yage, s.177.56-Cornelius Castoriadis, Dünyaya, Ýnsan ve Topluma Dair, Ýletiþim Yay., 2001.57-Nikita Sergeyeviç Kruþçev, Stalin'i "facia" olarak nitelediði ünlü XX. Kurultay konuþmasýnda, "Stalin

olmasa Ýkinci Dünya Savaþý olmazdý," der. ("Kruþçev'in 50 Yýl Gizlenen Sözleri", Radikal, 21Þubat 2006, s.2.) Söz konusu raporda, "tek adam" sisteminin kaldýrýlmasý gerektiði belirtenKruþçev, þöyle devam ediyordu: "Facianýn suçlusu Stalin'dir. Biz yoldaþ Lenin'in ölümünden önceyazdýðý yazýlarý yayýmlamak istiyoruz. Bu yazýlarda Lenin de, Stalin'in görevini suiistimal edebile-ceði uyarýsýnda bulunarak Stalin'in çok kaba biri olduðunu ve yoldaþlarla çalýþamayacaðýný vur-gulamýþtý." ("Yarým Asýrlýk Rapor... Kruþçev: Stalin Dönemi Faciaydý", Cumhuriyet, 24 Þubat2006, s.10.)

58-Slovan Zizek, Lenin Üzerine, çev: Nilgün Aras, Encore Yay., 2004, s.87.59-Gloria Mc Kenzie.60-Jerry Brown.61-Taha Akyol, "Sosyalizm ve Piyasa", Milliyet, 10 Aðustos 2006, s.15.62-Burada býrakalým Akyol'a bir baþka "liberal" iktisatçý yanýt versin: "Kabul etmeliyiz ki, salt yoksulluðu

da, göreli yoksulluðu da sosyalist sistemler azalttý. Çünkü iþsizliði ortadan kaldýrdýlar." (HurþitGüneþ, "Yoksulluk, Sosyalizm ve Liberalizm", Milliyet, 9 Aðustos 2006, s.10.)

63-Taha Akyol, "Yoksulluk, Sosyalizm, Liberalizm", Milliyet, 5 Aðustos 2006, s.17.64-Murat Belge, "... 'Yoksulluk'tan Devam", Radikal, 11 Aðustos 2006, s.11.65-Murat Belge, "... 'Altta Kalan' Meselesi", Radikal, 12 Aðustos 2006, s.11.66-"Eðer yaþamaya devam etmek istiyorsanýz, þimdi ihtiyacýnýz olan þey ahlâklý olmaya geri dönüþ deðil,

ahlâklý olmayý keþfetmektir..." (Ayn Rand, Ýhtiyacýmýz Olan Felsefe, Türkçesi: Nejdet Kandemir,Plato Film Yay., 2003, s.7.)

67-Tarihin Sonu mu? Fukuyama-Marx-Modernite, Derleyenler: Christopher Bertram-Andrew Chitty, ÝmgeKitabevi, 2006

68-Shakespeare.69-Angie Papadakis.70-Murathan Mungan, "Yüzleþme Korkusu", Birikim Dergisi, No:210, Ekim 2006, s.25-26.

Page 106: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 106/124

107

Kurtuluþ

Bir Anarþist olan Alexander 

 Berkman'ýn aþaðýdaki yazýsý, olay-lar sýrasýnda orda olan ve o tarihi

ana tanýklýk yapan birisinin gözlemlerinedayanýyor. Ne var ki bu gözlemler ve

 Kronstadt olayýndan çýkarýlan sonuçlar, yazarýn ideolojik yaklaþýmý nedeniyle daha

çok subjektif bir deðerlendirme haline geliyor. Yazar süreci takip etmiþ, yaþanan-larý önemli ölçüde kiþilerin ve Bolþevik 

 Partisinin despotluðuna baðlamýþtýr. Ama yazarýn esas sorunu (niteliðinden baðýmsýz bir biçimde) devlettir. Yazara göre devlet,her zaman özgürlük ve kendi kaderinibelirleme hakkýnýn düþmanýdýr. Devletinruhu, ilkesi yoktur. Onun tek amacý vardýr:iktidarý güvenceye almak ve her ne pahasý-na olursa olsun onu elde tutmak.

 Kronstadt'ýn verdiði politik dersi yazar, buolarak görmektedir. Bu Anarþistlerin

 görüþüdür. Yazarýn anlatmak istediði,devlet olursa bu tür olaylarýn olmasýnýnkaçýnýlmaz olduðudur. Bu nedenle(Sosyalist ya da kapitalist) esas olandevlete karþý olmaktýr.

 Biz ise, devleti bir araç olarak görmek-teyiz ve devletsizliði amaçlamaktayýz.

 Zaten Marksizm'le Anarþizm arasýndaki entemel ayrýmlardan birisi budur. Tarihsel olaylarý ve olgularý bilimsel ve doðru anal-iz etmek, her þeyden önce temel bir per-

Kronstand

Ayaklanmasý

Alexander Berkman

Çeviri: Ýrfan Cüre

Page 107: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 107/124

108

Kurtuluþ

 spektife sahip olmayý gerektirir. Tarih, elbettebu perspektifin zihinsel olarak teste tabi tutula-bileceði bir laboratuardýr. Çünkü her þey her 

 zaman ayný durmuyor; deðiþik duruyor. Onedenle biz, bize karþý duranlara ait belgeler-den ve düþüncelerden de istifade ederiz.

 Alexander Berkman'ýn aþaðýdaki yazýsýný da onedenle yayýnlýyoruz. Yazýdaki üslup, dil vehakaretleri bizim hiçbir biçimde onaylamamýz düþünülemez. Bütün bunlara karþýn, bu yazýyýtarihe baþka bir pencereden bir tanýklýk olarak 

 gördüðümüz için yayýnlýyoruz.Yayýn Kurulu

1-Petrograd'ta Ýþçilerin Huzursuzluðu1921 yýlý baþlangýcýydý. Uzun savaþ yýllarý,

Devrim ve iç mücadeleler Rusya'yý yiyip bitir-miþ ve halký umutsuzluðun kýyýsýna getirmiþti.Fakat iç savaþ nihayet bitmiþti: çok sayýdacephe daðýtýlmýþ ve Antant istilacýlarý ve Ruskarþý- devrimcilerinin son umudu Wrangelyenilmiþ ve Rusya topraklarýndaki askerifaaliyeti bitirilmiþti. Halk þimdi sýký Bolþevik rejimde bir yumuþama bekliyordu. Ýç Savaþýnsona ermesinden sonra, komünistlerin, yüklerihafifleteceði, savaþ zamanýnýn kýsýtlamalarýnýkaldýracaðý, bazý temel özgürlükleri getireceðive normal bir yaþamýn örgütlenmesiyle yeni bir 

baþlangýç yapýlacaðý umuluyordu. Bolþevik hükümet, gerçi halk tarafýndan seviliyor deðildi,ama hükümetin ilan ettiði askeri operasyonlar biter bitmez ülkenin ekonomik yeniden inþasýnabaþlama planý iþçilerin desteðini almýþtý. Halk birlikte çalýþmaya, yýkýlmýþ ülkenin inþasý içingiriþimci ve yaratýcý çabalar göstermeye istekliidi.

 Ne yazýk ki, bu beklentiler, boþa çýkmayamahkumdu. Komünist devlet, boyunduruðugevþeteceðine iliþkin hiçbir niyet göstermiyor-du. Eski politika sürdürüldü, iþin askerileþtir-

ilmesi halký daha fazla köleleþtirdi; yeni baskýve tiranlýkla býktýrdý ve bu yüzden sanayiyicanlandýrmanýn her bir olanaðýný kötürümleþtir-di. Proletaryanýn son umudu söndü: KomünistPartisinin devrimi kurtarmaktan çok politik ikti-darý kendi elinde tutmaya büyük bir ilgi göster-diði inancý geliþmeye baþladý.

Rusya'nýn en devrimci öðesi olan Petrogradiþçileri ilkin seslerini yükseltti. Halkýn çektiðisefalet ve acýlarýn büyük bir bölümünün doðru-dan sorumlusu olarak, baþka nedenlerin yanýn-da, bolþevik merkezileþme, bürokrasi ve köylü

ve iþçilere karþý otokratik tavrý suçluyorlardý.

Petrograd'da birçok iþyeri ve fabrika kapandý veiþçiler kelimenin tam anlamýyla açlýk çekiyor-du. Durumu deðerlendirmek üzere düzenledik-leri toplantýlar, hükümet tarafýndan bastýrýldý.Devrimci mücadelelerin en ön saflarýnda yer almýþ ve fedakarlýk ve kahramanlýðý tek baþýnakenti Yudeniç'in saldýrýlarýndan kurtarmýþPetrograd proletaryasý, hükümetin bu yak-laþýmýna öfke duydu. Bolþeviklerce izlenen yön-temlere karþý hoþnutsuzluk, sürekli büyüdü.Baþka toplantýlar düzenlendi ve ayný þeyler oldu. Komünistler Avrupalý ve Amerikalý kapi-talistlerle uzlaþmalar yapmaya hazýrken, prole-taryaya taviz vermek istemiyorlardý. Ýþçiler buduruma içerliyordu ve bu öfke yaratýyordu.Hükümeti taleplerini ciddiye almaya zorlamak 

için, Patronny Cephane imalathanelerinde,Truboçni ve Baltiyski imalathanelerinde veLaferme fabrikasýnda grev ilan edildi. "Ýþçi veköylü hükümeti", hoþnutsuz iþçilerle koþullar hakkýnda konuþmak yerine, Petrodgrad'ýn ennefret edilen adamý Zinovyev baþkanlýðýndasavaþ haline uygun bir "savunma komitesi"(Komitet Oborony) kurdu. Bu komitenin açýk hedefi, grev hareketini bastýrmaktý.

24 Þubat'ta grevler ilan edilmiþti. Ayný günBolþevikler, Kursanti'leri (Ordu ve Donanmayasubay yetiren Askeri Akademinin komünist

öðrencilerini) Petrograd'ýn iþçi semti VassilevskiOstrov'da toplanan iþçileri daðýtmak üzere gön-derdi. Ertesi gün 25 Þubat'ta VassilevskiOstrov'un öfkeli iþçileri, Donanmaimalathanelerini ve Galernaya tersanesiniziyaret ettiler; oradaki iþçilerin, kendilerininhükümetin otokratik tavrýna karþý protestoeylemlerine katýlmasýný saðladýlar. Grevcilerinsokak gösterisi yapma giriþimi, silahlý asker-lerce daðýtýldý.

26 Þubat'ta Petrograd Sovyeti bir toplantýyaptý.Orada Savunma Komitesi ve Cumhuriyet

Devrimci Askeri Konseyi üyesi, tanýnmýþkomünist Laþeviç, grev hareketine en sertifadelerle saldýrdý. Truboçni fabrikasý iþçilerinihuzursuzluðu kýþkýrtmakla ve "bencil emek düþmaný (schkurniki) ve karþý-devrimci" olmak-la suçladý ve Truboçni fabrikasýný kapatmayýönerdi. Petrograd Sovyeti Yürütme Komitesi(Baþkaný Zinovyev) öneriyi kabul etti. Truboçnigrevcileri iþten atýldý ve otomatik olarak yiye-cek karnelerine el kondu.

Bolþevik Hükümetin bu tarz yaklaþýmý, iþçi-lerin öfkesini ve muhalefetini daha da artýrdý.

Grevcilerin bildirileri þimdi Petrograd cad-

Page 108: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 108/124

109

Kurtuluþ

delerinde görünmeye baþladý. Bazýlarý açýkçaifade edilen politik karakter almaya baþladý; 27Þubat'ta duvara asýlan bildiride þöyle deniyordu:

Hükümet politikasýnda tam bir deðiþiklik acilen gereklidir. Her þeyden önce iþçiler veköylüler özgürlük istiyor. Bolþeviklerin emirler-ine göre yaþamak istemiyorlar, kendi haklarýndakendileri karar vermek istiyorlar.

Yoldaþlar, devrimci düzeni koruyun! Kararlýve örgütlü biçimde þu talepleri haykýrýn:

Tutuklanan tüm sosyalistler ve partisiz iþçil-er serbest býrakýlsýn

Savaþ Hukukuna son; tüm çalýþanlar içinsöz, basýn ve toplantý özgürlüðü.

Ýþyeri ve fabrika komitelerinde (savkomi) veiþçi dernekleri ve sovyet temsilciliklerinde

özgür seçim.Toplantýlar düzenle, delegelerini devletmakamlarýna gönder ve taleplerinin kabuledilmesi için uðraþ.

Hükümet iþçilerin taleplerini, sayýsýz tutuk-lama ve pek çok iþçi örgütünü kapatmaylayanýtladý. Bu yaklaþým, halkýn havasýný daha daanti-bolþevik yaptý; gerici sloganlar duyulmayabaþladý. Nitekim 28 Þubat'ta "Newsky SemtiSosyalist Ýþçileri"nin Kurucu Meclis toplanmasýçaðrýsý yapan bir bildirisi çýktý:

Kurucu Meclisten kimlerin korktuðunu

biliyoruz. Bunlar halký artýk yaðmalayamayacak olanlardýr. Onlar halk temsilcileri önünde hile,soygunculuk ve tüm suçlarýnýn hesabýný vere-ceklerdir.

Kahrolsun nefret edilen komünistler!Kahrolsun Sovyet hükümeti!Yaþasýn Kurucu Meclis!Bu sýrada Bolþevikler Petrograd'a taþradan

çok sayýda asker yýðdýlar ve cephedeki en güve-nilir komünist alaylarý kente getirttiler.Petrograd "olaðanüstü savaþ hukuku" altýnaalýndý. Grevcilere gözdaðý verildi ve iþçi

hareketi demir yumrukla bastýrýldý.

II. Kronstadt HareketiKronstadt denizcileri Petersburg'da olup

bitenlerden çok etkilendiler. Hükümetingrevcilere yaptýðý kaba muameleyi kuþkulubakýþlarla izlediler. Baþkentin devrimci prole-taryasýnýn devrimin ilk gününden beri neler yaptýðýný, Yudeniç'e karþý nasýl kahramancamücadele ettiðini ve mahrumiyet ve sefaletesabýrla nasýl katlandýðýný biliyorlardý. FakatKronstadt, Kurucu Meclisi ya da Petrograd'da

kendini gösteren ticaret özgürlüðü talebini

desteklemiyordu. Denizciler, ruh ve eylem-leriyle baþtan aþaðý devrimciydiler ve Sovyetsisteminin kararlý destekçisi, ama herhangi bir 

 politik parti diktatörlüðünün de karþýtýydýlar.Petersburg grevcilerine sempati hareketi,

Petropavlovsk ve Sivastopol adlý savaþ gemi-lerinin denizcileri arasýnda baþlamýþtý; bugemiler, 1917'de Bolþeviklerin ana üsleriydi.Hareket tüm Kronstadt filosunda ve daha sonrada orada yerleþik Kýzýl Ordu alaylarý arasýndageniþledi. Petropavlosk mürettebatý 28 Þubatgünü bir karar metni kabul etti. Burada baþkaþeylerin yaný sýra, görev süresi sona ermekteolan Kronstadt Sovyeti için özgür seçim yapýl-masý da talep ediliyordu. Ayný zamandaPetrograd'daki durum hakkýnda bilgi almak 

üzere bir denizciler heyeti oraya gönderildi.1 Mart günü Kronstadt'ta JakornyMeydanýnda bir toplantý yapýldý; toplantý çaðrýsýresmi olarak Baltýk Denizi DonanmasýnýnBirinci ve Ýkinci Filosu tarafýndan yapýlmýþtý.16.000 denizci, Kýzýl Ordu askeri ve iþçi katýldý.Kronstadt Sovyeti Yürütme KomitesininBaþkaný, komünist Vassiliev idi. Rus SosyalistFederatif Cumhuriyeti Baþkaný Kalinin veBaltýk Denizi Donanmasý Komiseri Kuzmin devardý ve toplantýda konuþma yaptýlar. Kalinin'inKronstadt'a geliþinde askeri tören, müzik ve

bayrakla karþýlanmasý, denizcilerin Bolþevik Hükümete dostça tavrýnýn bir iþareti olarak belirtilmiþ.

28 Þubat'ta Petrograd'a gönderilen heyet debu toplantýda raporunu verdi. Bu rapor,Kronstadt'ýn en kötü korkularýný doðruluyordu.Toplantý, Petrograd iþçilerinin makul talep-lerinin bastýrýlmasýnda komünistlerin uyguladýðýyöntemlere karþý haklý tepkisini açýktan ifadeetti. Petropavlovsk tarafýndan 28 Þubat'ta alýnankarar, açýklandý. Baþkan Kalinin ve Komiser Kuzmin ayný karara sertçe saldýrarak, Petrograd

iþçilerini ve Kronstadt denizcilerini suçladýlar.Fakat ileri sürdükleri argümanýn dinleyiciler üzerinde hiçbir etkisi olmadý ve Petropavlovsk Kararý oybirliðiyle kabul edildi. Bu tarihselbelgede þöyle deniyordu:

Baltýk Denizi Donanmasý Birinci ve ÝkinciDeniz Filosu Denizcileri Genel Toplantýsýnýn 1Mart 1921'de Kabul Ettiði Karar 

Petrograd'taki durumu incelemek üzereDenizciler Genel Toplantýsýnca oraya gönderilentemsilcilerin raporu dinlendikten sonra, aþaðý-daki kararlar alýnmýþtýr:

1. Mevcut Sovyetlerin iþçi ve köylülerin

Page 109: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 109/124

110

Kurtuluþ

iradesini ifade etmediði olgusu dikkate alýnarak,gizli oy ile derhal yeni seçimler yapýlmalý veöncesinde yapýlacak seçim kampanyasýnda iþçive köylüler arasýnda tam bir ajitasyon özgür-lüðü olmalýdýr.

2 .Ýþçiler, köylüler, anarþistler ve sol sosyal-ist partiler için konuþma ve basýn özgürlüðüuygulanmalýdýr.

3. Ýþçi dernekleri ve köylü örgütlenmeleriiçin toplanma özgürlüðü garanti edilmelidir.

4. Petrograd, Kronstadt ve Petrograd Eyaleti partisiz iþçiler, Kýzýl Ordu askerleri ve denizci-leri konferansý 10 Mart 1921 tarihinden geçolmamak üzere toplanmalýdýr.

5. Sosyalist partilerden tüm politik tutuklu-lar ve iþçi ve köylü hareketleriyle iliþkili olarak 

tutuklanan tüm iþçiler, köylüler, askerler, deniz-ciler serbest býrakýlmalýdýr.6. Hapishane ve toplama kamplarýnda bulu-

nanlarýn durumunu incelemek üzere bir komisy-on kurulmalýdýr.

7. Hiçbir partinin kendi düþüncelerinin pro- pagandasýný yapmakta ayrýcalýk sahibi olma-masý veya böylesi amaçlarla hükümetten maliyardýmý almamasý gerektiði için, tüm politik bürolar ( politotdell) kapatýlmalýdýr.

Bunlarýn yerine yerel olarak seçilecek vehükümetçe finanse edilecek eðitim ve kültürel

amaçlý komisyonlar kurulmalýdýr.8. Tüm sagryadltelniye otryadi1 kaldýrýl-

malýdýr.9. Saðlýða zararlý iþlerde çalýþanlarýn dýþýnda

tüm iþçilerin tayýný (erzak istihkaký) eþitolmalýdýr.

10. Ordunun tüm dallarýnda komünistmücadele bölümleri ile imalathane ve fab-rikalarda hizmet gören komünist nöbetçiler kaldýrýlmalýdýr. Bu tür nöbetçilikler veya askeribölümler kurmak gerekli olursa, o zaman bun-lar orduda birliklerce atanmalý ve fabrikalarda

da iþçiler tarafýndan seçilmelidir.11. Köylülere kendi araçlarýyla yetinmek 

yani ücretli iþçi çalýþtýrmamak koþuluyla kenditopraðýný tam bir serbestlikle iþleme ve hayvanyetiþtirme hakký tanýnmalýdýr.

12. Ordunun tüm bölümleri ve askeriakademide okuyan meslektaþlarýmýz karar-larýmýza katýlmalýdýr.

13. Basýnýn kararlarýmýzý tam metin olarak kamuoyuna sunmasý istenmelidir.

14. Gezici bir denetleme komisyonu kurul-malýdýr.

15. Kendi emeðiyle bireysel küçük çapta

üretime (kutsar) izin verilmelidir.Karar, Tugay toplantýsýnda iki çekimser oyla

alýnmýþtýr.Petriçenko, Tugay Toplantýsý Baþkaný.

Perepelkin, Sekreter.Kronstadt Garnizonu kararý ezici bir çoðun-

lukla alýnmýþtýr.Vasilyev, Baþkan.Yoldaþ Kalinin ve Vasilyev aleyhte oy ver-

miþlerdir.Kalinin ve Kuzmin'in þiddetle karþý çýktýðý

bu karar, onlarýn protestosuna raðmen alýndý.Toplantýdan sonra Kalinin hiçbir sataþmaylakarþýlaþmadan Petrograd'a geri gidebildi.

Ayýn tugay toplantýsýnda Petrograd'dakiiþçilere ve oradaki garnizona Kronstadt'ýn talep-

lerini iletmek ve Petersburg proletaryasýncaKronstadt'a partisiz delegeler gönderilmesineçalýþmak ve gerçek durumu ve denizcilerin tale-

 plerini duyurmak üzere bir komite seçildi. Otuzüyeden oluþan bu komite, Bolþevikler tarafýn-dan Petrograd'da tutuklandý. Bu, KomünistinHükümetin Kronstadt'a ilk darbesiydi.Komitenin kaderi hala bir bilmece olarak dur-maktadýr.

Kronstadt Sovyetinin görev süresininsonuna yaklaþýldýðý için, tugay toplantýsýnda,yeni seçimlerin biçimini tartýþmak üzere 2 Mart

günü bir delegeler konferansý yapýlmasý kararýalýndý. Bu konferans, gemiler, garnizon, çeþitliSovyet kurumlarý, iþçi dernekleri ve fabrikalarýntemsilcilerinden oluþmalý ve her örgüt ikidelege göndermeliydi.

Konferans 2 Mart'ta Eðitim Evinde (EskiKronstadt Mühendislik Okulu) yapýldý vearalarýndan komünistler de olmak üzere 300delege katýldý. Toplantý denizci Petriçenkotarafýndan açýldý ve beþ üyeden oluþan bir baþkanlýk (yürütme komitesi) alkýþlarla seçildi.Delegeler için ana sorun, Kronstadt Sovyetinin

yaklaþan seçimlerinin o zamana kadar olandandaha adil temellerde yapýlmasýydý. Toplantý, 1Mart toplantýsý kararlarýný da ele almalý veülkeyi açlýk ve yakacak kýtlýðýnýn yarattýðýumutsuz durumdan çýkartacak yol ve araçlarýtartýþmalýydý.

Konferansýn ruhu, baþtan aþaðý sovyetikti:Kronstadt, bir politik partinin müdahalesindenbaðýmsýz Sovyetler istiyordu. Ýþçilerin veköylülerin ihtiyaçlarýný ve iradesini gerçektenyansýtan partisiz Sovyetler istiyordu.Delegelerin tavrý, bürokratik komiserliklerin

keyfi egemenliðine karþý düþmanca, ama

Page 110: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 110/124

111

Kurtuluþ

komünist partisinin kendisine dostça idi. Sovyetsisteminin saðlam taraftarýydýlar ve dostça vebarýþçý yöntemlerle acil sorunlara cidden bir çözüm arýyorlardý.

Konferansta ilkin Baltýk DonanmasýKomiseri Kuzmin konuþtu. Enerjisi, yargýlamayeteneðinden daha fazlaydý ve o anýn büyük önemini anlamaktan tamamen uzaktý. Böyledurumlar için yetersizdi. Bu sýradan insanlarýnyani devrim için canlar vermiþ ve umutsuzluðadüþecek kadar bitkin düþmüþ denizcilerin veiþçilerin ruh ve duygularýný etkilemeyi bilmiy-ordu. Delegeler, hükümet temsilcileriyle konuþ-mak ve danýþmak için toplanmýþlardý. AmaKuzmin'in konuþmasý bunun yerine barutunüzerine atýlan ateþ rolü oynadý. Pervasýzlýðý ve

utanmazlýðýyla konferansý ateþledi. Petrograd'daiþçi protestolarý olduðunu inkar etti; kentinsakin ve iþçilerin memnun olduðunu açýkladý.Komiserlerin görevlerini övdü; Kronstadt'ýn

devrimci niyetini tartýþmalý buldu vePolonya'dan gelecek tehlikeye karþý uyardý.Alabildiðine aþaðýlýk iftiralara baþvurdu vetehditler savurdu. Sözlerini "eðer siz açýktansavaþ istiyorsanýz, o zaman göreceksiniz; çünkükomünistler, hükümet dizginlerini býrakmaya-caktýr. Sonuna kadar mücadele edeceðiz" diy-erek bitirdi.

Baltýk Denizi Donanmasý komiserinin bukaba ve meydan okuyucu konuþmasý, delegeleriaþaðýlayýp hakaret etmeye hizmet etti. Ondansonraki konuþmacý Kronstadt Sovyeti BaþkanýKomünist Vasilyev'in sözleri, dinleyicilerdehiçbir etki yapmadý. Renksiz ve kararsýzdý.Toplantý sýrasýnda genel hava, belirgin biçimdeanti-bolþevik hale geldi. Buna raðmen delegel-er, hükümet temsilcileriyle herhangi bir dostçaanlaþma gerçekleþebileceðini umut ettiler.Ancak resmi raporun2 açýkladýðý gibi kýsasürede anlaþýldý ki, "Bizler artýk Kuzmin ve

Vasilyev yoldaþlara güvenemezdik, onlarý geçiciolarak tutuklamak gerekli oldu, çünkükomünistler silah taþýmaktadýrlar ve telefonlaragiriþimiz yoktu. Askerler, toplantýda okunanmektubun ispatladýðý gibi, komünistlerdenkorkuyorlardý ve komünistler garnizonlarýntoplantý yapmasýna izin vermiyorlardý."

Kuzmin ve Vasilyev böylece toplantýdançýkartýlýp göz altýna alýndýlar. Konferansýnruhunu anlamak bakýmýndan ilginçtir ki, oradabulunan diðer komünistlerin de tutuklanmasýnýisteyen bir önerge, ezici bir çoðunlukla red-

dedildi. Delegelerin düþüncesine göre,

komünistler diðer örgütlerin temsilcileri olarak eþit olarak görülmeli ve eþit hak ve muameleyesahip olmalýydý. Kronstadt hala Komünist Partive Bolþevik Hükümet ile bir anlaþma saðlamak kararýndaydý.

1 Mart kararlarý okundu ve coþkuyla kabuledildi. Bir delege, Bolþeviklerin toplantýyasaldýracaklarýný, tüfek ve makineli tüfeklerlesilahlanmýþ onbeþ araba dolusu asker vekomünistin bu amaçla yollandýðýný açýkladýðýn-da, konferansa o anda büyük bir heyecanhakim oldu. Ýzvestia'nýn haberi þöyle devamediyordu: "Bu haber, delegeler arasýnda müthiþbir öfke yarattý. Araþtýrmalar, haberin asýlsýzolduðunu kýsa sürede gösterdi, ama ünlü çekistDukiss tarafýndan yönetilen bir askeri akademi

öðrencileri alayýnýn Krasnaya Gorka Kalesinedoðru yola çýkmýþ olduðu söylentisi devametti." Bu yeni durumu ve Kuzmin ve Kalinin'intehditlerini göz önüne alarak, Konferans, derhalKronstadt'ýn bir Bolþevik saldýrýsýna karþýsavunmasýný örgütleme sorununu ele aldý.Zaman sýkýþtýrýyordu ve KonferansBaþkanlýðýnýn, kentin huzur ve güvenliðinisaðlamakla görevli bir geçici devrimci komit-eye dönüþtürülmesi kararlaþtýrýldý. Bu komiteayrýca Kronstadt Sovyeti için yeni seçimlerinyapýlmasýyla ilgili gerekli hazýrlýklarý yapmalýy-

dý.

III. Kronstadt'a KarþýBolþevik KampanyasýPetrograd'da sinirler gerilmiþti. Yeni grevler 

 patlak vermiþ ve Moskova'da iþçi huzursuzluk-larý ile Doðu'da ve Sibirya'da köylü ayaklan-malarý olduðuna iliþkin sürekli rivayetler sözkonusuydu. Güvenilir bir basýn özgürlüðüolmadýðý için, halk en abartýlý ve elle tutulur yanlýþ haberlere bile inanýyordu. Tüm gözler tayin edici önemde olaylar beklentisi içinde

Kronstadt'a çevrilmiþti.Bolþevikler Kronstadt'a karþý saldýrý örgütle-

mekte hiç zaman kaybetmediler. Daha 2 Mart'taHükümet, Lenin ve Troçki tarafýndan imzalananbir kararnamede (prikas), Kronstadt hareketi,komünist makamlara karþý bir isyan olarak suçlanmaktaydý. Bu belgede denizciler, "sosyal-ist devrimcilerin saflarýndan hainlerle birlikte

 proletarya cumhuriyetine karþý bir karþý-devrim-ci komplo hazýrlayan eski Çar generallerininaleti olmakla" suçlanýyordu. Özgür Sovyetler Ýçin Kronstadt Hareketi, Lenin ve Troçki

tarafýndan Antant istilacýlarý ve Fransýz ajan-

Page 111: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 111/124

112

Kurtuluþ

larýnýn bir ürünü olarak niteleniyordu.Kararnamede deniyordu ki: "28 Þubat'taPetropavlovsk mürettebatý, Kara Yüzlerinruhunu canlandýran kararlar aldýlar. Daha sonraeski general Kozlovski sahnede göründü. Bu veadlarý henüz saptanamayan üç subay, açýktan bir isyan rolünü üstlendiler. Böylece kýsa bir süreönce meydana gelen olaylarýn anlamý açýðaçýktý. Sosyalist devrimcilerin arkasýnda yine bir çarcý general duruyor. Bütün bu olaylarý dikkatealarak, Emek ve Savunma Konseyi, 1) eskiGeneral Kozlovski ve yardýmcýlarýnýn yasadýþýolduklarýný ilan etmeye, 2) Petrograd kenti veeyaletinde savaþ hali uygulanmasýna, 3) tümPetrograd bölgesi üzerinde en üst iktidar yetk-isinin Petrograd Savunma Komitesine verilme-

sine karar vermiþtir."Gerçekten de Kronstadt'ta Kozlovski adýndabir eski general vardý. Troçki onu oraya topçuuzmaný olarak göndermiþti. Kronstadt olaylarýn-dan hiçbir rol oynamadý, ama Bolþevikler,denizcileri Sovyet Cumhuriyetinin düþmaný vehareketlerini de karþý-devrimci olarak suçlamak için onun ismini kullandýlar. Resmi bolþevik basýn þimdi Kronstadt'ý "General Kozlovski'ninbaþýný çektiði beyaz komplonun" fideliði olarak niteleyen karalama ve iftira kampanyasýnabaþlamýþtý ve proletaryayý "Kronstadt'taki karþý-

devrimci ayaklanmaya karþý iþçi ve köylühükümetini desteklemek ve savunmak üzeretoplanmaya" çaðýrmak için komünist ajitatörleriPetrograd ve Moskova'nýn imalathane ve fab-rikalarýna gönderdiler.

Kronstadt denizcilerinin, generaller ve karþý-devrimcilerle hiçbir alakasý yoktu ve üstelik Sosyalist Devrimciler Partisi'nden yardýmalmayý da reddettiler. O zaman Reval'de bulu-nan Viktor Çernov, denizcileri kendi partisi vetalepleri lehine etkilemeye çalýþtý ama GeçiciDevrimci Komite ona yüz vermedi. Çernov,

Kronstadt'a aþaðýdaki telsiz mesajýný3 gönderdi:Kurucu Meclis Baþkaný Çernov, 1905'den

beri tiranlýðýn boyunduruðunu üçüncü kezsarsýp atan kahraman denizci, Kýzýl Ordu askerive iþçi yoldaþlara kardeþçe selamlarýný yollar.Birlikler yollayarak yardým etmeyi ve yurtdýþýn-daki Rus Kooperatif Dernekleri aracýlýðýylaKronstadt'a erzak saðlamayý önerir. Neye ve nekadar ihtiyacýnýz olduðunu bildirin. Kendimbizzat gelerek enerjimi ve yetkimi halk devrim-inin emrine vermeye hazýrým. Ýþçi kitlelerininnihai zaferine inanýyorum (..) Yaþasýn halk kur-

tuluþ bayraðýný yükselten öncüler! Kahrolsun

sað ve sol despotizm!Ayný anda Sosyal Devrimciler Partisi aþaðý-

daki mesajý Kronstadt'a aþaðýdaki mesajý gön-derdi:

Yurtdýþýndaki Sosyal Devrimciler delegasy-onu (..) halk öfkesinin taþtýðý þu anda, özgürlük ve halk hükümeti için mücadeleye elindeki tümaraçlarla yardým etmeyi önermektedir. Ne tür yardým istendiðini bildirin. Yaþasýn halk devri-mi! Yaþasýn Özgür Sovyetler ve Kurucu Meclis!

Kronstadt Geçici Devrimci Komitesi, SosyalDevrimcilerin önerilerini reddetti. Viktor Çer-nov'a aþaðýdaki yanýtý gönderdi:

Kronstadt Geçici Devrimci Komitesi, yurt-dýþýndaki kardeþlere gösterdikleri sempati içinen derin teþekkürlerini bildirir. Geçici Devrimci

Komite, yoldaþ Çernov'un önerisinemüteþekkirdir, ama þimdilik yani geliþmeler daha açýk hale gelinceye kadar [kabul etmek-ten] geri durmaktadýr. Bu arada her þey gözönünde bulundurulacaktýr.

Petriçenko, Geçici Devrimci KomiteBaþkaný

Fakat Moskova çarpýtma kampanyasýnýsürdürdü. 3 Mart'ta Bolþevik Radyo Ýstasyonubütün dünyaya aþaðýdaki mesajý gönderdi (Bir baþka istasyonun karýþmasý nedeniyle bazýbölümler anlaþýlamadý):

(...)Eski General Kozlovski'nin silahlý ayak-lanmasýnýn, daha önceki benzer birçok komplo-lar gibi, Antant ajanlarýnca örgütlendiði,Kozlovski ayaklanmasý daha baþlamadan ikihafta önce Helsingford'tan gönderilen aþaðýdakitelgrafý yayýnlayan Fransýz burjuva gazetesiMatin'den açýkça anlaþýlmaktadýr:

"Kýsa bir süre önce gerçekleþen KronstadtAyaklanmasýndan sonra Bolþevik AskeriMakamlarý, Kronstadt'ý tecrit etmek veKronstadt'lý denizcilerin ve askerlerinPetrograd'a girmesini engellemek için önlemler 

aldýlar".(...) Kronstadt Ayaklanmasýnýn Paris'te

hazýrlandýðý ve Fransýz gizli servisinceörgütlendiði açýktýr (...) Yine Paris tarafýndanyönetilen Sosyal Devrimciler, SovyetHükümetine karþý ayaklanmalar hazýrlamaktay-dýlar ve hazýrlýklarýný henüz tamamlamýþlardýki, gerçek efendi, Çarlýk Generali ortaya çýktý.

Moskova'dan gönderilen çok sayýdaki baþkahaberlerin karakterini aþaðýdaki radyo yayýnýn-dan deðerlendirmek mümkündür:

Petrograd sakin ve düzenli. Ve kýsa bir süre

önce Sovyet Hükümetine karþý iddialarýn bulun-

Page 112: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 112/124

113

Kurtuluþ

duðu birkaç fabrikanýn kendisi bile, þimdibunun provokatörlerin bir iþi olduðunugörmektedir. Antant ajanlarý ve karþý-devrimcil-er tarafýndan nereye sürüklenmiþ olduklarýnýanlamaktadýr.

(…) Tam da þimdi Amerika'da yeniCumhuriyetçi rejimin Hükümeti aldýðý veSovyet Rusya ile ticari iliþkilere eðilim göster-diði bir zamanda yalan-yanlýþ söylentilerinyayýlmasý ve Kronstadt'da kargaþa örgütlen-mesinin tek amacý, yeni Amerikan Baþkanýnýetkilemek ve Rusya'ya iliþkin politikasýnýdeðiþtirtmektir. Ayný zamanda LondraKonferansý da oturumlarýna devam etmektedir ve bu tür söylentilerin yayýlmasý, Türk Delegasyonunu da etkileyebilir ve Antant'ýn

talepleri karþýsýnda itaatkar yapabilir.Petropawlovsk mürettebatýnýn ayaklanmasý,kuþkusuz, Sovyet Rusya'da kargaþa yaratmak ve bizim uluslararasý konumumuza zarar ver-mek isteyen büyük bir komplonun bir parçasýnýoluþturmaktadýr. ( ...) Bu plan Rusya içerisindebir Çarcý general ve eski subaylar tarafýndanyürütülmekte ve bunlarýn faaliyetleri,Menþevikler ve Sosyal Devrimciler tarafýndandesteklenmektedir.

Baþkaný Zinovyev tarafýndan yönetilenPetrograd Savunma Komitesi, kent ve eyalet

üzerinde tam hakimiyeti üstlendi. Tüm Kuzeykesimi, savaþ hali kapsamýna alýndý ve toplan-týlar yasaklandý. Hükümet kurumlarýný koru-mak üzere olaðanüstü önlemler alýndý veZinovyew ile diðer üst dereceli Bolþevik memurlarýn kaldýðý Astoria oteline makinelitüfekler yerleþtirildi. Caddelerdeki ilan tahta-larýna asýlan afiþler, tüm grevcilerin fabrikalaraderhal geri dönmesini emrediyor, iþ býrakmayýyasaklýyor ve halký sokaklarda toplanmamasýiçin uyarýyordu. Bir emirde, "böyle durumlardaaskerlerin silah zorunu kullanacaðý, direnme

halinde ise, derhal olay yerinde kurþuna dize-ceði" belirtiliyordu.

Savunma Komitesi, "kentin temizliðini" sis-temlice yürütmeyi üstlendi. Kronstadt'a sempatigösterdiðinden kuþkulanýlan çok sayýda iþçi,asker ve denizci tutuklandý. "Politik olarak güvenilmez" olarak görülen tüm Petersburg'ludenizciler ve birçok ordu alayý uzak yerleregönderilirken, Petersburg'da yaþayan Kronstadtdenizcilerinin aileleri rehin olarak hapse alýndý.Savunma Komitesi, 4 Mart'ta kentin üzerindetayyareden atýlan bildirilerle uygulamasýný

Kronstadt'a duyuruyor ve þu açýklamayý yapýy-

ordu: "Savunma Komitesi, tutuklananlarýn,Baltýk Donanmasý Komiseri Kuzmin, KronstadtSovyeti Baþkaný Vasilyev ve diðer komünistlerekarþýlýk rehin olarak tutulduðunu ilan eder.Tutuklanan yoldaþlarýmýza en küçük bir zarar verildiði takdirde, rehineler bunu hayatlarýylaödeyeceklerdir."

Kronstadt'ýn yanýtý ise þöyleydi: "Biz kandökmek istemiyoruz. Bizim tarafýmýzdan hiçbir komünist vurulmamýþtýr".

IV. Kronstadt'ýn HedefleriKronstadt kendini yeniden canlanmýþ

hissediyordu. Devrimci coþku, denizcilerinkahramanlýk ve özverisinin alabildiðine tayinedici bir rol oynadýðý Ekim Devrimi günlerinde-

ki seviyesine ulaþtý. Devrimin tek baþýna yöneti-mi ve Rusya'nýn kaderi Komünist Partisinceüstlenildiðinden beri ilk kez, Kronstadt kendiniözgür hissediyordu. Yeni bir dayanýþma vekardeþlik ruhu, denizcileri, garnizon askerlerini,fabrika iþçilerini ve partisiz unsurlarý, ortaklaþadavalarý için birleþik çabada bir araya getirdi.Bizzat komünistlerin kendilerine de tüm kentinkardeþleþmesi bulaþtý ve gelecek KronstadtSovyeti seçimlerinin hazýrlýk çalýþmasýnakatýldýlar.

Geçici Devrimci Komitenin ilk adýmlarý

arasýnda, Kronstadt'da devrimci düzenin saðlan-masý ve Komite'nin resmi organý olarak günlük Ýzvestia gazetesinin çýkarýlmasý vardý.Komitenin Kronstadt halkýna ilk çaðrýsý (3 Mart1921 tarihli ilk sayýda), denizcilerin tavýr vehavasýný anlamak bakýmýndan baþtan aþaðýkarakteristik bir özellik taþýmaktadýr. Oradaþöyle denmektedir: "Devrimci Komite, kandökülmemesi için çalýþmaktadýr. Kentte, kaledeve tabyalarda devrimci düzeni örgütlemek içinolaðanüstü çaba göstermektedir.

Yoldaþlar ve yurttaþlar, iþinizi býrakmayýn!

Ýþçiler, makinelerinizin baþýnda kalýn!Denizciler ve askerler, görevinizin baþýndaolun. Tüm sovyet memurlarý ve kuruluþlarý,iþlerine devam etmelidir. Geçici DevrimciKomite, destek ve yardýmlarýnýz için hepinize,yoldaþlara ve yurttaþlara seslenmektedir. Onungörevi, sizlerle kardeþçe ortak çalýþma içindeyeni Sovyetlerde dürüst ve adil seçimler içingerekli koþullarý örgütlemektir."

Izvestia sayfalarý, Devrimci KomiteninKronstadt halkýna olan derin inancýný vekomünist bürokrasinin baskýsýndan kurtuluþun

doðru yolu olarak özgür Sovyetlere özlemini

Page 113: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 113/124

114

Kurtuluþ

fazlasýyla belgelemektedir. Günlük gazetesindeve radyo mesajlarýnda Devrimci Komite,Bolþeviklerin karalama kampanyasýný hiddetlereddetti ve Rusya ve dünya proletaryasýný tekrar tekrar anlayýþ, katýlým ve yardým göstermeyeçaðýrdý. 6 Mart tarihli radyo mesajý, Kronstadtçaðrýlarýnýn ana düþüncesini içermektedir:

Davamýz, haklý bir davadýr: Biz partilerindeðil, Sovyetlerin iktidarýný istiyoruz. Ýþçikitlelerinin özgür seçilmiþ temsilcilerini istiy-oruz. Komünist Partisi tarafýndan çalýþtýrýlanikame sovyetler, bizim ihtiyaç ve taleplerimizkarþýsýnda saðýrdýr. Bize verilen tek yanýt,kurþuna dizmektir (…) Yoldaþlar! Sizi sadeceyanýltmýyorlar, tamamen kasýtlý biçimde gerçeðitersine çeviriyor ve en aþaðýlýk iftiralara baþvu-

ruyorlar ( ...) Kronstadt'da tüm güç, yalancýMoskova radyosunun sizleri inandýrmak istediðigibi, Kozlovski denen birinin yönetimindekikarþý devrimcilerin deðil, yalýzca devrimcidenizcilerin, askerlerin ve iþçilerin elindedir (...) Tereddüt etmeyin yoldaþlar! Bize katýlýn,bizimle iliþkiye geçin! TemsilcilerinizinKronstadt'a giriþine izin verilmesini isteyin!Bunlar size tüm gerçeði anlatacak ve Finlandiyave Antant tarafýndan verilen ekmek üzerinesöylenen þeytani karalamalarýn boþ olduðunuaçýða vuracaktýr.

Yaþasýn devrimci proletarya ve köylülük!Yaþasýn özgürce seçilmiþ sovyetlerin ikti-

darý!Geçici Devrimci Komitenin karargahý ilkin

Petropavlovsk bayrak gemisinde idi, ama birkaçgün sonra, Ýzvestia'nýn söylediði gibi, "halk iledaha sýký temas halinde olmak ve Komite'yeulaþmayý gemide olduðundan daha kolaylaþtýr-mak için", Kronstadt'ýn merkezindeki"Halkevi"ne taþýndý. Gerçi komünist basýnKronstadt'ý "General Kozlovski'nin karþýdevrimci ayaklanmasýnýn" kenti olarak suçla-

maya devam etse de, gerçek, DevrimciKomitenin salt proleter karakterde olduðu vebüyük bir kesiminin de devrimci baþarýlarý taný-nan iþçilerden oluþtuðudur. Komite, aþaðýdaki15 üyeden meydana geliyordu:

1.Petriçenko, Kýdemli Memur, Bayrak Gemisi Petropavlovsk 

2.Yakovenko, Telefoncu, Kronstadt Bölgesi3.Ossossov, Makinist, Sivastopol4.Arçipov, Mühendis5.Perepelkin, Mekaniker, Sivastopol6.Patruçev, Baþ Mekaniker, Petropawlowsk 

7.Kupolov, Týbbi Baþ Asistan

8.Werþinin, Denizci, Sivastopol9.Tukin, Elektromekaniker 10.Romanenko, Avyatik tersanesinde

muhafýz11.Oreþin, Üçüncü Sanayi Okulunda

Yönetici12.Valk, aðaç fabrikasý iþçisi13.Pavlov, Deniz mayýný iþçisi14.Baykov, Arabacý15.Kilgast, Açýk deniz tayfasýKoronstadt Ýzvestia'sý mizahi çeþniyi de

ihmal etmeksizin bu baðlamda þöyle demekte-dir: "Sayýn Baylarýmýz Troçki ve Zinovyev,Brusilov'lar, Kamenev'ler, Tuhaçevski'ler vediðer çarlýk rejimi generalleri sizin tarafýnýzdayer alýrken, bizim generallerimiz iþte bunlardýr."

Geçici Devrimci Komite, tüm Kronstadthalkýnýn güvenine sahipti. "Herkese eþit hak vehiç kimseye ayrýcalýk" ilkesini uygulayarak vebuna kesintisiz baðlý kalarak, genel bir saygýnlýk kazanmýþtý. Pajok (erzak istihkaký) eþitlendi.Bolþevik egemenlik altýnda her zaman iþçiler-den çok daha fazla istihkak alan denizciler, biz-zat kendileri, artýk ortalama yurttaþ ve iþçidendaha fazla almamayý kararlaþtýrdýlar. Özelgýdalar ve leziz yiyecekler sadece hastanelere veçocuk yuvalarýna verildi.

Devrimci Komitenin Komünist Partisinin

Kronstadt'taki üyeleri karþýsýndaki adil ve alice-nap tavrý (ki, Bolþeviklerin baskýlarýna vedenizcilerin ailelerini rehine olarak alýkoy-malarýna raðmen, bunlardan sadece çok azýtutuklanmýþtý), bizzat komünistlerin saygýsýnýkazandý. Ýzvestia'nýn sayfalarý, merkezihükümetin tavrýný mahkum eden ve GeçiciDevrimci Komitenin bakýþ açýsý ve temel kural-larýný kabul eden Kronstadt'lý komünist grup veörgütlerin çok sayýda açýklamalarýný içermekte-dir. Birçok Kronstadt'lý komünist, partinindespotizmini ve bürokratik yozlaþmasýný

 protesto için partiden istifalarýný kamuoyunaaçýkladýlar. Ýzvestia'nýn çeþitli sayýlarýnda,içlerinden bazýlarýnýn ifade ettiði gibi, "Troçkicelladýnýn partisinde" kalmaya vicdanlarý izinvermeyen yüzlerce komünistin ismi bulunmak-tadýr. Komünist Partisinden istifa açýklamalarý,kýsa sürede öylesine arttý ki, partiden toptan bir ayrýlmaya eþit hale geldi4. Büyük bir deste için-den geliþigüzel alýnan aþaðýdaki mektup,Kronstadt'lý komünistlerin duygularýný yeterincekarakterize etmektedir:

Komünist Partisinin politikasýnýn ülkeyi

umutsuz bir çýkmaz sokaða sürüklediði kanýsýna

Page 114: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 114/124

115

Kurtuluþ

vardým. Parti bürokratik hale geldi, hiçbir þeyöðrenmedi ve hiçbir þey öðrenmek istemiyor.15 milyon köylünün sesini duymak istemiyor.Sadece konuþma özgürlüðü ve ülkenin yenideninþasýna katýlma fýrsatýnýn, seçim yöntemlerinideðiþtirdikten sonra, ülkemizi içinde bulunduðuuyuþukluktan çýkarabileceðini düþünmek istemiyor.

Ayrýca kendimi artýk Rus KomünistPartisinin bir üyesi olarak görmüyorum. Tümkent toplantýsýnca 1 Mart'ta kabul edilen karar-lara tamamen katýlýyorum ve bundan böyle tümgüç ve yeteneðimi Geçici Devrimci Komiteninemirine sunuyorum.

Hermann Kanev, Krasniy Komandir (KýzýlOrdu subayý), 193'ler davasýnda bir politik 

sürgünün oðlu5

. (Izvestia, sayý: 3., 5. Mart1921.)Yoldaþlar, Sanat okulu, Kýzýl Ordu ve

Denizcilik Okullarýndaki öðrencilerim!Yaklaþýk otuz yýldýr halk için daha derin bir 

sevgi ile yaþadým ve gücümün yettiðince þu anakadar arzulayan herkese ýþýk ve bilgi götürdüm.1917 Devrimi, mesleðime daha büyük bir alanaçtý; görevimi artýrdý ve ben daha büyük ener-

 jiyle kendimi ideallerimin hizmetine adadým.Komünistlerin "her þey halk için" sloganý,

onur ve güzelliðiyle beni büyüledi ve Þubat

1920'de Rus Komünist Partisine aday üyeolarak girdim. Fakat barýþçý halka karþý, yak-laþýk yedi bin tanesi Kronstadt'ta bulunan ensevgili çocuklarýma karþý sýkýlan "ilk kurþun",masumlarýn akýtýlan kanlarýndan sorumluluk 

 payým var diye görüleceðim diye, beni dehþetedüþürdü. Artýk kendisini þeytani bir eylemlekirletmiþ olan þeye inanamayacaðýmý ve onun

 propagandasýný yapamayacaðýmý hissediyorum.Bu nedenle daha ilk kurþunla birlikte kendimiKomünist Partisinin üyesi olarak görmeye sonverdim.

Maria Nikolayevna Þatel (Öðretmen).(Izvestia, sayý 6, 8. Mart 1921.)

Bu tür açýklamalar Ýzvestia'nýn hemen her sayýsýnda yer alýyordu. En ilginci, üyelerineyaptýðý çaðrý Ýzvestia'nýn 4 Mart tarihli 2.sayýsýnda yayýnlanan Komünist PartisiKronstadt Seksiyonu Geçici Bürosunun açýkla-masýydý:

(... ) Partimizin her üyesi þu andaki durumunönemini anlamalýdýr.

Komünistlerin kuþuna dizildiði veKronstadt'lý komünistlerin silahlý bir ayaklan-

maya baþlayacaklarý þeklinde yanlýþ söylentilere

inanma. Bu tür söylentiler, kan dökülmesine yolaçmak için yayýlmaktadýr.

Partimizin, iþçi sýnýfýnýn kazanýmlarýný, Ýþçive Köylü Sovyetleri Ýktidarýnýn açýk ve gizlitüm düþmanlarýna karþý savunduðunu ve savun-maya devam edeceðini açýklýyoruz.

Kronstadt Komünist Partisi Geçici Bürosu,yeni sovyet seçimlerinin aciliyetini kabul eder ve Komünist Partisinin tüm üyelerini seçimlerekatýlmaya çaðýrýr.

Komünist Partisi Geçici bürosu, tüm partiüyelerine görevlerinin baþýnda kalmalarý vehiçbir þekilde Geçici Devrimci Komiteninkurallarýna engel olmamalarýný veya onun yolu-na müdahale etmemeleri talimatýný verir.

Yaþasýn Sovyet Ýktidarý!

Yaþasýn iþçilerin uluslararasý birliði!Komünist Partisi Kronstadt SeksiyonuGeçici Bürosu

F. Pervuþin, J. Ilyin, A. KabanovBenzer biçimde çeþitli diðer sivil ve askeri

örgütler de Moskova rejimine karþý muhalefet-lerini ve Kronstadt denizcilerinin taleplerinitamamen desteklediklerini ifade ettiler. Buiçerikte birçok karar, Kronstadt'da yerleþik veyatabyalarda görev yapan Kýzýl Ordu birliklerincede kabul edildi. Aþaðýdaki metin onlarýn genelruh hali ve eðilimini göstermektedir:

Biz "Krasnoarmejetz" tabyasýndaki KýzýlOrdu askerleri, tamamen Geçici DevrimciKomitenin yanýnda yer alýyoruz ve DevrimciKomiteyi, iþçileri ve köylüleri sonuna kadar savunacaðýz.

(…) Hiç kimse tayyareden atýlan Komünistbildirilerin yalanlarýna inanmamalýdýr. Buradabizim hiçbir generalimiz ve çarlýk yanlýsý sub-ayýmýz yok. Kronstadt her zaman iþçi ve köylü-lerin kentiydi ve öyle de kalacaktýr. Generaller komünistlerin hizmetindedir.

(…) Ülkenin kaderinin teraziye konduðu þu

anda, iktidarý elimize aldýðýmýzý ve DevrimciKomiteyi mücadeleye önderlik göreviverdiðimizi açýklýyoruz. Tüm garnizona veemekçi kitlelere açýklýyoruz ki, emekçikitlelerin özgürlüðü uðruna ölmeye hazýrýz. Üçyýllýk komünist boyunduruk ve terörden kurtul-muþ olarak, tek bir adým geri atmaktansaölmeyi tercih ederiz.Yaþasýn emekçi halkýnözgür Rusya'sý! "Krasnoarmejetz" tabyasýaskerleri (Izvestia, sayý 5, 7 Mart 1921.)

Kronstadt, tutkulu bir özgür Rusyasevgisiyle ve gerçek sovyetlere sýnýrsýz bir 

inançla doluydu. Tüm Rusya'dan ve özellikle

Page 115: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 115/124

116

Kurtuluþ

Petrograd'dan destek alacaðýna ve böyleceülkenin nihai kurtuluþunun saðlanacaðýnainanýyordu. Kronstadt Ýzvestia'sý, sürekli butavrý ve bu umudu dile getiriyordu. Ve çok sayý-daki makale ve çaðrýlarda Bolþeviklere karþýkendi konumunu açýkça belirlemeye ve yeni bir hayatýn kendisini ve tüm Rusya için temelilkelerini koymaya çalýþýyordu. Bu büyük özlem, gerekçelerinin temizliði ve ateþli bir kurtuluþ umudu, Kronstadt Geçici DevrimciKomitenin resmi organýnýn sayfalarýndançarpýcý biçimde yükseliyor ve askerler, denizcil-er ve iþçilere hakim olan ruhu tam olarak ifadeediyordu. Kronstadt'ý karþý-devrimci ve beyazkomplonun aleti olmakla suçlayan bolþevik basýnýn zehirli saldýrýlara, Moskova radyosun-

dan tüm dünyaya gönderilen alçakça yalanlarakarþý, tüm bunlara karþý, Devrimci Komiteonurluca yanýt verdi. Bolþeviklerin hangi seviy-eye düþtüklerini Kronstadt halkýna göstermek için, çoðu kez kendi yayýn organýndaMoskova'nýn bildirilerini aynen verdi. Yerigeldiðinde komünist yöntemler, Ýzvestia tarafýn-dan haklý bir öfkeyle açýða çýkarýlýp teþhir edil-di. Örneðin 8 Mart 1921 tarihli 6. sayýdaki "Bizve Onlar" baþlýklý yazýda olduðu gibi:

Ellerinden kayýp giden iktidarý nasýl tutacak-larýný bilemeyen komünistler, en çirkin pro-

vokatif yollara baþvuruyorlar. Onlarýn aþaðýlýk basýný, kitleleri kýþkýrtmak ve Kronstadt hareke-tini beyaz muhafýzlarýn bire komplosu olarak göstermek için elinden geleni yapýyor. Þimdibir utanmaz alçaklar kliði, tüm dünyaya"Kronstadt kendini Finlandiya'ya sattý" lafýnýyayýyor. Gazeteleri ateþ ve zehir kusuyor.Kronstadt'ýn karþý-devrimcilerin elinde olduðuyalanýna proletaryayý ikna etmeyi baþaramadýk-larýndan dolayý, þimdi de milliyetçi duygularýharekete geçirmeye çalýþýyorlar.

Tüm dünya zaten radyolarýmýzdan,

Kronstadt garnizonu ve iþçilerinin ne içinmücadele ettiðini biliyor. Fakat komünistler,olaylarýn anlamýný tersine çevirmeye ve böylecePetrograd'lý kardeþlerimizi yanýltmaya çalýþýyor-lar.

Petrograd, Kursanti'lerin ve "muhafýzlar" partisinin süngüleriyle çember altýna alýnmýþtýr.Ve Maliuta Skuratow - Troçki - partisiz iþçi veaskerlerin Kronstadt'a gitmesine izin ver-memektedir. Onlarýn burada tüm gerçeðiöðreneceðinden, gerçeðin komünistleri derhalsilip süpüreceðinden ve böylece aydýnlanmýþ

kitlelerin kendi iktidarlarýný kendi nasýrlý eller-

ine alacaklarýndan korkmaktadýr.Petro-Sovyetin (Petrograd Sovyetinin) bizim

radyo ile yolladýðýmýz telgrafa yanýt ver-memesinin asýl nedeni budur; o mesajda bizgerçekten tarafsýz (partisiz) yoldaþlarýnKronstadt'a gönderilmesini rica etmiþtik.

Kendi canlarýnýn telaþýna düþtükleri için,komünist önderler, gerçeði saklýyor veKronstadtdta Beyaz Muhafýzlarýn iþ baþýndaolduðu, Kronstadt proletaryasýnýn kendisiniFinlandiya'ya ve Fransýz ajanlarýna sattýðý,Finlilerin Kronstadt'lý asilerin (miyatezniki)yardýmýyla Petrograd'a saldýrmak için zaten bir ordu kurduklarý, vb. yalanlarýný yayýyorlar.

Bütün bunlara biz þu yanýtý verebiliriz: TümÝktidar Sovyetlere! Ellerinizi, Beyaz

Muhafýzlara, toprak sahiplerine ve burjuvaziyekarþý mücadele ölen özgürlük þehitlerinin kan-larýyla kýzýllaþmýþ ellerinizi, Sovyetlerdençekin!

Kronstadt basit ve açýk bir dille, özgürlük vekendi kaderini kendi belirleme olanaðýný eldeetmek için yanýp tutuþan halkýn istemini dilegetirmeye çalýþtý. Kendisini deyim yerindeyse,Ekim Devriminde halkýn uðruna mücadeleetmiþ olduðu büyük amaçlarý savunma amacýy-la, Rus proletaryasýnýn yaklaþan ayaklanmasýn-da onun öncüsü olarak hissediyordu.

Kronstadt'ýn sovyet sistemine olan inancý derinve saðlamdý; onun kapsamlý sloganý þuydu:Tüm Ýktidar Sovyetlere; Partilere Deðil!Program buydu. Bunu geliþtirmeye veya teo-rileþtirmeye zamaný yoktu.Halkýn komünistboyunduruktan kurtuluþu için mücadele sözkonusuydu. Bu artýk dayanýlmaz boyunduruk yeni bir devrimi, üçüncü devrimi zorunlukýlmýþtý. Özgürlük ve barýþa giden yol, "yenidevrimin köþe taþý" olan özgürce seçilmiþSovyetlerden geçiyordu. Ýzvestia sayfalarý,Kronstadt denizcileri ve iþçilerinin doðruluðu,

bilinçli duyarlýlýðý ve üçüncü devrimin yolaçýcýsý olarak kendi misyonuna olan dokunaklýinancýna iliþkin zengin belgeler içermektedir.Bu özlem ve umutlar, Ýzvestia'nýn 8 Mart tarihli6. sayýdaki "Ne için Mücadele Ediyoruz"baþlýklý baþyazýda açýk-seçik anlatýlmýþtýr:

Ýþçi sýnýfý Ekim Devrimiyle kendi kurtuluþu-na ulaþmayý umut etmiþti. Ama bunu, insanikiþiliklerin daha büyük köleleþtirilmesi izledi.

Polis ve jandarma monarþisinin iktidarý,halka özgürlük vermek yerine onu sürekli Çekakorkusuyla sindiren, kendi zalimlikleri bizzat

Çarlýk'ýn jandarma rejimini geçen sömürücü-

Page 116: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 116/124

117

Kurtuluþ

lerin -komünistlerin- eline düþmüþtür (…) Enkötüsü ve canice olaný ise, komünistlerinmanevi hileleridir: Ellerini emekçi kitlelerin içdünyasýna da sokmakta ve herkesi, komünisttalimatlara göre düþünmeye zorlamalarýdýr.

(...) Ýlkin emeðin kurtuluþunun kýzýlbayraðýný yükselten cefakar emekçilerinRusya'sý, komünist egemenliðin þaný için düþenþehitlerin kanýyla sulandý. Bu kan denizindekomünistler Ýþçi Devriminin tüm parlak vaat-lerini ve olanaklarýný boðdular. Þimdi açýðaçýktý ki, Rus Komünist Partisi, kendisini göster-diði gibi, hiç de iþçi kitlelerinin savunucusudeðildir.Emekçi halkýn çýkarlarý, ona yabancýdýr.Ýktidarý ele geçirdi ve þimdi de onu kaybetmek-ten korkmakta ve bu nedenle her aracý kullan-

maktadýr: iftira, hile, þiddet, öldürme veisyancýlarýn ailelerinden intikam alma.Uzunca süren sabýr, artýk bitti. Orada burada

ülke, baský ve þiddete karþý mücadele içindeisyan ateþiyle aydýnlanmaktadýr. Ýþçilerin grev-leri arttý; ama Bolþevik polis rejimi, kaçýnýlmazüçüncü devrimin patlak vermesine karþý tümönlemleri aldý.

Fakat her þeye raðmen devrim geldi veemekçi kitlelerin elleriyle yapýlmaktadýr.Komünizmin generalleri, bunun ayaklanmýþhalk olduðunu, komünistlerin sosyalizm ideal-

lerine ihanet ettiði kanýsýna varmýþ halk olduðunu açýkça görmektedirler. Kendi güven-liklerinden korkmakta ve belki de kendileriniiþçilerin öfkesinden kurtarabilecekleri hiçbir yer olmadýðýný bilerek, komünistler hala isyancýlarýhapisle, kurþunlamakla ve diðer barbarlýklarlasindirmeye çalýþmaktadýr. Ama komünist dik-tatörlük altýnda yaþamak, ölümden daha beter-dir (…)

Ara yol yok. Ya zafer ya ölüm! Karþý-devrim korkusunun saðdan ve soldan olduðunaörnek, Kronstadt tarafýndan verilmiþtir. Burada

büyük devrimci eylem gerçekleþti.Monarþizmin üç yüz yýllýk despotizminigölgede býrakan, komünist otokrasinin üç yýllýk tiranlýk ve baskýsýna karþý ayaklanmanýnbayraðý burasýdýr. Ýþçilerin son zincirlerini kýra-cak ve sosyalist yaratýcý faaliyetin yeni, geniþyolunu açacak olan Üçüncü Devrimin köþetaþlarý burada Kronstadt'da döþendi.

Bu yeni devrim, Doðu'da ve Batý'da kitleleriuyandýracak ve hükümet talimat göre basmakalýp komünist "inþa"nýn aksine, yeni sosyalistinþa faaliyetinin örneði olarak hizmet edecektir.

Çalýþan kitleler, þimdiye kadar iþçiler ve

köylüler adýna olmuþ olanlarýn sosyalizmolmadýðýný öðrenecektir.

Tek bir kurþun sýkýlmadan, tek bir damlakan akýtýlmadan, ilk adým atýlmýþtýr. Ýþçilerinkan dökmeye ihtiyacý toktur. Onlar bunu ancak öz savunma için dökerler (…) Ýþçiler veköylüler, Kurucu Meclisi (uçredilka) burjuvarejimiyle ve iþçilerin boðazýna halkayý geçirmiþve boðmakla tehdit eden komünist parti dik-tatörlüðünü de Çeka ve devlet kapitalizmiylearkalarýnda býrakýp ileri gidiyorlar.

Þu andaki deðiþiklik, iþçi kitlelerine, nihayet parti kamçýsý korkusu olmaksýzýn iþleyecek,özgürce seçilmiþ Sovyetleri saðlama almak fýr-satýný veriyor. Þimdi onlar, hükümetin egemenolduðu iþçi derneklerini iþçi, köylü ve emekçi

aydýn insanlarýn gönüllü birliklerine çevirebilir-ler. Nihayet komünist otokrasinin polis sopasýkýrýlmýþtýr.

Program ve doðrudan talepler bunlardý; iþtebunlardan dolayý Bolþevik Hükümet 7 Mart1921 günü akþam saat 6:45'de Kronstadt'a karþýsaldýrýya baþladý.

V. Bolþeviklerin Kronstadt'a ÜltimatomuKronstadt alicenap idi. Bütün provokasyon-

lara, kentin abluka altýna alýnmasýna veBolþevik hükümetin misilleme kurallarýna rað-

men, tek damla komünist kaný dökmedi.Komünistlerin intikam örneðini taklit etmeyetenezzül ermedi ve dahasý o kadar ileri gitti ki,hiç kimsenin Komünist Parti üyelerinesaldýrarak kendisini suçlu duruma düþürmemesiiçin Kronstadt halkýný uyardý. Geçici DevrimciKomite, üstelik Bolþevik Hükümet denizcilerinPetrofrad'da rehin tutulanlarýn serbest býrakýl-masý talebini görmezden geldikten sonra,Kronstadt halkýna bu içerikte bir çaðrý yaptý.Radyo aracýlýðýyla Petrograd Sovyetine gönder-ilen talep ve Geçici Devrimci Komitenin

bildirisi, ayný gün (7 Mart) yayýnlandý. Þöyledeniyordu:

Kronstadt Geçici Devrimci Komitesi,Petrograd Sovyeti tarafýndan rehin tutulandenizci, iþçi ve Kýzýl Ordu askerlerininailelerinin 24 saat içerisinde serbest býrakýl-masýný, Kronstadt Garnizonu adýna talep eder.

Kronstadt Garnizonu, komünistlerinKronstadt'da tam bir özgürlük içinde olduklarýnýve ailelerinin de mutlak bir güvenlik içindeolduklarýný açýklar. Petrograd Sovyeti'ninörneði, burada taklit edilmeyecektir; çünkü biz

böylesi yöntemleri (rehin alma), bunlar umut-

Page 117: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 117/124

118

Kurtuluþ

suz bir öfkeden kaynaklýyor olsa bile, ala-bildiðine utanç verici ve çürümüþlük olarak görüyoruz. Tarih böyle bir alçaklýk tanýmýyor.

Denizci Petriçenko, Geçici DevrimciKomite Baþkaný, Kilgast, Sekreter.

Kronstadt halkýna seslenen bildiride ise,þöyle deniyordu:

Ýþçi kitlelerinin komünist diktatörlük tarafýn-dan uzun zamandýr devam eden ezilmesi, halk arasýnda çok doðal öfke ve kine yol açmýþtýr.Bunun bir sonucu olarak, bazý olaylardakomünistlerin akrabalarý iþlerinden atýlmýþ veboykot edilmiþlerdir. Bu asla kabul edilemez.Biz intikam peþinde koþmuyoruz. Biz kendiemek çýkarlarýmýzý savunuyoruz.

Kronstadt kendi kutsal seferinin ruhu içinde

yaþýyordu. Davasýnýn haklýlýðýna tereddütsüzinancý vardý ve kendisini devrimin gerçek savunucusu olarak hissediyordu. Bu ruh haliiçerisinde denizciler, Hükümetin kendilerinesilahla saldýracaðýna inanmýyorlardý. Yeryüzüve denizlerin bu sade çocuklarýnýn bilinç altýndabelki de, sadece þiddetle zafere eriþilemeyeceðiduygusu fýþkýrmýþtý. Slav psikolojisi, davanýnhaklýlýðý ve devrimci ruh gücünün zafer kazan-masý gerektiðine inanýr görünmekteydi.Kronstadt ne olursa olsun saldýrýya geçmeyireddetti. Devrimci Komite, askeri uzmanlarýn

büyük stratejik önemi olan Oranienbaum'da bir kaleyi derhal ele geçirme önerisini kabul etmek istemedi. Kronstadt denizcileri ve askerleri,özgür Sovyetlerin kurulmasýný istiyorlardý vesaldýrýlara karþý haklarýný savunmak istiyorlardýama saldýrgan olmak istemiyorlardý.

Þimdi Petrograg'da, Hükümetin Kronstadt'akarþý askeri operasyonlar hazýrladýðýna iliþkinsürekli söylentiler dolanýyordu; ama halk buhikayelere inanmýyordu. Mesele saçma deðilsede, çok öfkelendirici gözüküyordu. Daha öncebelirtildiði gibi, Savunma Komitesi (resmen

Emek ve Savunma Sovyeti olarak tanýnýyor),baþkentte "olaðanüstü kuþatma hali" ilan etti.Toplantýlara ve sokaklarda toplaþmalara izinverilmiyordu. Petrograd iþçileri Kronstadt'taneler olduðu konusunda çok az þey biliyorlardý;çünkü tek ulaþýlabilecek haber kaynaðýkomünist basýn ve sýkça yayýnlanan bildirilerdiki, onlarda da "Çarlýk Generali Kozlovski'ninKronstadt'da karþý-devrimci bir ayaklanmaörgütlediði" anlatýlýyordu. Halk, Kronstadtmeselesini ele almak üzere yapýlacaðý duyuru-lan Petrograd Sovyeti toplantýsýný merakla bek-

liyordu.

Petro-Sovyet 4 Mart'ta toplandý; giriþ kartlýidi ve bunu da kural olarak sadece komünistler alabiliyordu. Bu satýrlarýn yazarý da o zamanBolþeviklerle ve özellikle Zinovyev ile dostçailiþkileri nedeniyle toplantýda vardý. PetrogradSovyeti Baþkaný olarak oturumu Zinovyev açtýve uzun bir konuþma yaparak Kronstadt'dakidurumu deðerlendirdi. Ýtiraf ederim ki, butoplantýya Zinovyev'in bakýþ açýsýný doðru kabuleden bir düþünce ile gelmiþtim. Kronstadt'dakarþý-devrimci etkilerin olabileceði ihtimali çok az da olsa kafamda vardý. Fakat bizzatZinovyev'in konuþmasý beni, komünistlerindenizcilere yönelik iddialarýnýn tamamen uydur-ma olduðu ve gerçek hiçbir yanýnýn olmadýðýnakanýsýna ulaþtýrdý. Ben Zinovyev'i daha önce

çeþitli toplantýlarda dinlemiþtim. Eðer önkoþullarý varsa, karþýsýndaki ikna etmeyibilen bir konuþmacýydý. Fakat bu kez tüm tavýr-larý, argümanlarý, sesinin tonu ve tarzý, bütünbunlar sözlerinin yalan olduðunu açýða vuruyor-du. Vicdanýnýn kendi sözlerini nasýl protestoettiðini hissedebiliyordum. Kronstadt'a karþýgetirilen tek "kanýt", talepleri haklý ve hattaölçülü olan 1 Mart kararlarý idi. Ve sadece bubelge temelinde ve Kalinin'in denizcileri sert veneredeyse histerik denecek suçlamalarýna daya-narak, uðursuz adým atýldý. Daha önceden hazýr-

lanmýþ ve Zinovyev'in sað kolu Yevdokimov'undavudi sesiyle okuduðu Kronstadt'a karþý karar,hoþgörüsüzlük ve kana susamýþlýðýn zirvesinde-ki delegeler tarafýndan, Petrograd fabrikalarýnýnbirçok delegesi ve denizcilerin sözcülerinin þid-detli protestolarý altýnda, kabul edildi. Karar,Koronstadt'ý Sovyet Ýktidarýna yönelik karþý-devrimci ayaklanma yapmakla suçlu ilan ediyor ve derhal teslim olmasýný istiyordu.

Bu bir savaþ ilanýydý. Bizzat birçok komünist kararýn uygulamaya konulacaðýnainanmak istemiyordu. Bir zamanlar Troçki'nin

denizcileri adlandýðý gibi, "Rus Devrimininonur ve þaný"na karþý silahla saldýrmak korkunçbir þey olurdu. Birçok makul komünist, arkadaþçevrelerinde konuþurken, böyle kanlý bir eyleme baþvurulursa, partiden ayrýlacaklarýtehdidinde bulunuyordu.

Troçki'nin Petro-Sovyet'te konuþacaðý bek-leniyordu. Ve onun toplantýda olmamasý, kimi-leri tarafýndan durumun ciddiyetinin abartýla-caðýnýn iþareti olarak deðerlendirildi. FakatTroçki gece Prtrograd'a geldi ve ertesi sabah 5Mart'ta Kronstadt'a ültimatom verdi:

Ýþçi ve Köylü Hükümeti, Kronstadt ve

Page 118: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 118/124

119

Kurtuluþ

isyancý gemilerin derhal Sovyet Cumhuriyetininotoritesine boyun eðmesi gerektiði kararýný aldý.Bu nedenle Sosyalist Anavatana el kaldýranherkese, derhal silahlarýný býrakmalarýnýemrediyorum. Direnenler silahsýzlandýrýlacak vesovyet makamlarýna teslim edilecektir.Tutuklanan komiserler ve diðer hükümet tem-silcileri derhal serbest býrakýlacaktýr. Sadece vesadece kayýt þartsýz teslim olanlar, SovyetCumhuriyetinin merhametini umabilirler.

Ayný zamanda isyanýn bastýrýlmasý veisyancýlarýn silah zoruyla ezilmesi için hazýrlýk yapýlmasýný emrediyorum. Barýþçýl halkýnmaruz kalacaðý zararlarýn sorumluluðu tümüylekarþý-devrimin elebaþlarýnda olacaktýr.

Bu uyarý, son ve kesindir.

Troçki, Cumhuriyetin Devrimci Asker Sovyeti Baþkaný,Kamenev, BaþkomutanDurum vahim görünüyordu. Petrograd ve

çevresine sürekli büyük askeri güçler yýðýlýyor-du. Troçki'nin ültimatomunu, tarihsel bir tehditiçeren bir prikas [emirname] izledi: "Hepinizisülünler gibi kurþuna dizeceðim." O zamanlar Petrograd'da bulunan bir anarþist grup,Bolþeviklerin Kronstadt'a saldýrma kararýný bir kere daha düþünmelerini saðlamak için son bir giriþimde bulundu. Durum umutsuz da görünse,

Rusya'nýn devrimci gençlerinin, Kronstadtdenizcileri ve iþçilerinin yaklaþan katliamýnýönlemek için çaba harcamayý, devrime karþýyükümlülükleri olarak hissediyorlardý. 5 Mart'taKronstadt taleplerinin barýþçýl niyetini ve hak-lýlýðýný vurgulayan, komünistlere denizcilerinkahraman devrimci tarihilerini anýmsatan veçatýþmayý yoldaþlara ve devrimcilere layýk bir tarzda giderecek bir yöntem önerisi getiren bir 

 protestoyu Savunma Komitesine gönderdiler.Bu belgede þöyle deniyordu:

Petrograd Emek ve Savunma Sovyetine,

Baþkan Zinovyev,Þimdi susmak imkansýz, dahasý suçtur. Son

olaylar biz anarþistleri konuþmaya ve mevcutduruma iliþkin tavrýmýzý açýklamaya zorlamak-tadýr.

Ýþçiler ve denizciler arasýnda meydanagelen kargaþa ve huzursuzluk ruhu, üzerine tümciddiyetimizle eðilmemiz gereken ana neden-lerin bir sonucudur. Soðuk ve açlýk, hoþnutsu-zluk üretmekte ve bir tartýþma ve eleþtiri fýr-satýnýn olmayýþý, iþçileri ve denizcileri þikayet-lerini açýkta ifade etmeye zorlamaktadýr.

Beyaz Muhafýz çeteleri, bu huzursuzluðu

kendi sýnýf çýkarlarý lehine kullanmak istemek-tedir ve bunun için denemeler yapmaktadýr. Ýþçive denizcilerin arkasýna gizlenerek, KurucuMeclis, ticaret özgürlüðü ve

benzeri sloganlarý atmaktadýrlar.Biz anarþistler bu sloganlarýn yalanlarýný

çoktan açýða çýkarmýþtýk. Ve tüm dünya önündeilan ederiz ki, Sosyal Devrimin tüm dostlarýylave Bolþeviklerle ele ele vererek, karþý-devrimciher giriþime karþý silahla mücadele edeceðiz.

Sovyet Hükümeti ile iþçiler ve denizciler arasýndaki çatýþmaya gelince, bunun silahzoruyla deðil, aksine devrimci arkadaþlýk,kardeþlik anlaþmasýyla çözülmesi gerektiðikanýsýndayýz. Eðer Sovyet Hükümeti kan dökm-eye baþlarsa, bu, verili koþullarda, iþçileri

korkutmayacak ve yatýþtýrmayacaktýr. Tam ter-sine durumun daha da keskinleþmesine hizmetedecek ve Antant'ýn ve iç düþmanlarýn elinigüçlendirecektir.

Daha da önemlisi, Ýþçi ve KöylüHükümetinin iþçilere ve denizcilere þiddetuygulamasý, uluslararasý devrimci hareketekarþý tepkici etkilere neden olacak ve dünyanýnher yerinde Sosyal Devrime hesaplanamayacak zararlar verecektir.

Bolþevik yoldaþlar! Zaman geçmeden, bir kere daha düþünün! Ateþle oynamayýn. Çok 

ciddi ve tayin edici bir adým atmaktaolduðunuzu biliyorsunuz.

Size þu öneriyi yapýyoruz: Ýkisi anarþistler-den olmak üzere beþ kiþilik bir komisyonseçilsin. Bu komisyon, çatýþmayý barýþçýlbiçimde sona erdirmek için Kronstadt'a gitsin.Verili durumda bu en radikal yöntemdir.Uluslararasý devrimci anlamý olacaktýr.

Petrograd, 5 Mart 1921.Alexander Berkman, Emma Goldman,

Perkus, PetrovskiKronstadt sorunu ile ilgili olarak bir yazýnýn

Savunma Sovyetine sunulmasý gerektiði kendi-sine bildirilen Zinovyev, bunun için kendi özeltemsilcisini gönderdi. Adý geçen organýn bumektubu tartýþýp tartýþmadýðý, bu satýrlarýnyazarýnca bilinmemektedir. Ama her halükardabu meselede hiçbir þey olmadý.

VI. Ýlk AteþKahraman ve alicenap Kronstadt, baþla-

masýyla gurur duyduðu Üçüncü DevrimleRusya'nýn kurtuluþunu hayal ediyordu. Hiçbir 

 program formüle edilmemiþti. Sloganý, özgür-

lük ve evrensel kardeþlik idi. Üçüncü Devrimi,

Page 119: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 119/124

120

Kurtuluþ

ilk adýmýný hiçbir politik partinin hakimiyetialtýnda olmayan, halkýn iradesini ifade eden veonun çýkarlarýna uygun baðýmsýz sovyetler içinözgür seçimin olduðu kapsamlý bir kurtuluþsüreci olarak tasarlýyordu. Cana yakýn, içtenlik-le karar veren denizciler, dünya iþçilerine büyük ideallerini ilan ediyor ve kendi davalarýnýncoþkulu bir destek bulacaðý ve en baþta daPetrograd iþçilerinin kendilerine yardým içinkoþacaðý inancýyla, proletaryayý ortak mücadel-eye katýlmaya çaðýrýyorlardý.

Bu arada Troçki gücünü toplamýþtý.Cephenin en korkunç birlikleri, Kursanti Alayý,Çeka bölümleri ve sadece komünistlerdenoluþan askeri birlikler, þimdi Ssestroretzk, Lissy

 Noss, Krasnaya Gorka tabyalarý ile çevredeki

müstahkem mevkiler önünde toplanmýþlardý.Kuþatma ve Kronstadt'a saldýrý planlarýný hazýr-lamak üzere, en büyük Rus askeri uzmanlarýacilen toplanmýþlardý. Kötü ünlü Tuhaþevski,Kronstadt kuþatmasýnýn komutaný olarak atandý.

7 Mart günü akþam saat 6:45'de Ssestroretzk ve Lissy Noss'taki komünist bataryalar Kronstadt'a karþý ilk atýþlarý baþladýlar.

Emekçi Kadýnlar gününün yýldönümü idi.Kuþatma ve saldýrý altýndaki Kronstadt bubüyük günü unutmamýþtý. Sayýsýz bataryalarýnateþi altýnda, kahraman denizciler, dünya kadýn-

larýna radyo ile selamlarýný gönderdirler. Ýsyancýkentinin psikolojisini anlamak bakýmýndan, bu,karakteristik bir davranýþtý. Radyo mesajý þöylediyordu:

Bugün genel tatil günü. Emekçi Kadýnlar günü. Biz Kronstadt'da toplarýn yeri göðüinleten gürültüleri altýnda dünya emekçi kadýn-larýna kardeþçe selamlarýmýzý gönderiyoruz (..)Þiddet ve baskýnýn her türlüsünden kurtu-luþunuzu en kýsa zamanda gerçekleþtirmenizidiliyoruz (…) Yaþasýn özgür, devrimci kadýnlar!Dünyanýn her yerinde yaþasýn Sosyal Devrim!

Ýlk ateþ açýldýktan sonra Ýzvestia'nýn 8 Marttarihli 6. sayýsýnda yayýnlanan, Kronstadt'ýnyürekler parçalayan "Bütün dünya bilsin ki"çýðlýðý da daha az karakteristik deðildi:

Ýlk ateþ açýldý (..) Dizlerine kadar iþçilerinkanýna batmýþ Mareþal Troçki, komünistlerinotokrasisine karþý gerçek Sovyet Ýktidarýný kur-mak için ayaklanan devrimci Kronstadt'a karþýilk ateþi açtý.

Biz Kronstadt'ýn Kýzýl Ordu askerleri, deniz-cileri ve iþçileri, tek bir damla kan dökmeden,kendimizi komünistlerin boyunduruðundan kur-

tardýk ve dahasý onlarýn hayatýný da koruduk.

Topçu birliklerinin tehdidi altýnda þimdi kenditiranlýklarýna boyun eðmemizi istiyorlar.

Bizler kan dökülmesini istemediðimizden,Kronstadt'ýn Sovyet Ýktidarý için mücadeleettiðini öðrenmeleri için Petrograd prole-taryasýnýn partisiz delegelerinin bize gönder-ilmesi istedik. Fakat komünistler bizim talepler-imizi Petrograd iþçilerinden sakladýlar ve þimdide ateþ açtýlar: Sözde Ýþçi ve KöylüHükümetinin

emekçi kitlelerin taleplerine alýþýlageldik yanýtý, iþte budur.

Bütün dünya iþçileri bilsin ki, bizler, SovyetÝktidarýnýn savunucularýyýz, Sosyal Devrimkazanýmlarýnýn bekçisiyiz.

Ya kazanacaðýz ya da emekçi kitlelerin haklý

davasý uðrundaki mücadelede, Kronstadt'ýnyýkýntýlarý altýnda öleceðiz.Dünya iþçileri bizim yargýcýmýz olacaktýr.

Masumlarýn kaný, otorite düþkünü komünistfanatiklerin elebaþlarýnýn üzerine dökülecektir.

Yaþasýn Sovyet Ýktidarý!

VII. Kronstadt Yenilgisi7 Mart akþamý baþlayan Kronstadt'a yönelik 

topçu bombardýmanýný, kaleyi bir fýrtýnahareketiyle ele geçirmek için yapýlan denemeizledi. Finlandiya körfezini derinlemesine

kaplayan donmuþ kar renginde beyaz kamuflajörtülere bürünen seçme komünist birlikler,kuzey ve güneyden saldýrýya geçti. Ýnsan kay-býný hiç göz önüne almadan kaleyi ele geçirmek için yapýlan bu ilk korkunç deneme, Kronstadt'ýkarþý-devrimci görecek þekilde kandýrýlmýþ silaharkadaþlarýna içtenlikle duyduklarý acý içindedenizciler tarafýndan suçlanmýþtýr. 8 Mart günüÝzvestia'da þöyle yazýyordu:

Biz kardeþ kaný dökmek istemiyorduk vezorunlu kalýncaya kadar tek kurþun sýkmadýk.Halkýn haklý davasýný savunmak ve halkýn

sýrtýndan yaðlanan komünistler tarafýndanölüme gönderilmiþ kardeþlerimize ateþ açmak zorundaydýk.

(...) Sizlerin talihsizliði, korkunç bir kar fýrtýnasý patlamýþ olmasý ve zifiri karanlýk gecenin her þeyi karanlýða boðmasýydý. Bunaraðmen komünist cellatlar kayýplarý azaltmayýdüþünmeksizin sizi buzun üzerine sürdüler vekomünist bölümlerin elinde bulunan makinelitüfeklerle sýrtýnýzdan sizi tehdit ettiler.

Birçoðunuz bu gece FinlandiyaKörfezindeki büyük buzlarýn altýnda yok 

oldunuz. Ve sabah olup, fýrtýna dinince, sadece

Page 120: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 120/124

121

Kurtuluþ

hayatta kalanlarýnýzýn bitkin, aç, hareket etmeyemecali kalmamýþ ve beyaz kefenleriniz içindeinlemeleri geliyordu.

Sabahýn erken saatlerinde zaten sizlerdenyaklaþýk bin kiþi ve günün ilerleyen saatlerindesayýsýz insanýn hali böyleydi. Bu macerayýkanýnýzla pahalý ödediniz ve baþarýsýzlýðýnýzýnardýndan Troçki, mezbahaneye sürecek yeniþehitler toplamak için acele Petrograda gitti; nede olsa biz iþçi ve köylülerin kanýný ucuza satýnalmaktadýr!

Kronstadt, Petersburg proletaryasýnýn kendi-sine yardýma geleceðine derinden inanýyordu.Fakat orada iþçiler terörize edilmiþti veKronstadt, gerçekten de hiçbir yerden yardýmgelemeyecek þekilde etkili bir kuþatma ve tecrit

altýndaydý.Kronstadt garnizonunun, 10.000 tanesidenizci olmak üzere, 14.000'den daha azmevcudu vardý. Bu garnizon, birçoðu körfezingeniþ alanýna daðýlmýþ kaleler ve tabyalardanoluþan geniþ bir cepheyi savunmakla yüküm-lüydü. Merkezi Hükümetin taze birliklerletakviye ettiði Bolþeviklerinin tekrarlayansaldýrýlarý, kuþatma altýndaki kentte yiyecek sýkýntýsý, soðuk altýnda uzun, uykusuz geceler,bütün bunlar, Kronstadt'ýn yaþama gücünüaþýndýrýyordu. Ama denizciler, kahramanca

dayandýlar ve kendilerinin verdiði büyük kurtu-luþ örneðinin bütün ülkede onlarýn izinden gide-cek ardýllar bulacaðý ve onlara kolaylýk veyardým saðlayacaðý inancýný sonuna kadar korudular.

Geçici Devrimci Komite, "Ýþçi ve KöylüYoldaþlara Çaðrý"sýnda (Ýzvestia, sayý: 9, 11Mart) þöyle diyordu:

Yoldaþlar, Ýþçiler! Kronstadt sizler için,açlar, soðukta donanlar, çýplaklar için mücadeleediyor ( ...) Kronstadt isyan bayraðýný yük-seltiyor ve on milyonlarca iþçi ve köylünün

çaðrýsýný izleyeceðine inancýný korumaktadýr.Kronstadt'da baþlayan þafaðýn tüm Rusya için

 parlayan güneþ olmamasý imkansýzdýr.Kronstadt patlamasýnýn, tüm Rusya'yý ve hep-sinden önce de Petrograd'ý uyandýrmamasýimkansýzdýr.

Fakat hiçbir yardým gelmedi ve Kronstadther gün biraz daha bitkin düþtü. Bolþevikler,kuþatma altýndaki kaleye karþý devamlý taze bir-likler yýðdýlar ve sürekli saldýrýlarla onuzayýflattýlar. Bütün bunlara, sayý, araç ve konumolarak her türlü avantaj da komünistlerden

yanaydý. Kronstadt, cephe gerisinden gelecek 

bir saldýrýya karþý inþa edilmiþ deðildi.Bolþevikler tarafýndan denizcilerin Petrograd'ýbombalayacaðý þeklindeki söylenti, elle tutula-cak kadar yanlýþtý. Ünlü kale, sadece Petrograd'ýdenizden gelecek bir yabancý saldýrýya karþýkorumak için planlanmýþtý. Ayrýca dýþardan bir düþmanýn kente hakim olmasý ihtimaline karþýda, Krasnaya Gorka'daki kýyý tabyalarý vekaleleri de, oralardan hareketle Kronstadt'akarþý mücadele edilebileceði hesaplanarak yer-leþtirilmiþti. Kronstadt'ýn arka tarafýnýgüçlendirmek, daha en baþýnda inþa sýrasýndabu nedenle ihmal edilmiþti.

Hemen her gece Bolþevikler saldýrýlarýnýsürdürdüler. Bütün bir 10 Mart günü komünisttopçu, güney ve kuzey kýyýlarýný sürekli ateþe

tuttu. 12'yi 13'e baðlayan gece komünistler güneyden saldýrdýlar ve yine beyaz örtüler kul-landýlar ve yüzlerce Kursanti'yi kurban ettiler.Kronstadt, birçok uykusuz geceye, yiyecek vesavunmacý eksikliðine raðmen, kendini tered-dütsüz savundu. Kronstadt tabyalarý kaleyi veBatý tarafýný savunurken, Kronstadt ayný andakuzey, doðu ve güneyden gelen saldýrýlara karþýkahramanca mücadele etti. Denizcilerin elinde,komünist güçlerin yaklaþmasýný imkansýz kýl-mak için bir buzkýran bile yoktu.

16 Mart'ta bolþevikler üç yönden (kuzey,

güney ve doðu) ayný anda yoðun bir saldýrý yap-týlar. "Saldýrý planý" diyordu eski Bolþevik gemikomutaný ve daha sonra maðlup edilenKronstadt'ýn diktatörü Dibenko, "BaþkomutanTuhaçevski'nin ve güney birlikleri kurmayýnýnemirlerine göre en ince ayrýntýsýna kadar hazýr-lanmýþtý (..) Hava kararýnca kalelere saldýrýbaþladý. Beyaz kamuflaj örtüleri veKursanti'lerin cesareti, kalelere girmemizimümkün kýldý."

17 Mart sabahý bir dizi kale gele geçirildi.Bolþevikler, Kronstadt'ýn en zayýf yeri

Petrograd Kapýsýndan kente girdiler ve o andaorda en merhametsiz katliam baþladý.Denizciler tarafýndan hayatlarý esirgenmiþkomünistler, þimdi onlara arkalarýndan saldýrýy-orlardý. Komünistlerce hapisten kurtarýlanBaltýk Denizi Donanmasý Komiseri Kuzmin veKronstadt Sovyeti Baþkaný Vasilyev, þimdi teketek sokak mücadelelerine katýlýp kardeþ kanýdöküyorlardý. Kronstadt denizi ve askerlerininezici üstünlükteki güçlere kadar umutsuzmücadelesi gece geç vakitlere kadar sürdü.Onbeþ gün boyunca hiçbir komünistin tek bir 

kýlýna dokunmamýþ kent, þimdi kendi erkekleri,

Page 121: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 121/124

122

Kurtuluþ

kadýnlarý ve çocuklarýnýn akan kanýyla kýzýlaboyanmýþtý.

Kronstadt Komiserliðine atanan Dibenko,"baþýbozuk kenti temizlemek" için mutlak yetkiyle donatýldý. Bir intikam dalgasý baþladý;ve Çeka gece kitlesel kurþuna dizme (rasstrel)eylemlerinde sayýsýz insaný kurban etti.

18 Mart'ta Bolþevik Hükümet ve RusKomünist Partisi, Galliefet ve Thiers'in Fransýziþçilerinin kanýný içtiði 1871 Paris Komünününanýsýna kutlamalar yaptýlar. Ayný andaKronstadt üzerindeki "zaferi" de kutuluyorlardý.

Birkaç hafta boyunca Petrograd hapis-haneleri aralýksýz Kornstadt'tan gelen tutuklular-la dolup taþtý. Her gece Çeka'nýn ayný emrigereðince küçük gruplar halinde, bir daha sað

görülmemek üzere, alýnýp kaybedildiler. En sonkurþuna dizilenler arasýnda Kronstadt GeçiciDevrimci Komitesi üyesi Perepelkin de vardý.

Archangelsk'in buzlar altýndaki bölgesindebulunan hapishane ve toplama kamplarý ile uzak Türkistan'daki zindanlar, Bolþevik bürokrasiyekarþý ayaklanan ve Mart 1921'de, 1917 EkimDevriminin "Bütün Ýktidar Sovyetlere!" paro-lasýný ilan eden Kronstadt erkeklerini yavaþyavaþ öldürdü.

Yazarýn Sonsözü

Kronstadt Dersleri ve AnlamýKronstadt hareketi kendiliðinden, hazýrlýksýz

ve barýþçý idi. Bundan kanlý bir trajediylesonuçlanan silahlý bir çatýþma çýkmasýnýn tek suçlusu, komünist diktatörlüðün tatarca despo-tizmidir.

Her ne kadar Kronstadt Bolþeviklerin genelkarakterini biliyor olsa da, barýþçýl bir çözümolanaðýna inancý daima vardý. KomünistHükümetin makul olabileceðine inanýyor; adaletve özgürlük lehine bir belli bir duygusu ola-caðýný onun hanesine yazýyordu.

Kronstadt deneyimi yeni olarak kanýtlamýþtýr ki, hükümet, devlet -adý ve biçimi ne olursaolsun- her zaman özgürlük ve kendi kaderinibelirlemenin düþmanýdýr. Devletin ruhu, ilkesiyoktur. Onun tek amacý vardýr: iktidarý güvenc-eye almak ve her ne pahasýna olursa olsun onuelde tutmak. Kronstadt'ýn verdiði politik dersbudur.

Baþka bir ders, her isyanýn öðrettiði stratejik bir ders daha var Bir ayaklanmanýn baþarýsý,kararlýlýk, enerji ve saldýrganlýðý þart koþar.Ýsyancýlar, kitlelerin kendi taraflarýndan olduðu

duygusuna sahiptiler. Bu duygu, isyan seli yük-

selirken, daha hýzlý hissedilir. Bu duygununyatýþýp sönmesine ver günlük yaþamýn renksi-zliðine geri dönmesine asla izin verilmemelidir.

Öte yandan her ayaklanma, güçlü devletmakinesinin bizzat kendisine karþýdýr. Hükümet,tüm gýda kaynaklarýný ve ulaþým araçlarýnýkendi elinde toplayacak konumdadýr. Ona buiktidarýný kullanabilmesi için asla zaman ver-ilmemelidir. Bir ayaklanma, güçlü olmalý vebeklenmedik ve kararlý vuruþlar yapmalýdýr.Yerel kalamaz, çünkü bu durgunluk demektir.Geniþleyip geliþmelidir. Yerelliðe kýsýtlanmýþ,bekleme politikasý izleyen veya savunmacý tavýr alan bir ayaklanma, kaçýnýlmaz olarak yenilgiyemahkumdur.

Bu baðlamda Kronstadt, özellikle Paris

Komüncülerinin feci stratejik hatalarýný tekrar-ladý. Onlar, Thiers Hükümeti birlikleri örgütsüzhaldeyken, derhal Versay'a saldýrýlmasý önerisiniizlememiþlerdi. Devrimi, taþraya yay-mamýþlardý. Ne 1871 Paris Ýþçileri ne deKronstadt denizcileri, hükümeti ortadan kaldýr-mayý denediler. Komüncüler, sadece bellicumhuriyetçi özgürlükler istiyorlardý vehükümet onlarý silahsýzlandýrmaya kalkýnca,Thiers'in bakanlarýný Paris'ten sürdüler, özgür-lüklerini aldýlar ve kendilerini savunmaya hazýr-ladýlar. Daha baþka bir þey yapmadýlar. Ayný

þekilde Kronstadt da sadece Sovyetler içinözgür seçimler yapýlmasýný talep etti. Bazýkomiserlerin tutuklanmasýndan sonra, denizcil-er, saldýrýya karþý

kendilerini savunma hazýrlýðýna giriþtiler.Askeri uzmanlarýn tavsiyelerini izlemekten vederhal Oranienbaum'u almaktan imtina etti. Buyerin büyük askeri deðeri vardý ve oradaKronstadt'a ait 50.000 put6 buðday vardý.Bolþevikler ayaklanmanýn patlamasýndan þaþkýniken ve takviye güçler getirmeye henüz zaman-larý yokken, Oranienbaum'u almak mümkündü.

Fakat denizciler saldýrý uygulamak istemediler ve böylece psikolojik momenti kaçýrdýlar. Bir gün sonra, Bolþevik Hükümetin açýklamalarý veeylemleri Kronstadt'ý bir ölüm kalým savaþýnasürüklendiðine ikna ettiði zaman ise, bu hatayýgidermek için artýk çok geç idi7.

Ayný þekilde Paris Komününün baþýna da bugelmiþti. Girmeye zorunlu kaldýðý mücadeleninmantýðý, Thiers rejimini sadece kendi kentindedeðil, tüm ülkede ortadan kaldýrmak gerekliliði-ni ispatladýðýnda, artýk çok geç idi. Kronstadtayaklanmasýnda olduðu gibi Paris Komününde

de pasif, savunmacý taktiðin vahim bir hata

Page 122: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 122/124

123

Kurtuluþ

olduðu ispatlanmýþtýr.Kronstadt düþtü. Özgür Sovyetler için

Kronstadt hareketi, kanla boðuldu; ayný zaman-da ise, Bolþevik Hükümeti, Avrupalý kapital-istlerle uzlaþmalara karar verdi, RigaAnlaþmasýný imzaladý, on iki milyon nüfusuPolenlerin insafýna terk etti ve KafkasCumhuriyetlerini bastýrmasý için Türk emperyalizmine yardým etti.

Fakat Bolþeviklerin Kronstadt üzerindeki"zaferi", kendi içinde bolþevizmin yenilgisinitaþýmaktadýr. Komünist diktatörlüðün gerçek yüzünü açýða vurmuþtur. Komünistler,komünizm için kendilerini feda etmeye, ulus-lararasý kapitalizmle neredeyse her uzlaþmayýyapmaya hazýr olduklarýný ispatlamýþlardýr, ama

kendi halkýnýn haklý taleplerini, yaniBolþeviklerin bizzat kendilerinin ifade ettiði,Ekim Devrimi günlerinin sloganý olan doðrudanve gizli oyla seçilmiþ Sovyetler, Rusya SovyetSosyalist Cumhuriyetlerinin Anayasasýna uygunolarak devrimci partiler için konuþma ve basýnözgürlüðü taleplerini ise reddetmiþlerdir.

Komünist Partisinin Onuncu Tüm RusyaKongresi, Kronstadt Ayaklanmasý zamanýndaMoskova'da toplandý. Bu kongrede, Kronstadtolaylarýnýn ve Rusya ve Sibirya'nýn deðiþik kes-imlerinde halkýn benzer tehdit edici tavrýnýn bir 

sonucu olarak, tüm Bolþevik ekonomi politikasýdeðiþtirildi. Bolþevikler kendi temel poli-tikalarýný tamamen deðiþtirmeyi, zorla el koy-mayý (raswerstka) kaldýrmayý, ticaret özgürlüðügetirmeyi, kapitalistlere ayrýcalýklar vermeyi vekomünizmin bizzat kendisinden -yani EkimDevriminin uðruna mücadele ettiði, oluk oluk kanlar akýtýlan ve Rusya'yý harabe ve umutsu-zluða sokan komünizmden- vazgeçmeyi tercihetti; bütün bunlara izin verildi ama özgürceseçilmiþ sovyetlere verilmedi.

Hala Bolþeviklerin nihai amacý nedir diye

bir soru sorulabilir mi? Onlar komünist idealler için mi yoksa hükümet iktidarý için mi canlabaþla uðraþýyorlar?

Kronstadt'ýn büyük bir tarihsel önemi vardýr.Parti diktatörlüðü, kokuþmuþ merkezciliði,

Çeka terörizmi ve bürokratik kastýyla birlikteBolþevizme ölüm çanýný çalmýþtýr. Komünistotokrasiyi kalbinden vurmuþtur. Ayný andaAvrupa ve Amerika'nýn zeki ve dürüst düþünür-lerine Bolþevik teori ve pratiðin eleþtirel deðer-lendirmesi için itilim saðlamýþtýr. Komünistdevletin "Ýþçi ve Köylülerin Hükümeti" olduðuþeklindeki Bolþevik masalý yerle bir etmiþtir.Komünist parti diktatörlüðü ile Rus Devrimininbirbiriyle çeliþkili ve birbirini dýþlayacak þek-ilde karþýt olduklarýný ispatlamýþtýr. Bolþevik rejimi hiçbir þeyle yumuþatýlmamýþ tiranlýk vegericilik ve komünist devletin bizatihi ken-disinin ise, en güçlü ve en tehlikeli karþý-devrim olduðunu göstermiþtir.

Kronstadt düþtü. Ama kendi idealizmi ve

moral temizliði, kendi soyluðu ve kendi yüksek insancýllýðý içinde baþarýyla düþtü. Kronstadtgörkemliydi. Kendi içindeki düþmanýnýn,komünistlerin kanýný dökmemiþ olmaklagururluydu. Hiç kimseyi idam etmedi.Konuþma ve hareketleri kaba, eðitilmemiþ,incelmemiþ denizciler, Bolþevik intikam örneði-ni taklit etmeyecek kadar soylu idiler: Nefretedilen komiseri bile kurþuna dizmek istemedil-er. Kronstadt, Slav maneviyatýnýn alicenap,baðýþlayýcý ruhunu ve Rusya'nýn yüzyýllýk eskikurtuluþ hareketini kendi þahsýnda cisimleþtir-

miþtir.Kronstadt, devlet sosyalizminin boyun-

duruðundan kurtuluþ için ilk halkçý, tamamenbaðýmsýz bir giriþimdi. Halkýn, iþçilerin, asker-lerin ve denizcilerin doðrudan giriþimiydi.Kaçýnýlmaz olan ve uzunca zamandýr acý çekenRusya'ya sürekli özgürlük ve barýþ getireceðiniumut ettiðimiz Üçüncü Devrime doðru atýlmýþilk adýmdý.

 Metnin dayanaðý: Orjinal broþürün "El  Altýndaki Derleme" içine alýnan baskýsý (Verlag 

"Der Syndikalist", Berlin 034, 1923) esas alýn-mýþtýr. Orijinal broþürde Kronstadt'ýn coðrafiharitasý ile Kronstadt Ýzvestia'sýndan bir say-

 fanýn resmi vardýr.

* * *

Page 123: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 123/124

124

Kurtuluþ

1-Bolþevikler tarafýndan ticareti bastýrmak ve gýda ve diðer ürünlere el koymak üzere kurulmuþ silahlýgruplar. Davranýþlarýnýn sorumsuzluðu ve keyfiliðiyle tüm ülkede dillere destandý. Hükümet,Kronstadt'a saldýrýsýnýn öngününde -Petrograd proletaryasýna bir rüþvet denemesi olarak- bunlarýPetrograd eyaletinde kaldýrdý.

2-Kronstadt Geçici Devrimci Komitesince çýkarýlan Izvestia gazetesi, Sayý 9, 11 Mart 19213-Revolutsionnaja Rossija (sosyal devrimci dergi, sayý :8, Mayýs 1921 ve yine Moskova'da çýkan Izvestia

(komünist), sayý:154, 13 Haziran l922 yayýnlandý.4-Rus Komünist Partisi yürütme komitesi, Kronstadt'taki seksiyonunu öylesine "demoralize" buluyordu ki,

Kronstadt'ýn yenilgisinden sonra Kronstadt komünistlerinin partiye yeni baþtan yazýlmalarý iþleminibaþlattý.

5-Rus devrimci hareketinin ilk dönemindeki ünlü 193'ler Davasý. 1877 yýlýnýn ikinci yarýsýnda baþladý ve1878'in ilk aylarýnda sona erdi.

6-Rus aðýrlýk birimi, 1 put 16 kilo 38 gram.

7-Kronstadt'ýn Oranienbaum'u almamasý, Hükümete, bu kaleyi güçlendirme, garnizonun "bulaþmýþ" kes-imlerini tasfiye etme ve Kronstadt isyancýlarýna katýlmanýn eþiðinde olan hava bataryasý komu-tanýný idam etme fýrsatýný verdi. Bolþevikler daha sonra kaleyi, Kronstadt'a karþý saldýrýda çok iyibir nokta olarak kullandýlar. Oranienbaum'da idam edilenler arasýnda Kýzýl Ordu Hava KuvvetleriTümen Komutaný ve Oranienbaum'da daha yeni örgütlenen Geçici Devrimci Komite BaþkanýKolossov, bu komitenin sekreteri Balakanov ve Komitee üyeleri Romanov, Vladimirov, ve diðerlerivardý.

Page 124: Kurtuluş Dergisi Sayı 8

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 8

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-8 124/124

Kurtuluþ

 Antropoloji: Kuramlar/ Kuramcýlar 

 Antropoloji bu ülkede giderek ilgi çeken bir alan. Bu konuda yayýn sayýsý gerek çeviri, gerekse telif 

olarak artýyor. Ýyi de oluyor. Ancak bu yayýnlar, ne yazýk ki konunun ilgililerine alana iliþkin sistemlibilgi sunmaktan uzak, aðýrlýklý olarak son dönem

eðilimleri üzerinde yoðunlaþmakta. Bu durum ise,alanýn "talip"lerini, antropolojinin tarihsel birikimin-

den yoksun kýlma sakýncasýný taþýyor. Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü'nden

üç öðretim elemaný tarafýndan kaleme alýnan"Antropoloji: Kuramlar/Kuramcýlar"ýn ilk baskýsýnýn

bir yýl içerisinde tükenmesi, bu saptamanýn okur nezdinde de geçerli olduðunu doðrulayan, sevindirici

bir geliþme oldu."Antropoloji: Kuramlar/Kuramcýlar"ýn bu tarih-

 sel seyr ü seferi, antropoloji meraklýlarý olduðu gibidiðer sosyal bilim ilgilileri için de yararlý bir baþvu-

ru kaynaðý oluþturmakta...

 Künye: Sibel Özbudun-Balký Þafak-N. Serpil  Altuntek, Antropoloji: Kuramlar/ Kuramcýlar, Dipnot 

Yay., Geniþletilmiþ ikinci baský, Ocak 2007, 404 sayfa.

 Ýmparatorun Soytarýsý Egemen Medya

 ABD'nin 11 Eylül gerekçesiyle tetiklediði küre- sel saldýrganlýk, egemen medyayý ve medya etiði sorunsalýný yeniden tartýþmalarýn odaðýna taþýdý.

...kitap...kitap...kitap...kitap...kitap...kitap...kitap...kitap...kitap...kitap...kitap