120
MACAR BASININDA TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI (1920-1923)

MACAR BASININDA TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI (1920-1923)ilef.ankara.edu.tr/wp-content/uploads/macar_basininda_turk_kurtulus_savasi.pdf · Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920

  • Upload
    others

  • View
    36

  • Download
    5

Embed Size (px)

Citation preview

MACAR BASININDATÜRK KURTULUŞ SAVAŞI

(1920-1923)

Ankara Üniversitesiİletişim Fakültesi yayını

Macar BasınındaTürk Kurtuluş Savaşı(1920-1923)

Derleyen ve Yayına Hazırlayan:Kenan TepedelenEmekli Büyükelçi

Arşiv Çalışması:Prof. Dr. Sudár Balázs

Macarcadan Çevirenler:Prof. Dr. Naciye GüngörmüşDoç. Dr. Sevgi Can Yağcı AkselZümrüt Öleş

Macarca Kontrol Editörü:Doç. Dr. Sevgi Can Yağcı Aksel

Redaksiyon:Kenan TepedelenEmekli Büyükelçi

Tasarım:Kaan Aksulu

Baskı:Pozitif MatbaaÇamlıca Mah. Anadolu Bulvarı 145. Sokak 10/19 Yenimahalle • AnkaraT: (0312) 397 00 31

3Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

MACAR BASININDATÜRK KURTULUŞ SAVAŞI

(1920-1923)

4 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

5Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

1991 – 1995 yılları arasında Budapeşte’de Türkiye Büyükelçiliği Müsteşarı olarak gö-rev yaptığım dönemde birçok Macar dostum “Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda ne yazık ki biz Macarlar bir Mustafa Kemal Atatürk’e sahip olamadık. Şayet olabilsey-dik, topraklarımızın üçte ikisini kaybetmezdik” şeklinde yorum yapmışlardır.

Filhakika, “Büyük Savaş”ı takiben mağlup tarafı oluşturan Üçlü İttifak devletle-ri, Türkiye hariç, İtilâf devletleri tarafından kendilerine dayatılan ağır barış koşullarını kabullenmek zorunda kalmışlardır.

Türk ulusu 1919 – 1922 yılları arasında yürüttüğü kurtuluş mücadelesinden galip çıkmış, ancak Macaristan benzer bir başarıya ulaşamamış ve 4 Haziran 1920 tarihin-de, topraklarının yüzde yetmişini, nüfusunun ise yüzde altmışını kaybettiği Trianon Barış Andlaşması’nı imzalamak zorunda kalmıştır. Bu olumsuz tecellîde gerek iç et-kenler, gerek dış konjonktür kuşkusuz büyük rol oynamıştır.

Gerçekten de, 1919 yılı Macaristan için zor bir yıldır. 21 Mart – 1 Ağustos 1919 tarihleri arasında ülkede Béla Kun yönetiminde bir Macar Sovyet Cumhuriyeti ku-rulmuş, daha sonra bu “Cumhuriyet”in varlığına Romanya ordusunun da askerî mü-dahalesi ile son verilmiş ve ülkede 1920 yılına kadar sürecek “Beyaz Terör” dönemi başlamıştır.

1919 – 1920 dönemi ve akabindeki yıllarda Macar kardeşlerimiz, gerek Birinci Dünya Savaşı’nda müttefikleri olan, gerek kendileri ile aynı kökene sahip bulunan (Macaristan Turan Cemiyeti 1910 yılında kurulmuştur) Türklerin büyük kurtuluş mü-cadelesini gıpta ile izlemişler ve başarıya ulaşmasını yürekten temennî etmişlerdir.

ÖNSÖZ

6 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Okuyucunun izleyen sayfalarda göreceği, o döneme ait Macar basınından alı-nan kesitler bunun en güzel göstergesidir.

Okuyucu ve özellikle Millî Mücadele tarihimiz üzerinde çalışan akademisyenler, ayrıca, bu basın kesitlerinde, Lozan barış süreci, Musul meselesi, İstanbul’un İtilâf devletlerince tahliyesine ilişkin ısrarlı taleplerimiz ve zaman zaman Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları ile I. Meclis arasında ortaya çıkan görüş ayrılıkları hakkında da ilginç görüleceğini düşündüğüm yorumlar bulacaklardır.

Bu basın taramasını Macar Millî Kütüphanesi’nde ricam üzerine 1995 yılında gerçekleştiren ve halen Macar Bilimler Akademisi Tarih Bilimi Enstitüsü üyesi olan Prof. Dr. Sudár Balázs’a ve kendisine bu bağlamda destek olan Budapeşte ELTE Üni-versitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Géza David’e şükran borçluyum.

Öte yandan, Macarca metinlerin Türkçe’ye çevirisini gerçekleştiren Prof. Dr. Na-ciye Güngörmüş’e ve Doç. Dr. Sevgi Can Yağcı Aksel’e, ayrıca, bu çalışmanın yayına hazırlanması sürecinde değerli emeklerini esirgemeyen Öner Yağcı, Zeyno Ulutepe, Selma Öleş, Aynur Kaya, Neylân Yurdakul, Mehmet Sobacı ve Prof. Dr. Abdülrezak Altun’a özellikle teşekkür ediyorum.

Bu çalışma, sonuç itibariyle, mütevazı bir derlemeden ibaret olmakla birlikte, Kurtuluş Savaşı tarihimize ilgi duyanlar ve bu konuda çalışan araştırmacılarımız için yararlı bir kaynak teşkil edebilirse kendimi mutlu sayacağım.

Kenan TepedelenEmekli BüyükelçiAnkara, Temmuz 2017

7Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı Adlı ÇalışmanınÇeviri Süreci ve Gazeteler Hakkında Kısa Açıklamalar

Büyükelçi Kenan Tepedelen tarafından hayata geçirilen bu değerli çalışmanın önemli bir bölümünü oluşturan çeviri sürecinin tarihçesi neredeyse 20 yıla dayanıyor. Macar gazetelerinden derlenen haberlerin Macarcadan çevirilerine başlayan ve tek başına epeyce yol kat eden, Ankara Üniversitesi DTCF Hungaroloji Öğretim Üyesi, değerli Hocam Prof. Dr. Naciye Güngörmüş’ün beni de dahil etmesiyle, bu projede yer almış oldum. Çeviriye başladığımız yıllar, iletişim tarihi açısından da anılmayı hak eden hem daktilonun hem bilgisayarın kullanıldığı, bilgisayar öğrenmek için kurslara gidip sertifikalar alma peşinde koştuğumuz, internetle yeni yeni tanıştığımız zamanlardı. Bu bilgi, geçen yirmi yılda iletişim teknolojileri açısından kat edilen yolu ifade ettiği kadar, kısıtlı sayıdaki sözlüklere dayanarak, daktilo ya da el yazısı ile yapılan çeviriler-den, internet dünyasının sunduğu olanaklara, sözlük çeşitliğine, bilgisayar ortamın-da çalışmanın sunduğu yazma, düzenleme kolaylıklarına değin çeviri açısından ne kadar yol kat ettiğimizi de ortaya koyuyor.

Çeviri süreci, gerek Büyükelçi Tepedelen’in yurtdışı görevleri, gerek bizlerden kaynaklı gerekçeler nedeniyle birkaç kez kesintiye uğradı. Çeviriler tamamlandıktan sonra bu kez Macarca ve Türkçe metinlerin karşılaştırıldığı ve son kez gözden geçiril-diği kontrol editörlük süreci başladı. Çeviriler Büyükelçi Kenan Tepedelen’e sunuldu ve kendisi metinleri uluslararası ilişkiler ve tarihsel üsluba uygun olarak yeniden göz-den geçirerek çalışmaya son halini verdi.

SUNUŞ

8 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Çalışma, zaman zaman çalışmanın seyri için kampüste buluşup öğle yemeği yediğimiz Büyükelçi ve Dekanımız Prof. Dr. Abdülrezak Altun’un tanışmaları sonu-cunda, Hocamızın yönlendirmeleriyle yayımlanacağı adresi de bulmuş ve okurla bu-luşmuş oldu.

Kitapta okuyacağınız makalelerin çevirilerinin yer aldığı gazeteler, dönemin önde gelen ve üç ayrı yayıncılık anlayışını, politik tutumu benimseyen gazeteleri ara-sında yer alıyor. Bu bağlamda, metinlerin yorumlanışında art alana dair bir fikir ver-mesi açısından gazetelere ilişkin kısa bilgi notlarını da okuyucuya sunuyoruz.

9Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Pesti Hirlap (1841-1994)

Lajos Kossuth1 gazetesi olarak anılan ve Macar siyasal tarihinin büyük bir kısmına ta-nıklık eden Pesti Hirlap, ilk olarak reform döneminden, 1841’den Macar Özgürlük Sa-vaşının bastırılmasına (1849) değin yayımlanır. “Milletin sadık aynası” olma iddiasıy-la çıkan gazete, halkı eğlendirmek istememekte bu yüzden sayfalarına edebiyata bile yer vermemektedir.2 Kossuth, Habsburg İmparatorluğu egemenliğinde çıkan bu ilk çağdaş siyasi yayın organı aracılığıyla toplumsal patlamaların önlenebilmesi için serf-lerin bir an evvel özgür bırakılmalarını ve sınıflar arası ayrımın kalmasının önemini ortaya koymuştur3. Aboneler ülkenin herhangi bir yerinde patlak veren reform talep-leri ve hareketleri hakkında bilgi edinebilmektedir, bu nedenle de gazete taşrada da takip edilmiş, 1840’ların en popüler gazetesi haline gelmiştir. Lajos Kossuth’un 1844 yılında görevden uzaklaştırılması ve sonraki süreçte gazetenin popülerliğini yitirdiği söylenmektedir. Bundan sonra da birkaç kez yönetim değiştiren gazete Windchgratz tarafından yasaklanır, Peşte’nin kurtuluşundan sonra birkaç ay yeniden basılsa da 8 Temmuz 1849’da basımı yeniden durur4.

İkinci gazete, 1866 Aralık ayında Pesti Hirlap adıyla haftalık olarak çıkar, bu kez kesintisiz üç yıl yayımlanır. Aynı adla yayımlanan üçüncü gazete de kısa ömürlü olur ve Deutsch Kardeşler tarafından 1867 Mayıs’ından Ağustos’una kadar yayımlanır. Dördüncü Pesti Hirlap yayın hayatını 1878’den, 1944’e kadar sürdürecektir. Károly Légrádi tarafından yeniden hayata geçirilen gazete tecimsel çıkarları ön planda olan bir yapıya bürünmüştür. Kendisini siyasetten uzak tutmaya çalışmış ve okur sayısını çoğaltmayı amaçlamıştır. Gazete git gide liberal ve renkli sayfalara sahip olur. Mül-kiyeti Légrády Kardeşlere aittir. Gazetenin getirdiği en önemli yeniliklerden biri, ga-zetenin yaklaşımlarını yayın kurullarından çok sahibin belirleyiciliğidir5. Savaş yılla-rında yurtsever bir tutum sergileyen gazete, 1910’a doğru 60 bin basılırken I. Dünya Savaşı sürecinde günde yarım milyon tiraja ulaşır. Bunu aşabilen tek gazete Az Est olmuştur. Yurt dışına da muhabir gönderen gazete güvenilir haber kaynağı olarak gö-rülmüştür Pesti Hirlap II. Dünya Savaşı ve sonrasında yayın hayatına ara verse de rejim değişiminden sonra 1990 baharında Reggeli Pesti Hirlap adıyla beşinci kez ya-yımlanmış 1994’te ekonomik zorluklar nedeniyle kapanmıştır6.

10 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Népszava (1877-)

Macar tarihinin neredeyse yüz elli yılının tanığı, parçası, en kadim sözcülerinden biri olan Népszava (Halkın Sözü), özellikle 1948’e değin hem siyasi hem güncel haberci-lik açısından temel medya araçlarından biri olmuştur. En eski sosyal demokrat siyasi gazetedir7.

Népszava’nın (Almanca baskı: Volksstimme) ilk nüshası 1877 Mayıs’ında çık-mıştır. Yazı işleri sorumlusu Viktor Külfölfi’dir. Gazete uzun süre haftada bir gün, daha sonra ise gün aşırı basılır. 1873’te yayın hayatına başlayan ve o güne değin ba-sılan Munkás Heti-Króniká (Haftalık İşçi Vakayinamesi), (Almanca baskı: Arbeiter Wochen-Chronik) bu gazetenin öncülü sayılmaktadır8. Bu yeni versiyon, 1880’den itibaren Géza Csorba’nın editörlüğünde Macaristan sosyal demokratlarının resmi bülteni” olarak çıkmış ve Munkás Heti-Króniká’yı da içererek yoluna devam etmiştir. Sosyal demokrat partinin resmi yayın organı olan gazete, 1905’ten itibaren günlük gazete olarak yayımlanır. Népszava’nın tirajı 1910 yılında 30 bin civarındadır.9

I. Dünya Savaşı sürecinde, 26 Temmuz 1914’te “ Savaş istemiyoruz!” sloganıyla basılan gazete, ülke savunması ve savaşın kaçınılmazlığı konusunda devlet politika-sına destek verir. Horthy döneminde Macar sosyalist Partisinin sabah gazetesi olarak yayımlanır. Komünist fikirleri, makaleleri birbiri ardına yayınlar. Beyaz terörü eleşti-rir, bu nedenle 7 Aralık 1919’da gazete yayın bürosu ve matbaası saldırıya uğrar10.

Népszava, II. Dünya savaşında da işçi sınıfının sesi olur. Bir ara durdurulan ya-yımı 18 Şubat 1945’te yeniden başlar11. 1948 sonrasında, basın özgürlüğünün kısıtlı olduğu, tek sesli dönemde hiyerarşinin ilk basamağında devletin resmi yayın organ-ları (Pravda-Szabad Nép) yer alırken, sendikanın gazetesi olarak hiyerarşide son-raki sırada da olsa vardır (Trud-Népszava). 1956’da Sosyal Demokrat Parti, sendika gazetesi olarak çalışan gazeteyi geri alır. Rejim değişimine dek süren ve sonrasında da devam eden gazete, 2010 yılında Guardian’ı andıran modern bir başlığa, yeni bir tipografiye ve iç yapıya kavuşur.

11Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Az Est (1910-1939)

16 Nisan 1910’da Budapeşte’de ilk sayısı yayımlanan gazete, ilk sayfasında okurları şöyle selamlar: “…Sokağın gazetesi olmak istiyoruz çünkü sokak herkesindir …Zevk sahibi, cesur, özgür ve onurlu bir gazete olacak Est. Yeni renklerle, yeni bir biçimle olaylar selinin önünü keseceğiz ve gerek duyulan her yere yetişeceğiz. …Bağımsız, temiz ve büyük insanlık idealleri için savaşım veren her gazetecinin yapacağı gibi biz de yüreklerimizi, aklımızı, emeğimizi bu uğurda ortaya koyacağız. Beklediğimiz yegâne karşılık, okuyucuların sevgisi ve desteğidir.” 12

16 Nisan 1910’da sahibi ve yazı işleri sorumlusu Andor Miklós öncülüğünde yayın hayatına başlayan gazete, basın tarihinde o güne kadar görülmemiş bir tanı-tım kampanyasıyla sesini duyurmuştur. Dönemin basın dünyasının en büyük te-şebbüslerinden biri olarak faaliyete geçen Est, dönemin ilk hakiki bulvar gazetesi olarak tanımlanır. O ana değin kullanılan klişeleri, bildik şablonları bir kenara bırakır. Tipografi seçimi diğer gazetelerin tamamından farklıdır. Öncüllerinden bir farkı da siyasal baş köşe yazısının ilk sayfadan kaldırılması ve yerini hızlı gündem haberlerine, sansasyonel gelişmelere bırakmasıdır. Köşe yazıları kısa ve tek sütunluktur. Daha ziyade hislere seslenmektedir.13

I. Dünya Savaşı sürecinde zaman zaman yarım milyona ulaşan tirajı, genelde iki yüz bin ortalamayı yakalamıştır. Yurt dışında da savaşın izlendiği başlıca itibar gören gazetelerden biri olarak anılmaktadır14.

Konsey Cumhuriyeti döneminde kesintiye uğrayan yayın hayatı sonraları yeni-den başlar. Ünlü Macar yazarı Zsigmond Moricz ise gazeteyi halk üniversitesi olarak nitelendirerek, köylerde de yüksek oranda tercih edildiğini ifade etmiştir. Gazetenin en önemli özelliği haber akışının hızlı biçimde sağlanması, iyi bir haber ağının ku-rulması ve önemli olayların muhabirler aracılığıyla doğrudan aktarılmasına verdiği önem olarak özetlenebilir. Bu da basın tarihinde muhabirlik mesleğinin gelişiminde büyük bir aşamadır. Ayrıca okurların telefonla doğrudan editörlere ulaşarak haber de-ğeri taşıyan tanıklıklarını bildirmesi, bugün yurttaş gazeteciliği dediğimiz anlayışın ilk örneklerinden olarak adlandırılabilir15.

Gazete son olarak 17 Kasım 1939’da yayımlanır.

Doç. Dr. Sevgi Can Yağcı AkselAnkara Üniversitesi İletişim Fakültesi

12 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

1. Macar Özgürlük Savaşı Lideri Kossuth Lajos (1802-1894), savaş sonrasında 1850-52 yılları arasında Türkiye’ye sığınır. Kütahya’da şu anda Kossuth Evi Müzesi olarak ziyarete açılan evde yaşamıştır.

2. Kókay György, Buzinkay Géza, Murányi Gábor: A magyar sajtó története. Budapest. Sajtóház kiadó. 2001. ;Kútfalvy Oszkár: Újságpaloták. Akadémiai kiadó. Budapest. 1991. 41-75.o.; Lengyel Géza: Magyar Újságmágnások. Irodalomtörténeti füzetek. MTA Irodalomtörténeti Intézete. Budapest. 1963. 11-61.

3. Naciye Güngörmüş. Macaristan’da Değişim ve Demokrasiye geçiş 1989-2009. (Ankara: Köksav, 2010). S.54

4. Kókay György, Buzinkay Géza, Murányi Gábor: A magyar sajtó története. Budapest. Sajtóház kiadó. 2001. ;Kútfalvy Oszkár: Újságpaloták. Akadémiai kiadó. Budapest. 1991. 41-75.o.; Lengyel Géza: Magyar Újságmágnások. Irodalomtörténeti füzetek. MTA Irodalomtörténeti Intézete. Budapest. 1963. 11-61

5. https://adtplus.arcanum.hu/hu/collection/PestiHirlap/ Erişim tarihi 10.07.2017

6. Kókay György, Buzinkay Géza, Murányi Gábor: A magyar sajtó története. Budapest. Sajtóház kiadó. 2001. ;Kútfalvy Oszkár: Újságpaloták. Akadémiai kiadó. Budapest. 1991. 41-75.o.; Lengyel Géza: Magyar Újságmágnások

7. E. Fehér Pál, (2003) https://mediatortenet.wordpress.com/2014/11/30/nepszava-1877/ Erişim tarihi 10.07.2016

8. http://mek.oszk.hu/04000/04015/04015.htm#2 Erişim tarihi 10.07.2016

9. https://hu.wikipedia.org/wiki/N%C3%A9pszava Erişim tarihi 10.07.2016

https://hu.wikipedia.org/wiki/N%C3%A9pszava Erişim tarihi 10.07.2016

Notlar

13Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

10. http://mek.oszk.hu/04000/04015/04015.htm#2 Erişim tarihi 10.07.2016

11. http://mek.oszk.hu/04000/04015/04015.htm#2i Erişim tarihi 10.07.2016

12. https://mediatortenet.wordpress.com/2014/11/30/az-est-1910-1939/ Erişim tarihi 10.07.2016

13. https://mediatortenet.wordpress.com/2014/11/30/az-est-1910-1939/ Erişim tarihi 10.07.2016

14. https://hu.wikipedia.org/w/index.php?title=Az_Est_Lapok&action=edit&section=1 Erişim tarihi 10.07.2016

15. https://mediatortenet.wordpress.com/2014/11/30/az-est-1910-1939/

Erişim tarihi 10.07.2016

14 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

1920

15Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Başbakan Millerand, Londra yolculuğu öncesinde, Suriye’ye ilişkin olarak Fransa ve İngiltere arasında 1916’da imzalanan anlaşmaları Senato’ya sundu. Londra’da imzalanacak anlaşmalar bu anlaşma çerçevesinde hazırlanacak. Kıyı bölgeler Fransızların idaresine verilecek. İngiliz orduları geri çekildi. Yerine 30 000 kişilik Fransız ordusu yerleşiyor. İstanbul sorununda iki görüş hâkim. Bir grup, İstanbul’u Türklere bırakmak taraftarıyken, diğer grup Türkleri Avrupa’dan atmak istiyor. Fransızlar tereddütsüz, Türklerin İstanbul’da kalmalarından yana. İngiliz kamuoyu da Sultanın İstanbul’dan kovulması durumunda, bunun, kendi egemenliği altındaki Müslümanlar açısından ne gibi bir etkiye yol açacağının farkında.

PESTI HIRLAP - 13 Şubat 1920

Türk-Suriye Sorunu

16 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Lloyd George, Parlamento’da Türk sorununa ilişkin politikaları hakkında yaptığı açıklamada: “Türk barış şartları ilan edildiğinde, Türkiye’nin en büyük düşmanları dahi aptallıklarının, yanlışlarının ve günahlarının bedelini fazlasıyla ödediklerine kanaat getirecek. Türkler topraklarının yarısından fazlasını kaybedecekler. Başkentte İtîlaf Devletlerinin bayrağı dalgalanacak. Türk ordusu, tüm askerî donanımıyla etkisiz hale getirilecek. Bu, Türk itibarının tamamıyla yok olması anlamına gelmektedir” dedi.

Türk Barışı’nın temel hedefleri şöyleydi:

• Boğaz geçişlerinin serbest bırakılması

• Türk olmayan bölgelerin, Türk egemenliğinden çıkarılması

• Yabancıların egemenliğindeki yerlerde Türk nüfusu çoğunlukta ise, Türklere öz yönetim hakkı verilmesi

• Öz yönetim hakkı ve Türk egemenliğinin muhafazası için iki

güvence isteniyor: Geçmişte baskı altına alınan azınlıklara, Türklere karşı bazı güvenceler sağlanması,

• Türklerin etkisiz hale getirilerek, egemenlikleri altında bulunan bir zamanlar Akdeniz bölgesinin tahıl ambarı olan zengin toprakların gelişimine olanak tanınması.

• Denetiminin Türklerden tamamen alınması, subayların ve destek güçlerinin dağıtılması

• Türklerin Çanakkale dolaylarında hiçbir şekilde askeri kuvvet bulunduramamaları.

Türk olmayan halklar içinde kötü yönetilenlerin ve baskı görenlerin, Türk yönetiminden çıkarılması.

NÉPSZAVA - 29 Şubat 1920

Türk İmparatorluğu’nun Çöküşü

17Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Londra’dan bildirildi. Barış antlaşmasının sonucunda Türkiye’nin nüfusunun otuz milyondan altı milyona düşeceğine inanılıyor. Türkiye’nin coğrafi alanı yalnızca İstanbul’dan ve Anadolu’dan ibaret kalacak. Şimdi Türk devletinin borçlarını, Türkiye’ye kalacak olan ve Türkiye’den ayrılacak olan bölgeler arasında paylaştırmak için bir plan geliştirilmeye çalışılıyor (M.T.I.).

Petit Parisien, Türk barış antlaşmasına göre, Türk Hükümetinin İstanbul’da kalacağının ve İzmir’in Yunanistan’a verileceğinin artık kesinlik kazandığını bildirdi. İtîlaf Devletleri, Türkiye’yi parçalamak istemiyor, sadece nüfusun Türk olmadığı yerlerde bundan böyle yönetimi Türklerin eline bırakmayacaklar. Arabistan tamamen bağımsız olacak, Suriye büyük bir ihtimalle Fransız mandası altında özerklik kazanacak, İzmir doğrudan İngilizlerin denetimi altına girecek, Türkiye’nin diğer bölgeleri ise Sultanın egemenliğinde kalacak ama Avrupa

devletleri belirli bölgelere Türk valilerinin yanısıra kendi yetkililerini de görevlendirecekler; örneğin Antalya’da İtalyan, Adana’da ise Fransız görevliler bulunacak. Asya’daki diğer sınır bölgeleri ile ilgili olarak, örneğin Kürdistan hakkında şimdilik kesin bir karar yok.

NÉPSZAVA - 4 Mart 1920

Türkiye’nin Nüfusu 6 Milyona Düşecek

18 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Londra’da yayımlanan Daily Chronicle’a göre, İtilâf Devletleri, şimdiye kadar ateşkese dayanarak gerçekleştirdikleri işgallerden farklı olarak, İstanbul’u “disiplin nitelikli” olarak, nihaî biçimde işgal ettiler. İtilâf Devletleri Boğaz’ın iki yanındaki stratejik noktalara askerî birlikler yerleştirecekler. Bunun için yeterli sayıda asker, düzeni sağlamakla görevlendiriliyor. Amaçlanan, gerektiği takdirde, birkaç gün içinde ordu ikmalinin yapılabilmesi. Bundan sonraki adımlar, bu düzenlemelerin İtilaf Devletleri tarafından, Türk hükümetine ve halka köylerde süren isyanların sona ermesi ve antlaşmanın şartlarının hemen yerine getirilmesi doğrultusundaki kararların ne ölçüde benimsetildiğine bağlı olacak. Londra’daki kaynaklarımızdan öğrendiğimize göre Lloyd George,

Avam Kamarasında, Türk egemenliğinin Avrupa’da birkaç hafta sonra sona ereceğini bildirdi. Sultan, Asya’ya taşınması gerektiği konusunda bir nota alacak. Times, İngiliz askerî kumandanının İstanbul bölgesinde Olağanüstü Hal emri verdiğini yazıyor (M.T.I).

NÉPSZAVA - 13 Mart 1920

İtilâf Devletleri İstanbul’da

19Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

İngiliz Hükümeti, Türk milliyetçi hareketinin ulaştığı boyutların büyüklüğü karşısında barışçıl bir çözüm yolu aramanın daha doğru olacağı kanısına vardı. Bir İngiliz Generali, Mustafa Kemal Paşa ile müzakerelerde bulunmak için İstanbul’dan Anadolu’ya hareket etti. İstanbul’a ulaşan haberlere bakılırsa, Mustafa Kemal Paşa Trakya ve İzmir’in boşaltılması ve Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelerin Türk egemenliğinde kalması konusunda tâviz vermeyecek. Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’daki iki destekçisi olan ve İngiliz gemileriyle Malta’ya sürülmüş bulunan Rauf ve Kara Vasıf Beylerin İstanbul’a geri çağrılması, değişmekte olan

İngiliz politikasının işaretleri oldu. Habere göre, Mustafa Kemal Paşa Wilson’a bir mektup göndererek İtilaf Devletlerinin Müslüman nüfus üzerindeki işgalci tutumlarının devam etmesi halinde, kendi birliklerinin gayrimüslimlere göstereceği tepkilerin engellenemeyeceğini bildirdi.

PESTI HIRLAP - 3 Nisan 1920

İngiltere Türk Milliyetçileriyle Pazarlığa Oturuyor

20 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

HÜKÜMET MILLIYETÇI DIRENIŞI YOK SAYAMIYOR

Paris, 2 Nisan, Temps muhabiri İstanbul’dan bildiriyor.

İtilâf Devletleri, yeni bir nota ile hükümetten milliyetçi direnişi tanımadığını resmen ilân etmesini talep etmiş, bu yüzden durum gerginleşmişti. Intransigeant hükümetin düştüğünü duyurdu. Habere göre, yeni kabinenin oluşturulması için Damat Ferit Paşa görevlendirildi (M.T.I).

İstanbul, 1 Nisan.

Pan-Türk Kongresi 15 Nisan’da İstanbul’da gerçekleştirilecek. Kongre’ye Hint, Mısırlı ve Türk temsilciler katılıyor. Habere göre Kongre, Türk Barış antlaşması meselesini masaya yatıracak. Kongre başkanı Türk Millî hareketinin önderi Mustafa Kemal Paşa olacak.

Paris, 2 Nisan, Temps muhabiri İstanbul’dan bildiriyor.

Milliyetçi direnişçiler Adapazarı’nı aldı, böylece İzmit bölgesindeki İngilizlere karşı yeni bir cephe daha açılmış oldu. Haberlere göre, bölgede Kemal Paşa’ya karşı hareketler de gelişmekte. Bu hareketin yandaşları Kemalistlere muhalif bir kabine kurulmasını destekliyor.

NÉPSZAVA - 3 Nisan 1920

Türklerin Barış Antlaşmasına Silâhlı Direnişi

Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

21Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

TÜRKIYE PAYLAŞILIYOR

ITILÂF DEVLETLERI WILSON MUHTIRASINI GERI ÇEVIRIYOR

AMERIKA GÖRÜŞMELERDE YER ALMAYACAK.

San Remo’dan bugün bildirildiğine göre, Yüce Divan, Türklerin bütün karşı önerilerini geri çevirdi. Türklerin, İtilâf Devletlerince belirlenen yazgısı mühür altına alınmış oldu. Ancak durum o kadar basit değil. İtilâf Devletleri Osmanlı İmparatorluğu’nun bölünmesinde ısrarcı olacaklarsa, Türk milliyetçilerinin şimdiye kadar ortaya koydukları tavırlardan, Yüce Divan’ın kararlarını boş bir kâğıttan ibaret sayacakları sonucunu çıkarmak hiç de zor değil. San Remo’da Türk heyetinin anlaşmaya imza atmayacağı bile söyleniyor. Bu durumda, İtilâf Devletleri askerî yollara başvuracak. Habere göre Mareşal Foch, Türk topraklarının işgali için 300.000 asker gerektiğini ifade etti. Şimdi sorun bu çapta bir askerî operasyon için bu sayının gerçekten yeterli olup olmadığı. Milliyetçi Türkler güçlü bir ordu kurma hazırlığı içerisindeler. İtilâf Devletleri bunun ne demek olduğunu birkaç kez deneyimledi. Bunun yanısıra,

işgal edilecek alanlar o kadar geniş ki, 300.000 kişi bu amaç için yetersiz görülüyor. Zirâ Foch da İtilâf Devletleri liderlerinin savaş sürecinde çok kez yanıldığı gibi yanılabilir. O zaman ne olur? Yeniden seferberlik mi? İşte bu Paris’te ikinci kez gözden geçiriliyor. Yeşil masa etrafında ulusların yazgısı hakkında kolayca hüküm veriliyor. Şimdilik neyse ki yalnızca kâğıt üzerinde. Ama sıra eyleme gelecek olursa, o zaman korkutucu adımlar beklenebilir. Türk sorunu hiç de basit değil. İtilâf Devletlerinin güçlü devlet adamları bile İslam fanatizmini hesaba katmak durumundalar.Amerika, daha önce de belirtildiği gibi, San Remo’da bulunmayacak. Wilson’un Türk sorunu hakkında herkesin bildiği üzere, özel bir görüşü var. Bunu İtilâf güçlerine notayla da bildirdi. Kendisi Sultanın İstanbul’dan kovulmasından yana. Trakya’nın ise Yunanistan’a verilmesini diliyor. Bununla birlikte, barış görüşmelerinde İtilâf güçlerinin en gizli çıkarlarını hassas biçimde etkileyecek değişiklikler istiyor. Wilson’un Muhtırası bugün San Remo’dan nota yoluyla cevaplandırıldı. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’na sert bir dille ve net olarak bu konuda tâviz verilemeyeceği bildirildi. Bu gelişmelerden sonra

PESTI HIRLAP - 21 Nisan 1920

San Remo Barış Konferansı

22 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Amerika ve İtilâf Devletleri arasında büyük uzlaşmazlıklar doğacağı açıkça görünüyor. Bunun nedenlerinden biri de, Adriyatik sorununda İtalya’nın galibiyetinin kesin olması.

Bugünkü telgraflarımız şunlar:

YÜCE DIVAN TÜRK ITIRAZLARININ TAMAMINI GERI ÇEVIRDI

San Remo, 19 Nisan 1920. Lloyd George, Nitti ve Millerand’nın Pazar günü gerçekleşen ön görüşmeleri üç saat sürdü. Lloyd George ve Millerand arasında ciddî görüş ayrılıkları olduğu haberi geldi. Yüce Divan’ın ilk görüşmesi bugün saat 11-13 arası gerçekleşti. İngiliz, Fransız ve İtalyan Başbakanları Türk itirazlarını kabul etmediler. Aynı zamanda askerî düzenlemeler hakkında da görüştüler. Toplantı bugün de devam edecek. Aynı bağlamda İtilâf Devletlerinin orada bulunan askerî yetkilileri ile de bugün öğleye doğru bir görüşme yapılacak. Buna göre Divan, Türklerin anlaşmayı imzalamayacağından ötürü, Mayıs ayının ortalarında askerî müdahaleyi başlatmayı tasarlıyor. Türkiye’nin paylaşılması bugün kesin olarak kararlaştırıldı. Bu karar, Başkan Wilson açısından olumsuz bir karar. Habere göre Türkiye, nüfusunun yarısından çoğunu kaybedecek, yani dokuz milyon Osmanlı ve iki milyon Hristiyan azınlık kalacak. İstanbul ve Boğazlar, İngiltere, Fransa ve İtalya’nın denetiminde olacak. Şimdiye kadar Osmanlı topraklarına dâhil olan Araplar, Ermeniler ve Yunanlılar ayrılacak.

Müttefikler, parçalanan Türkiye’yi en ağır şekilde denetim altında tutacaklar.

Mâli işler, ticaret ve gümrük sorunları İtilâf Devletlerinin kontrolünde olacak. Suriye, Filistin ve Ermenistan’a özerklik verilecek. Kürtler için ise ayrı bir yapı planlıyorlar. İzmir yöresinin bir bölümü Yunanlılara verilecek. Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi Johnson Underwood cumartesi öğleden sonra San Remo’ya ulaştı. Bu yüzden Milletler Cemiyeti’nin de görüşmelerde yer alacağı veya en azından Büyükelçi’nin tartışmaları izleyeceği sanıldı. Ancak Johnson Underwood bütün bu iddialara Pazar gecesi hiç kimseyle görüşmeyerek veya toplantıya katılanlar içinde kimseyi aramayarak yanıt vermiş oldu. Yola çıkmadan önce Roma’ya geri dönüşü öncesinde San Remo’yu yalnızca ziyaret ettiğini, Torino meselesi yüzünden Torino ve Modeno üzerinden yolculuk edemediğini açıkladı.

Türk heyetine 10 Mayıs’ta Paris’te anlaşma şartları sunulacak.

WILSON’A KARARLI NOTA

San Remo, 20 Nisan 1920. Türk sorunu üzerine Başkan Wilson’un muhtırasına verilecek yanıtın içeriği bugün akşama doğru kararlaştırıldı. İki bölümden oluşan cevap metni oldukça keskin bir dille kaleme alınmış. Metinde, Amerika’nın işbirliğine büyük değer verildiği, bununla birlikte Amerika destek vermese de, Türk sorununu müzakerelerle çözmek zorunda oldukları ve konuda taviz veremeyecekleri ifade ediliyor. Yanıt Washington’a bugün ulaşacak.

23Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

San Remo’dan gelen haberlere göre, Yüce Divan’ın Çarşamba günü yapılan toplantısının konusunu da Türk barış anlaşması hazırlıkları oluşturdu. Yeni Türkiye’nin sınırları belirlendi, ancak, Türkiye’den ayrılacak olan bölgelerin dağılımı konusunda henüz bir karara varılmadı. Toplantıda barış antlaşmasının ekonomik ve askerî boyutları da görüşüldü.

Türkiye’de İtilâf Devletlerine ait 24 birlik bulunacak ve buna ek olarak 100.000 kişilik bir Yunan ordusu da Türk topraklarında kalacak. Boğazlar meselesinde ortaya çıkacak her türlü sorunu İngilizler üstlenirken Gelibolu yarımadası Fransız askerlerinin denetiminde kalacak. Akdeniz ile Karadeniz arasında gemilerin serbest dolaşımının teminat altına alınması amaçlanıyor. Haberlere göre, Türk topraklarının paylaşılması konusunda,

Yunanistan’a büyük bir ayrıcalık tanınmakta; Yunanistan, İstanbul hariç Türklerin Avrupa’daki topraklarının büyük kısmını alacak. Edirne de Yunanlılara verilecek. Bulgaristan ise Ege denizine ulaşmak için bir koridora kavuşmuş oluyor. Yüce Divan 1 Mayıs’ta Paris’te başlayacak konferansta barış şartlarını karara bağlayacak ve bildirgeyi 19 Mayıs’ta Türklere sunacak.

NÉPSZAVA - 23 Nisan 1920

Türkiye’nin Yeni Sınırları Belirlendi

24 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Paris, 23 Nisan. (M.T.I.’nın yıldırım telgrafı)

Petit Parisien’in San Remo’ya gönderdiği muhabirin telgrafına göre San Remo toplantısında, Londra’da Türkiye’ye söz verilen İzmir ve Doğu Trakya’daki topraklarını geri alma güvencesi verildi. Dedeağaç’ı ticarî kapı olarak Bulgaristan alıyor. Oniki Ada ile Kuzey Efes konusunda ise Yunanistan ve İtalya arasında ayrı müzakereler sözkonusu.

Berlin, 23 Nisan. Vossische Zeitung San Remo:

Konferansın dünkü oturumunda Türkiye’nin Avrupa sınırları tespit edildi. Doğu ve Batı Trakya’yı da Yunanistan’a verdiler. Yunanistan Edirne’yi de alacak, böylece toprakları Karadeniz’e kadar genişleyecek. Bulgaristan, Meriç deltasında ekonomik haklar elde edecek.

Paris, 23 Nisan. (M.T.I.’nın yıldırım telgrafı)

Petit Journal’in San Remo’ya gönderdiği muhabiri telgrafına göre, Yüce Konsey Türkiye üzerinde manda yetkisini kime vereceği konusundaki görüşmelerini şimdilik erteledi. Askerî yetkililere göre, şu anda Doğu’da 200.000 asker var. Eğer koşullar buraya askerî takviye gerektirirse bu isteğin Yüce Konsey’e sunulması gerekecek. Muhabirin bildirdiğine göre, Türkiye

şimdilik iki yıllığına Kürdistan’ı elinde tutacak ve Kürdistan’ın kaderi konusunda son karar iki yıl sonra verilecek.

MUSTAFA KEMAL’IN ORDUDAN IHRACI

Paris, 23 Nisan. (M.T.I.’nın yıldırım telgrafı) San Remo.

Askerî kaynakların bildirdiğine göre, Türkiye’den ayrılacak bölgelerin işgalinin sürdürülmesi ve genişletilmesi için 19 askerî tümen gerekiyor. Bu tümenler şu uluslardan oluşacak; 5 Fransız, 4 İngiliz, 1 İtalyan ve 9 Yunan. Rapora göre, eğer Anadolu’ya sevkiyat sözkonusu olacaksa, sekiz tümen daha gerekli. Konsey’in fikrine göre, Mustafa Kemal’e silah bıraktırmak, İstanbul’un işgal edilmesi ve Türkiye’nin stratejik sınırlarının ele geçirilmesiyle birlikte, ancak aşamalı olarak mümkün olacaktır.

NÉPSZAVA - 24 Nisan 1920

Türk Sorunu

25Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Viyana, 12 Mayıs. Neue Freie Presse Paris’ten bildiriyor: Dün akşam üzeri saat 16.00’da barış anlaşması taslağı Türk heyetine sunuldu. …Sultan iki istisna dışında Anadolu’yu alacak. İzmir ve çevresi Yunanlılara bırakılacak, ancak, bu bölgenin yerlileri söz sahibi olacak. Beş sene sonra ise bölgede bir halk oylaması gerçekleştirilecek. Batum ise Ermenistan’a veriliyor. Ermeni sınırı henüz ayrıntılı biçimde çizilmiş değil. Türkiye, Ermeni bölgelerinin büyük kısmını kaybedecek.

TÜRK-INGILIZ GIZLI ANLAŞMASIRoma, 12 Mayıs, “Temps” bir Londra telgrafı. Sultanın açıklaması şöyle:

“İngilizler bana kendilerine güvenmem gerektiğini söylediler. Eğer onlara Boğaz geçitlerinin yanısıra İstanbul’a da rahatça girip çıkmaları için olanak tanırsak, diğer yabancı devletleri, gerekirse Fransızları da Türkiye topraklarından uzaklaştıracaklar.”

İngiltere, İngiliz-Türk gizli anlaşmasının Türkiye’nin bağımsızlığına ve doğal sınırlar içindeki entegrasyona ilişkin ayrıntıları, kendisine saklıyor. İstanbul başkent olarak kalacak ama boğazlara giriş çıkışlar İngiliz donanmasının denetiminde olacak. Türkiye kendi egemenlik hakları için İngiltere’ye yetki veriyor. Türkiye bundan böyle yarı sömürge oluyor. İsyanlar patlak verirse, İngiltere destek kuvvet gönderecek. İngilizlerin boşuna yalanladıkları bu gizli anlaşmadan Idea Natione de Paris vasıtasıyla haberdar olundu.

PESTI HIRLAP - 13 Mayıs 1920

Barış Antlaşması Türklere Sunuldu

26 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

ÇATALCA TÜRKIYE’NIN YENI AVRUPA SINIRI

Viyana, 12 Mayıs. Neue Freie Presse Paris’ten bildiriyor:

Türk Barış Heyeti’ne barış anlaşması şartları dün öğleden sonra sunuldu. Millerand kısa bir konuşma yaptı. Türkiye’ye görüşlerini yazılı olarak bildirmesi için bir ay süre tanınacak. Paris’in Journal’inde barış anlaşmasının şartları yayınlanıyor. Buna göre, Türk toprakları Avrupa’da ancak İstanbul yarımadasının en dış noktasına kadar uzanabilecek. Sınırı Çatalca hattı oluşturacak. Kuzeyde Küçük Kaynarca ve Terkoz gölü de sınırlara dahil olacak. Bu göl İstanbul’un su ihtiyacının karşılanması için gerekli.

Asya’da Türk ve Arap toprakları arasında sınırı yeni demarkasyon hattı belirliyor. Sultan iki bölgenin ihraç edilmesiyle Küçük Asya’yı aldı. İzmir Yunanistan’a gidiyor, ancak şimdilik Türk topraklarında kalacak ve burada beş yıl sonra referandum

yapılacak. Batum’u Ermenistan alacak ama Ermenistan sınırı henüz tam olarak belirlenmedi. Bu durumda, Ermenistan’ın büyük bölümü Türkiye’nin elinden çıkıyor.

NÉPSZAVA - 13 Mayıs 1920

Türk Barış Anlaşması Açıklandı

27Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Sofya’dan telgrafla bildirildi. Trakya sakinleri Trakya’nın Yunanistan’a verilmesini öngören anlaşmanın protesto edildiği büyük bir toplantı gerçekleştirdiler. Milliyetçi kumandan Cafer Tayyar Paşa’nın konuşmasından sonra, kalabalık Trakya’yı işgal etmek isteyen Yunan askerlerini silâhlarla karşılayacağına, Yunan egemenliğine karşı direneceklerine ant içti. Hareket giderek daha büyük boyutlara ulaştı. Köylerde büyük bir gerilim hüküm sürüyor. Özellikle savaştan önce Doğu Trakya’dan kovulan ve ateşkesten bu yana ülkelerine dönebilmek için boşuna fırsat kollayan Bulgarların yaşadığı bölgelerde.

NÉPSZAVA - 14 Mayıs 1920

Trakya’daki Türk Nüfusu Yunan İşgaline Karşı Direnecek

28 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

MÜSLÜMANLARA ISTANBUL’DA CIHAT ÇAĞRISI YAPILDI

ARAPLAR FRANSIZLARI YENDILER

YUNANISTAN IŞGAL ETTIĞI BÖLGELERDE KARIŞIKLIKLARDAN KORKUYOR

ERMENISTAN YARDIM BEKLIYOR.

Kopenhag, Neue Freie Presse: Müslümanlar, İstanbul’da, İslam’ın kurtuluşu adına tüm Müslümanları savaşa çağıran bir bildiri yayınladılar. Bildiri, barış anlaşmasının İslamiyet’e karşı yapılmış bir müdahale olduğunu vurguluyor.

Londra’da Reichspost’un yayınladığına göre silâhlı çeteler, Galilea’yı işgal ettiler. Fransız işgal bölgesi Müslümanların eline geçti. Fransızlar ağır kayıplar verdiler. Halk tehlikeyle çalkalanan İngiliz nüfuz alanına doğru göç ediyor. Araplar Mezopotamya’da yayılmalarını sürdürüyorlar, Bağdat’ı ve Şam’ı kuşattılar. İtilâf Devletlerinin Bağdat’ta konuşlandırılmış askerî güçleri, Bağdat-Şam hattına saldırılar düzenleyip katliamlar gerçekleştirdi. Araplar Kudüs’ü de tehdit ediyor. Filistin’de çok sayıda Yahudi köyü yağmalandı. Zeytindağı’ndakiler de.

Türk Hükümeti anlaşma gereğince İzmit cephesinde, Kemalistlere karşı

her türlü askerî eylemine ara verdi. Londra’dan aldığımız bilgilere göre, bölgedeki siyasî çevrelerin görüşü şu: Suriye’de, Mezopotamya’da herhangi bir karışıklıktan korkmak gerekmiyor. Ancak, Yunanistan’a verilmesi kararlaştırılan topraklarda İngiltere’nin ve Fransa’nın Yunanlıları desteklemesi gerekmekte… İtilâf Devletlerinin yerleşmiş olan orduları geri çekilmeyecek ve anlaşma ne olursa olsun gerçekleştirilecek.

Ermenistan, Oltu’da toplanan Türk milliyetçilerine karşı savunma yapabilmek için, İtilâf Devletlerinden ve Amerika’dan âcil yardım istedi. Ermeniler, Sovyetlerle de görüşmelere başladılar. Amaç, diplomatik bağlantılarla Ermenistan’ın bağımsızlığının tanınması için destek sağlamak.

NÉPSZAVA - 21 Mayıs 1920

İslam Savaşı

29Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Milano Epoca İstanbul’dan bildiriyor. İngiliz ve Fransızlar, görüşmeler yapmak için dolaylı olarak girişimlerde bulundular. Bu, Doğu’da şartların ağır olduğunu gösteriyor. İngilizler kadar Fransızlar da çaresiz. Milliyetçilerin aldığı karara göre, Trakya’da Yunanlılara karşı silâhlı direniş gerçekleştirilecek. Bolşeviklerle gizli ittifak ihtimali de büyük bir tehlike arz ediyor, çünkü böyle bir duruma ancak büyük bir orduyla karşı konulabilir. İngiltere’nin böyle bir gücü yok çünkü İrlanda, Hindistan ve Mısır’da düzeni sağlamakla meşgul; başka bir deyişle, eski ve yeni sömürgelerine sahip çıkmakla. Fransa ise, Türkleri anlaşma şartlarını yerine getirmeye zorlamak konusunda eskisi kadar güçlü değil. Fransa için Roma’nın korunması ve Suriye’deki üslerin savunulması kendi başına yeterince zahmetli bir görev. Venizelos tarafından önerilen 100 000 askere de kesin gözüyle bakmak zor. Böylece geriye, milliyetçi Türklerin

yenilgileri yerine galibiyetlerini kabul etmekten başka bir şey kalmıyor.İstanbul’dan bildirildiğine göre, şehirde her Müslümanı İtilâf Devletlerine karşı kutsal savaşa çağıran afişler asılmakta.

NÉPSZAVA - 27 Mayıs 1920

Fransızlar ve İngilizler Kemal Paşa ile Görüşecekler

30 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Zürich Press Information. İstanbul’dan alınan bilgiye göre Hindistan, Mısır, İran’dan gelen heyetler, Sultanın huzuruna çıkarak 300.000.000 Müslümanın selamını ve iyi dileklerini ileterek, İslam’ın kutsal amacı uğruna savaşmaya ve bu uğurda şehit düşmeye hazır oldukları konusunda yemin tazelediler. İslam halkları, Türklere yapılan haksızlığın intikamını almak için bir işaret bekliyorlar. Sultan, ziyaretçilere, iyi mütalâa edilmiş, aceleye getirilmeyen bir sefer hazırlığı önerisinde bulundu.

Paris’ten telgrafla bildirilmiştir:

Türkiye’nin barış şartlarına ilişkin yanıtını, Veziriazam Paris’e kısa süre içinde bizzat götürecek. Habere göre, öngörülen cevapta aşağıdaki itirazlar yer alıyor: Türkiye, Filistin ve Ermenistan’ın özerkliğine rıza gösterecek, ancak, tam bağımsızlıklarını resmen tanımaya yanaşmıyor. Türkiye, Trakya’yı Yunanistan’a bırakmak niyetinde değil, ancak, bölgenin siyasî ve idarî özerkliğini tasvip etmekte. Eğer bu sağlanamazsa, Türkiye’nin talebi, Milletler Cemiyeti’ne bölge için bir vali

ataması konusunda talimat verilmesi yönünde. İzmir konusunda ise Türkiye’nin arzusu, vilâyetin nereye ait olacağı ve anayasası konularının Milletler Cemiyeti tarafından belirlenmesi.

NÉPSZAVA - 5 Haziran 1920

Müslümanlar Türkiye’ye

31Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

CEMAL PAŞA’NIN TÜRK BARIŞI HAKKINDAKI GÖRÜŞLERI

FRANSIZLAR SILÂHLANIYOR

Paris, 4 Temmuz, Exelsior.

Cemal Paşa ve Reşit Bey’in, Türkiye ile yapılan barışın, “adaletsiz ve Almanlarınkinden çok daha ağır” olduğunu iddia ettikleri röportajlarını yayınladı: Türkiye dış baskılar sonucunda savaşa girmiştir. Ülkenin milletler ilkesine aykırı olarak parçalanması (ampüte edilmesi), dünya barışını tehdit etmektedir. Yunanistan, Anadolu’yu işgal etmek için milliyetçi direnişi bahane etmiştir.

İstanbul, 3 Temmuz

Yunan orduları Marmara Denizi ve İzmir arasındaki yerleşim bölgelerini işgal ettiler. Toplam 1200 kişiyi esir aldılar. 84 top yağma edildi. Türk birlikleri geri çekiliyor. İşgal altındaki topraklarda Türk bürokratlar resmî işleri Yunan askerinin gözetiminde yürütmekteler.

NÉPSZAVA - 6 Temmuz 1920

Türklerin İtilâf Devletleriyle Savaşı

32 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Türk heyetine İtilâf Devletleri tarafından barış anlaşması itirazlarına ilişkin bir cevap gönderildi. Cevap metni şu ifadelerle sona eriyor:

“Türk Hükümeti anlaşmayı imzalamak konusunda isteksizse, görüşlerini Anadolu üzerinde hâkim kılamayacaksa veya anlaşma şartlarının uygulanmasını garanti edemiyorsa, İtilâf Devletleri anlaşmanın şartlarını tek taraflı yürürlüğe koyarak, Türkleri Avrupa’dan tamamıyla kovmak noktasına gelebilirler”. İtilâf Devletleri bu muhtıra ile Osmanlı heyetine, Türkiye’nin anlaşmayı kabul ettiğini ve imzalayacağını ilân etmesi için on günlük süre tanımaktadır. Süre bu ayın 27’sinde, gece yarısı sona erecektir.

İtilâf Devletleri, anlaşmanın talep edildiği şekliyle imzalanmaması durumunda kendilerince en uygun buldukları şekilde hareket edecekler. Açıklamanın takdiminde, Türkiye’nin kendi isteği ile ulusların özgürlüğüne karşı yapılan ittifakta yer aldığı ve dostça niyetlere sahip müttefik güçlere

ihanet ettiği bildiriliyor. Türkiye bir yandan Rusya, diğer yandan da Romanya ve Batı güçleri arasındaki irtibata engel oldu. Bu suretle savaş en az iki yıl uzadı, bu yüzden milyonlarca insan yaşamını kaybetti ve İtilaf Devletleri bakımından milyarlar değerinde maddî kayba sebebiyet verilmiş oldu… …Deniz geçitlerinin serbest bırakılması konusundaki karar değişmeyecek, ancak, Türk ve Bulgarların birer temsilcisi boğaz denetleme komisyonunda yer alabilecek. Türklerin On altı bin ton ve daha büyük gemilerini İtilâf Devletlerine vermesini öngören madde ise anlaşma şartları arasından silindi.

PESTI HIRLAP - 20 Temmuz 1920

Barış Anlaşmasını İmzalamaları için Türklere Ültimatom Verildi

33Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Rivayete göre Türkiye de barış metnini imzalayacak ve böylece formalite icabı da olsa, İtilâf Devletleri ile barış durumunda olacak. Sadece formalite gereği çünkü diğer taraftan amansız savaş haberleri gelmeye devam ediyor. Gerçi bunlar resmî olmayan Türkiye’nin hesabına yazılsa da resmî olması beklenen barışı boş hayal konumuna düşürüyor. Resmî Türkiye parçalandı ve başlarda tıpkı mağlubiyetin diğer paydaşları gibi, galiplerin bu zorba barışını kabul etmek istemedi, halkının aleyhine sorumluluk almak istemedi, daha doğrusu imkânsız ve uygulanamaz şartların ağır sorumluluğunu almaya cesaret edemedi. Ancak sert uyarılara mâruz kaldı ve bir zamanların dünyayı yerinden oynatan, görkemli sultanlarının acınacak durumdaki halefi bu tehditlerin ağırlığı altında ezildi. Türk beyleri Areopag’ın önünde diz çöküp boyun eğerek, İmparatorluğun önemli ölçüde budanacağını, neredeyse tamamının paylaşılacağını, ancak arta kalan çorak toprakların yönetimini üstleneceklerini bildikleri halde, bu kabul edilemez duruma rıza göstermiş oldular.

“Dünyanın efendileri”nin neredeyse iki yıl kadar üzerinde çalıştığı büyük barış projesi sayesinde “merkezî güçler bloku” bir çatı altında toplandı:

Almanya, Avusturya, Macaristan, Türkiye ve Bulgaristan imzaladıkları anlaşmaların zorluklarını geride bırakmaya çalışıyor. Acı meyvenin tadına baktılar ve artık zaferlerin bâki olmadığını idrak edip, kötü siyasetin kötü sonuçlar getireceği konusunda derslerini aldılar. Yine de barış gerçekleşecek mi bilinmez çünkü İtilâf güçleri ve işbirlikçilerin yüce konseyi savaşın temel gerekçelerini ortadan kaldırmak şöyle dursun, tek yönlü, şiddete başvuran bu anlamsız nefretle, intikam sarhoşluğu ile halkların ve devletlerin arasına sonsuz bir nifak tohumu ekmiş oldular. Yenilgiye uğratılmış ve ezilmiş olan uluslar yeniden doğmak, var olabilmek için eskimiş ve yanlış olduğu kanıtlanmış politikalarından kurtularak bu büyük zararlarından bir ders çıkarmalılar. Sarsıntısız bir şekilde yirminci yüzyılın demokratik anlayışına uygun bir politika geliştirmeliler.

Geçmişte ve şimdi olduğu gibi, gelecekte de savaşlar, didişmeler, silâhlı girişimler olacak elbette, ancak bunlar hiç başarı ümidi vermiyor, hattâ felâket ihtimalini güçlendiriyor; bundan böyle çok kültürlü, mükemmel demokrasi için çaba harcanmalı. Tıpkı küçüklü büyüklü galip emperyalistlerinki gibi, “daha çok ve daha kusursuz”. Ciddî biçimde kendi içine dönerek ve her

NÉPSZAVA - 6 Ağustos 1920

Türkiye

34 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

şeyden önce ideal içsel birliği tesis ederek, yeniden diriliş yolunda ağır ağır ama sağlam adımlarla ilerleyerek.

Türkiye kendi toplumsal, ekonomik ve kültürel ilişkilerinin yanısıra bu nitelikleri benimsemek için elverişsiz bir ülke. Görünüşte bir anayasası var ancak buna rağmen, hâlâ feodal devrin ve otokrasinin yükünü taşıyor. Bu ise demokrasinin yerleşmesinin önünü kapatıyor. Yolsuzlukların neredeyse kurumsallaşmış olması, vazgeçilemeyen bahşiş sistemi sağlıklı kamu yönetimini imkânsız kılıyor. Dinî fanatizm yakıcı ırkçılık şeklinde ortaya çıkıyor, bu da ülkenin ekonomik gelişimini sekteye uğratıyor.

Türkiye’nin sonunu getiren talihsizlik İtalyan- Türk savaşı ile başladı. Türkiye bu savaşta Afrika’daki topraklarını kaybetti, kayıpları iki Balkan savaşı boyunca devam etti ve bunların sonucu olarak Avrupa’daki topraklarının büyük bir kısmı elinden alındı. Paris barışı ile bir zamanlar üç kıtada yayılmış, dehşetli İmparatorluk yok oldu. Bir de üzücü kefareti var; acı sonunu kendine, daha doğrusu hükümdarlarına borçlu, çünkü bunlar, bir ülkenin nasıl yönetilmemesi gerektiği konusunda daima eşsiz bir örnek oldular.

35Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Chicago Tribune İstanbul’dan bildiriyor. Mustafa Kemal Paşa’nın kuvvetleri, Yunanlılara karşı Alasker ve Bursa yörelerinde direnişlerini sürdürmekteler. Kemal Paşa, ateşkes şartlarının tartışılması için yandaşlarından oluşturduğu bir heyeti İzmir’e gönderdi. Kemal Paşa’nın belirsizlik arz eden vaziyetinin diğer bir işareti de Milliyetçi lider, Enver Paşa’nın yardım için kendisine göndermek istediği 50.000 kişilik orduyu kabul etmemesi oldu.

İstanbul hükümeti, Kemal Paşa aleyhinde bir manifesto yayınladı. Buna karşılık Kemal Paşa ise, işgal ve sıkıyönetim gerekçesiyle Millerand’a itiraz başvurusunda bulundu. İtirazda,

İstanbul’un işgalinin halifelik haklarına ve İslamiyet’in kutsal değerlerine hakaret anlamı taşıdığı vurgulandı.

Eski İçişleri Bakanı Reşit Bey, Paris Büyükelçiliğine atandı. İngilizler İzmit’i boşalttı ve Yunanistan’dan bu bölgeye farklı birliklerin sevk edilmesini talep etti.

NÉPSZAVA - 7 Ağustos 1920

Türk Milliyetçilerinin Savaşı

36 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

1921

37Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

KEMAL PAŞA’NIN TEMSILCILERI ROMA’DA KALMAYI SÜRDÜRÜYOR.

LONDRA GÖRÜŞMELERINE DAVET EDILMEYI BEKLIYORLAR.

Roma, 18 Şubat, Az Est muhabiri bildiriyor. Mustafa Kemal Paşa’nın delegasyonu beklenmedik bir biçimde rotasını değiştirerek, Londra’ya gitmek yerine Roma’da kalmaya karar verdi. Ankara delegasyonu Londra Konferansı’na davet edilmeden konferansa katılamayacaklarını resmî olarak ilân etti. Bu şartlar altında Ankara Heyeti, Londra tarafından resmen davet edilinceye kadar Roma’da kalmayı uygun buluyor. Kemal Paşa heyeti dün, bu akşam Londra’ya hareket etmeye hazırlanan Dışişleri Bakanı Kont Sforza ile görüştü. İtalyan diplomatik çevreleri, Ankara heyetinin biçimsiz bir duruma düştüğünü düşünüyor. Roma yerel gazetelerinden birinin muhabirinin, Ankara’nın Dışişleri Bakanına Mustafa Kemal Paşa’nın da bizzat Londra’ya hareket edeceği haberinin doğru olup

olmadığı sorusunu yöneltmesi üzerine, Türk Bakan şu yanıtı verdi: “Mustafa Kemal’in Napolyon’u Elbe adasına gönderenlere güvenebileceğini aklınız alıyor mu?”

Az EST - 20 Şubat 1921

Doğu’da ve Orta Avrupa’da Barışın Hayata Geçmesi Bütün Dünyanın Lehine Olacak

38 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Bir muhabirimizin görüşme fırsatını yakaladığı Türk diplomat, Türk barışı meselesinde gelinen dönüm noktası konusunda şunları söyledi:

• Türkiye’yi parçalayan Sevr Antlaşması konusunda İtilâf güçleri yeniden müzakerelere başladı ve alınan habere göre anlaşmayı esaslı olarak değiştirmeye istekliler. Bilindiği gibi, Sevr anlaşmasını, İtilâf Devletlerinin doğrudan baskısı ve etkisi altında kalan İstanbul hükümeti ve Sultan imzalamıştı. Ancak, Türk milliyetçi hareketinin önderi Mustafa Kemal, 1920’nin başlarında Anadolu’ya hareket ederek milliyetçi direnişi ateşlemiş, Sultan ve hükümetinin anlaşmayı imzalamış olmalarını hükümsüz addederek, halkın bunu asla kabul etmediğini net biçimde ifade etmişti. Bu yolla Anadolu’daki Türk nüfusundan milliyetçi bir direniş ordusu oluşturdu. Bunlar, başlangıçta düzensiz hareket eden ordular olarak gerilla savaşı yürüttüler. Mevcut sayılarını güçlükle koruyabiliyorlardı. Kemal Paşa âcilen onları nizama soktu

ve nihayetinde İtilâf Devletlerini de Ankara hükümetiyle masaya oturmaya mecbur etti.

• İngiltere Mezopotamya ve Bağdat’ı işgal altında tutuyor. Burada yaşayan Araplar sürekli ayaklanmalarla işgalci güçleri huzursuz ediyorlar. Bölgede konuşlanan askerî kuvvetler kontrolü ele geçirmekte ve ayaklanmalara karşı koymakta zorlanıyorlar.

• Fransızlar Adana’yı işgal etmiş olsalar bile, aslında Türklerle çarpışma niyetinde olmadıkları âşikârdı. Paris basını da kanlarının İngiliz çıkarları uğruna döküleceğini ifade ediyordu zirâ Fransızların Asya’da farklı ticarî çıkarları sözkonusuydu. İtalya ise, Türk direnişçilere büyük bir sempati duymaktaydı.

• İngiltere böylece, Kemal Paşa üzerine Yunanistan’ı sürdü. Yunanlılara Türk milliyetçi hareketini bastırdıkları takdirde, Trakya ve İzmir’i vereceğini vaad etti. Bu, Venizelos’un Sezarcı özlemleriyle de bütünüyle

Az EST - 26 Şubat 1921

Türkiye Barış Koşullarının Yeniden Ele Alınmasını Nasıl Sağladı?

39Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

örtüşüyordu. Yunanlılar yüz bin kişi ile kendilerine vaad edilen İzmir’i ve Trakya’yı işgal ettiler. Kemal Paşa ilk yenilgilerin ardından hızla ayağa kalktı, bu sırada Yunanistan’da Venizelos hükümeti de düştü ve bu gelişme Yunan ordusu üzerinde olumsuz etkilere yol açtı. Tüm bu gelişmeler ışığında, Türkler Yunanlılara karşı İnönü çevresinde zafer elde etmiş oldular.

• Bunu takiben, söz konusu zafer İzmir yöresini de tehdit etti. Ermenistan’ın eski Türk sınırları içinde kalan toprakları, yeniden Türk topraklarına katıldı. Bu zor olmadı, çünkü nüfusun yüzde sekseni Türk’tü.

• Bununla birlikte, direnişçilerin Rus Kızıl Ordusu Birliklerine katılma tehlikesi de İtilaf Devletleri için tehdit oluşturmaya başlayarak Doğu sorununu alevlendirdi. Böylece Sevr Andlaşması’nın yeniden kaleme alınması kaçınılmaz hale geldi.

• Galip direnişçiler, anlaşmayı imzaladığı için vatan haini ilân ettikleri İstanbul hükümetine meydan okumuşlardı, ancak, Türk heyetler Londra’da birlikte hareket etmeyi ve ortak noktalar belirlemeyi başarabildiler. Anlaşmanın imzalanmasından sonra Sultanın tahttan feragat etmesine ve veliahdın tahta geçmesine kesin gözüyle bakılıyor.

40 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

ANKARA MECLISI IZMIR VE TRAKYA SORUNUNUN YENIDEN ELE ALINMASINI TALEP ETTI

9 Nisan tarihli ve Paris-Petit Journal kaynaklı İstanbul telgrafında şöyle diyor: Yunanlılar İzmit yarımadasını boşalttılar. Kemalist ordu ilerlemesini sürdürüyor. Hedef İzmir.

Ankara’dan gelen haberlere göre, Meclis askerî harcamalar için 8 milyon Türk lirası aktaracak. Meclis’in Bekir Sami Bey’in Fransa ve İtalya ile imzaladığı anlaşmalara koşulsuz destek vereceği sanılıyor. Buna karşın, İzmir ve Trakya konusundaki Londra kararlarını geri çevirecek. Ankara Hükümeti’nin Türk – Rus anlaşmasını da kabul ettiği konuşuluyor. Milliyetçi askerî birliklerin kuşatma harekâtı sonucunda Yunanlıların Afyonkarahisar’ı boşalttıkları haberi ise doğrulandı.

Az EST - 10 Nisan 1921

Kemalist Ordu İzmir’e Doğru Hızla İlerliyor

41Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Geçen yüzyılın dış politikası Türkiye’yi Avrupa’nın “Hasta Adam”ı olarak tanımladı. Devletlerin bir kısmı, örneğin Almanya ve Avusturya- Macaristan, onu iyileştirmeye veya en azından ömrünü uzatmaya çabaladı.

Diğerleri ise, tek tedavi yöntemi olarak ampütasyon (parçalanma) önerdi. Balkan savaşının ardından yapılan Londra Barışı Türkiye’nin Avrupa’daki topraklarını tamamen paylaştırdı, sadece İstanbul’u ve başkentin korunmasını sağlayacak küçük bir bölgeyi Türkiye’nin egemenliğinde bıraktı.

Şimdi ise dünya savaşından zaferle çıkan devletler, ellerini ovuşturarak Türkiye’nin cenaze törenine hazırlık yapmaktalar. Ancak, Türk barışı hâlâ sağlanmış değil; kaldı ki Sultan da henüz kendisinin Avrupa’dan sürgün edilmesi kararını imzalamadı. Ayrıca, Anadolu’da büyük kıpırdanmalar olduğuna dair sürekli haberler geliyor.

Avrupa’nın tüm dikkati Türkiye’ye yönelmiş durumda. Türkiye, kaderini dünya savaşının belirleyeceğini, Rusya’nın İstanbul’u, İngiltere, Fransa ve İtalya’nın ise Sultanın imparatorluğunun değerli bölgelerini elde etmek istediklerini biliyordu. Sultan dünya savaşının kaderlerini belirleyeceğini bildiğinden, İslam dünyasını harekete geçirdi ve tarihte

eşi benzeri görülmemiş bir şekilde orduyu savaşa Peygamber’in kutsal bayrağı ile gönderdi. Ancak İslam dünyası savaşın önemini çabuk kavrayamamıştı. Buna şaşmamak gerek, zirâ tarih boyunca en kutsal gelenekleri pek çok kere suiistimal edilmiş ve din defalarca siyasî amaçlar için kullanılmıştı. İslam dünyası Sultanın sözlerine inanmadı. Türkiye savaşı kaybetti. Şimdi artık Türkiye’nin kaderi bütün Müslümanlar tarafından açıkça görülmektedir, yok olmak…

Kısa bir süre önce, Lloyd George parlamentoda Türkleri, yanlışları ve günâhları için adamakıllı cezalandırdıklarıyla iftihar etti. Türk imparatorluğunun yarısından fazlası elden çıkmış durumda, başkentleri İtilâf Devletlerinin bayrağı altında, Türk ordusu ve donanması dağıtılıyor ve Türklerin saygınlığı tamamen yok oluyor. İtilâf Devletlerinin kindar politikasının (bu ifade İngiliz parlamentosunda kullanılmıştır), Türk saygınlığının yok edilmesine yönelik çalışmalarında henüz bir başarı görmüyoruz, tersine bu politikanın zıt etkisi açıkça ortada. Türklerin öz güveni ve Müslümanların birlik bilinci yeniden canlandı. Sanki bir işaretle, Trakya’dan Arabistan’a uzanan bölgede İslam uyanışı patlak verdi. Hattâ Mısır ve Şam’da Müslüman ahalinin İngiliz ve Fransız yönetimine karşı ayaklanma

NÉPSZAVA - 21 Nisan 1920

“Hasta Adam”

42 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

haberleri geliyor. Kısa bir süre içinde, İstanbul hariç, tüm Türkiye’de İtilâf Devletleri karşıtı ayaklanma başladı.

Şimdiki milliyetçi ayaklanma 1913’teki Jön Türkler hareketini hatırlatıyor. O zamanlar Balkan savaşının yenilgileri ve büyük devletler tarafından terk edilmişliğin etkisi altında kalan Osmanlı Bakanlar Kurulu galipler tarafından hazırlanan insafsız barış şartlarını kabul etmekten yana karar almıştı. Bu haber üzerine, Enver Paşa’nın liderliğinde Jön Türkler hareketi başladı. İsyancılar sadrazamın sarayını basıp Savunma Bakanı’nı ve iki kişiyi öldürmüşler, sadrazamı istifaya zorlamışlar ve Mahmut Şevket Paşa’nın sadrazam olmasını şart koşmuşlardı. Barış görüşmeleri kesilmiş ve çatışmalar yeniden hararetlenmişti.

Bugünkü hareketin önderinin, Türk ordusunun Anadolu kolordusunun Başkomutanı Mustafa Kemal Paşa olduğu görülüyor. Başarılı bir biçimde gelişen ayaklanmanın önderleri Ankara’da bir kongre düzenlediler, kongrede Hindistan ve Mısır temsilcileri de hazır bulunacaklar.

Bu ayaklanma İtilâf Devletleri için beklenmedik bir olaydı ve böyle durumlarda genellikle yaptıkları gibi hemen silâhlı saldırı düzenlemeyi düşündüler. İtalyanlar bütün hava kuvvetlerini Şam’a doğru harekete geçirdiler. Fransızlar ise Arnavutluk’u boşalttılar ve orada bulunan birliklerini Suriye’ye sevk ettiler.

43Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Kemal Paşa ve ordusunun Yunanlılarla, İngilizlerle, Fransızlarla, neredeyse bütün Avrupa’yla yaptığı savaşlarda ortaya koyduğu cesur direniş, yalnızca Türk ulusunun ayaklanması olarak açıklanamaz. Bu millî diriliş tek Türklerde değil, bütün İslam halklarında elli yıldır yavaş yavaş oluşmaktaydı. Afrikalı Müslümanların fanatizmini İngiliz silâhlarına karşı örgütleyen Mehdi’nin gözüpek girişimi, Doğu’nun Avrupa kapitalizminin ilerleyişi karşısında gösterdiği silâhlı direnişin son patlamasıydı. Fas’tan sonra yalnızca Türk İmparatorluğu sözde bağımsızlığını koruyabilmişti. Dünya savaşı Çar’ın zaferiyle sonuçlansaydı, Rus hükümeti bugün Ankara’ya da girmiş olacaktı.

Savaş Batı’nın zaferiyle sonuçlandı ve Batı Avrupa güçleri, Sevr Andlaşması ile son Müslüman devletin de mezarını kazmak istediler. Ancak, ölü bu mezara girmeyi kabul etmedi. Yılmaz bir azimle yürütülen mücadelenin sonucu bugün, savaşın bitmesinden üç yıl sonra, İstanbul’un surları altında, Doğu ve Batı’nın birbirlerine bakışmaları olmuştur.

Öyle görünüyor ki, yarım asırlık uykudan sonra bütün İslam dünyası yeni bir hayata uyanıyor. Mısır’da iki yıldır özgürlük bayrağı dalgalanmakta ve İngiltere çok geçmeden, uygarlık nimetlerini Nil Vadisine taşıyan bu

katı askerî egemenliğini hafifletmek zorunda kalacak gibi görünüyor. İngiliz sömürge politikası, Türk İmparatorluğu’nun kalıntıları üzerine yeni bir Arap devletinin temellerini atıyor. Emir Faysal’ın tahta çıkarılması uzun yolun başlangıcını oluşturuyor. Hint Müslümanları her zaman İngilizlerin uysal sömürgeleri olmuşlardır. En iyi İngiliz sömürge albayları onların içinden çıkmıştır. Hintli Müslüman nüfus her zaman Hindistan’ın bağımsızlığı için savaşan ve giderek güçlenen hareketten kendini uzak tutmuştur. Fetihçi Müslüman zihniyetin fazlasıyla hor gördüğü Bengalliler, Brahman dinine mensup Hindular, bu hareketin ruhani liderleriydi. Afganistan da gücünü geri kazandı ve Asya’nın derinlerindeki bu küçük devlet, yeni bir hayat için harekete geçerek Batı Müslümanlarının dünyasıyla ilişki kurdu.

Bu halkın en derin katmanlarından doğan hareketin kaynağı, her ne kadar kulağa inanılmaz gelse de Rusya’dır. Doğu’yu karıştıranlar Bolşevikler olmamıştır. Boğazlardan Pamir’e dek uzanan bu geniş bölgede devrim tohumlarını atanlar onlar değil, eski Çarlık Rusyasının Müslümanlarıdır. Rusya’da nüfus oranı olarak, yaşayan Müslümanların sayısı çok değil, tahminî olarak yirmi milyondan az, ancak, İngiliz

NÉPSZAVA - 17 Temmuz 1921

Yeni İslam

44 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

ve Fransız sömürgelerinde yaşayan Müslümanların büyük çoğunluğu beyaz efendilerinden ayrı tutularak, yalıtılmış bir hayat sürmeye terk edildiler, Avrupa kapitalizminin yavaş yavaş öğüten gücünü hayatlarının her alanında hissettiler. Sermaye yavaşça ve dikkatli adımlarla Asya ve Afrika sömürgelerine yayıldı.

Rus Müslümanlar yüzyılı aşkın süredir, Volga bölgesindeki Tatarlar ise beşyüz yıldır bölgedeki geniş topraklarda Hristiyan Ruslarla birarada yaşıyorlar. Avrupa kapitalizmi onlara âniden ve her alanda ulaştı, ilerlemeler buna paralel olarak sürdü. Kapitalist düzen, bütün toplumsal yapılara ve zihniyete damgasını vurdu. Hiçbir yerde güney Rusya’nın büyük limanlarındaki gibi örgütlenmiş Müslüman işçi yaşamadı. Hiçbir yerde bu sayıda Müslüman, Avrupa kültürünü ve zihniyetini Rusya’da olduğu kadar benimsemedi. Kazan ve Odessa’daki iki büyük Rus üniversitesinde yüzlerce Müslüman öğrenci öğrenim gördü. Batı Rusya’da ise yaşama biçimleri ve görüntüleri Ruslardan ayırt edilemeyen binlerce kişi memur ve yönetici oldu. Rus Devrimi, Avrupalılaştırılmış Müslümanlarda henüz ortaya çıkmamış bu büyük gücü açığa çıkardı.

Bolşevizm yalnızca toplumsal ve ekonomik değil, ayı zamanda siyasî bir devrimdir. Devrim, Çarlık diplomasisinin yüz yıllık Batı politikasına karşıdır. Rus halkı yarım asırdan fazla bir süredir Doğu uluslarıyla ortak yaşıyor, her zaman

göçlerinde doğuya yöneliyor ve doğu komşularına karşı isteksizce silâha sarılıyor. Devrim, Çarlık yükünü doğulu halkın omuzlarından indirdi. Bolşevik politikanın bütün yaptığı, kendi savaşı uğruna halkın köklü dürtülerini kullanmak oldu. Anadolu’daki Türk direnişini planlayanlar, Ankara ve Moskova arasında köprü kuranlar, Rusya’da uzun süre baskı görüp ayaklanan bu aydın milliyetçi Müslümanlardı.

Bu unsurların etkileyici çekim gücü, Mustafa Kemal’in birliklerine, Ural’da milliyetçi ve Avrupa karşıtı bütün kuzey İslam dünyasını hızla aynı saflara toplayan ön Asya’daki Muhammed kabilesini ve Bolşevik propagandasını taşıdı. Savaştan önce imkânsız olarak tâbir edilen herşey bugün gerçek oldu. Sıkı ittifak Türkiye’yi, İran ve Afganistan’ı bir araya getirdi. Arapların ve Hint Müslümanlarının bu yeni üçlü ittifaka katılmaları, açık olmasa da, artık yalnızca an meselesi.

Avrupa politikasında, dış politikasını Rusya’nın yönlendirdiği bu yeni ittifak dönüm noktasını oluşturacak gibi görünüyor, ancak, etkisini henüz gizliden gizliye hissettirmekte. Ateşli Rus kaosundan birkaç yıl sonra kurulacak olan yeni Rusya, ilerlemesini Rus halkının Doğu sempatisini diplomaside kullanma yönünde sürdürecek olursa, Batı Avrupa güçlerinin Doğu politikalarında büyük değişimlere gitmeleri kaçınılmaz. İngiltere başat konumunu acaba

45Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Doğu’da da sürdürebilecek mi? İngiliz büyük sermayesi Mezopotamya’da ve Ön Asya’da harcadığına karşılık teşkil edecek bir servet elde etme olanağını bulabilecek mi? Bu konular oldukça şüpheli.

46 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

1922

47Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

DIŞIŞLERI BAKANLARI PARIS’TE TOPLANIYOR.

ANKARA HÜKÜMETINI YUSUF KEMAL TEMSIL EDECEK.

SEVR ANTLAŞMASININ ŞARTLARI DEĞIŞTIRILECEK.

BARIŞ ANTLAŞMALARININ DUVARINDAKI ILK ÇATLAK.

İtilâf Devletlerinin Dışişleri Bakanları, Fransa ve İngiltere arasında keskin görüş ayrılıkları yaratan Doğu sorunu hakkında son düzenlemeleri yapmak üzere Çarşamba günü Paris’te yeniden biraraya gelecekler. Paris’teki görüşmeler “Doğu Konferansı” olarak adlandırılıyor ve Anadolu’da, dahası Türk İmparatorluğu’nun tamamında sükûnetin sağlanması için Sevr Antlaşması’nın yürürlüğe konulmasını amaçlıyor. Doğu sorununun çözümlenmesi amacıyla İtilâf güçlerinin Londra’da düzenledikleri konferanstan da sonuç alınamadı çünkü Türkler ve Yunanlılar arasındaki iki uzlaşmaz görüş nedeniyle yollar tıkanmış görünüyor.

Yunanlılar bu zaman zarfında doğruca deniz kıyılarına yönelerek, İzmir ve çevresindeki gibi bir ilerleme başlatmak için büyük çapta hazırlıklar yaptılar; saygınlıklarının zarar görmemesi içir

Sevr’in şartlarından ayrılamazlardı. Hesaplarına göre, ön hazırlıkların tamamlanmasından sonra hazır hale gelen ordu ve askerî donanım, isteklerini düşmanlarına kolayca gerçekleştirmeleri için yetecekti. Bu, tamamen hayal ürünü sayılamazdı. Gerçekten de, Yunan ordusu Türk millî kuvvetleri karşısında sayı ve donanım bakımından üstündü. Yunanlılar modern savaş tekniği avantajlarını değerlendirerek düşman alaylarının benzer donanımlara sahip olamayacağını sandı.

Böyle olunca, Yunanlıların bugün kolayca gerçekleştirebileceklerini düşündükleri talepleri hakkında Londra’da Mustafa Kemal Paşa’nın heyeti ile görüşmeye istekli olmaları şaşırtıcı değil… Londra Konferansında, aslında Sultanın delegasyonu olup, sonradan her konuda Ankara Hükümeti ile hemfikir olan gölge İstanbul Hükümeti değil, Mustafa Kemal’in Hükümeti söz sahibi oldu. Zaten Ankara Hükümeti Türkiye’yi resmî olarak kendilerinin temsil etmesi konusunda herşeyi yapmıştı. Yunanlıların katı tutumu yüzünden Londra Konferans’ında Doğu sorunu tamamen çözümsüz kaldı. İtilâf güçleri bir kere daha barış antlaşmasının gerçekleştirilmesi için çaba sarf

PESTI HIRLAP - 22 Mart 1922

Doğu Konferansı Öncesinde

48 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

ettiler. 1921 Ağustos ayındaki Yunan saldırısının başlamasından önce Atina ve Ankara’da ortak adımlar attılar ama bunlar sonuçsuz kaldı. Ne Mustafa Kemal ne de Atina Hükümeti tâviz vermeye niyetli görünmüyor. Yunan Hükümeti, Türklere isteklerini dikte ettirebileceği umuduyla, taarruz bittikten sonra masaya oturmak istedi, ancak şans Türklerden yana döndü. Bugün yeniden deniz kıyısındalar. İzmir hâlâ ellerinde ama acaba ne zamana kadar? Bu zor koşullar altında Yunanistan, İtilâf Devletlerinin orada yaşayan Yunan nüfusunun haklarını korumayı garanti etmesi durumunda İzmir’i ve bölgede işgal edilen diğer yerleri boşaltmaya niyetleniyor. Yani durum geçen Ağustos’tan bu yana epeyce değişti. Mustafa Kemal şimdi galip ve iyi bir orduyla ne siyasî ne de parasal açıdan Ankara’ya karşı yeni bir saldırı düzenleyebilecek durumda olmayan Yunanistan’a meydan okuyor. Yunanlılar, eninde sonunda Anadolu’da oynadıkları oyunu kaybettiler ve bunu Mustafa Kemal çok iyi biliyor. Bu yüzden yalnızca Anadolu ile yetinmiyor. Trakya’nın da boşaltılmasını istiyor.

Genel siyasal durum Türk milliyetçileri bakımından sevinç verici. Buna karşın, Yunanlılar da diplomatik olarak güçlü destekçilerine güveniyorlar. Geçen yıl, İngiltere kesin olarak kendisini Yunanistan’ın hâmisi ilân etti ve İzmir’e askeri malzeme gönderdiği de sır olmaktan çıktı. Fransızlar ise İngiliz karşıtı atmosferi değerlendirerek, ekonomik çıkarları doğrultusunda

Ankara Hükümeti ile görüşmelere başladılar. Briand, Fransa’nın Anadolu üzerindeki ekonomik çıkarlarını o denli önemsiyor ki, bu uğurda Sevr’e göre Fransız egemenliğine bırakılan Adana’yı bile gözden çıkardı. Bu yüzden, İngiliz Hükümeti müttefiklerini bu konuda bilgilendirmeden eski düşman devletlerle antlaşma imzalamaya hakkı olmadığı gerekçesiyle, Fransız hükümetini protesto etti. Diğer taraftan Atina da İngiliz yardımını şartsız bir biçimde benimsedi. İngiltere’nin Hindistan’da içine düştüğü zor durumun Yunan çıkarları uğruna Türklerle karşı karşıya gelmesinin bir sonucu olduğu söylenebilir.

Hindistan nüfusunun büyük bölümünü Müslümanlar oluşturmaktadır. İngiltere’nin savaşın sona ermeye başlamasına rağmen sürdürdüğü halifelik karşıtı icraatlarını hoş karşılamamaktadırlar. Bunu Hindistan Müsteşarlığından yapılan açıklamalardan da biliyoruz. Açıklamalarda, İngiltere’nin Türkiye’ye yönelik politikasını âcilen değiştirmesi talep ediliyor ve Hindistan’daki Müslümanların sakinleşmesi için bunun tek çare olduğu ifade ediliyor. İngiltere Müsteşarı ise Hindistan’ın bu açıklamalarını “Hintli Patavatsızlığı” olarak nitelendirmekte. Patlak veren krizin nedeni de zaten bu oldu. Montagu görevinden uzaklaştırıldı ama yine de bu durum, İngiltere’nin Hindistan’da sükûnetin sağlanabilmesi için Türkiye ile ilgili politikalarını gözden geçirmesi gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmadı.

49Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Bu gelişmeler doğrultusunda, Doğu Konferansı Çarşamba günü Paris’te toplanıyor. Fransa, İngiltere ve İtalya, görüşmelere Dışişleri Bakanları ile katılırken, Ankara Hükümeti delege olarak Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey’i görevlendirdi. Doğu Konferansı’nın sonuç alınmadan sona ermeyeceği öngörülüyor, çünkü İtilâf Devletleri sorunun artık çözümlenmesini istiyor. Böylelikle Sevr Antlaşması da layığını buldu.

50 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

FRANSIZ BIRLIKLERININ ŞEHRE GIRIŞI

YUNAN YIĞINAĞI DEVAM EDIYOR

SINIR BOYUNCA YENI ÇATIŞMALAR

İstanbul, 2 Ağustos. İtilâf Devletlerinin araya girmesine rağmen İstanbul’da gerilim giderek tırmanıyor. Avrupa yakasında oturan İstanbullular Anadolu yakasına taşınmak istiyor. Bu yüzden İtilâf Devletlerinin polis kuvvetleri iki yaka arasındaki geçişleri yasakladılar. Ortada değişik amaçlı ve kasıtlı birtakım haberler dolaşıyor ve bu nedenle de asayişi sağlamak zorlaşıyor. Çatalca’dan gelen haberlere göre, Türk jandarması ile Yunan kolluk kuvvetleri arasındaki çatışmalar sürekli gündemde. On dört yaralı Türk’ü Çatalca’ya nakledildi. İtilâf kuvvetlerinin yasağına rağmen bu civarda oturanlar İstanbul’a göç ediyor. İstanbul’da bugün şehre giren Fransız birliklerini törenle karşıladılar.

İstanbul, 2 Ağustos Havas – İngiliz askerî üssünden bildirilmiştir.

Bu gece Kurfallı civarında bir olay meydana geldi. Birkaç Yunanlı süvari ihtiyatsızlıkla sınırı geçti ve Türk birlikleriyle yüz yüze geldi.

Trakya’da Yunan yığınağı devam ediyor. Yunan askerlerinin sınırı geçeceklerine inanılıyor. Tıpkı önceki sınır olaylarında olduğu gibi, askerî hazırlıklar hem karada hem denizde devam ediyor. İtilâf Devletleri sınır ihlâlini engellemek için ellerindeki bütün imkânları kullanıyorlar. İstanbul’da sükûnet hâkim.

Babıâli, İtilâf Devletlerine İzmir’in yerel idarecileriyle ilgili mesajlar gönderiyor.

PESTI HIRLAP - 3 Ağustos 1922

İstanbul’da Gerilim Giderek Tırmanıyor

51Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

INGILIZ HÜKÜMETI ATEŞKES GÖRÜŞMELERININ BAŞLAMASI IÇIN ACELE EDIYOR

Londra 5 Eylül

Az Est muhabiri Paris ve Berlin üzerinden telefonla bildiriyor

Milletler Cemiyeti’nin oturumu ve Almanya’nın tazminat sorunu Türk zaferlerinin gölgesinde kaldı. Bugünkü sabah gazeteleri Anadolu’daki savaş meydanlarında vuku bulan dönüm noktasının önemini vurguladılar. İngiliz basını, genel olarak İngiliz Hükümeti’nin Paris ve Roma’da ateşkesin hızlandırılması için attığı adımları yerinde buldu. Paris, 5 Eylül (Az Est muhabiri Berlin üzerinden telefonla bildiriyor)

İngiliz Hükümeti Paris ve Roma’da Türkler ve Yunanlılar arasında zaman kaybetmeden ateşkes sağlanmasının mümkün olup olmadığını araştıran girişimlerde bulundu ve ilk adımları attı. Savaşın başlangıcından beri Paris’te bulunan Venizelos söylentilere göre âcilen Atina’ya çağrılmış.

FRANSIZ BASINI TÜRK ZAFERININ ÖNEMINDEN BAHSEDIYOR

Paris, 5 Eylül (Az Est muhabiri Berlin üzerinden telefonla bildiriyor)

Basın, Türk zaferinin sadece Yunanistan açısından değil, fakat aynı zamanda Yunanistan’ı koruyan güçler için de aynı derecede önemli bir darbe olduğunu açıklıkla belirtiyor. Figaro, Batılı devletlerin kendi vatandaşlarının güvenliğini sağlamak için âcilen girişimlerde bulunmaları ve barış antlaşmasında özellikle bu konuya dikkat etmeleri gerektiğini yazıyor. Petit Parisien’e göre ise Fransa ve İngiltere’nin, Dünya savaşında Türkiye’nin kendilerine sırt çevirdiğini unutmaları en yerinde davranış olacaktır. Boğazların iki yakasındaki durumun savaştan önceki konumuna dönmesi için çaba sarf etmeleri gerekmektedir.

VENEDIK KONFERANSI’NI EYLÜL SONU IÇIN PLANLIYORLAR

Roma, 5 Eylül

Türk-Yunan ihtilâfını çözümlemek için görevlendirilen Venedik Konferansı’nın

AZ EST - 6 Eylül 1922

Türkler Trakya’nın Boşaltılmasını da Talep Ediyor

52 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

tarihi konusunda henüz bir fikir birliğine varılamamıştır. İngilizler görüşmeleri ertelemek için uğraşırken, Fransızlar toplantıların derhal başlamasını istiyorlar. Paris ve Londra arasında gidip gelen memorandumlara bakılırsa, bu toplantı Eylül sonunda yapılacak.

ANKARA HÜKÜMETI’NI FETHI BEY TEMSIL EDIYOR

Roma, 5 Eylül

Ankara Hükümeti’nin Roma’ya gelen Bakanı Fethi Bey verdiği demeçte, Türklerin sadece Anadolu’nun boşaltılmasıyla yetinmeyeceklerini, aynı zamanda Trakya’nın da boşaltılmasını talep ettiklerini belirtti. Fethi Bey, Türk-Yunan görüşmelerinde Ankara Hükümeti’ni resmî statüyle temsil edecek. Yunanistan’ın temsilcilerinden biri büyük bir ihtimalle, bugün konuyla ilgili talimatları alan Yunanistan’ın Roma Büyükelçisi olacak. Haberlere göre, Yunanlılar Anadolu’dan çekilmeye hazırlar ama Türklerin orada yaşayan Rumların kaderiyle ilgili olarak ciddî güvence verilmesi konusunda ısrarlılar.

YENI YUNAN BAŞKOMUTANI VE GENELKURMAY BAŞKANI

Londra, 5 Eylül

Atina’dan Reuter ajansına bildirdiklerine göre, Başkomutan Hadyanestis’in yerine General Trikopis geçti ve Dusnianis Genelkurmay Başkanlığı’na atandı. İzmir’den gelen haberlere göre, Türklerin karşı güçleri

püskürterek ilerlemeleri tüm savaş hattında devam ediyor. Yunan birlikleri düzensiz bir şekilde geri çekiliyorlar. Geri çekilirken, şehir ve köyleri ateşe veriyorlar. Hristiyan ahalinin binlercesi İzmir’e doğru yolda.

53Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

54 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

YENI YUNAN BAŞKOMUTANI ESIR ALINDI.

KONSTANTIN’IN NEREYE GITTIĞI BILINMIYOR

TÜRKLER BARIŞA HAZIR

İstanbul, 7 Eylül-Havas

Yeni Yunan Başkomutanı Trikopis’in Kemalistlere esir düştüğü haberi yayılıyor.

Ankara, 7 Eylül – Havas

General Trikopis ile birlikte diğer önemli üst rütbeli subayların da esir düştüğü doğrulandı. Yunanlıların kaybı 50.000 kişi, bunlardan 15.000’i ise esir.

Roma, 7 Eylül

Anadolu’dan gelen haberlere göre, Türkler tüm savaş cephelerinde zaferle ilerlemeye devam ediyorlar. 50.000 kişilik Yunan birlikleri geri çekiliyor ve Türk süvarilerinin hücumuna mâruz kalıyorlar. Türkler, geri çekilen Yunanlıları uçaklarla da kovalıyor.

Roma, 7 Eylül

Anadolu’dan gelen haberlere göre Türkler, Yunan birliklerinin geri çekilmesini sağlayan artçı birlikleri de dağıtarak birçok esir aldı. İki general

de Türklere esir düştü. Türklerin, bu büyük zaferlerine rağmen, uygun barış şartlarının yerine getirilmesi halinde Yunanlılar ile biran evvel barış imzalamaya hazır oldukları görüşü de yaygın.

Londra, 7 Eylül

Reuter’e İzmir’den gelen habere göre, İtilâf Devletlerinin savaş gemileri körfeze geldiğinden beri Fransız, İngiliz ve İtalyan askerî cephanelikleri, adıgeçen ülkelere ait deniz kuvvetleri tarafından korunuyor. Times’ın, güvenilir haber kaynaklarına dayanarak bildirdiğine göre; İzmir’in kısa sürede geri alınmasının kaçınılmaz olduğu söyleniyor. Kral Konstantin Atina’yı terk etti. Generallere şimdiye kadar herhangi bir ateşkes teklifi gelmedi. Müttefikler şimdi zaferle ilerleyen Türklere yaklaşırlarsa, reddedileceklerini, bunun da İtilâf Devletlerinin Doğu’da kendi saygınlıklarına gölge düşüreceğini düşünüyorlar. Bugün Londra’da konuyu görüşmek üzere Bakanlar Kurulu toplanacak. Lloyd George dün başkente geri dönmüştü, Curzon’un da bugün yurda dönmesi bekleniyor.

Daily Mail’in haberine göre, Yunanlılar askerî birliklerini Trakya’dan alelacele

NÉPSZAVA - 8 Eylül 1922

Türkler Yunanlıları Yenmeye Devam Ediyor

55Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Anadolu’ya gönderiyorlar ve taarruza geçen Türklere karşı son bir direniş denemesinde daha bulunmak istiyorlar. Müttefikler hararetli bir biçimde ateşkes konusundaki istişarelerini sürdürüyorlar, ancak, Yunanlılar Anadolu’dan çekilmedikçe Türklerin taarruzu durdurmaya niyeti olmadığına inanılıyor.

İstanbul, 7 Eylül- Havas

Fransız, İngiliz ve İtalyan yetkililer, Yunanistan’ın biran evvel ateşkes yapılması halinde Anadolu’yu boşaltmayı kabul edeceğini Ankara Hükümeti’ne bildirdi. Ankara Hükümeti’nin bu teklifi kabul etmesi halinde, taraflar ateşkes şartlarının görüşülmesi için tarafsız bölgede buluşacaklar.

56 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

57Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Elimiz kolumuz bağlandığında bizi sadece iki olay sevindirir: düşmanlarımızın ayağının tökezlemesi ve dostumuzun başına talih kuşunun konması. Bu ikincisi nadiren gerçekleşir. Türk kardeşlerimiz Yunanlıları bozguna uğrattı ve Anadolu’dan söküp atarak bizleri sevindirdi. Türk yiğitleri Doğu’da esaslı bir harita değişikliği yaparak Batılı iktidarlara derslerini veriyorlar. İtilâf Devletlerinin taraf tutarak destek verdikleri Yunanlılar öyle korkunç bir yenilgiye mâruz kaldılar ki, Doğu sorununun yeniden masaya yatırılması kaçınılmaz oldu. İtilâf politikası Doğu’da fiyaskoya uğramıştır. Basitçe ifade edersek, yarım milyon yiğidiyle Kemal Paşa haklarından gelmiştir. Yunan ordusu ve İtilâf Devletlerinin Doğu politikası çökmüştür. Ve O, sadece Sevr’i altüst etmekle kalmadı, tamamen yeni bir durum yarattı. Türklerin Asya’daki büyük zaferi Avrupa’nın da dengesini değiştirecektir.

Yunanistan’ın yenilgisi aslında İtilâf Devletlerinin yıkımıdır. Anadolu’da savaş meydanında düşen, büyük güçlerin saygınlığıdır. Uzun vadeli olarak çözdüklerini zannettikleri İstanbul ve Çanakkale meselesi yeniden ön plana çıkacaktır. Kemal Paşa’nın zaferi en başta İngiltere’nin prestijini sarsmıştır. Görünüşe göre,

uzun bir süre Batılı otoritelerin hiçbiri Doğu’da eline silâh alamayacaktır.

Galipler bütün barış antlaşmalarını dokunulmaz kutsal kitabe ilân ettiler. İşte bunlardan bir tanesini en zayıf gördükleri ulus yırtıp attı. Türkleri Avrupa topraklarından ebediyen sürmek istiyorlardı, İstanbul’da ise onlara sadece meşhur etnografik özellikleri yüzünden tahammül gösterilmişti. Ve işte bakın, bütün Avrupa’ya derslerini veriyorlar.

Biz Macarları Türklere sadece akrabalık sevgisi değil, başka binlerce ortak yönümüz bağlamaktadır. Onların zaferi Avrupa’nın ruh haline de yansıyacaktır ve belki zafer sarhoşluğundan uyandırıp akıllarını başlarına getirecektir. Yenilgiye uğratılışımız bizleri iki tür yola zorladı: biz Milletler Cemiyeti’nin kapısını çalarak hakkımızı arıyoruz. Türkler ise, kılıçlarına sarılıp amaçlarına ulaştılar.

Bizler belki coğrafî ve stratejik açıdan onlardan daha zor durumda olduğumuz mâzeretine sığınıyoruz. Biz düşmanlar tarafından sarılmıştık, Türklerin ise arkalarında savunucuları vardı: Doğu. Ve büyük bir güçleri vardı: Ulusal ve dinî birlik. Onlar, Sevr Antlaşması’nı kılıçlarıyla ikiye ayırdılar. Bizler ise, galiplerin vicdanlarında ve Milletler Cemiyeti’nde adalet arıyoruz.

PESTI HIRLAP - 10 Eylül 1922

Türk Zaferi

58 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Biz, Cenevre’de bir sabır faturası sunuyoruz ve buna adaletsizliklerin, acıların belgelerini de ekliyoruz. Son derece uzun ve oldukça dikenli bir yol seçtik. Sonucun ne olacağını göreceğiz!

Türk kardeşlerimiz, bizden daha şanslı bir durumdalar, savaştan sonra da kanlı fedakârlıklarla amaçlarına çok daha kısa bir sürede ulaştılar ve barış anlaşmasının değiştirilmesini sağladılar. Bakın, Batılılar barış andlaşmalarını sonuçlandıramadılar bile. Daha şimdiden bu kâğıtlarla barışın sağlanamayacağı ispat edildi. İnsanî adaletsizlikler var oldukça kalıcı bir barış da yoktur.

Ve eğer Küçük İtilâf, Büyük İtilâf ve Milletler Cemiyeti her türlü intikam duygusunu bir yana bırakarak yapılan adaletsizlikleri derhal düzeltmezse, hüsranlar birbirini kovalayacak ve dünya tarihi yeni haritalar çizecektir. Kemal Paşa’nın verdiği dersten küçük-büyük İtilaf ulusları ve Milletler Cemiyeti kendi paylarına düşeni almalıdır. Şayet daha az nefret ve daha fazla adalet dağıtırlarsa, kalıcı bir barışa daha fazla yaklaşmış oluruz. Ancak, galip olanlar mağdurlara karşı onurlu bir barış isteği ile yaklaşıp olanları unutmak yerine, intikam ve zulmü seçecek olurlarsa, Türk örneği salgın gibi yayılacaktır.

59Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

IZMIR DÜŞTÜ

KRAL KONSTANTIN TAHTI BIRAKTI

VENIZELOS GERI MI DÖNÜYOR?

PARIS’TE DOĞU KONFERANSI

INGILIZ VE FRANSIZ ÇIKARLARI ARASINDA BELIRGIN FARKLILIKLAR VAR

Türk ordusu cumartesi akşamı İzmir’e girdi ve bu gözde liman kentini ele geçirmiş oldu. Bunun da ötesinde Anadolu’daki savaş, Türklerin kesin zaferiyle sona erdi. Yunanlıların savaş ve ticaret gemileri ricat eden güney ordusunun bir bölümünü güverteye çıkarmayı başardı, ancak, geri çekilmekte olan son savunma kuvvetleri kaçmayı başaramayarak silâhları bıraktılar ve Türklere teslim olmak zorunda kaldılar. İzmir’in Hristiyan nüfusu, Müslümanların, durumdan yararlanıp kan dökmelerinden korkuyor ve İtilaf Devletleri’nden güvenliklerinin sağlanmasını talep ediyor. Şimdiye kadar bu kaygılarının haklılığına ilişkin bir haber gelmedi, ayrıca düzenli ordu şehirde hâkimiyet kurmuş durumda ve korkmayı gerektirecek bir durum da yok, çünkü Mustafa Kemal Paşa

her yerde kesin bir disiplin sağlamıştır. Söylentilere göre, Yunanistan yeni bir harekât planıyla ordularına hedef olarak adaları gösterdi. Ancak, Yunanistan’ın Anadolu’yla ilgili yeni planlarının başarıya ulaşması pek de olanaklı değil, çünkü kıyı işgalinin güçlükleri bir yana, şu anda en küçük bir başarı umuduyla bile Mustafa Kemal’in ordusunun karşısına çıkacak güçte bir ordu oluşturmaya yetecek güçleri yok. Yunan hareketinin devamı daha çok iç odaklı olarak sürecek gibi görünüyor. Türklerin Anadolu zaferinden sonra Türk nüfusunun giderek hareketlendiği Trakya meselesi de ayrı bir gündem oluşturacak.

İzmir’in Türk ordusu tarafından geri alınmasını müteakip askerî durum bir süre için durulmuş gözükse de, ateşkes şartları ne olursa olsun, asıl mesele diplomatik görüşmelerde netlik kazanacak. Büyük güçlerin gizli çıkarlarının devreye girmesi ve özellikle Fransa ve İngiltere arasındaki Doğu sorununa ilişkin çıkar çatışmalarının yeniden gündeme gelmesi bekleniyor. Fransızlar, Briand Hükümeti döneminde Ankara Hükümeti ile bir anlaşma imzaladılar. İngiltere, bu anlaşmaya, “Fransa ancak diğer müttefikleriyle anlaşarak Mustafa

PESTI HIRLAP - 12 Eylül 1922

Yunanlılar Anadolu’yu Kaybettiler

60 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Kemal ile görüşebilir” gerekçesiyle sert bir dille tepki gösterdi. İngiliz Dışişleri Bakanlığı, Ankara Hükümeti’nin mektubuna verilen yanıtı da rencide edici olarak nitelendirdi. Fransız Delege Franklin Bouillon, imzalanan anlaşmanın ardından, Türkiye’nin yazdığı mektubu hükümetine sundu. Ankara Hükümeti’nin kaleme aldığı mektupta, imzalanan anlaşmaya dayanılarak, genel siyasî taleplerine Fransız Hükümeti’nin desteğinin sözkonusu olup olamayacağı sorulmuştu. Briand mektuba olumlu yanıt verdi, bunun üzerine İngiltere’de büyük bir kargaşa baş gösterdi. Zirâ bu anlaşma Büyük Britanya’nın çıkarlarıyla örtüşmemekteydi. Bu derin görüş ayrılığının giderilmesi niyeti, 22 Mart’ta yapılan Paris görüşmelerine zemin hazırladı. Schanzer kısmen Fransız görüşünü destekledi, Hintli Müslüman çoğunluğun baskısıyla Hint Hükümeti de Türklerle âcil bir anlaşma imzalanmasını önerdi. İngiltere, kerhen dahi olsa, Sevr Andlaşması’nın kaçınılmaz revizyonuna onay vermek zorunda kaldı. Bu karara göre, Yunanlılar yeniden Türk egemenliğine geçen İzmir’den vazgeçtiler. Gelibolu Yarımadası ile Çanakkale Boğazı kıyılarını ise buna karşılık Yunanlılar aldı. Bunun dışındaki yerler, Trakya’da Türklere geçti. Paris Andlaşması’na göre, Trakya sınırı güneybatıdaki Ganos köyünden başlayacak, Eskibaba hattında ilerleyecek ve kuzeye doğru İstranca dağlarından Karadeniz’e uzanacak. Buna göre, Edirne Yunanlılarda kalıyor. Türkiye

Bulgaristan’la küçük bir alanda sınır komşusu olacak. Boğazlar uluslararası denetim altında tutulacak. İstanbul, Türkiye’nin başkenti olmaya devam edecek.

İtilâf Devletleri bu anlaşmaları Venedik toplantısında, savaşan iki tarafa da kabul ettirmek istediler. Ancak, Türk silâhları Marmara ve Ege kıyılarında zaferle patlıyor ve Mustafa Kemal’in bu sonuçla yetineceği hiç de inandırıcı değil. O, Edirne de dahil olmak üzere, bütün Trakya’yı istiyor. Yunanlılar Paris Anlaşması konusunda yeterince istekli değillerdi ama bu o zamanın koşullarında böyleydi; bugün değişmiş olabilirler. Fransa, sözüne bağlı kalarak Türk taleplerini destekliyor. İngiltere ise yalnızca Yunan dostu olduğu için değil, kendi çıkarları doğrultusunda da Paris görüşmelerini fazla ileri bulup müttefikleriyle keskin görüş ayrılıklarına düşüyor. Eylül ayının ikinci yarısında düzenlenecek konferansta bu sorunun üstesinden nasıl gelineceği henüz muammasını koruyor.

Atina’dan yalnızca bir olumlu haber ulaştı, Kalogeropulos hükümet kurmayı başaramadı; böylece de Kral’ın yerine Triantaphylakos hükümeti kurmakla görevlendirildi. Yeni hükümet and içti.

Londra, 11 Eylül (Pesti Hirlap kaynaklarının telgrafı) Mustafa Kemal Paşadan Londra’ya,

Müttefiklerin temsilcilerini ve Yunan işgal kuvvetlerinin delegelerini, barış

61Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

koşullarını görüşmek için davet eden bir telgraf geldi. Daily Telegraphın İzmir kaynaklarına göre, Yunan orduları tamamen komutansız kaldı ve geri çekilme sırasında her yeri ateşe verdi. Yunan ordusunun yeniden güçlenmesi askerî bakımdan olanaksız. Askerlerin büyük kısmı savaştan kaçtı, yalnızca ikinci Yunan ordusu Türk birlikleri karşısında kendini savundu ancak başarılı olamadı. Buradaki Yunanlıların iddiasına göre, Kral Konstantin öyle görülüyor ki taç isteğinden geri adım atıyor ve Venizelos bu koşullar altında hükümeti devralmaya istekli.

62 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

TAZMINAT VE YUNAN FILOSUNUN TESLIM OLMASINI TALEP EDIYOR

ISTANBUL TEHLIKE ALTINDA

IZMIR ALEVLER IÇINDE

Korkulan şey bugün gerçekleşti ve İzmir alev alev yanıyor. Söylendiğine göre, yangının şimdiden binden fazla kurbanı var. Tehlikeli yangın Rum ve Ermeni ahalinin oturduğu mahallelerde başlayıp diğer semtlere sıçradı. Birbirine son derece yakın mesafede bulunan ahşap evlerin çokluğu gözönüne alınacak olursa, yıkımın büyüklüğünü tahmin edebiliriz. Buna ilâveten kıyı boyunca esen kuvvetli kasırga, yangın söndürme çabalarını olumsuz yönde etkiliyor. Söylentilere göre, yakılıp yıkılan birçok Müslüman yerleşim bölgesinin intikamını almak isteyen Türkler, Hristiyan ahalinin oturduğu semtte yangın çıkarmış. Bu suretle bütün İzmir’in yok olmasına sebep oldular. Türk ordusunun zaferi sonucunda Panislamizm düşüncesi başgöstermiş oldu. O kadar ki, yabancı asayiş kuvvetlerinin düzeni sağlamaya çalıştığı İstanbul’da durum son derece kritik. Trakya’da oldukça güçlü bir askerî teşkilâtlanmadan söz ediliyor, orada da kısa süre içinde savaş

ateşinin yanmaya başlaması mümkün. Trakya’daki güçsüz Yunan ordusunun gevşemiş disiplinine bakılırsa, isyancıların başarısını hesaba katmak gerekir. Böyle bir durumda yabancı birlikler, İstanbul’da iki ateş arasında kalacaklar. Paris’ten gelen haberlere göre, Romanya ve Yugoslavya her türlü olasılığa karşı seferberlik hazırlıklarına başladılar çünkü Belgrad’dan edinilen bilgilere göre Bulgaristan’da da hareketlilik hissediliyor.

Mustafa Kemal Paşa’nın Daily Mail muhabirine, şayet İtilâf Devletleri İstanbul’u teslim etmezlerse Türkiye’nin başkentine doğru yürümek zorunda kalacağını bildirmesi durumun ciddiyetini gösteriyor. Bunun dışında, Meriç nehrine kadar Trakya’yı da istiyor. Türk Başkomutan, buna karşılık, boğazlardan gemi geçişlerini serbest bırakacağı garantisini veriyor. Kemal Paşa, ayrıca, kapitülasyonların kaldırılmasını, Yunan filosunun teslim olmasını ve Yunanlılardan geri çekilirken sebep oldukları zararları karşılamak için belirli bir tazminat ödemelerini istiyor. Mustafa Kemal Paşa, Türkiye’de yapılacak bir barış toplantısına katılabileceğini de belirtti.

PESTI HIRLAP - 16 Eylül 1922

Mustafa Kemal İstanbul’a Karşı Hazırlanıyor

63Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

TÜRKIYE BÜYÜK MILLET MECLISI’NIN ATEŞKES ŞARTLARI

ITILÂF DEVLETLERI BOĞAZLAR KONUSUNDA ENDIŞELI

YUGOSLAVYA SEFERBERLIK ILAN ETMIYOR

IZMIR’I KIM ATEŞE VERDI?

Wiener Journal Londra’dan bildiriyor:

İstanbul’dan gelen haberlere göre, Türk hareketi Panislamist harekete dönüşüyor. Türkler İtilâf güçleri temsilcilerini önemsemeden, başlarına buyruk bir halde kente hükmediyorlar. İtilâf Devletlerinin temsilcileri İstanbul’u tehlikeli bölge ilân ettiler. Avrupalılar için İstanbul’da yaşamak, hayatî tehlike anlamına geliyor. Son günlerde çok sayıda yabancı, şehri kaçarak terk etti.

Ankara 16 Eylül- Bildirildiğine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi aşağıdaki şartlar altında Yunanlılarla ateşkes konusunda anlaşmaya hazır:

1 – İşgal edilen bölgelerin düşman tarafından boşaltılması, bütün askeri malzemeler ve yiyecek maddelerinin güvence altına alınması;

2 – Anadolu ve Doğu Trakya üzerinde Türkiye’nin egemenliğinin tanınması ve bu bölgelere ilişkin her türlü iddiadan vazgeçilmesi;

3 – Düşmanın Türk ulusuna verdiği bütün zararların tazmin edilmesi;

4 – İşgal döneminde suç işleyenlerin sürülmesi.

16 Eylül, Londra

İngiliz Hükümeti, iki buçuk saat süren dünkü Bakanlar Kurulu toplantısında Orta Doğu sorununu her yönüyle ele aldı. Hükümet, Boğazların tarafsız bir biçimde korunması konusunda, Fransa ve İtalya hükümetleriyle tamamen hemfikir. İngiltere, Fransa ve İtalya hükümetleri Mustafa Kemal’e uyarıda bulunmaya karar verdiler. İtilâf Devletleri Hükümetleri, Kemalistlerin her türlü saldırı ve tehdidine karşı direnebilmek için tarafsız bölgeye asker göndermeye hazır. İtilâf Devletlerinin savaş gemileri, Türkler Asya kıyılarının herhangi bir noktasından Boğazları geçmeye teşebbüs edecek olurlarsa ve Avrupa’ya ilerlemeye çalışırlarsa, buna engel olmak konusunda emir aldılar.

NÉPSZAVA - 17 Eylül 1922

Türk Zaferi Kendisini Panislamist Harekete Dönüştürüyor

64 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

16 Eylül, Paris Chicago Tribune’un İzmir kaynaklı haberine göre, kentin dörtte üçlük kesimi yanıyor ve 300.000’den fazla insan evsiz. Amerikalı, Yunan ve Avrupalı ahali püskürtüldü. Zarar 200.000.000 doları buldu ve bunun % 6’sı Amerikan servetiydi, insan yaşamının mâruz kaldığı tehlikeyi tahmin etmek mümkün değil. Kaçanlar arasında çok sayıda ağır yaralı da bulunmakta.

16 Eylül, Berlin Vossische Zeitung’un Londra kaynaklı haberine göre, İzmir felâketi hakkında yeni ayrıntılar ortaya çıktı. Yangına, suç delillerini yok etmek için Türkler sebep olduğu söyleniyor. Türkler, Amerikan kız ilköğretim okulundan bir öğrenciyi kaçırdılar. Amerikan konsolosluğu küle döndü. Binden fazla insan kayıp. Haberlere göre, Yunan Başpiskoposu öldürüldü. Zarar 13.000.000 Sterlin.

16 Eylül, Londra İzmir’den Daily Mail’e bildirildi

Şehirdeki komutanlardan Türk general, İzmir yangınının bir Ermeni çetesinin işi olduğunu, çetenin kaçamayacağını anladığında, silâhları ateşlediğini açıkladı. Çete, şehri ateşe verdi. 22 Ermeni kundakçının tutuklandığı, açıklamalara ekleniyor.

65Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

KEMALISTLER KARŞISINDA BÜYÜK BIR DONANMA VE MUHTEŞEM BIR ORDU OLUŞTURULUYOR

SÖMÜRGE ÜLKELERDEN DE ÂCIL YARDIM ISTENDI. ITALYAN VE FRANSIZLAR INGILIZLERE YALNIZCA GÖRÜNÜŞTE DESTEK OLUYOR.

IZMIR’I YUNANLILARIN ATEŞE VERDIĞI SÖYLENIYOR.

Londra, Eylül 17 (Reuter)

İçişleri Sekreteri Short, Newcastle’da yaptığı konuşmada, İngiltere, Fransa ve İtalya’nın Çanakkale ve Boğazların özgürlüğünü savunmaya karar verdiklerini ifade etti. Doğu’ya İngiliz birliklerinin gönderilmesinin gerektiği kesin ve Mustafa Kemal Paşa’nın Avrupa üzerindeki emellerini engellemek konusunda gereksinim duyulacak her türlü askerî birlik, görev için hazır bulunacak. İngiltere’nin Mısır ve Hindistan’da patlak verebilecek karışıklıkları da engellemesi gerekiyor.

Dün, Kemalistlerin ilerlemesi ve Ankara Hükümeti’nin taleplerinin sonucunda ortaya çıkan durum

karşısında İngiliz Hükümeti’nin nasıl bir politika izleyeceğini dile getiren resmî bir bildiri yayınlandı. Bildiri’de, Boğazlar sorununun İngiltere’nin çıkarlarıyla olduğu kadar Avrupa’nın ve tüm dünyanın çıkarlarıyla da doğrudan ilişkili olduğu ifade edilmekte.

İngiliz Hükümeti Boğazların gerçek ve sürekli serbestliğini ölüm kalım meselesi olarak görüyor ve hükümet bunu garanti altına almak için gerekli ön hazırlıkları tamamlamakta. İngiliz Hükümeti, bu açıdan, Fransız ve İtalyan hükümetlerinin de kendisiyle aynı fikirde olmasını büyük bir memnuniyetle karşıladı. İstanbul konusunda müttefikler daha önce de şu karara varmışlardı:

TÜRKLERI ISTANBUL’DAN ÇIKARMAK OLANAKSIZ.

Ve artık Londra Konferansı’nda İstanbul ve Ankara hükümetlerine İtilâf Devletlerinin İstanbul’u Türklere geri vermeye hazır oldukları bildirildi, tabii ki diğer düğümlenmiş sorunlar yumağı tatmin edici çözümlere ulaşır ulaşmaz…

NÉPSZAVA - 17 Eylül 1922

İngiltere, Hindistan ve Mısır’ı Türklerle korkutuyor

66 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

BOĞAZLARI HER KOŞULDA SAVUNMAK ZORUNLU

Londra, 18 Eylül

Türk karasularına gönderilen İngiliz gemilerinin komutanı Sir John Robeck, Boğaz geçişlerini her koşulda Türklerin olası saldırılarına karşı savunma emri aldı. Müttefikler bu uğurda deniz topları gönderdiler. Müttefiklerin hızlı düzenlemeleri herkesçe kabul edildi. Fransız ve İtalyan birlikleri, İngiliz askeri boğazları koruyana dek Çanakkale kıyısında bekleyecekler.

INGILTERE SÖMÜRGELERINDEN DESTEK TALEP ETTI.

17 Eylül Reuter-Londra

İngiliz Hükümeti sömürge devletlerden ortak çıkarlarının savunulması için Doğu’ya yardım göndermelerini istedi, Yeni Zelanda buna olumlu yanıt verdi. Hükümetin dileği, müttefiklerin İstanbul’daki Başkumandanlarının emrinde olan birlikleri güçlendirmek.

Melbourne, 18 Eylül

Hükümetle süren görüşmelerin ardından Hughes, Avustralya Hükümeti’nin, gerektiği takdirde, yakın doğuya birlik göndermeye hazır olduğunu bildirdi.

67Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Dünya savaşının kaderlerimizi tayin eden çekişmeleri arasında Türkleri yeniden müttefikimiz, kader arkadaşımız olarak nitelendirmiştik. Felaketlerin gerçekleşmesiyle birlikte dipsiz yenilgi girdabına beraberce düşmüş olduk. Ama birçok Macar’ın sıkışan göğsünden, Turan efsanesi ortaklığına dayanarak her zaman kardeş bildiğimiz Türklerle, müttefiklik ve kader arkadaşlığında keşke şimdi de aynı safta olabilseydik diye sancılı bir iç çekiş yükselmesi muhtemeldir. Dünya savaşının mağlupları arasında yalnızca Türkiye direnme cesaretini gösterdi ve ayakta kalma isteğini kahramanca bir azimle yeniden kanıtladı.

Şimdi Türk zaferlerinin etkileri, dalga dalga, Avrupa’nın İtilâf Devletleri efendilerinin Paris Barışı temelinde öngördüklerinden tamamen farklı bir tarihsel perspektifle yayılıyor. Versay, Trianon, Sevr andlaşmalarını, başlangıçtan beri, halk yaşamının gerçek tecrübesini yansıtmayan, yanlış ve zavallı bir oluşum olarak bildik. Ancak İstanbul üzerinde dolaşmakta olan fırtına bulutları, şimdiye dek tasarlanandan daha hızlı bir şekilde, birbirine dayanan kâğıttan kaleleri yerle bir edecek güçte kasırgalar koparmak üzere.

Mustafa Kemal Paşa, Yunan ordusunun dağıtılmasından sonra, şimdi de

buyurgan bir tavırla Batı güçlerine taleplerini sıralamakta; bunların arasında, nesiller boyunca Avrupa için mihenk taşı olan İstanbul’un egemenliği ve boğazların güvenliği konusundaki çıkar savaşı artık gözle görülür bir biçimde patlak verdi. Osmanlı İmparatorluğu için daimî tehdit, bugüne kadar Rusya’nın yayılmacı politikasıydı, Moskova Bolşevik iktidarı bugün ise ironik bir tavır sergileyerek, Mustafa Kemal Paşa’yı destekliyor ve bu fırsatı düşman komşularına karşı değerlendirmek istiyor.

Bu durum bu bölgede özel bir önem arz ediyor, şöyle ki, Boğazlar üzerindeki denetimi her açıdan elinde tutmak isteyen İngiltere, kendi birlikleriyle donanmasını Anadolu’daki Boğazlara doğru yönlendirdiğinde, Yunanistan’ın önceki müttefikleri olan Romanya ve Sırbistan’dan da kendi çıkarları doğrultusunda Ege denizi savunmasına destek olmalarını rica etti. Bükreş’te de, Belgrad’da da, öyle görünüyor ki Küçük İtilâf ülkeleri alışkın oldukları gibi, modaya uygun dans etmeye istekliler. Ama Balkanların kovulan efendilerinin yolladığı bu çığın nerede duracağını kim söyleyebilir? Öyle sanıyoruz ki, Sevr’in meşhur porselen fabrikasının motiflerine uygun olarak hazırlanan ve artık parçalara ayrılan tüm diğer antlaşmaları da yuvarlayabilir.

PESTI HIRLAP - 19 Eylül 1922

Türk Örneği

68 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Biz Macarlar için daha uygun olanakların kaynağına bakarak neyi kabul edeceğimize ve umutlarımızı neye bağlayacağımıza karar vermek oldukça güç. Türklerin milliyetçi gücünün gayretine ve Kemal Paşa’nın zaferlerine mi yoksa tam da bugün Cenevre’de yapılan açıklamalara göre Kont Banffy’nin Dışişleri Bakanımıza tam destek verdiği halk birliğine katılmamıza mı? İtiraf ediyoruz ki Kemal Paşa’nın savaş zaferinden Dışişleri Bakanı’nın barışçı rolüne elverişli bir ışık düşmedi. Biz de Türklerden tamamen farklı siyasî alanlara çekildik. İlişkimiz, Batı uygarlığının temellerinden tamamen farklı bir dinsel izolasyon içinde yaşayan Osmanlı’dan da tamamen ayrı ama Türklerin kahraman direnişleri sonucunda elde ettikleri zafer bizim için örnek olsun ki halk birliğine olan katılım sonrasında her durumda uysal davranışları nedeniyle, işlediği suçtan pişmanlık duyup ıslahhaneden salıverilen “iyi çocuklar” olmak için yarışırken bulmayalım kendimizi.

69Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

70 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

İngiliz denizci kibirli bir biçimde denizlerin fatihi benim türküsünü söylüyor, “Rule The Waves”. Denizlerdeki hiçbir kuvvet Albion gücü ile yarışamaz. Orta denizde de kimse buna cesaret edemez. Eskiden beri insanlığın zenginliğinin en temel kaynağı olan bu deniz, güçlü kapılarla kapalıydı. Kapıların anahtarını ise İngiltere koruyordu. Onun isteği dışında gemi giremezdi. Denizden İngiltere’nin izni olmadan taşıtlar geçemezdi. Cebeli Tarık boğazında ağır İngiliz topları var. Süveyş kanalında onlar hâkim, Aden de onların. Hattâ Kızıldeniz üzerindeki kapıları keyiflerine göre açıp kapıyorlar. Ancak, Akdeniz üzerinde şimdiye kadar İngiliz nufuzu yönlendirici olmadı. Karadeniz’e doğru Çanakkale ve Boğazlar Türklerin elinde. Öyle görülüyor ki, İngilizlerin bu boğazları almak için fırsatları olmayacak. Bununla birlikte, orada herhangi başka bir güçlü ulusun, örneğin Rusların hâkim olmasını da istemezler. Artık biten savaştan sonra İstanbul’da İtilâfçıların konumu da azımsanacak boyutta değil. İstanbul’a onlar hâkimler. İngiliz birlikleri Türk başkentini tutuyorlar, Asya bölümündeki Tarafsız bölgede ve aynı zamanda Çanakkale üzerinde de onların sözü geçiyor. Görünüşe bakılırsa deniz geçitlerinde Fransız

ve İtalyan çıkarlarını da kollamak için uzlaşma gerekiyor. Eşit hakla, ama eşit ağırlıkta değil, çünkü deniz üzerindeki çıkar ilişkilerinde şu tamamen açık ki, bu konuda karar verici tek güç: İngiltere!

Bu durum İngiltere’ye bakınca olası en avantajlı durumdu. Şimdi artık Akdeniz’in bütün kapıları onlarındı ama bir yandan yine de tamamen onların sorumluluğunda değildi. Kapı anahtarını istediği vakit kullanırsa, tanıkları da hesaba katması zorunluluğu en tatsız durum demekti. Bu durum, ancak Kemal Paşa’nın zaferi üzerine belirginlik kazandı. Eğer İstanbul’da onun askerleri olursa Boğaz’ın da Çanakkale’nin de hâkimi o olacak. Boğazları tarafsız ilân etmesi anlamsız, çünkü küçük bir ordu bile olsa, bu orada onun sözü geçecek demektir. Bunun İngiltere’nin bencil isteklerine karşı bir direniş olduğu açık ama diğer devletlerin durumu tamamen başka. Yalnızca Fransa ve İtalya değil, müttefik devletlerin en küçük devleti de Türk egemenliğini İngiltere’ye içtenlikle tercih ediyor çünkü Türk varlığı zayıf, İngiltere ise boğazlarda yenilmez. Ve eğer İngiltere denizler üzerinde silâhlı bir egemenlik kurarsa, diğer devletler buna kolay kolay katlanamaz. Zirâ İngiltere diğer devletlerin ticareti üzerinde de egemenlik kuracaktır, Amerikan

PESTI HIRLAP - 23 Eylül 1922

Dardaneller

71Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

ticareti üzerinde de. Bu yüzden, bu meselede İngiltere tek başına. Ancak sorun daha da karmaşık hale gelirse, diğer devletlerin ne yapacağı belli değil. Olayların seyrine bakılırsa, gözlemciler olabilecekleri zor kestiriyor. En keskin bakışın bile göremeyeceği bir perspektif önümüze çıkıyor. En beklenmedik dönüşümler olanaksız değil artık.

72 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

BARIŞÇI ÇÖZÜM KEMAL PAŞA’NIN VERECEĞI CEVABA BAĞLI

Paris, 25 Eylül

(Az Est muhabirinin Berlin üzerinden telefon haberi)

Intransigeant’ın Paris’teki Türk diplomatlarından aldığı habere göre, Ferit Bey dün gece müttefiklerin hazırladıkları metni alıp derhal incelemeye koyuldu. Ferit Bey’in tam yetkisini kullanarak bu metni geçerli sayması ve Milliyetçi Türklerin de onayını alması bekleniyor. Memorandum İstanbul’a, aynı zamanda Fransız General Fellott’a, ayrıca İngiltere ve İtalya birliklerinin generallerine telgrafla gönderildi.

LORD CURZON ÇÖZÜME INANIYOR

Paris 25 Eylül (Wolff Ajansı)

Havas Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre; Lord Curzon dün Londra’ya geri döndü. Tren istasyonunda gazetecilere, Türklere sunulan memorandumun Doğu sorununun kesin çözümünün ilk adımı olacağına inandığını bildirdi. Şimdi, beyanat verme sırası Kemal

Paşa’da. Lord Curzon’un kanaati, Kemal Paşa’nın, Fransız Hükümeti’nin Ankara Hükümeti’ne yaptığı telkinin etkisi altında memorandumdaki talepleri kabul edeceği yönünde.

Rusya’nın Barış görüşmelerinde yer alıp almayacağı konusundaki soruya ise Lord Curzon; “Rusya hiçbir şekilde söz konusu olmadı” şeklinde yanıt verdi.

BÜYÜK GÜÇLERIN ÖZEL TEMSILCISI PERŞEMBE GÜNÜ IZMIR’E GELIYOR

Paris 25 Eylül

(Az Est muhabirinin Berlin üzerinden ilettiği telefon haberi)

Eski Bakan Franklin Bouillon, Fransız donanmasının Metz adlı en hızlı kruvazörüyle Paris’ten ayrıldı. Muhtemelen Perşembe günü İzmir’e gelecek. Eski Bakan, seyahatinden önce Poincaré ile uzun bir görüşme yaptı. Matin’in edindiği bilgiye göre, Franklin Bouillon Mustafa Kemal Paşa’yla sadece Fransa’nın değil, aynı zamanda İngiltere ve İtalya’nın da temsilcisi sıfatıyla görüşmeler yapacak.

Az EST - 26 Eylül 1922

İngiltere, Fransa ve İtalya’nın Ortak Notası Artık Türklerin Elinde

73Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

YENI INGILIZ GEMILERI ÇANAKKALE’YE HAREKET ETTILER

Londra 25 Eylül

Times’a göre ikinci dalgıç firkateyni Lotilla, Malaga adlı savaş gemisiyle birlikte Akdeniz’e gönderildi. Coldstream muhafız birliğinin üçüncü taburu bu hafta Aldernhot’tan İstanbul’a gidiyor. Cebelitarık’tan gelen habere göre ise, oradan üç hafif kruvazör ve dokuz dEstroyer Akdeniz’in doğusuna gitti.

………………….

KEMAL PAŞA BARIŞ KONFERANSI’NA ŞAHSEN KATILMAK ISTIYOR

Paris 25 Eylül

(Az Est muhabirinin Berlin üzerinden ilettiği telefon haberi)

Radyo Ajansı, Kemal Paşa’nın yakın-doğu sorunu konusunda başlayacak olan Barış Konferansı’na delege göndermeyip şahsen katılacağı haberini doğruladı. Ancak, Türk Başkomutanlığı’nı ve Asya’da konuşlanan Türk birliklerini bırakamayacağı için barış konferansının mekânı muhtemelen Anadolu’da bir yerde olacak.

74 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

BILDIRGE, BARIŞÇI ÇÖZÜM TALEP EDIYOR

INGILTERE DOĞU’YA YENI SAVAŞ GEMILERI VE BIRLIKLER GÖNDERIYOR

YUNANISTAN’DA AYAKLANMALAR BAŞ GÖSTERDI

KRAL TAHTI BIRAKTI

HÜKÜMET DE GERI ADIM ATIYOR

MILLIYETÇILER, SULTAN’IN TAHTTAN INMESINI TALEP EDIYOR

27 Eylül, Londra

II. Enternasyonal Londra bürosundan Henderson, Thomas ve Ramsay Macdonald’ın imzalarıyla, Doğu’daki durumu konu alan bir bildiri yayınlandı. Bildiri’de, “Düşmanlıklar yeniden başlarsa, insanlığa karşı bugüne kadar duyulmamış bir suç işlenmiş olur” deniyor.

Sorumluluğun ağır kısmını İngiliz Hükümeti taşımakta. İngiltere, Milletler Cemiyeti bünyesinde Türkiye, Rusya ve Almanya’nın diğer ülkelerle eşit derecede etkiye sahip olacağı bir komisyonun kurulmasını talep ediyor. Milletler Cemiyeti’nden

bu konuda yararlanmak imkânsız ise, o toplantıya, İtilâf Devletlerinin listesinde yer alan davetli ülkelerin dışında, Rusya, Bulgaristan ve Almanya’nın temsilcilerini de dahil etmek gerekecek. Toprakla ilgili bütün kararlar ve Boğazlar’ın serbestliğinin düzenlenmesi, Rusya ve Bulgaristan’ın hayatî çıkarlarını ilgilendiriyor. Almanya’nın Doğu’daki ekonomik çıkarları, toplantı masasında yer almasını gerektiriyor. Doğu sorunu ve Boğazlar’ın serbestliğinin düzenlenmesi hakkındaki kararlar sadece İtilâf Devletleri tarafından alınamaz.

Viyana, 27 Eylül

İstanbul’dan gelen bir habere göre, Veziriazam, İstanbul Hükümeti’nin hiçbir şekilde Ankara Hükümeti’nin yolunun önüne çıkmayacağını ve bütün üyelerinin istifaya hazır olduğunu Kemalist Hükümet’e bildirdi. Sultanın tahtı bırakmak istediği yolundaki haberler ise giderek yoğunluk kazanıyor.

Paris, 27 Eylül

Chicago Tribune’ün, İstanbul’dan bildirdiğine göre Sultanın tahtı bırakmasına kesin gözüyle bakılıyor.

NÉPSZAVA, 28 Eylül 1922

Enternasyonal Yeni Bir Savaşa Karşı

75Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Bilindiği üzere, bu olay barışın sağlanmasından hemen sonra gerçekleşecek. Sultan, tahtı veliahdına bırakacak, veliaht ise Mustafa Kemal’i veziriazam tayin edecek. Mustafa Kemal, Sultanın tahttan inmesini istemediğini söylese de, milliyetçiler Sultanın tahtı bırakmasında ısrarlılar.

Berlin, 27 Eylül

İstanbul’dan gelen telgraflara göre, orada İngiltere ile Türkiye arasında düşmanlıkların ortaya çıkmasından ve özellikle de İstanbul’un savaş alanına dönmesinden ve acı çekilmesinden korkuluyor. Halk arasında büyük bir telaş hüküm sürüyor ve her an Sultanın tahtı bırakması bekleniyor. Bu nedenle, Türk başkentinin durumunun daha vahim boyutlara ulaşmasından, özellikle veliaht sorunu tamamen açıklığa kavuşturulmadığı ve Mustafa Kemal’in konuyla ilgili tasavvuru bilinmediği için endişe duyuluyor.

Paris, 27 Eylül

Matin’in bildirdiğine göre, İngiliz Amiralliği Doğu’ya yeni savaş gemileri gönderme konusunda emir aldı, bunlar: 5 süper zırhlı gemi, 5 kruvazör, 12 torpido gemisi. Bundan başka, Malta’ya 3 süper zırhlı gemi, 5 kruvazör, 12 torpido gemisi gönderildi ve Boğazlar’a sevk edilmek üzere birkaç hafif kruvazör bekletiliyor.

Londra, 27 Eylül

Atina’dan gelen haberlere göre, dün Yunanistan’da, özellikle de Midilli ve Selânik’te ordu ve donanmanın da

katıldığı, ciddî isyancı ayaklanmalar, karışıklıklar çıktı. İsyancılar kralın tahttan ayrılmasını istiyorlar.

Londra, 27 Eylül

Atina’dan gelen haberlere göre, gittikçe yayılan ayaklanma hareketi, Anadolu’daki savaş gemilerinin ve birliklerin, Larissa ile Selânik’teki diğer birliklerin geri çekilmesi amacını taşıyor.

Zürih, 27 Eylül

Atina’dan gelen telgrafa göre, Kral Konstantin tahttan feragat etti. Bundan bir süre önce Yunan Hükümeti görevden ayrıldı.

76 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Savaş… Barut kokusunu hâlâ ağzımızda, burnumuzda hissettiğimiz ve korkunç çığlıklarına sekiz yıldır alışamadığımız bu ürkütücü sözcük bütün dünyayı kuşattı. Telgraflarla ültimatomlar veriliyor. Bu ültimatomlarla İngiliz Hükümeti’nin bir emir kâğıdıyla parlak bir başarı ile ileriye atılan Anadolu ordularına karşı set çekilmek istenmişti. Ve en kısa zamanda tarafsız bölgenin boşaltılması talep edilmişti. Kulakları top seslerinden sağır olmuş insanlık, Avrupa’daki karmaşayı yeniden duydu. Andlaşma’yı evirip çevirip yeniden ortaya atmak niyetindeler. Savaşın nedeni de bu zaten. Dünya sallanıyor.

Doğu için durum giderek daha karanlık bir hal almıştı. Ancak ışık doğudan yükseldi. Bu kadim deyim bizim için de geçerli bir deneyim oldu. Matem de doğudan yükseliyor. Lloyd George ise kaygılı bir biçimde Avrupa uygarlığını ileri sürüyor. Onun politikası, yeni bir savaşa yol açan anlaşmayı geliştirdi. Yeni bir savaşın habercisi olduğu aşikâr olan bu barış antlaşması beklenenden de hızlı bir biçimde iflas etti. Tasarlayıcılarının zaman kaybetmeden samimî bir itirafla başarısızlıklarını kabullenmeleri gerekiyor. Her konuda samimiyetsizler ve dünyayı tehdit edenin kendi dayattıkları antlaşmalar olduğunu itiraf etmiyorlar. Bu talihsiz

cahilane tavır Türklerin Avrupa kıyılarına dayanmalarına, İngilizlerin Boğaz geçitlerinde demir atmalarına ve hepimizin dünya Savaşı’nın başladığı yere geri dönmemize yol açtı. Ne kendileri, ne de diğerleri adına hiçbir mesele çözüme kavuşturulamadı. Yalnızca kavramlar sürekli olarak birbirine karıştırıldı. En önemlisi de, Milliyetçi Türkleri ve İngiliz karşıtı politikalarına hız veren Müslümanlara doğru koşan Rusları biraraya getirdi. Bunu kim anlayabiliyor? Lloyd George düşmanlarını anlayabiliyor mu? Eski dostu Fransa’yı anlayabiliyor mu? Sivil toplum destekçisi Poincaré üçyüz milyon Frank değerindeki askerî yardım için Türklere söz verdi.

Şimdiye kadar Trianon Barışı’nın iflasını duyuran yalnızca biz olduk. Şimdi yaşananlar da bunu doğruluyor. Sırpların, Romenlerin ve Çeklerin gizlice ya da açık olarak yaptıkları savaş hazırlıkları kulağımıza geliyor. Macarların henüz zaman varken takınacakları tavra karar vermeleri büyük önem arz ediyor.

Barışı bütün kalbimizle istiyoruz. Ancak, açgözlülerin ayıplarını geri püskürtecek olan bu barış yalnızca yeni güç dengeleriyle sağlanabilir. Gerçeği ancak bu ortaya koyabilir, yoksa milyonların bitmeyen acı ve

PESTI HIRLAP - 1 Ekim 1922

Dünya Sallanıyor

77Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

öfke ile lanetledikleri Trianon kâğıt parçası veya nefret çılgınlığı değil. Çözüm, çıkar savaşlarına son vermekle mümkündür. Bizler yeni bir savaş tehdidinin arefesinde barışı dört gözle bekliyoruz. Başka beklentileri olanlar bu kaosun yaratıcılarıdır. Ulusların yok olmasını isteyenler yeni bir savaşın ve yıkımın beklentisi içindedirler.

78 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

MUDANYA’DA BUGÜN ÖĞLEDEN ÖNCE ASKERÎ GÖRÜŞMELER BAŞLADI

Paris 3 Ekim

Matin’e İstanbul’dan çekilen bir telgrafta bildirildiğine göre, dün saat 12.00’den itibaren ateşkes başladı. Ankara Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal’i bütün ordulara komuta etmek ve tüm cephelerde savaşı sona erdirmekle görevlendirdi.

Paris 3 Ekim

Marmara Denizi kıyısındaki Mudanya limanında bugün saat 10:30’da İtilâf Devletleri’nin generalleri ile Mustafa Kemal’in temsilcileri arasında görüşmeler başladı.

Paris’te bu görüşmelere büyük ümitler bağlanmış olsa da, Doğu Barış Antlaşması’nı geciktirecek başka büyük zorlukların varolduğu açıkça görüldü. Dışişleri Bakanlığı tarafından bilgilendirilen kimi gazeteler, bugün Doğu’daki gelişmelerle ilgili haber başlıklarında, İngiliz heyetinin Mudanya Konferansı’nda

Lloyd George’dan aldıkları talimatlar doğrultusunda hareket ederek, Fransa ve İtalya heyetlerinin görüşlerine destek vereceklerine dikkat çekiyorlar. Bu gazeteler, fısıltı kanalıyla aldıkları haberlere ekledikleri yorumlarda, konferansta İngiltere’nin Yunanlıların Trakya’yı ne zamana kadar boşaltmaları gerektiği konusunda anlayış beklediğine dikkat çekiyorlar. Action Française’in yazısında, Yunan Hükümeti’nin muhtemelen temsil edilmeyeceği, müttefik generaller ile Mustafa Kemal’in temsilcilerinin ortak görüşmeleri sonucunda tayin edilecek sınıra kadar askerlerini çekme kararına uyacağı sonucu çıkmıyor. Öyle olsa bile, Trakya’daki Yunan birliklerinin buna razı olup olmayacakları sorunu var. Bütün bu soruların cevabı bugün belli olacak.

Yine Action Française’den sızan haberlere göre, İngiltere Yunanistan’a gereken baskıyı uygulayarak, Trakya’yı boşaltma konusunda zorlayabilecek konumda ve bu konunun sonuçlanması İngiltere’nin Yakın Doğu’da barışın sağlanmasını gerçekten isteyip istemediğini gösterecek.

Az EST - 4 Ekim 1922

Pazartesi Öğleden Bu Yana Anadolu’da Tam Bir Ateşkes Hüküm Sürüyor

79Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Adıgeçen gazete haberinin devamında, şüphesiz ki İngiltere’nin bu tutumunun şimdilik platonik olduğu, ancak, İngiliz delegelerin Ankara Hükümeti’nin temsilcilerinden Trakya’da sınır hattını belirleme konusunu Boğazlar’da tarafsız bölgelerin kurulması konusunda teminat vermeleri şartına bağlayacağı söyleniyor.

Paris’te, General Harrington’un bu konuyu, konferansta esasa ilişkin görüşmeler başlamadan evvel Fransız ve İtalyan heyetlerini saf dışı bırakarak doğrudan doğruya Türklerle halletmek istediği ve Mudanya konferansı görüşmelerine bu zor meselenin hallinden sonra sıra geleceği söyleniyor. Fransa Dışişleri Bakanlığı’nda, İngilizlerin hiçbir şekilde Çanakkale Boğazı’nın Asya kıyısını boşaltmaya niyetli olmadıkları da belirtiliyor. Birçok basın organı da Çanakkale civarında İtilâf Devletleri’nin konumunun elverişsiz olduğuna dikkat çekmek, karşıda yükselen tepelerin Türklerin elinde olduğu gerekçesiyle İngilizlerin bu mevzileri boşaltıp onun yerine Asya kıyısında başka noktalara çekileceğine kesin gözüyle bakıyor.

Petit Parisien ise Lloyd George’un emperyalist hedeflerini yüzüne vuruyor. Gerçekten de Lloyd George Çanakkale’nin Asya kıyılarını boşaltmak istemiyor. Libre Parole da İngiliz Hükümeti’nin Trakya konusunda tâvizkâr davranarak, Boğazlar’ın Asya yakasına adım atmayı ve bu suretle yeni bir Cebelitarık elde etmeyi planladığı görüşüne katılıyor.

Pertinax, Echo de Paris’de, Fransa’nın da tıpkı İngiltere gibi 23 Eylül programını harfi harfine uygulaması gerektiğini ve Türklerden tarafsız bölgeye saygı göstermelerini talep etmesi gerektiğini vurguluyor. Maalesef, Fransız Hükümeti bu konuyu Ankara Hükümetine gereken kararlılıkla bildirmedi.

INGILIZLERIN ÇANAKKALE’DEKI KONUMLARI MUHAFAZA EDILEMEZ

Londra, 3 Ekim

General Harrington ve İtalyan Başkomutan İzmit’te bir çarpışmanın ortaya çıkmaması için her türlü önlemi aldılar. Hükümete yakın basın organlarının belirttiklerine göre; Lonra’da, Çanakkale bölgesindeki askerî durum iyice incelendi ve Türkler tepeleri ellerinde bulundurdukları için General Harrington’un bu hattı korumasının çok zor olacağı değerlendirmesi yapıldı. Bu itibarla, General Harrington Mustafa Kemal’i tarafsız bölgeyi boşaltması için askerî güçle zorlayamayacak.

Elverişli şartların oluşması halinde, İngiliz general Türk askerlerinin ilerlemelerini durdurabilir belki, ancak Mustafa Kemal’in birliklerini tarafsız bölge dışına çıkarabilir mi? Bu başka bir soru. Birkaç tutuklama, esir alma gibi önlemler ile halledilecek bir sorun değil bu. Başlangıçta Downing Street’te bu durumu öngörmek istemediler, General Harrington ise bu korkunç sorumluluğu üstüne almadı.

80 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

İngiliz askerî yetkililer generaller toplantısına dair gelişmeleri endişeyle takip ediyor zirâ Mustafa Kemal’in gerçekten barış isteyip istemediği şimdi anlaşılacak. İzmit’in işgalinden vazgeçmezse, müstakbel askerî harekât doğrudan İstanbul’u tehdit edecek.

81Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

RUSYA’NIN KATILIMI SOVYETLERIN TANINMASI ANLAMINA GELMIYOR

Paris, 24 Ekim (Est muhabirinin Berlin üzerinden telefon haberi )

Yakındoğu barış konferansıyla paralel olarak, Boğazlar’ın serbestliği konusunda başka bir konferans daha düzenlenecek ve İngiliz Hükümeti bu konferansa Mısır ile Hindistan’ın da çağrılmasını istiyor. Buna karşılık Fransızlar, Fas ve Tunus’un da davet edilmesi gerektiği görüşündeler. Bu konuda diplomatik görüşmeler devam ediyor.

İtalyan Büyükelçi Kont Sforza, Poincaré ile Doğu Barış Konferansı’nın toplanması konusunu müzakere etmek için dün Quai d’Orsay’e (Fransa Dışişleri Bakanlığı) gitti. Petit Parisien’in bildirdiğine göre, İtalya ve Fransa arasında sadece barış görüşmeleri programı konusunda değil, barış konferansının biran evvel toplanması gerektiği konusunda da uzlaşmaya varıldı ama ilgili ülkelerin siyasî koşullarının gözardı edilmemesi

gerek. Dünkü Londra haberlerinden açıkça görülüyor ki, İngiliz Dışişleri Bakanlığı da bu görüşü paylaşıyor. Dün yayımlanan haberlerin aksine, Yakındoğu Konferansı’nın 13 Kasım’da toplanacağı kesinleşmiş görünüyor, ancak, yeri konusunda taraflar arasında henüz fikir birliği oluşmuş değil.

Ankara Hükümeti konferansın Lozan’da yapılmasına birçok yönden karşı çıkıyor, örneğin Milletler Cemiyeti’nin merkezi olan Cenevre’ye çok yakın olması dolayısiyle. Bugünlerde yeniden orta veya güney İtalya’da bir şehir olacağı ihtimalinden söz ediliyor.

İtalya Büyükelçisi, Poincaré ile Bolşevik Rus Hükümeti’nin Boğazlar Konferansı’na katılımı konusunu da görüştü.

[…]

Görünen o ki, taraflar İtalyan teklifi üzerinde uzlaşacaklar ve böylece Sovyet delegeleri Boğazlar konusundaki anlaşmaya imza atabilecekler. Ancak taraflar, bunun Sovyet hükümetini de jure tanımak anlamına gelmeyeceğini şimdiden

Az EST - 25 Ekim 1922

İtalyanlar ve Fransızlar Doğu Barış Konferansı’nı Hızlandırmak İstiyorlar

82 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

vurguluyorlar. Kont Sforza ise, Barış konferansına her ülkenin en fazla iki temsilci göndermesi fikrini ortaya attı. Henüz ne İtalyan ne de Fransız delegeler belirlenmiş durumda.

83Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

YENI HALIFE ŞEHZADE SELIM OLACAK

ANKARA HÜKÜMETI’NIN YENI TALEPLERI

Sultan VI. Mehmet’in Türk milliyetçileri tarafından Yıldız Sarayı’ndan kovulduğuna ilişkin haberler bugün yalanlandı. Gerçi yarı resmî Reuter Ajansı aracılığıyla dünya basınına duyurulan bu haberin doğruluğu zaten şüpheliydi çünkü İstanbul’da hâlâ düzeni sağlayan İtilâf Devletleri birlikleridir. Kısa hükümdarlığı boyunca galiplerin çıkarlarını korumaktan başka bir şey yapmamış, onlara sadakatle hizmet etmiş olan Sultanın herhangi bir zarar görmemesi için Yıldız Sarayı civarı şüphesiz sıkı güvenlik önlemleriyle korunmuştur. Sultan Mehmet’in tutumu ve tahttan indirilme kararına ilişkin çelişkili haberler gelmekte. Dünkü haberimize göre, Sultan Ankara Hükümeti’nin kararına uymayacağını bildirmiş ve halka başvuracağını duyurmuştur. Bu, ancak bir fikir beyanı olarak değerlendirilebilir zirâ kendisi, bunu gerçekleştirebilecek bir konumda değil. Onun hâkimiyet alanı şimdilik sadece İngiliz süngüleri altındaki bölgeyle sınırlı ve İstanbul Türk birliklerinin eline geçtiği anda Sultan ya

müttefiklerle birlikte şehri terk edecek ya da Mustafa Kemal’in birliklerinin eline düşecek. İkinci durumda, büyük bir ihtimalle onu da sonunda sıra dışı bir ölüm olan esaret beklemektedir.

Ayrıca, Ankara Hükümeti Sultan’ı artık tahtsız addediyor ve yeni bir halife seçmeye hazırlanıyor. Arap veya Afgan sarayı hanedanlarına mensup birini halife olarak düşündükleri haberi ise sadece hayal ürünü olabilir, çünkü Türk milletinin bu en büyük dinî ünvanı yabancı bir millete bırakması inandırıcı değil. Bugün Londra’dan gelen bir haberde Ankara Hükümeti’nin, Osmanlı hanedanının haklarına saygı duyarak Abdülhamit’in oğlu Selim’in İslam dünyasının lideri olarak seçilmesini istediği bildirildi. Şehzade Selim daha babasının zamanında askerî eğitim almış ve 1912 yılında süvari generali olarak Bulgarlara karşı savaşmıştır. O zamanlar Jön Türkler, onun askerî başarısını ihtiyatla karşılamışlar, ancak daha sonra savaş alanındaki üstün meziyetlerini takdir etmek zorunda kalmışlardır. Şehzade Selim katıldığı diğer seferlerin yanısıra, Balkan Savaşı boyunca ünlü tek süvari hücumu olan Lüleburgaz’daki taarruzda da bizzat yer almıştır.

PESTI HIRLAP - 8 Kasım 1922

Sultan’ı İngiliz Birlikleri Koruyor

84 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Londra, 7 Kasım (Pesti Hirlap muhabirinin telgrafı)

Exchange Telegraph’ın haberine göre Ankara Millet Meclisi merhum Sultan Abdülhamit’in oğlu Selim’i halifeliğe seçme kararını almıştır.

Paris, 7 Kasım (Pesti Hirlap muhabirinin telgrafı)

İstanbul’dan bildirildiğine göre; Ankara Millî Hükümeti’nin temsilcisi İtilâf Devletleri hükümetlerine, yabancı savaş gemilerinin Çanakkale Boğazı’ndan geçerken Türk egemenliği altındaki sulardan geçtiklerini ve bu yüzden limanlarda Türk bayrağını selamlamaları gerektiğini bildirmiştir. Bir başka Nota’da ise, demiryollarını kullanma hakkının Türk devletine ait olduğunu vurgulamıştır. Bu talepler henüz Paris’e ulaşmış değil. Fransız basınına göre, Barış Konferansı ivedilikle toplanmaz ise sıkıntılar giderek büyüyecek. Sultanın İngiliz birliklerince korunmasından ve Londra’da yapılacak Türk toplantılarından bahseden Londra haberleri, durumu daha da karışık olarak nitelendiriyor. Öyle görünüyor ki, Poincaré, Bonar Law ile biraraya gelerek Doğu politikasının temel ilkelerini tartışacak.

85Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

ISTANBUL KAYNIYOR

ITILÂF DEVLETLERI KOMISYONU SIKIYÖNETIM ILÂN ETMEK ISTIYOR

ITILÂF DEVLETLERI TÜRKLERIN YENI TALEPLERINI MUDANYA MÜTAREKESI’NIN IHLÂLI OLARAK GÖRÜYOR

UYARI MI YOKSA ÜLTIMATOM MU?

Anlaşılan, Doğu sorunu İtilâf Devletleri’nin rahatını yeniden kaçıracak. Dünkü sayımızda, özetle, Ankara Hükümeti’nin, aralarında en önemlisi İstanbul’un tahliyesi olan yeni taleplerinden bahsetmiştik. Ankara Hükümeti, İtilâf kuvvetlerinin haksız bir şekilde Türk başkentini işgal altında tuttukları görüşünde ve kenti âcilen tahliye etmelerini talep ediyor. Bu taleplerinin gerçekleştirilmemesi durumunda, İstanbul’daki Müslüman ahaliyi kışkırtacaklarını ima ederek ellerini güçlendiriyorlar. Böyle bir ajitasyon tehlikeli olabilir, zira bu tür provokasyonlar genellikle dinî temellere dayanılarak yapılıyor ve topluluk fanatizmi körükleniyor. Türk halkının öfkesi âdetâ bir kıvılcım bekliyor ve bu kıvılcımı Mustafa Kemal’in muzaffer ordularının Boğaz’ın karşı yakasında beklediği ve çok geçmeden nefret duydukları yabancı

hâkimiyetine son vereceği bilgisinin her an ateşleyebileceğini tahmin etmek zor değil. Bu durum, aynı şekilde milliyetçi ajitatörlerin nüfusun büyük bir bölümünü Sultan VI. Mehmet’e karşı kışkırtmayı başarmasına da yol açtı. Sultanın hayatı, Yıldız Sarayı’ndan dışarı adım atmadığı sürece güvencede. Bu şiddetli öfke, İstanbul’da yerleşik yabancılar için daha büyük tehlike arz ediyor. İtilâf Devletleri heyetinin bildirdiğine göre, Hristiyan ahalinin can güvenliği İtilâf birlikleri düzeni sağladığı sürece güvence altında. Lâkin birlikler geri çekildiği anda durum korkunç olacaktır. Öyle görülüyor ki, Doğu Trakya’ya giden birliklerinden sonra İstanbul’u koruyan İtilâf ordusunun mevcudunda büyük bir azalma oldu, bu ise öfkeli ahaliye karşı yeterli caydırıcılıkta değil. İtilâf Devletleri temsilcilerinin sıkıyönetim ilân edebilmek için yetki istemelerinin sebebi bu. Reuter Ajansı’nın haberine göre, İtilâf Devletleri bu konuda temsilcilerine tek başına karar alma yetkisini verdiler. Artık istedikleri zaman Boğaziçi kıyılarında sıkıyönetim ilân edebilecekler. Bu, her halükârda iki uçlu bir namludur, çünkü aşırı denetim ve baskı, halk yığınlarını daha fazla öfke duymaya teşvik edebilir ve gerçekten üzücü çatışmalara sebebiyet verebilir.

PESTI HIRLAP, 9 Kasım 1922

Doğu’da İşler Yine Kızıştı

86 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Ankara Hükümeti’nin diğer isteklerine gelince, bunlar diplomatik bakımdan sıkıntılı durumlar yaratabilecek nitelikte. Boğazlar’ın tarafsızlığı konusunda İtilâf Devletleri hemen hemen aynı fikirdeler. Paris’te yapılan Doğu toplantısında Poincaré, Curzon ve İtalya’yı temsilen Büyükelçi Sforza’nın imzaladıkları mutabakat metninin açıkça belirttiği gibi, İtilâf Devletleri İstanbul’u barış görüşmeleri tamamlandıktan sonra boşaltacaklar, Boğazlar konusunda da son sözü öngörülen konferans söyleyecek. Bu planı Ankara Hükümeti kabul etti. İtilâf Devletleri Ankara Hükümeti’nin yeni taleplerini Mudanya Mütarekesi’nin ihlâli olarak nitelendirmeye kalkıştılar. İtilâf Devletleri bu görüşlerini Ankara Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı İsmet Paşa’ya rivayete göre bir nevî ültimatom şeklinde bildirip cevabını ivedilikle beklediklerini ifade etmişler.

Saltanat müessesesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından sona erdirilmesi, haberlere göre, İslam dünyasında karmaşık duygular yarattı. Birçok kişi bunun halifeliğin aleyhinde olan bir davranış olduğu endişesini taşıyor ve İslam dünyasında düşmanlıklara yol açacağını belirtiyor. Ayrıca son derece ilginç olan, Ankara’nın bu kararının Türk tarihinde emsalsiz olmadığı. 1876 yılında da Sultanın egemenliğine karşı benzer bir girişimde bulunulmuştu [...]

87Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

ITILÂF DEVLETLERI TÜRKLERIN ISTEKLERINI ABARTILI BULUYOR

Londra, 9 Kasım

İtilâf Devletleri’nin son muhtırasına cevap olarak Ankara Hükümeti, İtilâf Devletleri’nin İstanbul’u boşaltmaları ve savaş gemilerinin çekilmesi talebini tekrarlıyor. İtilaf Devletlerinin bu talebe verecekleri cevap henüz bilinmiyor. Bu konuda Türk başkentinden henüz yeni bir haber yok ama kesin olan şu ki, durum hassasiyetini koruyor. Paris’ten gelen habere göre, Sultanın bir İngiliz gemisine binerek ülkesini terk etmiş olması resmî kaynaklar tarafından henüz doğrulanmış değil.

Londra, 9 Kasım

Dışişleri Bakanı Lord Curzon, City seçmenleri önünde yaptığı konuşmada, Türk milliyetçilerin taleplerini kabul edilemez istekler olarak değerlendirdi. Bu arada, Büyük Britanya, Fransa ve İtalya arasındaki mükemmel iş birliğinin bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğini umduğunu belirtti. Büyük Britanya bu konuda her türlü fedakârlığa hazır, ancak İtilâf Devletleri arasındaki birlik bozulursa bütün yükü

ve sorumluluğu tek başına üstlenmek niyetinde değil.

Paris, 9 Kasım

Fransız siyasî çevrelerinde, Ankara Hükümeti’nin daha önce İtilâf Devletleri ile İstanbul Hükümeti arasında yapılmış olan anlaşmaları tanımadığını bildiren tezkeresi olumsuz olarak değerlendirildi. Ankara Hükümeti’nin tezkeresi, Türkiye’nin eski dış borçlarını tanımadığı ve bunları üstlenmeye râzı olmadığı şeklinde yorumlanıyor. Bu davranışıyla Türkiye, Lozan görüşmeleri öncesinde tıpkı Rusya’nın durumuna düşüyor ki, bu da çok tatsız bir durum. Yine de Türkler Lozan’da barışçı bir çözüm elde etmeyi umuyorlar.

NÉPSZAVA - 10 Kasım 1922

Ankara Hükümeti İstanbul’un Tahliyesi Konusunda Israrlı

88 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

ITILÂF DEVLETLERI GENERALLERI, ANKARA’NIN TALEPLERINI KABUL EDILEMEZ OLARAK NITELENDIRDI.

REFET PAŞA KARARNAMELERINI GERI ÇEKIYOR.

SULTAN HALIFELIK’TEN VAZGEÇMIYOR.

INGILTERE LOZAN KONFERANSI’NIN ERTELENMESINI ISTIYOR.

Ankara Hükümeti, İstanbul temsilcisi Refet Paşa vasıtasıyla başkentin boşaltılmasıyla ilgili taleplerini tekrarladı. Bilindiği gibi bu konudaki ilk adım, 5 Kasım günü, öğleden sonra saat 16.00’da, Refet Paşanın İtilâf Devletleri yetkililerine Hükümetinin notasını tevdi etmesiyle gerçekleşti. Refet Paşa, dört gün önce olduğu gibi, bugün de hükümetinin bu adımının İstanbul’un yönetiminin teslim alınmasına yönelik olduğunu açıkladı. Türklerin görüşüne göre bu, işgalin devam etmesini geçersiz kılıyor. Daha önce yazdığımız gibi, İtilâf Devletleri bu talebi Mudanya Mütarekesi’nin ihlâli olarak değerlendiriyor, daha da ötesi, İstanbul yetkilileri, Türk Milliyetçilerinin bu durumu bilinçli

olarak hazırladıklarını iddia ediyorlar. Nitekim, Refet Paşa 5 Kasım’da yetkililere, bütün bakanlıklardaki resmî kadronun çalışmalarını durdurduklarını, bundan böyle Ankara hükümeti dışında başka bir hükümetin tasarruflarını kabul etmeyeceklerini bildirmişti. Bunun akabinde, tüm yerel idarî kurumların yetkilerini ellerinden aldı. Şimdi fiili durum şudur: İstanbul’un idaresi Ankara Hükümeti’nin elindedir.

İtilâf Devletleri temsilcilerinin gece geç saatlerde İstanbul’dan Refet Paşa’ya bildirdiklerine göre, Ankara Hükümeti’nin talepleri kabul edilemez. Ancak, öyle görünüyor ki Refet Paşa, generaller komitesinin, İtilâf birliklerinin güvenliğinin tehlikede olduğu ve bu sebeple İtilâf komutanlarının İstanbul’da sıkıyönetim ilân etmek istediklerini belirttiği kararnameler hakkında geri adım atmaya eğilimli göründü. Refet Paşa’nın bu esnekliği durumun gerginliğini biraz hafifletti.

Sultanın durumu hâlâ açıklığa kavuşmadı ve hükümdarın kaçışı hakkında şimdiye kadar gelen haberlerin doğru olmadığı anlaşıldı. Sultan hâlâ İstanbul’da bulunuyor

PESTI HIRLAP - 10 Kasım 1922

Ankara Hükümeti’nin Yeni Notası

89Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

ama İtilâf Devletleri çekilmeden şehirden ayrılacağı kuşkusuz. Durumu esasen pek iç açıcı değil çünkü Ankara Hükümeti’nin ona hizmet eden herkesi hainlikle damgaladığından beri en sağlam yandaşları bile kendisini terk etti. Ancak Ankara Hükümeti, VI. Mehmet ile bir şekilde anlaşmaya mecbur kalabilir. Şayet Sultan İtilâf Devletleri ile aynı zamanda veya belki daha önce halifelikten feragat etmeden Türkiye’yi terk ederse, kuşkusuz çok karmaşık bir durum ortaya çıkar zirâ dünya Müslümanlarının çoğu yine de onu dinî lider olarak tanırlar ve bu suretle Ankara Hükümeti’nin atayacağı yeni halifenin saygınlığı azalır. Dolayısıyle, Ankara Hükümeti’nin İslam dünyasında parçalanma olmaması için VI. Mehmet’in halifelikten feragatini sağlamak konusunda elinden gelen her şeyi yapması gerek. Ancak şu ana kadar gelen bilgiler, Sultanın hiçbir surette halifelikten vazgeçmeyeceği yönünde.

Görünüşe göre, Lozan Konferansı kısa bir süre için ertelendi. İngiliz Hükümeti Avam Kamarası seçimlerini ileri sürerek, Paris’te ve Roma’daki temaslarında erteleme için yeni adımlar attı. Fransız Hükümeti İngiltere’nin bu isteğine sıcak bakmadığını ifade etti, ancak İtalya Hükümeti dünkü Bakanlar Kurulu toplantısında İngiltere’nin talebine yeşil ışık yaktı. Büyük ihtimalle, Poincaré de bu isteğe artık karşı çıkmayacak.

Paris, 9 Kasım (Pesti Hirlap muhabirinin telgrafı)

İstanbul’dan bildirildiğine göre, İtilâf komutanları Refet Paşa ile uzun bir görüşme yaptılar. Görüşmede, Refet Paşa’ya Türk taleplerinin kabul edilemez olduğu tebliğ edildi. Refet Paşa ise, İtilâf birliklerinin güvenliğini tehlikeye sokacak kararnameleri, İtilâf Devletleri’nin itiraz ettiği diğer kararnamelerle birlikte geri çekme konusunu değerlendirebileceklerini söyledi. Refet Paşa’nın bu beyanı gerginliği hafifletici etki yaptı.

Paris, 9 Kasım (Pesti Hirlap muhabirinin telgrafı)

Petit Parisien’in İstanbul’dan bildirdiğine göre, Kemalistler Çanakkale ile bağlantıyı kestiler. Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti, Ankara Hükümeti’nin Çanakkale planına karşı çıktı.

Londra, 9 Kasım Gazetelerin bildiklerine göre, Kemalistler aşağıdaki taleplerini, Fransa’nın İstanbul temsilcisi Pellé’ye ilettiler:

• İstanbul’un geciktirilmeden tahliyesi. İtilâf Devletleri şayet isterlerse Çatalca’da, Üsküdar’da ve Çanakkale’de kalabilirler,

• Kapitülasyonların kaldırılması,

• Batı Trakya bölgesinin Türkiye’ye geri verilmesi için halk oylaması yapılması,

• Musul’un Türkiye’ye iadesi, Suriye sınırının düzenlenmesi, Anadolu

90 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

kıyılarının karşısındaki adaların özerk idaresi,

• Türkiye’nin tam bağımsızlığı,

• Yunanistan’ın savaş tazminatı olarak 6 milyar altın frank ödemesi.

Varşova, 9 Kasım (Pesti Hirlap muhabirinin telgrafı)

Buradaki gazetelerin Belgrad kaynaklı haberlerine göre Küçük İtilâf içinde Yakın - Doğu ve diğer başka sorunlardan dolayı kriz çıktı. Küçük İtilâf ’ın ayakta durmasını istiyorlarsa bunları biran önce halletmeleri gerek. Belgrad’da Çekoslovak–Rus yakınlaşması da rahatsızlık yarattı...

91Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

INGILIZ SAVAŞ GEMISI SULTAN’I MALTA ADASI’NA GÖTÜRÜYOR

HALIFELIK MESELESINDE KARGAŞA

VI. MEHMET BÜTÜN MÜSLÜMANLARIN BAŞI

ESKI INGILIZ ARZULARININ GERÇEKLEŞMESI

Sultan VI. Mehmet’in iktidarının sonu geldi. Türlü İngiliz entrikalarına rağmen, kaderinden kurtulamadı. Başkentten bir İngiliz gemisiyle kaçmak zorunda kaldı. Bu savaş gemisi onu şimdilik Malta Adası’na götürecek. Sultanın kaderi, Kemalist birliklerin zaferle sonuçlanan saldırılarının arttığı, daha doğrusu Yunan birliklerinin Sakarya Nehri’nde durakladığı ve Türk taarruzuna karşı koyamadığı an belirlenmiş oldu. Askerî uzman raporları bunun bir felaketle biteceğini öngörmüş ve kehanet gerçekleşmiş, Mustafa Kemal duruma hâkim olmuştur.

Sultan ve ona bağlı hükümet o andan itibaren tüm hak ve yetkilerini yitirmişler ve Türk toplumunda varlıklarını daha fazla kabul ettirmeleri sözkonusu olmamıştır. Kemalist birlikler Boğazlar’a yaklaştıkça, Sultanın hâkimiyeti zayıflamış ve sonuçta İstanbul’da bile gücünü ve otoritesini kaybetmiş ve kurtuluşu

İngiliz savaş gemisine sığınmakta bulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Sultan VI. Mehmet’i vatan haini ilân etti.

PESTI HIRLAP - 18 Kasım 1922

Sultan İstanbul’dan Kaçtı

92 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

INGILIZ SAVAŞ GEMISIYLE MALTA’YA SIĞINDI

17 Kasım, İstanbul

Sultan, zırhlı bir İngiliz savaş gemisine sığınmış ve gemi âcilen Malta’ya hareket etmiştir. Sultan, oğlu Şehzade Mehmet Ertuğrul ile birlikte gemiye bindiğinde, tahtından feragat etmediğini, sadece başgösteren tehlikeden uzaklaşmak istediği için ülkesinden ayrıldığını belirtmiştir.

17 Kasım, Londra – Reuter

Sultanın kaçışı ile ilgili olarak İstanbul’dan şu haberler gelmektedir: Sultan, Salı günü General Harrington’a, hayatının tehlikede olduğunu ve İngilizlerden yardım talep ettiğini ancak, Cuma gününden önce sarayı terk etmek niyetinde olmadığını bildiren bir mektup yazmıştır. Onun için işlemler perşembe günü başlatılmıştır

Cuma sabahı İngiltere Büyükelçiliği’nden bir yetkili ve General Harrington’un yaverinin içinde bulunduğu bir otomobil saray kapılarından birine yanaşmıştır. Askerlerin nöbet değişimine denk getirilen bu buluşma sonucunda Sultan, oğlu Mehmet Ertuğrul ve saraydan önemli altı kişinin eşliğinde otomobile binmiş ve

General Harrington ile İngiliz yetkili Henderson’un kendisini bekledikleri İngiliz deniz üssüne doğru hareket etmiştir. Burada da yetkililerce karşılanmıştır.

Bundan sonra Sultan, kaçtığı anlaşılmadan Malaya adlı gemiye bindirilmiştir. Sultan’ı gemide Albay Brook kabul etmiş, Henderson ise onu Kral adına selamlamıştır.

Sultan, Büyük Britanya’nın koruması altında kendisini güvende hissettiğini belirtmiş ve tahtından feragat etmediğini, sadece kendisini tehdit eden tehlikeden uzaklaşmak için bu yolu seçtiğini özellikle vurgulamıştır. Malaya zırhlısı derhal hareket etmiş ve Sultanın ikametgâhıyla ilgili bilgilerin de Malta’ya ulaştıklarında kendisine bildirileceği öğrenilmiştir.

NÉPSZAVA - 18 Kasım 1922

Sultan İstanbul’dan Kaçtı

93Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Uzun sürüncemelerin ardından nihaî hedefi Doğu sorununu geniş ölçüde çözüme kavuşturmak olan Lozan Konferansı toplandı. İtilâf Devletleri’nin siyasî tutumları belirginlik kazanıp iç meseleleri büyük ölçüde çözüme ulaştığından, artık gönül rahatlığıyla tüm dikkatlerini Doğu meselesinin kördüğümünü çözmeye yöneltebilecekler. İngiltere’de seçimler yapıldı ve şimdi Avam Kamarası’nda Bonar Law hükümeti’ne destek verenler çoğunlukta. İtalya ve Fransa’da ise durum giderek zorlaşıyor. Fransız hükümeti uzun süredir krizlerle mücadele ediyor. Sanayiciler Loucher’nin önderliğinde eyleme geçtiler, çünkü Poincaré şu ana kadar vaatlerini yerine getirmedi. Sağ kanattaki Dandet ile Tardieu için Fransız Meclisinde Poincaré’yi zora sokma şansı doğdu. Böylece iki güçlü grup Poincaré Hükümetine karşı taarruza hazırlanıyor ve Briand’ın halefi ise bu zor durumdan ancak tartışmalı mevzuların bir ay ertelenmesini talep ederek kurtulabildi. Meclis bu ertelemeyi onayladı. Gerçi bununla krizi çözüme kavuşturmuş olmadılar ama Poincaré şimdilik bir şans elde etmiş oldu ve böylece tüm dikkatini Doğu meselesine çevirebilme olanağına kavuştu.

İtalya’da da durum biraz netleşti. Meclis, biraz isteksiz de olsa, sonunda Mussolini’ye boyun eğdi. Öyle görülüyor ki kara gömleklilerin zaferinde büyük rol oynayan radikal devrimciler susmayı seçtiler. Mussolini ile mücadelede reformcu bir güç birliğini destekliyorlar.

Üç büyük İtilâf devletinin elleri böylece rahatladı ve Lozan’da barışın şartlarını belirlediler. İlk önce İngilizler Paris’te Poincaré ile görüş alışverişinde bulunup, ortak karar alma konusunda görüş birliğine vardılar. Ancak bütün bunlara rağmen bilinen bir gerçek var ki, o da görüşmeler boyunca pek çok sorun yaşanacağı İtilâf Devletleri’nin birlik içinde hareket etmeleri gerek, zira Türk taleplerinin üstesinden gelebilmek için tek çıkış yolu bu. Kemal Paşa’nın temsilcileri Mudanya Mütarekesi’nin şartları üzerinde fazla durmuyorlar. Orada binbir zorlukla kabul ettirdikleri şartlardan çok daha fazlasını talep ediyorlar şimdi. Kemalistler İstanbul’un biran evvel boşaltılmasını talep ederlerken, Trakya’da da zaman kaybedilmeksizin bir nüfus sayımı yapılmasında ısrarcılar. Bu konuda Türklerin hakkı var. Şimdi görülen o ki, Türkler artık Meriç’in Doğu’sunda kalan bölgeyle yetinmek niyetinde değiller, Meriç’in Batı’sına

NÉPSZAVA - 26 Kasım 1922

Lozan Görüşmeleri

94 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

da hâkimiyetlerini yaymak istedikleri anlaşılıyor ve bu da ilişkilerde yeni bir gündem yaratıyor, çünkü gitgide Yugoslavların çıkarlarına ters düşecek taleplerini ortaya koymuş oluyorlar. Ancak, burada en çetin konu sınırlar meselesi. Kemal Paşa Musul’un geri verilmesini, Suriye sınırının gözden geçirilmesini ve Anadolu’ya mücavir adaların özerkliğini talep ediyor. Genç Türkiye devleti bu talepleriyle İngiltere, Fransa ve İtalya’nın menfaatlerine ters düşüyor. Musul, Mezopotamya’nın en verimli bölgesi, olması hesabiyle dünya savaşı öncesinde İngilizler ve Almanlar arasında rekabet konusu olmuştur. Mustafa Kemal Paşa İngiltere’nin göz bebeği olan Musul’a, dolayısıyla Mezopotamya’ya el uzatacak olursa, Lozan ‘da çok büyük tartışmalar beklenebilir.

Ankara’nın Suriye sınırı konusundaki tavrı belli. Fransızlar, Suriye’yi daha savaştan önce, kendi çıkarlarına uygun düştüğünden, desteklemişlerdi ve Sevr Antlaşması onları kesin bir şekilde Suriye’nin sahibi yaptı. Bundan bir yıl önce Franklin Bouillon Ankara Antlaşması’nı imzaladığında, Fransa büyük ödün vererek Adana’nın bazı bölgelerini Türklere geri verdi. Ancak şimdi Türk milliyetçiler bu Fransız antlaşmasına karşı çıkıyorlar. Suriye sınırının gözden geçirilmesini istiyorlar ve böylece Türkler ile Fransızlar arasındaki ilişkinin bozulması için de Anadolu’da yer yer Fransız birlikleri ile sorun çıkmasına neden oluyorlar. Ayrıca Anadolu topraklarına yakın

adaların özerkliğini isteyen Türk milliyetçiler Mussolini’nin çıkar bölgesine göz dikmiş oluyorlar. Mussolini de, hiç kuşkusuz, bu vesileyle İtalyanlara faşizmin nelere kadir olduğunu göstermeye çalışacak.

95Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

96 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

TÜRKIYE’NIN KAPITÜLASYONLARA DAHA FAZLA TAHAMMÜLÜ YOK

TÜRK AZINLIKLARIN DINLENMESI

PARIS KONFERANSI IÇIN ÖN HAZIRLIKLAR

POINCARÉ’NIN PLANI HENÜZ HAZIR DEĞIL

INGILTERE ŞIDDETE DAYALI HER TÜRLÜ GIRIŞIME KARŞI ÇIKIYOR

Noel arefesînde Boğazlar meselesinin çözümüne yaklaşılıyor izlenimi doğdu. İtilâf Devletleri ile Türkler anlaşmaya varmak üzereler. Lord Curzon sert bir ifadeyle İtilâf Devletleri’nin verecekleri tâvizlerin sonuna geldiklerini ifade etti. Âdetâ kılıçların çekildiği bu kritik anda Türklerin kendi alternatif çözüm önerilerini beyan etmeleri üzerine ortam yumuşadı. Sözkonusu alternatif çözüm önerisi, aslında, Türklerin çok uzun zamandan beri ileri sürdükleri taleplerini tekrar etmelerinden ibaretti, ancak, bu sefer isteklerini başka şekilde dile getirmiş oldular. Boğazlar meselesinde çatışmayı derinleştirmek niyetinde olmadıklarını ifade ettiler. Ortaya atılan önerilere karşı çıkmadıklarını, sadece mütevazı

taleplerinde ısrarcı olduklarını belirttiler. O mütevazı talep ise şundan ibaret: Yalnızca başkentlerini, şehre yönelecek her türlü saldırı ihtimaline karşılık, Marmara’da savunabilmek istediklerini, bundan dolayı tartışmalı bölgenin bir bölümünü silâhsızlandırma süreci dışında tutmak istediklerini ifade ediyorlar. Bu üslûp İtilâf Devletleri’nce beğenildi ve sonraki görüşmeleri mümkün kılan bir ilerleme olarak nitelendirildi. Aslında, Türklerin Boğazlar meselesindeki taleplerinin en önemli kısmını bu oluşturmakta. Bu taleplerini, karşı öneri sunarken de yinelemiş oldular.

Her ne kadar Boğazlar konusu halledilmiş gibi görünüyorsa da, bu Lozan’da artık tartışma yaşanmayacak anlamına gelmiyor. Tartışmaya açık birkaç konu daha var. Örneğin azınlıklar ve kapitülasyonlar.

Azınlıklar ve kapitülasyonlar konusu Türklerin daima hassas noktasını oluşturdu. On yıllardır Türk iktidarlar yabancılara verilen imtiyazlarla mücadele ettiler. Bu sorunu, savaşa girdiklerinde, Almanya’nın yardımı ile kısmen çözüme kavuşturmuş gibiydiler. İtilâf Devletleri azınlıklar konusunda ısrarlılar ve

PESTI HIRLAP - 22 Aralık 1922

Lozan’da Son Anda Ortaya Çıkan Pürüzler

97Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

kapitülasyonların kaldırılması talebini bir yerde bu konu ile irtibatlandırmak istediklerini de beyan ettiler. Bu konuda en yetkili kişi olan Mustafa Kemal “Yeni Türkiye hiçbir koşul ya da durum karşısında kapitülasyonların devam etmesine tahammül etmeye niyetli değil” dedi.

[…]

98 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

TÜRKLERIN ERTELEME YÖNTEMI – ITILÂF DEVLETLERI KARAR VERMEYE ÇALIŞIYOR

Reuter ajansının bildirdiğine göre Lozan Konferansı’nın fiyaskoyla sonuçlanması an meselesi. Şayet Türkler önceki tutumlarında ısrar ederlerse bu kaçınılmaz olacak. İtilâf Devletleri’nin temsilcileri öyle bir duruma düştüler ki, büyük bir ihtimalle birkaç gün içinde kararlarını Türklere bildirecekler ve Türkler kendilerine sunulan şartları kabul etmek ya da geri çevirmek gibi önemli bir ikilemle karşı karşıya kalmış olacaklar.

İngiliz murahhas, bu ciddî durumu yaratan sorunların neler olduğu hakkında kesin açıklamalar yapmaktan kaçındı. İtilâf Devletleri basını, Türk tarafının Boğazlar konusunda karşı teklif sunmasının ardından durumun iyiye gittiğini ve neredeyse çözüm noktasına gelindiğini duyurmuş idi. Anlaşılan o ki, son dakikada Türklerin Marmara Denizi kıyılarının güvenliğinin denetimi konusundaki ısrarcılığı, yeni sorunlar yaratmış olabilir. Kapitülasyonlar konusu da aslında büyük bir tartışma ve anlaşmazlık mevzuu olabilir. Ancak bu durum, Doğu barışını tehdit

edecek boyutta değil. Tartışmayı alevlendiren başka unsurların olduğu düşünülebilir. Muhtemelen, Türk heyetinin hassas konuları tartışmayı ertelemesi İtilâf Devletleri heyetlerini sinirlendirmiş olabilir zirâ eski konferans deneyimlerinden de hatırladıkları kadarıyla, bu taktik Türk diplomasisinin eski bir oyunu. Bu şekilde zaman kazanıyorlar ki, bu da zaferin yarısı demektir. Türkler iyi diplomat olduklarını daha önceleri de defalarca yeşil masada göstermişlerdi. Şimdi de haklı olmaları çok muhtemel.

PESTI HIRLAP - 29 Aralık 1922

Lozan Konferansı Fiyasko ile mi Sonuçlanacak?

99Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

1923

100 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

KOMISYON’UN ÇALIŞMALARINA KATKIDA BULUNUYORLAR.

YUNANLILAR YENI BIR SAVAŞ ISTEMIYOR.

10 Ocak, Lozan. Azınlıklar Komisyonu, alt - komisyon çalışmalarını onayladı. Uzlaşmaya varılan konular arasında, kişisel hakların düzenlenmesi bakımından, basın, dil ve din özgürlüğü, Müslümanlar ve Türkiye’li Hristiyanların eşitliği ilkesi yer alıyor. Türk tarafı, tartışmalı konularda, Türk Hükümeti’nin ve yabancı uyrukluların temsilcilerinin yanısıra Milletler Cemiyeti temsilcisinin de bulunduğu komisyonun vereceği kararları benimseyeceğini bildirdi.

10 Ocak, Graz. Grazer Tagespost Belgrad’dan bildirilmiştir. Trakya kaynaklı haberlere göre, bölgedeki durum oldukça gergin. Anadolu’dan Türk ordusunun yeni birlikleri geliyor. Kanlı çatışmaların tekrarlanması olasılığı var.

10 Ocak, Zürih. Atina’dan gelen haberlere göre, Yunan hükümeti kendilerinin yeni bir savaş başlatmayacaklarını açıkladı. Sorumsuz bazı kişiler yeni bir savaşla Yunanistan’ın kaybolan saygınlığını

geri kazanmak peşinde. Hükümetin dışındaki bu kişiler halktan destek bulamıyor. Yunanistan yeni bir savaşa girmeyecek. Girecekse bile bu ancak müttefiklerinin isteği ile ve onların yanında yer almak suretiyle sözkonusu olabilir. Eğer müttefikler Lozan’da böyle bir karara varırlarsa veya Venizelos böyle bir çağrıda bulunursa, ancak o zaman halk müttefiklerle birlikte, omuz omuza savaşa râzı olabilir. Trakya’daki birlikler zaten harekete hazır durumda, ama bu Yunanistan’ın hemen bir savaşa girmek istemesinin işareti değil, içinde bulunduğumuz durumun bir gerekliliğidir.

NÉPSZAVA - 11 Ocak 1923

Türkler Lozan’da Daha Esnekler

101Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

102 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Londra’dan bildirilmiştir: Lozan’da görevli olan İngiliz muhabire göre, uzayan konferansın ivedilikle sonuçlandırılması için gayret ediliyor. Özellikle Amerikalı gözlemci Child etkin bir gayret gösteriyor. Child Türklere, Amerika Birleşik Devletleri’nin Türklerin bu uzatma taktiklerinden tedirgin olduklarını anlatmaya çalışıyor. Böylece Curzon gibi Child da şayet bu barış görüşmeleri Türklerin hatâları yüzünden sonuçlandırılamayacak olursa, Türkiye’nin hem Amerikan hem de İngiliz yardımından mahrum kalacağı uyarısında bulundu. İtilâf Devletleri kapitülasyonlardan vazgeçmeye hazır ancak, Türklerden, hukuki reformlar sonuçlandırılıncaya değin yürürlükte kalacak geçici düzenlemelerin hayata geçirilmesini kesinlikle talep ediyorlar.

Nüfus mübadelesi konusu için oluşturulan alt - komisyonun çalışmaları memnuniyet verici bir yönde ilerliyor. Şimdiden savaş esirlerinin değişimi ile ilgili kararlar ortaya çıkmış durumda. Bu kararları barış görüşmelerinden ayrı tutarak hemen yürürlüğe koyacaklar. Buna göre, 10.000 Türk’ün Yunanistan’dan Türkiye’ye, daha sonra da buna karşılık aynı sayıda Yunanlı’nın

Yunanistan’a gönderilmesi sözkonusu. Bunun haricinde, barış antlaşması imzalanıncaya kadar Türkiye’de yaklaşık olarak 20.000 Yunanlı daha kalmış olacak.

NÉPSZAVA - 19 Ocak 1923

Lozan Görüşmeleri Hızlandırılıyor

103Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

TÜRK KOMUTAN YABANCI SAVAŞ GEMILERININ IZMIR’DEN AYRILMASI IÇIN VERILEN SÜREYI DARALTTI

ITILÂF DEVLETLERI’NIN ISTANBUL TEMSILCILERI PROTESTO EDIYORLAR

SAVAŞ GEMILERI YERLERINDE KALMALARI KONUSUNDA EMIR ALDILAR

Dünkü gazetede, İzmir’in Türk komutanının yeni düzenlemelerini takiben doğabilecek tehlikeyi anlatmıştık. Bu karara göre, yabancı savaş gemilerinin amirallerinden İzmir körfezini biran evvel terk etmeleri istenmekte. İtilâf Devletleri’nin İstanbul’daki temsilcileri Türklerin bu taleplerine karşı çıktılar ve söylendiğine göre savaş gemilerinin komutanlarına olası bir saldırıya karşı koyma emrini verdiler. Bu, kelimesi kelimesine şu demek oluyor: geri çekilme süresinin dolmasından sonra İzmir kıyısındaki bataryalardan ateş açılacak olursa, müttefik amiraller de benzer şekilde karşılık verebilir, İzmir’i bombalayabilirler.

Bununla beraber, ne Türklerin ne de İngilizlerin bu tür saldırgan

uygulamalara başvurması beklenir. Gerçi İzmir’in komutanı fevrî, hararetli bir kişiliğe sahiptir. Nurettin Paşa, başarısını gözüpek olmasına borçlu olan muzaffer Türk paşalarından biridir. Kut-el Amara’da Nurettin Paşa’nın kendinden emin ve aynı zamanda yıldırım hızıyla karar vermesi İngiliz General Townshend’in ordusunun kuşatılmasında önemli bir rol oynamıştı. Aynı yöntemi bundan altı ay önce cepheden saldırarak Afyonkarahisar’da da uyguladı ve onun taktik anlayışını doğrulayan eşsiz bir zafer kazanıldı. Ancak, İzmir’de durum başka. Lozan’daki diplomatik görüşmeler şimdilik kesildi ama yeniden başlatılması ümidi var ve büyük ihtimalle pürüzleri eninde sonunda yeşil masada halledecekler.

Fevrî kararlar her şeyi altüst edebilir. Ayrıca, bunun sadece bir durumda geçerliliği olabilir, o da Türkler Doğu sorununu silâhla çözmek istiyorlarsa.

Gemilerin limanı terk etmesi bütün yabancı gemiler için geçerli olduğundan, Fransız basını da durumu öfkeyle tartışıyor. Matin’de yer alan bir yazıda; “Türk hükümeti tehlikeli bir işe kalkışıyor ve sormamız gereken şudur: İsmet Paşa Lozan’dan

PESTI HIRLAP - 9 Şubat 1923

İzmir’de Durum Gerginleşti

104 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

alelacele ayrılırken acaba bunu bilmiyor muydu?” deniliyor. Matin’in bu notu, İsmet Paşa’nın âni bir kararla Lozan’dan aceleyle ayrılmasının gerçekten de Türk hükümetinin bir eylemi ile ilişkili olduğu kuşkusunu uyandırıyor. Ankara’da Lozan için heyecan duyulmadığı kesin ve eğer Meclis’te bir oylama yapılsaydı barış görüşmeleri büyük ihtimalle olumsuz karşılanacaktı. Anadolu’daki zaferler Türk milliyetçilerinin özgüvenini o kadar arttırdı ki, ulusal itibar sözkonusuysa aşırı seçenekleri bile göze alabilirler. Lozan barış planında ise, kuşkusuz, bağımsız bir ülkenin egemenliği ile ters düşebilecek birçok madde var.

Mudanya Konferansı’ndan önce, Ankara Hükümeti’nin ve özellikle Mustafa Kemal’in Büyük Millet Meclisi’ni ve generallerinin bir kısmını ölçülü davranmaya ikna etmek için tam bir saygınlığa ihtiyacı vardı. O sırada bile parola: „ güç kullanarak Boğazlar’dan çıkmaya zorlamaktı”. O zaman ölçülü davranış biçimi galip geldi. Acaba şimdi başka türlü mü olacak? Nurettin Paşa kurmaylığa süvarilikten geldi. Süvari karakterini sonuna kadar korudu. Şimdi İtilâf ’a haddini bildirmek onun hakkı değil miydi? Bugün bunu kim söyleyebilir…

Son gelen telgraflar Londra, 8 Şubat. Reuter bürosu İstanbul’dan bildiriyor:

İzmir komutanı yabancı savaş gemilerinin İzmir Körfezi’nden çıkıp gitmeleri için tanınan 24 saatlik

süreyi kısalttı. Körfezi gece yarısı değil, günbatımında terk etmelerini istiyor. İtilâf Devletleri’nin temsilcileri, Ankara Hükümeti’ne sorumluluklarını hatırlatan bir uyarıda bulundular. Diğer taraftan, limandaki yabancı gemilerin kendi hükümetlerinden limanı terk etme emrini alıncaya kadar İzmir’de kalma talepleri ise reddedildi.

Berlin, 8 Şubat Londra’dan İngiliz Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın uzun menzilli toplarla donatılmış iki savaş gemisini İzmir’e gönderdiği bildiriliyor.

105Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

106 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

RUS PROPAGANDASININ ETKISIZ KILINMASI

IZMIR’DE DURUM YENIDEN GERGINLEŞTI.

YABANCI GEMILERIN GERI ÇEKILMESI IÇIN YENI ÜLTIMATOM.

İzmir’deki Türk Paşası, yabancı gemilerin 24 saat içinde İzmir’den ayrılmaları talebini İtilâf Devletleri’nin itirazı üzerine geri çekti. Reuter ajansının bildirdiğine göre ilginç olan, Türklerin bugün İtilâf Devletler’ine yeni bir nota vererek, savaş gemilerini üç gün içinde İzmir körfezinden çekmeleri konusundaki taleplerini yenilemeleri.

Halen İzmir limanında 11 İngiliz, 4 Fransız, 3 İtalyan ve 4 Amerikan olmak üzere 22 savaş gemisi demir atmış durumda. Türklerin ültimatomu diplomatik çevrelerde büyük şaşkınlık yarattı ve bir yanlış anlamanın vuku bulduğuna dair açıklamalar yapılıyor. Ancak, yanlış anlayanların bu diplomatik çevreler olması da muhtemeldir zirâ bütün işaretler Ankara’da yine aşırı uçların etkili olduğunu ortaya koyuyor.

Doğu’daki olaylar hakkında en son yazdığımız makalede, barışın üzerinde dolaşan kara bulutlara dikkati çekmiştik. Ankara Millet Meclisi’nin Ekim’deki olayları takiben Mustafa Kemal’in Boğazlar meselesinde tâviz vermemesini isteyen aşırı unsurlardan bahsediyoruz. O zamanlar Türklerin muzaffer komutanı ile deneyimli diplomatları bu güçlerin isteklerini bertaraf etmeyi başarmışlardı ama bugün aldığımız bir telgrafa göre, Ankara Millet Meclisi üyelerinin çoğunluğu savaşın devam etmesinden yana bir tutum sergiliyor. Ruh hallerindeki bu değişikliğin sebebinin ne olduğunu anlamak aslında hiç de zor değil. Bolşevik Rusya Dışişleri Komiseri Çiçerin ve arkadaşları, Lozan’da kendi isteklerini müttefiklere ve İsmet Paşa’ya kabul ettiremeyeceklerini anladıkları zaman Ankara’da entrikalarına başladılar.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, İtilâf Devletleri’nin bazı taleplerini baştan beri haksızlık olarak gördüler ve buna karşı öfkeli bir propaganda yürüttüler. Yani oradaki atmosfer Rus çıkarları için de elverişliydi ve

PESTI HIRLAP - 13 Şubat 1923

Ankara Millet Meclisi Savaşın Devam Etmesinden Yana

107Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

sonucun da gösterdiği gibi, Rus provokatörler bu durumdan tamamen faydalandılar. Moskova barıştan yana olduğunu ilân etse de, kulislerde sürekli kargaşalık çıkarmak peşinde. Troçki geçtiğimiz günlerde “Rusya barış istiyor ve barışın korunması için ne gerekiyorsa yapacaktır” şeklinde bir demeç vermişti. Yoldaş Troçki bir yandan barış çağrıları yaparken, bir yandan da heyecanla Kızılordu’yu hazırlamakta ve en iyi ajanlarını da Ankara’ya göndermiş bulunmakta. Ankara’daki Millet Meclisi, özellikle İtilâf Devletleri’ne yönelik bütün protestolara yatkın bir oluşum olarak görülmekte, hattâ Rusların, Türklerin gizli destekçisi Fransa’ya karşı da bir atmosfer yaratmayı başardıkları görülüyor. Konferans’ın son günlerinde İsmet Paşa muhtemelen bu durumun bilincinde olarak çekimser bir tutum sergilemiş ve Lozan’dan alelacele ayrılmasına da şüphesiz Ankara’daki olaylar da neden olmuştu.

Köstence üzerinden Karadeniz yoluyla İstanbul’a geçmeye çalışacak olan İsmet Paşa halen Bükreş’te bulunuyor. Romanya Dışişleri Bakanı Duca ile yaptığı görüşmelerden sonraki demecinde Türkiye ile Romanya arasında hiçbir çıkar çatışmasının bulunmadığını belirtmiştir. Bu açıklama Türkler sözkonusuysa buna inanırız. Ancak, esas mesele, Türklerin müttefikleri olan Rusların Romanya ile halledilmemiş bir sorununun bulunmasıdır ki, İsmet Paşa bu yüzden biran evvel ülkesine dönmek istiyor.

Ankara’da savaştan yana olanların mı, yoksa Türkiye’nin bütün geleceğini bir tek kartla oynamasına karşı olan politikacıların mı üstün geleceğini zaman gösterecek.

108 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

HÜKÜMET BIR ÖNERGE HAZIRLIYOR.

Londra, 28 Şubat. Ankara’dan bildirilmiştir. Altı gün süren görüşmelerin ardından Millî hükümet, dün öğle vakti Lozan Antlaşması tasarısına ilişkin olarak Büyük Millet Meclisi’ne nasıl bir önerge sunacağı konusunda bir karara vardı. Hükümet, İsmet Paşa’nın Lozan’daki tutumunu tamamen desteklediğini açıkladı. Hükümet, antlaşma tasarısında yer alan, ekonomi ve maliye konularındaki kararları ayırarak ve kendi kararları gibi benimseyerek konunun daha sonra görüşülmesini onayladı. Diğer taraftan, yabancıların imtiyaz haklarını koruyan kapitülasyonların yerine, geçici olarak İtilâf devletleri tarafından önerilen hukuk sisteminin işlerlik kazanması önerildi. Hükümet, Millet Meclisi’nden bu konuyu itilâf güçlerine resmen sunmak için yetki istiyor. Hükümet, Meclis’in bu teklifi kabul edeceğini düşünüyor.

NÉPSZAVA - 1 Mart 1923

Türkler Barışa Hazırlanıyor

109Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

ÇOĞUNLUK, MÜTTEFIKLERIN BARIŞ ÖNERILERINI KABUL EDILEMEZ BULUYOR

MUSTAFA KEMAL VE ISMET PAŞA’NIN MUHALIFLERLE MÜCADELELERI

MUSTAFA KEMAL, ESKIŞEHIR’DE MILLET MECLISI’NE KARŞI BIRLIKLERINI TOPLUYOR

Son günlerde Ankara Millet Meclisi’nin, Lozan barış planına karşı tutumu hakkında farklı haberler geldi. Sıklıkla yarı resmî yoldan gelen kimi habere göre milletvekillerinin çoğunluğu, barış planını kesinlikle reddediyorlar, diğer bazı telgraflara göre ise, Mustafa Kemal, nüfuzunu kullanarak barış antlaşmasına karşı olanları ikna etmeyi başardı. Ancak son günlerde, Ankara’dan oldukça kötümser haberler geldi. Hükümet bünyesindeki karşıt görüşlüler arasında birlik ve beraberliğin sağlanması büyük zorluklarla başarıldı ve birkaç değişiklikten sonra Hükümet barış antlaşması tasarısının kabulünü talep etti. Daha dün Büyük Millet Meclisi’nin Hükümet’in talebini destekleyeceği yönünde bilgiler ulaşmakla birlikte, büyük tartışmaların olacağı inkâr edilemez. Bugün Fransız

hükümetinin yarı resmî haber ajansı Havas’ın İstanbul kaynaklı telgrafında belirtildiğine göre, Meclis, hükümetin, her iki taraf için de daha uygun olacak yeni bir plan için görüşmeler yapmasını talep ediyor.

Bu telgrafla aynı zamanda Pesti Hirlap Londra muhabirinden şu bilgileri aldık: Ankara hükümeti Lozan barış antlaşması taslağından dolayı Meclis’te zorluklarla karşılaştı. Millet Meclisi, İsmet Paşa’nın Lozan’da ödün vermesinden dolayı hoşnutsuz görünüyor. Gerçi tartışmalar sırasında gerek İsmet Paşa gerek Mustafa Kemal Paşa kendi görüşlerini gayet kararlılıkla savundular, ama Meclis, Musul sorununun ve ekonomik nitelikli görüşmelerin ertelenmesini dikkate alarak Hükümet’e karşı oy kullandı. Daily Express İstanbul muhabiri, Mustafa Kemal Paşa’nın, şayet Millet Meclisi Lozan Barış Antlaşması’nı kabul etmezse Cromwell rolünü üstlenmek istediğini bildirdi. Buna hazırlık olarak Eskişehir civarında birliklerini topladı.

Demek ki, Mustafa Kemal Paşa, Ankara Millet Meclisi, hükümetin isteklerini uygun bulmaz ise, icabında silâha başvuracak. Birkaç hafta önce

PESTI HIRLAP - 2 Mart 1923

Ankara Millet Meclisi Hükümet’e Karşı

110 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Mustafa Kemal’in kendisi de Lozan’da Türkiye’nin hukukî talepleri kabul görmediği takdirde savaşı ima eden beyanlarda bulunmuştu. Türkiye’nin muzaffer komutanı en son İzmir’de silâhını çekmiştir, ancak, o sırada Mustafa Kemal bir askerdi. Oysa şimdi Ankara’da Mustafa kemal bir diplomat gibi davranıyor ve en yakın dava arkadaşı İsmet Paşa’nın beyanından sonra, görünüşe bakılırsa kendisi de Türkiye’nin şimdilik Mudanya’da sağladığından daha fazlasını elde edemeyeceğine inanmış görünüyor.

Mustafa Kemal şimdiye kadar tüm icraatlarında temkinli bir komutan ve temkinli bir devlet adamı olarak hareket etti. Karşıt Türk talepleri ve İtilâf güçlerinin barış planları arasında kalıp da yeniden silâha sarılmak aslında zor iş değil. Ankara’daki Millet Meclisi’nin çoğunluğu anlaşılan savaş kozuna gözü kapalı güveniyor, oysa bu şans ters tepebilir. Mustafa Kemal eski, deneyimli devlet adamlarının görüşlerini dinliyor ve onlar, istisnasız, Türkiye’nin varlığını tam da amacına ulaşmışken sonucu şüpheli bir savaşa terk etmemek gerektiğini söylüyorlar. Ankara’daki aşırı unsurlar ise anlaşılan bu fikirleri ikna edici bulmuyorlar, bu yüzden Mustafa Kemal onları ikna edecek başka öneriler getirecek. Şayet son anda Ankara’da hava değişmezse, o zaman Başkomutan son kozunu kullanacak ve yorulmak bilmeyen azmiyle, güçlü iradesiyle kendi kurduğu Ankara Meclisi’ni feshedecek.

111Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

112 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

ITILÂF DEVLETLERI TÜRKLERIN KARŞI TALEPLERINI GERI ÇEVIRECEKLER

MUSTAFA KEMAL PAŞA, MUDANYA ATEŞKES ANLAŞMASI’NI FESHETMEKLE TEHDIT EDIYOR

Dış politika uzmanları bu hafta içinde Ankara’nın barış ya da savaştan yana karar vermesini bekliyorlar. Büyük Millet Meclisi’nde yapılan gizli görüşmelerde günlerdir barış ve savaş taraftarı olan gruplar güçlerini sınıyorlar. Mustafa Kemal Paşa’nın, gerekirse zor kullanarak hükümetin önerisini kabul ettireceğine daha önce değinmiştik. İtilâf Devletleri’nin barış planlarını sunmalarından önce de Hükümet’in içinde bazı meselelerde büyük görüş ayrılıkları vardı. Bu anlaşmazlıklar, barış planında değişiklikler yapılacağı konusunda teminat verilerek giderilmeye çalışıldı. Bu değişiklikler, ekonomik, mâli ve hukuksal konuları yeni kapitülasyonları kapsayacak. Kapitülasyonlarla ilgili olarak, özellikle Mustafa Kemal Lozan planına sert biçimde itiraz etmiştir. Öneriler, Hükümet kendi değişikliklerini de ekledikten sonra Millet Meclisi’ne sunulmuştur. Diğer bir

deyimle, şu anda Ankara’da görüşülen öneri İtilâf Devletlerinin önerisi değil, Türklerin karşı önerisidir, ancak Büyük Millet Meclisi’nin büyük bir kesimi barış tasarısını bu haliyle de kabul edilemez buluyor. Büyük bir ihtimalle, Mustafa Kemal ağırlığını koyarak tâdil edilmiş barış planı için çoğunluğu sağlayacak, ancak, bu hiçbir şekilde Lozan barış konferansının başarıyla sonuçlanacağı anlamına gelmiyor. Sorunlar şimdi yine İtilâf Devletleri arasında ortaya çıkacaktır. Çünkü Türk Hükümeti’nin değişiklikleri İsmet Paşa’nın Lozan’da dile getirdiği tasarıdan çok da farklı değil; şeklen biraz tâdil edilmiş hali. İtilâf Devletleri bunları daha baştan reddetmişlerdi. İngilizler, şimdiden daha önce geri çevirdikleri Türk planının birkaç kozmetik değişiklikle yeniden önlerine getirildiğini görürlerse, bunu kabul etmeyeceklerini söylüyorlar.

Ankara’dan gelen haberlere göre Mustafa Kemal, Meclis’teki mütereddit politikacıları, öne sürülecek yeni şartların temel taleplerinin cüzi bir kısmına tekabül ettiğini ve buna rağmen kabul edilmemesi durumunda Mudanya Mütarekesi’ni feshedeceğini söyleyerek yatıştırdı. Bu ise, elbette doğu’da yeniden gerginlik yaratacaktır.

PESTI HIRLAP - 6 Mart 1923

Doğu’daki Durum Yeniden Geriliyor

113Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Londra, 5 Mart (Pesti Hirlap muhabirinin telgrafı).

Daily Telegraph’ın yazdığına göre, Doğu’da geçtiğimiz haftaların iyimserliği yerini karamsarlığa bıraktı. Öyle anlaşılıyor ki, Ankara Hükümeti Millet Meclisi’ndeki şahin üyelerin baskısı altında Lozan barış antlaşması taslağından önemli ölçüde farklı bir antlaşma planı üzerinde çalışıldığı görülüyor. Muhtemelen, Türkiye yeni antlaşma taslağını İtilâf Devletleri’ne sunacak ve bunun kabulünü veya kısa süre içerisinde yeni bir konferansın toplanmasını talep edecek. Mudanya Ateşkes Anlaşması’nın askıya alınması da seçenekler arasında bulunuyor. Bununla ilgili önerge Meclis’e sunuldu.

114 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

115Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

FRANSA GÖRÜŞMELERE KATILMAKTAN VAZGEÇMEDI

LOZAN KONFERANSI’NIN DEVAM EDECEĞINE ILIŞKIN ÜMIT VAR

Ankara Büyük Millet Meclisi, öngördüğümüz gibi, ölçülü davrananların çoğunluğuyla sadece Türk halkının taleplerinin dile getirilmesi konusunda aşırılıklardan uzak durmakla kalmadı, aynı zamanda hükümete güvenoyu da sağladı. Havas haber ajansı, resmî kaynaklara dayanarak Ankara Millet Meclisi’nin barış antlaşmasının imzalanması için temel olarak gördüğü şartları bildiriyor. Bu şartlar şöyle:

• Kapitülasyonlar kaldırılacak.

• Ekonomik ve mâli meselelerin düzenlenmesi ve Musul sorununun çözümü ileri bir tarihe ertelenecek.

• Karaağaç Türkiye’de kalacak.

• Türk heyeti ile mutabık kalınan, Barış Antlaşması’nın diğer şartları kabul edilecek.

• Yunanistan’dan mutlaka savaş tazminatı istenecek ve ayrıca yakılıp yıkılan yerler yeniden iskâna açılacak.

Tüm bu taleplerin öncekilere nazaran ılımlı olup olmadığı elbette ki tartışılabilir. Yarı resmî kaynaklara göre, Fransız hükümeti görüşmelerin sürdürülmesinden yana gözüküyor.

İngiliz Hükümeti’nin tavrı ise şüphesiz soğuk ve sert olacaktır, zirâ bu koşullardan iki tanesinin kabulüne Lord Curzon Lozan’da karşı çıkmıştı. Bunlardan biri kapitülasyonların kaldırılması talebi, diğeri ise Yunanistan’dan istenen savaş tazminatıdır. Ancak Musul sorununun çözümü konusuna gelince, Türkiye Büyük Millet Meclisi acele etmiyor, demek ki İngiltere’nin bu konudaki hassasiyetini dikkate alıyor. Kapitülasyonlar konusunda ise mutlaka uzlaşma sağlanacaktır. Yunanistan’dan talep edilen tazminat konusu Büyük Britanya’nın çıkarlarını doğrudan etkilemiyor. Bu itibarla, tarafların Lozan’da veya başka bir yerde yeniden görüşmelerde bulunmak üzere en kısa süre içinde biraraya gelmeleri beklenebilir.

İstanbul, 8 Mart. Millet Meclisi’nin kapalı oturumu hakkında Ankara’dan bildirildiğine göre, tartışmalar bitmeden önce Mustafa Kemal Paşa bir kez daha dış ve iç politikadaki durumu

PESTI HIRLAP - 9 Mart 1923

Türkiye’nin Yeni Talepleri

116 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

açıkladı ve Türk heyetinin Lozan’da barışın sağlanabilmesi için gösterdiği gayretlerden bahsetti. Bunun hemen ardından, 150 kişinin imzaladığı, mâli, ekonomik ve yönetimi ilgilendiren konularda Türkiye’nin kayıtsız şartsız egemenliğini talep eden bir bildiri yayınlandı. Bildiriyi imzalayanlar, Hükümet’in bu koşulların yerine getirilmesi şartıyla barış planını kabul etmesini de onayladılar.

Milletvekilleri, akabinde, büyük bir çoğunlukla oturumun sona erdiğini, hükümetin güvenoyu aldığını ve barış görüşmelerinin bu beş maddeyi temel alarak sürdürülebileceğini beyan ettiler.

Diğer bir deyişle, Türk Hükümeti müfrit unsurlara karşı tam bir zafer kazandı. Millet Meclisi, İsmet Paşa’nın Lozan görüşmelerindeki kişisel tavrını da onayladı. Hükümet artık sorunlu ekonomik konuların çözümünün genel barış antlaşmasının imzalanmasından sonraki bir tarihe ertelenmesi hususundaki kararları tek başına alabilme olanağına sahip olacak.

117Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

YUNANISTAN’IN FRANSIZ TEMSILCISINE ÜLTIMATOMU

TÜRK HÜKÜMETI MÂLI TALEPLERINDE ISRARLI

HER IKI TARAF DA LOZAN KONFERANSI’NI TERK ETMEKLE TEHDIT EDIYOR

Paris, 25 Mayıs. Pesti Hirlap muhabirinin telgrafı

Lozan’dan bildirilmiştir: Yunan Dışişleri Bakanı dün, Fransız delege General Pelle’ye bir ültimatom vererek, Türkiye ile Yunanistan arasında ortaya çıkan tazminat sorununun en geç cumartesi günü mâli işler komisyonu toplantısında ele alınmasını istedi. İtilâf Devletleri delegeleri bu konuyu uzun süren bir oturumda görüştükten sonra, ekonomi komisyonunun cumartesi öğleden önce, mâli işler komisyonunun ise cumartesi öğleden sonra toplanmasına karar verdiler.

Ankara’dan gelen telgrafa göre Türk Hükümeti yetkilileri, Yunanistan’a karşı mâli taleplerinde ısrarlı olduklarını belirterek, aksi takdirde Lozan görüşmelerine son vereceklerini ve bundan İtilâf Devletlerini sorumlu

tutacaklarını bildirdiler.

Lozan’dan gelen haberlere bakılırsa, o güne kadar bir anlaşmaya varılamazsa, Türkler de Yunanlılar da konferansı terk edebilecekler. Bu durumda cumartesi, Doğu Konferansı’nın karar günü olacak.

PESTI HIRLAP - 26 Mayıs 1923

Cumartesi Doğu Konferansı için Karar Günü Olacak

118 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

LOZAN GÖRÜŞMELERININ AYRINTILAR YÜZÜNDEN SEKTEYE UĞRAMASI

Lozan görüşmelerinde oluşturulan barış antlaşması bir yandan Türkiye, diğer yandan da Büyük Britanya, İtalya, Fransa, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında nihaî barışı tesis edecek. Türkiye’nin yeni sınırları şöyle:

Avrupa’da: Bulgaristan ile yeni sınır, Meriç nehrinin Resvaja deltasından Türk-Bulgar -Yunan toprakları ile kesiştiği noktaya kadar uzanıyor, bu şimdiye kadarki sınır hattı ile aynı.

Yunanistan ile sınır, Meriç’in ana kolunun yatağını takip ediyor, Karaağaç’ın dışından geçiyor, sonra Ege denizine kadar tekrar nehri takip ediyor.

Asya’da: Suriye ile sınırı, Fransız hükümetinin Lozan’daki Türk heyetine verdiği mektupla teyit edilen Ankara Antlaşması tespit ediyor.

Irak ile sınır hattının 9 ay içinde düzenlenmesi öngörülüyor.

Musul sorunu Milletler Cemiyeti Konseyi’ne sunulacak.

Türkiye, Çanakkale’de Boğazönü adaları olan Gökçeada ve Bozcaada’da egemenliğini koruyor. Yunanistan ise, Limni, Sisam, Midilli, Sakız, Semadirek

ve İkarya adalarını muhafaza edecek, ancak, Asya kıyısı yakınında bulunan adaları silâhsızlandıracak.

İtalya’nın On iki ada üzerindeki egemenliği teyit ediliyor.

Antlaşma ayrıca Boğazlardan geçişi, savaşta ve barışta, deniz ve hava ulaşımı serbestliğini de düzenliyor.

Antlaşma uyarınca kapitülasyonlar kaldırılıyor.

Azınlıklara gelince, Türkiye’de de tıpkı Polonya’da ve Çekoslovakya’da olduğu gibi, azınlıkların hakları güvence altına alınacak.

Türkiye, barış antlaşmasının imzalanmasını takiben, Milletler Cemiyeti’ne katılma talebinde bulunacağını taahhüt ediyor.

Alınan mâli kararlar Osmanlı borçlarının tanınmasını içeriyor ve buna göre Türkiye bu borçları üstleniyor. İtilâf Devletleri Türkiye’den savaş tazminatı talebinde bulunmayacaklar.

Bununla birlikte, “Sürprizler Konferansı” olarak adlandırılan Lozan Konferansı henüz bitmedi, tersine, tâli nitelikteki bazı sorunların tartışılmasına sıra geldiğinde, beklenmedik bir gelişme oldu. Aralarında yabancı sermaye ortaklıklarına tanınan imtiyazlar,

PESTI HIRLAP - 14 Temmuz 1923

Türkiye’nin Yeni Sınırları

119Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Sivas ve Samsun arasında demiryolu inşaatı konularının da bulunduğu belirli ekonomik ve mâli sorunlara ilişkin Türk görüşlerinin İsmet Paşa tarafından açıklanmasından sonra, İtilâf Devletleri temsilcileri infial içinde konferansı terk ettiler. İtilâf Devletleri, Türkiye’nin millî davasındaki başarısını engelleyemediklerine göre, şimdi de hangisinin Türkiye’nin zengin kaynaklarından daha büyük payı garantileyeceği konusunda birbirleriyle yarışıyorlar.

120 Macar Basınında Türk Kurtuluş Savaşı (1920 – 1923)

Istvan Friedrich sadece dış politika ile ilgili konulara değinmek istediğini belirtti. Etrafı tamamen kuşatılmış, baskı altına alınmış Türkiye örneğine işaret ederek, “yine de bu zor durumdan kendilerini kurtaracak kahramanlar buldular” dedi. “Bizim Doğu Balkanlar’a karışmayacağımızı vurgulayıp durmamız gerekmiyor” şeklinde beyanatta bulundu. Istvan Friedrich’in ilk Türkiye ziyaretinde Mustafa Kemal Paşa kendisine bir mesaj tevdi etmiş ve bu mesajı Macar Millet Meclisi’nde gündeme getirmesini rica etmiştir. Istvan Friedrich Kemal Paşa’nın iki ulusun ortak geçmişini hatırlatan mesajını okumuştur. Mesaj aşağıdaki ifadelerle sona ermektedir:

“Biliyorum ki, birçok Macar haksız yere eziyet çekiyor. Onlara, özgürlüğe kavuşma vaktinin bir gün geleceğini bildiririm. Macar halkına hayırlı çalışmalar diliyorum ve ilk fırsatta iadeyi ziyarette bulunacağımı belirtmek istiyorum.”

Kemal Paşa’yı bütün Meclis coşkuyla alkışladı. Istvan Friedrich, Kemal

Paşa’nın Macar Millet Meclisi’ne gönderdiği imzalı fotoğrafı Meclis Başkanı Karafiath’a teslim etti.

Istvan Friedrich, Türkiye izlenimlerini uzun uzun anlattı. Türkiye’de yapılan seçimlerden daha onurlu bir seçim düşünemediğini belirtti.

PESTI HIRLAP - 25 Temmuz 1923