20
MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne Yazılar

MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne Yazılar

Page 2: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

Yapı Kredi Yayınları, 1994 (1 baskı)

İletişim Yayınları 490 • Murat Belge Toplu Eserleri 7ISBN-13: 978-975-470-691-8© 1998 İletişim Yayıncılık A. Ş.1-5. BASKI 1998-2014, İstanbul6. BASKI 2016, İstanbul

KAPAK Suat AysuKAPAK DESENİ Selçuk DemirelUYGULAMA Hüsnü AbbasDÜZELTİ Sait KızılırmakDİZİN Murat BozluolcayBASKI Sena Ofset · SERTİFİKA NO. 12064

Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi B Blok 6. Kat No. 4NB 7-9-11Topkapı 34010 İstanbul Tel: 212.613 38 46

CİLT Güven Mücellit · SERTİFİKA NO. 11935

Mahmutbey Mahallesi, Deve Kaldırım Caddesi, Gelincik Sokak,Güven İş Merkezi, No: 6, Bağcılar, İstanbul, Tel: 212.445 00 04

İletişim Yayınları · SERTİFİKA NO. 10721

Binbirdirek Meydanı Sokak, İletişim Han 3, Fatih 34122 İstanbulTel: 212.516 22 60-61-62 • Faks: 212.516 12 58e-mail: [email protected] • web: www.iletisim.com.tr

Page 3: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

MURAT BELGE

Edebiyat Üstüne Yazılar

Page 4: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

MURAT BELGE 1943’te doğdu. İ.Ü. Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve EdebiyatıBölümü’nü bitirdi. 12 Mart döneminde iki yıl cezaevinde kaldıktan sonra1974’te üniversiteye döndü. 1981’de doçentken istifa etti. Halkın Dostları, Biri-kim, Yeni Dergi, Yeni Gündem, Milliyet Sanat, Papirüs dergilerinde ve Cumhuri-yet, Demokrat, Milliyet, Radikal gazetelerinde yazdı. 1983’te İletişim Yayınları’nıkurdu. 1997’de profesör olan Murat Belge, Bilgi Üniversitesi’nde öğretim üyesive Taraf’ta yazıyor. Kitapları: Tarihten Güncelliğe (Alan, 1983; İletişim, 1997),Sosyalizm, Türkiye ve Gelecek (Birikim, 1989), Marksist Estetik (BFS, 1989; Bi-rikim, 1997), The Blue Cruise (Boyut, 1991), Türkiye Dünyanın Neresinde? (Bi-rikim, 1992), 12 Yıl Sonra 12 Eylül (Birikim, 1992), İstanbul Gezi Rehberi (TarihVakfı, 1993; İletişim, 2007), Boğaziçi’nde Yalılar ve İnsanlar (İletişim, 1997),Edebiyat Üstüne Yazılar (YKY, 1994; İletişim, 1998), Tarih Boyunca Yemek Kültü-rü (İletişim, 2001), Başka Kentler, Başka Denizler 1 (İletişim, 2002), YaklaştıkçaUzaklaşıyor mu? (Birikim, 2003), Osmanlı: Kurumlar ve Kültür (Bilgi Üniversi-tesi, 2006), Başka Kentler, Başka Denizler 2 (İletişim, 2007), Genesis: “BüyükUlusal Anlatı” ve Türklerin Kökeni (İletişim, 2008), Sanat ve Edebiyat Yazıları(İletişim, 2009), Başka Kentler, Başka Denizler 3 (İletişim, 2011), Militarist Mo-dernleşme: Almanya, Japonya ve Türkiye (İletişim, 2012), Edebiyatta Ermeniler(İletişim, 2013), Başka Kentler, Başka Denizler 4 (İletişim, 2014), Step ve Bozkır(2016). Yazarın ayrıca William Faulkner, James Joyce ve John Berger’dan çeviri-leri yayımlanmıştır.

Page 5: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

İÇİNDEKİLER

Önsöz...................................................................................................................................9

Roman Üstüne .........................................................................................................15Türk Romanında Tip.....................................................................................................17Çeşitli Açılardan Roman Kişisi ...................................................................................22Hikâye ya da Roman Kişisinin Adı ...........................................................................34Birey ve Roman ..............................................................................................................37Polis Romanları...............................................................................................................40“P.S.” ..................................................................................................................................43

Dünya Romanında Son Durum ...................................................................45Roman Sanatında Yapısal Sarsıntılar......................................................................47Eski Eserlerden Yenilerini Üretmek..........................................................................53Marquez ve Romanda Yenilik...................................................................................59Üçüncü Dünya Edebiyatı Açısından Türk Romanına Bir Bakış.......................65

Sanat ve Politika.....................................................................................................75Giriş ....................................................................................................................................77“Politik Roman” Üstüne..............................................................................................7927 Mayıs’ın Edebiyatımıza Yansıması.....................................................................9512 Mart Romanları.....................................................................................................114Bir “Edebiyat Malzemesi” Olarak 12 Mart Yaşantısı......................................13512 Eylül Filmleri ...........................................................................................................151

Page 6: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

Bir Afiş Dolayısıyla Devrimci Resim Üstüne........................................................165İşçi Sanatı ......................................................................................................................169

Sanatçılar ve Sorunsallar...............................................................................173Kemal Tahir ...................................................................................................................175Devlet Ana ....................................................................................................................178Osmancık.......................................................................................................................184“Osmanlı Devletinin Kuruluşu”na İlişkin Yaklaşımlar .....................................187Köprülü ve Tarihçilik...................................................................................................189Kemal Tahir ve Tarık Buğra’da Osmanlı Devletinin Kuruluşu ......................191Cemo - Memo ve Gelenekten Yararlanma........................................................194Tutunamayanlar ..........................................................................................................203Tutunamayanlar’a Ek.................................................................................................211Şafak Üstüne................................................................................................................212Yaşar Kemal’in Üçlüsü Üzerine..............................................................................230Türk Roman Geleneği ve Sevgili Arsız Ölüm ....................................................233Sevgili Arsız Ölüm’e Ek.............................................................................................243Yahya Kemal ve Osmanlı’da Siyasi Gelenek......................................................245Ömer Seyfettin ............................................................................................................267Halikarnas Balıkçısı ve Mavi Anadolu ..................................................................274Mavi Anadolu Hümanizmi.......................................................................................280Behçet Necatigil ..........................................................................................................288Hem Savaşçı, Hem Derviş ........................................................................................300Arkadaş Üstüne ..........................................................................................................305Duvar...............................................................................................................................309Mütercim-i Eşgal Latif Bey .......................................................................................316

Eski Edebiyattan ..................................................................................................321Namık Kemal: Aşk ve Evlilik Üzerine....................................................................323Mai ve Siyah .................................................................................................................330Eylül .................................................................................................................................344Fahim Bey ve Biz .........................................................................................................354

Metin İncelemeleri .............................................................................................363Giriş..................................................................................................................................365T.S. Eliot’ın “Prufrock” Şiiri Üstüne.......................................................................367Sabahattin Ali’nin “Asfalt Yol” Hikâyesi Üstüne..............................................382Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi .......................................................388

Epik Üstüne .............................................................................................................403Epik ..................................................................................................................................405

Page 7: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

Denemeler/Değinmeler .................................................................................431Brueghel ve Brecht.....................................................................................................433Savaş ve Edebiyat .......................................................................................................440Eşcinsellik.......................................................................................................................446Attila İlhan’ın Halk Edebiyatı Değerlendirmeleri..............................................453Türkçe’de Düzyazının Gelişmesi ............................................................................455Geçmiş Sanata Nasıl Bakıyoruz .............................................................................460“Edisyon Kritik” Sorunu............................................................................................463Kötü TV Dizilerinin Akla Getirdiği Bir Estetik Boyut .......................................466Romanda Demokrasi.................................................................................................469Kitap Tanıtma Kurumu..............................................................................................472Ucuzdur, Vardır İlleti... ..............................................................................................476Orhan Pamuk...............................................................................................................480Değişik Düzeylerde ve Kültürde “Dışa Açılma”................................................483Edebiyat ve “Tenzil-i Rütbe”....................................................................................488

İki Konuşma ............................................................................................................491Bir Sanatçının Günlüğünden: Murat Belge .......................................................493“Sosyalist Ahmet Mithat Olduğumu Kendim Söylemiştim”........................502

DİZİN ...............................................................................................................................517

Page 8: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini
Page 9: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

ÖNSÖZ

Hayata bir edebiyatçı olarak başlamıştım. Böyle bir ilk cümle pa-ragrafın geri kalanının oldukça kitsch bir üslûpla devam edeceği-ni akla getiriyor: “... ama kader beni...” tarzında. Doğrusu, zamanzaman böyle bir ruh haline yaklaşmıyor değilim. Edebiyattanuzaklaştım; bu, politikaya yaklaştığım anlamına geliyor. Şüphesiz“aktif politika” dediğimiz şeye değil, ama teorik dünyanın edebîalanlarından politik alanlarına kaydım. Başka ülkeler için iddialıbir söz söyleyecek durumda değilim, ama Türkiye’de bu alan (po-litika) ne çok sevimli, ne de çok verimli. Türkiye’nin politikasın-da, sanki değişim, her şeyin daha beter olması biçiminde gerçek-leşiyor. Ya da, özellikle bugünlerin görünüşü böyle. Onun için,“keşke edebiyatta kalsaydım...” gibi sözler dilimin ucuna geliyor.Ama, hele ilerleyen yaşlarda, bu “keşke”li hayıflanmalar da birhayli banal ve bir hayli kitsch’tir.

“Edebiyatçı olarak başlamıştım,” ama ilişkimiz başından beri bi-raz karışıktı. Liseyi bitirince yalnız İngiliz Filolojisi’nin sınavına gir-dim. Niyetim orada kalmaktı. İngiliz edebiyatını zaten epeyce oku-muştum. Ama zaman içinde daha çok Türkiye’deki edebiyatla uğra-şacağım da belliydi. Buna rağmen Türkoloji’ye değil de Filoloji’yegirmemin başlıca nedeni pragmatikti: o günlerin “milliyetçi-mukad-desatçı” Türkolojiler’inde barınamayacağımı biliyordum. Filolojiyoluyla dünya edebiyatıyla ilişkimi sürdürmek de işime geliyordu.

9

Page 10: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

Ama bu arada bir “gençlik dikbaşlılığı” daha yaptım: edebiyatıyardımcı sertifika olarak alıp dil kısmından mezun oldum. Bununda -o zamanki aklımla- iki gerekçesi vardı: birincisi, böylelikle,edebiyatla ilişkimi profesyonelleştirmeyecektim; edebiyat üstünekonuşarak maaş almayacaktım. İkincisi, sonunda asıl ilgim nasılolsa edebiyatta yoğunlaşacağına göre, bir başka alan üstüne birazdaha derinlemesine bilgi edinebilecektim. Böylece eski (Anglo-Sak-son) ve Orta İngilizce’yi de öğrendim. Epeyce de dilbilim çalıştım.Eski İngilizce bilerek okunacak başlıca eser Beowulf epiğiydi. Bunuçalışırken, başka epiklerle uğraşabilirdim. Sonunda çağdaş edebiya-ta gelecektim, bu da belliydi. Ama yolu kasten uzatıyordum.

Doçentlik tezimi “modern romanın doğuşu” üstüne yazmayakarar verdim. 1969-70 arasında İngiltere’ye gittiğimde bu konudaçok malzeme topladım. Ama döndükten bir süre sonra konudanvazgeçtiğim için o malzeme de bir anlamda kullanılmadan kaldı.Bu sefer de Marksist estetiğe, o tür bir genel alana yöneldim.

Bütün bunlar epeyce ironik; o uzun yolları yürüyüp, artık gel-mem gereken yere yönelecek noktaya vardığımda, başka kaygılar-la oraya gitmekten vazgeçtiğim için. Benzer şeyleri doğrudanTürk edebiyatında da yaptım bir ölçüde. Eski edebiyatı çok oku-dum. Bunlar halen de yazıya yansımış değil; yüzlerce kart üstün-de notlar olarak duruyorlar.

Edebiyat sevgisi ile siyaset ilgisi sanata yaklaşımımda bir çeşituzlaşma noktasında karar kıldı. Sanata genel ideoloji içinde bak-mayı, bana hayat hakkında önemli bir şey söyleyen bir yapı gibigörmeyi tercih etmiştim hep. Bu tavrım estetist değildi, ama işlev-selci veya indirgemeci de değildi. Çünkü ancak sanat olduğu, sa-nata özgü estetik gerekleri yerine getirdiği zaman o “önemli şeyi”söylediğine inanıyorum. En çok roman üstüne yazmam da, sanı-rım, bu uzlaşmanın bir sonucuydu. Ve galiba böylece şiiri “özel”hayatıma sakladım.

“Edebiyatçı” sayıyordum kendimi, ama yalnız edebiyat tarihçi-si ve belki eleştirmen olarak; şiir, hikâye yazmaya niyetim yoktu,tersine yazmamaya kararlıydım. Bunu kendi yeteneklerimin öte-sinde görüyordum - içimden de gelmediğine göre, zorlamanın biranlamı yoktu. O çerçevede, sevdiğim bir yazarı çevirmek, onaTürkçe’de bir ses bulmak yeterliydi.

Altmışlı yıllarda Türkiye’nin genel düşünce hayatında sosyalizm

10

Page 11: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

kısa sürede egemen olmuştu. Bu egemenlik sanat ve düşünce ala-nında da belirgindi. Nerdeyse hepimiz sosyalisttik ve ötekilerdendaha iyi sosyalist olmaya çalışıyorduk. Yılların yasaklarından son-ra, sosyalizm, çoğumuz için, yeni bir düşünceydi. Özellikle Mark-sizm, Türkiye’de aydınların nicedir yokluğunu hissettiği “sistema-tik düşünce” imkânını veriyordu. Bu sistemle bakarak, dünyayıaçıklamak mümkündü ve Marx’ın ünlü tezinde dediği gibi, dahaönemlisi, dünya üstünde anlamlı eylemde bulunmak mümkündü.

Bunları yapmaya çalışırken aslında tek bir Marksist düşünceyöntemi olmadığını anlamamız da uzun sürmedi. Marksizm bize,“Bir altyapı, bir de üstyapı vardır,” der; bunu bellemek kolay.Ama “düşünce” denen şeyin de altyapısı var. Düşünce, kurum vepratiklerle, genel kültürel çerçeveyle ve zihnî sorunsallarla, kül-türel-entelektüel ortamın söylemleriyle belirleniyor. Yeni bir dü-şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini de alıyor. Bu karmaşasonucunda sosyalizm kimisi için bir “millî kalkınma yöntemi”,kimisi için elitist bir yöneticilik özleminin kamuflajı, kimisi içineski “her şey toplum için” işlevselciliğinin daha şık bir formülüve daha neler neler haline gelebiliyor. Bu, yerli düşünce kalıplarıve alışkanlıklarından yeni bir -dogma’ya değil de- düşünce tarzı-na (modalite) geçmenin zorluklarıyla ilgili kısım. Öte yandan,dünyadaki geçerli Marksizm’in de, gene benzer koşullarda oluş-muş, bir hayli farklı anlayış ve formülasyonları vardı.

Bunların içinde oldukça yalın ve fakat önemli bir tanesi vardıki Marksizm’e vurulan devletçi Stalinist damganın devamıydı:SSCB’de geliştirilen ve Jdanov’da en yetkili sözcüsünü bulan tarzbir “sosyalist gerçekçilik” anlayışı. Önemi teorik inceliğinden yada felsefî derinliğinden gelmiyordu, yoktu böyle özellikleri. Res-mî olduğu için önemliydi. Türkiye’nin şematik düşünce alışkan-lıklarına olsun, otoriterlik eğilimlerine olsun, son derece uygun-du ayrıca. Nitekim bütün bu yıllar boyunca, göze çarpan temsil-cileri değişse de, bu akım hep kaldı ve tahmin ediyorum sosyalistbireylerin çoğunun sanat sorunlarına bakışını belirledi. İşin tuha-fı, o “göze çarpan temsilciler”in çoğu sosyalizm alanına arızî ola-rak gelip biraz gönül eğlendiren, sonra çekip giden ve bambaşkaişlerle uğraşan kimselerdi. Ama orada bulundukları sürece “pro-letaryanın yüksek çıkarları” adına konuşmanın tartışılmaz otori-

11

Page 12: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

tesiyle ülkenin en seçkin yazarlarını, sanatçıları horlayıp azarla-mış, buruşturup atmışlardı.

Benim düşüncemin altyapısı liberal olduğu için, bu tavra ya-kınlık duymam imkânsızdı; ama “liberal altyapı” bir yana, bununMarksizm’le de ilgisi olduğuna inanmıyorum. Marx’da polemiğin,eleştirinin, istihzanın âlâsı vardır; ama bu tarz temelsiz küstahlıkyoktur. Ayrıca, bu bayağı akıl yürütme tarzı hiç yoktur.

Ama sorun, zorunlu olarak aynı kampta bulunduklarımın birkesiminin benimsediği bu kabalıktan ibaret değildi. Örneğin, ge-niş bilgisi, uzun sofistike argümanlarıyla Lukacs’a nasıl bakacak-tım? Plekhanov’u nereye koyacaktım v.b.? Çünkü onlarla da, so-nunda, anlaşamıyordum. Uzun süren bu teorik didişmenin so-nuçlarına biraz sonra geleyim.

Pratik didişmede ise, yakın arkadaşlarım, sosyalist gerçekçile-rin boy hedefi olan “İkinci Yeni”nin önde gelen şairleriydi. Aslın-da sosyalistti bu insanlar, ama şiirlerini kendi anladıkları şiirsellikölçüleri içinde yazmakta kararlıydılar, birtakım düzayak sol me-sajlar vermek uğruna ince ve karmaşık metaforlarından vazgeç-mek istemiyorlardı. Benim ölçülerime göre de, şiirleri, son analiz-de, sosyalistti.

Onların, bu arada eleştiride yakın değerleri ve yaklaşımları sa-vunduğumuz Fethi Naci gibi eleştirmenlerin yanısıra, bir süresonra Halkın Dostları’nı birlikte çıkaracağımız, daha doğrudan vebağıtlı bir politik şiir yazan görece genç kuşakla da arkadaştım.Ben kendi hesabıma şu mesajı bu mesajı veren değil, nitelikliürün veren ölçütünden hareket ediyordum. Bugün de böyle dü-şünüyorum.

Bu sıralarda süregiden polemiklere karışmaktan hep kaçındım.İstediğim, daha uzun soluklu işlere girişerek, o polemiklerin ze-minini değiştirmekti. Halkın Dostları’nda yayımladığım, NamıkKemal, Mehmet Rauf gibi eski dönem yazarları üstüne inceleme-lerde, Batılılaşma dönemi edebiyatının oluşumunun estetik ara-yışlarının yanısıra, hattâ onlardan önce, dönemin edebiyata yan-sıyan ideolojik yapılanmasını saptamaya çalışıyordum. Bunun de-şilmesinin, çağdaş tartışmaların birçoğunun altında yatanı ortayaçıkaracağına inanıyordum, hâlâ da inanıyorum. Onun için bu tar-zı sonraki yıllarda da devam ettirdim, ama bir bütünlük haline(henüz) getiremedim. Benim yapamadığımı Berna Moran (Türk

12

Page 13: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

Romanına Eleştirel Bir Bakış I,II,III) ve Jale Parla (Babalar ve Oğul-lar) yaptılar. Bir de, “polemik roman” üstünde çalışarak, öncekidönemin ideolojik yapısının yaşadığımız günlerdeki estetik bi-çimlenmelerine yansıyışını incelemek istiyordum. Bunu da ancakkısmen yapabildim.

Yetmişlerde, Althusser-sonrası Marksizm’de ortaya çıkan yeniestetik teorileri, yukarıda değindiğim teorik sıkıntıma önemli öl-çüde ferahlama getirdi. Ama Balibar ve Eagleton gibi yeni döne-min yazarlarının açtığı ufukta da bazı sorunlarım vardı ve o za-mana kadar hiç üstünde durmadığım Della Volpe o sorunlara dabazı önemli cevaplar getirdi. İnsan hayatında her zaman cevaplargeçici, sorular kalıcı. İlerde, bu alanda da yeni düzeltmelere giri-şebilirim, ama şimdilik bu teorik alanda durduğum nokta bu.

Bütün bu tavır alışlarda, katı ve dogmatik olmayan bir konumoluşturmak istedim. Ayrıca, ele aldığım eserin yakınına sokulma-ya, birtakım kuşbakışı yargılarla değerlendirmeler yapmaktan ka-çınmaya çalıştım. Bu, Marksist eleştiri geleneğinde beni tedirgineden bir üslûptur: Son analizde sanata dışsal bir yükseltide du-rup, “falanca iyi, filanca kötü” diye genellemeler yapmak. Amasanat ürününe istediğim yakınlıktan bakmanın yöntemini Mark-sist gelenekte bulamadım doğrusu. Örneğin düşüncesi bir haylikıvrıntılı ve esnek olan Eagleton bile, yaklaşık yüz elli yıllık birİngiltere tarihi diliminde, egemen ideolojik formasyon olarak“korporatizm”i tesbit ediyor ve George Eliot’dan V.B. Yeats’e her-kesi bunun içinde değerlendiriyor. Korporatizm tesbiti genel ide-oloji düzeyinde haklı olabilir, ama edebiyatçının özgüllüğününortaya çıkarılmasına biraz daha özen gösterilmeli bence.

Dolayısıyla başka eleştirel disiplin ve okullar içinde aradımmetne yaklaşma yöntemlerini. Örneğin, Anglo-Sakson eleştiri ge-leneğinin, “yazar-anlatıcı-anlatı-metin” ilişkilerinden yola çıkanyöntemleri. Bunda bir sakınca olduğuna inanmıyorum. İnsan ak-lının üretken olmasının tek bir kanalı yoktur; yöntem düzeyinde-ki eklektizm, bütünün eklektik olmasını da gerektirmez; neyi neiçin ve nasıl kullandığını bilmektir sorun.

Sanıyorum, eleştirmen olarak tanındığım kadarıyla, değindi-ğim “dogmatik olmama” çabasıydı beni tanımlayan. Bu çerçeve-de, kendimi “derdini anlatabilmiş” saymam mümkün. Ama şimdibir kitapta toplamak üzere bu yazıları yeniden okurken, bir yığın

13

Page 14: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

“devrimci basmakalıplık” ettiğimi de görüyorum. Bu herhalde,“ortodoksi” dışı bir iş yapmaya çalışırken, büsbütün yanlış anla-şılma ihtimaline karşı geliştirilmiş yarı bilinçdışı bir strateji olma-lı ve böyleyse, düşünce ortamımızın genel dogmatizminin hepi-miz üstünde ne kadar ciddi bir terör yarattığının kanıtı.

“Kader beni edebiyattan uzaklaştırdı” sözü de çok doğru değilaslında; çünkü gittiğim yer neresiyse, sanattan edindiğimi orayataşıdım.

14

Page 15: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

Roman Üstüne

Page 16: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini
Page 17: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

TÜRK ROMANINDA TİP

Roman, dünya edebiyatına burjuva sınıfının getirdiği bir türdür.Bütün sanatların bir anlamda sınıflarüstü oldukları söylenebilir;gene de, sanatsal türleri yaratan toplumsal oluşumlar, damgaları-nı vururlar o türlere.

Burjuvazi dünyaya bireyciliği, öznelciliği, insan tekinin yüceli-ği görüşünü getirdi. Toplumun altyapısını da, üstyapısını da bunagöre değiştirdi. Örneğin, klasik dünya felsefesi evrensellerden, ge-nellemelerden başlıyor, mantıkta da, özelliğinin sonucu olarak,tümdengelimi (dedüksiyon) kullanıyordu. İlk büyük burjuva dü-şünürlerinden Bacon’ın öncülüğünü yaptığı ve modern bilimintemel ilkesi olan tümevarım (endüksiyon), burjuva bireyciliğinin,felsefe ve mantığa yansımasından başka bir şey değildir.

Romanla burjuvazi arasındaki bağlantıları, Ian Watt’ın değerliçalışmasına dayanarak kısaca sıralamak istiyorum asıl konumageçmeden önce.

1. Descartes’ın büyük yeniliği, kendi gözlemiyle kanıtlamadığıhiçbir şeye inanmamasıdır. Bu açıdan, “doğru”nun aranması, ge-leneksel düşünce tarzlarından kopmuş, bireysel bir sorundur.

Eski edebiyat türleri de “doğru”luklarını, geleneksel kalıplarauygunluklarıyla kanıtlamak çabasındaydılar. Oysa roman, “herzaman benzersiz, dolayısıyla yeni” olan bireysel yaşantıyı verme-ye çalışır. En büyük değeri, “özgün” (orijinal) olmasıdır.

17

Page 18: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

2. Eski edebî türlerde, edebî göreneklerin belirlediği bir atmos-ferde, genel insan tiplerinin hikâyeleri anlatılırdı. Burjuva roma-nında ise belirli bir konuma yerleşmiş belirli insan tekleri gerek-liydi.

3. Önceleri, anlatı türünde kişiler, ya mitolojik ya da alegorikolurlardı. Bu iki çeşit tip de zorunlukla genel ve evrenseldi. Oysaroman için belirli bireyler gerekliydi. Bunun da ilk koşulu, kişile-rin gerçek hayattaki insanlar gibi adları olmasıydı.

4. Burjuva filozofu Locke’a göre kişisel kimlik, zaman içindesüren bilinçliliğin kimliğiydi. Birey, geçmiş yaşantısı yoluyla ken-di süren kimliğiyle temas ederdi. Roman da, insan kişiliğini, geç-mişteki ve şimdiki bilinçliliği yoluyla yorumlar. Eski edebiyat za-mandışı evrenselliklerle uğraşırken, burjuva roman, zamanı dabireyselleştirdi. Mitolojik veya dinî zamanı bırakıp, tarihî ve mad-deci zamana doğru bir adım attı.

5. Mekân da zaman kadar önemliydi. Örneğin Boccacio veyaHomeros’da kişilerin dolaştığı yerler “stilize” edilmiştir. Arasıra -ge-rektiği zaman- yerle ilgili ayrıntılar görürüz ama, çoğu zaman belir-sizdir kahramanların nereye bastıkları. Romanın tanımlayıcı özel-liklerinden biri ise, mekânı ince ayrıntılarına kadar vermesidir.

6. Roman, üslûp bakımından da bağları kopardı eski edebiyat-la. Amacı, güzel, şiirsel üslûp değil, gerçek yaşantıyı vermeye yat-kın, esnek, güzelden önce gerçekçi bir düzyazıydı. Romanın kul-landığı dil, bütün öbür edebî türlerdekinden daha gösterseldir(referential). Bu yüzden roman, çevirisi en kolay yapılabilen tür-dür ve gene bu yüzden bazı büyük romancıların -Dostoyevski gi-bi- üslûbu bayağı kötü olabilir.

Ian Watt’dan özetleyerek aktardığım bu bilgilerden de anlaşılı-yor ki roman, öncelikle somut, özel insan tekinin bireysel yaşan-tısını, bireysel zamanı ve konumu içinde veren bir edebiyat türüolarak ortaya çıkmıştır. Bundan başka pek çok şeyi de amaçlaya-bilir romancı. Hayat görüşünü, felsefesini sunabilir, toplumu eleş-tirebilir, yeni bir dünyanın peygamberliğini yapabilir. Ama bütünbu amaçları gerçekleştirmek için ilkin romanındaki insanları ya-şatmalıdır. İnsanları yaşamayan bir roman, başarısız bir romandır.Ne inançlarının yüceliği, ne felsefesinin doğruluğu, ne üslûbu-nun güzelliği, hiçbir şey kurtaramaz insanlarına soluk aldırmayanromanı. Bu saydığım şeyleri de arayabiliriz; içinde onları bulama-

18

Page 19: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

dığımız için herhangi bir romanı kınayabiliriz. Gene de, kişilerinyaşarlığından sonra gelir bu kaygılar.

Şiir veya deneme gibi edebiyat türlerinin konuları herhangi birşey olabilir. Sanatlardan resim ve heykel için de durum böyledir.Musikinin hemen hemen hiç konusu olmadığını söyleyebiliriz.Oysa roman (tiyatro gibi) konu olarak insanı almalıdır. Birtakımkişilerin üzerinde durup onların bireyselliklerini verme yolunuseçmeyen, olay örgüsüne öncelik tanıyan romanlar da vardır el-bette. Ama bu çeşit romanların da değeri, son çözümlemede, kişi-lerinin olayı taşıyabilme gücüne bağlıdır.

Roman türü İngiltere’de doğmuş, Fransa’da ise uzun süre geli-şememişti. Orada da büyük ustaları olan önemli bir sanat türü ol-ması için burjuva devriminin tamamlanması gerekmişti. Türkiyeiçin de böyle bir durum sözkonusudur. Tanzimat’la birlikte Tür-kiye burjuva düzenine bilinçli şekilde yönelinceye kadar romanyazılamadı. Bu düzene yöneldikten sonra da kolay olmadı romanyazılması, çünkü birçok koşullar henüz hazır değildi. Türkiye’deBatılılaşma akımının kendine özgü yapısı dolayısıyla, roman, be-lirli bir okur kitlesinin beğenisine ve gereksinmelerine cevap ver-mek üzere değil, Batı’da yazıldığı için yazıldı.

Yazar için büyük zorlukları vardı bu işin. Yepyeni bir türdeyazmak zaten yeterince güç bir işti. Ayrıca, Türk edebiyatındaherhangi bir gerçekçi gelenek oluşmamıştı. Örneğin, ilk Avruparomancıları eserlerinde insan yaratırken, büyük bir tiyatro gele-neğinin “insan yaratma” sanatından yararlanabiliyorlardı. Oysabizde romanı yeni bir tür diye yazanlar için tiyatro da eşit derece-de yeni bir türdü. Batı’da, asıl romana gelinceye kadar, romanstanbaşlayarak, yaygın bir anlatı edebiyatı gelişmişti. Pikaresk tarzı,tam roman sayılmasa da, gerçekçi bir gelenek olarak ilk romancı-lara faydalıydı. Bizde ise, Batı’yla karşılaştırılabilecek kadar zen-gin bir gerçekçi anlatı edebiyatı oluşmamıştı.

Böylece, gerek gerçekçi anlatım, gerekse insan yaratma bakı-mından yararlanacağı yerli kaynaklar olmayan Türk romancısı,Batı’dan edindiği bilgiyi, olabildiği kadar, Türkiye’ye uygulamayabaşladı. Ama edebiyat tarihi bilgisi çok yetersiz, çok yüzeyde ol-duğu için tam anlayamadı, değerlendiremedi yaptığı işi.

Öyle bir durumdaydı ki Türk romancısı, roman yazabilmekiçin insan yaratmalı, ama insan yaratmak için de önce o insanı ta-

19

Page 20: MURAT BELGE • Edebiyat Üstüne YazılarOrhan Pamuk ... şünce, pastanın üstüne dökülen eritilmiş çikolata gibi, bu karma-şanın üzerine yayılıyor, ama onun biçimini

nımalıydı. Ve bunun için yararlanabileceği hiçbir yerli kaynakyoktu. Dolayısıyla ilk Türk romanlarındaki kişiler inandırıcılık-tan hayli uzaktır. Zaten o kişilerin çevresinde, gerçekçi, inandırıcıbir bağlam da kurulamamıştır. Örneğin Namık Kemal’in İnti-bah’ında gördüğümüz Ali Bey psikolojik veya toplumsal, hiçbiraçıdan gerçek olmadığı gibi, içinde yaşadığı toplum da, sözgelişiEvliya Çelebi’de yer yer gördüğümüz dipdiri toplumun yanında,son derece yapay ve zorlamadır.

Öncülüğün kaderidir bu. Kusuru yalnız Namık Kemal’lerdedeğil, genel ortamda da aramalıyız. Nitekim Halit Ziya gibi iyiceincelmiş, ustalaşmış bir romancıda bile, “İşte bir Türk” diyebile-ceğimiz kişilere az rastlıyoruz. Romancı, romanı öğrenmek içinFransız edebiyatına dönmek zorunda kalınca, yarattığı insanlarada o yabancı edebiyatın özelliklerinden pek çok şey siniyor.

Sonraki kuşakların yazarları, romanda Türk tiplerini yaratmak-ta daha başarılı olabilmişlerdir. Örneğin Hüseyin Rahmi belli birtoplumsal çevrede ilgisini deriştirerek (temerküz ettirerek), yerli-leşme yolunda bir başarıya ulaşabilmiş, ondan çok daha sanatsal(artistik) olan A. Şinasi Hisar da Türk toplumunda bir başka çev-renin insanlarını ustaca yansıtmıştır.

İnandırıcı, yerli, gerçek kişilerin romanını yazma çabası öylece,bir “tip yaratma” çabasına dönüşmüştür. Bu dönüşüme yol açanbaşlıca etmenlerin (faktör) az önce sözünü ettiğim güçlükler ol-duğuna inanıyorum: yani, kişi yaratırken, kişinin kim olduğunubilme sorunu. Romanda prototip olacak kimsenin, toplumun bir-çok özellikleri kişiliğinde taşıması gerektiğine inanan romancıla-rımız, roman kişisinde bireysel, kişisel olan özellikleri değil, ge-nel, toplumsal olan özellikleri aramışlardır. Yani “karakter” değil,“tip” yaratmışlardır. A. Şinasi Hisar’ın protagonistleri, Gürpınar’ınbütün insanları, Yakup Kadri’nin Seniha’sı, Naim Efendi’si, hepsibirer toplumsal tiptir.

Bu sözlerimde ne bir övgü, ne de bir yergi var. Zaten övmek yada yermek için “tip” ve “karakter” kavramlarını iyice incelemekgerekiyor ki, buna bir başka yazımda girişmek istiyorum. Şimdi-lik şunu söyleyeyim: Türk romancısının “tip” e yönelmesi kaçı-nılmaz bir süreçti.

Nitekim Cumhuriyet kuşağının romancıları da aynı yolda yü-rüdüler. Ama bir önemli fark vardı arada. Hisar’lar, Uşaklıgil’ler

20